Gölge e-Dergi Mart 2015 Sayı 90

Page 35

Röportaj

Röportaj

Talat GÜRELİ

Hızır Bey’in yaratıcısı ve Türk çizgi roman tarihine adını altın harflerle yazdıran çizgi roman üstadı Türkiye’de çizgi roman adına emek vermiş, çizgi romanın Altın Yıllar’ını görmüş çizerlerimizle konuşmaya devam ediyoruz. Bu sayıda da Talat Güreli ile konuştuk o güzel yılları. Talat Güreli’yi genç nesil tanımaz belki ama yaşı 30’u geçen her kime “Hızır Bey” derseniz durur ve “gazete bayiinin önünde çok beklemiştim Türkiye Çocuk Dergisi için, Hızır Bey için” der. İşte Hızır Bey’in yaratıcısı ve Türk çizgi roman tarihine adını altın harflerle yazdıran çizgi roman üstadı ile sohbetimizi değerli fotoğraf sanatçısı dostum Mustafa Cambaz görüntüledi. Çizgi roman çizmeye ne zaman başladınız, çizmek ne zaman sizin için bir tutku oldu? Talat Güreli: Babam amatör bir ressamdı, karakalem resimler yapardı, duvarlara asardık. Çocukken ondan etkilenmiş olmalıyım ki ben de çok ama çok ufak yaşta; kendimi bildim bileli, okuma öğrenmeden resim çizmeye başladım. Dediklerine göre etkili, beğenilen resimler yapmaya başladım. Çizgi romanları da sevdiğim için çizgi romancı olmaya karar verdim. Bizim dönemimizde çizgi roman çok yaygındı, herkes çizgi roman okuyordu ve yerli çizgi roman çok azdı. 1960’lı yıllarda Suat Yalaz Karaoğlan’ı dergi formatında yayınlayarak çok önemli bir hamle yaptı. Türk çizgi roman tarihi açısından bir dönüm noktası diyebiliriz buna. Tabii bunun ardından da Türkiye’de ne kadar çok resme meraklı kişi olduğunu gördük. Belki de Türk toplumunun yarısı ressam, öyle diyeyim. Bu bir gerçek, hiç abartı filan değil. Ve önüne gelen sayfalar dolusu çizgi roman çizerek o zamanın gazete merkezi olan Babıali’ye bir dosyaya koyup koltuğunun altında getiriyordu. Nereye giderseniz, hangi yazıhaneye uğrarsanız; o yazıhaneden bir iş çıksın çıkmasın oralara sayfalarca çizgi roman getiriliyordu. Bu getirenler arasında çok çok gençler ve çok yaşlılar dahi vardı. Ben o sıralar çocukluktan yeni çıkmıştım ve etrafı gözlemlerken ne kadar çok çizgi roman yapılıyor diye de şaşırıyordum. Fakat deneyimsiz gözümle bile o çizimlerin yetersiz olduğunu görüyordum. Daha o zamanlar yeterli çizginin çizmek için ne kadar önemli olduğunu anladım.

68

Lise yıllarında mı karar verdiniz çizer olmaya? Talat Güreli: Alman Lisesinde okuydum. Ben o zamanlar Futbolcu olmak istiyordum. Beşiktaş futbolcu seçecek diye duyduk. Biz ne kadar arkadaş varsa kimi futbol ayakkabısıyla, kimi spor ayakkabısıyla, eşofmanlarla Beşiktaş’ın Şeref stadı vardı o zamanlar; şimdi yok oldu. Baktık trafik durmuş stadın önünde. Kartal, Maltepe, Pendik, Çengelköy’de ne kadar genç varsa duymuş gelmişler. Çoluk-çocuk, anası, babası, dedesi kim duyduysa almış yanına da ailesini. Kapıları açmadılar, yol tıkandı inzibat birliği geldi, polis de yetmedi. Yol açılmıyor, gidecek yer yok, denize mi düşsün millet. Müthiş bir kalabalık ve stata girilmiyor. O hengâmede oyuncu seçmenin ne anlama geldiğini düşünün. Ondan sonra da futbolcu olma düşüncesini bıraktım. Güzel çizim nasıl yapılır? Talat Güreli: Güzel çizim zamanla öğrenilmez, zamanla ayrıntılar öğrenilir. Zamanla güzelleşebilir çizginiz ama çok hızlı öğreneceksiniz. Yani yapınız çok hızlı olarak güzel resmi ortaya çıkartacak. Yavaş yavaş çalışarak güzel resme ulaşamazsınız. Bir hamlede bütün aşamaları geçip resminizi, çiziminizi oturtmanız lazım. Tabii bu yetenek, bilinç dışı olan bir şey. Öğretilerek başarılı olunamıyor. Resim öğretilmez değil, elbette öğretilir ama yeteneğin çok hızlı gelişmesi lazım. Bu da insanın kendi doğası ile ilgili; ya vardır ya da yoktur. Yeteneğe hocaların sağlayacağı her hangi bir katkı yok. Çizgi romanın en önemli öğesi resim olduğu için elbette resim ön planda ama bunun bir de yazı tarafı var. Yazı da çok önemli, yazı da hiç resme benzemeyen bambaşka bir şey. Resmin bir okulu olsa bile hikayenin, senaryonun böyle bir okulu yok. Senaryo tamamen yetenek. Bunu kendiniz öğrenmek zorundasınız. Profesyonel olarak ilk çizimleriniz neydi? Talat Güreli: Askerden geldikten sonra, 1970 senesinin başıydı, Babıali’de bir büro açtım. Orada çeşitli dergilere, kitaplara kapak çizmeye başladım. Çizgi romancı olmayı düşlemedim bile çünkü çok zordu. Bir yere girip bir şey yapmanın çok zor olduğunu görünce; bu zorluğu kıramayacağımı düşündüm ve kafamdan sildim attım. Zaman içerisinde de o civarda kim varsa ressam, yazar, yayıncı, reklamcı hepsi ile ahbap oldum. Onlar bizim yazıhanemize geliyordu, biz onların yazıhanesine gidiyorduk; bir çeşit kahve gibi oluyordu ortam. Öyle güzel günler geçti. Abdullah Turhan’ın yazıhanesi vardı oraya Süleyman Turan gelirdi, Suavi Sualp gelirdi. Böyle bir sürü insan gelirdi yazıhanelere. Bir de sizin Gırgır geçmişiniz var. Talat Güreli: Bizim mahallemizde Güngör Ağabey dediğimiz bizden büyük bir ağabeyimiz vardı. Bu, Oğuz Aral’ın şoförlüğünü yapıyormuş. Ben hiç bilmiyordum ne yaptığını. Oğuz Aral’la birlikte mahalleye de geliyordu ama ben tanımıyordum. “Bu ressam” diye tanıştırmıştı beni çok küçükken, çok sevinmiştim, çok seviyordum Oğuz Aral’ın çizimlerini. Güngör Ağabey bir gün “Oğuz Aral bir dergi çıkartıyor Gırgır diye. Çalışır mısın” dedi. Yazıhanemi kapatıp Gırgır’da çalışmaya başladım. Gırgır’da çalışırken de gazete ortamını

69


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.