Necip Fazıl Kısakürek - O Ve Ben

Page 3

Asıl bahçe, büyük bahçe, konağın arkasında... Bahçenin iki ucunda, uşak odası ve çamaşırhane, iki ayrı binacık... Ortada, yakın bir bildik gibi suratının bütün çizgileriyle tanıdığım bir dut ağacı. Bahçenin konak tarafında, dikine batırılmış çakıl taşlarından daracık bir yol. Bahçeye, komşu konakların arka cepheleri bakıyor. Şu esvapçıbaşımn, şu bilmem kimin evi... Konağın içi müthiş girift. Kocaman salon... Sofalar üzerinde, büyüklü küçüklü odalar; ve odalardan geçtikçe oradan ve buradan sağa sola kıvrılan dehlizler, geçitler, aralıklar, merdivenler, bölümler... Her taraf loş, her köşede her ân akşam havası... Rutubet kokuyor her taraf... Konağın birinci katında taş zeminli büyük yemek odası. Ayrıca resmî ziyaretlere mahsus odalar... Đkinci katında teklifsiz misafirlere ait büyük salon - sofa. Buradan geçilen ve arka bahçeye bakan şatafatlı salon; ve oraya karanlık bir koridorla bağlı, büyük babamın kitap odası. Sonra, üçüncü kattaki yatak odamız... Bu odanın yaldızlı çıtalarla çerçeveli siyah kadife kaplı tavanı, onun karşısında ve sokak üstünde, büyük babamla cici annemin (ba¬baannemin) büyük, çok büyük yatak odaları... Derken dördüncü kat ve tahtapoşlar... Yedikule'den gelen trenlere bakan ve insana baş dönmelerinin en tatlısını veren tahtapoşlar... Bunlar, hatıralarımın bucak bucak kan lekelerini taşır. BUYUK BABAM Büyük babamı görüyorum; aşağı kattaki yemek salonunda, büyük sofranın başında... Etrafında haremi, kız¬ları, gelini ve torunları... Solunda ve yanıbaşında ben va¬rım... Hava soğuksa muhakkak onun kürküne büriilü-yüm... 10 Beş - altı yaşındayım... Büyük babam her ân bana bitişik yaşar. O sofraya gelen sıcak yemeklerden hiç hoşlanmaz. Đşte cici annemi ve hizmetçileri haşlıyor. Herkes başı önünde, susuyor; bir benim başım dik... Đstersem avaz avaz haykırabilirim, büyük babamı da susturabilirim. Ba¬na izin sonsuz... Büyüklerin, çocuklar yedikten sonra sof¬raya oturduğu zamanlarda da ben, hem küçüklerin hem büyüklerin masasında hep baş köşedeyim... Büyük babam Đstanbul Cinayet Mahkemesi ve Đsti¬naf Reisliğinden emekli, Maraşlı Kısakürekzâde Hilmi • Efendi... Abdülhamid'e atılan bomba hadisesinin tarihî muhakemesini büyük babam yapmış... O devrin parasiy-le, emekli aylığı olarak 80 altın alıyor. Parası, bir Adliye mutemedi tarafından her ay ko¬nağa getirilir. Memura kapıyı açan uşak daima beni çağı¬rır, ben de şıngır şıngır para torbasını kaptığım gibi bü¬yük babama götürürüm. Öbür torunlar da arkamda... Bü¬yük babam torbadan bir altm çıkarıp bana verir. Öbürleri¬ne gümüş kuruşlardan ve nihayet çeyreklerden başka bir şey düşmez. Ayda beş altına kalabalık ailelerin geçindiği o gün¬lerde, 80 altının ve ayrıca birçok mülk ve akardan gelen iratların döndürdüğü konağı hayâl etmeli... Aşçı ve yamakları, birçok uşak, dadı, kadın hiz¬metçi, zenci köle, arabacı; ve birer fayton ve kupa araba-siyle Şahin ve Mazlum isimli kestane dorusu iki pırıl pırıl at. 11 MATMAZEL Bir de, matmazel aşağı, matmazel yukarı... Tathsu Frenk'i, altmışlık bir kokona... Hem de bakire... Babamın Fransızca öğretmeni, benim de mürebbiyem güya... Altmışına kadar fjviişel Zevako) tipi kahraman şö¬valyesinin atla gelip kendisini kaçıracağı günü bekleyen romantik kokona... RUH Anlaşılıyor ki, konağın ruhu büyük babam; ben de onun ruhuyum... Çünkü biricik oğlunun biricik oğlu¬yum... Babadan oğula, içinde yaşattığı soy idealinin onca en mükemmel numûnesiyim. Sağ kolumu açar ve orada gördüğü ben'i babasın-dakine benzetir ve öper; elimin parmaklarını kendi el ayalarına yerleştirir ve mafsal yerlerindeki kırışıkları tıp¬kı babasındakilere eş bularak öper, öper. Babasının ismi Ahmet Necip... Bana o ismi ver¬miş. Zekâma gelince bu noktadan mesuttur. Her vesi¬leyle haykırır;


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.