BULTÜRK Gazetesi 59.Sayı

Page 9

Bulgaristan Türklerinin Sesi

Bayrampaşa Belediye Başkanı Sn.Atila AYDINER ve İlçe Bşk.Cemil YILDIZ Derneğimizi ziyaret ederek Bulgaristanlıların problemlerini ve BULTÜRK faaliyetleri dinledi ve çözüm konusunda yardımcı olacağını söz verdi

BULTÜRK’te AK Parti Bayrampaşa İlçe Başkanı Cemil YILDIZ Bayrampaşa Belediye Başkanı Atila AYDINER BULTÜRK’te

Bayrampaşa Belediye Başkanı Atila AYDINER BULTÜRK’te BULTÜRK’te AK Parti Bayrampaşa İlçe Başkanı Cemil YILDIZ

Bulgarlara ibretlik olarak Ruslardan bırakılan Minare

Kubrat Han’ın kurduğu ilk Büyük Bulgarya Hanlığı’nın 640 yılında Hazarlar tarafından mağlub edilmesi sonucu Ön bulgarlar iki büyük kola ayrılıp karadeniz’in kuzeyinde ki eski memleketlerini terk etmişlerdir. Kubrat’in oğlu Asparuh ile güneybatıya göç eden kol Balkanlar’da kurdukları Birinci Bulgar Devleti günümüzün Bulgaristan’ının temeli olurken, Kotrak Han ile kuzeye göç edenler İdil Nehri’ne bitişik bir hanlık kurarak İdil Bulgarlarını oluşturmuşlardır. Ön bulgarların, Kubrat’ın diğer bir oğlu olan Batbayan’ın yanında kalan bölümü, Hazarların kontrölü altında yaşamayı kabul etmişlerdir. Bu yüzden Hazar Kağanlığı’nda kalanlara “Kara bulgar”, ve İdil Bulgarlarına “Ak bulgar” da denilir. Büyük Bulgarya Hanlığı’nın parçalanması üzerine, İtil bölgesine göçen Bulgar kabileleri, ilk zamanlar Hazarlarla dost geçindiler. Beş yüzyıllık tarihi ile sağlam siyasi ve askeri teşkilata sahip oldukları anlaşılmaktadır. Yerleştikleri toprakların verimli olması, ticareti iyi bilmeleri bu devlete güç kattı. Devletin başkenti olan “Bulgar” şehri, 11. ve 12. Yüzyılda Avrupanın en önemli ticaret şehirlerinden biriydi. Bulgar tüccarlar Hazar ülkesinde, Müslüman tüccarlarla karşılaşmaları, İtil Bulgarlarının 10. yüzyılda İslam dinini benimsemelerinde etkili olmuştur. Bulgar Hakanı Almuş; 920 yılında halife El-Muktedir’den ülkesine din adamları ile mescit inşası için mimarlar göndermesini istedi. İtil Bulgarları, İslamiyeti kabul etmeye başladılar. Almış Han İslam dinini benimsedikten sonra Cäğfär bine Ğabdulla (‫جعفر ابن عبداهلل‬, Ja’afar ibn Abdullah) ismini almıştır. İdil Bulgarları’nın bağımsız bir devlet kurmaları, Rus Çarı I. Svyatoslav 966 yılında Peçenekleri mağlup edip Hazar Kağanlığı’nı da dağıtmasına kadar beklemiştir. İdil Bulgarları 922 yılında, Alamuş Han’ın (Almuş, Almas, Almış) hükümdarlığı sırasında İslam’a geçmişlerdir. Alamuş Han, bir kale yapımı içim Bağdat’taki El Muktedir halifesinden yardım istemiş, ve halife, kale mimarları ile birlikte din adamlarıda gönderip, İslama geçişini kale yapımı yardımı için şart kılmıştır. Böylece İdil Bulgarları, daha Karahanlılardan bile önce toplu halde İslama geçerek, ilk toplu İslama geçen Türk halkı olmuşlardır.[kaynak belirtilmeli] İdil Bulgarlarının müslüman olmasından dolayı, daha güneyde bulunan islami halklarla iletişimleri ve alışveriş-

leri artmış, ve böylece arap ülkelerinden Ruslara giden lüks malların ticaretini kontröl etmeye başlamışlardır. İdil Bulgarları başarılı bir tarımcılık geliştirip, Bolgar, Bilar (2’nci başkentleri), Suar (Suvar), Kaşan, Çükätav (Juketav), Aşlı (Oshel), Tuxcın (Tukçın), İbrahim (Bryakhimov) ve Tavile gibi birçok kentler kurmuşlardır. Ayrıca birçok Camii’ler ve kervansaraylar inşa etmişlerdir. 10’ncu yüzyıla kadar hala, en azından yaz aylarında tahta evleri terk edip çadırlarda oturmuş oldukları bilinir. İdil Bulgarları için en mühim komşuları, Hazar hanlığının 966 yılında yıkılmasından sonra Ruslar ve Peçenekler olmuşlardır. 11’nci yüzyılın ortalarında İdil Nehrinin güneyinde yaşamış olan Peçeneklerin yerini Kipçaklar (ya da Kumanlar) almıştır. 1006 yılında İdil Bulgarları, ticari amaçlardan dolayı ilk kez Ruslarla diplomatik bağlantılar kurmuşlardır. İbrahim Han döneminde (1006-1025) bu bağlantılar Horasan’a kadar uzanmışdır. 12’nci yüzyılda ama Rus prensleri Bulgar tüccarlarının yolunu kestirip onları soydurdukları ve hatta onlara işkence ettirdikleri için, Ruslar ile aralarında ciddi sorunlar yaşanmışdır. 1117 yılında Prens Yuri Dolgoruki (hükümdarlık süresi: 1125-1157) ve Kipçak Han’ı Ayepa arasında bir birleşme anlaşması gerçekleşmişdir. Bulgarlar ama Ayepa Han’ı ve diğer Prensleri zehirliyerek bu anlaşmayı dağıtmayı başarmışlardır. Andrei Bogoljubski (hük. 1157-1174) hükümdarlık zamanında İdil Bulgarlarına saldırmış ve devletlerini tekrar tehtit etmişdir. Ruslara karşı sürdürülen bu savaşların birisi Gadbulla Çelbir Han (hük. 1178-1225) zamanında gerçekleşmiş ve bundan kısa süre sonra Moğollar Kalka’yı yağmalamalarından dönüşlerinde İdil Bulgarları ülkesini basmışlardır. Moğolların gücü artması devam sürdükçe İdil Bulgarları devletinin sonu kaçınılmaz olmaya başlamışdır. 1236 yılının sonbaharında Batu Han gelmişdir; İdil Nehri’nin civarında Ruslara karşı saldırmak için toplanan dev ordusu Bolgar kentini talan etmişdir. Böylece büyük bir katliam ile İdil Bulgarları hanlığının sonu gelmişdir. Hayatta kalan İdil Bulgarları Moğol ordusuna katılmaya zorunlu tutulmuşlardır. Cengiz Han’ın Altın Ordu döneminde İdil Bulgarları toprakları ve inşa ettikleri kentler Cengiz Han’ın aristokratları için bir merkez haline gelmiş ve 14’ncü yüzyıla kadar bu önemini korumuşdur. 1237 yılında Moğol hükümdarı Batuhan tarafından ortadan kaldırdılar. Yüksek medeniyete sahip olan Kazan Bulgarları, Moğolların ve Altınordu Devletinin Türkleşmesine neden oldu. 1399 yılında Rus istilasına uğrayan Bulgar Devleti, Altınordu Devleti yıkılınca 1437 yılından itibaren “Kazan Hanlığı” bünyesinde varlıklarına devam ettiler.

9

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Tarihçesi İstanbul’un işgalinden üç gün sonra, Atatürk ünlü 19 Mart 1920 tarihli bildiriyi yayımladı. Bildiride,”olağanüstü yetkiler taşıyan bir Meclisin Ankara’da toplanacağı, Meclis’e katılacak üyelerin nasıl seçilecekleri, seçilerin en geç onbeş gün içinde yapılması gereği, kesin ve kararlı ifadelerle yer alıyordu. Ayrıca, dağılan Meclis-i Mebusan’ın üyeleri de Ankara’daki Meclis’e katılabileceklerdi. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş temelleri Ankara’daki bu ilk tarihi binada atıldı. Birinci Meclis Binası, Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın yönetim yeri olarak pek çok tartışma ve millî kararlara sahne oldu: Bu yapı bugün Kurtuluş Savaşı Müzesi olarak, ilk yılların anılarını sergiliyor. İllerde seçilen temsilciler ve Meclis-i Mebusan’ın bir kısım üyeleri Ankara’ya geldiler. Ankara’nın o günkü şartları içinde Meclis’in toplanabileceği elverişli bir bina yok gibiydi. Sonunda, İkinci Meşrutiyet döneminde, İttihat ve Terakki Cemiyeti kulübü olarak yapılmış tek katlı bir bina uygun görüldü. Eksik kalmış yapı tamamlandı, okullardan toplanan ve halkın katkısıyla sağlanan eşyalarla donatıldı. Hazırlıklar tamamlanınca, Atatürk 21 Nisan’da yayınladığı ikinci bir bildiri ile, Meclis’in 23 Nisan günü toplanacağını ve açılış töreninin nasıl yapılacağını duyurdu. 23 Nisan 1920 Cuma sabahı erken saatlerde, Ankara’da bulunan herkes Meclis Binası çevresinde toplandı. Halk, kendi kaderine sahip çıkmanın coşkusu içindeydi. Hacı Bayram Camii’nde kılınan öğle namazından sonra, Meclis binası girişinde gözleri yaşartan muhteşem bir tören yapıldı. Saat 13.45’de, Ankara’ya gelebilen 115 milletvekili Meclis salonunda toplandı. Parlamento geleneklerine göre, en yaşlı üye olan Sinop Milletvekili Şerif Bey (1845), Başkanlık kürsüsüne çıktı ve aşağıdaki konuşmayı yaparak Meclis’in ilk toplantısını açtı. “Burada Bulunan Saygıdeğer İnsanlar, İstanbul’un geçici kaydiyle yabancı kuvvetler tarafından işgal olunduğu ve bütün temelleri ile halifelik makamının ve hükümet merkezinin bağımsızlığının yok edildiği hepimizce bilinmektedir. Bu duruma baş eğmek, milletimizin, teklif olunan yabancı köleliğini kabul etmesi demektir. Ancak tam bağımsızlık ile yaşamak için kesin olarak kararlı bulunan ve ezelden beri hür ve başına buyruk yaşamış olan milletimiz, kölelik durumunu son derece ve kesinlikle reddetmiş ve hemen vekillerini toplamaya başlıyarak Yüksek Meclisimizi meydana getirmiştir. Bu Yüksek Meclisin en yaşlı üyesi sıfatıyla ve Allah’ın yardımıyla milletimizin iç ve dış tam bağımsızlık içinde alın yazısının sorumluluğunu doğrudan doğruya yüklenip, kendi kendisini yönetmeye başladığını bütün dünyaya ilan ederek, Büyük Millet Meclisi’ni açıyorum.” Bu açılış konuşmasında, millî egemenliğe dayalı yeni Türk parlamentosunun adı da “Büyük Millet Meclisi” olarak konulmuştu. Bu ad herkesçe benimsedi. Daha sonra Atatürk’ün tüm konuşmalarında yer aldığı şekliyle ve ilk kez 8 Şubat 1921 tarihli Bakanlar Kurulu Kararnamesinde de yazılı olarak, “Türkiye Büyük Millet Meclisi” (TBMM) adı kalıcılık kazandı. TBMM, 24 Nisan 1920 günü yaptığı ikinci toplantısında Mustafa Kemal Paşa’yı (Atatürk), başkanlığa seçti. Mustafa Kemal Paşa, kendi öncülüğünde kurulan TBMM’nin başkanlığını Cumhurbaşkanı seçildiği gün olan 29 Ekim 1923 tarihine kadar sürdürdü. TBMM, açılışından iki gün sonra, sadece yasama değil, yürütme gücüne de sahip olacak hukukî ve siyasî yapısını düzenleme çalışmalarına başladı. Bu düzenlemeler, TBMM’nin tam bir güçler birliği ilkesini benimsediğini göstermişti. 2 Mayıs 1920’de Bakanlar Kurulunun seçilmesi hakkındaki yasa çıkarıldı. 11 Bakandan oluşan “Meclis Hükümeti”, 5 Mayıs’da TBMM Başkanı Mustafa Kemal Paşa’nın başkanlığında ilk toplantısını yaptı. TBMM’nin açılışı ile birlikte, millî egemenliğe dayalı yeni Türk Devleti doğmuş oluyordu. Birinci TBMM’nin iki temel hedefi, kesin zaferi kazanmak ve yeni devletin otoritesini güçlendirmek, kalıcılığını gerçekleştirmekti. Öncelikle, ülke topraklarının yabancı işgalinden kurtarılması gerekiyordu. 3 Aralık 1920’de Ermenistan Cumhuriyeti ile imzalanan Gümrü Barış Andlaşması, TBMM’nin yaptığı ilk uluslararası andlaşmaydı. Böylece Doğu cephesi kapandı. 16 Mart 1921’de imzalanan Moskova Andlaşması ile Rusya, yeni Türk Devletini ve Misak-ı Millî ilkelerini tanıdı. 6-11 Ocak 1921’de Birinci İnönü, 23-31 Mart 1921’de İkinci İnönü

ve 13 Eylül 1921’de Sakarya Zaferleri sonucunda, 20 Ekim 1921’de imzalanan Ankara Andlaşması ile Fransızlar savaştan çekildi. Aynı yılın sonunda İtalyanlar da TBMM hükümetiyle işbirliğine giriştiler.1922 yılında, Yunanistan ve İngiltere dışında, TBMM, tüm ülkelerle iyi ilişkiler içindeydi,TBMM Orduları, 26 Ağustos 1922’de Büyük Zaferi kazandılar. 9 Eylül’de İzmir kurtarıldı. 18 Eylül’de ise Anadolu’da hiçbir yabancı askerî güç kalmamıştı. Yeni Türk Devleti’nin bu başarıları karşısında İngiltere de dahil olmak üzere İtilaf Devletleri ile 11 Ekim 1922’de Mudanya Mütarekesi imzalandı. Doğu Trakya kurtuldu. İtilaf Devletleri, 27 Ekim’de Lozan’da barış görüşmelerinin yapılmasını kararlaştırdılar. Uzun süren görüşmeler sonunda 24 Temmuz 1923’de imzalanan Lozan Barış Andlaşması 24 Ağustos 1923’de TBMM’de onaylandı. Yeni Türk Devleti, askerî, siyasî ve ekonomik özgürlüğüne kavuştu. Atatürk diyor ki: “Bütün cihan bilmelidir ki artık bu devletin ve bu milletin başında hiçbir kuvvet yoktur, hiçbir makam yoktur. Yalnız bir kuvvet vardır. O da millî egemenliktir. Yalnız bir makam vardır. O da milletin kalbi, vicdanı ve mevcudiyetidir.” 23 Nisan’ın “Ulusal Egemenlik” ile ilişkisi 23 Nisan 1920 Büyük Millet Meclisi’nin açılış günüdür. Her 23 Nisan günü Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı bütün Dünya çocukları birlikte kutlarlar. Egemenlik yönetme yetkisidir. Ulusal egemenlik; yönetme yetkisinin ulusta olmasıdır. Osmanlı İmparatorluğu döneminde egemenlik padişaha aitti.Bu sırada Birinci Dünya Savaşı başladı. Savaş dört yıl sürdü. Osmanlı İmparatorluğu’nun de saflarına katılmış olduğu İttifak Devletleri savaşta yenildi. Savaş kurallarına göre Osmanlı İmparatorluğu da yenil¬miş sayıldı. Bütün ülke İngilizler, Fransızlar, Yunanlılar, İtalyanlar tarafından paylaşıldı. Mustafa Kemal Paşa Ulusal Kurtuluş Savaşı’nı başlatmak için İstanbul’dan Samsun’a 19 Mayıs 1919 günü geldi. Samsun’dan Amasya’ya, oradan Erzurum’a ve Sivas’a gitti. Sivas ve Erzurum’da kongreler topladı. Mustafa Kemal Paşa egemenliğin ulusta olduğuna inanıyordu. Bu inançla “Ulusu yine ulusun azim ve kararı kurtaracaktır. Tek bir egemenlik vardır, o da ulusal egemenliktir.” ilkesini öne sürdü. Yurdun dört bir yanından seçilip gelen temsilciler - günümüzün milletvekilleri - Ankara’da 23 Nisan 1920 günü toplandılar. İlk Büyük Millet Meclisi’nin toplandığı yapı Ankara’da Ulus Meydanı’ndan istasyona giden caddenin başındadır. Bugün Kurtuluş Savaşı Müzesi olan bu yapı tek katlıdır. O yıllarda Türkiye yokluk içindeydi. Milletvekillerinin oturduğu sıralar bir okuldan getirildi. Meclis gaz lambası ile aydınlanıyor, soba ile ısınıyordu. Top seslerinin Ankara’da duyul¬duğu zamanlarda bile meclis düzenli toplandı. Ulusal Kurtuluş Savaşıyla ilgili bütün kararlar bu mecliste alındı. Mustafa Kemal Paşa’nın önderliğinde Türk ulusu ulusal inancın nelere baş gelebileceğini gösterdi. Ezilen uluslara kurtuluş yolunu açtı. Bağımsızlık savaşının öncüsü olan İstiklal Savaşı yeryüzünün öteki uluslarına örnek oldu. 23 Nisan’ın çocuklar açısından önemi 23 Nisan dünyada kutlanan ilk çocuk bayramıdır. Atatürk’ün Türk çocuklarına armağan ettiği bu bayram şenliklerine yabancı ulusların çocukları da katılır. Atatürk çocuklara çok değer verir, gezilerinde okullara uğrar, ders dinler, sorular sorardı. “Bugünün küçükleri yarının büyükleridir.” diyen Atatürk, yönetimin bayram süresince öğrencilere bırakılması geleneğini başlattı. 23 Nisan’da yönetim birimleri seçimle gelen kurullar bir süre çocuklara bırakılır. Bu güzel gelenek her yıl yinelenir. Her 23 Nisan’da bütün Türkiye bir bayram alanı olur. Çocuklar törenlerde konuşmalar yaparlar, şiirler okurlar.


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.