İnovatif Kimya Dergisi Sayi 18

Page 1

İNOVATİF

Kimya Dergisi

Kimya Dergisi YIL:3 SAYI:18 OCAK 2015

Hoş Geldin

2015 Aktif Alümina

Ayırma Prosesleri Ekstraksiyon Karanlığın Hormonu Melatonin Hyperchem ile Molekül Modelleme-3

Organik Moleküllerin Bitkilerdeki Kullanım Alanları

Haberler

Faydalı Linkler

Bulmaca

Sözlük(İng-Trk) Element Tanıma


Önsöz Hakkımızda

İnovatif Kimya Dergisi Haziran 2013’te çalışmalarına başlayan Ağustos 2013’te ilk sayısını çıkaran, internet ortamda faaliyet gösteren, Kimya ve Kimya Sektörü hakkında yazılar yazılan, yazarlarını online ortamdan edinen bir e-dergidir. Dergimiz Kimya ile ilgili yazılarınızı online ortamda sizlerden alarak sizi tanıtmayı, sektörden olan arkadaşlara kimya dergisi okumanın keyfini yaşatmayı, kimya ile ilgili piyasada çok okunan bir dergi olabilmeyi kimyayı seven, kimyayı takip eden, kimya ile ilgili bildiklerini paylaşan bir kesim oluşturmayı hedef edinmiştir. Dergimizde kimya üzerine bölüm okuyan, mezun herkes bize yazabilir. Kimya ile ilgili bir bölüm bitirmiş olmanız yeterli. Dergimizde yazarlarımızın yazdığı yazılar kısmı, haber kısmı, bulmaca kısmı, elementleri tanıyalım kısmı, kimya sözlüğü kısmı ve faydalı web siteleri kısmı adlı bölümler vardır. Eğlenerek ve öğrenerek okumanız, bize yazmanız dileğimizle... İNOVATİF KİMYA Dergisi Yönetimi

Sahibi :

Yavuz Selim Kart

Genel Yayın Yönetmeni :

Yavuz Selim Kart

Yayın Danışmanı :

Yavuz Selim Kart

Dergi Editörleri :

Yavuz Selim Kart Aybike Kurtuldu

Haber Bölümü :

Yavuz Selim Kart Aybike Kurtuldu Ebru Çetinkaya Hatile Moumintsa

Facebook Yönetimi ve Bilgi Araştırma :

Yavuz Selim Kart Hatile Moumintsa

Twitter Yönetimi :

Yavuz Selim Kart

Instagram Yönetimi :

Yavuz Selim Kart

Dergi Tasarımı :

Yavuz Selim Kart


KURALLAR Dergimiz Hakkında 1. İnovatif Kimya Dergisi yazılarını herhangi bir

makalenizde veya yazınızda kullanmak için yazısını aldığınız kişiye mail atarak haber vermek durumundasınız. Kullanmış olduğunuz bu yazıların kaynağını bu dergi olarak belirtmek zorundasınız. 2. Dergide yazılan yazıların sorumluluğu birinci derece yazara aittir. Bu konu hakkında bir sorun yaşıyorsanız ilk olarak yazara ulaşmalısınız. 3. Dergide yer alan bilgileri kullanarak başınıza gelebilecek felaketlerden ya da işlerden dergi sorumlu değildir. 4. Dergide yazarların kullanmış olduğu resimlerde kesinlikle kaynak belirtilmek zorundadır. Aksi durum olduğu zaman bunu yazarın kendisine ulaşarak hallediniz. Çünkü bizim yazarlarımızdan ricamız telif haklarına riayet ederek resimlerini dökümanlarına eklemeleri. Buradan çıkacak problemlerden doğrudan yazarlar sorumludur. Dergi sorumlu değildir. 5. Dergide benim de yazım olsun diyen yazarlarımız var ise. Yazılarınız için lütfen Yavuz Selim KART ile konuşun. Dergi ile iletişim kurmak için www.facebook.com/groups/147842018740235/ Grubu aracalığı iletişim kurabilirsiniz. Bu grup aracılığı ile bizimle iletişimde kalabilirsiniz. 6. Elimize çok yazı gelmediği takdirde her yazıyı yayımlamaya gayret edeceğiz. Amacımız hem yazan bir kesim sağlamak, hem bilgilerinizi 3. şahıslara yaymak hem de sizleri en iyi şekilde tanıtmaktır. 7. Sayfamızda yayınlanmasını istediğiniz yazıları inovatifkimyadergisi@gmail.com mail adresine göndermeniz rica olunur. Bu mail adresine gönderdiğiniz yazılarda bir eksiklik var ise editörlerimiz tarafından incelenecektir. Eksik kısımları var ise size geri dönüş yapılacaktır. Düzeltmeniz için tavsiyelerde bulunulacaktır. Lütfen geri dönüş yapılınca bunu kendinizi küçümsemek olarak görmeyin. Amaç daha güzel bir yazı ve daha güzel bir dergi. 8. Dergimize göndereceğiniz yazılar en fazla 6 sayfa olabilir. 6 Sayfayı geçmemeye çalışın. 9. Dergimize yapacağınız eleştirileri de arkadaşlarımıza saygısız bir biçimde değilde ölçülü bir biçimde sayfalarda yapmaya dikkat ediniz. Bu işi herkes gönüllü yapıyor. Lütfen saygıda kusur etmeyiniz. 10. Dergi ekibi gönüllü kişilerden oluşmuştur. Bu

dergi ilk kurulduğu andan beri böyledir. Dergi ekibinde olan herkes bu kuralı kabul etmiş sayılır. Gelen herkese en başta bu kural söylenir. Görevini yapmayan, dergide anlaşmazlık çıkaran, huzur bozan, dergi yöneticisini dinlemeyen, ben kafama göre hareket ederim diyen herkes ekipten çıkarılır. 11. Dergimizde yazabilecceğiniz konular aşağıda listelenmiştir. * Akademik Makaleler * Endüstriyel Konular * Üniversite Hayatındaki Sıkıntılar Sorunlar (Kimya üzerine bölümler için) * İş Hayatındaki Sıkıntılar Sorunlar * Laboratuvar Üzerine Yazılar * Kimya Sanayi Uygulamaları * Teorik Kimya Üzerine Makaleler * Ülkemizdeki Kimya ile ilgili Kanunlar Üzerine Yazılar * Kimya Sektöründe Güvenlik Önlemleri ve Dikkat Edilecek Husular Üzerine Yazılar * Kimya Sektöründe Bilgisayar Uygulamaları Üzerine Yazılar temel konular bunlar. Bu konular ile ilgili bize yazıp gönderebilirsiniz. Göndereceğiniz şeyler Kimya Dünyası ile alakalı olmalı yoksa yayımlanmaz. 12. Dergide dini ve siyasi içerikli yazılar yayımlanmaz. Herhangi bir dini grubu temsil eden ya da herhangi bir siyasi grubu temsil eden söz ve kelimeler yazınızda olursa dergi o kısımları değiştirmeniz konusunda sizi uyarır. Değiştirmezseniz dergi yayımlamama hakkını elinde tutar. Bu konuda son söz dergi yöneticisine aittir. 13. Dergi tasarım ve yönetiminden sorumlu arkadaş buraya ek maddeler koyup değiştirme yetkisine sahiptir. 14. Dergiyi okuyanlar ve dergi ekibi bu kuralları kabul etmiş sayılırlar.

İNOVATİF KİMYA Dergisi Yönetimi


Ekibimiz BİZ KİMİZ

Yavuz Selim KART EBRU ÇETINKAYA

Hatile MOUMINTSA

Aybike KURTULDU

Kimya Dergisi

https://www.facebook.com/InovatifKimyaDergisi https://twitter.com/InovatifKimya http://www.linkedin.com/profile/view?id=299289606 Instagram

http://www.instagram.com/inovatifkimyadergisi


Editörden Merhaba İNOVATİF KİMYA Dergisi Okuyucuları

Değerli Okuyucularımız; Gönüllülük esasına göre işleyen dergimizde sizlerin gönderdiği yazılarla 18. sayıyı çıkarmanın keyfini ve gururunu yaşıyoruz. Bize yazı gönderen ve yazmayı düşünen herkese çok teşekkürler. Yeni bir yıla girmenin keyfini yaşadığımız şu zamanlarda, İnovatif Kimya Dergisi’ni sosyal ortamlarda çok okunan, çok fazla kişinin takip ettiği bir dergi haline getirme çalışmalarımız tüm hızıyla sürüyor. İnanıyoruz ki hak ettiği yere gelecek. Bu ay E-Dergimizde 6 farklı yazı bulunmakta. Bize bu ay gönderilen yazılar. Aktif Alümina yazısı, Yıldız Teknik Üniversitesi Kimya Metalürji Fakültesi, Kimya Mühendisliği Bölümü Öğretim Görevlisi Hocamız ile Aylin Boztepe Hanım’ın ortak yazdıkları içerikli bir yazıdır. Organik Moleküllerin Bitkilerdeki Kullanım Alanları yazısı, Düzce Üniversitesi Öğretim Görevlisi Hocamızın bir yazısıdır. Helyum yazısı, dergimizin kapak konusu olarak seçtiğimiz, element hakkında bilgilendirici bir yazı. Ayırma Prosesleri Ekstraksiyon konusu ise ayırma yöntemleri hakkında bilgilendirici bir yazı. Karanlığın Hormonu Melatonin yazısı ise bu ayın ilginç konularından bir yazı. Merakla okuyacağınızı düşünüyoruz. Hyperchem ile Molekül Modelleme-3 yazısında aralık ayında kalınan noktadan devm edilerek sonlandırılmış bir yazı dizisidir. Element Tanıma kısmınında bu ay sırada Karbon Elementi var. Yurttan ve Dünyadan Kimya Haberleri ile de gündemi takip edeceksiniz. Her ay web siteleri kısmı ile bu ay da birçok web sitesi keşfedeceksiniz. Sözlük kısmında İngilizce-Türkçe Kimya kelimelerini öğreneceksiniz. Bulmaca kısmında ise hem eğlenip hem öğreneceksiniz. Umarız zevk alarak okursunuz. Bize yazı gönderen emek harcayan meslektaşlarımıza teşekkürü bir borç biliyoruz. Kimya üzerine bölüm okuyan, çalışan her kesimden yazılar bekliyoruz. Bir sonraki ay görüşmek üzere. Sevgiyle kalın.

Yavuz Selim Kart Dergi Editörü


IÇINDEKILER Aktif Alümina 7 Organik Müleküllerin Bitkilerdeki 14 Kullanım Alanları Helyum 16 Ayırma Prosesleri Ekstraksiyon 19 Karanlıgın Hormonu Melatonin 23 Hyperchem ile Molekül Modelleme-3 25 Element Tanıyalım 28 Sözlük (Ing-Trk) 29 Haberler 30 Faydalı Siteler 38 Kimya Bulmaca 39 Kimya Bulmaca Çözüm (Önceki Ay) 40 Sizde Yazarımız Olun 41


Jale GÜLEN gulenj@yildiz.edu.tr

AKTİF

Kimya Mühendisi

(Yıldız Teknik Üni. Doç. Dr.)

Aylin BOZTEPE aylinboztepe@hotmail.com

Kimya Mühendisi

ALÜMİNA B

u çalışmada; adsorpsiyon işleminde adsorban olarak yararlanılan aktif alümina ele alınmıştır. Alüminanın üretimi, uygulama alanları açıklanmış, aktif alüminanın adsorpsiyon işleminde kullanımı üzerinde durulmuştur. Anahtar kelimeler: Adsorpsiyon, Aktif Alümina, Adsorban 1.GİRİŞ Katıların tümünün adsorban olarak kullanılabileceğinin bilinmesine rağmen, sanayide kullanılan adsorban türleri oldukça sınırlıdır. Adsorplama gücü yüksek olan bazı doğal katılar; kömürler, killer, doğal zeolitler ve bazı metal filizleridir. Yapay katılar ise; silikajeller, yapay zeolitler, katalizörler ve bazı özel seramiklerdir. Adsorplama gücü fazla olan katılar süngeri andıran gözenekli bir yapıya sahiptirler. Adsorbanların iç yüzey alanları dış yüzey alanlarından daha yüksektir. Katıların içinde ve görünen yüzeylerinde bulunan boşluk, oyuk, kanal ve çatlaklara “gözenek” adı verilir. Adsorbanlar gözenek boyutlarına göre üç gruba ayrılabilir; Tablo 1. Gözenek boyutlarına göre adsorbanlar

Mikrogözenekliler Mezogözenekliler Makrogözenekliler

Gözenek Boyutu < 20 A° 20 A°- 5000 A° > 5000 A°

Yüksek adsorplama kapasiteleri nedeniyle mikrogözenekli adsorbanlar sanayide sıkça tercih edilmektedir. Çoğu katılarda makro, mezo ve mikrogözenekler birlikte bulunmaktadır. Bazı katılarda mikrogözenekler, bazı katılarda mezogözenekler, bazılarında ise makrogözenekler çoğunluktadır. Katının bir gramında bulunan gözeneklerin toplam hacmine özgül gözenek hacmi, bu gözeneklerin sahip olduğu duvarların toplam yüzeyine ise özgül yüzey alanı denir. Gözenekler küçüldükçe duvar sayısı artacağından özgül yüzey alanı artacaktır. Gözeneklerin boyut dağılımına adsorplayıcının gözenek boyut dağılımı denir. Katının mikro ve mezogözenekleri, kimyasal işlem ve yüksek sıcaklıktan etkilendiği halde, makrogözenekleri yüksek basınçtan etkilenmektedir. Yeterince yüksek sıcaklık uygulandığında partiküllerin birbirine kaynayarak sinterleşmesinden dolayı önce mikrogözenekler sonra da mezogözenekler ortadan kaldırılabilmektedir [1].

7


Gözenekler silindirik, küresel, konik ve tabaka şeklinde olabilir. Örneğin beton içinde silindirik ve küresel olan gözenekler, bazı killerde tabaka halindedir. Gözenek şekil ve boyutları katının oluşum koşullarına bağlı olarak değişmektedir. Örneğin, granül ve lifli yapıdaki gözenekli maddelerin topaklanması sırasında basınç ve sıcaklığa bağlı olarak farklı şekil ve boyutlarda gözenekler oluşmaktadır. Ayrıca katılardaki gözenekler katının bir kısmının uzaklaştırılması ile de oluşturulabilir. Bu çıkarma işlemiyle aktif katının oluşması birkaç farklı yol ile meydana gelebilir. Bir bileşenin erime veya buharlaştırma ile uzaklaştırılmasından dolayı böyle katılar karmaşık bir yapıya sahiptir. Gözenekli sistemin üretilmesindeki diğer bir yol ısıl bozunmadır. Buna kireçtaşının kalsinasyonuyla kireç üretimi örnek verilebilir. Burada uçucu bileşenin kaybı yüzey alanında gözenek sisteminin gelişmesine neden olur [2]. 2.ALÜMİNA Alüminyum oksit (Al2O3) olarak bilinen alümina çeşitli kristal şekillerde bulunur. Doğada saf halde bulunan alümina, korendon olarak bilinir. ά ve γ olmak üzere iki kristal şekle sahiptir. Alüminyum hidroksitin 500˚C’ye kadar kalsinasyonu ile γ alümina, 1000˚C’nin üzerinde kalsinasyonu ile ά alümina elde edilir. Yüksek sıcaklıkta kalsine edilmiş, safsızlık bulunduran alüminanın kristal şekli ß olarak gösterilir. Alümina, alüminyum üretiminde başlangıç maddesi olarak kullanılır. Alümina üretiminde önemli kaynak, boksit cevheridir. Boksit, diyaspor (Al2O3.H2O), hidrarjilit (Al(OH)3) ve böhmit (Al2O3H2O) ve alümojel minerallerinin bir karışımıdır. Ayrıca boksit, silis, demir oksitler ve titanyum dioksit ile birlikte bulunur [3]. Boksitten elde edilen alüminanın %90’dan fazlası alüminyum metali üretiminde geri kalan kısmı ise refrakter ve kimyasal maddeler yapımında kullanılmaktadır.

8

Alümina üretimi günümüzde, asidik, elektrotermik ve bazik yöntemlerle yapılmaktadır. Asidik yöntemde, cevher asitte (H2SO4 veya HCI) çözülmekte ve elde edilen alüminyum tozları çözeltiden alüminyum hidroksit olarak çöktürülmekte, kalsinasyona tabi tutularak alümina elde edilmektedir. Bu arada silis cevheri bünyesinden ayrılmakta fakat demir oksit ve titanyum oksit çözeltiye geçmektedir. Alüminyum üretimi için alüminanın çok saf olması gerektiğinden asidik prosesler endüstriyel güncellik kazanamamıştır. Elektrotermik yöntemde, alümina cevheri, indirgeyici bir element ile fırınlarda ısıtılır. Alüminanın sıvı olarak elde edildiği bu yöntemde, elektrik tüketimi çok fazladır. Bazik yöntemler, günümüzde yaygın olarak kullanılan proseslerdir. Bu yöntemde toz haline getirilmiş boksit, NaOH veya Na2CO3 ile, bir miktar katkı maddesi (kireç veya kireç taşı) ilave edilerek işleme sokulur. Bu esnada CO2 gazı çıkar, sodyum alüminat çözeltisi içinde, demir, titanyum ve kalsiyum oksitler kalıntı olarak kalırlar. SiO2 ise amorf çözünmeyen sodyum silikoalüminat haline geçer.

Al2O3+ Na2CO3 → 2NaAlO2+ CO2 İlk ticari alümina üretimi 1888 yılında Karl Bayer tarafından gerçekleştirilmiştir. Bu yönteme göre alümina şu şekilde üretilmektedir: Boksit yüksek sıcaklık ve basınçta sodyum hidroksit ile çözündürülür. Oluşan sodyum alüminat süzülerek ayrılır. Sodyum alüminat hidroliz ile alüminyum hidroksit ve sodyum hidroksite ayrılır. Alüminyum hidroksitin çökmesi için alüminyum hidrat ilave edilir. Çöken karışım, kalsine edilerek alümina üretilir. Bu metotla elde edilen ürün %99.5 Al2O3 ve büyük kısmını Na2O’in oluşturduğu safsızlıkları içerir. Günümüzde alüminanın büyük kısmı boksit cevherinde Bayer Metodu ile üretilmektedir. Bayer prosesi ile elde edilen ürünler; alüminyum hidrat, aktif alümina, levha alümina ve erimiş alüminadır [4]. Boksitten elde edilen alüminanın (Al2O3) %93’ü alüminyum metali üretiminde, geri kalanı ise aşındırıcı, refrakter ve kimyasal madde sanayilerinde kullanılmaktadır [5].


Alümina kimyasalları; alüminyum hidroksit, kalsine alümina ve aktif alümina olmak üzere üç gruba ayrılmaktadır. Alüminyum hidroksit, çoğunlukla Bayer prosesi ile elde edilen bir ürün olup, farklı özellikte ürün elde edebilmek için çeşitli yöntemler de geliştirilmiştir. Aktif alümina, alüminyum hidroksitlerin 1000°C ’nin altındaki aktive etme adı verilen ısıl işlemi ile oluşturulmaktadır. Kalsine alüminalar ise soda içeriklerine ve toplam empüritelerine göre üç ana gruba ayrılırlar. Normal sodalı ve düşük sodalı (termal reaktif) kalsine alüminalar Bayer Prosesi ile üretilirken, yüksek saflığa sahip alüminalar ise alüminyum esaslı tuzların parçalanmasıyla elde edilirler. Kalsinasyon normal olarak döner fırınlarda veya sabit kalsine edicilerde yapılır. Aktif alüminalar, adsorpsiyon ve kataliz işlemlerinde giderek artan kullanıma sahiptir ki bu kullanım şeklinde aktif alüminanın büyük yüzey alanı, poroz yapısı ve özel yüzey kimyası büyük rol oynamaktadır. Alüminyum hidroksitlerin kontrollü olarak ısıtılıp bünyesindeki suyun büyük bölümü alınarak aktif alümina elde edilmektedir. Kristal yapıları, düşük sıcaklıklarda (250-900°C), χ(çi), η(eta), γ(gama), ρ(ro), yüksek sıcaklıklarda (900-1150°C), δ(delta), κ(kapa), θ(teta) alüminadır. Bu iki sıcaklık aralığı genel olarak geçiş alüminaları olarak bilinen yapıları oluştururlar. Bugün tüm geçiş serileri aktif alümina olarak adlandırılmaktadır. X ışını difraksiyonu (XRD), γ ve η fazlarını eğer aynı anda mevcutlarsa ayırt edememektedir, bu yüzden genellikle γ/η yani gama/eta fazı olarak adlandırılırlar [6]. Alümina (Al2O3) güçlü bir adsorbandır. Hidrasyon ile yüzeyindeki hidroksil gruplarıyla hidrojen bağı yapar. Elektron eksikliği olan alüminyum atomları elektron bağışını kabul eder. Bu atomlar hidroksil grupları ve yüzeydeki oksijen atomları tarafından dipole-dipole çekim kuvvetleriyle çekilir. Ayrıca zeolitler gibi kristal yapı özelliğine sahip değillerdir. Düşük hidrokarbonlu alkanları ve alkenleri ayırmak ve freon karışımlarını analiz etmek için kullanılan adsorbanlardır. Alüminanın yapısı Şekil 1’de verilmiştir [7].

Şekil 1. Alümina yapısı 2.1. Aktif Alümina Aktif alüminaların özgül yüzey alanlarına göre değişen çeşitleri Şekil 2’de verilmiştir.

Şekil 2. Aktif alümina çeşitleri

9


Aktiflenmiş alüminanın iç yüzey alanı 200-300 m2/g dolayındadır. Aktif alüminanın fosfat giderme yeteneği, onun iç yüzeyinin anyonları adsorplaması özelliğine dayanır. Teknik aktif alüminanın adsorplama kapasitesi, m2 iç yüzey başına 0,1 mg P dolayındadır. Yüzeyi kuvvetli polardır ve metalin amfoterik doğasını yansıtacak şekilde hem asidik, hem de bazik bir karaktere sahiptir. Bunlar su ile temasta yumuşamaz, şişmez ve parçalanmaz. Sarsıntıya ve aşınmaya karşı dirençlidirler. Adsorplanmış maddeler, belli bir sıcaklıkta desorplanırlar ve alümina yeniden eski etkinliğini kazanır. Aktiflenmiş alümina 177316 °C arasında ısıtıldığında tümüyle rejenere olur. 1100°C daki ısıl işlemde alüminyum oksitin yüzey alanı düşer ve 50 Â den büyük yançaplı gözeneklerin hacmi artar. Bu son durumdaki madde, atık suyun adsorplamalı arıtımında çok uygundur [8]. 2.1.1. Aktif Alümina Kullanım Alanları

Aktif alüminanın başlıca kullanım alanları şunlardır: • Katalizör uygulamaları: Aktif alümina adsorban olarak, polietilen üretimi ve hidrojen peroksit üretiminde katalizörlerin adsorpsiyonunu kapsayan uygulamalarda geniş bir kullanıma sahiptir.Gaz akımlarından sülfürün uzaklaştırılması, arsenik ve flor gibi kimyasalları içeren çözeltilerde seçici bir adsorban olarak kullanılır. • Kurutucu olarak: Aktif alüminanın kurutucu olarak kullanımında adsorpsiyon prosesi geçerlidir. Hava içindeki nem alüminaya yapışır. Sonrasında su molekülleri alüminyum bünyesinde hapsedilir ve hava filtreden geçerken kurutulur. Bu proses tersinirdir ve alümina kurutucusu 200 ˚C’ye kadar ısıtılırsa bünyesindeki suyun tümünü serbest bırakacaktır. Bu proses kurutucunun rejenerasyonu olarak bilinir.

10

• Florür absorbanı olarak: Aktif alümina içme suyundan florür gideriminde de kullanılmaktadır. Aktif alümina filtreleri florür seviyesini 5 ppm’den 1 ppm altına kolaylıkla indirebilmektedir. Sudan giderilecek florür miktarı, suyun alümina filtre ortamıyla temas süresine bağlıdır. Basit olarak, filtrede daha fazla alümina ve sonuçta daha az florür olacaktır (filtre edilmiş suda). Aktif alümina florür filtresi olarak kullanıldığında sodyum hidroksit (NaOH), sülfirik asit (H2SO4), veya alum (KAl(SO4)2) ile rejenere edilebilmektedir [9]. 2.1.2. Aktif Alümina Üretim Prosesleri Derece tipi aktif alüminalar, yılda onlarca ton üretilen ticari en eski aktif alüminadır ve Bayer α trihidratından üretilmektedir. Bu ürün Alcoa firması tarafından ilk defa F-1 adıyla piyasaya sürülmüştür. Bayer prosesi ile sodyum alüminat çözeltilerinden metalurjik alümina üretilirken, çöktürme banyolarının duvarlarında yaklaşık 1,5 m kalınlığa kadar ulaşan gibsit tabakası birikir. Periyodik olarak alınan bu tabaka önce kırılır, yıkanır, aktive edilir, yeniden kırılır ve istenen boyutlarda elenir. Aktive etme işlemi, yaklaşık 400 °C’de akışkan hava veya diğer gazlar ile yapılır. Bu havanın veya gazların akışkan olmalarının sebebi ise aktive etme işlemi esnasında oluşan buharın uzaklaştırılmasıdır. F-1, 250 ile 1200 °C arasında yaklaşık ağırlıkça %6 su kaybeder ve yaklaşık %0.9 Na2O ve çok düşük miktarda SiO2 ve Fe2O3 içermektedir. F-1’in özgül yüzey alanı 250 m2/g ve gözenek boyut dağılımı 100 bin nm (1.milyon Å)’dir. Ticari boyutları 6,4 mm ile 0,074 mm (200 mesh) arasında değişmektedir. Aktif boksitler, F-1’e benzeyen bir kırma prosesiyle üretilirler. Aralarındaki fark ise, bu boksit yüksek alümina içeriğine ve sertliğine göre özel olarak madenden çıkarılır ve çıkarıldığı gibi prosese tabi tutulur. Aktif boksitler, içeriklerinde gibsit formunda alümina bulunduran boksitlerin termal aktive edilmesiyle üretilir. Bu boksitlerin alümina dışında içerdiği oksitler (örneğin SiO2, Fe2O3 ve TiO2), en iyi (yumuşak) kalitesinde ağırlıkça %10 en düşük kalitelisinde ağırlıkça %25-30 civarındadır. Özgül yüzey alanları 175 ile 240 m2/g arasında değişirler. Ticari boyutları ise 6.4 mm ile 0.177 mm arasındadır.


Sentetik tip alümina, merdaneli bir kalıpta gibsitin mekanik preslenmesi ile F-1’e benzer granüler ürün halinde elde edilir. Kalıptan çıkan ürün kırılır ve istenilen boyutlara göre elenir. Elek altı madde geri döndürülür. Granüler ürün, döner kalsine edicide 400 ile 600°C arasında aktive edilir. Bu ürünün özgül yüzey alanı 150 ile 240 m2/g, toplam gözenek hacmi (TPV-total pore volume) 0.35 cm3/g’dır. Özgül yüzey alanının ve TPV’nin bu düşük değeri yüksek yoğunluğuna bağlıdır (örneğin 0.95 gr/cm3) [6]. Buraya kadar açıklanan aktif alümina üretim prosesleri, kaba (granüler) ürünlerin üretim prosesleridir. Başka bir aktif alümina tipi gibsitin 400 ile 800°C arasında çok hızlı aktivasyonu ile elde edilen kristalin tipidir. Bu proses esnasında böhmit ve parçalanma ürünlerinin, daha yavaş aktivasyon ile karşılaştırıldığında, yüksek miktarda azaldığı görülmektedir. Ürün, çok düşük gama/eta paterni gösteren amorf (rho) alüminadır. Çeşitli boyutlarda kürelerin ve diğer şekillerin oluşumu ancak suyla topaklaştırma ve daha sonra alüminanın tekrar hidratlanmasına bağlıdır. Tekrar hidratlandığında istenen gözenek hacmi ve partikül sertliklerine ulaşılmış olunur. Üretimin son basamağı ise 400°C’de gazlara maruz bırakılarak yeniden aktivasyonu içerir. Son ürün 250 ile 1200°C’de ağırlıkça %2 ile 6 arasında su kaybı göstermekte ve 250 ile 375 m2/g özgül yüzey alanına sahip olmaktadır. Aktif alümina jel olarak da üretilebilmektedir. Bu jeller genellikle Al2(SO4)3 ve NH3’ten veya NaAlO2 ve bir asitten veya NaAlO2 ve Al2(SO4)3 çözeltilerinden hazırlanır ve tuz ürün olarak üretilmektedir. Çökeltme işleminde çökelti, filtrelenip yıkandıktan sonra ağırlıkça %8 ile 20 arasında Al2O3 içeren pasta oluşturmak için süzülmektedir. XRD analizlerine göre, alüminanın kristal yapısı yapay böhmittir (pseudo-böhmit). Bu pasta direkt kırılabilir veya silindir formunda ekstrüzyonla elde edilebilir. Başka bir alternatif de tekrar bulamaç haline getirilip yıkanmış pastanın sprey kurutulmasıyla küresel tip partiküller üretilmesidir. Aktive edilmiş toz, kürelere topaklanabilir, pelet haline preslenebilir veya ekstrüzyonla elde edilebilir. Jeller de diğerleriyle aynı koşullarda aktive edilirler ve genellikle XRD paternleri geniş ve iç içe difüze olmuş gama alüminalarından oluşmaktadır. Jellerin bazıları ufak miktarda SiO2, diğerleri ise %2-3 civarında sülfat içerirler. Jellerden çeşitli karakterlerde ürün elde edilebilmesine rağmen, adsorblayıcı olarak kullanılanlar çok küçük gözeneklere sahiptirler ve özgül yüzey alanları 300 ile 600 m2/g arasında değişmektedir. Yapay böhmitlerin asit veya diğer kimyasallarla gözenek hacim dağılımının kontrol edilebilmesi, bu alüminaları katalizör endüstrisinde önemli kılmaktadır [6]. 2.1.3. Aktif alümina adsorpsiyonu Florür iyonunun adsorpsiyonla gideriminde en sık rastlanılan proses, aktif alümina adsorpsiyonudur. Aktif alümina (Al2O3), yarı kristal yapıda, granüler, yüksek poroziteli, ticari olarak da kurutucu olarak kullanılan inorganik bir adsorbenttir. Aktif alümina metodu, malzeme olarak geri dönüşümlüdür. Ayrıca araştırmacılar yaptıkları çalışmada, Alcoa Type-F1 tipi alüminanın, maksimum florür iyonu adsorplama kapasitesinin 12 mg/g ve maksimum adsorpsiyonun görüldüğü pH değerinin ise 5 olduğunu tespit etmişlerdir. Aktif alümina metodu küçük sistemler için ekonomik açıdan fizibildir. Prosesin sürekli bir şekilde kontrolü gerekmektedir. Aktif alümina, florür iyonu giderimi amacıyla, uzun yıllardan beri “contact beds” olarak adlandırılan aktif alümina temas yatakları ve temas kolonları şeklinde kullanılmaktadır. Aktif alüminanın rejenerasyonu genellikle kostik, sülfürik asit, hidroklorik asit ve alum ile yapılmaktadır. Genel uygulamada kostik ile rejenerasyon tercih edilmektedir. Kostik ile rejenerasyon sonrasında, yatak, sülfürik asit ile nötralize edilmektedir. Aktif alümina, florür iyonu gideriminde, anyon değiştirici sentetik reçinelere göre daha üstündür. Anyon değişim reçineleri, alüminanın florür iyonu seçicicilik özelliğine sahip değildir. 1940’lardan bu yana aktif alüminanın bu florür iyonu seçiciliği bilinmekte ve içme sularından florür iyonu gidermede kullanılmaktadır [10].

11


Su arıtımında kullanılan aktif alümina, genelde 28-48 mesh (0.3-0.6 mm) çapındadır ve Al(OH)3’in 300 –600ºC sıcaklıkta dehidratasyonu sonucu elde edilir. Yüzey alanı 50-300 m2/g’dır. Aktif alümina prosesi pH’a karşı hassastır ve anyonlar en iyi pH 8.2’nin altında adsorbe olur. Aktif alümina ile florür iyonu adsorpsiyonu ve desorpsiyonu aşağıda denklemlerde verilmiştir. Denklemlerdeki Al, alümina yüzeyini, üstü çizgili olan kısım ise katı fazı temsil eder.

HCl ile muamele edilmiş alümina, florür iyonları ile temas ettirilirse, klorür iyonları ile kuvvetli bir şekilde yer değiştirirler. Alüminanın yüzeyi ise asidik olarak kalır (pH 5-6). Bu değişim iyon değişimine benzer ve ilk denklemdeki gibi ifade edilir. Alümina . HOH + HCl → alümina . HCl + HOH Alümina . HCl + HF → alümina . HF + HCl

(4) (5)

Florür iyonu ile dolmuş adsorbenti rejenere etmek için seyreltik (0.25 – 0.5 N) NaOH kullanılır. Alümina . HF + 2NaOH → alümina . NaOH + NaF + HOH

(6)

Florür iyonu giderme kapasitesini yeniden kazandırmak için de 0.5 N HCl ile yeniden asitlendirilir. Alümina . NaOH + 2HCl → alümina . HCl + NaCl + HOH

12

(7)

Bu aşamalardan sonra alümina yeniden florür iyonu tutmak üzere hazırdır. Yukarıdaki denklemler tek bir denklemle özetlenecek olursa aşağıdaki denklem elde edilir; Alümina . NaOH + NaF + 2HCl → alümina . HF + 2NaCl + HOH

(8)

2.1.4. Dünyada ve Türkiye’de alümina üretimi Alümina genellikle boksitin çıkarıldığı bölgede veya yakın bölgelerde üretilmektedir. Bunun en önemli sebebi ise boksitin sadece %37’sinin alüminaya dönüştürülebilmesidir. Bu durum navlun maliyetini artırmaktadır [11]. Dünya Alüminyum tüketimindeki artışa paralel olarak ihtiyaç duyulacak alümina üretim tesis yatırımlarına tevsii ve/veya yeni tesis olarak devam edilmektedir. IAI kayıtlarına göre, 2008’den günümüze değin devam eden toplam dünya metalurjik alümina üretimi 470,589 metrik ton civarındadır. Bu üretimde en büyük pay Çin’e aittir, bu ülkeyi sırasıyla Okyanusya ve Güney Amerika izlemektedir. Bu üç bölge toplam dünya alümina üretim kapasitesinin %72’sini oluşturmaktadır [12]. Tüm dünyada üretilen boksitin yaklaşık üçte biri ile alüminanın yaklaşık yarısı dünya ticaretine katılmaktadır. Boksit ve alüminanın böyle yüksek oranlarda uluslararası ticarete katılmasının sebeplerinden biri Kuzey Amerika ve Batı Avrupa da bulunan büyük alüminyum üreticisi ülkelerin kendi boksit kaynaklarının yeterli olmaması ve yeterli alümina üretecek kapasitede tesislerinin bulunmayışıdır. Boksit ve alüminada uluslararası ticaret, Alcoa ve Alcan gibi büyük entegre alüminyum üreticileri ve BHP Billiton, Glencore gibi uluslararası ticaret firmaları tarafından kontrol edilmektedir. Bu şirketler dünyada yaygın ve oldukça önemli kapasitelerde alümina tesislerine ve boksit maden işletmelerine sahiptirler. Uygun boksit kaynaklarına sahip ülkelerde, alümina ve boksit işletmeleri entegre olarak çalışmaktadır. Alüminyum üretim tesisleri ise büyük oranda enerjinin ucuz ve bol olduğu gelişmiş bölgelere kaymaktadır [13].


Alümina ve boksit üretimlerinin dünya genelinde bölge ve ülkelere göre dağılımları incelendiğinde; her ne kadar Okyanusya dünya boksit üretiminin %36’sı gerçekleşiyor olsa da, dünya alümina üretiminin %35’lik paylarla Amerika ve Okyanusya kıtaları paylaştığı dikkati çekmektedir. Avustralya, Brezilya, Guyana, Surinam ve Venezuela alümina üretiminin yapıldığı belli başlı ülkelerdir. Türkiye’de sadece Seydişehir’deki Eti Alüminyum A.Ş.’ne ait Boksit İşletmesi faaliyetlerine devam etmektedir. Bu işletme Seydişehir’de kurulu olan 200.000 ton kapasiteli, maksimum boksit talebi 450 000 ton/ yıl mertebesinde (normal kapasite 400.000 ton/yıl) olan alümina tesisine boksit üretmektedir. Alümina tesisinin zaman zaman tenör, modül ve diğer hususlara bağlı olarak bu talebi 500 000 ton seviyesine yükselebilmektedir. Seydişehir’de üretilen alüminanın 120 000 tonu sıvı alüminyuma dönüştürülmekte, kalan 80 000 tonu uzun vadeli sözleşmeler veya spot piyasada satılmaktadır. Geçmişte sektörde üretim yapmış olan Milas Boksit İşletmesi 7. Plan Döneminde, Kokaksu İşletmesi ise daha önceki dönemlerde kapanmıştır [14]. Kaynaklar : 1. Sarıkaya, Y., “Fizikokimya”, Gazi Büro Kitabevi, Ankara, 1993. 2. Gregg, S.J. and Sing, K.S.W., “Adsorption, surface area and porosity”, Second edition Academic Press, London, 1982. 3. Manivasakan, P., Rajendran, V., Rauta, P. R, “Effect of mineral acids on the production of alumina nanopowder from raw bauxite”, Powder Technology, 211: 77–84, 2011. 4. Power, G., Joanne, S.C., Vernon, C., “Organic compounds in the processing of lateritic bauxites to alumina Part 2: Effects of organics in the Bayer process”, Hydrometallurgy, 127: 125–149, 2012. 5. www.metalurji.org.tr/dergi/dergi141/d141_2530.pdf (available Aralık 2014) 6. Hart, L.D., “Alumina chemicals: science and technology handbook”, WestervilleOhio American Ceramic Society, 1990. 7. Bilgiç, C., “Alümina,3A, 5A, NaY adsorbanları için bazı adsorpsiyon parametrelerinin gaz-katı kromatografisi ile belirlenmesi”, Osmangazi Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü Kimya Mühendisliği Anabilim Dalı, Doktora Tezi, 2003. 8. http://www.ekolojidergisi.com.tr, 2012. 9. Yüzer, H., Hasanova, S., Köroğlu, H. J., “Seydişehir gibsit orjinli kabuktan aktif alüminalı adsorban eldesi”, 8. Uluslararası Metalurji ve Malzeme Kongresi, Cilt 2, TMMOB Metalurji Müh. Odası, İstanbul, 1995. 10. Beyhan, M., “Atık çamurlar ve doğal malzemeler ile sulardan florür iyonu gideriminin araştırılması”, Yıldız Teknik Üniversitesi, Çevre Mühendisliği Anabilim Dalı, Doktora Tezi, İstanbul, 2003. 11. Demirci, K. M., “Dünya Alüminyum Ticaretinde Türkiye’nin Yeri”, Türkiye Alüminyum Sanayicileri Derneği, 2011. 12. http://www.metalurji.org.tr/dergi/dergi161/d161_1729.pdf (dünya alüminyum ticaretinde Türkiyenin yeri (available Aralık 2014) 13. Alüminyum Raporu, TMMOB Metalurji Mühendisleri Odası, 2003. 14. Madencilik Özel İhtisas Komisyonu Raporu, Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı, Ankara, 2001.

13


Haydar GÖKSU adar_gok@hotmail.com

organik moleküllerin bitkilerdeki

Kimya Ögretmeni (Düzce Üni Yard. Doç. Dr.)

kullanım alanları

B

itkilere zarar veren dış faktörlerle olan mücadelede farklı yöntemler kullanılmaktadır. Tercih edilen bu yöntemler daha çok doğal ürünlerin kullanılması ile hazırlanan sulu çözeltilerdir. Bu amaçla karabiber, kırmızıbiber, zencefil, sarımsak, kadife çiçeği, ısırgan otu, mısır yağı, ayçiçek yağı, sabun, dereotu, yumurta kabuğu sıklıkla kullanılmaktadır. Bunun yanında izopropil alkolün sulu çözeltileri de kullanılmaktadır.

14

Bitkilerin dış etkilerden korunmasının yanında bitkilerin gelişimini dengelemek amacıyla da bazı önlemler alınmaktadır. Bu önlemler özel besin içerikli organik veya inorganik karışımlardır. Bitkilerin gelişiminde kullanılan karışımlardan biri olan Genesis L 26 kodlu ürün organik ve inorganik karışım içermekte ve içeriğinde; %2 Nitrat, %7 Üre, %10 P2O5 ve %6 K2O bulunmaktadır. Ayrıca bu ürün bitkide kullanıldığında; • Bitkilerdeki döllenmeyi ve döllenme sonrasında bitkinin gelişimini hızlandırmakta • Bitkideki metabolik reaksiyonları aktive etmekte • Bitki saplarını güçlendirmekte • Bitkinin kök kısmından bazı hormonların salgılanmasını sağlamakta • Bitkilerin topraktaki besinlerin alınmasını hızlandırmaktadır [1]. Genesis L 26 gibi içerisinde inorganik moleküllerin yanında özellikle organik moleküller bulunduran ve bu organik moleküller sayesinde besinlerin topraktan bitkiye daha kolay taşınmasını sağlayan başka bir ürün ise Apex’tir (Şekil 1.1). İçeriğindeki organik moleküller bitkinin köklenmesini, toprağın düzenlenmesini ve topraktaki besinlerin bitkiye daha hızlı taşınmasını sağlamaktadır [2].

Şekil 1.1 Genesis L26 ve Apex’in ambalajları


Bitkilerin gelişimi için kullanılan özel karışımlar sınıfında olan Calvin, Prolium Cu, Mn, Zn, Zenith, Gronzin L7, Glukomix Mn-Fe, Promax Plus, Profer 6, Booster 5, Ratoon 15 piyasada var olan karışımlardır. Bu karışımların tümü Genesis L26 ve Apex gibi bitkilerin gelişimine, kök oluşumuna, topraktaki besinlerin bitkiye taşınmasına ve bitki köklerinin hormon salgılayarak bitkinin dengeye gelmesini sağlamaktadırlar. Kaynaklar : 1. Ikeda, S., Ayabe, H., Mori, K., Seki, Y., Seki, S., Biochemical and Biophysical Research Communications, 296 (2002) 785-791. 2. Nie, L., Shah, S., Rashid, A., Burd, G.I., Dixon, D.G., Glick, B.R., Plant Physiol. Biochem., 40 (2002) 355-361.

15


Ismail BAYRAKTAR ismbyrktr@gmail.com

HELYUM

FLYING GAS Adı Sembolü Atom Numarası Atomik yığın Erime Nok. Kaynama Nok. Elektron/proton Nötron sayısı Sınıfı Kristal yapı Yoğunluk

16

Yüksek Kimyager (Mezun)

Helyum He 2 4,002602 -272,0 oC -268,6 oC 1 2 Noble(Soygaz) Hekzagonal 0,1785 g/cm3

E

vrende en çok bulunan ikinci element helyum; ismi Yunan Tanrıçası Helios’ dan gelir. İlk kez güneş yüzeyinde keşfedilmiştir. 1868 yılında Fransız astrolog Jules Janssen, güneş tutulması sırasında sarı bir çizgi fark etmesiyle aynı sene içinde Norman Lockyer güneş spektrumlarında yeni bir elementin varlığını tespit etmiştir. 1895 yılında Ramsay, uranyum madeni Kleyevitinde aynı zamanlarda İsveçli kimyagerler Nils Langlet ve Theodor Cleve Kleyevitte helyuma rastlamışlardır. Hidrojenden sonra en hafif gazdır. Renksiz ve kokusuzdur, soygaz (inert) olması sebebiyle tepkimeye girmez ve bu yüzden eylemsizdir. Hidrojenden ağırdır ama hidrojen yanıcı olduğundan helyum, sıcak hava balonları ve zeplinlerde hidrojenin yerini almıştır. Helyum doğal gaz kaynaklarından elde edilebilir. Yeryüzünde Helyum bakımından zengin doğal gaz kaynakları sınırlı sayıda ülkede mevcuttur, bunlar ABD, Polonya, Cezayir ve Rusya'dır. Çok değerli bir gaz olan Helyum, bu değeri nedeni ile uluslararası işletme ve ticareti yapılan tek endüstriyel gazdır. Tamamen asal, havadan hafif, küçük molekül yapısı olan ancak yüksek moleküler enerjiye sahip, sıvılarda çözünmeyen ve sıvı hali bilinen en soğuk gazdır.


Şekil: 1 Güneşte meydana gelen reaksiyonlar Üstteki şekilde de hidrojenden laboratuvar ortamında üretilmiş He görülmektedir. Big bang teorisine göre helyum hidrojenden türemiş olduğu görülmektedir.

Kullanım Alanları • Kaynak alanında koruyucu gaz olarak • Balon ve zeplinlerde • Kaçak kontrol gazı • Dalış gazları • Astım vb. hastalığı olanlarda solunum gazı karışımlarında • Manyetik Rezonans (MR) cihazlarında • Lazer gazlarında ve analitik cihazlarda • Roket itici gazlarında • Süper iletkenlerde

Güneş ve Helyum

Güneş katı bir cisim değil, büyük bir gaz topudur. Çok büyük oranda (% 92,1) hidrojen, daha az oranda (% 7,8) helyum ve çok az oranda diğer gazlardan oluşmuştur. Güneş’in çekirdeğindeki basınç ve sıcaklıktan dolayı hidrojenin çarpması ve birleşmesi yeterlidir. Hidrojenin helyuma dönüşmesi için gerekli ısıya termonükleer enerji denir. Bundan dolayı Güneş, büyük bir nükleer reaktöre benzetilebilir.

17


İzotopları En hafif nadir gaz olan helyumun doğada iki izotop olarak bulunur. Alışılmış formu 4He dür. 4 nükleon sayısı 2 proton ve 2 nötrondur. Diğer helyum alışılmamış formu 3He olup 1 nötron eksiktir. Bu nedenle diğerine göre daha hafiftir. Ağır helyum, diğer helyuma göre doğada 10 milyon kat daha sık rastlanır. Ancak son 50 yılda nükleer santrallerde büyük miktarlarda 3He üretilmesi olanaklı hale gelmiştir. Süper iletkenlik Helyum gazı mutlak sıfırın (-273,15 oC) 4 derece üzerine kadar soğutulursa yoğunlaşarak sıvı hale geçer. Her iki helyum atomu da sıvı halleri benzer özellikler gösterirler. Sıvı helyum süper iletken mıknatıslarda olduğu gibi yaygın bir şekilde soğutucu olarak kullanılırlar. Sıcaklık düştükçe sıvı helyum izotopları arasında büyük farklar ortaya çıkmaya başlar. İçsel hareketlere karşı bütün dirençlerini kaybederler ve süper akışkan olurlar.

18 Hollandalı fizikçi Heiki K. Onnes’ in ekibi helyumu -268 oC’ de sıvılaştırmayı başardı ve metallerin sıvı helyuma batırılarak nasıl davrandığı incelendi. Onnes’ in ekibi yıllardır civalı termometrelerde kullanılmak üzere civa dirençler ihmal ediliyordu. 1911 yılının Nisan ayında elektrik akımının sıvı helyum kullanılarak soğuttukları civa telden hiç engelle karşılaşmadan ilerlediği gözlenmiş. Civanın iletkenliği sonsuz olmuş, elektrik direnci sıfıra inmişti. Sıvı helyum eldesi ve Onnes’ in süper iletken olarak adlandırdığı bu gözlem ona 1913 Nobel fizik ödülünü getirecekti. Kaynaklar : 1. Bilim ve Teknik, 2011 Temmuz 2. Messer/Heluim 3. The Origin of Elements/Helium 4. Wikipedia/Helium Application


Anıl Yasin AKDOGAN anil_yasin_akdogan@hotmail.com

AYIRMA PROSESLERI EKSTRAKSIYON

Kimya Teknikeri (Mezun)

Z

enginleştirme , kıvamlaştırma , saflaştırma , rafinasyon ve izolasyon gibi işlemleri içeren ayırma prosesleri tekniker , kimyager ve mühendisler için çok önemlidir. Karışımların bileşenlerine ayrılmasında ayırma süreçleri bir sanat gibi yüzyıllardır uygulanmaktadır. Eski medeniyetler de çeşitli cevherlerden metallerin ekstraksiyonu , bitkilerden boyaların ve yanmış bitki küllerinden potasın eldesi , deniz suyunun evaporasyonu ( buharlaşması ) ile tuz eldesi gibi ayırma süreçleri kullanılmıştır. Ayırma prosesleri momentum , kütle ve ısı transferi gibi temel prensip ve mekanizmalara dayanır. Ayırma ajanları Ayırma ajanları kütle ve enerji esaslı olmak üzere ikiye ayrılır. Isı , enerji ve manyetizma enerji esaslı ayırma ajanı olarak kullanılır. Kütle esaslı ayırıcı maddeler ise katı , sıvı ve gaz fazında olabilir. Distilasyon ve evaporasyonda ısı enerjisi ile bileşenler farklı sıcaklıklarda ayrılırken ; ekstraksiyonda ayırma işlemini çözücü gerçekleştirmektedir. Ayırma süreçlerinin sınıflandırılması

19

Ayırma temel süreçlerini; kullanılan ayırma metodu veya bileşenlerin faz durumu gibi farklı sınıflandırma yapılarak incelemek mümkündür. Süreç

Besleme

Ürün

Ayırma Ajanı

Absorbsiyon

Gaz

Sıvı+Buhar

Çözücü

Absorbsiyon

Gaz veya Sıvı

Sıvı + Katı

Adsorban

İyon Değişimi

Sıvı

Sıvı + Katı

İyon Değiştirici

Kromotografi

Sıvı

Sıvı/Katı

Adsorban

Kristalizasyon

sıvı

Sıvı + Katı

Soğutma / Isı

Ayırma Prensibi Tercihli çözünürlük

Uygulama

Erime/Donma noktaları farkı

İçecek Üretim

Doğal gazdan CO2 ve H2S uzaklaştırılması Adsorban - Ad- Gazların kurusorbat etkileşitulması mi Anyon / Su deminenalizasyonu Katyonların yer değişimi Çözünürlük Protein enzimfarkı lerin ayrıştırılması


Süreç

Besleme

Ürün

Ayırma Ajanı

Ayırma Prensibi Uçuculuk/Buhar basınç farkı

Distilasyon

Sıvı ve / veya Buhar

Sıvı+Buhar

Isı

Kurutma

Nemli katı

Kuru katı + Yaş buhar

Isı

Suyun buharlaştırılması

Seramik , Plastik ve yiyeceklerin kurutulması

Evaporasyon

Sıvı

Sıvı + Buhar

Isı

Uçuculuk farkı

Şeker üretimi

Ekstraksiyon

Sıvı

Sıvı + Sıvı

Çözücü

Sıvıların çözünürlük farkı

Membran süreçleri

Sıvı ve Katı

Sıvı ve Katı

Membran

Geçirgenlik farkı

Benzinden benzen /toluen/ksilenin ayrıştırılması, Kahveden kafeinin ayrılması Hidrokarbonlardan hidrojenin ayrıştırılması , Meyve suyunun konsantre edilmesi, Suyun demineralizasyonu

20

Uygulama Ham petrolden benzin üretimi

Tablo 1: Temel ayırma süreçleri ve özelikleri Herhangi bir karışımda ki bileşenin ayırma süreç seçimini etkileyen faktörler aşağıdaki gibidir; 1) 2)

Operasyon ölçeğinin belirlenmesi Ayrılacak ürün özelliklerinin belirlenmesi • Kimyasal özellikler • Molekül boyutu • Molekül ağırlığı

3) 4) 5) 6) 7)

Ayırma prosesinin belirlenmesi Ayırma ajanlarının belirlenmesi Uygun sürecin belirlenmesi Fizibilitenin hesaplanması Operasyon koşullarının belirlenmesi

Ekstraksiyon ( Özütleme ) İki veya çok bileşenli karışımlardan bir maddeyi veya istenmeyen safsızlıkların çözücü yardımı ile ayırma işlemine ekstraksiyon denir. Ayrılması istenen karışım sıvı bileşenlerden oluşuyorsa ‘sıvı – sıvı ekstraksiyon ‘ ; katı bir malzemeden bir madde veya grup ayrılacaksa bu işleme ‘katı – sıvı ekstraksiyon ‘ denir.


Sıvı – Sıvı Ekstraksiyonu Sıvı çözelti içinde çözünmüş bir maddeyi , çözeltiyle karışmayan başka bir sıvı ile temas ettirerek ayırma işlemine sıvı – sıvı ekstraksiyonu denir. Bu işlemin ilk uygulaması Romalılar tarafından sıvı haldeki bakır dan çözücü olarak kurşun kullanılarak altın ve gümüşün ekstrakte edilmesidir. Basit bir ekstraksiyon işlemi çözünen , taşıyıcı ve çözücü olmak üzere üç temel bileşenden oluşur. Ekstraktörden ayrılan besleme sıvısı ile zengin faza rafinat ( sulu faz ) ve çözücü bakımından zengin faza ekstrak ( organik faz ) denir.

Şekil 1 : Ekstraksiyon işlemi Sıvı – sıvı ekstraksiyon , karışımda ki bileşenlerin faz dağılımı ile ayrılmasına dayanan difüzyonel bir süreçtir. Ayrımı gerçekleştirilecek karışımın çözücü ile karştırılarak temas etmesi sağlanarak ekstrakt ve rafinat olarak iki sıvı faz oluşturulur. Şekil 2 de gösterilen endüstriyel ekstraksiyon sisteminde besleme akımı ekstraksiyon kolonunun orta kısmından girer ve alt akımından çıkan ekstrakt distilasyon kolonuna verilir. İşlemde yüksek kaynama noktasına sahip olan çözücü ağır faz ve düşük kaynama noktasına sahip olan ekstrakt hafif faz olarak adlandırılır. Eğer fazların kaynama noktaları yakın ise , kolon raf sayısı veya riflaks oranı arttırılır. Kolonun tepe ve dip ürünleri olan ekstrakt ve çözücü sisteme geri beslenir. Böylelikle , ayrılması istenen bileşen safsızlıklarından arındırılır ve sürecin verimi artar.

Şekil 2 : Endüstriyel ekstraksiyon işlemi

21


Genellikle ekstraksiyon işlemi; • Çözeltide çözünmüş veya kompleks oluşturmuş inorganik maddeler varsa, • Çok düşük derişimdeki bir bileşenin ayrılması istendiğinde, • Kaynama veya erime noktaları çok yakın olan bileşenlerin ayrılmasında, • Azeotrop oluşturan karışımların ayrılması gibi durumlarda distilasyona göre tercih edilir. Örneğin, asetik asitten suyun uzaklaştırılması için distilasyon veya organik bir çözücü kullanılarak sıvı – sıvı ekstraksiyon işlemi uygulanabilir. Endüstride pek çok karışımların ayrılmasında sıvı – sıvı ekstraksiyonu kullanılır. Tablo 2 de inorganik kimya endüstrisinde; fosforik asit, borik asit ve sodyum hidroksit gibi yüksek kaynama noktasına sahip maddelerin ve formaldehit gibi hidrojen bağı içeren organiklerden su giderilmesinde ekstraksiyon işlemi uygalınır.

22

Çözünen Asetik asit Aromatikler Benzoik asit Formaldehit Naftan Fenol Penisilin Sodyum klor Vanilya A vitamini E vitamini

Taşıyıcı Su Parafin Su Su Petrol Su Et suyu Sulu sodyum hidroksit Likör Balık-karaciğer yağı Bitkisel yağ

Çözücü Etil asetat Dietil Glikol Benzen İzopropil eter Nitrobenzen , fenol Benzen , klorobenzen Butil asetat Amonyak Toluen Propan Propan

Tablo 2. Sıvı – sıvı ekstraksiyon işleminin endüstriyel uygulamaları Katı – Sıvı Ekstraksiyonu Katı madde içinde bulunan bir veya birden fazla bileşenin bit çözücü yardımı ile ayrılamsı işlemine katı – sıvı ekstraksiyonu denir. İşlem dört aşamada düşünülebilir; • Çözünen maddenin faz değişimi ile solvent faza geçmesi • Ekstrakt fazın mekaniksel ayrımı • Çözünen maddenin ekstrakt fazdan ayrılması ve rafine edilmiş çözücünün sürece gönderilmesidir. Katı – sıvı ekstraksiyonu, gıda endüstrisinde sıcak su kullanılarak şeker pancarından şekerin ayrılmasında; hekzan,aseton ve eter gibi organik çözücüler ile fıstık, soya, keten tohumu, fasulye, pamuk tohumu gibi bitkilerden yağların ekstrakte edilmesinde; çay yapraklarından su kullanılarak çayın; balıktan , balık yağının elde edilmesi işleminde kullanılmaktadır. Ekstraksiyon Sürecinde Çözücü Seçimi Etkin bir ekstraksiyon işleminde en önemli anahtar parametre uygun bir çözücünün seçimidir. ‘benzer benzeri çözer’ prensibinden faydalanılır. Genel olarak çözücü seçiminde dikkat edilcek hususlar şı şekildedir; • Dağılma katsayısı • Seçicilik • Yoğunluk ve viskozite • Fazlar arasındaki yüzey gerilimi • Çözünürlük • Tekrar kullanılabilirlik Kaynaklar : Kimya mühendisliğine giriş 1. Basım – Ayırma süreçleri prosesleri


Hatile MOUMINTSA hatile_m@hotmail.com

KARANLIGIN HORMONU MELATONIN

Kimya (Mezun)

Ç

oğunuz bu hormonu daha önce duymussunuzdur. Belkide aranızda ilk defa duyanlar vardır. Melatonin epifiz bezinin pineolasit adı verilen hücrelerinden salgılanır. Biyoritmi belirler ya da biyoritm üzerinde etkilidir. Pineolasit hücreleri ışığa duyarlıdır. Elektromanyetik dalga yoğunluğu arttıkça melatonin salgılanması azalır. Melatonin bir tür etanoamiddir. IUPAC isimlendirmesine göre adı N-[2-(5-methoxy-1H-indol-3-yl)ethyl]'dir. Aşağıda gösterilmektedir: Çoğunuz bu hormonu daha önce duymussunuzdur. Belkide aranızda ilk defa duyanlar vardır. Melatonin epifiz bezinin pineolasit adı verilen hücrelerinden salgılanır. Biyoritmi belirler ya da biyoritm üzerinde etkilidir. Pineolasit hücreleri ışığa duyarlıdır. Elektromanyetik dalga yoğunluğu arttıkça melatonin salgılanması azalır. Melatonin bir tür etanoamiddir. IUPAC isimlendirmesine göre adı N-[2-(5-methoxy1H-indol-3-yl)ethyl]'dir. Aşağıda gösterilmektedir:

Çoğu kişide uykusuzluk sorunu vardır. İster tüketilen gıdalar olsun, çevresel faktörler, solunum yollarındaki rahatsızlıklar, sıkıntılar, stresler, uykusuzluğa yol açan etkenlerden birkaçıdır. Fakat uykusuzluğun en önemli faktörü bu hormondur. Hiç düşündünüzmü bazen pek yorgun olmasanızda 12”e doğru uykunuz gelir. Ya da güneşli bir havada uykunuz zor gelir, oysa karanlıkta çok daha kolay gelir. Bir diğer olayda şudur, zor uyuyan çocuklar için bazen kalın perdeleri kapatıyoruz ki oda karanlık olsun. Karanlık olunca uyuma ihtiyacını meydana getiren bu hormon, ortalık aydınlamaya başlayınca salgısı azalır ve bizi uyandırır. Epifiz bezi gün boyunca kandan aldıkları triptofan ile yalnızca serotonin hormonu sentezi gerçekleştiriyor ve ancak karanlık olunca ışıksız şekilde melatonin sentezi başlar. İşte uykumuzu getiren hormon melatonindir. Ayrıca sabah uyandığımızda kendimizi enerji dolu ve mutlu hissetmemizin nedeni gün ışığında melatonin yerine mutluluk hormonu serotonin salgılamaya başladığı içindir. Melatonin hormonu beynimizin orta kısımlarında bulunan pineal bez tarafından salgılanan bir hormondur. Bu hormonun üretimi ve salınımı karanlık ile başlar ve aydınlık ile sona erer. Gece saat 23.00 ile 05.00 arasında salgılanan bu hormon 02.00-04.00 arasında en yüksek değerlerine ulaşır. Aydınlık döneminin uzaması veya aniden ışığa çıkılması melatonin üretimini durdurur. Aynı zamanda televizyon ışığı ve yatak odalarında ışık yayan kaynaklar da hormonun salgılamasını durdurur.

23


Aşağıda melatonin sentezini göstermektedir: Melatonin hormonu bizim için önemlimidir diyorsanız, aslında çok önemli bir hormon olduğunu göreceksiniz. Neden mi? Çünkü yeterince salgılanamazsa vücut direncimiz düşer, bunun nedeni de hücrelerimiz yeterince yenilenmediği içindir. Ayrıca uykusuzluk, yorgunluk hissi, iştahsızlık, hazımsızlık, zihinsel ve fiziksel performans kaybı, hafızada azalma, vücut ağrıları ve terleme gibi çok sayıda şikayete neden olur.

24

Melatoninin yaşlanmada faydası Son araştırmalara göre hormonun yaşlanmayı geciktirici etkisi olduğu bulunmuştur. Vücuttaki antioksidan kapasitesinin azalmasına bağlı olarak serbest radikallerin artmasıyla ilişkilendiriliyor. Melatonin ve kanser Klinik araştırmalar, melatonin kanser oluşumunu ve oluştuktan sonra gelişimini durdurucu etki gösterdiğini ve bu nedenle kanserin kandaki melatonin düzeyi ile ilişkilendirilebileceğini ortaya koymuş. Ayrıca kanser üzerinde olumlu etkilerinin bir diğer nedeni bağışıklık sistemini kuvvetlendirilmesidir. Epifiz bezinin çıkarılması ya da melatonin sentezinin engellenmesi sonucu bağışıklık sistemi baskılanıyor. Bu durumda dışarıdan melatonin verilerek baskılanmış olan bağışıklık sistemi yeniden etkinleştirilebilir. Kısaca melatonin etkilerini sıralayacak olursak: * Doğrudan antikanserojen etki gösterir * Bağışıklık sistemini kuvvetlendirir * Uyku düzenini kontrol eder * Kemik rejenerasyonunu artırır * Hücreleri yeniler ve yaşlanmayı geciktirir * Biyolojik ritmi düzenler * Kemoterapik ilaçların etkinliğini arttırır * Antioksidant etki gösterir Kaynaklar : http://tr.wikipedia.org/wiki/Melatonin http://www.bing.com/images/search?q=Melatonin+Chemical+Structure&Form=IQFRDR#view=detail&id=99632DEB8FCFDCC39F11FDA88CFF01C66CE66D2D&selectedIndex=3 http://www.bing.com/images/search?q=Little+Girls+Sleeping&Form=IQFRDR#view=detail&id=34C5E618F923BE8FC986C5FC75434ABDB68BC11B&selectedIndex=2 http://focus-blog.pharmxplorer.at/wp-content/uploads/2009/05/tryptophan-metabolismus.png


Yavuz Selim KART kim_muhselim@hotmail.com

HYPERCHEM İLE MOLEKÜL MODELLEME-3

Kimya Mühendisi (Mezun)

M

erhaba İnovatif Kimya Dergisi Okuyucuları.Ocak 2015 sayımızda Hyperchem molekül modelleme programı üzerinden giderek yazı dizimizi sonlandıracağız. Bundan önceki iki sayımızda bu konu hakkında bilgilendirme yapmıştık. Bu yazıyı okumadan önce kasım ve aralık 2014 sayılarını okumanızı öneriyoruz. Kısaca hatırlayacak olursak Hyperchem programı ile molekül çizmiştik sonrasında ise bağ açısı ve bağ uzunluğunu ölçtük ve en son olarak single point enerjisini hesapladık. Bu yazıda ise geometri optimizasyonu ve enerji hesabı işlemlerini yapacağız. İşlemlerimize başlamadan önce hangi yapı üzerinden gittiğimizi belirtmekte yarar var. Burada propan molekülü üzerinden giderek işlemleri halledeceğiz. Daha önce çizmiş olduğumuz molekülü Resim 1’deki şekilde görmektesiniz.

Resim 1 : Propan molekülümüz

25


Bu yapıyı oluşturmadı iseniz ilk bu yapıyı oluşturunuz. Sonrasında sırayla aşağıdaki işlemleri yapacağız. İlk olarak Setup menüsünden sırası ile Semi-empirical, PM3 ve OK tıklanır. Böylece hesaplama yöntemi tespit edilmiş olur. Bu işlemi yapınca Resim 2’deki şekli göreceksiniz.

Resim 2 : Propan molekü için hesaplama biçimi seçimi

26

Bu işlemi yaptıktan sonra Compute menüsünden sırasıyla Geometry Optimization, Polack-Ribiere , OK tıklanır. Hesaplama bittiğinde alt menü çubuğunda Conv=YES ifadesi görülür. Conv=NO ise aynı işlem YES elde edilinceye kadar tekrarlanır. Alt menü çubuğundaki E bağ enerjisini gösterir. Açılan ekran Resim 3’ deki gibi olmalı.

Resim 3: Propan molekülü için işlem süreci Bu işlemi yaptıktan sonra programın en alt kısmına bakarız. Resim 4’deki gibi bir ifade göreceksiniz. Eğer No gibi bir ifade görürseniz üstteki aşamayı tekrar edeceksiniz.


Resim 4: Propan molekülü için enerji hesabı Son olarak Compute menüsünden properties tıklanır, buradan toplam enerji (total energy) ve dipol moment elde edilir. Sonra details tıklanır, buradan oluşum entalpisi (heat of formation) elde edilir. İşlemin sonucunu Resim 5’de görmektesiniz.

27 Resim 5: Propan molekülü için properties kısmının ayrıntılı görünümü Programda anlatacaklarım bu kadar. Serinin son yazısında programın çok kullanabileceğiniz bir kısmından bahsettiğimi düşünüyorum. Bu şekilde bilmediğiniz ya da bilgisine ulaşamadığınız yapıları çizip, gerekli bilgileri elde edebilirsiniz. Keyifle ve ilgiyle okumanızı diler, bir sonraki yazı dizisinde görüşmek dileğiyle. Kaynaklar : http://www.hyper.com/Download/tabid/357/Default.aspx http://w3.gazi.edu.tr/~nkaracan/inorglab/mm.pdf


ELEMENT TANIYALIM

Karbon Simgesi: Grubu: Atom numarası: Bağıl atom kütlesi: Oda sıcaklığında: Erime noktası: Kaynama noktası: Yoğunluğu: Keşfi: Atom çapı: Elektronegatifliği: Elektron dizilimi: Yükseltgenme basamağı (sayısı):

28

C 4A (Ametal) 6 12,011 Katı 3500°C 4827°C 2,26 g/cc Bilinmiyor 0,91 Å 2,55 1s22s2p2 4, 2

Simgesi C, atom sayısı 6, atom ağırlığı 12,011 olan karbon, periyodik çizelgenin IVA grubunda silisyum, germanyum, kalay ve kurşun elementleriyle birlikte yer alır. Bu elementlerin en hafifi ve en az metalik olanıdır. Periyodik çizelgedeki başka birçok grubun tersine, IVA grubu elementleri, kimyasal bakımdan birbirinden çok farklıdır; grubu temsil edici davranışı en az gösteren de karbondur. Karbonun Elde Edilmesi Karbon (C) periyodik cetvelin IV A grubunda yer alan ametal element. Organik bileşikler olarak adlandırılan sayısız bileşiklerden dolayı kimyanın bir bölümüne (organik kimya) damgasını vurmuştur. Doğada hem serbest hâlde (kömür), hem de karbonatlar biçiminde, ayrıca havanın karbondioksitinde ve petrolde bulunur. Üç allotropu vardır: elmas, grafit ve “beyaz karbon”. Bu sonuncusu saydam olup 1969’da grafitin süblimleştirilmesiyle elde edilmiştir. Amorf karbon denen karbon ise gerçekte mikrokristaller hâlindeki grafittir. Doğada kokkömürü, taşkömürü ve karbon siyahı biçiminde bulunur. Karbon siyahı petrolün tam olarak yanmaması yani ısıl bozunmasıyla elde edilir. Kullanım Alanları Tüm organik bileşiklerin yapısına giren karbon, sıvı yağların dehidrasyonunda (sudan arındırılmasında), ayrıca demir ve alaşımlarının işlenmesinde kullanılır. Çelik yapımında, nükleer tepkimelerin kontrolünde, lastiklerin renklendirilmesinde, plastik sanayinde, boya pigmentlerinin eldesinde ve yağlayıcı maddelerin yapımında da bu elementten yararlanılır. Kurşun kalemlerde kullanılan grafit formu ve elmas formu, karbon elementinin iki önemli allotropudur. Karbon-14 izotopu da, radyoaktif yaş tayininde kullanılır. Karbonun “fulleren” denen küre biçimli ya da “nanotüp” denen silindir biçimli molekülleri de, son yıllarda özellikle elektronik ve nanoteknoloji alanlarında devrimsel ilerlemeler sağlamaktadır. Pigmentlerde, matbaa mürekkeplerinde ve kauçuğun sertleştirilmesinde kullanılır. Amorf karbon, yüzeyinin çok geniş olmasından ötürü adsorbsiyon tekniğinde kullanılır. Yeni bir karbon biçimi de sentetik olarak yapılan karbon elyafıdır. Çok kuvvetli olup, lastiklerin dayanıklılığını artırmada ve elektrik ileten kumaş yapımında kullanılır. Organik maddeler için çözücü olarak, özellikle rayon ve selofan üretiminde kullanılır. Yangın söndürücülerde ve özellikle kuru temizlemede çözücü olarak kullanılır. Bundan, buzdolaplarında soğutucu olarak kullanılan freon gazı da yapılır. Radyoaktif yaş belirlemesinde kullanılır.


SÖZLÜK Ingilizce-Türkçe Metastable

Yarı Kararlı

Metaphamine

Metafanin

Mild Steel Mica

Kırılabilen Çelik Mika

Natrium

Sodyumun Latincesi

Pericline

Albitin Türleri

Perfect Gas

İdeal Gaz

Petrochemical

Petrokimyasal

Quality Factor

Kalite Faktörü

Rem

Radyasyon Doz Eşitliği Birimi

Refraction

Kırılma

Samarium

Samaryum Elementi

Silver Sulfide

Gümüş Sülfür

Sodium Molybdate Structure

Sodyum Molibdat Yapı

Styrene

Stiren

Tallow

Donyağı

Tungstic Acid Uric Acid Weak Electrolyte Water Glass

Tungsten Asidi Ürik Asit Zayıf Elektrolit Cam Suyu

White Radiation

Beyaz Radyasyon

X-Ray Diffraction

X-Işın Kırılması

29


HABERLER

Yurttan Kimya Haberleri FINDIK KABUĞUNUN İNANILMAZ FAYDASI AÇIKLANDI

30

Prof. Dr. Halil İbrahim Uğraş, fındık kabuğunda doğal olarak bulunan kemoterapi ilaçlarının hammaddesi paklitaksel maddesinin bulunduğu bildirdi. Düzce Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Halil İbrahim Uğraş, araştırmaları sonucunda fındık kabuğunda dünyada kullanılan 5 kanser ilacından birinin aktif maddesi olan paklitakseli bularak kanser tedavisi alanında büyük bir buluşa imza attıklarını söyledi. Giresun Üniversitesi Kimya Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murat Taş ve Yrd. Doç. Dr. Saim Topçu ile birlikte yürüttükleri projeleri ile ilgili konuşan Prof. Dr. Uğraş, “Ülkemiz ekonomisine kazandırılması amacıyla bu projemizin alt yapısını oluşturduk ve bu doğrultuda araştırmalarımızı yaptık. Projemizi ekonomiye kazandırmak istiyoruz. Aynı konuyla ilgili TÜBİTAK tarafından desteklenen iki projemiz daha oldu. Makro seviyede endüstriyel üretim için gerekli proje başvurumuzu da Sanayi Bakanlığımıza yaptık” dedi. Fındığın ülkemizin en önemli tarım ürünlerinden biri olduğunu söyleyen Prof. Dr. Halil İbrahim Uğraş, fındık kabuğunda doğal olarak bulunan kemoterapi ilaçlarının hammaddesi paklitaksel maddesinin doğada çok az miktarda bulunduğunu ve bu sebepten çok değerli olduğunu ifade etti. TÜBİTAK projeleri kapsamında deneylerin devam ettiğini belirten Uğraş, makro seviyede üretim gerçekleştirebilmek için uygun disiplinlerde uzman ekip arkadaşları aradıklarını belirtti. Prof. Dr. Halil İbrahim Uğraş, paklitaksel çalışmalarının yanı sıra, Düzce Üniversitesi laboratuarların da endüstriyel ve tarımsal atıkların değerlendirilmesi amacıyla Sanayi Bakanlığına sunulan Bio-Yakıt projeleri olduğundan ve kabul edildiği takdirde bu proje ile birlikte çevre problemlerinin son bulacağından bahsetti. U ğraş, üniversitenin destekleriyle, fındık yağı, fındık kabuğundan eko-boya, arı ürünleri ve hücre yenileyici kozmetik ürünlerinin çalışmalarının bulunduğunu ve çocuklara yönelik süt ve süt ürünlerinin kalitesini arttırma çalışmaların devam ettiğini belirtti. Prof. Dr. Halil İbrahim Uğraş, tüm bu çalışmaları gerçekleştirirken üretime yönelik olarak finansmanı sağlayacak sanayi kuruluşlarıyla işbirliği arayışı içinde olduklarını ve bu kuruluşlardan gelecek tekliflere açık olduklarının altını çizdi.


BİR YILDA 530 TON ATIK PİL TOPLANDI

Çevreye verdiği zarar nedeniyle yeniden işlenmesi veya bertaraf edilmesi uygun görülen atık pillerin toplanması konusundaki hassasiyet her geçen yıl artıyor. İSTANBUL – Taşınabilir Pil Üreticileri ve İthalatçıları Derneği (TAP) Genel Sekreteri Neslihan Bahar, vatandaşların çevreye verdiği zarar nedeniyle atık pillerin toplanmasına her geçen yıl daha çok hassasiyet gösterdiğini belirterek, 2007’de 225 ton olan yıllık atık pil toplama miktarını geçen yıl itibarıyla 530 tona çıkardıklarını bildirdi. Kullanım ömrünü tamamlayan piller, çöpe atıldığında içerdikleri kimyasal maddeler nedeniyle çevre için ciddi tehlike arz ediyor. Bu nedenle atık pillerin toplanarak, yeniden işlenmesi veya bertaraf edilmesi gerekiyor. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nca atık pillerin toplanması ve bertarafı konusunda yetkilendirilmiş tek kuruluş olan TAP, 10 yıldır bu alanda çalışmalar yürüterek, halkı bilinçlendiriyor. TAP Genel Sekreteri Neslihan Bahar, 2007’de 225 ton olan yıllık atık pil toplama miktarını, geçen yıl itibarıyla 530 tona çıkardıklarını kaydederek, bu yıl hedeflerinin 600 tona ulaşmak olduğunu belirtti. İlk 6 ayda hedeflerine ulaştıklarını ifade eden Bahar, “Amacımız ikinci 6 ayda daha fazla çalışarak yıllık 600 ton hedefimizi de geçmek” dedi. Bahar, her yıl bir önceki yıla göre toplama miktarını artırdıklarını vurgulayarak, “Bunda yaptığımız eğitimlerin payı çok büyük. Son 10 yılda yaklaşık 3 milyon kişiye eğitim verdiğimizi görüyoruz. Yılın ilk 6 ayında 30 ayrı şehirde yaptığımız eğitimlerle 100 bin öğrenciye ulaştık” diye konuştu. Pillerin toplanabilmesi için büyük ve küçük boy kutuları 40 bin noktaya ulaştırdıklarının altını çizen Bahar, şu bilgileri paylaştı: “Her bir noktada en az iki kutu olduğunu düşünürsek 80 bin kutu şu anda atık pilleri bekliyor. Bu ana kadar 450 bin de masa üstü kutu dağıttık. Atık pillerin toplama miktarlarının arttırılması ve toplama işlemlerinin verimli şekilde sürdürülmesini sağlamak üzere özellikle belediyeler ile çalışmalarımızı titizlikle sürdürmekteyiz. Şu ana kadar Türkiye çapında başta büyükşehir belediyeleri olmak üzere toplam 547 belediye ile işbirliği halindeyiz. Bu sayı her gün artıyor.” “Çocuklar, anne ve babalarını uyarıyor” TAP Genel Sekreteri Neslihan Bahar, pilin doğaya bırakılması halinde çevreyi kirletebildiğine dikkati çekerek, okullarda atık pil konusunda bilinçlendirilen çocukların eve gittiklerinde anne ve babalarını atık pili kaynağında ayrıştırmak konusunda uyardıklarını söyledi. Türkiye’de atık pil konusunda çevre bilincinin her yıl artan bir ivme ile devam ettiğini, toplanan tek kullanımlık pillerin bertaraf edilmek üzere uygun şartlarda depolandığını, şarj edilebilir pillerin ise geri dönüşüme yollandığını anlatan Bahar, pillerden çalışır halde ve kullanım süresi bittikten sonra da yararlanabildiğini belirtti. Bahar, pillerin içerisinde geri kazanımı mümkün olan birçok çeşit metal bulunduğuna işaret ederek, “Kullanım süresi dolan yanı ‘atık pil’ halini alan piller çöpe atıldığında içerdikleri metaller toprağa karışarak çevreyi kirletebilirler. Halbuki pil geri kazanabilen bir tüketim ürünüdür. Çöp yerine atık pil kutularına attığımız piller, yeniden işlenerek, çatal bıçaktan saate, cep telefonundan kaleme kadar birçok ürünün hammaddesi olarak kullanılır” dedi.

31


İLK SU KATKISIZ ŞAMPUAN ÜRETİLDİ

32

ODTÜ’lü Kimya Mühendisi dünyanın ilk su katkısız şampuanını üretti! Farklı şampuan markalarının içeriğini uzmanlarla birlikte inceleyen İngiliz Daily Mail gazetesi, en pahalı şampuanla en ucuzunun aynı altı maddeyi içerdiğini ve ortalamada % 80’inin su olduğunu ortaya koydu. Türkiye’nin ilk orijinal ilaç çalışmalarını da yürüten ODTÜ kimya mühendisi Osman Çelebi ve ekibi bu eksiklikten yola çıkarak 8 yıldır üzerinde çalıştığı, tüm bitkilerde buluna polifenol enzimini ve soğuk pres yağlarını kullanarak dünyanın ilk su katkısız şampuanını oluşturmayı başardı. Piyasada bulunan şampuanların genel formülünün %70-80 oranında su içerdiği, kimyasal katkılarının %15-20 olduğu ve bitki özütlerinin %1-3-5 – gibi oranlarda olması nedeniyle ürünlerin gerektiği kadar etkin olmadığı, çoğunlukla su ve kimyasal maddeler içerdiği biliniyor. Su katkısız üretilen, etkinliği Almanya laboratuvarlarında Derma Test ile kanıtlanmış Natrumin şampuanın ise içeriğinde %40-50 soğuk pres (kimyasal katkısız) bitkisel yağ, %47,5 oranında Kakao Polifenolleri bulunmaktadır. Bu sayede diğer şampuanlarda defalarca kullanımdan sonra elde edilebilecek vitamin, mineral ve organik maddeler su katkısız şampuan ile ilk kullanımdan itibaren etkisini göstermektedir. Sentetik ve silikon içeren şampuanlar saç derisini kaplayarak nefes almasını engeller. Buna bağlı olarak saç dökülmesi, saç derisinde pullanma, kepeklenme, sivilcelenme, kaşınma gibi birçok cilt sorunu oluşmaktadır. Hemen hemen tüm saç sorunları saçın kendisinden değil saç derisinden kaynaklanmaktadır. Kakao şampuanı ya da çikolata şampuanı olarak da geçen ve içeriğinde polifenol bulunan şampuanlar anti mikrobiyal, anti bakteriyel özelliklerinin yanında nemlendirici olması sebebiyle market şampuanlarına göre kullanıcılarına çok daha fazlasını vaat ediyor.


EĞİTİMCİLER ÖĞRETMENİN KİMYA PROJESİ İLE BULUŞTU

“Öğretmenin Kimyası” projesi, kimya öğretmenlerinin sınıf içi uygulamalardaki merak ve ilgiyi artırmaya yönelik Türkiye’deki en önemli sosyal sorumluluk projesi olarak yoluna devam ediyor. İlki 2013 yılında gerçekleştirilen ve 2014’teki atölye çalışmalarıyla yayılmaya devam eden bu proje ile, Türkiye’deki öğrencilerin fen ve kimya branşlarına olan ilgilerinin yükseltilmesi hedefleniyor. Bu kapsamda, bilgi ve teknoloji çağına dönüşen 21. yüzyılda Türkiye’nin büyüme ve gelişmesine en hızlı ve yaygın katkıyı sağlayacak olan fen, kimya, teknoloji, mühendislik ve matematik alanlarındaki başarı oranlarının üst düzeylere taşınması amaçlanıyor. Önce Kocaeli’ndeki kimya ve fen öğretmenleriyle başlayan Öğretmenin Kimyası atölye çalışmaları Marmara Bölgesi’ne genişleyerek Bursa, Çanakkale ve Balıkesir gibi illeri de kapsadı. 29-30 Kasım 2014 tarihlerinde İstanbul’da yapılan 3. Faz Öğretmenin Kimyası Projesi atölye çalışmaları, Dow Türkiye ve Orta Asya Cumhuriyetleri Genel Müdürü İhsan Necipoğlu ve Öğretmen Akademisi Vakfı (ÖRAV) Genel Koordinatörü Esra Onat’ın konuşmalarıyla açıldı. İstanbul Büyükçekmece İlçe Milli Eğitim Müdürü Hasan Uygun da açılışta yer aldı. Türkiye’nin fen okur yazarlığında, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD) ülkeleri arasında en alt sıralarda yer almasının kabul edilemeyeceğini belirten İhsan Necipoğlu, ülkelerin gelişmesinde eğitim ve bilim alanlarına verilen değerin önem taşıdığını söyledi. Bu nedenle Öğretmenin Kimyası Projesi ile okullardaki fen okur yazarlığı ortalamasının üst seviyelere çekilmesine katkı vermeye çalıştıklarını söyleyen Necipoğlu, “Devletlerin inovasyonla fark yaratabilmek için özel sektör, üniversiteler ve sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte altın üçgeni oluşturmaları ve sürdürülebilir bir çalışma alanı yaratmaları gerekiyor.” dedi. Öğretmen Akademisi Vakfı (ÖRAV) Genel Koordinatörü Esra Onat ise, 21. Yüzyılda dünyanın büyük bir hızla değişip geliştiğini vurguladı. Türkiye’de gençlerin böyle bir ortamda kendilerine yer bulabilmelerini sağlayacak bir eğitim sisteminin şart olduğunu söyledi. Açılışta Öğretmenin Kimyası projesine ilişkin düşüncelerini paylaşan İstanbul Büyükçekmece İlçe Milli Eğitim Müdürü Hasan Uygun atölye çalışmalarının kimya öğretmenleri arasında sinerji yarattığına dikkat çekti. Projeye katılımın kayda değer olduğunu vurgulayan Uygun, ”Atölye çalışmalarında öğretilenlerin öğretmenler aracılığı ile öğrencilere ulaştırılacak olması bizleri de heyecanlandırıyor” dedi. Dow Türkiye’nin katkılarıyla gerçekleşen ve 2. Yılında toplam 350 Kimya öğretmenine ulaşan “Öğretmenin Kimyası” Projesi atölye çalışmalarında, yaratıcı fen ve kimya eğitim yöntemlerini uygulama yoluyla öğrenen öğretmenler, edinimlerini okullarında öğrencileriyle paylaşma imkanı buluyorlar. Dow ile Öğretmenin Kimyası Projesi atölye çalışmalarının 2015 yılında Güneydoğu Anadolu Bölgesi ve Karadeniz Bölgelerine de yayılması hedefleniyor.

33


Dünyadan Kimya Haberleri 3D NANOBASKI KALEM

-Kalemin ucu ve çalışan elektrot arasındaki temas lokalize olmuş elektroaktive alanı oluşturur. Güney Koreli bilim adamları tarafından 3D nano baskı yapan bir kalem geliştirildi.

34

Kore Üniversitesi’nden Seongpil Hwang ve iş arkadaşları tarafından yapılan kalem, mikroskopik elektrottan sınırlı akım difüzyonu ile atomik kuvvet mikroskopisi hassasiyetini birleştirir. Kalemin ucunda elektrokimyasal reaksiyonlar için elektrota daldırılmış olan keskin uçlu bir mikroskopik hidrojel piramit vardır. Reaktant kütle transferi için bir nanometre ölçekli alan, ultramikroelektrot ile kalemin ucu arasındaki temastan kaynaklanır. Hwang, “ Bilgimize göre, bizim hidrojel kalemimiz 3D baskılı kalemin ilk örneğidir. Biz üç teknik tarafından harekete geçirdik: Nortwestern Üniversitesi’nden Chad Mirkin tarafından geliştirilen daldırma uçlu litografi, Warwick Üniversitesi’nden Patrick Unwin tarafından yapılan nanopipetler ve Harvard Üniversitesi’nden Jennifer Lewis tarafından geliştirilen mikro-nozzeller”diye açıkladı.

- Kalem kullanarak farklı yaklaşımlardan oluşan platinum yapılarının SEM görüntüleri Oxford Üniversitesi’nden Malzeme bilim adamı Harish Bhaskaran, “ 3D katkı nano-imalat, nanoölçekli bileşenlerin hızlı prototiplemesi için bir sonraki adım.” dedi.


KİMYAGERLER YENİDEN YAZILABİLİR KAĞIT ÜRETTİ

Bazı araştırmalara göre, şirketlerdeki bilgilerin %90’ı kağıt üzerinde tutulur, hatta bu kağıtlar bir kez kullanıldıktan sonra atılır. Eğer kağıt defalarca silinebilir ve yazılabilir özelliğe sahip olursa bu tür atık kağıtlar azaltılabilir. California Üniversitesi’nden kimyagerler, laboratuarda redoks boyalar olarak adlandırılan ticari kimyasalların renk değiştirme özelliğine dayanarak yeniden yazılabilir kağıt ürettiler. Boya kağıdın görüntü katmanını oluşturur. Baskı Ultraviyole ışık kullanılarak elde edilir. Yeniden yazılabilir kağıt, kontrast ve çözünürlük kaybı olmadan 20’den fazla kez silinebilir ve yazılabilir. Laboratuardaki araştırmaları yöneten Kimya Profesörü Yadong Yin, “Bu yeniden yazılabilir kağıt, yazdırmak ve hem ekonomik hem de çevresel açıdan yapmak için ek mürekkepler gerektirmez.Sürdürülebilirlik ve çevre koruma için artan küresel ihtiyaçların karşılanmasında cazip bir alternatifi temsil eder.” dedi. Yeniden yazılabilir kağıt, harf ve desenler tekrar tekrar basılabilir, günlerce saklanabilir ve basit ısıtmayla silinebilir olan cam ya da plastik film formlarında temelde yeniden yazılabilir bir medyadır. Kağıt, sırasıyla metilen mavisi,nötral kırmızı ve asit yeşili ticari redoks boyalar kullanılarak üretilen mavi,kırmızı ve yeşil renklerden oluşur. Boyaya titania nanokristalleri ve kalınlaşma ajanı hidrojen selüloz(HEC) da dahildir.Katalizörler ve HEC, filme yüksek çevrilebilme ve tekrarlanabilirlik verir. Yazma aşamasında,ultraviyole ışık boyayı renksiz durumuna düşürür.Silme aşamasında, indirgenen boyanın re-oksidasyonuyla boya orijinal rengine gelir.115 0C ısıtma reaksiyonu hızlandırır ve böylece silme işlemi 10 dakikadan daha az sürede tamamlanır. Araştırma ekibi, görüntünün 3 günden fazla olası kullanımını ya da yazdırılan metinin okunabilirliğini genişletmek için yollar araştırmaktadır. Yin, “ Ultraviyole ışık tarafından radyasyona maruz kaldığında oldukça indirgeyici hale gelen yeni fotokatalist nano tanecikler geliştirmek birinci yoldur.Biz çok renkli baskı imkanını da geliştiriyoruz. Tasarımın prensibi farklı renklerle gösterilen yeniden yazılabilir kağıt üretmek için ticari redoks boyaları çeşitlendirerek genişletilebilir.Tüm bu çabalar teknolojinin pratik uygulamalarını artırmaya yardımcı olacaktır.” dedi. Yin’in laboratuarında tersinir ışık duyarlı renk sağlayan baryum iyonlarıyla katkılanmış bir kolloidal titania nanoapartikül sentezlenmiştir.

35


GELECEKTEKİ ÜRETİM TEKNOLOJİSİ; NANO ŞEKİLLENDİRME YÖNTEMİ NOKTALARI

36

Bu yeni yöntem ile metal levhalardan üç boyutlu nano şekilli büyük alanlı desenler oluşturulur. Potansiyel üretim sistemini temsili gibi gelişmiş olan bu teknolojide "plasmonik meta malzeme" ucuz kitle üretmek için kullanılır. Bu metamalzeme özellikleri, desen veya ışık görülme denetimini etkinleştirmek, nanometre ölçeğindeki unsurları içeren ve yüksek hızlı elektroniklerin ileri seviye sensörleri ile güneş hücreleri gibi yenilikler getireceği yüzeyler olarak tasarlandı. Lazer darbeli baskı olarak adlandırılan bu yeni yöntem, potansiyel olarak pahalı olmayan şekilleri üretmek, kütlenin sahip olduğu bir tezgah üstü sistemi kullanılarak kendilerini ideal mekanik ve optik özellikleri veren, metal bir kristalin formunun üzerinden şekiller yaratmak amacıyla kullanılacaktır. Araştırma ve bulgular Science dergisinin aralık sayısında detaylandırılmıştır. Yapılan çalışma Harvard Üniversitesi, Madrid ve California Üniversitesi, San Diego araştırmacıları tarafından hazırlanıyor, Gary Cheng, Purdue endüstri mühendisliği bir doçent tarafından yönetiliyor. Cheng : "Bu nanoshapes da potansiyel ticari uygulamalar için son derece pürüzsüz yüzeylere sahip çok avantajlı bir uygulamadır. Boyut etkileri plastiklerdeki başlangıç malzemelerinin tanecik boyutu çok daha küçük bir nanomold bir kristal malzemeyi deforme etmek için kullanılmalıdır.” Tane boyutu çok küçük boyutlarda azaltılmalıdır. Araştırmacılar ayrıca grafeni, çeşitli teknolojiler için umut verici karbon ultra ince levha ile metal birleştiren melez yapılar oluşturulur. Böyle bir hibrit malzeme plasmonik etkisini arttırmış ve opto elektronik ve kablosuz iletişim potansiyel uygulamaları için süper emici olarak kullanılmıştır. "Son derece pürüzsüz, yüksek bağlılıklı nanoyapıları oluşturmak imalat açısından çok zor bir iştir, metallerin tekrar kristalizesi zaman alır." Qi, diyor Gelecekteki araştırmalar kağıt ve sac üretimi de dahil olmak üzere birçok sektörde kullanılan bir rulodan ruloya üretim sistemi oluşturmak için bu teknik kullanılabilir. Esnek elektronik ve güneş hücreleri gibi yeni uygulamalar için önemli bir dönüm noktası olabilir. Çalışma, Ulusal Bilim Vakfı, Ulusal Sağlık Enstitüleri, Savunma Tehdit Azaltma Dairesi, Deniz Araştırma Ofisi ve Ulusal Araştırma Konseyi tarafından desteklenmiştir.


MİYELİN TÜMÖR ÇIKARILDIKTAN SONRA İNSAN GÖRME SİSTEMİNİN GÖRMESİ

MRG ile görüntüleme (kiazmada, yolları ve radyasyonlar dahil) Kırmızı büyük bir hipofiz tümörü. Bu tümörler görme yolları ve görme kaybı demiyelinizasyonu ile ilgilidir. Tümörün çıkarılması için cerrahi, hızlı remiyelinizasyon ve vizyon kurtarmaya yol açar. Rochester Üniversitesi'nden nörologlar ve beyin cerrahlarından disiplinler arası bir ekip, insan beyninin bir beyin tümörü olarak çıkarılmasının, sadece bir kaç hafta içinde kendini nasıl iyileştiriyor olduğunu göstermek için yeni bir görüntüleme tekniği kullanıldı. Hipofiz tümörlerinin aşırı büyümesi, beyinde bulunan gözlerin görsel girişini bağlayan sinirlerini sıkıştırabilir. Bu tümörlerde sinir sıkışmaları cerrahi işlem ile kaldırıldıktan sonra genellikle görme kaybına yol açabilir. Paul ve arkadaşları sinir liflerinin belli bir paket değişikliklerinin bu hastalarda görme değişikliklerini nasıl ilişkili olduğunu göstermek için difüzyon sensör görüntüleme tekniğini (DTG) kullandı. “DTI dokusunda su yayılımı nasıl önlendiğini.” Bradford Mahon Bölümü Beyin ve Bilişsel Bilimler ve Nöroşirurji Bölümü’nde yardımcı doçent ve çalışmanın kıdemli yazarı açıkladı. “Miyelin izolasyon suyun içinde yayılmasını engeller ve sistemlerin hastalanmasına sebep olur.’’ Radyal difüzyon denilen Bir DTI-tabanlı ölçüm, miyelin izolasyonun bir göstergesi olarak kullanılabilir. Bu ölçüde artış, bir sinir içinde su hareketini kısıtlamak için daha az izolasyon olduğu anlamına gelir. Yaptıkları çalışmada, araştırmacılar yetersiz yalıtımın hastalarda daha kötü görsel yeteneği ile sonuçlandığını bulundu. “Cerrahi minimal invaziv hastalar ameliyattan sonra çok hızlı şekilde iyileşme gösterir. “ Edward VATES, Rochester Tıp Merkezi Üniversitesi Nöroşirürji Anabilim Hipofiz Programı direktörü ve çalışmanın yazarları. “Bu tür araştırmalar kırık sinir sistemlerini düzeltmek için yeni tedaviler de işe yaratacak. Yeni teknolojiler Harnessing beyin tamiri kendisi ve işlevini geri nasıl alabiliriz sorusuna cevap olmak için kullanılabilir.” Bradford Berk, Yeni Rochester Neurorestorative Enstitüsü direktörü.

37

Kaynaklar : http://www.rsc.org/chemistryworld/2014/12/3d-nanoprinting-pen http://www.sciencedaily.com/releases/2014/12/141202120106.htm http://www.sciencedaily.com/releases/2014/12/141211180531.htm http://www.sciencedaily.com/releases/2014/12/141210171354.htm http://www.inovatifkimyadergisi.com/kimyahaberleri/ilk-su-katkisiz-sampuan-uretildi.html http://www.inovatifkimyadergisi.com/kimyahaberleri/egitimciler-ogretmenin-kimya-projesi-ile-bulustu.html http://www.inovatifkimyadergisi.com/kimyahaberleri/bir-yilda-530-ton-atik-pil-toplandi.html http://www.inovatifkimyadergisi.com/kimyahaberleri/findik-kabugunun-inanilmaz-faydasi-aciklandi.html


FAYDALI LINKLER

Kimya ile ilgili soru çözümleri, ders anlatımlarının olduğu güzel bir kaynak sitesi. Sitede YGS sınavına hazırlanan öğrenciler için bir çok video bulunmakta. Herkese faydalı olabilecek bu siteyi sizlere öneriyoruz. http://www.kimyaozel.com/

38

1862-2014 arası hazırlanmış birçok periyodik tabloyu bu siteden bulabilirsiniz. Hazırlanmış periyodik tablolar hakkında birçok bilgide içerik olarak eklenmiş durumda. İlginizi çekmesi dileğimizle. http://www.meta-synthesis.com/webbook/35_pt/pt_database.php?Button=Spiral+Formulations

İnovatif Kimya Dergisi’ne yazmak isteyenlerin ve yazmayı düşünenlerin katıldığı grup. Grupta e-dergi ile ilgili haberler, çeşitli bilgilendirmeler mevcut. Yazmayı düşünen herkes bu gruba katılabilir. https://www.facebook.com/groups/147842018740235/


BULMACA Kimya Bulmacasi 1

2

3

4 5

6

7

8

9

Soldan Saga 2. Derisik üç kisim hidroklorik asit+bir kisim nitrik asitten olusur? 6. Ayni kapali formüllü, farkli maddelere denir? 7. Maddelerin isitilarak sivi fazdan buhar fazini geçerek kati fazda elde edilmesidir? 8. Hashas’tan elde edilen uyusturucu bir alkaloiddir? 9. Moleküllerin dalli zincirler halinde birbirine eklenmesiyle olusan polimere denir? 10. Kirmizi, menekse, mavi renklerin ana boyarmaddesidir?

10

Yukaridan Asagiya 1. Büretteki ayarli çözeltinin erlendeki indikatorlü cözeltiye renk degisinceye kadar damlatilmasina denir? 3. Kirmizi kök boya, kirmizi böceginden (Alkermes) elde edilen boyadir? 4. Misirli kimyaci Maria’nin gelistirdigi üç ayri maddeyi toplayan bakir damitma cihazidir? 5. Birden fazla organik molekülün uc, uca eklemesiyle olusan uzun zincirli moleküllerdir?

39


BULMACA Geçen Ayın Çözümü Kimya Bulmacasi 1

F L Ü

O

4

B

2

I Z

E

O

I

S

T

L

A

B

O M B

R O M E

N

N

S

T

R

Ç Ö

A

R

D

i

5

E

S

M A

N

H A

6

I 7

40

3

R

K

E 8

I

L N

D U

B

L

M E

O

R

J

D

I

R

G

E

S

N

I

L

M

E

E

T

N M E

R Soldan Saga 3. Bir atom çekirdegine herhangi bir nükleer tanecigin gönderilmesi. [BOMBARDiMAN] 4. Açik hava basincini ölçmek için kullanilan düzenek [BAROMETRE] 6. Atomlarin bilesik olustururken elektron alarak ya da vererek en dis enerji seviyelerindeki toplam elektron sayisinin helyum gibi 2 olmasi hâlidir. [DUBLET] 7. Bir çözeltide iki tuzun etkilesimi veya sicaklik degisiminin çözünürlüge etkisi sonucu çözünmeyen kati bir bilesigin olusmasi. [ÇÖKELME] 8. Elementlerin elektron olarak bir degerlikten daha düsük degerliklere geçmesi. [INDIRGENME]

Yukaridan Asagiya 1. Bir maddenin kisa dalga boylu radyasyon ile uyarilmasi sonucu isik yaymasi. Uyarici ortamdan uzaklastirildiginda isik yayma islemi durur. [FLÜORESANS] 2. Nötron sayilari ayni proton sayilari farkli olan atomlar. [IZOTON] 3. Iki ya da daha fazla cins elementin belirli oranlarda birlesmesinden olusan saf madde. [BILESIK] 5. Tuz yapici anlamina gelen ve periyodik tabloda, atomlarinin son yörüngelerinde yedi elektron bulunduran elementlerin olusturdugu 7A grubu. [HALOJENLER] 6. Bir maddenin belirli miktardaki bir çözücü veya bir çözeltinin içindeki göreceli miktari. [DERISIM]


E-Dergide

Yazarlık

SİZDE YAZARIMIZ OLUN

-- Yazacağınız konuyu belirleyin. (Kimya içeriği olan herhangi bir konu olabilir) Örnek: Polimerden ya da organikten bir konu ya da sanayide gördüğünüz bir şey ile ilgili bir konu. Kendi cümleleriniz ile olması şart. Alıntı alıyorsanız kesinlikle kaynak belirtmelisiniz ki aksi durumda yazınız kopya yazı sıfatı görür yayımlanmaz. -- Konuda kullanılan resimlerin kaynakları belirtilmeli. Aksi durumda sorumluluk yazardadır. -- Yazılar Facebook üzerinden bizlere gönderilmemeli. Bu bizim işimizi zorlaştırıyor. Yazılar inovatifkimyadergisi@gmail.com adresine gönderilmeli. -- Yazmayı düşünen arkadaşlarımız Yavuz Selim Kart adlı arkadaşımıza ulaşması gerekmektedir. -- Yazıları gönderdikten sonra kendiniz ile ilgili bilgileri de mail ile bize göndermelisiniz. Yoksa yazınız yayımlanmayacaktır. --Ad Soyad Ulaşılabilecek Mail Adresi(Hızlı ulaşılabilecek sık kullanılan bir mail olmalı) Bitirdiğiniz ya da okumakta olduğunuz üniversite ismi Dergiye koyabileceğimiz türden bir profil resminiz.

41

-- 2015 Şubat ayı sayısı için yazılarınızın son teslim tarihi. 20 Ocak 2015’tir. Her ayın son yazım tarihi 20. de bitecektir. 20. den sonra göndereceğiniz yazılar bir sonraki ay yayımlanacaktır.

-- Kopyala-Yapıştır ile yazıyı ben yazdım gönderiyorum derseniz yazınız kesinlikle yayınlanmaz. Bu şekilde yazı olmaz. Böyle uyanıklık yapıp kolaya kaçmak fark edilmeyecek bir şey değil. Sonuçta yazılarınızı okunuyor ve araştırılıyor. -- Yazılarınızı word dosyası halinde maile atacaksınız. Yazdığınız yazı en az bir kaç görsel içersin.Fikir düşünce yazılarında olmayabilir ama diğer konularda en az bir kaç tane olmalı çünkü görsellik yazıya çok şey katıyor. -- Herhangi bir sorun olursa yazı gönderen meslektaşımıza ulaşırız. Gerekli düzeltmeleri yapması için bildirimler yaparız. Gerekli görüldüğü takdirde yazınızın güzel görünmesi adına küçük değişiklikler yaparız ve sizi bu durumdan haberdar ederiz. -- İnovatif Kimya Dergisi gönderdiğiniz yazıların yayınlanıp yayınlanmaması hakkını elinde tutar.

İNOVATİF KİMYA Dergisi Yönetimi


Dergimizi

OKUYUN OKUTUN


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.