Yaşam boyu gelişim ve öğrenme

Page 1

Downloaded from: justpaste.it/11m57

Müjdat GÖKÇE / Ankara / Aralık -2016 Araştırmacı/Yazar/Prodüktör

Yaşam Boyu Gelişim ve Öğrenme (Derleme) ÖZET Yaşam boyu gelişim yaklaşımı, bireyin doğumla başlayıp ölümle sona eren yaşamındaki gelişimini inceler. Bu yaklaşım psikoloji, psikiyatri, antropoloji, sosyoloji ve geriatri gibi çok sayıda disiplini ilgilendiren disiplinler arası bir yaklaşımdır. Yaşam boyu gelişim yaklaşımında temel varsayım, gelişimin yetişkinlik sürecinde tamamlanmadığı, bütün yaşam sürecinde devam ettiğidir. Yaşam boyu gelişim yaklaşımı, tarihsel süreçte gelişmiştir. Yaşam boyu gelişim yaklaşımı açısından gelişim, doğumla başlayan ve ölümle sonuçlanan süreçteki değişimleri içerir. Gelişim karmaşık bir süreçtir, ölümü ve ölmeyi de içinde barındırır. Yaşam boyu gelişim yaklaşımı, insan gelişimini gelişim dönemleri kapsamında ele alır. Yaşam boyu gelişim yaklaşımına göre, yaş temelli açıklamaların yapılmadığı toplumlara doğru gidilmektedir. Yaşam boyu gelişimde, kalıtsala karşı deneyim, sürekliliğe karşı süreksizlik, değişime karşı değişmezlik önemli konulardır. Yaşam boyu gelişim araştırmaların da, bireysel gelişimin üç alanında bilgi toplanmaktadır ve üretilmektedir. GİRİŞ Yirminci yüzyıldan bu yana, dünya sosyal, ekonomik ve kültürel olarak çok önemli değişim ve dönüşümler yaşamaktadır. Söz konusu bu değişimler bireylerin hayatları boyunca eğitim almalarını gerekli kılmakta, içinde bulundukları topluma ve bu hızlı değişimlere ayak uydurmalarını gerektirmektedir. Bireyin günlük hayatını topluma uyumlu bir şekilde sürdürebilmesi ve mesleğindeki gelişmeleri yakından takip edebilmesi de kendini yenilemesi ile mümkündür. Bireyin kendini sürekli yenilemesi ise ancak yaşam boyu öğrenme ile sağlanabilir. “Yaşam boyu öğrenme” bireyin olduğu her yerde gerçekleşebilen; yer, zaman, yaş, eğitim düzeyi gibi her türlü kısıtlamayı ortadan kaldıran bir kavram olduğu için dünyada eğitim alanında yürütülen çalışmalar arasında öncelikli konuma gelmiştir ve yaşam boyu öğrenme kavramıyla ilgili çeşitli çalışmalar yürütülmüştür. Bu çalışmada, yaşam boyu öğrenme kavramı ve kapsamı üzerine bir literatür taraması yapılarak bugüne kadar yapılmış olan tanım ve ifadelere yer verilmiştir. Mevcut tanımlardan yola çıkılarak genel bir değerlendirme yapılmış ve kapsamının belirlenmesi amaçlanmıştır. Yaşam boyu öğrenme, örgün eğitimin yetersiz olduğu ve sanayinin ve toplumun ihtiyaçlarına cevap veremediğinin düşünüldüğü veya fark edildiği için kolay benimsenmiştir. Bu yüzden örgün eğitimin bir alternatifi değil, örgün eğitimde eksik ve yetersiz kalan verilerin sonradan tamamlanması veya daha önce keşfedilmemiş yeteneklerin keşfedilmesi olarak kabul edilmiştir. Yaşam boyu öğrenimin ortaya çıkmasında ve kısa sürede yaygınlaşmasının altında kimi sosyal,


ekonomik ve kişisel nedenler yatmaktadır. İnsan Gelişimi Gelişim: Organizmanın döllenmeden başlayarak bedensel, zihinsel, duygusal, dilsel, sosyal açıdan yaşamının sonuna kadar sistemli ve düzenli olarak sürekli ilerlemeye yönelik değişim göstermesi sürecidir. Hem nicel hem de nitel bir süreçtir. Yaşam boyu gelişim yaklaşımı, insan gelişimini pek çok noktadan ele alır ve değerlendirir. Yaşam boyu gelişim açısından gelişim, doğumla başlayan ve ölümle sonuçlanan süreçteki değişimleri içerir. Gelişim karmaşık bir süreçtir; ölümü ve ölmeyi de içinde barındırır. Gelişim, pek çok alandaki değişikliklerin bir araya gelmesi ile gerçekleşir. Bu bağlamda gelişim, biyolojik, bilişsel ve sosyo-duygusal alanlarda gerçekleşir. Gelişim etkileşimseldir. Bir alanda gerçekleşen gelişim, diğer alanı da etkiler. Gelişimde biyolojik, bilişsel, psikolojik ve sosyo-duygusal süreçler etkilidir. Biyolojik süreçler, bireyin fiziksel yapısındaki değişiklikleri içerir. Biyolojik gelişim sürecinde, anne-babadan kalıtsal yolla edinilen genler, beynin gelişimi, kilo alımı ve kaybı, motor becerilerdeki değişiklikler, erinlik dönemindeki hormonal gelişim, kardiyo vasküler alandaki düşüşler vb. faktörler etkili olmaktadır. Hayat boyu öğrenme sadece belirli bir ülkenin ya da uluslar arası bir organizasyonun değil tüm dünyanın yoğun ilgi gösterdiği bir yaklaşımdır. Temel olarak “beşikten mezara kadar öğrenme” ile ifade edilen kavram, batı dünyasında özellikle de Avrupa Birliğinde adeta kurtarıcı bir role bürünmüştür. Oluşum temelleri bu günkü okulların ilk yapılandığı döneme kadar uzatılan ve sanayi devriminin etkisiyle gelişen eğitim sistemlerinin yetersizliğine vurgu yapan hayat boyu öğrenme, sadece örgün ve yaygın eğitim yoluyla verilen genel ve mesleki eğitim-öğretimi değil, hayatın tüm alanlarındaki öğrenme faaliyetlerini kapsar. Yaşam boyu gelişim, sadece biyolojik, bilişsel ve sosyal alanlardaki değişikliklerle gerçekleşmez. Olgunlaşma ve deneyim de gelişime yön verir. Olgunlaşma, genetik kapasitemizin aşamalı bir şekilde düzenli olarak yaşama geçmesidir. Genetik yapı, benzer şekilde gelişmemizi sağlar. Yaşam boyu gelişim konusu ile ilgilenen gelişim psikologları, diğer alanlardaki psikologlara oranla gelişimde deneyimin önemini daha fazla vurgularlar. Kişinin gelişimi, bireyin biyolojik çevresinde beslenme, tıbbî bakım, ilaç alma ve geçirilen kazalar gibi deneyimlerle, sosyal çevresinde ailesi ve akranlarıyla yaşadığı deneyimlerle ve okul, toplum, kültür ve medya gibi bireyin deneyimlerini şekillendiren araçlarla gerçekleşir. Bilgi ve iletişim teknolojilerinde meydana gelen hızlı değişim bilgi patlamasını da beraberinde getirmiştir. Böylece yaşadığımız döneme bilgi çağı, bu çağın gereklerini yerine getiren toplumlara da bilgi toplumu denilmesi öngörülmüştür. Üretilen bilgiler yeni teknolojileri doğururken, bu teknolojiler de bilginin her geçen gün daha hızlı ve daha kolay paylaşımına olanak tanımaktadır. Bu döngü, hem bireyler hem de toplumlar için merkezinde bilginin yer aldığı bir gelişmişlik düzeyini öngörmektedir. Yaşamın her alanında sürekli değişimin yaşandığı bilgi toplumunda, gereksinim duyulan insan profili de değişmiştir. Yaşanan ekonomik ve teknolojik merkezli bu değişim ve gelişim olguları, hemen her sektörde yüksek düzeyde nitelikli insan gücünü zorunlu kılmaktadır. Bilginin bu denli yoğun ve hızlı aktığı bir ortamda çağımızın başarılı bireyleri, karşılaştıkları bir sorunu çözmede ya da herhangi bir konuda karar vermede bilgiyi yoğun biçimde kullanabilen bireyler olacaktır. Bilginin yalnızca basılı ortamda üretildiği ve paylaşıldığı geçmişte, bireylerin bilgi tüketicileri olmaları için temel becerilere sahip olması (okuma-yazma, konuşma, dinleme, vb) yeterli olmuştur.


Ancak teknolojide yaşanan gelişmeler gerek bilginin üretiminde, gerekse üretilen bu bilginin elde edilmesi, kullanılması ve paylaşılmasında alışılmışın dışında becerilerin kazanılmasını kaçınılmaz kılmıştır. Bilgi toplumunun başarılı bireyleri her konuda bilgiye başvurarak kendi kendine ve yaşam boyu öğrenebilen bireyler olmalıdırlar. Yaşam boyu öğrenme aktif ve sürekli bilgi kullanımını gerektirir. Herhangi bir sorunun çözümünde gereksinim duyduğu bilgiye ulaşabilen, ulaştığı bilgiyi kendi yapısına uydurabilen, buna yenilerini katabilen kişiler yaşam boyu öğrenebilen kişilerdir. Bu nedenle, bilgiye ulaşma ve bilgiyi kullanma becerisi olarak tanımlanan bilgi okuryazarlığı yaşam boyu öğrenmenin de temel taşıdır. Yaşam boyu öğrenme resmi/biçimsel (bir öğretim kurumu tarafından sağlanan öğretim) ve gayrı resmi/gayri biçimsel (bir öğretim kurumu tarafından sağlanmayan iş, aile veya boş zaman ile ilgili günlük etkinliklerde meydana gelen öğrenme) biçimlerde gerçekleşen bir süreçtir. Hangi biçimde olursa olsun öğrenmenin temeli bilgiye dayanır. Bir başka deyişle yaşam boyu öğrenme ile hızla değişen ekonomik, kültürel, sosyal ve teknolojik çevreye uyum sağlama adına, gereksinim duyulan bilgilere çeşitli kaynaklardan ulaşma, bu bilgiyi değerlendirme ve kullanma becerileri kastedilmektedir. Yaşam boyu öğrenme üç temel amaca yönelir. Bunlar: öğrenmede fırsatlar yaratarak bireylerin kişisel gelişimlerini sağlamak, toplumsal bütünleşmeyi gerçekleştirmek ve ekonomik büyümeyi sağlamaktır. Bireyler doğdukları andan yaşamlarının sonuna kadar farklı gelişim dönemleri içinde bulunmaktadırlar. Yaşam boyu öğrenmeyle hedeflenen bireyin yaşamını kaliteli bir şekilde sürdürmesi ve yaşamının değişik dönemlerine uyum sağlaması için bilgi ve beceri kazanmasını sağlamaktır. Bireyin hayata uyum sağlaması gereken bu dönemler; genç olarak aileden yeni ayrılma, yetişkin dönemde toplumun bir üyesi olma ve gelir sağlama, ileri yetişkinlik döneminde işten ayrılma ve emekliliktir.

Hayat boyu öğrenme fikrinin başlıca dört ana işlevini şöyle sıralayabiliriz; 1. 2. 3. 4.

Bireyin, yetişkin hayatında kendini idare etmeye hazırlanması, Eğitimin, bireyin tüm yaşantısına yayılması, Bireyin yaşam tecrübesinin, eğitim işlevi görmesi, Eğitimin, yaşamın tamamı ile kimlik bulması.

Genel olarak dört işlevle açıklanmaya çalışılan hayat boyu öğrenme tutumu, her bir birey için bir öğrenme kaynağı haline gelmesine yönelik olarak, toplumun temelden değişmesini sağlamaktır. Bu tutum hayat boyu öğrenmenin gerçek anlamının anlaşılmasında somut bir veri oluşturmaktadır. Hayat boyu öğrenme, bilgi ve becerilerin kazanılması ve uygulanması için sürekli bir yükümlülük olup öğrenme süreçlerine ait, değişen ekonomi ve toplumların taleplerine cevap veren bir kavramdır. Sosyal ve ekonomik yaşamın tüm alanlarına, yaşa, cinsiyete veya sosyal ve ekonomik statüye bakılmaksızın aktif katılım gösterebilen bireylerin toplumda yer almasını amaçlamaktadır. Hayat boyu öğrenme, sadece yetişkinler için yaygın eğitim, eğitimin yenilenmesi ve ikinci eğitim fırsatı değildir. Hayat boyu öğrenme, örgün, yaygın ve hayattan öğrenme olmak üzere, öğretim ve öğrenmenin her parçasını görme şeklidir. Yaşam boyu öğrenme; kişisel, toplumsal, sosyal ve/veya istihdam ile ilişkili bir bakış açısı içinde bilgi, beceri ve yeterlilikleri geliştirmek amacıyla tüm yaşam boyunca üstlenilen her türlü öğrenme etkinlikleri olarak tanımlanmaktadır. Bu yüzden yaşam boyu öğrenme bilgi ve yeterliliklerin


gelişimini destekleyen tüm eğitim, öğretim ve öğrenme etkinliklerini içermektedir. Amacı tüm vatandaşların bilgiye dayalı topluma uyum sağlamalarına ve yaşamlarını daha çok kontrol edebilmeleri için sosyal ve ekonomik hayatın tüm evrelerine aktif bir şekilde katılmalarına imkân vermektir. Hayat boyu öğrenme, geçirilen evreler ve yaşanan değişim ve dönüşümün etki ve hızına bağlı olarak artan bir önemle bugüne kadar birey ve toplum hayatında önemli bir yer tutmuştur. Bilgi ve iletişimin, birey ve toplumu derinden etkilediği bilgi çağında; öğrenme ihtiyacı sürekli olarak artmakta, edinilen becerilere yenilerinin katılma ihtiyacı ortaya çıkmakta, iş ve istihdam güvenliği sürekli olarak azalmaktadır. Diğer yandan, küreselleşmenin ve bilişim teknolojilerindeki yeniliklerin bir sonucu olarak uluslar arası rekabet şartları sürekli olarak ağırlaşmakta ve küreselleşme için yeni bir insan merkezli kalkınma modeli ortaya konmaya çalışılmaktadır. Rekabette kritik başarı faktörü; verimli ve esnek bir işgücünün yetiştirilmesine dayanmaktadır. Bu noktada hayat boyu öğrenme ülkelerin en önemli varlığı olan insan kaynağının niteliğinin yükseltilmesinde, ekonomiye kazandırılmasında ve istihdam edilebilirlikte önemli bir araç olarak ortaya çıkmaktadır. Yaşam boyu öğrenme, bireyin yeterliliklerini ve potansiyelini yaşamı boyunca geliştiren devamlı bir süreçtir. Bireyin merak ve ilgilerini canlı tutar ve yeni bilgiler aramaya istekli kılmaktadır. Böylece bireyin hem toplumda hem de iş dünyasında meydana gelen yeniliklere uyum sağlamasını mümkün kılarak yaşamın her alanında etkin kılmaktadır. Hayat, kendi başına sürekli bir öğrenim sürecidir; ancak her insanın, teknik ve sosyal değişime ayak uydurabilmek, kendi çevresine ilişkin şartlar altında meydana gelen değişiklikler karşısında hazır olabilmek ve bireysel gelişimi bakımından bütün yeteneklerini harekete geçirebilmek amacıyla sürekli, amaçlı ve ardışık bir öğrenim görmesi için oluşturulacak fırsatlara ihtiyacı vardır. Hayat boyunca eğitim hem kasıtlı, hem de rastgele öğrenme yaşantılarını kapsamaktadır. Yaşam boyu eğitim kavramında yeni olan şey; hayatın her alanında ortaya çıkan bu tür eğitim etkinliklerine sistemli bir bütünlük kazandırma düşüncesidir. Bu özellikle bireyin çok fazla, deyim yerindeyse bilgi bombardımanı ile bunaldığı ve eğitim için fırsatların daha fazla olduğu durumlarda zorunludur. Yaşam boyu öğrenme, bireyin potansiyelini ve yeterliklerini yaşamı boyunca geliştiren devamlı bir süreçtir. Bu hayatımız boyunca okula gideceğiz demek değildir. Öğrenme açık bir tutumdur: bireyin merak ve kişisel güdülerinden kaynaklı yeni bilgiler arama isteğidir. Bu değiştirilmeye değil değişmeye açık ve istekli olmak anlamına gelmektedir. Yaşam boyu öğrenme bize esneklik ve adaptasyon sağlamaktadır. Bizi etkin kılar ve hem toplumda hem de iş dünyasında süregelen yeniliklere katılmamızı sağlamaktadır. Yaşam boyu öğrenmeyi tanımlayan yeni ilkeler konunun uzmanlarınca şöyle özetlenmektedir: 1) Her birey, yaşam boyu öğrenmeye devam etmelidir, yaşam boyu öğrenme öğrenen toplumunun temel taşıdır. 2) Öğrenme deneyimi zaman ve mekândan bağımsız olmalıdır. 3) Eğitim çeşitli araçlar yardımıyla verilmelidir. 4) Tamamıyla açık bir eğitim, öğrenenlere yatay ve ya dikey olarak hareket etmelerini sağlar, bu da onlara öğrenmek için daha fazla seçenek sunar.


5) Genel eğitim kavramı, toplumsal ve ekonomik, teknik ve pratik bilgiyi de içerecek şekilde genişletilmelidir. 6) Eğitim gençleri sadece gelecek işlerine hazırlamamalıdır, aynı zamanda sürekli gelişime ve yeni durumlara, üretim biçimlerine ve şartlara alışmaya hazırlamalıdır; Gençleri, çalışmada en üst düzeyde hareketliliğe ve bir işten bir diğer işe geçebilmelerinde yardımcı olmalıdır. 7) Yaşam boyu öğrenme kavramı, iş, endüstri ve tarım şirketlerinin de kapsamlı bir eğitimsel işlevinin olacağını anlatmaktadır. 8) Yeni eğitim anlayışı, bireyi kendi kültürel gelişiminin yaratıcısı yapmaktadır, kendi kendine öğrenme, özellikle de yardımlı kendi kendine öğrenme bütün eğitim sistemlerinde değişmez bir değere sahiptir. 9) Eğitim, sonunda bütün toplumun bir işlevi olana kadar sürekli gelişme demektir, bundan dolayı da toplumun geniş kesimleri eğitime katılmalıdır. 10) Öğretme, geleneksel eğitimin anlayışına ters olarak kendini öğrenmeye göre uyarlamalıdır; öğrenen öğretimin önceden belirlenmiş kurallarına boyun eğmemelidir. Yaşam boyu öğrenme; kişisel, toplumsal, sosyal ve/veya istihdam ile ilişkili bir bakış açısı içinde bilgi, beceri ve yeterlilikleri geliştirmek amacıyla tüm yaşam boyunca üstlenilen her türlü öğrenme etkinlikleri olarak tanımlanmaktadır. Bu nedenle yaşam boyu öğrenme değişen dünya koşullarında var olmayı sağlayan bilgi ve yeterliliklerin gelişimini destekleyen tüm eğitim, öğretim ve öğrenme etkinliklerini içerir. Amacı tüm vatandaşların bilgiye dayalı topluma uyum sağlamalarına ve yaşamlarını daha çok kontrol edebilmeleri için sosyal ve ekonomik hayatın tüm evrelerine aktif bir şekilde katılmalarına imkân vermektir. Bilimsel, teknik, ekonomik ve sosyal değişmenin hızı karşısında insan kişiliğinin tam olarak gelişmesi için eğitimin dünya ölçüsünde ve hayat boyu devam eden bir süreç olması gerektiği anlayışından hareket eden hayat boyu eğitim; bireyleri toplum hayatında meydana gelen ekonomik, kültürel, siyasi değişimlerle baş edecek düzeye getirmeyi amaçlar. Özetle, hayat boyu eğitim üç temel amaca yönelmiş bulunmaktadır. Bunlar, hayat boyu öğrenmede fırsatlar yaratarak bireylerin kişisel gelişimini sağlamak, toplumsal bütünleşmeyi gerçekleştirmek ve ekonomik büyümeyi sağlamaktır.

Sonuç; Yaşam boyu gelişim yaklaşımı, insan gelişimini ve yaşlanmayı çoklu faktörlerle ele aldığı; gelişimin bütün yaşam sürecinde devam ettiğini savunduğu; gelişimin psikolojik yapılar ve bu yapıların işlevleri üzerinde uyum sağlayıcı bir sürecin öğeleri olan kazanım, sürdürme, dönüşüm ve yıpranma aracılığı ile gerçekleştiğini savunduğu; sağlıklı gelişimin üzerinde durduğu; içerisinde pek çok kuramı ve bilimsel disiplini barındırdığı için önemli bir yaklaşımdır. Yaşam boyu gelişim yaklaşımı, gelişim psikolojisine farklı bir bakış açısı sunmuştur. Yaşamı bütüncül olarak ele alması ve bireysel gelişim üzerine odaklanması, en önemli katkısıdır. Geleneksel yaklaşımda, genelde aynı gelişim döneminde yer alan bireyler üzerinden o gelişim dönemine ilişkin sonuçlar çıkartılmaktadır. Durum böyle olunca, bireysel gelişim hakkında konuşmak, olası görünmemektedir. Bu bağlamda, yaşam boyu gelişim yaklaşımı, önemli bir boşluğu doldurmuştur.


Türkiye’ye bakıldığında, bilimsel çalışmaların arkasında yatan paradigmaların, içselleştirilmiş paradigmalar olmadığı ve bu paradigmaların kendi toplumumuz tarafından üretilmediği görülebilir. Bu bağlamda, bilimsel çalışmalara yön verecek anlayışların, yaklaşım tarzlarının gelişmesi de çok yavaş bir şekilde gerçekleşmektedir. Tüm bu nedenlerden dolayı, bilimsel alanda Türkiye’deki pek çok disiplin alanının tarihçesini, geldiği noktayı, kullandığı paradigmalarını ve kuramsal yönelimlerini ele alıp tartışmak gerekir. O zaman belki de daha net ve gerçekçi açıklamalar yapılabilir. Yaşam boyu gelişim yaklaşımının önemli bir özelliği de, bu yaklaşıma dayalı gerçekleştirilen araştırma sonuçlarının uygulama alanına katkıda bulunmasıdır. Daha önce de değinildiği gibi yaşam boyu gelişim yaklaşımına dayalı olarak gerçekleştirilen çalışmaların bulguları, ana-babalık yapmada, kendi kendine yardımda, halkla ilişkilerde, eğitim programları hazırlamada, iş yaşamında, toplumsal politikaların belirlenmesinde ve tıbbî tanı ve tedavi gibi pek çok alanda da kullanılmaktadır. Türkiye’de de bundan sonra bu yaklaşıma dayalı gerçekleştirilen çalışmalardan elde edilecek bilgilerden ve bulgulardan yararlanılabilir. Bu bilgiler ve bulgular bir araya getirilerek özellikle yaşlıların iyi oluşlarını artırıcı ve sağlıklı yaşlanmalarını sağlayıcı programlar hazırlanabilir. Her bilimsel kuramın ve bilimsel yönelimin olguya dayanan bir yönü de vardır. Yaşam boyu gelişim yaklaşımı açısından Türkiye’ye bakıldığında, öncelikle, yaşlanmayı ele almak gerekir. Türkiye’de yaşlanma olgusu, genellikle biyolojik ve kronolojik yaş bağlamında ele alınmaktadır. Psikolojik ve sosyal yaş açısından yaşlanmaya ve yaşlılık dönemine daha az bakılmaktadır. Bundan sonra yapılacak çalışmalarda psikolojik ve sosyal yaş anlamında da bilimsel bilgilerin toplanması alana katkı sağlayabilir.

Kaynakça; -Ali ERYILMAZ / Dr., Ankara Lisesi / Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar-Current Approaches in Psychiatry 2011 -İ. ALEV ARIK — GÜL GÖRÜŞ İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Psikoloji Bölümü - İsmail GÜLEÇ Doç. Dr, Sakarya Üniversitesi, Eğitim Fakültesi - Coşkun POLAT / Atatürk Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Bilgi ve Belge Yönetimi Bölümü -Hüseyin ODABAŞ / Atatürk Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Bilgi ve Belge Yönetimi Bölümü - Mustafa Aksoy / Dr., Millî Eğitim Bakanlığı


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.