Necip Fazıl Kısakürek - O Ve Ben

Page 10

Azapkapısı... Ne korkunç isim... Altı köşeli çivi başlarına çarpılan kafalardan, kanlı saç yoluntuları yapış¬mış demir çaprazlı, içinden bir evcik geçecek kadar geniş ve yüksek kapı... Güngörmezler. Damları birbirine yapı¬şık eğri - büğrü evlerin sınırladığı yılankavi sokaklar. Cin yatağı ahşap eve sokulan kundak. Kundakta, buruş buruş bir çocuk yüzü. Çocuk katıla katıla ağlıyor... Şeytan alev¬lerin yaylanışına bak!.. Birden çöken dam ve bir ateş püs-kürtüsü; kıvılcım tipisi... Ve bütün bu hayallerin gerisin¬de artık uzaklarda, çok uzaklarda, Anadolulu bir ses: 27 Yangın var!! Yangın kundağı gözümde gazlı bir bez değil «kun¬dak» kelimesinin iltisakiyle, yüzü buruş buruş, katıla ka¬tıla ağlayan bir çocuk... Alevler içinde unutulmuş bir ço¬cuk. Ve işte korkunun en dokunaklı timsali!.. Ve satıcılar... Ruhumu acılaştıran akşam saatlerin¬de satıcılar: — Yoğurtçu!.. Yoğurtçu!.. — Simitçi!.. Akşam simidi! O zaman, oturduğum odanın tavan köşesine doğru bir noktada can çekişen günün son ışıklarına bakıp sedire yüzükoyun uzanmak ve hıçkıra hıçkıra, katıla katıla ağla¬mak isterdim. Güneşin, kıvrıla kıvrıla, istikametleri burgulaya burgulaya ancak sabah ve akşamın bellibaşlı saatlerinde ve bellibaşlı noktalarına sızabildiği bu loş konakta bana her şey dipsiz bir mânânın ihtarcısıydı. Güneş gören tarafları soluk kadife perdeler... Tavanarasındaki tahtapoştan seyrettiğim, yırtıcı çığlıklarla koşuşan ve arkasında dumanları yavaş yavaş eriyen trenler... Arka bahçeye inen merdivenin tepesinde kırmızı, sarı, portakal rengi, mor, yeşil, mavi camların ötesindeki dünya... Ve her şey... Çocuktan daha çocuk, 6-7 yaşlarında, yakıcı bir hayâl beni her şeyin ötesine sürüklüyor, bana bu dünyayı dar ve bunaltıcı gösteriyordu. Kulağıma bende bir anlatılmaz, isimlendirilmez, derinliğine sarkılmaz «dâüssıla»nın yankısını fısıldıyor her şey... Ve ben ağlıyordum. Sebebini bilmeden, ne istediğimi bilmeden... 28 Bu hallerim gözden kaçmamış olacak ki, bir aralık kitaplarıma el koydular: — Artık okumak yasak!.. ERMĐŞLĐK VEHMĐ Büyük babamın kitap odasındaki sedirde geçirdi¬ğim bir hastalık içinde, gece yarısı birden bire uyandım. Ateşimin düştüğünü hissettim, basımdaki sirkeli bezi at¬tım ve yatakta doğruldum. Günlerdir uyumayan anneci¬ğim, bir koltuk üzerinde sızmış, dalmıştı. Gökler dolusu sessizlik... Çok uzaklarda tek tük köpek havlamaları... Birden bire kendimi öyle hafif, derin, eşya ve hâdiselerin nabzını tutan öyle ince bir idrak duygusu için¬de buldum ki, acaba bu dünyada benim kadar duyan ve anlayan ikinci bir mahlûk var mıdır, düye düşündüm. Sanki hayatın düğümleri lif lif çözülmüş, muammaların anahtarları elime teslim olunmuştu. Annem uyandı: — Ne var Necip? — Bir şey yok anneciğim! — Ateşin düştü mü? — Düştü. — Kendini nasıl hissediyorsun? , — Çok iyi anneciğim!


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.