mağaracı bülteni 2009

Page 1


MAĞARACI 28. Sayı

Mağara Araştırma Derneği Aylık Haber Bülteni, Ankara Monthly Newsletter of Cave Research Society, Ankara

Bu Ay Mağaracı’da… Merhaba… Dernek üyelerimiz Ekim ayını oldukça hareketli geçirdiler. Bir yandan belgesel çekimi için kollar sıvandı, bir yandan da tek ip tekniği (SRT) eğitimleri alındı. Diğer taraftan yeni üyelerimiz bir tuz madeninde canlı örnekleri toplarken ‘mağaralar ve turizm’ konusundaki toplantılar yeniden başlatıldı. Ekimin ilk haftası Güneysınır Mağarası’nın yolu tutuldu. Derneğimizin belgesele meraklı üyesi Muharrem SAMUK ve beraberindeki mağaracılar bu dikey mağara sisteminde görüntü almaya çalıştılar. Etkinlik detaylarını Ömer ÇETĐNKAYA aktarıyor bizlere. Yapmış olduğumuz etkinliklerin belgelendirilmesi, insanların mağaracılık konusunda bilgilendirilmesi ve fikir sahibi olmalarının sağlanması açısından bu tarz çalışmaların sıklıkla devam etmesi dileklerimizle... Ekimin ikinci haftası da boş geçilmedi. Dernek üyelerimiz Đncek’te SRT eğitimine katıldılar ve alınan eğitim sonrası kendilerini mangal partisi ile ödüllendirdiler. Ekimin üçüncü haftası ise genç ve dinamik yeni üyelerimiz Çankırı’daki bir tuz madeninde ekolojik bir çalışmada bulundular. Böylelikle insanın elini yakacak kadar tuzlu bir suda bile, çeşitli mikroorganizmaların yaşayabileceğini öğrendik. Üyelerimiz de hayatlarında ilk kez bir tuz mağarasında bulunmuş oldular. Etkinlik detaylarını yeni üyemiz Ayşenur BĐBER aktarıyor. Ekim ayının son haftası da ne mutludur ki boş geçilmedi. Biricik şubemiz MAD Bursa’nın hareketli üyeleri, bu sefer de Đznik’te aldılar soluğu ve Evkaya Mağarası’nı incelediler. Detayları Atilla ÜLGEN aktarıyor. Bu hafta ‘Geçmişten Esintiler’ köşemizi derneğimizin güzide üyesi Beril ERDOĞAN’a ithaf ediyoruz. Kamplarımızı daha bir keyifli ve lezzetli kılan Beril’e teşekkürlerimizi sunuyoruz.. Keyifli okumalar...

Haberler • 2–4 Ekimde 8 üyemizin katılımı ile Konya Güneysınır Mağarası’nda belgesel çekimi gerçekleştirildi. • 10–11 Ekimde gerçekleştirildi.

Đncek’te

tek

ip

tekniği

eğitimi

• 17–18 Ekimde üyelerimizden Ayşenur BĐBER, Ekin ERTÜRK, Orkuthan KARADENĐZ ve Ömer ÇETĐNKAYA Çankırı Tuz Mağarası’nda mağara ekolojisi araştırması yaptı. • 19 Ekimde saat 19.00’da Dernek Evinde Ankara

Kasım 2009

toplantıları yeniden başlatıldı. Konumuz “mağaralar ve turizm” olarak belirlendi. Bu anlamda Çevre ve Orman Bakanlığının elindeki bilgiler ışığında değerlendirme yapılarak raporlara erişim, turizm koordinasyonu, iletişim kurma önerileri, yasal düzenlemeler için fikirler oluşturulmaya çalışıldı. • www.haberfx.net adresinde 21.10.2009 tarihinde “Vali Altıparmak, Akköprü Barajı’nda Đncelemede Bulundu” başlığı ile verilen haberde yapılan doğa katliamı şöyle özetleniyordu: Barajın inşaatı sırasında 109 tane mağara tespit edildiğini söyleyen Đbrahim ĐNDAP, “Oldukça büyük olan bu mağaraların tomografisi ve MR’ı çekildi. Yapılan tespitler sonucu bu mağaralardan kaçan suların Göcek'ten Akdeniz'e ulaştığı gözlendi. Tüm bu mağaraların incelemeleri tamamlanarak kapatıldı ve su kaçağı en alt seviyeye indirildi,” ifadelerini kullandı. • 29 Ekimde MAD Bursa Şubesinden 4 üyemiz Đznik, Derbent Köyü, Evkaya Mağarası’nda haritalama ve biyoçeşitliliği belirleme çalışması yaptı • www.hakimiyet.com web sitesinin 23.10.2009 tarihinde “Çamlık Mağaraları Tabiat Parkı Olmayı Bekliyor” başlıklı haberinde özetle: Çamlık beldesi Belediye Başkanı Ali ÖZDEMĐR AA muhabirine yaptığı açıklamada, aralarında Suluin, Balatini, Körükini gibi dünyaca ünlü mağaraların da yer aldığı 20 civarında mağaranın bulunduğu alanın, yıl sonuna kadar tabiat parkı ilan edilmesinin beklendiğini söyledi ve “Bölgenin, tabiat parkı ilan edildikten sonra turizme açılıp daha çok ziyaretçi çekmesini bekliyoruz,” ifadesini kullandı. • www.memleket.com.tr web sitesinin 27.10.2009 tarihinde “Mağara Cenneti Arıtma Tesisiyle Kurtarılacak” başlıklı haberinde özetle: Konya'nın Derebucak ilçesine bağlı Çamlık beldesinde Türkiye'nin en uzun mağaraları olan Suluin, Körükini ve Balatini başta olmak üzere, birbirleriyle bağlantılı çok sayıda mağara bulunduğu belirtiliyor. Bu mağaraların birçoğunun uzun yıllardır Çamlık beldesinin evsel kanalizasyon atıklarıyla kirletildiği, bu nedenle arıtma tesisi projesi oluşturulduğu ve bu projenin bir an önce hayata geçirilmeye çalışıldığı belirtilmektedir. • www.haberfx.net web sitesinin 30.10.2009 tarihinde “Havran Barajı'nda Mutlu Son” başlıklı haberinde özetle: Suni mağaranın yapılması sonrası bazı yarasaların hâlâ uyanmaması ve ışıkla uyandırılacağı şeklindeki açıklamalardan sonra, yarasaların suni mağaralara geçişinin sağlandığı açıklandı. • TMF 2010 yılı ortak etkinliğinin, 01–15 Ağustos 2010 tarihleri arasında Pınargözü Mağarası - Isparta'da yapılmasına karar verildi. MAĞARACI 28. SAYI Kasım 2009, Sayfa: 1


Geçmişten Esintiler…

Muharrem SAMUK, Ferhat KARADENĐZ, Ekin ERTÜRK toplam 6 kişi, 2 Ekim Cuma Künar isimli lokantada acıkan doyurduktan sonra yola çıktık.

AYTEKĐN, Orkuthan ve Ayşenur BĐBER yani akşamı, Yüzüncüyıl’daki karınlarımızı tıka basa

Kampta Türk Kahvesi Havva YILDIRIM ÇOLTU Beril ile özdeşleşen bir ritüeldir bu. 'Kahveyi evin küçüğü yapar.' geyikleri eşliğinde günün talihlisi her kim ise cezveyi elinde bulur. Kahve yapmak kamp ateşinin közünde de mümkündür, tüpün üstünde de. Önemli olan kahveye sevginizi katmaktır. Bu ritüelin olmazsa olmazı porselen kahve fincanlarıdır ve mümkünse çiçekli, sempatik bir model seçilmelidir. Herkese tek tek ''Sade mi, sütlü mü, orta mı, şekerli mi?'' diye sorulur ama işin en zevkli kısmı herkesin aynı anda içebileceği ortak bir kahve tadı yaratmaktır. ''Dağın başında ortası, sadesi mi var arkadaşım, bulduğunu öp de başına koy.'' düşüncesinin bilinçaltınızda olması motivasyonunuzu artırır. Tabi şanslıysanız kahveleri Beril yapar, siz de afiyetle içersiniz (nokta).

Yolumuz yine düştü Güneysınır’a… Ömer ÇETĐNKAYA SRT eğitimimi aldıktan sonra ilk dikey mağaram Güneysınır olmuştu. Çoğu kişi bana “Çok şanslısın,” deyince merak etmiştim; dedikleri doğru çıktı, şanslıymışım.

Emrah inişte. (Fotoğraf: Muharrem SAMUK)

Bu arada artık MAD’ın en yenisi ben değilim. Bu faaliyete katılarak MAD’lı olan Ekin ve Ayşenur derneğimizin en yenileri. Yolda bir iki yerde durup çay molası verdikten sonra saat 02.00 gibi kamp alanımıza vardık. Havanın güzel olması ve dolunayın bembeyaz ışığı, kamp alanını bulmamızı kolaylaştırdı. Yere matlarımızı serip biraz muhabbet ettikten sonra cumartesi ve pazar günlerinin planını yapıp uyuduk. Havanın etkisinden dolayı olsa gerek sabah 09.30’a kadar uyumuşum. Güzel bir kahvaltıdan sonra, o sabah, yani cumartesi sabahı bize katılacak olan Birhan ALTAY ve Emrah ÖZTEKĐN’i bekledik. Bu arada mağara için hazırlıklar da yavaş yavaş başladı. Emrah ve Birhan’ın gelmesiyle saat 12.00’de mağara ağzına doğru yola çıktık. Mağara ağzında yapılan plana göre Maho çekim yapacak, Birhan önden gidip hattı döşeyecek, ben, Ekin ve Orkut ise Maho’ya ipte poz vereceğiz. Mağara ağzında yapılan çekimlerden ve keyifli sohbetten sonra Birhan saat 16.00 gibi mağaraya giriş yaptı. Bu sürenin uzun olmasının nedeni kamera için ikinci bir hattın döşenmesi oldu. (desem de inanmayın: Hattı döşememiz 20 dakika sürdü, asıl nedeni keyifli sohbetti…) Đlk inişteki çekim bitince ikinci inişe geçildi ve kamera için ikinci bir hat buraya da döşendi. Maho, Birhan, Orkut ve ben ikinci inişteki çekimi tamamladık. Daha sonra kampa döndük ve yemeğimizi yiyip yattık. Ertesi gün mağaraya tekrar girildi ve çekimler tamamlandı.

Girişte video çekimi. (Fotoğraf: Muharrem SAMUK arşivi)

Ekip mağaradayken istihbarat avına çıkan Birhan ve Orkut Güneysınır Mağarası’na yarım saat mesafede olan ve rakım olarak 200 m daha yukarıda bulunan iki ayrı mağara koordinatlarıyla birlikte kampa geri döndüler. Đki mağaranın da 350 m derinliğinde olacağı tahminlerimiz arasında. Bu arada bu iki istihbarat için Çoban Ali’ ye çok teşekkür ederiz.

“Dünya küçüktür,” derler ya, haklılar. Güneysınır Mağarası’yla ikinci kez karşılaşma fırsatı buldum. Đlk seferki kadar heyecanım da yoktu. Amacımız ise mükemmeldi: Yarım kalan belgesel çekimini tamamlamak. Ben,

Akşam saatlerine doğru kampı toplayıp dönüş için yola çıktık. Sohbet dolu yolculuktan sonra dernek evine malzemeleri atıp soluğu çorbacıda aldık. Daha sonra evli evine köylü köyüne… MAĞARACI 28. SAYI Kasım 2009, Sayfa: 2


Çankırı Tuz Mağarası Mağara Ekolojisi Araştırması Ayşenur Biber Girdiğim ilk mağaranın aslında bir tuz madeni olmasının üzüntüsüyle başlıyorum yazıma. Yaptığımız ön hazırlıklar ve internetten aldığımız “3000 yıllık mağara” bilgisiyle çıktık yola... Ancak Çankırı’ya vardıktan hemen sonra anladığımız üzere “maden mağaraya” arabayla giriliyor ve 1,5 km’lik beton dökülmüş yollardan geçerek ancak insan eli değmemiş bölgelere ulaşabiliyorduk. Aslında burası bir çeşit “yer altı şehri” haline gelmiş, sokaklara bölünmüştü. Hatta içeride “Sağlık Ocağı” tabelası bile vardı. Yöre halkından karşılaştığımız herkes son derece kibar ve yaptığımız işle oldukça ilgiliydi. Hatta mağarayla ilgili “astım hastalarına iyi gelmesi” gibi söylentilerden dolayı, mağaranın halka açık hale getirilmesi için kimi tavsiyelerde bile bulundular.

Fotoğraf: Orkuthan KARADENĐZ

Daha önceden telefonla iletişim kurduğumuz Fatih Bey’le beraber arabaya atladık ve mağara keşfine başladık. Öncelikle en son patlatılan bölgeye gittik. Biz örnek bulunacak bir yerler ararken Fatih Bey de çevreden tuz kütleleri topluyor ve bize bunların özelliklerini anlatıyordu. Damarlı oluşan tuz kütleleri, görece daha saydam oluşan tuz kütleleri gibi çevrede bulunan kaya tuzu çeşitlerini toplayarak tekrar arabaya bindik ve bir sonraki durağımıza geldik. Burası yer altından çıkan suyun oluşturduğu küçük bir göletti. Đnsan eli yine hünerini göstermişti; suyun yüzeyini bir yağ tabakası kaplamıştı. Ancak burası da önemli bir mikroorganizma kaynağı olarak görülebilirdi. Biz buradan örnek almaya çalışırken Fatih Bey’in iyice kafası karışmış olacak ki “Bu kadar tuzlu suda nasıl bir canlı yaşayabilir?” diye sordu. Su gerçekten de el yakacak kadar tuzluydu. Bu kadar tuzu seven mikroorganizmaların da var olduğunu anlatarak buradan örneğimizi alıp diğer bir su kaynağına doğru yola çıktık. Buradaki su kaynağı işletme için gerçekten büyük bir baş belasıydı. Tabii yine mikroorganizmalar için cennet sayılabilirdi çünkü hem çamurluydu hem de belli bir kaynaktan fışkırıyordu. Đşletme, suyun önünü kesemeyince bir pompa sistemi yardımıyla suyu mağara dışına aktarıyordu. Fatih Bey artık

bu noktada yaptığımız işi sorgulamaktan vazgeçtiğinden olsa gerek, hemen pompayı kurcalama işine girişti ve bir miktar suyu mağara içine aktardı. Buradan da son örneğimizi alarak arabaya geri döndük ve mağara ağzına doğru yola koyulduk. Böylece yazık ki pek sportif olmayan bu turu 38 dakika gibi kısa bir sürede tamamlayarak mağarayı terk ettik. Fatih Bey’le mağara ağzında bulunan küçük kulübeye gidip mağara haritası üzerine numune aldığımız yerleri işaretledik ve kendisine teşekkürlerimizi sunarak tekrar Çankırı merkeze doğru yola çıktık. Hepimiz acıkmıştık, biraz da soluklanmak istiyorduk ve kendimizi Çankırı Kalesi’nde bulduk. Đşimizin çabuk bitmesini fırsat bilerek biraz da doğa ile iç içe olma arzusuyla hemen Ilgaz’a doğru yola çıkma kararı aldık. Yol boyunca bitki örtüsü gerçekten etkileyiciydi. Hemen herkesin bildiği gibi hâkim bitki örtüsü her dem yeşil çamlardan oluşuyordu. Bu güzel manzara bizi sık sık arabadan indirip kendisini seyretmemize zorluyordu. Tabi ki, onun bu jestini fotoğraflamayı da ihmal etmedik. Dağ eteklerine geldiğimizde “kaptan pilotumuzun” daha fazla takati kalmamış olacak, zirveye çıkamadık ve arabayı burada park ederek doğanın tadını çıkardık. Yol boyunca gördüğümüz çeşit çeşit çam ağaçlarının etrafında dolandık. Buralarda nadir de olsa mantara rastladık. Aramızda mantar uzmanı bulunmadığı için türünü tespit edemediğimiz mantarın fotoğrafını çektik. Daha sonra Đnternetten yaptığımız küçük bir araştırma ile mantarın Agaricus Arvensis olduğuna karar verdik. Yeterince dinlendikten ve doğaya da doyduktan (!) sonra eve dönmek üzere yola koyulduk. Ancak Çankırı il sınırını çıkmadan önce, arabayla etrafını dolanarak geçtiğimiz yüksekçe bir tepenin üzerindeki oyukları fark ettik. Yöre halkından duyduğumuz kadarıyla buralara “taş mezar” deniliyor. Arabayı tekrar kenara çekerek, biraz da macera tutkumuzdan olsa gerek, mezarlığa normal patika yoldan değil de çalı ve dikenlerin arasından tırmanarak çıkmaya başladık. Ancak yukarıya ulaştığımızda buraların yine insan elinin hışmına uğradığını fark ettik; etraf gezilecek durumda değildi. Bu nedenle kısa bir süre oturup soluklandık ve tekrar aşağıya inerek Ankara’nın yolunu tuttuk.

29 Ekim Đznik, Derbent Köyü, Evkaya Mağarası Attila ÜLGEN 26 Ekim günü Bursa, Yenişehir’den Cem ERSOY’un arkadaşı Cüneyt AKMAN telefonla aradı. Đznik ve çevresinde köstebek gibi çalışan definecilerden yayılan bir söylentiye göre Đznik, Derbent köyü, Evkaya mevkiinde bulunan mağara dar bir giriş ile dikey başlıyormuş. Döne döne inerek devam ediyor ve 20–30 m derinlikte yatay olarak ilerliyormuş. Önce dar, zamanla genişleyen koridorların zemini insan yapısı kesme taş kaplıymış. Oldukça geniş bir hâl alan dehliz 400–500 m ilerledikten sonra çöküntü nedeniyle kapanmış. Çöküntünün üzerinden geçilebilirmiş. Ancak mağaraya girenler çöküntü riski nedeniyle korktukları için geri dönmüşler. Kulaktan kulağa MAĞARACI 28. SAYI Kasım 2009, Sayfa: 3


yayılan bu bilgi Đznik Belediye Başkanını ve Đlçe Jandarma Komutanlığını harekete geçirmiş. Bölgede turizme açılabilecek bir yer altı şehri bulmuş olabilecekleri umuduyla, 25 Ekim 2009 tarihinde mağaraya yaptıkları bir keşif gezisinde, mağaranın girişinin çok dar olması nedeniyle içeriye girilmekten vazgeçilmiş. Đyi de yapılmış! Mağara Araştırma Derneği olarak söz konusu mağaranın araştırılması için gelen bilgi bizi de heyecanlandırmıştı. Bulabildiğimiz ilk fırsatı değerlendirip 29 Ekim sabahı saat 07.30’da Mehmet TEKE, Olcayto GÜLEÇ, Cem ERSOY ve Attila ÜGEN’den oluşan bir ekip olarak yola çıktık. Yeni yapılan Yenişehir Havaalanı yolunu kullanarak rahat ve kısa bir yolculuktan sonra Yenişehir’e vardık. Cüneyt AKMAN’ın kahvaltı ikramından sonra Nurettin ÖZDEMĐR’in rehberliğinde Yenişehir-Đznik yolunun yaklaşık 8. km’sinde, yolun solunda Evkaya adı verilen büyük bir kaya kütlesi gördük. Çevredeki arazi yapısından biraz farklı bir kaya kütlesi olduğu için kolayca fark ediliyordu. Arabayı yol kenarına park edip geriye kalan toprak yolu yürüyerek gitmeye karar verdik. Yaklaşık 1 km’lik bir toprak yolu yürüyerek geçtikten sonra kayaya ve hemen kuzeybatısındaki mağaraya vardık.

mu?” dedim. Bana 4 tane metal para gösterdiler. Đkisi Arapça yazılı para, bir tanesi Prens Edward resimli 1967 tarihli Đngiliz sterlini, diğeri ise Kraliçe Elizabeth resimli bir başka Đngiliz sterliniydi. Yaklaşık 1 saat kadar sonra Cem mağaradan çıktı. Mağaranın çok ilerlemediği bilgisiyle bizi hayal kırıklığına uğrattı. Hazırlanıp mağaraya girdim. Dar bir girişten kayarak aşağıya yaklaşık 5 m kadar indim. 1–2 adım yana attıktan sonra tekrar dar bir çatlaktan 5–6 m daha indim. Cem’in çakarken çok zorlandığı istasyondan sonra 5–6 m’lik bir iniş daha var.

Fotoğraf: Attila ÜLGEN

Kaya mezarı (Fotoğraf: Attila ÜLGEN)

Evkaya adı verilen kaya kütlesinin batı tarafında bir zamanlar çok güzel olduğu anlaşılan bir kaya mezarı var. Ancak definecilerin akıl almaz hayal gücü sayesinde bütün oymalar tahrip edilmiş. Her geçen gün biraz daha tahrip ediliyor. Sanırım birkaç yıl içerisinde buranın bir kaya mezarı olduğunu gösteren hiçbir işaret kalmayacak. Mağaranın yakınında tarla sahibi olan, Beypınar Köyü’nden Sami BAŞARAN’ın ifadesine göre bölgede her gece birileri dedektörlerle bir şeyler arıyorlarmış. Kazma küreklerle kazılmış çukurlara her yanda rastlanabiliyor. Saat 10.30’da mağaraya ilk giren Cem oldu. Ardından Olcayto ile Mehmet arka arkaya delikten içeri girdiler. Ben de dışarıda rehberimiz Nurettin Bey ve Sami Bey ile lafladım. Sayısız defineci hikâyesi dinledim onlardan. “Çevrenizde yakınlarınız arasında gömü bulanlar oldu mu hiç?” diye sordum. Hep “Falancanın amcaoğlunun dayısı bulmuş,” gibi birinci el olmayan bilgiler var. Ama tarlalarda bulunmuş paralara sıkça rastlanıyormuş. “Siz hiç buldunuz

Mehmet ve Olcayto harita ölçümleri için beni bekliyorlardı. Aşağıda, güneybatı yönünde giden, tavan yüksekliği 5–6 m’yi bulan, 1 m eninde, yaklaşık 20 m’lik zikzaklı bir koridor var ancak 20 m sonra daralarak bitiyor. Đnsan yapısı herhangi bir şeyle karşılaşmadık. Đçeride az sayıda yarasa olduğu anlaşıldı. Hemen inişin bittiği yerde iki çift ayakkabı bulduk. Sanırım bizden önce mağaraya girenler çıkarken ayakkabılarını düşürmüşler ya da tırmanırken kaydığı için bilerek çıkarmışlar. Gerekli ölçümleri yaptıktan sonra biz de mağaradan zor da olsa çıkmayı başardık. Bölge kaya eğitimi için oldukça uygun. Aramıza yeni katılan arkadaşlara kayada eğitim verip ardından mağaraya sokarsak güzel olabilir. Ama ilk faaliyetinde bu daracık mağaraya giren adamın mağaracılığa tövbe etme riski var.

Mağara Araştırma Derneği 1964 Adres: GMK Bulvarı, Kubilay Sok. Kubilay Apt. 17/1 Anıttepe Ankara PK 670 Yenişehir Ankara Tlf: +90 312 229 64 09 http://www.mad.org.tr / mad@mad.org.tr Bursa Şubesi (2006) Adres: Atatürk Caddesi Agah Han No:61/2 Osmangazi Bursa Tlf: +90 224 222 00 65 http://www.madbursa.org / info@madbursa.org Hazırlayanlar: A. Bahar HASER, Birhan ALTAY, Gülay ÇABUK, Havva YILDIRIM ÇOLTU, Mustafa Z. RUHĐ Yayın Koordinatörü: Emre Baturay ALTINOK Đletişim: magaracilar@gmail.com Başkan: Emrah ÖZTEKĐN MAD Türkiye Mağaracılar Birliği (http://www.tumab.org) ve Uluslararası Speleoloji Birliği (http://www.uis-speleo.org) üyesidir.

MAĞARACI 28. SAYI Kasım 2009, Sayfa: 4


MAĞARACI

18. Sayı

Mağara Araştırma Derneği Aylık Haber Bülteni, Ankara Monthly Newsletter of Cave Research Society, Ankara

Bu Ay Mağaracı’da… Mağaracı’nın 18. sayısı ile yeniden karşınızdayız. Mağaracı bülteninin yeni döneminin 12. sayısı olan Ocak sayısı, MAD için ayrı bir öneme sahip. Ocak 2008’de MAD Olağan Genel Kurulunda alınan kararla üyeler arası iletişimin geliştirilmesi, eğlence ve de tanıtım amaçlı olarak 2005 senesinde 6 sayı sonunda yayınlanmasına son verilen Mağaracı’nın yeniden çıkarılmasına karar verilmişti. Bu sayı ile yeni dönemin 12. sayısını geride bırakıyoruz. Düzenli, özenli 12 ayı geride bıraktık. Bu süre içinde güldük, eğlendik. En önemlisi de bir sene boyunca düzenli bir üretim içine girdik. Bu arada MAD BULTENİ’nin 14. sayısına yayınladık. Tam 137 sayfa… ☺ 11 Ocak çoğunluklu, 18 Ocak çoğunluksuz toplanacak 2009 Olağan Genel Kurulu MAD yayınları için önemli kararların alınacağı bir genel kurul olacağa benziyor. Bekleyip görelim. Bu sayımızda: Bir Belge Bir Hikaye köşemizde eski üyelerimizden Halil UĞUR’un 1972’de İnsuyu Mağarası gezisi ile ilgili anısı ile eğlenecek, Emrah SINMAZ’ın üye kazanma azminin son noktası olan Bobi’ye dadanmasının hikayesine takılacak, gözbebeklerimizden Ömer ÇETİNKAYA’dan Mersin - Gülek etkinliğinin ayrıntılarını öğreneceğiz. Geleneksel yılbaşı yemeği eğlencelerimize göz atacak, 25. yılı deviren Ahmet ELMA ve Birhan ALTAY’ın aldığı plakete ve Mustafa Z. RUHİ’nin bülten çirkefliği vesilesi ile hak kazandığı MAD Üstün Hizmet Madalyası’na özeneceğiz. Şubat 2009 MAD Yayınları için yeni heyecanlar yaratması dileği ile. Hepinize keyifli okumalar…

Haberler • 14. MAD Bülten yayınlandı. Bültenimizden edinmek için bizimle irtibata geçin… • 03 Aralık’ta İzmir Mağara Araştırma Derneği Genel Kurulu toplanarak Yönetim Kuruluna Onur GORA (Başkan), Emrah ŞENOL (Bşk. Yrd.), Mustafa SAMUR (Sekreter), Çiğdem GORA (Sayman) ve Yusuf ÖĞRENECEK (Üye) seçildi. Kurulda, federasyon kurulması için gerekli karar alınmıştır. Yeni dönemde bol bol araştırma yapmalarını ve yayınlamalarını diliyoruz. • 10–12 Aralık’ta üyelerimizden Vedat GÜN, Emrah ÖZTEKİN, Orkuthan KARADENİZ, Hamdi MENGİ, Ömer ÇETİNKAYA ve Hüseyin Polat DALKIRAN’ın katılımı ile Mersin - Tarsus - Gülek Beldesi’nde Araştırma etkinliği düzenlendi. • 20 Aralık’ta HÜMAK 20. kuruluş yıl dönümünde Noterler Birliği Lokali’nde buluştu. Nice Yıllara… • 27 Aralık 2008'de Ümitköy Chatue Plaza'da Geleneksel MAD Yılbaşı Yemeği eski yeni MAD'lıların yoğun

Ocak 2008

katılımı ile gerçekleşti. • Üyelerimizden Birhan ALTAY ve Ahmet ELMA’ya, MAD ve mağaracılığa vermiş oldukları emeklerine şükran amacıyla, 25. yılları onuruna birer plaket verildi. Ahmet ELMA’nın plaketini kendisini de MAD’lı yapanlardan ve derneğin emektarlarından Tulga ŞENER, Birhan ALTAY’ın plaketini ise derneğin en yeni genç üyelerinden Orkuthan KARADENİZ verdi. • 14. Bülten’in çıkarılmasında yoğun emek ve mesaileri ile bizleri kendisinden soğutan Mustafa Z. RUHİ de MAD tarihinin ilk üstün hizmet madalyasını aldı.. Mustafa Z. RUHİ’nin madalyasını dernek başkanı Emrah ÖZTEKİN takdim etti. Musti!nin ilk sözü “15. sayı için yazılarınız bekliyorum,” oldu.

Duyurular • Mağara Araştırma Derneği'nin 2009 Olağan Genel Kurulu 11 OCAK 2008 Pazar günü saat 9.30’da dernek merkezi Anıttepe Mah. Kubilay Sk. Kubilay Apt. No: 17/1 Maltepe/ANKARA adresinde aşağıdaki gündemle yapılacaktır. Yeterli çoğunluğun sağlanamaması halinde ikinci toplantı çoğunluk aranmaksızın 18 OCAK 2008 Pazar günü aynı yer ve saatte yapılacaktır. 1. 2. 3. 4.

Açılış, Yoklama ve Saygı Duruşu Başkanlık Divanı Seçimi Genel Kurul Gündeminin Okunması Yönetim ve Denetleme Kurulu Raporları ile 2008 Yılına Ait Bilanço ve Gelir Gider Hesapları ile 2009 Tahmini Bütçesinin Okunması ve Görüşülmesi 5. Yönetim ve Denetleme Kurulu'nun Aklanması 6. Üyeliğe Giriş ve Aylık Aidatlara İlişkin Görüşlerin Tartışmaya Açılması ve Oylanması 7. Dernek Tüzüğü Değişiklik Teklifinin Görüşülmesi ve Oya Sunulması 8. 2009’da Kurulması Planlanan Mağaracılık Federasyonu’na Kurucu Üye Olarak Katılma, Dernek Evinin Federasyon Merkezi Olarak Belirlenmesi, Dernek Temsilcisinin Belirlenmesi 9. Yeni Yönetim Kurulu ve Denetleme Kurulu'nun Seçimi 10. Derneğin UIS (Uluslararası Speleoloji Birliği) Üyeliği ve UIS 09 TEKSAS ile İlgili Görüşmeler, 11. Dilek ve Temenniler 11.1. MAD Yayınları (MAD Bülteni, Mağaracı, Dikey) 11.2. 2009 Etkinlik Takvimi 11.3. Yüksekte Çalışma Eğitimleri 11.4. Rapor ve Harita Standartlarının Belirlenmesi 11.5. Genel İhtiyaçlar 12. Kapanış MAĞARACI 18. SAYI OCAK 2009, Sayfa: 1


Bir Belge Bir Hikaye

kenarında durakladık. Bu arada muhabbet koyu… Hamdi abi ve Hüseyin abi bizlere askerlik anılarını anlatıyorlar. Nihayetinde saat 16.00’da Gülek’e vardık. Güzel bir karşılamadan sonra gece kalacağımız ve belediyeye ait olan spor tesislerine gittik. Şahaneydi… Üç kişilik odalar, klima, mini buzdolabı, sıcak su, tv (hem de digitürk)… Bizi karşılayan Ömer Bey eşliğinde otantik bir havaya sahip olan bir lokantaya gittik, Mehmet Abinin yeri ☺… Mükemmel bir ziyafet çektik kendimize. Hamdi abiye ve Ömer abiye içtikleri su (!) dokunmuş olsa gerek ki, muhabbet bir anda koyulaşıp Türkiye’nin hatta dünyanın siyasi sorunlarını çözmeye geldi. Yaklaşık beş saattir buradayız… Saat 21.30’da spor tesislerine vardık, 15 dk içinde hazırlanıp, D.Kiev-Fenerbahçe maçını izledik. Acı son ne diyebilirim ki…

Halil UĞUR*

Ankara Fen Lisesi İzci Kulübü’nü 1972 yılında kızlı erkekli bir grup halinde mağaraya götürmeye niyetlendik. O dönemin okul müdürü Ahmet Özer Bey (rahmetli) Allah’tan arkadaşımdı, teklifime çok sıcak yaklaştı ve destek oldu, izni aldık. Öğrenciler çok heyecanlı, harçlıklarıyla para biriktirdiler. Karpit lambası, bot, bir miktar ip ve diğer gerekli malzemeleri o dönemin imkanları dâhilinde bir araya getirdiler. Faaliyet günü geldi çattı, bir otobüs dolusu öğrenci Konya – Seydişehir - Körükini Mağarası’na gideceğiz. Sabah okula bir vardım ki öğrencilerin hepsi perperişan, her biri bir tarafta ağlıyor. ''Ne oluyor?'' dedim, meğer nöbetçi hoca (belki o da rahmetlidir, şimdi adını da hatırlayamadım) ''Mağara tehlikeli bir yer, gidemezsiniz,'' demiş. Ben baktım sabah erken, ortalarda kimse yok, aylarca hazırlanmışız “Binin otobüse,” dedim, aldım götürdüm hepsini. Çok hoş bir faaliyet yaptık, köylerde kaldık, mağaraya girdik çıktık, mutlu bir şekilde döndük. Dönüşte hepsini sağ salim okul müdürüne eksiksiz teslim ettim.

Fotoğraf: Hüseyin Polat DALKIRAN

Sabah saat 08.00 de uyandık, 09.30 da mağaraya girmek için yola koyulduk. 3 araç ve toplamda 9 kişi mağara ağzındayız. Rehberlerimiz Ömer NERNEKLİ ve Nebi ÇELİK.

*Derneğimiz 1966 yılı girişli üyelerinden. Emrah ÖZTEKİN’in bir arkadaşının iş görüşmesi sonrası tesadüfen bulundu. Belge ve hikayeyi Emrah ÖZTEKİN derledi.

10–12 Aralık Mersin-Gülek Araştırma Etkinliği Ömer ÇETİNKAYA Yine bir araştırma faaliyeti… Ama bu seferki amacımız tamamen duygusal ☺. Faaliyet için yola çıkış saati hatta çıkış günü tartışma konusu bile oldu, salı günü olarak aldığımız karar bir dize değişikliklerden sonra çarşamba sabahı olarak değişti. Çarşamba saat 08.00’de Vedat GÜN 100.Yıl’dan Orkuthan KARADENİZ’i ve beni aldı. Daha sonra da başkanımız Emrah ÖZTEKİN’i alıp dernek evine geldik. Bizi karşılayan Hüseyin Polat DALKIRAN oldu. Kısa ve hızlı bir hazırlıktan sonra malzemeleri yükleyip saat 09.15’de yola koyulduk. Deli gibi acıktığımız konusunda hemfikir olduktan sonra ODTÜ’de kahvaltı molası verdik. Yarım saatlik moladan sonra Hamdi MENGİ’yi almak için evine gittik. Daha sonra tekrar yol ve tekrar mola☺. Saat 12.00 Tuz Gölü’ndeyiz. Kısa bir çay molasından sonra yola hızlı bir şekilde koyulduk. Hasan Dağı’nı fotoğraflamak için kısa bir süre otoban

Fotoğraf: Hüseyin Polat DALKIRAN

İsmi Kuyucak Ziyaret olan mağara hakkında abartılı ve bir o kadar da komik olan efsaneler var: içerinde ters olarak büyümüş olan bir ardıç ağacı… Saat 12.15’de mağaraya girdik ve 15.00 gibi çıktık. Amacımız Gülek’in su sorununa son vermek için bir su kaynağı bulmaktı ama olmadı. Mağara çöküntüydü, minik minik delikler ve kocaman kireç taşları. İçerisi tamamen manganla kaplı… Mağarayı haritalayıp çıktıktan sonra MAĞARACI 18. SAYI OCAK 2009, Sayfa: 2


manyak bir sucuk keyfi yaptık. Muhabbet sırasında Pozantılı istikametinde olan ismini hatırlayamadığım bir düdene gitme kararı aldık. Düden vadide toplanan bütün suyu tahliye eden tek yer, bu durumda derin olmalı. Düdenin ağzını gördükten sonra “yarın bakalım” dedik ve bir başka istihbarat olan Yılan Boğazı Düdeni’ne bakmak için yola çıktık. Bu arada Karboğazı Şölen Alanı’na uğradık. Ayrıca Kodaman Kaya adlı bir çayevinde çay içtik ve belediye başkanıyla tanıştık ☺. Saat 18.00 da Yılan Boğazı Düdeni’ne vardık ve başımız önde spor tesislerine dönmek için araçlara bindik. Çünkü düdenin ağzı kapanmış…

Foto Röportaj Emrah SINMAZ Aaaa, şehir içinde küçük bir mağara ve içinde yaşayan iki köpek… Şunlarla bir röportaj yapsam, mağaracı bültenine değişik bir yazı olur, Musti’nin dilinden kurtulurum. Tamam, da biraz tuhaf olmaz mı? Ya olsa ne olacak zaten camia da adımız çıkmış, “Emrah” der geçerler. Dur bi yanaşayım…

Saat 19.00’da tesislere vardık. Ben ve Orkuthan uyuya kalmışız, diğerleri ise makarna keyfi yapmışlar… Bizi uyandırmaya çalıştıklarını ama uyanmadığımızı söylüyorlar (!)(?). Sabah 08.45’de uyanıp kahvaltımızı yaptıktan sonra düdene gitmek için hazırlandık. Ben ve Hüseyin abi mağaraya girdik ve yine kötü son… Mağara bitti. 7 metrelik inişten sonra düden 30 cm genişliğinde 3 çatlakla devam ediyor, ilerlemek mümkün değil. Ama çatlaktan biraz uzanıp baktık ve düdenin genişleyerek devam ettiğinden emin olduk. Çatlaklardan geçemediğimiz için düdenden çıktık… Saat 12.00 de tesislere dönüp Ankara’ya dönmek için hazırlıklara başladık. Saat 13.00 yola çıktık, Taş Altı Et Mangal da güzel bir keyif yaptıktan sonra, Hasan Dağı’nın günbatımındaki fotoğraflarını da yakalamak için hızlı bir şekilde yola koyulduk... Bu arada Vedat abinin arabada arkada 4 kişi oturuyoruz bunu fırsat bilen Hüseyin abi ve Orkuthan yakınlaşmaya başladılar. ☺☺☺

Fotoğraf 1:

Bobi, dede yadigarı mağarasının önünde… Dedesini yemişim ☺

Çomar bi bakar mısın, röportaj yapabilir miyiz ? …………………………………………………… Fotoğraf: Hüseyin Polat DALKIRAN

Saat 19.30’da dernek evine vardık ve çantaları derneğe atıp çil yavrusu gibi evlere dağıldık.

MAD BÜLTENİ 14. SAYI ÇIKTI Edinmek İçin Bizimle İrtibata Geçin

Sana diyorum çomar heyyyy… Tabi köpek olunca adım da çomar olmalı değil mi?!! Kusura bakma, it desem daha mı iyiydi? Sence de uygunsa, mağara konusunda bir röportaj yapmak istiyorum. Adınız neydi? Bobi. Hırta bak, sanki bu da it adı değil… Neyse, hazır başlamışken iş bozulmasın. Bobi, bakıyorum bu küçük parkın içinde, mağarayı mesken tutmuşsunuz. Nasıl oldu bu iş ? Bu mağara bana dede yadigarı, üç kuşattır biz burada doğduk, yaşadık. Dedemleri araba ezdi, babamları da belediye zehirledi, mağara bana kaldı. Eşimle oturuyoruz. Onu anladık, burada günler nasıl geçiyor? MAĞARACI 18. SAYI OCAK 2009, Sayfa: 3


İşte; yemek veren oluyor yiyoruz, gelen geçen oluyor bakıyoruz, senin gibi yakına gelen oluyor havlıyoruz… Niyeti bozdu galiba… Korktuğumu belli etmeyeyim, gözlerinin içine de dik bakmazsam bir şey olmaz herhalde. Köpekler ne zamandır mağaralarda yaşıyor, bir bilginiz var mı? 15000 yıl önce, siz mağaradan dışarı bakıyordunuz korku ile… Bizi evcilleştirdiniz, sürüden ayrıldık, sizin yanınıza taşındık. Siz daha az korkar oldunuz, biz de daha iyi yaşama kavuştuk. Uzun yıllar birlikte yaşadık. Ama baktık ki özgürlüğümüzü kaybetmişiz. Sonra şehirleri kurdunuz ve bizi unuttunuz. Bizde sığıntı gibi yıkıntılarda, sokak aralarında, bu mağarada yaşayıp sizin artıklarınızdan medet umar olduk. Aman ne acıklı… Bir dokun, bin ahh işit. Konuyu değiştirelim de ağlayıp zırlamasın. Şaka maka derken, beni iyi anlayıp, düzgün yanıtlar veriyorsun. Hayret yani, ben de köpeklerin aklı olmaz sanırdım.

MAD Geleneksel Yılbaşı Yemeği Havva YILDIRIM ÇOLTU 27 Aralık Cumartesi akşamı uzun bir sürenin ardından tüm mağara canlılarını görecek olmanın verdiği heyecanla saat 19.00 sularında “MAD Geleneksel Yılbaşı Yemeği”nin gerçekleşeceği Ümitköy Chateu Plaza'nın nezih ortamındaki yerlerimizi almıştık Sencer ile. Biz taaa İstanbul’lardan Ankara eğlencesine dahil olmuş ve mekana ilk gelen çift olmayı nasıl başarmıştık bilemem ama kısacık bir sürenin ardından şen kahkahalarıyla MAD’lı mağaracılar ile hasret giderirken bulduk kendimizi.

Aklımız var aynen sizin gibi, ama ellerimiz yok. Pati ile bu işler olmuyor. Gerçi aklınız, eliniz var da sanki çok bi halta yarıyor. Ne diyo bu yahu, akıllısın dedik tepemize çıktı. Nasıl yani? Nasıl olacak, zıçtınız, batırdınız dünyayı, çöplüğe çevirdiniz. Tamam, kısa kes bitmiştir bu röportaj. Diyeceğin son bir şey var mı? Gitmeden bi kemik atsana… Fotoğraf: Ülkü TEKE

Kubilay ERDOĞAN'ın talimatı üzerine her çift tam karşısına eşini almak suretiyle masadaki yerlerimizi almaya ve her gelen ile hasret gidermeye başladık. Erkekler pek bir karizmatik, bayanlar ise güzelleşmiş mi güzelleşmiş geldi gözüme bu özel gecede. Boşalan kadehler dolduruluyor, tabaklar üzerindeki yiyecekler sürekli değişiyor ve masalar arası muhteşem bir telekomünikasyon ağı örülüyordu.

Fotoğraf: Ülkü TEKE

Fotoğraf 2:

Bobi, mağarasının bahçesinde, muhabirimize bön bön bakarken…

Gece hoş sürprizlere gebeydi. Sevgili başkanımız Emrah ÖZTEKİN'İN sevgi dolu konuşmasından hemen sonra gecenin sürprizleri açıklanmaya başladı :). Öncelikle Üstün hizmetkar, MAD yayınlarının yılmaz emekçisi, yayın kurulunun sempatik kabusu Mustafa Z. RUHİ ise ''MAD 14 Bülten Üstün Hizmet Anısı” madalyasına layık görüldü. MAĞARACI 18. SAYI OCAK 2009, Sayfa: 4


Bültenimiz kendisinin değerli katkılarıyla bu özel geceye yetişmişti. Ardından Ahmet ELMA'ya (Apple) ''MAD 25 yıl'' plaketi sunuldu. Apple, kendisine gülümseyen gözler eşliğinde çok sevdiği Tulga ŞENER'in ellerinden aldı plaketini. Ardından 25 yılı MAD ile devirmiş olan Birhan ALTAY'da idi sıra. Genç bir mağaracı arkadaşımızın ellerinden aldı o da bu anlamlı plaketini. Alkışlar eşliğinde kısa ve anlamlı bir konuşma geldi Birhan'dan. Ortak temenni daha nice mağara canlısının nice 25 yılları devirmesi idi MAD ile.

mağara canlıları ile vedalaştık. Büyük bir kitle gecenin organizatörü Beril ERDOĞAN'IN evine gitme hazırlığı içinde idi.

Fotoğraf: Ülkü TEKE

Organizatörümüze bu hoş mekân seçiminden dolayı teşekkürlerimi sunar, katılan herkese ''Ayaklarınıza sağlık.'' diyerek yazıma bir son veririm. İstanbul’dan sevgiler...

Fotoğraf: Ülkü TEKE

Musluğun başındaki adam Kubilay, gecenin hoş hediyeleri ile onların sahiplerini buluşturmak gibi anlamlı bir misyon edinmişti kendine. Gecenin şanslı numaraları sahiplerinin bere ve iç-dış tulum gibi hediyeler kazanmalarını sağlamıştı. Geleneksel mağara dansı olmadan bu geceyi kapamak düşünülemezdi. Kubilay ve beraberindeki mağaracılar ilginç figürlerle dolu geleneksel mağara dansını yaptılar ve büyük bir alkış kopardılar izleyenlerden. Bu dakikalarda gözlerim bir dans eden MAD’lılara kayıyordu, bir de şaşkın şaşkın onları izleyen garsonlara. Adamlar dans edenlerin gerçekleştirdiği figürlerin ne anlama geldiğini bilmediklerinden muhtemelen ''Ne yapıyor yav bu koskoca insanlar böyle ilginç ilginç?'' diye düşünüyorlardı. Geleneksel dans ve ardından son dönemlerin güzide dans parçalarıyla coşma eyleminden hemen sonra MAD’lılar özne grubu olarak kendimizi dışarı attık. Muhteşem bir kar eşliğinde eğlenceye devam düşüncesi ile en yakın eğlence mekanında yerlerimizi aldık ve şuursuzca dans ettik hep birlikte. Saat 3.30 sularında mekandan ayrıldığımızda içerdeki ses düzeyi sebebiyle 3 gün duyma sorunu yaşayacağımı henüz bilmiyor olmanın verdiği mutlulukla

Fotoğraf: Ülkü TEKE

Mağara Araştırma Derneği 1964 Adres: GMK Bulvarı, Kubilay Sok. Kubilay Apt. 17/1 Anıttepe Ankara PK 670 Yenişehir Ankara http://www.mad.org.tr / mad@mad.org.tr / Tlf: +90 312 229 64 09 Bursa Şubesi 2006 Adres: Atatürk cad. Agah Han No: 61/36 Nalbantoğlu Osmangazi Bursa http://www.madbursa.org / info@madbursa.org Tlf: +90 224 222 00 65 MAD Türkiye Mağaracılar Birliği (http://www.tumab.org) ve Uluslararası Speleoloji Birliği (http://www.uis-speleo.org) üyesidir.

Hazırlayanlar: A. Bahar HASER, Birhan ALTAY, Havva YILDIRIM, Mustafa Z. RUHİ İletişim: magaracilar@gmail.com Başkan: Emrah ÖZTEKİN Yayın Koordinatörü: Emre Baturay ALTINOK

MAĞARACI 18. SAYI OCAK 2009, Sayfa: 5


MAĞARACI

19. Sayı

Mağara Araştırma Derneği Aylık Haber Bülteni, Ankara Monthly Newsletter of Cave Research Society, Ankara

MAD 45 Mağaracı 2 Yaşında… Merhaba sevgili dostlar. Evet, yanlış duymadınız, MAD olarak 45, Mağaracı Bülteni olarak da 2 yaşına bastık. Derneğimizin 45. senesinde bültenimiz Mağaracı’nın 19. sayısı ile yeniden sizlerin karşınızdayız. 1964 senesinde Jeolog Dr. Temuçin AYGEN tarafından kurulan derneğimiz bu sene 45. yaşını kutluyor. Ülkemizde mağara araştırmalarının öncüsü olan derneğimizin 18 Ocak 2009’da düzenlenen Genel Kurulu’nda yeni bir döneme adım attık. Bu dönem, ülkemiz mağaracılığını daha ileriye götürmek, aramıza yeni katılan arkadaşlarımızla kaynaşmak, yeni hedefler belirlemek için önemli bir fırsat. Bu sayımızda derneğimiz ve ülkemiz mağaracılığından güncel haberleri okuyacak, 18 Ocak 2009 tarihinde yapılan olağan Genel Kurul’ndan sizlere yansıyan satırları bulacaksınız. Bir Belge Bir Hikaye bölümümüzde Hakan ERDEMİR’in Altınbeşik Mağarası araştırması ile ilgili bir hazırlık fotoğrafından yola çıkarak bizler ile paylaştığı satırlarda derneğimizin en eski araştırmalarından birisinin ışığından geçerek geçmişten günümüze uzanacaksınız. Son olarak 18 Ocak 2009 Genel Kurulu’nda sunulan faaliyet raporumuzun belki de en önemli belgesi olan etkinlik listesini, bir geleneği başlatmak temennisi ile genel kurul sonrasında siz değerli Mağaracı severler ile paylaşıyoruz. ☺ Yeni dönemimizin ve de 45. senemizin yeni heyecanlar yaratması, daha çok etkinliklere vesile olması dileği ile. İyi ki varsın MAD, Nice 45. yıllara… Hepinize keyifli okumalar…

Haberler • Mağara Araştırma Derneği'nin 2009 Olağan Genel Kurulu 18 Ocak 2009 Pazar günü yapıldı. Yapılan seçimde 2009-2010 faaliyet senesi için Yönetim Kurulu Asil Üyeliklerine Emrah ÖZTEKİN, Emre Baturay ALTINOK, Kubilay ERDOĞAN, Deniz ÖZKAYA, Ülkü TEKE; Yönetim Kurulu Yedek Üyeliklerine ise Hakan ERDEMİR, Havva YILDIRIM, Özlem BİRGÜL, Vedat GÜN, Tulga ŞENER seçildiler. Denetleme Kurulu Asil Üyeliklerine Ferhat AYTEKİN, Mustafa Z. RUHİ, Birhan ALTAY; Denetleme Kurulu Yedek Üyeliklerine ise E. Haluk YURDAKUL, Veysel ÖZBEK, Bora ÇORAKBAŞ seçildiler. Kendilerine başarılar diliyoruz.

Şubat 2009

Çokrağan Mağarası’nda “Yatay Mağaradan Yaralı Çıkartma” çalıştayı organize edildi. Anadolu Ajans’ından muhabirlerin de belgelediği çalıştayda, yaralıyı sedyeye alma eğitiminin ardından iki kurtarma uygulaması ile çalıştaya devam edildi. Uzun olan ikinci parkurda sedye sudan, dikey bölümlerden ve sayısız daraldan geçirildi. Gerçek bir kişi ile yapılan çalışmalarda uzun süreli sedye taşımada yaşanan zorluklar gözlendi ve uygun çözümler geliştirildi. Yusuf ÖĞRENECEK (İZMAD) ve Ferit YİĞİT (ESMAD) eldeki bilgilerin değerlendirilerek, katılımcıların alışkanlıklarına uygun bir sedye taşıma ekibinde olması gereken özellikler ve görev dağılımı hakkında bir rapor hazırlama konusunda gönüllü oldular. Ekip uyumu, performans ve paylaşımın başarılı olduğu gözlenen çalıştayda İZMAD, EGEMAK dernekleri ile DEÜMAK ve EMAK kulüpleri olmak üzere emeği geçen tüm katılımcılara çok teşekkür ederiz. • Geçen yıl, BUMAD ile Milli Parklar Genel Müdürlüğü arasında bir protokol imzalanmış ve bu protokol çerçevesinde Kırklareli İli sınırları içerisinde bulunan mağaraların ekosistem yaklaşımıyla değerlendirilmesine başlanılmıştı. Yürütücüler tarafından proje kapsamında Kırklareli İli'nde bulunan 54 mağarada yaz ve kış dönemlerinde incelemeler yapılmasına karar verilmiştir. BUMAD bu çalışmalar kapsamında Türkiye mağaracılık camiasının biyologlarına ve bu konuyla ilgilenen tüm mağaracılara, birlikte çalışmak istediğini deklare etmiştir. İlgilenen arkadaşların BUMAD’dan Emrah ÇORAMAN ile bağlantıya geçmesi beklenmektedir. • Bulak Köyü'nün (Mencilis Mağarası'nın idari sınırları içerisinde bulunduğu köy) tarım arazileri Karabük Belediyesi mücavir alan sınırına alınmak istenmiş, bu istem de Bayındırlık ve İskân Bakanlığı ve Karabük Valiliği’nce onaylanmıştı. Bu aşamada köyün avukatlığını yürüten derneğimiz üyesi Emre Baturay ALTINOK’un açtığı davada, 28 Eylül 2008 tarihinde mağaranın da bulunduğu yörede Mahkemece bir keşif yapılmıştır. Keşif sonunda düzenlenen bilirkişi raporunda; köyün büyük bir kısım arazisinin mücavir alan sınırlarına alınmasında, bu alanın müstakbel kentsel gelişmenin denetlenmesi ve yönlendirilmesi kapsamında mücavir alan içine alınmasının planlama esasları, şehircilik ilkeleri, kırsal gelişme ve kalkınma deneyim, pratik ve özellikleri, Bulak Köyü’nün özellikli durumu ve de gelişim potansiyeli dikkate alınmadan alınan bir karar olduğuna karar verilmiş, bu yönde ayrıntılı bir rapor verilmiştir. Bu rapor doğrultusunda Mahkemece Bakanlık, Valilik ve Belediye’nin işlemleri iptal edilmiş, Bulak Köyü ve Mencilis Mağarası kurtulmuştur. Derneğimiz üyesi Emre Baturay ALTINOK’a emekleri için teşekkür ederiz.

• Türkiye Mağaracılar Birliği tarafından 10–11 Ocak’ta MAĞARACI 19. SAYI, ŞUBAT 2009, Sayfa: 1


Duyurular

Bir Belge Bir Hikâye

• Facebook sosyal paylaşım sitesinde 5525524175 ID no’su ile kurulan “MAĞARA ARAŞTIRMA DERNEĞİ” grubunun üye sayısı gün geçerek artıyor. Siz de gruba üye olup aktivitelerimizi yakından takip edebilirsiniz. • Facebook sosyal paylaşım sitesinde MAD öncülüğünde kurulan ve Türkiye’de hayatının bir döneminde mağaracılık yapmış herkesin bilgisini toplayan “MAGARACILAR” grubunun üye sayısı 240’ı geçti. 114 kişinin kişisel bilgilerini ilettiği sitede siz de tanıdıklarınızı bulabilir, bu paylaşımın sizlere verdiği diğer imkanları kullanabilirsiniz.

MAD Bülteni’nin 14. Sayısına Ulaşabileceğiniz Noktalar • Alpinist Doğa Sporları: Dikmen cad. No: 508/A Çankaya–ANKARA Tel: 0312 475 13 90 -0312 475 73 13 info@alpinist.com.tr / www.alpinist.com.tr • Anatolıan Leopard Outdoor Sports: Atatürk Bulvarı Kök Çarşısı 121/128 Kızılay-ANKARA Tel/Faks: (0312) 425 28 18 / www.dogakatalogu.com • Dost Kitabevi (Merkez): Karanfil Sok. No: 11 Kızılay ANKARA Tel: 0.312 425 24 64 / www.dostyayinevi.com • Dost Kitabevi: (Konur Sokak Şubesi) Konur Sokak No: 4 Kızılay-ANKARA TEL: 0.312 418 83 27 • Turhan Kitabevi: Yüksel Cad.No:8/32 06650 Kızılay – ANKARA Tel:(0312) 418 82 59 - (0312) 418 77 60 bilgi@turhankitabevi.com.tr / www.turhankitabevi.com.tr • İmge Kitabevi: Konur Sok. Kızılay - ANKARA www.imge.com.tr • Doğaspor: İnönü Caddesi Sönmez İş Sarayı 3. Zemin Kat No:25-26-27 Heykel BURSA Tel: 0.224.223 69 95 / www.dogaspor.net / sogucak2000@yahoo.com • Yakın Kitaevi: Kıbrıs Şehitleri Cd. 1464 Sk. No:6/A. Alsancak-İZMİR. Tel: 0.232.4218169 www.yakinkitabevi.com.tr yakinkitabevi@yakinkitabevi.com.tr • Adrenalin (Sahrayıcedit Mağaza) Mümin Deresi Sk. No:39 (Toyota Plaza yanı) Sahrayıcedit/ İSTANBUL Tel: 0216 386 33 35 / www.adrenalin.com.tr adrenalin@adrenalin.com.tr • ADRENALİN Kadıköy Mağaza Kuşdili Caddesi Hasırcıbaşı Sokak No:18/A-B Kadıköy/ İSTANBUL Tel:0.216.414 11 41 • ADRENALİN Beşiktaş Mağaza Ortabahçe Cad. Büyük Beşiktaş Çarşısı PTT Katı No: 19 80690 Beşiktaş İSTANBUL Tel/Faks: 0.212.260 60 02

Hakan ERDEMİR 1990 Altınbeşik faaliyetinden bir enstantane: Ferhat AYTEKİN baretleri tamir ediyor (bıyıklara dikkat), Faysal İLHAN bir elinde kot pantolonuyla uğraşıyor, Ali UTKAN hastaların ve hastanenin stresinden uzak, gün ortası şekerlemesi yapıyor. Bu arada seahawk marka deniz botuna dikkatinizi çekerim.

Mağara Araştırma Derneği 2009 Olağan Genel Kurulu 18 Ocak 2009 Tarihinde Dernek Genel Merkezi’nde yapıldı. Yine yeni bir yılın MAD için önemli bir Pazar günü gelip çattı. Öncesinde teknolojinin nimetlerinden yararlanıp MAD Olağan Genel Kurulu’nun 18 Ocak 2009 tarihinde yapılacağı mail yoluyla duyurulmuş ve üyelerin katılımı beklenmekteydi. Her zaman olduğu gibi erken gelen üyeler ortalığı toparlamış, kekler poğaçalar alınmış, servis edilmiş ve olmazsa olmaz çay hazır. Bir yandan yenilip içilip diğer yandan salon genel kurul düzenine sokuldu. Uzun lafa gerek yok işte koca bir yıl daha geride kalmış ve Bursa şubesinden arkadaşlarımızın da katılımı ile genel kurul başlamak üzere… Saat 10.30’da açılış ve saygı duruşunun ardından, Divan Kurulu seçimleri yapılmış ve Genel Kurulu yönetmesi için üyelerden Uğur Murat LELOĞLU (başkan), Vedat GÜN ve A. Bahar HASER divan kuruluna seçilmiştir. Divan Kurulu çoğunluk sağlandığını tespit ederek gündem maddelerine geçilmesine karar vermiştir. Önceden hazırlanan genel kurul gündemi okundu, ardından Yönetim ve Denetleme Kurulu raporları ile 2008-2009 yıllarına ait bilanço ve gelir gider hesapları ile 2009 yılı tahmini bütçesinin okunması ve görüşülmesinin ardından Yönetim ve Denetleme kurulu oy birliği ile aklanmıştır. Ardından üyeliğe giriş ve aylık aidatlar konusunda her yıl olduğu gibi geniş katılımlı bir tartışma başlamıştır. Gelen iki MAĞARACI 19. SAYI, ŞUBAT 2009, Sayfa: 2


teklif divanca değerlendirmeye alınmış, teklifler oylamaya sunulmuştur. Sonuç olarak (Giriş ödentisi 20 TL şeklinde aynı kalarak)+96 TL olarak arttırılması teklifi kabul edilmiştir. Ayrıca aşağıda maddeler halinde verilen görüşmeler yapılmıştır. Tüzük değişikliği önerisi E. Baturay ALTINOK tarafından genel kurula sunulmuştur. Değişikliklerin Bursa Şube Delegasyon sistemi ve federasyon uygulamasına yönelik kolaylık sağlayacak değişiklikler ile kabul maddesini kapsadığı ifade edilmiştir. Değişiklikler kabul edilmiştir. 2009’da kurulması planlanan Mağaracılık Federasyonu’na kurucu üye olarak katılma, dernek evinin federasyon merkezi olarak belirlenmesi, dernek temsilcisinin belirlenmesi konularında E. Baturay ALTINOK söz alarak gelişmeleri ve ihtiyacın nereden doğduğuna ilişkin güncel durumu genel kurula izah etmiştir. Tartışmalar neticesinde oylamaya geçilerek Federasyon kuruluşunda MAD’ın kurucu üye olması, dernek temsilcisinin E. Baturay ALTINOK olması ve Dernek evinin federasyon merkezi olarak kullanılması önerileri kabul edilmiştir. Yönetim Kurulu ve Denetleme Kurulunun Seçimi; Yönetim Kurulu ve Denetim Kurulu adaylığı için geçen seneki yönetim ve denetim kurulu üyeleri devam etmek istemiş, tüzük hükümleri uyarınca oylamaya sunulmuş ve üyeler oy birliği ile kabul edilmiştir. Yönetim Kurulu Asil Üyeleri: Emrah ÖZTEKİN, Emre Baturay ALTINOK, Kubilay ERDOĞAN, Deniz ÖZKAYA, Ülkü TEKE; Yönetim Kurulu Yedek Üyeleri: Hakan ERDEMİR, Havva YILDIRIM, Özlem BİRGÜL, Vedat GÜN, Tulga ŞENER; Denetleme Kurulu Asil Üyeleri: Ferhat AYTEKİN, Mustafa Z. RUHİ, Birhan ALTAY; Denetleme Kurulu Yedek Üyeleri: E. Haluk YURDAKUL, Veysel ÖZBEK, Bora ÇORAKBAŞ olmuştur. Ayrıca UIS (Uluslararası Speleoloji Birliği) ve UIS09 Teksas buluşması ile ilgili konular görüşülmüştür. Ardından dilek ve temenniler kısmında aşağıdaki maddeler görüşülmüştür.

MAĞARA ARAŞTIRMA DERNEĞİ 2008 ETKİNLİKLERİ Gün/Ay

Yer/Mağara

Sayı

Türü

31–1 Ocak

Bolu–Abant, Geleneksel MAD yılbaşı eğlencesi

~60

Eğlence

5–6 Ocak

İzmir, Türkiye Mağaracılar Birliği toplantısına MAD adına katılım

4

Toplantı

13 Ocak

Dernek Evi, MAD Olağan Genel Kurul Toplantısı

Toplantı

16 Ocak

Dernek Evi, yeni üyeler için tanışma ve tanıtım toplantısı

Tanıtım

19–20 Ocak

Mencilis Mağarası, MAD Bursa Şubesi’nden de katılımla eğitim etkinliği

36

Eğitim

3 Şubat

Tuluntaş Mağarası, Mağara Kampı ve Matkap Boltu Çakımı Posterleri için Fotoğraf Çekimi Etkinliği

3

Fotoğraf Çekimi

21–24 Şubat

Ankara, 4. Ulusal Speleoloji Sempozyumu’na katılım

Sempozyum

5 Mart

Dernek Eğitimi

Eğitim

8–9 Mart

Susuz Mağarası etkinliği

9 Mart

Gündoğdu, Bursa Şubesi, SRT eğitimi

Eğitim

11 Mart

Uludağ Üniversitesi, Bursa Şubesi, mağaracılık konulu fotoğraf ve tanıtım gösterimi

Tanıtım

12 Mart

İncek, SRT eğitimi

16 Mart

Gündoğdu, Bursa Şubesi, SRT eğitimi

Eğitim

18 Mart

Dernek Evi, Temel Mağaracılık Eğitimi

Eğitim

19 Mart

Dernek Evi, Deep Sea isimli 3D film gösterisi

Eğlence

22 Mart

Maksem Temenyeri Mağarası, Bursa Şubesi, ön araştırma etkinliği

1

Araştırma

23 Mart

İncek, SRT eğitimi

8

Eğitim

23 Mart

Kayapa Mağarası, Bursa Şubes,i Araştırması

2

Araştırma

29–30 Mart

Güneysınır, eğitim etkinliği

6

Eğitim

MAD yayınları (MAD Bülteni, Mağaracı, Dikey), 2009 etkinlik takvimi, Yüksekte çalışma eğitimleri, Rapor ve harita standartlarının belirlenmesi, Genel ihtiyaçlar, İlk yardım eğitimi Konuları görüşülmüştür ve Ferhat AYTEKİN'in etkinlik sorumlusu olmasına karar verilmiştir. Bu görüşmelerin ardından saat 13.35’de genel kurulumuz tamamlanmıştır.

Evi,

Düğüm

12

8

Eğitim

Eğitim

MAĞARACI 19. SAYI, ŞUBAT 2009, Sayfa: 3


Gün/Ay

Yer/Mağara

29–30 Mart

Bucak ilçesi Seferyitiği, Zeybekini ve Tefenni ilçesi Kırankaya Mağaraları, Burdur Arkeoloji Müzesi ile birlikte araştırma etkinliği

6 Nisan

Sayı

5

Bursa, İznik, Hisardere, İhsaniye, Sansarak ve Çandarlı Köyleri, Bursa Şubesi, MTA tarafından yıllar önce haritalanmış dikey mağaralara ön araştırma gezisi

Türü

Araştırma

Gün/Ay

Yer/Mağara

01–10 Agustos

Altıntaş Yaylası Düdenağzı Mağarası, Büyük Yaz Etkinliği

18

Araştırma

31 Ağustos

Datça Tekesuyu Mağarası araştıması

2

Araştırma

20–21 Eylül

Küre Dağı Araştırma Etkinliği

7

Araştırma

18–19 Ekim

Tokat İndere (Ballıca) Mağarası durum haritasını çıkartmak Çevre ve Orman Bakanlığı Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü bünyesindeki Mağara Koruma Birimi

4

Koruma

26 Ekim

Bursa, Büyükorhan, Bayındır Mağarası Bursa Şubesi araştırması

4

31 Ekim

Bursa, Bursa Şubesi Olağan Genel Kurul Toplantısı

10

9 Kasım

Temirözü Mağarasına Eğitim Gezisi

8

Eğitim

21–23 Kasım

Antalya, 14. Türkiye Mağaracılar Birliği toplantısına MAD adına katılım.

6

Toplantı

10–12 Aralık

Mersin, Tarsus, Gülek Beldesi, Araştırma etkinliği

6

Araştırma

20 Aralık

Ankara, Ümitköy, Chtaue Plaza, Geleneksel MAD Yılbaşı Yemeği

Araştırma

13 Nisan

Ümitköy, Tulga Şener Mangal (Mağaracı) Partisi

Çok ☺

19–20 Nisan

Bursa Gündoğan, TMB Dikey Mağarada Kurtarma Çalıştayı

5

Kurtarma

27 Nisan

İznik Candarlı Dedetepe Mevkii, Bursa Şubesi, Dikey Mağara eğitimi

5

Eğitim

3–4 Mayıs

Tokat Ballıca Köyü İndere Mağarası

25 Mayıs

Balıkesir, Akarsu Köyü, Asfalt Tesislerindeki Sıcak Mağara, Bursa Şubesi araştırması

3

15 Haziran

Ayvaini Mağarası, Bursa Şubesi, eğitim etkinliği

6

17 Haziran

Ankara, TRT Ankara Radyosu’nda mağaracılık üzerine bir program

2

Tanıtım

27 Haziran

Ankara, Jandarma Arama Kurtarma (JAK) ekibinden 15 personele bir günlük teorik eğitim

1

Eğitim

27–29 Haziran

Isparta, Sütçüler, Sanlı Yaylası, araştırma etkinliği

6

Araştırma

11–13 Temmuz

Altıntaş Yaylası Düdenağzı Mağarası, 1.Ön Etkinlik

8

Araştırma

18–20 Temmuz

Altıntaş Yaylası Düdenağzı Mağarası, 2. Ön Etkinlik

4

Araştırma

Eğlence

Koruma

Araştırma

Eğitim

18.01.2009 Tarihli Genel Kurul Kararı ile MAD Üyelik Aidatı Yıllık 96 TL Olmuştur.

Sayı

Türü

Araştırma

Eğlence

Mağara Araştırma Derneği 1964 Adres: GMK Bulvarı, Kubilay Sok. Kubilay Apt. 17/1 Anıttepe Ankara PK 670 Yenişehir Ankara http://www.mad.org.tr / mad@mad.org.tr / Tlf: +90 312 229 64 09 Bursa Şubesi 2006 Adres: Atatürk cad. Agah Han No: 61/36 Nalbantoğlu Osmangazi Bursa http://www.madbursa.org / info@madbursa.org Tlf: +90 224 222 00 65 MAD Türkiye Mağaracılar Birliği (http://www.tumab.org) ve Uluslararası Speleoloji Birliği (http://www.uis-speleo.org) üyesidir.

Hazırlayanlar: A. Bahar HASER, Birhan ALTAY, Havva YILDIRIM, Mustafa Z. RUHİ İletişim: magaracilar@gmail.com Başkan: Emrah ÖZTEKİN Yayın Koordinatörü: Emre Baturay ALTINOK MAĞARACI 19. SAYI, ŞUBAT 2009, Sayfa: 4


MAĞARACI 20. Sayı

Mağara Araştırma Derneği Aylık Haber Bülteni, Ankara Monthly Newsletter of Cave Research Society, Ankara

Mart 2009

Şubat Ayı, Obruk Zamanı...

Duyurular

Merhaba sevgili dostlar. 45. senemizde çalışmalarımıza doludizgin heyecanlar ve de eğlenceli tartışmalarla devam ediyoruz. Bir önceki sayımızda 45 senemizi ve Mağaracı bülteninin 2. yaşını kutlamış ve her ikisine de uzun soluklu bir macera dilemiştik. Öyle de olacak gibi.

• MAD resmi internet sitesinde (www.mad.org.tr) MAD forum Orkun PEKŞEN'in yöneticiliğinde çeşitli konu başlıkları altında yayına başlamıştır. Foruma aktif katılımınızı bekliyoruz.

Bültenin ilerleyen bölümlerinde şu sıralar ülkemiz gündemini işgal eden Konya’daki ani çöküntüler ve ortaya çıkan Obruklar ile ilgili 90’lı yılların esintisinden kopup gelen tartışmayı okudukça derneğimizde hiçbir hikayenin yok olmadığını, ama zamanla unutulup arapsaçı gibi nasıl karıştırılabildiğini görecek ve de okurken fena halde eğleneceksiniz. Dedik ya, söz uçar yazı kalır. Mağaracının serüveni de bu uçuculuğu en aza indirmek üzere başlamıştı. Öyle de olur umarız. Neyse, ilerleyen bölümlerde Bir Belge “Birçok” Hikâye bölümünde söz konusu Obruk tartışması ile dernek araştırma tarihinin en renkli zamanları 90’lı yıllara uzanacak, Polat’lı Yenice’deki mağara araştırma ve mangal faaliyeti ile ilgili Hüseyin Polat DALKIRAN’ın değerlendirmelerini okuyacaksınız. Değinmeden geçemeyeceğiz, Federasyon çalışmalarına hızla devam ediyoruz. Kurulan yeni derneklerimiz bir bir genel kurullarını yapıyorlar. Üniversite kulüplerimiz de derneklerin ana damarları ve ülkemiz mağaracılığın dinamikleri olarak aktivitelerini geliştiriyorlar. DEÜMAK seçimini yaptı. Yeni dönemde kendilerine başarılar dileriz. Hepinize keyifli okumalar… Đyi ki varız. Hep böyle kalalım ☺

Haberler • 2 Şubat’ta Ankara Polatlı Yenice Köyü’ne, Ali Kutay ÇALIŞIR, Altuğ ÇALIŞIR, A. Bahar HASER, Beril ERDOĞAN, Berrah KOÇAK, Bora ÇORAKBAŞ, Emrah ÖZTEKĐN, Emre Baturay ALTINOK, Gülfem UYSAL, Hande PĐŞKĐN, H. Polat DALKIRAN, Kubilay ERDOĞAN, Ülkü TEKE, Vedat GÜN’ün katılımı ile araştırma etkinliği düzenlenmiştir. • 24 Şubat’ta Dernek evinde Kazuaki OZONO dernek üyelerine Doğal Tarım konulu seminer vermiştir. • Dokuz Eylül Üniversitesi Mağara Araştırma Kulübü'nün olağan genel kurulunda yapılan seçim sonucu Başkanlığa: Mustafa SAMUR, Yönetim Kurulu Üyeliklerine: Emrah ŞENOL, M. Fatih FĐTĐL, N. Ersin KÜLEKÇĐ ve Burcu TAVŞAN, Denetim Kurulu Üyeliklerine: Đdris HATĐPOĞLU, Seda EMMEDĐK, Hakan DARAK seçilmiştir. Çalışmalarında başarılar diliyoruz.

• Deneğimiz ve Radyo ODTÜ (FM 103.1) ile varılan prensip anlaşmasına göre herhangi acil durumda (mağara kazası, deprem, devrim, bombardıman vs.), radyolarınızı 103.1 frekansına getirmeniz durumunda Radyo ODTÜ, Mağara Araştırma Derneği acil durum duyurusunu belirli aralıklar ile yayınlanması konusunda anlaşılmıştır.

Bir Belge Birçok Hikâye Her şey Ferhat AYTEKĐN’in 07.02.2009 tarihinde MAD Grup’a attığı, Mehmet OKUYUCU (KARAPINAR/ Konya, DHA) tarafından yazılmış “Tarlanın 70 Metre Çöktüğüne Şahit Oldu” başlıklı yazı ile başladı. Haber, “Konya'nın Karapınar Đlçesi'ndeki mısır tarlasında hasat yapılırken, 70 metre çapında ve 80 metre derinliğinde yer kabuğunun aniden çökmesiyle obruk oluştu,” diye başlıyordu. Bu haberi gören MAD tayfası bu bölgeye faaliyet yapmak için ‘parmakları’ sıvadı. Bir yazışma trafiği başladı. Emrah ÖZTEKĐN 08.02.2009’da “Biz tam olarak bu yöreye 95’te gitmiştik. Aynı şeyler oluyor. Tamamdır, ben görüşüyorum Kaymakamla.” dedi. Sonra aynı gün Yaman ÖZAKIN “Siz girerken kafanıza inme ihtimali yok mu? Haberlerde açık obruğun kenarlarının dökülmeye devam ettiğini görmüştüm. Aman diyeyim!.” deyince, Emrah ÖZTEKĐN ertesi gün (9.2.2009) “Biz 1995’te girdiğimizde de dökülmüştü biraz. Bayağı bir korkmuştuk. Ama kesin araştırmak, boya testi gibi testler yapmak lazım,” dedi. Ferhat AYTEKĐN “Bu obrukların yanına gittiğinizde ilk akla gelen bir an önce oradan uzaklaşmak oluyor. Çünkü bastığınız yer her an çökecekmiş gibi duruyor. Bizim mağaracı bilgisi ve mantığıyla inilecek, araştırılacak, bakılacak bir yer değil. Tutacak bir yer yok mesela. Etrafında da tutunacak bir yer yok. Hatta uzağında da bir emniyet noktası yok. ‘Hadi gidelim de kurtarma yapalım.’ denecek de bir yer değil. Yani oraları toprak düden ve obruk araştırma birimlerine havale etmekte fayda var bence. Bizim işimiz olmasın üzerimize de almayalım. Gideriz hadi inin derler. Biride gaza gelir filan. Boş verin bize faydası olmaz. Đsteyen de gidip araştırsın. HEPĐMĐZ BĐRBĐRĐMĐZ ĐÇĐN DEĞERLĐYĐZ!” mesajını attı. Emrah ÖZTEKĐN “Sevgili Ferhat, 1995’teki Obruk faaliyetinde sen video çekmiştin, o videoları görme şansımız MAĞARACI 20 SAYI, MART 2009, Sayfa: 1


yok mudur?” diye sordu. Aynı gün Ferhat AYTEKĐN “Emrahcığım, 1. Benim bildiğim 1995 değil, 1992 yılı olması lazım. 2. Ben o tarihte video ile ilgilenmiyordum. Video çekimi de yok. Belki fotoğraf olabilir.” şeklinde cevap verdi ve işin rengi değişmeye başladı. Ardından Emrah ÖZTEKĐN hiç beklemeden “Ferhatcığım, ben tarihlerden eminim, 1995 yılının Eylül ayında Konya/Karapınar/Obruk bölgesine Tulga, Ferhat, Apple, Koray, Birhan, Faysal ve K. Emrah'tan oluşan ekiple yapıldı o faaliyet. Aynı hafta sonu faaliyetinde Güneysınır Taş Düşen Çatlağı’na da girdik. Taş Düşen Çatlak’ta sen, ben, Koray ekip arkadaşı idik. Taş düşen yerde gizlendiğimiz küçük çile odasını çok net hatırlıyorum. Biz dışarı çıktığımızda hattı en alttan Koray toplayıp geliyordu, ip duvara takılınca Koray’ın geri aşağı inmesi yerine; sen kuru fasulye, pilav, ayran; Koray ise aşure karşılığı benim tekrardan giyinip inmemi teklif ettiniz. Ben inmeden hattı hafifçe çekip ipi topladım, yemekleri hak ettim. Sonra obruk bölgesine gittik, yolda bize ayran ikram eden bir kızcağız vardı, büyük annesi ve babası ile oturan. Kız bana ben kıza koşarken Apple videoya çekti. Boltu Tulga ile sen çaktın, boltlar kayaya 30 saniyede çakılınca Apple’ın arabadan yedek emniyet aldık. Birhan'la ikimiz obruğun içine indik. Ben obruğun içine inerken, sırtım obruğun içine doğru iken sen sağ tarafta kalıyordun. Çekimleri yere yatarak yaptın. Hatta önünden güvercinler havalandı. Ben inerken uzun saçım desandöre takıldı. Birhan’la inip haritasını çizdikten sonra önden ben çıktım, duvardan kopan kaya benim bacakların kaval kemikleri üstüne düştü. Ben Birhan saklanana kadar bacağımı çekemedim. Sonra kayayı aşağı yuvarladım. Obruğun dibindeki güvercin bokundan pire kaptım. Tüm bacaklarımı yedi. Obruğun ağız çapı 36 metre derinliği 76 metre ölçüldü. Ölçümleri kayboldu. Birhan’ın kırmızı Lada arabası vardı. Galiba Apple’da da ayni araba vardı. Arabada Sezen Aksu’nun Işık Doğudan Yükselir isimli yeni yayınlanmış albümünü dinledik. Arşivde belgeler eksik olsa da benim hafızamda kayıtlar mevcut, ben bunamadan bu kayıtları derneğe kazandırmak gerekli. Hadi öptüm.” mesajını gönderince iş iddiaya bindi. Ferhat AYTEKĐN durur mu? Aynı gün “Senelerden kesinlikle ve kesinlikle 1993 olduğu kesinleşti. Neden mi? kardeşimin nişanı vardı. Ben de Karapınar ve obruklar etkinliğinde idim. Yıl da 1993. Eğer araba Lada ise benimkiydi. Apple ve Birhan’ın Skoda’sı vardı. Yani o da yanlış. Bunuyorsun oğlum. Buara muhakkak evlen, unutkanlıklarını ev haline yorar kurtulursun.” diye kendi tezini kanıtlayan bir mesaj attı ve tartışma alevlendi. Emrah ÖZTEKĐN ise “Ferhat, hayır 1995, ben arabanın markasını yanlış hatırladım. Skoda ile Lada’yı birbirine karıştırdım. 1995 olduğundan eminim ben, çünkü Sütlük bitmişti ve Sezen Aksu’nun Işık Doğudan Yükselir albümü çıkmıştı. Yaşlanan sensin Ferhat, ben değilim.” mesajı ile karşı tezini güçlendirdi. Koray TÖRK ‘‘1993 değil, 1995 yılında gidildi. Çünkü o faaliyette Đlgi, Tunceli'de mecburi hizmet yapıyordu.” diyerek Emrah’a destek verdi. Ertesi gün (10.2.2009) Birhan ALTAY “Bizlerde Skoda

Favorit arabalar vardı. Ya benim ya da Apple' in Skoda’sına ipi bağlayıp inmiştik, iki kişi: K. Emrah ve ben. ~-74 metrede çöküntü yığını yamaca inmiştik ve yamacı inince çok az bir su bulunan ve derin de olmayan bir göl ile sonlanmıştı. Belki çöküntü, gölü doldurmuştu, bilemiyorum. Onun değil fotoğrafı, haritası da kayıp galiba. Anımsadığım bunun haritasını yayımlamıştık gibi, ama bültenlere bakmadım.” dedi. H. Polat DALKIRAN “Ulen var ya helal olsun, böyle tartışmalar bizi tarihe bağlıyor ve enteresan bilgilerle dolduruyor. Hoşuma gitti, bu tür tartışmaları sık sık tekrarlamalıyız.” diyerek gaz verdi. Birhan ALTAY “Emrah etkinliği çok iyi hatırlamış. Ben tarihi hatırlamıyorum ama Emrah'ın dediği gibiydi gelişmeler. Arabalar Skoda Favorit idi.” diyerek tarafsızlığını bozmaya başladı. Ferhat AYTEKĐN “Gülfem’in resmi var facebook’unda Gülfem bilir tarihi. Ben eminim ve her iddiaya varım. 1993, yes be annem” diyerek yeni kanıtlar bulmaya başladı. Ertesi gün (11.2.2009) Emrah ÖZTEKĐN “Ferhat faaliyetleri karıştırıyorsun. Gülfem yoktu benim bahsettiğim faaliyette.” diyerek delilleri çürütmeye çalıştı. Ferhat AYTEKĐN “Fotoğraf başka bir yerden gelmiş olabilir. Ne diyorum ben? ‘Kardeşimin nişan’ diyorum. O tarih değişmez. O tarafa başka gidildiği? 23 Nisan 1993’tü, hava da bayağı sıcaktı. 1000 Kiliselere gitmiştik. Meke Gölü’ne gitmiştik. Yanıldığım bir şey varsa söyle.” diyerek kanıtını güçlendirdi. Emrah ÖZTEKĐN “Yav faaliyetleri karıştırıyorsun diyorum hala ısrar ediyorsun. Đki defa ayni yere gitmişsin işte. Muhtemelen 1993’te orayı buldunuz, 1995’te haritalamaya gittik. Sonra da haritalar kayboldu. Böyle konuşup duruyoruz.” diyerek kanıtı çürütmeye devam etti.

Fotoğraf: Bülent ERDEM

Bülent ERDEM 11 Şubatta işe karışır ve alır sazı eline: “1995 senesinde Halk Sokak'tan 3 araba hareket eder. Tan yeri henüz ağarmamıştır. Obruk bölgesinde bir ihbar vardır oraya giderler. Đlk önce Konya'ya gidilir. Halil Đbrahim Sofrası’nda kilolarla tandır yenildikten sonra, ihbarın yapıldığı köye gelinir. Köy çok yoksul. Tüm umutlarını Ankara'dan gelecek mağaracıların tümülüste bulacakları defineye bağlamışlardır. Đkram ettikleri ayranı bile içirtmeden, mağara diye ihbar ettikleri tümülüse götürmek isterler. Ekip köylülerin elinden zor kurtulur. Acıgöl Obruğu kenarında kamp kurulur. Ekip Tulga, Banu, Aynur ERDEM, Gülfem, Emrah SINMAZ, Birhan, Ahmet ELMA, Haluk, MAĞARACI 20 SAYI, MART 2009, Sayfa: 2


Bülent ve Ferhat. Detaylar (tarih, katılımcılar ve fotoğraflar) en kısa zamanda gönderilecek. Yanılmıyorsam Tulga rahatsızlandığı için bir ekip Konya'ya geri döner… Binbir kilise bölgesine gidilir. Karadağ volkanı içinde ilk Hıristiyanlara ait boyalı resimli mağaralar bulunur. Gülfem arkeoloji öğrencisi olarak çizimler yapar. Literatüre yeni bir kesif yapılmıştır! Meke Gölü kenarında fotoğraflar çekilir. vs vs vs ...” diyerek bitirir.

Fotoğraf: Bülent ERDEM

Emrah ÖZTEKĐN jüriye “Arkadaşlar ortaya çıkan delillerden bir noktaya dikkatinizi çekmek isterim: Ferhat ilk maillerinden birinde 93’lü yıllarda kamera isine başlamadığını söylemişti. Şimdi Bülent Ağabeyin gönderdiği fotoğraflarda Meke fotoğrafına dikkatle bakacak olursanız elinde sıkı sıkı kamera tuttuğunu görürsünüz. Ayrıca, bugün faaliyet şüphelilerinden Apple ile beraberdim. Kendisi ifadesinde "Ferhat 1995 yılında obruğa yapılan inişi kameraya çekerken ben de kendisini kameraya çektim. Ferhat çekimleri ortaya çıkarsın, çıkarmazsa ben çıkartacağım" dedi. Bu faaliyet semasının üst kısımlarında yer alan B.A. ve T.S. neden susarlar? Biraz daha susarlarsa isimlerini açıklayacağım.” diye seslenir. Ferhat AYTEKĐN yenilgiyi kabul eder ve “Son nokta Bülent Ağabey olsun. O zaman ben iki etkinliği karıştırdım. Özellikle Emrah’tan da özür diliyorum. Saygılar.” diye mesaj atar. Emrah ÖZTEKĐN 11 Şubatta “Ferhatçım benden niye özür diliyorsun, Bülent Ağabey de tarihi karıştırmış. Onun bahsettiği faaliyet senin kardeşinin nişanına denk gelen 23 Nisan 1993 yılındaki faaliyet işte. Bana her iddiaya varım demişsin, bende bu faaliyette Birhan’ın çektiği fotoğraflar var. O fotoğrafın arkasında da kesin baskı tarihi vardır, Birhan faaliyet dönüşü bastırmıştı hemen. Faaliyette, yeni çıkan Işık Doğudan Yükselir albümü dinliyorduk.” diyerek işin tadını çıkarır. Veysel ÖZBEK “Bülent Ağabeyin bahsettiği faaliyette ben kesin vardım. Tulga’yla, Emrah’ı gecenin bi vakti bir otobüse bindirip Ankara’ya göndermiştik, Apple’ın mülayimini ilk oradan dönüşte sürüp mülayimin meşhur koltuğundan nasibimizi almıştım, bunu mülayimi sürenler bilir.” diyerek olaya katılır. Emrah ÖZTEKĐN “Bülent Ağabey, Faraday çadırını şimdi hatırladım, uçan çadır Cenk ERKMEN ile benim Polonya

çadırıydı. Çadırı K. Hakan’dan ödünç almıştık. Peki, o zaman K. Hakan’ın çadırını, Rustu UTKAN 1999 depreminde depremzedelere nasıl bağışladı? Hadi buyur gizeme bak.” diye tartışmayı derinleştirir. Veysel ÖZBEK 11 Şubatta “Bülent Ağabey, o faaliyette senin büyük çadırda kalanlardan biri de bendim.” der. Emrah ÖZTEKĐN ise “Veysel karıştırdın galiba, Bülent Ağabey’in çadırı 1992 Eylül’ünde Subatağı’nda vardı ve fırtınada yırtılıp uçup gitmişti. O faaliyette çadır uçtuğunda çadır içinde belli bir süre sürüklenip sonra çadırdan çıkmak suretiyle kendini kurtaran; ama çadırı taaa Kartal tüneğine kadar uçuranlar: Cenk ERKMEN, Turhan SÖYLEMEZ, Emrah ÖZTEKĐN; Kendi çadırında kalanlar: Haluk YURDAKUL, Birhan ALTAY, Kağan KUYU. Hiç unutmam Haluk'un sapanı ile atış yarışması düzenliyorduk ve Krom madeni çalışanlarından Ahmet GEZER kampımızdan geçerken ilk atışta salça kutusunu vurup büyük ödülü kapmıştı. Ayrıca o faaliyetin başlangıcında Ferhat’ın sucuğunu çalanlar: Cenk ERKMEN, Emrah ÖZTEKĐN; Sucuk yerine tas koyan: Emrah ÖZTEKĐN; Sucuğu Pişiren: Haluk YURDAKUL; Sucuğu yiyenler: Cenk ERKMEN, Emrah ÖZTEKĐN, Haluk YURDAKUL, Kağan KUYU, Birhan ALTAY. Nirvana: Smells Like Teen Spirit albümü üzerinden tam bir yıl geçmişti. Durum budur.” diyerek iyice tadını çıkarır. Bu açıklamalar üzerine Bülent ERDEM “Emrah, herkesin hafızası maşallah, şimdi de sen karıştırdın. 1992 Eylül ayında Subatağı’nda havada patlayan şimşekten sonra gelen fırtına ve yağmurda, benim dom çadıra 12 kişi sığınmıştık. Yani çadır sapasağlamdı. (Hala da duruyor)... Çadır fırtınadan yere yapışıyordu, ama uçmuyordu. Ertesi sabah kalktığımızda kevenlerde düşen yıldırımların yanıklarını görünce dom çadırın Faraday kafesi gibi olduğunu söyleyen de sen ve Kaan’dı.” der. Koray TÖRK “Biz 1995'te gittik. NEDEN? ÇÜNKÜ: 1. Skodalar 93 modeldi. Arkadaşlar yeni arabalarını aldıkları yıl dağa vurmadılar 2. Đlgi, 1995'te Tunceli'de mecburi hizmetteydi. (yoksa o da gelecekti) 3. O zamanlar 1995’ti ve Emrah daha Uzun Emrah Efendi değildi ve ayrıca obruğa Birhan, K. Emrah girdi; biz (Ferhat, Apple, ben) fotoğraf çektik. Güneysınırı döşemesi uzun sürdü (Ferhat) ve inişi yapmadan geri döndük. Ben Birhan'ın arabayı benzinlikte manevra yaparken Apple'ın araca giydiriyordum vs. vs.” diyerek Emrah’ı destekledi. Ferhat AYTEKĐN “Yiğidi öldürün hakkını yemeyin. Apple Skoda’sını aldığı gün Subatagı’na götürdü. Arabada Matias vardı. Hem mağarayı ilerlettik hem de kurtarma eğitimi verdirdik.” dedi. Birhan ALTAY ise her zamanki tavrıyla “Yahu dün akşam derneğe gelse idiniz de şu anıları adam gibi konuşsak, yeniden yaşasak ve de biraları yudumlarken de ipleri "makaron" lasaydık fena mı olurdu?’’ dedi. Emrah ÖZTEKĐN tekrardan anılara daldı: “Bülent Ağabey, ‘1992 Subatağı’nda 12 kişiydik, benim Faraday kafesinde uyumuştuk.’ diyor ama o faaliyete katılanlar: 1) Ferhat, 2)Birhan, 3)Haluk, 4)Turhan, 5)Cenk ERKMEN, 6)Kağan KUYU, 7)K. Emrah, 8) Bülent ERDEM şeklinde idi. O faaliyet sırasında B. ERDEM’in çektiği çiçek fotoğrafları MAĞARACI 20 SAYI, MART 2009, Sayfa: 3


dosyası da kayıp. B. ERDEM ve Ferhat faaliyetten Çarşamba günü dönmüşlerdi. Ben dönmeyip hazırlık atlama sınavını kaçırmış ve ODTÜ yıllarıma kafadan bir sene kayıpla başlamıştım. Ama faaliyetten beş gün kazanmıştım. Koray’ın su geçirmez olduğu iddia edilen yeşil mağara tulumu komple su geçiriyordu. Birhan eşi Figen'e koca bir demet yayla çiçeği toplamıştı. Sonra faaliyet dönüşü eski garajlarda, gece 04.00’da şehir içi servisine bindiğimiz KENT firmasının şoförü, yaklaşık 45 dakika bizi bekletip sonra servise teşrif ettiğinde, bizim mağara çantalarını görünce ve kim bilir 10 gün dağda yattıktan sonra nasıl kokuyorsak : "Ben insan taşıyorum, hayvan taşımıyorum" diyince en arka sıradan Birhan ok gibi bizi yararak fırlamış, bir elinde sıkı sıkıya tuttuğu sarı kuru yayla çiçekleri, diğer elinde mandıra mensubu şoförün gırtlağı ile çok hoş bir kompozisyon oluşturmuştu.. Hani bronz heykelini döktürsen şehir merkezine dikilecek cinsten bir kompozisyon. Yargıtay’ın önündeki ‘bir elde terazi öbür elde kılıç’ heykeli gibi. Kent firmasını dernekçe hala kullanmamamızın sebebi budur. Şarkılardan, Sinderella’nın Heart Break Station albümünden Patience günleri idi.”

kamerayla yapmıştı. Erken müjde vermiş olmayım ama bir iki hafta içinde yirmi kasetten fazlası dijital ortama aktarılacak ve birkaç küçük ayrıntı haricinde Emrah'ın hafızasını hep birlikte taktir edeceğiz.” diyerek Emrah’ı destekler.

Ferhat AYTEKĐN “DOOOOKSANÜÜÜÜÜÜÜÇÇÇÇÇ 9999999993333333333333333333. YA ARKADAŞLAR ÖYLE SALAK BĐR YERE ĐKĐ KERE GĐDĐLMEZ. BEN BĐR KERE GĐTTĐM. O DA KARDEŞĐMĐN NĐŞANIYDI. DÖNÜŞTE O ÇÖLLERDE NE ĐŞĐM VAR DĐYE DE HAYIFLANMIŞTIM. BĐN KĐLĐSELER, OBRUK VE MEKE GÖLÜ 1993’TÜ. BUNDAN SONRA DA ÖZÜR DĐLEMEYECEĞĐM. BAŞKALARI HANGĐ TARĐHTE GĐTMĐŞSE GĐTMĐŞ. BEN 1993’TE GĐTTĐM, HATANIZ VARSA DÜZELTĐN.” diye kriz geçirir.

2009 yılı hızlı başladı. Genel Kurul’a katılamamıştım özel bir nedenden dolayı; ancak konuştuğum üyeler ve genel kurul raporu sonucundan anladığım kadarıyla, çok aktif bir sene bizi bekliyordu. Birhan’ın Sivas’a mağara etkinliği düzenleme teklifi karşısında Kubilay’ın mangal artı fotoğraf çekme teklifi galip gelmişti. Daha önce gidilmiş ancak haritalanmamış olan Polatlı’nın Yenice Köyü’ndeki mağaraya gitmeye karar verildi.

Ertesi gün (13.2.2009) Emrah ÖZTEKĐN “Arkadaşlar elinizdeki video kayıtlarını YK’ya vermeniz durumunda dijital ortama aktarma masrafları ve işin yapımının takibini dernek üstlenecektir.” diyerek başkanlığını konuşturur. Uğur Murat LELOĞLU “Bende de dernek faaliyetlerinden bazı D8 kayıtlar var. Kamera da var. VCD'ye aktarma işini yapan bir yer bulursanız parasını ben veririm, kayıtlar derneğe kalır. (Belki ben de yapabilirim ama uğraşacak zamanım yok maalesef.)” der ve anılar hafızalarda işte böyle canlanır.

Polatlı Yenice Köyü Faaliyeti Hüseyin Polat DALKIRAN

Bunun üzerine Muharrem SAMUK: “Boş ver Ferhat, yorma kendini de bizi de. Ben de 1996 yılbaşında Antalya’ya faaliyete gittim, Apple bir kamyona arkadan çarptığında o arabadaydım. Hatta çektiğim fotoğraflar da var; ama kimse benim orada olduğuma inanmıyor. Bir de utanmadan bizim muhabbetlerden duyduklarını anlatıyorsun diyorlar. SEN O FAALIYETE GĐTTĐĞĐNE EMĐN MĐSĐN? ” diye onu teskin eder. Orkun PEKŞEN “Đnanmayın Emrah'a, 1995 olamaz.” diyerek Ferhat’ı destekler. Gülfem UYSAL “Ben de Tulga’ların arabadaydım, hatırlıyorum. Galiba bizim Antalya’daki eve gitmiştik yılbaşında...” der. Uğur Murat LELOĞLU “Antalya'ya minibüs tutup gittiğimiz faaliyetin yılını hatırlayan var mı? Kocain'e, Tabak'a gittiğimiz faaliyet. Hatta minibüste iki de köpek vardı galiba. Bir de Onur'un ODTÜ’lüleri faaliyete götürdüğü tarihleri merak ediyorum. Oradan bu işe ne zaman girdiğimi bulacağım.” diyerek tartışmayı renklendirir. Koray TÖRK “1994. Köpeklerden biri "Miço" idi” diyerek Uğur’a yardımcı olur.” Gülfem UYSAL “Arkadaşlarrrr, çok merak ediyorum: Oylat çekimi de var mı??? Hani kışın kar yağarken biz mağaraya girmiştik, sizler 17.00 gibi acil giriş (rescue) yapacaktınız da yapamayıp alabalık yemiştiniz.” diyip olayı iyice renklendirir. Apple ise “O yıllarda dernek camiasında tek kamera vardı: Apple'ın V8 kamerası; Obruk çekimini de Ferhat o

Fotoğraf:: Hüseyin Polat DALKIRAN

Đki Şubat Pazar günü saat 08.30 sularında yola koyulduk. Ben ve Hande Kubilay’ın arabasındaydık. Saat 09.3’0da Polatlı’da kavşakta bulunan petrol istasyonunda ekip bir araya geldi. Ekipte Polat, Kubilay, Beril, Emrah, Vedat, Berrah, Gülfem, Bahar, Altuğ, Ali Kutay, Ülkü, Bora ve Baturay vardı. Mağara aşkıyla bir an önce ulaşmak istediğimiz hedefimize bir adım daha yakınken midemizin kontrolüne kapılıp, istasyonda bulunan harika sakatat ve işkembe çorbaları bulunan lokantaya takıldık. Bir aile tarafından işletilen ve oldukça güzel çorbaları bulunan bu yer bizi biraz şaşırttı açıkçası. Hemen bol sarımsak ve sirkeli çorbalara saldırdık. Bir saat kadar ziyafetten sonra tekrar yola koyulduk. Polat’lının güneyinde bulunan Yenice Köyü’ne varmamız 11.00’ı buldu. Hemen köy kahvehanesine yönelip muhtarı MAĞARACI 20 SAYI, MART 2009, Sayfa: 4


bulduk. Köyün doğusunda bulunan tepedeki mağara için, köyden bize iki kişi mihmandarlık etti. Araçların gidebildiği yere kadar gidip bir ağılın yanına park ettik. Herkes alabildiği kadar yükü sırtlandı ve yürüyüşe geçtik. Tam tepenin yarısına geldiğimizde, 10 kaplan gücündeki Bora araçta unutulan bir şeyi almak üzere Vedat’la geri döndü. Ancak bu olay ona hiç koymadı. Sadece kısa bir süreliğine 9 kaplan gücüne düşmesine neden oldu.

düşkünleri olan arkadaşlarımız çıtır çıtır yanan mangal üzerindeki etleri hazırlar diye bekliyorduk ancak çıktıktan sonra biz mangalı yakmak zorunda kaldık. Kravatla faaliyete Eskişehir yöremizden katılan Baturay, mağaraya girmek yerine mangal başında kedi-ciğer ikilisinin oluşmasına katkıda bulundu. Mangal yandıktan sonra 2. ekip mağaraya girdi. En güzel etler mideye inerken, değişik sohbetler eşliğinde, ayağımızın altında uzanan Polatlı’nın geniş düzlüklerine düşen bulut gölgelerinin oluşturduğu manzarayı hayranlıkla izledik. Bilip bilmeden elimizdeki adi dijital kameralarla bu eşsiz manzarayı fotoğraflamaya çalışıp rezil ettik. Kekik ve mangal kokuları arasında yaşadığımız şehrin, zavallı gündelik yaşantılarımızın, acılarımızın, tatlılarımızın, küçük hikâyelerimizin bu mükemmel dünyada sadece birer an olduğunun, kalıcı olanın bizden önce de var olan bu yüce mağara olduğunun tekrar farkına vardık. Kafamızı, gömdüğümüz suyun altından arada bir çıkartarak başka dünyaların da olduğunu görmenin getirdiği coşkuyu yaşadık.

Fotoğraf:: Hüseyin Polat DALKIRAN

11.40 civarında mağara ağzını bulmuştuk. Hemen çantalar atıldı yere, kısa bir keşif yapıldı. Herkes dernek malzemelerinin hor kullanıldığından şikâyette bulundu. Sağdan soldan toplanan parça parça malzemelerle ilk ekip hazırlandı. Kubilay, Beril, Ülkü, Polat, Hande ve Bora’dan oluşan ilk ekip mağaraya 12.30 civarında giriş yaptı. Giriş büyük bir kayanın altından geçilen, basık bir tavanlı salona açılan bir yapıdaydı. Yerlerde bir sürü hayvan kemiği bulunuyordu. Salonun dibindeki dar bir koridordan sürünerek ana bölüme giriş yaptık. Girdiğimiz yer tamamen kuru ve tozluydu. Oluşumunu tamamlamış fosil bir mağaraydı. Bir sürü geçitler, güzel oluşumlar, dar çatlaklar arasından ilerlerken kendinizi farklı bir dünyaya adım atar gibi hissetmenize neden olacak kadar egzotik bir ortam vardı. Hande’nin ilk mağara deneyimi olduğundan, oldukça tedirgindi. Tabi biz de bu durumdan yararlanıp Hande’yi olabildiğince sıkışacağı yerlere sokarak biraz da eğlenmedik değil. Kubilay, Ülkü ve Bora önden giderek labirent gibi olan mağaranın sonunu buldular. Orada istasyon tesis edip ölçümlere başladılar. Geri kalanlar ise mağaranın keyfini çıkarıp “Aaaa ne güzel şeymiş bunlar..” gibi sözcüklerle hayretlerimizi saklamadan özgürce gevezelik yaptık. Dar bir geçişte Hande tıpa olduğu için çok eğlendik. Mağaranın sonuna geldiğimizde Kubilay ölçüme geriye doğru devam ederken, biz de Beril’in koordinasyonunda fotoğraf çekme faaliyetine başladık. Geliş güzergâhında tespit ettiğimiz yerlerde değişik açılardan, değişik pozlarla sahneler yarattık. Kubilay’la Beril’in pozlama ve sahne tartışmalarıyla bilgilendik. Dönüşte Bora ve Polat, Altıntaş’ta sponsorumuz olan Timex marka saatin reklamı için değişik taklalarla pozlar verdi. Çıkışa geldiğimizde Polat Hande’ye çaktırmadan yolu kaybetme numarası yaptı, Hande’nin yaşadığı panik neticesinde çıkışta mangalda et bırakmayacak kadar acıkmasına neden oldu. Her mağaraya girişmizde yaptığımız gibi mutlak karanlık meditasyonunu da ihmal etmedik. Dışarı çıktığımızda dernek üyelerimiz, üstün varlıklar, mağara

Fotoğraf:: Hüseyin Polat DALKIRAN

Saat 16.30 civarında 2. ekip mağaradan çıktı. Ali Kutay ve Vedat karpit bombaları yapıp fırlattı. Akşam saat 19.00 gibi eşyalarımızı, etrafa bıraktığımız izlerimizi ve tüm dertlerimizi tekrar toplayıp geri dönüşe geçtik. Saat 20.30 gibi Ankara’ya, sıkıcı hayatlarımıza tekrar kavuştuk. Ama bu sefer değişen bir şeyler vardı içimizde. Ankara yine aynıydı; ama artık biz aynı değildik. Mağara Araştırma Derneği 1964 Adres: GMK Bulvarı, Kubilay Sok. Kubilay Apt. 17/1 Anıttepe Ankara PK 670 Yenişehir Ankara http://www.mad.org.tr / mad@mad.org.tr / Tlf: +90 312 229 64 09 Bursa Şubesi 2006 Adres: Atatürk cad. Agah Han No: 61/36 Nalbantoğlu Osmangazi Bursa http://www.madbursa.org / info@madbursa.org Tlf: +90 224 222 00 65 MAD Türkiye Mağaracılar Birliği (http://www.tumab.org) ve Uluslararası Speleoloji Birliği (http://www.uis-speleo.org) üyesidir.

Hazırlayanlar: A. Bahar HASER, Birhan ALTAY, Havva YILDIRIM, Mustafa Z. RUHĐ Đletişim: magaracilar@gmail.com Başkan: Emrah ÖZTEKĐN Yayın Koordinatörü: Emre Baturay ALTINOK

MAĞARACI 20 SAYI, MART 2009, Sayfa: 5


MAĞARACI

21. Sayı

Mağara Araştırma Derneği Aylık Haber Bülteni, Ankara Monthly Newsletter of Cave Research Society, Ankara

Bu Ay Mağaracı’da… Merhaba sevgili dostlar. MAD etkinlikleri tüm hızıyla devam ediyor. Bu sayımızda 21–22 Mart 2009 tarihlerinde düzenlenen Amanos Dağları etkinliği ile ilgili ayrıntı bilgilere ulaşabilir; Birhan ALTAY tarafından kaleme alınan, Mencilis Mağarası’nda bulunan ‘iki kulağın’ MAD müzesinde sonlanan hikayesini öğrenebilirsiniz. Ayrıca Bülent ERDEM tarafından hazırlanarak yayınlanan ve ülkemiz adına önemli bir çalışma olan Ulusal Mağarabilim Kaynakçası ile ilgili değerlendirmelere de ulaşabilirsiniz. Yaz etkinliğine az kaldı. Küçük etkinliklerle boşlukları doldurmaya kalsak da aklımız hep uzun yaz araştırmalarımızda. ☺ Hepinize keyifli okumalar dileriz. Mağaracının önceki sayılarına http://www.mad.org.tr adresindeki yayın bölümünden ulaşabilirsiniz. Mayıs ayında görüşmek üzere…

Geçmişten Esintiler…

Nisan 2009

geçirmek üzere Mencilis Mağarası’na gitmişler. Mağaraya girişlerinden yaklaşık 6 saat sonra bir derin inişe gelmişler. Bu iniş hepinizin bildiği 15 m. civarında bir derinliği olan (11 m. olarak bilinen) iniş. Çok da malzemeleri yok; sadece birkaç karabina, biraz dinamik ip ve bir çelik merdivenleri var. Peki nasıl inecekler? İşte o an, inişin başlangıcında karşı sağ duvarda çakılı iki bolt ve kulak görmüşler. Kulaklar hazır, onları bekliyor. Kim bilir ne zaman çakılmış da orada duruyorlar? 9 kişi hemen bu kulaklara takılarak merdiven ve göğüs emniyeti desteği ile aşağı iniveriyorlar. Ardından da suyun fazla olması nedeniyle nehri geçemeyip, geri dönüyorlar. Ne zaman mı? Tamı tamına 12 saat sonra, 1983 senesinin son gününde dışarı çıkıyorlar. İşte o kulaklar, şimdi MAD müzesinin en nadide parçaları arasında yer alıyor. MAD üyeleri, Temuçin Hocamız’dan sonraki 2. mağaracı kuşaktan (Yavuzlar, İsmail Ş. Durudoğanlar, Tanju Sofular, Coşkunlar, Haliller, Tobiler) bu yana kaç kuşaktır hizmet veren 70’li yılların bolt ve kulakları, bu malzemeler daha fazla kullanılmasın ve bir kazaya sebep olmasın diye istasyonları yenilemiş ve MAD himayesine almışlar. Kimbilir, belki de ileride kurulacak ilk mağaracılık müzesine bağışlarlar

21–22 Mart Amanos Dağları Etkinliği Hatay, Dörtyol, Kuzuculu, Kapılı Köyü, Dev Aymazı Mevkii, Dev Ayma (Kapılı) Mağarası Birhan ALTAY

Mencilis’teki Kulaklar Birhan ALTAY Mağaracılıkta bir malzeme düşünün ki yıllar boyunca üzerinden yüzlerce mağaracının geçmesini sağlamış, en kötü merdiven veya ip bağlantılarına dayanmış ve metal aşınımı ve de korozyona rağmen hiçbir aksaklığa meydan vermeden kullanılabilmiş olsun. İşte fotoğraftaki kulak böyle değerli bir malzeme. Adeta ülkemiz mağaracılığı için bir tarih. Nasıl mı? Yıl 1984. Yılbaşı. Ankara Tıp’tan toplanan doğasever öğrenciler Sevgili Mehmet Ali Ağabeyleri başkanlığında bir araya gelmiş ve mağaracılık yaşamlarının başlangıcı olarak, yılbaşılarını da

Benim için nerede ise 25 yıllık bir özlemdi, Amanoslar’daki mağaraları araştırmak. Bu güne nasipmiş. Amanoslar’ı ilk olarak Adana’nın Düziçi ilçesinde zorunlu hizmetimi yaparken görmüş ve ilk mağara araştırmalarımızı 1987 yılında Musti (Mustafa Z. RUHİ) ile birlikte Düldül Dağı eteklerinde gerçekleştirmiştik. Bulduğumuz mağaraları da haritalayıp yayımlamıştık. Bu etkinlikte yeni bir şey öğrendim. Ben Gâvur Dağı isminin sadece Adana’dan Antep yönüne giderken Bahçe ilçesinden sonra geçilen dağ geçidi sanıyordum Oysa Gâvur Dağları Amanoslar’ın ta kendisiymiş ve bu isim tümüne verilmiş. Bu benim için yeni bir bilgi oldu… Geçenlerde Amanoslar’da Çat köyü civarındaki mağaralarla ilgili haberi okuyunca derhal Köy Muhtarı ile bağlantı kurup, telefon görüşmesinden gitmeye değer bilgiler de alınca, yola çıkmaya karar verdik; Ahmet ELMA (Apple), bendeniz ve başkanımız Emrah ÖZTEKİN’den oluşan bir ekip olarak. Ankara-Aksaray yolunda Ereğli ayrımından otoyola girip Aladağlar ve Bolkarlar arasından Pozantı’ya, Pozantı’dan Gülek’e gelince otoyoldan çıkıp eski yolla Çamlıyayla’ya, MAĞARACI 21 SAYI, NİSAN 2009, Sayfa: 1


Çamlıyayla’da biftek ve sucuk yedikten sonra yine otoyol ile Adana - Ceyhan ayrımından güneye, Dörtyol’a kadar yol aldık. Otoyol Adana’dan sonra ilginçti; sürekli giriş çıkış yapıp ödemeler yaptık. Bizim OGS kartımız vardı da hiç beklemeden geçtik, kartımız olmasa sürekli girip çıkmanın üzerine beklemeler de eklenip sinirlerimiz epey bozulabilirdi. Yaklaşık 10 saatlik bir yolculukla önce Dörtyol’a, oradan da Kuzuculu beldesine vardık. Çat köyü sakinleri, kış aylarını geçirmek için bu beldeye indirilmiş olduğu ve yukarıda (köyde) kimse bulunmadığından muhtar ve diğer köylülerle burada buluştuk. Bir süre görüşmeden sonra Amanoslar Çevre Koruma ve Dayanışma Derneği (AÇED) üyeleri ile tanışmak üzere beldedeki dernek merkezlerine gittik. Artık akşam olmak üzere idi. Dernek lokalleri bir tamirhanenin üst katında, dışarıdan merdivenle çıkılan bir yerdi. İçerisi ise bir dernek olarak bir hayli şaşırtıcı geldi bize. Bir duvar tamamen Amanoslar’ın naylon kaplı haritası ve bunun üzerine buluntular ve yapılanlar da işaretlenmiş. Bir duvarda geyik böcekleri ve diğer endemik canlıların cansız örnekleri, diğer taraflarda yayınlar ve diğer etnografik veya kültürel buluntular yer alıyordu. Burada Nazım SÖNMEZ ve Oğuzhan KÖKEN ile tanışıp, bir süre AÇED’i ve yaptıklarını konuştuktan sonra kısa bir film (Amanoslar’ın milli park olması için çekilmiş bir belgesel) gösterimi sonrası, ertesi sabah erkenden Dev Ayma Mağarası’na gitmek üzere plan yaptık ve gece kebap yiyip şalgam içmek üzere Hatay’a gittik. Geceyi Mozaik Otel’de geçirdikten sonra sabah yolun uzunluğundan dolayı planlanandan biraz geç olarak Kuzuculu’da AÇED’liler ile buluştuk ve kısa bir alışveriş sonrası bizim Peugeot Partner ile yola koyulduk. Doğu Karadeniz dağlarına benzer bitki zenginliği içinde 1 saatten kısa süren bir yolculuk sonrası mağaranın bulunduğu mevkiye ulaştık. Burada 50–60° eğimli bir yamacın dikenler, çalılar ve ağaçlarla örtülü zemininde 5 dakikalık tırmanış sonrası mağaranın ağzına ulaştık. Hazırlıkları tamamlayıp, ilk kayıtları alıp girişlere başladık.

yolun altında akan ırmağın vadisine doğru inişlerle devam eden, yatay özellikli bir mağara. Mağaranın girişi, vadi tabanının daha aşağı seviyelere inmiş olması ve yamaçlardan su gelişinin kesilmesi sonucu askıda kalmış bir ağız. Mağara boyunca karşılaşılan su aktiviteleri, tavandaki sarkıtlardan gelen damlama ve sızmalar ile, sona doğru yer alan büyük çöküntü üzerindeki travertene tavandan akan su. Galeri, büyük traverten örtü sonrasında daralıp alçalıyor ve 2 kat halindeki odacıklar sonrasında tüp gibi daralıp, geçişe izin vermeyecek halde sonlanıyor. Son noktada hali hazırda su aktivitesi yok, aktivite durmuş durumda. Zemini çamur ve ince mil kaplı olarak sonlanıyor. Mağaranın hemen girişinde ve de 65. metrede iki adet, daha sonra da 125. metrede ve travertenin tepesinde olmak üzere 3 noktada defineci kazıları ile tahrip olmuş bölümler var. 125. metreden itibaren 30 m çaplı bir yay şeklinde büyük traverten yükseliyor ve bu travertenin orta bölümünden 40m kadar yükselip tavana birleşen 1.5 x 0.80 m çaplı bir sütun bulunuyor. Burada tavandan su gelişi oluyor.

Fotoğraf: Ahmet ELMA

Travertenin bitimindeki kayaçlar arasından -15º eğimle 5 m. ilerlendikten sonra tavan birden alçalıp ve 4.5 x 9m. boyutunda, 60 cm. yüksekliği olan odacığa ulaşılıyor. Bu odacıkta ayakta durulamıyor; zemin travertenli ve çakıllı çamurlu. Sonunda gövde ile ancak sığılabilen, duvarları da oluşumlarla örülü 2,4 metrelik doğal iniş ile alt basamağa indiğimizde, Nazım SÖNMEZ’in deyişi ile bu noktadan sonrasına hiç gidilmemiş olduğunu öğreniyoruz.

Fotoğraf: Ahmet ELMA

Mağaranın Özellikleri: Dev Ayma Mağarası’na, yoldan yaklaşık 30 m., tamamen çalı ve dikensi bitki ve ağaçlarla örtülü dik bir yamaçtan tırmanılarak ulaşılıyor. Mağara, yamaçta yatay bir çatlağın su girişleri ile genişletmiş olduğu yatay bir ağızla başlıyor. Girişi 1m yükseklik ve 3,3m genişlikte Mağara girişten itibaren,

Fotoğraf: Ahmet ELMA MAĞARACI 21 SAYI, NİSAN 2009, Sayfa: 2


Türkiye Speleoloji (Mağarabilim) Kaynakçası Bülent ERDEM Yunanca “biblion=kitap” ve “graphein=yazmak, tarif etmek” kelimelerinden gelen kaynakça deyimi başlıca iki anlama gelmektedir: 1. Kitaplar ya da bir kitap hakkında bilgi veren yazı, 2. Belli bir konuda ya da çeşitli konulardaki yayınlanmış eserlerin listesi.

Fotoğraf: Ahmet ELMA

İnilen basamakta galeri geliş yönünde galerinin altına doğru yönelip, tavan 50 cm. olarak giderek alçalıyor. Sürünülerek, traverten zeminde 7,5 m. gelen galerinin altında ilerlendikten sonra 2,2 metrelik bir inişe varılıyor. Ancak gövdenin sığabildiği darlıktan aşağıya merdiven sarkıtarak indik. İniş balkon yaptığından çok derin olmamasına karşın darlığı ve aşağıya ayak değdiremememiz nedeniyle merdiven kullandık. Merdivende 2 basamak inince zemine basılabiliyor. İnişin bitiminde çakıllı çamurla kaplı ve soldan sağa doğru eğimli 5,5 x 2,2 m. boyutlu ve yüksekliği solda 2,5 metreden sağda 40cm.’e değişen bir odacığa inildi. Buradan -60º eğimde ama bedenen sığılamayacak kadar daralarak iniş devam ediyor. Araştırma bu noktada – şimdilik – sonlandırıldı. Ardından da ölçümleme yapılarak dönüldü. Sonuç olarak mağarada 187,4 m ilerlendi ve girişten itibaren -109m. inildi.

Kısaca bu sözlük anlamı ile kaynakça çalışması, 18. yüzyıl sonlarından itibaren kitapların sistemli tanıtımı ve tarihçesini belirten bir terime dönüşmüştür. Bilinen ilk kaynakça II. yüzyılda yaşamış olan Bergamalı hekim Galenos ile Aziz Bede’nin çalışmaları idi. Bede’nin kaynakçası 731 / 732’de tamamladığı Historia Ecclesiastica Gentis Anglorum (İngiliz Halkının Kilise Tarihi) adlı yapıtıdır.

Fotoğraf: Ahmet ELMA

Yapılması Gerekenler – Öneriler Amanoslar çok sayıda mağara potansiyeli ile belki de uzun yıllar çalışacağımız bölge olabilir. Burada uzun yatay sistemler de karşımıza çıkabilir, derin mağara sistemleri de. Kalabalık grup gidilirse birkaç gruba ayrılınarak da çalışılabilir. Adana’nın doğusunda çalışacağımız ilk bölge olabilir. Bu nedenle bölgeyi plan dışında bırakmamalı ve AÇED’lilerle iletişimi kesmemeli. Amanoslar MAD’ı kucaklamayı bekliyor.

Kitapların manastırlarda elle çoğaltıldığı ortaçağda kaynakların dökümü kolaydı. 15. yüzyılda matbaanın bulunması ile kitap sayısında görülen büyük artış, kaynakça hazırlamadaki zorlukları da arttırmıştır. Ancak bu zorluğa bağlı olarak da kitaplar üzerine bilginin dökümü giderek daha gerekli ve daha yararlı olmaya başlamıştır. 1545 gibi geçmiş bir tarihte evrensel bir kaynakça oluşturmayı amaçlayan İsviçreli doğabilimci ve yazar Conrad Gesner, Bibliotheca Universalis (Evrensel Bibliografya) adlı yapıtında geçmişte ve kendi döneminde Yunanca, Latince ve İbranice yazılmış tüm yapıtlara yer verdi. Bizden bir örnek vermek gerekirse Kâtip Çelebi, Keşfü’z Zünun adlı yapıtıyla bugün kullanılan kaynakça hazırlama yöntemlerinin öncüsü oldu. Arapça yazılan yapıtta zamanın 300 bilim dalı tanımlanıyor, 9.500 yazarın 14.500 kitabı tanıtılıyor ve yapıtlar bilim dallarına göre alfabetik olarak sıralanıyordu. Bu örneklerin verilmesinin nedeni, kaynakça hazırlamanın ve de yayınlamanın öneminin geçmiş dönemlerden bu yana MAĞARACI 21 SAYI, NİSAN 2009, Sayfa: 3


kavrandığını kısaca göstermektir. Gelelim konumuza. Türkiye’de Speleoloji kaynakçası ile ilgili ilk eser Fransız Speleolog Claude Chabert’in 1968 yılında ‘Grottes de Gouffres’in (Mağara ve Kuyular) 42. sayısında yayınlanan çalışmasıdır. Burada 60 eser tanıtılmaktadır. Bu eseri, Hidrojeolog Michel Bakalowicz tarafından 1970 yılında ‘Grottes et Gouffres’in 45. sayısında yayınlanan çalışma izlemiştir. Bu çalışmada da 47 eser tanıtılmaktadır. Bakalowicz bu çalışmasında Selçuk Trak’ın 1941 yılında Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Coğrafya Enstitüsü’nün 1 no’lu yayını olan ‘Türkiye Coğrafya Eserleri Genel Bibliyografyası’ adlı çalışması ile Ervin Lahn’ın Mart 1948 yılında Türkiye Jeoloji Kurumu Bülteni’nin 2. sayısında yayınlanan ‘Türkiye Jeolojik Bibliyografyası’ adlı çalışmasından da yararlanmıştır. Ervin Lahn’ın çalışmasında 519 esere ait kayıt vardır. Selçuk Trak’ın çalışması kısa sürede tükenince, 1942 yılında Fransız Coğrafya Kurumu’ndan Prof. Dr. H.Louis’in yapılan çalışmayı öven ve önemli bir eksikliği giderdiği vurgulayan bir önsözü ile bu bibliyografyanın 2. baskısı yapılmıştır. Bu çalışmada 627 eser tanıtılmaktadır. Yapılan bu eserde dönemin, çalışma alanı ile ilgili tüm kitaplar ile süreli yayınları da taranmıştır. Bunlar arasında en dikkate değer olan 1871 yılından beri yayınlanmakta olan ‘Annales de Geographie’ (Coğrafya Yıllığı) dergisidir. Daha sonra Chabert bu çalışmayı tekrar sürdürmüş ve özellikle yabancı yayınları kapsayan oldukça geniş bir kaynakça hazırlığı ortaya çıkmıştır. 1980’li yıllarda Mustafa Aktar’ın çalışmaya katılması ile oluşturulan kaynakçanın Türkçe yayınlar açısından eksiklikleri tamamlanmaya çalışılmıştır. 1988 yılına gelindiğinde de Chabert, hazırlanan kaynakçayı Spéléo-Club de Paris’in 13. yayını olarak ‘Bibliographie Spéléologique de la Turquie 1722–1987’ (Türkiye Speleoloji Kaynakçası 1722–1987) olarak yayınlamıştır. Yayınlanan bu çalışmada 979 adet eser tanıtılmaktadır. Ancak bu çalışmada doğrudan speleolojiyi ilgilendirmeyen kaynaklar da yer almaktadır. Ayrıca detaylı bilgi içermeyen (makalenin tanımı, yayın tarihi v.b.) referanslar da içermektedir. 1995 yılından itibaren, Chabert’in yayınlanan kaynakçası temel alınarak burada yer alan eserlerin bulunmasına ve derlenmesine başlanmıştır. 1986 yılına kadar yayınlanan çalışmaları kapsayan kaynakça bu tarihten itibaren güncel halde tutulmaya çalışılmıştır. Burada amaçlanan, Türkiye Mağaraları üzerine yayınlanan her türlü basılı ve dijital malzemenin derlenmesi ve ilgilenenlerin kullanımına sunulmasıdır. Ülkemizde bilgiye ulaşmanın zorluğu dikkate alındığında, Türkiye Mağaraları ile ilgili çalışmaları toplamaya çalışmanın ne denli zor olduğunu tahmin edilebilir. Özellikle üniversite yayınlarını takip etmekte oldukça zorluk çekilmektedir. Uç bir örnek vermek gerekirse, Erzurum Kazım Karabekir Eğitim Enstitüsü adına yayınlanan ‘Doğu Coğrafya Dergisi’ Konya’da yayınlanmakta, Afyon’dan dağıtımı yapılmaktadır. Üniversiteler tarafından düzensiz de olsa çıkartılan Coğrafya ve Jeoloji dergilerinde son zamanlarda mağaralar üzerine

oldukça fazla çalışma yayınlanmaktadır. Bu da üniversite yayınlarının sürekli takibinin zorunluluğunu göstermektedir. Bunun yanı sıra üniversitelerde yapılan yüksek lisans ve doktora tezlerinde de nicel ve nitel olarak artış gözlenmektedir. 2004 ile 2007 arasında yapılan 19 yüksek lisans ve doktora tezi tema olarak mağaralar ile ilgilidir. Bilgisayar teknolojisinin hızlı olarak gelişmesi, bilgiye ulaşmada nispeten kolaylık sağlamıştır. Bu sağlanan kolaylıkla ulaşılan kaydın sahibi ile yazışılarak yapılan çalışmanın teminine gidilmektedir. Bu temas sonucunda ulaşılmayan birçok çalışma da, talep edilen yayın ile birlikte yayınlayan tarafından gönderilmektedir. Yapılan kaynakça çalışması, ilgilendiğini belirten her talep sahibine gönderilmektedir. Bunun sonucunda da, ulaşılamayan, gözden kaçan, kullanılan alfabe nedeni ile zaten ulaşılması mümkün olmayan çalışmalar hakkında da bilgi edinilmesi olanaklı hale gelmektedir. Bu durumun en yakın örneği Sevgili Alexey Zhalov tarafından bildirilen, ağırlıklı olarak Rusça ve Bulgarca yazılmış 15 adet çalışmadır. Kaynakçada şu anda yer alan 1.747 adet kaydın, 1.318 adedine ulaşılarak kaynakça arşivine katılmıştır. Bu kayıtların 846 adedi sayısal ortama aktarılmıştır, diğerlerinin de aktarım işlemleri sürmektedir. Bunun dışında yer alan 167 adet yeni kayıt, dijital olarak kaynakçaya eklenmek üzere beklemektedir. Yapılan kaynakça için kullanım kolaylığı sağlaması açısından makale, kitap ve tezlerin yazılış lisanına göre, Türkçe ve kullanılan dil ile özet hazırlanmaktadır. Bunun dışında, kaynakçada yer alan çalışmalara kolay erişimin sağlanması amacıyla, farklı kriterlerde (tarihe göre, mağara adına göre, bölgeye göre, mağarada yaşayan canlıya göre vb.) dizinler hazırlanmıştır Bu çalışmalara bilgisayar üzerinden de ulaşılması için gerekli alt yapı çalışmaları yapılmakta, fazla uzak olmayan bir zaman dilimi içerisinde gerçekleşmesi için uğraşılmaktadır. Böylelikle mağara bilimi ile ilgilenenlerin, makale veya tez yazarlarken, hiç görmedikleri, okumadıkları kaynakları referans olarak göstermek zorunda kalmayacakları öngörülmektedir. Mağara Araştırma Derneği 1964 Adres: GMK Bulvarı, Kubilay Sok. Kubilay Apt. 17/1 Anıttepe Ankara PK 670 Yenişehir Ankara http://www.mad.org.tr / mad@mad.org.tr / Tlf: +90 312 229 64 09 Bursa Şubesi 2006 Adres: Atatürk cad. Agah Han No: 61/36 Nalbantoğlu Osmangazi Bursa http://www.madbursa.org / info@madbursa.org Tlf: +90 224 222 00 65 MAD Türkiye Mağaracılar Birliği (http://www.tumab.org) ve Uluslararası Speleoloji Birliği (http://www.uis-speleo.org) üyesidir.

Hazırlayanlar: A. Bahar HASER, Birhan ALTAY, Havva YILDIRIM, Mustafa Z. RUHİ İletişim: magaracilar@gmail.com Başkan: Emrah ÖZTEKİN Yayın Koordinatörü: Emre Baturay ALTINOK MAĞARACI 21 SAYI, NİSAN 2009, Sayfa: 4


MAĞARACI 22. Sayı

Mağara Araştırma Derneği Aylık Haber Bülteni, Ankara Monthly Newsletter of Cave Research Society, Ankara

Bu Ay Mağaracı’da… Sevgili Mağaracı sevenler. Đşte geldik buradayız, Mayıs sayımızla karşınızdayız. Hareketli bir ayı geride bıraktık. Bu ay Küre Dağları araştırmaları ile geldi, geçti. Birbiri ardına iki hafta sonu taze birliklerimizi Milli Parklar’ın gözdesi Küre Dağları’na yönlendirdik. Eşsiz doğa ve yerine konulmaz güzellikler eşliğinde aldığımız istihbaratları değerlendirdik, eski dostları ziyaret ettik, lezzetin izinde doğanın bize verdiği o güzelim mantarları yedik, ayı hikâyeleri ile Nurimiz’in nefesi ensemizde, mağaraları aradık durduk. 24–26 Nisan tarihlerindeki etkinliğimiz ile bu ayı sonlandırdık. Sizlere de bu etkinliğimizi Birhan ALTAY’ın ağzından aktardık. Bu sayımızda Mustafa Z. RUHĐ, elindeki merceği Balıkesir Havran’daki DSĐ’nin baraj projesi sebebiyle bölgede yaşayan yarasaların taşınması serüvenine çevirdi. Barajın yarasalar üzerinde yarattığı tahribatın nasıl önlenmeye çalışıldığının izini sürdü. Eldekileri derledi, topladı ve sizlerle paylaştı. Bu ay sizlere haber vermedik, duyurularımızı da gizledik. Bir sonraki ay bizi izlemeniz ve de peşimize düşmeniz dileği ile... Hepinize keyifli okumalar…

Geçmişten Esintiler…

Mayıs 2009

Maraspoli Mağarası’nı bitirmek üzere oradayız. Mağarayı ve gezisini de ayrı bir zamanda hikâye ederiz. Mağaranın o güne kadar araştırılmış bölümünün ortalarına doğru, büyük bir kaya bloğunun çöküp de tıkadığı ve daha önceki gezilerde geçilememiş, zemini balçık çamurla kaplı bir kuru alan var. Bir önceki gezide bu 2-3 katlı apartman büyüklüğündeki kaya ile duvar arasından baca tırmanışı ile geçmeyi keşfetmişler. O baca darlığını bulup geçmeye çalışacağız. Bu noktaya gelirken bottan inilip de iyice yüzükoyun eğilerek ilerliyor iken çamur ve taşlarla kaplı zeminde gözüme mağaraya ait olmayan bir şey ilişti. Elimle yokladığımda birden fotoğraftaki el lambası çıkıverdi karşıma. Aklıma geldi, bu mağaradan almış olduğum ilk ganimet oluyordu. Bunu hızla temizlerken Faysal birden yanımda belirdi. Buluntuyu görünce birden o da sevinerek, “Aaa benim lambam, lambamı bulmuşsun, geçen etkinlikte düşürüp kaybetmiştim,” demez mi? Al sana, bir de ganimet kavgası mı yaşayacağız! Ben “Mağarada bulunan eşya ganimettir, ne bileyim kaybettiğini?” diye cevaplarken, Faysal da gülümseyerek beni iknaya çalışıyor. Her ne ise çatışmadık tabii ama beni ikna edememiş oldu. Sonuçta o gün birçok zorluğun sonunda, botumuz patlaklarla yama tarlasına dönmüş olsa da sifonlanan son noktaya kadar ulaşmış ama mağarayı tam olarak yine bitirememiştik. Ama çamurun içinde paslanmış, ezilmiş ve yıpranmış yassı pille çalışan bir lamba ganimetimiz oluvermişti. (1983 yılı Kurban Bayramı, Maraspoli Mağarası)

24–26 Nisan Sümenler Köyü Araştırma Etkinliği Birhan ALTAY Birhan ALTAY 80’li yıllardı, henüz öğrenciyiz ve cepte para yok, elde avuçta ne varsa paylaşarak, beleş ameliyat yeşilleri ile bir bayram tatilinde, kâh yürüyerek kâh birileri acıyıp aldıysa otostopla, Ermenek Maraspoli Mağarası’ndayız. Ekip kalabalık 7 kişi: bendeniz ile Faysal, Ferhat, Nedim, Ali U., Hakan K., Bekir (toprağı bol olsun, bu gezi sonrasında zorunlu hizmet yaptığı yerde öldürdüler onu). Konaklamak için bir adet, normalinde 3, yan yatarak 7 kişilik çadır; giysi olarak ameliyat yeşilleri ve Trabzon Lastiği (bu kıyafetin ayrı bir hikayesi vardır); teknik malzeme olarak el yapımı yerli karpit lambaları ile bir adet kocaman deniz botu ve dinamik ipler; birkaç çelik karabina. O güne dek bitirilememiş olan

Kubilay ERDOĞAN, Emre Baturay ALTINOK, Birhan ALTAY, Beril ERDOĞAN ve Demir ERDOĞAN ile birlikte gerçekleştirdiğimiz Küre, Sümenler Köyü etkinliğini çok çok güzel hava koşullarında, iki kocaman mağara keşfi ve araştırmasını yaparak tamamladık. Biri 8 m., diğeri 15 m derinlikğe sahip olan “Alman Mağarası” ya da "Đndi Bitti Mağaralar". Tek inişte bitiverdiler, daha taze imişler ve henüz gelişimlerini tamamlamamışlar. Kamp alanı muhteşemdi. Yerler halı gibi çim, bütün ağaçlar canlanmış ve birçoğu çiçeklenmiş. Kör Ali daha önceleri hep beraber oturup muhabbet ettiğimiz kulübeyi yıkmış ve bina yapmış, bir de acayip bir kuzine koymuşlar. Acayip muhabbet olmuş orası. Hemencecik kuzinede patates, mantar... Gel keyfim gel. Đnsanın mağaraya giresi gelmiyor. MAĞARACI 22 SAYI, Mayıs 2009, Sayfa: 1


anlattı. Öğlene kadarki yürüyüşün sonunda diğer mağaraya da ulaştık. Fakat bu da yaklaşık 15 m. kadar inip hemen bitiveriyor gibiydi. Yanımıza malzeme almamış olduğumuzdan girişi GPS’e kaydedip, inişi yapmadan geri döndük. Geri dönüş yolumuzu, yukarda eski bostanlar arasından ulaşılan dik patika yolu ile önce ormana, ardından da yukarı mahalleye ulaşarak tamamladık.

Fotoğraf: Birhan ALTAY

Mağaralardan biri Kör Ali’nin kanyon duvarında göstermiş olduğu “X”lerin birinde, kanyona en yakın olan “X” üzerinde idi. Avcı Mustafa Amca’nın evi de mağaranın alt tarafında olduğu için, mağaraya giderken bizlere rehberlik etti. Bu mağara kısa süre içinde, adeta inildiği gibi bitti. Dağın öbür ucunda bulunan diğer mağaraya da birlikte gittik. Đlk mağaraya sabah erken saatte avcı Mustafa Amca’yı ve av köpeğini de alarak, evinin arkasından çıkan patika yolu ile “X”’nin sağ koluna tırmanarak ulaştık. Mağaraya uzun süredir gitmemiş olan Mustafa Amca hemen girişin yerini bulamasa da; bizim de aramaya katılmamız ile kanyon duvarının köye bakan yüzünde, tepeye yakın noktada şimşir ve gürgen ağaçları arasında saklı bir çatlak içinde bulduk girişi. Mağara 3 m. çapında, tamamen dik bir şekilde başlıyordu. Ancak dibi de görülüyordu. Görülmeyen bölümünden aşağıya devam edilebileceği düşüncesi ile doğal emniyetlerden hat döşeyip, önce Baturay, sonra da Kubilay indiler. Mağara hemen bitince de biraz fotoğraf çekimi yapıp ölçümlemesini yaparak döndüler. Görkemli bir dikey ağız hemen 8 m.’de bitivermişti. Zamanla giren suyun azalması, ağız etrafının heyelanı ile malzeme dolması ve akamaması nedeniyle galeri tıkanmış ve ilerlememize izin vermemişti.

II. gün Kör Ali’nin bildiği, Topmeydanı’nın yukarısında Yukarı Döngelyanı mevkiinde yer alan kulyucu (su batanı) araştırdık. Bu mağaraya giderken Topmeydanı’nda kamp yapmış olan BÜMAKlı arkadaşlar ile kısa bir muhabbetten sonra Özgün ve diğer BÜMAKlı arkadaşlardan oluşan 10 kişilik bir desteği de alarak mağaranın bulunduğu ormanlık bölgeyi aramaya çalıştık. BÜMAKlılar 6–7 çadırlık yaklaşık 20 kişilik bir grupla eğitim ve araştırma etkinliği yapıyorlardı. Çok sık ağaçlık ve çalılıkla kaplı alanda sistematik aralıklarla yaptığımız dört saatlik aramanın sonunda mağarayı bulamadan geri döndük.

Fotoğraf: Kubilay ERDOĞAN

Fotoğraf: Kubilay ERDOĞAN

Buradan hemen, avcı Mustafa Amca ile birlikte ayı izleri ve sıcak dışkılarını takip ederek kanyon duvarının tepesinde gürgen ve çam ağaçları arasından kıvrıla kıvrıla diğer mağaranın yolunu tuttuk. Yürüyüşümüz sırasında daha taze olan veya kurumuş halde çok sayıda ayı bokuna rastladık. Yürüyüş sırasında Mustafa Amca ayıları beklediği, onlara tuzak kurduğu yerleri ve mevzilerini gösterip, anılarını

Bir sonraki hafta Kör Ali ve Mürsel'den öğrendiğimiz yeni duyumlar için tekerlekin tekrar dönmesi planlanıyor. O mağaralar daha yüksek rakımda ve diğer büyük mağaralar gibi olma olasılıkları var. Bir de Kör Ali ile 3–4 saat arayıp da bulamadığımız su batanın da araştırılması bizi bekliyor. Şu an için 1 Mayıs hafta sonu Küre Sümenler etkinliği ilk olasılık ama ayrıca Kütahya Simav ile Adana tarafındaki duyumlar da sırada bekliyor. Hadi rastgele.

MAĞARACI 22 SAYI, Mayıs 2009, Sayfa: 2


Yarasalar Taşınıyor… Mustafa Z. RUHĐ Đlk kez 16.11.2007 tarihinde Cumhuriyet Gazetesi’nin “Yarasalara 'Mağara' Projesi” başlıklı haberi ile durumdan haberdar olduk. Coşkun YAMAN imzalı haberde “Havran Barajı'nın sularından etkilenecek yaklaşık 20 bin yarasaya, yeni yaşam alanları oluşturmak amacıyla "mağara" yapılacağından bahsediliyordu. Yazıda, DSĐ’nin baraj suları altında kalmayı bekleyen mağaralarda yaşayan yarasaları kurtarmak için bir proje üzerinde çalıştığından; barajın tamamlanma aşamasına gelindiğinden; Đnönü, Deveadamı, Karanlık, Aydınlık ve Andık Mağaraları’nın sular altında kalacağından; dokuz ayrı tür yarasanın bu mağaralarda yaşadığından; bu yarasaların bir gecede yaklaşık 150 kg. böcek avladığından ve yarasalar avlanmazsa Edremit-Havran ovalarındaki böceklerle kimyasal mücadele gerekeceğinden bahsedilerek yarasaların yaşamlarını sürdürme gerekliliğinin altı çiziliyordu. Bu soruna çözüm olarak da, yarasalara yeni yaşam alanları oluşturmak amacıyla hazırlanan uzmanlar raporunda 350 m. uzunluğunda bir mağara oluşturulmasının önerildiği, mağaraların devamındaki tepelerde tünel açılacağı ve bu sorunun çözümünden sonra da barajda su tutulmaya başlanacağı belirtiliyordu. Daha sonra MAD’a DSĐ Genel Müdürlüğü Etüd ve Plan Dairesi Başkanlığı’ndan ve Çevre ve Orman Bakanlığı’ndan gönderilen yazılar ile konu hakkında resmi olarak bilgilendirildik ve toplantıya davet edildik. Gelen yazıda özetle Balıkesir ilinde Havran Barajı’nda su tutulması öncesinde, su altında kalacak bir mağarada yaşamakta olan yarasaların korunması için gerekli önlemlerin alınmasına yönelik izleme ve değerlendirme komitesi toplantısının kararları tarafımıza bildiriliyordu. Komite DSĐ, Kırıkkale Üniversitesi, Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü ve MTA’dan oluşmuştu. Alınan kararda bölgede kullanıma açılabilecek boşluklar araştırılarak yarasalara yeni yaşam alanı olabilecek yapay mağara yapılacağı ve yarasaların buraya göçü ve adaptasyonunun sağlanmasının düşünüldüğü belirtiliyordu. Yazılar elimize toplantı tarihleri sonrasında ulaştığı için katkı sağlayamadık, görüşlerimizi ilgililere iletemediğimiz gibi sürece de bir daha dâhil olamadık. 2008 yılı Ekim – Kasım aylarında bu konuya ulusal basın tekrar ilgi gösterdi. Radikal Gazetesi’nde Ahmet ERTAN’ın 12.10.2008 tarihli “Yarasaların Hasankeyf Çilesi” başlıklı yazısı, Hürriyet’te Coşkun YAMAN’ın 23.10.2008 tarihli “Baraja Yarasa Rötarı” ve 24.10.2008 tarihili “Baraja 6 Ay Yarasa Rötarı” başlıklı iki yazısı ile konu kamuoyuna bir müjde olarak duyuruldu. Yazılarda özetle yapımı 13 yıldır devam eden Havran Barajı’nın, binlerce yarasanın kış uykusuna yattığı bir mağaranın sular altında kalmasını önlemek için durdurulduğu, Balıkesir’de yapılan ve bölge tarımı için hayati önemi olan barajın altı ay sonra tamamlanacağı anlatılıyordu. DSĐ Genel Müdürlüğü’nün, Kırıkkale Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Đrfan Albayrak ve ekibine konuyla ilgili araştırma yaptırdığı, araştırma sonucunda hazırlanan raporda; “Yapay bir mağara inşası ve bu süreçte, popülasyon elemanlarının taşınacağı bir mağara ekosisteminin alt yapısının hazırlanması ve söz konusu uygulamanın yarasalar

üzerinde olumsuz etkiler oluşturmayacak biçimde gerçekleştirilmesi halinde, Havran Barajı'nın su tutması ve planlanan işlevin gerçekleşmesinin mümkün olduğu” belirtiliyordu.

Fotoğraf: Emrah ÖZEL

Haberlerde Balıkesir’in Havran Đlçesi’nde 1995 yılında yapımına başlanan, 72 milyon TL’ye mal olan ve bu yılın Ekim ayında su tutması planlanan barajda, yarasa rötarı yaşandığından bahsediliyor, yaklaşık 20 bin yarasanın kış uykusunda olduğu mağaranın sular altında kalacak olması nedeniyle Havran Barajı’nda su tutma işleminin altı ay ertelendiğine vurgu yapılarak yatırım-doğa koruma ikilemi ile ilgili ince mesajlar veriliyordu. Böylece Nisan ayında uyku döneminin sona ermesiyle, yarasaların yeni yapılan suni mağaraya taşınması kararlaştırıldı. Yeni suni mağara 350 m. uzunluğundaydı ve su kotunun 50 m. üzerinde bulunmaktaydı. Böylece yapay mağara, eski mağaranın uzunluğunda ve benzer şekilde inşa edilmişti. Ayrıca altına da yarasalar için hayati önem taşıyan “guano” denilen doğal gübrenin döşendiği belirtilmişti. Kışın uyku döneminde olduklarından barajda su tutulması halinde yarasaların boğulacakları öngörülmüştü. Barajda daha önce planlandığı gibi Ekim ayında değil, ancak gelecek Nisan ayında su tutmaya başlandığında yarasalar da aktif hale geçeceğinden, yeni mağaraya yönlendirilebileceklerdi. Bunu sağlamak için de eski mağaraların girişinin kapatılması gerekiyordu. Guanolar yeni mağaraya taşınacağı için yarasaların da orayı tercih edeceği öngörülüyordu. Daha sonra Emrah ÖZEL, Renin ÖZNUR, MTA’dan Emrullah ÖZEL ve Cevre ve Orman Bakanlığı Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü’nden Selim ERDOGAN’ın e-postası ile biraz daha bilgilendik: Đlk olarak Ahmet KARATAŞ ve daha sonra bazı Alman uzmanlarca da sağlaması yapılan yarasa çalışması sonuçlarına göre, baraj rezervuar alanında bir mağara kalacaktı ve söz konusu mağarada 8 farklı türde 13000–15000 kadar yarasadan oluşan bir koloni barınmaktaydı. Bunun üzerine Çevre ve Orman Bakanlığı devreye girdi ve DSĐ'nin söz konusu çalışmayı derhal durdurmasını istedi. Ancak daha sonra yapılan yerinde incelemede barajın çoktan tamamlandığı, baraj şantiyesinin geleneksel mühendis yaklaşımının aksine yüksekte değil rezervuar alanında yapıldığı için tüm kaplamalar tamamlanmadan su tutulamadığı öğrenildi. Bunun üzerine en azından popülasyonun kurtulması için gerekli önlemlerin alınmasına çalışıldı, çünkü yapılmış olan baraj yıkılamazdı. MAĞARACI 22 SAYI, Mayıs 2009, Sayfa: 3


DSĐ'ye, gerekiyorsa mağaranın su altında kalmaması için perde enjeksiyonu gibi yöntemlerle tedbir alınması gerekliliği aktarılarak, o popülasyonun ortadan kalkması halinde bölgede bir tarım faciası yaşanacağı, bir yarasanın günde ortalama 100–150 gr tarım ve orman zararlısı tükettiği, onların olmaması halinde günde 1.5 ton zararlının sistemde kalacağı, bunlarla mücadele için kimyasal ilaç kullanılacağı ve bu sefer de kimyasalların etkisini bertaraf etmek için milyonlarca dolarlık arıtma tesisleri yapmak gerekeceği vurgulandı. Olayın ekonomik yönü belirtilmedikçe maalesef yatırımcı kuruluşlar konunun vehametini algılayamıyor, çünkü ülkemizde hâlâ çevre koruma Rolls Royce kullanmak gibi lüks yatırım şeklinde algılanıyor. Bunun üzerine DSĐ, Prof. Dr. Đrfan ALBAYRAK ile temas kurduğu ve Đrfan Hoca da kendilerine, alternatif habitat oluşturma seçeneğini çözüm olarak sunduğu öğrenildi. Daha sonra yapılan incelemeler sonucunda orijinal mağaranın hemen 30 m. üzerindeki kör bir girişin genişletilerek, alternatif habitat alanı oluştrulması olasılığı üzerine düşünülmeye başlandı. 2008 Nisan ayında bu amaca yönelik çalışmalar başladı. DSĐ, Kırıkkale Üniversitesi, Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü ve MTA’nın içerisinde yer aldığı bir komisyon kuruldu. Komisyon, o yarasaları koruyabilmek için mevcut mağaranın 50 m yukarısına aynı doğrultu ve uzanışta 300 metrelik bir yatay mağaranın yapılmasına karar verdi. Bu mağara derin kazılar neticesinde yapıldı da. Orta kısmında da alttaki mağara ile üstteki mağara arasında 20 m kalınlık bulunduğundan, 30 m alttaki mağaranın tavan yüksekliği ile toplam 50 m’lik birleşme sağlandı. Bu açılan deliğin çapı 1.5– 2 m genişliğindeydi. Daha sonra aşağıdaki mağarada yapılan düzenli klimatolojik ölçümlerle benzer özellikler yukarıdaki mağaranın içerisine uygulanmaya çalışıldı. Bu çalışmalarda Ankara Üniversitesi Mağara Araştırma Birimi’nden (ANÜMAB) 4 gönüllü üye biyospeleologa, Hacettepe Üniversitesi Biyoloji Bölümü Yüksek Lisans öğrencisi Emrah ÖZEL ile Ankara Üniversitesi Biyoloji Bölümü öğrencileri Renin ÖZNUR, Ezgi TÜZÜN, Özge TUTAR ve MTA’dan Emrullah ÖZEL yer aldı.

mağarayı üremek ve kışlamak için kullanan Meta merandi türü örümceklerin varlığı gözlendi. Ayrıca yazın mağarada önemli bir kelebek popülâsyonu varlığı da yetkililere bildirilmişti. Yine mağaranın girişinde, kışlama amaçlı bulunduğu düşünülen büyük bir sivrisinek popülâsyonu gözlendi ve bu popülâsyondan örnekler toplanarak incelemeye gönderildi. Bu örnekler ile ilgili çalışmaların halen sürdüğünü de buradan belirtmek isteriz. Tüm bu araştırmalarla birlikte inşaatı süren yukarıdaki mağara ve alternatif habitat tamamlandı. Alttaki “gerçek” mağarada bulunan yarasa gübreleri ve guano içindeki canlılar özenle yukarıya taşındı. Yukarıdaki muhtemel kuraklığa karşı mağara içine bir sıra da damlama sulama sistemi kuruldu. Yapılabilecek en iyi çalışmayla, yeni yapılan mağarada yaşanabilirlik devam ettirilmeye çalışıldı. Halen kontroller devam ediyor ve çalışmalar 3 yıl daha sürecek. Son olarak Cumhuriyet Gazetesi’nde 03.07.2009 Ozan YAYMAN’ın “Baraj Yarasaları Bekliyor” başlıklı yazısında yarasaların uyanmaya başladığı ve yeni hazırlanan mağaraya yönlendirme işleminin başlayabileceği bilgisi kamuoyu ile paylaşıldı. Sonuçta Havran Mağarası ile ilgili yapılabileceklere yönelik önemli bir noktaya gelinmiş gibi görünmekte. Önemli olan bu durumdan ders çıkararak; baraj inşaatı, mağara turizmi, madencilik vs. gibi tehlikelerle karşı karşıya kalan mağaralarda biyolojik ve arkeolojik çalışmaları yapmamız gerekliliğidir. Özellikle biyoçeşitliliği ve endemik özellikleri yüksek olan mağaralarda uluslararası anlaşmaların devreye girdiğini unutmayalım. Bu vesile ile hiçbir koruma tedbirine yanaşmadan Oylat Mağarası’nı turizme açan Đnegöl Kaymakamlığı uygulamasını da hatırlatalım. MAD’ın ve Türkiyeli mağaracılarının yoğun çabalarına rağmen Đnegöl Kaymakamlığı endemik türlerin bulunduğu mağarada hiçbir çalışmaya imkân vermeden vahşi bir turizm anlayışını hayata geçirildi. Oylat Mağarası ve olağanüstü güzellik ve çeşitliliği, 2005 senesinde Dupnisa Mağarası gibi bizi terk etti. Bugün Oylat Mağarası’nın yeterli turist gelmediği için işletmesinin devri ve de mağaranın kapatılması gündemde. Ne diyelim; 4 senede haklı çıkmanın bedeli milyonlarca yarasamız olmamalıydı. Mağara Araştırma Derneği 1964 Adres: GMK Bulvarı, Kubilay Sok. Kubilay Apt. 17/1 Anıttepe Ankara PK 670 Yenişehir Ankara http://www.mad.org.tr / mad@mad.org.tr / Tlf: +90 312 229 64 09 Bursa Şubesi 2006 Adres: Atatürk cad. Agah Han No: 61/36 Nalbantoğlu Osmangazi Bursa http://www.madbursa.org / info@madbursa.org Tlf: +90 224 222 00 65

Fotoğraf: Emrah ÖZEL

Biyospeleologlar yaptıkları incelemeler sonucunda mağarada yoğun bir yarasa popülâsyonunun yanında çok sayıda tespih böceği (Isopoda) ve çekirgenin (Fam. Gryllidae) bulunduğunu tespit ederek inceleme sonuçlarını yetkililer ile paylaştılar. Bu böcekler, beyaza yakın renkli ve troglobitik olduğunu tahmin ettikleri türlerdendi. Bunun dışında

MAD Türkiye Mağaracılar Birliği (http://www.tumab.org) ve Uluslararası Speleoloji Birliği (http://www.uis-speleo.org) üyesidir.

Hazırlayanlar: A. Bahar HASER, Birhan ALTAY, Havva YILDIRIM, Mustafa Z. RUHĐ Đletişim: magaracilar@gmail.com Başkan: Emrah ÖZTEKĐN Yayın Koordinatörü: Emre Baturay ALTINOK

MAĞARACI 22 SAYI, Mayıs 2009, Sayfa: 4


MAĞARACI

23. Sayı

Mağara Araştırma Derneği Aylık Haber Bülteni Ankara Monthly Newsletter of Cave Research Society, Ankara

Bu Ay Mağaracı’da… Merhaba.. Dernek üyelerimiz Mayıs ayını oldukça hereketli geçirdiler. Küre Dağları’nın yılmaz ziyaretçileri Erdoğanlar, beraberlerindeki mağaracı dostlarla yine Valla’dalardı. Mayıs ayının ilk organizasyonu olan bu gezide yaşananları, dernek başkanımız Emrah ÖZTEKİN’in kaleminden sizlere aktarıyoruz. Mayıs ayının ilk haftasonunu mağarada geçiren bir diğer ekip ise MAD Bursa Şubesi’nden üyelerimizdi. Daha önce incelemesi yapılan Bayındır Mağarası’nın araştırılması bitirildi ve bir harita daha mağaracılık dünyasına kazandırılmış oldu. Emeği geçenlere çok teşekkürler. Bu gezinin ayrıntılarını da Mustafa CANER bizlerle paylaşıyor. Aramıza yeni katılan mağaracı adayımız Gülay ÇABUK ise Küre Dağları’nda yaşadığı ilk etkinliğinin ayrıntılarını ve heyecanını bizlerle paylaşıyor. Daha nice keşif tutkununun pusula iğnesi gibi MAD mıknatısına bağlanması dileklerimizle.

Haziran 2009

1–3 Mayıs Valla Kanyonu Emrah ÖZTEKİN 1 Mayıs İşçi ve Emekçi Bayramı’nın tekrar resmî tatil ilan edilmesi ile birlikte dernek iletişim organlarından mail gruba, yurt genelindeki üyelerimizden ve yurtdışı temsilciliklerimizden ateşli mesajlar gelmeye başladı. “1 Mayıs’ta Meydanlardayız! İşçiyiz, güçlüyüz, kazanacağız! Çarşı her şeye karşı! Siyasete Karşıyım 1 Mayıs’ta Eyüp Sultandayım!” vs vs. Tatilin kıymetini en iyi bilenlerden bir grup mağaracı ise aslen mağara emekçisi oldukları yargısı ile bayramlarını Küre Dağları’nda kutlamaya karar verdi. Ekip, BerilKubilay-Demir ERDOĞAN ailesi, Taylan ÇETİN, Hakan ERDEMİR, Emrah ÖZDEMİR, Emre ÖZKAN ve sonradan katılma kararı alarak faaliyete güç katan BanuTulga-Barkın ve Yamaç dörtlüsünden oluşan ŞENER ailesinden oluşmakta idi.

Türkiye’de pek çok mağara araştırmasında görev alan, speleoloji aşığı bir ismi, Claude Chabert’i kaybettik. Mağaracılık adına pek çok çalışmaya imza atan bu ismi saygıyla anıyoruz... Bir sonraki sayıda görüşmek dileğiyle...Keyifli okumalar...

Haberler • 1–3 Mayıs’ta 8 üyemiz Küre Dağları, Sümenler Köyü’ne araştırma etkinliği düzenledi. • 3 Mayıs’ta MAD Bursa Şubesi’nden Cem ERSOY, Emrah SINMAZ, Murat SOĞUCAK, Attila ÜLGEN, Melike YURTOĞLU, Efe ERSOY, Mustafa CANER ve Mehmet TEKE Orhaneli Büyükorhan Bayındır Mağarası’na Haritalama Etkinliği düzenledi.

Fotoğraf: Kubilay Erdoğan

Duyuru

Küre Dağları lokasyon olarak Ankara’ya en yakın mağara bölgelerimizden bir tanesi. Uzun yıllardır Ulus Bartın bölgesine yoğunlaşan faaliyetlerimiz, yerel halktan Milli Park Şerifi Kör Ali (SUBAŞI) ve Rehber Mürsel desteği ile her defasında ayrı bir renk kazanıyor. Çamur banyoları, ayı patikalarında stresli yürüyüş ile mağara bulma çabaları, kaybolmalar, Kanlıca mantarı gibi yöresel değerler her faaliyet dönüşü enerji seviyemizi üst seviyelere taşıyor. Kör Ali’nin evi ile kendi evim arası kapıdan kapıya tamı tamına 300 km. Bu mesafe de yaklaşık 4 saatlik bir yolculuğa tekabül ediyor. Tabi bir Küçük Emrah klasiği yaşamaz ve kaybolmaz iseniz. Bizim ekip (K. Emrah, K. Hakan, Emre) klasiğe ihanet etmemek adına akşam saat 20.00 sularında başladıkları yolculuğuna ertesi sabah saat 08.30 sularında son verebildi. Ama Küre Milli Parkı’nı da boydan boya tavaf etme şansına sahip oldu.

• MAD Bursa Şubesi adresi değişmiştir: Yeni Adres: Atatürk Caddesi Agâh Han No:61/2 Osmangazi/Bursa

Cuma sabahı ilk iş, bir önceki haftadan yeri saptanmış ancak araştırılması tamamlanamamış mağaraya doğru yola

• 4 Mayıs saat 17.30’da Claude Chabert uzunca zamandır çektiği acılardan kurtulmuş. Başımız sağolsun, nur içinde yatsın. • 15–17 Mayıs’ta 8 üyemiz Küre Dağları, Sümenler Köyü’ne Araştırma Etkinliği düzenledi. • 30–31 Mayıs’ta MAD Bursa Şubesi kaya çalışmasını gerçekleştirdi. • 24 Mayıs Pazar günü MAD Bursa Şubesi harita eğitimi gerçekleştirdi.

MAĞARACI 23. SAYI Haziran 2009, Sayfa: 1


çıkmak oldu. Sırt çantalarımızı, mağara malzemelerini sırtlandık ve Küre Ormanları içinde mis kokular arasında huzurlu ve neşeli bir yürüyüşe başladık. Yaklaşık 2,5 saat süren yürüyüş sonrası, bir doğal emniyet ve bir iki bolt sonrası Kubilay ve Taylan mağaranın dibine indiler. Ne yazık ki mağara ~-20 m’de son buldu. İçeride harita çalışması yapılırken dışarıda sağanak yağış başladı, sağanaktan Sümenler Köyü Muhtarı Ali Dağcı ile birlikte kovuğa sığınarak korunduk. Oldukça hoş olan sohbetler sonrası, ekip dışarı çıktı ve kıyafetlerini değişmeden dönüş yoluna geçtik. Kampa döndüğümüzde sıcak çay hazır, etler salatalar her şey organize edilmiş. Bize sadece ateşi yakıp başına tünemek kalıyor. Gece, ateş başında ayı hikâyeleri, bol kahkaha ve muhabbetle sonlanıyor. Cumartesi sabahı kuvvetli kahvaltımızı müteakiben tekrar çantalarımızı yüklendik ve yürüyüşe başladık. Önce Ilgarini’ne uğradık ve bir süre fotoğraf çektik, sonrasında Mürsel’in orman içinde gezerken kazara bulduğu mağaraya iniş yaptık. Önden yine Kubilay gitti ve arkasında da Taylan vardı. Ben Mürsel’le dışarıda beklerken içeriden gelen “Mağaraya gün ışığı geliyorrrr” sesleri ile mağaranın muhtemel çıkış tarafından ormanın içine girdik. Mağaranın yukarıdan girip yaklaşık 15 m’lik bir iniş yaptıktan sonra çıkış yaptığı ağza ulaştık. Ağzın tam ortasında sanki mağara tavanını tutmak üzere yerleştirilmiş bir Hopdediks kayası, her yer devasa boyutlara ulaşmış eğrelti otları ve şimşir ağaçları… Mürsel’le girdiğimiz çıkış ağzından kısa bir ilerleyiş sonrası Kubilay ve Taylan’la buluştuk. Ölçümleri tamamlayarak kampa döndük.

yarım gün içerisinde 10 defa değiştiriliyordu, soba başında bir yandan ıslak elbiseleri kurutulurken bir yandan o, üzerindeki kuruları ıslatmakla meşguldü. Benim kişisel olarak saydığım, Kör Ali’nin taraçada oturup klasik Büyük İskender dönemi, Ilgarlar dönemi gibi tarihî değerler taşıyan sohbetimizi yaparken, Yamaç tam 4 kez kapıdan, kapı önündeki çamurlu suya düşüverdi. Pazar günü sabah önce kahvaltımızı yaptık, daha sonra da çadırlarımızı topladık. Dönüş yolunda Safranbolu’da mola verip öğle yemeği yedik. Mağaracı bayramını en iyi şekilde kutlamış olmanın verdiği iç huzur ile Ankara’ya salimen vardık.

03.05.2009 Bayındır Mağarası Haritalama Etkinliği Mustafa CANER

Fotoğraf:Cem ERSOY

Ilgarini Mağarası (Fotoğraf: Kubilay Erdoğan)

Kampta durum uzaktan şu vaziyette “Yaaaammaaaaaççççç aammmmaaaannnnn!” Yamaç çamurlar içinde hayatından son derece memnundu. Yakın akrabasının düğününe gitmesi gereken Küçük Hakan, Emre ile birlikte Ankara’ya dönmüş bile. Ancak kampta “Şener Ailesi Mağara Grubu” tüm şen ve enerjik havaları ile bizleri karşıladı. Çay sıcaktı, etler mangala atılmak üzere hazırdı. Barkın artık koca adam olmuş söz dinliyor, oyunlarını kendi başına oynuyor; ancak Yamaç “Yamaaaaaaaaaçççç hayyyııııııırrrrr” çığlıklarımız arasında bulduğu her su (çamur aslında) birikintisine kendini atıveriyordu. Ayağında mağaracı çizmeleri ile sulara basarken çok eğleniyor tamam; ancak en ufak tökezlemede çamura boydan cup diye batıveriyordu. Nihayetinde üzeri

Daha önceden girdiğimiz ve bitirdiğimiz, Büyükorhan'daki Bayındır Mağarası'nı haritalamak amacıyla bir faaliyet daha yapmaya karar vermiştik. Sabah 08.40'ta buluşma yerimiz Carrefour otoparkından yola çıkacaktık. Acele etmeme rağmen buluşma yerine biraz geciktim. O sebeple otoparkta toplanan ekip beni yol üzerinden almaya karar verdi. Ekibimiz Cem ERSOY, Emrah SINMAZ, Murat SOĞUCAK, Attila ÜLGEN, Melike YURTOĞLU, Efe ERSOY, Mustafa CANER ve Mehmet TEKE'den oluşuyordu. İki araçla yolculuğumuzu gerçekleştirdik. Hava gayet açık ve güneşliydi. Yol çalışmaları yüzünden bazı noktalarda önemsiz aksamalar oluyordu. Saat 10.10'da Büyükorhan'a ulaştık. Geçen sefer çay içtiğimiz kahvehanede yine mola verdik ve önceden tanıdığımız hatta mağaraya rehberliği sayesinde ulaştığımız Kamil Acaroğlu ile buluştuk. Bu sefer de jandarmanın gelip gelmeyeceğini sorduk (bir önceki faaliyette bize eşlik etmişlerdi). Bu sefer gelmesine gerek olmadığı söylendi. Biz de bir haftasonu onları gereksiz yere yormayacağımız için sevindik. Sonra kahvehaneden ayrıldık. Faaliyet sırasında ihtiyaç duyabileceğimiz gıdaları temin etmek için köy marketine yöneldik. Aperatif yiyecekleri ve içecekleri temin ettikten sonra yola devam ettik. 10.30 gibi mağara ağzına vardık. Mağara, ismini aldığı Bayındır Köyü'nün yakınında bulunuyor. Mağaraya ulaşmak için arabayla yaptığımız yolculuktan sonra kısa bir mesafeyi yürümek gerekiyor. Bu MAĞARACI 23. SAYI Haziran 2009, Sayfa: 2


mesafe de maki bitki örtüsüyle kaplı bir kırsal alandan müteşekkil. Hava sıcak olduğu için biraz terlemiştik. Bu yüzden hemen mağaraya girip serinlemek için sabırsızlanıyorduk. Mağara bizim için bir sığınak gibiydi. Mağara ağzında karpit lambalarını ve mağara giysilerini hazırladık. Mağara yatay olduğu için SRT takımlarına gerek yoktu. Bu yüzden o malzemeleri yanımıza almamıştık. Yalnızca tek bir yüksek noktaya çıkamamıştık daha önceki faaliyette. Oraya tırmanması için de, daha çok dağcı kökenli olan Murat vardı ekibimizde. Mağaraya daha önce girdiğimden ve mağarayı tanıdığımdan, tulumlarımı giymeye gerek görmedim. Biraz tarif etmek gerekirse: Son derece kolay ve oluşum açısından zengin bir mağaradır. Mağaranın tavanı yüksek, galerileri geniş, tabanı kuru, yarasaları çokça ve guanoları tepecikler oluşturacak kadar fazladır. Böyle rahat bir mağara olduğu için, her birimiz haritalamayı aksatmadan, kendi serbestimiz içinde eylemlerde bulunuyorduk. Attila, Mehmet ve Cem bol bol fotoğraf çektiler. Ben ve Efe zaman zaman oluşumları inceliyor, zaman zaman da fotoğraflar için modellik yapıyorduk. Murat ve Melike bir yerden sonra geri döndüler. Bu sebeple bakılmayan yüksek yere benim çıkıp bakmam gerekti. Emrah'ın desteğiyle yükselip, yoğun çabalar sarfederek zemine tutunmayı başarıp (çünkü zemin kaygandı) yukarıya baktığımda buranın birkaç metre gittiğini ama sonra yalnızca su geçmesine müsait bir delikle devam ettiğini gördüm. Aşağıya indim. Artık mağaranın bakılmayan bir kolu ya da galerisi kalmamıştı. Yalnızca haritalama ve ölçme işi kalıyordu geriye. Haritalama çalışması Emrah’ın yönetiminde devam ederken ben ve Efe oluşumları incelemeye devam ettik. Ekibin kalan kısmı da bazen haritalamaya yardım ettiler, bazen fotoğraf çekip mağaranın tadını çıkardılar. Bir müddet sonra mağara bitti ve haritalama çalışması da tamamlandı. Pamukkale Üniversitesi tarafından derneğimizden istenilen guano örneklerini de tüplere koyup, faaliyeti tamamladık. Mağaranın ekosistemi gerçekten çeşitlilik arzediyordu. Faaliyeti bitirip yavaş yavaş dışarıya çıkmaya yöneldik. Dışarıda sıcak ve nemli bir hava bizi bekliyordu. Her faaliyet sonrasında yaptığımız gibi karpit lambalarını boşalttık ve temizledik. Arabalara doğru yürüdük. Büyükorhan merkezine gittikten sonra geçen faaliyette yediğimiz köftelerin tadı damağımızda kaldığı için aynı köfteciye oturduk. Karnımızı doyurup Bursa'ya dönmek üzere yola koyulduk.

İlk Etkinlik, İlk Heyecan 15–17 Mayıs Küre Dağları Gülay ÇABUK İlk kez bir etkinliğe katılıp bunu da yazıya dökmek ne kadar zor bir şey olsa da başladım artık. Meltem ve ben bu etkinliğe başlarken biraz tedirgin ve heyecanlıydık. Çünkü mağaracı arkadaşlarla hem dernek çatısı dışında (üstelik daha samimi bir ortamda ) birlikte olacak, hem de ilk kez bir etkinliğin içinde yer alacaktık. Yola çıkar çıkmaz tedirginlik yerini keyifli bir sohbete bıraktı. Cuma akşamı ben, Meltem SADAK, Emrah ÖZEL, Beril

ve Kubilay ERDOĞAN birlikte Küre Dağları’na doğru, güzel ama yorucu bir seyahat geçirdikten sonra gece saat 02.00 dolaylarında Kör Ali’nin kamp yerine ulaştık. Gecenin karanlığında çadırlarımızı kurup hemen yattık, çünkü sabah bizi uzun sürecek bir yürüyüş bekliyordu. Ben hiç böyle güzel bir sabaha uyanmadım. Gece fark edemediğimiz bir güzelliğe uyanmıştık. Pırıl pırıl bir hava ve doğasıyla Küre Dağları çarptı bizi… Meltem ile aynı çadırda kaldığımızdan bu duygunun keyfine beraber vardık. Diğer arkadaşlar bu manzaraya yabancı olmadıklarından sanırım bizim kadar heyecanlanmamışlardır. Dağlara karşı yapılan kahvaltı sonrası malzemelerimizi hazırladık. Daha doğrusu biz ne götüreceğimiz bilmediğimiz için Kubilay ve Beril’in yardımıyla hazırlandık. Belli bir noktaya kadar araçla gittik. Sonra yemyeşil doğanın içinde yürümeye başladık Kubilay’ın rehberliğinde. Elinde bir cihaz, yolumuzu bulmamıza yardım ediyordu. Kaç istasyon olduğunu gösteriyormuş. Biz her şeye yabancı olduğumuz gibi buna da yabancıydık. Kubilay pek kabul etmese de bir iki kere kaybolduk. Epey dik bir yamaçtan ve çalılıktan oluşan, adına patika yol denilen ama benim pek patikaya benzetemediğim yerlerden geçerek geldik bostana. Hani şu Kör Ali’nin “Bostan gibi dediysem bostan gibi değil…” dediği yere. ☺ Burada biraz mola verdikten sonra yeniden düştük yollara… En çok da dinlenmeye Emrah’ın ihtiyacı var gibi geldi bana. Üstündeki malzemeden dolayı epey bir ter attı ve yoruldu. Uzun boylu, yapılı ve erkek olmanın dezavantajı bu olsa gerek. Ben onun taşıdığı yükle adım bile atamazdım. Kısa boylu olmanın avantajı da bu…

Fotoğraf: Kubilay Erdoğan

Mağaraya ulaşmamız öğleden sonra saat 14.00’ü buldu. Yemek molası verdikten sonra Kubilay ve Emrah mağaraya giriş yapmak üzere hazırlandılar. Biz de o hazırlıkların nasıl yapıldığını, malzeme adlarını ve döşeme işini meraklı gözlerle izledik. Mağaranın çok güzel bir ağzı olmasına rağmen 20 metre çıkması arkadaşları hüsrana uğrattı. Bu arada mağaracıların uzun çıkan mağaraları daha çok sevdiklerini öğrendik. Beril fotoğraf çekimi yaparken biz de manzaranın keyfini çıkardık. Kısa süren mağara keşfinden sonra düştük yollara… Dönüş yolunda iki kez düştüm. Kubilay yorgunluktan dese de bana göre bastığım yeri görememekten… Çalılıklar bastığınız yeri görmenizi engelliyor çünkü. Birkaç morlukla döndüm anlayacağınız ilk etkinlikten. Kaybolmadan dönüş MAĞARACI 23. SAYI Haziran 2009, Sayfa: 3


yolumuzu tamamladık. Ama yollar zorlu olduğundan gidiş dönüş uzun sürdü (8 saat). Döndüğümüzde Kör Ali ile birlikte birkaç köylü bizi merak etmiş, aracın yanında beklemekteydi. Yerel kıyafetleri içinde o kadar güzeldiler ki… Çaya davet ettiler ama yorgunluktan ve kamp yerine bir an önce gitmek istediğimizden reddetmek zorunda kaldık.

Fotoğraf: Kubilay Erdoğan

Kuzinenin başında yenilen güzel ve keyifli bir akşam yemeğinden sonra çadırlarımıza çekildik. Ertesi sabah yani pazar günü de Ilgarini’ni görmeyi düşünüyorduk. Arkadaşlar daha önce gitmişler, bizim de görmemizi arzu ediyorlardı ama sabah yağmurlu bir havaya uyanınca gerçekleşemedi bu istek. Pazar gününü boş geçirdiğimizi sanmayın. Kahvaltıdan sonra hava açılınca biz de etrafı keşfederek dönmeye karar verdik. Yakınlardaki nehre giderek bir yandan salep çıkarırken diğer yandan da kil ile maske yapma işine giriştik. Her şey güzelleşmek uğruna… Buraya kadar Kör Ali’de bize eşlik etti. Yoksa salep ve nasıl çıkartıldığını kimden öğrenebilirdik, kilin yerini kim gösterebilirdi bize. Vedalaştıktan sonra çıktık yola, ta acıkana kadar durmadan Pınarbaşı’na geldik. Güzel bir yemek sonrası Küre Dağları’nı arkamızda bırakarak Ankara’ya doğru düştük yollara… Akşam Ankara’ya geldiğimizde keyifli ama yorgun bir etkinliği paylaşmanın huzuru ile ayrıldık. Yeni mağaralar bulmak umuduyla…

hazırlamıştır. Boğaziçi Üniversitesi Mağara Araştırma Kulübü üyelerinden Oral ÜLKÜMEN, Chabert ile tanışmalarını şöyle anlatır: “Toparlanıp terk ediyoruz Çimiyayla´yı. Manavgat'ta Oymapınar baraj inşaatı sürüyor, Fransız mağaracılar bölgede sondaj çalışmaları sırasında bulunmuş bir mağarada araştırma yapıyorlarmış. Onları ziyaret ediyoruz, Claude Chabert ile tanışıyoruz. 60’lı yılların sonlarından beri Türkiye'de mağaraları araştırıyor, bizden çok daha fazla bilgisi ve tabii ki tekniği var. Ondan öğrenecek çok şeyimiz olduğunu hissetmememiz mümkün değil. Birlikte Tilkiler Mağarası'na giriyoruz, bunlar başka biz başka mağaracıyız. Bir gürültüdür gidiyor içeride, herkes şangır şungur ötüyor, üzerleri bir sürü metal, teknik malzeme dolu, turuncu turuncu adamlar. Biz bu sese ve görüntüye pek aşina değiliz. “Elbet bir gün” diyoruz içimizden, diyoruz da, ama nasıl olacak?” (1978) Türkiye'de Speleoloji kaynakçası ile ilgili ilk eser de Chabert'in 1968 yılında “Grottes et Gouffres” in 42. sayısında yayınlanan çalışmadır ve burada 60 eser tanıtılmıştır. (bknz: Mağaracı, sayı 21, Nisan 2009)

Claude CHABERT

Chabert'in de başkanlığını yapmış olduğu Paris Speleoloji Kulübü'nden edindiğimiz bilgiye göre, bu speleoloji aşığı insan 4 Mayıs 2009 Pazartesi günü saat 17.30’a doğru aramızdan ayrıldı. Chabert'in aynı zamanda bir felsefe profesörü olduğunu ve yolculuklar yaparak pek çok dil öğrendiği bilgisini edindik. Chabert özellikle mağarabilim için pek çok ülkede seyahat etmiş: Türkiye, Afganistan, Hindistan, Lübnan, Endonezya, Borneo, Meksika, Brezilya bu ülkelerden. Chabert 1961’den beri Paris Mağara Kulübü üyelerindendi. 1975–1980 arası başkanı olarak “Grottes & Gouffres” dergisi yayını rekorunu elinde bulundurmaktaydı. Yonne ve Nièvre üzerine de yayın yapmıştı. Paul COURBON ile ortak kaleme aldıkları “Atlas des Grandes Cavités Mondiales”, olduğu gibi İngilizce’ye de çevrilmiş, Fransızlar'a ait mağarabilimsel yayınların ender eserlerinden biri olmuştu. Son eseri “Atlas du Janelão” için, “Brezilya karstı için son tutkusuna üstün bir tanıklık oluşturan biraz çılgın bir sanat kitabıydı,” yorumu yapılmıştı.

Havva YILDIRIM ÇOLTU

Bülent ERDEM'e çeviri desteğinden dolayı teşekkürler.

Türkiye mağaracılarının da yakından tanıdığı speleoloji aşığı bir isimdi. Türkiye'de pek çok mağara araştırmasında görev almıştı. Chabert derneğimizin kurucusu Temuçin AYGEN tarafından pek çok kez Türkiye'ye davet edilmiştir. Claude CHABERT bir yazısında “Türkiye'de 1965–1971 yılları arasındaki mağara araştırmalarını Temuçin Aygen'in keşifleri sayesinde gerçekleştirdiklerini ve Aygen'e karşı kendilerini çok borçlu hissettiklerini” belirtir. 1965 yılından itibaren Paris Speleoloji Kulübü'nden araştırmacılarla birlikte Toroslar'da birçok mağara keşfedilip araştırılmaya başlanır. Dumanlı, Altınbeşik bu mağaralardandır. Chabert 1977 yılında Temuçin AYGEN'in davetiyle tekrar Türkiye'ye gelmiş ve Zonguldak Mağaraları'na, araştırma amaçlı pek çok gezi düzenlemiş; sonrasında incelemesini tamamladığı pek çok Karadeniz Mağarası ile ilgili rapor

Mağara Araştırma Derneği 1964 Adres: GMK Bulvarı Kubilay Sok. Kubilay Apt. 17/1 Anıttepe Ankara PK 670 Yenişehir Ankara Tlf: +90 312 229 64 09 http://www.mad.org.tr / mad@mad.org.tr Bursa Şubesi (2006) Adres: Atatürk Caddesi Agah Han No:61/2 Osmangazi Bursa Tlf: +90 224 222 00 65 http://www.madbursa.org / info@madbursa.org Hazırlayanlar: A. Bahar HASER, Birhan ALTAY, Gülay ÇABUK, Havva YILDIRIM ÇOLTU, Mustafa Z. RUHİ Yayın Koordinatörü: Emre Baturay ALTINOK İletişim: magaracilar@gmail.com Başkan: Emrah ÖZTEKİN MAD Türkiye Mağaracılar Birliği (http://www.tumab.org) ve Uluslararası Speleoloji Birliği (http://www.uis-speleo.org) üyesidir.

MAĞARACI 23. SAYI Haziran 2009, Sayfa: 4


MAĞARACI

23. Sayı

Mağara Araştırma Derneği Aylık Haber Bülteni Ankara Monthly Newsletter of Cave Research Society, Ankara

Bu Ay Mağaracı’da… Merhaba.. Dernek üyelerimiz Mayıs ayını oldukça hereketli geçirdiler. Küre Dağları’nın yılmaz ziyaretçileri Erdoğanlar, beraberlerindeki mağaracı dostlarla yine Valla’dalardı. Mayıs ayının ilk organizasyonu olan bu gezide yaşananları, dernek başkanımız Emrah ÖZTEKİN’in kaleminden sizlere aktarıyoruz. Mayıs ayının ilk haftasonunu mağarada geçiren bir diğer ekip ise MAD Bursa Şubesi’nden üyelerimizdi. Daha önce incelemesi yapılan Bayındır Mağarası’nın araştırılması bitirildi ve bir harita daha mağaracılık dünyasına kazandırılmış oldu. Emeği geçenlere çok teşekkürler. Bu gezinin ayrıntılarını da Mustafa CANER bizlerle paylaşıyor. Aramıza yeni katılan mağaracı adayımız Gülay ÇABUK ise Küre Dağları’nda yaşadığı ilk etkinliğinin ayrıntılarını ve heyecanını bizlerle paylaşıyor. Daha nice keşif tutkununun pusula iğnesi gibi MAD mıknatısına bağlanması dileklerimizle.

Haziran 2009

1–3 Mayıs Valla Kanyonu Emrah ÖZTEKİN 1 Mayıs İşçi ve Emekçi Bayramı’nın tekrar resmî tatil ilan edilmesi ile birlikte dernek iletişim organlarından mail gruba, yurt genelindeki üyelerimizden ve yurtdışı temsilciliklerimizden ateşli mesajlar gelmeye başladı. “1 Mayıs’ta Meydanlardayız! İşçiyiz, güçlüyüz, kazanacağız! Çarşı her şeye karşı! Siyasete Karşıyım 1 Mayıs’ta Eyüp Sultandayım!” vs vs. Tatilin kıymetini en iyi bilenlerden bir grup mağaracı ise aslen mağara emekçisi oldukları yargısı ile bayramlarını Küre Dağları’nda kutlamaya karar verdi. Ekip, BerilKubilay-Demir ERDOĞAN ailesi, Taylan ÇETİN, Hakan ERDEMİR, Emrah ÖZDEMİR, Emre ÖZKAN ve sonradan katılma kararı alarak faaliyete güç katan BanuTulga-Barkın ve Yamaç dörtlüsünden oluşan ŞENER ailesinden oluşmakta idi.

Türkiye’de pek çok mağara araştırmasında görev alan, speleoloji aşığı bir ismi, Claude Chabert’i kaybettik. Mağaracılık adına pek çok çalışmaya imza atan bu ismi saygıyla anıyoruz... Bir sonraki sayıda görüşmek dileğiyle...Keyifli okumalar...

Haberler • 1–3 Mayıs’ta 8 üyemiz Küre Dağları, Sümenler Köyü’ne araştırma etkinliği düzenledi. • 3 Mayıs’ta MAD Bursa Şubesi’nden Cem ERSOY, Emrah SINMAZ, Murat SOĞUCAK, Attila ÜLGEN, Melike YURTOĞLU, Efe ERSOY, Mustafa CANER ve Mehmet TEKE Orhaneli Büyükorhan Bayındır Mağarası’na Haritalama Etkinliği düzenledi.

Fotoğraf: Kubilay Erdoğan

Duyuru

Küre Dağları lokasyon olarak Ankara’ya en yakın mağara bölgelerimizden bir tanesi. Uzun yıllardır Ulus Bartın bölgesine yoğunlaşan faaliyetlerimiz, yerel halktan Milli Park Şerifi Kör Ali (SUBAŞI) ve Rehber Mürsel desteği ile her defasında ayrı bir renk kazanıyor. Çamur banyoları, ayı patikalarında stresli yürüyüş ile mağara bulma çabaları, kaybolmalar, Kanlıca mantarı gibi yöresel değerler her faaliyet dönüşü enerji seviyemizi üst seviyelere taşıyor. Kör Ali’nin evi ile kendi evim arası kapıdan kapıya tamı tamına 300 km. Bu mesafe de yaklaşık 4 saatlik bir yolculuğa tekabül ediyor. Tabi bir Küçük Emrah klasiği yaşamaz ve kaybolmaz iseniz. Bizim ekip (K. Emrah, K. Hakan, Emre) klasiğe ihanet etmemek adına akşam saat 20.00 sularında başladıkları yolculuğuna ertesi sabah saat 08.30 sularında son verebildi. Ama Küre Milli Parkı’nı da boydan boya tavaf etme şansına sahip oldu.

• MAD Bursa Şubesi adresi değişmiştir: Yeni Adres: Atatürk Caddesi Agâh Han No:61/2 Osmangazi/Bursa

Cuma sabahı ilk iş, bir önceki haftadan yeri saptanmış ancak araştırılması tamamlanamamış mağaraya doğru yola

• 4 Mayıs saat 17.30’da Claude Chabert uzunca zamandır çektiği acılardan kurtulmuş. Başımız sağolsun, nur içinde yatsın. • 15–17 Mayıs’ta 8 üyemiz Küre Dağları, Sümenler Köyü’ne Araştırma Etkinliği düzenledi. • 30–31 Mayıs’ta MAD Bursa Şubesi kaya çalışmasını gerçekleştirdi. • 24 Mayıs Pazar günü MAD Bursa Şubesi harita eğitimi gerçekleştirdi.

MAĞARACI 23. SAYI Haziran 2009, Sayfa: 1


çıkmak oldu. Sırt çantalarımızı, mağara malzemelerini sırtlandık ve Küre Ormanları içinde mis kokular arasında huzurlu ve neşeli bir yürüyüşe başladık. Yaklaşık 2,5 saat süren yürüyüş sonrası, bir doğal emniyet ve bir iki bolt sonrası Kubilay ve Taylan mağaranın dibine indiler. Ne yazık ki mağara ~-20 m’de son buldu. İçeride harita çalışması yapılırken dışarıda sağanak yağış başladı, sağanaktan Sümenler Köyü Muhtarı Ali Dağcı ile birlikte kovuğa sığınarak korunduk. Oldukça hoş olan sohbetler sonrası, ekip dışarı çıktı ve kıyafetlerini değişmeden dönüş yoluna geçtik. Kampa döndüğümüzde sıcak çay hazır, etler salatalar her şey organize edilmiş. Bize sadece ateşi yakıp başına tünemek kalıyor. Gece, ateş başında ayı hikâyeleri, bol kahkaha ve muhabbetle sonlanıyor. Cumartesi sabahı kuvvetli kahvaltımızı müteakiben tekrar çantalarımızı yüklendik ve yürüyüşe başladık. Önce Ilgarini’ne uğradık ve bir süre fotoğraf çektik, sonrasında Mürsel’in orman içinde gezerken kazara bulduğu mağaraya iniş yaptık. Önden yine Kubilay gitti ve arkasında da Taylan vardı. Ben Mürsel’le dışarıda beklerken içeriden gelen “Mağaraya gün ışığı geliyorrrr” sesleri ile mağaranın muhtemel çıkış tarafından ormanın içine girdik. Mağaranın yukarıdan girip yaklaşık 15 m’lik bir iniş yaptıktan sonra çıkış yaptığı ağza ulaştık. Ağzın tam ortasında sanki mağara tavanını tutmak üzere yerleştirilmiş bir Hopdediks kayası, her yer devasa boyutlara ulaşmış eğrelti otları ve şimşir ağaçları… Mürsel’le girdiğimiz çıkış ağzından kısa bir ilerleyiş sonrası Kubilay ve Taylan’la buluştuk. Ölçümleri tamamlayarak kampa döndük.

yarım gün içerisinde 10 defa değiştiriliyordu, soba başında bir yandan ıslak elbiseleri kurutulurken bir yandan o, üzerindeki kuruları ıslatmakla meşguldü. Benim kişisel olarak saydığım, Kör Ali’nin taraçada oturup klasik Büyük İskender dönemi, Ilgarlar dönemi gibi tarihî değerler taşıyan sohbetimizi yaparken, Yamaç tam 4 kez kapıdan, kapı önündeki çamurlu suya düşüverdi. Pazar günü sabah önce kahvaltımızı yaptık, daha sonra da çadırlarımızı topladık. Dönüş yolunda Safranbolu’da mola verip öğle yemeği yedik. Mağaracı bayramını en iyi şekilde kutlamış olmanın verdiği iç huzur ile Ankara’ya salimen vardık.

03.05.2009 Bayındır Mağarası Haritalama Etkinliği Mustafa CANER

Fotoğraf:Cem ERSOY

Ilgarini Mağarası (Fotoğraf: Kubilay Erdoğan)

Kampta durum uzaktan şu vaziyette “Yaaaammaaaaaççççç aammmmaaaannnnn!” Yamaç çamurlar içinde hayatından son derece memnundu. Yakın akrabasının düğününe gitmesi gereken Küçük Hakan, Emre ile birlikte Ankara’ya dönmüş bile. Ancak kampta “Şener Ailesi Mağara Grubu” tüm şen ve enerjik havaları ile bizleri karşıladı. Çay sıcaktı, etler mangala atılmak üzere hazırdı. Barkın artık koca adam olmuş söz dinliyor, oyunlarını kendi başına oynuyor; ancak Yamaç “Yamaaaaaaaaaçççç hayyyııııııırrrrr” çığlıklarımız arasında bulduğu her su (çamur aslında) birikintisine kendini atıveriyordu. Ayağında mağaracı çizmeleri ile sulara basarken çok eğleniyor tamam; ancak en ufak tökezlemede çamura boydan cup diye batıveriyordu. Nihayetinde üzeri

Daha önceden girdiğimiz ve bitirdiğimiz, Büyükorhan'daki Bayındır Mağarası'nı haritalamak amacıyla bir faaliyet daha yapmaya karar vermiştik. Sabah 08.40'ta buluşma yerimiz Carrefour otoparkından yola çıkacaktık. Acele etmeme rağmen buluşma yerine biraz geciktim. O sebeple otoparkta toplanan ekip beni yol üzerinden almaya karar verdi. Ekibimiz Cem ERSOY, Emrah SINMAZ, Murat SOĞUCAK, Attila ÜLGEN, Melike YURTOĞLU, Efe ERSOY, Mustafa CANER ve Mehmet TEKE'den oluşuyordu. İki araçla yolculuğumuzu gerçekleştirdik. Hava gayet açık ve güneşliydi. Yol çalışmaları yüzünden bazı noktalarda önemsiz aksamalar oluyordu. Saat 10.10'da Büyükorhan'a ulaştık. Geçen sefer çay içtiğimiz kahvehanede yine mola verdik ve önceden tanıdığımız hatta mağaraya rehberliği sayesinde ulaştığımız Kamil Acaroğlu ile buluştuk. Bu sefer de jandarmanın gelip gelmeyeceğini sorduk (bir önceki faaliyette bize eşlik etmişlerdi). Bu sefer gelmesine gerek olmadığı söylendi. Biz de bir haftasonu onları gereksiz yere yormayacağımız için sevindik. Sonra kahvehaneden ayrıldık. Faaliyet sırasında ihtiyaç duyabileceğimiz gıdaları temin etmek için köy marketine yöneldik. Aperatif yiyecekleri ve içecekleri temin ettikten sonra yola devam ettik. 10.30 gibi mağara ağzına vardık. Mağara, ismini aldığı Bayındır Köyü'nün yakınında bulunuyor. Mağaraya ulaşmak için arabayla yaptığımız MAĞARACI 23. SAYI Haziran 2009, Sayfa: 2


yolculuktan sonra kısa bir mesafeyi yürümek gerekiyor. Bu mesafe de maki bitki örtüsüyle kaplı bir kırsal alandan müteşekkil. Hava sıcak olduğu için biraz terlemiştik. Bu yüzden hemen mağaraya girip serinlemek için sabırsızlanıyorduk. Mağara bizim için bir sığınak gibiydi. Mağara ağzında karpit lambalarını ve mağara giysilerini hazırladık. Mağara yatay olduğu için SRT takımlarına gerek yoktu. Bu yüzden o malzemeleri yanımıza almamıştık. Yalnızca tek bir yüksek noktaya çıkamamıştık daha önceki faaliyette. Oraya tırmanması için de, daha çok dağcı kökenli olan Murat vardı ekibimizde. Mağaraya daha önce girdiğimden ve mağarayı tanıdığımdan, tulumlarımı giymeye gerek görmedim. Biraz tarif etmek gerekirse: Son derece kolay ve oluşum açısından zengin bir mağaradır. Mağaranın tavanı yüksek, galerileri geniş, tabanı kuru, yarasaları çokça ve guanoları tepecikler oluşturacak kadar fazladır. Böyle rahat bir mağara olduğu için, her birimiz haritalamayı aksatmadan, kendi serbestimiz içinde eylemlerde bulunuyorduk. Attila, Mehmet ve Cem bol bol fotoğraf çektiler. Ben ve Efe zaman zaman oluşumları inceliyor, zaman zaman da fotoğraflar için modellik yapıyorduk. Murat ve Melike bir yerden sonra geri döndüler. Bu sebeple bakılmayan yüksek yere benim çıkıp bakmam gerekti. Emrah'ın desteğiyle yükselip, yoğun çabalar sarfederek zemine tutunmayı başarıp (çünkü zemin kaygandı) yukarıya baktığımda buranın birkaç metre gittiğini ama sonra yalnızca su geçmesine müsait bir delikle devam ettiğini gördüm. Aşağıya indim. Artık mağaranın bakılmayan bir kolu ya da galerisi kalmamıştı. Yalnızca haritalama ve ölçme işi kalıyordu geriye. Haritalama çalışması Emrah’ın yönetiminde devam ederken ben ve Efe oluşumları incelemeye devam ettik. Ekibin kalan kısmı da bazen haritalamaya yardım ettiler, bazen fotoğraf çekip mağaranın tadını çıkardılar. Bir müddet sonra mağara bitti ve haritalama çalışması da tamamlandı. Pamukkale Üniversitesi tarafından derneğimizden istenilen guano örneklerini de tüplere koyup, faaliyeti tamamladık. Mağaranın ekosistemi gerçekten çeşitlilik arzediyordu. Faaliyeti bitirip yavaş yavaş dışarıya çıkmaya yöneldik. Dışarıda sıcak ve nemli bir hava bizi bekliyordu. Her faaliyet sonrasında yaptığımız gibi karpit lambalarını boşalttık ve temizledik. Arabalara doğru yürüdük. Büyükorhan merkezine gittikten sonra geçen faaliyette yediğimiz köftelerin tadı damağımızda kaldığı için aynı köfteciye oturduk. Karnımızı doyurup Bursa'ya dönmek üzere yola koyulduk.

İlk Etkinlik, İlk Heyecan 15–17 Mayıs Küre Dağları Gülay ÇABUK İlk kez bir etkinliğe katılıp bunu da yazıya dökmek ne kadar zor bir şey olsa da başladım artık. Meltem ve ben bu etkinliğe başlarken biraz tedirgin ve heyecanlıydık. Çünkü mağaracı arkadaşlarla hem dernek çatısı dışında (üstelik daha samimi bir ortamda ) birlikte olacak, hem de ilk kez bir etkinliğin içinde yer alacaktık. Yola çıkar çıkmaz tedirginlik yerini keyifli bir sohbete bıraktı. Cuma akşamı ben, Meltem SADAK, Emrah ÖZEL, Beril

ve Kubilay ERDOĞAN birlikte Küre Dağları’na doğru, güzel ama yorucu bir seyahat geçirdikten sonra gece saat 02.00 dolaylarında Kör Ali’nin kamp yerine ulaştık. Gecenin karanlığında çadırlarımızı kurup hemen yattık, çünkü sabah bizi uzun sürecek bir yürüyüş bekliyordu. Ben hiç böyle güzel bir sabaha uyanmadım. Gece fark edemediğimiz bir güzelliğe uyanmıştık. Pırıl pırıl bir hava ve doğasıyla Küre Dağları çarptı bizi… Meltem ile aynı çadırda kaldığımızdan bu duygunun keyfine beraber vardık. Diğer arkadaşlar bu manzaraya yabancı olmadıklarından sanırım bizim kadar heyecanlanmamışlardır. Dağlara karşı yapılan kahvaltı sonrası malzemelerimizi hazırladık. Daha doğrusu biz ne götüreceğimiz bilmediğimiz için Kubilay ve Beril’in yardımıyla hazırlandık. Belli bir noktaya kadar araçla gittik. Sonra yemyeşil doğanın içinde yürümeye başladık Kubilay’ın rehberliğinde. Elinde bir cihaz, yolumuzu bulmamıza yardım ediyordu. Kaç istasyon olduğunu gösteriyormuş. Biz her şeye yabancı olduğumuz gibi buna da yabancıydık. Kubilay pek kabul etmese de bir iki kere kaybolduk. Epey dik bir yamaçtan ve çalılıktan oluşan, adına patika yol denilen ama benim pek patikaya benzetemediğim yerlerden geçerek geldik bostana. Hani şu Kör Ali’nin “Bostan gibi dediysem bostan gibi değil…” dediği yere. ☺ Burada biraz mola verdikten sonra yeniden düştük yollara… En çok da dinlenmeye Emrah’ın ihtiyacı var gibi geldi bana. Üstündeki malzemeden dolayı epey bir ter attı ve yoruldu. Uzun boylu, yapılı ve erkek olmanın dezavantajı bu olsa gerek. Ben onun taşıdığı yükle adım bile atamazdım. Kısa boylu olmanın avantajı da bu…

Fotoğraf: Kubilay Erdoğan

Mağaraya ulaşmamız öğleden sonra saat 14.00’ü buldu. Yemek molası verdikten sonra Kubilay ve Emrah mağaraya giriş yapmak üzere hazırlandılar. Biz de o hazırlıkların nasıl yapıldığını, malzeme adlarını ve döşeme işini meraklı gözlerle izledik. Mağaranın çok güzel bir ağzı olmasına rağmen 20 metre çıkması arkadaşları hüsrana uğrattı. Bu arada mağaracıların uzun çıkan mağaraları daha çok sevdiklerini öğrendik. Beril fotoğraf çekimi yaparken biz de manzaranın keyfini çıkardık. Kısa süren mağara keşfinden sonra düştük yollara… Dönüş yolunda iki kez düştüm. Kubilay yorgunluktan dese de bana göre bastığım yeri görememekten… Çalılıklar bastığınız yeri görmenizi engelliyor çünkü. Birkaç morlukla döndüm anlayacağınız ilk etkinlikten. Kaybolmadan dönüş yolumuzu tamamladık. Ama yollar zorlu olduğundan gidiş MAĞARACI 23. SAYI Haziran 2009, Sayfa: 3


dönüş uzun sürdü (8 saat). Döndüğümüzde Kör Ali ile birlikte birkaç köylü bizi merak etmiş, aracın yanında beklemekteydi. Yerel kıyafetleri içinde o kadar güzeldiler ki… Çaya davet ettiler ama yorgunluktan ve kamp yerine bir an önce gitmek istediğimizden reddetmek zorunda kaldık.

Fotoğraf: Kubilay Erdoğan

Kuzinenin başında yenilen güzel ve keyifli bir akşam yemeğinden sonra çadırlarımıza çekildik. Ertesi sabah yani pazar günü de Ilgarini’ni görmeyi düşünüyorduk. Arkadaşlar daha önce gitmişler, bizim de görmemizi arzu ediyorlardı ama sabah yağmurlu bir havaya uyanınca gerçekleşemedi bu istek. Pazar gününü boş geçirdiğimizi sanmayın. Kahvaltıdan sonra hava açılınca biz de etrafı keşfederek dönmeye karar verdik. Yakınlardaki nehre giderek bir yandan salep çıkarırken diğer yandan da kil ile maske yapma işine giriştik. Her şey güzelleşmek uğruna… Buraya kadar Kör Ali’de bize eşlik etti. Yoksa salep ve nasıl çıkartıldığını kimden öğrenebilirdik, kilin yerini kim gösterebilirdi bize. Vedalaştıktan sonra çıktık yola, ta acıkana kadar durmadan Pınarbaşı’na geldik. Güzel bir yemek sonrası Küre Dağları’nı arkamızda bırakarak Ankara’ya doğru düştük yollara… Akşam Ankara’ya geldiğimizde keyifli ama yorgun bir etkinliği paylaşmanın huzuru ile ayrıldık. Yeni mağaralar bulmak umuduyla…

Claude CHABERT Havva YILDIRIM ÇOLTU Türkiye mağaracılarının da yakından tanıdığı speleoloji aşığı bir isimdi. Türkiye'de pek çok mağara araştırmasında görev almıştı. Chabert derneğimizin kurucusu Temuçin AYGEN tarafından pek çok kez Türkiye'ye davet edilmiştir. Claude CHABERT bir yazısında “Türkiye'de 1965–1971 yılları arasındaki mağara araştırmalarını Temuçin Aygen'in keşifleri sayesinde gerçekleştirdiklerini ve Aygen'e karşı kendilerini çok borçlu hissettiklerini” belirtir. 1965 yılından itibaren Paris Speleoloji Kulübü'nden araştırmacılarla birlikte Toroslar'da birçok mağara keşfedilip araştırılmaya başlanır. Dumanlı, Altınbeşik bu mağaralardandır. Chabert 1977 yılında Temuçin AYGEN'in davetiyle tekrar Türkiye'ye gelmiş ve Zonguldak Mağaraları'na, araştırma amaçlı pek çok gezi düzenlemiş; sonrasında incelemesini tamamladığı pek çok Karadeniz Mağarası ile ilgili rapor

hazırlamıştır. Boğaziçi Üniversitesi Mağara Araştırma Kulübü üyelerinden Oral ÜLKÜMEN, Chabert ile tanışmalarını şöyle anlatır: “Toparlanıp terk ediyoruz Çimiyayla´yı. Manavgat'ta Oymapınar baraj inşaatı sürüyor, Fransız mağaracılar bölgede sondaj çalışmaları sırasında bulunmuş bir mağarada araştırma yapıyorlarmış. Onları ziyaret ediyoruz, Claude Chabert ile tanışıyoruz. 60’lı yılların sonlarından beri Türkiye'de mağaraları araştırıyor, bizden çok daha fazla bilgisi ve tabii ki tekniği var. Ondan öğrenecek çok şeyimiz olduğunu hissetmememiz mümkün değil. Birlikte Tilkiler Mağarası'na giriyoruz, bunlar başka biz başka mağaracıyız. Bir gürültüdür gidiyor içeride, herkes şangır şungur ötüyor, üzerleri bir sürü metal, teknik malzeme dolu, turuncu turuncu adamlar. Biz bu sese ve görüntüye pek aşina değiliz. “Elbet bir gün” diyoruz içimizden, diyoruz da, ama nasıl olacak?” (1978) Türkiye'de Speleoloji kaynakçası ile ilgili ilk eser de Chabert'in 1968 yılında “Grottes et Gouffres” in 42. sayısında yayınlanan çalışmadır ve burada 60 eser tanıtılmıştır. (bknz: Mağaracı, sayı 21, Nisan 2009) Chabert'in de başkanlığını yapmış olduğu Paris Speleoloji Kulübü'nden edindiğimiz bilgiye göre, bu speleoloji aşığı insan 4 Mayıs 2009 Pazartesi günü saat 17.30’a doğru aramızdan ayrıldı. Chabert'in aynı zamanda bir felsefe profesörü olduğunu ve yolculuklar yaparak pek çok dil öğrendiği bilgisini edindik. Chabert özellikle mağarabilim için pek çok ülkede seyahat etmiş: Türkiye, Afganistan, Hindistan, Lübnan, Endonezya, Borneo, Meksika, Brezilya bu ülkelerden. Chabert 1961’den beri Paris Mağara Kulübü üyelerindendi. 1975–1980 arası başkanı olarak “Grottes & Gouffres” dergisi yayını rekorunu elinde bulundurmaktaydı. Yonne ve Nièvre üzerine de yayın yapmıştı. Paul COURBON ile ortak kaleme aldıkları “Atlas des Grandes Cavités Mondiales”, olduğu gibi İngilizce’ye de çevrilmiş, Fransızlar'a ait mağarabilimsel yayınların ender eserlerinden biri olmuştu. Son eseri “Atlas du Janelão” için, “Brezilya karstı için son tutkusuna üstün bir tanıklık oluşturan biraz çılgın bir sanat kitabıydı,” yorumu yapılmıştı. Bülent ERDEM'e çeviri desteğinden dolayı teşekkürler.

Mağara Araştırma Derneği 1964 Adres: GMK Bulvarı Kubilay Sok. Kubilay Apt. 17/1 Anıttepe Ankara PK 670 Yenişehir Ankara Tlf: +90 312 229 64 09 http://www.mad.org.tr / mad@mad.org.tr Bursa Şubesi (2006) Adres: Atatürk Caddesi Agah Han No:61/2 Osmangazi Bursa Tlf: +90 224 222 00 65 http://www.madbursa.org / info@madbursa.org Hazırlayanlar: A. Bahar HASER, Birhan ALTAY, Gülay ÇABUK, Havva YILDIRIM ÇOLTU, Mustafa Z. RUHİ Yayın Koordinatörü: Emre Baturay ALTINOK İletişim: magaracilar@gmail.com Başkan: Emrah ÖZTEKİN MAD Türkiye Mağaracılar Birliği (http://www.tumab.org) ve Uluslararası Speleoloji Birliği (http://www.uis-speleo.org) üyesidir.

MAĞARACI 23. SAYI Haziran 2009, Sayfa: 4


MAĞARACI

24. Sayı

Mağara Araştırma Derneği Aylık Haber Bülteni Ankara Monthly Newsletter of Cave Research Society, Ankara

Temmuz 2009

Bu Ay Mağaracı’da…

Geçmişten Esintiler…

Merhaba.. Temmuz sayımız ile yeniden bir aradayız. Haziran ayı güzel etkinlikler ve de paylaşımlar ile geldi, geçti. Büyük yaz etkinliğine çok az zamanımız kaldı. Bu sene Temmuz ayı sonundan Ağustos ayı başına uzanan on günlük etkinlik süresince yeni heyecanlara yol alacağız. Uzun zamandan bu yana ilk kez yaz döneminde Altıntaş Yaylası hayatımızda olmayacak. Üzülsek mi, sevinsek mi, bilemiyoruz ☺ Haziran ayında 2009 yazında düzenleyeceğimiz büyük etkinlik için elimizde biriken istihbaratları, yeni bir Altıntaş umudu ile gezip değerlendiriyoruz. Bu ay derneğimize en derin mağaraları bağışlayan toprakları, Adana ve civarını araştırıyoruz. Bakalım, belki de Adana bizim için yıllar sonra yeni bir heyecanın adı olacaktır. Bekleyip göreceğiz. Birhan ALTAY ve Gülay ÇABUK’un kaleminden Tekir Yaylası’nın izini sürelim.

Mağaracı Baba’dan…

Yeni arayışlar peşinde araya bir de uluslararası organizasyon sıkıştırmak ancak bize yakışırdı. Bu ay kalabalık bir katılımla Antalya’da yapılan Balkan Mağaracılar Birliği (BSU) toplantısında yerimizi aldık, bol bol eğlendik. BSU kampı ile ilgili değerlendirmesini Havva YILDIRIM ÇOLTU bizimle paylaştı. Geçmişten Esintiler köşemizde Cem ERSOY, oğlu Efe ERSOY’un büyüyüp de aramıza nasıl katıldığını bizlerle paylaştı. Cem ve Efe’yi çok seviyoruz. Onlar derneğin olmazsa olmazları, Bursa Şubemiz’in biricik dinamoları… Hepimiz biliyoruz ki MAD, onu var eden öyküleri kadar sıcak ortamı ve dostlukları ile güzel. Bu vesile ile bu bültenimizi okuyan sizleri de aramızda görmekten sevinç duyacağımızı belirtmek isteriz. Sensiz bir kişi eksiğiz ☺ Ağustos sayısında görüşmek üzere…

Haberler • 11–13 Haziran tarihinde üyelerimizden Kubilay ERDOĞAN, Beril ERDOĞAN, Demir ERDOĞAN, Hüseyin Polat DALKIRAN ve Kasım ALTAY’ın katılımı ile Adana, Kozan, Horzum Yaylası’na araştırma etkinliği düzenlendi. • 19–21 Haziran’da üyelerimizden Birhan ALTAY, Emre Baturay ALTINOK, Beril ERDOĞAN, Kubilay ERDOĞAN, Gülay ÇABUK ve Meltem SADAK’ın katılımı ile Adana, Kozan, Tekir Yaylası’na araştırma etkinliği düzenlendi. • 24–28 Haziran’da derneğimizden 21 üye ile çeşitli dernek ve kulüplerden geniş bir katılımın sağlandığı 3. Balkan Mağaracılar Birliği Kampı Antalya Olympos’ta başarı ile gerçekleştirildi.

Cem ERSOY Bundan üç sene önce Efe’ye “Benimle kampa geliyorsun.’’ dediğimde pek de istekli davranmamıştı. Çünkü orada bilgisayar yoktu, oyun yoktu, şimdiki çocukların sevdiği birçok şey yoktu. Ama o havayı soluyunca, yıldızların altında ateş başında uçuk Agartalılar hikayeleri dinleyince, Uzun Emrah Efendi’nin bitmez tükenmez Deli Dumrul masallarından bir nebze kulağına kaçınca, bir daha gitmek isteyeceğini düşünmüştüm. Oysa 2007 Altıntaş etkinliğinden dönerken Efe bana dedi ki: “Baba bir daha %99,9 buraya gelmem.” Bir şey demedim o zaman. 2008’de ise daha yaz başında “Ne zaman gidiyoruz faaliyete?’’ diye sormaya başlamıştı. Efe bu sene de etkinliklere gelecek. Benim baba olarak veremediğim birçok dersi, görgüyü sizden alacak. Uğur LELOĞLU’ndan tarih ve merak neymiş onu öğrenecek. Kubilay ERDOĞAN’dan dirayeti, azmi öğrenecek. Vedat GÜN’den teknoloji ve ortama uyumu öğrenecek. Ülkü TEKE’den bir gruba dâhil olmanın, iş bölümünün zevkini nasıl aldığını öğrenecek. Faysal İLHAN’dan felsefe ve onun birikimlerinden kırıntılar alacak. Birhan ALTAY’dan Karadenizliler ne delikanlıdır, nasıl içinden gelerek oynar, onu öğrenecek. Hepinizden bir şeyler alacak. Ben de alacağım. Sizi seviyorum, yıllık faaliyetlerimizi seviyorum. Derin mağara olsun, olmasın.

Genel Toplantı Her Çarşamba Saat 19.00–21.00 Dernek Evindedir. MAĞARACI 24. SAYI Temmuz 2009, Sayfa: 1


Adana – Horzum Etkinliği Hüseyin Polat DALKIRAN 11 Haziran Cuma günü etkinlik için, ben iş yerinden yarım günlük izin alarak, Beril ERDOĞAN karneleri dağıtıp müdüre yakalanmadan kaçarak, Kasım ALTAY “Ben zaten öğrenci adamım,’’ diyerek, Demir ‘’Dünya umurumda değil, yeter ki gezeyim’’ diyerek ve Kubilay da kendi kendine izin vererek buluşma noktamız olan Konya yolu üzerindeki Trafik Hastanesi önünde toplaştık. Saat 16.00 civarında teker döndü ve macera başladı. Konya – Aksaray üzerinden Adana’ya doğru harekete geçtik. Gülek Boğazı’nı geçtikten sonra otobandan çıkıp geldiğimiz noktada, yol kenarındaki Adana Kebapçılarından birinde durup akşam yemeğimizi yedik. Demir’in çizgi filmlerini hep beraber seyrettik. Gece birkaç kez yolu karıştırdıktan sonra 23.30 civarında Horzum’a geldik. Orada birkaç kişiye Şemsettin Bey’in yayla evini sorduk ve asfalt yoldan çıkıp toprak yoldan ilerleyerek, 4–5 km sonra Çatma’ya geldik. Kubilay’ın üstün hafızası sayesinde evi hemen bulduk. Yol yorgunluğu demeden hemen güzel yayla evinin terasına konduk. Beril divan üzerinde bir cibinlik buldu, Demir’i de alıp içine girdi ve hemen uykuya daldılar. Geri kalanlar da olabildiğince sessiz yatma hazırlıklarını yaparak ertesi günkü faaliyet için dinlenmeye geçtiler. 12 Haziran günü sabah erkenden kuş sesleri, güneşin üzerimize doğuşu ve tertemiz yayla havasıyla uyandık. Hemen kahvaltı hazırlıklarına başladık. Beril’in kahvaltısı meşhurdur zaten, yok yoktu. Kubilay’ın MSR’ını 3 erkek yarım saat çalıştıramayınca, çayı odun ateşinde ısıttığımız su ile hazırlamak zorunda kaldık. Kahvaltı bitip mağara için harekete geçtiğimizde saat 12.00’a geliyordu. Mağarayı bilen Süleyman Amca’yı aramak üzere önce evine, orada bulamayınca da Horzum’a gittik. Bir cenazeye gittiğinden onu köy merkezindeki bir kahvehanede bekledik. Bu arada Orhan isimli bir adamla konuşmaya başladık. Kendisi bize Saimbeyli’de bir mağara istihbaratı verdi. Cenazeye gidenlerin dağıldığını görünce hemen etraftakilere Süleyman Amca’yı sorduk. Kubilay’ın turuncu ve vücudu saran seksi giysisi sayesinde, bizim köyden olmadığımızı anlayan bir topluluk tarafından hemen çevrildik. Süleyman Amca’yı gösterdiler ancak meraklı bakışlar gittikçe artıyordu ve oradan kazasız çıkabilme duaları ediyorduk. Süleyman Amca topal biriydi. Görür görmez bize mağarayı gösteremeyeceğini zaten anlamıştık. Kendisinden bize bir rehber vermesini istediğimizde “Yevmiyesini verin, benim yeğen götürsün,” dedi. Köy kahvehanesindeki meraklı topluluk, mağarayı aradığımızı duyunca ve elimizde haritayı da görünce hemen defineci olduğumuzu düşünerek bizi çaktırmadan jandarmaya haber vermişler. Onlar da bizi aramaya çıkmışlar. Süleyman Amca’nın yeğeni önce “Geleceğim” demişse de, sonra vazgeçerek gelmedi. Biz de kendi başımızın çaresine bakarak Bab’Aziz tekniğiyle mağarayı bulacağımızı düşünüp yola çıktık. Tam jandarma karakolundan dağ yoluna döndüğümüz sırada, bir devriye ekibinin arkasına düştük. Onlar bizi görünce durdular ve kimlik sordular. Ben kimliğimi gösterip orada ne

aradığımızı özetleyince bizi bıraktılar. Biz de yolumuza devam ettik. Saat 14.00 gibi Aşağı Selviler mevkiine geldik. Orada arabayı bir çeşme kenarına park ettik. Beril ve Kasım orada kaldılar. Ben ve Kubilay belirledikleri 250 metrelik Elma Dağ’a, tırmanış rotasına doğru 16.00 civarında yola koyulduk.

Fotoğraf: Hüseyin Polat DALKIRAN

Üzerimizde en az 30’ar kg yükle 70° eğimli bir yamacı 1,5 saatte tırmandık. Yukarı vardığımızda hangi deliğimizden nefes aldığımızı bilemez durumdaydık. Kubilay daha önümüzde 2 sıra tepe var deyince nefesim kesildi. Çantalarımızı tepenin boyun kısmında bırakarak mağarayı aramak üzere tekrar yola koyulduk. Kubilay’ın, mağaranın önümüzde uzanan tepelerin sağ yamacında olduğunu hatırladığını söylemesine güvenerek, tam 2 saat tepede tarama yaptık. Havanın serin olması dışında, doğanın bize pek bir güler yüz gösterdiği yoktu. Tüm tilki deliklerini bulmamıza rağmen kocaman mağarayı bulamadık. Sonunda geri dönmeye karar verdik. Moraller çökmüştü ve çok yorgunduk. Geri iniş çok daha zordu, birkaç defa düşme tehlikesi atlattık. Çeşmeye geldiğimiz zaman Beril, Kasım ve Demir bizi karşıladı. Mutsuz haberi aldıklarında onlar da bir haber verdiler bize. Jandarma karakol komutanı bizi davet etmiş karakola. Haydaaa…

Fotoğraf: Beril Erdoğan

Horzum’a girince Karakol komutanı ile görüştük. Durumu izah ettik. Onlar da telaşlanıp biraz ortalığı karıştırmışlar. Neyse, tatlıya bağlayıp oradan çıktık. Akşam yayla evine geldiğimizde Şemsettin Bey de oradaydı. Hemen akşam yemeğini hazırladık. Tertemiz yayla havasında midelerimizi MAĞARACI 24. SAYI Temmuz 2009, Sayfa: 2


doldurup hoş sohbetler ettik. Gece 00.00 civarında uyku tulumuna girer girmez uykuya daldık. 13 Haziran Pazar günü erkenden kalktık. Sabah kahvaltı faslını kısa tutup, eşyalarımızı topladık. Mağarayı bulmaya niyetliydik. Tekrar yola koyulduk. Saat 10.00 civarında çeşmenin yanına geldik. Ben, Kasım ve Kubilay çantaları alıp yukarı çıktık. Kasım tepenin yarısında dağıldı. Kubilay’ın performansı inanılmazdı. Keçileri bile “meee”letir seviyedeydi. Neredeyse Kasım ve çantasını da alıp çıkacaktı da zor durdurduk. Boyuna geldiğimizde bu sefer çantaları bırakmadık. Doğrudan tepenin Güney-Batı yamacını taramaya başladık. 11.30 civarında Kubilay’ın “Bulduuuuuuummmmm!” mesajıyla şenlendik. Hemen mağaranın önüne yayılıp teçhizatlarımızı hazırladık. Saat 12.20 civarında Kubilay mağaraya hat döşemek üzere giriş yaptı. Ben de ilk istasyondan içeri dalışımı gerçekleştirdim. İlk iniş 28m ve oldukça ürkütücüydü. Yaklaşık 40m uzunluğunda, 1m genişliğinde ve 90m derinliğinde dümdüz inen iki duvar arasından iniyorduk. İniş esnasında duvarlara sürekli çarpıldığından taş düşme tehlikesi yüksek bir mağaraydı. Ortalara geldiğimizde mağara aşağı doğru ikiye ayrılıyordu. Biz girişe yakın koldan ilerledik. 75m aşağı indiğimizde Kubilay, 20 metrelik bir kuyu ile mağaranın sonlandığı haberini verince üzüldük. Mağara güzel bir potansiyele sahipti. Çok oyalanmadan hemen ölçümleri alarak çıkışa geçtik. Birkaç taş düşürme olayından kazasız belasız kurtulduktan sonra, gün yüzünü tekrar görmekten çok büyük mutluluk duyduk. Belki de buydu bizi mağaracılığa bağlayan şey. Çıkışımızı 14.30’da yaptık. Kısa bir kritik yaptıktan sonra geri dönüşe geçtik. Kamp yerine gelip kalan eşyalarımızı topladık. Komşu evlerden birinde kiraz satıldığını öğrendik. Hemen gidip 14 kg. kadar aldık. Evdeki güzel kıza hayran kalarak, “Allah sahibine bağışlasın,” deyip oradan ayrıldık. Saat 18.00’da dönüşe geçtik. Gelirken yemek yediğimiz yerde Adana kebaplarımızı, taze cin biberlerimizi ve soğanlarımızı yiyip karnımızı doyurduktan sonra, Demir’in “Tren İstasyonu” isimli belgeselini izleyerek yolculuğumuzu neşelendirdik. Gece saat 02.00 civarında herkes evinde, sıcak yatağında, hafta sonu yaşadıklarının tadı damağında, bir sonraki faaliyeti düşünerek ve mağaralı rüyalar göreceğini umarak, gözlerini yeni güne açmak üzere kapamıştı.

itibaren yeni yolla Pozantı - Otoyol ile Adana - Otoyol ile Kozan ayrımı - Kozan yolu ile Kozan ve sonrasında daha doğuda yer alan Tekir Yaylası şeklinde idi. Bütün gece süren yolculuğumuzu yayla yoluyla Cumartesi sabahı erkenden tamamlayabildik. Etkinliğe Birhan ALTAY, Kubilay ERDOĞAN, Beril ERDOĞAN, Emre Baturay ALTINOK, Gülay ÇABUK, Meltem SADAK ve minik Demir ERDOĞAN ile minik Alize ALTAY katıldılar. 1. Gün: Yaylaya kadar araba gidiyor ve hatta Cininlik Mağarası’nın girişine 5 m yakından yol geçiyor.

Fotoğraf: Kubilay Erdoğan

Tekir Yaylası 1800 m rakımda, Kozan’ın kuzeydoğusu ile Feke ve Aladağlar’ın güneydoğusunda yer alıyor. Yaylaya ardıç, mazı, köknar, katran ve ladin ağaçları ile kaplı bir ormanın içinden ve Orhun Anıtları’nı andıran heykel gibi dikili kireçtaşı adacıkları arasından kıvrıla kıvrıla ilerleyerek ulaşılıyor. Gülay’ın akrabaları olan yayla sakinlerinin bahçe düzlüğündeki tarihi ceviz ağacının yakınına hemen kampı kurduk ve kısa bir uyku sonrasında ilk önce yol üzerindeki Cininlik Mağarası için hazırlıkları tamamlayıp yola koyulduk. Mağara, yolun kıyısında ardıçlar arasından tamamen dik olarak başlayan bir subatan. Baturay ve Birhan ilk döşemeleri tamamlayıp 6 istasyon sonunda dibe ve de mağaranın bitimine ulaştı.

Bir faaliyetin de bu şekilde anlatılmış ve tarihe kazınmış oldu. Katkılarından dolayı herkese teşekkür ederiz.

Adana – Kozan – Tekir Yaylası Etkinliği 19 – 21 Haziran 2009 Birhan ALTAY Gülay ÇABUK’tan (aday üyemiz) alınan duyumların değerlendirilmesi ve bölgedeki Cininlik, Cıngırdaklı ve Düden Mağaraları’nın araştırılması amacı ile etkinliği düzenledik. Kubilay ERDOĞAN’ın Renault Kangoo ve bizim Peugeot Partner ile 19 Haziran Cuma akşamı Gölbaşı’ndaki Shell akaryakıt istasyonu kebapçısından start alan yolculuğumuzda rotamız, Aksaray - Ereğli ayrımından

Fotoğraf: Kubilay Erdoğan

Mağara görkemli bir ağızla insanı ürkütürken, 36 m’lik iniş sonunda ağaç gövde parçaları, toprak ve kaya parçaları ile tıkanıyor. İlerliyor olmasına karşın, daha aşağılara ilerlenemiyor. Sonra Kubilay ve Beril fotoğraflama için iniş yaptılar, bu arada Gülay ile Meltem de bir yandan ilk MAĞARACI 24. SAYI Temmuz 2009, Sayfa: 3


mağara deneyimlerini yaşarken, bir yandan da minik ekip arkadaşlarımızla ilgilendiler. Dışarı çıktığımızda meraklı yayla sakinleri ile de bulgularımızı paylaştık. Gülay ve yayla sakinleri, adına Cininlik dedikleri bu korkutucu mağara ile ilgili efsaneleri sona erdiren bulgularla, biraz buruk bir sevinç yaşıyorlardı. Burada başka bir ilginç nokta da, yemek yemediği söylenen Alize’nin Demir’den de işaret alıp koca koca sandviçleri götürmesi idi. Dönüşte yayla sakinleri ile tanışıp görüşmemizin ardından, yaylada ilk akşam ve gecemizi sorunsuz olarak, yıldızlar altında muhabbetle geçirdik.

3. Balkan Kampı Havva YILDIRIM ÇOLTU 3.Balkan Mağaracılar Birliği Kampı, Türkiye Mağaracılar Birliği'nin organizasyonuyla 24–28 Haziran tarihleri arasında Antalya Olympos’ta, Kadir'in Ağaç Evleri'nde gerçekleştirildi Türkiye, Bulgaristan, Makedonya, Yunanistan ve Romanya'dan yaklaşık 200 mağaracının katıldığı organizasyon oldukça keyifli geçti.

Gülay ÇABUK 2.Gün: Ertesi sabah kahvaltıdan sonra Düden ve Cıngırdaklı Mağaraları’nı keşfetmek üzere Baturay, Beril, Kubilay, Meltem ve ben düştük yollara. Unuttum, bir de kuzenim Kubilay (AKÇALI) ağabey bize eşlik etti. Çünkü ben mağaralardan birinin yerini tam olarak bilmiyordum. Birhan’ı soracak olursanız, Alize ve Demir ile yaylada kalmaya karar verdi. Birinin çocuklarla ilgilenmesi gerekiyordu takdir edersiniz ki. Bu gideceğimiz mağaralar da kamp alanına çok uzak değildi. Yürüyerek en fazla 40 dakika. Araç yolundan yürüyerek ilk önce Düden Mağarası’nı ziyaret etmeye karar verdik. Dönüşte Cıngırdaklı’ya uğramak daha doğru olacaktı. Ladin, ardıç ve katran ağaçları arasında ilerlerken karşımıza beyaz bir kartal çıktı. Gökyüzünde süzülürken kuzenim Kubilay ağabey birkaç el ateş etti. Bu arada Kubilay da kamera ile hem bizim, hem kartalın çekimini yapıyordu. Düden Mağarası düz bir alanda; geniş, ama ağzını bir kaya kapatmış olarak bizi karşıladı. Gerekli hazırlıklar yapıldıktan sonra hep birlikte girmeye karar verdik, tabi Kubilay ağabey dışında. Mağaranın içinde henüz çok da ilerlememiştik ki benim kapalı ve karanlık yer fobim hortladı. Hemen çıkmak zorunda kaldım. Belki de mağaracılık sayesinde bu fobilerden kurtulurum ileride… Kalanlar mağaranın içinde çok az suya rastlamışlar ve 65m kadar bir uzunluk ölçülmüş. Anlayacağınız bu mağara da uzun değil, yine bize hüsran. Daha sonra bir ekip fotoğraf çekimi yaparken, ben ve Meltem etrafı keşfe çıktık… Cıngırdaklı Mağarası için dağın yamacındaki patikadan çıkarken Beril ve Kubilay Ağabey bizden ayrılıp yaylaya doğru gittiler. Bu mağara benim çok iyi bildiğim ve içinden yaylacıların içme suyu aldığı bir yer. Dağın yamacına kendini gizlemiş bir ağzı ve içine girmek için bir merdiveni mevcut. Baturay ve Kubilay gerekli ölçümleri yaparken bir yandan da fotoğraf çekimi yaptılar. Bu mağara diğer iki mağaradan daha da küçük, topu topu 14m çıktı. İçinin görkemini bile yansıtmadı bu uzunluk. Kamp yerindeki malzemeleri toplayarak ve yayla sakinlerine veda ederek Ankara’ya doğru yola çıktık. Kozan ilçesine geldiğimizde, baraj kenarında bulunan Dağılcak adlı mesire yerinde güzel bir yemekten sonra düştük tekrar yola. Ankara yolu üzerinde verilen kısa molalardan sonra gecenin geç saatlerinde ulaştık evlerimize. Yorgun ama mutluyduk. Doğanın mağaralarla bütünleştiği yeni yerlerde buluşmak umuduyla…

Fotoğraf: Hakan ERDEMİR

Tabaklar, Kocain ve diğer birkaç mağaraya geziler düzenlendi. Olympos'ta kalanlar denizin tadını çıkardı; dalış, kanyoning, kaya tırmanışı ve benzeri pek çok aktivite için fırsat buldu. İlk gece açılış partisi yapıldı ve ülke temsilcileri minik teşekkür konuşmaları yaptılar. Akşamları Öküz Bar'da bazı katılımcılar organizasyon boyunca sunumlar yaptılar. Oldukça keyifli dakikalar geçirdiğimiz bir etkinlik yaşadık. MAD'dan da bir hayli kalabalık bir katılım gerçekleşti: Samuklar, Çoltular, Aytekinler, Leloğlular, Altaylar, Erdoğanlar, Erdemirler, Şenerler, Emrah ÖZTEKİN, E. Baturay ALTINOK, Gülay ÇABUK, Meltem SADAK, Orkuthan KARADENİZ ve Ömer ÇETİNKAYA idi katılımcılar. Antalya'da bir araya gelen Türkiye mağaracıları fırsattan istifade Türkiye Mağaracılık Federasyonu tüzük toplantısını da gerçekleştirdiler. Kurucu dernek üyeleri ve üniversite kulüplerinin temsilcilerinin de hazır bulunduğu toplantıda uzun saatler süren uğraş sonucu tüzüğe son şekli verildi. 4.Balkan Mağaracılar Kampı 27 Temmuz–1 Ağustos 2010 tarihleri arasında Romanya'da gerçekleşecek. Başta Meltem PANCARCI ve Aslı DÖNMEZ olmak üzere organizasyonda emeği geçen tüm mağaracı dostlara çok teşekkürler... Mağara Araştırma Derneği 1964 Adres: GMK Bulvarı, Kubilay Sok. Kubilay Apt. 17/1 Anıttepe Ankara PK 670 Yenişehir Ankara Tlf: +90 312 229 64 09 http://www.mad.org.tr / mad@mad.org.tr Bursa Şubesi (2006) Adres: Atatürk Caddesi Agah Han No:61/2 Osmangazi Bursa Tlf: +90 224 222 00 65 http://www.madbursa.org / info@madbursa.org Hazırlayanlar: A. Bahar HASER, Birhan ALTAY, Gülay ÇABUK, Havva YILDIRIM ÇOLTU, Mustafa Z. RUHİ Yayın Koordinatörü: Emre Baturay ALTINOK İletişim: magaracilar@gmail.com Başkan: Emrah ÖZTEKİN MAD Türkiye Mağaracılar Birliği (http://www.tumab.org) ve Uluslararası Speleoloji Birliği (http://www.uis-speleo.org) üyesidir. MAĞARACI 24. SAYI Temmuz 2009, Sayfa: 4


MAĞARACI

25. Sayı

Mağara Araştırma Derneği Aylık Haber Bülteni, Ankara Monthly Newsletter of Cave Research Society, Ankara

Bu Ay Mağaracı’da…

Ağustos 2009

Geçmişten Esintiler…

Temmuz ayında gerçekleştirilen etkinliklerimiz ve mağaracılık çevresinden haberleri sizlerle paylaşıyoruz. Havaların iyileşmesi ve yağışların azalması ile birlikte mağara gezi etkinliklerimiz de artmaya başladı. İlerleyen sayfalarda: Geçmişten bir esinti olarak, Ferhat AYTEKİN’in anlatımıyla Güvercinlik Mağarası’ndaki kış kampında yaşananları; Bursa Şubemizin Balıkesir Asfalt Tesisleri Mağarası haritalanma çalışmasını Attila ÜLGEN’in kaleminden; Kayseri Felahiye Büyük Toraman Beledesi’ne davet üzerine yapılan gezi, bu gezi öncesi hazırlıkları, Büyük Toraman Dipsizi araştırmasını ve yöre halkının yılardır süregelen efsaneler ile artan ilgisi ve bunu çektiğimiz görüntülerden You Tube’a bir belgeselini koymalarına kadar yaşananları Birhan ALTAY ve Emrah ÖZTEKİN’in anlatımı ile bulacaksınız. Eylül sayımızda, Geyik Dağı Yaylacık Düdeni’nde gerçekleştirilecek büyük etkinliğimiz sonrasında görüşmek dileği ile. Mağaralı günler.

Haberler • 17–19 Temmuzda üyelerimizden Kubilay ERDOĞAN, Birhan ALTAY, Cumhur ŞAHİN, Hakan ERDEMİR ve Emrah ÖZTEKİN’den oluşan vicdansız ekibi: 70 yaşında yüksek tansiyon hastası nineleri ve 82 yaşındaki amcaları, 700m rakım, 4–5 saatlik yürüyüş mesafesi yukarıya meraktan çıkartan (bir de dalga konusu yapan, “Dizlerim ağrıyor, namaz kılamıyorum,” diyor, bak dipsize koşarak geldi vs ); Büyük Toraman Beldesi’nin Avrupalı vatandaşlarının, 1960’larda Paris'teki bir kuyumcuda, ayaklarında sandalet ve beyaz çorap ile “Gadasını aldııııım, bu saat bana yakışır ellaaaaam,” diye sohbet ederken, bu yörenin eski yerlilerinden Ermeni kuyumcunun dikkatini çekip “Dipsizin dibi bulundu mu?” sorusunu yönelttiren; vatan hasretinden ağlatan ama saat için indirim yapmayan; yöre halkının kuşaktan kuşağa “İt uyutmaz, altın köprü, Elci Köyü’nün yeraltı şehrinin havalandırma deliği” masallarına malzeme olan Dipsiz Düdeni’ni bir hızla bitirdiler. Mağaradan bitti haberi geldiğinde, heyecanla araştırma sonucunu mağara ağzında bekleyen halk, resmen yere çöktü, sigaralar yakıldı. Mağaracılardan çok onlar üzüldü. • 18 Temmuz’da MAD Bursa Şubesi üyelerinden Cem ERSOY, Emrah SINMAZ, Mehmet TEKE ve Attila ÜLGEN Balıkesir Asfalt Tesisisleri yakınındaki Sıcak Mağara’ya haritalama etkinliği düzenlediler.

Ferhat AYTEKİN Fotoğraf Güneysınır Güvercinlik Mağarası’na düzenlenen kış etkinliğinden bir an. BÜMAK’dan da bir grup arkadaş kar demedi kış demedi geldi. Dışarıda sular gündüz bile buz tutmuştu. Uyanık bir grup mağarada kalmaya karar verdi. Uyku tulumları, mat, kamp malzemeleri ve yiyeceklerle 130 metre derinliğindeki mağaraya indik. Mağara ortamı umduğumuzdan daha iyiydi. Hava ılık ve kuruydu. Mevsimden dolayı sarkıtlardan damlayan suyu kullanabildik. Mağaranın büyük salonunda gezdik, bolca muhabbet ettik ve iyi bir uyku çektik. Ertesi gün dışarı çıkanlar çok şaşırdı. Dışarısı hala buz gibiydi. Unutmuşuz!

18 Temmuz 2009 Balıkesir Asfalt Tesisleri Mağarası Haritalama Çalışması Attila ÜLGEN 18 Temmuz 2009 tarihinde Balıkesir Asfalt Tesisleri’ne ikinci kez gidiyoruz. İlk seferki kadar heyecanlı değiliz. Yine de devam edip etmediğini bilmediğimiz dar bir delik daha vardı diye hatırlıyorum. 25 Mayıs 2008 tarihinde, Balıkesir Asfalt Tesisleri’ndeki Sıcak Mağara’yı haritalamaya zamanımız yetmemişti. Matkabımızın aküsünün yanması ve mağaranın çok sıcak olması bizi bezdirmişti. İçimizde, “Yemişim mağaranın haritasını!” duygusu yaratmıştı. Bu duygunun ve burnumuzdan damlayan terin etkisine susuzluk da eklenince “zamanımız yetmedi” bahanesini bulmak kolay olmuştu. Bu kez su yönünden temkinliydik. Mehmet TEKE, Cem ERSOY, Emrah ÖZTEKİN, Attila ÜLGEN’den oluşan ekiple yine geçen sefer olduğu gibi Susurluk’ta kelle çorbası içtik. Mağaranın olduğu yere vardığımızda kolayca bulabileceğimizi düşündük. Yanılmışız biraz, aramak zorunda kaldık. Aradan zaman geçince şaşırıyor insan. İlk ekip Emrah ve Cem’den oluşuyordu. Onlar hattı döşeyip harita için ölçüleri aldılar. MAĞARACI 25. SAYI Agustos 2009, Sayfa: 1


Bu arada biz Mehmet’le çevreden ve mağara girişinden örümcek topladık. Daha sonra hattı toplamak üzere Mehmet’le ikimiz indik mağaraya. Bu güne dek yarasaların uçarken insana pek çarpmadıklarını düşünüyordum. Bu mağaradaki yarasalar oldukça iriydi. Uçarken hem çarpıyorlardı, hem de uçarak geçecek kadar geniş bir yer bulamazlarsa üstümüze konup yürüyerek geçiyorlardı. Üzerimize tutunup evcil hayvan edasıyla dolaşan yarasanın yarattığı duygu da bir başka oluyor.

alındı. İlginçtir, alınan bilgilerde Osman Bey adında bir savcının da bu mağara ile ilgilendiğini ve de kamera sarkıtmakta yer aldığı bilgisini de edinince, alınan bilgilerin köylü abartmasından öte, derince bir mağaraya ait duyum olduğuna inancımız pekişmeye başladı. Derken, mağaraların bulunduğu söylenen yerleri Google Earth’te inceleyince oraya rastlayan bir yerlerde ekranda ilk kez geniş bir mağara ağzı ile karşılaştık. Bu durum heyecanımızı iyice arttırdı. 2100m’lik bir yükseklikte kocaman ~50 X 30 metrelik kapkara bir ağız belirlemiştik. Hemen 1km doğusunda da bir başka ağız. O sırada sanal ortamdaki heyecanlı muhabbet şöyle idi: • Millet, Google’dan haritaları kopyaladım. Koyuncu Yaylası, Dipsiz Mağarası. • 50X50 m çapında bir ağzı varmış, kameraya ip bağlayıp sarkıtmışlar. 160 m ip saldık diyorlar. Bu arada kamerayı salınca -90 m’de ışıltı görmüşler ve kamerayı -120 m’ye kadar indirmişler. Yakınına kadar araba ile gidebileceğiz. Bir başka mağaranın yanından da geçiliyormuş. • Taş atıyoruz 2,5 dk sonra su sesi geliyor diyorlar. 112500 metre ediyor, 112 m etse bize yeter.

Emrah, Mehmet ve Cem giriş ağzında. (Fotoğraf: Attila ÜLGEN)

Topladığımız örümceklerle ilgili bilgi vermek gerekirse: 6 tanesinin ergin, 1 tanesinin ergin altı, 4 tanesinin de yavru olduğu görüldü. Mağaranın içinden aldığımız iki ergin dişi birey, Metellina merianae (Scopoli, 1763) türüne aitti. Mağaranın dışından aldığımız örneklerin: 3 ergin dişi Neoscona adianta (Walckenaer, 1802) türünden; 1 ergin dişi Metellina merianae (Scopoli, 1763) türünden; 1 ergin altı Synema cinsinden; 4 yavru örümceğin ise birinin Salticidae, birinin Clubionidae ve ikisinin de Araneidae familyalarına ait olduğu görüldü. Mağaradaki yarasa türüne gelince fotoğraflarına bakılarak yapılan tespite göre Myotis blythii ya da Myotis myotis. Çok keyifli bir etkinlik olmasına rağmen bizim aklımız Ankara ekibinin aynı gün Kayseri’de yaşadıklarındaydı. Telefonla haber almak için çok uğraştık.

Büyük Toraman Dipsizi Araştırma Gezisi Birhan ALTAY Antakya’da Dev Ayma Mağarası ve ardından Kozan Tekir Yaylası Araştırması’nı yeni tamamlamıştık. Bu gezilerle ilgili anıları paylaşmak üzere 15 Temmuz’da dernek toplantısında iken, telefonda bir mesaj fark ettik. Mesajı dinlediğimizde Kayseri Felahiye’de bulunan bir beldedeki Dipsiz adlı mağaradan söz ediliyordu. Mesajı topluca birkaç kez daha dinleyince heyecanımız iyice arttı. Mesajda Büyük Toraman Belediye Başkan Yardımcısı İbrahim Bey, yörelerinde pek çok büyük ve derin mağaranın bulunduğunu, bunların araştırılmamış olduğunu, bunlardan Dipsiz adı verilende de taş atınca uzun süre ses gelmediğini ve çok derin olduğunu, bu mağaraya bir kamera sarkıttıklarını, kameranın ~110 – 120m indiğini ve dibe yakın bir yerde aşırı ışık parlaması (altın?) gördüklerini anlatıyordu. İzleyen günlerde bir heyecanla İbrahim Bey ve isimleri geçen ilgililerle bağlantı kuruldu. Ayrıntılı bilgiler

• Taş atma ile ilgili aynı süreleri söylüyor. Arkeologları götürmüşler yanlarında. Arkeologlar da bu iş MAD’ın işi deyip bize yönlendirmişler. • Ortadaki deliği görüyorsanız oldukça büyük bir yer. Haritalarda böyle bir yer mutlaka bir kokurdan işareti ile gösterilir. Ancak bizim en son haritalarda bu yoktur. Hatta son 20 yıllık haritalarda da yoktur. Sizin gittiğiniz mağaraya yakın bir yer, ancak orası değil sanırım. Burası düden olamayacak kadar yukarıda bir yer. Yol da gitmiyor. Rakım ise 2050 m civarında. • Dümdüz kayanın ortasında bu delikler neyin nesi arkadaşlar? Sizin girdiğiniz delik de böyle bir şey miydi? • Ben döndükten sonra ise 1km kadar kuzeydoğuda başka "L" biçiminde bir delik daha saptadım. • Ufodur ufo, diye bir şaka yapayım. Orası düzlük değil eğimli bir yer. • Koordinatlara ben baktım, mailimde de söylemiştim. Son 20 yıllık haritalarda böyle bir yer yok. Eğer oraya uzaylıların bir hava üssü inşa edilmemişse, o nokta sizin girdiğiniz yer değil. Ve eğer bu kadar büyük bir ağız görünüyorsa muhakkak bir obruk orası ve yakın zamanda oluşmuşa benziyor. • Google Earth’tde GPS koordinatı ile bulduğumuz noktayı kıyasladığımda ~1km uzaklıkta başka bir nokta olduğunu, fakat işin bir garibi o noktanın da bir dolin/obruk veya düden olması. Yani 1km aralıkla bölgede 2 adet birbirine benzer mağara mı var acaba. Yöre halkından almış olduğumuz diğer koordinatlarla örtüşmüyor. Yani onların da görmemiş olduğu bilmediği bir yeri mi Google’ dan bulmuş oluyoruz? Beldeye öğleye doğru vardık ve bizi bekleyen meraklılar arasında Başkan Yardımcısı İbrahim Bey ile buluşup, Belediye Başkanı ve diğer ilgililerle kahvede çay içip mağaralarla ilgili bilgi aldık ve bir yandan da mağaralara doğru yollanma hazırlıkları yapıldı. Kısa bir süre sonra da iki araç halinde yola koyulduk. Yolun tepelerde dikleştiği bölümde araçlar yağışla yumuşamış zemine saplanınca, orada bulunan bir traktörün römorkuna benzeyen ama MAĞARACI 25. SAYI Agustos 2009, Sayfa: 2


tekerleği olmayıp bir hidrolikli bağlantı ile traktörün arkasına monteli kabinine, eşyaları ve kendimizi yerleştirip yola devam ettik.

yüzey parıldıyor. Meğer yukarıdan kamera sarkıtınca görülen parıltı, bu parlayan duvar yüzeyi.

Mağara girişine bakış (Fotoğraf: Hakan ERDEMİR) Traktör yolculuğuna hazırlık. (Fotoğraf: Hakan ERDEMİR)

Araçlar ile çıkılan yol Belediye tarafından mağaralara ulaşabilmek için yapılmış ve iki ayrı alternatif hâlinde mağara yakınına kadar gidiyor. Yolun bitiminde eşyalar paylaşılıp yaya olarak patikadan bir vadiye inip, buradan yamaçla aykırı bir tırmanışla karşı tepenin boynu aşıldıktan kısa bir süre sonra, mağaranın olduğu alana vardık. Burada yıkanmış ve aşınmış kayalar ile eğim arttı arttı, sonunda su akış izleri ile birlikte mağara ağzına ulaştık. Mağara ağzı, aşağısı bir yere kadar görülebilen ve de tamamen dik kuyu şeklinde, hayli ürkünç bir subatan. Hemen Kubilay ve ben iniş hattını ve döşeme yönünü kararlaştırdık.

Mağara buradan itibaren basamak basamak ilerliyor. 39 metrelik iniş başında, son balkonda Kubilay tekrar bana yetişiyor ve birlikte inişe devam ediyorken kötü ve tehlikeli bir durum yaşıyoruz. Hemen arkamdan inmekte olan Kubilay, inişin uzun ve ipin de ince çaplı olması yüzünden aşırı hızlı kayınca, inişin sonuna doğru ısınmaya da dayanamayıp ellerini bırakınca kilitlenen prussik ile ipte asılı kaldı. ~1,5m. ve uzayan ama hafif bir şok da yedi. Kendini kısa sürede toparlayıp, kurtulduktan sonra durumunu değerlendirirken eldiveninin sıyrılmış ve adeta yanmış, prussik ipinin de dış kılıfının tamamı sıyrılmıştı. Kısa bir süre sonra inişlere ve hat döşemeye başladık. Önce ~45º eğimle 20m, sonra 90º eğimle ~15 m’lik bir iniş başında, doğal bir balkondayız. Ana kaya 1,5m genişliğinde bir balkon yapmış ve bir yöne 15m’lik iniş, diğer yöne ise taş atılınca 30-40m devam ettiğini düşündüren bir inişle devam ediyor. Burada döşemeyi bırakıp, malzemeleri de istasyona astıktan sonra geri tırmanmaya başlıyoruz.

Ekibe gösterilen yoğun ilgi (Fotoğraf: Hakan ERDEMİR arşivi)

Kâh bizimle birlikte kâh daha sonradan gelenlerle mağara ağzında, 7’den 70’e müthiş bir kalabalıkla birlikteyiz. Kimisi köyden, kimisi komşu köyden, kimisi de taa Hollanda’dan. Kumanyaları yiyip, giyinip kuşandıktan sonra ilk olarak Kubilay döşemeye başlıyor. Başlangıç, back up ve ardından 2,3,4. istasyonları peşi sıra kuruyor. 2 adet balkonu geçtikten sonra dip görünüyor fakat kullanılan 100 m’lik ip yere kadar ulaşamayıp, ~15m kala bitince hattı kurmaya devam etmek için Kubilay ile yer değiştiriyoruz. Başka bir iple döşenen 3 istasyon sonunda 30m’lik balkon inişi ile nihayet tabana ulaşıyoruz. İnişin son 30m’sinde duvar dikliğini kaybedip hafif eğimle devam ederken bu seviyelerde, duvardan sızan sular ile

Büyük Toraman’da hat döşenirken (Fotoğraf: Hakan ERDEMİR)

Gündüz gözü ile girdiğimiz mağaradan gece yarısı çıkıyoruz. Çıktığımızda meraklı kalabalık etrafımızı sarıyor, heyecanla vereceğimiz haberi bekliyorlar. ‘‘Neler gördük?, Altınları bulduk mu?, Yüzyıllardır anlatılan efsanelere ait bir iz var mı? vb.’’ Mağaranın yaklaşık -130 m derinliğine ulaştığımızı ve kalanına ertesi gün devam edeceğimizi söylüyoruz ve merakları ertesi güne bırakarak kasabaya dönüyoruz. Gece karanlığında uzun bir iniş ve ardından mağaranın yorgunluğu ile nefes nefese tırmanışla araçlara MAĞARACI 25. SAYI Agustos 2009, Sayfa: 3


ulaşıyoruz. Kasaba ayakta, tüm kasabalılar etrafta, haberleri almaya gelmişler. Müthiş bir coşku..Belediye Başkanımız bir restoranı hazırlattırıyor ve muhteşem kebaplar bizi bekliyor. Bir yandan meraklı sorularına cevap veriyoruz, bir yandan da aç kurtlar gibi kebaplara saldırıyoruz. Yemek sonrası da Kasaba Misafirhanesi’nde istirahate çekiliyoruz. Kasaba hâlâ ayakta ve canlı. Misafirhane, Belediye’nin en üst katı…

bir göl oluveriyor demek koca salon. Ardından koşa koşa sol duvarı takiple ilerleyince, önce salonun ortasında 3m çapında bir alana düşen bir şelale ile karşılaşıyorum. Devam edince suyun menderes yaparak battığı kum, çamur karışımı batak bir zeminle mağaranın sonuna ulaşıyorum. Koşa koşa tekrar inişin altına geri dönüp Cumhur ve Kubilay ile buluşuyoruz. Müthiş bir yer burası, bir yandan diğer yana 45 X 40 m’lik koca bir salon, akan su ~40m menderesler yapıp bu alanı ortadan kesip bir kum batağı ile sifonlanıyor. ~7 dönümlük bir boşluk. Bir yemek molası, fotoğraf çekimi ve kısa bir keşif sonrası fazla beklemeden harita ölçümlerine başlayarak geri dönüyoruz.

Cumhur ipte. (Fotoğraf: Birhan ALTAY)

Büyük Toraman’da iniş (Fotoğraf: Kubilay ERDOĞAN)

Sabah erkenden toplanıyoruz. Traktör tepesinde, bu kez başka bir rota ile mağaraya kadar çıkmak üzere yola koyuluyoruz. Yolda birkaç kez araçtan inip traktörün ilerlemesini sağlıyoruz. Yol giderek dikleşiyor ve tepeyi aşana kadar artık yayayız. Tırmanış sırasında çevredeki diğer mağaraların bulunduğu noktaları da belirliyoruz. Bu arada mağaradan geldiğini düşündüğümüz, kasaba yönündeki su boşalım ağızlarını gösteriyor yanımızdakiler. Tepe üstünde tekrar traktör üzerinde mağaraya kadar sürüyor yolculuk. Hızlı bir hazırlık sonrası, Cumhur, Kubilay ve ben, mağarayı bitirmek üzere tekrar girişe başlıyoruz. Bu arada Kubilay kamera ile görüntülemeye de başlıyor. Hızla peşi sıra inişlerle aşağıda toplanıyoruz. Bir gün önce bıraktığımız balkondan hat kurmaya ve inişlere başlıyoruz. Balkondan 15m inince mağara bir süre eğimle devam ediyor. Ardından bir başka büyük inişe varıyoruz, taş atınca basamak basamak inen ve tok bir sesle sona eren büyük bir karaltı var önümüzde. Bu sırada Kubilay da yetişiyor bize ve hep birlikte buradan 20m kadar 90º eğimle inince kocaman bir salona ulaşıyoruz. İnişi tamamladıktan sonra, Cumhur ile Kubilay inene kadar hızla salonda keşfe başlıyorum. Sol duvarı takiple salonun sonuna ulaşıyorum. Burada arkadaşların sesini duyamaz oluyorum artık. Zemin betonlaşmış çakıl, kum karışımı sert ve salonun sonunda ~2,5m su seviyesi. Suların arttığı dönemde 2,5m derinlikte

Mağarada yine günü bitirmişiz. Gün içerisinde kafile kafile gelip gidenler olmuş, adeta bir meraklı seli. Dışarıdakiler haber bekliyorlar umutla fakat bizden mağaranın sifonlanıp bittiğini, aşağıda efsanelerle karşılaşılmadığını öğrenince bir soğukluk çöküyor bekleyenlerin yüzüne. Dipteki muhteşem salon bile heyecanlandırmıyor artık onları. Bu arada öğreniyoruz ki, dışarıdaki ekipten Emrah diğer mağaraya keşfe gitmiş ve Google Earth’te görülen koca deliğe inmişler; ancak tamamını inememişler. Ve yine ziyafete. Yemek sırasında yine kasabalı yanımızda ama coşku, yerini bir sessizliğe bırakmış. Yine de merakla kamera görüntülerini izliyor ve fotoğraflar için ileti adresi alışverişi yapıyorlar. Peynirli, kıymalı ve kuşbaşılı pideler ve salatalar yanında balık bile hazırlanmış. Tıka basa doyulan yemeğin sonunda Başkan ve İbrahim beylere, bir sonraki gelişe kadar veda ediyoruz, koltuk altından zulayı da teslim alarak. Mağara Araştırma Derneği 1964 Adres: GMK Bulvarı, Kubilay Sok. Kubilay Apt. 17/1 Anıttepe Ankara PK 670 Yenişehir Ankara Tlf: +90 312 229 64 09 http://www.mad.org.tr / mad@mad.org.tr Bursa Şubesi (2006) Adres: Atatürk Caddesi Agah Han No:61/2 Osmangazi Bursa Tlf: +90 224 222 00 65 http://www.madbursa.org / info@madbursa.org Hazırlayanlar: A. Bahar HASER, Attila ÜLGER, Birhan ALTAY, Gülay ÇABUK, Havva YILDIRIM ÇOLTU, Mustafa Z. RUHİ Yayın Koordinatörü: Emre Baturay ALTINOK İletişim: magaracilar@gmail.com Başkan: Emrah ÖZTEKİN MAD Türkiye Mağaracılar Birliği (http://www.tumab.org) ve Uluslararası Speleoloji Birliği (http://www.uis-speleo.org) üyesidir.

MAĞARACI 25. SAYI Agustos 2009, Sayfa: 4


MAĞARACI 26. Sayı

Mağara Araştırma Derneği Aylık Haber Bülteni Ankara Monthly Newsletter of Cave Research Society, Ankara

Eylül 2009

Bu Ay Mağaracı’da… Merhaba... Ağustos ayı bizler için, nice güzelliklerle dolu büyük yaz etkinliklerini geçirdiğimiz bir ay olmuştur her zaman. Bu yaz da keyifli bir Ağustos ayı geçirdik ve Geyik Dağı’ndaki pek çok mağaranın keşfi için koşuşturduk. Büyük yaz etkinlikleri, kısacık haftasonlarında gerçekleştirdiğimiz etkinliklerden farklı olarak, uzun süre mağaralarda koşuşturduğumuz, şehrin tüm karmaşasından ve kalabalığından kaçıp kendimizi doğaya, mağaralara teslim ettiğimiz etkinlikler oluyor. Neşe ve merak içinde hazırlanıp tüm malzemelerini sırtlanan mağaracılar ana kamp alanından ayrılıp, bulundukları bölgedeki mağaraları araştırmaya gidiyorlar. Bu etkinliklerde tecrübe ve birikimlerimiz artıyor ve pek çok kazanımla beraber şehre dönüyor; daha bir gün geçmeden yine “büyük yaz etkinliği” diye sayıklayarak evlerimize dönüyoruz. Bir süredir bizlere kucak açan Altıntaş Düdeni’nin bitişiyle bu yazki araştırma yerimiz Geyik Dağı oldu. Bölge mağaralar açısından oldukça zengindi. Ekipler halinde bölge tarandı ve 10 mağaranın keşfi gerçekleştirildi. Yaylacık Düdeni’nde ise yaklaşık 300 metre derinliğe kadar inildi ve mağaranın devam ediyor olması hepimizi sevindirdi. Önümüzdeki yıl için şimdiden planlama çalışmalarına başlanıldı bile. Etkinliğin detaylarını Havva YILDIRIM ÇOLTU aktarıyor bizlere.

• 7 Ağustos’ta başkan Emrah ÖZTEKĐN ile Berah KOÇAK evlendiler. Mutluluklar diliyoruz. • 8–9 Ağustos’ta 5 üyemizin katılımı ile Adapazarı, Karasu’da Alimanın Mağarası’na araştırma etkinliği düzenlendi.

Geçmişten Esintiler…

Yaz mevsiminin son gezisi ise Adapazarı-Karasu’da bulunan Alimanın Mağarası’na gerçekleştirildi. Etkinlik detaylarını Tulga ŞENER aktarıyor. Bu ay Geçmişten Esintiler köşemizde Hakan ERDEMĐR’i ağırlıyoruz. Bir sonraki sayıda görüşmek dileğiyle… Keyifli okumalar...

Haberler • 24 Temmuz–1 Ağustos 2009 tarihleri arasında 26 üyemizin katılımı ile Geyik Dağı Araştırma Etkinliği gerçekleştirildi. Yapılan yüzey araştırması sırasında Đnilti Pazarı 1, Đnilti Pazarı 2, Đnilti Pazarı 3, Karıncalı, Dolambaç 1, Dolambaç 2, Kopuktaş ve Gülbahar Tepesi’nde 3 mağara olmak üzere toplam 10 mağaranın keşfi gerçekleştirildi. Araştırılan bu mağaralardan Karıncalı Mağarası ~10m yatay ve ~10m dikey uzunlukla bitti, Đnilti Pazarı 1 Mağarası -14 m dikey olarak bitti, Đnilti Pazarı 3 Düdeni -80m dikey ve ~200m yatay uzunlukta devam ediyor. Kopuktaş Obruğu ~-45m dikey uzunlukla bitti. Daha önceki araştırma etkinliklerinden birinde yeri tespit edilen, fakat incelemesi bu yaz gerçekleştirilen Yaylacık Düdeni ise ~-330m dikey derinlikte devam etmektedir.

Hakan ERDEMĐR 29.11.2006 tarihinde ODTÜ’de tanıtım amacıyla yaptığımız etkinlikten bir enstantane... 2008 yılı Mart ayının ilk günlerinde MAD yazışma grubuna “Ulan derneği tanıtacağız diye düştüğümüz hallere bak, sanki cami önünde mendil açmış sadaka topluyoruz :)” mesajı ile bu fotoğrafı yollayınca grup biraz şenlendi. Emre Baturay ALTINOK: “Hakan, muhteşem bir adamsın. :))) Paçalardan rezillik sarkıyor ama... :)” Alican ÇELĐKTEN: “Paçalar, ah o paçalar... Abi uzun zamandır bu kadar dolu dolu gülmemiştim bir fotoğrafa... Eline, dizine, paçana sağlık. Dernek bizim gibi kendini bilmezlerle var...” MAĞARACI 26. SAYI Eylül 2009, Sayfa: 1


Alican ÇELĐKTEN: “Ya Hakan bakıp bakıp gülüyorum duvarıma asacağım, o kadar güzel...” Benim cevabım: “Alicanım ne diyeyim ben sana, ne desen haklısın, yani baktıkça ben de kendi halime gülüyorum. :)” Emre Baturay ALTINOK (Ağustos 2008): “Hakan, ayakkabı yerine terlik daha bir vurucu olurdu. Bak aylar geçmiş, açtım fotoğrafı, yine ilk gün gibi gülüyorum, yahu ne adamsın sen... :)”

Büyük Yaz Etkinliği Havva YILDIRIM ÇOLTU Geyik Dağı’nda büyük yaz etkinliği düzenleme planları, dernek başkanımız Emrah ÖZTEKĐN’in yazmış olduğu eposta ile start aldı: Đzlediği “Bab’Aziz” filminin etkisinde kalıp bizleri farklı bölgelere göndermek suretiyle birbirimizden tamamen habersiz, biraz mağaralardan biraz da birbirimizden izler arayarak, keyifli bir yaz etkinliği geçirme projesiyle karşımıza çıktı, Emrah. Bilgisayar ekranına karşı kâh güldük, kâh “Ne de eğlenceli olur aslında!” diye düşündük ama sonuç olarak bir de baktık ki Geyik Dağı’na doğru yol alıvermişiz; kimilerimiz Ankara’dan, kimilerimiz Đstanbul’dan, kimilerimiz de Bursa’dan. Büyük yaz etkinliklerini hepimiz seviyoruz: Dostlarla buluşmak, beraber keyif aldığımız şeyleri paylaşmak, kampın tadını çıkarmak, mağaralara doğru yol almak, keşfetmenin verdiği mutluluğu yaşamak… Hepsi harika şeyler. Ve bir de mağaramız derinse, eğer bize geçit veriyorsa, yok bizden mutlusu...

Yaylacık Düdeni’nin giriş ağzı (Hüseyin Polat DALKIRAN)

24 Temmuz 2009 Cuma akşamı saat 19.50’de Ülkü TEKE, Hakan ve Handan ERDEMĐR’in Ankara’dan yola çıkışı ile büyük yaz etkinliği resmen başlamış oluyor. Aynı saatlerde Uğur Murat LELOĞLU, Özlem CANBELDEK, Vedat GÜN ve Bora ÇORAKBAŞ da keyifle yola koyuluyor. Sencer ÇOLTU ve ben de 21.30 sularında Đstanbul’dan ayrılıyoruz. Ertesi gün kampa ulaştığımızda öğreniyoruz ki Ankara’dan yola çıkan ekip 13.00 sularında ana kampa ulaşmış, hatta gece mola verip 6–7 saat kadar uyumuşlar, sabah yanlarına kendilerine yetişen RUHĐ ailesini (Mustafa, Hatice ve Coşkun) alıp birlikte eksikleri bile tamamlamışlar. Biz ise saat 15.00 sularında kampa ulaşmayı başarmışız, sadece 2 saat uyuma fırsatımız olmuş. Bu dakika tekrar Ankara’ya taşınma planları uçuşuyor kafamda. Ama “büyük

yaz etkinliğinin bir parçası olmak” çok farklı, çok özel, çok güzel bir şey. Kamp alanına geldiğiniz an büyülü bir şey sizi yakalayıveriyor. Ne saatlerce teptiğiniz yollar umurunuzda oluyor, ne de uykusuz geçirdiğiniz saatler. Ana kamp alanının hemen yanıbaşında bir mağara görüyoruz. Adı: Yaylacık. Hemen içimiz ısınıyor, kanımız kaynayıveriyor mağaraya. Altıntaş’a bile benzetiyoruz. Derin olmasını umuyoruz. Öğreniyoruz ki Uğur ile Vedat çoktan girmiş, minik bir keşif gezisi yapmışlar. Đnişin başına gelmişler, taş atmışlar, sesini dinleyip “Burası en az 50–60 metre vardır,” bile demişler. Heyecanlanıyoruz! Saatler 18.00’e geliyor iken Hakan ile Uğur dayanamayıp giriyorlar mağaraya. Döşeme yapıp hemen bakmaları lazım ne kadar devam ettiğine. Mustafa, Hatice ve Vedat ise Çoban Ahmet eşliğinde ana kamp alanının yukarısında bulunan mağaralara bakmaya gidiyorlar. Birbiri ardına mağara haberleri alıyoruz, daha bir heyecanlanıyoruz. Önce Bora’yla Özlem, onların ardından Sencer’le ben Yaylacık’a giriyoruz. Döşeme yapan Uğur ve Hakan’la biraz sohbet ediyoruz, ardından “Mağara canlısı var mı acaba?” merakıyla biraz etrafa bakınıyoruz. Bir kırkayak bulup fotoğrafını çekiyoruz ve mağaradan çıkıyoruz. Mustafalar saat 20.00 sularında kampa dönüyor, döşeme grubu da 21.00’e doğru mağaradan çıkıyor. Mağara devam ediyor, seviniyoruz. Saatler 22.00’yi göstermeden herkes çadırlarının yolunu tutuyor. Gece boyunca rüzgâr tüm şiddetiyle esiyor, kimseleri uyutmuyor. Hatta bir ara büyük tenteyi uçuruyor. Gece 02.00 sularında Vedat Zephiros’a küfrederek çadırından çıkıp tentenin parçalarını topluyor etraftan.

Đnilti Pazarı 3 Mağarası’nın ağzı açılırken (Fotoğraf: Hatice RUHĐ)

Sabah oluyor, herkes sinirli rüzgâra; ama kısa bir süre sonra dank ediyor kafamıza: O diyara Yellibel deniliyor. Amcanın teki de ekliyor: “Onsekiz gündür buralardayım, sadece iki gün sakin geçti.” Birbirimize bakıyoruz, bir şey söylemeye gerek yok. Saatler 10.00’a geliyor iken Bora, Özlem ve Mustafa Yaylacık’a doğru hareketleniyorlar. Sevinç içinde onları uğurluyoruz ama iki saat geçmeden Mustafa çıkıyor “Mağara bitti,” deyip. Đçimiz burkuluyor. Saatler geçiyor ama Bora ile Özlem bir türlü dönmüyorlar mağaradan. Neler oluyor acaba diye Sencer’le mağaraya giriyoruz. Bir bakıyoruz Özlem ve Bora son çıkışı tamamlamak üzere. Ve beklenen cevap geliyor Bora’dan: “Mağara devam ediyorMUŞ!” Hemen kampa dönüp malzeme alıyoruz. MAĞARACI 26. SAYI Eylül 2009, Sayfa: 2


Amaç döşemeyi ilerletmek. Büyük inişten sonra sadece bir yerde, birkaç metrelik kısa bir inişte döşeme yapmış, Bora. Biraz ilerleyip bakmış ki mağara devam ediyor. Malzemesi olmadığı için dönmüş.

inişin yanıbaşına gelip önce bir Toblerone çakıyoruz, ardından ceylan gibi seke seke çıkışa geçiyoruz. Vedat’ın sesi geliyor kulağıma önce, sonra da Bora’nınki. “Mağaraaa devaaammm ediyoooorrr!” diye bağırıyorum, pek bir şenim! Çıkışı tamamlıyoruz ve kampa geldiğimizde saatin 22.00’yi biraz geçtiğini öğreniyoruz. Saatler geceyarısına yaklaşıyorken Ankara’dan Kubilay, Beril, Demir ERDOĞAN, Birhan ALTAY ve Hüseyin Polat DALKIRAN geliyor. Gelenlerle hasret gideriyoruz. Kısa bir süre sonra herkes uykuya dalıyor.

Hakan ve Mustafa’nın beslenme saati (Fotoğraf: Uğur LELOĞLU)

Havva, Sencer ve Özlem Yaylacık’ta (Fotoğraf: Hakan ERDEMĐR)

Saat 16.00 sularında Sencer’le ben mağaraya giriyoruz. Sencer önde, ben arkasında. Karanlıkta süzülüyor Sencer, kaskındaki ışık, aşağı indikçe giderek küçülüyor. O an içimde daha değişik bir mutluluk beliriyor: “Aşık olduğum insanla bu denli sevdiğim bir şeyi paylaşmak şahane bir şey,” diye geçiriyorum içimden. Sencer uzun inişe yeni bir istasyon ekliyor ve gelmemi söylüyor. Heyecanla inişe devam ediyorum. Aylardır ipte olmayıp da o an mağaranın derinliklerinde boşluğa doğru süzülmek muhteşem bir duygu. “Bir de pursiğim olsa daha bir güzel olurdu,” diye düşünüyorum; bu sayede tüm mağaracı dostlarım film şeridi gibi geçiveriyor gözlerimin önünden aşağı inerken ve ben hepsini sevdiğimi sayıklıyorum. :)) Đnişi tamamlıyoruz, dikkatle etrafa bakınıp ilerliyoruz. Sağda bol sürünmeli minik kollar buluyoruz ama hiçbiri devam etmiyor, biraz ilerde solda ise minik bir galeri buluyoruz. Sonra su yoluna tekrar dönüp ilerlemeye başlıyoruz. Bora’nın istasyonuna geliyoruz. Mağarada insanı çıldırtan boyutta bir hava akımı var; ilk kez üşüdüğümü hissediyorum bir mağarada. Mağara minik inişlerle devam ediyor. 4–5 yerde döşeme yapmamız gerekiyor, birkaç metrelik küçük inişler söz konusu. Derken 4–5 metrelik bir başka inişin başına geliyoruz, mağara gayet güzel devam ediyor. Malzememiz bittiği için ilerleyemiyoruz ve aklımız buranın ne kadar devam ettiğinde kalıyor. Dar yerlerden geçerken, hele çantanız da varsa anlık kabuslar yaşatıyor mağara size, soğuk da biraz zorluyor sizi ama “Dur, bak bakalım, içimde ne kollar ne yollar var,” diyor bir yandan da; gülümsüyor ve devam ediyorsunuz. Derken Sencer’le dönüşe geçiyoruz. Büyük

27 Temmuz Pazartesi sabahı hareketli başlıyor. Saat 10.00 sularında Kubilay ve Hatice mağara yollarına düşüyorlar, Çoban Ahmet’in eşliğinde. Arabayla 20 dakika gittikten sonra 1 saat de yürüyorlar ve 3 delik tespit ederek dönüyorlar. Herkes gaz halinde. Özlem yeniden aramızda ve mağaraya girmek için müthiş bir arzu içerisinde. Polat, Özlem’e mağarada uygulamalı harita eğitimi veriyor ve dönüyorlar kampa. 13.00 sularında Uğur ve Hakan döşemeyi ilerletmek amacıyla Yaylacık’a giriyorlar. 1 saat kadar sonra da Mustafa onlara katılıyor. Saatler 15.00’e gelirken Kubilay, Özlem, Vedat ve Polat Kopuktaş Mağarası’na bakmak üzere ana kamptan ayrılıyorlar. 18.30 sularında Sencer’le ben Yaylacık’a giriyoruz. Đpin sürttüğü bir yer var ve Sencer onu kafasına takmış. “Ben de gidip eşlik edeyim,” diyorum. 2 saat kadar mağarada kalıp kampa dönüyoruz. Kubilaylar yarım saat kadar önce kampa dönmüşler. Gözümüz Yaylacık’ta, öğlen giren ekibin çıkmasını bekliyoruz merak içinde. 22.50’de Hakan, 23.15’te Mustafa ve 23.20’de de Uğur mağaradan çıkıyorlar. Döşemeyi ilerleten ekip bir cadı kazanı aştıklarını, buradan mağaranın yatay olarak ilerlerken daralarak sifonlandığını; ancak duvardan yukarı tırmanılabilecek bir yer gözlemlediklerini, fakat tırmanmayı denemediklerini söylüyorlar. Eğer buradan devam edilir ise mağaranın ilerliyor olma ihtimali herkesi sevindiriyorve Handan açıyor şarapları. Gece keyifle sona eriyor ve çadırlarımızın yolunu tutuyoruz mutlu mesut. 28 Temmuz Salı sabahı hareketli başlıyor: Hızlı bir kahvaltının ardından herkes bir grup oluşturup mağara keşfine çıkıyor. Tozu zengin bir çiçek etrafında dolanan arılar misali, tüm mağaracılar bir yerlere vızıldıyor. 11.00’de tüm gruplar kamptan ayrılıyor: Kubilay, Birhan ve Sencer Yaylacık Düdeni’ne giriyorlar. Amaç mağaranın ilerleyip ilerlemediğini tespit etmek ve ilerlemiyorsa ölçüm ve MAĞARACI 26. SAYI Eylül 2009, Sayfa: 3


toplama yaparak dönmek. Emrah SINMAZ, Atilla ÜLGEN ve Ülkü Gülbahar Tepesi’ndeki yatay mağaraya bakmaya gidiyorlar. Cem ERSOY, Beril ve Vedat dipsizlerin keşfine gidiyorlar. Bora, Özlem, Polat, Hatice ve Uğur da başka bir bölgeyi taramak üzere kamptan ayrılıyorlar. Đnilti Pazarı 1 Mağarası’na giren Uğur hattı döşüyor, Polat da girip ölçüm alıyor. Bora ile Özlem ise Đnilti Pazarı 3 Mağarası’na giriyorlar ve mağaranın devam ettiğini tespit edip kampa dönüyorlar.

Dayanamayıp giriyoruz Tınaztepe Mağaraları’na. Algida reklamları görüyoruz mağara ağzında, bir de hediyelik eşya dükkânı. Mağaraların içine girmemizle tüm sinirlerimiz zıplıyor. Duvarlarda abuk sabuk isimler, yerlerde çöpler, oluşumları mahveden saçma sapan ışıklar görüyoruz. Belli ki vakti zamanında sularla dolu bir mağara imiş Tınaztepe, şimdi ise suları çekilmiş, tüm duvarları delik deşik edilmiş bir mağaradayız. Đçimiz acıyor. Turizm anlayışlarına küfrederekten bölgeden ayrılıyoruz ve aile saadeti yaşamak üzere Ankara’ya yol alıyoruz. Aileyle hasret giderdikten sonra da evimize, Đstanbul’a geliyoruz.

Çocuk Kulübü etkinlik yapıyor. (Fotoğraf: Hakan ERDEMĐR)

Ekipler mağarada iken biz de Handan’la çocuklarla ilgileniyoruz. Demir’in masal kitabından seçmeler okuyoruz. Demir nefis yoga hareketleri sergiliyor; Demir de Coşkun da harika çocuklar, birlikte oldukça eğleniyoruz. Bu dakikalarda Handan’la Hakan çocuk yapma kararlarının ne kadar da yerinde olduğunu tespit ediyor mutluluk içinde. 15.30 sularında kamptan ilk ayrılanlar Uğur, Bora ve Özlem oluyor. Polat, Cem, Efe ERSOY ve Atilla devam eden Đnilti Pazarı 3 Mağarası’nın yolunu tutuyorlar heyecan içinde. Yıllardır dağ, taş, mağara dolaşan Beril, yılların birikimini ustalıkla konuşturup harika karnıyarıkların yapılmasını sağlıyor ve kamp hayatına yeni bir boyut getiriyor. Yoğurtlu kabak, nefis salata ve karnıyarık hepimizi mest ediyor. Vedat da yanına karpuz kesiyor ve keyfimize diyecek yok. Ellilik un çuvalının kat kat yufkalara dönmüş yeni hali hepimizi güldürüyor. Saatler 21.00’e gelir iken karizmatik üçlü Birhan, Kubilay ve Sencer Yaylacık’tan çıkıyorlar. Mağaranın devam etmekte olduğunu öğreniyoruz. Heyecan, neşe, keyif tavan yapıyor bir anda. Bu üçlünün fazla döşeme yapmadan yaklaşık 260m’ye kadar indiklerini, Sencer’in kol saatinin, girişi 2140m, indikleri yeri 1875m gösterdiğini, mağaranın minik iniş ve çıkışlarla devam ettiğini, Birhan’ın huysuzlanıp biraz söylendiğini, Kubilay’ın formundan hiçbir şey kaybetmemiş olduğunu, Sencer’in mağarayı Peynirlikönü Mağarası’na benzettiğini öğreniyoruz. 29 Temmuz Çarşamba sabahı arkadaşlarımızla vedalaşıp kamptan ayrılıyoruz. Ruhiler, Erdemirler, Çoltular ve Vedat eşyalarımızı toplayıp yola koyuluyoruz. Biz ayrılırken Muharrem SAMUK, Emre Baturay ALTINOK, Emrah ÖZTEKĐN, Ferhat AYTEKĐN ve Aras SAMUK çoktan yola koyulmuş, kamp alanına doğru gelmekte. Göl kenarında keyifle midelere indiriyoruz pideleri. Etraftaki tavukların gözü üstümüzde. Sencer onlara “kara piranhaları” adını takıyor, gülüyoruz. Sencer’le Ankara üzerinden Đstanbul’a dönme kararı alıyoruz. Yolda önce Altınbeşik tabelasını görüyoruz, ardından da Tınaztepe.

Havva, Hatice, Handan, Ülkü ve Beril (Fotoğraf: Ülkü TEKE)

31 Temmuz Cuma: Bu tarihten itibaren masabaşı mağaracılık faaliyeti başlıyor. Bölgeden haberler her gün, an be an takip ediliyor. Önce Vedat ses veriyor: “Geyik Dağları’nda mağaralar bitmez,” diyerek gaz veriyor. Güzel bir durum değerlendirmesi sunuyor katılamayanlara. Ardından Sencer söz alıyor ve mağaranın bitmek gibi bir niyetinin olmadığını, yapılan döşemelerin çoğunun, su yolunu tıkayan yıkıntıları tırmanarak aştıktan sonra, tekrar su yoluna inmek için yapılan döşemeler olduğunu söylüyor. Ayrıca mağaraya -200m civarında bir kolun bağlandığını ve suyun debisinin bir anda 3–4 katına çıktığını da ekliyor. Ardından Emrah’tan alıyoruz havadisleri: Baturay ile birlikte sifonun tepesindeki pencereyi görüp tırmanarak karşıya geçtiklerini, mağaranın onları otoban gibi bir yan kolla inanılmaz bir noktaya çıkardığını öğreniyoruz. Emrah gördükleri bu yeni yer için “200 metre civarındaki sulu kol bahçe hortumu, bu yeni koldaki su ise adeta dere” ifadesini kullanıyor. “Mağara bitti mi acaba?” derken bu yeni kolu bulan Emrah ile Baturay’ın başından geçenleri Deniz ÖZKAYA şu şekilde aktarıyor bize: “Mağaracılar önce bir fosil kol bulmuşlar. Bu fosil kolla bakış açıları tazelenen kafadarlar, yürümüşler, yürümüşler, dere tepe düz gitmişler. Karşılarına ilk çıkan bir galeri olmuş. Bu galeride dans eden sular, galeriyi ikiye yarmış ve seslenmiş. Sesi takip etmişler, sularla beraber dans etmişler. Sonra sular gidiyormuş, onlar gidemiyormuş. Tahmin etmişler 10 metrelik bir iniş var. Bu inişin adı “suyunini” imiş. Suyunininde oturmuşlar, kâh gülüp kâh ağlamışlar. Demişler ki: “Dönelim!” Başkan her zamanki tavrıyla duygularını şöyle özetliyor: “Mağara 3–4 defa bitti ve bize yeni kol açıp devam etmemizi sağladı, niyeti olmasa geçit vermezdi, onun da gönlü bizde.” Mağarada gelinen noktanın 350–400 metre civarında olduğu tahmin ediliyor, büyük bir yeraltı su sisteminden bahsediliyor, şanslı yıllardan birindeyiz dernek MAĞARACI 26. SAYI Eylül 2009, Sayfa: 4


olarak. Birhan, Uğur-Mustafa-Hakan üçlüsünün tamamladığı noktanın biraz ilerisindeki aşırı rüzgârlı çatlak geçişi sonrasındaki travertenden, perlonlu inişin sonuna kadar ölçümlemeyi yaptıklarını söylüyor ve öğreniyoruz ki ulaşılan nokta yaklaşık -250m derinlikte, 580m uzaklıkta girişe. Ulaşılan son noktada ise inilen ana galerinin bir başka yer altı nehri ile buluşup, daha büyük bir galeri halinde devam ettiğini, suyun kayalar arasından çavlan yaptığı bir noktaya kadar su ile ilerlenip dönülmüş olduğunu öğreniyoruz. Bu nokta ise tahminen ~-400m. derinlikte. Bir diğer önemli bilgi dönüş sırasında, tam da Uğur-Musti-Hakan’ların bıraktığı noktada, duvardan Birhan’ın inişi sırasında kaya tutamak kopmuş ve ~50 x50 cm boyutlarında kayanın ayağına düşmesi ile yaralanmış . Mail listesi yazışmaya doymuyor. Müthiş bir fikir paylaşımıdır, alıp gidiyor başını. Emrah, Çadırçukur’da araştırılmayan 130–140 metrelik kolun bu mağarayla birleşebileceğini ileri sürüyor. Baturay, önümüzdeki dönemlerin Yaylacık’ta geçeceğini söylüyor.

mesafeye göre boya miktarını belirlemenin daha iyi olacağını; bunun yanında spektrometre ile örneklerin analiz edilebileceğini söylüyor. Ancak ilk örnekleme zaman aralığının çok sık olduğunu ve oldukça fazla örnek almak gerekebileceğini de ekliyor ve şöyle devam ediyor: “Bunun yerine ya boyayı belirlenen miktardan fazla (örneğin 10 katı) atacağız -ki bu da çok pahalı bir iş- ya da boyanın çıkmasını beklediğimiz kaynak çıkış noktalarına aktif karbon (charcoal) yerleştirip örneğin; bir süre sonra (altı ay sonra) toplayıp analiz edeceğiz ve boyanın geçip geçmediğini belirleyeceğiz.” Bunun üzerine düğün telaşını bir yana bırakıp maillere cevap yetiştiren Emrah, tahminince Yaylacık Düdeni’nin katıldığı yeni sistemde akan su miktarının 15lt/sn civarında olduğunu, daha önce bu konuyu kafaya takıp çeşitli akan sularda ölçüm yapmışlığı olduğunu iletiyor. Emrah mağaranın sunduğu nimetlerin de farkında, ekliyor: “Akan suyun önümüzü kesmesi gibi bir durum da pek yok. Kapansa bile çatlağın yukarılarında tırmanıp geçebileceğimiz çok rahat basamaklar var. Bu mağarada önümüz kesildiğinde yukarılara çıkıp aşma alışkanlığı geliştirdik, mağara da geçmemize izin verdi.” Suyun nereden çıktığı konusuna dair fikir yürütme etkinliğine Muharrem de katılıp kamp yerinin 234° güneyinde, 14,5 km mesafede Alara Şelalesi’nin olduğunu, internetten aldığı bilgilere göre Alara’nın suyunun Kapuzbaşı Şelaleleri gibi dağdan çıktığını ve şelalenin, suyunu Geyik Dağları’ndan aldığı bilgilerini paylaşıyor bizlerle.

Yemek vakti (Baturay, Emrah, Birhan, Ferhat) (Fotoğraf: Ülkü TEKE)

Kopuktaş Obruğu (Fotoğraf: Kubilay ERDOĞAN)

Uğur, Birhan’ın gönderdiği noktaları ve Çadırçukur haritasını 25.000’in üzerine oturttuğunu ve Yaylacık’ın doğrudan Çadırçukur’un sonuna doğru gittiğini belirtiyor. Yaptığı matematiksel işlemlerle merakımıza merak katıyor. Bu noktada araya giren Baturay “eğitim şart” anlayışıyla Uğur’dan harita konusundaki değerli bilgileriyle ilgili dernekte minik bir eğitim vermesini rica ediyor. Leloğlu ile Birhan, Yaylacık suyunun nereden çıktığı konusuna kafayı takıyorlar. Boya deneyi konusu gündeme taşınıyor. Koray TÖRK bu konudaki bilgilerini bizlerle paylaşıyor: Sisteme giren değil de çıkan suyun debisine ve yaklaşık

Birhan olaya son ve önemli bir nokta koyuyor: “Yaylacık’ın güneyinde, 3.28 km’de 1300m rakımda su çıkışları var ve bu da Alara Çayı’na akıyor. Burası Akyarı-Harmancık ve Bedan yerleşkeleri yakınında. Buradan devamla su, Alara Şelalesi’ne dek ve ardına devam ediyor. Ama Yaylacık suyu, daha güneybatıda olan şelaleye doğrudan da gidebilir. Yaylacık, güneyindeki su çıkışlarına giderse kuş uçumu 3.5km’ye uzayacak ve -870m inecek; şelaleye giderse kuş uçumu 13,5 km’ye uzayacak ve yaklaşık -1670m derinleşecek,” ve Birhan bu varsayımının sonuna ekliyor: “Mi acaba? Gidip görelim!” Bakalım Yaylacık’a ne zaman tekrar gitme şansı doğacak? Bence hazırlık ve fırsat evlenirse hemen gideriz :) Güzel bir mağara sistemi bulduğumuz ortada. MAD orkestrasında her bir mağaracının çalgısının, güzel sesler çıkarmaya devam etmesi dileklerimle... MAĞARACI 26. SAYI Eylül 2009, Sayfa: 5


Alimanın Mağarası Tulga ŞENER Yaz bekârlığımın son günlerinde nereye gitsem diye kaşınırken, dernek telesekreteri imdadıma yetişti. Adapazarı-Karasu Belediyesi’nden, Halkla Đlişkiler Müdürü, ilçelerinde bir mağara olduğunu ve bunu araştırmamızı istediklerini belirten bir mesaj bırakmıştı. Apple’a (Ahmet ELMA) sormama gerek yoktu. O zaten gelmek durumundaydı. Đki kişi de olsak gidecektik. O hafta başka güzel bir tesadüf Faysal ĐLHAN da Ankara’daydı. Faysal’ın da katılmasıyla üç kişi gitmeye karar verdik. Belediyeyi arayıp gerekli bilgileri aldık.

bulunan aktif bölüme ulaşılıyordu. Aktif bölüme gelmeden önce birbirine paralel çok sayıda yan kol bulunuyordu. Araştırma ve haritalamasını en sona bıraktığımız bu kolların yine birbirine dik ve paralel yan kollarla kesildiğini ve bu bölümün tıpkı bir labirent gibi olduğunu gördük. Mağaranın aktif kolunda yer yer kırılmış sarkıtlar vardı. Su yolunun ortasında oluşmuş travertenden sonra, mağara daha da alçalıyordu. Bu kısım çamur içinde sürünerek ilerlenebiliyor ve mağara 1–2 metre çapında bir sifonla sona eriyordu. Mağaranın hemen hemen her yerinde selin getirdiği çöp torbaları ve plastik malzemeler bulunuyordu. Yaklaşık 5 saatlik bir çalışmadan sonra mağaradan çıktık. Haritası henüz çizilmeyen mağaranın kollarıyla beraber en az 500–600 metre uzunluğunda olduğunu tahmin ediyoruz.

Karasu’ya gittiğimizde bizi Halkla Đlişkiler Müdürü karşıladı. Tabii amaç yine klasikti: Đlçelerine yakın köydeki mağarayı turizme açmak istiyorlardı... Hatta gittiğimiz gün, yerel gazetede mağaranın turizme açılacağı ve bunun için de Ankara’dan bir araştırma ekibinin geleceğine dair bir haber bile çıkarmışlardı.

Tulga, Faysal, Mesut, Deniz ve Bora (Fotoğraf: Ahmet ELMA)

Mağaracılar ve meraklı bakışlar (Fotoğraf: Ahmet ELMA arşivi)

Mağara, Karasu ilçesine yaklaşık 15 km uzaklıktaki Manavpınarı Köyü içinde ve evlerin arasında bulunmaktaydı. Köyde belediye başkanı ile buluştuk. Kendisi de mağaraya girmek istiyordu. Başkan ve köyden mağarayı bilen birkaç kişiyle beraber mağaraya girdik. Başkan aklı başında bir adamdı. Çok uzun mesafe dizler üzerinde sürünüldükten sonra ayağa kalkılabilen mağarada, bir süre ilerledikten sonra, kimsenin bu zahmeti çekmeyeceğini ve buranın turizme açılamayacağını biz söylemeden kendi söyledi. Sevinmedim desem yalan olur. Mağaranın sonuna kadar gitmeden geri döndük. Biz akşam Ankara’dan iki arkadaşımızın daha (Bora ÇORAKBAŞ ve Deniz ÖZKAYA) geleceğini ve ertesi gün mağarayı haritalayacağımızı bildirdik. Belediyeye ait bir motelde konaklama ve yine belediyeyle anlaşmalı bir restoranda yemek ihtiyaçlarımızı karşılayabileceğimizi söylediler. Teşekkür edip ayrıldık. Đşin belediye kısmı bitmişti. Akşama doğru Bora ve Deniz geldiler. Sakarya’nın denize döküldüğü yerde bira, Karasu’da midye dolma, lunapark, Faysal’la dernek nostaljisi vb. gibi muhabbetlerden sonra ertesi sabah köye gittik. Köyden mağarayı iyi bilen Mesut’la beraber mağaraya girdik. Mağara’ya Alimanın Mağarası diyorlardı (Eskiden köyde yaşayan ve mağara girişinin bulunduğu arazinin sahibi). Mağaraya 1 metreden daha az çaplı bir girişten sürünülerek giriliyordu. Uzun bir süre aynı genişlikte ve yükseklikte devam eden mağarada, daha sonra zeminde çok az su akışı

Mağaraya bir daha gidilir mi bilmem ancak yolu Karasu’ya düşenler için mutlaka görmelerini önerebileceğimiz bir yer var; Acarlar Longozu (Longoz: Longoz dere suyunun denize döküldüğü yerde, yağışın azaldığı mevsimlerde dere suyu seviyesinin düşmesi ve denizin getirdiği kumların dere ağzını kapatması sonucu derenin denize dökülemeden geri giderek oluşturduğu gölettir. Aynı zamanda subasar da denmektedir.). Nilüfer tarlası içinde küçük bir tekneyle yaptığımız gezi sırasında, daha çok kuş türünün bulunduğu kış aylarında buraya yeniden gelme kararı aldık. Daha sonra Akçakoca’da bir kumsalda, Karadeniz’in gürültülü dalgaları eşliğinde, Apple’ın verdiği mangal ziyafetiyle keyifli gezimize son verdik. Karasu Belediyesi Halkla Đlişkiler Müdürü Enver ALBAYRAK’a misafirperverliği ve ilgisi için çok teşekkür ederiz. Mağara Araştırma Derneği 1964 Adres: GMK Bulvarı, Kubilay Sok. Kubilay Apt. 17/1 Anıttepe Ankara PK 670 Yenişehir Ankara Tlf: +90 312 229 64 09 http://www.mad.org.tr / mad@mad.org.tr Bursa Şubesi (2006) Adres: Atatürk Caddesi Agah Han No:61/2 Osmangazi Bursa Tlf: +90 224 222 00 65 http://www.madbursa.org / info@madbursa.org Hazırlayanlar: A. Bahar HASER, Birhan ALTAY, Gülay ÇABUK, Havva YILDIRIM ÇOLTU, Mustafa Z. RUHĐ Yayın Koordinatörü: Emre Baturay ALTINOK Đletişim: magaracilar@gmail.com Başkan: Emrah ÖZTEKĐN MAD Türkiye Mağaracılar Birliği (http://www.tumab.org) ve Uluslararası Speleoloji Birliği (http://www.uis-speleo.org) üyesidir. MAĞARACI 26. SAYI Eylül 2009, Sayfa: 6


MAĞARACI 27. Sayı

Mağara Araştırma Derneği Aylık Haber Bülteni, Ankara Monthly Newsletter of Cave Research Society, Ankara

Bu Ay Mağaracı’da… Mağaracılık içinde pek çok bilgiyi ve disiplini barındıran bir uğraş. Farklı meslek gruplarından ve farklı ilgi alanlarından gelen pek çok Mağaracı, ortak bir amaç güdüyor: Keşfetmek ve bir ekibin parçası olmak... Hepimiz mağaranın suyunu, çamurunu, mağaradaki karpit kokusunu seviyoruz; kimimiz anı belgelemeye, fotoğraf ve video çekmeye çalışıyoruz; kimimiz karanlık, su fobisi, klostrofobi, yükseklik fobisi gibi dertlerimizin mağaracılık sayesinde üstesinden geliyoruz; hepimiz mağaradan çıktığımızda kampta bizleri bekleyen arkadaşlarımıza nelerle karşılaştığımızı anlatmaya bayılıyoruz; yaz tatillerimizi araştırma etkinliklerinde geçirmek hayatımızın bir parçası haline gelmiş... Kısacası Mağaracılık hepimizin vazgeçilmez bir tutkusu..

Ekim 2009

• 28 Eylül 13.00–14.00 saatleri arasında, FM 105.6 frekansından yayın yapan TRT Ankara Radyosunda “Şehrin Nabzı” adlı canlı programa, Emre Baturay ALTINOK ve Vedat GÜN, MAD’ı konuşmak üzere konuk oldular.

Duyuru • ASPEG’in basılı yayını Obruk’un ilk sayısı yayınlandı. http://aspeg-tr.org/cms/tr/node/796 adresinden sipariş edebilirsiniz.

Geçmişten Esintiler…

Bu ay “Geçmişten Esintiler” köşemizde bu uğraşa yıllardır gönül vermiş olan Ferhat AYTEKĐN’i ağırlıyoruz. Vakti zamanında mağaraya nasıl inilip çıkılırmış Ferhat’tan dinliyoruz. Yeni nesil çok şanslı !! ☺ Bir başka kıdemli üyemiz Birhan ALTAY ise, biyospeleoloji konusuna dikkat çekiyor ve mağara canlıları ile ilgili temel bilgileri bizlerle paylaşıyor. Bu sayıya özel MAD Kamp Spesiyallerini ise Havva YILDIRIM ÇOLTU aktarıyor... Keyifli okumalar...

Haberler • ESMAD 2009 yaz döneminde Aladağlar Demirkazık civarında araştırma çalışması yapmıştır. Araştırma sırasında bazı mağara girişleri bulunmuş ve bunlardan birinde çalışmaya başlanmıştır. 2010 yılı yaz döneminde çalışmaya devam edilecektir. • Her gün bir yenisine tanık olduğumuz turizme açılan mağaralarla ilgili haberlere, 17.09.2009 tarihinde www.haberantalya.com adresinde yayınlanan haberle bir yenisi eklendi. Özetle: Kuyucak Belediye Başkanı Mehmet Ali ERDOĞAN, beldenin hemen yanındaki Suini Mağarası'nın daha önceleri belediye olanaklarıyla ışıklandırıldığını; ancak bunun yetersiz olması nedeniyle mağarayı turizme açamadıklarını belirtti. Şu sıralar mağaraya günlük 40–50 ziyaretçi geldiğine değinen Erdoğan, mağaranın tamamının aydınlatılması hâlinde, ziyaretçi sayısının artacağını ve mağaranın, turizmin önemli unsurlarından biri hâline geleceğini bildirdi. Kaygı ile izliyoruz. • www.degisimmedya.com internet adresinde 23.09.2009 tarihinde yayınlanan bir haber: “Zonguldak'ta içinden geçen derenin taşması sonucu büyük kısmı çamurla kaplanan Gökgöl Mağarası ziyarete kapatıldı.” Ne diyelim, doğanın intikamı.

Tek Gidiş Bileti Ferhat AYTEKĐN Zaman: 29 Ekim 1990. Tek ip tekniğiyle sıralı inişlerle mağara döşemesi yapmaya ve derin mağaraları keşfetmeye yeni başladığımız yıllardı. Yaklaşık bir ay önce Eylül ayında Mazmılı Düdeni’nde 350 m derinliğe ulaşmıştık. Ben de dip ekibindeydim. Yer: Tınaztepe Mağarası. Seydişehir yakınlarında Gidengelmezler Dağları’nda bulunur. Yeni yapılan Konya Manavgat-Antalya yolu, önünden geçiyor. O zamanlar yolu dahi yoktu. Ancak Etibank Seydişehir Alüminyum Tesislerinin kamyonlarıyla mağaranın yanına gidebilirdik. Her gidişimiz bir maceraydı. Mağaranın kartal yuvası gibi konumu, önünde kayaların arasından akan nehir, doğal MAĞARACI 27. SAYI Ekim 2009, Sayfa: 1


kaya köprüsü altındaki şelalenin göllenmiş suyuna atlamamız, anlatılmaz lezzetlerdi. Çevresindeki doğal orman ve patikalarında gezintiye çıkmak bile paha biçilmez güzellikteydi. Mağara, günümüzde turizme kazandırılmış ve doğal değerini kaybetmiş durumdadır. Yurdumuzun diğer değer ve güzellikleri gibi. O Ana Gelince: O tarihlerde düdende başımıza geleceklerden habersiz, biraz da hazırlıksızdık. Güvenlik, korunma, kurtarma bilgileri ve çalışmaları daha sonraları uygulanacaktı. Tınaztepe Mağarası’nın sonundaki 30 m’lik (10 katlı bina yüksekliğindeki) inişteyim. Kafamda Alman işçi kaskından bozma baret. Ucunda ikide bir sönen karpit lambası enjektörü, sıklıkla karanlıkta kalmamıza neden oluyordu. Sanayi işi ağır, kullanışsız karpit haznesi oramıza buramıza batıyor yaralıyordu. Keten kumaştan bir tulum ıslak derinliklerde tir tir titretiyordu. Yarım boğazlı, topuksuz bir lastik ayakkabıyla ayak bağını kullanamıyordum ve bileklerim kayalara çarparak harap oluyordu. Deri eldivenler ıslanınca bir işe yaramıyordu. Gelelim teknik malzemeye: Sadeliği fark etmişinizdir. Đniş için gerekli desendör yok. Başka bir alet de yok. Yarım kazık düğümüyle aşağı sallanmışım. Çıkış için sadece bir jumar (çıkış aleti) var, ikinciye gerek görülmemiş. Aşağıdaki 7-8 m’lik boşluk inişi de önemsememiş olmalıyım. O etkinlikte malzeme eksikliği nedeniyle benden başka kimse aşağıya inememişti. Kampta aşağıdaki gölü ve güzelliği ballandırarak anlatmıştım. Böyle teknik malzemesiz inişler sıkça kullandığımız bir teknikti! “Nasıl çıkacağım?” sorusuna da genellikle “Bir şeyler yaparsın,” veya “Bir şeyler bulursun,” yanıtı verilirdi. Sanki mağarada malzeme dükkânı vardı!

Mağara Canlıları 1. Bölüm Birhan ALTAY Ülkemizde birçok mağarada araştırma yapılmış olmasına rağmen, mağaralarda bulunan canlılar konusu henüz tam olarak ele alınmamış ve bir "Türkiye Mağaraları Canlı Profili" çıkarılamamıştır. Bu konu, şu an ki olanaklar çerçevesinde, büyük oranda mağaracılarımızdan elde edilecek veriler ile aydınlatılabilecektir. Bu durumda ise mağaracılarımızın, yapacakları araştırmalarda canlılarla ilgili tutacakları kayıtların veya alacakları numunelerin incelenmesi, mağaralarımızdaki faunanın ortaya konmasında büyük yararlar sağlayacaktır. Ayrıca şu da bir gerçektir ki dünyada biyospeleoloji alanında bir çok araştırma yapılmış olmasına karşın, henüz mağara canlılarının tümü keşfedilmiş de değildir ve her an yeni canlılar ile karşılaşılmaktadır. Bu bilgi notu ile, mağaracılarımıza kayıt tutmada kolaylık sağlamak üzere, ülkemizde de sık olarak karşılaşabilecek gözle görünen ya da görünmeyen canlıları, birkaç bölüm hâlinde görebilecek ve bunlarla ilgili örnek alma teknikleri konusunda basit yöntemleri bulabileceksiniz.

Yeraltında yaşayan canlıları şu şekilde sıralayabiliriz; Bakteriler (Bacteria) Mantarlar (Fungi) Bitkiler (Plantae)

Hayvanlar (Animalia) 1. Omurgasız Hayvanlar (Invertebrata) • Süngerler (Porifera) • Denizanaları, Mercanlar (Knidliler, Hidralar) • Yassı Solucanlar (Platyhelminthes) • Tekerlek Hayvancıkları (Rotifera) • Halkalı Solucanlar (Annelida) Sülükler (Hirudinea) Toprak ve Tatlı Su Solucanları (Oligochaeta) Deniz Halkalı Solucanlar (Polychaeta) • Yumuşakçalar (Mollusca) Karından Bacaklılar (Gastropoda) Midyeler (Bivalvia) • Yuvarlak Solucanlar (Nematoda) • Eklembacaklılar (Arthropoda) Örümceğimsiler (Arachnida) Akrepler (Scorpiones) Yalancı Akrepler (Pseudoscorpionida) Otbiçenler (Opiliones) Kırbaçlı Örümcekler (Palpigradi) Kamçılı Akrepler (Uropygi) Kamçılı Örümcekler (Amblypygi) Örümcekler (Araneae) Başlıklı Örümcekler (Ricinulei) Akarlar ve Keneler (Acari) • Kabuklular (Crustacea ) Kafadan Bacaklılar (Maxillopoda) Kürekayaklılar (Copepoda) Ostracoda Malacostraca Mysidacea Tespih Böcekleri (Isopoda) Amfipoda Yengeçler, karidesler (Decapoda) • Çok Ayaklılar (Multipedes) Kırkayaklar (Diplopoda) Çiyanlar (Chilopoda) Böcekler (Insecta) Kanatsız Böcekler (Apterygotae) – Yaykuyruklular (Collembola) – Çatal kuyruklular (Diplura) – Kıl kuyruklular (Thysanura) Kanatlı Böcekler (Pterygota ) – Düz Kanatlılar (Orthoptera) – Sinir kanatlılar (Neuroptera) – Zar kanatlılar (Hymenopteroidea) – Trichoptera – Pul kanatlılar (Lepidoptera) – Sinekler (Diptera) – Kın Kanatlılar (Coleoptera) 2. Omurgalı Hayvanlar (Vertebrate) • Balıklar (Pisces) • Đki Yaşamlılar (Semenderler) (Amphibia) • Sürüngenler (Reptilia) • Kuşlar (Aves , Arene) • Memeliler (Mammalia) Yarasalar (Chiroptera) Diğerleri (sıçan, fare, rakun, geyik, karaca, kunduz, ayı, oklu kirpi, yaban kedisi, çakal, tilki, kurt, jaguar v.b.) MAĞARACI 27. SAYI Ekim 2009, Sayfa: 2


Mağara canlıları genel olarak 4 başlık altında ele alınmaktadır. Bunlar: 1. Gerçek mağara canlıları (Troglobitler), 2. Gerçek mağara canlısı olmayıp, mağarada yaşamı tercih etmiş canlılar (Troglofiller), 3. Mağara ziyaretçileri (Trogloksenler), 4. Kazara mağarada bulunan canlılar şeklinde sayılmaktadır.

sahiptirler. Bu gruba ait en önemli canlılar başta yarasalar olmak üzere ayılar, yılanlar, tilkiler, kırlangıçlar, fareler, ve kurbağalar örnek olarak verilebilir. 4. Kazara Mağarada bulunan canlılar: Mağaralara kazara düşerek veya bir aracı yardımıyla giren canlılardır. Örneğin, keneler, bazı böcekler… Mağara Canlıları; - Direkt hastalık etkeni olarak, - Parazit ya da hastalık etkeni taşıyıcısı olarak, - Isırma ya da sokma yoluyla zehirleyerek insanlar üzerinde olumsuz etkiler gösterebilmektedirler. Buna karşın unutulmamalıdır ki, mağaralar ve mağara canlıları için en büyük tehdit ve tehlike insanlardır. Đnsanlar, hem doğrudan zararları hem de üzerlerinde taşıdıkları mikroorganizmalarla mağara ekosistemi için büyük bir tehdit de oluşturmaktadırlar. Ülkemizde pek çok mağara köylünün yayla olarak kullandığı alanlarda ve ağıllarda bulunmaktadır.

Troglobit tespih böceği (Isopoda) (Fotoğraf: Emrah ÖZEL)

1. Troglobitler: Tamamen mağara koşullarında yaşamaya adapte olmuş canlılardır. Tüm yaşam döngülerini mağaranın karanlık zonunda tamamlarlar, mağara dışında yaşayamazlar. Mağaraların mutlak karanlığında hayatlarını devam ettirebilecek şekilde mağara koşullarına adapte olmuş canlılardır. Uzun antenler, ses titreşimlerini algılayabilen organlar bu adaptasyonlardan birkaçıdır. Bu gruptaki canlıların birçoğu pigmentsizdir. Ve yine birçoğunun gözleri bulunmaz. Troglobitlere örnek olarak mağara kerevitleri, kör mağara semenderleri, mağara kırkayakları ve mağara örümcekleri sayılabilir. 2. Troglofıller: Yaşam döngülerini mağara içinde veya mağara dışında tamamlayabilen canlılardır. Bu canlılar yer altı habitatlarında yaşayacak şekilde adapte olmalarına rağmen uygun şartlarda yer üstünde de hayatlarına devam edebilirler. Bazı arı türleri, pigmentli solucanlar, semenderler, kırkayaklar, çiyanlar ve böcekler bu gruba ait canlı türünden bazılarıdır.

Burada beslenen canlıların parazitlerine bu mağaralarda rastlamak mümkündür. Ancak bunlar da gerçek mağara canlıları değildirler. Kaynakça: 1. NSS."Caving Đnformation Series- BĐO7801 ". A Guide For Biological Collecting Đn Caves.1991.USA. 2. Prof.Dr. ÇETĐN,E.T.,Prof Dr. ARIĞ,Ö.,Prof Dr.KÖRECĐ, K. "Tıbbi Parazitoloji", 1985. 3. Prof Dr. ALTINTAŞ,K." Parazitoloji Atlası" Sağlık Bakanlığı,1995. 4. TEKELĐOĞLU,T. "Mağara Mikroflorasının Patojen Mikroorganizmaları". 5. Vandel, A. (1965) Biospeleology, The Biology of Cavernicolous Animals.

MAD Kamp Spesiyalleri Havva YILDIRIM ÇOLTU

Haluk ve Faysal sac başında. (Fotoğraf: Sencer ÇOLTU)

Sac Kavurma Bayındır Mağarası’nda Trogloksen Yarasa.(Fotoğraf:Cem ERSOY)

3. Trogloksenler: Mağaraları geçici bir süre kullanan canlılardır. Mağaraları genellikle barınak veya yuva olarak kullanan trogloksenler beslenmek için periyodik olarak mağaralardan dışarı çıkmak zorundadırlar. Mağara ekosistemine besin girdisi açısından oldukça büyük öneme

Büyük yaz etkinliklerinin keyifli bir parçası olmuştur et şöleni. Yöre sakinleriyle anlaşılıp hemen bir koyun ayarlanır. Bu şölenin gönüllerde taht kuran ismi Faysal ĐLHAN'dır. Keser, biçer, derisini yüzer ve koca et parçalarını atıverir kamptaki bayanların önüne. Derken hatun kişiler bu etleri parçalayıp özenle doğrar ve pişmeye hazır hale getirir. Sac, kamp ateşinin üstündeki yerini alır. MAĞARACI 27. SAYI Ekim 2009, Sayfa: 3


Büyük bir hayranlıkla pişen ete bakarkan zaten doyarsınız, değişik bir mutluluk kaplar içinizi. Derken ekmeğinizi etle doldurur keyifle yersiniz. Yanına şarap da varsa yoktur sizden mutlusu…

kabaklar yıkanıp rendelenir ve tencereye konulur. Kabaklar suyunu çekene dek ateşte tutulur. Sonra ateşten indirilen kabaklar biraz soğumaya bırakılır. Ilıyan kabaklar nefis sarımsaklı yoğurdun içine eklenir ve 'Uff, nefis görünüyorsun, ben seni yemeye kıyamam,' diyen mağaracıların tabaklarına servis edilir.

Fotoğraf: Havva YILDIRIM ÇOLTU

Karnıyarık Öncelikle tamamen karnıyarık yapmaya hevesli bir ekip oluşturulur. Bir mağaracı patlıcanları yıkar, soyar ve kızartmaya hazır hâle getirir. Büyük bir özveride bulunan bir başka mağaracı da üşenmeyip bu patlıcanları tek tek kızartır. Ekip üyeleri hemen bir kapta patlıcanlar için iç hazırlar: Önce soğan kavrulur, ardından biber ve domatesler eklenir. Önceden kavurup da kampa getirdiğimiz kıymamız bu karışımla hafifçe tekrar kavrulur ve hazırladığımız bu iç, önceden kızartılan patlıcanların içine tek tek doldurulur. Bu esnada karışımı görüp de gözleri dönen aç mağaracılar, kesinlikle yemek pişiren ekipten uzak tutulmalı, hazırlanan içlerin mağaracıların midesine değil de patlıcanların içine girmesi konusunda özen gösterilmelidir. 'Ne kadar iç, o kadar şahane karnıyarıklar' mantığı baz alındığında içlere sahip çıkmanın önemi büyüktür. Đçleri doldurulan patlıcanlar geniş bir tavaya konulmalıdır. Patlıcanlarımız zaten önceden kızartıldığı için azıcık ılık su ekleyip 7-8 dakika kadar ateşte tutmamız yeterli olacaktır. Dileyen suyuna da banabilir.

Fotoğraf: Havva YILDIRIM ÇOLTU

Yaprak Sarma Önce kuru soğanımızı ince ince doğrayıp kavururuz. Ardından yıkanmış pirinçlerimizi ilave ederiz. Biraz salça, tuz ve limon da ekleyip pirinçlerimizi hafifçe kavururuz. Önceden iyice yıkadığımız Tokat yöresinin muhteşem yapraklarını elimize almak suretiyle dakikalarca şuursuzca sarar da sararız. Burada dikkat edilmesi gereken husus yaprakların parmak kalınlığında sarılmasıdır. Derken bel ağrımız iyice kendini hissettirdiği noktada, pirincimiz biter ve seviniriz. Yapraklarımızı tenceremize dik de koyabiliriz, yatay da. Sarma işleminin bitimiyle yaprakların üstüne tencerenin yüzünü kapayacak bir tabak koyar ve yaprakların su yiyip açılmasını önleriz. Yapraklarımızın üstünü hafifçe kapayacak kadar su koyar ve kaynamaya bırakırız. Yemeğimiz suyunu çekince ateşten indiririz. Dumanı tüterekten yenen yaprak sarması gibisi yoktur. Afiyet olsun…

Fotoğraf: Havva YILDIRIM ÇOLTU

Yoğurtlu Kabak Etkinliklerimiz için her ne kadar önceden alışveriş edip her bir eksiğimizi tamam etsek de kampa ziyaretimize gelen köylülerin getirdiği taze sebze ve meyveleri tüketmek gibisi yoktur. Đşte böylesi bir ziyarette gelen taze köy yoğurdu, çatal yardımıyla iyice çırpılır. Eğer var ise içine biraz da sarımsak eklenir. Yine yöre halkının getirmiş olduğu taze

Mağara Araştırma Derneği 1964 Adres: GMK Bulvarı, Kubilay Sok. Kubilay Apt. 17/1 Anıttepe Ankara PK 670 Yenişehir Ankara Tlf: +90 312 229 64 09 http://www.mad.org.tr / mad@mad.org.tr Bursa Şubesi (2006) Adres: Atatürk Caddesi Agah Han No:61/2 Osmangazi Bursa Tlf: +90 224 222 00 65 http://www.madbursa.org / info@madbursa.org Hazırlayanlar: A. Bahar HASER, Birhan ALTAY, Gülay ÇABUK, Havva YILDIRIM ÇOLTU, Mustafa Z. RUHĐ Yayın Koordinatörü: Emre Baturay ALTINOK Đletişim: magaracilar@gmail.com Başkan: Emrah ÖZTEKĐN MAD Türkiye Mağaracılar Birliği (http://www.tumab.org) ve Uluslararası Speleoloji Birliği (http://www.uis-speleo.org) üyesidir.

MAĞARACI 27. SAYI Ekim 2009, Sayfa: 4



Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.