rastlanmıyordu. Yer o kadar sert ve keskindi k i , za vallı hayvanların ayaklan kan■■ içinde kalıyordu. Kar nı açıkanlar için yemek vardı, fakat arkadan içilecek su... işte b ü t ü n derdimiz bu i d i . . . Hayvanlar da acı kıyor ve susuyorlardı... Gobi'ye gireli tam 48 saat olmuştu. Suya rastlamamıştık. İlerideki öncülerden de bir haber yoktu. Alibeg Hakim onların yanlış bir istikamete gittiğini anlamış ve kafileyi başka istika mete çevirmişti. HERKES ÜMİTSİZ Su bulunacağından kimsenin ümidi yoktu. Takiman Batur ve bazıları geri dönerek, kafileye su yetiştirmek istiyorlardı. Fakat 60 saat geriye gidip gelmek ve gelen b i r k a ç deve İle koca kafilenin İhti yacını karşılamak pek zor bir işti... Aramızdan bazı ları y e r î kazıyordu. B i r k a ç yerden su çıî-tıysa da, su dan başka her şeye benziyordu, zehir gibi acı İdî. Tuzlu İdi. 72 saattir susuzduk. Artık hayvanlar su suzluktan birbirini yemeğe başlamıştı. Saatler geçi yor, kafile ö l ü m sessizliği içinde yoluna ağır -ağır devam e d i y o r d u . . . H i ç kimsenin birbiriyle konuşacak hali y o k t u . Gidilen uçsuz bucaksız yer belli d e ğ i l d i . . . Yalnız bîr kişi gittiği yeri biliyordu. O da Alibeg Hakim... Her kes onu takip ediyordu. Kaderine boyun eğmiş olan bu insanlar, ö l ü m d e n korkmuyoHardı, fakat yaşa mak İçin her çareye baş vuruyorlardı. Hayvanlar b i le bu k o r k u n ç yolculuğun farkındaydı Koyunlar y ü k sek sesle bağırarak, sanki birbirlerinden birşeyler istiyorlardı. Hayvanların bu hali de, b'zi ü z ü y o r d u . Bu zavallı hayvanları'bu kadar eziyetlere soktuğumuz İçin kendi kendimizden utanıyorduk. Ama hepimizi _
207 — ,