XXI Haziran 11

Page 1



Yirmibir Mimarlık, Tasarım, Mekân Depo Yayıncılık adına sahibi ve yayın yönetmeni

100. sayI

Kuyaş Örs yazı işleri müdürü (sorumlu) Hülya Ertaş hulya@depo.com.tr endüstriyel tasarım editörü Elif Esmez elif@depo.com.tr sektör editörü Tuğba Demirci tugba@depo.com.tr editör Özge Gürbüz ozge@depo.com.tr reklam müdürü Burcu Hinginar Akıncı okuyucu ilişkileri sorumlusu Manolya Nurgün grafik tasarım Aslıhan Özgen sayfa tasarım ve uygulama Doğukan Bilgin kapak tasarımı Emre Çıkınoğlu web tasarımı Anıl Dönmez Turgay Tuğsuz 100. sayı kapak tasarımı Emre Çıkınoğlu basım yeri Ofset Yapımevi Yahya Kemal Mahallesi Şair Sokak No: 4 Kağıthane, İstanbul yönetim yeri Depo Yayıncılık Hacı İzzet Paşa Sokak Rota 1 Apartmanı 12/2 34427 Gümüşsuyu İstanbul 0212 251 1811 xxi@depo.com.tr genel dağıtım DPP Yerel süreli yayın. Dergide yer alan yazı ve fotoğrafların tamamı ya da bir bölümü, Depo Yayıncılık’ın yazılı izni olmadan kullanılamaz.

Haziran 2011 sayısı, XXI için üç basamaklı sayılara geçiş sayısı. Bu sayı için özel olarak yapmak isteğimiz çalışmayı belirleyen ise doğal olarak derginin kendisi oldu. Dergide şimdiye dek yer vermiş olduğumuz projelerden bir albüm yaparak onu diğer mimar ve tasarımcıların görüşlerine açtık. Mimari üretimin yalnızca inşaata endeksli olmaması üzerine uzun süredir zihnimizde belirginleşmiş olan fikrin de bir uzantısı olarak bu çalışma, mimarları ve tasarımcıları bu kez yapmaya değil, yazmaya yönlendirdi. Biliyoruz ki mimarlık aslında insansız fotoğraflarla yayınlanan mimari projelerden çok daha fazlası, çok daha yaşamın içinde; aynı durum tasarım için de geçerli. Yapılmış, üretilmiş işler mimarlık dergilerinin ya da kitaplarının sayfalarını süslemek için değil, deneyimlenmek için yapılmış haldeler. Dolayısıyla da bu deneyime dair yorumları mimar, tasarımcı gözüyle aktarmak bu sayıya yaptığımız özel çalışmanın ana amacıydı.

XXI'de hiçbir zaman mimar ya da tasarımcıları tartışmadık, her seferinde ürettikleri üzerinden gündeme geldiler. Bu albüm de aynı yaklaşımın uzantısı, bir projenin kimin tarafından yapıldığı değil, nasıl ve neden yapıldığı yorumların ana eksenini meydana getiriyor. Mimarlık ve tasarımın üretildikleri an yaratıcısının kontrolünden çıkıp herkesin malı haline gelmesi üzerine kurulu bu albüm fikri. XXI ile birlikte üretmek, ürettiklerini ve fikirlerini paylaşmak isteyenlerin yer aldığı bu proje albümüyle kutluyoruz 100. sayımızı. Gerek daha önce dergide yer alarak gerekse bu özel sayıya yorum yazarak katkıda bulunan herkese teşekkürler.

XXI


güncel 8 güncel projeler

10 küçük müdahaleler / otto von bush

Tasarım Hediyesi

16 tasarımın öte yanı... / alpay er

Tasarımseverler...

10 soru İşaretİ / korhan gümüş

Marmaray Depremi

26 100. Sayı Özel

HAZİRAN 2011 - XXI 2

İçİndekİler

XXI'in 100. sayısı için şimdiye kadar yer vermiş olduğumuz projelerden bir albüm yaptık ve bugüne dek bizimle birlikte olmuş, gerek projelerini gerekse fikirlerini paylaşarak dergide yer almış mimar ve tasarımcıların birbirlerinin işlerine yorum yazmasını istedik.



proje 50 dİkey bulvar

66 hepsİ bİr kutuda

Matali Crasset tarafından tasarlanan HI matic, Paris kenti için iyi çözümlenmiş kısa ya da uzun konaklamalar için ideal bir mekan vaat ediyor.

Anvers'te yeni açılan MAS (Mueseum aan de Stroom) çekirdekte topladığı sergi salonları ve çeperine yaydığı sirkülasyon alanlarıyla kentliler için yeni bir buluşma noktası olmayı hedefliyor.

ürün 70 ürün 78 çevrecİ zemİnler

56 tarİhİn yansıması

HAZİRAN 2011 - XXI 4

Ekolojiyi marka için en temel unsur olarak gören Meister Parke'nin Türkiye'de perakende satış ve bayi organizasyonları Agrega Mimarlık tarafından gerçekleştiriliyor.

Müze adasının üçüncü restorasyonu titizlikle uygulandı ve döneminin kentsel mekan algısı vurgulanarak orjinaline sadık bir şekilde kullanıma kazandırıldı.

İçİndekİler

82 duyular İçİn yenİ medya

Dassault Systemes tarafından düzenlenen Design in Life (Yaşamın İçindeki Tasarım) etkinliği 17 Mayıs'ta Paris, Strate College'da gerçekleştirildi.

84 şehİr ışıkları 62 tarİhe açılan şemsİye

Sevilla’nın tarihi dokusu içinde konumlanan Jurgen Mayer H. tasarımı Metropol Parasol, hem kentliler hem de turistler için yeni bir çekim merkezi olarak tasarlanmış.

Kentlerin geceleri de yaşantılarını sürdürebilmelerinde aydınlatma tasarımının rolü üzerine bir yazıyı Y. Mimar Burcu Atabay kaleme aldı.

85 bahçe ve peyzaj referans dosyası

102 ajanda

Akbayrak Tente Ea Tasarım Hemel Karaoğlu Peyzaj Modern Elektronik Palmiye Gölge Sistemleri Schüco





YÜKSEK VE SAĞLIKLI Bahçeşehir’de yapımına başlanacak olan Nissa O2 Residence, Tuncay Çavdar (Atölye T), Walter Micheller ve Tony Phillipson işbirliğinde tasarlandı.

HAZİRAN 2011 - XXI 8

güncel

Bahçeşehir sınırında konumlanan Nissa O2 Residence, İstanbul’da ve komşu bölgelerde yüksek binalarda sağlıklı yaşama ve gerçek konfora sahip bir yapı olarak düşünüldü. Tuncay Çavdar, Atölye T ekibi ile Avusturyalı mimar Walter Micheller ve İngiliz mimar Tony Phillipson işbirliğinde yürütülen ve dünyada çift kabuklu bina çalışmaları ile tanınan Avusturyalı GIG AG firması teknolojilerinin uygulanacağı projede toplam 204 konut yer alıyor. Mart 2013’te teslim edilmesi planlanan projedeki yüksek binanın her yaşam alanına gün ışığı girmesi planlanıyor. Tavandan yere kadar cam cepheyle sürekli aydınlık bir ortam yaratılması planlanırken, O2 Residence girişten itibaren tüm katlarda dilendiği zaman açılabilen camlar, her katta dairelere özel açık havaya çıkılan kat bahçeleri, çift cephe ile dört mevsimin yaşanabileceği teraslar sunuyor. Nissa O2 Residence’ta komşularla buluşma noktası olarak lounge (salon) ve kütüphane, 24 saat boyunca güvenlik, temizlik, vale ve peyzaj hizmetleri yer alacak.



KÜÇÜK MÜDAHALELER

Tasarım Hediyesi XXI dergisinin yüzüncü sayısı için kutlama vakti. Bunu tipik bir tasarım dergisi bakışıyla yapacak olsak derginin 100. sayısının her bir kopyasıyla birlikte tasarlanmış küçük bir hediye dağıtıldığı bir durumu hemencik hayal edebiliriz. Hoş bir hediye gelebilir akla, Karim Rashid ya da Alessi tasarımı küçük bir plastik anahtarlık ya da belki daha işlevsel bir şeyler, şık bir salata kabı, güneş enerjili LED fener, tasarım bienaline bilet gibi. Kimileri bunun boşuna olduğunu, kimileriyse özel bir hediye almanın mutlu edici olduğunu düşünecektir. Tüm bu hediyeler tasarımdaki merkezi bir ikilemi işaret ediyor ve bence bu iyice incelenmesi gereken bir konu çünkü verme eylemi mesleğimizin ana niteliği.

Dolayısıyla denebilir ki neredeyse tüm tasarımlar bir açıdan sosyal tasarımdır. Ürün hizmet sistemleri ya da sürdürülebilirlik düşüncelerinden işlev ya da ergonomiye, içsel tasarımdan evrensel tasarıma dek birçok alanda tasarım, kullanıcılarına yönelik bir forma ve iyi niyetlere sahiptir. Eğer sonuçta elde edilen şey iyi olarak değerlendirilmiyorsa suç çoğunlukla çeşitli ekonomik ya da ideolojik nedenlere atılır, bu nedenler tasarımı farklı hayırseverlik başarısı düzeylerine çekmiştir. İkilem tam da bu noktada: Pasifleştiren değil de etkinleştiren bir hediye nasıl tasarlanabilir? En cömert hayırseverlik dahi asla bir adalete yol açmak.

Tasarımcılar olarak bizler ürünlere biçim veririz (ürün tasarımı) ve hizmetlere şekil veririz (hizmet tasarımı). Kıyafetlere cazibe katarız (moda tasarımı) ve yeni otobüs sistemiyle yolculara zaman kazandırırız (ulaşım tasarımı). Güçsüz bırakılmışlara araçlar sunarız (sosyal tasarım), toplumdaki resmi aktörlerin yok saydığı sorunlara dikkat çeker ve onları çözeriz (politik tasarım). Böyle bakıp da bir düşününce biz tasarımcılar gerçekten de cömertiz!

Kimileri tasarımın gelişimin bir parçası olduğunu öne sürüyorlar. Diğerleri tasarımı sorunun bir parçası olarak görerek onun bugün içinde yaşadığımız sürdürülebilir olmayan, parçalı, bireyci ve yabancılaşmış dünyayı yaratmış olduğunu belirtiyorlar. Dünya sürekli değişim halinde ve tasarım da şu soruyu soruyor: Bu değişen dünyayı bir şekilde etkilemek denemeye değmez mi? Tasarım, değişimin akışını daha istenen bir yöne doğru çekmek için yapılan bir insan müdahalesidir. Tasarım, işte bu oluş halindeki dünyanın bükülmesi ya da biçimlendirilmesi eylemidir.

Tabi ki çoğunluğumuz yaptığımız işlerin birçoğu için bir ücret alıyoruz ama yine de tasarım işinin çok büyük kısmı karşılıksız olarak kamu yararına yapılan işlerden oluşuyor; yarışmalar ya da başka yollarla tasarımcılar emeklerinin, fikirlerinin ve çalışmalarının çok büyük kısmını ücretsiz olarak sunuyorlar. Çoğunlukla tasarımcıların fazla mesai ücreti almaksızın yaptıkları ekstra işlerden şikayet ettiklerini duyarsınız, bu bir şekilde başkalarına verdikleri hediyedir. Diğerlerinin tasarımcılara biraz daha müteşekkir olması gerek!

HAZİRAN 2011 - XXI 10

Yine de hediye verme alışkanlıklarımızın itici güçlerini yeniden düşünme zamanı geldi. Özellikle de sosyal ve politik konulara eğilmenin gittikçe artan oranda popülerleştiği ve insanların birbirleriyle arabulucu araçlar olmaksızın doğrudan iletişime geçtikleri bu dönemde. Bazı alanlarda marjinalleşmiş ya da evsiz kalmış kimselere yardım etme telaşı var gibi görünüyor, bazı projeler tasarım emperyalizminin ana özelliklerini sergiliyor olsa da çoğu dürüst bir şekilde sosyal meselelere eğiliyor. Yine de bu “sosyal çark”, tasarım pratiğinin doğrudan sosyal bütünleşme gerçekliğine girdiği bu yaklaşım, bu bağlılığın itici güçlerinin izini sürmemizin hayati derecede önemli olduğunu ortaya koyuyor. Tasarımın sosyal pratiğinin bağlımı aslında ne?

OTTO VON BUSCH TASARIMCI

tasarımcının cömert zihninden çok kötü bir belaya çözüm üretmek üzere dünyaya sunulmuş bir hediye olarak da algılayabiliriz.

Bazen bu hediye tasarımı doğrudan bir problemçözme eylemi olarak tanımlanıyor ve sonuçları da buna göre değerlendiriliyor. Diğer zamanlardaysa tasarım, dünyayı daha iyi bir yer haline getirecek bir tür yardım derneği olarak görülüyor. Tasarımı

Ama öncelikle neden tasarım yaptığımızı ve tasarımımızın dünyayla nasıl ilişkilendiğini anlamalıyız. Tasarımcılar olarak bizler dünyaya hizmet ediyoruz. İnsan bize gelip yardım istiyorlar. Bazen de tam tersi oluyor; bir gereksinim görüyoruz ve insanlara onu çözmeleri için yardımcı oluyoruz. Ya da kimsenin daha önceden gereksinim duyduğunu düşünmediği tamamen yeni bir şey keşfediyoruz. Bazen dünya daha iyi bir yer haline geliyor, bazen de daha kötü. Bazen acılar azalıyor, bazen de endişe seviyesi artıyor. Gerçekte ne yapıyor olduğumuzu daha iyi anlatmak istiyorsak belki de işe dünyaya tasarım olarak ne veriyor olduğumuzu ve neden veriyor olduğumuzu inceleyerek başlamalıyız. Neredeyse tüm hediyelerin, en alçakgönüllü tasarım önerisinin dahi içine işlemiş açgözlülüğü düşünme zamanı. Her bir tasarım projesine, her bir tasarım dergisindeki fotoğraflara, tüm tasarım fuarlarına ve moda defilelerine bencillik hakim. Neyin peşindeyiz ve eğitimimiz benmerkezci fırsatçılığımızı artırmak için bir araç mıydı sadece? Bunu düşünmenin vakti geldi. Tasarım hediyesine odaklanan üç soruyu yeniden incelemeye başlamamız gerekiyordur belki de: • Tasarımcı olan ben, kimim? - Bu tasarımda beni harekete geçiren, ilgimi çeken şeyler ve payım ne? Beni iten güçler neler ve ben bunlar konusunda kendime karşı dürüst müyüm? Bunu bir trend


olduğu için mi tasarlıyorum, yoksa başkaları benim bunu yapmamı beklediğini düşündüğüm için mi? Bunu tasarlamamın nedeni başkalarının onu “iyi” bulması mı? Suçluluk hissim mi? Daha iyi bir bilinirlik için mi “iyi”sini yapıyorum? • Tasarımımın ulaşacağı kişiler kimler? Tasarımımın gerçekten erişeceği insanlar kimler be nasıl bir bağlam içerisinde hediye var oluyor? Bu kişi gerçekten muhtaç mı benim tasarımıma, benim bu soruna çözüm önerim gerçekten işlerin daha iyiye gitmesine yol açabilecek mi? Hediyem gerçekten de hedeflenen alıcıya erişecek mi, yoksa yolda mı kalacak? Adil olmayan güç ilişkilerini artırıyor ya da bir yozlaşmaya neden oluyor mu? Benim buradaki eylemim ve rolüm olabileceğinin en iyisi mi, ya da yaklaşım değiştirerek rolümü yeniden ele almalı mıyım? • Hediye nedir? - Bu yeni bir ürün mü yoksa varolanın daha geniş bir bağlamda bize gerçekten de daha iyi hizmet eder bir şekilde geliştirilmişi mi? Tüm bu çabaya değer mi? Hediyenin varlığı hedeflenen amaca erişmenin en etkili yöntemi mi? Acı çekmeyi azaltıyor mu? Acıyı dindiriyor mu, yoksa başkalarının acı çekmesine mi yol açıyor? Bu konuyla baş etmenin en iyi yolu bir ürün tasarlamak mı, yoksa başka yöntemlerle zaman, enerji, dikkat ve insaniyetin verilmesi daha mı iyi olur? Uzlaşma ya da özgürleşme süreçlerini sunabiliyor muyuz? Ya da hatta daha problematik olan, bağışlama hakkını kim elinde bulunduruyor? Dahası , sormamız gereken bir başka soru da şu: “Ne zaman veririz?” Bu yalnızca kamu yararına yaptığımız projelerde mi geçerli? Sürdürülebilir olmayan iş modelimizi cilalamak için yaptığımız bir şey mi bu? Sosyal tasarım gündelik pratiklerimizde adil olmayan küresel ekonominin güçlerine hizmet ettiğimizden ellerimize bulaşan kanları temizlemek için bir araç mı?

11 XXI - HAZİRAN 2011

Tasarım hediyen ne? Bu hediyeyi veren sen, kimsin? Hediyenin alıcısı kim? İmaj: Nadia Plesner

KÜÇÜK MÜDAHALELER

Amerikan yazar Richard Bach, Martı Jonathan Livingston üzerine olan kitabında herbir sorunun çözümüyle bizi bekleyen bir hediye olduğunu anlatır. Sorunları ararız, çünkü onları çözdüğümüzde elde edeceğimiz hediyelere ihtiyacımız vardır, bu bir kovalayıştır, yanıttır ya da tatmin edici bir sonlanıştır. Yine de tüm hediyeler bu kadar basit değil, çünkü tasarım hediyesine öteki kişiler ve kendi çıkarlarımızdan çok daha fazlası dahil. Eğer kendi mesleğimizi daha iyi araştırabilirsek ve hediye konusunu daha ciddiye alırsak, daha iyi tasarımcılar oluruz. Belki de tüm mesleğimiz bir hediyeye dönüşebilir ve belki de her projeyi, yalnızca kendi egolarımıza değil, dünyaya sunulan gündelik bir hediyeye dönüştürmeyi öğrenebiliriz. İşte o zaman kutlama zamanıdır.


YENİ KARMA Mimari projesi Chapman Taylor ve Piramit Mimarlık tarafından, iç mekanlarıysa Metex Mimarlık tarafından tasarlanan 42 Maslak karma bir kullanım öneriyor.

HAZİRAN 2011 - XXI 12

güncel

Bay İnşaat tarafından Ekim 2010’da inşaatına başlanan 42 Maslak karma kullanımlı bir proje. 42'şer katlı iki kulede yer alacak 430 rezidans dairesi, otel, ofis ile alışveriş ve yaşam alanları bulunan proje toplam 250.000 m2 üzerinde yer alacak. Farklı programlar arasında işlevsel geçişlerin planlandığı kulelerin mimari projesi İngiliz Chapman Taylor ve Piramit Mimarlık'tan Turgut Toydemir tarafından, iç mimarisi ise Sinan Kafadar - Metex Mimarlık tarafından tasarlandı. Eski İstanbul Çorap fabrikasının bulunduğu arazi üzerinde inşaatı devam eden 42 Maslak projesi, ofis plazaları ve rezidansların bulunduğu Maslak’ı yaşanan bir bölgeye dönüştürmeyi hedefliyor.



GÖLGE-EV Arif Özden, Sinan İzgi ve Tanju Özelgin’in tasarladığı BodrumBodrum, Yalıkavak’ta inşa ediliyor Bilgili Holding’in yeni projesi BodrumBodrum, Yalıkavak’ta yamaçtan denize doğru inen bir konumda. Taşın, ahşabın ve gölgenin bir araya geldiği proje, Arif Özden, Sinan İzgi ve Tanju Özelgin’in imzasını taşıyor. Yalıkavak Tilkicik koyunda toplam 26.000 metrekarelik alan üzerinde dört temel tipte 80 villa ve daireden oluşan BodrumBodrum’da evlerin içleri kadar dışlarına da önem gösterildi; evlerin büyük kısmının bahçeleri, terasları, balkonları, verandaları ve özel havuzları bulunuyor. Evlere ulaşımı sağlayan, yeraltından geçerek kapalı otoparka bağlanan özel araç yoluyla birlikte kapalı misafir otoparkı sunan projedeki evler 12 ay boyunca kullanıma hazır olacak.

Japonya’dan Airvase Sergİsİ

HAZİRAN 2011 - XXI 14

güncel

Torafu Architects’in Airvase isimli sergisi 7 Haziran’dan itibaren Haaz Art&Design Gallery’nin ev sahipliğinde izlenebiliyor. Geçtiğimiz aylarda düzenlenen Milano Tasarım Haftası’nda da sergileriyle yer alan Torafu Architects’in Airvase isimli sergisi, şekilden şekle giren rengarenk vazolardan oluşan bir yerleştirmeyle Haaz Art&Design Gallery’de yer alıyor. Havayı içine alan file şeklindeki çok işlevli bu vazolar; istenirse bir saksıya, mumluğa, hediye paketine

dönüşebiliyor ya da şarap şişelerinin kılıfı olarak kullanılabiliyor. 2004 yılında Koichi Suzuno ve Shinya Kamuro tarafından kurulan Torafu Architects tasarıma olan mimari yaklaşımlarıyla tanınıyor. İstanbul’un kendilerine ilham veren bir şehir olduğunu söyleyen Shinya Kamuro, serginin, İstanbul için özel bir çalışma olduğunu belirtiyor.



Tasarımseverler... Geçenlerde bir yerde okudum, tasarım öylesine popülerleşmiş ki Google’da tasarım (design) sözcüğü tanrı (god) ve seks (sex) sözcüklerinin toplamından daha fazla giriye sahipmiş! Kontrol ettim, doğru çıktı. Mühendislik (engineering) ve mimarlık (architecture) gibi komşu disiplinler için durum nedir diye baktım, sonuç yine benzer... Bu ikisinin toplamı tasarım için yapılan girinin üçte birine dahi ulaşamıyor. Aynı sözcükleri (Allah, tasarım, seks, mühendislik, mimarlık vb.) Türkçe olarak arattığınızda da sonuçlar hemen hemen aynı. Buradan nereye gelmek istiyorum? Aslında mesele malum; tasarımın aşırı popülerleşmesi ve giderek bir anlam çökmesine doğru sürükleniyor oluşu. Tasarımı mesleki ya da evrensel referans noktaları olmaksızın herkesin kafasına göre, işine geldiği gibi tanımlayabiliyor oluşunun getirdiği bir anlam genişlemesinin bir ürünü bu popülerlik. Tasarım, bir yandan yaratıcılık ve onunla özdeşleşen her şeyin demokratikleşmesi ya da “halka inmesinin” bir göstergesi olabilirken diğer yandan iktisadi ve kültürel elitizimin en keskin ve tavizsiz taşıyıcılarından birisi haline de gelebiliyor. Hal böyleyken tasarımın zaten henüz tam oluşturulamayan bir kavramsal tutarlılığı sürdürebilmesi de giderek zorlaşıyor.

HAZİRAN 2011 - XXI 16

TASARIMIN ÖTE YANI...

Son 10-15 yıllık hızlı popülerleşme döneminin yeni sayılabilecek olgularından birisi tasarım alanına yeni bir paydaş türünün daha rücu etmiş olması. Bu yeni paydaş; “tasarımsever”. Şimdilik daha çok gazetelerin magazin, “cemiyet” ve alışveriş eklerinde tek tük rastlanan ve daha çok tasarım girdisi yüksek lüks ürünlere eğilimi olan küçük bir grubu tanımlamak için satır aralarında kullanılan bir terim bu. Herkesin aşina olduğu “sanatsever” ile kurulmak istenen anlamsal ilişki gayet açık. Tasarım yapmayan, hayatını dolaylı ya da dolaysız olarak tasarımdan kazanmayan ama “tasarım seven” yeni bir gruptan bahsediyoruz. Bu, bildiğimiz aklı başında ve kesesine göre optimum kalit-fiyat-tasarım bileşiminin peşindeki rasyonel satın alıcı ya da kullanıcı olmadığı gibi; sadece ürünün tarzına hayran kaldığı ya da markasına bayıldığı için o ürünü fiyatından bağımsız olarak her koşulda alabilen müşteri tipolojisinin de ötesinde bir oluşum. Aslında tasarımı “21. Yüzyılın Sanatı” olarak algılayanlar için bu grubun mevcudiyetinde şaşıracak fazla bir şey yok. Sonuçta adına müzeler kurulan, sergiler, haftalar, bianeller düzenlenen, müzayedeler yapılan bir alanın kendisine özgü bir sempatizan grubu toplamasından daha doğal ne olabilir ki? Zaten yıllardır yapılan tüm tanıtım çabaları tasarımı topluma anlatabilmek için değil miydi? Olumlu tarafından bakıldığında, bir kategori olarak tasarımseverliğin ortaya çıkmış olması tasarım camiası için sevinilecek bir olgu gibi görünüyor. Nispeten parası pulu çok, boş vakti bol yeni bir müttefikten kim şikayet edebilir ki? Belki, sayısı giderek azalan cinsten bir iki “endişeli modern”...

ALPAY ER

www.tasarim.itu.edu.tr

Henüz kapsamlı bir sosyolojik analizi yapılmadığı için, tasarımseverin kim olduğu, motivasyonları, tasarımı algılayışı vb. üzerine kelam etmek kaçınılmaz olarak spekülatif kalacak. Öte yandan konunun güncelliği ve İKSV’nin Tasarım Bienali’nin de katkısıyla önümüzdeki dönemde çok daha fazla gündeme geleceğini

düşündüğüm için, bu riski de göze alarak bir eskiz denemesinin cazibesine teslim oluyorum. Öncelikle tasarımseverliğin sanatseverlikle pek çok düzeyde benzerlik taşımasının yanında, bazı önemli farklılıkları olduğunu düşünüyorum. Gelir düzeyi olarak tasarımseverlerin sanatseverlerle benzer bir profile sahip olduklarını varsayabiliriz. Ancak kültür ve eğitim düzeyi ele alındığında tasarımseverlerin sanatseverler gibi nispeten homojen bir grup olmayıp çok daha geniş bir skalada çeşitlilik sergiledikleri söylenebilir. Aynı durumun bu yeni grubun motivasyonları için de geçerli olduğu kanısındayım. Tasarımın çağdaş sanatın bir uzantısı ya da “yeni sanat” şeklinde algılanmasına dayalı bir motivasyonun mevcut olduğu aşikar. Zaten bu motivasyonu paylaşanlar tasarımsever ve sanatsever kümelerinin de kesişimini oluşturuyorlar. Müzede sunulduğuna ve adına bienal düzenlendiğine göre “tasarım sanat olmalı” ya da en azından “sanat gibi bir yüksek kültür ürünü olmalı” şeklinde düşünen küçük bir grup bu. Aslında beklenen bir tavrı sergilerler. Bu anlamda orijinal olmadıkları gibi, batıdaki benzerlerini gecikerek izliyor oluşları bağlamında sıkıcı oldukları bile söylenebilir. Tasarımseverleri asıl ilginç kılanlar ise bunların dışında kalanlar. Bunların ortak özellikleri tasarımla ilişkilerinin her daim şahsi bir nitelik taşıması, gayet derin bir tutku içermesi ve bu tutkunun hemen her zaman abartılı bir şekilde ifade edilmesine karşın, ne hikmetse tasarım kültürü konusundaki bilgi ve birikimlerinin bir türlü vasatı aşamayıp yüzeysellikten malul olması. Bununla birlikte, bir tasarımsever için “tasarım” ister ürün, ister söylem düzeyinde olsun her zaman kişiliğinin dışa yansımasında başat bir rol oynamalı. Bazı tasarımseverler kendilerini kendilerinden başkasında olmadığına ve olmayacağına inanmak istedikleri soyu sopu belli tasarım ürünlerinde bulurlar. Onları izleyerek, satın alarak, kullanarak, üzerlerinde ya da evlerinde sergileyerek kendilerini toplum içinde var ederler. Ama hepsinin de bu kadar naif olduğu söylenemez. Tasarımseverliğe belli bir sosyal statü kazanmak için bel bağlayanlar olduğu gibi, son dönemde giderek yükselen tasarım söyleminin yarattığı ranttan ticari olarak sebeplenmek amacıyla ve hatta politik bir istikbal için tasarımserverliğe soyunanlar dahi mevcut. İster sanayici ve bürokrat, ister gazeteci vb. olsun bu gruptakiler günlük asli pratiklerinde tasarımın yeri çok sınırlı da olsa, ağızlarından tasarım sözcüğünü düşürmezler. Hatta tasarımın bizzatihi sözcülüğüne dahi soyunurlar! Görüldüğü gibi tasarımsever belli ortak karakteristiklere sahip olmakla beraber, motivasyonları açısından gayet zengin bir çeşitlilik sergiliyor. Özellikle tasarım sevgilerinin kökeninde ticari ya da politik anlamda pragmatik nedenleri olan tasarımseverlerin “sevgisi” öylesine yoğun ki, zaman zaman onların tasarımı, hayatını bizzat tasarım yapanlardan ya da tasarım sektöründeki diğer alanlardan kazananlardan çok daha fazla bildiklerine ve hatta sevdiklerine inanmak zorunda hissedebilirsiniz kendinizi. Hatta bir tasarımcı olarak mesleğinizi niçin onlar kadar sevmediğinizi sorgulamaya bile başlayabilirsiniz. “Tasarımseverlerin bu yoğun sevgilerinde tasarımcılara da yer var mıdır?” diye sorarsanız eğer; elbette az sayıdaki bazı şanslı meslektaşlar bu “sevgi” patlamasından nasiplerini alıyorlar ama tasarımseverlerin uzmanlık sahibi bir meslek grubu olarak tasarımcılarla özel bir muhabbetleri olduğuna dair fazla da bir şey yok ortada. En azından şimdilik...



ZAMANI BİLMEK No:3 Design ortaklarından Efe Urgunlu tarafından tasarlanan butik otel, iç mekan düzenlemesinde zamanı baz alıyor. Efe Urgunlu, İrem Amber Ünlü ve Canan Toygar ortaklığında kurulan No:3 Design'ın karakterini, üç iç mimarın farklı zevklere, bakış açılarına ve yaklaşımlara sahip olması oluşturuyor. Efe Urgunlu tarafından tasarlanan ve Beyoğlu'nda konumlanan Asmalımescit Butik Otel’in tasarımında mekanın yaşamış, hatta hala yaşıyor olmasından yola çıkıldı.

Aynı anlayışla iki tip oda tasarlandı. Yuvarlak odada brüt beton duvarlar, siyah tül perdeler, pirinç rustikler, cibinlikli yatakla daha mistik bir hava hakim. Yatak başındaki özel tasarım pirinç aydınlatma sayesinde otel misafirleri geçirdikleri günleri sayabiliyorlar. Uzun odada ise yumuşak hatlı açık renk mobilyalarla, eski İstanbul resimleri kullanıldı. Daha aydınlık kılmak için tavan beyaza boyandı ve tüm aydınlatma tavandan yapıldı. Kalınan günün hangi gün olduğunu gösteren aydınlatma da, odanın rustikleriyle ve tavan çıtalarıyla uyumlu, siyah profillerden oluşuyor. Odanın sonunda bulunan doğal ahşap kapıdan, banyoya geçiliyor. Doğal taş küvet ve lavabo, pirinç aynalar ve nostaljik bataryalar otelin genel atmosferini banyoda da devam ettiriyor.

HAZİRAN 2011 - XXI 18

güncel

Binanın tarihi dokusunu vurgulamak projenin başlangıç noktasıydı. Otelin lobisinde müşterileri Tünel’e dair bir metin karşılıyor. Tuğla tonoz tavanları belirginleştirmek için hafif ama sık spotlar yerleştirildi, zeminde doğal lamine parke ve karo mozaik, oraya ait olduğunu hissettiren mobilyalar ve indirekt aydınlatmalar kullanılarak, mekanda sıcak ve nostaljik bir hava yaratıldı. Doğal ahşapların oluşturduğu bankoya, eski tip bavullar yerleştirildi. Duvar kaplamaları, mekanın detaylarını ön plana çıkarabilmek için olabildiğince

sade düşünüldü. Otelin barı da lobi gibi, sadeliği ve malzemesiyle ön planda.

otel adı: Asmalımescit Butik Otel iç mimari tasarım: İç Mimar Efe Urgunlu proje ekibi: İç Mimar Canan Toygar, İç Mimar İbrahim Vural proje alanı: 8.000 m2 proje tarihi: 2010 proje oda sayısı: 30



EL YAPIMI Vinkara firmasının yeni kurumsal kimlik çalışmaları tasarımcı Ela Cindoruk ve Yılmaz Aysan tarafından gerçekleştirdi. Ela Cindoruk,Yılmaz Aysan 2010 yılının Haziran ayında başlayan Vinkara firmasının kurumsal kimlik çalışmaları, yaklaşık 10 aylık bir hazırlık sürecinden sonra sonuç vererek raflarda yerini almaya başladı.

HAZİRAN 2011 - XXI 20

güncel

Tasarıma Vinkara bağları gezip, şarap üretimini yakından izledikten sonra başladık. Ambalaj tasarımlarında daha çok el işçiliğiyle üretilen şarabın bu zanaat duygusunu vurgulamak istedik. Öncelikle firma logosunu baştan ele aldık. Mevcut tipografiyi koruyarak firmanın sloganıyla bütünleştirmeye karar verdik. Sadece özel durumlarda ya da yemeklerde değil, şarabın günün ya da gecenin her anında içilebileceğinin altını çizen “Şimdi tam Vinkara zamanı :)” sloganı, Ömer Hayyam’ın bir şiirinde de yer alan “Şimdi tam zamanınıdır, sevgilim, şarabı kadehlere doldurmanın” mısrasından esinlendi. Dış satımı ve Amerikan pazarını hedefleyen firma, bu mısrayı logosunda İngilizce kullanmayı tercih etti.

Etikette kullanılan el yazısını bir önoloğun el yazısı olarak hayal ettik. Kurguladığımız hikayeye göre, önoloğumuz binbir zahmetle yaptığı şarapları tadıyor, eğer şarap yeterince kıvama gelmiş ise, çevresinde bulabildiği herhangi bir kağıda kendi el yazısıyla üzüm, rekolte gibi bilgileri not ettikten sonra altına "bu şarabın kalitesini onaylıyorum" anlamında damgasını basıyor ve şişeye yapıştırıyor. Aktarmaya çalıştığımız duygu el yapımı şaraba el yapımı etiket oldu. Firmanın da yeni kurumsal kimlik anlayışı doğrultusunda, klasik Fransız ve İtalyan etiketlerine özenmeyen, süslemeye kaçmayan, kendi alçakgönüllü tavrını ortaya koyan ama yaptığı işte de iddiali ve kendine güvenen bir yaklaşım yakalamaya çalıştık. Bu, kaliteli şarabı ulaşılabilir kılmayı hedefleyen firmanın vizyonuyla uyumlu bir tavır oldu. Firma için mevcut tüm markalardan farklı bir duruş ortaya çıkarmaya çalıştık ve tüm Vinkara ambalajlarının ortak bir dil taşımasıyla da bir "aile" sinerjisi oluşturmayı, bu sinerji ile marka bilinirliğini artırmayı hedefledik.



MAHALLE SERİSİ, YA DA? Sokaklardan yavaş yavaş eksilmekte ve yerini mega bakkallara bırakmakta olan esnaflık, modası geçmiş ve tasfiye edilmesi gereken bir alışveriş kültürü müdür?

HAZİRAN 2011 - XXI 22

güncel

Kentler sahip oldukları “insani” değerleri günden güne yitiriyor. Binlerce konutlu, yemeli-içmeli, kameralı-güvenlikli beton adalarda yaşamak; ya da çok prestijli çok modern çok akıllı gökdelen evlerde oturmak; aynı zamanda süper, ultra, mega bakkallar ya da binlerce metrekarelik dev AVM’lerden alışveriş yapmak bugünün Türkiye’sinde yükseltilen değerlerin başında geliyor. Toplumsal hayat makro ölçeklerin soyut, uzak ve kapalı büyüklüklerine ayrıştırılarak, neredeyse hapsediliyor. Oysa toplumsallık bu büyüklükler ile tam zıtlık içinde olan karma bir mikro dinamikler ağından beslenir: yakın komşuluk ilişkilerinin kurulabildiği mahallelerden ve mahalle esnafı gibi küçük yapılardan. Kentsel hayatta esnafın rolü büyüktür çünkü mahalleli olmak komşuluk kadar alışveriş kültürü üzerinden beslenir. Bakkal, kasap, manav, terzi gibi mahalle esnafları sokakların kimliğini ve hafızasını örgütleyen, insani ilişkilerin kaydedildiği önemli adres mekanlardır. Nesne algısına yeni bakış açıları kazandırmaya çalışan Ya Da Tasarım, “Mahalle Serisi” ile kentsel mekanda yitirmek üzere olduğumuz insani ölçeği, sıcak ve yakın ilişkileri hatırlatmaya ve fark ettirmeye çalışıyor. Manavın kese kağıdı, terzinin pelür kağıdı, kasabın yağlı kağıdı, bakkalların paket kağıtları, yorgancının sateni gibi toplumsal hafızada yer etmiş daha pek çok malzeme ile küçük esnafı konu ediniyor. “Mahalle Serisi” 10 farklı defter ve kullanılan 20 farklı malzeme ile mahalle dokusunu hissedilebilir bambaşka bir ölçeğe taşıyor. Tümü el yapımı defterler hakkında daha detaylı bilgi için www.yadatasarim.com Yukarıdan aşağıya: aktar, kasap, bakkal, yorgancı, züccaciye, manav, lokanta.



MARMARAY DEPREMİ İstanbul bir büyük deprem bekliyor. Bu depremin ne zaman olacağı tam olarak bilinmese de yeri, boyutu hakkında bazı öngörüler var. Tarihi konusuna da istatistik yöntemlerle ışık tutulmaya çalışılıyor. Ancak İstanbul’un bir süre sonra yaşayacağı bir “deprem” var ki, onun neredeyse saati, dakikası, yeri, büyüklüğü her ayrıntısı ile biliniyor. Yaptığım bu benzetmeyi hoş görmenizi dileyerek, bu yazıda Marmaray projesinden söz etmek istiyorum. Çünkü, hiç şüphe yok ki İstanbul Boğazı’nın altında gerçekleştirilen bu tüp geçiş projesi tıpkı bir büyük deprem gibi İstanbul’un bütün sahil şeridini, eski yerleşim yapısını yerle bir edecek, yeniden yapılandıracak. Boğaz Köprüsü’nün neredeyse on katı yolcu taşıyacak bu ulaşım projesi birkaç yıl içinde işletmeye alındığında kentin nasıl bir değişim yaşayacağı görülecek. Kentin tarihinde gerçekleştirilen en kapsamlı ulaşım projesinden söz ediyoruz. Bu “deprem”in nerede gerçekleşeceği de belli: Bundan otuz yıl önce tasarlanan proje kentin merkezinde yer alan eski endüstriyel ulaşım hattı üzerinde, en riskli yapı stoğunun bulunduğu bölgede gerçekleştiriliyor. Bu ulaşım projesi kentte kalıcı olduğunu zannettiğimiz birçok şeyi değiştirecek. Yeni kent merkezleri, yollar, caddeler oluşacak. Anayollar Marmara sahiline doğru uzanacak.

SORU İŞARETİ

Ancak bu insan yapısı “deprem”in önemli bir özelliği var: Eğer iyi yönetilirse kent için müthiş bir fırsat, kötü yönetilirse bir felaket oluşturacak. Zaten uzmanlar da “Deprem değil, imar biçimi öldürür.” diye boşuna demiyorlar. Öyleyse projeye biraz daha yakından bakalım: Marmaray projesinin 20. yüzyılın klasik kamu örgütlenmesi, mantığı, zekası ile yönetilmesi mümkün değil.

HAZİRAN 2011 - XXI 24

Marmaray bir ulaşım projesi olarak tasarlanmış olsa da kentselleştirilmesi gereken bir proje. Yani bu değişim bir kader gibi değil, kentte yaratacağı etkiler ile karşılıklı ilişki içinde yönetilmesi gereken bir özellikte. Marmaray gibi bir proje, her şeyden önce entegre, yani ilgili bütün kurumsal yapıları içine alan özerkleştirilmiş bir yönetim deneyimi gerektiriyor. Hatta alt merkezleri için de farklı proje yönetim modelleri denenmeli.

KORHAN GÜMÜŞ

Marmaray projesinin kentte yaratacağı yeni merkezlerin odağında yer alacak olan mimari yapılar “iş görsün, ihtiyaç karşılansın” diye tasarlanamaz. Elbette ki bu mimari, teknik açıdan iyi araştırılmış ve düzenlenmiş olmalı. Ancak projenin bütünü bir yönetim planı içinde çoklu bir profesyonel ortama açılmalı. Örneğin uluslararası bir mimari yarışma düzenlenmeli. Ancak bu da yetmez. Projelerin

programı mimari tasarım ile kentsel tasarım arasında olduğu kadar disipliner ayrımların ötesine geçecek bir akışkanlık kazanmalı. Son olarak Sayın Başbakan’ın geçenlerde “Bizi çanak çömlek diye beş sene oyaladılar. Halk hizmet bekliyor, bunlar halkı düşünmüyor.” sözünde ifşa ettiği gibi klasik kalkınmacı/inşaatçı gelişme modeli içinde görülmemeli. Uzmanlar, kültür insanları siyasetçilere farklı bir kentsel deneyimin kendi başarıları için ne kadar gerekli olduğu göstermeliler. Kültür mirasının korunmasını amaçlayanlar, bu projenin eski “Sovyetik” bir altyapı projesi olmadığına ilk önce kendileri ikna olmalı. Mimarlar, arkeologlar, restorasyon uzmanları projeye yalnızca kendi perspektiflerinden bakmak ve kendi bildiklerini temsil etmek yerine, daha yenilikçi deneyimler için hazır olmalılar. İşte o zaman “Marmaray depremi” İstanbul için önemli bir mimari deneyim olabilir. Bir sondaj yapalım: Şimdi bu merkezlerin mimari projesi kimler tarafından gerçekleştiriliyor biliyor muyuz? İnşaat şirketleri, teknokratlar tarafından gerçekleştirilen anonim mimari projeler, ne kadar başarılı olurlarsa olsunlar, yeterince özgün, deneyimsel, yaratıcı çözümler ortaya koyabilirler mi?




XXI'in 100. sayısı bugüne dek yaptıklarımıza geri dönüp bakmak, durduğumuz noktayı tariflemek ve bu noktadan ilerleyeceğimiz yolu hayal etmek için bize büyük bir fırsat sundu. Bu özel sayı için şimdiye kadar yer vermiş olduğumuz projelerden bir albüm yaptık ve bugüne dek bizimle birlikte olmuş, gerek projelerini gerekse fikirlerini paylaşarak dergide yer almış mimar ve tasarımcıların birbirlerinin işlerine yorum yazmasını istedik. Bu albümü hazırlarken dergide yer almış mimar ve tasarımcıların birer projeleriyle yer almasını öngördük. Bu albüme katkıda bulunan herkes, istediğini seçerek kısa notlarıyla zaten hakkında düşünmüş olduğu ya da gördüğü an zihninde bir iz bırakmış olan projelere dair izlenimlerini aktardı. Daha az görünür ya da doğaları gereği kamusallıkları görece zayıf olan ve bu nedenle de gezilip görülmesi zor projeler yorumsuz kalmış olsa da sonuçta elimizde çok sayıda görüşün paylaşıldığı bir albüm var. XXI olarak bu 100. sayıyla birlikte, bizimle ortaklaşa üretmek ve tartışmak isteyenlerin niteliğine ve sayısına bakınca ileride yapabileceklerimizin potansiyelini daha net kavrayabiliyoruz. Bu sayı bizim için bir derginin yalnızca sayfaları çevrilerek resimlerine bakılan tek yönlü bir iletişim aracı olmadığını, ancak kendi etrafında bir araya gelen kişilerle birlikte varolduğunun kanıtı oldu. Bugüne dek XXI'de projelerini, fikirlerini paylaşan ve 100. sayımıza yorumlarıyla katkıda bulunan herkese çok teşekkürler. XXI

100. sayıya yorumlarıyla katkıda bulunanlar a. defne önen, mimar, a-d4 adnan kazmaoğlu, mimar, adnan kazmaoğlu mimarlık ahmet tercan, mimar, norm mimarlık akın nalça, grafik tasarımcı, terminal desıgn alexis şanal, mimar, şanal mimarlık ali manço, mimar, manço mimarlık ali osman öztürk, mimar, a tasarım mimarlık alpay er, endüstri ürünleri tasarımcısı, itü aslı çiçek, iç mimar, robbrecht en daem archıtecten aslı şener, mimar, anonim istanbul atilla yücel, mimar, mars mimarlar ayşe coşkun orlandı, endüstri ürünleri tasarımcısı, kadir has üniversitesi aziz sarıyer, tasarımcı benan kapucu, endüstri ürünleri tasarımcısı boğaçhan dündaralp, mimar, ddrlp boran ekinci, mimar, boran ekinci mimarlık brıgıtte weber, mimar, brıgıtte weber mimarlık burak turgutoğlu, mimar burcu serdar köknar, mimar, anonim istanbul burçak madran, endüstri ürünleri tasarımcısı, tetrazon bülend özden, endüstri ürünleri tasarımcısı, bülend özden desıgn can yalman, endüstri ürünleri tasarımcısı, can yalman desıgn cem ilhan, mimar, tece mimarlık cem sorguç, mimar, cm mimarlık demirden desıgn deniz aslan, mimar, ds mimarlık derin sarıyer, iç mimar, derin desıgn dilgün saklar, mimar, tekeli-sisa mimarlık dürrin süer, mimar, m artı d mimarlık enise burcu karaçizmeli, peyzaj mimarı ertuğ uçar, mimar, teğet mimarlık evren aysev, mimar, açıkofis mimarlık fatih yavuz, mimar, onbir41 mimarlık fatmagül aslaner gegeoğlu, mimar, açıkofis mimarlık gökhan karakuş, mimar, emedya hakan tüzün şengün, mimar, itü haluk pamir, mimar, odtü hasan çalışlar, mimar, erginoğlu & çalışlar hasan okan çetin, mimar, onbir41 mimarlık hüseyin bütüner, mimar, bütüner mimarlık hüseyin kahvecioğlu, mimar, itü ı-am assocıates istanbul ipek yürekli, mimar, trafo mimarlar kadir karakoç, mimar, zambak mimarlık kerem yazgan, mimar, yazgan tasarım mimarlık kilit taşı tasarım korhan gümüş, mimar kurtul erkmen, mimar, kg mimarlık luca orlandı, mimar, itü mehmet emin çakırkaya, mimar, tekeli-sisa mimarlık mehmet kütükçüoğlu, mimar, teğet mimarlık mert eyiler, mimar, mema mutlu çilingiroğlu, mimar, mutlu çilingiroğlu mimarlık nevzat sayın, mimar, nsmh nurbin paker, mimar, itü orhan ırmak, endüstri ürünleri tasarımcısı, orhan ırmak tasarım sait ali köknar, mimar, itü salih küçüktuna, mimar, uras+dilekci mimarlık serter karataban, mimar, fores mimarlık şule koç, endüstri ürünleri tasarımcısı, şule koç desıgn tamer nakışçı, endüstri ürünleri tasarımcısı, studıo nakışçı tuçe yasak, endüstri ürünleri tasarımcısı


Avanos 5D Anayasa Mahkemesi Binası mono mimarlık, temmuz-ağustos 2009

a. defne önen / a-d4, aralık 2010 - ocak 2011 fatmagül aslaner gegeoğlu “Malzemenin hakkını veren, daha önemlisi malzemenin hakkını arayan, mimari anlamda “dürüst” bir yapı. Tasarım sürecine tanıklık ettiğim Avanos 5d Projesi’nde, Defne Önen’nin bu anlamda taviz vermeyen yaklaşımını tebrik ediyorum.” sait ali köknar “Geleneksel olanı çağdaş malzeme ve formlar kullanılarak yeniden üretilebilmenin hem mümkün hem de yarattığı etki açısından gerekli olduğunu haber veren yapı, bağlamla ilişkilenirken zor kurulan bir denklemi sağlamayı başarıyor: benzemeye çalıştığın şeyin bir kopyası olmadan kendin olmak, kendin olurken yabancılaşmamak.”

100. Sayı özel

İstanbul Serisi ambalaj tasarımı orhan ırmak tasarım, eylül 2007

enise burcu karaçizmeli “Ambalaj tasarımının da ürün tasarımı kadar önemli olduğunu kanıtlayan bir proje. Faruk Malhan'ın İstanbul serisi cam bardakları için tasarladıkları ambalaj da ürünün tamamlayıcısı niteliğinde.”

Bembeyaz Bardak Serisi oya akman, nisan 2008

HAZİRAN 2011 - XXI 28

aziz sarıyer “Bembeyaz Bardak Serisi, içkilerin geçmiş tarihlerde toprak kaplardan içilmesi gerçeğinden yola çıkılarak tasarlanmış, bu günün yüksek teknolojisini kullanarak porselenden imal edilmiş olan bu ürün serisi, innovatif düşünce, yeni malzeme ve teknik farklılığıyla ve de fonksiyon değerleriyle üstün tasarım niteliğini hak ediyor.” can yalman “Oya'nın Bembeyaz Bardak Serisi'ne ilk görüşümde bayılmıştım. Zaten sevdiğim ve arzuladığım viski bardaklarını yapıyordu ama bu beyaz porselenler inanılmaz yenilikçi ve sıradışı bir yorum oldu benim için. Beyaz, saf, ince, narin dokulu ve yarı saydam olmaları harika bir denge yaratıyor ürün ve fonksiyon arasında.”

cınemapınk - sankopark avm bülend özden desıgn, temmuz-ağustos 2009

kilit taşı tasarım “Bembeyaz; hislerinizi uyandıran, tüyleri diken diken edecek farklı bir deneyim sunuyor. Üretim yöntemindeki yenilikçi arayışı, tasarım kalitesi, porselenindeki muhteşem inceliğin verdiği transparanlık Bembeyaz’ı farklı bir yere konumlandırmamız için yeterli. Oya Akman’ın projesini sahiplenişi ve yerel üreticileri, çevreyi önemseyerek hayata geçirişini, adanmışlığını ve özenini örnek alıyoruz.”


100. Sayı özel

evotelev

eren talu mimarlık, haziran 2005 mehmet kütükçüoğlu “Dolu boş dolu boş.” tamer nakışçı, eylül 2010 akın nalça “Tamer Nakışçı'nın Kale için tasarladığı yeni seramik serisi genç bir tasarımcının gelenek ile günümüz arasında ilginç bir bağ kuruşunu yansıtıyor. Kullanıcıyı da oyuna davet eden ama prensipleri yaratıcısı tarafından belirlenmiş bu seri, bana Elhamra Sarayı'nda gördüğüm çinileri anımsattı. “Aynı denizin uçlarında” isimli bir sergide de Topkapı Sarayı ve Elhamra Sarayı arasında mimari düzeydeki şaşırtıcı benzerlikler sergilenirken iki ayrı coğrafyanın çini ve seramik sanatındaki paralellikler de kolayca görüleiyordu. M. Escher'in Elhamra ve Endülüs'ten aldığı ilhamla işlerinde yarattığı metamorfozları izleyebileceğimiz bir başka sergi de geçmişin üzerinden temellenen yepyeni bir sanatsal yola nasıl girilebileceğini gösteriyordu. Bu sebeplerle Can Yalman ve Tamer Nakışçı'nın tasarımlarını önemli buluyorum.” demirden desıgn “Bu oyuncu tasarımı seviyoruz. Her bir bireyin içerisindeki yaratıcı kişiliği ortaya çıkartıyor ve hayatımızı renklendiriyor. Dot’ın optik yansımalarını özellikle beğeniyoruz.”

open

atilla kuzu, temmuz-ağustos 2010

bostancı'da apartman

çinici mimarlık / can çinici, ekim 2010 boran ekinci “Can’ın bu kadar sade ve basit bir şekilde esası tasarlayabilmesi gerçek bir yetenek. Tebrik ederim.” kurtul erkmen “Prizma apartmanı bütünden detaya mükemmel bir fikir birliği içinde tasarlanmış. Saldırgan olmayan, mütevazi ve kesinlikle rafine bir çözüm / sonuç sunmuş Can Çinici.” mehmet kütükçüoğlu “2 katta 1.”

kerem yazgan “Kale için Tamer Nakışçı’nın tasarladığı Cube&Dot koleksiyonunun esnek bir sistem tasarımı olduğunu düşünüyorum. Bütünü kaybetmeden farklı mekanlara göre çeşitlenebilen parçaların bir araya geliş kurgusu olasılıkları arttırmakta ve geleceğin tasarım anlayışına ışık tutmaktadır.” orhan ırmak “Tasarım özgürlüğü sunan bir tasarım… Tamer Nakışçı’nın Cube&Dot serileri, banyoları çok daha hareketli ve kişiselleştirilebilir kılıyor.”

29 XXI - HAZİRAN 2011

cube&dot


ıbtech

cm mimarlık / cem sorguç, nisan 2010

float

defne koz, aralık 2008

lüleburgaz yıldızları futbol akademisi

HAZİRAN 2011 - XXI 30

100. Sayı özel

ddrlp / boğaçhan dündaralp, mayıs 2011

enise burcu karaçizmeli “Lüleburgaz Belediyesi'nin desteğiyle tasarlanmış bir proje olması itibariyle kamu projelerine ilham kaynağı olacağını düşünüyorum. DDRLP'nin özenli detayları ve mimari diliyle birleşen projenin, tamamlandığında Lüleburgaz'ın en önemli mimari örneklerinden biri olacağına inanıyorum.” hakan tüzün şengün “1950 tarihli siyah beyaz bir Arthur Leipzig fotoğrafında (Chalk Games) dokuz on çocuk asfalt üzerine beyaz tebeşirlerle çizilmiş desenler, oyun şemaları, rakamlar, uçaklar, gemiler, balıklar, kısaltma oldukları varsayılabilecek birkaç harften oluşan kodlar ve binbir türlü karalama arasında muhtemelen yeni icat edilmiş, dumanı üzerinde oyunlar oynarken görülürler. Aynı o fotoğraftaki gibi, çoğunlukla inşa etmek kıskacına sıkıştırılmış mimarlık edimini, yapı kurmak açık parantezi içinde gören bir ofis olarak DDRLP de aynı Leipzig'in Tebeşir Oyunları gibi mimarlık işini bir bina inşasından çok bir yapı kurmak olarak görüyor sanki. Ve giderek netleşen bir biçimde, fikr-i takibin yapının bizzat inşasından kıymetli olduğu bir dünya için mimarlık yapıyor gibi. Parçaları sökülüp takıldığında bile bütünle kurduğu ilişkide tasarlanmış boşluklar bırakan bir 'oyun' inşa ediyor.” sait ali köknar “Ülkedeki kamu kurumlarının iş bitirici politikalarına, yakışıksız kamu ihale mevzuatlarına, bir türlü arası ısınmayan buz tutmuş politikacı uzman ilişkilerine rağmen; iyi ve fikir dolu bir yönetici ile işini sadece meslek olarak değil entelektüel bir uğraş olarak da gören bir mimari ofisin takım çalışmasıyla ortaya çıkmış. Yapı, incelikle oluşturulmuş programı, kentle kurduğu ilişkisi, peyzajı, teknik çözümleri ve sürdürülebilir mimarisi yanında, bu verimli işbirliği sayesinde de hatırlanacak.”

tçmb teknik ve endüstri meslek lisesi

db mimarlık & tece mimarlık bünyamin derman ile tülin hadi & cem ilhan, mayıs 2010 ali manço “Yerinde deneyimleme ve öyküsünü tasarımcılarından dinleme olanağı bulduğum bir proje. En çarpıcı bulduğum yönü, hiçbir referans noktasının henüz bulunmadığı kent çeperindeki ıssız konumunda, topografya ile kurulan ilişki ve okulun niteliğine gönderme yapan çıplak beton yüzeyler ile “anlamlı” kılınmış bir yapı oluşu. Kısıtlı yatırım bütçesinin malzeme seçimlerindeki zorlamalarının, yaratılan iç hacimlerin zenginliği ile başarıyla dengelendiği, öğrencilerin kullanımı ile canlanacak, yaşanacak, ilerde de mezunlarının belleklerinde yer edecek bir eğitim yapısı.” ali osman öztürk “Arazi kullanımının çok iyi bir örneği. Malzemenin gücünü hissettiren mekanlar düzeni.” dilgün saklar “Bulunduğu bölgede peyzaj alanı ifadesi oluşturması amaçlanmış ancak çevresinden ayrışan, az katlı teraslı, avlulu hacımleriyle,brüt, yalın ve güçlü bir mimari… Gün ışığının kullanımıyla etkileyici mekanlar yaratılmış, aynı zamanda sukunet hissi uyandıran güzel bir eğitim yapısı...” mehmet emin çakırkaya “Günümüz popüler yaklaşımlarının aksine, yalın, düz formlar ve çıplak betonla dahi etkileyici mekanlar yaratılabileceğini ortaya koyan çağdaş bir yapı.”


güneşli kule

suyabatmaz demirel mimarlık, nisan 2010

inci mutlu-mutlu+mılano desıgn studıo, nisan 2005

nevzat sayın “Güneş altında bir kule: Dikey bir plaj gibi görünüyor.”

100. Sayı özel

softcube

şule koç “Tüm hacminde kurduğu dolu-boş dengesini doğal olan ve olmayan üzerine de başarıyla sürdürebilmiş bir proje. Binalarda verimliliğin, enerji analizleri dışında bir iş ortamı olarak çok daha insan doğasına yakın ve üretken olabildiği bir yapı.”

31 XXI - HAZİRAN 2011

gümüş bloklar

hüseyin bütüner-hilmi güner, eylül 2003 hasan okan çetin “ODTÜ Teknokent'in ilk yapılarındandır Gümüş Bloklar. Sarı büyük bir saçakla vurgulanan giriş aksı, yapı boyunca uzanan tonoz çatısı, güney cephede farklı mekansal büyüklüklere ve çalışanlar için alternatif açık alan kullanımına olanak sağlayan teras düzenlemesi, yapının her iki cephesinde kendisini hissettiren rampaları ve dış mekan-iç mekan sürekliliğini barıdıran dolaşım kurgusu ile belleklerimizde yer etmiştir.”

otis istanbul genel merkezi

şanal mimarlık alexis & murat şanal, nisan 2010 kurtul erkmen “Rasyonel içinde irrasyonel kavramının iyi bir örneği. Mevcudun sert konturlarına müdahale etmeden iç mekan başarılı kaydırmalar içeriyor. Heyecan verici mekanlar yaratma adına çok akıllıca.”

kuum

gad / gökhan avcıoğlu, ekim 2008 ali osman öztürk “Bodrum’un beyaz kutularının ötesine geçen ezber bozan yapılar grubu… Değişen yüzyıl, değişen yaşam, değişen insanı yansıtan “yerleşim”... Güzel bir silüet, yeniçağdan fısıltılar…” dürrin süer Yerel mimariyi ve dokuyu koruma amaçlı oluşturulan “yönetmelik tipolojisi”nin yarattığı doku içinde özgün ve çağdaş mimari kimlik oluşturulmuş.”


getirdiği medeniyetle Ankara’ya uçakla gitme isteği veren yer.” evren aysev “Bir Ankaralı olarak, bugüne kadar gördügüm en iyi detaylandırılmış, mekansal kaliteleri üst düzeyde, kurgusu sağlam, iyi işleyen ve insana mutluluk veren havaalanlarından birinin kendi şehrimde olması ile gurur duyuyorum. Gücünü netliğinden ve sadeliğinden alan, açıldığı günden beri Ankara yolculuklarıma keyif katan bu ustaca tasarlanmış yapının mimarlarının ellerine sağlık fatih yavuz “Esenboğa Havalanı kullanıcılarına arzuladıkları kullanım rahatlığını ve mekansal sürekliliği sunabilmesi anlamında oldukça başarılı bir yapıdır. Aynı zamanda bu tip yapılarda çok da alışık olmadığımız su öğesinin kullanımı ve doğal ışık kullanımındaki başarı, hızlı yaşam biçimine gönderilmiş huzurlu bir cevap gibidir.”

esenboğa havaalanı

essa /ercan çoban, suzan esirgen, süleyman bayrak, ahmet yertutan, aralık 2006

HAZİRAN 2011 - XXI 32

100. Sayı özel

ali osman öztürk “Hayatımı kolaylaştıran, moralimi yükselten bir yapı… Mimarın insan yaşamına neler katabileceğine ait çok iyi bir örnek. Ferah, aydınlık, güzel bir iç enerjisi var. Yay form, algıların yumuşak değişimini hissettiriyor.” atilla yücel “Sade, net işlevsel çözümü aynı sadelikte detaylarla okunaklı ve rasyonel bir yapısal bütüne kavuşturan nitelikli bir mimari. Havaalanının kamusal ve strüktürel ölçeğinin boyutsal gerekliliklerini karşılayan iç mekan, ışıklılığı, bölümlenmesi, iç peyzaja gösterdiği özen ile huzurlu ve sükunet verici olmayı da biliyor. Havaalanının akışkanlığını, hareketin hızını ve etkinliği mimari ve psikolojik endişelerden taviz vermeden sağlayan bir tasarım. Giderek yoğunluğu artan hava yolculuğu bağlamında, başkent Ankara’yla temas noktasında etkin ve çağdaş bir ilk mekansal deneyim ortamı, etkili ve düzeyli bir imge.” boğaçhan dündaralp “Esenboğa Havaalanı ile ilk karşılaşmamda beni boşluğu, ölçeği ve ıssızlığı ile deneyimlediğim pek çok havalimanından farklı bir algı içinde bırakmıştı. Yolcu hazırlık alanları ile apron bölgesini keskin biçimde ayıran ‘boşluğu’ ile bir havaalanı tipolojisinden çok alışveriş merkezi tipolojisinin havaalanına uyarlanmış hali gibi algılamıştım. Hareket üzerine odaklı bir yapı tipolojisinin, birikme ve görme odaklı tipolojiyle yanıtlanmasının ilginç sonuçlar doğurduğunu düşünmüştüm. Sonraki deneyimlerimle birlikte; hareket halindeyken yapı içindeki yaşantıdan çok, binanın kendisini ve materyalize ıssız yüzeylerini görmek, insanın birikmeden hızla yapıdan uzaklaşabilme durumu, seçilen malzemeler ile kurulan yabancılaşma ve büyük galeri boşlukları içinde insanın ölçeğinin kaybolması gibi gözlemlerim; bu yapıyı neden kendini gösteren, şık ama diğer taraftan da ıssız ve boş bir yapı olarak algıladığımı farkettirdi.” burçak madran “Şehre o kadar uzak bir havaalanı olmasına rağmen, yeni binasının

haluk pamir “Yeni Esenboğa Havaalanı Terminal Yapısı ilk yapıldığında, Ankara'nın, abartılı ölçekte olmadığı için kimseyi korkutmayan, içindeki ilişkiler bakımından herşeyin kolay olduğu eski havaalanımızı kaybettik diye çok korkmuştuk. Aslında kaybettiğimiz havaalanının mimari anlamda hiçbir özelliği yoktu ve bu yüzden de mutsuzduk. Yeni yapıyı ilk defa gördüğümde ise mutluluktan hipnotize oldum diyebilirim. Hem kentsel tasarım açısından çok etkileyici bir kurgusu vardı, hem mimari açıdan her detayın yavaş yavaş tadının çıkarılması gerekiyordu, hem de bir önceki yapının bütün insani ilişkileri ve insani ölçekleri (yeni yapı eskisinin altı misli olmasına rağmen) ilgili her özelliği ile bu yeni yapıda çok daha anlamlı bir şekilde üretilmişti. TAV’ın Ankara sorumlusu mimar bayana “Burada çaylar, davetler düzenleyin, çünkü yeni kentliliğin özellikleri burada, hem Ankaralı hem küresel, herkes görmeli.” demiştim. Fakültemize gelen her yabancı misafirden, havaalanı yapısının hasan okan çetin “Newsweek Türkiye "Umut Veren 100 Şey" listesinde 22. sıradadır Esenboğa Havalimanı... Ankara için güzel bir başlangıçtır, akıllarda kalıcı bir veda olduğu kadar... Kendi çizgisine yakışmayan yapmacık makyajlı bir yolun tutup getirdiği son duraktır. Sınırlarına girdiğiniz andan itibaren mesafeli ama bir o kadar da samimi karşılar sizi. Herşeyi elinizin altında bulur, mekana bırakırsınız kendinizi. O çoktan planlamıştır sizin için yapılacakları. Siz yolunuzu bilirsiniz, yolcu oldugunuzu hissedersiniz. Gelip geçen olursunuz, o ise orada bilinçli bir kalıcılıktadır.” hüseyin bütüner “Çok sık kullandığım için inceleme ve deneyimleme fırsatı bulduğum yapıda geliş katı, bagaj alma mekanı gibi bölümlerin alışılagelmiş uygulamanın dışında bir mekan kalitesine sahiptir. Giden ve gelen katlar arasında görsel bağ kurulabilmesi havaalanı terminal yapıları için oldukça önemli bir katkıdır.” mehmet kütükçüoğlu “Bilgisayar yokken bu büyük yaylar nasıl çiziliyordu?” nevzat sayın “En çok granit kullanılan mekân unvanını hak ediyor. Temiz, geniş, ferah. Havuzun kenarındaki güvercinleri çok seviyorum.”


gökyüzü gibi şu çocukluk hiçbir yere gitmiyor topaz restoran koray özgen, haziran 2008

nurbin paker “Kurumsal kimliği tasarıma, tasarımı kurumsal kimliğe aktarma becerisinini abartıya kaçmadan şekillendiren bir yaklaşım. Tasarımdaki bu sadelik ve minimal yaklaşım, İstanbul'un eşsiz manzarasına yoğunlaşabilmeyi daha da kolaylaştırıyor.”

odtü modelleme ve simülasyon araştırma yazgan tasarım&burak turgutluoğlu, mart 2010

boran ekinci “Dıştaki narin konstrüksiyonların kütle kurgusunun renk kullanımlarıyla bir araya gelmesi… Geliş şekli… Tek kelime ile bravo.” fatih yavuz “Tasarım sürecinin de bir sisteme oturtularak yapı program bileşenlerinin iç içe geçmiş bantlar şeklinde ayrıştırılması ve bir grid tarafından organize edilerek sürekliliğin üçüncü boyuta da taşınması, problem çözümünün de tasarlanması anlamında oldukça değerlidir. Yapının çevresindeki yeşil doku ile bütünleşmeye çalışırken aynı zamanda kendini ortaya çıkarma çabası ise tasarımdaki ustalığının ince bir mesajı niteliğinde olmuş.”

istanbul serisi

faruk malhan, temmuz-ağustos 2006 a. defne önen “Göze, ele, dudağa, dile hitap eden; geleneksel Türk kültürününün belki biraz fazla hassas ama 'keyifli’ ve kalıcı bir güncel yorumu. Elinize sağlık.” alpay er “Faruk Malhan’ın İstanbul Serisi birkaç düzeyde değerlendirmeyi hak eder. Bunların başında şüphesiz tasarımcısının 1970’lerden beri sürdürdüğü tasarım anlayışındaki kırılmanın ilk ve en belirgin göstergesi oluşudur. Bu sadece objeye dair bir ölçek meselesi değildir. Tasarımcısının tavizsiz bir modernist ve evrenselci idealizmle şekillenmiş tasarım anlayışının "yerel" olanla barışması diyebileceğimiz bir kritik dönemin ürünüdür. Piyasaya çıktığı tarih açısından bakıldığında, özellikle çay bardağı bir “sürpriz” değildir aslında. Gelenekle, yerelle ve hatta geçmişle, tarihle "uzlaşmak" 2000’lerin ilk on yılında gözlenen baskın bir tasarım anlayışıdır ve çok sayıda örneği mevcuttur. Ürünü ilginç kılan Türkiye’de modernist tasarım anlayışı ile neredeyse özdeşleştirilen tasarımcısının çizgisindeki değişikliğin bir göstergesi olmasından ibaret değildir. Biçimsel ve işlevsel nitelikleri dikkat çekicidir. Daha sonra pek çok tasarımcının tekrar tekrar yorumlayacağı çay bardağının ilk ve muhtemelen en iyi “yeni” örneğini İstanbul Serisi’nde buluruz. Malhan’ın yerel olanla “ilk” karşılaşmasını başarılı kılan ise hala modernizme olan sadakatidir dersek yanlış olmaz. Çay bardağı tipolojisinin ince bel ile akıllara kazınan biçimsel karakterini modern, akılcı bir geometri ile yorumlaması, bardağın kaidesi ile tabağın işlevsel ve biçimsel olarak ilişkilendirilmesi ürünü bir “çay bardağı” olarak geleneksel tipolojiden olduğu gibi, benzer ardıllarından da pozitif anlamda ayırır. Son on yıldır çay bardağının Türk tasarımında "tarih" ve "gelenek" ile kurulan ilişkinin başat örneği olarak sunulması ise ironiktir ve başlı başına bir değerlendirmeyi hak eder.” benan kapucu “Geleneksel bir ürüne, tasarımcı elinin değdiği en değerli yorumlardan biri. Geniş kitleye ulaşması, benimsenmesi ve neredeyse yeniden “anonimliğe dönmesi” ürünün başarısının önemli göstergesi bence.” burçak madran “Yurtdışına şık ve geleneksel ne hediye götürebilirim derdine son! Yanında bir paket Rize çayıyla…” evren aysev “Zarif, basit, hınzır, modern, zamansız. Geleneksel bir alışkanlığa zamanın ruhu nasıl katılır?” hasan çalışlar “Ben çay içmem. Hiç içmedim, tadını sevmem, içim burulur. Ama bu çay bardaklarını görür görmez aldım. Hatta her yere hediye götürmeye başladım. Yerellik ve modernlik sorununun basit bir bardak düzleminde bu kadar iyi ve rafine çözülmesi karşısında neredeyse çay içer olacaktım. Arkasından gelen rakı bardaklarını ise içindekine olan sevgimle daha da çok kullanır ve sever oldum.”

33 XXI - HAZİRAN 2011

burçak madran “Dışından içerisiyle ilgili verdiği tek ipucu ışıklılık. Hem gece, hem gündüz… “Fine dining” için “fine design”

100. Sayı özel

mert eyiler / mema, kasım 2010


kanyon konut ofis ve alışveriş merkezi

tabanlıoğlu mimarlık/jerde partnership ınt., kasım 2004

kanyon konutları iç mekan tasarımı brıgıtte weber-sevil peach, mayıs 2005

ali osman öztürk “İçinde vakit geçirmekten her zaman keyif aldığım ezber bozan bir yer. “İç”inde olduğunuzu hissettiren, sizi saran güçlü bir mekan. Sürprizli perspektifler sunan, hareketli formlar içinde akıcı mekanların kararlı duruşu…”

HAZİRAN 2011 - XXI 34

100. Sayı özel

brıgıtte weber “Kanyon, farklı kotlardan algılanabilen, eskinin alışveriş dokusu modern bir anlayışla yansıtan kendine özgü hareketli formu ve yapısıyla, kendi içinde yaşayan işlevleriyle, salt alışveriş merkezi olarak değil, sosyal bir buluşma alanı oluşuyla da en beğendiklerim arasında.” deniz aslan “Yüksek zevke teslim edilen, gittikçe törpülenen, içeriğini her geçen gün kaybeden yer.” nevzat sayın “Girebildiğim bir AVM. Yaz günü kuzeyden esen rüzgâr en iyi klimadan daha iyi. Kışını bilmiyorum.” tamer nakışçı İlk adım attığım andan beri beni her seferinde gülümsetiyor. Mimari bir yapının böylesine güçlü ve pozitif bir dünya yaratabilmesi büyüleyici... Kendimi adeta bir parçası gibi hissediyorum.

odtü kkk mühendislik programları laboratuarları onbir41 mimarlık, kasım 2010

cem ilhan “ODTÜ KKTC Kampüsü’nde davetli yarışma ile elde edilen yapılardan olan mühendislik laboratuarları kampus merkezinde daha önce inşa edilmiş olan yapı grupları ile bir bütün oluşturacak şekilde tasarlanmışlar. Özellikle hemen yakınındaki Rektörlük Binası , Konferans Merkezi ve karşısında yer alan Eğitim Blokları ile mimari bir dil birliği içindeler. Yapılar arazi içindeki konumlanmaları, yani kampus meydanı, yaya aksı bağlantıları ve servis ilişkileri bağlamında kampus masterplanının koyduğu ana kararları net bir şekilde hayata geçirmeleriyle dikkati çekiyor. Müelliflerin yalın bir mimari tavrı ve titiz detay çözümlerini gerek iç gerekse dış mekanlarda devam ettirmelerini, bunu yaparken iklimsel verileri de dikkate almalarını değerli buluyorum.” hüseyin bütüner “ODTÜ Kuzey Kıbrıs Kampüsü arazisi doğal yapısında en belirgin olan vadinin sırtında esas cephesi ve açılımı vadiye dönük bir yapıdır. Yerel iklim, yerel ölçek gibi unsurlarla kentsel ölçekli bir yapılaşmanın öngörüldüğü kampus planlamasında iyi bir sentez oluşturulabilmiştir.” orhan ırmak “Hem öğrencilerin eğitim süreçlerini keyifli geçirmelerini sağlayacak, hem de kampus kimliğini oldukça ileriye taşıyacak bir mimari tasarım.”


100. Sayı özel

TUZ AMBARı - medina tuRGul ddb akın nalça “Etkileyici bir dış cephe, iç mekanlar da hayal kırıklıklarına da yol açabilecek yüksek bir beklenti yaratır. Tuz ambarı ise, bu gerçeği tersten bakarak doğruluyor. Mütevazı cephesi ile iç mekanlarda ki ışığın kullanımından tüm mimari kararlara kadar yaratıcı bir ekibin orada olmak isteyeceği harika bir atmosfer yaratılmış. Yıllar içinde, geniş iç hacimler ileriki yıllarda farklı ihtiyaçları karşılayabilecek esneklikte görünüyor. Binanın restorasyon öncesi farklı ellerde yıllar önceki halini tesadüfen gördüğümde o zaman kötü yola düşmesinden kaygılanmış biri olarak, mimari bir değer olarak kazanılması sevindirici.”

pronet ofisi

habif mimarlık, eylül 2010 kurtul erkmen “Tasarımını yaptığımız için yakından tanıdığım Flatofis binası içinde yer alan Pronet Ofis düzenlemesi, mevcut mekan verilerini mükemmel okuyan ve onu cesur kullanım kararlarıyla (herhalde) müşteriye de kabul ettiren Habif Mimarlık'ın çok beğendiğim bir çalışması.”

ali osman öztürk “İnceltilmiş zevk… Güçlü zıtlıkların bir arada olduğu bir tasarım örneği olarak görüyorum. Taş ve cam, eski ve yeninin bütünselliği içinde kararlı bir duruşu temsil ediyor.” burak turgutoğlu “DDB Medina&Tuğrul Reklam Ajansı Binası her bir noktası özel olarak tasarlanmış nokta detayları, kusursuz imalatları ve farklı malzemelerin başarıyla kullanımı nedeniyle son yıllarda ortaya çıkmış en etkileyici iç mekânlar arasında yer alıyor. Tarihi yapının strüktürünün korunmasının yanı sıra ayrıca özel olarak sergileniyormuş gibi bir his yaratarak aynı zamanda iç mekânlarda bir müze algısı oluşturması da binanın ilginç yönlerinden birisi. Yüksek tavanlı ve geniş açıklıklı çalışma alanları ile yüzyıl başlarında özellikle Amerika’da ‘modernism’ etkisiyle tasarlanan ilk çağdaş ofis mekânlarını andırıyor.” ı-am assocıates istanbul “Tarihi yapıyı ofis mekanı olarak yenilerken tarihi yapının dokusu yaratıcı tasarım fikriyle çok iyi korunmuş hatta ortaya çıkartılmış. Tarihi yapı binanın dış cidarını oluştururken ofis kullanımları bu cidarın içinde cam kütleler olarak tasarlanmış ve arada kalan alanlar dolaşım alanlarını tariflemiş. Bu sayede eski yapı ve yeni tasarım elemanları birbirlerinden ayrışarak, aynı mekanda başarılı şekilde bir araya gelmiş.” mutlu çilingiroğlu “Eski ile bugünü buluşturmada malzeme kullanımı, ışık ve mekan kurgusu ile çok ciddi bir örnek olduğu kesin olan, çalışanın mutluluğuna ve verimine pozitif enerji katan bir ürün.. Böyle meslektaşlarım olmasından son derece keyif alıyorum.” nevzat sayın “Etkileyici bir iç mekân. Olağan koşullarda görmedim. Bir parti için çağrılmıştım ve ‘yeterince’ gürültülü güzel bir gece kulübü gibi görünüyordu.”

omd tempo medya ajansı

arkizon mimarlık / emin balkış & elvan çalışkan, nisan 2005

35 XXI - HAZİRAN 2011

erginoğlu & çalışlar


metrocıty

tekeli-sisa mimarlık, aralık 2003 nurbin paker “Türkiye ve İstanbul içinde pek çok yeni örnek yapılsa da AVM'ler içinde bir kaç nitelikli kurgudan biri olma öncülüğünü koruyan bir örnek. Ayrıca iç mekan kurgusundaki netlik ve içinde gün ışığından kopmadan mekanı yaşamak da önemli.” mehmet kütükçüoğlu “Arketip AVM” nevzat sayın “En kolay AVM. Yaya, araç, servis bağlantılarının çözümü. Çarşı, ofis, konut girişleri ayrımı çok başarılı, iyi çözülmüş bir fonksiyon şemasının yapılaşmış hali gibi.”

koluman mercedes showroom kg mimarlık, aralık 2004

HAZİRAN 2011 - XXI 36

100. Sayı özel

boran ekinci “Şeffaf bir yapıyla bütünleşen incelik, özen ve etki takdire şayan. Kurtul ve Gürhan’ı tebrik ediyorum”

miniatürk

çm mimarlık / murat uluğ, nisan 2003 korhan gümüş “Miniatürk ne kadar ilginç olursa olsun, bence baştan ölü doğmuş bir proje. Neden derseniz, bir kere seçkinin bütünlüğü açısından sorunları var. İlk önce Türkiye'deki anıtların, önemli eserlerin bir seçkisi olarak başlayan diziye sonradan eklenen Kudüs'teki Kubbe-t-üs-Sahra gibi örnekler bu bütünlüğü bozdu. Eğer seçkide önemli İslam anıtları da yer alacaksa, bunun da sistemli bir şekilde yapılması gerekirdi. Ayrıca eserlerin kopyalarının yer aldığı topografik düzenin de bir sistemi yok. Yan yana gelişigüzel konmuş maket deposu gibi duruyor. Restoran, konferans salonları da iyi çalışmıyor. Keşke başlangıçta öngörüldüğü gibi İstanbul'un tarihsel değişimini anlatan bir senaryo kurgusu içinde adım adım bir örneklem oluşturulsaydı. Ama herşeyden önce bu iş, ilgili belediyenin bir şirketine değil, bir enstitü, araştırma merkezi gibi çalışan bir kuruluşa havale edilseydi. Bence Santral'de kısa bir süre yer alan İstanbul 1910-2010 sergisi, Pera Müzesi'ndeki Sultanahmet Sergisi çok daha heyecan verici ve derinlikliydi.”

rıchmond nua wellness-spa ali çiçek-2 desıgn ltd., ocak 2006

nevzat sayın “Yol kenarındaki ‘tahta perde’nin hala kalkmamış olması anlaşılır gibi değil.” sait ali köknar “Mimarlığın bir katalogdan seçilen malzemelerin yan yana getirilmesinden ibaret olmadığını her detayıyla adeta haykıran bir yapı bu. Atmosferin sadece yüzeylerle oluşmadığını, kullanılan malzemeye has birleşimlerin çoğalarak nasıl bir mekân kurabildiğini, yapma eylemini tekrar mimarlığın merkezine yerleştirerek gösteren düşünen bir binayla karşı karşıyayız.”

yeşilyurt alışveriş merkezi öncüoğlu mimarlık, şubat 2008

ali osman öztürk “Şehre yeni bir soluk getiren modern bir yapı örneği. Siluetteki yerinin, kentin yaşam tarzını değiştirdiğive kente yeni bir bakış sunduğu bir yapı. Yeni kente yeni bir bakış.”


alper böler, eylül 2009

ümit altun / desıgnum, mayıs 2007 37 XXI - HAZİRAN 2011

mert eyiler “Alper Böler’in, çocukların aradığı oyun-oyun alanı-oyuncak tanımları ile yetişkinlerin düzene sokma merakı için tasarladıgı “kale” samimi idi. E. Cansever’in “gökyüzü gibi şu çocukluk hiçbir yere gitmiyor” dizesini anımsattı.”

vertiro

planner

akın nalça / terminal, haziran 2009

refiye soyak camisi mutlu çilingiroğlu, şubat 2005

burçak madran “Hafif, zarif, uçarı… Köşeli tasarımlardan kaçmak, mevcut geometrileri yumuşatmak için ideal.”

aslı çiçek “Doğan Kuban, Osmanlı Mimarisi kitabını bitirirken yazısının bir bölümünde farklı camilerin çok farklı kültür çağlarının ifadeleri olduğundan, mimari tasarım sürecinin koşullarını saptayan temel olgulardan soz eder*. Türkiye’de cami mimarisi, 19.yy’da özellikle gayri müslim mimarların modernleşme adına dahil edildikleri dönemden bu yana cok az değişim göstermiş, ülkenin genç yaşı ve gelişme tarzıyla çelişen biçimde (tutucu tepkilerin de etkisiyle) Osmanlı eserlerinin bir bakıma taklidi olan yapıtlarla ilerleme kaydedememiştir (Buna en bilinen örnek Vedat Dalokay’ın 1967 tarihli seçilen ama inşa edilmeyen Kocatepe Camii’dir). Bu bağlamda MİAR mimarligin Refiye Soyak Camii projesi, camii tipolojisinin çağdaş mimarinin öğeleriyle de yorumlanabileceğini kanıtlayan önemli bir yapı.” hüseyin kahvecioğlu “Cami, Türkiye’de mimari tasarım açısından en sorunlu yapı tiplerinden biri. Refiye Soyak Camisi, mimar eli değen az sayıdaki örneklerden biri. Birkaç kilometre yakınında yeni bir “Selimiye” kopyasının inşa edileceğini hatırlarsak, bu tasarımın önemi daha da artıyor.”

100. Sayı özel

kale

sıemens gebze osb seyaş, haziran 2009


tekfen yalıkavak trafo-mimarlar, kasım 2008

sungate portroyal resort tuncay çavdar / atölye t, eylül 2005

mehmet emin çakırkaya “Sungate Portroyal Resort ölçek ve program olarak çok büyük ve kapsamlı bir konaklama yapısı. Bu büyük ölçekte dahi gözlemlenen zengin dil ve biçim çeşitliliği karşısında insan hem şaşırıyor, hem de tasarımın arkasındaki tasarım emeğinin büyüklüğünü hissediyor.”

HAZİRAN 2011 - XXI 38

100. Sayı özel

deniz aslan “Keşke tüm mimari ana hedeflere ulaşılabilseydi. Her şeye rağmen güçlü bir proje."

spın ve one

aziz sarıyer, eylül 2008 bülend özden “Aziz Sarıyer’in Alparda firması için tasarladığı Spin ve One çalışma masası çalışma ortamları için ergonomik ve işlevsel değerler açısından yeni bir yaklaşım üstleniyor. Sade bir geometrik anlayışla tasarlanan bu ürün her ofis mekanına uyum sağlıyabilecek nitelikte. Temel geometrik formlardan yola çıkılarak tasarlanması ürünü daha kalıcı bir tasarım haline getirmektedir.”

vatan notebook mağazaları ı-am assocıates istanbul, ekim 2010

şule koç “Beklenmedik bir değişim. Bilişim sektörünün tipik, insandan uzak ve soğuk algısının kaybolduğu eğlenceli ve tanıdık bir ortam yaratılmış. Ziyaretçi aynı zamanda kullanıcı haline geliyor ve deneyimi kendi hayatının içinde hayal edebiliyor. Malzemede aşırıya kaçmadan, az dokunuşla çok etki yakalayabilmiş bir mekan tasarımı.”

galatasaray stadyumu asp architekten/mete arat, nisan 2008

hüseyin kahvecioğlu “Mimarisinden çok konumu açısından üzerinde konuşulması gerek. Bu derece yoğun kullanıcısı olan bir yapının sert bir topoğrafya ile ağır trafikli bir otoyol arasına sıkıştırılması, ihtiyaç duyulacak dış mekânların yetersiz kalmasına neden olmuş durumda.” hasan çalışlar “Bu listedeki işler arasında mekan olarak içinde bulunduğum ve düzenli olarak kullandığım yegane yer olmasından dolayı Galatasaray Stadyumunu yorumlamayı tercih ettim. Türkiye şartlarında kamu ihale kanunları, işletme ve yönetim stratejisi olmayan ana kiracı, ana işveren devlet adına TOKİ gibi kurumlarla bu denli büyük bir projeyi bitirebilmenin ne kadar güç olduğunu sanırım bilmeyenimiz yoktur. Mimarları ilk önce bu yönden tebrik etmek gerekir. Ayrıca stattaki ambians ve akustik son derece tatminkar. Her ne kadar mekan oynatamadıysa da Türk sporu baştan tasarlanmış ve inşaa edilmiş, dönüştürülmemiş bir stadyum kazandı. Eleştirmek gerekirse daha teknolojik bir yaklaşım ve daha ileri strüktür tasarımı beklerdim ama ilk satırda anlattığım sebeplerle bu sonuç bile tatmin edici. Keşke iç mekanları da birbirinden kıymetli tasarımcılarımızın tasarladığı gibi bitirilebilmiş olsaydı.” nevzat sayın “Türk Telekom Arena yazısının, Galatasaray yazısından daha büyük olmasını bir türlü anlamıyorum. Sadece arabayla önünden geçerken gördüğüm kadarıyla geçmiş zamandan ‘demode’ bir yapı gibi.”


yeni rakı şişesi gamze güven ve mete ahıska, ekim 2005

burçak madran “Eskisini hatırlayan var mı? Daha şimdiden “müze”ye girecek kadar özel…”

uras & dilekci archtıtects, eylül 2007

nevzat sayın “İlk gördüğümde bir kadın tarafından tasarlandığını anlamış ve bunu Gamze’ye söylemiştim. Bütün boylarında aynı kapağı kullanmaları olacak şey değil. En büyük boyu en iyisi.”

teneo - herman mıller birsel & seck, temmuz-ağustos 2009

ayşe coşkun orlandı “Teneo, bence çağdaş ofis yaşamının gerekliliklerini ve çağdaş tasarım ilkelerini incelikle biraraya getiren akıllı bir çözüm. Yaklaşık 25 farklı bileşenle 80 farklı ürüne dönüşebilen, mobilya ve depolama birimleri arasında gidip gelen hibrit sistem, modülerlik kavramının içini gerçek anlamıyla dolduruyor. Depolama, sergileme ve hizmet birimleri olarak kullanılabilen birimler yüksek adaptasyon kabiliyetine sahip. Kullanıcıya, ihtiyaç sahibine inisiyatif vererek kendi ortamını bireyselleştirme imkanı sunması katılımcı tasarım prensibinin iyi bir örneği olabildiği için de tasarım dünyası adına ciddi önermelerden biri olduğunu düşünüyorum. Bu çok parçalı sistem birleştirme detayı olarak tasarım birimlerinin kendilerini kullandığından, herhangi bir yapıştırıcı, kimyasal kullanmadığından sistemin ekolojik duyarlılığı da oldukça yüksek. Bence Teneo’nun en önemli yansımalarından bir diğeri de, çağdaş ürün dünyasını ve bizleri tasarımcı izi taşıyan aşırı tasarlanmış, stil peşinde koşan biçimsel yüzeysellikten kurtarması. Ve aslında modernizmin ‘iyi tasarım’ ilkelerini bize yeniden hatırlattığı için Herman Miller, Birsel+Seck işbirliğinin tasarım dünyasında bıraktığı izin önemli olduğunu düşünüyorum.” benan kapucu “Birsel&Seck’in stratejik tasarım yaklaşımını çok iyi somutlayan bir ürün Teneo. Ardındaki sistematik düşünceyle, yalından karmaşığa uzanan sonsuz kombinasyonlarıyla etkileyici. Bize, kutu tipi depolama arketiplerinden farklı, kullanıcıyı işin içine katan yeni bir perspektif öneriyor. Sürdürülebilir oluşu da elbette artı bir değer.”

tobb ekonomi ve teknoloji üniversitesi a tasarım / ali osman öztürk, ocak 2005

39 XXI - HAZİRAN 2011

prestıge mall

orhan ırmak “Sadece Yeni Rakı markasına değil, geleneksel içkimiz olan rakıya kimliğini veren bir tasarım. Bence bir ikon olarak yıllarca raflarda görmeye devam edeceğiz.”

100. Sayı özel

hüseyin kahvecioğlu “Rakı gibi sert bir içecek için fazla zarif olduğunu düşündüğüm bir tasarım. Belki de, rakının yerinin çilingir sofrasından ibaret olmadığını vurgulayan bir geri planı vardır. Sonuçta iyi bir tasarım. Yarattığı yeni imajın -içenler için çok fark etmese de- içmeyenlerin gözünde rakıya sınıf atlattığı söylenebilir.”


to sur yapı satış ofisi tago mimarlık, şubat 2011

adnan kazmaoğlu “Artık satış ofisleri inşaat firmalarının kimliğini, yapılacak yerleşmenin, kompleksin kalitesini, mimari ve inşai tutumunu tanımlıyor. TAGO' nun tasarladığı bu yapı görsel ve kullanım işlevini tam anlamıyla yerine getiriyor. Yapının çağdaş çizgileri algılamayı ve simgeselliğini kuvvetlendiriyor. Sonradan şirketin genel merkezine dönüşebilir şekilde planlanması da, Altuğ ve ekibinin "sürdürülebilirlik" kavramına pratik bir göndermesi.”

tanju özelgin, kasım 2004 benan kapucu “Koltuk olmanın ötesinde, toplantı kavramını sorgulamasıyla TO, yaratıcılığı merkezine alan yeni nesil ofis anlayışının öncüllerinden biri bence. Esnekliği, değişkenliği ve içerdiği fikirle, zamanının ötesinde bir tasarım. Kunt oturma fontunu yerden yükselten ve onu hafifleten strüktürü, insanın denge algısıyla da oyun oynar gibi.”

aslı şener “Hergün önünden ortalama 100km hızla geçerken tüm yapım sürecini göz ucuyla izlediğim ve ne olduğunu şiddetle merak ettiğim bir yapı. Varolduğu çevreden malzemesi, yerle ilişkisi, biçimlenişi ve ölçeği ile ayrıştığı kadar, yine tüm bu özellikleri ile de bir o kadar uyumlu olduğunu düşünüyorum. Son zamanlarda yakın çevremde görmekten heyecan duyduğum nadir binalardan biri. Keşke yan cepheye yerleştirdikleri mavi şirket logoları da olmasa.”

HAZİRAN 2011 - XXI 40

100. Sayı özel

boran ekinci “Bu yapı gerçekten çok hoş ve etkileyici. Bütününden tüm detaylarına kadar tasarımını yapan meslektaşlarıma tebrikler.” can yalman “Her önünden geçtiğimde hayran oluyorum ve binayı anlamaya çalışıyorum. Geçerken değişken bir yapısı var; ışık, gölge ve origami karışımı yeşilliğin üstünde süzülüyor sanki. Ahşap, çelik cam ve taş geometrilerin harika bir dansı, İstanbula yakışıyor.” kadir karakoç “Farklı cephesiyle bağlantı yolundan epey ilgi çeken bir yapı. Ahşabın kullanılması ve katlanmış yüzeylerle elde edilen tekrar yapıya etkileyici bir görüntü kazandırıyor. Giriş cephesinde denenen kırıklı yüzeyleriyle birlikte yeni bir form oluşturulmuş. 'Satış Ofisleri' ve 'Showroom' lar dışında da yenilikçi yapıları daha çok görmek istiyoruz.” nevzat sayın “Batı güneşi ve istenmeyen görüntülerle başa çıkmak için harika bir çözüm. Sadece yol cephesi yeter.” nurbin paker “Otoyollar arası bağlantı yollarında hızla ilerlerken merak uyandıran bir mimariyle karşılaşma her zaman yaşanmıyor. Hızla ilerlerken algıda seçiciliği yaratmak adına bir deneyim sunması güzel...” sait ali köknar “Giderek standart imalatlara ilişkin formların yaygınlaşarak hayatımızı biteviyeleştirdiği bir dönemde, hem de ironik olarak biteviyeleştirici bir yapı grubunun satış ofisi olarak tasarlanmasına karşın, ekonomik olmayı ve standart üretilebilmeyi hala gözeterek özel mekânların kurulabileceğinin mümkün olduğunu hatırlatan düşünce dolu mütevazi bir yapı.”

gs kalamış tesisleri

team fores / serter karataban, mayıs 2011 ahmet tercan Serter Karataban'ın Galatasaray Spor Kulübü Kalamış tesisleri projesi öncelikle bir yenileme projesi olarak önem taşıyor. Kalamış Tesisleri daha önceki haliyle yoğun olarak kullanılmış ve kamusal mekan niteliği tanımlı bir yer olduğu için ilave zorluklar içeriyor. Proje bu karmaşık mimari sorunu mekanın kamusal niteliği, kurumsal kimlik temsili ve çevre verilerini doğru yorumlayarak dengelemiş. Ortaya çıkan sonuç hem deniz kenarında rekreatif amaçlı bir yapı için gereken hafifliğe (serenite) hem kurumsal temsilin gerektirdiği mimari ifadeye hem de çevre verilerine cevap veren mimari çözümlere sahip. Projede iç mekan - dış mekan arasındaki ilişki, ana mekanı vurgulayan ve farklı işlevsel düzenlemelere uygun esnek bir yaklaşımla çözülmüş. Yapı bu özellikleri ile kamusal projelerde yenileme alanında son derece tutarlı ve başarılı bir örnek oluşturuyor. aziz sarıyer “Bulunduğu çevreye uyumlu bir tavırla yapılandırılmış projenin, özgün bir yaklaşım benimseyerek fonksiyona yönelik tasarım kurgusu ve yenilikçi malzemelerle estetik bir görünüme ulaşmış olması tutarlı bir sonuç ortaya çıkarmış.” boran ekinci “Serter'in meslekteki ilk çalışmalarından beri takip ediyorum. Bugün bu projelere imza atması ve gösterdiği başarı beni gururlandırıyor.”


a. defne önen “Yakın zamanda İstanbul’da uygulanan yapılar içinde mimarisi biraz 'gurme' de olsa, en lezzetli olanlarından biri: çevresi ile yapım aşamasından itibaren kurduğu ilişki, malzeme kullanımındaki incelik, mekan kurgusundaki sadelik.” alexis şanal “Açık ara farkla İstanbul'daki çağdaş mimari projeler arasında en sevdiğim iş. Biçimsel cesareti, yerel inşaat yöntemlerindeki hüneri ya da malzemelerle sihirli oyunu değil, onu en sevdiğim proje yapan; her ne kadar tüm bu yönleri de muhteşem olsa da. The Seed'i sevmemin asıl nedenleri sunduğu sofistike mekan dizilimi, insan ölçeğinin düşünülmesi ve bütünü oluşturan dinamik deneyimsel kaliteleri. Resmi kültüre karşın etkinliğin belirsizliğini önermesiyle, odaklandığı açık manzarasının ritmiyle The Seed unutulmaz, deneysel ve zamansız.” atilla yücel “Mevcut ve etkili bir topografya terasının altında kaybolan teknolojik yapı, işlevsel açıdan sahip olduğu içe dönüklüğü kapalılığı, yapaylığı ve toprak altına saklanışıyla da sürdürüyor. Gemi gövdesini çağrıştıran çift eğrilikli üç boyutlu taşıyıcı çelik strüktüktürün kendisini ve üstündeki teras zemini taşıma rasyoneliyle meşruiyet kazanan “yumurtamsı” kabuk formu, iç mekanda da çarpıcı, alışılmadık, çekici görünümler kazanıyor. Temaşa ve dinleti mekanın “kara kutu”su, coşkulu biçim ve renk dokunuşlarıyla canlanıyor.” benan kapucu “İstanbul’un siluetine inat arsızca yükselen yapıları gördükçe, The Seed’in sakinliği, görünmezliği, ağaçları yüceltişi ve mimar egosundan uzak alçakgönüllü tavrı baştan kalbimizi çalıyor. Yaratıcılığın ve teknolojinin “gösterisi” burada sadece işin “çekirdeğinde” boğaçhan dündaralp ‘The Seed’, görünmemek, kamufle olmanın kavramlaştırıldığı; yalının

boran ekinci “Nevzat’ın yaptıkları bu mesleğin hep ne kadar güzel olduğunu hatırlatır bana. Bu yapıya övgü yapmaya bile kıyamam. İyi ki varsın.” cem sorguç “Zamane beden ölçümüze, göz seviyemize biçilmiş netliği, yalınlığı ile olanca detayının yükünü, dikiş izlerini belli etmeyen bir ortogonal yapı ile bu yapının gizlediği, muhafaza ettiği suların çekildiği Boğaz'da gömülü kalmış ahir zamanlardan bir çelik kalyon gibi hissettiğim bir salon yapısı. Bugünün olduğu kadar dün ve yarının da adeta bir tezahürü.” dürrin süer “Yapının dinginliği, bulunduğu yere sessiz, sakin, saygılı konumlanması ile var olma hali çok olumlu. Ayrıca iç’in tasarım yaklaşımındaki sıra dışılık, ortamda yaratılan sınırsızlık etkisi ile izleme/dinleme durumuna yapılan vurgu da yapıda dış/iç zıtlığının yarattığı his kadar etkileyici.” luca orlandı “Nevzat Sayın'ın The Seed projesi, büyük bir mimarlığın ötesinde, bir fosil geminin kabuğu gibi geleceğin arkeolojisi için gömülü kalan bir mücevher gibi bence. İçinde bulundurduğunun ötesinde fikir, Pinokyo'ya ya da balinanın karnındaki Janus'a gidemese de; bu durumda içeri gönüllüce girilir. Böyle bir mekanda konser izlemenin keyfi başkadır ve insan bir an olsun hapsedilmeye değer.” sait ali köknar “Böylesine kaliteli mekânlardan ve incelikli detaylardan oluşan yapıları daha sık göremememizin bir sebebi de şantiyelerdeki özel imalatları üretme zorlukları olsa gerek. Oluşacak zorluklara rağmen fikri sonuna kadar takip eden bir uygulamayla karşı karşıyayız.” serter karataban “İstanbul’da, Boğaziçi'nde bir “mimari dava taşı” gediğine konmuşsa eğer, kesinlikle o taşı Nevzat Sayın, hem de bir “TOHUM”la koymuştur. Asla denemekten vazgeçmeyen, her daim kendini yenileyen örnek mimar Nevzat Sayın, bu projesiyle de bizlere ışık olmuştur.”

41 XXI - HAZİRAN 2011

nevzat sayın/nsmh, aralık 2009

100. Sayı özel

the seed

bahçesine kendini gömerek, görünen yüzeylerini bahçe duvarı kimliğini sürdürmeyi tasarımının odağına almış bir yapı. Bu yapı duru ve rasyonel tasarım düşüncelerinin kayıtlarını yapısallaştırarak, yapılarında izlenebilir kılmayı başaran, yaklaşımını ‘az’ la ifade edebilen bir mimar olan Nevzat Sayın’nın elinde nasıl biçimlendiği benim için önemli bir soru olmuştu. Yapıyı deneyimlediğimde bahçe-yapıtohum (yumurta formundaki salon) arasındaki ilişkinin sorunlu yanlarını görünce kendime önemli bir ders çıkardığımı söyleyebilirim. Bahçedeki ağaçlar arasında konumlanırken planemetrik düzlemdeki elips’in bir tohum metaforu olarak biçimlenmesi, gömülü olanın cazibesini ve potansiyellerini vaad ederken; yapı içindeki ilişkilerin yarısı gömülü yarısı hisedilen tohumu göstermek adına ne kadar zorlatıldığını, yapı ‘içi’nin tasarım düşüncesinden farklı bir yapı ‘iç’ine dönüştüğünü görünce kendi kendime şöyle dediğimi hatırlıyorum; “Bir tasarım düşüncesinin temsil edilmesi ile onun vaad ettiği duygunun ve atmosferinin oluşturulması arasındaki farkı iyi örnekleyen bir yapı olmuş...”


yapı kredi bankası akademi teğet mimarlık, ocak 2010

frame

ece yalım desıgn studıo, mart 2011

adnan kazmaoğlu “Yapı Kredi kampüsünün klasik modüler kurgusuna aykırı bir sinerji ile eklemlenmesi, kuvvetli rasyonel geometrisi ile arazide yarattığı kontrast, yapıyı "landmark" haline getiriyor. Planlamanın net çözümleri, rasyonalitesi, değişebilir-dönüşebilir esnek çatkısı, kullanım amacına ve zamanla farklılaşabilecek kullanım programlarına uyum kabiliyeti, yapının niteliğini ve kalitesini arttırıyor. Yapı malzemelerinin yalın ama duyarlı kullanımı, sadelikle de zengin bir atmosfer yaratılabileceğinin kanıtı gibi. Mehmet Kütükçüoğlu- Ertuğ Uçar, tasarımın konsepti ile malzemelerin korelasyonunu ustaca sağlamışlar.”

HAZİRAN 2011 - XXI 42

100. Sayı özel

boran ekinci “Mehmet’in bu binası kütle, malzeme ve doku olarak dönemimiz Türk Mimarlığı'na damgasını vuruyor. Sevgili arkadaşım ile gurur duyuyorum.” burak turgutoğlu “Yapı Kredi Bankası Akademi Binası’nı ortaya çıkardığı kontrastlar (zıtlıklar) nedeniyle ilginç buluyorum. Yapının formunun ve malzemelerinin etrafındaki topografya, peyzaj ve mevcut bina ile oluşturduğu tezat, bakır kütlelerle bu kütleleri birbirine bağlayan hava yastıkları ile kaplanmış atrium bloğunun oluşturduğu tezat, bina cephesinde yer alan geleneksel malzemeler (betonarme, cam) ile teknolojik malzemelerin (gerilmiş bakır paneller, hava yastıkları) oluşturduğu tezat ve son olarak da binanın dingin ve keskin dış görünüşü ile iç mekânlarda tercih edilen renkli ve günün farklı zamanlarında farklı ışık oyunları yaratan yaklaşımı arasındaki tezat nedeniyle binanın kendine özgü başarılı bir tasarım anlayışının olduğunu düşünüyorum.”

yeşil vadi konakları adnan kazmaoğlu mimarlık, mayıs 2008

ali osman öztürk “Adnan Bey’in zarif çözümleri… Mimariye hakkını veren özenli bir tasarım anlayışı... Kişiliğindeki hassasiyet yapısına yansıyor.”

dilgün saklar “Yerleşiminde çevreye uyumunu göz ardı etmeden, bir yamaç üzerine vurgulanmış büyük bir konsolla oturtulan, iki kütleli etkileyici ve anıtsal bir yapı. Cephe rengi ve dokusuyla mevcut eski yapıyı zenginleştiren bir etki yaratıyor. Atriumundaki köprüler, merdivenler, hareketler, renkli iç cephe panelleriyle zengin bir sosyalleşme mekanı yaratılmış.” dürrin süer “Yapı, mevcut yapı kompleksini zedelemeden, kendini öne çıkararak yeni olma durumunu vurgulayacak biçimde kompozisyona eklemlenmekte ve arazide konumlanmakta. İç mekanda yaratılan ortam, iç boşluğun varlığı mekanı dinamik kılmakta.” kurtul erkmen “Genç Türk Mimarlarının yüz ağartan çalışmalarına iyi bir örnek. Uluslararası standartlara sahip bir bina ile karşı karşıyayız. Teğet Mimarlığın işleri ilgiyle takip edilmeli.” nevzat sayın “Mehmet’e de söylemiştim, orta mekândan dışarıya bakmamak konusundaki ısrarını anlamıyorum ama güzel bir kara kutu.”

gayrimenkul fikirleri ofisi ömer selçuk baz, rahmi uysalkan, şubat 2011


reptıle

can yalman desıgn, haziran 2007 benan kapucu “Reptile, üç boyutlu seramik teknolojisinin fanteziyle buluştuğu ilginç bir ürün. Yüzey kaplaması değil, dokusuyla mekana anlam kazandıran, örten, koruyan “capcanlı bir deri”; bir kabuk… Seramiğe ve güzelliğe dair bildiklerimizi bundan böyle yeniden gözden geçirmemiz gerekecek.”

iş bankası müzesi sergi tasarımı tetrazon / burçak madran & çağdaş arpaç, ocak 2008 nevzat sayın “Bakılacak şeylerle bakan arasında çok şey var.”

mehmet kütükçüoğlu “Pullar üst üste binmiyor değil mi?” tuçe yasak “Karo deyince akla ne gelir? Kare kare karolar… Renkli renkli, desen desen, kabartmalı baskılı kareler, ama illa ki kareler… Can Yalman Reptile ile zihinlerimizdeki karo tanımını yıktı, kare gitti, köşeleri kaldı.”

v2k desıgners istinye park autoban, aralık 2007

black dıamond şule koç, ocak 2009

burçak madran “Bir siyah bu kadar mı yumuşak görünür, bu kadar mı korkutmadan içine çeker insanı?” tuçe yasak “İsmini biçimiyle yansıtan bir tasarım olarak Kara Elmas, farklı yüzeyleri üzerinde farklı kimlikler kazanan bir oturma birimi. “Carşıdan aldım bir tane, eve geldim üç tane” dedirten bu koltuk üç farklı oturma posturunu destekliyor. Şule Koç, bu tasarımıyla, modulerliği ve çok işlevliliği dik açının hükmünden kurtarıyor.”

dilim sehpa

kunter şekercioğlu-kilit taşı tasarım, aralık 2006

43 XXI - HAZİRAN 2011

demirden desıgn “Doğadan ilham alan bir ekip olarak, Can Yalman’ın bu usta tasarımını; yaşayan seramik serisini beğeniyoruz. Doğal yansımaları takip ediyoruz.”

100. Sayı özel

burçak madran “Kırmızısı, turkuazı… Hele mat siyahı! Küçük mekanlara değil geniş duvarlara ihtiyacı var. Heyecan verici.”


armona genel müdürlüğü norm mimarlık, mart 2011

3m ofisi

100. Sayı özel

arif özden, nisan 2011

derin sarıyer “Armona Yönetim Binası mimari dilinin tutarlılığı ve bulunduğu bölgeyi çevreye uyum sağlayarak yüceltmesi ile önünden her geçtiğimde kendimi çok iyi hissettiren bir yapı. Şeffaflığıyla kütleselliğini çok hassas bir biçimde dengeleyen bu binanın fonksiyolarının göze çok güzel görünen bir biçimde çözüldüğünü düşünüyorum.”

erzincan havaalanı

HAZİRAN 2011 - XXI 44

yakup hazan mimarlık, nisan 2011

armona genel müdürlüğü iç mekan aslı şener, nisan 2011

sait ali köknar “Bir iç mekânın yerleştiği çevre ve mimari ile kurduğu kuvvetli ilişkinin farkında olan, üstelik bu ilişkiden beslenen son derece ince fikirlerle bezeli bir tasarım anlayışı görüyoruz burada. Yapının hem konumundan hem de programından beslenerek seçilmiş erguvan ağacı, dünya haritası, gemi su seviyesi gibi motiflerin mimari hacimlerle ilişkilenerek kullanımı, grafik ile mimarinin birbirleriyle konuştuklarında nasıl başka türlü mekânların mümkün olabileceğini gösteriyor bize.”

ataköy sheraton oteli peyzajı arzu nuhoğlu & aygen kancı, ocak 2009

enise burcu karaçizmeli “Sheraton Oteli'nin peyzajı yapı ve dış mekan ilişkisi açısından başarılı buluyorum. Bununla birlikte aydınlatma, sert zemin ve bitkilendirme detayları projeyi öne çıkarıyor.”


lıne

aykut erol, kasım 2006 100. Sayı özel

a. defne önen “Kağıt üzerinde ya da telden bükme heykellerde hep heyacan veren tek çizgideki sürekliliğin, üçüncü boyutta, fonksiyonu da olan uygulamalarını görmek daha da heyecan verici.”

fatmagül aslaner gegeoğlu “Boş bir yüzeyle başlayan her türlü tasarım sürecinde, bir çizgi hiçbir zaman sadece bir çizgi olamıyor. Line tasarımının, bir mimar gözüyle tam da bunu vurguladığı düşüncesindeyim. Bir çizginin aslında bir kararlar silsilesi, boş yüzeyin ise birikimlerin oluşturduğu çok katmanlı bir arayüz olduğunu anımsatmakta. Tasarım süreci ile ürün arasında sürekli bir salınım gerçekleşiyor.”

no.8

adnan serbest, mart 2007 gökhan karakuş “No.8 bir geometri sandalyesi ve sandalye geometrisi. Adnan Serbest'in kendisi bu parçayı bir oturma ya da ergonomi sağlaması çabasıyla değil, marangozluk ve soyutlamanın senteziyle yapılmış bir tasarım olarak açıkladı. No.8 bir sandalye olarak işleviyle yapısal etkisi arasında tuhaf bir noktada konumlanıyor. Bu yapı, bir nesne olarak sandalye ile örtük ve kapsamlı bir geometrinin odağı olarak sandalye arasında belirsiz bir alanda yer alıyor.” kilit taşı tasarım “Adnan Serbest’in her sandalyesine ayrı bir hayranlıkla bakıyoruz. No.8’i ikonik buluyoruz. Oturmak bir tarafa; dokunmak, seyretmek istiyoruz. Yalın tasarım anlayışı ve detaylarından, geometriyle dans edişinden, limitleri zorlayan üretim yönteminden heyecalanıyoruz. O bir usta, her tasarladığı üründe hem zanaatkar hem tasarımcı olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor.” orhan ırmak “Yüzlerce yıldır sandalye tasarımı yapıldığı halde halen sandalye tasarımına yeni yorumlar katmak mümkün. Adnan Serbest’in No.8 tasarımı, detaylarındaki gizli çözümleri ve ilginç geometrisiyle şaşırtıcı ve sıra dışı bir sandalye.”

forum istanbul

era şehircilik mimarlık, mart 2011 sait ali köknar “AVM yapılarından çok yerleşkeyi çevreleyen istinat duvarlarına dikkat çekmek isterim. Çoğunlukla göz ardı edilen, teknik bir problem çözümüne indirgenen araç yolu berkitme duvarlarının da hayatımızın ve dolayısıyla tasarımın bir parçası olduğunu ve altyapı üretimi olarak geçiştirilen bu mekânların tasarlandıklarında ne kadar iyi sonuç verdiğini hatırlatan bir uygulama olmuş. Sadece betonun üç farklı tonu kullanılarak ön dökümlü elemanların diziliminden oluşan duvar, kente değer katıyor.” nevzat sayın “Alışveriş için olduğu kadar, yapısal olarak da her şeyin olduğu bir yer.”

mıcrosoft istanbul ofisi swanke hayden connell archıtects, mayıs 2009

45 XXI - HAZİRAN 2011

ertuğ uçar “İlk gördüğümde bay meraklı gelmişti aklıma, Seksenler. Çizgiden doğmuş, eğilip bükülen bir tipti. Aykut Erol'un Line serisi hınzırca. Eğlenceli. Canlısını görmedim, fotoğraflarına bakıyorum. Çizgiler kıvrıla kıvrıla kareden çıkıp gidiyor, kimbilir bizim göremediğimiz alanlarda neler beceriyor. Fikirdeki cesaret bu sunum fotograflarında yok ama. Bu kadar yaramaz bir çizgiye neler takılmış bakıyorum; TV, şemsiye, kitap. Bense bir director's cut versiyon bekliyorum şunları asılı göreceğim; Bir hevenk muz, kirli çamaşırlar, evin kedisi.”


kemerburgaz göktürk evleri han tümertekin, haziran 2004

deniz aslan “Ağırbaşlı, vıdı vıdı etmeyen ender, düzgün konut projelerinden.”

HAZİRAN 2011 - XXI 46

100. Sayı özel

nevzat sayın “Cadde üzerinde olsa Town-House derdik. Kırlardaymış gibi duruyor. Sıra sonundaki (ya da başındaki) evlerin neden pencerelerinin olmadığını Han’a sormama rağmen hala bilmiyorum.”

bılstore nişantaşı yeşim bakırküre, şubat 2006

nevzat sayın “Yolum düştükçe uğramadan edemediğim ama alacak bir şey bulamadığım bir yer.”

otomotiv endüstrisi ihracatçıları birliği teknik ve endüstri M. lisesi m artı d mimarlık, şubat 2011

boran ekinci “Bu yarışmada biz de vardık fakat kaybettiğimize hiç üzülmedim. Burada meslektaşlarımız çok iyi bir yapı ortaya çıkardılar. Yapının memlekette birçok tasarıma örnek olabilecek nitelikleri var.”

fethiye marinası boran ekinci, aralık 2003

ali osman öztürk “Modern, sevimli, rahat, keyifli, hafif, Boran’ın kutuları…” kadir karakoç “Projenin en dikkat çekici yanı insan ölçeğinde olması. Çeliğin ve ahşabın çok uyumlu kullanıldığı projede, tabiata zarar verilmeden yerleşilmesi yat limanı olmasına rağmen çok değişik konulardaki projelere örnek teşkil edeceğini düşünüyorum.” mehmet kütükçüoğlu “Sıcakta ve tabelaların arkasında kavruluyor.” nevzat sayın “Abartısız, geçiciymiş gibi duran ve eski su kenarı yapılarını, hatta Moda’nın deniz hamamlarını andıran bir yapı. Yapıldığı gibi kalabildiyse çok sevinirim.”

hüseyin kahvecioğlu “Projelendirme süreci de sonucu kadar başarılı olan bir örnek. Davetli bir yarışma sonucunda, yarışma projesine tamamen sadık kalınarak uygulanan, genel kararlardan detaya kadar nitelikli bir tasarım ve uygulama.” ipek yürekli “Okul yapmak zordur. Uyulması gereken bolca mevzuat ve her kuruşu harcanırken defalarca düşünülecek sınırlı kaynaklar bir yana; değişebilir şartlara uyum sağlayabilecek esnek bir tasarım, bakım kolaylığını önemseyen, maksimum sürdürülebilirliği amaçlayan bir bina, efektif kullanılması gereken alanlar, tıkır tıkır işleyecek bir sistem ve her şeyin ötesinde gençlerin gelecek ufkunu açabilecek bir eğitim ortamı yaratılması elbette ki kolay değil. M Artı D Mimarlık’ın Otomotiv Endüstrisi İhracatçıları Birliği Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi binasını yeni gördüm. Çok mutlu oldum. Bence yukarıdaki esasların hakkını veren bir proje olmuş. Sınırlı bir arazide akıllıca düzenlenmiş sıkışık bir program ile hem içerde hem dışarıda her köşesi incelikle düşünülmüş bir okul yaratılmış. Emeği geçen herkesi içtenlikle tebrik ediyorum.”


tun

derin sarıyer, kasım 2008 serter karataban “Bir mekan yaratmak, birleştirmek ya da ayırmak için ille de bina yapmaya gerek olmadığının kanıtıdır Tun. Tek başına bir oturma ünitesi gibi dursa da, aslında çok şey anlatır. Sağlam, mütevazi, samimi, içten, bir o kadar da kendisiyle başbaşadır, tıpkı tasarımcısı gibi.”

47 XXI - HAZİRAN 2011

guess mağazası

yalın tan & jeyan ünlü iç mimarlık, aralık 2004 derin sarıyer “Markanın ruh hali ve içeriği ile çok uyumlu bir mekan tasarımı gerçekleştirilmiş olması projeyi çok ilgi çekici kılıyor. Bu proje, seks olgusunun iç mimari yoluyla somutlaştırılmasını hassas ve incelikli biçimlerde hissettiriyor.”

nokıa cebıt bilişim eurasıa 2006 fuar standı demirden desıgn, mart 2007

four seasons iç bahçesi deniz aslan / ds mimarlık, eylül 2003

burcu serdar köknar “Keskin karakteri olan mimarinin içerisinde oraya ait ama başka bir dünya hissederim bu avluda. Düşünülmüşlüğün yere uygunluğu ile insanı içerisinde yaşatır bir bahçedir burası. İlk bakışta fark edilmeyen limitleri ve zamansızlığı ile projenin varoluşundaki durumları okumak her keresinde heyecan verici ve öğretici bir deneyime dönüşür.” enise burcu karaçizmeli “Bir teras bahçe olarak 90'lı yılların ikinci yarısında uygulanmış olması, projenin, peyzaj mimarlığının en önemli çalışma alanlarından biri olan çatı bahçeleri için örnek teşkil etmesini sağlıyor.”

100. Sayı özel

tuçe yasak “Tun, alışılmadık oranları ile bizleri şaşırtan, hatta, “Cidden mi?” dedirten bir urun. Derin Sarıyer’den cesur bir tasarım, Derin’den cesur bir mobilya olarak Tun koltuk, aslında hepimizin içindeki kaçıp saklanma ve kafa dinleme içgüdüsünü ciddiye alıyor.”

alpay er “Eğer bir gün Türkiye’de Sergileme Tasarımı alanının bir tarihi yazılırsa, Demirden’in bu uygulaması bir yandan tüm müşteri beklentilerini sonuna dek karşılarken diğer yandan hala yaygın olarak “stand tasarımı” diye bilinen bu alanın nasıl bir bütünsel deneyim tasarımı örneğine dönüştürülebileceğinin ilklerinden birisi olarak kayda düşülmelidir. İşin ilginç yanı bunu başaran ekibin, mekan tasarımının geleneksel disiplinlerinin temsilcileri mimar ve iç mimarlardan değil de, ağırlıklı olarak endüstriyel ve grafik tasarımcılardan oluşmasıdır.” benan kapucu “Ticari bir stand değil, izleyiciyi bulunduğu mekandan ve zamandan koparan düşsel bir dünya. Geçici ama beklendiği gibi “kalıcı bir iz” bırakıyor. Bence tam da bu yüzden iyi bir tasarım. Duyulara ve duygulara sesleniyor, tıpkı Nokia’nın “kullanıcı dostu” iletişim felsefesinde olduğu gibi.” orhan ırmak “Fuar standını hayal gücünü zorlayan bir deneyime dönüştüren bir tasarım. Bulutların üzerinde olmak gibi.”


01 depolama birimleri pınar yar & tuğrul gövsa, mart 2009

viyolet tekstil osmanbey showroom

ofist / yasemin arpaç & sabahattin emir, mayıs 2005

HAZİRAN 2011 - XXI 48

100. Sayı özel

salih küçüktuna “Ofist'in mekanı dönüştürürken kullandığı kendine özgü mimari dili iç mekan tasarımlarında pek de alışık olmadığımız topolojik yaklaşımların mükemmel örneklerinden birisi ile karşımıza çıkıyor. Viyolet projesinde işlevin ve estetiğin zekice tasarımlarla entegre edilmiş ve dönüştürülmüş şekilde tasarlanan mekan aynı zamanda kullanıcısına da lezzetli bir mimari mekan deneyimi yaşatıyor.”

7800 çeşme konutları ve oteli emre arolat archıtects, mart 2009

atilla yücel “EAA’nın sayıları son yıllarda giderek artan doğal iklimsel performanslı yapı arayışları içinde, kullanılan ahşap güneş kırıcı zarf ve genelde ahşap malzemenin, doğal peyzaj ve ışıkla birleşerek yerel bir tad kazandığı, sade, zarif, ölçekli bir mimari bütün. Sade prizmatik kütlelerin netliğiyle ölçeğin ve iklimselliğin buluşmasından kaynaklanan uyumlu “soft” etki, biçim ve algı zorlamaları yaratmadan ikna edici bir ortam oluşturuyor.” boran ekinci “Emre’nin kapalı alanların açık alanlara geçiş kurgusu ve mekan silsileleri hem çok zarif hem güçlü. İnsanda çok hoş bir hissiyat bırakıyor. Şapka çıkarıyorum.” deniz aslan “Peyzaj mimarının direnci, mimarinin baltalanmasını engelleyebiliyor.” mutlu çilingiroğlu “Gezip gördüğüm bir bina olarak, kendine özgü anlayışı, iç ve dış tasarımı, iç mekân kaçışları ve kurguları, mimari bir yapı değerini içermekte olan, eminim kullanıcıya da gezene de yaşarken zevk ve heyecan veren bir ürün.” nevzat sayın “Karanlık bir iç mekân. Yaz için çok güzel. Mevsim dışı zamanlarda Stanley Kubrick’in Shining filmindeki otel gibi bir his oluşturabilir insanda. Özellikle denize yakın, kumulların arkasında kalan tek katlı odalar çok güzel. Kütle etkisi güçlü ve -hiç benzemediği halde- bana Çeşme’deki eski Karabina Oteli’ni hatırlatan bir otel.”

zaman gazetesi yönetim binası kadir karakoç-zambak mimarlık, nisan 2006

sait ali köknar “Karmaşık bir kent yapılaşması içinde kendini basit fikirle çerçeveleyerek etrafından ayıran ve kullanıcısı açısından hatırlanmanın önemli olduğu durumu yapıyı ikonlaştırarak sağlayan yapı basit çözümleriyle çalışma mekânı standardını bir kez daha tarif ediyor. Kentteki diğer ofis yapılarında sıklıkla göremediğimiz bir okunaklılık bu.”



yapı - müze - anvers HAZİRAN 2011 - XXI 50

fotoğraflar: Philip Dujardin, Sarah Blee, Jeroen Verrecht

DİKEY BULVAR Anvers'te yeni açılan MAS (Mueseum aan de Stroom) çekirdekte topladığı sergi salonları ve çeperine yaydığı sirkülasyon alanlarıyla kentliler için yeni bir buluşma noktası olmayı hedefliyor. Aslı Çiçek

MAS - Museum aan de Stroom

neutelıngs rıedıjk archıtecten

12 Mayıs 2011 tarihinde Belçika'nın Anvers şehri, uzun zamandır beklemekte olduğu görkemli kent müzesine kavuştu. Uzun zamandır diyoruz, çünkü orijinal adıyla Museum aan de Stroom, ya da genel olarak MAS kısaltmasıyla adlandırılan binanın geçmişi 2000 yılına dek uzanıyor. O tarihte Anvers kent yönetimi yeni bir kent müzesi için uluslararası bir mimarlık yarışması düzenlemiş, çeşitli ülkelerden toplam 55 projenin katıldığı yarışmayı Hollandalı mimarlık bürosu Neutelings Riedijk Architecten kazanmıştı geçtiğimiz yılın mayısında. Tam 10 sene sonra mimarlar tarafından şehre teslim edilen binada bir sene boyunca sergi mekanları hazırlandı

ve 12 - 16 Mayıs tarihlerinde çeşitli törenlerle ziyaretçisine açıldı. Binanın her şeyden önce konumu, Avrupa'nın ikinci ve dünyanın dördüncü büyük limanı olan Anvers’i kavrayabilmek açısından önem taşıyor. Neutelings Riedijk’in projedeki çıkış noktası bu konumdan olmuş diyebiliriz. 16. yüzyılda aynı konumda kentin en büyük liman deposu, aynı zamanda ticaret merkezi inşa edilmiş. Doğudan gelen Alman tüccarların mallarını tutabildikleri ve konaklayabildikleri, 80 m’ye 62 m’lik, 133 oda ile çeşitli depoların bulunduğu bu yapı, 1839’da yanmış ve üzerinde çok fikir üretilen bir alan olmasına rağmen, o günden mimari yarışmanın açıldığı tarihe dek araziye yeni bir girişim yapılmamıştı. Neutelings Riedijk, arazinin tarihinden de esinlenerek müzeyi üst üste kümelendiği depoların tümü olarak ele almış,


yarışma projesinde ve binanın inşa aşamasında bu fikir korunabilmiş. Ortaya çıkan yapı, Anvers’in ve kısmen dünya tarihinin sunulacağı sergi mekanlarının binanın çekirdeğinde yoğunlaşmasıyla arta kalan, cephedeki alanların sirkülasyona ayrıldığı bir “promenad”ın bileşimi olmuş.

Dışarıdan yaklaşılırken yapının en göze çarpan yönü bu “masif kütle” özelliği. Cephede kullanılan, Kuzey Hindistan’dan getirilen Agra isimli doğal taş, köşeleri

51 XXI - HAZİRAN 2011

Binaya adım atılan ilk anda dış mekan ile iç mekan arasındaki fark hissedilmiyor. Zemin katta meydana bakan bir kafe ve danışma ile bilet gişesi dışında başka ana işlevle karşılaşmayan ziyaretçi, yolunu rahatça bularak müzede yükselmeye başlıyor. Üst üste kümelenen on “depo” ya da “bavul”ların her çeyrekte binanın ekseni çevresinde döndürülmesiyle çekirdeğin dışında kalan sirkülasyon mekanı, devasa bir sarmal merdivene dönüşmüş. Böylece ziyaretçi zeminden onuncu kata dek yürüyen merdivenlerle binanın camdan perdeyle kaplanmış her bir cephesinden geçerek yükseliyor. Bu konsept, yapının “şehir müzesi” işlevini iç mekanda çözmeye çalışmak yerine görsel bir yolculuğa, kente tepeden bakarak algılama olanağına çevirmiş. Ana sirkülasyon mekanı giriş ücreti ödemeksizin herkese açık, yani düz bir topoğrafyası olan Anvers’e sanki yapay bir tepe veriyor. Bir yanda şehrin Ortaçağ'dan kalma merkezi algılanıyor, diğer yandan kademe kademe yükselirken var olma sebebi sayılabilecek limanı, nehri ile bugün yayıldığı alan görülebiliyor. Bu mekanları çevreleyen cephenin eğrisel, zeminden tavana camla kaplanmış olması, doğrama kullanma zorunluluğunu kaldırmış. Böylece her katta gittikçe daha da nefes kesen bir manzarayla karşılaşılıyor, görüntü ile izleyici arasına herhangi bir engel girmeden. Eğrisel cam elemanlar, bu yükseklikteki camın rüzgar gücüne dayanıklılığını artırmanın yanı sıra, dışarıdan bakıldığında binanın masif karakterinin zarif bir biçimde altını çizen şeffaf birer perde izlenimini veriyorlar.

yapı - müze - anvers

Binanın kentteki konumu, kuzey-güney ekseninde ve şehir merkezi ile liman arasındaki menteşe özelliğinden dolayı ayrı bir önem taşıyor. Bu noktada 60 metre yüksekliğinde, üst üste yığılmış sergi salonlarından oluşan bir kule, yarışmada bildirilen işlevlerin yanı sıra şehri ziyaretçiye nasıl sunabileceğinin bilincinde yükseliyor. Binanın şehre bakan tarafında tasarlanmış geniş, ağaçsız meydan yeni bir buluşma mekanı oluşturuyor. Müzenin ana girişi beklendiği gibi bu meydandan değil, tam tersi tarafında kalan cepheden. Böylece ziyaretçinin binanın yanından geçerek girişe ulaşması ve bindiği ilk yürüyen merdivenden şehir merkezini, yükseldikçe uzakta kalan vinçler, konteynerler, gemilerle dolu silueti keşfetmesi sağlanmış. Sonuncu kata ulaşıldığında yaklaşık 50 metre aşağıda kalan meydanda, Anversli ressam Luc Tuymans'ın provoke edici çalışması algılanıyor: gri doğal taşla kaplanmış sakin meydanda izleyiciye bakan “Dead Skull” (Ölü Kafatası) isimli devasa mozaiği ressamın sürekli görülebilen ilk yapıtı ve aynı zamanda en büyük ölçekli çalışması; 8 cm’den 33 cm'ye dört formatta toplam 96.569 doğal taştan oluşuyor ve meydanın 40x40 metrelik alanını kaplıyor.


giriş sayfasında Müzenin kentteki konumu önceki sayfada Üst katlara erişimi sağlayan merdivenler bu sayfada sağda: Yapının genel görünümü altta: Cephede kullanılan cam perdeler en altta ve altta sağda: Cam ve doğal taş kullanılan cepheler

HAZİRAN 2011 - XXI 52

yapı - müze - anvers

karşı sayfada sol üstte: Kente tepeden bakmayı sağlayan alan sağda ve solda ortada: Manzara ile izleyici arasındaki cam elemanlar en altta: Yapının giriş katı

dönerken ve cepheden iç mekana geçerken 45’lik köşe bağlantıları ile kesintisiz olarak uygulanmış Böylece tıpkı eğrisel cam elemanlarının dikeyde herhangi bir doğramayla bölünmeden geçmesine benzer devamlı bir malzeme geçişi yakalanmış. Bunun verdiği etki, sanki devasa bir bloktan her cephede bir parçanın oyulmuş olması. Müzenin önündeki meydan, yan tarafında kalan tek katlı müze dükkanı, enformasyon merkezi binacığında da aynı malzemenin kullanılması, yerden yükselen taş kütle etkisini artıran bir seçim. Diğer yandan cepheye sistematik bicimde “takılmış” olan, Anvers şehrinin simgesi eller, binanın masif görünümünü hafifleten bir yaklaşımla yapıya günümüz mimarisinin genelde kaçındığı süslemeyi ekliyor. Dört cephenin tümünü kavrayan bu eller, iç mekanlarda şair Tom Lanoye ile grafik tasarımcı Tom Hautekiet’in ortak çalışması olan metal madalyonların

serpiştirilmesiyle kırmızı taşın devamlılığını bölüyor. Bu süslemeler aynı zamanda havalandırma boşlukları ya da yangın alarmı gibi, binanın duruluğunu rahatsız edecek teknik elemanların aynı rahatlıkta, birer madalyon ya da el gibi dağıtılmasına imkan veriyor. Her şeyin ötesinde bu öğelerin kullanımı, MAS'ı çağdaş mimarinin özel örnekleri arasında çok farklı bir noktaya atıyor: Minimalizmin mimarlık dünyasına damgasını vurduğu uzun dönemde MAS, maksimalist olabilmenin gururunu taşıyor, rüküşlüğe kaçmadan. Binanın basit, pragmatik konsepti (çekirdek sergi salonları ve onu sarmalayan dikey bulvar) kendini göstermekten çekinmeyen bir güven ışıldıyor. Neutelings Riedijk’in mimarisini özel kılan, MAS’ı doğrudan günümüzün en ilgiye değer, cesur yapılarından biri yapan bu sadelik ve güven. Yolunuz düşerse kaçırmayın!


yapı - müze - anvers

53 XXI - HAZİRAN 2011


HAZİRAN 2011 - XXI 54

yapı - müze - anvers

Sergi yerleştrimelerinden görünümler


1- Giriş holü 2- Danışma 3- Kafeterya 4- Lojistik merkez 5- Garaj 6- Atölyeler 7- Galeri 8- Ofisler

1. kat planı

mimari tasarım: Neutelings Riedijk Architects strüktür tasarımı: Bureau Bouwtechniek inşaat mühendisliği: ABT België yapı fiziği: Peutz bv Ingenieuze Adviseurs yerleştirme tasarımı: Marcq & Roba yangın güvenliği: IFSET International Fire Safety Engineering Technology ana yüklenici: THV MAS zemin alanı: 19.557 m2 inşaat maliyeti: 33.409.000 dolar inşa tarihi: Ekim 2006 - Şubat 2010

yapı - müze - anvers

zemin kat planı

9- Toplantı odaları 10- Personel kantini 11- Galeri 12- Sergi alanı 13- Restoran 14- Konferans salonu 15- Mutfak 16- Teras

55 XXI - HAZİRAN 2011

4. kat planı

7. kat planı

9. kat planı

güney cephesi görünüşü

batı cephesi görünüşü

en kesit


Restorasyon - Müze - Berlİn HAZİRAN 2011 - XXI 56

fotoğraflar: Christian Richters, Ute Zscharnt, Joerg von Bruchhausen

TARİHİN YANSIMASI Müze adasının üçüncü restorasyonu titizlikle uygulandı ve döneminin kentsel mekan algısı vurgulanarak orjinaline sadık bir şekilde kullanıma kazandırıldı. David Chipperfield Mimarlık ve Julian Harrap

NEues museum

davıd chıpperfıeld mimarlık ve julıan harrap

Berlin'in müze adasında bulunan Neues Museum, Friedrich August Stüler tarafından tasarlandı ve 18411859 yılları arasında inşa edildi. İkinci Dünya Savaşı sırasındaki büyük bombardıman birçok bölümün tamamen yok olmasına diğer bölümlerde de ağır hasarlar meydana gelmesine sebep oldu. Savaş sonrası birçok yenileme çalışması denendi fakat yapı kendi haline terk edildi. 1997'de David Chipperfield Mimarlık, Neues Museum'u yeniden inşa etmek için Julian Harrap ile birlikte uluslararası bir yarışma kazandı. Projenin temel hedefi; İkinci Dünya Savaşı sonrasındaki tahribattan arta kalan bölümlerin onarım ve restorasyonunu da kapsayarak orijinal

boyutunda yeniden tamamlamaktı. Odaların orijinal sırası mevcut yapıyla süreklilik oluşturan yeni bölümlerle birlikte restore edildi. Korumanın çeşitli aşamalarında tarihi binaya saygı gösterilerek arkeolojik restorasyon için Venedik Tüzüğü örnek alındı. Mevcut binadaki tüm açıklıklar dış görünüşüne ve parlaklığına uygun olarak farklılık yaratmadan dolduruldu. Restorasyon ve mevcudun onarımı, yeni olanın taklitten kaçınarak eskiyi yansıtması ve orijinal yapının mekansal bağlamına vurgu yapma fikriyle yürütüldü. Yeni eskiyi taklit etmeksizin eskinin kayıplarını vurguluyor. Yeni sergi salonları Saksonyan mermer parçalarıyla karışık beyaz çimentodan, büyük boyutlu prefabrik beton elemanlarla inşa edildi. Aynı malzemeyle biçimlendirilmiş, yeni ana merdiven orijinalini kopyalamaksızın onu devam ettiriyor. Merdiven aynı zamanda orijinal tuğlaları duran fakat orijinal


karşı sayfada Restorasyon sonrası cepheden görünüm. bu sayfada üstte: Savaş sonrası tahrip edilmiş hali altta: Restorasyon sonrası görünüm

Restorasyon - Müze - Berlİn 57 XXI - HAZİRAN 2011

süslemeleri kaybolmuş görkemli holün içerisinde yer alıyor. Kuzeybatı kanadı, Yunan avlusundaki apsis, Güney Kubbesi gibi diğer hacimler el yapımı tuğlaların geri dönüştürülmesiyle inşa edilerek korunan bölümlerle birbirini tamamlıyor. Neues Museum'un doğu ve güney tarafındaki çoğu korunmuş kolonatların eski haline getirilip tamamlanmasıyla savaş öncesi kentsel mekan görünümü doğuya doğru yeniden oluşturuldu. Yeni bina olan James Simon Galeri'nin, Neues Müzesi ve Spree arasında 1938 yılı öncesindeki kentsel mekanı yansıtarak inşa edilmesi planlanıyor. Ekim 2009'da, 60'ı aşkın yıldır harabe olan Neues Müzesi, Mısır Müzesi ve Tarih Öncesi Erken Tarih Müzesi'nin koleksiyonları sergilenerek ve müze adasındaki üçüncü restorasyon olarak halka yeniden açıldı.


HAZİRAN 2011 - XXI 58

Restorasyon - Müze - Berlİn


Restorasyon - Müze - Berlİn 59 XXI - HAZİRAN 2011

karşı sayfada ve bu sayfada Restorasyon sonrası iç mekandan görünümler


projeye başlama tarihi: 1997 tamamlanma tarihi: 2009 açılış: 6 Ekim 2009 brüt alan: 20,500 m2 şirket: Bundesamt für Bauwesen und Raumordnung'u temsilen Stiftung Preussischer Kulturbesitz kullanıcı: Staatliche Museen Zu Berlin mimar: David Chipperfield Mimarlık ve Julian Harrap

direktör: David Chipperfield peyzaj mimarı: Levin Monsigny Landschaftsarchitekten sergi salonu tasarımı: Mimar Michele de Lucchi s.r.l. inşaat mühendisi: Ingenieurgruppe Bauen saha mühendisi: Jaeger, Mornhinweg+Partner Ingenieurgesellschaft inşaat alanı denetimi: Lubic & Woehrlin gmbh proje kontrolü: Ernst & Young Real Estate gmbh

HAZİRAN 2011 - XXI 60

Restorasyon - Müze - Berlİn

kesitler

görünüşler

kat planları



Proje - Kamusal Alan - Sevilla HAZİRAN 2011 - XXI 62

fotoğraflar: Fernando Aldo

TARİHE AÇILAN ŞEMSİYE Sevilla’nın tarihi dokusu içinde konumlanan Jurgen Mayer H. tasarımı Metropol Parasol, hem kentliler hem de turistler için yeni bir çekim merkezi olarak tasarlanmış. J. Mayer H. Architects

Sevilla tarihinin arkeolojik yönü esas alınarak oluşturulan Metropol Parasol, kentin kalbinde yer alan 21. yüzyılda yeni bir kentsel alan. Sevilla'nın yeni simgesi olacak, kente kimlik kazandıracak ve onu dünyanın önemli kültürel noktalarından biri haline getirecek olan Metropol Parasol, Plaza de la Encarnacion'ın çağdaş bir kent merkezi olabilme potansiyelini araştırıyor. Sevilla'nın Ortaçağ kent merkezinin yoğun dokusu içerisindeki bir kentsel mekan olarak; belleği tazeleme, boş zaman, ticaret gibi çeşitli etkinliklere olanak tanıyor. Gelişmiş altyapısı meydanın canlanmasına ve turistlerle yerel halk için cazip bir mekan olmasına yardımcı oluyor. Esasında Sevilla da İspanya'daki büyük kentler gibi 24 saat hareketli olma potansiyeli taşıyor. Ne

zaman kenti gezerseniz gezin, yaşayan bir çevre olduğunu görürsünüz. Şemsiyeler gün boyunca gölgelik alan sundukları gibi geceleri de keşfedilmeyi bekleyen çeşitli kaöusal etkinlikler için bir örtü yaratıyor. Projenin başlangıç noktası sıcak yaz aylarında insanları davet eden bir ortam yaratmak adına gölge alan oluşturmaktı. Kendine özgü ve ilginç bir mekan yaratmak için tüm olasılıkların üzerinde duruldu. Ölçek oldukça önemliydi. Alanda rastlanan çeşitli öğelerle birlikte ölçek sık sık değiştirildi. Bu dünyanın en büyük ahşap yapılarından ve bizim en yenilikçi projelerimizden biri. Etkileyici ahşap strüktürden şemsiyelerin içinde ve altında bir arkeoloji müzesi, sebze-meyve pazarı, yükseltilmiş meydan, çok sayıda bar ve restoran yer alırken şemsiyelerin tepesinde de bir manzara terası konumlanıyor. Tarihi kapsarken aynı zamanda günlük hayata da ev sahipliği yapıyor, etkinlikler


bu sayfada solda ortada ve sağda üstte: Metropol Parasol'ü zeminden deneyimleme sağda ortada: Üstten görünüş, görülen yaya yolları sağda altta: Metropol Parasol'ün kent içindeki yeri ve kent ile uyumu

Proje - Kamusal Alan - Sevilla

karşı sayfada Metropol Parasol'e yukarıdan bakış

63 XXI - HAZİRAN 2011

için açıkhavada kamusal alan sunuyor ve yükselen yapısıyla ziyaretçileri de yükseğe çıkararak çatının üzerinden Sevilla'nın peyzaj manzarasını izlemeye olanak tanıyarak kültürüne atıfta bulunuyor. Metropol Parasol'un karma kullanım özelliğinin Sevilla ve çevresinde kültürel ve ticari gelişimleri canlandırması bekleniyor. Bu projede yaratmaya çalıştığımız parametreler bir iskelet ya da bir çerçeve niteliğinde. Bunlar tasarım çıkışlı kompozisyonlar olmaktan çok müşteri talimatlarına, içeriksel referanslara ve programlı lojistiklere dayanan kavramsal durumlar. Yarışma için tasarlanan şemsiyelerin üç boyutlu hacimlerinin farkedilebilecek bir yapıya dönüştürülmesi gerekiyordu. 1,50 m x 1,50 m lik geometrik bir ızgara geliştirmeye karar verdik. Ahşap formları bilgisayar yardimiyla tanımlandı ve bütün bu bilgiler ahşap yapı şirketine gönderildi. Şemsiyelerin son halleri ise plakalardan ve yapışkanlı lamine ahşaptan yapıldı.


Proje - Kamusal Alan - Sevilla HAZİRAN 2011 - XXI 64

bu sayfada üstte: Gece görüşüyle yaya yollarından kente bakış solda ortada: İç mekandan bir görüntü sağda ortada: Metropol Parasol'ü çevre sokaklardan algılamak altta: Zemindeki kullanımları ve kentlinin algısı


Küppers, Georg Schmidthals, Andre Santer, Daria Trovato Alan: 18000 m2 İnşaat Alanı: 5000 m2 yapı yüksekliği: 28,50 m dış cephe: Ahşap ve granit iç mekan: Beton, granit ve çelik tasarım takvimi: 2004-2005 inşa takvimi: 2005-2011 icra eden: J. MAYER H. yapım maliyeti: 90 Milyon Euro

-1 kat planı

zemin kat planı

görünüşler 1. kat planı

2. (balkon) kat planı

3. (yürüyüş) kat planı

65 XXI - HAZİRAN 2011

üç boyutlu görünüm

Proje - Kamusal Alan - Sevilla

proje mimarı: Jürgen Mayer H., Andre Santer, Marta Ramírez Iglesias proje ekibi: Ana Alonso de la Varga, JanChristoph Stockebrand, Marcus Blum, Paul Angelier, Hans Schneider, Thorsten Blatter, Wilko Hoffmann, Claudia Marcinowski, Sebastian Finckh, Alessandra Raponi, Olivier Jacques, Nai Huei Wang, Dirk Blomeyer yarışma ekibi: Jürgen Mayer H., Dominik Schwarzer, Wilko Hoffmann, Ingmar Schmidt, Jan-Christoph Stockebrand, Julia Neitzel, Klaus


İç mekan - otel - parİs HAZİRAN 2011 - XXI 66

HEPSİ BİR KUTUda Matali Crasset tarafından tasarlanan HI matic, Paris kenti için iyi çözümlenmiş kısa ya da uzun konaklamalar için ideal bir mekan vaat ediyor. Otel; restoranların, organik pazarların, konsept mağazaların ve özel kitapçıların yer aldığı Paris’in 11. Bölgesi Rue Charonne’de konumlanıyor. Matali Crasset, Patrick Elouarghi ve Philippe Chatelet’nin işbirliğiyle gerçekleştirilen projede, 42 kutu-oda bulunuyor. Ekonomik, ekolojik ve otomatik olarak kurgulanan, şehrin tam merkezinde konumlanmış bu yapı, Japonların Ryokan adı verdikleri, geleneksel bir ya da iki katlı ahşap otellerini, gençlerin konakladığı hostelleri ve de misafir evlerini yeniden yorumluyor.

HI matic

matalı crasset

HI matic, Paris gibi bir kent için iyi çözümlenmiş küçük bir otel. Kent turizminin gerekliliklerine cevap verebilirken, kısa ya da uzun süreli

fotoğraflar: Simon Bouisson

konaklamalar ya da iş seyahatları için ideal bir alternatif yaratabiliyor. HI matic %100 internetle birlikte çalışıyor. Misafirler otele kayıtlarını bile kendileri gerçekleştiriyor. Yapıya ait ilk izlenim, odaların mekanı bölümlediklerini görmek. Her biri sanki bir kutu gibi düşünülmüş 42 oda, beş kata yayılıyor. Mekan ise esnek ve değişime uygun. Her kutu-oda, alışılageldik otel odasının konforunu yansıtıyor ama aynı zamanda mekandaki elemanlarla oynayabilme, mekanla ilişki kurabilme deneyimi de sunuyor. Duvarlarda hiçbir şey asılı değil, odanın kendi strüktürü başlı başına kullanıcıların gereksinimlerini karşılıyor. Bu kutu-oda kendi içinde ufak masasını da barındırıyor. Yatak bu kutu-odanın tam merkezinde, projeye özel olarak üretilmiş minderli bir platform üzerinde yer alıyor. Bu sistem gece olduğunda geniş ve konforlu bir hale bürünüyor. Gündüz olduğunda ise rahatça


İç mekan - otel - parİs 67 XXI - HAZİRAN 2011

oturulabilecek, yemek yenilebilecek ve hatta çalışılabileek bir alan yaratmaya olanak tanıyor. Burada dikkat çekici bir başka unsur da bu kutuodaların hareket özgürlüğünün çocuklar için de bir eğlenceye dönüşebilecek olması. Bunun sıklığı, özerkliği, basitliği; misafire, yapılandırılmış ön formalitelerin olmadığı bir mekanı deneyimleme fırsatı veriyor. Otelin aynı zamanda restoran olan lobisinde misafirlerin gerçek organik kahvaltılarını otomatik makinelerden alarak yiyebilecekleri genişlikte ve herkesin bir arada oturabileceği bir büyük masalar yer alıyor. Bu yeni projeyle birlikte misafirlere, alışılageldik otel anlayışına yeni bir bakış açısı getiriliyor. Misafirlerin gelmesi için yeni nedenler ve bir otelde bile bir arada yaşayabilmeleri için bir ortam yaratıyor.


İç mekan - otel - parİs HAZİRAN 2011 - XXI 68

giriş sayfasında ve önceki sayfada Otelin giriş bölümünden görünümler. Giriş bölümünde yer alan kayıt masası ve misafirlerin zaman geçirebilecekleri alanlar. bu sayfada Restoran alanı. Alanda, geç uyanan misafirler için de organik kahvaltı sunan otomatlar yer alıyor.


İç mekan - otel - parİs

solda ve alt sırada: Odaların gündüz kullanımı. Mekan, çalışma-dinlenme alanı olarak tasarlanmış. En altta: Odanın gece kullanımı. Minderler açılarak yatak haline geliyor.

matalı crasset Les Ateliers Tasarım Enstitüsü'nden mezun olduktan sonra 2000 yılının başında ilk olarak Denis Santachiara ile İtalya'da daha sonra da Philippe Starck ile Fransa'da çalışma fırsatı yakaladı. Ardından Paris'te Matali Crasset Productions adındaki ofisi kurdu. Sürekli yeni şeyler keşfetmek için araştırmalar yapıyor. Zanaattan elektronik müziğe, tekstil endüstrisinden fuarlara kadar çeşitli sektörlerden kurumlarla birlikte çalışıyor ve mobilya tasarımı, mimari projeler, grafik tasarımı üzerine projeler gerçekleştiriyor. Görsel: Justin Morin; fotoğraf: Patrick Gries (Justin Morin'in izniyle)

69 XXI - HAZİRAN 2011

bu sayfada


OPUS Lineadecor, yeni modeli Opus ile sadeliğe yeni bir form katarak, mutfağı farklı bir sanat eserine dönüştürüyor. Parlak cam yüzeyi ve kulpsuz açılımın sadeliği ile akıcı ve özgür bir görünüm sunuyor. Yatay ve düşey çizgileri netleştiren profiller, bütünlük duygusunu destekleyecek şekilde, kapaklarla aynı renge sahip. Beyaz, krem, fildişi, vizon ve kahve gibi renk tonları, tasarımın sade ve iddialı görünümünü tamamlayan renk seçenekleri olarak dikkat çekiyor. Lineadecor'un yeni otomatik açılımlı üst dolapları kullanıcılara kolaylık sağlarken LED ile aydınlatma imkanı da sunuyor. www.lineadecor.com.tr

NEO SERİSİ

HAZİRAN 2011 - XXI 70

YENİ - ÜRÜN

El-Bi Elektrik'in yaşam standartlarından vazgeçemeyenler için sunduğu Neo Serisi, evinde sadeliği sevenler için de uygun bir seçenek. Kordonsuz kompakt tasarımı ile 17 fonksiyondan oluşan ve modern hatlara sahip olan seri, estetik tasarımı ile de dikkat çekiyor. Neo

DARLING NEW Duravit'in yeni banyo serisi Darling New, bahar renkleri ve ürün çeşitliliği ile banyolara girmeye hazır. 25 farklı vitrifiye modeli, 12 farklı küvet modeli ve 52 parçadan oluşan banyo mobilyası grubuna sahip serinin ana motifi vitrifiyelerde, küvetlerde ve mobilyalarda

Serisi, sadece düğmeyi çıkartarak monte etme özelliği, elektrikle temasa karşı parmak koruması, yüksek performanslı montaj tırnakları ve düğme ya da kapak altından ulaşılabilen tırnak vidaları ile kolay ve güvenli bir montaj sağlıyor. www.el-bi.com

görülen zarif kenar bantları ve dairesel biçim. Tezgah üstleri, konsol panelleri ve duvar rafları gibi sık kullanılan yüzeyler, çizilmelere karşı koruyucu özel dokulu bir vernikle kaplı. Seride, farklı ebatlarda boy dolapları, hareketli dolap üniteleri, aynalar ve aynalı dolaplar bulunuyor. www.duravit.com.tr

MONARCH Sadeliği ve doğallığı modern ofis ve evlere taşımaya hazırlanan aydınlatma serisi Monarch, escapefromsofa ekibi tarafından tasarlandı. Aydınlatma ürünleri tasarımında alışılmışın dışında bir malzeme olan masif kullanılarak üretilen Monarch masaüstü aydınlatma

elemanları heykelsi formlara sahip. Seride, Türk mimarisinde sıklıkla görülen motiflere atıfta bulunan ve sade çizgileri ile dikkat çeken ürünler yer alıyor. Escapefromsofa, tasarımlarında estetik kadar fonksiyonellik ve kusursuz işçiliğe de önem veriyor. www.escapefromsofa.com



DC INVERTER

SLIMPAN

Siemens'in “inverter” teknolojisine sahip yeni DC Inverter klimaları, üst düzeyde enerji tasarrufu, yüksek konfor ve performans sunuyor. Siemens DC Inverter klimalar, iyonizer plus sistemi sayesinde pozitif ve negatif iyon molekülleri üreterek yüksek bir enerjinin ortaya çıkmasıyla bakterilerin yok edilmesini sağlıyor. Sistemin sigara dumanı, polen, virüs ve bakterileri temizlemesi ile ortam canlı, enerjik ve ferah bir havaya kavuşuyor. Siemens klimalarda bulunan “ısı eşitleme sistemi” ve “iki yönlü üfleme” teknolojisi mekanın alt ve üst kısımlarındaki ısı farkını ortadan kaldırıyor.

Terminal bünyesinde Akın Nalça ve ekibi tarafından geliştirilen Slimpan sergileme sistemi, her türlü sergileme etkinliğinde değişen mekanlara uyarlanabiliyor, tasarımcılar tarafından yorumlanabiliyor ve hızla kurulup taşınabiliyor. Slimpan, farklı grafik uygulamalara izin veren yeni ve ekonomik bir iletişim aracı olmasının yanı sıra, çeşitli aksesuarlarla da kullanılabiliyor. Özel tasarlanmış bağlantı elemanları ile esnek yüzeyler yaratarak istenilen açıda, boyutta ve yükseklikte mekan bölücü, teşhir ünitesi, kimlik yüzeyi, karşılama bankosu ve enformasyon noktası oluşturulabiliyor.

www.siemens-home.com

www.terminaldesign.com.tr

DICHROIC AYNA YANSITICI

HAZİRAN 2011 - XXI 72

YENİ - ÜRÜN

Prolux'ün sunduğu Dichroic Ayna Yansıtıcı balık, ekmek, yeşil sebze ve meyve gibi taze tüketilmesi gereken yiyecekler için tasarlandı. Dichroic reflektör, kızılötesi ve ultraviyole ışınları %9 oranında keserek fırın, market, et ve balık reyonları, sebze ve meyve reyonları gibi ürünlerin teşhir edildiği mekanlarda zararlı ışınların

VERA SERİSİ Viko Artline'ın özel konstrüksiyon ile tasarlanan yeni anahtar serisi Vera, tasarım özellikleri ile ön plana çıkıyor. Sıva üstü kullanım için işlevsellik, sağlamlık ve kolay montaj özelliklerine sahip bu yeni seri, beyaz, krem ve ahşap renk seçenekleri ile sunuluyor.

büyük bir kısmını engelliyor. Teşhirdeki ürünlerin yüksek ısıya ve zararlı ışınlara maruz kalmasını önleyerek daha uzun ömürlü olmalarını sağlıyor. Dichroic reflektör, oluşan yüksek ısıyı da engelleyerek enerji tasarrufunda bulunuyor. www.prolux.com.tr

Sıva üstü olarak kullanılan Vera'nın kablo montajı ve elektrik bağlantısı kolayca yapılabiliyor. Özel yapısı sayesinde üst kapağı alt gövdeye takılabilen ürün, kablo giriş kanalları ile iki farklı yüzeyden kablo montajına olanak sağlıyor. www.viko.com.tr

DIESEL KOLEKSİYONU Diesel Koleksiyon sıra dışı yaşam alanları konseptinden çıkışla modern ve alternatif tarzı bir araya getiriyor. Çağdaş bir trendi yansıtan koleksiyonda kullanılan koyu renklerin, sade, doğal ve keskin çizgilerle birleştirilmesi ile bu anlayış sık detaylarla modernize ediliyor.

Özgün birer tasarım anlayışı ile hayata geçirilen koltuklar, yaşam alanlarına konforlu çözümler sunuyor. ONR Concept mağazalarında satışa sunulan Moroso ürünleri, dünyaca ünlü tasarımcıların ürünlerinden oluşan koleksiyonları ile fark yaratıyor. www.onurconcept.com



AKARETLER DERİN İLE BULUŞTU Modern mobilya tasarımını ve üretimi alanında Uluslar arası bir yer edinen Derin, yeni mağazasını Akaretler'de açtı. Türk tasarımının dünyadaki en önemli temsilcilerinden olan Derin Design, Türkiye'deki yeni adresinde yenilikçi tarzını ortaya koyuyor. Bugüne kadar daha çok çalışma alanlarına yönelik mobilyalarını ön planda tutan Derin, yaklaşık 500 m2'lik alana kurulu Akaretler mağazasında, ev ve ev yaşamı ile ilgili mobilya, aksesuar ve aydınlatma tasarımlarını modern ve dinamik bir anlayış ile sunuyor. Derin Design

HAZİRAN 2011 - XXI 74

YENİ - showroom

360 DERECE HİZMET Kale Grubu, mağazacılık anlayışı ile perakende sistemini yeniden düzenleyerek, örneğinin ilk mağazası olan Kale Fulya Showroom'un açılışını 12 Mayıs 2011 tarihinde yaptı. 1200 m2'lik alanda, Kale Grubu'nun öncü markaları Çanakkale Seramik, Kalebodur, Kale ve Kalekim ürünlerini 360 derece hizmet anlayışıyla, yenilikçi, çevre dostu ve fonksiyonel 3000'den fazla ürün tüketicilere sunuluyor. Mağaza konseptini ve projelendirmesini Demirden Design'ın yaptığı Kale Fulya

koleksiyonunun ev ve ofisler için düşünülmüş mobilya tasarımlarının da sergileneceği mağazada, yine dünyaca ünlü B-Line, Kundalini, Moroso, Gaia&Gino, Bang&Olufsen gibi markaların mobilya, aydınlatma ve aksesuarlarını da bulmak mümkün. Derin'in, ilk kez Akaretler mağazasında sergilenen 2011 koleksiyonunun tasarımlarını Aziz Sarıyer, Defne Koz, Arif Özden, Tanju Özelgin, Bülend Özden ve Derin Sarıyer gerçekleştiriyor. www.derindesign.com

Showroom, Türkiye'nin önde gelen mimarları tarafından tasarlanan mekanları ile de dikkat çekiyor. Kale Grubu olarak ürettikleri her ürünle giderek daha hızlı akan hayatı tüketiciler için kolaylaştırma ve tüketicilerin yaşam kalitesini arttırma hedefiyle yola çıktıklarını belirten Kaleseramik Satıştan Sorumlu Başkan Yardımcısı Bahadır Kayan, ürünlerini seçerken, uygularken, kullanırken kolaylık sağlayan uyumlu tasarım ve hizmetler sunmaya odaklandıklarını belirtti. www.kale.com.tr



KALEKİM'DEN ETİKET OKUYUCU UYGULAMASI

Kalekim, tüm ürünlerinin ambalajlarını değiştirerek, sektörde ilk kez yapılan “Etiket Okuyucu” uygulamasıyla kullanıcılara ürünlerin uygulama filmleri, TDS, kalite belgeleri ve ürün katalog bilgilerine dijital ortamda erişim imkanı sağlıyor. Ambalaj değişikliğiyle ilgili ustalar, profesyoneller ve bayiler arasında yapılan araştırmalar

sonucunda, ambalaj tasarımında en önemli nokta, markanın ve ürünün rahat okunacak biçimde ön planda olması şeklinde belirlendi. Tasarımın yanı sıra yeni ambalajların ebadını da değiştiren Kalekim, her ürün grubu için farklı renkler, piktogramlar ve teknik tablolar kullanıyor. Yeni ambalaj görünümü için bir tasarımcı ile çalışan Kalekim, bu yenilikle kaliteli ve teknik ürünlerinin algısını daha iyi anlatmayı hedefliyor. www.kale.com.tr

LEGRAND E-KATALOG YAYINDA

HAZİRAN 2011 - XXI 76

FİRMA HABERLERİ

Legrand, tüm ürünleri hakkında ayrıntılı bilgilerin yer aldığı “Bina Elektrik ve Dijital Altyapıları İçin Ürün ve Sistemler 2011-2012 Kataloğu”nu Legrand Türkiye grup şirketlerinin de içinde bulunduğu web sitesinde aktif hale getirdi. Legrand e-katalogda, elektrik profesyonellerinin ihtiyaç

duyabileceği tüm bilgiler detaylı olarak yer alırken, ürünler ile ilgili teknik, fiyat, ağırlık, hacim, ambalaj adedi gibi genel bilgilere kolaylıkla ulaşılabiliyor. Aynı zamanda ürünlerin, varsa TSE belgeleri, kullanma kılavuzları gibi teknik dokümanları da e-katalogda yer alıyor ve istenildiğinde ürün görselleri indirilebiliyor. www.legrand.com.tr

gösteren ve geçmişin kültürel mirasını bugüne taşıyan çatıların fotoğraflandığı çalışma için Edirne’den Kars'a tüm Anadolu'da 17 bin 500 km yol katedildi ve çalışmaların tamamlanması altı ay sürdü. 240 sayfalık katalog kitap, Türkiye'de kendi alanında yapılan ilk çalışma olma özelliğini de taşıyor. www.onduline.com

SCHINDLER'E YENİ GENEL MÜDÜR YARDIMCISI Schindler, 2006 yılından bu yana Mühendislik ve Satınalma Müdürlüğü görevini sürdüren Can Mutu'yu, Teknik ve Saha Destekten sorumlu Genel Müdür Yardımcısı olarak atadı. Yeni görevine başlayan Mutu, Schindler'de, mühendislik görevlerinin yanı sıra, teknik ve saha

Ode Yalıtım, sektörün başucu kaynağı olarak nitelendirilecek, ısı yalıtımı ile ilgili yazılmış en geniş kapsamlı “IY Isı Yalıtımı” isimli ilk Türkçe kitabı çıkarttı. Isı yalıtımı hakkındaki tüm soruları yanıtlayacak önemli bir kaynak olan kitap, enerji ve yalıtım sektörü, ısı yalıtımına giriş, ısı yalıtımı ve tesisat yalıtımı, yalıtımda yeni teknolojiler,

uygulama önerileri, sık sorulan sorular adlı yedi farklı bölümden oluşuyor. Yalıtım sektöründeki kaynak boşluğunu doldurmak amacıyla bu kitabı çıkarttıklarını vurgulayan Ode Yalıtım Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan, kitabın Türk mimar ve mühendislerin yanı sıra, ülkemizin enerji politikalarını yönlendiren kamu görevlileri ile siyasetçilere de yeterli bilgi vereceğine inandıklarını söyledi. www.ode.com.tr

KOLEKSİYON MOBİLYA'YA YENİ BLOG

ONDULINE AVRASYA’DAN FOTOĞRAF KİTABI

Türkiye'deki 45 ilde ve bu illere bağlı 68 ilçe ve köyde, fotoğraf sanatçısı Bünyamin Aygün tarafından çekimleri gerçekleştirilen “Türkiye'nin Çatıları” adlı fotoğraf kitabı, Onduline Avrasya tarafından yayınlandı. Türkiye'nin coğrafi ve iklimsel yapısına göre farklılıklar

ODE YALITIM'DAN ISI YALITIMI KİTABI

destek sorumluluğu çalışmalarını da yürütecek. 2000-2004 yılları arasında Pera Mühendislik'te makine mühendisi olarak çalıştıktan sonra 2004-2006 yılları arasında Schindler'de teknik destek uzmanı olarak görev yaptı. Yıldız Teknik Üniversitesi mezunu olan Can Mutu, aynı üniversitede Termodinamik ve Isı Tekniği Anabilim Dalı'nda yüksek lisans eğitimine devam ediyor. www.schindler.com

Koleksiyon Mobilya, sosyal iletişim ağlarını, tasarım tutkunları, fikir liderleri, paylaşımcılar, izleyenler, yorumlayanlar, derleyenler, web gezginleri ve içerik sahiplerine sunduğu yeni blog platformu ile zenginleştiriyor. Paylaşma ve geliştirme sahası olmayı

hedefleyen Koleksiyon Blog, haberler, seyir defteri, hikayeler, ortak yaratım ve çevre bölümlerinden oluşuyor. Bu bölümler kapsamında fikirlere, deneyimlere, hikayelere ev sahipliği yaparak bir iletişim köprüsü olmayı hedefleyen Koleksiyon Blog'a blog. koleksiyon.com.tr bağlantısından ulaşılabiliyor. www.koleksiyon.com.tr

TUNA EV MODOKO MAĞAZASI AÇILDI

Tuna Ev'in Modoko 4. Cadde'de yer alan iki katlı mağazası farklı bir konsept ile tasarlandı. İç mimarisi brüt beton ve sıcak taş birimlerden oluşan Tuna Ev Modoko Mağazası, yemek odasından yatak odasına

kadar her ihtiyaca yönelik mobilya ve aksesuarları ile evlere şık ve modern dekorasyon çözümleri sunuyor. Oturma grupları, kanepeler, yemek odası grupları, TV üniteleri ve yatak odası takımlarının yer aldığı mağazada, tasarımda dünyanın en saygın isimlerinin imzalarıyla süslenen Tuna Ev aksesuarları da bulunuyor. www.tunaev.com

MITSUBISHI PLASTICS, INC. ÖDÜL ALDI

Yapı fuarının bir geleneği haline gelen ve bu yıl itibariyle “Altın Mıknatıs” ismi ile anılacak olan “Amacına En Uygun Tasarlanmış Stand Ödülleri” 34. Uluslararası Yapı Fuarı Turkeybuild İstanbul 2011 kapsamında sahiplerini buldu. Gülen Adam Mimarlık'ın tasarımını gerçekleştirdiği Mitsubishi Plastics, Inc. standı; En

İyi Stand Tasarımı Altın Mıknatıs Mansiyon Ödülü'nün sahibi oldu. Seçici kurul, fuarda yer alan stantları ürünle kurdukları bağlantı, üç boyutlu bir tasarım nesnesi olarak düzenlenmeleri, görsel malzeme kullanımındaki estetik ölçütler, stantların modülerliği ve yeniden kullanılabilir olma özelliklerine göre değerlendirdiler. www.alpolic.com



Ürün - zemİn Kaplaması HAZİRAN 2011 - XXI 78

Çevrecİ zemİnler Ekolojiyi marka için en temel unsur olarak gören Meister Parke'nin Türkiye'de perakende satış ve bayi organizasyonları Agrega Mimarlık tarafından gerçekleştiriliyor.

1930 yılında halı üretimi yapmak üzere Almanya'da kurulan ve ilk parke üretimini 1950 yılında gerçekleştiren Meister Parke, ekoloji ve sürdürülebilirliğe verdiği önem ile dikkat çekiyor. Koleksiyonu ile yaşam alanlarına göre en uygun parke seçeneklerini sunarak kullanıcı ihtiyaçlarını karşılayabiliyor. Müşteri memnuniyeti odaklı çalışarak ürünlerini bu doğrultuda üreten firmanın, yer döşemesinden duvar paneline kadar dokuz ana gruba ait 50'den fazla ürünü ve 350'den fazla renk ve doku seçeneği ile desenli özel parke çeşitleri bulunuyor. Meister Parke, kullanıcılarına uzun yıllar sağlıklı ve sorunsuz yaşamak

isteyecekleri mekanlar yaratma imkanı sunuyor. ENDÜSTRİYEL ORMAN Orman ürünlerinin iyi yönetilmiş bir kaynaktan sağlandığını göstermenin en geçerli yolu olan FSC (Orman Yönetim Konseyi) sertifikasını almış olan firma, orman vasfını yitirmiş arazilerdeki ve kendi endüstriyel ormanlarındaki ağaçları kullanarak üretim yapıyor. Meister Parke, yıllar önce sadece parke üretimi için özel yetiştirdiği ağaçlardan kestiği her ağaç yerine yenisini dikerek kendi endüstriyel ormanlarını geri dönüşümle kullanıyor. Ağaçların sadece kuzeye bakan kısımlarını kullanarak, yer döşemesi için 25 yıl gibi uzun bir garanti süresi verebiliyor. MAVİ MELEK Meister, sağlığa zararlı hiçbir kimyasal madde içermediği ispatlanan ürünleri 1978 yılından beri tüm dünyada otorite

kabul edilen özel bir jüri tarafından karar verilen, sadece çok yüksek standartlarda doğa dostu ürünlere verilen Mavi Melek (Der Blaue Enger) sertifikalı tek parke. Mavi Melek belgesi için ilk şart; tamamı yenilenebilir kaynaklardan üretim yapılması. Meister Parke'nin ürünlerini kendi endüstriyel ormanlarından sağlaması ise bu belgenin ilk adımı. Meister Parke'nin üretiminin hiçbir aşamasında ekolojik olmayan bir madde ve yöntem kullanılmaması, her ürünün her rengi için ayrı ayrı tüm testleri geçmesi ve FSC belgesine sahip olması, firmayı Mavi Melek sertifikası ile ödüllendiriyor. Tamamıyla doğal olan bu parkeler, kanserojen madde içermediği gibi, alerjik kişilere de zarar vermiyor. ÜRÜN ÖZELLİKLERİ Tüm ürünleri geri dönüşümlü olan Meister Parke, çok katmanlı laminant parkelerin rutubete karşı etkili koruma oluşturmasını sağlayan Aqua Safe



Ürün - zemİn Kaplaması HAZİRAN 2011 - XXI 80

özelliğine sahip. Bir diğer özelliği ise, yüksek yoğunlukta liflerden oluşması ve yüzeyin dayanıklılığını arttıran HDF (High Density Fibreboard) destekli, su korumalı tabakaya sahip olması. “Sessiz Parke” adıyla satışa sunulan ürünü, sesi neredeyse yarı yarıya azaltan özel bir malzeme ile üretiliyor. Son bağlantıları ve tam kısımları ile bir araya getirilmesi kolay olan ürünler, bağlantıdaki başarısı ile parkelerdeki şekil ve rengin devamlılığını yükseltiyor. Tüm ürünlerin özelliklerinin yer aldığı tablo sayesinde, farklı kullanım alanlarına göre ürün seçimi kolaylaşıyor. Meister Parke ürünlerini tercih edenler, ürünlere tam uyumlu süpürgelik, gerekli aletler ve temizleme ürünlerini de temin edebiliyorlar. Geniş ürün seçkisine sahip firma, tüm mekanlara uygun renk ve ürün seçenekleri sunuyor.



konferans - dİjİtal tasarım HAZİRAN 2011 - XXI 82

duyular İçİn yenİ medya Dassault Systemes tarafından düzenlenen Design in Life (Yaşamın İçindeki Tasarım) etkinliği 17 Mayıs'ta Paris, Strate College'da gerçekleştirildi. Dassault Systemes yetkililerinin açılış konuşmalarının ardından ilk konferans konuşmacısı Pierre Musso sözü aldı. İçinde yaşadığımız dönemi Üçüncü Sanayi Devrimi olarak niteleyen felsefe kökenli Musso, hayal gücü üzerine bir sanayinin nasıl inşa edilebileceğini araştırıyor. Sosyal medyanın katılımcı doğasının birlikte yaratmaya daha müsait olduğundan, bu nedenle de yeni sanayinin keşif gibi tek başınalığı ve tek adam hakimiyetini vurgulayan bir kelimeden ziyade bir aradalığı vurgulayan inovasyona yoğunlaştığından söz etti. Musso'nun ardından sahneye gelen sosyolog Dominique Cardon, Musso'nun kaldığı yerden devam ederek tabandan tavana inovasyon temalı bir konuşma yaptı. İnovasyonun kullanıcıların kendi sorunlarını çözmek için başvurdukları kişisel bir yöntem

olduğundan, ardından da bu çözümü eskiden olduğu şekilde bir sanayi sır gibi saklamaktansa paylaşarak diğerlerinin kullanımına açtıklarından söz etti Cardon. Her ne kadar inovasyonu yapanlar kapalı bir grup olsa da o inovasyona katkıda bulunan ve onu geliştirenlerin çok büyük bir topluluk olmasını tabandan tavana yaklaşımı kuvvetlendiren bir durum olarak belirtti. Aranın ardından söz alan, tasarım felsefesi üzerine çalışan Stephane Vial, tasarımın kendi üzerine düşünmediğini söyleyerek konuşmasına başladı. Özet bir tasarım-sanayi ilişkisi tarihinin ardından dijital tasarım ile dijital destekli tasarım arasındaki farkları sıraladı. Dijital tasarımın ürünün kendisinde, dijital destekli tasarımınsa ürünün sürecinde olduğunu anlattı. Son olarak konuşma yapan mimarlar Mette Thomsen ile Martin Tamke ise mimarlık eğitiminde tasarım aracı olarak dijitali nasıl ele aldıklarını ve yeni

üretim teknikleriyle entegre bu yeni yaklaşımın potansiyellerini anlatmak için yapmış oldukları işleri paylaştılar. Ardından Yaşam, Kent, Mobilite ve Sürdürülebilirlik başlıklı dört atölye grubuna ayrıldık. Benim de içinde bulunduğum Ayşe Birsel yönetimindeki Yaşam atölyesi, Birsel'in proje tasarım sürecini sistematikleştirmek adına geliştirdiği dekonstrüksiyon/ rekonstrüksiyon yöntemi üzerineydi. Birsel'in bu tasarım yöntemini kullanarak atölye katılımcılarının kendi hayatlarını tasarlamaları hedefleniyordu. Konu kişisel olduğundan paylaşıma yarı-açık olsa da yeni bir perspektif vermesi açısından oldukça ilginçti. Sonuçta yoğun geçen tek günlük program, felsefeciler, sosyologlar, mimar ve tasarımcıların bir arada yeni medya üzerine fikir alışverişinde bulunmalarına olanak tanımış oldu. Görece küçük gruplardan oluşan atölyeler de bu alışverişin güçlendirilmesine katkıda bulundu.



UYGULAMA - KENT AYDINLATMASI HAZİRAN 2011 - XXI 84

ŞEHİr IŞIKları Kentlerin geceleri de yaşantılarını sürdürebilmelerinde aydınlatma tasarımının rolü üzerine bir yazıyı Y. Mimar Burcu Atabay kaleme aldı. Burcu Atabay

Işığın gündelik hayatı var eden, bulunduğu yeri yaşanabilir kılan gücü, herkes tarafından bilinen bir gerçekliktir. Üst ölçekte bakıldığında; ışık olmadan hayata dair hiçbir eylem gerçekleştirilemez, denebilir. Bu bağlamda yaşamın devamlılığını sağlayan şey ‘gün ışığı’dır. Ancak insan hayatı, özellikle şehir alanlarında, gece de devam etmektedir. İşte bu noktada, yaşamın gündüz olduğu gibi aynı güven ve konforla devam etmesini sağlamak, gün ışığının sureti olan ‘yapay ışık’a düşmektedir. Kentte yaşamın sürekliliği, kent merkezlerinin, yeşil alanların, yol ağlarının, büyük ölçekli ulaşım

alanlarının, meydanların ve kente siluet veren yapı cephelerinin aydınlatılmasıyla mümkün olabilir. Kent merkezleri, şehirlerin odak noktasıdır, dolayısıyla bu alanlarda yapılacak aydınlatma, basit bir işlevsel aydınlatmanın çok daha ötesinde olmalıdır. Aydınlatma tasarımı, kentin gece görünümünü sağlamaya çalışırken, her detayı hesaba katmak, kentteki sanatsal öğeleri ve mirası vurgulamak, duyguları tetikleyen çekici atmosferler yaratmak zorundadır. Ancak elbette ki, bu estetik kaygı, aydınlatmadaki tek önemli girdi değildir. Işığın olmadığı, görme duyusunun zayıf kaldığı noktalarda suç alanları oluşmaya ve tekinsiz mekânlar peyda olmaya başlar. Işığın karanlık alanlarda oluşabilecek gizli tehlikeleri yok etme gücü, kentsel alanlardaki güvenliği sağlamanın ve halkın bu mekânlardan yararlanması adına en doğru müdahalenin

göstergesidir. Kendilerini herhangi bir tehdit altında hissetmeden, güvenle yaşamalarını sağlamak, aydınlatmanın yine en önemli noktası olmaktadır. Çünkü kentsel peyzaj, aslında şehrin halka sunduğu bir hizmettir; boş vakitleri geçirmenin bir yolu, buluşmak için bir referans noktası, bir oyun alanı veya egzersiz yapmak için bir açık hava mekanı. Dolayısıyla gündüzleri mutluluk veren bu yeşil alanlar, geceleri tehditkâr olmamalıdır. Kentin varlığını sağlayan diğer önemli alan ise yol ağıdır. İşlek trafik sirkülasyonunun olduğu, şehrin en hassas ve en önemli parçalarından biridir. Bu yol ağlarında ışık, tamamen görsel konfor ve güvenlik ihtiyacı doğrultusunda belirlenmektedir. Dolayısıyla yol ağlarındaki ışıklandırma, tamamen fonksiyonel bir aydınlatma



UYGULAMA - KENT AYDINLATMASI HAZİRAN 2011 - XXI 86

biçimidir. Kentte devamlılığı olan bu aydınlatmaların doğru kurgusu, hem gereksiz enerji tüketimini hem de ışık kirliliği riskini ortadan kaldırmaktadır. Ancak ürün seçimi yapılırken özellikle gündüzleri bu elemanların şehrin genel siluetine katıldığını ve şehrin görselinde önemle yer alan heykeller gibi davrandığını göz önünde bulundurmak gerekmektedir. Kent siluetleri ve mimari mekânlar, ışık ile bütünleştiğinde şehrin güzelliğinin ve tarihi strüktürün bir yorumu haline gelmektedir. Yapıyı görünür kılan ışık, konstrüksiyonundaki dolu-boş alanlar arasındaki etkileşimi vurgulamakta ve bu şekilde yapının üçüncü boyutunu ortaya çıkarmaktadır. Kendine has özelliklere sahip aydınlatmalar, bir tasarımcının ellerinde şehrin anılarını deneyimlemeyi keşfetmekte kullanılan değerli

enstrümanlar haline gelebilir. Bir kültürel anlatım lisanı olarak nitelendirilebilen aydınlatma, doğru teknik müdahalelerle şehrin gece görüntüsüne bir özellik kazandırmaktadır. Bu teknik müdahaleler; ürün seçiminde doğru parametrelerin belirlenmesi, ampul tipi, ışık rengi, malzeme-boyut ilişkisinin irdelenmesi gibi detaylardır. Genel ölçekte bakarak özetleyecek olursak, kentsel aydınlatmada önemli olan, her ışığın farklı mekânlara ve ihtiyaçlara göre farklılık göstermesi gerektiğidir. Geçmişte mimarlar “genius loci” (yerin ruhu) üzerine konuşurken, bugün biz aydınlatma tasarımcıları, bir yere ait atmosferin özel ruhunu tanımlarken “genius lucis” (ışığın ruhu) terimini kullanmaktayız. Çünkü her mekân kendi ihtiyaçlarını doğurmakta ve bu şekilde özelleşmektedir.



AlBAYRAK TENTE Ürün kalitesi uluslararası alanda geçerli TÜV GS, ISO 9001 ve CE sertifikaları ile onaylı Albayrak Tente uzman satış temsilcileri, profesyonel proje departmanı ve tecrübeli montaj ekibi ile ulusal ve uluslararası birçok önemli projeye imza atıyor. Albayrak Tente, hızlı satış kanallarıyla da müşterilerine kaliteli ürün ve en iyi hizmeti sunarken bu anlayışla başta Avrupa olmak üzere, dünyanın çeşitli ülkelerine ihracat yapıyor. Dış yaşam alanlarını yılın tüm aylarında kullanılabilir hale getiren Suntech raylı sistemi sektöre kazandıran Albayrak Tente, teknolojik yeniliklere paralel olarak piyasaya yön vermeye devam ediyor. 1976 yılından beri faaliyet gösteren ve 2000 yılında Silivri'de üretim tesisi kuran firma, CRM politikası ile müşteri memnuniyetine verdiği önemi gösteriyor. Albayrak Tente'nin İsviçre’nin başkenti Zürih'te, Kıbrıs'ın başkenti Lefkoşa'da, Almanya ve Bulgaristan'da şubeleri ve temsilcilikleri bulunuyor.

HAZİRAN 2011 - XXI 88

BAHÇE VE PEYZAJ

www.albayraktente.com • Caffe Nero, İstanbul • Çiçek Izgara Viaport, İstanbul • Foça Balık, İstanbul • Hacı Sayid, İstanbul • Kahve Diyarı, İstanbul • Lavazza, İstanbul • Mado, İstanbul • Ofroz Pendik, İstanbul • Özsüt, İzmit • Pelit, İstanbul • Robert's Coffee, İstanbul • Starcity AVM, İstanbul • Toskana Vadisi, İstanbul • Tulip Villaları, İstanbul • Villa Maral Sitesi, İstanbul



EA TASARIM 2002 yılında mimar ve mühendis iki ortak tarafından kurulan, tasarım ürünlerle projelere çözüm getiren EA Tasarım, kurucu ortakların mesleki birikimleri ve çalışma ekibinin enerjisi ile Türkiye'de pek çok önemli projenin çözüm ortağı oluyor. 2009 yılı sonuna kadar EA Aydınlatma olarak çalışmalarını sürdüren firma, aydınlatma alanında uluslararası başarı kazanmış markaların temsilciliklerini üstlenerek, aydınlatmanın her alanında mimar ve işverenle birlikte çalıştığı bir çok projenin başarısında pay sahibi oldu. 2010 yılı itibariyle EA Tasarım'a dönüşen firma, aydınlatmanın yanı sıra, mobilya ve çeşitli mimari ürünleri de bünyesine katarak gerçekleştirdiği dönüşüm ile sektördeki alanını genişletiyor. Aydınlatma, mimari ürünler ve mobilya alanlarında temsil edilen markalarda, yalın, minimal, sade hatlı tasarım ağırlıklı ürünlerde Ross Lovegrove, Carlotta de Bevilacqua, Michele de Lucci gibi büyük isimleri görmek mümkün. www.ea.com.tr

HAZİRAN 2011 - XXI 90

BAHÇE VE PEYZAJ

• Pelit Pastaneleri • Sheraton Kış Bahçesi, Ankara



HEMEL 1966 yılında, bir İngiliz şirketi olan Hickson (1999 yılında ABD merkezli Arch’ın Hickson şirketlerini satın almasıyla Hickson ismi Arch olarak değişti) ve Türk hissedarların ortaklığında kurulan Hemel, yıllardır ahşap koruma ve boya sistemleri ile inşaat sektörüne hizmet vermektedir.

HAZİRAN 2011 - XXI 92

BAHÇE VE PEYZAJ

Hemel, inşaatlarda tüm dış cephe ahşap elemanlarının çürümeye karşı korunmasında ve tarihi ahşap binaların restorasyonunda kullanılmak üzere Arch’ın lisansıyla üretilen emprenye maddeleri ile nefes alan ahşap boyası Hickson Decor, Sayerlack doğrama ve parke cilaları ve Hemel Deck Stain ürünleriyle doğrama, cephe kaplaması, balkon korkuluğu gibi dış cephe ahşap elemanları, tüm bahçe ve çevre düzenleme elemanları ve bahçe mobilyalarının korunması ve boyanmasında her türlü ihtiyaca cevap veriyor. 45 yıldır Türkiye’de ahşap uzmanlığının öncüsü ve en yaygın uygulayıcısı konumunda olan Hemel bugüne dek sayısız uygulamaya imzasını attı. Arch’ın tecrübe ve bilgi birikiminin yanısıra araştırma-geliştirme ve kontrol laboratuarlarından da yararlanan Hemel, ahşabı ilgilendiren tüm konularda danışmanlık hizmetlerini sürdürmektedir. www.hemel.com.tr



KARAOĞLU PEYZAJ Yaşanabilir bir çevre yaratma hedefiyle 1993 yılında çalışmalarına başladı. Peyzaj konusundaki deneyimi, estetik anlayışı ve makine - ekipman parkı ile yurt içinde ve yurt dışında büyük başarılara imza atan Karaoğlu Peyzaj, alanlarında uzman, dinamik ve yaratıcı teknik kadrosuyla, kısa zamanda düşük maliyet ve en iyi güvenlik ölçütleriyle bilinçli bir şekilde hareket ediyor. Bugün güçlü idari ve mali yapısı, geniş imkanlar sunan teknolojik altyapısı ile Karaoğlu Peyzaj, sektör piyasasında belirli bir seviyeyi yakalamış, yüksek pazar payına sahip bir firma. Karaoğlu Peyzaj, konut ölçeğinden başlayarak kentsel mekanlar, spor alanları, kent parkları, toplu konutlar, oteller, tatil köyleri, yat limanları, sanayi bölgeleri, fabrikalar, hastane ve okul bahçeleri, alışveriş merkezleri, enerji santralleri, barajlar, devlet yolları, demir yolları ve otoyollarda yapısal ve bitkisel peyzaj uygulamalarının yanı sıra; hydroseeding yöntemiyle çimlendirme, bitkilendirme, erozyon kontrolü ve doğa onarım sistemleri, periyodik bahçe bakımı, teras bahçeler, dikey bahçeler, teknik danışmanlık, bitkisel materyalin üretimi ve temini konularında hizmet veriyor.

HAZİRAN 2011 - XXI 94

BAHÇE VE PEYZAJ

www.karaoglu.com.tr • Anadolu Sağlık Merkezi, İstanbul • Angora Evleri, Ankara (en altta solda) • Ankamall AVM, Ankara • Avanos Hilton Oteli, Nevşehir • Bahçeşehir II. Etap II. Kısım, İstanbul • Bandırma Doğalgaz Çevrim Santrali, Balıkesir • Beykoz Konakları, İstanbul • Bursa Çevre Yolu Yalova Ayrımı Turanköy Köprülü Kavşağı, Bursa • Folkart Narlıdere Konutları, İzmir (en üstte)

• Gaziantep - Şanlıurfa Otoyolu Gaziantep Çevre Yolu Kesimi, Gaziantep • Gaziantep - Şanlıurfa Otoyolu Suruç Şanlıurfa Kesimi, Şanlıurfa • Kanyon AVM, İstanbul (ortada solda) • Park Oran Konutları, Ankara • Sığacık Teos Marina, İzmir • Sofia Ljulyin Otoyolu, Bulgaristan



MODERN ELEKTRONİK 25 yıllık Bose tecrübesine sahip Modern Elektronik'in teknik ekibi, mimari projelerde kullanıcılarına en iyi hizmeti vermek için çalışıyor. Kaliteli sesin önem taşıdığı ticari, şahsi, iç ve dış mekan, küçük ve büyük çaplı tüm projelerde kullanılmak için uygun Bose ürünleri bulunuyor. Konsept kısıtlaması olmadan, ihtiyaç duyulan ses sitemlerini yeni tasarlanan projelerde ya da mevcut olan bir mekanda yapılacak yenileme işlemlerinde, keşif hizmetinden başlayarak kablolama sistemini oluşturmaya, ürün montajından devreye alınmasına kadar tüm aşamalarda Modern Elektronik'in uzman teknik ekibi kullanıcıların sorularını cevaplamak ve sistemleri sorunsuz bir şekilde kullanılabilir hale getirmek için çalışıyor.

HAZİRAN 2011 - XXI 96

BAHÇE VE PEYZAJ

www.modern.com.tr • Northshield Bar, İstanbul, 2002 • Buz Bar, İstanbul, 2003 • Darüşşafaka Tesisleri, İstanbul, 2004 • Feşmekan Bar, İstanbul, 2004 • Zanzibar, İstanbul, 2005 • Faros Otel, İstanbul, 2006 • Maçakızı Otel, Muğla, 2006 • Angelblue Balık Restaurant, İstanbul, 2007 • Kırıntı Restaurant, İstanbul, 2007 • Kıramer Akademi, 2008 • Makas Kuaför, İstanbul, 2009-2010 • Faros Restaurant, İstanbul, 2010 • Şans Restaurant, 2010



PALMİYE GÖLGE SİSTEMLERİ 2000 yılında kurulan ve 2002 yılında “Dünyanın En Büyük Tente Projesi”ni kazanarak, sektöründe önemli bir atılım yapan Palmiye Gölge Sistemleri, Four Seasons ürün çeşitleriyle dört mevsim kullanılabilen açılır – kapanır özellikteki gölgelendirme sistemlerini, mimari ve estetik çözümleriyle bir arada sunuyor. Firma, mimar ve mühendislerden oluşan güçlü ekibiyle çeşitli özel projelere de ortak olarak katılıyor. Toplam 7500 m2 kapalı alana sahip üretim tesisleri ve 19 ülkeye yaptığı ihracat ile Palmiye Gölge Sistemleri, şirket misyonunu; “Gölgelendirme ürünleri piyasasında en yüksek kaliteyi sunarak dünya lideri olmak” olarak tanımlıyor. Enerji muhafaza sistemlerine ve yeşil teknolojilere değer veren yapısıyla Palmiye, araştırma ve ürün geliştirmeye odaklanarak, müşterilerin her türlü ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla faaliyet gösteriyor.

HAZİRAN 2011 - XXI 98

BAHÇE VE PEYZAJ

www.palmiye.eu • Alkent 2000, İstanbul (en üstte solda) • Almira Otel, Bursa (ortada sağda) • Çırağan Palace Kempinski, İstanbul • Four Seasons Hotel, İstanbul • Hill Park • Hilton • Levent Loft, İstanbul • Mado • Özel Konut, Bodrum (en altta) • Özel Konut, Norveç (en üstte sağda) • Palladium AVM, İstanbul • Reina, İstanbul • Restaurant 100% , İzmir (ortada solda) • Suada Club, İstanbul • Villa Bosphorus, İstanbul



SCHÜCO 1951 yılında Almanya'da kurulan sistem firması Schüco pencere, kapı, cephe, kış bahçesi ve güneş enerjisi teknolojisi lider üreticisi, inşaat ve renovasyon pazarının ise anahtar oyuncusu konumunda. Türkiye'de 1999 yılında temsilcilik ofisi kurulan Schüco Türkiye'nin şirketleşmesi 2001 yılında gerçekleşti. Schüco Türkiye'nin satış ve pazarlama faaliyetleri arasında alüminyum ve PVC doğramalar, alüminyum kış bahçesi, güneş kırıcı ve cephe sistemleri, alüminyum villa kapıları ile güneş enerjisi sistemleri bulunuyor. Schüco sistemleri ile çalışan, alanında uzmanlaşmış uygulamacılar, yapıların mimari özellikleri ve uygulama imkanlarını göz önünde bulundururken bireysel talepleri de değerlendirerek, istenilen kış bahçelerini hazırlıyorlar. Dizayn çeşitliliği ve montaj hızı bir arada sunulurken Schüco sistemleri sayesinde biçim ve boyut konusunda tasarımcıya birçok seçenek sunuluyor. Genel merkezi İstanbul'da yer alan Schüco Türkiye'nin Çatalca Serbest Bölge'de ve Haramidere'de lojistik merkezleri, İzmir ve Ankara'da büroları, Bakü'de de Türkiye'ye bağlı olarak faaliyet gösteren bir bürosu bulunuyor.

HAZİRAN 2011 - XXI 100

BAHÇE VE PEYZAJ

www.schueco.com.tr • Base Club Spor Merkezi, Ankara • Beykoz Şahıs Evi, İstanbul (ortada solda)

• Dr.Helle Villa, Almanya (en üstte solda) • Garten Cafe, Almanya (ortada sağda) • Kamu Binasına Ek Proje, İstanbul (en altta)

• Kaya İnşaat, Ankara • Özcan Villası, Ankara • Ramada Otel, Ankara • Sheraton Otel, Ankara • Şahıs Evi, Almanya (en üstte sağda) • Ter Elektronik, Ankara • Yenigün Evi, Ankara



HAZİRAN AJANDASI ... - 4 Haziran

...- 8 Haziran

... - 15 Haziran

TSMD – Koleksiyon Mimarları Ağırlıyor Sergileri 3: Ace Mimarlık

TSMD üyelerinin son dönem projelerini kapsayan sergiler,

“Genç Hollandalı Mimarlar Gelişen Hollanda Mimarlığı” Sergisi 2: “Domestic Landscape”

Geçen yıl Mirck ve 24H mimarlık ofislerinin katılımıyla ilki

Mimarlar Odası İzmir Şubesi Etkinlik Programı

Program kapsamında “Avustralya İzlenimleri” ile “Bir Mimar ve

tasarımın çağdaş örneklerini ziyaretçileriyle buluşturarak, farklı

Koleksiyon Kavaklıdere Merkez, Ankara

www.tsmd.org.tr

ODTÜ Mimarlık Fakültesi, Ankara

www.arch.metu.edu.tr

Mimarlar Odası İzmir Şubesi, Alsancak, İzmir

www.izmimod.org.tr

ALANİstanbul-I Galerisi, Beyoğlu, İstanbul

alanistanbul.com

Yapı Endüstri Merkezi, Fulya, İstanbul

www.yem.net/yem07/ajandaTr. aspx?Sid=12&kategoriID=9

Yıldız Teknik Üniversitesi, Beşiktaş, İstanbul

www.mmi.com.tr

Londra, İngiltere

www.urban-age.net

Milano, İtalya

www.italiarealestate.it

Londra, İngiltere

ac-ca.org

disiplinleri bir araya getirmeyi amaçlıyor.

gerçekleştirilen serginin bu seneki konuğu Marc Koehler.

Uygulamaları” başlıklı söyleşiler ve “Bilirkişilik Uygulamaları ve Değerlendirmesi” başlıklı seminer yer alıyor.

... - 18 Haziran

“Yumuşak Şehir / Soft City” Sergisi

Sergi, kent ve kentsel dönüşüm üzerine çalışan 21 sanatçının yumuşak şehir betimlemelerini, yüksek sayıda izleyiciyle buluşturmayı hedefliyor.

2 Haziran

Göbeklitepe Konferansı

Konferansta, Prof. Klaus Schmidt tarafından, başlangıcından bugüne Göbeklitepe kazı ve bulgularının arkeoloji ve mimarlık tarihi açısından önemi anlatılıyor.

4 – 25 Haziran

6 Haziran

“Uygulamalı” Temel Düzey Gayrimenkul Değerleme Eğitimi

Hafta sonları gerçekleştirilecek eğitim programı, teorik ve saha

Living in The Endless City

Etkinlik, en karmaşık şehirlerin mekansal ve politik

uygulamalı iki ayrı bölümden oluşuyor.

organizasyonlarla sosyal ve çevresel eşitliğinin nasıl saptanacağını deneyimliyor.

7 - 9 Haziran

HAZİRAN 2011 - XXI 102

ajanda

15 Haziran (son başvuru)

Expo Italia Real Estate – EIRE 2011

EIRE, şirketler ve profesyonellere gayrimenkul pazarında yer

2012 Londra Yaz Olimpiyatları Danışma Pavyonu Uluslararası Tasarım Yarışması

Olimpiyat oyunları boyunca Trafalgar Meydanı'nda kalacak

ICCI 2011

Konferansta; enerjide liberalleşme ve yeniden yapılanma, talep

bulma imkanı sunuyor.

geçici danışma pavyonu için uluslararası tek aşamalı tasarım yarışması düzenleniyor.

www.icci.com.tr 15 - 17 Haziran

20 Haziran (son başvuru)

Rio 2016 Olimpik Parkı Uluslararası Master Plan Yarışması

ve arz projeksiyonları gibi konulara yer veriliyor.

İstanbul Fuar Merkezi, Yeşilköy, İstanbul

Disiplinlerarası ekiplerin katılımına açık olan yarışmada, ekip

Rio de Janeiro, Brezilya

concursoparqueolimpicorio2016.iabrj. org.br

Karakayalar Köyü Kamp Alanı, Eskişehir

2011.umob.org

Daegu, Kore

www.iaps2011symposium.kr

Çanakkale

www.tcma.org.tr

Mimarlar Odası Antalya Şubesi, Antalya

www.antmimod.org.tr

başının, benzer komplekslerin master planının oluşturulmasında deneyimli bir mimar / kent plancısı olması bekleniyor.

27 Haziran - 3 Temmuz

Mimarlık Öğrencileri Buluşması

İnsanın kendisiyle ve çevresiyle yüzleşmesini sağlamak için kamp ortamında yapılması planlanan buluşmanın teması “Yüz Yüze”.

30 Haziran (son başvuru)

8 - 22 Temmuz

29 Temmuz (son başvuru

Geleceğin Evi ve Mekanı için Ontolojik Tasarım Uluslararası Öğrenci Yarışması

Yarışma, Ekim 2011'de Kore'de düzenlenecek “Continuity and

Betonart Mimarlık Yaz Okulu 2011

Başvuruları 8 Haziran'a kadar süren etkinliğin bu yılki teması

Antalya Kepez Belediyesi Kongre ve Sergi Merkezi Ulusal Mimari Proje Yarışması

Yarışmanın amacı; kent kimliğinin gelişmesine katkı sağlayacak

Change of Built Environments - Housing, Culture and Space across Life Spans” sempozyumu çerçevesinde ele alınıyor.

“Yeri Tasarlamak”.

ve bölgedeki yaşam kalitesini zenginleştirecek sosyal ve kültürel açık mekanlar sağlamak.




Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.