Yalpalanmalar

Page 1

Yalpalanmalar

Mâvir An (Fatma Aydoğdu) BORGES DEFTERİ // e-mag #2

1


Yalpalanmalar - ES ...İN Yoklar. İçlerinde dolaştıkça yoklar Ve nihayet gece Sabaha kadar yazdım, akşama kadar uyudum. Yedim içtim; zeytin ekmek, çay kahve. Sildim, süpürdüm; mutfak, salon, kurak odası. Gezdim tozdum; park, kumsal, tuhafiye. Bakıyorum ki ertesi ve ertesi gün de aynısı Sonra kaldırıp başımı yıldızlara... Hepimiz yaparız bunu zaten Hepinizin hiç yapmadığı şeyleri de yapıyorum bazen. Artık onlardan bahsetmeyeceğim, ki kimse bilmez eylemediğini. Acaba ? ...TETiK Sustuğumu hiç duymamışlar; Bile bile o uykuların sırtını neden sıvazladığımı anlamamışlar hiç. Görmemişler izlediğim sanrıları; ağaçları gökte, kuşları deniz diplerinde görmemişler hiç mi hiç ...İN Yoklar içlerinde dolandıkça daha bir, daha bir yoklar. Bilmiyorum ellerini neden uzatmazlar, tırnakları nasıl uzar, neden eğerler başlarını ve saçlarımı nereye gömerler Ne çirkin oyuncakları !

2


Hem de ne! Oysa ben nasıl olsa, nasıl olsa bir gece bozacağım oyunlarını . Baksalar ya şu sokağa, çocuklar nerede bir baksalar ya renksizliklerine,aynılıklarına . ...TETİK Kışın kolları vardır belki, sarınmaya; yazın küskünlüğünden hallice. Ben o yapay mevsimlerde açacak çiçek değilim, hiç olmasam keşke, hiç. Gizliden gizliye yaşamak isterim onlara bundan söz etmedim Kafesteki kuşun aynasıyla nerelere gideceğimden de Bari kanatlarını dolamasınlar dillerine bu benim kor’kuşumun... Yalpalanmalar - AN "Günaydın"larını uzun tutan, kahvaltı sofrasını terasa kuran ve şeker eritmeyi bilen komşuları izlerdim kırık camından mutfağın, gözlerim buz kesilirdi, kalbim acıya... Bine kadar saysam herkes ölür sanırdım, bir ağaca, bir sokak lambasına, bir boşluğa kapandığımda Kollarım bezgin otlar gibi kokardı, kumdan heykeller ya da mağara hezeyanları Sayardım sayardım, kimse kimsesiz değildi benden daha utanırdım... (...) Koşup koşup yetişemediğim ayaklarım vardı gölgemin ucunda, çelimsiz yakalayamadıkça uzayan "duur"larım Yarım yamalak bir karıncayla konuşurdum herkes sustumu "akşam oldu mu" diye sorardım beklerdim

3


beklerdim sabaha kadar cevaplamazdı sevmezdim gitmeyi biri sustumu. (...) Annem kızsın isterdim okula geciktiğimde, ablam bana bıraksın birgüncüğüne mor tokasını, arkadaşım da görse derdim yeni ayakkabımı oysa o ne görür ne görünürdü, bunu çok sonraları anladım. (...) "Bakın" derdim, bunlar benim olmadıklarımdır, -sakladıklarımdan kimseye söz etmedenBunlar derdim -baksanız da göremezsiniz olduğumu sanmadıklarınız : Belki inceltilmiş bir kalbin ağırlığı, belki ciğer parası kilidi kayıp sandıklarda unuttuğunuz. Yalpalanmalar - Di Yalnızca yalnızımdı, güzel mi güzeldi bu bazen en ölümlü uyku benimdi en ölümsüz gece de… Sustuğumca sustum, güldüğümce güldüm en koyu saydamlık sesimdi gitmeyi denediğimde bir değil, iki değildi Birden gidiyorumdu bir oda küçük, soğuk bir dolap, bir masa, bir çekyattı perdesi kahverengi, penceresi kuzeybatı nasılsa ,nasılsa görüyorumdu bir adam ayakları buz,elleri de dokunmadığı ırmak soyunmadığı gecede bir düş gibi görüyorumdu: laciverdi

4


Dedimdi Dedimdi Dedimdi Atlasa bakıp yol aldığımı Yalandı Yalandı Yalandı Aynamın beni yanlış anladığı Tarihi çoktan unutulmuş bir başlangıç kırık adresler, adressizliklerdi ve bir başka yüzde bulunamayan kayıp yüzyıl Seneler seneler evvel bugündü Çırpınan, çırpındıkça kolları uzayan, saçları inatla kesilen çocuğun ormanın en mahreminde kaldığında, yalnız, yapayalnızca kömürleşmiş taşların henüz soğumamışlığında bırakılmış et kokusu, salıncak kokusu, unutuluş kokusunda seneler seneler evvel bugündü en ölümlü uykumu ilk uyuduğum beni gözyaşlarımdan bulmuşlar maviymiş öyle demişti kuşlar ... Kestaneleri kim çevirecek parmak uçlarım alıngan Yalnız yalnızımdı güzelliğim de yalandı

Ey Kendine sürgün suların sancısıysan ey Bir başkalığın pençesinde sıradanlaşan yengiysen ey Sarılmalar som altından, gitmeler pas içinde Unuttum birini anmam ey Sustun durdun beyazın ayaklarına kapanmadan,

5


belki tırnaklarını yedin es'siz, sessiz Anılar mıydı yüklenemediğin eğri büğrü yazgılar mı kir içinde, -benimle ne ilgisi var? olmalı Alnın mı müsait değildi karaya, denizleri mi unuttun bilmiyordum bir şey ey Gecenin dibine vuran pörsümüş ruhlara sözüne sadık küplere ve büsbütün gidemeyenlere mi kızdın en çok sanmam ey Bilseydim içinden geçenleri, uzağından uzağına ittiğin herkesin en sevdiklerin olduğunu, een dokunmazdım salgının başladığı yere, kalbinse kızmam ona bir ey de buraya ey ! Havayı, toprağı, ateşi hiç eden bu kendine tutsak olmalar çağı senin yokluğundan nice değersiz bilseydin ne varsa yağardı ellerinden duvarlarda değil, bahçelere ey Ben susmuşum gibi konuş şimdi anlamamışım gibi öldür , hiçbir yer-mişim gibi koş çiçeğine küsmüş dallarımı kırmadan yalnız gözlerinle sarıldığın annen gibi bilebilseydim içinden geçenleri, uzağından uzağına ittiğin herkesin en sevdiklerin olduğunu, een avunurdum belki Ey yeter soluksuzluğum ey! PİM Ben bir sus'un anısından ölümsüz ey'im Bırakın anlatayım doğu'mda kırılan uyum, batı’mda kurulan oyun süngüler, lavralar ve ilk harflerle örülüyüm

6


Akşamı yoğun, güneşi küçük, kalbi serin gülmeden öldüğü yalanıyım Joker'in Bırakın inanayım Mutlaka yarı yarıya bölüşüldü avlumdaki at gölgeleri ve bir eşi olmayan üzengiler devler tarafından parçalandı Jokey'im Bırakın koşayım Güvertesinden aslacı kuşkular sarkan aslı astarı yok gemilerde kumrulardan bozma bir lacivertlikle burun burunayım Bırakın atlayayım Ormanım yok, vebalim büyük, ahım derin gerdanımda ağlamaklı melekler masalsız cücelerle omuz omuzayım Bırakın uyuyayım Korkuluk Müritlerine Ağzında yabanılların gecenin köpüğü bakır yüzünde uykusuz atlasların kan kokusu sinmiş türküsü yolların Aynı mı anladığımız martılarla postallardan ve umurunda mı saksıların çiçeksizlik ya da çiçek yük mü Nedir hem nedendir bizim henüz alışamadığımız yüzyıllardır olagelenlerin yakıcıl uzaklığı mı testinin kırımına mı ya da amforanın kırgınlığı Sızlayan yanık sular ve anaların bağrı babadan oğla sürünülen, sömürülen topraklardan akan kan'sız'lığı kanıksamışlığın şarabı mı kıtalararası yoksulluk Ey korkuluk müritleri bakın ne kadar da yakınmış Ay meğer o sandıklarınızın mabedi ne kadar kül beyaz ve nice soğuk

7


şimdinin geleceğe bilindik köprüsü Tanrılar şaşı, krallar kör, çocuklar cin Dünya karıncalı, sakıncalı bi mavi göz odası evrenin cenneti karnından şişleyen cenin değilse eğer kimdir hem kimdendir kandır ve kindir sizin henüz öldüremediğiniz ülkü! • Mâvir An (Fatma Aydoğdu)

8


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.