Limos

Page 1


ARUNAS YAYINCILIK - 89 FANTASTİK ROMAN

LARISSA IONE

LİMOS İNGİLİZCE ASLINDAN ÇEVİREN

BURCU ÇELİK


BİRİNCİ BÖLÜM

Arik Wagner onu mahşerin dört atlısına teslim etmek zo­ rundaydı. Bu yüzden bir parti düzenlediler. Üç tanesi partiye gelmişti. Ama adı Reseph iken mührü­ nün kırılmasından sonra Salgın adını alan dördüncü atlı, bir ay önce aldığı büyük darbeden beri ortalıkta görünmüyor­ du. O aşağılık ve ordusunun tekrar hazırlıklara başladığına hiç şüphe yoktu. Ama şuan herkes rahat bir nefes ahyordu. Bu yüzden düzenlenen parti hem kazanılan zaferi hem de ikinci atlı unvanını taşıyan nam-ı diğer Savaş olan Ares ve nişanlısı Cara’nm nişanını kutlamak için organize edil­ mişti. Savaşta hayatta kalan herkes, Ares’in Yunanistan'da­ ki malikânesine davet edilmişti. Ares ayrıca Cara’ya çok yardımları dokunan yer altı hastanesi çalışanlarına da da­ vetiye göndermişti. Bu yüzden Arik’in eşinin tanıdıkları da partideydi. Etrafta dolaşan iki melek daha vardı. Arik’in önemli bir melek olduğuna kanaat getirdiği Reaver çikolata şelalesi­ nin üzerinde kendisinden önce atlıların iyi kalpli gözcülük görevini yerine getiren Gethel adında dişi bir melekle konu-


şuyordu. Atlıların bir de Harvester adında kötü kalpli gözcü melekleri vardı. Ama dişi melek buraya davet edilmemiş­ ti. Bunun nedeni belki de Harvester’ın misafirleri rahatsız edecek boyutta birinci sınıf bir fahişe olmasıydı.

Dördüncü atlı olan ve mührü kırıldıktan sonra Ölüm adı­ nı alacak olan Thanatos ise büyük odadan atılan bir futbol topunu kapmaya çalışırken Arik’e çarptı. Arik “Dikkat et, pislik.” diye homurdandı. “Derdin ne senin, be adam?” dedikten sonra elindeki topla Arik’in omzuna vurdu Thanatos. “İstersen bir de masa tenisinin topuyla deneyelim.” Eski bir ordu mensubu olmakla birlikte şimdilerde ise eski bir şeytan katletme örgütü olan Aegis’te sorumlu olan Kynan Morgan’a “Hadi gidelim yoksa ben tek başıma gide­ ceğim” dercesine baktı Arik. O an Ares ile derin bir muhab­ bete dalmış olan Kynan elini havaya kaldırarak beklemesini işaret etti. O da burada fazla kalmak istemiyor, bir an önce eve gidip eşi Gem ve yeni doğan kızlarıyla zaman geçirmek Arik’in canına minnetti. Eğer Arik bu doğaüstü varlıklarla bir dakika daha geçi­ rirse kendi boğazını kesecekti. Ayrıca, atlılardan dişi olanı güzel Limos bir kez daha onun kendisine şehvetle baktığını görürse, boğazmı memnuniyetle keserdi. Limos tam bir parti kızı gibi duruyor olabilirdi ama ete­ ği, ojeleri ve saçındaki çiçekler göz ardı edilirse en az kar­ deşleri kadar tehlikeli biriydi.


Hiç kimse ona dikkatle bakmıyordu bu yüzden yavaş ya­ vaş yürüyerek dışarı çıktı Arik. Yunanistan’ı çok seviyordu. Askeri görevler için geldiğinde birkaç kez ziyaret etmişti burayı. Yemekleri çok güzeldi, havası mükemmeldi. Ayrıca Amerikalılara kötü gözle bakılmıyordu. Yunanlıların ara­ sında pek çok şeytanın yaşadığına dair en ufak bir şüphe bile yoktu. Çünkü ölümsüz olmasalar da uzun bir yaşam süresine sahip olan şeytanlar bildikleri yerlerden şaşmıyor­ lardı. Aslında çok da maceracı bir ruha sahip oldukları söyle­ nemezdi. Korkaklar! Denize bakan taş bankın üzerine oturdu. Ares’in Ramreel korumalarının kendisini izlediğini hissedebiliyordu ama onları hiç umursamadan başını kaldırıp gökyüzüne baktı. Yıldızlar çok parlaktı bu gece, hepsi ışık saçıyordu. Cara partiye davetsiz olarak gelen bir cehennem köpe­ ğini evden dışarıya çıkarırken Ares onunla konuşmuş ve Cara’nın bir insan olarak doğaüstü dünyaya ne kadar çabuk uyum sağladığını fark edince şaşırmıştı. Ah, aslında ilk za­ manlar açıklamakta zorlandığı anılarla baş etmekte zorlan­ mıştı ama Ares onun hafızasını mı silmişti? Arik böyle bir şey kendisine yapılsa karşısındakini öldürebilirdi ama Cara şuan mutluydu. Artık cehennem köpeklerinin kraliçesiydi ve lanet olası bir efsaneyle birlikteydi. Limos’un sesini duymadan önce hindistan cevizi aromalı kokusunu aldı. Hindistan cevizi kokusu onu daha önce hiç tahrik etmemişti çünkü bu kokuyu ateşli bir kadınla özdeşleştirmemişti hiç.


“Ne yapıyorsun burada?” Sesi savaşçı kimliğine o ka­ dar zıt bir yumuşaklıktaydı ki, Arik yataktaki sesini merak etti birden. Acaba yatakta kadınsı özelliklerini mi ön plana çıkanyordu yoksa savaşçı özellikleri mi baskın geliyordu? “Sadece biraz temiz hava almaya ihtiyacım vardı.” “Neden?” Çünkü sen beni çıldırtıyorsun. “Öyle işte.” “Savaşmak ister misin?” Gözlerini kırpıştırarak “Ne?” diye sordu. Limos Arik’in karşısına geçti. Dizleri birbirine değiyor­ du. Hawai tarzı mor elbisesi göz rengiyle uyum içerisindey­ di. “Gergin görünüyorsun. Gerginliğini atmak ister misin biraz? Belki de birlikte atabiliriz ha?” Tanrım. Evet, biraz gergindi ama bunun nedeni kan dök­ mek istemesi değildi. Şuan istediği tek şey soyunmaktı. Li­ mos onu çelişkileriyle etkilemişti. Gecenin ilk saatlerinde Limos’un Ares’in hizmetkârlarından birine yere dökülen bir şeyi temizlerken yardım ettiğini görünce ona hayran ol­ muştu. Elleri ve dizlerinin üzerine çöküp yeri silmişti. Ve bunu yaparken yüzünde hafif bir gülümseme vardı. Tabii ki Arik de gülümsemişti. Çünkü onu elleri ve dizle­ rinin üzerinde görmüştü ve o an erekte olmuştu. Bunun için yapması gereken tek şey elbise askısını in­ dirip Limos’un en özel bölgesiyle karşı karşıya kalmaktı. Acaba oral seks yapmasına izin verir miydi? Nasıl bir tadı vardı? Hindistan cevizi tadı o bölgeye de işlemiş miydi? Çünkü Arik hindistan cevizine bayılıyordu.


Bir şekilde gücünü toplayıp elini Limos’un beline ko­ yarak onu yan tarafa çekti. Böylece o da ayağa kalkabildi. “Hiçbir şeyi çıkarmak istemiyorum.” Penisim hariç. Arik’in neler düşündüğünü bir öğrenseydi muhtemelen onu öldürürdü Limos. Arik eve doğru yürümeye başladı. Artık Kynan’ı ahp bu­ radan gitme vakti gelmişti. “Dur.” Limos, Arik’i dirseğinden tutarak kendine doğru çevirdi. “Tamam, o zaman ilk yumruğu sen at,” dedi kaşını gözünü oynatarak. Arik eğilip Limos’un gözlerinin içine baktı. “Ben kadın­ lara vurmam.” Arik bunu söylememeliydi çünkü birkaç saniye sonra kendini yerde buldu ve Limos parmak arası terlikleri ile onun üzerine basıyordu. “Gördün mü?” dedi Limos. “İşte bu yüzden ilk yumruğu sen at demiştim. Ama neyse ki bu sefer kaburga kemiklerini kırmadım.” Arik “Vaov!” dedikten sonra nefes aldı. “Bütün erkekle­ re aynısı yapıyor musun yoksa ben özel miyim?” Limos’un yüzünde bir gülümseme belirdi. “Ahh, tabii ki sen özelsin. Ama ben olsam bunu bir iltifat olarak almaz­ dım.” “Elbisenin altını görüyorum.” dedi Arik. Ama Limos’un gözleri bir anda fal taşı gibi açıldı. Hemen elbisesini çekiş­ tirip daha güçlü bir şekilde boğazına basmaya başladı. Arik elini bileğine atıp biraz nefes almak istedi ama yumuşacık tenine dokununca ellerini çekemedi.


“Ne yapıyorsun sen öyle?” diye sordu Limos. Arik nefes nefeseydi. “Hiçbir şey.” dedikten sonra başparmağını bileğinden bacaklarına doğru aşağı yukarı hareket ettirmeye başladı Arik. Limos’un kasları sımsıkı, teni pürüzsüzdü. Arik biraz daha ileriye gitmek istiyordu. Limos hazırlıksız yakalan­ mıştı. Arik elini biraz daha yukarı çıkarıp “Seninle seviş­ mek istiyorum.” dedi. “Ne?” “Seninle sevişmek istiyorum, atlı.” Ani bir hareketle bacağını tutup çekti Arik. Kendisi de hemen yere yattı. Böylece Limos yere değil Arik’in üzerine düştü. Limos çok korkmuşa benziyordu. Ağzı açık bir şekil­ de göğsünün üzerinde yatıyor ve dik dik Arik’e bakıyordu. Tanrım, mükemmel bir kadındı bu. Ağzı ise bir erkeğe merhamet diletecek cinstendi. Çekip öptü Limos’u. Dudak­ larının birleştiğini hissedene kadar bunu yaptığının farkın­ da değildi. Limos’un daha fazla şaşıracağını düşünmüyordu ama kaşları öyle bir kalkmıştı ki eğer Arik başını kaldırıp ciddi bir şekilde öpmeye devam etmeseydi çok komik bir görüntü ortaya çıkacaktı. Bu, Arik’in özelliğiydi. Hiçbir şeyi yarım yamalak yapmayı sevmiyordu. Onu öptüğünü fark etmemiş olabilirdi ama fark ettikten sonra Limos’un izin verdiği yere kadar öpecekti onu. Emret ve fethet. Çok kısa bir an için Limos da onu öptü. Dudakları yu­ muşacıktı. Sonra dilleri birleşti. Limos yaptığı şeye tereddüt ederek devam etti ama birden Arik’in dünyası alt üst oldu.


Limos kendini geri çekip bütün gücüyle yumruğunu Arik’in yanağma indirdi. Acı bütün yüzüne, dişlerine ve kemiklerine yayıldı. Az önce Limos’un dudaklarının tadına bakarken, şimdi kendi kanının tadına bakıyordu Arik. “Ne yapıyorsun sen?” diye bağırdı. En azından bağırma­ ya çalıştı. Kemikleri ağrıdığı ve dudaklarından kanlar aktı­ ğı için ne dediği pek anlaşılmamıştı. Daha çok “Naoposun se?” gibi bir ses çıkmıştı. “Beni öptün!” Limos o kadar hızla koşmaya başladı ki parmak arası terlikleri ayağından çıktı. “Seni lanet olası he­ rif, beni öptün! Bunun bedelini ödeyeceksin! ” Oros... Etrafındaki zemin birden sarsılmaya başladı. Sonra aniden çatal uçlu silahlar çıktı yerden. Yaklaşık onon iki tane el onu kavradı. Silahlar bacaklarıyla kollarına saplanırken inanılmaz bir acı çekiyordu. Bilincini kaybetmek üzereydi. Gözleri kapandı ama ku­ lakları hala duymaya devam ediyordu. Ne demek istediğini anlamasa da Limos’un sesini duydu. “Adımı söyleme, Arik. Sana ne yaparlarsa yapsınlar asla adımı söyleme. ”

***

Limos donup kalmıştı. Şimdiye kadar hiç bu kadar çok korktuğunu hatırlamıyordu. Eğer beş bin yıldır yaşadığı hesaba katılırsa, bu ciddi bir durumdu. Kardeşleri ve Kynan silahlarını çekip evi aradılar.


Kynan “Aman Tanrım,” dedi. “Neler oluyor? Arik!” diye bağırdı. “Limos!” Thanatos ona sarıldı. Limos, Arik’i alıp yer al­ tına götüren o koskocaman yaratıkların peşinden gittiğini fark etti. “Beni öptü.” Korku dolu bir sesle aynı şeyi tekrar edip duruyordu. Ares hiçbir şey söylemeden kılıcını çekip Arik’in kalbini hedef aldı. Limos onu durdurmak istedi. Ama kardeşi Arik’i öldürmek üzere olduğu için onu durdurmak işe yaramaya­ caktı. Gecenin karanlığında duyulan bir ok sesi Ares’in kılıcını durdurdu. Buz mavisi gözleriyle kayalıkların kenarından duran Salgın’ın elinde bir kâse vardı. “Bana sonra teşekkür ede­ ceksin, kardeşim.” dedi. Thanatos öfkeli bir şekilde bağırmaya başladı. Cara’nın korumacı cehennem köpeği Hal yakalayana kadar. Salgın hemen bir kapı açtırıp içine girdi. Salgın gitmişti. Limos dönüp Arik’e bakınca onun da gittiğini fark etti. Orada olduğuna dair tek işaret kumlarda­ ki kan izleriydi. Kynan Ares’e gelip “Az önce ne oldu?” diye sordu. “Onu neden öldürmek istedin, aşağılık herif?” Limos konuşamıyordu. Daha birkaç dakika önce deli gibi çığlıklar atarken şuan ağzını bıçak açmaması çok il­ ginçti. Kynan’ın ona “aşağılık herif” demesine, tişörtünü


tutup bağırıp çağırmasına rağmen Ares sakinliğini koruyor­ du. Ares “Limos’u öpmüş,” dedi. Sesi, zımpara kâğıdı kadar sertti. Belki de düşünüldüğü kadar sakin değildi. “Limos’un herhangi bir şekilde bir erkeğe duygularını göstermesi ya­ sak,” dedi. Kynan Ares’i bıraktıktan sonra öfkeli bakışlarını Limos’a çevirdi. “Açıkla.” Hala konuşmuyor, tek kelime bile etmiyordu. Ona ce­ hennemi hatırlattığı için hep nefret ettiği gece, şimdi etrafı­ nı sarmıştı. Arik nasıl olmuş da böyle bir şey yapabilmişti? Mahşerin dört atlısından birini öpmeye nasıl olmuş da cü­ ret edebilmişti? Ayrıca Limos da onunla öpüşmeyi bu kadar çok istemişken nasıl olur da yalnızca Arik’i suçlayabilirdi? “Lanet olsun! Biriniz cevap verin artık bana!” Thanatos “Size Limos’un Satan’ın gelini olacağını söy­ lemiştik.” dedi. “Ama mührü kırılmadan ya da Satan’ı kıs­ kandırmadan önce cehenneme giremez.” “Pekâlâ.” dedi Kynan. “O zaman büyük patron kıskanç biri. Ama neden Limos duruyor da Arik gitti?” “Çünkü bu o kadar kolay değil. Kıskançlığın oluşmasına neden olan adam acı çekerken, Limos’un adını söylemediği sürece Karanlık Lord onu yanına alamaz.” Kynan öyle bir yutkundu ki Limos sesi duydu. “Yani hala hayattı mı? Nerede?” Limos nefes almakta zorlanıyordu. “Cehennem,” dedi. “Arik cehennemde.”


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.