Sivil Düşler 3

Page 1

Ekim 2015


Hazırlayanlar Aslı Öztürk (Program Asistanı) Cengiz Çiftçi (Takım Lideri) Çağrı Öner (Görsel İletişim Web ve MIS uzmanı) Emrah Güler (İletişim Uzmanı) Özge Konuralp (Program Direktörü) Şeyda Erciyes (Proje Direktörü)

Editör Emrah Güler

Tasarım Çağrı Öner Fotoğraf ve Tasarım Stüdyosu

2


SİVİL DÜŞLER’LE

ÜÇÜNCÜ KEZ BİRLİKTE

S

ivil Düşün AB Programı, Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu’nun aktivistlerin, sivil toplum örgütleri, ağlar ve platformlarının ihtiyaçlarına cevap vermek üzere tasarladığı yenilikçi, esnek ve katılımcı bir sivil toplum destek programıdır. 2016 yılına kadar devam edecek Sivil Düşün AB Programı, Aktivist Destek Programı ile Ağlar ve Platformlar Hibe Programı’ndan oluşuyor. Sivil Düşün AB Programı, Aktivist ve Ağlar ve Platformlar programları kapsamında farklı hak alanlarında bir çok çalışmayı ve projeyi destekliyor. İki farklı çağrı ile 2013 ve 2014 yıllarından bu yana 9 farklı çok yıllı ağ/platform projesi hayata geçirildi. Aktivist Programı kapsamında ise 240 aktivist ve STÖ çalışması haklar ve özgürlükler temelinde sivil toplum alanına katkı vermeye devam ediyor. Farklı hak alanlarında yerel, ulusal ve uluslararası sivil toplum örgütlerini bir araya getiren çalışmaları ile Sivil Düşün Ağlar ve Platformlar projeleri kapasite güçlendirme, bilginin ve iyi örneklerin paylaşımı konusunda etkili ağlar ve platformlar oluşturmaya başladılar. Sivil Düşün Ağ ve Platform projelerinin bir diğer önemli özelliği ise çalışma alanlarının birbirini kesen bir çok noktaya dokunması, çalışma yöntemlerinin ise diğer hak alanlarını da etkileyecek kapsamda olması. Sivil Düşün AB Programı Aktivist Programı çalışmaları ile Ağlar ve Platformlar projelerinin

çalışmalarını ortaklaştırılması ve etkinin arttırılması amacı ile çeşitli paylaşım alanları yaratmaya devam ediyor. Ocak 2015’te 41 ilden yaklaşık 200 ağ/platform, sivil toplum örgütü ve aktivistin katılımı ile gerçekleştirilen 2. Danışma Kurulu toplantısında hak savunuculuğu alanında ağlar/platformlar aracılığı ile çalışmalar yürütmenin Avrupa Birliği ve üyelik sürecinde olan ülkeler nezdinde ifadesi ve ağlar/platformların demokratik bir toplumun oluşumunda oynadığı rolün farklı boyutları ele alındı. Toplantıda Avrupa Birliği’nin Sivil Düşün ve diğer programlar kanalı ile desteklediği Ağ/Platform projelerinin çalışmaları paylaşıldı. Katılımcı sivil toplum örgütü temsilcileri ve aktivistler, Türkiye’de ve Avrupa Birliği’nde hak temelli ağlar ve platformların kavramsal çerçevesi, gelişim süreçleri, öncelik ve ihtiyaçlarını değerlendirdi.

Sivil Düşün AB Programı


Bu sayıda neler var?

S

ivil Düşün AB Programı olarak yürüttüğümüz iletişim çalışmaları kapsamında aktivistlerin, sivil toplum örgütlerinin, ağların/platformların çalışmalarını ortaklaştırabilmeleri ve deneyim paylaşımının sağlanabilmesi adına çalışmalarını kendi ağızlarından, kendi bakış açıları ile aktarmalarına özen gösteriyoruz.

Bültenimiz Sivil Düşler’in 2. sayısında Sivil Düşün Ağlar ve Platformlar Programı altında desteklenen altı projenin tanıtımına yer vermiştik. Gazeteciler Cemiyeti – Basın için Özgürlük; Gençlik Servisleri Merkezi – Senin Hakkın, Gençlik Hakkı; Hayata Destek Derneği – Sivil Toplum Afet Platformu; Kaos GL Derneği – Çeşitlilik ve Stratejik Davalama Ağı; Pembe Hayat LGBTT Dayanışma Derneği – Ayrımcılığa Karşı Gökkuşağı Koalisyonu; Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi – Denge ve Denetleme Ağı ağ ve platform çalışmaları hakkında kapsamlı bilgiyi Sivil Düşler’in 2. sayısında bulabilirsiniz. Bu sayıda, desteklediğimiz altı ağ/ platformla ilgili haberlerle beraber, 2014 yılı başında desteklenmeye başlayan üç yeni ağ/platformun çalışmalarını yakından tanıyacaksınız. Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı – Kadın Sığınakları ve Dayanışma Merkezleri Kurultayının Güçlendirilmesi, Avrupa-Türkiye Arasıda İyi Örneklerin Paylaşımı; CISST – Türkiye Hapishaneler Enformasyon Ağı ve Uluslararası Çocuk Merkezi – Varolan Çocuk Hakları Ağlarının Güçlendirilmesi projeleri, çalışmaları yürüten örgütlerin kendi ağızlarından bültenimize yansıyacak.

Bu sayıda ayrıca, sivil toplumun gelişiminde önemli bir örgütlenme aracı olan ağlar ve platformların önemine iki ayrı yazıda yer verdik. Eurasia Social Change’den Simon Forrester ile sivil toplum örgütleri arasında kurulan ağlar ve platformların ideal yapıları, başarı göstergeleri ve etkileri üzerine röportajımızla, Sivil Toplum Geliştirme Merkezi’nin (STGM), ağlar ve platformların önemini ve STGM’nin kuruluşundan bu yana bu tip yapılara nasıl destek verdiğini anlattığı yazısını da bu sayımızda bulabilirsiniz. Aktvisit Programı ile hayata geçen birbirinden farklı ve etkili çalışmalar da, röportajlarla bültenimizde yer alıyor. Çocuk, emekli, LGBTİ hakları, vicdani red, çevre ve kentsel dönüşüm bu sayımızda yer verdiğimiz alanlardan bazıları. Bir kez daha, “Her şey bir sivil düşle başladı,” diyor, sizlerin de sivil düşlerinizin gerçekleşmesini diliyoruz.


Türkiye Hapishaneler Enformasyon Ağı Türkiye’de Ceza İnfaz Sistemi ve Ağ Olmanın Getirileri

Kadın Sığınakları Dayanışma Merkezleri Kurultayı’nın Güçlendirilmesi, Avrupa Birliği ve Türkiye’deki Kadın Örgütleri Arasında Ev İçi Şiddete Yönelik İyi Uygulamaların Paylaşılması Kadın Sığınakları ve Dayanışma Merkezleri Kurultayı: Dünü, Bugünü, Geleceği

Uluslararası İle Ulusal ve Yerel Arasında Bağlantı Kurarak Mevcut Çocuk Hakları Ağlarının Çocukların Sesi Olarak Harekete Geçmesi için Güçlendirilmesi Çocuk Hakları Alanında Ağ Oluşturmanın Önemi

Denge ve Denetleme Ağı’ndan Anayasa, Başkanlık Sistemi ve #ParanınLafı üzerine Bir Yol Haritası: Anayasa Yazılırken Orada Olalım!

Trans Erkekler Bu Yaz Pembe Hayat Trans Kampı’nda Buluşuyor Senin Hakkın, Gençlik Hakkı! Projesi Bir İlki Gerçekleştirdi

Stratejik Dava Takipleri ve Stratejik Davalama Ağı ‘Ayrımcı Uygulamaların Gerekçesi Takdir Yetkisi Olamaz...’

Sivil Toplum Afet Platformu İkinci Yılına Girerken Özgür Basın için, ‘Özgürlük için Basın’ Ağlar ve Platformlar: Nasıl Bir Yapı İçinde Olmalı? Nasıl Etki Yaratmalı? Sivil Toplum Geliştirme Merkezi ve Sivil Ağlar Disk Emekli-Sen’den Aktivist Destekli Eğitimler Daha Demokratik Bir Kentsel Gelişim için Nextistanbul Geri Dönüşüm Kazanacak, Türkiye Kazanacak Gündem Çocuk Derneği’nden Çocuk Gazetesi Dönüşüm Muhteşem Olacak: Trans Erkek Bilgi Bankasına Doğru Sivil Düşün’den Çocuklara Yönelik Ticari Cinsel Sömürü (ÇTCS) ile Mücadele Ağı’na Destek

1


Türkiye Hapishaneler Enformasyon Ağı Hapishaneleri sadece siyasetin değil akademik çalışmaların da konusu haline getirmek ve mahpusları aynı zamanda bir hak öznesi olarak görmek, göstermek için...

Türkiye’de hapishaneler insan hakları ihlaline en açık ve bu ihlallerin en sık yaşandığı mekanlardan birini oluşturuyor. Buna rağmen Türkiye’de doğrudan ve dolaylı olarak hapishaneler alanında çalışan sivil toplum örgütü (STÖ) sayısı çok az. Bu STÖ’lerin ise oldukça büyük bir kısmı, haklarının büyük oranda bilincinde olan ve bu haklarını elde etmek için STÖ’lere de başvurular yapan siyasi mahpuslar ile ilgileniyor. Türkiye Hapishaneler Enformasyon Ağı; siyasi mahpuslar, mahpus

2

kitlesinin yüzde 90’ından fazlasını oluşturan adli mahpuslar ve dezavantajlı gruplar olarak da nitelendirilen özel ihtiyaçları olan mahpus grupları odağına alıyor. Bu grupların sorunlarını görünür kılmayı, hapishanelerle ilgili STÖ’leri bir ağ içinde bir araya getirerek dağınık olan bilgileri toparlayabilmeyi ve kapasitelerini, etkilerini arttırmayı; bununla beraber, kurulması planlanan merkez aracılığıyla akademi ve STÖ’ler arasında köprü oluşturmayı, bu kurum ve kuruluşların hapishane üzerine faaliyetlerini arttırmayı hedefliyor.


3


Türkiye’de Ceza İnfaz Sistemi ve Ağ Olmanın Getirileri Türkiye Hapishaneler Enformasyon Ağı Proje Koordinatörü Mustafa Eren ile Türkiye’deki hapishaneler ve mahpusların durumu, Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği ve bu alanda hak temelli bir ağ oluşmasının katkıları üzerine...

4


Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği’nin (CİSST) ceza, infaz ve mahpuslar üzerine çalışmalarından kısaca söz eder misiniz? CİSST 2006’da, özellikle Türkiye hapishanelerindeki durum üzerine çalışan bir sivil toplum örgütüne (STÖ) acil ihtiyaç duyulması üzerine kurulmuştur. Ceza infaz sistemindeki insan hakları ihlalleri hakkında yürütülen tartışmalar, STÖ’lerin bu alana müdahil olabilmesinin önemli ve gerekli olduğunu göstermiştir. Bu sebeple CİSST, hapishane koşullarını insani değerlerle örtüşen uluslararası standartlar ve insan hakları ile mümkün olduğunca uyumlu hale getirmek için çalışmalar yürütmekte ve aynı zamanda bu amaçla devlet kadroları ve sivil toplum arasında bir köprü görevi görmektedir.

CİSST’in bu amaçlarına ulaşabilmek için bugüne kadar yürüttüğü başlıca projeler şunlardır:

CİSST’in temel amaçları; hapishanelerdeki insan hakları ihlallerini geriletmek, Türkiye hapishanelerini insani değerlerle örtüşen uluslararası standartlara taşımak için sivil toplum desteğini harekete geçirmek, hapishaneleri şeffaflaştırmak ve sivil toplumla bağlarını kuvvetlendirmek, alternatif ve onarıcı yaptırımlara başvurularak hapishanelerin kullanımının azaltılmasını sağlamak ve Türkiye hapishanelerine ilişkin güvenilir, doğrulanabilir ve periyodik bilgi oluşturmaktır.

Cezaevinde Bulunan ve Üniversitede Okuma Hakkı Bulunan/Kazanan – Hükümlü ve Tutuklulara Burs Destek Projesi (2010 – 2011),

Türkiye Hapishaneleri Enformasyon Ağı (TPIN) (2015 – 2017), Özel İhtiyaçları Olan Mahpuslar ve İlgili Sivil Toplum Örgütleri Ağı (2014 – 2015), Hapishaneler, Üniversiteler ve Sivil Toplumun Rolü Projesi (2013 – 2015), Özel İhtiyaçları Olan Mahpuslar Projesi (2012 – 2013), Mahpusların Eğitim Hakkı Önündeki Engellerin Ortadan Kaldırılması Projesi (2011),

Türkiye’deki Yüksek Güvenlikli 13 F Tipi Ceza İnfaz Kurumunda Ortak Alanların Kullanımının Artırılması Projesi (2007), Ceza İnfaz Sistemi ve Sivil Toplumun Rolü Konferansı / Ankara (2007).

5


Kim yürütüyor? Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği (CİSST) Ortak kurumlar Engelli Kadınlar Derneği Gündem Çocuk Derneği Kadınlarla Dayanışma Vakfı (KADAV) Kaos GL Mahsus Mahal Özürlüler Vakfı Sosyal Kültürel Yaşamı Geliştirme Derneği (SKYGD) Toplumsal Haklar ve Araştırmalar Derneği (TOHAD) Toplum ve Hukuk Araştırmaları Vakfı (TOHAV) Türkiye Çocuklara Yeniden Özgürlük Vakfı (TÇYÖV) Ne kadar sürecek? 1 Ocak – 31 Aralık 2016 Proje neleri hedefliyor? Projenin başlıca etkinlik ve hedeflerini Türkiye Hapishaneleri Enformasyon Ağı (Turkey’s Prison Information Network – TPIN), Türkiye Hapishane Çalışmaları Merkezi (Turkey’s Center for Prison Studies – TCPS) ile Hapishane Çalışmaları Kütüphanesi’nin kuruluşu ve mahpuslarla mektuplaşma çalışması oluşturuyor. Türkiye Hapishane Çalışmaları Merkezi ile neler hedefleniyor? Hapishanelerin akademik araştırma alanı haline getirilmesi, Güvenilir, doğrulanabilir ve periyodik raporlama yapılması, Hapishaneye dair bilgilerin ulaşılabilir hale getirilmesi, Hapishanelere ilişkin yeni çalışma alanları açılması, Akademi ve STÖ’ler arasında bağlar oluşturulması, Hak temelli mücadeleye katkıda bulunulması, Hapishanelerdeki hak ihlallerinin geriletilmesi, Hapishane Çalışmaları Kütüphanesi oluşturulması ve kullanıma açılması, Uluslararası işbirlikleri kurulması, Hapishanelere ilişkin düzenli yayın faaliyetinde bulunulması ve üretimin arttırılması.

Türkiye’de ceza infaz sistemi, hapishaneler ve mahpuslar üzerine doğrudan faaliyet yürüten STÖ’lerin sayısı 10 dahi değildir. Sayısı oldukça az olan bu STÖ’lerin

Türkiye Hapishaneler Enformasyon Ağı ile neler hedefleniyor? Hapishaneler alanındaki STÖ’lerin bir araya getirilmesi,

neredeyse tamamı ise siyasi mahpuslarla ilgilenmekte

Alandaki farklı bilgi ve deneyimlerin toparlanması,

grupları üzerine yoğunlaşmaktadır. Bu durum, bilgile-

Özel ihtiyaçları olan mahpuslara ilişkin alt ağlar oluşturulması,

rin dağınık olması sonucunu doğurmaktadır. Şu an için

Mahpuslarla düzenli mektuplaşma faaliyeti yürütülmesi,

Yıllık konferans düzenlenmesi, Hapishanelerdeki hak ihlallerinin geriletilmesi, Hak temelli mücadeleye katkıda bulunulması.

6

Türkiye’de ceza, infaz ve mahpuslar üzerine çalışan STÖ’ler arasında var olan bilgi ağından söz edebilir misiniz?

ve daha da önemlisi her biri siyasi mahpusların belli

bu alanda bir bilgi ağı söz konusu değildir. Projemiz bu STÖ’leri ve dolayısıyla dağınık olan bilgileri bir araya getirebilmek açısından önemli bir boşluğu doldurmaktadır.


Hak temelli bir ağ/platform yapısı içerisinde faaliyette bulunmanın sivil alana, politika yapım süreçlerine ve Türkiye’de mahpuslar, mahkumlar ve ceza süreci üzerine çalışan STÖ’lerin beceri ve deneyimlerin gelişmesine nasıl bir etkisi olacaktır? Bu ağın güvenilir, doğrulanabilir ve periyodik raporlamalar yapacağı, düzenli olarak yayın faaliyetinde bulunacağı ve konferanslar düzenleyeceği dikkate alındığında, ilk olarak bu alandaki bilgi eksiğini gidereceği söylenebilir. Bu sayede hem STÖ’lere hem de politika yapıcılara üzerinde çalışabilecekleri veriyi sağlayacaktır. Bunun yanı sıra, STÖ’lerin bir ağ çatısı altında bir araya gelmesi onların kapasitelerini ve etki alanlarını geliştirecektir. Projenin önemli etkilerinden birisi ise doğrudan hapishaneler alanı ile ilgili olmayan ve engelli,

LGBTİ, kadın, çocuk gibi tematik alanlarda faaliyet yürüten STÖ’lerin de hapishanelere ilişkin faaliyette bulunmasının kanallarının açılmasını ve zemininin yaratılmasını desteklemesidir. Böylece bu alanda faaliyet yürüten STÖ’lerin sayısının artmasının yanı sıra farklı alanlarda faaliyet yürüten STÖ’lerin etkileşime girmesi de sağlanmış olacaktır. Ağ ve merkezin faaliyet ve üretimleri hapishane çalışmalarına ivme kazandıracağı gibi bu ivme, mahpusları “hak öznesi” olarak konumlandıran yaklaşımı ile onların yaşantısında olumlu yansımalara yol açacak, dolayısıyla hapishaneleri insan onuru ile uyumlu uluslararası standartlara yaklaştıracaktır. Ayrıca projenin mektuplaşma faaliyeti, mahpusların seslerini kamuoyuna ulaştırabilmesinin doğrudan kanallarından birisini oluşturacaktır.

7


Kadın Sığınakları Dayanışma Merkezleri Kurultayı’nın Güçlendirilmesi, Avrupa Birliği ve Türkiye’deki Kadın Örgütleri Arasında Ev İçi Şiddete Yönelik İyi Uygulamaların Paylaşılması Sığınaksız bir dünya için kadın dayanışmasının güçlendirilmesi...

8


Kadın Sığınakları Dayanışma Merkezleri Kurultayı’nın güçlendirilmesi, Avrupa Birliği ve Türkiye’deki kadın örgütleri arasında ev içi şiddete yönelik iyi uygulamaların paylaşılması projesi, kadına yönelik şiddet ile mücadelede etkin politikaların üretilmesi ve destek mekanizmalarının etkisinin arttırılmasını amaçlıyor.

9


Kadın Sığınakları ve Dayanışma Merkezleri Kurultayı: Dünü, Bugünü, Geleceği Proje Koordinatörü Seda Çavuşoğlu ile Kadın Sığınakları ve Dayanışma Merkezleri Kurultayı, kadına yönelik şiddet alanında devletin yükümlülükleri ve neler yapılabileceği üzerine...

Kadın Sığınakları ve Dayanışma Merkezleri Kurultayı’nın kısaca tarihinden, yapısından ve işleyiş şeklinden söz edebilir misiniz? Kadın Sığınakları ve Dayanışma / Danışma Merkezleri Kurultay’ının ilki, 1998 yılında, Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı’nın girişimiyle, İstanbul’da yapıldı. O tarihten bugüne 18 yıldır Kurultay kesintisiz bir şekilde toplanıyor. Kurultay fikrinin sahibi kadınlar, bu fikrin hangi ihtiyaçtan ortaya çıktığını ve temel amacının ne olduğunu şöyle anlatıyorlar: “1998 yılına gelindiğinde, Diyarbakır’dan Mersin’e, Adana, Antalya’dan İzmir’e, Bursa’dan Edirne’ye kadar ülkenin dört bir yanındaki kadınlar, sığınaklar, danışma merkezleri, acil destek hatları kurarak, kurmaya çalışarak şiddete karşı örgütlenmeye başlamışlardı. Bütün bu kadın gruplarının aralarında ve Mor Çatı’yla deneyim alışverişinde bulunmaya başlaması, bir kurultayda buluşmanın zamanın geldiğini gösteriyordu. Ülke çapında, değişik gruplar ya da kurumlar olarak kadına yönelik şiddetle mücadelemizde deneyimlerimizi paylaşmak, ortak politikalar saptamak ve aramızda kalıcı bir iletişim ağı oluşturmak için neler yapabilirdik? Bu grupların ve özellikle de sığınakların ve danışma merkezlerinin sayısının artması için neler yapılmalıydı?” [1] Kadın Sığınakları I. ve II. Kurultayları, Mor Çatı yayınları, s.10

10

Bu soruların cevabı, yılda bir kez Türkiye’nin dört bir tarafındaki, kadına yönelik şiddet alanında çalışan kadın örgütlerinin, kadınların, belediye ve kamu çalışanlarının bir araya gelip fikir alışverişinde bulunabileceği, deneyimlerini paylaşabileceği ve kadına yönelik şiddetle mücadelede ortak politikalar geliştirebileceği, feminist ilke ve yöntemlerle yol alacak bir kurultay yapma fikri oldu. Kurultay, kurultay bileşeni örgütlerden ve kurultay katılımcılarından oluşuyor. Kurultay bileşenleri, Kurultay’ın örgütleyicisi, sığınak veya dayanışma merkezi bulunan ya da bunu kısa vadede hedefleyen feminist ve bağımsız kadın örgütlenmeleridir. Kurultay katılımcıları ise, kadına yönelik şiddete karşı mücadele eden tüm kadın örgütleri ve feministler, belediyelerin ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın kadına yönelik şiddetle ilgili birimleri kurultay katılımcısıdır. Yılda bir kez Ara Kurultay bir kez de Ana Kurultay düzenlenmektedir. Ara Kurultay, sadece Kurultay bileşeni örgütlerin katıldığı, örgütlerin birbirlerinin deneyimlerini duyabildiği, ortak hareket edilecek konular üzerine fikir alışverişinde bulunulduğu ve Ana Kurultay içeriğinin belirlendiği buluşmadır. Ana Kurultay ise Kurultay bileşeni örgütlerin belirlediği program doğrultusunda Kurultay katılımcıları ile tartışma fırsatı bulduğu ve somut politika önerileri geliştirdiği buluşmadır.


Kurultay’ın bütün kararları Kurultay bileşeni örgütleri ile ortak alınır. Karar almada oylama değil birbirini ikna ederek ortak karar verme yöntemi kullanılır. Her yıl, Kurultay sekretaryası belirlenir ve sekretarya, Kurultay içeriğinin belirlenmesi, organizasyonun yapılması ve alınan kararların uygulanmasının takibinden sorumludur. Mor Çatı 1998 yılından itibaren, bilgi ve deneyim birikiminden dolayı, sekretaryanın daimi üyesidir. Daimi üyeliği hiyerarşik bir konumdan ziyade bilgi ve deneyimi diğer sekretarya olan örgütlerle paylaşma amacı ile devam etmektedir. Hak temelli bir ağ/platform yapısı içerisinde faaliyette bulunmanın sivil alana, politika yapım süreçlerine ve Türkiye’de kadına yönelik şiddet alanındaki iyi uygulamaların paylaşımına ve deneyimlerin gelişmesine nasıl bir etkisi olacaktır? Kurultay, bağımsız kadın örgütleri gönüllüleri ile belediyelerin ve Bakanlığın kadına yönelik şiddet ile mücadele için kurulan birimlerinde çalışan sosyal çalışmacılar, psikologlar ve avukatları bir araya getiren Türkiye’deki en geniş platform. Kurultaylarda bir araya gelinerek bilgi ve deneyim paylaşımlarının gerçekleşmesi, kadın örgütlenmelerinin güçlenmesine olanak sağlarken kadına yönelik şiddete ilişkin birlikte etkin mücadele geliştirmenin alanını oluşturuyor. Bağımsız

kadın örgütlenmelerinin güçlenmesi ve kapasitelerinin gelişmesi, yasalarının uygulanmasının kadınlar tarafından izlenmesi ve zayıf yanlarının tespit edilerek iyileştirilmesi yönünde politikalar üretilmesi için büyük bir önem taşımakta. Ağ/platform yapısı içerisinde örgütlenmek bağımsız kadın örgütlerince hem bu izlemenin yapılmasını hem de alandaki deneyimlerin kolektifleştirilerek etkin bir politikanın oluşturulmasını sağlamaktadır. Kurultayın kadına yönelik şiddeti tasfiye etmek ve kadınların şiddetten uzak yaşamlar kurmalarını sağlayacak destekleri sağlamakla yükümlü kurumların kadın çalışanları ile bağımsız kadın örgütlerini bir araya getirmesi bu alanda çalışan farklı kurumların koordinasyonunu ve iş birliğini mümkün kılmaktadır. Sizce devletin kadına yönelik şiddeti ortadan kaldırmaya yönelik hangi özel önleyici önlemleri acil olarak alması gerekir? Öncelikle, kadına yönelik şiddetin nedeninin toplumsal cinsiyet eşitsizliği olduğunu gören ve bu eşitsizliği ortadan kaldırmaya yönelik gerekli adımları atmaya yönelik siyasi iradeyi göstermesi gerekir. Bunun nasıl olacağına ilişkin de, ilk imzacısı olduğumuz İstanbul Sözleşmesi (Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev içi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye ilişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi) önemli bir kaynak niteliğinde. İstanbul

11


12


Türkiye’de ve AB’de kadına yönelik şiddet alanında çalışan bağımsız kadın örgütleri arasında (iyi) uygulamaların paylaşımını mümkün kılan iletişimin güçlendirilmesi,

Sözleşmesi’ne göre erkek şiddeti ile mücadelede devletin yükümlülüğü düzenlenmiştir ve devlet kadına karşı şiddeti “önlemek, korumak, kovuşturmak ve kadınlar için destek mekanizmalarını oluşturmakla” yükümlüdür. Bu genel çerçevenin yanı sıra 71 kadın örgütünün imzası ile TBMM Kadına Yönelik Şiddetin Sebeplerini Araştırma Komisyonu’na sunduğumuz taleplerden acilen uygulanması gerekenler aşağıdaki gibidir:

Kadına yönelik şiddet politika yapma süreçlerine bağımsız kadın örgütlerinin katılımının kolaylaştırılması ve etkinleştirilmesi,

Kadın ve Eşitlik Bakanlığı kurmak ve Bakanlık faaliyetlerine yeterli düzeyde bütçe ayırmak,

Proje neleri hedefliyor? Kadın Sığınakları ve Dayanışma Merkezleri Kurultayı bileşenlerinin kapasitelerinin arttırılması,

Kamu kurumları ve yerel yönetimlerdeki sosyal çalışmacıların, temsilcilerin ve karar alıcıların kadına yönelik şiddet bilincinin, doğru uygulamalara ilişkin farkındalıklarının arttırılması, Uzun vadeli, nitelikli ve bütünsel destek almak için ev içi şiddete maruz kalan kadınlara ve çocuklara destek sağlanması ve bu modelin yaygın hale gelmesini sağlamak için sığınaklar ve danışma merkezleri arasındaki iletişimin güçlendirilmesi. Projeyi kim yürütüyor? Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı Ortak kurumlar Kadın Dayanışma Vakfı

Sığınak dışındaki psikolojik, sosyal ve hukuki destekleri de alabilecekleri, deneyimlerini paylaşarak karşılıklı güçlenebilecekleri, ulaşılabilir, kadın danışma ve dayanışma merkezleri kurmak, Başta Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri (ŞÖNİM) personeli olmak üzere, yargı mensupları, mülki amirlikler ve kolluk güçleri olmak üzere, kadına yönelik şiddet alanında görevli olan tüm personele toplumsal cinsiyet eşitliği, kadına yönelik şiddet ve 6284 sayılı yasaya ilişkin eğitimler vermek, Kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetlerine ilişkin verileri düzenli olarak tutmak ve sonuçları kamuoyu ile şeffaf bir biçimde paylaşmak.

Muş Kadın Derneği Ne kadar sürecek? 1 Ocak 2015 – 30 Nisan 2017 Proje kapsamında neler gerçekleşecek? Kadın Sığınakları ve Dayanışma Merkezleri Kurultayı bileşeni olan kadın örgütleri arasındaki güçlendirmeyi hedefleyen ara kurultaylar, 18. ve 19.’su düzenlenecek olan Kadın Sığınakları ve Dayanışma Merkezleri Kurultayı, AB ve Türkiye’de kadına yönelik şiddetle mücadele politikalarının paylaşımına olanak sağlayacak uluslararası konferans, İsveç ve Avusturalya alan ziyaretleri, Kurultay web sayfasının içeriğinin güçlendirilmesi ve İngilizce web sayfası oluşturulması, Kamu kurumları, yerel yönetimlerle ve bağımsız kadın örgütlerindeki gönüllülerle atölyeler Yayınlar: KYŞ ile mücadele mekanizmalarının işleyişine ilişkin izleme raporu, sığınak ve dayanışma merkezi bütünsel destek modeline dair bir broşür, AB saha ziyareti ve uluslararası konferans sonucunun paylaşıldığı iyi uygulamalar rehberi, Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü ve TBMM Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu ziyaretleri, Yerel yöneticiler ile kadına yönelik şiddet mekanizmaları ve sığınak-dayanışma merkezi uygulamaları üzerine görüşmeler, Sığınak açmayan belediyeler ile sığınak açmaları için görüşmeler, Mor Çatı Dayanışma merkezi kapasite arttırımı. Daha fazla bilgi için: www.siginaksizbirdunya.org

13


Uluslararası ile Ulusal ve Yerel Arasında Bağlantı Kurarak Mevcut Çocuk Hakları Ağlarının Çocukların Sesi Olarak Harekete Geçmesi için Güçlendirilmesi Tüm çocukların hayatında olumlu bir değişim yaratmak, ağlar arasında çocuklar için ve çocuklarla güç birliği gerektiriyor, çocukların katılımı olmadan, çocukların sesleri duyulmadan değişim mümkün değil.

U

luslararası ile Ulusal ve Yerel Arasında Bağlantı Kurarak Mevcut Çocuk Hakları Ağlarının Çocukların Sesi Olarak Harekete Geçmesi için Güçlendirilmesi projesi ile Türkiye’de çocukların şiddetten masum olma hakkı ve toplanma özgürlüğüne odaklı bir yaklaşım ile çocukların haklarına saygı duyulmasının güçlendirilmesi, Çocuk Hakları’na dair Sözleşme’de ve diğer uluslararası insan hakları sözleşmelerinde yasal güvence altına alınmış olan çocuk hakları ile ilgili ilke ve hükümlerin yerine getirilmesinin sağlanması amacıyla mevcut çocuk hakları ağlarının çocuklarla ve çocuklar için ortak ses olmasına katkıda bulunulması hedefleniyor.

14


Proje neleri hedefliyor? Çocuklara karşı şiddetin önlenmesinde etki odaklı güçlü bir ortak eylem pratiği ve anlayışının teşvik edilmesi, Çocukların hak sahibi olarak sivil toplum ağlarına anlamlı katılımlarının güçlendirilmesi ve bu bağlamda seslerinin daha fazla duyulmasının sağlanması, Çocuk hakları ağlarının daha güçlü bir biçimde ortak savunuculuk yapmaları için beceri ve uzmanlıklarının geliştirilmesi. Kim yürütüyor? Uluslararası Çocuk Merkezi (ICC) Ortak kurumlar ve ağlar Birleşmiş Milletler Çocuk Fonu (UNICEF), Çocuk Hakları Uluslararası Ağı / Child Rights International Network (CRIN) Uğrayan Çocuklar için Avrupa Federasyonu / Missing Children Europe (MCE) Güneydoğu Avrupa Kayıp ve Cinsel Sömürüye Uğrayan Çocuklar için Merkez / Southeastern European Center for Missing & Exploited Children (SEEC) Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği (SHUDER) Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Derneği (Türk PDR-DER) Özgürlüğünden Yoksun Gençlerle Dayanışma Derneği (ÖZ-GE Der) Çocuğa karşı Şiddeti Önlemek için Ortaklık Ağı (ÇKŞÖOA) Çocuğa karşı Ticari Cinsel Sömürü (ÇTCS) ile Mücadele Ağı Çocuk Alanında Çalışan Avukatlar Ağı (ÇAÇAV) Çocuk Gelinlere Hayır Platformu Çocuk Cezaevleri Kapatılsın Girişimleri Ne kadar sürecek? 1 Ocak 2015 – 30 Haziran 2017 Proje kapsamında neler gerçekleşecek? Uluslararası ağlar ile birlikte deneyim ve yöntem paylaşımı toplantısı (UNICEF, CRIN, Uluslararası ECPAT, MCE, SEEC), Katılımcı Eylem Araştırma / Öğrenme Yöntemi (PAR/L) ile çalışmalar (UNICEF, ICC, Türk PDRDer, SHUDER, ağlar), Ortak iki kampanya (ICC, ÖZGEDER, SHUDER ve şubeleri, PDRDER ve şubeleri, ağlar), ÇAÇAV üyelerine ve sivil toplum örgütlerine stratejik davalama, davalama, hukuki yardım ve yasal savunuculuk teknikleri eğitimleri, Stratejik davalama, Kılavuzlar.

15


Çocuk Hakları Alanında Ağ Oluşturmanın Önemi Uluslararası Çocuk Merkezi (ICC) ile çocuk hakları üzerine çalışan ulusal ve uluslararası ağlar, hak temelli bir ağ olmanın önemi ve ağların yükümlülükleri üzerine... Çocuk hakları üzerine çalışan ulusal ve uluslararası sivil toplum örgütleri arasında var olan ağ yapılarından söz edebilir misiniz? Uluslararası pek çok ağ var. Bazıları belirli bir konuda bir kampanya yapmak için bir araya gelmiş, çoğunlukla kısa süreli, ancak bazen de daha kurumsal ve uzun süreli bir birlikteliğe dönüşebiliyor. Uluslararası Çocuk Merkezi’nin üyesi olduğu “Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına dair Sözleşme’ye ek Bireysel Başvuru Protokolünün Onaylanması için Koalisyon” ve “Çocuklara Fiziksel Cezalandırmanın Yasaklanması Küresel Girişimi” bu tür ağlara örnek olabilir. Bazıları ise temel çocuk hakları alanındaki güç birliği eksikliği ile dünyanın dört bir tarafından toplanan bilginin ve ortak hareket etmenin güçlüklerinin etkisiyle kurulabildiği gibi, özel ilgi gerektiren ve pek çok alanda değişim için anahtar olabilecek bir konunun çözümüne odaklı olabiliyor. Uluslararası Çocuk Merkezi’nin üye olduğu Çocuk Hakları Uluslararası Ağı ilkine iyi bir örnek oluşturmaktadır. İkincisine verilebilecek iyi örnek-

16

lerden biri, gene üyesi olduğumuz “Gelin Değil Kız Çocuğu” (GnB) adındaki uluslararası ağ. Bir diğeri de, bu çalışmada bizimle ortak olan Kayıp ve Cinsel Sömürüye Uğrayan Çocuklar için Avrupa Federasyonu (MCE). Bu ağların ortak noktası, hepsinin bir sekreteryası olması. Fakat yönetim ve eylemlilik yönünden oldukça farklılar. Örneğin, CRIN üyelerini güçlendirecek çalışmaları bağımsız karar vererek sürdürüyor ve kendi kampanyalarını gerçekleştiriyor, üyelik ücreti bulunmuyor ancak üyelik doldurulurken bazı taahhütlerde bulunuyorsunuz. MCE ise yönetim kurulu üye örgütlerden oluşan bir ağ ve üyelerin mali ve ayni katkı yapmaları bekleniyor, üyelik stratejisi üzerinden bir form doldurulduktan sonra yönetim kurulu kararıyla üye olunabiliyor. ECPAT Uluslararası (Çocuk Fuhuşu, Pornografisi ve Cinsel Amaçlı Ticaretini Durdurma Ağı) ise üyelik için bu alanda en az üç yıl çalışmış olmayı, üye örgütün uluslararası bağımsız bir denetçiden yıllık mali denetleme raporu vermesini ön koşul olarak bildirirken, üyeliklerin her altı ayda bir “üyelik ehliyeti”


(credentials) kurulunca incelenip üyeliğin düşmesi ya da devamı konusunda karar verildiği bir yapıya sahiptir. Bazıları düzenli aralıklarla üyelik toplantıları yaparken, bazıları hiç üyelik toplantısı yapmıyor. Tüm bu ağlarda gözlemlenen en önemli ortak özellik, üye örgütlerin gündemlerinin kalabalıklığı ve iş yükleri göz önünde tutularak stratejik olarak yapılandırılmış ve göreceli olarak daha az zamanda çocuklar için en büyük etkiyi yaratacak ve çocukların sesini duyuracak, çocuklardan ve çocukların belirttiği ihtiyaçlardan bilgilerle oluşturulmuş aynı anda birçok yerden üye örgütlerin katılımı ile eylem yapılması. Türkiye’deki çocuk hakları ağlarında bu yapısal yaklaşım yeni yeni gelişiyor. Çocuk hakları alanında son 20 yıldır ağ girişimleri/çocuklar için güç birliği çalışmaları bulunmakta. Bazıları hızlı ve acil ihtiyaçlar çerçevesinde kendiliğinden oluşurken, bazıları yine çocuklar için güç birliği ihtiyacı doğrultusunda ancak uluslararası örgütlerin/yapıların desteklediği projeler çerçevesinde oluştu/oluşuyor. Bunlardan bazılarını şu şekilde sıralayabiliriz: Türkiye Çocuk Hakları Koalisyonu, Ankara Çocuk Hakları Platformu, Çocuklar için Adalet Girişimi, Çocuklar için Adalet Çağrıcıları, Çocuk Koruma Platformu, Çocuk ve Haklarını Koruma Platformu, Çocuğa karşı Ticari Cinsel Sömürü ile Mücadele Ağı, Çocuğa karşı Şiddeti Önlemek için Ortaklık Ağı, Çocuk Alanında Çalışan Avukatlar Ağı, Çocuk Cezaevleri Kapatılsın Girişimi, Çocuk Gelinlere Hayır Platformu. Bu ağlardan bazıları çıkar çatışmaları da dahil pek çok nedenle artık işlemiyor/çalışmıyor, bir kısmı gelişmeye, yönünü bulmaya çalışıyor. Hiçbiri kurumsallaşmış değildi/değil. Kurumsallaşma önündeki engellerden belki bir ya da ikisini ortadan kaldırabilir miyiz diye bu çalışmayı yapıyoruz aslında.

Hak temelli bir ağ/platform yapısı içerisinde faaliyette bulunmanın sivil alana, politika yapım süreçlerine ve Türkiye’de çocuk hakları üzerine çalışan sivil toplum örgütlerinin (STÖ) beceri ve deneyimlerin gelişmesini nasıl bir etkisi olacaktır? Kalkınma için hak temelli programlama ve yaklaşım kavramının üstüne gelişmiş olan hak temellilik aslında bir örgütlenme modeli olarak düşünülmediğinden yanıt vermek de güç. Ancak, temsil ettiğini, haklarını koruduğunu söylediği grupların katılımıyla çalışmalarını/ onlara verdiği hizmeti şekillendiren; insan hakları hukukunu davranış kuralı temeli olarak kabul eden; siyasi/ ekonomik/sosyal/kültürel güç dengelerini, güçsüzden yana olacak şekilde değiştirmek isteyen; tek tek kişileri değil kurumları/örgütleri güçlendirmeyi hedefleyerek verilen hizmet kullanıcıları arasında ayrım yapılmasını engellemeye çalışan; kendisini ve etkilemeye çalıştığı yapıları hesapverebilirliği için izleyen, öğrenen, kanıta dayalı raporlama yapan mekanizmalar oluşturan; hizmet alan hak sahibiyle hizmet veren yükümlülük sahipleri arasında bir köprü olup, hak sahibinin sesini/taleplerini duyurmasını, hakkını almasını sağlamak için çalışan; yani hak temelli programlama yaparak çalışan örgüt/ağ/platform yapısından söz edebiliriz. Böyle bir yapı başlı başına, üyesi olduğu ağlardaki STÖ’lerin kendi yapılarını, becerilerini, deneyimlerini gözden geçirmelerini, katılımcı yaklaşım çerçevesinde sivil alanın gelişmesini ve genişlemesini de sağlayabilir. Bu şekilde ağlar/platformlar, politika yapım süreçlerinde birleşmiş, güçlü, savunuculuğunu yaptığı konunun öznelerinin sesi ve öznelerinin bizzat kendilerinin katılımıyla kanıta dayalı savunuculuk yaptığı için daha etkili, politikaları değiştirebilen güç birlikleri olmuş olacaktır. Haklarından en fazla mahrum bırakılmış ve en hassas birey ve grupların insan haklarını savunmaları ve adalete ulaşmalarında ağ/platform olmanın rolü nedir? Sesi duyulmayan, duyulmak istenmeyen, duyulduğunda sadece mağdur olarak duyulan, bilerek ya da farkında olmadan ayrıma maruz kalan, haklarına görece güçsüzlüğünden dolayı ulaşamayan, ulaşması engellenen, siyasi/ekonomik/sosyal/kültürel nedenlerle yüzlerce binlerce yıllık ayrımcılığa uğramış gruplardan söz ediyoruz. Karşılarındaki engelin büyüklüğü korkutucu, bu engele karşı güç birliği olmadan başa çıkmak, bu engeli ortadan kaldırmak mümkün olabilir mi? İşte bu nedenle ağ/platform olmak gerekiyor, güç birliği oluşturmak, stratejik olmak gerekiyor. Aksi takdirde en mahrum bırakılmışların en hassas birey ve grupların insan haklarının gerçekleşmesinin önündeki büyük engelleri ortadan kaldırmamız imkansız. Ağlar/platformlar olarak görevimiz bu engellerin temel nedenleri üzerinde çalışarak bunları ortadan kaldırmak için hak sahipleriyle beraber savunuculuk yapmak, onların sesi olmak, adaletin yolunu onlara açmak için araçlar geliştirmek.

17


Denge ve Denetleme Ağı’ndan Anayasa, Başkanlık Sistemi ve #Paranınlafı Üzerine Türkiye’de katılımcı ve çoğulcu demokrasinin güçlenmesi için Sivil Düşün AB Programı desteğiyle hayata geçen Denge ve Denetleme Ağı, bu yıl içinde neler yaptığını, yakın zamanda neler hedeflediğini anlatıyor...

18


D

enge ve Denetleme Ağı olarak yolculuğumuza, cümlelerden ‘kutuplaşma’nın eksik olmadığı bir dönemde başladık. Sivil toplum örgütleri ve vatandaşlar olarak bir araya geldik. Deklarasyonumuzu 33 temsilci ile yazdık. Şimdi Türkiye’nin 81 ilinde, 200’ün üzerinde gönüllü üye örgüt, danışman ve destekçi ile her geçen gün güçlenerek çoğalıyoruz. Hepimiz farklı yaklaşımlara sahibiz; farklı siyasi tercihleri destekliyoruz. Herkesin uzmanlığı başka ama herkes, ‘güçlü bir Denge Denetleme şart’ dediği için burada.

Anayasa Anadolu’dan Çıkmalı Anayasa yazılırken orada olmak: Peki burada olmak ne demek? Burada olmak bizim için, bir şeyde kendimizi bulabilmek, içinde yer alabilmek anlamına geliyor. Bu da “katılmak”, “katılımcı olmak”tan başkası değil. Biz, uzun vadeli hedefle..rimize ulaşmak yolunda, katılımcılığa çok önem veriyoruz. Bu hedeflerin başında; egemenliğin vatandaşlara ait olduğu, hakların hukukun üstünlüğü ile korunduğu ve net bir kuvvetler ayrılığı içeren katılımcı bir anayasayı bir arada yazmak, geliyor. Anayasa yazım sürecine katılmak ise, anayasa yazılırken orada olmaktan başkası değil.

19


Anayasa yolunda birlikte yol haritası: Anayasa bizim meselemizse ve hepimizin ihtiyaçlarını yazacaksa; biz de orada olmalıyız, dedik ve yedi ilde buluştuk. Adana, Ankara, Bursa, Diyarbakır, Erzurum, İstanbul, İzmir, Kayseri ve Samsun’da; Türkiye’nin, Anadolu’nun dört bir yanından gelen sivil toplum örgütleri ve vatandaşlar olarak, anayasa’ya nasıl katılırız diye sorduk ve cevaplarımızla bir yol haritası çıkardık. “GörBak Anayasa, Anadolu’dan çıkacak” sloganı böyle oluştu. Bir arada daha iyi bir yaşam için, sil baştan bir anayasa için harekete geçmek; bizi çok heyecanlandırdı. Yeni Meclis’in ilk gündemlerinden biri, anayasa olacak. 13 adım ve 100 öneriden oluşan yol haritamız, zamanı geldiğinde anayasa yapım sürecini işletecek olanlar için de bir rehber olacak nitelikte.

20

Ne Başkanlık Ne Parlamenter, Denge Denetleme’den Ne Haber? Bir tarafta olmayı dayatan kutuplaşma dilini reddediyoruz: Denge Denetleme Ağı’nın temellerini atarken, anayasa çalışmaları yeni başlamıştı ve biz, denge denetleme anayasaya damgasını vurmalıdır, diyorduk. Şimdi ise, gündemde yoğun bir biçimde hükümet sistemleri tartışılıyor.

Ağ üyelerimiz arasında başkanlık, parlamenter, yarı başkanlık sistemlerini destekleyenler bulunuyor. Bu farklılıkların varlığıyla birlikte, bütün sistemlerde denge denetleme mekanizmalarının bulunması gereğinde uzlaşıyoruz. “Hükümet Sistemi Seçeneklerinde Denge ve Denetleme Mekanizmaları” raporumuzu böyle bir uzlaşma zemininden seslenerek hazırladık. Doç Dr. Bülent Yavuz’un kaleminden çıkan bu çalışma aslında, sistemi koşulsuzca kabul etmek ya da toptan reddetmek seçeneklerinin dayatıldığı kutuplaşmış tartışma dilini reddettiğimizin bir göstergesi. Farklılıklarımızla nasıl bir arada durabildiğimizin de bir ilanı. Denge denetleme sistem tartışmalarına damgasını vursun istiyoruz: Ağımız, “denge ve denetleme”yi sadece güçler ayrılığı olarak değil, toplumsal mutabakatı sağlamayı hedefleyen bir yaşam biçimi olarak da tanımlıyor. “Denge ve denetleme” kavramları da, gündemdeki tartışmalar vesilesiyle bir biçimde kamuoyunun diline girmiş durumda. Bu durum, daha çok sorumluluk hissetmemize yol açtı. Hükümet sistemi tartışmalarının kişiler ya da siyasi partiler değil; denge-denetleme gibi ilkeler üzerinden yapılmasına katkı sunmak istedik. Denge Denetleme Anayasa’ya nasıl damgasını vursun istiyorsak, bu tartışmalara da damgasını vursun istedik. Demokratik, adil, özgürlükçü sistemin özelliklerini konuşalım istedik.


Aramızda Paranın Lafı Olsun: Paranın Konuşmadığı ama Konuşulduğu Güçlü Siyaset Mümkün

Siyasetin parası bizi neden ilgilendirsin? Sil baştan bir anayasa da, sistem meselesi de, yeni yasama döneminde Meclis’in gündeminde olacağa benziyor. Yeni dönemin belirleyicisi ise, elbette seçimler. Seçimlere doğru giden süreçte yalnızca siyaseti değil, siyasete giden parayı da konuşalım; dedik ve sorduk: Desteklediğimiz adayın seçim afişine bakabildiğimiz gibi, banka hesabına da bakabilseydik ne olurdu? Oy verdiğimiz siyasi partinin mali kaynaklarını, seçim bildirgelerini açıp okuduğumuz gibi okuyabilseydik, kararımız etkilenir miydi? Aramızda siyasete harcanan #ParanınLafı olsaydı, hayatımızda bir şeyler değişir miydi? Hangi para, nereden geliyor, nasıl harcanıyor? Bu sorulara verecek cevaplarımızın olmadığını fark ettik. Çünkü

elimizde bir değerlendirme yapmamızı sağlayacak kadar veri yok. Siyasi partilerin ve adayların kampanya faaliyetlerini yürütürken paraya ihtiyaç duydukları açık. Fakat bu para konuşulur olmadığı için, ne kadarının devletten, ne kadarının özel bağışlardan ve ne kadarının öz kaynaklardan geldiğini bilmiyoruz. Paralarını siyasete aktaranlar bunu siyaseti güçlendirmek için yapıyorlarsa çok güzel. Peki ya bu desteğin karşılığında bazı beklentileri varsa? Onların beklentileri, Meclis’e gidenlerin gözünde biz vatandaşların dertlerinden önce geliyorsa? Paranın lafı nasıl edilir? Siyasi partiler ve adaylar siyasete harcanan parayı konuşulur kılarsa, vatandaşlar olarak biz de daha çok bilgi talep edebiliriz. Peki onları nasıl harekete geçireceğiz? “Aramızda Paranın Lafı Olsun” Kam-

panyamız ile siyasi partilere 10 adım önerdik ve bir başlangıç yaptık. Takipte olacak ve atmadıkları adımlar için talepte bulunmaya devam edeceğiz. Devamında, yerel forumlarımız başlıyor. Forumlar, siyasete giden parayı vatandaşlar olarak aramızda konuştuğumuz alanlar olacak. Elbette siyasetin güçlenmesi için, yasaların da parayı konuşması gerekiyor. Var olan durumu anlatmak ve hangi alanlarda düzenleme yapılması gerektiğini ortaya koymak için mevzuat çalışmaları yapacağız. Yerel forumlardan çıkan görüşler ile farklı parti ve sektörlerden fikirler ışığında Meclis göreve başlamadan önce taleplerimizi sunacağız. Yeni yasama döneminde de bu taleplerin takipçisi olacağız.

21


Bir Yol Haritası: Anayasa Yazılırken Orada Olalım! Denge ve Denetleme Ağı, Anayasa yol haritası sürecini ve bu süreçte neler söylendiğini paylaşıyor... “Katılım dediğimiz, insanın bir şeyde kendisini bulabilmesi, içinde yer alabilmesidir. Anayasa yazım sürecine katılmak ise, anayasa yazılırken orada olmak’tan başka bir şey değil. Anayasa bizim meselemizse ve hepimizin ihtiyaçlarını yazacaksa biz de orada olmalıyız dedik ve 9 ilden 175 sivil toplum örgütünün katılımıyla bir yol haritası çıkardık.” “Katılımcı anayasa için sivil toplumun yol haritası oluşurken neler söylendi? Sivil toplumun anayasa süreciyle ilgili neler hissediyor, neler bekliyor, neleri talep ediyor? #GörBak Katılımcılarından alıntılarla anlatıyoruz.”

#GörBak

22


23


Trans Erkekler Pembe Hayat Trans Kampı’nda Buluştu Sivil Düşün AB Programı destekli Ayrımcılığa Karşı Gökkuşağı Koalisyonu kapsamında düzenlenen Pembe Hayat Trans Erkek Kampı bu yaz Antalya’da gerçekleşti...

P

embe Hayat ve Kaos GL Derneklerinin trans aktivistlere yönelik düzenlediği trans ağı kampları bu yıl 12-16 Ağustos tarihleri arasında trans erkek aktivistler odaklı Antalya’da yapıldı. Farklı illerden 16 trans aktivist ve alanında uzman kolaylaştırıcıların katıldığı kampta Sağlık, Hukuk, Beden, Cinsellik üzerine atölyeler gerçekleşti.

24

Katılımcı trans erkek aktivistlerin birbirleriyle deneyim paylaşımları ve trans erkek aktivizmi politikalarına yönelik tartışmaları mümkün kılan kampta, aktivistlere yönelik kapasite geliştirme atölyeleri de gerçekleşti. Kampın ilk günü Hacettepe Üniversitesi’nden psikiyatr Gökhan Öz’ün kolaylaştırıcılığında Trans

Geçiş Süreci ve Sağlık oturumu yapıldı. Aktivistlerin trans geçiş sürecine dair sorularının yanıtlandığı atölyede trans erkeklere yönelik geçiş süreci uygulamaları da ele alındı. Kampın ikinci günü Avukat Hayriye Kara’nın kolaylaştırıcılığında İnsan Hakları Eğitimi gerçekleşirken, kampın öğleden sonraki


programında Türkiye’de mevcut hukuki sürec, ayrımcılık ve hak ihlalleri konuları ele alında. Katılımcıların soruları ve eleştirileriyle şekillenen öğleden sonraki oturumlarda trans insan hakları savunuculuğu alanında pek çok yeni fikir de ortaya çıktı. Kampın üçüncü günü sabah oturumunda Beden Atölyesi gerçek-

leşti. Beden algısı ve trans erkek beden deneyimleri üzerine paylaşımların olduğu atölyede aktivistler birbirleriyle fikir alışverişinde bulundular. Öğleden sonra ise Türkiye Aile Planlaması ve Sağlığı Vakfı’ndan Cinsel Sağlık Eğitmeni ve Danışman Efsun Sertoğlu kolaylaştırıcılığında Trans Erkeklere Yönelik Cinsel Sağlık Atölyesi gerçekleşti.

Kampın sonunda katılımcılar kampa dair değerlendirmelerini, eleştirilerini Açık Forum’da tartıştılar. Kamp süresince organizasyondan sorumlu Gizem Bayıksel (Pembe Hayat) ve Seçin Tuncel (Kaos GL), gönüllü olan aktivistlerle röportajlar gerçekleştirdiler. Bu röportajların derlenerek bir kitap haline getirilmesi ve trans erkek politikaları için bir kaynak oluşturması hedefleniyor.

25


Senin Hakkın, Gençlik Hakkı! Projesi

Bir İlki Gerçekleştirdi Sivil Düşün AB Programı tarafından desteklenen Senin Hakkın, Gençlik Hakkı! projesi, Gençlik Örgütleri Forumu ve 1. Uluslararası Gençlik Sempozyumu’nu anlatıyor...

26


H

ak temelli çalışmalar yapan, gençlik haklarına, politikalarına dair söyleyecek sözü olan 28 gençlik örgütü bir araya gelerek Türkiye’de bir ilki gerçekleştirdi! Gençlik politikalarının belirlenmesinde etkin bir paydaş olmak hedefiyle yola çıkan 28 gençlik örgütü adına, tüzel kişiliği bulunan 26 gençlik örgütü aynı şemsiye yapı altında bir araya gelerek Gençlik Örgütleri Forumu’nu kurdu, bu yapı 29 Ocak 2015 itibariyle dernek statüsünde resmî olarak kaydoldu. “Senin Hakkın, Gençlik Hakkı!” Türkiye’de; evrensel hak ve özgürlükler temelinde, bağımsız, sivil, demokratik, katılımcı, çoğulcu, şeffaf, cinsiyet eşitliğine dayanan ve ekolojik sürdürülebilirliğe önem veren bir gençlik politikasına duyulan ihtiyaçtan yola çıkarak oluşturulmuş bir projedir. Projemiz tarafından bir yıldır desteklenen bu şemsiye yapı, projemizin etkinlikleri olan yerel bil-

gilendirme toplantıları ve 1. Uluslararası Gençlik Sempozyumu ile genişlemeye ve sempozyumda elde edilen politika şartı belgesi ile adımlarını daha sağlam atmaya devam ediyor. Türkiye’nin 20 farklı ilinden 110 gençlik örgütü temsilcisinin değerli fikirleriyle “gençlik politikaları şartının belirlendiği” bu sempozyum öncesi, bizi çok heyecanlandıran 600’ün üzerinde başvuru aldık. Avrupa Konseyi Gençlik Danışma Kurulu Başkanı Paula Pinheiro ve Avrupa Gençlik Forumu Yönetim Kurulu üyesi Benerice Jond’un katkıları bizim için son derece değerliydi. Aynı şekilde, İspanya Ulusal Gençlik Konseyi’den Miriam Morales, Portekiz Ulusal Gençlik Konseyi’nden Joana Branco Lopes, İtalya Ulusal Gençlik Konseyi’nden Gian Piero Carlo Milani , Romanya Ulusal Gençlik Konseyi’nden Andrei Mihai CRĂCIUN ve İsveç Ulusal Gençlik Konseyi’nden Rebecka Helena Prentell kuruluşlarının temsilcileri olarak panellerde katkılarını sundular.

Açılış günü Sivil Düşün AB Programı Koordinatörü Özge Konuralp tarafından Sivil Düşün’ün Türkiye’deki sivil alana katkılarının da anlatıldığı sempozyum programı boyunca gençlik politikalarının oluşturulması sürecinde gençlerin katılımı Türkiye ve Avrupa’daki gelişmeler, iyi örnekler ve yeni gelişmeler üzerinden tartışıldı. Ayrıca katılımcıların aktif olarak yer aldığı, gençlik politikalarıyla ilgili Gençlik Örgütleri Forumu’nun çalışma alanı olan altı başlıkta atölye çalışmaları düzenlendi. Bu atölyelerdeki çalışma grupları ve katılımcılara ideal gençlik politikası şartlarının belirlenmesi adına bilgi paylaşımında bulunan uzmanlar ise; Gençlik Katılımı Masası’nda Toplum Gönüllüleri Vakfı’ndan Başak Tuğsavul, Gençlik Çalışmaları Masası’nda Bilgi Üniversitesi Gençlik Çalışmaları Birimi’nden Yörük Kurtaran, Gençlik İstihdamı Masası’nda Dünya Çalışma Örgütü’nden Ozan Çakmak, Eğitim Masası’nda Eğitim Reformu Girişimi’nden Işık Tüzün Kurtuluş; Spor,Çevre ve Sağlık Masası’nda Genç Engelliler Gençlik ve Spor Kulübü’nden Celal Karadoğan ve Engelli Hakları ve Engelsiz Gelecek Derneği’nden Alper Tolga Akkuş idi. 1. Uluslararası Gençlik Sempozyumu’nda ortaya çıkmış olan politika şartları, sempozyum ardından gerçekleşen genel kurulda tüm üyelere sunuldu. Belirtmek gerekir ki, bu sempozyumun çıktısı olan politika şartları Gençlik Örgütleri Forumu’nu oluşturan yapı taşlarından birisidir ve bu şemsiye yapının belirleyeceği stratejiler için bir temel oluşturmaktadır.

27


Stratejik Dava Takipleri ve Stratejik Davalama Ağı Ayrımcılığa hayır...

S

ivil Düşün AB Programı desteği ile, Kaos GL Derneği ve Toplum ve Hukuk

Araştırmaları Vakfı’nın (TOHAV) yürüttüğü Çeşitlilik ve Stratejik Davalama Ağı, sivil toplum örgütlerini ve sivil toplum aktivistlerini ayrımcılık karşıtlığı için işbirliği ve beraberlik halinde yürütülecek bir ortak eylemle birleştirmenin yollarını keşfetmeyi hedefliyor. Proje çerçevesinde hukuki yardım, stratejik davalama ve hakların takibi gibi insan hakları koruma mekanizmaları konusunda beceri ve deneyimler paylaşılıyor. TOHAV ile vakıf faaliyetleri, Tür-

kiye’de yargı sisteminin durumu, stratejik dava takipleri ve Stratejik Davalama Ağı üzerine...

28


Toplum ve Hukuk Araştırmaları Vakfı’nın (TOHAV) çalışmalarınızdan söz eder misiniz? Hangi alanlarda ne gibi faaliyetler yürütüyorsunuz? TOHAV, 1994 yılının Ekim ayında, İstanbul’da, İstanbul, Ankara ve İzmir Barolarına kayıtlı 46 avukat tarafından, demokratik ve evrensel hukuk ilkeleri temelinde bir araya gelerek kurulmuştur. TOHAV, Türk Medeni Yasası’na göre kurulmuş, hükümet dışı, bağımsız, tarafsız, politik olmayan bir sivil toplum örgütüdür. TOHAV, Türkiye’nin tüm bölgelerindeki insan hakları ihlallerini araştırmak ve takip etmekle kendisini yükümlü saymaktadır. Bu çalışmalarını yaparken ırk, cinsiyet, din, etnik köken ve siyasi düşünce ayrımı yapmaksızın mağdur olan kişilerin hak arama çabalarına hiçbir maddi katkı beklemeden yardımcı olur. TOHAV kurulduğu günden bu yana işkence ve kötü muamele mağdurlarına hukuki ve tıbbi yar-

dım sunma, yerinden edilenlere hukuki destek, azınlık hakları ve ayrımcılıkla mücadele, toplumsal cinsiyet, Türkiye’nin Avrupa Birliği üyelik sürecinde yapılan reformlara ilişkin bilgilendirme, farkındalık artırma, izleme ve raporlama faaliyetleri gibi geniş bir yelpazede çalışmalar yürütmektedir. Ayrıca 2006 yılından bu yana göç ve iltica alanına ilişkin çalışmalar yürütmekte ve göçmelere hukuki ve sosyo-medikal yardım sunmaktadır. Stratejik davalamalarla insan hakları alanında gerçekleşen ihlallerle ve cezasızlık olgusuyla mücadele etmektedir. Lobi ve savunuculuk faaliyetleri ile ulusal mevzuatın uluslararası/ uluslarüstü mevzuatla uyumlaştırılmasına katkı sunmaktadır. Çalıştığınız alanda karşılaştıklarınız ışığında Türkiye’deki yargı sistemini değerlendirebilir misiniz? Ne gibi eksikler ve yanlışlar var? Anayasa’da yasama, yürütme ve yargı erkleri siyasal yönetim biçimi olarak birbirinden ayrılmış olsa bile uygulamada yargının,

yasamaya ve yürütmeye karşı bağımsız olduğunu söylemek zordur. Demokratik bir hukuk devletinin temel ilkelerinden biri olan yargı bağımsızlığını sağlayacak, teminat altına alacak müesseselere bugün daha fazla ihtiyaç duyulmaktadır. Türkiye pratiğinde yargı bağımsızlığı, sağlam bir zemine oturtulmadığı, çerçevesi anayasa ve kanunlarla iyi çizilmediği için yasama ve yürütme ile ilişkilerinde bağımsızlığını koruyamamaktadır. Özellikle yargıç ve savcılar çoğu zaman insan hakları ihlallerini, hukukun üstünlüğünde ve çerçevesinde değerlendirmek yerine devletin kamu düzeni ve güvenliğini gözeterek bunları gerekçe yaparak karar vermektedir. Türkiye’nin insan hakları alanında imzaladığı ve taraf olduğu sözleşmeler, şartlar, bildiriler ve diğer belgeler Anayasa m. 90 kapsamında birer iç norm olmasına rağmen halen yargı mensupları tarafından Türkiye’de ulusal hukukun bir parçası olarak görülmemekte, uygulanmamaktadır.

29


Yine Hükümet tarafından çıkarılan son yasa ve düzenlemelere bakıldığında Türkiye’nin insan hakları alanındaki kazanımlarının devletin güvenliği vs. gerekçelerle özgürlükler aleyhine yok sayıldığı, değiştirildiği ve olumsuz yönde bir eskiye dönüşün olduğu görülmektedir. Mevcut durumda çıkarılan kanunlar ve düzenlemeler, toplumun ihtiyaçları yerine iktidarın politik ihtiyaçları doğrultusunda oluşturulmaktadır. Son zamanlarda çıkarılan torba yasalar ve KHK ile yapılan yasal değişiklikler o kadar fazladır ki, hukukçular ve yasa uygulayıcılar mevzuat değişikliklerini takip etmekte ve uygulamakta zorlanmaktadır. Bu durum Türkiye’nin hem yasal olarak hem de pratik uygulamasıyla evrensel hukuk ilkelerinden ve insan hakları hukukundan uzaklaşmasına neden olmaktadır. Türkiye’de yargı sisteminin bir diğer büyük eksikliği de davaların makul sayılabilecek sürelerde bitirilmeyerek sürüncemede bırakılması, adaletsizliğin ve cezasızlığın yargı eliyle bir politika haline getirilmesidir. Özellikle cezasızlıktan kaynaklı toplum tarafından adalete ve yargıya olan güvensizlik, uzun yargılamalar, zamanaşımı ile faillerin cezasız kalması, yüksek ve peşin alınan harç ve masraflar, yargılama prosedürlerinin ve mevzuatın sürekli olarak değişmesi ve yaşanılan karışıklıklar Türkiye’de hak kaybına uğrayan mağdurların adalete erişimini engellemekte, hak arama iradesini ve süreçlerini zorlaştırmaktadır. Bu durumda insan hakları alanında yaşanan bir birçok ihlalin yargıya taşınmamasına neden olmaktadır. Sizce stratejik dava takipleri ile bu eksiklerin üstesinden gelinebilir mi? Özellikle Türkiye gibi bağlı olduğu uluslararası insan hakları sözleşmelerini/ belgelerini ve evrensel

30

hukuk ilkelerini uygulamaktan imtina eden ve sürekli bu belgelerin arkasından dolaşan ülkelerde stratejik dava takipleri büyük bir önem kazanmaktadır. Stratejik davalama özellikle çarpan etkisiyle insan hakları alanında kullanılması gereken önemli ve güçlü bir araçtır. Ayrımcılıkla etkin mücadele kapsamında uluslararası iyi örneklerde göstermiştir ki stratejik davalama yöntemi ile oluşan kararlar mevzuat değişikliği, uluslararası hukukun uygulanmasının sağlanması, içtihad oluşturulması gibi özellikleriyle yalnızca stratejik davanın süjesi tarafları değil aynı şekilde mağduriyet yaşayanları ve potansiyel mağdurları da etkilemektedir. Ancak, yargı sisteminin bütün eksiklikleri bir arada düşünüldüğünde açıkladığımız yararlarına ve katkılarına rağmen stratejik davalamanın tek başına bir çözüm olması mümkün değildir. Bunun için yeni bir paradigmanın oluşturulması sistem sorunları açısından bütüncül bir yaklaşımın ortaya konulması gerekmektedir. Stratejik dava takibi ve birlikte yürütülecek savunuculuk faaliyetleri bu yaklaşımın ancak bir ayağı olabilir. Stratejik Davalama Ağı’ndan beklentileriniz nelerdir? Çoklu ayrımcılık temelinde hakları ihlal edilen, aşırı marjinalleştirilmiş, sorunları geleneksel insan hakları gündeminde dahi yeterince ele alınmayan hatta kanıksanmış kişilerin vakalarını görünür kılmak, yargı ve diğer savunuculuk mekanizmalarına başvuru yapmak veya yönlendirmek stratejik davalama ağının temel amaçları arasındadır. Çoklu dezavantajlı gruplar lehine insan hakları alanındaki gelişmeleri takip ederek bu grupların en çok ihtiyaç duydukları (ve eksikliğini hissettikleri) hukuki alanda

uzman hukukçu deneyimi sunulan ve ayrımcılık karşıtı çalışmalarıyla ve davalamalarıyla içtihad oluşturmak ve bu alanda insan onuruna yakışan yeni yasaların hazırlanmasına zemin oluşturmak için faaliyet gösterecek olan ağ, görece daha az deneyimli örgütlerin ve alanda çalışan profesyonellerin kapasitelerini geliştirmeyi de hedeflemektedir. Yukarıda anlatılanların ışığında davalama ağı ile ilgili öncelikli beklentimiz, hak ihlalleri sonucunda oluşan mağduriyetlerin giderilmesine katkı sunulması ve kamuoyu oluşturularak benzer mağduriyetlerin yaşanmasının engellenmesinin sağlanması ve en nihayetinde ideal bir hukuk düzeninin oluşturulmasıdır. İnsan hakları alanında farklı konularla çalışan sivil toplum örgütlerinin dayanışmasını ve bir bütün olarak hareket etmesini, karşılıklı tecrübe ve birikimlerin aktarılmasını sağlaması sonuç olarak ortak refleks geliştirilmesine katkı sunması diğer önemli beklentilerimiz arasındadır. Davalama ağı bileşeni olarak insan hakları alanında vizyonumuzun genişlemesiyle, farklı yaklaşımlar ve deneyimlerin kolektifleştirilecek olması önemlidir. Ağ içinde bulunan ve bulunmayan sivil toplum örgütleri olarak insan hakları yasal mekanizmalarını kullanmada kapasitelerinin güçlendirilmesi, yurtiçindeki ve Avrupa Mahkemelerinde emsali bulunmayan vakalarda hukuki meselelere dair ayrımcılık karşıtı kararların iş birliği içerisinde kolektif bir çalışmanın sonucu olarak elde edilmesi Stratejik Davalama Ağı’ndan temel beklentilerimiz arasındadır.


‘Ayrımcı Uygulamaların Gerekçesi Takdir Yetkisi Olamaz...’ Stratejik Davalama ve Yordamlar Atölyesi’nden Avukat Nurcan Kaya: ‘Stratejik davalamada amaç hukuki boşluğun doldurulması ya da süregelen devlet ihlalinin önlenmesi için içtihat oluşturmaktır.’ Çeşitlilik ve Dava Platformu’nun 2-3 Mayıs 2015 tarihlerinde İstanbul’da gerçekleştirdiği atölyeye aralarında Toplum ve Hukuk Araştırmaları Vakfı (TOHAV), Kaos GL Derneği, Engelli Kadın Derneği, Mülteci-Der, Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği (CİSST), Bilgi Üniversitesi İnsan Hakları Merkezi, Gündem Çocuk Derneği, Ruh Sağlığında İnsan Hakları Girişimi (RUSİHAK), Eşit Haklar İçin İzleme Derneği (EŞHİD) gibi platform üyesi birçok sivil toplum örgütü katıldı. Açılış konuşmasını TOHAV’dan Hatice Ödemiş’in yaptığı atölye çalışmasında, Avukat Nurcan Kaya “Stratejik Davalama, İlkeler ve Deneyimler” başlıklı bir sunum yaptı. Ayrımcılık bağlamında stratejik davalamanın ne anlama geldiği, hedefleri, avantaj ve dezavantajlarının ne olduğu gibi konulara değinen Nurcan Kaya, “Stratejik

davalamada amaç birey için adaleti sağlamaktan öte kamusal yararı sağlamaktır. Hedeflerden biri hukuki reformdur, hukuki boşluğun doldurulması ya da süregelen devlet ihlalinin önlenmesi için içtihat oluşturmakatır,” dedi. Stratejik davalamanın idare hukuku açısında önemine odaklanan Yrd. Doç. Çiğdem Sever, “Ayrımcı uygulamaların gerekçesi takdir yetkisi olamaz,” dedi. “Ayrımcı uygulamalara karşı nasıl bir stratejik dava açılabilir,” sorusuna yanıt arayan Sever, idari yargıya özgü ispat güçlükleri ve imkânlarına değinerek yeni araçlar ve destekleyici karar alınabilecek kurumlar olarak Kamu Denetçiliği Kurumu (KDK) ve Türkiye İnsan Hakları Kurumu’nu (TİHK) işaret etti. Sever şunları ekledi: “İdarenin eylem ve işlemlerinin nihai hedefi kamu yararıdır. Stratejik davala-

ma, idare hukukunda çok tercih edilen bir yöntem değildir ancak idari davalar sadece kişisel sonuç doğurmaz, herkes üzerinden hukuki sonuç doğurma potansiyeli olduğu için stratejik davalamada efektif bir yöntemdir. İdarenin taktir yetkisinin sınırı eşitlik ilkesidir.” “Anayasa Mahkemesi ve AİHM Kararlarında Ayrımcılık” ve “İş Hukuku Bağlamında Stratejik Davalama” başlıklarının ele alındığı atölye çalışmasında, Avukat Meryem Kavak hapishanelerdeki yabancı mahpusların durumuna dikkat çekti. İki gün süren atölye çalışmasında katılımcılar, davalama dışı yordamlar hakkında Af Örgütü Mülteci Hakları Koordinatörü Volkan Görendağ’ın deneyimlerini ve son oturumunda başka bir stratejik davalamanın olanaklarını tartıştılar.

31


Sivil Toplum Afet Platformu İkinci Yılına Girerken Afet risklerinin ve zararlarının azaltılması ile afet müdahalesi çalışmalarının etkinliğinin ve verimliliğinin arttırılmasına katkıda bulunmak için, Sivil Düşün AB Programı desteğiyle hayata geçen Sivil Toplum Afet Platformu (SİTAP), ikinci yıl etkinliklerine başladı... Sivil Toplum Afet Platformu (SİTAP) faaliyete geçişinin 2. yılına yeni etkinlikler ve konu başlıklarıyla başlıyor. 2015 yılı programında öne çıkan temalar; Birleşmiş Milletler Dünya İnsani Yardım Zirvesi, Uluslararası İnsani Yardım Standartları, Sphere Afete Müdahalede Asgari Standartlar ve Afet Risklerinin Azaltılması olarak belirlendi. SİTAP’ın yıl boyunca düzenleyeceği seminer ve eğitimlerin bu konuları içermesi planlanıyor.

32


Proje Kapsamında 2015 Yılında Yapılan Etkinliklerden Haberler SİTAP, BM Dünya İnsani Yardım Zirvesi Danışma Kurulu’ndaydı 2015 yılı içerisinde SİTAP gündeminin en önemli konularından bir diğeri 2016 yılında dünyada ilk kez İstanbul’da düzenlenecek olan BM Dünya İnsani Yardım Zirvesi. Türkiye’nin ev sahibi olacağı zirvenin uluslararası hazırlıkları devam ederken, SİTAP olarak gelişmeleri yakından takip ediyoruz. SİTAP Sekretaryası Hayata Destek Derneği Direktörü Sema Genel Karaosmanoğlu 3-4 Şubat’ta BM Dünya İnsani Yardım Zirvesi’nin Budapeşte’de gerçekleşen Danışma Kurulu’nda Türkiye’den katılan tek sivil toplum örgütü temsilcisi olarak çalışma gruplarında yer alarak platformu temsil etti.

Sphere Afete Müdahalede Asgari Standartlar Eğitimi İstanbul’da Sivil Toplum Afet Platformu (SİTAP) ve Kadıköy Belediyesi işbirliği ile Sphere Afete Müdahalede Asgari Standartlar Eğitimi 29 Mayıs tarihinde Kozyatağı Kültür Merkezi’nde düzenlendi. Eğitimde, afetten etkilenen kişilerin yaşamlarını insanca sürdürebilmeleri için karşılanması gereken asgari gereksinimler Su ve Sanitasyon, Beslenme ve Gıda, Barınma, Sağlık ve Eğitim başlıkları altında ele alındı.

SİTAP Çalışma Grupları dördüncü kez toplandı “Sivil Toplum Afet Platformu: IV. Çalışma Grupları Toplantısı” 17 Nisan 2015 tarihinde İstanbul’da 12 kuruluşun katılımıyla düzenlendi. Zarar Görebilir Gruplar Çalışma Grubu’ndan Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği tarafından önerilen “Afet ve Acil Durumlarda Mahpuslar Grubu” ile Yasal Çerçeve Çalışma Grubu’ndan Mahalle Afet Gönüllüleri Vakfı tarafından önerilen “Afetlerde Gönüllülüğün Yasal Çerçevesi” grupları tanıtım sunumlarını gerçekleştirerek çalışmalarına başladılar. Söz konusu başlıkların dışında kalan konulara yönelik SİTAP çalışma grubu kurulmasını arzu eden kuruluşlar ise bu taleplerini SİTAP Sekretaryasına ilettiler.

Sahana Projesi çalışmaları devam ediyor Afet yönetiminde dünyada yaygın olarak kullanılan ve bir açık platform olarak son derece esnek bir yazılım olan SAHANA/Eden Afet Yönetim Yazılımı tanışma toplantısı ve temel eğitimi 23-24 Şubat 2015 tarihlerinde İstanbul’da SİTAP yürütme kurulu üyesi MAG Vakfı tarafından düzenlendi. 30’un üzerinde kuruluşun katıldığı toplantılarda eğitimleri Sahana Vakfı’ndan Fran Boon verdi. Yazılım uzmanları için düzenlenen “Sahana Geliştirici Atölye çalışmaları” ise 25-27 Şubat tarihlerinde gerçekleşti.

Temel İnsani Yardım Standardı Bilgilendirme Toplantısı SİTAP, Humanity Accountability Partnership (HAP) işbirliği ile 23-24 Mart 2015 tarihlerinde İstanbul ve Gaziantep’te “Temel İnsani Yardım Standardı (TİS)” bilgilendirme toplantısını düzenledi. TİS toplantılarına iki şehirde yaklaşık 25 farklı kurumdan 70 kişi katıldı. Toplantıda TİS standardını HAP Yönetim Kurulu Başkanı Marian Mcasey-Maslen tanıtırken, standardın test sürecini Mavi Kalem Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği ile Hayata Destek Derneği anlattı.

33


Özgür Basın için, ‘Özgürlük için Basın’ Karar alma süreçlerini etkileyen medya personelinin ve sivil toplum yapısının kapasitesini arttırmayı hedefleyen, ifade ve basın özgürlüğü için kurulan bir platform olan Özgürlük için Basın “Press for Freedom”, geçtiğimiz yıl gerçekleşen etkinliklerini anlatıyor...

Özgürlük için Basın projesi, 2014 yılından beri genel hatlarıyla ifade ve basın özgürlüğü konusunda yeni bir platform kurmayı, karar alma sürecinde medyanın oynayacağı rolü açıkça belirlemeyi ve özellikle sivil toplum yapısının kapasitesini arttırmayı hedefliyor. Bu kapsamda son bir yıl içinde Türkiye’nin sekiz ilinde gazetecilerden, sivil toplum örgütü temsilcilerinden ve iletişim öğrencilerinden oluşan 350 kişiye Temel Gazetecilik Eğitimi verildi. Ayrıca seçili bu illerde yerel gazetecilerle düzenli olarak toplantılar tertiplenerek, yerelde karşılaşılan sorunlar ve öneriler masaya yatırılarak tartışmaya açıldı. Bu tür toplantılar 2015 yılı süresince de aynı çerçevede devam edecek. Ayrıca çalışmaların etkinliğini arttırmak amacıyla, medyanın karşılaştığı sorunlar ile yerel medya

34

mensuplarıyla temaslarda ele alınan konular ve tespit edilen problemler, çok sayıda iktidar ve muhalefet milletvekilleri ile yapılan sohbet toplantılarında aktarıldı. Ankara ve Eskişehir’deki İletişim Fakülteleri dekanları, öğretim üyeleri ve dekanları ile temaslarda bulunulmuştur. Gazeteciler Cemiyeti’nin kurucusu olduğu Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nin 50’inci yıldönümü etkinliğine katılındı, bu maksatla Ankara’da bir araya gelen Türkiye’nin tüm İletişim Fakülteleri Dekanları toplantısında özel olarak hazırlanan 2014 yılı ile 2015 dört aylık ifade özgürlüğü raporları ve Türk Medyasının Acil Sorunları’na ilişkin not dağıtıldı. Haziran ayı içinde Gazeteciler Cemiyeti, Atılım ve Gazi Üniversiteleri ve Dağ Medya işbirliğiyle Veri Gazeteciliği Atölyesi etkinliği dü-

zenlendi. Alınan eğitim sonucunda bu atölyeye katılan proje ekibi, 2015 yılı sonunda yayınlanacak ifade ve basın özgürlüğü ihlallerine ilişkin bilgileri yıllık raporunda grafiklerle kamuoyuna sunmayı amaçlıyor. İki yıllık proje 2015 Aralık ayında sona erecek. Bu tarihe kadar aylık raporlara devam edilecek, yerel basınla temaslar da sürecek. Projenin kapanışı ile ilgili son değerlendirme konferansı Aralık ayında yapılacak. Gazeteciler, sivil toplum örgütü (STÖ) temsilcileri, İletişim Fakülteleri akademisyen ve öğrencilerinin katılımıyla düzenlenecek, toplantıda son iki yıl içinde ifade ve basın özgürlüğü ile ilgili sorunlar ve gelişmeler tartışılacak. Katılım için başvurular projenin internet sitesinden yapılacak.


Proje Kapsamında 2015 Yılında Yapılan Etkinliklerden Haberler

Ulusal Konferans Özgürlük için Basın projesi birinci yılını tamamladı. Projenin birinci yılı sonunda, ilk Ulusal Konferans 100 kişilik bir katılımla Ankara’da gerçekleştirildi.

Gaziantep Ticaret Odası’nda Eğitimler Güneydoğu Anadolu Bölge Komitesi’nin ev sahipliğinde Gaziantep Ticaret Odası’nda düzenlenen eğitime gazetecilerden, STÖ temsilcilerinden, İletişim Fakültesi akademisyenleri ve öğrencilerinden oluşan toplam 70 kişi katıldı.

Seçim Öncesi Basın Sorunları Antalya’da projenin komite üyeleri ile ulusal ve yerel gazetecilerle seçim öncesi basın sorunları tartışıldı.

İlk Ders: Meslek Etiği Temel Gazetecilik Eğitimi’nin Bursa Basın Kültür Sarayı’ndaki ilk dersi olan “Meslek Etiği” Prof. Dr. Korkmaz Alemdar tarafından verildi.

Sertifika Töreni Antalya Gazeteciler Cemiyeti AGC Konferans Salonu’nda yapılan eğitim sonunda katılımcılara sertifikaları verildi.

35


S

ivil toplumun büyümesi ve gelişimine adanmış çeşitli programlarla beraber Sivil Düşün AB Programı’na uzman olarak destek veren Simon Forrester ile sivil toplum örgütleri arasında kurulan ağlar ve platformların ideal yapıları, başarı göstergeleri ve etkileri üzerine konuştuk.

Simon Forrester

Sivil Toplum Uzmanı

Ağlar ve Platformlar: Nasıl Bir Yapı İçinde Olmalı? Nasıl Etki Yaratmalı? 36

Sivil toplum örgütleri arasında kurulan ağlar ve platformların daha güçlü bir sivil toplum oluşumuna ve sürdürülebilir sosyal değişime katkısı nedir? Bazı başarı öyküsü örnekleri verebilir misiniz? Sivil toplum örgütleri (STÖ) ve aktivistler arasında ağ kurma ve koalisyon yaratmanın daha güçlü bir sivil topluma katkısı, STÖ’lerin kendilerinin bu tür eylemlerden faydalanma şekline benzer. Öncelikle birlikte çalışan örgütlerle ilgili olarak bir karşılıklılık ve etkililik unsuru vardır: eğer ortak bir amaç güderlerse, birlikte çalışmak, rekabet etmek yerine kaynakları paylaşmak ve bu şekilde karşılıklı olarak çıkarlar elde etmek de anlam kazanır. İkinci olarak, ağ kurmak STÖ’lere bir derecede istikrar da kazandırır, çünkü riskleri azaltmak ve karşılaşabilecekleri yükleri hafifletmekte birbirlerine yardımcı olabilirler. Bu özellikle küçük ve yeni kurulmuş örgütler için ve savunmasız gruplar ya da azınlıkların haklarının korunması gibi tartışmaya açık konularda çalışmalar yürüten STÖ’ler için önemlidir. Şayet bir örgüt, kaynak eksikliği, hastalıklar veya yasal uygulamalar gibi çeşitli nedenlerden ötürü çalışmalarını azaltmaya ya da durdurmaya zorlanıyorsa, bu durumda boşluğun doldurulması için aynı ağın diğer üyelerine güvenebilir. Ağların diğer bir önemli katkısı, STÖ’lerin kamu yetkilileri nezdinde meşruiyetlerini güçlendirmelerinde yardım etmesidir; bu da savunmalarını ve kaynak aktarımı çabalarını etkinleştirir.


Son yıllarda Makedonya’daki STÖ’lerle çalıştım ve orada etkili ağ kurmanın harika örnekleriyle karşılaştım. Köklü bir STÖ olan Megjashi, çocuk haklarının korunması alanında çalışmaktadır. Megjashi başkentte bulunmaktadır ama 15 yıldan fazla bir süredir, çoğu küçük şehirlerde bulunan ve yerel aktivistlerle birlikte çalışan 14 daha küçük örgüt arasında ilişki kurulmasına yardımcı olmuştur. Bu işbirliğinin bir sonucu olarak, ağ kuran STÖ’ler başarıyla ortak proje teklifleri sunmuş, bu da fon bulmalarını kolaylaştırmıştır; ayrıca yerel belediye otoritelerine risk altındaki çocuklara hizmetlerini geliştirmek için yaptıkları lobicilik faaliyetlerinde de birbirlerini desteklemişlerdir. Elbette, bu tür ağların Türkiye’de de pek çok örneği vardır. Kanımca, LGBT örgütleri ve aktivistleri arasındaki ağlar birçok iyi uygulama örneği teşkil etmektedir. Türkiye’deki STÖ’lerin onlardan öğrenecekleri olduğunu düşünüyorum. Bir STÖ ve aktivist ağı için ideal yapı nasıl olmalıdır? Bir ağ için “ideal yapı” diye bir formül olduğundan emin değilim! Bu bağlama ve potansiyel ağ üyeleri ile ortaklarının ihtiyaçlarına bağlıdır. Ağlarla ilgili, merkezi yapılar ya da merkezi olmayan yapılar gibi çeşitli türleri açıklayan birçok araştırma yapılmış ve makaleler yazılmıştır. Ama çarpıcı olan şudur ki, STÖ’ler arasındaki ağlara dair analizler başarı için ortak içerikler olduğunu göstermektedir. Bir ağın yapısı ve kurulumunda üyelerin birbirleriyle paylaştıkları açık ve mutabık kalınmış yöntemler olmalıdır. ‘Merkezi’ bir sistemde bu merkezi bir ‘dağıtım noktası’ üzerinden gerçekleştirilir ama aynı zamanda, merkezi olmayan sistemlerdeki gibi, e-posta yoluyla gönderilen grup mesajları, sosyal medya sayfaları ya da yüz yüze yapılan grup toplantıları da kullanılabilir.

Bir ağın üyeleri, birleştirici hedeflerini başarmak için bir strateji üstünde uzlaşabilecek şekilde yapılandırılmalı, tekil görev ve eylemlerindeki ilerlemelerini birbirlerine aktarabilmelidirler. Bir koalisyon, platform ya da ağ kurmakta uzlaşan STÖ’ler ve aktivistler, yapılarının nasıl büyüyeceğini de öngörmelidir – katılmak isteyen yeni örgütler için prosedürler ne olacaktır, ya da stratejilerini grup üyeliğini sınırlı tutmak üstüne mi kuracaklardır? Bir ağ ve/veya platformun başarı göstergeleri nelerdir? Geleneksel anlamda, bir ağ savunduğu hedefe ulaştığında başarılı sayılabilir – örneğin, belirli bir sosyal grup için belediyeyi bütçeyi arttırmaya ikna edebilirse ya da bir hedef kitlenin vatandaşlık hakları konusundaki duyarlılığını arttırmayı başarabilirse. Ama ben bir ağın süreç ve dinamiklerini ölçebilecek göstergelerin de dikkate alınması gerektiğini düşünüyorum. Bunlar arasında ‘ilişki’ ve ‘temsili’ göstergeler ve ağın performansı ile işleyişiyle ilgili göstergeler de vardır. ‘İlişki’ ve ‘temsili’ göstergeler açısından, ağı hangi tür örgütler ve aktivistlerin oluşturduğunu görmek istersiniz. Ne kadar çeşitlilik gösteriyorlar? Ağın amaçları arasında belirttikleri konu veya konular hakkında ne kadar samimi bir sivil görüşü temsil ediyorlar? Dış ilişkiler açısındansa, başarı göstergeleri ağın kamu yetkililerine ve karar alma mekanizmalarına erişimi (uzman panellerine katkı sağlamak, danışmanlık toplantılarına katılmak, seçilmiş yetkililerle görüşmek gibi) ve paydaşlardan aldıkları desteğin düzeyi olabilir. Performans açısından, bir ağın gücü üyelerinin kaynakları ne ölçüde paylaştığı, ağ üyelerinin grup toplantılarına katılım düzeyi ve bu tür toplantılarla faaliyetlerin sıklığı üstünden ölçülebilir.

Ağlar kamu ve sosyal politikalar üstünde nasıl etki yaratabilir? Kabaca söyleyecek olursam, STÖ’ler ve aktivistlerin sesi, politika diyalogları esnasında ne kadar güçlü ve açık duyulursa, o kadar etkili olur. Yani, ilk adım karar vericilerin bir diyaloga girmesini sağlamak ve politikalara ‘kapalı kapılar ardında’ karar vermemelerini sağlamaktır. Bunu başarmak için, ağ üyeleri politika gündeminde kendilerine giriş noktaları bulmalıdır –yeni politika ne zaman ele alınacak? Ayrıca politika sürecinde güvenilir ve dirençli girdiler sağlamaya da hazır olmalıdırlar. Yani, vatandaşları gerçekten temsil eden ve uygun kaliteyi sunduklarını temin eden politika belgelerini hazırlamak için bir arada çalışmaları gerekmektedir. STÖ’ler ve aktivistlerin ağları, genellikle politikaları izlemede önemli bir rol oynayacak şekilde konumlandırılır. Ağ üyeleri bir arada izlemek istedikleri politikanın (ulusal ya da yerel) belirli unsurları için bir izleme matriksi formüle etmeli ve bunu yapmak için ne tür bilgileri toplamaları gerektiğini belirlemelidir. Bundan sonra, ağ içinde izleme görevlerini dağıtabilir ve planlanan zamanlarda bir araya gelerek, elde ettikleri verileri paylaşabilir, analiz edebilir ve yetkililere sunulacak raporları hazırlayabilir. Son olarak, STÖ ağlarının yurttaşlık eğitimi, bileşenleri ve vatandaşların farkındalığının arttırılması konusunda da pek çok şey başarabileceğini söyleyebilirim. Buna dair Balkanlar’dan iyi bir örnek, hükümetleri kadın hakları ve aile içi şiddetin önlenmesi konusunda bir Avrupa Konseyi kararını imzalamaya ikna etmek için lobi faaliyetleri yürüten ve bu amaçla kaynak paylaşan bir ağdır. Ağ, merkezi olarak, her ağ üyesinin yerel bağlama göre düzenleyebileceği kartpostallar üretmiş ve bir imza kampanyası başlatmıştır.

37


Sivil Toplum Geliştirme Merkezi ve Sivil Ağlar Sivil Toplum Geliştirme Merkezi (STGM), sivil toplumun gelişiminde önemli bir örgütlenme aracı olan ağlar ve platformların önemini ve STGM’nin kuruluşundan bu yana bu tip yapılara verdiği desteği anlatıyor...

A

ğ ve platform gibi sivil toplum örgütlerinin bir araya geldiği yapılar kuşkusuz sivil toplumun gelişiminde önemli bir örgütlenme aracını oluşturuyor. Belli bir mekânda ya da tematik alanda faaliyetlerini yürüten örgütlerin bir araya gelerek kurdukları kalıcı ya da belli bir gündeme yönelik olarak geçici işbirlikleri Türkiye’de sivil toplumun rolünü ve sesini güçlendirmede giderek daha fazla ağırlık taşımaya başlıyorlar. Ağ ve platformlar güçlerini bünyelerindeki farklı örgütlerin temsil ettikleri farklı kesimlerin ya da uzmanlık alanlarının bir araya gelmesiyle oluşturdukları demokrasi pratiğinden alıyor. Bu demokrasi pratiği tem bu yapıların sivil toplumun temsiliyeti açısından örnek bir deneyim sağlıyor, hem de çalışmaların alanlara yayılmasına katkı sunuyor. Öte yandan, sivil topum çalışmalarının kronik sorunlarından biri olan beşeri ve maddi kaynak bulma konusunda da etkin bir çözüm alternatifi haline geliyorlar.

38

Sivil toplum örgütleri arasında işbirliği ağları ve platformları kurulmasına yönelik destekler Sivil Toplum Geliştirme Merkezi’nin (STGM) kurulduğu 2004 yılından bu yana sürdürdüğü temel faaliyetlerinden biri oldu. Zira STGM güçlü ve demokratik bir sivil toplum ulaşılmasını hedefinin önemli parçalarından birinin sivil örgütlerin arasında bilgi ve deneyim paylaşımının gelişmesi, işbirliklerinin yaygınlaşması, güç birliklerinin kamuoyunu etkilemesi, kısaca sivil toplum içinde ağ ve platform girişimlerinin serpilmesi olduğuna inanıyor. Bu doğrultuda, STGM 2005 yılından bu yana bir yandan mevcut ağ ve platformların çalışmalarına destekler sağlarken, bir yandan da yeni girişimlere çeşitli olanaklar sağladı. Bu olanaklar ortak toplantı imkânlarının yaratılması, eğitimler, ortak atölye çalışmala-

rı, stratejik planlama çalışmaları, kampanya destekleri gibi ihtiyaca göre değişen biçimler aldı. Bu desteklerin sağlandığı ağ ve platformlardan bazıları şunlar: Türkiye Otizm Platformu Ankara Çocuk Hakları İşbirliği Platformu, Çocuklar için Adalet Girişimi LGBTT (Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Travesti, Transseksüel) Hakları Platformu Şiddete Karşı Kadın Buluşması, Avrupa Kadın Lobisi Türkiye Koordinasyonu, Kadın Koalisyonu Çanakkale Toplantısı, Trabzon Kadın Platformu Türkiye Çevre (TÜRÇEP)

Platformu

Sığınmacılar ve Göçmenler Ağı, Göç Platformu STGM Türkiye’deki ağların görü-


nürlüklerine katkı sağlamak için bir sivil toplum haberleri bülteni işlevi gören kendi web portalında ağ ve platformların etkinliklerine düzenli olarak yer veriyor. Ayrıca geçtiğimiz dönemde, Türkiye’de aktif olan sivil toplum örgütlerinin benzer konularda örgütlenmiş olan sivil ağlardan haberdar olmaları ve dünyadaki benzer ağlar ile iletişimlerini güçlendirmek için Dünya, Avrupa ve Türkiye’de Sivil Ağlar Rehberi[1] isimli kapsamlı bir rehber kitap yayınladı. Bu kitapta insan hakları, çevre hakları, çocuk hakları, gençlik, engelli hakları, toplumsal cinsiyet, kültürel haklar gibi alanlarda faaliyet yürüten toplam 127 uluslararası ve yerel sivil toplum örgütü ağının amaçları, çalışma biçimleri, yapıları ve işleyişleri, fon kaynakları ve üyelik koşulları gibi temel bilgilerine yer verdi. Bununla beraber, STGM’nin ağlar ve platformlar hakkındaki çalışmalarının Dernek’in kuruluşunu önceleyen Sivil Toplumu Geliştirme Programı (STGP) dönemine kadar gittiğini belirtmek gerekli. STGP kapsamında hazırlanan “Türkiye’de Sivil Toplum Kuruluşları ve Ağlar Araştırması Raporu”[2] Türkiye’deki sivil ağlar için bir kavramsal analiz çerçevesi öneren, bu çerçeve ile ağların motivasyonları, beklentileri, yapılanmaları, başarı ve başarısızlık nedenlerini ele alan ilk çalışmalardan biridir. Peki bütün bu destekler sağlanırken maksat hâsıl oldu mu? Bu soruya yanıt bulmak için 2012 yılında STGM’nin 2005-2010 yılları arasındaki çalışmalarının etkisini değerlendirmeyi amaçlayan bir Etki Değerlendirme Araştırması[3] yapıldı. Bağımsız uzmanlarca yürütülen bu araştırmanın kapsamında STGM’nin yukarıda anılan ağ destekleri de yararlanıcılar tarafından değerlendirildi. Araştırma sonucunda, ağ desteği alan örgütlerin büyük oranda kendi açılarından hedeflerine uygun sonuçlar doğurduğuna inandıkları görüldü. Ayrıca örgüt temsilcilerine sağlanan desteklerin sorunlar konusunda farkındalık, faaliyet-

lere yönelik ilgi, gönüllü katkısı ve görünürlük açısından yarattığı etki de soruldu. Bu araştırma gösterdi ki, STGM’nin ağlara ve platformlara sağladığı destekler en çok farkındalık arttırma ve görünürlük için faydalı olurken, gönüllü katkılarına desteği en az ilerleme sağlanan konu oluyor. Bu da aslında Türkiye’de sivil toplumun gelişimine dair genel gözlemlerimizle uyumlu. Türkiye’de sivil toplum içinde ağ, platform, koalisyon, girişim, forum, ortaklık benzeri pek çok resmi ya da gayrı resmi ağ yapısının giderek gelişmekte olduğuna tanık oluyoruz. Sivil örgütler ne kadar çeşitli ve heterojenlerse, onların yarattığı ortak yapılar da o kadar farklı, kendine has ve çeşitli olabiliyorlar. Bu nedenle Türkiye’de sivil ağların genel bir görünümü değerlendirmesi yapmanın her zaman sınırları oluyor. Yine de kimi bütün resmin kimi genel nitelikleri üzerinde mütevazı değerlendirmeler yapmak mümkün olabilir.

rek toplum ile bütünleşmek olduğu, sivil ağların da bu süreç için en uygun pratiklerden biri olduğu olmalı. Sivil Toplum Geliştirme Merkezi [1] Yasemin Dinç, 2007, Dünya, Avrupa ve Türkiye’de Sivil Ağlar Rehberi, Sivil Toplumu Geliştirme Merkezi yayınları. http://www. stgm.org.tr/tr/icerik/detay/dunyaavrupa-ve-turkiye-de-sivil-aglarrehberi [2] Alper Akyüz, “Türkiye’de Sivil Toplum Kuruluşları ve Ağlar Araştırması Raporu”, Sivil Toplumu Geliştirme Programı Yayınları. http://www.stgm.org.tr/tr/icerik/ detay/turkiye-de-sivil-toplum-kuruluslari-ve-aglar-arastirmasi-raporu [3] STGM Etki Değerlendirme Araştırması (2005 - 2010), 2012, Rapor. http://panel.stgm.org.tr/ vera/app/var/files/s/t/stgm.etki. degerlendirme.2005-2010.pdf

Her şeyden önce Türkiye’de artan ağ yapıları örgütlerin birbirlerinden haberdar olma ve iletişim kurma olanaklarını büyük ölçüde genişletiyor. İletişim teknolojilerindeki artan olanaklar, mobil cihazların giderek yeteneklerinin genişlemesi bu iletişim işlevinin bütün ağlar için bir temel haline getiriyor. Ancak artan, kalabalıklaşan ve zenginleşen bu iletişimin her zaman ağ katılımcıları arasında bir eşit ve açık bir diyalog olarak sürdüğünü söylemek maalesef mümkün değil. Ağların içinde yer alan kimi örgütlerin kendi misyonlarına ya da kurumlarına yönelik olarak duydukları tutku, örgütler arasında her hâlükârda var olan kapasite farklılıklarıyla birleşince, ağların bazı bileşenlerinin diğer bileşenleri üzerindeki otorite talebine dönüşebiliyor zaman zaman ve yer yer. On yılı aşkın bir sürenin sonunda STGM’nin ağ ve platform destekleri deneyiminden pek çok sonuç ve ders çıkarmak mümkün. Ancak bunlardan biri toplumu dönüştürmenin kendi örgütünü dönüştüre-

39


Disk Emekli-Sen’den Aktivist Destekli Eğitimler T

üm Emekliler Sendikası (DİSK Emekli-Sen), Sivil Düşün AB Programı desteği ile şube ve temsilcilik yönetimlerine yönelik emeklilik sorunları, sendikal hareketin genel sıkıntıları, sağlık ve sosyal güvenlikte yaşanan dönüşüm gibi konuları içeren farkındalık eğitimleri düzenledi. DİSK Emekli-Sen Genel Başkanı Veli Beysülen, farkındalık eğitimleri, Sivil Düşün ve aktivizm üzerine sorularımızı yanıtladı. Farkındalık eğitimleri sonrasında neler yapmayı planlıyorsunuz? Bundan sonraki hedefimiz yaş itibariyle sağlık problemleri artmış olan sendikamız üyesi emeklilerin, yaşlılık hastalıklarından korunma ve sağlıklı yaşlanma konularında bilgilenmelerini sağlamaktır. Sivil Düşün AB Programı hakkındaki düşünceleriniz neler? Sivil Düşün AB Programı’nın, proje destekleri aracılığıyla, hak temelli devlet dışı örgütlenmelerin engellendiği Türkiye gibi ülkelerde bu tür örgütlenmelerin yaşamasına katkı sunmasını oldukça önemli buluyoruz.

40

Sloganımızı belki biliyorsunuzdur, “Her şey bir sivil düşle başladı.” Sizin sivil düşünüz ne? Sivil düşümüz, tüm toplumsal katman ve farklılıkların kendilerini ifade ettikleri, hak temelli örgütlenmeler bünyesinde örgütlü oldukları eksiksiz bir demokrasinin yaşama geçirilmesidir. Aktivizm denince aklınıza ne geliyor? Aktivizmi, tek düze monoton bir hayatı reddetmek ve yaşama dair kararlarda söz sahibi olmak için çalışmak olarak görüyoruz. Türkiye’de hak temelli çalışmaların ve aktivizmin şu anda bulunduğu durum ve geleceği hakkında ne düşünüyorsunuz? Türkiye, hak temelli çalışmaların geç başladığı ve henüz yeterli düzeye ulaşmadığı bir ülke olmasının yanı sıra sivil örgütlenme gibi görünen yapılanmalarla, yönetimde bulunan iktidarın siyasi düşüncesine göre kendini iktidarının dediklerini yapmakla mükellef gören ve ikbalini iktidara bağlamış olup, iktidarlar tarafından kollanarak, bu hakkın kullanımını etkisizleştirmektedir.


Daha Demokratik Bir Kentsel Gelişim için Nextistanbul

2012 yılında İstanbul’da oluşan kent muhalefeti hareketinden ilham alarak kurulan ve Nexthamburg platformunun uzantısı olarak hayata geçen Nextistanbul ile çalışmaları, kentsel dönüşüm, Sivil Düşün ve hak temelli çalışmalar üzerine... 41


Nextistanbul ne zaman kuruldu? Kimlerden oluşuyor? Nextistanbul, 2012 yılında İstanbul’da oluşan kent muhalefeti hareketinden ilham alarak kurulmuştur. Çekirdek ekip, kentsel strateji uzmanı Elena Mozgovaya, şehir plancısı Melih Kös ve şehir plancısı ve akademisyen Gözde Şarlak’tan oluşuyor. Ayrıca ekip proje bazlı olarak Nexthamburg’un kurucusu Julian Petrin ve Johannes Bouchain’in katılımı ile genişlemektedir. Çalışmanız hangi aşamada? Bir sonraki hedefiniz ne? Nextistanbul, İstanbul’da tabandan tavana demokratik bir kent planlama modelinin yerleşmesi için çalışmaya başlamıştır. Bu amaçla, Hamburg ve birçok başka Avrupa kentinde kullanılan kitlesel kaynak toplama metodu incelenmiş, İstanbul’da gerekli altyapı kurulmuştur. Bu metodun Hamburg örneğinde nasıl çalıştığının takip edilmesi amacıyla Hamburg gezisi düzenlenmiştir. Teknolojinin kentsel katılım süreçlerinde aktif olarak kullanım geleneğinin oluşması ve kentin geleceğinin yerelden gelen ihtiyaçlar doğrultusunda planlanması adına “Katılımcı Kent Vizyonu” etkinliğinin gerçekleştirilmesi ise bir sonraki aşama olarak planlanmıştır. Buna ek olarak, daha önce Kopenhag ve Hamburg gibi kentler arasında uluslararası ve disiplinlerarası paylaşımları mümkün kılmak amacıyla kurulmuş City-link organizasyonunun davetiyle bu yıl Eylül ayında “demokratik yenileme” kavramının tartışılacağı festivalde Nextistanbul olarak bir çalıştay düzenleyeceğiz. Sivil Düşün AB Programı hakkındaki düşünceleriniz neler? Türkiye’de özellikle aktivistlerin, sivil toplum örgütleri ve platformlarının ihtiyaçlarına cevap verecek çok az sayıda destek kuruluşu var. Sivil Düşün AB Programı bu bağlamda destek olarak başvurabileceğimiz en etkili program olarak karşımıza çıkıyor. Nextistanbul olarak aldığımız desteğin daha

42

katılımcı ve demokratik bir kent yönetim ve proje geliştirme modelinin inşasına yardımcı olduğunu düşündüğümüzü söylemek isteriz. Belki de bu sayede ilk defa, sivil toplum olarak kentimizin geleceğini hep birlikte tartışabilmenin temelleri atılmış oldu. Amacımız bu geleneğin Türkiye’ye yayılabilmesi. Sloganımızı belki biliyorsunuzdur, “Her şey bir sivil düşle başladı.” Sizin sivil düşünüz ne? Nextistanbul’un sloganı, “Kenti, öncelikle insanların aklında değiştirmeliyiz!” Bu ancak, yaşadığımız çevreyi şekillendirmede söz sahibi olmanın en temel hakkımız olduğunu kabul etmekle mümkün olabilir. İşte Nextistanbul olarak sorumluluğumuz bu noktada başlıyor. Yaşadığımız kentin bugününe ve geleceğine dair fikir ve çözümleri birlikte tartışarak, konunun uzmanları ile bu fikirlerin uygulanabilirliğinin test edilmesi, kendinden farklı seslere kulağını tıkamayan, toleranslı bir kentsel yönetim geleneğinin oluşması ve daha demokratik bir kentsel yaşama katkıda bulunmak temel motivasyonumuz. Aktivizm denince aklınıza ne geliyor? Bizim içim aktivizm, geleceğimiz için sorumluluk alıp eyleme geçebilmek, fikirlerimizi özgürleştirebilmektir.

Türkiye’de hak temelli çalışmaların ve aktivizmin şu anda bulunduğu durum ve geleceği hakkında ne düşünüyorsunuz? Bu soruya en yetkin hissettiğimiz konu olan kentsel politikalar perspektifinden cevap vermek isteriz. Türkiye aslında dünyanın birçok yerinde de karşılaştığımız, şehirlerarası küresel ekonomik yarışta acımasız bir dönüşüm yaşıyor. Bu dönüşüm ise kamuoyunu karar verme mekanizmalarının dışına iterek, kamu kavramının anlamında bir erozyon meydana getiriyor. Bu noktada, güçlü bir sivil toplumun inşası ve kentsel muhalefetin kurulması için hak temelli çalışmalara verilen desteğin çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Türkiye’de bu konu, ne yazık ki, öncelikli bir konu olarak ele alınamıyor. Fakat, özellikle son yıllarda, teknolojinin hayatın her alanında yaygın olarak kullanılmaya başlanması, kent meseleleri konusunda hassas bir sivil toplum oluşmasına yardımcı oldu. Bu gelecek için oldukça umut verici bir gelişme. Nextistanbul olarak, bu geleneğin oluşmasına katkıda bulunmaktan dolayı heyecanlıyız.


Geri Dönüşüm Kazanacak, Türkiye Kazanacak Geri dönüşümde sektör kapasitesinin geliştirmek ve kamuoyu bilinci oluşturmak...

G

eri Dönüşümcüler Konfederasyonu, Sivil Düşün AB Programı desteğiyle Türkiye’de geri dönüşümün teşvik edilmesi ve bu yönde kurumsal ve bireysel kapasitenin artırılması amacıyla geri dönüşüm sektörünün mevcut durumunu değerlendirerek, Türkiye’de geliştirilmesini desteklemek amacıyla sektör analizi gerçekleştirdi. Ayrıca geri dönüşüme toplumsal desteğin sağlanması ile sektördeki kurumsal ve bireysel altyapının geliştirilmesine yönelik kapasitenin artırılması için çalışmalarda bulundu. Geri Dönüşümcüler Konfederasyonu çalışmalarını anlatıyor... “2011 yılında kurmuş olduğumuz derneklerle birlikte 18 vilayette

toplayıcılardan alınan 18 dernekle birlikte üç federasyon kurduk. Geri Dönüşümcüler Birliği Federasyonu, Anadolu Geri Dönüşümcüler Federasyonu, Geri Dönüşümcüler Federasyonu ile birlikte 2013 yılında Konfederasyon olduk. Toplam üye sayımız 280 üyeden 3.700 üyeye ulaştı. Amacımız Türkiye genelinde 14 bin üyeye ulaşmaktır. Çalışmalarımız bu yönde ilerlemektedir. “Amacımız geri dönüşümü Türkiye’ye iyi anlatmak; Sanayi, Enerji, Çevre, Ekonomi Bakanlıklarında geri dönüşüm birimlerinin oluşmasını sağlamak ve ülkeyi geri dönüşüme hazırlamak. Bunları yaparken de, dağınık sivil toplum kuruluşlarını bu çatı altında topla-

mayı; belde, ilçe ve şehirlerde eğitimler düzenlemeyi; kamuoyuna geri dönüşüm bilincini benimsetmeyi ve kabul ettirmeyi sağlamayı amaçlıyoruz. “Avrupa Birliği uyum yasalarının Türkiye’de özellikle geri dönüşümde çok ağır ve aksak işlediği açıkça görülmektedir. Amacımız yasalar çıkmadan bunların uygulanabilir olduğunu kamuoyuna duyurmak. Hiç ama hiç değer kazanamayacak atığın tekrar hayata döndürülerek insan kullanımına uygun hal getirilmesinin önemini bir kez daha hatırlatmak istiyoruz. “Broşürümüz, dergilerimiz ve projelerimiz hakkında ayrıntılı bilgiye http://geridonusumculerbirligi. com/ adresinden ulaşabilirsiniz.”

43


Gündem Çocuk Derneği’nden Çocuk Gazetesi Çocukların hak ve özgürlük sahibi birey olduklarının benimsendiği, çocukların kendi örgütlenmeleri aracılığıyla dünyayı değiştirme gücüne sahip olduklarının anlaşıldığı bir dünya için...

44


G

ündem Çocuk Derneği, Sivil Düşün AB Programı desteği ile çocuklara medyada ve medya aracılığıyla seslerinin duyulabilmesi, seslerini duyurmak için internet üzerinden yayın yapacak bir gazeteyi hayata geçirmeyi amaçlıyor. Çocuk Gazetesi fikrinin ortaya çıkışı, derneğin 2005 yılında çocuklarla gerçekleştirdiği Eksi Onsekiz medya çalışmasına dayanıyor. Bu çalışmadan esinlenen internet gazetesi Eksi Onsekiz adını taşıyor. Eksi Onsekiz, ülke ve dünya gündemini çocuklar için izleyecek ve yine çocuklar tarafından hazırlanacak. Gazete; çocuklara sahip oldukları hak ve özgürlükler hakkında farkındalık ve bilgi kazandırmayı; erişkinleri, ebeveynleri ve eğitimcileri de çocuk hakları hakkında bilgilendirmeyi hedefliyor. Çocuk Gazetesi’nin asıl amacı ise, çocukların seslerinin duyurulmasına olanak sağlayarak kamusal yaşama katılımlarını sağlamak. Gündem Çocuk Derneği; Çocuk Gazetesi, dernek çalışmaları ve Türkiye’de aktivizm üzerine sorularımızı yanıtladı... Derneğinizi kısaca tanıtabilir misiniz? Gündem Çocuk Derneği olarak 2005 yılından bu yana çocuk hakları alanında faaliyet gösteriyoruz. Her çocuğun hak sahibi, eşit, özgür ve onurlu birer birey olarak, barış içerisinde, iyi ve mutlu bir yaşam sürmesi için çocukların yararına bütüncül bir dönüşümü ısrarla savunan çocuk hakları aktivistleriyiz; çocuk gelişimci, sosyal hizmet uzmanı, sosyolog, psikolog, hukukçu, eğitimci, mimar, akademisyen, yayıncı. Uzun yıllardır doğrudan ya da dolaylı olarak çocuklarla çalışan farklı meslek gruplarından uzmanlarız. Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına dair Sözleşme, dernek tüzüğümüzün doğal eki ve çalışmalarımızın temel dayanağıdır.

açılmasına yakın bir tarihte test yayınına başlamayı ve gazetenin duyurulmasına ilişkin girişimlerde bulunmayı düşünüyoruz. Sivil Düşün AB Programı hakkındaki düşünceleriniz neler? Programın sağladığı destekler maddi anlamda küçük olsa da ektileri hatırı sayılır ölçüde büyük. Sloganımızı belki biliyorsunuzdur, “Her şey bir sivil düşle başladı.” Sizin sivil düşünüz ne? Çocukların hak ve özgürlük sahibi birey olduklarının benimsendiği, çocukların kendi örgütlenmeleri aracılığıyla dünyayı değiştirme gücüne sahip olduklarının anlaşıldığı bir dünya. Ve elbette her bir çocuğun kendini geliştirebildiği, barış içerisinde ve özgürce sürdürdüğü bir yaşam. Aktivizm denince aklınıza ne geliyor? Değiştirmek. Değiştirmek için eylemde bulunmak. Türkiye’de hak temelli çalışmaların ve aktivizmin şu anda bulunduğu durum ve geleceği hakkında ne düşünüyorsunuz? Türkiye’de hak temelli çalışmalar şüphesiz ki artıyor. Bu çok önemli. Ama hala alınması gereken uzun bir yol hepimizi bekliyor. İnsan hakları konusunun politik ve vicdani bir konu olduğunu kabul edip, dayanışma içerisinde eylemliliklerde bulunmak gerekiyor. Hepimiz öğreniyoruz. Öğrendikçe çok daha etkili olacağımız, insan hakları ihlallerinin yeniden yaşanmaması için gösterilecek çabada güçleneceğimiz kesin.

Çocuk Gazetesi hangi aşamada? Bir sonraki hedefiniz ne? Nisan 2015 tarihinde başlayan çalışmalar; öncelikle çocuk haberci ekiplerinin oluşturulması, güçlendirilmesi ve yaygınlaştırılmasına odaklanmış durumda. Buna paralel olarak teknik altyapının kurulması çalışmaları da sürdürülüyor. Bu çalışmalar devam ederken, okulların

45


Dönüşüm Muhteşem Olacak: Trans Erkek Bilgi Bankasına Doğru

A

ktivist Berk İnan Berkant tarafından Sivil Düşün Aktivist Programı desteğiyle hayata geçecek trans erkek bilgi bankası, transseksüellerin yaşamı ve mecbur tutuldukları sağlık ve hukuki süreçler hakkında trans erkeklerin veya na-trans bireylerin sorularını yanıtlayan, yüzlerce soruya cevap veren kapsayıcı bir kaynak olmayı hedefliyor. Web sitesi, aynı zamanda trans erkeklerin ifade özgürlüğü ve haberleşme hakkından yararlanabileceği bir platform olarak da trans bireyleri güçlendirecek film, yazı, görsel gibi materyallerin paylaşılmasını sağlayacak. Berkant’la Sivil Düşün destekli çalışmasının geleceği, aktivizm ve hak temelli çalışmalar üzerine... Sizi tanıyabilir miyiz? Adım Berk İnan Berkant. İstanbul Üniversitesi Sosyoloji mezunu ve açık bir “trans erkek” aktivistim. 2007 yılından beri LGBTİ Hareketi içinde örgütlüyüm ve 2008 sonundan beri de trans erkek spesifik olarak üretim yapmaya gayret ediyorum. Çalışmanız hangi aşamada? Bir sonraki hedefiniz ne? Web sitesinin hazırlıkları hala sürüyor. Fakat proje tamamen hayata geçtiğinde kalıcı bir bilgi kaynağı yaratmanın ötesinde, her yerden

46

trans erkeklerin bilgi aktarabileceği, raporlama yapılabilecek, danışmanlık alınabilecek bir mekanizma olacak. Buna ek olarak kamuoyunu konuyla ilgili bilgilendirebilecek, trans erkeklerin sözünün, hikayelerinin kültürel çıktılar vasıtasıyla aktarılabileceği güçlü bir platform oluşmasını umuyorum. Bu platform Transerkek Kültür Üretim Platformu (T-KULÜP) adını verdiğimiz hali hazırda işleyen bir platform ve bu proje farklı yerlerde yürüttüğümüz işleri tek bir yerden organize etmemizi, arşivlememizi de sağlayacak. Bu organizasyon kolaylığının üretimi desteklemesini ve kitap, film, tiyatro, sinema, çizgi roman, dergi, radyo gibi çok çeşitli kültür ürünlerinin önünü açmasını hedefliyorum. Sivil Düşün AB Programı hakkındaki düşünceleriniz neler? Uzmanlaşmanın bu kadar öne çıktığı bir çağda, fayda üretmek için verdiğiniz emek ne kadar çok olursa olsun, kişilerin uzmanlığına başvurmak için kaynağa ihtiyaç duyduğunuz bir yer geliyor. Bir dayanışma ağının bir parçası da olsanız, bireysel bir aktivist olarak uzman desteğinden duyuruya kadar her türlü desteği sunan bir işbirliği gerçekten çok önemli, çok motive edici.

Sloganımızı belki biliyorsunuzdur, “Her şey bir sivil düşle başladı.” Sizin sivil düşünüz ne? Bir trans köyü. Tatil, rehabilitasyon, nekahat gibi pek çok amaçla gelinebilecek; ama sosyal ve medikal ihtiyaçlara dönük küçücük tesisleri de olan, doğayla iç içe bir arazi. Aktivizm denince aklınıza ne geliyor? Aktivizm denince benim aklıma ilginç bir şekilde “sınır ihlali” kavramı geliyor. Transseksüel olduğum için yaşadığım ihlallere, şahit olduğum ihlallere süreğen bir itiraz hali aktivizm benim için. Negatif motivasyon bazen çok güçlü olabiliyor. Türkiye’de hak temelli çalışmaların ve aktivizmin şu anda bulunduğu durum ve geleceği hakkında ne düşünüyorsunuz? Türkiye’de sivil toplum darbelerle aldığı tüm zarara rağmen yıllardır güçlenmeye devam ediyor. Bir sosyolog ve bir aktivist olarak içinden geçtiğimizi dönemde bu gücün toplumsal kırılmanın yegane önleyicisi olabileceğine inanıyorum. Yoğunlaşan, özellikle devlet kaynaklı ve devlet destekli şiddetle hukuki mücadele verebilmenin anahtarını hak temelli çalışmalar olarak görüyorum. Sivil toplumun, özellikle de bağımsız aktivistlerin güçlendirilmesinin ülkenin demokratik geleceğinde büyük önem arz ettiği kanısındayım.


Sivil Düşün’den Çocuklara Yönelik Ticari Cinsel Sömürü (ÇTCS) ile Mücadele Ağı’na Destek

Ç

ocuklara Yönelik Ticari Cinsel Sömürü (ÇTCS) İle Mücadele Ağı, kurumsal kapasitesini güçlendirmek ve mücadelenin daha etkin hale getirilmesi için raporlama ve araştırmaya yönelik Sivil Düşün Aktvisit Programı desteğinden yararlandı. Projenin asıl yararlanıcısı ise ÇTCS ile Mücadele Ağı Gençlik Grubu oldu.

Mücadele Ağı’nın kapasitesini geliştirmeye yönelik uygulanan faaliyetlerle savunuculuk ile karar alıcılar tarafından çocuk ticareti, çocuk fuhuşu, çocuk pornografisi, erken ve zorla evlilikler, cinsellik amaçlı çocuk turizmi konularının görünür, bilinir olması ve bu yönde gerekli yasal değişiklik ve uygulama kararlarını almasının sağlanmasına yönelik çalışmalar yapıldı. ÇTCS ile Mücadele Ağı adına Avukat Şahin Antakyalıoğlu sorularımızı yanıtladı... ÇTCS ile Mücadele Ağı ve çalışmalarından söz edebilir misiniz? ÇTCS ile Mücadele Ağı, 2007 yılından itibaren Türkiye de çocuk satışı, çocuk fuhuşu, pornografisi ve çocuğa yönelik her türlü ticari cinsel sömürünün ortadan kaldırılmasını sağlamaya yönelik çalışmalarda bulunmak üzere çalışan sivil toplum örgütleri (STÖ) ağıdır. Ağ bünyesinde yerel ve ulusal düzeyde çalışan 48 STÖ bulunmaktadır. Ağ bünyesinde ayrıca çocuk ve gençlik katılımını sağlamak üzere ÇTCS ile Mücadele Gençlik Ağı oluşturulmuştur. ÇTCS ile Mücadele Gençlik Ağı 2015 yılı itibarıyla altı şehirde örgütlenmiştir. ÇTCS ile Mücadele Gençlik Ağı, geçen dönem faaliyetlerini değerlendirme ve gelecek döneme dair eylem planının yapılması gündemi ile Gençlik Yaz Kampı planlamaktadır. Önümüzdeki dönemdeki hedefimiz; cinsellik amaçlı turizm, çocuk ticareti ve çevrimiçi ortamda çocuğun cinsel sömürüsü alanlarında kampanya yapmaktır.

ren” olarak konumlandırmıyor ve akıldakilerin gerçeğe dönüşmesini sağlamada beraber çalışıyor. Sloganımızı belki biliyorsunuzdur, “Her şey bir sivil düşle başladı.” Sizin sivil düşünüz ne? Çocuk hak ihlallerinin olmadığı, çocuk ve gençlik politikalarının hayata geçmesi. Aktivizm denince aklınıza ne geliyor? Gençlik ve sokak. Türkiye’de hak temelli çalışmaların ve aktivizmin şu anda bulunduğu durum ve geleceği hakkında ne düşünüyorsunuz? Hakkın öznelerinin hak savunuculuğunun ana aktörleri haline gelmesi konusuna özen gösterilmeli. Hali hazırda 20 yılda edinilen birikimin güçlenerek artabilmesi için çaba harcanması, izleme ve raporlamanın arttırılması, uluslararası raporlamaya daha fazla önem verilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Gençlerin, çocukların sadece yaşları yüzünden ayrımcılığa uğramaması, düşüncelerine saygı gösterilmesi, çalışmalara sadece “çocuk ve gençlik katılımını sağladık” denilmesini sağlamak için değil, gerçekten paydaş olarak kabul edilmelerine ihtiyaç var.

Sivil Düşün AB Programı hakkındaki düşünceleriniz neler? Sivil Düşün AB Programı, diğer fon kaynaklarına kıyasen daha genç dostu bir program. Sivil alanda proje yazma deneyimi olmayan veya sadece teknik hatalar sebebiyle proje tekliflerinin reddedildiği günümüzde, Sivil Düşün AB Programı kuruluşun, gençlerin ihtiyaçlarına ve yapmak istediklerine saygı duyuyor. Projenin uygulanması sürecinde ise süpervizörlük desteğini kesmiyor. Projenin tüm yönetim süreçlerinde kolaylaştırıcılık yapıyor. Kendisini sadece “fon ve-

47


Siz de sivil düşünüzü buraya yazmak ister misiniz?



50


51


Sivil Düşün AB Programı; sivil toplum örgütleri, aktivistler ve sivil ağlar için Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu tarafından yürütülen yenilikçi, esnek ve katılımcı bir Avrupa Birliği Programıdır.

www.sivildusun.net


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.