Bilgi-sizsiniz 6. Sayı

Page 1


Sayı: 6

ARALIK 2011 – OCAK 2012

İÇİNDEKİLER

          

     

Yeni Bir Dönemde, Yine, Yeni Bir Bilgi-sizsiniz! / Hira Gizem FİDAN Küçük Eller Büyük Yürekler II / Özlem ÇALTI Sait Faik BEŞCANLAR ile Röportaj / Can ÇELİK Sokak Röportajı ( Milli Kütüphane ) Filozof Tadında Simitçi / Hümeyra ÜNAL Deprem ve Kitap / Burcu ERBİL Pantomim / Merve DEMİRKOL Üniversiteli(mi)yiz?/ Hira Gizem FİDAN Badminton / Sibel YILMAZ Gençlik Otobüsü / Sibel YILMAZ Bilgi Topluluğu’nda Neler Oluyor? o “Kitap Destek!” III Başlıyor… o Topluluğumuzu Tanıttık o Topluluklar Arası Futbol Maçı Bizlerin Sesi o 2. Sınıf Olduk / Merve ÖZTÜRK o Bir Yılın Sonunda / M. Kürşat DEĞER o Başkentteyim / Mehmet İhsan KORHAN o Ben Artık Üniversiteliyim /Neslihan ÇAKMAK Bölümümüzde Neler Oluyor? o A.Ü. BBY Bölümü Bilgi Eksenli Kuram ve Uygulamalar: Sorgulayıcı ve Çözümleyici Yaklaşımlar Sempozyumu Edebiyat Köşesi o Sen gittin o geldi / Can ÇELİK Neden Kitap Okuyoruz? / Mine KÖSE Felsefe Köşesi o Aristoteles Kimdir? / Ersin COŞKUN Bilgi Topluluğundan Öneriler Olan Biten… Ne Var? Ne Yok? o Sesli Kütüphane Bilgi Topluluğu Hakkında  İletişim  Bilgi Topluluğu Bülten Komitesi  Bilgi Topluluğu Yönetim Kurulu

1


Sayı: 6

ARALIK 2011 – OCAK 2012

Yeni Bir Dönemde, Yine, Yeni Bir Bilgi-sizsiniz! Değerli hocalarım, arkadaşlarım ve meslektaşlarım;

Yeni bir dönemde, yeni konular ve yeni topluluk üyeleri ile yeni bir Bilgi-sizsiniz! sayısını sizlere sunabiliyor olmak güzel olsa da biraz geciken bu sayı için öncelikle siz değerli okurlarımızdan özür diliyor ve affınıza sığınıyorum.

Bültenimize yeni dönemde pdf formatının dışında elektronik olarak da ulaşabileceksiniz. Daha keyifle okuyabilmeniz için en kısa zamanda eski sayılarımızı da bu şekilde güncelleyerek hizmetinize sunacağız.

Tabii ki yeni dönemimizdeki tek yenilik bu değil. Günden güne daha büyük bir aile olan topluluğumuza yeni katılan kalemlerin de izleriyle daha iyiye gitmeyi amaçlayan bir Bilgisizsiniz! yeni döneminde sizlerin erişiminde olacak.

Hazırlamaktan keyif aldığımız bu sayıda umarım siz okurlarımızın da takdirlerine layık olabiliriz. Topluluğumuz adına bütün bölüm hocalarımıza, meslektaşlarımıza, “Bilgi-sizsiniz!”in basımında bize yardımcı olan hocamız Prof. Dr. Doğan ATILGAN ’a ve danışmanımız Prof. Dr. Oya GÜRDAL TAMDOĞAN’ a desteklerini bizden esirgemedikleri için teşekkür ediyor, okurlarımıza keyifli okumalar diliyorum.

Hira Gizem FİDAN

2


Sayı: 6

ARALIK 2011 – OCAK 2012

KÜÇÜK ELLER BÜYÜK YÜREKLER II AFYONKARAHİSAR

“7 Haziran 2011, alarmlar 05:00’e kuruldu ve 06:30’da Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi önünde buluşma kararı alındı. Hepimiz büyük bir tedirginlikle uyuduk o gece; ya geç kalırsak diye…” Geçen sene de yazıma, tarihi farklı ama aynı cümleler ile başlamıştım. İkinci yılımızdı fakat içimizdeki heyecan ve umut aynıydı. İkinci yılın kazandırdığı tecrübenin pratikliğiyle kitaplarımızı otobüs gelmeden hazırlamış, Fakülte önünde heyecanla bekliyorduk. Saat 07:00’yi gösterdiğinde değerli Danışmanımız ve Bilgi Topluluğu üyeleri olarak kitap kolilerimizle beraber hazırdık. Önce hocaların hocası biricik hocamız Prof. Dr. Sayın Berin U. Yurdadoğ ile buluşmak ve ardından bizlere kampanyamız boyunca kitapların depolanmasında yardımcı olan İlahiyat Fakültesi Kütüphanesi’ndeki diğer kitap kolilerimizi almak üzere harekete geçtik.

3


Sayı: 6

ARALIK 2011 – OCAK 2012

Artık hazırdık ve istikametimiz Afyonkarahisar’dı. Günlerin heyecanı, yorgunluğu ve geride bıraktığımız gecenin uykusuzluğuna rağmen içimiz içimize sığmıyor; yol bitmek bilmiyordu. Eee biz de en iyisi son kontrollerimizi yapalım ve görev paylaşımlarımızı gözden geçirelim dedik: Yaklaşık 3000 kitap toplandı, kitaplar türlerine göre sınıflandırıldı, koliler kitap türlerine göre etiketlendi. Tabi bizi bekleyen okulumuz, “Kayabelen İlköğretim Okulu” da bu süreç içerisinde, badanası yeni yapılmış, güzel ve yeni dolapları olan küçük ama sıcacık bir kütüphane odası hazırladı; kitaplarımız ve kardeşlerimiz için. Kontrollerimize devam ediyoruz: Evet… Oyuncaklar tamam, kıyafetler tamam, balonlar tamam, kırtasiye eşyaları tamam… Peki, okul öğrencileri, öğretmenleri ve köy halkı için yapılacak sunum da bir pürüz var mı? Sunumlarımız tamam, kısa filmimiz tamam… Artık yolculuğumuza içimiz rahat bir şekilde devam edebiliriz. …Ve nihayet Afyon’a giriş yaptık. Kayabelen İlköğretim Okulu’yla sürekli bağlantıda olmamızda yardımcı olan Kayabelen İlköğretim Okulu öğretmenlerinden Esin Karadeniz ve Bilgi Topluluğu üyelerinden Hatice Beyza Girgin arasında telefon trafiği yaşanmaya başlandı. Okulu bulmaya çalışıyor, bir yandan da meraklı ve heyecanlı gözlerle etrafa bakıyorduk. Daha sonra adını kardeşlerimizden öğrenmiş olduğumuz afyon (haşhaş) çiçeklerinin bembeyaz görüntülerine hayranlıkla bakarken artık okulumuza gelmiştik.

4


Sayı: 6

ARALIK 2011 – OCAK 2012

Bir anda etrafımızı meraklı, umutlu, heyecanlı gözler sardı; o küçük eller, yine ellerimizden tuttu. Bu küçük ellerin ve büyük yüreklerin sahipleri o kadar kibarlardı ki; Berin Hocamıza ve Oya Hocamıza çiçekler sunuyor, bizlerle tanışıp kaynaşmaya çalışıyorlardı. Afyonkarahisar Şuhut İlçesi Kayabelen Kasabası Belediye Başkanı Selahattin Aydoğan, Afyonkarahisar Şuhut İlçe Milli Eğitim Müdürü Nilkan Göral, Kayabelen İlköğretim Okulu Müdürü Ali Samsa, Kayabelen İlköğretim Okulu Müdür Yardımcısı Alper Denizli ve Kayabelen İlköğretim okulunun öğretmenleri okul bahçesinde bizleri teker teker karşıladılar. Kendilerine bize gösterdikleri ilgi ve özenden dolayı minnettarız.

Bir yandan kolilerimizi okul bahçesine taşıyor, bir yandan kardeşlerimizle ilgileniyorduk. Önce kasabanın etkinliklerinin yapıldığı; misafir edileceğimiz ve o leziz yöre yemeklerini tadacağımız Hamza Şeyh Dede Kültür Merkezi’ne köyü gezerek ulaştık. Hamza Şeyh Dede Kültür Merkezi, yöre etkinliklerinin, özellikle Ulusal ve Uluslararası Hamza Şeyh Dede Anma ve Hıdrellez Festivali’nin yapıldığı bir bina ve festival alanından oluşan, afyon tarlalarının o güzel manzarasını ayaklar altına seren, farklı bir atmosfere sahip güzel bir yapı.

5


Sayı: 6

ARALIK 2011 – OCAK 2012

Geçen sene de “Küçük Eller Büyük Yürekler” adlı yazımda da söz ettiğim gibi: “Sanmam ki dünyanın hiçbir yerinde, bir öğretmen okullarına kitap yardımı yaptılar diye bir grup öğrenciye kendi elleriyle yemek hazırlasın, bu benim güzel ülkeme özel”. Öğretmenlerimizin hazırladıkları leziz yöre yemeklerini yedikten sonra kardeşlerimizin rehberliğinde köyü gezerek okula geri döndük ve kütüphanemiz için çalışmaya başladık. Bir yandan koliler taşındı, bir yandan kitaplar raflara yerleştirildi, bir yandan kardeşlerimizle oyunlar oynandı, sohbetler edildi. O kadar saf, o kadar umutlu, o kadar naziklerdi ki bizim için papatyalar toplayıp, teşekkür etmek amacıyla bizlere veriyorlardı… Gözlerindeki ışık görülmeye değerdi…

6


Sayı: 6

ARALIK 2011 – OCAK 2012

…Ve kütüphanemiz hazırdı; kardeşlerimiz pırıl pırıl, yepyeni, küçük ama sıcacık bir kütüphaneye sahiplerdi artık… Ardından meraklı gözlerle kütüphaneye bakan kardeşlerimizle kütüphane ve kitap üzerine sohbet ettik ve onlardan kitapları seveceklerine ve kütüphanelerini en iyi şekilde kullanacaklarına dair söz aldık. Söz verdiler; kitap ve kütüphaneleri çok seveceklerine, bizim gibi olacaklarına, bizim gibi üniversiteye gidip; komşu köylerine de kendilerinin kütüphane kuracaklarına…

Programımızda kütüphane çalışmamız bittikten sonra Hamza Şeyh Dede Kültür Merkezi’ne geçip; okul öğrenci ve öğretmenleriyle, kasaba halkıyla, öğrenci velileriyle buluşmak yer alıyordu. Amacımız kitap ve kütüphane sevgisinden, okuma alışkanlığından ve bu kampanyayla neyi hedeflediğimizden bahsetmek; onların da sorularına elimizden geldiğince cevap arayabilmekti. Okul Müdürü Sayın Ali Samsa’nın konuşmasıyla açılış yapıldı. Kendisi, bizlere teşekkür eden, kitapların ve okumanın öneminden bahseden bir konuşma yaptı. Ardından Değerli Danışmanımız Prof. Dr. Sayın Oya Gürdal Tamdoğan; Bilgi Topluluğu ve Kitap Destek! Kampanyası’ndan, kitap ve kütüphane sevgisinden, hayatımızda yarattıkları katma değerlerden, insanoğlunun mucize olduğundan, bu mucizenin farkında olunması gerektiğinden ve en büyük, en güzel mucize örneklerinden birinin Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk olduğundan bahsederek; Ülkemizin birçok yerinde Mustafa Kemal Atatürk ile ilgili söyleşilere katılmakta olan Prof Dr. Sayın Berin U. Yurdadoğ Hocamızı kürsüye davet etti. Berin Hocamız; Atatürk ile başlayan sözlerine, insanın sahip olduğu özelliklerin farkında olması gerektiğine, okumanın insan üzerinde ne denli etkili bir eylem olduğu ve insan yaşantısına ne denli artılar kattığına değinerek, bizlerin bu kampanya aracılığıyla çok doğru bir iş yaptığını belirterek konuşmasını sonlandırdı.

7


Sayı: 6

ARALIK 2011 – OCAK 2012

Programın devam eden kısmında; Bilgi Topluluğu Üyelerinden Özlem Çaltı ve Hatice Beyza Girgin kütüphane türleri ve Afyonkarahisar’daki en yakın kütüphaneler hakkında sunum, ile Özlem Çaltı ve Eylül Tat’ın hazırlamış olduğu “Kitap ve Kütüphane Sevgisi” konulu sunum ve “Kitapların Kimlikleri” adını taşıyan, ”stop motion” tekniğiyle hazırlanmış olan, 1500 fotoğraf karesinden oluşan çocuklar için kısa eğitim filmi yer aldı. Program soruların cevaplanmasıyla son buldu.

Artık Kayabelen Kasabası ve Kayabelen İlköğretim Okulu ziyaretimizin sonuna; veda kısmına gelmiştik. Kısa bir günde kurulan o güçlü, o sıcak bağın ardından bir daha gelmek üzere dile getirilen dileklerle Kayabelen Kasabası’nın toprak yollarından geçerek otobüsümüze doğru yürüdük. Atatürk Kültür ve Sanat Evi’ne uğramadan gitmek olmaz diyerek istikametimizi belirledik. Kasabanın o güzel, marifetli ellerinden bizler için yolluk olarak hazırlanmış sıcak sıcak haşhaşlı çöreklerimizi yiyerek Atatürk Evi’ne vardık. Şuhut İlçesi, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ ün, Kurtuluş Savaşımızın dönüm noktası olan Büyük Taarruz öncesi konakladığı son yer. Ulusal Kurtuluş Savaşı’nda Ata’mızın kurmay ekibiyle geldikleri ve bir süre kaldıkları Şuhut’taki bu konak yıkılmak üzereyken Afyonkarahisar Valisi Sayın Muzaffer Dilek’in girişim ve destekleri ile 2003’te restorasyonu başlamış, 2004’te ziyaretçilerine kapılarını açmıştır. Atatürk Evi ziyaretimizi tamamladıktan sonra biraz yorgun, biraz hüzünlü ve buruk fakat yaptığımızın işin gururu ve mutluluğuyla Ankara’ya döndük.

8


Sayı: 6

ARALIK 2011 – OCAK 2012

Kitap destek II, ikinci kez bizlere harika bir deneyim ve yaşam felsefesi sunmakla beraber; ikinci kez o küçük eller, büyük yüreklerle tanışma fırsatı yarattı. Bu güzel topluluğa, bu güzel kampanyanın destekçilerine, Bölüm hocalarımıza ve arkadaşlarımıza, yol göstericilerimiz-en büyük destekçilerimiz Oya Hocamıza ve Berin Hocamıza, bizleri en iyi şekilde ağırlayan, Kayabelen İlköğretim Okulu Müdürü ve öğretmenlerine, kardeşlerimiz ve kasaba halkına çok teşekkür ediyoruz. Bu Kampanya devam ettiği müddetçe, kitap ve kütüphane sahibi olan kardeşlerimizin gözleri hep ışıl ışıl olacak; ve bu ışıltı her daim bizleri besleyerek, yılmadan bu kampanyayı devam ettirme gücü verecek... Kitap Destek III’te görüşmek dileğiyle…

Özlem ÇALTI

9


Sayı: 6

ARALIK 2011 – OCAK 2012

Sait Faik BEŞCANLAR ile Röportaj 1993 yılında bölümümüzde eğitime başlayıp şu anda özel şirketlere dijital arşiv programları hazırlayan bir meslektaşımızdır Sait Faik BEŞCANLAR. Röportajımızda bizlerden birinin dilinden bölümümüzü dinledik, umarım siz de içinde kendinizle ilgili noktalar bulabilirsiniz.

 Tercihinizi yaptığınız zaman bölüm hakkında neler biliyordunuz, neler düşünüyordunuz?

Sınava girdiğimde bölümle alakalı hiçbir şey bilmiyordum. Tercih etmemin sebebi de dershanedeki hocamın “yaz, güzel bölüm” dediği için yazmıştım. Kazandığımı öğrendiğimde büyük bir sevinç yaşamıştım. Ailede herkes bir şekilde üniversite okuyordu, benim okumamam ayıp olurdu. Kazanmış olmaktan dolayı sevinmiştim fakat bölüme girdikten sonra ne olduğunu anlamaya başladığımda çok sevindim. “Ben bu işi yapabilirim, bu işi yaparak kendimi ifade edebilirim” dediğimi hatırlıyorum. O zamanlardan beri ufak ufak bazı projeler bazı fikirler gelişmeye başlamıştı kafamda. Yani standart olmadım, hayatım boyunca standart olamadım. Kütüphanecilikte de mümkün olan tüm farklı işleri yapmaya çalıştım kendi açımdan. 10


Sayı: 6

ARALIK 2011 – OCAK 2012

 Bölüm’e kaç senesinde girmiştiniz ? 1993 yılında girdim. Sevgili Osman Ersoy derslere giriyordu o zaman. Bize ilk derse girdiğinde o dönem kazanan herkesi toplamışlardı ve bize şunu söylemişti: “Anneniz sizi kadir gecesi doğurmuş”. Bunun anlamını daha sonra kavramaya başladık. 1993 senesinde Ankara’da üniversite öğrencisi olmak ve böyle bir bölümde okumak çok keyifliydi.

 Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi için neler düşünmüştünüz? Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi inanılmaz keyifli bir ortam. Fakültede çok sayıda kişi vardı. Sosyal bir ortamdı. Fakültede kendimizi geliştirmek adına birçok fırsatımız oldu. Bunların hepsini de değerlendirmeye çalıştığımı düşünüyorum

 Ankara Üniversitesi Bilgi ve Belge Yönetimi Bölümü öğrencilerinin üniversite içerisinde bir çok imkanları var. Bölümümüzün kendine ait bir alanı, laboratuvarı, derslikleri bulunmakta. Bunun sağladığı avantajlar nelerdir sizce? Büyük bir avantaj, çünkü bölümle ilgili her şey iç içe. Ben hâla hocalarımla görüşüyorum. Çünkü bölümde bulunduğum dört yıl içersinde sürekli iç içeydik. Derslikten çıkıp hemen hocamızın kapısını görüyorduk. Bir şeye ihtiyacımız olduğunda sormak, konuşmak, danışmak istediğimiz herhangi bir durum olduğunda kendisini orda bulabiliyorduk. Bölümde birlikte okuduğumuz arkadaşlarımızı nerde bulabileceğimizi biliyorduk. Fakülteden içeri girdiğinizde gideceğiniz yer, gideceğiniz yön belli. O yöne gittiğinizde mutlaka ihtiyacınızla ilgili bir şeyler bulabiliyorsunuz. Bizim zamanımızda da böyleydi. Fakat imkanlar biraz daha kısıtlıydı. Laboratuvarımız yoktu mesela.

 Bölümü bitirdiğinizde ne yapacağınız hakkında bir fikriniz var mıydı, kendinize nasıl bir yol çizdiniz? Dördüncü sınıfın sonlarına doğru zaten yarı zamanlı olarak çalışıyordum. Fakülteden bir hocamızın desteğiyle girdiğim bir işte çalışıyordum. Meslekle alakalı bir iş değildi ama sonuçta çalışıyordum, para kazanıyordum. Dersler bittikten sonra artık tam zamanlı bir iş bulmam gerekti. Çünkü artık hayat kurmaya başlıyorsunuz. O zamanlar Özel Bilkent İlköğretim Okulu Kütüphanesinde çalışmaya başladım. Çok fazla kazanmıyordum açıkçası. Daha sonra televizyonda iki kişi gördüm. İnternet arama motorundan bahsediyorlardı. Kütüphanede internet yoktu internet bağlattım hemen ve o işe başvurdum. Birkaç hafta içersinde de o işe girdim.

11


Sayı: 6

ARALIK 2011 – OCAK 2012

 Arama motorunda üstlendiğiniz görev tam olarak neydi? Kategorik dizin. İnsanlar tarafından oluşturulan sitelerin, tamamen insanlar tarafından indekslendiği bir arama motoru. Bu kelimeleri ve bu tanımları duyunca bu işi ben yapmalıyım dedim. Arabul’un yöneticilerinden bir tanesi ‘Amerika’da bu iş üzerine çalışma yapmış biriydi beni görünce “tamam uzmanımız geldi” demişti. Daha sonra askerlik nedeniyle Arabul’dan ayrılmak zorunda kalmıştım.

 Peki, askerden geldikten sonra iş hayatına nasıl devam ettiniz? Açıkçası hayatımın hiçbir döneminde aylarca işsiz kalmadım. Hiçbir ay işsiz kaldığımı hatırlamıyorum. Askerliğimin bitmesine yakın birtakım iş başvuruları yapmaya başladım. Daha sonra bir ilan gördüm, “Türkiye’nin Musiki Eserleri Sahipleri” diye. İstanbul’a gittim başvuru için. İstanbul’a sadece o iş için değil iki görüşme daha ayarlamıştım, diğerleriyle de görüştüm. Güzel bir teklifle geldiler bana açıkçası. Yapmak istediğim işlerden biri olarak gördüm bunu. Müziği çok seviyordum zaten. Orda yapılan işte müzik eserlerinin telife yönelik aitlik bilgisini belli bir sisteme göre dokümante etmekti. Bir müzik eserinde önemli olan şeyler eserin adı, eserin sözlerinin ilk satırı, bestecisi, söz yazarı, yapımcısı, yapım yılı gibi bilgilerin o zamanlar yurt dışından alınmış bir veri tabanı sistemine göre dokümante edilmesi işiydi. Ve bu işi yapan birimin yöneticiliğini almıştım. Çok güzel bir dünyaya kapılarımı açmıştım. Kişisel sebeplerden dolayı bir sene sonra ayrıldım oradan. Ve bu konuda Türkiye’ de oluşmuş bir veri tabanı olmadığını fark ederek bu eksikliği belki de yüksek kâra çeviririm düşüncesiyle bir sistem yazmaya başladım. İstanbul’da bu şekilde iki sene yaşadım. O dönemde Sezen Aksu’yla çalışmaya başladık. Freeland dediğimiz çalışma yöntemiyle uzun bir süre İstanbul’da yaşamımı sürdürebildim. Ondan sonra klasik arşive geri döndüm. Yüksel Proje’nin Marmaray şantiyesinde bir seneye yakın çalıştım. Oradan da ayrılıp Ankara’ya geldim. Paintball işinde çalışmaya başladım.2006 yılında profesyonel olarak paintball ile ilgilenmeye başladım. Profesyonel paintball hakemi oldum. Türkiye’den yurt dışına gidip maç yöneten tek kişi oldum. Daha sonra yine ekonomik nedenlerden dolayı Yüksel Proje’de işe başladım.

 Bölüm ve meslek ile ilgili görüşleriniz nelerdir peki? Dünyanın en keyifli mesleklerinden biri. Bir kâğıt parçasına birisi benim oluşturduğum bir sistem sayesinde ulaşıyorsa, bu beni mutlu ediyor. Ve ben bunu oluşturacak sistemin neresinde çalışacak olursam olayım, insanların aradıkları şeyi bulmalarına yardımcı olabiliyorsam mutlu olurum.

12


Sayı: 6

ARALIK 2011 – OCAK 2012

 Kütüphane denilince akla ilk soğuk yerler gelir, kütüphaneciler soğuk insanlar olarak resmedilir. Bu ön yargıyı oluşturan sizce nedir? Bir kütüphanede çalışıyorsanız belli bir disipline sahip olmanız gerekiyor. Hizmetlerin hiç aksatılmadan, yapılması gereken zamanda, yapılması gereken şekilde, yapılması gereken hızda ve doğrulukta olması gerekiyor. Bütün bunları yapabilecek insanların ortak kişiliği biraz soğuk olabilir. Ama bu bütün kütüphanecilerin ya da bütün kütüphanelerin soğuk, sert yerler olduğu anlamına gelmiyor. Bence bu insanların çok büyük bir ön yargısı. İlkokulda kütüphanede çalışırken benim kütüphanem dünyanın en gürültülü kütüphanesiydi. Masanın arkasında gitarım vardı ve öğrenciler istediği zaman gitar çalardık. Arşivlerin en alt katta olmaları da ön yargılar oluşturur. Türkiye’de arşivler en alt katta olmalıdır. Arşivi alıp en üste koyamazsınız. Arşivin işletilmesi için olması gereken yer orası. Çünkü işletim herkese açık ve herkesin gözü önünde olacak bir yer değil. Çünkü arşiv, bir şirketin birinci derecede herkese göstermek isteyeceği bir yer değil. Arşiv, bir şirketin özeli. Dolayısıyla evet en alt katta olabilir. Arşiv için önemli olan şey bilginin ne kadar düzenli, organize olduğudur. Tozlu bir yerdir çünkü sürekli girip çıkmazsınız oraya. İnsanların da soğuk olmaları biraz mesleğe bakış açısındandır. Yaşamak için para kazanmak lazım ve elimdeki iş bu. Ben çok şanslıydım. Bölüme girdim ve girdikten sonra bölümle ilgili işleri sevdiğimden dolayı kendimi çok şanslı hissediyorum. Hocalarımı sevdim, en zorundan en kolayına. Mesleği ve meslekle ilgili kavramları sevmem en büyük şansımdır.

 Tüm her şey için çok teşekkür ederiz. Son olarak ekleyecekleriniz varsa alabiliriz. Bölümümüzü, neye sahip olduğunuzun ve nerde olduğunuzun farkına vardığınızda, mesleği seveceksiniz. Çünkü şirkette kimsenin bilmediği şeyleri biliyorum. Sadece Yönetim Kurulu’nun bildiği şeyleri biliyorum. Bu çok keyifli bir şey. Eksi birinci kattayım, bir pencerem yok ama herkesle çalışıyorum. Şu binada 200 kişi varsa 200’ü de buraya geliyor, 200’ünü de tanıyorum ve 200’üyle de arkadaşım. Üniversite kütüphanesinde çalışıyorsunuz diyelim. On beş bin kişi varsa, o üniversitede, hepsi bir şekilde size gelecek. Çok büyük bir dünya. Onların ihtiyaçlarını karşılayacaksınız. Çok keyifli bir şey. Bunun farkına vardığınız anda hayattan keyif alacaksınız. Mutlaka zorunluluklardan bu bölümü okuyan, hoşnut olmayan arkadaşlarınız vardır. Bölümden, derslerden, yanındaki arkadaşından hoşnut olmayan mutlaka birileri vardır. Bunların hepsini bir kenara bırakıp, kendileriyle ilgilenmeye başladıkları anda önünde hiç kapalı kapı kalmayacaktır. En sevdiğim şeylerden bir tanesi Türkiye’nin en zor yıllarında 1993 yılında üniversiteye girdim 2000 yılında bitirdim. Ve hiçbir zaman da işsiz kalmadım.

Can ÇELİK

13


Sayı: 6

ARALIK 2011 – OCAK 2012

SOKAK RÖPORTAJI Bilgi-sizsiniz! ekibi olarak bu ayki sayımızda sizler için sokağa çıktık ve küçük bir anket yaptık: 1. Milli Kütüphane’ye hiç gittiniz mi? 2. Milli Kütüphane’nin yerini biliyor musunuz?

Sokaktan cevaplar:

Olcay (Yüksek lisans öğrencisi - 27 yaşında) Tezim için araştırma yapmaya gittim. Bahçelievler'de.

Alper (Edebiyat öğretmeni - 31 yaşında ) Gitmedim hiç ama Bahçelievler'de olduğunu biliyorum. Birol (Taksi sürücüsü - 40 yaşında ) Gitmedim. Bahçelievler'de.

Baha(Terzi-48 Yaşında) Yok gitmedim. Bahçelievler'de diye biliyorum.

Caner (Öğrenci - 23 yaşında ) Okul oraya bir gezi düzenlemişti o zaman gittim. Bahçelievler diye hatırlıyorum.

Fatma (Ev hanımı - 43 yaşında) Gitmedim. Bilmiyorum.

Demet (Ev hanımı - 29 yaşında ) Yok hiç gitmedim. Yerini de bilmiyorum

Levent (Bankacı - 37 yaşında ) Gitmedim. Bahçelievler'di galiba.

Uğur (Kuaför - 22 yaşında ) Kütüphaneye hiç gitmedim. Bilmiyorum.

Seda (Öğrenci - 19 yaşında ) Kütüphanelere pek gitmem. Bahçelievler'de.

14


Sayı: 6

ARALIK 2011 – OCAK 2012

Fikret (Matematik öğretmeni - 27 yaşında) Sadece üniversitede okulun kütüphanesini kullandım. Başka hiçbir kütüphaneye gitmedim. Bilmiyorum.

Ayşe (Sekreter - 27 yaşında ) Halk kütüphanesine gittim ama Milli Kütüphane'ye hiç gitmedim. bilmiyorum. Ceren (Turizimci - 23 yaşında ) Gitmedim. Bahçelievler'de.

Melek (Kasiyer - 32 yaşında ) Hayatımda hiç kütüphaneye gitmedim. Yerini bilmiyorum.

Dilek (Ev hanımı - 36 yaşında ) Hiç kütüphaneye gitmedim. Bilmiyorum.

Mustafa (Taksi sürücüsü - 37 yaşında ) Hiç kütüphaneye gitmedim. Bilmiyorum.

Elmas (Emekli - 54 yaşında ) Çok eskiden gitmiştim. Nerden baksan 25 sene önce. Bahçelievler'de.

Nurperi (Kreş öğretmeni - 37 yaşında ) Gitmedim. Bilmiyorum.

Gökhan (Muhasebeci - 25 yaşında ) Gitmedim. Bilmiyorum.

Burak (Öğrenci - 19 yaşında ) Kütüphaneye hiç gerek duymadım. Bahçelievler'de galiba.

Murat (Makina mühendisi - 34 yaşında ) İnternetten katalog taraması yaptım. Bahçelievler'de.

Veli (Güvenlik görevlisi - 39 yaşında ) Gitmedim. Bilmiyorum yerini.

Haluk (Öğretmen - 50 yaşında ) Gitmedim. Bilmiyorum.

Ziya (Öğrenci - 17 yaşında ) Öyle her önüne gelen giremiyor diye biliyorum. Girmek için üyelik şart diye biliyorum. Bahçelievler'de.

Arslan (Öğrenci - 21 yaşında ) Gitmedim. Bilmiyorum. Safiye (Kuaför - 22 yaşında ) Kütüphaneye hiç gitmedim. Bilmiyorum.

Canan (Öğrenci - 21 yaşında ) Evet gittim, Bahçelievler’de.

Hilal (Öğretmen - 30 yaşında ) Gitmedim. Bilmiyorum.

15


Sayı: 6

ARALIK 2011 – OCAK 2012

Büşra (Öğrenci - 20 yaşında ) Hiç kütüphaneye gitmedim. Bilmiyorum.

Emrullah (Güvenlik gör. - 29 yaşında ) Gitmedim. Bilmiyorum.

Zakir (Polis - 41 yaşında ) Evet, gittim, Bahçelievler’de.

Ahmet (Yurt müdürü - 45 yaşında ) Evet gittim, Bahçelievler’de.

Serhat (Subay - 28 yaşında ) Evet, gittim, Bahçelievler’de.

Muhammet (Memur - 43 yaşında ) Evet, gittim, Bahçelievler’de.

Merve (Öğretmen- 23 yaşında ) Evet, gittim, Bahçelievler’de.

Muzaffer (Çiftçi - 35 yaşında ) Hiç kütüphaneye gitmedim. Bilmiyorum.

Funda (Kasiyer - 24 yaşında ) Hiç kütüphaneye gitmedim. Bilmiyorum.

Ayşe (Öğrenci - 21 yaşında ) Evet, gittim, Bahçelievler’de.

Serpil (Ev hanımı - 35 yaşında ) Hiç kütüphaneye gitmedim. Bilmiyorum.

Ayşegül (Araştırma görevlisi- 27yaşında ) Evet, gittim, Bahçelievler’de.

Elnur (Yüksek lisans öğrencisi - 26 yaşında) Evet, gittim, Bahçelievler’de.

Fatma (Bankacı - 32 yaşında ) Evet, gittim, Bahçelievler’de. Samir (Doktora öğrencisi - 31 yaşında ) Evet, gittim, Bahçelievler’de.

Mevlüt (Emekli - 49 yaşında ) Hiç kütüphaneye gitmedim. Bilmiyorum.

Hakan (Taksi sürücüsü - 36 yaşında ) Hiç kütüphaneye gitmedim. Bilmiyorum.

Alish (Öğrenci - 23 yaşında ) Evet, gittim, Bahçelievler’de.

Yaşar (Çiftçi - 49 yaşında ) Hiç kütüphaneye gitmedim. Bilmiyorum.

Musa (İşçi - 53 yaşında ) Gitmedim. Bilmiyorum.

Pakize (Hemşire - 25 yaşında ) Evet, gittim, Bahçelievler’de.

Aydın (Öğretmen - 25 yaşında ) Evet, gittim, Bahçelievler’de.

Gözde (Öğretmen - 25 yaşında ) Evet, gittim, Bahçelievler’de.

.

16


Sayı: 6

ARALIK 2011 – OCAK 2012

Anket sonuçlarına baktığımızda ; Büyük çoğunluğunu öğrencilerin oluşturduğu anketimizin sonuçları gerçekten üzücü. Araştırmalarımız doğrultusunda bize en çok destek sağlayan yerlerden biri tartışmasız kütüphanelerdir. Bunların başında da tabii ki Milli Kütüphane geliyor. Bir kısmının doğru cevapladığı gibi Milli Kütüphanemiz, Ankara’da Bahçelievler semtindedir. Araştırmacı kimliği taşıyan (üniversite öğrencileri, öğretmenlerimiz vb..) kullanıcılar için geniş imkanlara sahiptir. Sonuçlara bakınca görüyoruz ki, kullanmak bir yana dursun yerini bile bilmeyenlerimiz var. Açıkçası özellikle üniversiteye kadar gelmiş bireylerin bu konuda bu kadar bilgisiz olmaları hayret uyandırıyor. Bizler araştırmacılar olarak milli servetimize sahip çıkmazsak, kullanmaz, ilgilenmezsek bilgi depolarımız olan kütüphanelerden elimizi çekersek nasıl gelecek nesillere aktarırız bu serveti? Sizlerin de gördüğü gibi sonuçlar biraz iç karartıcı. Takdiri siz okurlarımıza bırakıyoruz.

Hazırlayanlar

Bekir BULUT Merve ÖZTÜRK Hira Gizem FİDAN Merve DEMİRKOL

17


Sayı: 6

ARALIK 2011 – OCAK 2012

FİLOZOF TADINDA SİMİTÇİ Bambaşka bir insan tanıma mutluluğuyla herkese selamlar. Ben Hümeyra Ünal. Geçenlerde rast geldiğim bir amcayla sizi tanıştırmak için bu yazıyı yazıyorum. Dışkapı Yıldırım Beyazıt Hastanesi’nin önünde, her hastanede olduğu gibi simitçiler bulunmaktaydı. O hastane önünü ayrı kılan ise, “Filozof” adını verdiğim amcaya rastlamak oldu. Simit arabasının yanında büyükçe bir kulübesi vardı. İçi kitaplarla dolu , camında “Halk Kütüphanesi” yazılıydı. İlgimi çekti tabii. Yaklaşıp kitaplara bakmaya koyuldum. Normal zamanlarda dokunmaya çekineceğim kitaplar, adeta beni çekiyordu. Aniden yanımda yaşlı bir bey belirdi. Üstünkörü kütüphane hakkında bilgi aldım. Delici ve öğretmek için yanan bakışlarıyla, halktan herkese isim bile sormadan kitap verdiğini anlattı. O gün fazla duramadım yanında. Ama daha fazla şey öğrenmek istiyordum hakkında. Oya Hocamız da daha ayrıntılı görüşmem için teşvik etti beni. Sınıf arkadaşım Sevilay ile tekrar Dışkapı’ya gittik. O an adını sormadığımı fark ettim. Röportaj için izin aldığımızda adının Bedri Bademci olduğunu öğrendik. 64 yaşındaymış ve asıl mesleği tenzinatmış ( kristal süsleme sanatı). Açıkcası cesur renklerdeki gömleğinden, kumaş pantolonundan ve yine iç açıcı renklerdeki kravatından dolayı emekli öğretmen zannetmiştim. Halbuki 1961’de karma eğitime geçildiğinde ortaokulu bitirememiş. 5 yaşındayken okur-yazarmış. Kendince oluşturduğu kütüphaneyi inceledik. Hevesle, bıkmadan bize kitapları gösterdi. Roman çoğunlukta olmakla beraber her tür kitap ile karşılaştık. Araştırmamızı yaparken birçok kullanıcısı geldi. Hastane hemşireleri, doktorlar sürekli kullanıcılarıymış. İsteyen herkese, adlarını dahi sormadan kitap vermesinin nedenini, birbirimize güvenmemiz gerektiğini söyleyerek açıkladı. Giden kitapların %95’i geri gelmese de o, insanların kitapları elden ele dolaştırarak daha çok kişinin aydınlanacağı inancında.

18


Sayı: 6

ARALIK 2011 – OCAK 2012

Cinsiyet, yaş, düşünce ayırımı yapmaksızın herkesi bilgilendirmek amacıyla kurduğu kütüphane için, haftalık 100-150 lira harcayarak ve teker teker kitapçı, sahaf dolaşarak kitap temin ediyormuş. Alexandre Dumas, Hemingway gibi yazarların tüm eserlerini defalarca okuduğu halde doğru ve anlaşılır çeviriler ile yerli yazarların kitaplarını tercih ediyormuş. Bu nedenle Orhan Kemal, Kemal Tahir’in külliyatını en az üçer kez okuduğunu söyledi.

19


Sayı: 6

ARALIK 2011 – OCAK 2012

İkisi iktisat biri lise mezunu olan çocukları Filozof Amca’nın uğraşını fuzuli buluyormuş. Bu durumu içerlese de inancını hiç yitirmediğini gözlerinde gördüm. Bizim bakamadığımız bir bakış açısı vardı sanki, herkesin göremediklerini görüyor gibiydi. 2020 yılında Türkiye beyin göçünü durdursa, ülkemizin yer altı ve üstü zenginliklerini kullanarak çok gelişeceğini hatta Almanya’ya bile borç verebilecek konuma geleceğini söylüyordu. Öncelikle soru sordurmayan kütüphanecilerin ve işlerinden devamlı kaytaran diğer uzmanlık alanı çalışanlarının bilinçlenmesiyle ilerleyecektik ona göre. Bu amcanın edebiyatla ilişiği olduğuna emindim. Birden “ Şiirleriniz nerede?” diye sordum. Nerden anladın yazdığımı, dercesine gülümsedi. İflas edip Necatibey’e tek odalı evine taşındığında onları koyacak yer bulamamış. Başlamış yırtmaya, teker teker sobaya atmaya, bir güzel ısınmaya… Son olarak bir halk kütüphanesinin himayesinde hizmetine devam etmek isteyip istemediğini sorduk. Huysuzca ve kaşlarını çatarak yanıtladı: “Bağış yapılırsa hayır demem, kendi imkanlarımda büyüteceğim burayı. Benim belli saatlerim yok, kafama göre açıp kapatıyorum.” Gördüğüm en huysuz ve en bilgili insandı. Benim bir filozofla tanışmam işte böyleydi…

Hümeyra ÜNAL Sevilay KARACA

20


Sayı: 6

ARALIK 2011 – OCAK 2012

Karanlıktakini Aydınlıkla Buluşturmak… “Deprem ve Kitap” “Düşüncelere fiyat biçilebilirdi. Bazıları pahalı, Bazıları ucuz. Ya peki neyle ödenirdi düşüncelerin Fiyatları? Sanıyorum yüreklilikle.” L. Wittgenstein

Manavgat İlçe Halk Kütüphanesi’nin “Kitap depremlerde de hayat kurtarıyor” sloganıyla yürüttüğü uygulamadan sizleri haberdar etmek ve bu aktiviteden yola çıkarak üzerimize düşen öncelikle insani, ikincil olarak mesleki sorumluluklarımızı hatırla(t)mak üzere yazıyorum. Van depreminde evini, yakınlarını, en acısı da geleceğini kaybeden insanların bir nebze olsun hayata tutunmalarına vesile olabilecek bir uğraştır okuma uğraşı. Depremin yıktığı günden itibaren yapılan yardım kampanyaları daha çok açlık, ısınma, barınma gibi temel ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik oldu. Manevi doyum için yapılan yardımlar da oldu. Mesleki örgütümüz TKD de üzerine düşen sorumluluğu yerine getirdi. İl il, ilçe ilçe halk kütüphanelerinden de deprem bölgesine yardımlar esirgenmedi. Manavgat örneğinden yola çıkarak gözüme ilişen yardımların iddiasız bir değerlendirmesini sunuyorum. Manavgat İlçe Halk Kütüphanesi müdürü, çok sevgili meslektaşımız Hidayet Oktay mesleğimizin misyonunun gerektirdiği bu uygulamayı, Dünya İnsan Hakları Haftası’na da vurgu yaparak şu sözlerle açıklamış, “Dünya İnsan Hakları Haftası’nda en büyük insan hakkı olan yaşama hakkının yanına “okuma” hakkı da eklemek için Van depreminde evini, yakınını, umudunu kaybeden insanlarımıza biraz olsun acılarını unutturmak için birçok kitap armağan ettik. Böylece en yüce haklardan birisi olan okuma hakkından mahrum olmasın istedik.” Sevgili meslektaşımızın bu davranışı diğer meslektaşlarımız ve biz yeni nesil için örnek teşkil ediyor, mesleğimizin bağlayıcı ve destek olan yönünü de açığa çıkartıyor.

21


Sayı: 6

ARALIK 2011 – OCAK 2012

Ve şu sözlerle de kitabın insan hayatında oynadığı rolün sadece zihinsel gelişim açısından değil, bir madde olarak kitabın olası bir yıkılma halinde hayat kurtarabileceğine vurgu yapıyor, “Kitaplı odalarda yaşayanların herhangi bir depremde hayatta kalma oranları daha yüksek olduğunu bilim insanları istatistiklerle anlatıyorlar. Kitap ezilmeme özelliğine sahip bir araçtır. Organik yapısı sayesinde de hava almamıza yardımcı oluyor. Böylece herhangi bir depremde evinizde odanızda kitaplar varsa hayatta kalma şansınız daha yüksek olmakta. Kitap okuyanlar zaten hayatlarını kurtarmış olurlar. Kitap okuma alışkanlığınız varsa gelecek sizin için hep aydınlık olacaktır.” Bu sözlerde yapılan vurgu düşündürücü.

kurtarıcı yönü olduğunu da öğrenmiş bulunuyoruz. Kitaplığımızdaki her bir kitap bizim hayatımız üzerinde olumlu etkiye sahip. Okumak sadece zihinsel kurtuluş olarak değil fiziksel kurtuluşumuzu da destekleyen bir etkinlik olarak karşımıza çıkıyor. Bunu da bir anekdot olarak burada belirtmekte bir sakınca görmüyorum.

Okumanın hayatı anlamaya ve zenginleştirmeye yönelik bir çaba olduğunu biliyoruz, okuma cismimizin hayatımızı

Asıl konumuz olan depremzedelere kitap bağışına dönerek şunu da belirtmek istiyorum; ideolojik yüklemelerden bağımsız, kendi ideolojimizi benimsetmekten kaçınarak, oradaki insanların durumlarına uygun; her birinin çocuk, yetişkin ve mağdur olduklarını unutmadan yapılacak insani yardımlar dayanışma duygusunu uyandırarak mağdur ve mağdur olmayanlar üzerinde motivasyon sağlayacaktır. Yaşadığımız çağdan kaynaklı her bireyin yalnızlaştığı bir dönemde, kendisi dışında bir diğeri için bir şey yapmak kişiye meziyet kazandıracak bir davranış biçimi olacaktır. Diğer yandan kitaba ulaşabilen mağdur birey kötü koşullardan soyutlanacak ve bu onun için bir meşgale olacaktır ve belki de yaşamının geri kalanı için kendisine ulaşan kitap ona mucizeler sunacaktır. Bu yazıyı yazmama vesile olan örneğin dışında, Adana Çukurova Belediyesi’nin de Van’da oluşturulan çadır kente bir gezici kütüphane gönderdiğini biliyoruz. Özellikle depremin çocuklarını merkezine alan bu uygulamayla, oluşan kötü psikolojinin izleri silinmeye çalışılıyor. Van Kültür ve Turizm Müdürü Muzaffer Aktuğ’un da belirttiği gibi, “Çadır kentleri tek tek dolaşıyoruz. Çocuklarımıza, 3 bin adet kitap ve internete bağlı bilgisayarlarla hizmet veriyoruz. Amacımız çocuklarımızı bu deprem psikolojisinin dışına çıkarmak ve boş zamanlarını kitap okuyarak geçirmelerini sağlamaktır. Gezici kütüphanelerimiz çadır kentleri tek tek dolaşıyor.” 22


Sayı: 6

ARALIK 2011 – OCAK 2012

Daha önceki yıllarda da yaşanan acı toplumsal olaylarda ilçeler arası, iller arası, kurumkuruluşlar arası vb. “kütüphane hediye etmek” örnekleri görülmektedir. Bir kitap bir insansa, kütüphane uygulamalarında bir kitap birden fazla insanı çağrıştırıyor. Son teknoloji ürünleriyle bezeli araçlarla, eşek semeri üzerinde ya da sokakta bir tezgah arkasında fark etmez, her yerde kütüphanecilik yapılabilir ve bilgi hiçbir koşul tanımadan aydınlatmaya devam eder. Bunun sorumluluğunu içinde en çok hisseden bir mesleğe sahip bireyler olarak yürekli adımlar atmaktan geri durmamamız gerektiğini düşünüyorum. Bilginin aydınlatması için gereken bedeli her birimizin yürekleriyle ödemesi dileğiyle…

Burcu ERBİL

Kaynak:http://www.bbyhaber.com

23


Sayı: 6

ARALIK 2011 – OCAK 2012

PANTO”MİM” Gösteri sanatının dallarından biri olan pantomim, sözsüz bir tiyatro oyunudur. Tiyatrocular arasında "mim" olarak da ifade edilir. Pantomimde sanatçı, yüz mimiklerini, el-kol ve beden hareketlerini kullanarak temayı anlatmaya çalışır. Anlatımda bazı kelimelerin belli gösterim şekilleri vardır fakat bunun dışında tamamen izleyicinin iç dünyasına, ne kadar hissettiğine bağlıdır. Bir anlamda pantomim, evrensel bir tiyatro dilidir. En ünlü pantomim sanatçılarına örnek olarak Marcel Marceau gösterilebilir. 1975 yılında Marcel Marceau “Kalbin Dili” (Language of the Heart) olarak adlandırılan pantomim sanatı ve kendi hayatı ile ilgili kısa sessiz bir film yaptı. Charlie Chaplin, Laurel ve Hardy, sessiz sinema döneminde bu türün ilk temsilcilerinden olmuşlardır. Türkiye'de pantomim sanatının öncüsü olarak Erdinç Dinçer kabul edilir. Ülkemizde Taner Barlas Mim Tiyatrosu bu konuda etkinlik göstermiştir. Günümüzde, ülkemizde bu sanatı Erdinç Dinçer'in de asistanlığını yapmış olan ve Sözsüz Tiyatro tarihi üzerine çalışmalar yapan, bu konuda Türkiye'de bir ilk olan kitabı yazan Ulvi Arı ve Vecihi Ofluoğlu ve diğer sanatçılar başarı ile yürütmektedir.

Marcel Marceau (1923 – 2007)

Ulvi Arı (1961)

24


Sayı: 6

ARALIK 2011 – OCAK 2012

Mim evrensel bir ifade tarzıdır. Bunu anlamak hissetmeyi, duyguları gerektirir. Aktör karakterleri, temayı, olayları vücudunu, mimiklerini ellerini kullanarak anlatmaya çalışır. Kullandığı araçlar hayalidir. Pantomimin benim üzerimde etkisi oldukça büyüktür. Sokakta ne zaman pantomim yapan birine rastlasam, ki Konur Sokak’ta sık sık rastlamak mümkün, işimi gücümü bırakıp izlerim, ta ki arkadaşlarım kolumdan tutup çekiştirene kadar. Ama siz o çekiştirenlerden olmayın, sanata, pantomime, vakit ayırın. Bir şeyleri anlatmak için sadece kelimelere gerek yoktur, kendinizi daha güçlü anlatabilmeniz adına pantomimle ilgilenmenizi tavsiye ederim.

Merve DEMİRKOL

Kaynak: www.lahutiye.com/sinema-ve-tiyatro

25


Sayı: 6

ARALIK 2011 – OCAK 2012

BİZLER ÜNİVERSİTELİ(Mİ)YİZ ? Önemli olan arkamıza dönüp baktığımızda “güzel işler yaptık” diyebilmekse…

Birden üçüncü senem olduğunu fark ettim, açıkçası üzülmedim değil. “Neden?” diyeceksiniz haklı olarak. Çünkü daha dün başlamış gibi üniversite hayatım. Hani hep derler ya “üniversiteye kapağı at gerisi gelir” diye. Sanırım gerçekten öyle. Gerisi iyi ya da kötü geliyor bir şekilde. Hem de siz hiç fark edemeden.

Ancak işin kötü kısmı gerisinin gelmesiyle o dopdolu yılların birden uçup gidivermesi. İnsan mezun olmaya yaklaştıkça böyle oluyormuş. 15 senedir eğitim alıyorum. Yılın 9 ayı boyunca her sabah kalkıp gittiğim bir okulum/dersim var. Birden bire bunun bitecek olması ihtimali insanı tuhaf duygulara sürüklüyor. Bunun sizi ilgilendiren kısmına gelecek olursak; bence bu kadar çabuk geçen zamanda önemli olan geride bıraktıklarımızdır.

Hepimiz görüyoruz, üniversiteye başladığı günden beri derse girip, çıkar çıkmaz evine dönmekten başka bir şey yapmayan, yani hayatlarında değişen tek şeyin forma giymek yerine serbest kıyafetle okula gelmek olduğunu düşünen, arkadaşlarımız var. Açıkçası onlara biraz kızıyorum. Yetişkin bireyleriz biz, artık ergen veya çocuk değiliz, bu da bize daha farklı sorumluluklar yükleyen bir sıfat. Şöyle ki; bizler büyüdükçe toplumumuzu ilerleten bireyleriz, okuyan, araştıran, ileriye gitmesi gereken bireyleriz, bu yüzden okula değil, fakülteye geliyoruz ve bu yüzden öğrenci değil, üniversite öğrencisiyiz.

26


Sayı: 6

ARALIK 2011 – OCAK 2012

“Biraz ağır bir eleştiri gibi anlaşılabilir bu söylediklerim bu yüzden çuvaldızı kendime batırmakta yarar olacak. “ Hazırlık eğitimiyle başladım ben üniversiteye, lisenin biraz değişik haliydi, bizde sınavdan çıkıp rahatlamış olmanın heyecanıyla boş boş gezmekten, alışveriş yapıp eğlence içerikli programlara katılmaktan başka bir şey yapmadık. Birinci senem fakülteye alışıp olan biteni anlamaya çalışmakla geçti, şükür ki Bilgi Topluluğu gibi bir şans çıktı karşıma. Faydalarını anlatmaya kalksam ayrı bir yazı bile olabilir. Bu sayede biraz olsun araştırmaya, farklı alanlara yönelmeye başladım derken ilk senem de bitti. Tam olarak ben ikinci sınıfa geçtiğimde üniversiteli olduğumu hissedebildim. Topluluğumuzun kitap kampanyası sayesinde köylere gidip oradaki kardeşlerimizi yakından tanıma fırsatı yakaladım. Bunun bir insan hayatını nasıl etkileyebildiğini size sözcüklerle anlatamam. Ancak önümüzdeki kampanyaya davet edebilirim ve katılırsanız beni anlayabilirsiniz. Kendini geliştirmeli insan, mesela kendi adıma tiyatro, dans, kukla, dil vb. kurslardan hangisini bulduysam gittim. Hatta bu sayede hayatımda ilk kez amatör ve profesyonel arası bir konumda tiyatro sahnesinde olma şansını yakaladım. Seyircilerin arasında izlerken de büyük keyif alırdım ama o sahnede olmak daha başka tabii. Bu alanla ilgilenenler anlayacaklardır duygularımızı. Kuşkusuz mükemmel bir heyecan, harika bir deneyimdi. Üniversite yıllarımız kendi hamurumuza şekil verme zamanımız, o yüzden yönelmek istediğiniz alanla ilgilenin, gezilere katılın, okuyun, yazın, kısacası içinizde olan hayatınızda da olsun.

27


Sayı: 6

ARALIK 2011 – OCAK 2012

Bunun dışında çeşitli konferanslar, kişisel gelişim içerikli söyleşiler de buna dahil. Sevmesem de farklı farklı kitaplar okumaya çalıştım, itiraf edeyim bu yaşıma kadar zorla kitap okurdum, onu da bu sene sevdim. Hiçbir şey yapamasam bol bol film izlemeye çalıştım. İnanın bana, hepsinin ayrı ayrı faydasını gördüm. Üniversitenin sunduğu olanaklardan faydalanabilmek için Erasmus programına da başvurdum. Bu esnada da üniversitenin bize sağlayabileceği birçok olanak olduğunu keşfettim. Hepsiyle ilgilenmeye kalksak ikinci bir üniversiteye bile başlamak gerekebilir.

Hayatımız bir şekilde ilerliyor ve sürekli değişiyor. Yazımın başında da söylediğim gibi bundan yirmi sene sonra “ne kadar boş vakit harcamışım” demek de sizin elinizde “ ben üniversite yıllarımı dolu dolu yaşadım” demek de. Şüphesiz ki insanın istediği her şeyi en rahat yapabildiği dönemdir üniversite dönemi. Ben hiçbir zaman geç kaldığımızı düşünmüyorum. Öncelikle yeni başlayan arkadaşlarıma örnek olmasını istediğim bu yazının içinde kendini bulan herkese bir önerim olacak, affınıza sığınarak; mutlaka kendinizi ifade etmenin bir yolunu bulun. Ben bunu Bilgi Topluluğu’nda hatta Bilgi-sizsiniz!’in bu sayısında başarabildiğime inanıyorum.

Yazımı bitirirken bugüne kadar beraber çalışabildiğim bütün topluluk arkadaşlarıma ve danışmanımıza bana kattıkları her şey için teşekkür ediyorum. Size belki inandırıcı gelmeyebilir ama bir topluluktan öte kocaman bir aile gibi oluyor böyle gruplar. Mezun olup giden herkesi özlüyorsunuz, ayrılık vakti yaklaştıkça buruklaşıyorsunuz ama yerinize gelenlerin daha iyi işler yapacağına güvenince de gururlanıyorsunuz.

Hayatta hiçbir döneminizi boşa geçirmemeniz dileğiyle…

Hira Gizem FİDAN

28


Sayı: 6

ARALIK 2011 – OCAK 2012

BADMİNTON TARİHÇESİ M.Ö. 5. yüzyılda Çinliler, Badminton'un atası sayılan Ti Jian Zi adı verilen bir oyun oynarlarmış. Yine Badminton’a benzeyen bir oyun, 19. yüzyıl ortalarında Hindistan'da poona adıyla oynanıyormuş. Birçok açıdan günümüz Badminton’una benzeyen bu oyunu gören İngiliz subaylar, 1860 yıllarında bunu ülkelerine getirmişler. Beauford Dükü'nün kızları bu oyunu ilk defa Badminton Evi'nde oynamışlardır. Badminton ismi de bu salondan gelmektedir. Daha sonra, çeşitli ülkelere yayılan Badminton, 1934'de Uluslararası Badminton Federasyonu'nun kurulması ile yeni bir ivme kazanmıştır. 1934'den beri özellikle Çin ve Endonezya bu oyunda hayli başarılı olmaktadırlar. Badminton, ilk kez 1972 Münih oyunlarında olimpiyat sahnesine gösteri sporu olarak çıkmıştır. Yine, 1988'de Seul'de bir kez daha denenen Badminton, 1992'de Barselona'da esas spor olarak ilk kez oynanmıştır. Asya ülkelerinin yanı sıra Danimarka ve İngiltere'de bu oyunda en iyi olan ülkeler arasında yer almaktadır. Badminton esasında atası sayılan sporlardan çok farklılaşmamıştır. Denebilir ki, 1800'lerde nasıl oynanıyorsa, bugün de aşağı yukarı o şekilde oynanmaktadır.

29


Sayı: 6

ARALIK 2011 – OCAK 2012

BADMİNTON NEDİR? Badminton raket ve bir tür tüylü topla oynanan tenis benzeri bir oyundur. Kaz tüyünden yapılma bir top ve raketle oynanan bir oyun olan Badminton, topun file üzerinden rakip alana atılması ve geri dönmesini sağlamak amacına dayanan bir spor dalıdır. Tenis oyunları gurubundan olması nedeniyle rakipler arasında bir net (file) bulunur. Dolayısıyla herkes kendine ayrılan sahada oynar, topu (tüytop) oldukça zararsızdır, böylece yaralanma veya sakatlanma riski en düşük etkinliklerdendir. Ayak hareketleriyle, sahayı tutma ve hamleleriyle de Türklerin ata sporu kılıç kullanmaya benzemektedir. Kaynak:http://www.badminton.gov.tr/index.php

30


Sayı: 6

ARALIK 2011 – OCAK 2012

ANKARA ÜNİVERSİTESİ’NDE BADMİNTON

Üniversitemiz Badminton takımını oluştururken Ankara Üniversitesi öğrencileri arasında müsabaka düzenlemektedir. Kadın - erkek olarak ayrılan branşlarda tek maçları yaptırılıp müsabakada ilk 3’e girenler (3 kadın ve 3 erkek olmak üzere) takıma alınır. 3 kadın ve 3 erkek takım oluşturmak için yeterlidir fakat isteğe bağlı olarak 4. oyuncular da takımda yerlerini alabilir. Geçen dönem üniversitemiz bünyesinde düzenlenen müsabakada 1. olarak okul takımına seçildim. Üniversitemizi temsil etmek üzere takım olarak Üniversiteler Arası 1. Lig Müsabakaları için Mayıs ayında Antalya’ya gittik ve 1. Lig’de 2. olduk. Bir hafta boyunca hem spora doyduk hem de keyifli vakit geçirdik. Üniversitemizin Badminton takımında yer almak isteyen arkadaşlar 2. dönem yapılacak olan müsabakaya katılabilirler.

Sibel YILMAZ

31


Sayı: 6

ARALIK 2011 – OCAK 2012

Gençlik Otobüsü!

Bir ayda 12 ülke görmeyi kim istemez ki? “Ama nasıl?” diyorsanız cevap Gençlik Otobüsü... “Gençlik Otobüsü nasıl bir otobüs?, hangi ülkelere götürür?, Gençlik Otobüsü ile gitmek için ne yapmak gerekir?” diye merak ediyorsanız bu yazıyı okumanızı tavsiye ederim.

Gençlik Otobüsü’nü nasıl keşfettim? Sosyal medya üzerinden bir arkadaşımın paylaşımı ile gördüm. Gördüğümde Gençlik Otobüsü’nün ilki için bir afiş paylaşmıştı. Slogan yarışması yapılacaktı ve seçilen kişiler bir ay boyunca 12 ülkeye gidecekti. Ben pek ciddiye almadım açıkçası nasıl olsa benimki seçilmez diye başvurmadım bile arkadaşımın da gidebileceğini düşünmüyordum. Aradan aylar geçti ve gittiği ülkelerde çekindiği fotoğraflarını yayınladığını gördüm. İşte o zaman Gençlik Otobüsü 2’de ben de olacağım dedim ve oldum. 32


Sayı: 6

ARALIK 2011 – OCAK 2012

Gençlik Otobüsü ile hangi ülkeleri ve şehirleri gördüm? Öncelikle tüm Gençlik Otobüsü yolcuları Ankara’da buluştu ve gece Ankara’dan İstanbul’a doğru yola çıktık. İstanbul’dan da Avrupa Birliği Bakanımız Egemen Bağış tarafından uğurlandık. İlk durağımız Selanik’ti. Atamızın evini ziyaret ettik ve İgomenitza’ya doğru yola çıktık. Sonrasında gemi ile İtalya’ya Bari’ye ve ardından benim bu süreç içinde en beğendim şehir olan Roma’ya gittik. Arkasından Floransa, Pisa, Venedik geldi. Fransa’da Paris, Belçika’da Bürüksel, Hollanda’da Amsterdam, Almanya’da Berlin, Çek Cumhuriyeti’nde Prag, Avusturya’da Viyana, Macaristan’da Budapeşte, Romanya’da Bükreş derken Bulgaristan’da da Sofya üzerinden Türkiye’ye giriş yaptık. Yolculuğumuz bir ay sürdü.

33


Sayı: 6

ARALIK 2011 – OCAK 2012

Gençlik Otobüsü bana neler kattı? Neler katmadı ki… Öncelikle 50 farklı insan, 50 farklı dünya, 50 farklı kültürle bir ay boyunca aynı otobüste yolculuk yaptım ve bu yolculukta farklı insanlarla aynı ortamda yemek yedim, uyudum, gezdim, proje çalışmaları yaptım. Bu, insan ilişkilerini daha da güçlendiren bir durum diyebilirim. Yıllar sonrasına sakladığım hayalimi gençliğimde gerçekleştirdim. İlerde gitmeyi hedeflediğim ülkelerin birçoğuna gittim. Selanik’te Atamın doğduğu evi gördüm, gezdim. Roma’da tarihle bütünleştim. Yeni proje fikirleri için proje çalışmalarında yer aldım. Gençlik Otobüsü tarafından yapılan oryantrikle Roma sokaklarında eğlenceli dakikalar yaşadım. Sonra Vatikan Müzesi, muhteşemdi… Paris’te Louvre Müzesi’nde Mona Lisa başta olmak üzere dünyaca ünlü eserleri görmek, Disneyland’de saatlerce istediğim oyuncaklara istediğim kadar binmek, akşam vakti Eiffel Kulesi’nin ışıklarını izlemek çok güzeldi. Amsterdam’da kadın erkek karma takımlarda futbol maçı yapmak, Prag’da Çekler tarafından bizim için hazırlanan oyunu oynamak ve bizim için hazırlanan geceye katılmak, yeni arkadaşlıklar edinmek, onlara bizim şarkılarımızı öğretmek çok eğlenceliydi. Bir ay boyunca sayamayacağım o kadar güzel anlarım ve anılarım oldu ki… Dünya görüşüm daha da genişledi, farklı olaylara, kişilere saygı duymayı daha da benimsedim. Yeni proje fikirleri geliştirdim. Ülkemi birçok insana tanıttım. Sorumluluk almaktan korkmamayı öğrendim. Kısacası Gençlik Otobüsü macera tutkunları için mükemmel bir fırsat… Gençlik Otobüsü için çok amaçlı otobüs diyebilirim. Umarım bu seneki otobüste de bir koltuk kapabilirim.

Gençlik Otobüsü 3’te yer almak için neler yapmalı? : Gençlik Otobüsü her sene farklı formatlarda yapılıyor ve bu sene iki farklı yolla yolcularını seçecek. Birincisi Türkiye genelinde düzenlenecek olan yetenek yarışması, diğeri ise asistanlık seçimleridir. Dileyen arkadaşlarımız yeteneğini sergilemek için dileyen arkadaşımız da proje asistanı olmak için başvuruda bulunabilir. Proje asistanı olarak projede yer almak isteyen arkadaşlar MCD Gençlik Kulübü tarafından gerçekleştirilecek olan toplantılara katılabilirler. Ayrıntılı bilgi almak isteyen arkadaşlar https://www.facebook.com/genclikotobusu ve http://www.mcd-genclik.com/ URL adreslerinden yararlanabilirler.

Sibel YILMAZ

34


Sayı: 6

ARALIK 2011 – OCAK 2012

Bilgi Topluluğu’nda Neler Oluyor?  “Kitap Destek!” Kampanyamız üç yaşında... Kampanyamız kapsamında önce Niğde ardından Afyon’daki kardeşlerimiz yeni kitaplarına kavuştular. Bu sene 3.sü düzenlenen “Kitap Destek” ııı çalışmalarına sizlerinde desteğiyle devam ediyoruz.

35


 Sayı: 6

ARALIK 2011 – OCAK 2012

 Topluluğumuzu Tanıttık! Gün geçtikçe topluluğumuz daha da gençleşiyor. Her sene yaptığımız gibi bu sene de Bölümümüze yeni katılan arkadaşlarımızla tanıştık. Bununla da kalmayıp aralarından birkaçıyla beraber çalışmaya başladık, yeni fikirler, yeni üyelerle yeni bir seneye başlıyoruz.

DTCF Bilgi Topluluğu – HÜBİL Dostluk Maçı 02.12.2011 tarihinde saat 13.00-14.00 arasında Hacettepe Üniversitesi Beytepe Kampüsü halı sahasında gerçekleştirmiş olduğumuz ilk yarısı 3-3 tamamlanan dostluk maçında DTCF Bilgi Topluluğu 12-6 galip gelmiştir.

36


 Sayı: 6

ARALIK 2011 – OCAK 2012

Sonucu ne olursa olsun dostluğun kazandığı bu maçta HÜBİL üyesi arkadaşlarımıza bizleri güzel bir şekilde ağırladıkları için ve DTCF Bilgi Topluluğu üyesi arkadaşlarımıza da bizi yalnız bırakmadıkları için teşekkür ederiz. Ayrıca Hacettepe Üniversitesi Bilgi ve Belge Yönetimi öğrencisi Ahmet Temel arkadaşımıza da bizimle özel olarak ilgilendiği için teşekkür ederiz.

37


 Sayı: 6

ARALIK 2011 – OCAK 2012

Bizlerin sesi… Ben Artık Üniversiteliyim Bölümümüzü, ilk defa tercih yaparken duydum. Araştırdım ve Bölüm’ün bana yakın olduğunu hissederek tercihimi bu yönde yaptım. Nihayetinde yaklaşık 3 aydır bu Bölüm’de eğitimimi almaktayım. Şu an şehre ve Bölüm’e uyum sağlama sürecini yaşamaktayım. Bu süreyi hızlı aşacağıma inanıyorum. Bunun etkenlerinden biri de hocalarımızın iyi niyeti ve onlarla iç içe bulunmamız diyebilirim. Bölümümüzü giderek sevmekteyim. Ama hâlâ aklımda mezun olduğumda hangi alanda çalışmak istediğime dair kesin bir fikir belirmedi. Böylesine köklü bir Üniversite’nin saygın bir Fakültesi’nde eğitim aldığıma ayrıca sevinmekteyim. Bölümümüzün imkânları da gerçekten çok güzel, mesela istediğimiz an kullanabileceğimiz bir bilgisayar laboratuvarının olması eğitimimize büyük destek sağlıyor. Bölümü ilerleyen zamanlarda daha çok seveceğime inanıyorum, umarım yanılmam.

Neslihan ÇAKMAK

38


 Sayı: 6

ARALIK 2011 – OCAK 2012

Başkentteyim

Üniversite; felsefi tartışma ortamında, akıl sürecini duygusal süreci önüne alarak, kişilerin olayları görerek ve tartışarak farkına varmalarını sağlayan ortamdır. Böyle bir ortamda yaşamak veya var olmak için üniversiteye giriş sınavlarına hazırlanırken, herkesinki gibi benim de hayal ettiğim bir üniversite ve üniversite hayatı vardı. Her gün hayaliyle biraz daha hırslandığım ve biraz daha heyecanlandığım üniversite hayatına başlamıştım. Beni hırslandıran hayalim büyük bir şehir ve o şehir içinde bambaşka bir dünya kurmaktı. Çok büyük bir kampüs, içinde tüm fakülteleri barındıran, öğrencilerin sosyal ve kültürel faaliyetlerini gerçekleştirebilecekleri bir üniversite. Dediğim gibi bambaşka bir şehir en küçük marketinden en büyük alışveriş merkezine kadar, en küçük çay ocağından en büyük kafesine kadar her şey olmalıydı. Hatta sırtımı bir ağaca yaslayıp kitap okuyabileceğim yeşil bir alan da… Derslerin 200-250 kişilik amfilerde yapıldığı ve devam zorunluluğunun olmadığı bir üniversite hayal etmiştim. Şimdi her ne kadar hayal kırıklığına uğramış da olsam büyük bir şehirde ve kaliteli bir üniversitedeyim. Başkentte, Ankara Üniversitesi’ndeyim.

Mehmet İhsan Korhan

39


 Sayı: 6

ARALIK 2011 – OCAK 2012

Bir Yılın Sonunda

Bilgi ve Belge Yönetimi Bölümü soru işaretleriyle tercih ettiğim bir bölümdü. Buradaki ilk senemi bu soru işaretlerini bitirmekle, yeni bir şehre alışmakla geçirdim diyebilirim. Soru işaretleri neydi dersek? Klasik sorunlardı bunlar. Bilindiği gibi Bölümümüz eski bir bölüm, fakat isim değişiklikleri yaşayan, değişimlerin, yeniliklerin olduğu bir bölüm. Bunları takip etmeli ve ayak uydurmalıyız bence. Mesleki anlamda kendimizi nitelikli insanlar olarak geliştirmemiz, hem kendimiz hem mesleğimiz hem de diğer insanlar adına olumlu sonuçlar doğuracaktır, özellikle ilerisi adına. Bana göre en büyük avantajlarımızdan birisi de Bölümümüz hocalarıyla iç içe bulunmamız. Böyle bir ortamda uyum sorunu yaşamak pek kolay değil. Bütün Bölüm, gerek öğrenciler gerek hocalar sürekli bir aradayız. Şimdi ikinci sınıftayım ve biraz daha tecrübeliyim. Bu tecrübelerimizi lehimize kullanabilirsek başarıyı da yakalayabileceğimizi düşünüyorum. Ayrıca birinci sınıfta da yer aldığım Bilgi Topluluğu’nda bu sene de yer almaktayım. Topluluğumuzun etkinlikleri ve yaptığı çalışmaların içinde yer almaktan büyük mutluluk ve haz duymaktayım.

Mehmet Kürşat DEĞER 40


 Sayı: 6

ARALIK 2011 – OCAK 2012

II. Sınıf Olduk

Üniversite hayatına alışma süreci bitti ve keyfini çıkarma süreci başladı. Artık ikinci sınıfım. Geçen seneyi neyin nasıl olduğunu çözmeye çalışarak geçirdim. Sürekli sorular vardı kafamda. “Neden buradayım?”, “Mezun olunca ne olacak?”, ”Burada olmaktan mutlu muyum?” bunun gibi daha bir sürü soru. Artık bu soruların cevaplarını buldum. Şimdi daha tecrübeliyim. Neyin nasıl olacağını biliyorum. Üniversite öğrencisi kavramını bu yıl daha iyi biliyorum. Okuluma alıştım. Hocalarımı ve arkadaşlarımı daha iyi tanıyorum. Mesleğimi daha çok tanıdım. Yapabileceklerimi biliyorum ve kendimi o yönde geliştiriyorum. Bölümüme gerçekten isteyerek gelmesem de biri kötü bir şey söylediğinde savunma ihtiyacı hissediyorum. Yeni gelen arkadaşlarımızın da aynı kaygıları taşıdığını hepimiz çok iyi biliyoruz. Merak etmeyin siz de ikinci sınıf olunca kafanızdaki sorulardan kurtulacaksınız. Daha tecrübeli ve mutlu olacaksınız.

Merve ÖZTÜRK 41


 Sayı: 6

ARALIK 2011 – OCAK 2012

BÖLÜMÜMÜZDE NELER OLUYOR …?

A.Ü. BBY Bölümü Bilgi Eksenli Kuram ve Uygulamalar: Sorgulayıcı ve Çözümleyici Yaklaşımlar Sempozyumu

Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Bilgi ve Belge Yönetimi Bölümü tarafından düzenlenen “Bilgi Eksenli Kuram ve Uygulamalar: Sorgulayıcı ve Çözümleyici Yaklaşımlar Sempozyumu” 31 Mayıs – 02 Haziran 2012 tarihleri arasında Nevşehir’de Nevşehir Üniversitesi ev sahipliğinde gerçekleştirilecektir. Detaylı bilgi için: http://bbysempozyum2012.ankara.edu.tr/

42


 Sayı: 6

ARALIK 2011 – OCAK 2012

Tebrik Mesajı ; Bölümümüzün değerli hocalarından Sayın Oya Gürdal Tamdoğan’ın profesörlüğe yükselişini Bilgi-sizsiniz! ekibi olarak kutluyoruz. Kendisine öğrencileriyle (bizlerle) birlikte nice başarı dolu seneler dileriz.

07.12.2011 tarihinde gerçekleştirmiş olduğumuz üçüncü toplantımızda DTCF Bilgi Topluluğu Danışmanı Değerli Hocamız Oya Gürdal Tamdoğan’ın profesörlüğe yükselişini kutladık.

43


 Sayı: 6

ARALIK 2011 – OCAK 2012

EDEBİYAT KÖŞESİ Sen gittin, O geldi… / Can ÇELİK

Sen gittin ama hiç üzülme, O geldi senin yerine. Ve yanımdan bir an bile ayrılmadı Bir an bile bırakmadı beni sen gibi...

Evet, evet biraz suskundu. Ama ben onu sessizliğinde buldum. Sessizliğini dinledim. Sessizliğiyle dinlendim...

Oysa sen öyle miydin ? Sürekli konuşurdun... Sonra sen gülerdin İçim ısınırdı. Sanki dünya ısınırdı. Sen hayattın. Ama gittin... Yanlış anlama, anlatmak istiyorum sadece Canımı çok yaktın, sustun ve gittiğinde Gözlerimin ateşini söndüren o damlalar Ellerinin yokluğunu doldurdu yüzümde...

Sen gittin o geldi sonra... Senin yerine oturdu ve bir daha kalkamadı. Sen gibi ihanet etmedi bana. Sensizliğim. Bırakmadı senden sonra beni asla...

44


 Sayı: 6

ARALIK 2011 – OCAK 2012

NEDEN Mİ OKUYORUM?

Her yeni kitap yeni yollar açar önünde. Bazen heyecan dolu, aşk dolu, bazen kayıplarla dolu, kazananı az kaybedeni çok… Kitabın gizli dünyasına dalarsın yavaş yavaş. Uzunca bir kitap yolunda, karlı, çamurlu yollarda yol alırsın, yağmurlu havalarda ilerlersin. Bir anda kitabın baş karakteri “sen” olursun. Her kahramanda senden bir şeyler bulunur: Senden bir anı, acı, kahkaha ya da dudaklarında belli belirsiz acılarla dolu bir tebessüm… Her okuyup geçtiğin sayfada kitap içine doğru sürükler seni: Kitap bir kale, sayfalar birer merdiven, sen bir arayıcı. Her sayfada bir basamak daha aşağıya inersin. Daha karanlığa, sırların saklandığı yere bir adım daha yaklaşırsın. Basamaklardan aşağıya doğru indikçe heyecan kaplar içini. Bir adım daha atarsın diğer basamağa, bir adım daha… Her sayfa yeni bir yön çizer sana. Sayfalarca koşarsın, kaçarsın, yüzleşirsin kaderinle. Sayfalar sayfaları kovalar. Sayfalardan türlü şeyler geçer. Ama en çok da “sen” geçersin. Hedef belli, yol belli, kader o sayfalarda yazılı. İstersin ki sonu gelmesin hep sürsün ya da “yeter artık sevenler kavuşsun” dersin. Her ne dersen de o beklenilen son gelene kadar koşarsın sayfadan sayfaya. Sen koştukça insanlar sürüklenir peşinden, hayatlar sürüklenir. Bir yaprak misali sayfa nereye götürürse oraya gidersin. Yazanla ters olsa da sonunuz yine o insanların sonunda gurur duyduğu kahramanısındır “SEN”. Kahramanlığın tadını çıkar ve her kitabın sonunda kendi krallığını kur. Senin de sırların, korkuların, sevinçlerin olsun. Ama bütün bunlara inat bir de sevdan olsun gönlünde: Mecnun’un Leyla’sı, Kerem’in Aslı’sı gibi… Ben neden mi okuyorum? Çünkü kitabın gizemli dünyasını ve “SEN” olmayı seviyorum.

Mine KÖSE 45


 Sayı: 6

ARALIK 2011 – OCAK 2012

FELSEFE KÖŞESİ Bu yıl sizlere dergimizde yeni bir köşe sunuyoruz, Felsefe Köşesi ile her sayımızda farklı akımları irdeleyerek sizleri fikir sahibi yapmayı amaçlıyoruz. Keyifli okumalar…

ARiSTOTELES

Kaynak:http://www.the-philosophy.com/aristotle-quote

Ünlü Yunan Filozofu Aristoteles, M.Ö. 384’te, Stageira’da doğdu. Stageira, Kahlkidike’nin batısında, Ege Denizi kıyısındaydı; M.Ö. 655’e doğru, Andros’tan gelen İyonyalılar tarafından kurulmuştu. Kahlkidike Yarımadası, Makedonya kıyılarından Güneydoğuya doğru uzanır. Aristoteles, babası Nikomathos’u yitirdiğinde pek küçüktü. Nikomakhos, Makedonya Kralı Philippos I’ın hekimbaşısı ve dostuydu. Hekimlikle ilgili bazı eserler yazmış olduğu sanılıyor. Aristoteles 19 yaşında Atina’ya geldi ve Akademia’ya girdi. Platon’un M.Ö. 387’de Atina yakınlarındaki bahçelerde kurmuş olduğu bu okul, M.Ö. I. Yüzyıla kadar varlığını sürdürmüş ve birçok değerli filozof yetiştirmiştir.

46


 Sayı: 6

ARALIK 2011 – OCAK 2012

Aristoteles, öğretmeninin ölümüne kadar Akademia’da kaldı, sonra Atarna kralı Hermias’ın yanına gitti. Orada, Troas bölgesinde, Assos’ta kaldı. Burada bir de okul kurdu. Hermias, Perslerin eline düşüp öldürülünce Aristoteles Delphoi’de bir Hermias heykeli diktirdi ve Hermias’ın yeğeni (belki de kız kardeşi) Pyhias’la evlendi. http://www.iep.utm.edu/aristotl/

Makedonya Kralı Philippos II, M.Ö. 343’te Aristoteles’i Makedonya’ya çağırdı ve onu oğlu Aleksandros’un (Büyük İskender) eğitimiyle görevlendirdi. Aristoteles, siyasetle ilgili görüşlerini Aleksandros’a hiçbir zaman kabul ettiremedi. Aleksandros ile üç yıl kadar uğraşan Aristoteles, öğrencisi M.Ö. 355’te tahta çıkınca görevini sona erdirmiş oldu. Makedonya’dan Atina’ya döndü. Atina’da kendi okulunu, Lykeion’u kurdu. Bu okul, Atina’nın doğusunda, Lykabattos’un eteklerinde bulunan Lykeion bölgesinde kurulmuştu. Lykeion, İllisos kıyılarında bir ovaydı. Adını orada bulunan Apollon Lykeios Tapınağı’ndan almaktaydı. Lykeion’da bir de gymnasion (beden eğitimi okulu) vardı. Aristoteles, Lykeion okulunda, örtülü galeriler altında ders veriyordu. O, derslerini Platon gibi oturarak vermez, gezinerek verirdi; bu yüzden onun okuluna Peripatos (gezinenler) Okulu da denirdi. Aristoteles, Lykeion’da on iki yıl felsefe okuttu. Aleksandros’un ölümünden sonra, yani M.Ö. 323’ten sonra, Atina’da ünlü hatip Demosthenes’in yönettiği ulusçu parti, Makedonya kökenli olan ve Makedonyalılara yakınlığıyla bilinen Aristoteles’i Atina’dan çıkardı. Aristoteles endişeliydi: Sokrates’in başına gelenler onun başına da gelebilirdi. Ünlü filozof Khalkis’e çekildi, burada annesinden kalma küçük bir mülkü vardı. Khalkis’e geldikten bir yıl sonra da bir mide hastalığından öldü. Kaynakça: Afşar, Timuçin. Aristoteles Felsefesi. İstanbul; Kerem Yay. 1976, 158. s. Kaynak: http://tr.wikipedia.org/wiki/Aristoteles

Ersin COŞKUN

47


 Sayı: 6

ARALIK 2011 – OCAK 2012

BİLGİ TOPLULUĞU’NDAN ÖNERİLER

Ne izlemeli ?

DEDEMİN İNSANLARI Çağan Irmak’ın senaristliğini ve yönetmenliğini üstlendiği Dedemin İnsanları, küçük bir kasabada yaşayan on yaşında bir çocuk ve dedesi aracılığıyla, bir ailenin ve bir ülkenin geçirdiği büyük değişimi anlatıyor. Filmin mübadele yıllarına uzanan hikâyesi I. Dünya Savaşı ile değişen, parçalanan hayatları sinemaya taşıyor. Çekimleri yaz aylarında tamamlanan filmin oyuncu kadrosunda başta Çetin Tekindor, Hümeyra, Mert Fırat ve Yiğit Özşener olmak üzere birçok ünlü isim yer alıyor. Gökçeada, Milas, Bodrum ve Söke’de devam eden çekimler, Temmuz sonunda tamamlanmıştır.

48


 Sayı: 6

ARALIK 2011 – OCAK 2012

Ne okumalı ? Gerçek Renkler - Kristin Hannah Bir gün gelir, en yakınlarınız size sırt çevirebilir; Kız kardeşiniz bile... Gerçek Renkler, New York Times'ın çok satan yazarı Kristin Hannah tarafından şimdiye dek anlatılan en kışkırtıcı, en etkileyici ve en yürek burkan hikâye. Kimliğiyle özdeşleşen parlak kalemi ve unutulmaz karakterleriyle yazar, birbirine kenetlenmiş dünyaları kıskançlık, ihanet ve türüne nadir rastlanan bir ihtirasla darmadağın olan üç kardeşin hikâyesini anlatıyor

Ne dinlemeli ? parçası da Mavi Pansiyon adlı sinema filminde yer almıştır. Görünüşe göre Halil Sezai büyük işlere imza atacağa benziyor.

Halil Sezai – Seni Beklerken Halil Sezai Paracıkoğlu’nun ilk albüm çalışması olan “Seni Beklerken” 12 şarkıdan oluşmaktadır. Albümde bulunan tüm şarkıların sözleri kendisine aittir. Ayrıca “Seni Çektim İçime” parçasında şarkıcıya Tuğçe eşlik etmektedir. “İsyan” adlı şarkı başrolünde oynadığı İncir Reçeli filminde söylediği bir parçadır. Bu şarkı büyük ses getirmiş ve Halil Sezai’nin albüm çalışması büyük bir merakla beklenmişti. “Yanıma Gel” 49


 Sayı: 6

ARALIK 2011 – OCAK 2012

SESL KÜTÜPHANE

Boğaziçi Üniversitesi Görme Engelliler Teknoloji Laboratuvarı (GETEM), Türk Telekom ile yapılan işbirliği sonucu, Türkiye’nin ilk telefon kütüphanesini hayata geçirdi. Telefon Kütüphanesi Projesi ile yüzlerce sesli kitap 0 800 219 91 91 numaralı telefon üzerinden görme engelli GETEM üyelerine ücretsiz olarak sunulmaya başladı. GETEM ve Türk Telekom işbirliği ile hayata geçen Telefon Kütüphanesi Projesi kapsamında görme engelli üyeler GETEM’ deki yüzlerce kitabı ücretsiz olarak dinleyebiliyor. Görme engelli tüm vatandaşların GETEM’ e engelli olduklarını belgeledikleri rapor veya özürlü kimlik fotokopilerini yollayarak üye olduktan sonra aldıkları şifreleri ile sesli kitaplara ücretsiz olarak erişebiliyorlar. Sadece ev telefonları üzerinden faydalanılabilecek olan Telefon Kütüphanesi Projesi’nin kullanıcıları; dilediği kitabı seçme, bir sonraki ayrımda kaldığı yerden devam etme veya bölümler arasında ileri geri gidebilme gibi seçeneklere de sahip. 50


 Sayı: 6

ARALIK 2011 – OCAK 2012

Boğaziçi Üniversitesi bünyesinde çalışmalarını sürdüren GETEM’ e www.getem.boun.edu.tr adresinden üye olunabilir, binlerce sesli ve elektronik kitabı internet üzerinden ücretsiz olarak dinleyebilirsiniz. Bu projeyle, bilgisayar ve interneti kullanma olanağı bulunmayan görme engelliler de ev telefonları üzerinden dinleme imkanına kavuşacaklar. Zamanla telefon kütüphanesinde bulunan sesli kitap sayısının da hızla arttırılması amaçlanıyor.

Sistemi kullanmak ise çok basit. Öncelikle Bir Telekom şifresine ihtiyacınız olacak. Tüm GETEM üyelerine bir şifre tanımlanmış durumda. GETEM ana sayfasında kullanıcı adı ve şifrenizi girdikten sonra açılan ekranda “Telekom Şifrenizi Öğrenmek veya Bilgilerinizi Güncellemek İçin Tıklayınız” bağlantısına girin. Sayfanın hemen başındaki 6 haneli Telekom şifrenizi ekran okuyucu kullanıyorsanız H harfine basarak bulabilirsiniz. Şifrenizi öğrenmek için, 0212 359 75 38 no.lu telefon aracılığıyla GETEM’ i de aramanız mümkün.

Şifrenizi öğrendikten sonra, 0 800 219 91 91 numaralı telefonu aradığınızda, İlk aşamada size 6 haneli Telekom şifreniz sorulacaktır. Verilen şifreyi tuşlayın. Ardından karşınıza 3 seçenek gelecek: kitap koduna göre seçim yapma, kitap ismine göre seçim yapma ve bıraktığınız kitap ve bölüme devam etme. Dinlemek istediğiniz kitap kodunu biliyorsanız 1 tuşuna basın ve istediğiniz kitap kodunu girin.

Eğer kitap ismine göre seçim yapmak istiyorsanız 2’yi tuşlayın. Bu aşamada önce size yerli roman, yabancı roman, anı, mektup gibi kitap kategoriler sayılacaktır. Dilediğiniz kategoriyi seçtikten sonra, o kategori altında listelenen kitap isimlerini duyabilirsiniz. Dinlemek istediğiniz kitap numarasını tuşladığınızda kitap okunmaya başlanacaktır.

51


 Sayı: 6

ARALIK 2011 – OCAK 2012

Kitap okunurken, 4 ve 6 tuşlarıyla ayrımlar arasında dolaşabilir, telefonu kapattığınızda dilerseniz bir sonraki aramanızda kitabı en son bıraktığınız ayrımdan devam edebilirsiniz. Sistemin yalnızca sabit hatlardan aranabildiğini, cep telefonu, bilgisayar gibi noktalardan sistemin aranamadığını önemle hatırlatırız.

GETEM’ e üye olmak için http://www.getem.boun.edu.tr/user_management/users/register.asp bağlantısına tıklayıp üyelik formunu doldurun. Ardından görme engelli olduğunuza dair sağlık raporu veya özürlü kimlik kartınızı 0212 359 4647 no.lu faksa gönderin. Üyeliğiniz onaylandığında Telekom şifreniz de epostanıza gönderilecektir. Bilgisayar kullanarak üyeliğinizi gerçekleştiremiyorsanız, 0212 359 7538 No.lu telefon aracılığıyla GETEM’ e ulaşabilirsin. Bu projenin daha engelsiz bir yaşama doğru atılmış bir adım olmasını dileriz. Kaynak: www.bbyhaber.com

52


 Sayı: 6

ARALIK 2011 – OCAK 2012

BİLGİ TOPLULUĞU HAKKINDA “DTCF Bilgi Topluluğu, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi bünyesinde, öğrenciöğrenci, öğrenci-öğretim üyesi arasındaki bütünleşmeyi sağlamak, bilgi konusu ile ilgili veya bağlantılı Fakülte içi veya dışındaki birey ya da kuruluşlar ile etkileşim kurmak ve böylece bir tartışma platformu oluşturmak amacıyla söyleşi, panel, konferans vb. toplantıları düzenlemek; film gösterimi, şiir dinletisi, konser, gezi gibi etkinlikleri yürütmek; kampanyalara (kitap, okuma v.b) önderlik etmek, sosyal aktiviteleri gerçekleştirmek üzere faaliyet gösteren bir topluluktur.”

İLETİŞİM Web Site: www.bilgitoplulugu.org E-Posta: au.bilgitoplulugu@gmail.com Adresi: Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Bilgi ve Belge Yönetimi Bölümü Sıhhiye, 06100 Ankara, Türkiye BİLGİ TOPLULUĞU DANIŞMANI Prof. Dr. Oya GÜRDAL TAMDOĞAN İletişim: ogurdal@ankara.edu.tr

53


 Sayı: 6

ARALIK 2011 – OCAK 2012

“BİLGİ-SİZSİNİZ!” BİLGİ TOPLULUĞU BÜLTEN KOMİTESİ

BİLGİ TOPLULUĞU YÖNETİM KURULU

Koordinatör: Başkan :

Hira Gizem Fidan

Can Çelik

İletişim:

Kültürel ve Sosyal Faaliyetler Komitesi:

hira.gf@gmail.com

Gizay Öztürk Neslihan Çakmak

Yayına Hazırlayanlar:

Mali İşler Komitesi: Can Çelik Hira Gizem Fidan Merve Demirkol Merve Öztürk

Hasan Duran Semih Nacak Yazı İşleri Komitesi: Merve Öztürk Neslihan Çakmak Sosyal Ağlar Komitesi Can Çelik Mehmet Kürşat Değer

54


 Sayı: 6

ARALIK 2011 – OCAK 2012

ÜYELER

Abdülsamet Gülçimen Ayşe Nur Memiş Bekir Bulut Burcu Bayraktar Can Çelik Cüneyt Güneş Ersin Coşkun Gizay Öztürk Hanım Kaya

Hasan Duran Kadir Orşahin Kamile Karamürsel Mehmet İhsan Mamiş Mehmet Kürşat Değer Merve Öztürk Neslihan Çakmak Semih Nacak Sinem Kayatürk

55


56


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.