KASİAD BUSINESS

Page 1



Editörden

Sevgili okurlarımız; Karadeniz Sanayici ve İş Adamları Derneği’nin resmi yayın organı KASİAD Dergisi’nde Samsun’un stratejik açıdan kilit sektörlerini incelemeye devam ediyoruz. Turizm özel sayısından sonra bu sayımızda da Gıda, tarım ve hayvancılık sektörünün şehrimizdeki durumunu ve potansiyelini ortaya koymak ve okurlarımız, yatırımcılarımız ve üreticilerimiz için sektörü A’dan Z’ye özetleyen, resmi verilere dayalı ve anlaşılabilir bir kaynak oluşturma amacı güttük. Dergimizde her zaman olduğu gibi tarım sektörü açısından da Samsun ile ilgili bilimsel verilerin ışığında konuyu değerlendirirken şehir idarecilerinin, sektörle ilgili bürokratların, üniversitemizin ilgili bölümlerinin Tarım ve hayvancılık sektörüne bakış açılarını, şu ana kadar yaptıklarını, gelecekle ilgili plan ve programlarını anlatmalarına imkân tanırken diğer taraftan da sektörün önemli alt dalları hakkında yaptığımız araştırmaları bu alt dallar üzerinde şehrimizde yatırım ve üretim yapan yatırımcılarımız ve üreticilerimizle yaptığımız röportajlar ile kâğıt üstündeki bilimsel veriler ve araştırmaların reel yansımalarını algılamaya ve siz değerli okurlarımıza sunmaya çalıştık.

İSMAİL HAKKI KÖKSAL / EDİTÖR

Mevcut potansiyeliyle tam bir tarım ülkesi olarak adlandırılan ülkemizin iki büyük ve önemli ovası, Çarşamba ve Bafra ovaları üzerine kurulu olan Samsun’un tarım ve hayvancılık sektöründe geçmişteki uygulamaları, mevcut durumunu, potansiyelini ve gelecek izdüşümünü görmek diğer birçok sektörde olduğu gibi tarım sektöründe de şehrimizin, ülkemizdeki başat aktörlerden biri olabileceğini gösteriyor. Özellikle iyi tarım uygulamaları ve organik tarımın şehrimizdeki yaygınlığının artıyor olması ve buna paralel olarak tarıma dayalı sanayinin artık bir “hayal” olmaktan çıkıyor olması geleceğe umutla bakmamızı sağlıyor. Tarım ve hayvancılık potansiyelinde önemli bir yeri hak eden Karadeniz Bölgesi’nin her alanda ön plana çıkan ili konumundaki Samsun, geniş tarım arazileriyle, güçlü sulama ağıyla, hayvancılığa uygun geniş meralarıyla, su ürünleri açısından eşsiz zenginlikteki deniziyle, tarıma ve hayvancılığa dayalı sanayi için uygun arazileri ve üretilen ürünlerin yurt içi ve yurt dışına sevkiyatı için son kusursuz ulaşım aksları ve lojistik altyapısıyla adeta bizlere bir “tarım şehri” olduğunu haykırıyor. Bizlereyse yılmadan, usanmadan şehrimizin tüm sektörlerdeki potansiyelini ve artı değerlerini sizlere ve tüm ilgililere tekrar hatırlatmak ve Samsun’un hak ettiği noktaya gelebilmesi adına üzerimize düşen görevleri yerine getirmek düşüyor…

KASİAD Karadeniz Sanayici ve İş Adamları Derneği

3


i ç i n deki

l er

KASİAD Yıl: 3 Sayı: 4 Yerel Süreli Yayın İmtiyaz Sahibi Karadeniz Sanayici ve İş Adamları Derneği adına Abdurrahman Hacıkerimoğlu Editör İsmail Hakkı KÖKSAL Yayın Kurulu Aykut KARABACAK Taner ÇORUH Adnan SAROĞLU Abdurrahman Hacıkerimoğlu Grafik Tasarım Recai GÜLTEKİN Haber İçeriği & Röportaj Umut İNCİ Yayına Hazırlayan Serkan KOÇ Baskı Erol Ofset Ltd.Şti Pazar Mah.Necati Efendi Sk.No:43 Samsun Tel: 0 362 431 98 96 Yazışma Adresi KASİAD Kızılırmak Mah.Atatürk Blv.No:69/3 Tekkeköy-Samsun Tel: 0 362 266 47 46 Faks:0 362 266 47 47 email: kasiad@samsunkasiad.org.tr web: www.samsunkasiad.org.tr Basım Tarihi Kasım 2012

Önsöz 08

T.C. Samsun Valiliği

Önsöz 11

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Samsun İl Müdürlüğü

Önsöz 12

OMÜ Ziraat Fakültesi

Önsöz 15

OMÜ Veteriner Fakültesi

16 18 22 25 26 27 30 34 38 41 44 46 50 53 56 59 61 64 66 70 76 78 82

Tarım Sektöründeki Mevcut Durum Tarım ve Hayvancılıkta Samsun’un Mevcut Potansiyeli ve Avantajları Tarımı Etkileyen En Büyük Faktör: İklim Daha Kaliteli Üretimin Anahtarı: İyi Tarım Uygulamaları Tarımın Yenilikçi Yüzü: Organik Tarım Meyvecilikte Yeni Bir Açılım: Meyvecilik Tarım Havzaları Röportaj - SAMMEY: Ahmet Kasap En Önemli Üretim ve İhracat Kalemi: Sebzecilik Sektörü Bir Şehrin, Bir Bölgenin Kaderi: Fındık Röportaj - Özyılmaz Fındık: Selim Yılmaz Marka Olmak İçin En Önemli Adım: Tarıma Dayalı Sanayi Röportaj - Samsun Gıda: Fatih Öztürk Süt Sektöründeki Mevcut Durum Röportaj - Florya Entegre Et Sanayi: Uğur EkinSanayi Kanatlı Eti Sektörü Hayvancılık Desteklemeleri ve Samsun’a Katkıları Röportaj - Samsun Yem: Sinan Çakır En Hızlı Büyüyen Gıda Sektörü: Su Ürünleri Röportaj - Başak Danışmanlık: Buğra Çolak Röportaj - Yeşil Küre: Ahmet Aydın Kırsal Kalkınma ve Destekleme Programı Röportaj - Karadeniz Tarımsal Araştırmalar Enstitüsü: Dr.Hasan Özcan Röportaj - Tunçoğlu Un: Hasan Tunç


86 88 92

Dosya - Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu Röportaj - Kuzey Nokta OSGB: Yüksel Kurt Röportaj - DİASA

46

“İyi niyetle başlayan ve tek amacı daha çok insana daha çok iş, daha çok aş sağlamak olan yatırımlarımızın nihai faydalarından biri de Samsun’un gıda sektöründeki potansiyelinin Dünya pazarına açılması ve uluslararası düzeyde adından söz ettiren ve marka haline gelen bir şehir haline gelmek olacak...”

“Samsun’da alternatif ürün olarak meyveciliği denemek istedik. Meyvecilik konusunda öncülük yapalım ve lokomotif olalım dedik. Karadeniz Bölgesi’nde emsali olmayan bir işti. Örnek alabileceğimiz bir kurum, bir kuruluş yoktu. Biz bütün bu güçlüklere rağmen kurduk SAMMEY’i. SAMMEY artık, iyi tarım uygulaması yapan ve herkesin beğenisini kazanan bir Samsun markası...”

30

“Bir tarımsal mühendislik ve danışmanlık firması kurarken asıl ilkemiz tarımsal anlamda doğru yönlendirmeleri yapmak ve yatırımcıların tarımsal sanayi sektöründe devlet teşviklerinden ve hibelerden yararlanması için işlerini kolaylaştırarak daha kısa süreçlerde başarılı çalışmalar yapabilmelerini sağlamaktı...”

66

70 “Samsun’un tarımsal potansiyeli çok yüksek. Amerika’da Arizona Eyaleti’nde Yuma diye bir kasaba var Bafra büyüklüğünde. Tarımsal gelirleri 1,5 milyar dolar. Güzel bir ova ama Samsun’un 10’da 1’i büyüklüğünde. Bu rakamı 10’la çarparsanız 15 milyar dolar eder. Bu da Samsun’un gerçek potansiyeli nedir sorusunun reel karşılığıdır.”


BAŞKAN’DAN

Değerli üyelerimiz, Sevgili okurlarımız; Yaptığımız her işte, verdiğimiz her kararda ve çizdiğimiz her yolda çok değerli ve çok önemli bir coğrafya üzerinde yaşadığımızın bilinci içerisinde hareket etmemiz gerektiğini bir kez daha üstüne basa basa vurgulamamız gerekiyor. Üzerinde yaşadığımız bu coğrafya tarih boyunca gerek jeopolitik önemi, gerek iklim şartları ve gerekse de doğal zenginlikleriyle sürekli savaşların yaşandığı, oyunların oynandığı bir coğrafya. Burada kendimize sormamız gereken belki de en önemli soru, bütün dünyanın hem fikir olduğu bu gerçekliğin ne kadar farkında olduğumuz ve atalarımız tarafından bizlere miras bırakılan bu toprakların önemini ve değerini gerçek manada algılayıp algılayamadığımızdır.

önemini inanılmaz derecede artırıyor. Ülkemiz bu bağlamda değerlendirildiğinde muazzam tarım potansiyeli ile gelecek günler için hem kendi ihtiyaçlarını yeteri derecede karşılayabilmesi hem de diğer ülkelere ürünlerini ihraç ederek ekonomisini büyütebilmek adına çok büyük bir şansa ve şartlara sahip. Çünkü ülkemiz diğer birçok ülkeden farklı olarak neredeyse her ürünün yetiştirilebileceği uygun iklim şartları, büyük ve verimli tarım arazileri ve bu arazileri sulayabilecek yeterli su kaynaklarına sahip. Yaşadığımız şehir Samsun açısından baktığımızda da şehrimiz, ülkemizle aynı kaderi paylaşıyor ve aynı değerleri fazlasıyla bünyesinde taşıyor. Tarım artık günümüz dünyasının en önemli stratejik sektörlerinden birisi konumunda ve Çarşamba ve Bafra gibi iki önemli ova üzerine kurulu olan şehrimiz açısından da tartışılmaz bir öneme sahip. Yaşadığımız en önemli sorun ise bu büyük potansiyelimizi çok uzun bir süredir kullanamıyor olmamız. İşte tam da bu yüzden artık bir karar vermek zorundayız. Ya birçok ülkenin gıptayla baktığı muazzam potansiyelimizi değerlendirmek için modern tarım, sulama ve gübreleme tekniklerini en küçük parsellerde bile hayata geçireceğiz ve tarıma dayalı sanayi hayalimizi bir an önce ve eksiksiz bir şekilde gerçekleştireceğiz ya da geçmişte yaptığımız hataları tekrarlayarak bu muazzam potansiyeli berhava edecek ve dışa bağımlı kalmaya devam edeceğiz.

Biz Karadeniz Sanayici ve İş Adamları Derneği olarak kuruluş amacımızda yer alan görevlerimizi yerine getirmeye çalışırken diğer taraftan da bu gerçeği önce kendimize ve sonra halkımıza tekrar tekrar hatırlatmak istiyor ve adım adım bu gerçeğin paydalarını siz değerli üyelerimizin ve halkımızın huzurunda masaya yatırıyor ve potansiyelimizin farkına vararak yapmamız gerekenleri; bilimin ışığında ve açık yüreklilikle tartışıyoruz.

Artık bir an önce Tarım ve hayvancılığın ülkemiz ve şehrimiz için stratejik öneme sahip çok önemli bir sektör olduğuna kanaat getirmeli ve hükümetimizin son yıllarda gerçekleştirdiği bazı reformların güçlenerek geliştirilmesi için birer itici güç olmalı ve özellikle tarım ve hayvancılık sektöründe yatırım yapan şirketlerimizi destekleyerek yeni yatırımlar için uygun bir ortam yaratmalıyız.

Dünya genelindeki nüfus artışı ve kaynakların hızla tüketilmesi, enerjiyle birlikte artık gıda ve su kaynaklarının da

Çünkü şehrimizin bunu hak ediyor ve daha da önemlisi bu anlamda büyük bir potansiyele sahip…

6

KASİAD Karadeniz Sanayici ve İş Adamları Derneği


Abdurrahman HACIKERİMOĞLU KASİAD Yönetim Kurulu Başkanı

‘‘Tarım artık günümüz dünyasının en önemli stratejik sektörlerinden birisi konumunda ve Çarşamba ve Bafra gibi iki önemli ova üzerine kurulu olan şehrimiz açısından da tartışılmaz bir öneme sahip. Yaşadığımız en önemli sorun ise bu büyük potansiyelimizi çok uzun bir süredir kullanamıyor olmamız.’’


Önsöz / Samsun Valiliği

Samsun

ilininde tarım alanındaki çalışmalar

HÜSEYİN AKSOY / SAMSUN VALİSİ

K

üreselleşmenin etkileriyle yeni oluşmuş olan dünya düzeninde kendine yer edinmek ve bölgesinde önemli bir uluslararası aktör olmak isteyen Türkiye’nin Karadeniz’deki yeni pazarlara açılımında Samsun önemli bir aktör konumundadır.

Organik Tarım

Kızılırmak ve Yeşilırmak deltalarında oluşmuş Bafra ve Çarşamba ovaları, iç kesimlerde kalan arazileri ile Samsun ili, çok yüksek tarımsal üretim ve verimlilik gücüne sahiptir. Yaklaşık 450 bin ha tarım arazisi bulunan Samsun, ülkemizdeki toplam tarımsal üretimin % 2.5’inden fazlasını sağlamakta ve ildeki işgücünün % 63 kadarı tarım sektöründe istihdam edilmektedir. Yetiştirilen başlıca ürünler mısır, çeltik, tütün, şeker pancarı, ayçiçeği, buğday, fındık, şeftali, elma, armut ile her türlü kışlık ve yazlık sebzelerdir. Samsun tarımsal üretimde üretim değeri ve ürünlerin ortalama verimleri genellikle ülke ortalamasının üstünde olan bir ildir. İklim özellikleri itibariyle ürün çeşitliliği fazla olup, ilde yetiştirilen ürünlerin gerek yurt içinde gerekse yurt dışında pazarlanma şansı yüksektir. Sebze ve fındık gibi katma değeri yüksek ürünler mevcuttur. Katma değeri yüksek ürünlerin artı değer kazanmaları, doğal hayatın korunması, sağlıklı ürün üretilebilmesi ve bölge halkının ekonomik ve sosyal açıdan zenginleştirilmesi için, Yeşilırmak ve Kızılırmak deltalarının beslediği Çarşamba ve Bafra ovalarıyla, Vezirköprü ve Havza düzlüklerinde gelecekte bütünüyle organik tarım yapılması hedeflenmektedir. Organik tarımın yanı sıra Samsun’un bütünüyle bir “Ekolojik Yaşam Alanına” dönüşmesi planlanmaktadır. Türkiye’de bir ilk olarak Samsun Valiliği öncülüğünde içinde üniversite, kamu kurum ve kuruluşları, yerel yönetimler, özel sektör, üretici birlikleri, sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerinden oluşan, ”Ekolojik Yaşam Planlama ve Koordinasyon Kurulu” çalış-

8

KASİAD Karadeniz Sanayici ve İş Adamları Derneği

maları başlatılmıştır. Ekolojik Yaşam Planlama ve Koordinasyon Kurulu”nca alınan kararlar doğrultusunda üreticilere, Samsun’da organik tarımın yaygınlaştırılması amacıyla İl Özel İdare destekli sertifika ve gübre desteği verilmektedir. Samsun’da organik tarım alanlarının geliştirilmesi için harcanan çabalar sonucunda 3 yıl önce 50 olan üretici sayısı bugün 1300’e ulaşmış olup, kurumumuzca bu sayısının artırılması yönünde çalışmalar devam etmektedir. Hem iç pazar ihtiyacının karşılanması hem toplum sağlığının geliştirilmesi amaçlanarak, hem de yerel üreticilerin pazar ihtiyacının giderileceği, Türkiye’nin 3. Organik Pazar ve Ekolojik Yaşam Alanı 6 Kasım 2011 tarihinde Samsun İl Özel İdaresinin katkılarıyla, İlkadım Belediyesi tarafından kurulmuştur. Tarladan tüketiciye yaklaşımıyla taze üretimin tüketiciye ulaştırılması, geleceğimizin teminatı olan çocuklarımızın ve gençlerimizin sağlıklı yetişebilmeleri ve organik ürün tüketim bilincini kazanmaları ve artırılması için, Salı ve Cumartesi günleri açık olan Organik Pazar ve Ekolojik Yaşam Alanı (Asri Mezarlığın Karşısı) Samsun halkının hizmetine sunulmuştur. Türkiye’de organik olarak satılan her iki yumurtadan biri ve organik fındığın tamamına yakını ilimizde üretilmektedir. Bu kapsamda, Organik yaşamın bir hayat felsefesi olduğu gerçeğinden yola çıkarak en önemli varlıklarımız olan çocuklarımız için, engellilerin desteklenmesi ve topluma kazandırılması amacıyla Ekolojik Oyuncak Üretimi Projesi Samsun Valiliğimiz desteği ile başlatılmış ve daha sonra AB tarafından fonlanan, İl Özel İdaresi tarafından yürütülen, kadınların istihdamına yönelik “ekolojik oyuncak” projesi ile ilgili eğitimler ve çalışmalar tamamlanmıştır. Samsun’un tanıtımı, tarım potansiyelinin artırılması, tarıma dayalı sanayinin gelişmesi, yeni işbirliklerinin oluşması için 2008 yılından itibaren fuarlara, kongrelere ve çalıştaylara katılım sağlanmaktadır. 2010–2011 yılında İzmir’de gerçekleştirilen Organik Tarım ve Çevre Fuarı, 2010 yılı Ekolojik Günleri Etkinlikleri, 2009–2010–2011 BiOFACH-Uluslarası Organik Tarım Fuarı ve 2011 Samsun Gıda ve Tarım fuarı bunlardan bazılarıdır.

Kızılırmak Deltası

Türkiye’nin, Karadeniz sahilindeki doğal özelliklerini koruyabilmiş en büyük ve en önemli sulak alanı olan Kızılırmak Deltası biyolojik üretim yönünden bol gıda ihtiva eden karakterde bir sulak alan ekosistemidir. 19 Mayıs, Bafra, Alaçam ve Yakakent ilçelerini içine alan 56.000.- hektar genişliğindeki bir alanı kapsamaktadır. Doğal özellikleri büyük ölçüde korunabilmiş, ülkemizin Karadeniz kıyısındaki tek sulak alanı, Yaban Hayatı Geliştirme Sahası, Doğal Sit Alanı ve Ramsar Alanıdır. Bafra ilçemiz sınırları içerisinde olan Karadeniz sahilindeki en büyük sulak alan. Türkiye’de bulunan 420 kuş türünden 320 si Bafra kuş cennetinde barınıyor. Bölge 100.000 den fazla kuşun barındığı, misafir olduğu ve dinlendiği kuşlar için doğal bir yaşam alanıdır. Kızılırmak Deltası ülkemizde doğal sulak alan ekosisteminde yarı yabani bir yaşam süren en önemli manda nüfusunu barındırmaktadır. Sağlıklı bir sulak alan ekosisteminin ayrılmaz parçalarından biri olan mandanın, birçok sulak alan bitkisinin dağılışını kontrol etmesi ve diğer canlılar için korunaklı bölgeler oluşturması nedeniyle deltadaki varlığını devam ettirmesinin kritik önem taşımaktadır.


Önsöz / Samsun Valiliği Mandanın kırsal yaşamdaki sürekliliği hem alandaki ekosistemin korunması hem de ekonomik girdilerin sürekliliğinin yerel kaynaklarca sağlanması için gereklidir. Ülkemizdeki manda nüfusu 1,5 milyon iken son on yılda 105.000’e düşmüştür. Türkiye’deki manda popülâsyonunun önemli bir kısmı (12.262) Samsun ilinde yetiştirilmektedir. (% 15) Kızılırmak Deltası ise bu nüfusun yaklaşık %4’üne sahiptir. Kısacası delta ülkenin en önemli manda nüfusuna sahip son alanlardan biridir. Samsun’da manda sayısının arttırılması ve manda sütü ile etinden yapılacak ürünlerin geliştirilmesi ile ilimizde ve buna bağlı olarak ülkemizde manda yetiştiriciliğinin tekrar önem kazanmasına yönelik olarak Valiliğimizin öncülüğünde; Üniversite, İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü ve çeşitli sivil toplum örgütlerince konunun her yanı ve yönü düşünülerek kapsamlı çalışmalar yapılmaktadır. Samsun Valiliği ve Doğa derneği’nin ortaklaşa yürüttüğü “Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Küresel Çevre Fonu( GEF-SGP) Küçük Destek Programına” sunulan “Kızılırmak Deltası’ndaki Mandacılığın Geliştirilmesi Yoluyla Deltadaki Biyolojik Çeşitliliğin Korunması” projesi yürütülmüştür. Ayrıca, manda popülâsyonunu belirlemek amacıyla 2008 yılında İl Özel İdaresi tarafından “Kızılırmak Deltası Manda Envanter Çalışması Araştırması” gerçekleştirilmiştir. Toplanan bilgilerin ve verilerinin ışığında “Samsun İli Damızlık Manda Yetiştiricileri Birliği” kurulmuştur. Samsun İl Özel İdaresi, Ondokuzmayıs Üniversitesi ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü’nün ortaklaşa yürüttüğü çalışmalar olan “Manda Yetiştiriciliğinin İlimizde İyileştirilmesi” ve “Organik Çeltik Yetiştiriciliğinin Geliştirilmesi” projeleri kapsamında, üreticilerimizi bilinçlendirmek amacıyla, İş-Kur aracılığıyla Alaçam, Ondokuzmayıs, Bafra, Tekkeköy, Çarşamba ve Terme ilçelerinde, manda ve çeltik üreticilerinin bulunduğu köylerde eğitim çalışmaları gerçekleştirilecektir. Samsun bölgesindeki manda yetiştiricilerinin üstün kaliteli ve güvenilir manda sütü ve süt ürünleri elde edebilmeleri için halkın hijyen konusunda eğitilmesi, manda sütünün kimyasal ve mikrobiyolojik kalitesinin ortaya konması, organik/ organik olmayan manda ürünlerinin şehrimizin adıyla özleştirilerek ulusal bir marka haline gelmesi hedeflenmektedir.

Tarım Master Planı

Ülkemizde tarım sektörü, insanların beslenmesi, istihdamı, ekonomiye katkısı ve ihracat potansiyeli bakımından büyük önem taşımaktadır. Çiftçilerimizin; iç ve dış pazarlar için üretim yapar hale gelmeleri, daha iyi gelir düzeyine kavuşabilmeleri için üretim kaynaklarını daha etkin kullanmaları gerekmektedir. Bu sektörde çalışan kurumlarımızın tarım potansiyellerimizi dikkate alarak stratejik bir yaklaşımla gelecek odaklı, üreticiden tüketiciye stratejiler belirleyerek ve buna yönelik somut projeler oluşturarak hareket etmeleri önem arz etmektedir. Buna yönelik başlayan Tarım Master Planı çalışması devam etmekte, yerel kurum ve kuruluşlar ile üniversite, sivil toplum örgütleri ve özel sektör temsilcilerinin katkı ve katılımlarıyla en iyi çözümlerin ortaya konulması ilimiz tarım sektörünün geleceği için önemlidir.

den küçümsenmeyecek bir potansiyele ve kapasiteye sahiptir. Türkiye bir yarımada yapısındadır. Kuzeyinde Karadeniz, kuzeybatısında Marmara, batısında Ege ve güneyinde de Akdeniz yer almaktadır. 2009 yılı TUİK verilerine göre deniz ürünleri üretiminde ilk sırayı %57,81’lik oran ile Doğu Karadeniz Bölgesi almıştır. Bunu %15,89 ile Batı Karadeniz, %11,15 ile Ege, %8,28 ile Marmara ve %6,87 ile Akdeniz Bölgeleri izlemektedir. Doğu Karadeniz bölgesinde yer alan Samsun, gerek sahip olduğu altyapı gerekse işleme ve depolama ve aracılık kapasitesi ile önemli bir merkezdir. Bölgede sadece sofralık değil endüstriyel balık avcılığı da yapılmaktadır. Tutulan hamsi balığının önemli bir kısmı ile çaça balığının tamamı balık unu ve yağı tesislerinde değerlendirilmektedir. Balık unu ve yağı fabrikaları bakımından bölgede önemli bir kapasite fazlası mevcuttur. Balıkçılık ve su ürünleri sektörü rekabet koşulları incelendiğinde devlet desteklerinin, vergi avantajlarının sunulduğu ve teşvikin en yüksek olduğu sektörlerden biri olduğu görülmektedir. Ülkemizdeki bu gelişme ivmesinin Samsun’da sürdürülebilmesi ve işletmelerin yarattığı katma değerin artırılabilmesi için özellikle kurumsallaşma başta olmak üzere, yenilikçi hizmet geliştirme, sektörü yorumlama ve hızlı tepki verme yeteneklerinin geliştirilmesi gibi unsurlarda desteklenmelidir. Samsun ilinde Balıkçılık ve su ürünleri sektörünün rekabet seviyesi iyi seviyelerdedir.

Sulama Projeleri

Samsun İli tarım arazileri 448.923 ha olup, sulamaya elverişli tarım arazisi 265.397 ha dır. Bugüne kadar yapılan yatırımlar ile 40.000 ha tarım arazisi sulanabilir durumdadır. İl Özel İdaresi uygulamaları 8.834 ha, çiftçi uygulamaları 12.320 ha, DSİ uygulamaları ile de yaklaşık 20.000 ha tarım arazisi sulu tarıma açılmıştır. Ayrıca İl Özel İdaresi tarafından, toplam bütçesi 5.409.514 TL olan, 8 adet sulama projesi yapılmıştır.

Diğer Projeler

Bunun yanı sıra, İl Özel İdaresi imkânları ile Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü’ne 2003 yılından itibaren yoğun destek verilmektedir. Organik Tarım, Organik Tarımda Sertifikasyon Uygulamaları, İyi Tarım, İyi Tarımda Sertifikasyon Uygulamaları, Suni Tohumlama, Salgın Hayvan Hastalıkları ile Mücadele, Gen Kaynaklarını Koruma Amaçlı Tohum Desteği, Seracılık, Meyve Fidanı Desteği ve Kesme Çiçekçiliği Destekleme vb. destekler sağlanmıştır. 2012 Yılında Gıda Tarım Ve Hayvancılık İl Müdürlüğü’ne 1.230.000,00TL bütçe ödeneği ayrılmıştır. Sonuç olarak; Tarımın içerisinde bulunduğu koşullar çok hızlı bir şekilde değişmekte ve tarım yeniden şekillenerek, tarım sektöründen beklentilerde artmaktadır. Samsun ili olarak yapılmakta ve planlanmakta olan çalışmalar ile hedeflerimize ulaşmak ve ilimizin tarım vizyonunun yenilenmesine katkıda bulunmayı amaçlamaktayız.

Samsun’ da Balıkçılık ve Su ürünleri

Bu kapsamda Samsun İl Özel İdaresi tarafından yapılan “Samsun Ekonomisine Yön Veren Sektörlerin Rekabet Analizi” raporu yayınlanmıştır. Rekabet değerlendirmeleri ışığında, seçilen sektörler arasında yer alan, balıkçılık ve su ürünleri sektörünün rekabet seviyesi yüksek ve kümelenme için uygun olduğu belirlenmiştir. Bunun yanında, kanatlı hayvanlar sektöründe ise rekabet edilebilirlik seviyesi düşük olarak belirlenmiştir. Kümelenme için önerilen sektörler dışındaki sektörlerin de Samsun için önemli olduğu ve zayıf görülen sektörler için de gelişme önerilerinin hazırlanması gerekliliği ortaya çıkmıştır. Türkiye, su ürünleri ve balıkçılığa elverişli üretim sahaları yönünKASİAD Karadeniz Sanayici ve İş Adamları Derneği

9



Önsöz / Gıda,Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü

SAMSUN,TARIMSAL ÜRETİMDE

ÜLKE ORTALAMASININ ÜSTÜNDE

KADİR GÜVEN GIDA,TARIM VE HAYVANCILIK İL MÜDÜRÜ

S

amsun’da yaklaşık 384.861 ha tarım arazisi bulunmakta ve ülkemizdeki toplam tarımsal üretimin %2,5’inden fazlasını sağlamakta ve ildeki işgücünün % 63 kadarı tarım sektöründe istihdam edilmektedir. Samsun, tarımsal üretimde üretim değeri ve ürünlerin ortalama verimleri genellikle ülke ortalamasının üstünde olan bir ildir. Samsun, iki büyük verimli ovası ile iklim, toprak , topografya gibi tarımsal açıdan uygun parametrelerin yanında doğal kaynakların üretime katkısı ile sebzecilik , meyvecilik, et, su ürünleri , arıcılık, tıbbi-aromatik bitkiler, süs bitkileri, kırsal turizm, yerel ürünler, akuakültür alt sektörlerinin gelişmesi için tarımsal cazibe merkezidir. Son yıllarda tarım ve gıda ürünlerinin fiyatlarında yaşanan dalgalanma ve yüksek oranlı artışlar az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin öncelikli konularından biri haline gelmiştir. Türk tarım sektörünün ülke ekonomisi içindeki payı giderek azalmasına rağmen sektör sanayiye girdi temin etmesi, gıda gereksinimini karşılaması, istihdam olanakları yaratması, GSYH ‘ya katkısı, sanayi ürünlerine talep oluşturması, ihracat yoluyla döviz temini gibi sağladığı katkılar nedeniyle ekonomi içindeki önemini korumaya devam edecektir. Samsun’a tarımsal anlamda yatırım yapmanın gereklerini sıraladığımızda, Bafra ve Çarşamba Ovaları gibi verimli ova arazilerinin varlığı, toprak ve iklim özelliklerinin ayrıca 2. ürün yetiştiriciliğine de uygun olması başlı başına öncelikli bir sebeptir. Ayrıca ilin ekolojik açıdan organik tarıma ve iyi tarıma elverişli olması, meyve, sebze, şekerpancarı, hububat gibi tarım ürünlerinin çeşitliliği ve hayvancılık imkânlarının her açıdan oldukça müsait olması,kışlık sebze üretiminde stratejik olarak avantajlı ve mukayeseli üstünlüğe sahip olması, son yıllarda belirlenen havzalarda kurulan kapama bodur ve yarı bodur meyve bahçesi tesislerinin ekonomik anlamda

yığınlaşma göstermesi, su ürünleri sektöründe; Karadeniz, barajlar ve balık gölleri ile güçlü bir doğal üretim ve aynı zamanda kültür balıkçılığı altyapısına sahip olması,büyük ve küçük sulama projeleri, barajları, göletleri ve sulanabilir arazi potansiyelleriyle tarımsal altyapısının güçlü olması,yer altı ve yer üstü sulama kaynaklarının zengin olması, havayolu, denizyolu ve karayolu taşımacılığı imkânlarının olması, Türk Cumhuriyetleri, Rusya Federasyonu, Bağımsız Devletler Topluluğuna yakınlığı,ticareti kolaylaştırıcı ve sanayicileri cezp edici özellikteki coğrafi konuma sahip olması gibi birçok faktör Samsun ilini ayrıcalıklı kılmaktadır. Bu anlamda Samsun’un büyümesi ve tarımsal anlamda kalkınması için kırsal kalkınma yatırımlarına ağırlık vererek büyük ölçekli ve modern üretim teknikleri ile üretim yapan işletmelerin sayısının artırılması ana hedefimizdir. Tarıma dayalı sanayinin gelişmesi ile beraber ürünlerde kalite standardizasyonun gelişmesini ve AB ve DTÖ tarım anlaşması kurallarına uygun olarak, önümüzdeki yıllarda tarım ürünlerinin uluslararası pazarda rekabet edebilir duruma gelmesini sağlayacaktır. Bu amaçlara, geliştirilecek ve uygulanacak projelerle orta vadede ulaşılması mümkün olabilecektir. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı olarak Samsun’da tarımsal kalkınma için hedeflerimiz : • Tarımsal verimliliğin arttırılması • Tarımsal gelirlerin arttırılması • Sürdürülebilir tarımın sağlanması • Gıda güvencesinin ve gıda güvenliğinin sağlanması olarak tespit edilmiştir. Belirlenen bu amaçlar aynı zamanda Türkiye’de uygulanan IX Kalkınma Planı içerisinde ifade edilen tarım politikasının hedefleri arasında yer almaktadır. Bu hedefler Samsun ili tarım master planı hedefleri ile de örtüşmektedir.

KASİAD Karadeniz Sanayici ve İş Adamları Derneği

11


Önsöz / OMÜ Ziraat Fakültesi

samsun tarımı

bilimin ışığında gelişiyor... şitli depolardan oluşan Hayvancılık İşletmesine sahiptir. Ali Nihat Gökyiğit İstasyonunda başta kestane olmak üzere birçok meyve çeşidinin genetik kaynaklarının muhafazasının yanında, Yaban Mersini ve kivi bahçesi tesis edilmekte, bazı endüstri bitkileri ile keyif ve baharat bitkileri üzerinde denemeler yürütülmektedir. Ayrıca 2011 yılı içerisinde, Bafra ilçesi Elifli Köyü’nde 105 da arazi üzerinde 36000 m2 kapalı alanı olan bir tesis araştırma ve öğrenci uygulamaları için Fakültemize tahsis edilmiştir.

Ondokuz Mayıs Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dekan : Prof. Dr. Mehmet KURAN Kısaca Fakültemiz… Yükseköğretim Kurulunun 31.08.1976 tarihli kararı ile Ondokuz Mayıs Üniversitesine bağlı olarak Ziraat Fakültesi kurulmuştur. Ondokuz Mayıs Üniversitesinin Tıp ve Fen Edebiyat Fakülteleri ile birlikte kurulan ilk üç Fakültesinden birisidir. 1976-1977 öğretim yılında Genel Zirai Bilimler Bölümünde 47 öğrenci ile Atatürk Üniversitesi Ziraat Fakültesinde (Erzurum) eğitim öğretime başlayan Fakültemiz, faaliyetini 2 Nisan 1980 tarihinden itibaren Tarım Orman ve Köyişleri Bakanlığından geçici olarak alınan Gelemen Tarım Lisesi binalarında sürdürmüştür. Nihayet 1984 yılında Kurupelit Kampüsündeki geçici binalarına, 1993 yılından itibaren ise aynı kampüs içerisinde bulunan kendi binalarına yerleşmiştir. Fakültemiz 9 bölümden oluşmaktadır. Bu bölümler, Bahçe Bitkileri, Bitki Koruma, Tarla Bitkileri, Tarım Makinaları, Tarımsal Biyoteknoloji, Tarımsal Yapılar ve Sulama, Tarım Ekonomisi, Toprak Bilimi ve Bitki Besleme ve Zootekni Bölümleridir. Fakültemiz 34 Profesör, 24 Doçent, 20 Yardımcı Doçent, 2 öğretim görevlisi, 1 uzman ve 34 araştırma görevlisi ile güçlü bir akademik kadroya sahiptir. Ayrıca 74 idari personel görev yapmaktadır. Fakültemizde 1050 lisans, 150 yüksek lisans ve 60 doktora öğrencisi öğrenim görmektedir. Bu güne kadar toplam 4750 lisans (Ziraat Mühendisi), 322 yüksek lisans ve 74 doktora öğrencisi mezun edilmiştir. Fakültemiz eğitim-öğretim ve araştırma faaliyetlerini Ondokuz Mayıs Üniversitesi Kurupelit yerleşkesi içerisinde bulunan kendisine ait yaklaşık 11.000 m2 kapalı alanı olan 4 Blokta sürdürmektedir. Fakültemizin araştırma ve uygulama faaliyetleri, Kurupelit yerleşkesi içerisinde bulunan Araştırma ve Uygulama Çiftliği ile Atakum İlçesi Kayagüneyi köyünde bulunan, 25 da araziye sahip Ali Nihat Gökyiğit Araştırma İstasyonunda yürütülmektedir. Araştırma ve Uygulama Çiftliği, her biri 100’er m2 4 adet cam sera, toplamı 3 da 16 adet plastik sera, yaklaşık 50 da açıkta deneme alanı, 2 ton/gün kapasiteli süt işletmesi ile 7500 kapasiteli 5 adet kanatlı kümesi, 300 baş kapasiteli ağıl, 30 baş kapasiteli ahır, kesimhane ve çe-

12

KASİAD Karadeniz Sanayici ve İş Adamları Derneği

Ziraat Fakültesinin Samsun tarımına katkısı… Öncelikle, bir eğitim kurumu olmamız nedeniyle, bu güne kadar yetiştirdiğimiz 4750 Ziraat Mühendisinin birçoğunun teknik bilgileri ile sadece Samsun tarımına değil ülkemizin dört bir yanındaki tarımsal üretim faaliyetlerine yön verdikleri aşikârdır. Fakültemizin Samsun tarımına katkısını çeşitli yönlerden değerlendirmek mümkündür. İlimizde faaliyet gösteren tarımsal üretim ve araştırma kuruluşlarında çok sayıda fakültemiz mezunu görev yapmaktadır. Fakültemizde tarımsal problemlerin çözümüne yönelik olarak yürütülen birçok bilimsel araştırma sonuçları Samsun tarımına olduğu gibi bölge tarımına da çözüm önerileri sunmakta ve yön vermektedir. Araştırma sonuçları genellikle ilimizdeki tarımsal kurum ve kuruluşlarda görev yapan teknik personel tarafından tarımsal alanlara aktarılmaktadır. Araştırma sonuçlarının alana aktarılmasında ve yaygınlaştırılmasında öğretim üyelerimiz de zaman zaman aktif görev almaktadırlar. Araştırıcılarımız tarafından Fakültemizde çiftçilere yönelik birçok etkinlik düzenlenmekte ve ayrıca çeşitli kurum ve kuruluşlar tarafından düzenlenen etkinliklere de teknik bilgi desteği verilmektedirler. İlimizde tarımsal faaliyet gösteren kurumlar, teknik personelin bilgilerinin güncellenmesine yönelik olarak düzenledikleri çeşitli toplantılara fakültemiz öğretim üyelerini eğitici ve konuşmacı olarak davet etmekte ve fakültemiz öğretim üyeleri

de hiçbir karşılık beklemeksizin bu faaliyetlerde aktif görev almaktadırlar. Fakültemizde yürütülen araştırma projelerinin il tarımına katkısının biraz daha aydınlatılması yararlı olabilir. Bugün itibariyle Fakültemizde yürürlükte bulunan araştırma projelerinin bütçesi 3.5 milyon TL’nin üzerindedir. Araştırmaların yıllık tarımsal üretime katkılarını miktar olarak ölçülmesi yerine, zaman içerisinde tarımsal üretim-


Önsöz / OMÜ Ziraat Fakültesi

deki artış veya üretim kaybındaki azalma ile ya da üretim etkinliğindeki artışla ölçülmelidir. Buna bir örnek verecek olursak, ilimiz ve çevresinde örtü altı sebze yetiştiriciliğinin başlatılmasında ve yaygınlaşmasında Fakültemizde yürütülen araştırma çalışmalarının katkısı büyüktür. 36 yıldır çok değişik konularda yürütülen araştırma faaliyetleri dikkate alındığında ilimiz ve bölgemizdeki tarımsal üretim deseni ve yöntemlerinin bu araştırmalardan son derece etkilendiğini söylemek mümkündür. İlimizdeki çeltik, çilek, kışlık

sebze üretimi ile tavukçuluk bu alanda ilk akla gelen faaliyet konuları olarak sıralanabilir. Bölge çiftçisinin önemli bir kısmının geçim kaynağı olan fındık konusunda da bir çok araştırma yürütülmüştür. Örneğin, üretimde ocaklar arası mesafenin alınan verime etkisinin belirlenmesinden, fındıkta verim kaybına neden olan hastalık ve zararlıların belirlenmesine kadar, ya da fındığın depolanma ve işlenme metotlarından, bazı atıklarının hayvan beslenmesinde veya bitkisel yetiştiricilikte kullanılmasına kadar çok değişik konularda yüksek lisans ve doktora tezleri hazırlanmış ya da araştırmalar yayınlanmıştır. Fındıkta verim kaybına neden olan bir zararlının gelişme biyolojisine ilişkin tespitler yapılmış ve böylece zararlı ile mücadelede en kritik dönem ve duyarlı olduğu kimyasallar belirlenerek verim kayıplarının azaltılması sağlanmıştır. Bu bilgiler ışığında özel sektör tarafından geliştirilen ürünler ve uygulama araçları üreticilerimiz tarafından büyük rağbet görmektedir. Fakültemiz araştırıcıları bu konuda kamunun kendisine yüklediği görev ve sorumluluğun farkında olarak üzerine düşen araştırma ve geliştirme görevini imkan ve destekler ölçüsünde her zaman yerine getirmektedir ve buna devam edecektir. Bütün bu çalışmalara rağmen Samsun ilinin çözüm bekleyen birçok önemli tarımsal problemi bulunmaktadır. Bu problemlerin çözümü için tüm ilgili kurum ve kuruluşların entegre çalışmalarına ihtiyaç vardır. İlimizin iki önemli ovası olan Bafra ve Çarşamba ovalarının ve bunlara ilaveten Terme ovasının tarımsal üretimde bilgi ve teknolojinin kullanılmasıyla üreticinin daha fazla kar elde edebileceği bir duruma getirilmesi için her kişi, kurum ve kuruluşa önemli görevler düşmektedir. Samsun tarımsal üretim bakımından birçok üründe ülkemiz içerisinde önemli bir yere sahip olsa da tarımsal sanayinin ihtiyaç duyduğu nitelikte ürün üretme bakımından problemleri bulunmaktadır. Samsun tarımı ve bazı öneriler… Ülkemizde tarımın yapısal sorunları büyüktür. İşletmeler ticari üniteler mantığı ile yönetilememektedir. Bunun en önemli sebebi çok küçük olmaları yanında, yönetim bütünlüğünden de yoksun olmalarıdır (mülkiyet sorunları). Kalkınma planlarının tamamında bu hususlar açık olarak ortaya konulmuştur. Yarım asır önce yapılan tarım sayımında nüfusun dörtte üçü (17 milyon) tarım sektöründe yaşıyordu ve ortalama işletme büyüklüğü 77 dekardı. Bugün nüfusun üçte birinden daha azı tarımda (17.5 milyon) ancak ortalama işletme büyüklüğü 60 dekar (Samsun’da 43 dekar). Bu durum, ta-

rım nüfusunun fazla değişmemesine rağmen tarım işletmelerinin giderek küçüldüğünü göstermektedir. Tarım işletmeleri ekonomik anlamda üretim yapan birimlere dönüştürülemediği sürece, rekabet edebilmeleri üretim planları ile sağlanamaz. Bugün ABD’de ortalama tarım işletmesi büyüklüğü 1800 dekar olmasına rağmen işletmelerin küçüklüğünden şikayet edilmekte, kooperatifleşmeleri teşvik edilmektedir. İşin zor olan tarafı, bu dönüşümün masa başı tedbirlerle sağlanmasının mümkün olmamasıdır. Bu bir süreçtir, masa başı tedbirlerin rolü bu süreci hızlandırmasıdır. Bu sürecin motoru ise sanayileşmedir. Yapısal problemlerin çözümü, dengeli kalkınma modelleri çerçevesinde ele alınmalıdır. Tarımsal kalkınmanın başlangıç noktası, yapısal problemlerin çözülmesini amaçlayan girişimlerdir. Samsun tarımı ile ilgili olarak Ziraat Fakültesinin yaptığı araştırmalar sonucu aşağıdaki hususlar önerilebilir: 1 ) Mevsimlik işsizliğin azaltılmasında aile tipi hayvancılık projeleri önemli rol oynayabilir. Bu amaçla işletme planlarında yem bitkileri üretimine yer verilmeli, proje esasına dayalı kontrollü hayvancılık kredileri sağlanmalıdır. 2 ) Etkin üretim tekniklerinin uygulanabilmesi ve pazarlama problemlerinin çözümü için çiftçilerin ortak olarak yararlanabileceği düzenlemeler üzerinde çalışılmalıdır. 3 ) Çarşamba Ovasında kavak yetiştiriciliğinin diğer ürünlerin aleyhine genişlediği görülmektedir. Bunun nedenlerinden biri de aşağı-

da açıklanacak olan yapısal problemlerdir. 4 ) Yörede hayvan ürünleri, sebze ve meyve işleme tesislerinin noksanlığı, bazı mevsimlerde özellikle depolanamayan ürünlerde fiyatların aşırı düşmesine yol açmaktadır. 5 ) İlde drenaj ve sulama problemlerinin çözülmesi ayrı bir zorunluluktur. Çarşamba Ovası Sulama Projesinin tamamlanarak faaliyete geçirilmesi gerekmektedir. 6 ) Bölgede kültür balıkçılığının geliştirilmesi için alınması gereken teknik, ekonomik, sosyal ve yasal önlemler alınmalıdır. 7 ) Çarşamba Ovasında ve genelde ülke sathında genç nüfusun kırsal alan dışına kayması, kırsalda kârlı, ama daha uzun vadeli projelerin uygulanmasını caydırıcı faktörlerden biridir. 8 ) Kıyı bölgelerinde; silajlık mısır, soya fasulyesi, kolza, fiğ, karayemiş, Trabzon hurması, kuşburnu, kokulu üzüm (İsabella üzümü), kivi, çilek 9 ) Eğimli arazide; tıbbî ve aromatik bitkiler, yem bitkileri, taflan (karayemiş), koca yemiş, bölgeye adapte olmuş bambu çeşitleri 10 ) Dağlık bölgede; kestane, ceviz, ahududu, böğürtlen, yaban mersini, soğanlı süs bitkileri Sonuç olarak yapısal problemler giderilmedikçe, yöre ve genelde ülkenin tarımsal potansiyelinin harekete geçirilmesi için yapılacak önerilerin etkileri çok sınırlı olacaktır. Yapısal sorunların çözümünün uzun vadeli bir hedef olduğu da dikkatten uzak tutulmamalıdır.

KASİAD Karadeniz Sanayici ve İş Adamları Derneği

13


22 Yıllık Birikim

TUNÇOĞLU UN

TUNÇOĞLU GIDA SAN. VE TIC. A.Ş. VEZIRKÖPRÜ FABRIKA Bahçelievler Mah. Tunçoğlu Cad. No:20 Vezirköprü / Samsun / Tel: 0 362 647 23 32 - 0 362 646 25 99 / Faks: 0 362 647 24 08 SAMSUN ŞUBE Kıran Mah.Gıda Borsa Sitesi D Blok No:20 Samsun / Tel: 0 362 420 09 61 / Faks: 0 362 431 83 36


Önsöz / OMÜ Veteriner Fakültesi

karadeniz’in tek veteriner fakültesi

tüm bölgeye hizmet veriyor Samsun ili manda yetiştiriciliğinin iyileştirilmesi projesi kapsamında manda yetiştiricilerine Bafra, Çarşamba ve Terme ilçelerimizde seri eğitimler verilmiştir.

Ondokuz Mayıs Üniversitesi Veteriner Fakültesi Dekan : Prof. Dr. Mustafa ALİŞARLI Genel Bilgiler Ondokuz Mayıs Üniversitesi Veteriner Fakültesi, 95/7515 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla, 14.11.1995 tarihinde kurulmuştur. Fakültemiz Yüksek Öğretim Kurulu’nun 26.06.2001 tarihli Yürütme Kurulu toplantısında alınan karar gereği üç bölümden oluşurken, bölüm sayısı aynı Kurulun 26.02.2009 tarihli toplantısında beşe çıkmıştır. Fakültemizde ilk eğitim-öğretim yılına 2003-2004 yılında başlanmış olup, takip eden yıllarda 19 Veteriner Fakültesi arasında tercih edilme bakımından beşinciliğe yükselmiştir. İlk mezunlarını 20072008 öğretim yılında veren fakültemize ilave kontenjan verilmesi nedeniyle öğrenci sayımız artmış ve toplam öğrenci sayısı 2012 yılında 431’e ulaşmıştır. Fakültemizin bazı anabilim dalları yükseklisans ve doktora eğitimi de vermektedir. Fakültemiz 14 Profesör, 23 Doçent, 30 Yardımcı Doçent, 6 Araştırma Görevlisi ve 1 Uzman ile güçlü bir akademik kadroya sahiptir. Veteriner Fakültesi’nin Samsun hayvancılığına katkısı Fakültemiz Karadeniz Bölgesinin tek Veteriner Fakültesi olma bilinciyle bulunduğu bölgeye katma değer sağlamak için gayret göstermektedir. Hayvancılık problemlerinin çözümüne yönelik olarak yürütülen birçok bilimsel araştırma sonuçları ile Samsun ili ve bölge hayvancılığının sorunlarına çözüm önerileri sunmakta ve yön vermektedir. Hayvancılıkla uğraşan çiftçilerimizin talepleri doğrultusunda öğretim üyelerimiz aktif görev almaktadırlar. Fakültemiz çeşitli kurum ve kuruluşlar ile işbirliği yaparak düzenlediği etkinliklerde hayvancılıkla uğraşan çiftçimize teknik bilgi desteği vermektedir. Bir eğitim-öğretim dönemi (2011-2012) içerisinde Samsun Valiliği İl Özel İdaresi desteği ile alınan Gezici Klinik Aracı ile 6535 km yol kat etmiş, en uzak yetiştiricilere dahi hizmet vermeye çalışılmıştır. Samsun İli büyükbaş hayvancılık işletmeleri, hayvan yetiştirme ve sağlığı sorunlarını değerlendirmek üzere 30’u aşkın küçük aile işletmeleri dahil çiftlikler gezilmiş zayıf ve güçlü yönler tespit edilmiş ve sonuçlar işletme sahipleri ile paylaşılmıştır.

Samsun ili hayvancılık durum özeti Samsun’da toplam 282.493 baş sığır bulunmakta, bunun % 21.06’sını kültür ırkı, % 55.12’sini melez ve % 23.82’sini yerli ırklar oluşturmaktadır. Kültür ırkı ve melezlerin oranının yüksek olması, hayvancılıkta verim potansiyelinin fazla olabileceğini göstermektedir. İlde 11.340 baş manda, 123.783 baş koyun ve 8425 baş keçi bulunmaktadır. Bölgede, yumurta tavukçuluğu ve etlik piliç üretimi de yapılmaktadır. Şeker ve yem fabrikalarının bulunması, hayvancılıkta yem tedarik ve üretiminde önemli yer tutmaktadır. Samsun’un sahip olduğu büyük ve küçükbaş hayvancılıkta önemli yer tutan kaba yem üretimi için gerekli iklimsel şartlar ve arazi varlığı, daha verimli hayvansal üretim potansiyeli oluşturmaktadır. Hayvancılık daha çok küçük aile işletmeleri şeklinde yapılmakta olup, son yıllarda orta ve nispeten büyük ölçekli işletme sayısında artış gözlenmektedir. Bölge halkın %70’inin tarım ve hayvancılık sektöründe çalıştığı dikkate alınırsa, bu potansiyelin daha etkin kullanılması gerektiği kaçınılmazdır. “Samsun İli Büyükbaş Hayvancılık İşletmelerinde, hayvan yetiştirme ve sağlığı sorunları değerlendirme toplantısı”nda özetle şu sorunlar dile getirilmiştir. -Verim (et, süt, kombine) yönlerine göre seçilmiş hayvan ırkları ile yetiştiricilik yaygınlaştırılamamıştır. -Hayvancılık işletmelerinde bulunan hayvan sayısı genelde düşük ve işletmeler dağınık bir yapıdadır. Ekilebilir veya çayır/mera gibi arazi alanları yetersizdir. -Hayvan barınakları, olması gereken standartlara henüz ulaşabilmiş değildir. -Hayvan besleme konusunda bilgi ve uygulamada yetersizlikler bulunmaktadır. -Sığırlarda döl verimi problemleri başta olmak üzere hayvan sağlığı ve üretimini olumsuz etkileyen hastalık ve sorunlar önemli oranda gözlenmektedir. -Yetiştiricilerin örgütlenmesi ve aktif olarak birliklerde görev almaları konusunda yetersizlikler bulunmaktadır. -Üretilen ürünlerin pazarlanması ve işletmelerin devam ve karlılığında sorunlar bulunmaktadır. Özellikle, üretilen sütlerin satış fiyatında bir standart bulunmamakta, birbirinden oldukça farklı rakamlara satış yapılabilmektedir. Bu durum pek çok işletme için ekonomik kayıplara neden olmaktadır. -Hayvancılık desteklerinden faydalanan kişilerin çoğunlukla hayvancılıkla uğraşan kişilerden seçilmesi gerekirken, sektör dışı kişilerin daha ziyade uğraşması sorunlara neden olabilmektedir. -Yetiştiricilerin hayvan yetiştirme, sağlığı ve hijenik ürünler üretmede bilgi ve tecrübe yetersizliği bulunmakta ve işlerini ciddiyetle yapma durumları yeterli değildir.

KASİAD Karadeniz Sanayici ve İş Adamları Derneği

15


Dosya / Tarım Sektöründeki Mevcut Durum

büyük bir tarım potansiyelini berhava mı ediyoruz? Büyük bir tarım potansiyelini berhava mı ediyoruz?

Başlarken; tarım sektöründeki mevcut durum. Eksilerimiz, yanlışlarımız… Tarım, günümüz dünyasının en önemli stratejik sektörlerinden birisi konumunda. Samsun için ise tartışılmaz bir öneme sahip çünkü Türkiye’nin en önemli ve en büyük iki ovası olan Çarşamba ve Bafra ovalarının üzerinde kurulu olan Samsun, tarım sektöründe büyük başarılara imza atma potansiyeline sahip. Fakat geçmişte uygulanan politikalar ve reel görünüm maalesef bu büyük potansiyeli kullanamadığımızın acı göstergeleri olarak karşımızda duruyor. Başarıya ulaşmak ve potansiyelimizi daha iyi kullanabilmek için öncelikle eksik ve yanlışlarımızı gözden geçirmemizde fayda var. Önümüzdeki yıllarda Dünya nüfus artışının gelişmekte olan ülkelerde çok fazla olacağı, Dünya genelinde beslenme alışkanlıklarının değişeceği, yeni teknolojilerinin ortaya konulacağı ve gelişmiş ülkelerde giderek doğal gıdalara dönüş ile gelişmekte olan ülkelerde ise genetiği değiştirilmiş gıdaların savaşı olacağı bekleniyor. Türk Tarımının ve Gıda Sanayisinin Ülke Sosyo-ekonomik yapısının iyileştirilmesi konusunda kayda değer bir potansiyel gücü var. Ülkemizde Tarım; sanayi ve hizmet sektörünün yanında kırsal kesimin en önemli ekonomik faaliyet alanı. Bu nedenle tarım sektörü genel anlamda ülke kalkınmasının önemli bir unsuru olmasının yanında kırsal kalkınma çabalarının ana sürükleyicisi konumunda. Tarım sadece ekonomik bir faaliyet değil sosyal, bölgesel, kültürel ekolojik vb. önemi olan bir toplumsal süreç. Tarım; halkın beslenmesi, sanayiye ham madde temin edilmesi ve ekonomik değer oluşturulmasının yanında planlı ve bilinçli yapıldığında toplumsal yapının, kırsal mirasın ve çevrenin korunması, kaliteli üretimin aracılığıyla yaşam kalitesinin arttırılması gibi işlevler taşıyor. Özellikle tarımda hala ciddi bir nüfus var olmasına karşın tarım sektörünün giderek küçülecek olması, Türkiye açısından gelecekte ciddi bir problemin kaynağı olarak görülebilir. Türkiye’nin tarım politikası hala ciddi popülist politikaları barındırırken, Kriz sonrası dönemde kısa vadeli ekonomideki sıkıntıları dindirecek politikaların ardından uygulanması gereken yapısal reformlar, Türkiye’nin gelecek on yılda gideceği yönü de belirleyecek en temel unsurlar

16

KASİAD Karadeniz Sanayici ve İş Adamları Derneği

arasında yer alıyor. Ekonomik büyümenin ciddi anlamda istihdam oluşturmamasının en önemli nedeni, kriz sonrasında var olan atıl kapasitelerin kullanılıyor olmasıydı. Ancak aradan geçen zaman içinde işsizlik ve istihdam rakamlarında kısmi bir iyileşme yaşansa da hala önemli bir yapısal problem olarak ekonominin karşısında duruyor. Türkiye, tarım toplumundan akıl olarak giderek uzaklaşmasına rağmen, faaliyet kolları açısından bu durumdan çok fazla uzaklaşamamıştır. Bugün artık toplumun her kesimi tarımda ciddi bir reformun gerekli olduğunu ve desteklenen politikaların sadece sorunları ertelediğini çok iyi biliyor. Çünkü tarımda yapılacak bir reform; tarım nüfusuna yeni iş kollarının (tarıma dayalı sanayi gibi) oluşturulmasını gerekli kılıyor. Hala ciddi bir tarım nüfusun varlığının olması ve kesimin ciddi anlamda yoksulluğa doğru gün geçtikçe kayması, Türkiye’nin gelecek döneme ertelediği önemli sorunların başında geliyor. Samsun ilinde kırsaldan kente doğru bir göç hareketi var. Türkiye tarımında ve TR83 Samsun alt bölgesinde, kişi başına GSMH oranının düşüklüğünde, tarımda istihdam edilen nüfus oranının yüksekliği büyük rol oynuyor. Ancak bu “problem” tek başına tarım sektöründen kaynaklanan bir problem değil. Sanayi ve hizmetler sektörünün istihdam etme kapasitesinin, istenen oranda geliştirilememesinden ileri geliyor. TR83 Samsun alt bölgesinde tarım sektöründe hem tarımsal gelir düzeyinin düşük olması hem de tarım sektöründen GSMH’ye katkısının az olmasında; üretim ve verimde istenilen seviyeye ulaşamaması, sermaye yetersizliği, ürettiği ürünleri geleneksel olarak pazarlaması, ürünlerin işlenmeden satılması, girdilerin yüksek oluşu, işletme büyüklüğünün yetersizliği, kaliteli tohumluk kullanımının azlığı, üretimin ihracata yönelik olmayışı gibi sebepler etkili oluyor. Atıl istihdam düzeyinin ise tek başına tarım sektörünün sorunu olarak değerlendirilmesi mümkün değil. Ülkede başta sanayi olmak üzere diğer sektörlerin istihdam etme kapasitesinin artmaması, Tarım sektöründe fazla nüfusun çekilmesi, sürecin önündeki en büyük engeli oluşturuyor. TR83 Samsun alt bölgesinde ve Samsun ilinde kırsal nüfusun neredeyse tamamının geçimini tarımdan sağlaması nedeniyle tarımsal üretimde bulunmayan nüfusun da çiftçi diye nitelendirilmesi,


Dosya / Tarım Sektöründeki Mevcut Durum

ekonomik ve demografik analizlerde göstergelerin tarım sektörü aleyhine görünmesine sebep oluyor. Tarım sektörü emek yoğun ve az getiri sağlayan özellikleri ile öncelikle erkek işgücü tarafından terk edilen bir üretim alanı olma özelliği taşıyor. Bu sonuç aynı zamanda tarımda kadın işgücü istihdamının arttığının göstergesi. Ülkemizde TR83 Samsun alt bölgesinde tarım sektöründe genel olarak aile işletmesi için ücretsiz çalışma biçiminin egemen olduğu, işgücünün büyük oranda ilçe ve köylerde konumlandığı sektörde giderek artan bir kadın işgücü yapısının hakim olduğu ve buna paralel olarak eğitim düzeyinin düşüklüğünün var olduğu görülüyor. Türkiye’de olduğu gibi TR83 Samsun alt bölgesinde de birinci sınıf tarım alanları, tarım dışı amaçlarla (yerleşim alanları ve sanayi kuruluşları lehine) el değiştiriyor. Şehir planlamacılığının yeterli olmadığı alanlarda hızlı nüfus artışı, göç, kırsal nüfusun kente düzensiz ve kontrolsüz yerleşimi tarım alanlarının kaybını hızlandırıyor. TR83 Samsun alt bölgesi tarım arazileri; sanayi ve yerleşim alanı açılması nedeniyle baskı altında kalmış durumda. Ülkemizde genel ekonomik krizler nedeniyle yaşam ve geçim standardı en fazla olumsuz etkilenen sektör tarım olduğu için karlılık açısından

bazı tarım arazileri işlenmeden boş bırakılmakta. TR83 Samsun alt bölgesindeki bazı araziler üretim deseni ve ürün tipi nedeniyle (fındık gibi) sadece tatillerde değerlendiriliyor. Kırsal kesimde kalifiye işgücü azaldığı gibi çoğu köylerimizde genelde yaşlı nüfus yaşıyor. Ayrıca kırsaldan göçün nedenleri arasında eğitim, sağlık, altyapı, sosyal hizmet yetersizliği, sosyal statü düşüklüğü sayılabilir. Kırsaldaki genç ve kalifiye nüfus imalat, hizmet, inşaat gibi sektörlerde istihdam bulmaya çalışıyor. TR83 Samsun alt bölgesinde tarım arazilerinin veraset yoluyla bölünmesi bölgemizin işletme verimliliği açısından en önemli sorunlarından biri durumunda. TR83 Samsun alt bölgesinde işletme büyüklüğü ise ülke ortalama işletme büyüklüğü olan 59 dekarın oldukça altında. TR83 Samsun alt bölgesinde tarımsal işletmelerde; sermaye yetersizliği, işletme parçalılığı ve küçüklüğü, verimsizlik, plansız üretim, teknolojik yetersizlik, pazarlama sorunları, girdi fiyatlarının yüksekliği, genç ve kalifiye işgücü eksikliği, teknik hizmet yetersizliği gibi sebepler karşılaşılan en önemli sorunlar olarak gözlemleniyor. Bu durum ise bölgemizde sürdürülebilir tarımı, tarımsal verimliliği ve üretimde rekabet edebilirliği engelliyor.

KASİAD Karadeniz Sanayici ve İş Adamları Derneği

17


Dosya / Samsun’un Tarım ve Hayvancılıktaki Potansiyeli ve Avantajları

‘‘bereket ve KAZANÇ’’ Tarım ve Hayvancılık’ta Samsun’un mevcut potansiyeli ve avantajları Samsun’un tarım ve hayvancılık alanındaki büyük potansiyelinin berhava edilmemesi için özellikle Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü uzmanlarının yaptığı çok önemli çalışmalar ve araştırmalar var. Samsun’un bu alandaki ciddi potansiyeli ve şehrin fiziki ve coğrafi altyapısı göz önünde bulundurulduğunda mevcut karamsar yapının dağılması ve geleceğe umutla bakabilmemiz adına yeterli argümanlar olarak dikkat çekiyor. Tek yapılması gereken ise şehrin mevcut potansiyelini uzmanların önerilerini dikkate alarak olumlu şekilde kullanabilmek. Çünkü Samsun’un eşsiz tabiatı, bol bereket ve büyük bir kazanç vaat ediyor. Nüfus yoğunluğu, kentin yerleşimi ve üretim alanları sebebiyle ticari yaşantısı canlı, yatırım yapmaya diğer Karadeniz illerine göre daha müsait olan Karadeniz Bölgesi’nin en büyük metropol kenti Samsun, stratejik önemi nedeniyle de bölgedeki diğer illere göre avantajlı durumda. Karadeniz havzasına açılan ilk deniz kapısı ve İç Anadolu’ya açılan ilk kara kapısı olması özelliğiyle de bölgenin ticari yapısında önemli bir yeri olan Samsun’un göç alan bir il olması münasebetiyle bölgede istihdam gitgide zorlaşmakta iken bölgedeki bazı kamu hizmetlerinin kısa sürede özelleştirilmesi bölge insanının ve müteşebbislerinin uygun ve rantabl yatırımlara yönlendirilmesi açısından önem arz ediyor. Samsun, hem coğrafi ve stratejik konumu itibariyle hem de ekonomik ve sosyal yönü ile bölgesinin en önemli ve büyük ili. Türkiye’nin Rusya, Kafkaslar ve Orta Asya’ya açılan kapısı ve Avrasya enerji coğrafyasında önemli bir kavşak noktası konumunda. Tarımsal potansiyel bakımından Çukurova’dan sonra Türkiye’nin en zengin Ovaları ilimizde bulunuyor. Kara-Deniz-Hava ve demir yolu ulaşım altyapısına sahip olan Samsun’da uluslararası havaalanı, Limanı, serbest bölgesi ve Organize Sanayi Bölgeleri mevcut. Samsun aynı zamanda Enerji ve haberleşme sektörleri itibariyle yeni yatırımlar için yeterli kapasiteye sahip. Kalkınmada Öncelikli Yöre (KÖY) kapsamındaki Samsun’da KOSGEB İşletme geliştirme Müdürlüğü ve Laboratuarı Merkez Organize Sanayi Bölgesinde 1990 yılından beri etkin bir şekilde hizmet veriyor. KOSGEB destekleri yönetmeliğinde yer alan teşvikler yaygın bir şekilde uygulanmaya devam ediyor. KOSGEBÜniversite-Samsun Ticaret ve Sanayi Odası işbirliği ile kurulan TEKMER (Teknoloji Geliştirme Merkezi) üniversite merkez kampüsündeki yeni binasında hizmete geçereken Türk Standartları Enstitüsü (TSE) İl Temsilciliği etkin bir şekilde ilimizde faaliyetlerini sürdürüyor. Samsun’un 81 il arasında, İllerin ve Bölgelerin SosyoEkonomik Gelişmişlik Sıralaması Araştırması 2003 raporuna göre Sosyo-Ekonomik Gelişmişlikte 32. sırada, imalat sanayinde 28. sırada, sağlık sektöründe 21. sırada, eğitim sektöründe 32. sırada yer alıyor. Samsun’da şehir merkezindeki konutlarda ve Organize

18

KASİAD Karadeniz Sanayici ve İş Adamları Derneği

Sanayi Bölgesinde doğalgaz mevcut ve kullanımda. İldeki Kamu kuruluşları, Belediyeler, Ticaret ve Sanayi Odaları, Ticaret Borsaları, sivil toplum kuruluşları, meslek odaları ve yerel yönetimler yeni yatırımlara sıcak bakarken yatırımın gerçekleşmesi aşamasında destek oluyorlar. Samsun, coğrafi konumu itibariyle önemli bir kavşak noktası. Bu durum yatırım yeri faktörü olarak, pazara yakınlık kriteri açısından avantaj sağlıyor. Ayrıca Mavi Akım Doğal gaz boru hattı Samsun’da karaya çıkıyor. Mevcut doğalgaz hattına paralel ikinci bir hattın döşenerek kapasitenin artırılması yönünde çalışmalar devam ediyor. Ayrıca Rus petrolünü Ceyhan’a taşıyacak Petrol boru hattının da yine Samsun’dan geçirilmesi planlanıyor. Petrol ürünleri açığı ve büyüyen ekonomisi için enerji yatırımı ihtiyacı bulunan ülkemizde , Petrol Rafinerisi ve Doğalgaz çevrim santrali yatırımlarının yapılması uygun bir potansiyel oluşturuyor. Samsun’da doğal kaynak potansiyelinin değerlendirilmesine yönelik yatırımların yanı sıra öncelikle yakın yurtdışı pazarlar (ihracat) ile bölge ve yurtiçi talebi karşılamaya yönelik yatırımların yapılması uzmanlar tarafından öneriliyor. YATIRIM ÖNERİLERİ Samsun’un tarım ve hayvancılık gibi doğal kaynak potansiyelini değerlendirmeye ve bu ürünlerin katma değerinin artırılmasına yönelik yatırım konuları ise; Dondurulmuş-Kurutulmuş Meyve-Sebze, Bakliyat Paketleme-Tasnifleme, Konserve, Salça, Organik tarım Ürünleri, Meyve suyu gibi gıda ürünleri, süt, çeşitli ve kaliteli peynir, tereyağı gibi entegre süt ve ürünleri tesisleri, mısır unu, irmiği, cipsi gibi mısır ürünleri işleme tesisleri, fındık unu, püresi, yağı gibi fındık işleme ve çikolata üretim tesisleri, entegre mobilya, sunta, mdf, yer döşemeleri gibi orman ürünleri tesisleri, salam, sosis, sucuk, pastırma üreten entegre et tesisleri, entegre su ürünleri işleme tesisleri ve kurutma sistemlerini de içeren entegre çeltik işleme tesisleri olarak öne çıkıyor. Samsun’da doğal kaynak potansiyelini meydana getiren tarım, hayvancılık sektörleri ile ormancılık sektörüne dayalı olarak yapılabileceği öngörülen yatırım konuları ise özellikle Bafra ve Çarşamba Ovalarında örtüaltı yetiştiricilik, organik tarım ve iyi tarım, damızlık süt inekçiliği, özellikle Kavak, Havza ve Asarcık ilçelerinde kanatlılar da dahil olmak üzere et besiciliği, koyun yetiştiriciliği, Özellikle Lâdik, Havza, Kavak, Asarcık ilçelerinde arıcılık, su ürünleri üretimi ve işleme sanayii, meyve yetiştiriciliği, saksı ve kesme çiçekçiliği olarak da adlandırılabilecek süs bitkileri üretimi ve tarım ürünleri işleme, ambalajlama ve paketleme olarak özetlenebilir. SAMSUN’DAKİ TARIMSAL SANAYİ ÇABALARI Samsun ilinde, tarım sektörünün tüm taraflarının gelir seviyelerini yükseltmek, istihdamı artırmak, tarımsal ürünleri mahallinde değer-


Dosya / Samsun’un Tarım ve Hayvancılıktaki Potansiyeli ve Avantajları

Samsun’un tarım ve hayvancılık alanındaki büyük potansiyelinin berhava edilmemesi için özellikle Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü uzmanlarının yaptığı çok önemli çalışmalar ve araştırmalar var. Samsun’un bu alandaki ciddi potansiyeli ve şehrin fiziki ve coğrafi altyapısı göz önünde bulundurulduğunda mevcut karamsar yapının dağılması ve geleceğe umutla bakabilmemiz adına yeterli argümanlar olarak dikkat çekiyor. Tek yapılması gereken ise şehrin mevcut potansiyelini uzmanların önerilerini dikkate alarak olumlu şekilde kullanabilmek. Çünkü Samsun’un eşsiz tabiatı, bol bereket ve büyük bir kazanç vaat ediyor.

lendirmek, pazarlamak ve köyden kente göçü önlemek için bir dizi tarımsal projeler uygulanmaya başlandı. Bu kapsamda bugün gelinen noktada Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü tarafından Samsun ilinde kırsal kalkınmayı sağlamak için; doğal kaynakların korunmasını dikkate alarak, üreticilerin gelir düzeyinin yükseltilmesi, tarımsal üretim ve tarımsal sanayi entegrasyonunun sağlanması, tarımsal pazarlama altyapısının geliştirilmesi, gıda güvenliğinin güçlendirilmesi, kırsal alanda alternatif gelir kaynaklarının oluşturulması ve kırsal toplumda belirli bir kapasitenin oluşturulmasına yönelik çok ciddi projeler uygulanıyor. Bunların yanında Samsun, geçmişten gelen tecrübe ve birikimleriyle, iklim, toprak, ve topografya gibi doğal kaynakların üretime son derece elverişli olması nedeniyle de sebzecilik ve meyvecilik, tarla bitkileri, su ürünleri ve hayvancılık ana sektörlerinin yanında beyaz et, unlu gıda mamulleri, organik tarım, iyi tarım gibi alt sektörlerinin gelişmesi için tarımsal cazibe merkezi konumunda. Dünyada özellikle kışlık sebze üretiminde gerçekten mukayeseli üstünlüğe sahip Samsun bölgesi Türkiye için çok büyük ticari potansiyel taşıyor. Samsun ilinin toplam 1.348.207 ton olan sebze üretimine karşılık; bunun yaklaşık 310.000 tonu kışlık sebze

üretimine ait. Bunlardan üretim açısından en önemlileri; pırasa, ıspanak, lahana, marul, brüksel lahanası, karnabahar olarak öne çıkıyor. Bitkisel üretimde öne çıkan ve yoğunlaşma gösteren sebzecilik sektörü son zamanlarda uygulanan iyi tarım uygulamaları ile Samsun’un adının sıkça duyulmasına neden oldu. Diğer sebze alanlarında aşırı sıcaklık gibi olumsuzluklardan dolayı üretim yapılamadığı zamanlarda Samsun bölgesinde ekolojik avantajlar nedeniyle üretim devam ediyor. Bu ekolojik üstünlükten yeterince pay alabilmek için mevcut yapının iyileştirilme çalışmaları ise şimdiden başlamış durumda. İyi Tarım Uygulamaları ile adını duyuran Samsun, Organik Tarım üretiminde başta fındık ve yumurta olmak üzere bazı meyve ve sebze (karpuz) türlerinde bir çok üründe sertifikalı olarak üretim yapıyor. Ayrıca organik tarımı teşvik etmek amacıyla üreticilerin sertifikasyon ücretleri İl Özel İdaresi tarafından karşılanıyor. Samsunda yavaş yavaş gelişen sebze ürünleri işleme sanayisiyle sebzeler; salça gibi işlenmiş ürün olarak pazarlama ağı içerisine girmeye başladı bile. Samsun’da üretimin ekonomik hale dönüştürülmesi ve kolay pazarlama için; ürün arz periyodu ve ürün kalitesi iki önemli

KASİAD Karadeniz Sanayici ve İş Adamları Derneği

19


Dosya / Samsun’un Tarım ve Hayvancılıktaki Potansiyeli ve Avantajları

nokta ve bu konulara daha fazla dikkat edilmesi gerekiyor. Tarım ürünleri ihracatımızın yaklaşık yüzde 60’ının AB’ye ve Rusya Federasyonuna yapıldığı ve bitki sağlığı konusundaki düzenlemeler de dikkate alındığında, bölgemizde pazarlama sistemlerinin geliştirilmesine yönelik politikalar ise önem kazanıyor. Samsun ilinde brokkoli, enginar, karnabahar, yağlık biber, domates, pırasa, bürüksel lahanası, kırmızı lahana, taze fasulye ve karpuz gibi sebzeler ihracat için söz sahibi olunabilecek ürünler olarak dikkat çekiyor. Samsun, bu sebzeler için daha fazla üretim potansiyeline sahip. Pazar bulunduğu takdirde bu ürünlerin çok daha fazla üretilmesi ise mümkün. Son yıllarda Samsun’un; sürdürülebilir tarımı, tarımsal verimliliği ve üretimde rekabet edebilirliğini artırabilmek için atılan önemli adımlardan biri de tarım havzalarının temelini oluşturacak olan kapama meyve bahçesi tesisi ve bodur-yarı bodur meyve yetiştiriciliği. Belirlenen hedeflere ulaşabilmek için yürütülecek olan proje ve programların havza bazlı ele alınması ve desteklenmesi ile mümkün. Bu konuda tarım arazilerinin parçalanmasının önüne geçilmesi için işletme ölçeğini büyütecek tarzdaki proje ve programlara öncelik verilmesi gerekiyor. Tüm bunlarla birlikte Temel Tarım Ürünlerinde Rekabet Gücünün Artırılması, Pazar Garantili Sözleşmeli Üretimin Yaygınlaştırılması, Enerji Tarımının Geliştirilmesi, Üreticilerin Örgütlenme ve Bilgi Düzeyinin Yükseltilmesi , Tarım ve Gıda Sanayi İşletmelerinin Rekabet Gücünün Artırılması, Tüketicinin Korunması ve Gıda Sağlığına Yönelik Kontrol Yapılarının Güçlendirilmesi, Tarım Havzalarının Oluşturulması Samsun’un temel hedefleri arasında mutlaka yer almalı. DPT’nin sektörel yığınlaşma raporlarında Samsun bölgesi, Büyükbaş hayvan varlığı ve yetiştiriciliği açısından Kayseri, Erzurum, Tekirdağ ve Trabzon alt bölgeleriyle birinci sırada. Ancak bu yığınlaşma bir türlü kümelenmeye dönüşememiş durumda. İşte tam da bu yüzden Tarım Master planında ve İl strateji planında kentin

20

KASİAD Karadeniz Sanayici ve İş Adamları Derneği

gelişme projesinin içine hayvancılık da alındı. Bütün dünyada olduğu gibi Ülkemizde de 2000’li yıllarda et ve süt ihtiyacının artmasıyla sermaye grupları hayvancılık sektörüne girip modern çiftlikler kurdular. Özellikle TİGEM’lerin özelleştirme kapsamına alınması sonrasında binli sayılarda hayvanın yer aldığı modern et ve süt çiftlikleri kurulmaya başlandı. Ayrıca, bazı köylerimizde 50-100’er başlık hayvan çiftlikler gelişmeye başlıyor. Tarımsal ürünleri çok fazla üretmek kadar, bunların konserve, salça, turşu, meyve suyu, dondurulmuş ve kurutulmuş gıda olarak işlenmesi yani işlenmiş ürün olarak pazarlanması, Samsun tarımının ve sektörünün geleceği için çok önemli. Ülkede olduğu gibi Samsun ilinde de bu bağlamda uygulanması düşünülen projeler ile kırsal alanda tarım–sanayi entegrasyonunun sağlanması, tarımsal ürünlerin değerlendirilmesi ve istihdamının artırılması hedefleniyor. Kırsal Kalkınma Yatırımlarının Desteklenmesi Programı ise Tarım Strateji Belgesi ve Tarım Kanununun öngördüğü destekleme programı olarak dikkat çekiyor. Türk Tarımının temel sorununun pazarlama aşamasında yaşandığı dikkate alınarak tarımsal sanayi sektörünün oluşması için öncelikli ihtiyaç duyulan ambalajlama, tasnif, paketleme, depolama tesislerini yaygınlaştırmaya yönelik ekonomik yatırımlar ile sulama yatırımlarına hibe desteği uygulamaya konuldu. Konuyla ilgili çalışmalar tüm hızıyla sürüyor.


REKLAM 5


Dosya / Samsun’un Sıcaklık ve Yağış Rejimi

tarımı etkileyen EN BÜYÜK FAKTÖR İKLİM Samsun’un sıcaklık ve yağış rejimi Küresel Isınma, Tarımsal kuraklık ve Samsun tarımına etkileri Dünyamızda ve ülkemizde küresel ısınma ve iklim değişikliklerinin 20. yüzyılın sonlarında hissedildiği, 21. yüzyılda da önemini koruyacağı, dünya bilim adamları tarafından her platformda dile getiriliyor. Ülkemizin küresel ısınmanın potansiyel etkileri açısından, risk grubu ülkeler arasında yer alacağı, daha sıcak daha kurak iklim kuşağı etkisinde kalacağı tahmin edilirken Samsun’un tarım sektöründeki verimliliğinin bu faktörden mümkün olduğunca az etkilenmesi Samsun’un sıcaklık ve yağış rejimini iyi okumayı, bilimsel veriler ışığında konuyla ilgili uygulamalar yapılmasını ve doğal olarak bölgedeki tarım alanlarının ek sulama teknikleriyle zenginleştirilmesini gerektiriyor.

serin geçiyor. Fonolojik gözlemler ve doğal mevsimlerin uzun yıllar ortalaması alınarak alt bölgelerin iklim özelliklerinin ortaya konulması buna bağlı olarak belirgin yöre iklim alanlarının tespiti ile kuraklıkla mücadele, daha doğrusu su ve toprak kaynaklarının değişen iklim koşullarına göre en iyi şekilde yetiştirilebilecek bitki çeşitlerinin belirlenmesinde etkili olacağı ise aşikar. Yıllık ortalama yağış ülke ortalamasının üzerinde. Uzun yıllar ortalamasına göre (1950-2006) Samsun’un yıllık yağış ortalaması (685 mm) iken ilde en çok yağış Ocak (85 mm) ve Mart (78 mm) aylarında görülüyor. İlin doğusundaki yağış miktarı batısına göre daha fazla. Yıllık ortalama yağışlı gün sayısı ise 140 gün olarak dikkat çekiyor.

Küresel ısınma ile birlikte yaşanması muhtemel tarımsal kuraklıkla, sadece bir coğrafik bölgemizin etkileneceği gibi bütün bölgelerimizin de etkilenmesi mümkün. Tarımsal kuraklık sonucu tarımsal üretimde düşüklük, ekonomik kayıplar, ekolojik dengenin bozulması, sosyal yaşantının etkilenmesi ise kaçınılmaz. Tarımsal üretimde yıllık toplam yağış miktarı önemli olduğu gibi, yağışın bitki çıkış ve gelişme dönemindeki aylara dağılımı da çok önemli. Çünkü bitki çıkış ve gelişme döneminde ihtiyacı olan suyu toprakta bulamazsa tarımsal kuraklık etkilerini göstermeye başlayacaktır. Geçmişte ülkemizde yaşanan tarımsal kuraklıklar, küresel ısınma ve iklim değişiklikleri ile gelecekte daha yoğun tarımsal kuraklıklarla karşı karşıya kalınacağına işaret ediyor. Gelecekte nüfus artışı baskısı altında artan gıda ihtiyacının karşılanması, bu konuda mevcut durum tespiti yapılmasını, iklimsel veri analizlerinin anlaşılmasını ve Tarımsal Kuraklık Eylem Planının hazırlanmasını ve uygulanmasını zorunlu kılıyor.

Agroekolojik Alt Bölgeler ve Ekstrem İklim Şartlarının Bitki Türlerine Etkileri Agro-ekolojik bölgelendirme, arazinin çevresel özellikleri, potansiyel verim ve arazi uygunluğu benzer olan özelliklere sahip alt alanlara bölünmesini ifade ediyor. Bir agro-ekolojik bölge iklim, arazi formu, toprak yapısı ve/veya arazi örtüsüne göre belirleniyor. Bu kapsamda Samsun 3 agro-ekolojik bölgeye ayrılarak inceleniyor.

Sıcaklık ile Yağış Rejiminde Değişim ve Samsun İklimi

İklim, milyonlarca yıldan beri süregelen sürecin bir parçası olmakla beraber kararsız ve değişkendir. İklimdeki değişkenliğin yüksek bir doğrulukla öngörülmesi henüz mümkün görülmemekte. IPCC raporunda küresel ısınma ile son 100 yılda dünyadaki yüzey sıcaklığının yaklaşık olarak 0,74°C arttığı belirtiliyor. Türkiye’de küresel ısınma sonucunda, özellikle su kaynaklarının zayıflaması, orman yangınları, kuraklık ve çölleşme ile bunlara bağlı ekolojik bozulmalardan etkilenecek ve küresel ısınmanın potansiyel etkileri açısından, risk grubu ülkeler arasında yer alacağı, daha sıcak daha kurak iklim kuşağı etkisinde kalacağı tahmin ediliyor. Bu bağlamda Samsun genellikle ılıman bir iklime sahip. Ancak sahil şeridinde ve iç kesimlerde iklim iki ayrı özellik gösteriyor. Sahil şeridinde (Merkez ilçeler, Terme, Çarşamba, Bafra, Alaçam, Yakakent, 19 Mayıs, Tekkeköy) Karadeniz ikliminin etkileri görülüyor. Bu yüzden sahil şeridinde yazlar sıcak, kışlar ılık ve yağışlı geçiyor. İç kesimler (Vezirköprü, Havza, Ladik, Kavak, Asarcık, Salıpazarı ve Ayvacık) yüksekliği 2000 metreyi bulan Akdağ ve 1500 metreyi bulan Canik Dağlarının etkisi altında kaldığından burada dağların etkisinden kışlar soğuk, yağmur ve kar yağışlı, yazlar ise kısmen

22

KASİAD Karadeniz Sanayici ve İş Adamları Derneği


Dosya / Samsun’un Sıcaklık ve Yağış Rejimi

Kıyı kuşağı boyunca nemli-ılıman iklimin sağladığı uzun vegetasyon dönemi, bununla beraber ticari değeri fazla olan kültür bitkisi çeşitleri, iç kesimlere gidildikçe artan kuraklık şartlarının beraberinde getirdiği kuru tarım, ilkbahara sarkan ve vegetatif faaliyetleri etkileyen don olayları, gittikçe genişleyen endüstri bitkisi yetiştiriciliği, yada azalan tarımsal gelirin beraberinde getirdiği göç olgusu ve bunun gibi bir çok özellik Samsun’un kendi içinde yörelerin birbirinden bağımsız alt bölgelerin oluşmasına neden oluyor. İli bütün olarak ele almak yerine alt bölgelere ayırmak alt bölgelerin potansiyel açıdan saklı kalmış bazı tarımsal özelliklerini, bunları etkileyen iklim şartlarını ve kültür bitkilerinin iklim şartlarıyla doğrudan etkileşimlerinin beraberinde getirdiği doğal mevsim ayrımının ortaya koyulmasına yardımcı olacağı ifade ediliyor.

1.Alt Bölge: İlkadım, Atakum, Canik, Tekkeköy, Alaçam, Bafra, Çarşamba, 19 Mayıs, Terme, Yakakent

Kıyı kuşağında Bafra ilçesi ve yöresinde 13.7°C’lik yıllık sıcaklık ortalaması içinde Haziran-Ağustos ayları arasındaki devrenin ortalama sıcaklığın 20°C ve üzerinde ölçüldüğü görülüyor. Haziran ve eylül ayları arasında yaşanan sıcak ve kurak hava şartları bitkilerin yapraklarında kuruma, su ihtiyacında artmaya, mısır ve tütün gibi bitkilerin verimlerinde düşmelere sebep oluyor. Yıllık ortalama 759.4 mm toplam yağışın düştüğü Bafra’da şiddetli sağanak yağışlar Haziran ile ağustos ayları arasında görülebiliyor. Toprağın yapısı bu noktada ön plana geçerken killi ve ağır zeminlerde su toprak üzerinde uzun süre kalarak kök çürüklüklerine sebep verebiliyor. Özellikle Pytyum türleri bu bölge açısından yaygın. Yazın beklenmedik geçen kurak günler özellikle suya bağımlı olan daha

doğrusu su içinde yetiştirilen çeltik bitkisinin su temininde yaşanan güçlükler, ovanın bir kez daha acilen sulama projelerinin hayata geçirilme ihtiyacını hatırlatıyor. Özellikle çeltikte Haziran ve Temmuz aylarında geçen kapalı günler çeltik yanıklığına ve danede tebeşirleşmeye sebebiyet verirken aşırı kurak günler ise tavalarda yeterince su bulunmadığında dolgun olmayan çalık daneleşmeye sebep oluyor. Mevsimlerin değişmesi uzun yıllar sonucunda ortaya çıkarken yaşanan ani iklim değişimleri özellikle beklenmedik uzun süreli yaz kuraklıkları verim ve kalite düşmelerine sebep oluyor. Samsun yöresinde yıllık ortalama sıcaklık 14°C, sıcak ve kurak geçen yaz aylarında (1998 temmuzunda 31.3°C ve Ağustosta 32.5°C) sulamayla bitkilerin zarar görmesi önleniyor fakat ani sıcaklık yükselmeleri meyvelerde kalın kabuk oluşumu, güneş yanıklığı ve meyve çatlamalarına neden oluyor. Yıllık ortalama 650.3 mm yağış toplamının ölçüldüğü Samsun’da mayıs ve haziran aylarındaki şiddetli yağışlar ürünlerin su altında kalmasına sebep oluyor. Özellikle 2007 ağustos ayında uzun bir kuraklığın ardından yaşanan sel felaketi sadece kentsel yaşamı etkilememiş, tarımsal ürünlerde de zarara sebep olmuştu. Sonbaharda ekim kasım aylarında düşen yağışlar ise kışlık buğday ekiminde olumlu etki yaratıyor. Tekkeköy, Çarşamba ve Terme ilçesi sınırlarını içine alan Çarşamba yöresinde ortalama yıllık 14.5°C sıcaklık görülmekle birlikte yüksek sıcaklıkların ve yaz kuraklığının hissedildiği dönemlerde muhtemel ürün kaybının önüne geçilmesi için tarımsal sulamalar ağırlık kazanıyor. Fakat buna rağmen, şiddetli sıcakların ölçüldüğü 15 Temmuz ve 15 Ağustos tarihleri arasında fındık iç dolduramazken çotanak dökülmeleri yaşanıyor. Yaz sıcakları Mısır bitkisinin özellikle Çarşamba ilçesinde 25 temmuzda olan çiçekKASİAD Karadeniz Sanayici ve İş Adamları Derneği

23


Dosya / Samsun’un Sıcaklık ve Yağış Rejimi

lenme safhasında polen yanmalarına ve gelişim gerilemelerine sebep oluyor. Sadece sulama ile mısırın su isteğinin karşılanması bile uzun yüksek sıcaklıkların yarattığı yanıklık etkisinin önüne geçemeyeceği aşikar. Yüksek sıcaklık silajlık mısır üretiminde de etkisini gösteriyor. Çarşamba şartlarında dekara ortalama 8 ton silajlık mısırın alındığı ovada 2007 kurak şartlarında en iyi bakım şartlarında dahi dekara verim 6 tonu geçemiyor. Özellikle ovada kumlu tınlı toprak yapısına sahip alanlarındaki kısımlar ise (halk deyimiyle arım kurağına) şiddetli kuraklığa maruz kalıyor.

2.Alt Bölge: Asarcık, Havza, Kavak, Ladik, Vezirköprü

Kavak Asarcık, Ladik, Havza ve Vezirköprü ilçelerini de içine alan Kıyı ardı geçiş kuşağında bulunan sahada üretim desenindeki farklılıklar kendisini hissettiriyor. Bafra ve Çarşamba ovalarında yapılan sebze üretiminin ve mısır ziraatinin entansif olarak yapılmadığı görülüyor. Yine kıyı kuşağında düz ve düze yakın alanlarda yapılan şeker pancarı üretimi iç kesim ilçelerimizde nispeten eğimli yamaç arazilerde sulamalı olarak yürütülüyor. Kavak ve yöresinde yıllık ortalama sıcaklık 18.6°C’dir. Haziran ayından sonraki 20°C ve üzerindeki sıcaklıklar evaporasyon ile birlikte ilerleyen yaz günlerinde sulamayı kaçınılmaz hale getiriyor. Sahada şiddetli yaz sıcaklarının başladığı dönemde şeker pancarı gibi bitkilerin yapraklarında güneş yanıklıkları ve düşük yumru büyüklüğüyle sonuçlanıyor. 2007 bahar aylarındaki yağışlarda buğday bitkisi yeterli yağışlardan faydalanmış ve bu üründe verim düşüklüğü yaşanmamıştı ancak Kavak ve yöresinde yetiştirilen diğer önemli tarla bitkilerinden dane mısır ve kuru fasulyede kuraklığa dayalı verim düşmeleri yaşandı. Yıllık ortalama sıcaklığın 15.6°C olarak ölçüldüğü Ladik’te maksimum sıcaklık artışı temmuz-ağustos ayları arasında görülüyor. (Temmuz’da 25°C-Ağustos’ta 29°C) Ladik ilçesinin tarla bitkileri açısından bitkisel üretim deseni, Kavak ilçesi ile benzerlik gösteriyor. Ladik’te normal ürün şeker pancarı üretiminin yanı sıra özel şirket-çiftçi sözleşmeli şeker pancarı üretimi yapılırken 2007 yaz kurakları tohum veriminde kayıplara yol açmıştı. Kıyı ardı geçiş kuşağının iklimi karasallığın etkisiyle yükseklik faktörüne de bağlı olarak kendisini Havza ve Vezirköprü ilçelerinde hissettiriyor. Denizin ılıman etkisinin bu kuşağa fazla sokulamamasının yarattığı bu durum aynı zamanda yöresel iklim farklılaşmalarının da temel sebebi. Havza ve Vezirköprü ilçelerinde uzun yaz kuraklıkları ve uzun süreli kış soğuklarının görüldüğü bu geçiş kuşağında çevre dağlık alanlarında yağış miktarında bir artış söz konusu olsa da genelde yaşanan karasal iklim şartları dolayısıyla

24

KASİAD Karadeniz Sanayici ve İş Adamları Derneği

bir yağış azlığı dikkati çekiyor. (Vezirköprü yıllık yağış miktarı 527 mm) Özellikle Havza ilçesinde temmuz ve ağustos aylarında artan yaz sıcaklıkları ile azalan bağıl nem oranı ve artan kuraklık sulamayı gerekli kılıyor. Vezirköprü ilçesinde tarla bitkileri üretim desenine bakıldığında buğday, dane mısır, kuru fasulye, tütün, şeker pancarı, ayçiçeği, tritikale, fiğ ve korunganın ot olarak üretimi ile büyük bir potansiyele sahip olduğunu görülüyor. Burada yaz kuraklarından etkilenen bitkiler başta çoğu kıraç alanlarında sulamadan yada sınırlı sulama şartlarında yetiştirilen ayçiçeği olmakla birlikte mısır,kuru fasulye, şeker pancarı ve patates şeklinde oluyor. Havza ilçesi üretim deseni de Vezirköprü ile benzerlik taşıyor ve yaz kuraklarından direkt etkilenecek bitkiler başta ayçiçeği olmak üzere şeker pancarı, mısır, kuru fasulye şeklinde olması öngörülüyor.

3.Alt Bölge: Ayvacık, Salıpazarı

Ayvacık ve Salıpazarı ilçeleri iklim, toprak ve topoğrafik yapı açısından birbirine en çok benzeyen ilçelerimiz olarak dikkat çekiyor. Her iki ilçe Samsun ve yöresinde başlı başına belirgin bir zon oluşturuyor. Ayvacık ve Salıpazarı’nın bulunduğu 3. alt bölge ılıman bir iklime sahip olmakla birlikte bitki örtüsü ve yükseltinin etkisiyle yazlar ılık, kışlar ise yağışlı ve soğuk geçiyor. 1986-1999 yılları arası şubat ayı yağış ortalaması 56.7 mm, Temmuz ayı yağış ortalaması 38.4 mm iken Şubat ayı sıcaklık ortalaması 4.1°C, Temmuz ayı sıcaklık ortalaması 19.2°C olarak ölçülüyor. Her iki ilçenin 400-800m. arasında olan rakımı, büyük toprak gruplarından Ayvacık ilçesinin gri-kahverengi podzolik topraklara, Salıpazarı ilçesinin kahverengi orman topraklarına sahip olduğundan, arazi kullanım kabiliyeti açısından 6. ve 7. sınıf arazilerin varlığı tarımsal açıdan sürdürülebilirliği zorluyor. Her iki ilçenin hakim ürünü ise fındık. Sığ toprak derinliği ve eğimli arazilerin varlığı işlemeli tarımı zorluyor. 2004 yılında meydana gelen kış soğukları ve don olayında her iki ilçede fındık plantasyonları büyük zarar görmüştü. Bölgede yaşanan yaz kuraklıkları gerek fındığın periyodisiteden kaynaklanan gerekse susuzluktan kaynaklanan çotanak dökülmeleriyle belirgin hal alan verim düşüklükleri yaşanıyor. Salıpazarı ilçesine nazaran Ayvacık’ta tarla bitkileri üretimi de bulunuyor. Kışlık olarak buğday ekimi ile birlikte fazla verimli olmasa da yaygın olarak mısır üretimi yapılıyor. Kuru fasulye üretimi yapılan ilçede yem bitkilerinin desteklenmesiyle de son zamanlarda fiğ ve silajlık mısır üretiminde artışlar görünüyor. Şüphesiz ani sıcaklık yükselmeleri ve kurak yaz periyodu sayılan bütün ürünleri etkileyecek gibi görünüyor.


Dosya / İyi Tarım Uygulamaları

artırılmasına yönündeki çalışmalar önemlidir. Özellikle son yıllardaki gelişmeler ışığında tarımsal faaliyetin iyi tarım uygulamaları kapsamında yapılmasının sağlanması ve bunun yaygınlaştırılması ülkemizde ve tüm dünyada önem kazandı. Doğru bilginin, doğru zamanda ve doğru şekilde uygulanmasına yönelik önlemleri alınması ve üreticiler tarafından iyi tarım uygulamalarının benimsenmesi sağlıklı ürün üretimi için temel bir koşul.

Tarladan, sofraya kadar üretimin tüm aşamaları artık daha “iyi” olmak zorunda…

Çevre, insan ve hayvan sağlığına zarar vermeyen bir tarımsal üretimin sağlanması, doğal kaynakların korunması, tarımda izlenebilirlik ve sürdürülebilirliğin devamı ve gıda güvenliğini sağlamak için oluşturulmuş prosedürlerin bütünü olarak tanımlanabilecek iyi tarım uygulamaları 5200 sayılı tarımsal üretici birlikleri kanununa, 6968 sayılı zirai mücadele ve zirai karantina kanununa ve 5179 sayılı gıda kanununa dayanıyor. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın yetkilendirdiği kurumlar tarafından, kontrolü geçen tarımsal ürünlere iyi tarım ürünü sertifikası verilir ki bu da bize, bu ürünün hakikaten çevreye minimum zarar verilerek üretildiğini anlatıyor. Kırsal kalkınmanın sağlanması ve tarım sektörünün gelişmesine yönelik olarak verimlilik artırıcı teknolojilerin doğru ve amacına uygun sürdürülebilir kullanımının insan odaklı bir anlayışla sağlanması önemlidir. Kentlerde istihdam olanağının sınırlılığı da dikkate alındığında çiftçi gelirlerinin ve yaşam standartlarının artırılması, tarımdan uzaklaşmayı ve iş kaybetme riski bulunanların kırsal alanda yaşama ve çalışma isteklerini olumlu yönde etkiliyor. Bu nedenle mevcut kaynakların etkin kullanımı ve tarımsal üretimin

Hızla artan dünya nüfusu, değişen beslenme alışkanlıkları ve besin ihtiyaçları, ekolojik dengedeki olumsuz değişiklikler, yeni tarımsal teknikler ve tarım ürünlerinin işlenerek tüketime hazır hale getirilmesinde artarak çeşitlenen yöntemler, insan sağlığına zararsız gıdaların temininde bazı sorunları da birlikte getiriyor. Bununla birlikte, özellikle son yıllarda tüketici bilincinin giderek artmasıyla ve aynı zamanda hastalıkların büyük bir çoğunluğunun da gıda ve çevre kaynaklı olduğu düşünüldüğünde gıda pazarında güvenli olduğu garanti edilebilen ürünler daha çok tercih edilmeye başlanıyor. İyi Tarım Uygulamaları (İTU) tarımsal üretim sisteminin sosyal açıdan yaşanabilir, karlı ve verimli, insan sağlığını koruyan, oluşturduğu sağlık ve refah ile çevreye önem veren bir hale getirmek için uygulanması gereken işlemleri ifade ediyor. Özellikle gelişmiş ülkelerde tarım politikası ile sağlık ve çevre politikaları arasında ilişki kurulurken olabildiğince yüksek bir uyum sağlanıyor. Tüm ülkeler ve Türkiye için de bu konu çok önemli ve uygulanan tarım politikasının ulusal sağlık, çevre ve hatta mali politikalarıyla ilişkilendirilmesi bir zorunluluk olarak ortaya çıkıyor. İyi tarım uygulamalarının tarım üreticileri tarafından benimsenmesi, üreticiler ve iç tüketiciler kadar, ihracat yapılan ülkelerin tüketicileri bakımından da son derece önemli. Türkiye’de son yıllarda konunun öneminin farkına varılırken önemli girişimler yapıldı. Ancak özellikle gelişmiş ülkelerde tarım politikasının sağlık, çevre, çalışma, milli eğitim ve çevre politikalarıyla belirgin olan uyumun, Türkiye için de daha belirgin ve geçerli hale getirilmesi üzerinde durmak gerekiyor. Dolayısıyla Türkiye’nin tarım politikasının sürdürülebilir yaşam ekseninde ilgili alan politikalarıyla ilişkilendirilmesi kaçınılmaz bir hale geliyor. Bu kapsamda etkin bir yayım programı hazırlanarak üreticilerin, tüketicilerin ve sektörlerin, toplum ve çevre sağlığını dikkate alarak sağlıklı ürünlerin topluma sunulmasını sağlamak için iyi tarım uygulamalarının benimsenmesi ve yaygınlaştırılması gerekiyor. Samsun’da İyi Tarım Uygulamaları İyi Tarım Uygulamaları kapsamında Samsun’da üretici, tüketici ve sektör odaklı eğitim çalışmaları, arazi kontrolleri, denetim çalışmaları, üretimin her aşamasında üreticilerimize teknik destek çalışmaları veriliyor. Ayrıca İyi Tarım Uygulamaları sonucu Üretim alanı ve ürüne verilen Sertifikasyon bedeli İl Özel İdare kaynaklı Bütçeden karşılanıyor. Samsun’da İyi Tarım Uygulamaları 2005 yılında 72 üretici ve 864,00 da alanda uygulanmaya başladı ve çalışmalar her yıl artarak devam ediyor. KASİAD Karadeniz Sanayici ve İş Adamları Derneği

25


Dernek Haberleri / Samsun Artık Büyüklüğünün Farkında

‘‘TARIMIN YENİLİKÇİ YÜZÜ

ORGANİK TARIM’’

Önemi Her Geçen Gün Anlaşılmakta Olan Organik Tarımın Samsun’daki Gelişim Süreci, Mevcut Durumu, Potansiyeli... Klasik tarım metodunda ürün kalitesi değil, ürün miktarı daha önemli iken, organik tarımda ürünün kalitesi daha önemli. Çevreye de dost bu tarım yöntemi, doğal metotlar kullanıldığı için uzun vadede toprağın da verimi artmakta ve üründe miktar artışı da sağlanıyor. Bu nedenle organik tarım yöntemiyle toprağı, havayı, suyu koruyarak onlara zarar vermeden sürdürülebilir üretimi sağlamak, biyoçeşitliliği korumak, kontrollü ve sertifikalı üretim metodu ile tüketiciye sağlıklı ürünler sunmak mümkün. Samsun’da da yürütülen çalışmalarla, son yıllarda organik tarımda önemli mesafeler kat edildi. Organik tarıma örnek olarak Organik fındık yetiştiriciliği 1994 yılında Türkiye’de ilk defa Samsun’a bağlı Terme Çamlıca Köyünde bir Alman firmasının organik fındık talep etmesi ile başladı. 1994 yılında üyelerinin büyük bir kısmı Çamlıca çiftçilerinden oluşan “Karadeniz Organik Tarım Ürünleri Üreticileri Derneği” kuruldu. Çamlıca köyü Türkiye’de ilk defa üreticiler birliğini kurdu. “Terme Organik Fındık Tarım Üreticileri Birliği” Çamlıca ve Yüksekyayla çiftçilerinden oluşan 153 üyeye sahip. 2001 yılında Samsunlu iş adamları (SAMSİAD) bir araya gelerek EKOSAM adı altında bir Organik Tarım şirketi kurdu. EKOSAM, müteşebbislerle sözleşmeli üretim modeli ile organik tarım yaptırıyor. Yeşilküre Ltd. Şti. ise 12 bin yumurta tavuğu ile Türkiye’de alanında ilk sırada. Türkiye organik yumurta üretiminin yüzde 40’nı karşılıyor. 2009 yılında Organik Tavuk ve Organik Ördek üretimine de başlamış bulunuyor. İki üreticiyle birlikte Organik süt ve et üretimi yaparken, 228 büyükbaş ile 900.000 lt organik süt üretimi gerçekleştiriyor.

26

KASİAD Karadeniz Sanayici ve İş Adamları Derneği


Dosya / Samsun’da Meyve Sektörü

MEYVECİLİKTE YENİ BİR AÇILIM :

MEYVECİLİK TARIM HAVZALARI Samsun, meyve üretiminde rahatlıkla ulusal bir marka olabilir… Samsun tarımında gerçekte yüksek bir üretim potansiyeline sahip olmasına karşın bu güne kadar neredeyse fındık üretimi dışında tamamen göz ardı edilmiş, tarımın en karlı kolu olan meyvecilikten Samun üreticilerinin de yararlanması ve var olan yüksek potansiyelin değerlendirilmesi hedeflenerek 2003 yılından bugüne kadar uygulanmakta olan Meyveciliği Geliştirme Projesi tüm hızıyla sürüyor. Bu amaçla sahil kesiminde kivi, böğürtlen ağırlıklı, kiraz, elma projeleri çalışmaları yürütülürken, iç kesimlerde yine elma, kiraz olmak üzere bağcılık ağırlıklı ve son dönemde nar üretimi de proje kapsamına alınarak çalışmaların yürütülmesine devam ediliyor. Gelinen bu noktada Samsun’da her geçen gün meyvecilik alanları genişlerken, yeni talepler her geçen gün artıyor. Yapılan çalışmaların olumlu etkisini görmek ise son derece umut verici. Tarım sektörünü daha fazla katma değer üretir hale getirmek için; teknoloji kullanımını artıran, talebe göre üreten, verimliliği gözeten, tarımsal üretim ve pazarlama anlayışını birlikte düşünen tarım havzaları gibi bir organizasyon oluşturulması gerekiyor. Ayrıca üretimin altyapısını hazırlayan, çiftçinin ve yatırımcının eğitimini sağlayan, teşvik eden, kontrol eden ve standartlara uygunluğunu denetleyen bir sistem olan Tarım havzaları sayesinde yatırım yapacak tarım müteşebbislerinin önünün açılacağı öngörülüyor. Çünkü tarım havzaları ile toprak ve su kaynakları, çevre ve biyoçeşitlilik korunacak ve geliştirilecek. Tarım havzaları; tarımsal faaliyetlerin belirli bir plan dahilinde yoğunlaştırılacağı ve entegre bir şekilde yürütüleceği bir veya birkaç köy, ilçe, il sınırı veya bölge sınırları içinde ekolojik ve sosyoekonomik şartlar itibariyle benzerlik ve bütünlük gösteren tarım bölgeleri. Ülkemizde ve Samsun’da uygulanabildiği takdirde Tarım havzalarıyla; Tarımsal üretimde verimliliği artırmak ve tarımsal yatırımı teşvik etmek, ürün kalitesini ve standardını yükseltmek, modern tarım işletmelerinin kurulmasına öncülük etmek, ulusal ve uluslararası seviyede rekabete dayalı büyük ölçekli tarımsal üretimi gerçekleştirmek, özendirmek, yaygınlaştırmak, ambalajlama ve pazarlamayı kolaylaştırmak, fiziksel ve sosyal altyapıyı oluşturmak suretiyle uygun alanlarda tarımsal üretim ve yatırım için cazibe merkezleri

oluşturmak en önemli amaç olarak ortaya konuyor. Tarımsal faaliyetleri ve tarımsal desteklemeleri havzalar bazında yoğunlaştırarak Türkiye’de bir üretim planlamasının yerleştirilmesi ve AB normlarında işletmelerin sayısının artırılması hedefleniyor. Meyvecilik Tarım havzalarının stratejik amaçları; Tarımsal planlama, sürdürülebilir kaliteli üretim, tarım arazilerinin korunması, üretici örgütlerinin etkinliği, kaynakların öncelikli alanlarda etkin kullanımı ve tarımsal üretimde AB normlarını yakalamak olarak belirtiliyor. Meyvecilik Tarım havzalarıyla; Ülkemizde ve Samsun’da üretim ve ürün deseninin tam olarak belirlenmesi, ürünsel üretim ve sektör yığınlaşması, Tarımsal hizmetlerin sözleşmeli olarak üretimi, girdi temini, üretici örgütlenmeleri eğitimi, veri tabanı oluşturma yönünde alt yapı geliştirilmesiyse beklenen en büyük kazanımlar olarak dikkat çekiyor. Son yıllarda Samsun’un; sürdürülebilir tarımı, tarımsal verimliliği ve üretimde rekabet edebilirliğini artırabilmek için atılan önemli adımlardan biri de tarım havzalarının temelini oluşturacak olan kapama meyve bahçesi tesisi ve kapama bodur meyve yetiştiriciliği. Samsun’da Sebze tarım havzaları ovalarımızda doğal olarak oluştu. Ancak ilimizde meyvecilik fındık hariç Merkez ilçede kürtün ırmağı boyunca uzanan vadi kapama meyve bahçeleri ile Mert Irmağı boyunca uzanan bölgedeki kapama meyve bahçeleri içinde dar bir alana sıkışıp kaldı. Bunun yanında sadece Çarşamba ilçesinde düzenli ve kaliteli şeftali bahçeleriyle iyi bir plantasyon oluşturulması meyvecilik tarım havzaları oluşumuna katkı sağladı. Samsun Gda,Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü Tarım havzaları oluşturulmasının önemini daha önceden tespit ederek İl Özel İdare kaynakları başta olmak üzere Bakanlık ve diğer kaynaklardan önemli miktarlarda projeli kapama meyve bahçesi tesis ettirdi. Son yıllarda Samsun ilinde yöreye uygun çeşitlerle oluşturulan bodur ve yarı bodur meyve bahçeleri meyve ihracatçısına ve meyve suyu sektörüne önemli üretim potansiyeli ve hammadde kaynağı oluşturmaya başladı. Uygulamaya konulan bu kapama meyve bahçesi projelerle; Samsun ilimizde kapama bahçe alanlarını artması, 3-5 yıl sonra havza alanlarında belirli bir üretimin oluşması, köylerimizin belirli bir ürünle anılır olması ve çiftçiye alternatif geçim kaynağı oluşmasını sağlayacak. Çünkü bu bahçeler tesis edilirken ileride meyvecilik tarım havzası olabilecek bölgeler dikkate alındı. Özellikle İl Özel İdare kaynakları kullanılırken bu konuya azami dikkat gösterildi.

KASİAD Karadeniz Sanayici ve İş Adamları Derneği

27


Dosya / Samsun’da Meyve Sektörü

Samsun’da meyvecilik alanında bu değişim sağlanabilirse yukarıda sayılan ekonomik gelir başta olmak üzere her açıdan tarım havzalarının faydalarının orta ve uzun vadede üreticiye yansıması çok büyük bir olasılık olarak karşımızda duruyor. Uygulanabildiği takdirde havzalarda aynı zamanda gıda sanayi üretimi için gerekli olan kaliteli hammadde ihtiyacının karşılanma garantisini sağlamak veya garantili pazarlamak için mekanizmalar gelişecek. Bunun sonucunda tarımsal ürünlerin dünya piyasalarında rekabet gücü kazanmaları açısından belli standartlara sahip markaların oluşturulması gerekiyor. SAMSUN’DAKİ MEYVE ÜRETİMİ SEÇİLEN VE MEYVE ÜRETİMİ YAPILAN ALANLAR ALAÇAM: 1. Havza: Yenice, sarılık, Taşkelik, 2. Havza: Gökçeboğaz, Akbulut ve Kışlakonak

28

KASİAD Karadeniz Sanayici ve İş Adamları Derneği

ASARCIK: 1. Havza: Yeniömerli, Armutlu, Çulhaoğu, Alişar, Sakızlık 2. Havza: Merkez, Kuyumcuoğlu, Gökgöl, Musaağa ( Gündoğdu, Akyazı, ve Kılavuzlu) AYVACIK: 1. Havza: Merkez, Esenyurt, Göçekli ( Böğürtlen, Ceviz ve Ayva) BAFRA: 1. Havza: İlyaslı, Terzili, Kamberli, Ortadurak, Örencik, Hıdrellez, Çetinkaya 2. Havza: Göltepe, Elfavut, Kelikler, K. Kavakpınar, azay, karesteci, Müstecep, Paşaşeyh 3. Havza: Kolay, Asar, Kapıkaya, İnözükoşaca, Esençay, Düzköy, Yeniköy, Tepebaşı 4. Havza: Lengerli, Evrenuşağı, Çalköy, Elifli 5. Havza: Yakıntaş, Gümüşyaprak, tepecik, Sarıçevre, Tütüncüler 6. Havza: Dikencik, Darboğaz, Boğazkaya, Derelşer, Ozan, İkizpınar, Gazibeyli, ŞeyhUlaş, Doğankaya, Aktepe ÇARŞAMBA: 1. Havza: Beyyenice, Boyacalı, Eğrikum, Orduköyü, Kurtahmetli (Kivi) 2. Havza: Boyacalı, helvacalı,


Dosya / Samsun’da Meyve Sektörü

Kumarlı, Kaydan, Karacalı, Köklük, Uluköy, Paşayazı, Durakbaşı, Vakıfköprü, Karamustafalı, Ovacık, Çaltı, Dikencik, Y. Dükencik, Hacılıçay, Kirazbucağı, Beylerce. ( Elma ) HAVZA: 1. Havza: Ortaklar, Dündardibi 2. Havza: Çeltek, Gelincik, ( Eymür , Küflek) 3. Havza: Güvercinlik, Bekdiğin, 4. Havza: Mısmılağaç, Ereli, Yenice, 5. Havza: Dereköy, Gidirli, Celil, Kamlık KAVAK: 1. Havza: Boğaziçi, Çakallı, Değirmençili, 2. Havza: Mert ırmağı kıyısında arazisi bulunan köyler (Büyükçukur, Tepecik, Kuzalan, Dereköy, Murakbeyli, Ahırlı, Dura, Tararmuslu, Merkez, Tabaklı, Kurşunlu, Germiyan) LADİK: 1. Havza: Aşağıgölyazı, Polat, Hamitköy, Cüceköy, Soğanlı (Kiraz, Karadut) 2. Havza: Ahmetsaray- Salur, günkoru, deliahmetoğlu, Isasofta, Kıranbpoğaz, İbiköy, Aslantaş (Bağ) 3. Havza: Derinöz Barajının faaliyete geçmesiyle Sulamaya açılan Alanlar.

19 MAYIS: 1. Havza: Hibeköy, Dağköy, Çetillipınar (Elma) 2. Havza: Çandır, Tepeköy (Elma) 3. Havza: Merkez mahalleler, Yörükler, Dereköy, Beylik, Kertme, (Böğürtlen ve kivi) SALIPAZARI: İlçede havza olabilecek alan mevcut olmayıp sulama imkanı olan merkez ve çevresindeki köylerde böğürtlen, Kivi ve çilek yetiştiriciliği yaygınlaştırılabilir. TEKKEKÖY: 1. Havza: Antyeri, 23 Nisan mh, Çay mh, Gölçeğiz mh, Hamzali mh, Ovabaşı mh, Selyeri mh, 2. Havza: Aşağı Çinik Beldesi( 19 Mayıs mh, Cumhuriyet mh, Kahyalı mh, Köprübaşı mh) 3. Havza: Büyüklü Beldesi (Cımhuriyet mh, Gökçe mh, İstiklal mh,) Kışla 4. Havza: Kutlukent, Asarağaç, Çırakman, Merkez mh. Tespit edilen alanlar toprak yapısı bakımından uygun olup, bazı yerlerde taban suyu olabileceğinden dikim alanları iyi etüd edilmelidir. TERME: 1. Havza: Merkez, Sarayköy, Ahmetbeyli, Uzungazi, H. Mescitli, Kocaman, Bağsaray, Evci, Sakarlı, Kozluk, Akçay 2. Havza: Köybucağı, Akbucak, Beşikli, Çardak, Y. Cami, Elmaköy, Kuşculu, Söğütlü, Gölyazı, Gündoğdu, O. Söğütlü Tesbit edilen alanlar bir havza olarak değerlendirilmesi mümkün olmayıp,birbirine bitişik köylerdir. Genelde fındık alanları olup kısıtlı miktarda açık alan bulunmaktadır. Bölgede taban suyu yüksek ve toprak yapısı ağırdır. Bahçe kurulacak alanların çok iyi etüd edilmesi gerekir. VEZİRKÖPRÜ: 1. Havza: Yağcı, Bahçekonak, Esenyurt, Güder, Boğazkoru (Elma, Kiraz, Bağ) 2. Havza: Kızılcaören, Meşeli, Pazarcı, Köprübaşı, Yenicelik (Bağ, Elma) 3. Havza: Çalköy, Yörükçal, Kületek, Tatarkale, Tekkekıranı, Aydoğdu, Güldere, Çekalan (Bağ, Elma) YAKAKENT: 1. Havza: Merkez, Kozköy, Kürüz, Gürgenlik, Kayalı 2. Havza: Küplüağzı, Yeşilköy, Karaaba, Kuzören, Sarıgöl (Elma, Kivi, Kiraz ) ATAKUM: Kürtün ırmağı vadisi CANİK: Mert ırmağı vadisi iLKADIM: Kürtün ve Mert ırmağı vadisi BU PROJELERLE; Başta Samsun’da kapama meyve bahçe alanlarının artırılması, arayış içerisinde olan çiftçilerimize alternatif gelir imkanlarının gösterilmesi, sulama imkanı mevcut ve küçük parçalara bölünmüş arazilerin karlı bir üretim sahasına dönüştürülmesi, geçimini tarımsal üretimle sağlayan küçük aile işletmelerinin gelir düzeylerinin artışının sağlanması, kırsal alandaki göçün önlenmesi, atıl işgücü ve hafif işgücünün bulunduğu yerde değerlendirilmesi, klon anaçlarının kullanılarak bodur anaçlarla meyveciliğin yaygınlaştırılması, yüksek verimli kaliteli meyvelerle meyve suyu sektörüne hammadde sağlanması ve ihracata yönelik meyveciliğin oluşturulması amaçlandı. Ayrıca Özel sektörde şirketler ve şahıslar kendi imkanlarıyla modern büyük kapama meyve plantasyonları oluşturdular. 19 Mayıs ilçesi Çandır köyünde (Çandır-Tepeköy Havzasında) SAMMEY adlı özel şirketin kurduğu 650 dekarlık modern kapama bodur meyve bahçesi ve Canik ilçesinde Mert ırmağı havzasında 50 dekarlık modern kapama bodur meyve bahçesi başta olmak üzere Çarşamba ilçesinde kurulan çok büyük ölçekteki kivi bahçesi gibi modern kapama bahçeleri ve de il de çok sayıda kurulan 5-30 dekar ölçeklerindeki kapama bodur meyve bahçeleri bunlara örnek verilebilir.

KASİAD Karadeniz Sanayici ve İş Adamları Derneği

29


Kültür ve Turizm Bakanlığı

RÖ P O RT A J

Dernek Haberleri / Samsun Artık Büyüklüğünün Farkında başkan’dan

SAMSUN MEYVECİLİĞİN LOKOMOTİFİ: SAMMEY AHMET KASAP SAMMEY’in kurucularından Ahmet Kasap SAMMEY’in kuruluş hikayesini, şu ana kadar kat ettikleri yolu, gelecekle ilgili planlarını ve Samsun Meyveciliğini KASİAD’a anlattı.

30

KASİAD Karadeniz Sanayici ve İş Adamları Derneği


Röportaj / SAMMEY: Ahmet Kasap

SAMMEY’İN YOLCULUĞU NASIL BAŞLADI?

S

AMMEY, Samsun Meyvecilik Gıda Anonim Şirketi 23 müteşebbisin bir araya gelmesiyle oluşan bir firma… Kurulurken çeşitli iş kolları üzerinde araştırmalar yapılan SAMMEY’in kurucuları “Samsun için en faydalı olan yatırımlar hangisi olabilir? Ya da Samsun’da eksik olan yatırım nedir?” sorularından yola çıkarak bugün Samsun meyveciliğini bir marka haline getirirken, şehrin muhteşem potansiyelini kullanmak isteyen yeni yatırımcılara da olumlu bir örnek ve öncülük ediyor… Öncelikle eksiklikleri hissedilen yatırımları tespit etmeye çalıştık. Çok çeşitli iş kolları üzerinde durduk. Baktık ki en eksik olan meyvecilik. Sadece Samsun’da değil Karadeniz Bölgesi’nde eksikliği hissedilen bir alan. Halbu ki Türkiye’nin iki önemli ovası bu bölgede. Biri Çarşamba, biri Bafra. Bu çok önemli iki ovamızda sadece sebze yetiştiriliyor. Biliyor-

sunuz Karadeniz Bölgesi’nde yaz geç geliyor. Turfanda sebze yetiştirmek Karadeniz Bölgesi’nde mümkün değil. Diğer bölgelerde turfanda yetiştirilenler parayı kazanıyor. Karadeniz Bölgesi’nde sebze çıktığı zaman fiyatı beklenmedik derecede düşüyor. Ucuzluyor. Dolayısıyla Çarşamba ve Bafra ovalarında tarımla uğraşan insanlarımızın ellerine yeterli para geçmediği ve emeklerinin karşılıklarını alamadıkları gibi Samsun ekonomisi de bundan yeterli şekilde istifade edemiyor. Bu sebeple ovalarımızın Samsun ekonomisine katkısı çok zayıf ouyor. Dedik ki bu iki ovamıza biz alternatif ürün olarak meyveciliği getirelim. Meyvecilik konusunda bir öncülük yapalım ve lokomotif olalım dedik. Arkası gelir diye düşündük. Meyvecilik esasında çok zor bir iştir. Karadeniz Bölgesi’nde emsali olmayan bir iş. Örnek alabileceğimiz bir kurum, kuruluş yok. Biz de bu işin içine ilk defa giriyorduk. Zor da olsa Samsun için, Karadeniz Bölgesi için ve tabi ki Türkiye için faydalı ve hayırlı olacağına inandığımızdan dolayı meyveciliği seçtik. Seçmemizin sebebi, SAMMEY’in kuruluş ana gayesi Samsun’a faydalı bir yatırım yapabilmek. En faydalısının bu olacağını düşünerek SAMMEY’de karar kıldık. Sammey istikrarlı bir şekilde büyümesini sürdürüyor. Bugün itibarıyla gelinen noktayı bizimle paylaşır mısınız? SAMMEY bugün hangi noktada? SAMMEY’in kuruluş aşamasında örnek alabileceğimiz herhangi bir kuruluş yoktu. Biz bütün bu güçlüklere rağmen SAMMEY’i kurduk. Tabi kurarken fizibilite çalışmalarını yaptık. Bu konuda bize yardımcı olacak

KASİAD Karadeniz Sanayici ve İş Adamları Derneği

31


Röportaj / SAMMEY: Ahmet Kasap

bu böyle. Yeni değil. Kuruluşumuzdan beri Avrupa ve İtalya ne uyguluyorsa biz de aynısını uyguluyoruz. Değişen hiçbir şey yok. Ve hakikaten geldiğimiz nokta çok çok iyi bir nokta. Çiftliğimiz en verimli dönemine gelmiş durumda. Meyvelerimiz son derece kaliteli. Herkesten beğeni alıyoruz ve bu da bizim için bir gurur vesilesi oluyor. Yatırımlarınız devam edecek mi? Gelecek planlarınız nelerdir? SAMMEY bilindiği gibi Bin dönümlük bir arazi üzerinde faaliyet gösteriyor. Bu bin dönümlük arazinin 600 dönümlük kısmı şu anda dikili. İlk kez 2006 yılında dikilen yüz bin fidanın haricinde her yıl kademeli olarak fidan dikimi yaptık. Şu anda dikili fidan sayısı 145 bin. Hatta bu önümüzdeki günlerde hava şartları elvermediği için dikim geç kaldı ama yaklaşık 10 bin fidanın daha dikimini yapacağız. Gelecek yıl da 8-10 bin civarında bir fidan dikimi planlıyoruz. Bunun haricinde çiftliğimizde 750 ton kapasiteli bir soğuk hava depomuz var. Bu artık bize yeterli olmuyor. Geçen sene başka depolara mal depolamak zorunda kaldık. Yine önümüzdeki yıllarda asgari bin ton veya bin 500 ton kapasiteli bir soğuk hava deposu yatırımı daha yapacağız.

kuruluşlarla irtibata geçtik. Hatta onlarla birlikte yaptık bu işi. Gıda seçimi çok çok önemli. Fidanların dikimi çok çok önemli. Modern sistemlerin kurulması çok çok önemli. SAMMEY modern bir yatırım. Avrupa’nın en büyük meyve üreticilerinden İtalya’da kullanılan sistemleri örnek aldık ve bugün orada ne yapılıyorsa biz de burada aynı sistemi uyguluyoruz. Zaten fidanların tamamını da İtalya’dan ithal ettik. Bütün güçlüklere rağmen mesela şöyle bir örnek verebilirim. 2006 ilkbaharında biz yüzbin fidanı birden diktik. Bu kolay bir şey değil. Hatta o yıl ilkbahar mevsimi oldukça yağışlı geçti. Yağışın sürekliliği ve yoğunluğu işimizi daha da zorlaştırdı. Buna rağmen biz inatla yurtdışından gelen yüzbin adet fidanımızı süresi içinde toprağa diktik. Tabi ki dikimden sonra hemen geriye dönüşü yok. Meyvecilik yatırımında hemen geri dönüş alamıyorsunuz. En verimli dönem beşinci yaşında. Biz şu anda o dönemi yaşıyoruz. Birinci yıl tadımlık meyvelerimiz oldu. Baktık, gördük ki çok güzel. İkinci yıl biraz daha fazla oldu. Üçüncü yıl daha da fazla oldu. Dördüncü yıl artık en verimli dönemine yaklaştı. Beşinci yılda ise en verimli dönemi yaşamış olduk. Yani SAMMEY’in bugün geldiği nokta çok çok güzel. Çok iyi bir noktadayız. SAMMEY artık bir marka. Hem Samsun’da hem Karadeniz Bölgesi’nde hem de bütün Türkiye çapında bilinilirliğimiz var. Çok kaliteli ürünler üretiyoruz. İyi tarım uygulaması yapıyoruz. İyi tarım uygulamasının reklamı çok yapılıyor Türkiye’de. Ama gerçek manada iyi tarım uygulaması yapan firma sayısı ve iyi tarım uygulamasının yapıldığı üretim alan sayısı çok az. Biz bunlardan birisiyiz ve bunu gururla ve iftiharla söylüyoruz. Çünkü iyi tarım uygulaması yapma mecburiyeti yok Türkiye’de. Bu bir tercihtir. Biz iyi tarım uygulaması yapmayı tercih ediyoruz. İlk baştan beri

32

KASİAD Karadeniz Sanayici ve İş Adamları Derneği

Yaptığınız bu yatırımın karşılığını bulduğunu düşünüyor musunuz? Samsun bu tarz yatırımlar için riskli bir bölge. Hava şartları ve iklim açısından ve bir de daha önce bu tarz bir yatırım yapılmamış olmasından dolayı belli riskler barındırıyordu bu yatırım. Ancak biz bütün bunları aştık. Artık bizim için risk çok önemli değil. Riskleri alabiliyoruz artık ve rahatlıkla taşıyabiliyoruz. Önümüzü görebiliyoruz. Biz bütün bu zorluklara rağmen çok çok önemli bir noktaya geldik. SAMMEY’i çok önemli bir noktaya getirdik. SAMMEY’i bir marka yaptık ve Samsun’un gurur duyabileceği bir kuruluş haline getirdik. Çünkü Karadeniz’de ve Türkiye’de bir ilk hatta dışarıdan gelen ve bu işlerle uğraşan önemli kişiler bana – Bursa meyvecilikte çok önemli bir noktada – Bursa’da bile bizim sistemimizde, bizim düzenimizde, bizim kadar modern bir


Röportaj / SAMMEY: Ahmet Kasap

çiftlik bulunmadığını söylediler. Bursa’da bile SAMMEY gibi bir kuruluş olmadığını yetkili ve bu konuda bilgili kişiler defalarca dile getirdiler. Bundan sonra bu yatırımı yapmayı düşünenler için artık riskler çok önemli değil çünkü biz varız. Önlerinde artık bir örnek var. Oldukça yeterli bir bilgi birikimimiz var. Herkesle de bu bilgiyi paylaşmaya hazırız. Herkese bu konuda yardımcı olmaya hazırız. Biz istiyoruz ki üretim yapan firma sayısı çoğalsın ve ihracata yönelelim. SAMMEY’in en büyük hedefi ihracat. Hakikaten Çarşamba ve Bafra ovalarında sebzeciliğin önemli bir alternatifi olan meyveciliğin artırılması gerektiğini düşünüyoruz. Bu yatırımı yaparken yerel ve merkezi yönetimlerden beklediğiniz desteği gördünüz mü? Biz bu yatırımı yaparken bize engel olan olmadı. Hakikaten ilgili kurum ve kuruluşlar hatta kişiler tarafından heyecanla karşılandık. Büyük destek gördük. Hiçbir zaman kimse bize engel olmaya kalkmadı. Ama şunu söyleyebilirim. Tabi ki bu konuda Samsun’da çok büyük bir bilgi birikimi yoktu. Ama herkes elinden geldiğince, bildiği konuda bildiği kadarıyla bize yardımcı olmaya çalıştı. Herkes elinden gelen yardımı yaptı. En azından yanımızda olduklarını bize belirttiler. Bu da bize güç verdi. Heyecan verdi. Gücümüze güç kattı. O açıdan herkese çok teşekkür ediyorum. Tarım’ın Samsun açısından önemini ve geleceğini artıları ve eksileriyle değerlendirebilir misiniz? Samsun bir tarım şehridir diyebiliriz. Neden? Konumu itibariyle, coğrafi yapısı itibariyle. Samsun’da çok önemli iki ova var. Mesela biz lisede okurken Türkiye’nin en önemli ovalarından bahsedilirken Çukurova’dan bahsedilirdi. Çukurova’dan hemen sonra ise Çarşamba ve Bafra ovaları sayılırdı. Daha sonra ise barajların yapımı ve sulamayla birlikte Harran Ovası gündeme geldi GAP Projesi’yle beraber. Ama GAP Projesi’nin uygulanması hiçbir zaman Çarşamba ve Bafra ovalarının önemini azaltmadı. Azaltması da mümkün değil zaten böyle bir şey de düşünülemez. Bu kadar önemli iki ovaya sahip bir ilde mutlaka tarımın çok önemli bir yeri olması gerekiyor. Şimdi hem sanayimiz olacak hem de tarımımız olacak. Üstelik de tarıma dayalı bir sanayimiz olacak. Özellikle buna çok önem vermemiz gerekiyor. Tabi ki tarımda en son ve modern tekniklerin uygulanması gerekiyor. Tohumun iyi seçilmesi gerekiyor. Fidanın iyi seçilmesi gerekiyor. Ben bu konuda büyük mesafeler katedildiğine inanıyorum. Tarım Bakanlığı’nın son yıllarda yapmış olduğu çalışmalar eskiye nazaran çok çok iyi. Tarım İl Müdürlükleri sorunlara güçleri yettiği kadar el atıyor. Daha iyi tohum ve

fidan seçilmesi konusunda, zirai ilaçların ruhsatlandırılması konusunda bir çok denetimler yapılıyor. Üreticilere bir çok konuda yardımlar yapılıyor, yol gösteriliyor. Üretimde önemli derecede artışlar var. Ama bence yeterli değil. Çünkü biz tarıma el atma konusunda geç kaldık. Sadece Samsun olarak söylemiyorum. Tüm Türkiye için geçerli bu. Tarımı yıllar yılı ihmal ettik. Hep sanayiye yöneldik. Evet ülkenin kalkınması mutlaka sanayiyle olacaktır. Bu kesin. Ama tarıma dayalı sanayiyi de çok önemli bir yere getirirsek ülkemiz için diğer ülkelere nazaran bir avantaj da sağlamış oluruz çünkü bizim tarım yapabilecek son derece geniş ve verimli arazilerimiz var. Bizim bunu yapmamız gerekiyor. Bu konuda da son yıllarda atılan güzel adımlar var. Bunları sevinerek takip ediyoruz. İnşallah bundan sonra daha da iyi adımlar atılacak. İyi ve güzel gelişmeler var. Samsun bir tarım şehridir diyebilirim. Samsun’da tarımın en iyi ve en modern şekilde yapılması gerekiyor. Bugün Avrupa ve Amerika neyi uyguluyorsa bizim de onu uygulamamız gerekiyor. Biraz daha fazla gayret göstermemiz ve biraz daha fazla çalışmamız gerekiyor. Samsun tarım yatırımı yapılabilecek bir şehir midir? Avantajları nelerdir? Kesinlikle Samsun tarımda yatırım yapılabilir bir şehirdir. Karadeniz Bölgesi en çok yağış alan bölgemiz. Tabi bazen yağışın bazı dezavantajları olabiliyor. Ama tarımda bu risklerin de göze alınması gerekiyor. Samsun’un konumu çok önemli. Samsun’da çok önemli iki ova var. Samsun’a her zaman yatırım yapılabilir. İklim müsait. Coğrafi yapı ve toprak müsait. Samsun’da tarımın önü açık. Çok rahatlıkla çekinmeden Samsun’da tarıma yatırım yapılabilir. Sebzecilik konusunda yapılabilir. Hayvancılık konusunda yapılabilir. Meyvecilik konusunda yapılabilir. Bu üç alanda Samsun’da uygulama alanları fazlasıyla mevcut. SAMMEY ismini amaçladığınız noktaya taşıyabildiniz mi? SAMMEY için Samsun’un önemli bir markası diyebilir miyiz? Geldiğimiz nokta itibariyle hedeflerimize ulaştık. Çiftliğimizi gezip görenler bize bunu söylüyor. Yani biz her zaman içindeolduğumuz için belki farketmiyor olabiliriz ama gelenlerden çok olumlu tepkiler alıyoruz. Bu da bizi haliyle sevindiriyor. İstediğimiz noktaya ulaşmış durumdayız şu anda. Ama diyorum bundan sonra bu işi yapacak olan firmalar bizden daha kolay ulaşacak. Onlar avantajlı çünkü biz varız. SAMMEY artık cidden aranan bir marka. SAMMEY markalaştı. Markamız tescillidir. Artık Karadeniz Bölgesi’nde

KASİAD Karadeniz Sanayici ve İş Adamları Derneği

33


Dernek Haberleri / Samsun Artık Büyüklüğünün Farkında

aranan meyve markası haline gelmiştir.Ve artık insanlar artık SAMMEY’i güvenle tüketiyorlar. Neden? Çünkü halkın sağlığı açısından biz ambalajlarımıza bile dikkat ediyoruz. Her ambalajın içine de o ürünle ilgili sertifikalarımızı koyuyoruz. Yani Türkiye’de böyle bir uygulama başka bir yerde var mı bilmiyorum ama bizim ürünlerimizin hepsinin üzerinde SAMMEY’in etiketi vardır. Tek tek tamamının üzerinde SAMMEY etiketi vardır. SAMMEY planlanan noktaya gelmiştir ve tam bir markadır. SAMMEY’in ekilebilir alan miktarı ve yıllık üretim miktarı ne kadardır? Şimdi biz SAMMEY’in kurulduğu yılda aslında çok büyük bir dikim yaptık. Yüz bin fidanın dikilmesi çok kolay bir şey değildi. Hatta Samsun’da bu işi Samsun’dan temin edebileceğimiz personelle yapamayacağımızı düşünerek Adana’dan özel dikim ekimi getirdik. Yüzde 80’ini de onlara diktirdik. Her yıl dikim devam etti. Şu anda SAMMEY’in çiftlik arazisi bin dekar. Bu bin dekarın 600 dekarı dikilmiş durumda. Öyle zannediyorum ki 100-150 dekar daha dikebiliriz. Geriye kalan yerler zaten dikime çok elverişli değil. Artık zaten SAMMEY’in arazisinin tamamını diktikten sonra duruma bir bakacağız. Gerekirse yer temini yoluyla dikim alanımızı genişleteceğiz. Yıllık üretim miktarımız açısından hedeflediğimiz rakamlara ulaşmış durumdayız. Ürün çeşitliliği… Ağırlıklı olarak elma üretiyoruz. Elma üretimimizin yüzde 50’sini teşkil ediyor. Elmadan sonra ikinci sırada armut geliyor. Armuttan sonra kiraz üretimimiz var. Nektarin ve şeftali de ürün çeşitliliğimizin içinde yer alan ve yetiştirdiğimiz meyvelerde ön sıralarda geliyor. Bunların da kendi aralarında dörder beşer çeşitleri var tabi. İhracat… Hedefimiz ihracat ama bugüne kadar henüz ihracat yapmadık. Yetiştirdiğimiz ürünler iç piyasada tüketiliyor. Bu konuda bizim fazla bir sıkıntımız yok. Ama tabi ki hedefimiz ihracat. İhracat için de dikim alanlarını genişletmemiz gerekiyor. Üretimi biraz daha artırmamız gerekiyor. Bu sadece bizim üretimimizle de sınırlı kalmamalı. Yeni üretim alanları kurulmalı. Yeni müteşebbisler ortaya çıkmalı. Üretimi ihracat için biraz daha ciddi seviyeye getirmemiz gerekiyor. Fide üretimi... Geçen yıl da dahil olmak üzere en son fidan ithalatını 2011 yılı Nisan ayında İtalya’dan yaptık. İtalyanların bu konuda dünya çapında 160 yıllık geçmişi olan Zanzi adında çok önemli bir firmaları var. Bizim bütün fidanlarımız oradan geldi. Bu arada ithal anaçları temin suretiyle artık kendi fidanlarımızı da kedi çiftliğimizde kendi ihtiyaçlarımızı karşılayacak kadar üretmeye başladık.

34

KASİAD Karadeniz Sanayici ve İş Adamları Derneği

Teknoloji… Teknolojinin girmediği alan yok. Her alanda mevcut. Teknolojiden yararlanmayan alanlar zaten çok geride kalmış alanlardır. Mesela bizim çiftliğimizde makine araç gereçlerimiz eksiksiz. İlaçlama sisemimizi en son teknik sistemlerle uyguluyoruz. Sulamamız, damlama sulama sistemi ki bu da teknolojinin bize armağan ettiği bir sistem. Gübrelememiz keza dünya standartlarındaki son sistemlerle uygulanıyor. Bunlar bizim için teknolojinin nimetleri ve kaliteli bir üretim için artık olmazsa olmaz aşamalar. Bunun yanı sıra bizim erken uyarı yapan bir meteoroloji istasyonumuz var çiftliğimizde. Hava durumunu alıyoruz. Hava durumunun haricinde bir de toprağın nem miktarını ölçüyoruz. Sulama ihtiyacının ne zaman ortaya çıktığını da bu sayede tespit etmiş oluyoruz. Son sistem bir soğuk hava depomuz var. Çok uzun süre 10-12 ay gibi sürelerle meyveyi depoya konduğu günkü tazeliğiyle koruyabilecek bir imkanımız var. Biz teknolojiden bütünüyle yararlanıyoruz.


Dernek Haberleri / Samsun Artık Büyüklüğünün Farkında

Ambalajlama, paketleme… Ambalajlama ve paketleme işini kendimiz yapıyoruz. Hatta bu konuda bayağı da iyi bir duruma geldik. Artık mukavva ambalaj kullanıyoruz. Mukavva ambalajın maliyeti yüksek. Ama bu kadar güzel ve kaliteli bir ürün yetiştirdiğinizde tabi ki ambalajının da ona uygun olması gerekiyor. Biz bu konuda da gerekli titizliği gösteriyoruz. Son söz… Biz yola çıkarken koyduğumuz hedeflere ulaştık. Hatta hedeflerimizi biraz büyük tutmuşuz. Hedeflerin biraz da ötesine gitmişiz diyebilirim. Ama SAMMEY yatırımlarına devam ediyor. Önümüzdeki yıl veya ondan sonraki yıl tamamlanmak üzere büyük çaplı bir soğuk hava deposu inşa edeceğiz. Yine her yıl dikimlere devam edeceğiz. Yani hedefimiz bu haliyle SAMMEY’i muhafaza etmek değil çok daha ileriye taşımak, üretimimizi daha da artırmak ve çevredeki üreticileri teşvik etmek. Çevredeki potansiyel üreticileri teşvik edebilirsek, cesaretlendirebilirsek Çarşamba ve Bafra ovalarını dolayısıyla da Samsun’u Türkiye tarımının önemli bir markası haline getirebiliriz.

KASİAD Karadeniz Sanayici ve İş Adamları Derneği

35


Dosya / Samsun’da Sebzecilik Sektörü

EN ÖNEMLİ ÜRETİM VE İHRACAT KALEMİ :

SEBZECİLİK SEKTÖRÜ Uygun iklim yapısına sahip ovaları ile sebzelerin hem açıkta hem de örtüaltında yetiştirilmesine son derece elverişli büyük bir zenginliğe sahip olan Samsun, Dünyada özellikle kışlık sebze üretiminde gerçekten mukayeseli bir üstünlüğü elinde bulunduruyor. Diğer sebze alanlarında aşırı sıcaklık gibi olumsuzluklardan dolayı üretim yapılamadığı zamanlarda Samsun bölgesinde ekolojik avantajlar nedeniyle üretimin devam edebiliyor olması ise en büyük avantajlarımızdan biri.

D

ünya sebze üretimi yaklaşık 842 milyon ton seviyesindeyken ülkemizin bu üretimden aldığı pay yüzde 3.1 civarında. Türkiye’de bitkisel üretim değerinin yaklaşık yüzde 28’i sebzelere ait. Türkiye’de, 2004 verilerine göre yaklaşık 900 bin hektar alanda sebze üretimi yapılırken bu alan Türkiye tarım alanlarının yaklaşık yüzde 3.77’sine denk düşüyor. Sebze üretiminin bölgeler itibarıyla yığınlaşmasına bakıldığında Samsun, Antalya, Bursa, İzmir illerinde Birinci derecede, Balıkesir ve Aydın Bölgelerinde ikinci derecede, Adana ve Ankara Bölgelerinde üçüncü derecede yığınlaşma olduğu söylenebilir. Bu bölgelerde sebze üretiminin coğrafi yığınlaşması diğer alt sektörlere göre daha yüksek. Sebze üretiminde bölgelerde kısmi bir çeşitliliğin olduğu göze çarpıyor. Genel olarak, tarımsal üretim çevreyi destekleyici bir özellik taşısa da yanlış uygulamalar ve tek hedef olarak verim artışının dikkate alınmasının tarımsal faaliyeti ve çevreyi tehdit eden unsurlardan birisi haline getirdiği söylenebilir. Sebze yetiştiriciliği, yoğun girdi kullanımı nedeniyle bu konuda özel bir durum arz ediyor. Bu durumdan kurtulmanın en akılcı yolu, dünyada son yıllarda önemli gelişmeler gösteren entegre mücadele yöntemleriyle sürdürülebilir tarım ayrıca iyi tarım (GAP) ve organik tarım teknikleri... Türkiye’de Organik Sebze üretim miktarı 30 bin ton civarında. Bu üretim içerisinde en önemli payı sırasıyla domates, hıyar, fasulye, biber, marul ve patlıcan alıyor. Organik tarım ürünleri ihracat rakamlarımızı incelediğimizde; 1996 yılında 3 bin 678 ton olan ihracat miktarı, 2003 yılında 21 bin ton olup ihracat değeri 40 milyon doları buldunu gözlemliyoruz ancak Türkiye’nin ve özellikle Samsun’un tarımsal yapısı Pazar bulunabildiğinde bölge ülkelerinin organik ürün ihtiyacını karşılayacak durumda. Samsun Bölgesi ve Türkiye Sebze Ekilişi Oransal Karşılaştır-

36

KASİAD Karadeniz Sanayici ve İş Adamları Derneği

ması Samsun’da büyük ve küçük verimli ovaların varlığı nedeniyle, sebzecilik bilinçli ve yoğun olarak yapılan önemli bir tarımsal faaliyet alanı olarak öne çıkıyor. Samsun’da en çok ekilişi yapılan ve ihracata uygun ürünler domates, karpuz, biber, kavun, kırmızı lahana, beyaz lahana, brokkoli, patlıcan, fasulye, marul, pırasa, ıspanak, karnabahar gibi sebzeler olarak dikkat çekiyor. TR83 Samsun (Samsun, Tokat, Çorum, Amasya) alt Bölgesinde toplam sebze ekiliş alanı 74.387 hektar iken bu ekiliş Türkiye toplamının yüzde 9’unu oluşturuyor. Samsun ilinin toplam 40 bin 864 hektar sebze ekilişinin yüzde 56’sı yani 23 bin 59 hektarını meyvesi yenen sebzeler oluşturuyor. Yaprağı yenen sebzeler 10 bin 653 hektarla Samsun ili sebze ekilişinin yüzde 26’sını oluşturuyor. Baklası yenen sebzeler 6 bin 958 hektarla sebze ekilişinin yüzde 17’sini oluşturuyor. Dünyada sebze ekilişleri içerisinde üretilen fasulyenin yüzde 9.2’sini, karpuz’un yüzde 5’ini, biberin yüzde 8’ini, domatesin yüzde 9’unu, soğanın yüzde 6’sını, hıyar ve baklanın yüzde 5’ini, patlıcanın yüzde 3.2’sini ve kavunun yüzde 10’unu, lahana, enginar ve marulun yüzde 2’sini, kabak ve ıspanağın yüzde 1.85’ini, lahana, bezelye, havuç ve bamyanın yüzde 1’ini Türkiye karşılıyor. Dünya üretim sıralamasında Türkiye karpuz üretiminde 2.sırada, biber, domates ve patlıcan’da 3. sırada, soğan üretiminde ise 4. sırada. Türkiye bitkisel üretiminin yüzde 25.6’sını oluşturan sebze


Dosya / Samsun’da Sebzecilik Sektörü

yetiştiriciliğinde üretim miktarlarındaki en büyük artışlar enginar, kereviz, bezelye, biber, domates ve hıyar üretiminde gözleniyor. Türkiye’de taze sebze ihracatı diğer tarım ürünlerine göre hızla yükselerek son beş yılda yaklaşık on kat artış gösterdi. Taze sebze ihracatında en büyük gelişme enginar, karnabahar, kabak, helvacı kabağı, kavun ve domateste oldu. Lahananın donmuş ürün olarak ihracatı son beş yılda yirmi kat arttı. Samsun ili ihracatta stratejik öneme sahip sebze çeşitleri üretiminde ve özellikle kışlık sebze üretiminde en büyük paya sahip olan il olarak dikkat çekiyor. Samsun Bölgesinde Sebze Pazarlama Samsun’da üretilen sebzelerin pazarlanması ihracatçıların yanında özellikle, komisyoncular veya tüccarlar aracılığıyla yapılıyor. Ayrıca doğrudan tüketicilere ve manavlara da satışlar yapılıyor. Samsun’da yavaş yavaş gelişen sebze ürünleri işleme sanayisiyle sebzeler; dondurulmuş ürün, salça, konserve gibi işlenmiş ürün olarak pazarlama ağı içerisine girmeye başladı. Samsun bölgemizde üretimin ekonomik olması ve pazarlamayı kolaylaştırması için; ürün arz periyodu ve ürün kalitesi iki önemli nokta. Bu konulara daha fazla dikkat edilmesi gerekiyor. Samsun bölgemizde sebze üretiminde verim ve kalitenin arttırılması kadar üretilen ürünlerin sağlıklı ve talep doğrultusunda pazarlanması da zorunlu. Tarım ürünleri ihracatımızın yaklaşık yüzde 60’nın AB’ye ve Rusya Federasyonuna yapıldığı ve bitki sağlığı konusundaki düzenlemelerde dikkate alındığında, bölgemizde pazarlama sistemlerinin geliştirilmesine yönelik politikalar önem kazanıyor.

Ayrıca ülkenin ve dolayısıyla Samsun yerelinin gelişmesinde büyük öneme sahip olan dış ticaretin en önemli ayağı ise ihracat. İhracatçı birliklerinin daha çok başarılı olmaları için AB mevzuatı ile çelişen mevzuatların AB normlarına uyarlanması gerekiyor. Samsun ilinde dış pazardaki çeşit ve talep değişiklikleri ihracatçı birliklerince belirlenip, üretim deseninin yönlendirilmesinin faydalı olacağı ise uzmanlar tarafından belirtiliyor. Ayrıca Samsun’da AB’ye uyum çerçevesinde çıkan ve yaş meyve-sebze ihracatında İyi Tarım Uygulamaları, HACCP, Kalite Yönetim Sistemleri hakkında bilgilendirme çalışmaları büyük bir aşama kazandı. Samsun’dan Almanya, Hollanda, Rusya Federasyonu başta olmak üzere bir çok ülkeye az da olsa sebze ihracatı yapılıyor. Bafra ve Çarşamba ovalarımızda küresel pazarın isteklerine uygun, istenilen standartta ve ambalajda kaliteli ürünleri üretici ve ihracatçı bilinci oluşmaya başladı. Türkiye’nin ve Samsun ilinin ulaşım bakımından diğer sebze üretim ovalarına göre daha avantajlı olduğu için en önemli ovalarından olan Bafra ve Çarşamba ovalarından Rusya Federasyonu ve Türk Cumhuriyetlerinin sebze ihtiyacı karşılanabilir. Uluslararası Samsun havalimanına kargo servisi ve yaş meyve sebze için soğuk hava deposu kurulması çalışmaları ise başladı. Türkiye’nin dördüncü büyük limanı olan Samsun limanı ihracat için modernize edilip daha rantabl olabilmesi için özelleştirilmesi ise ihracatın önündeki bir çok engeli kaldıracakmış gibi görünüyor. Bu kadar büyük sebze potansiyeline sahip ilimize yerli ve yabancı sebze ihracatçıların davet edip ürünlerin potansiyel tanıtımı yapılmaya başlanması ise üreticiler açısısından çok büyük önem taşıyor.

KASİAD Karadeniz Sanayici ve İş Adamları Derneği

37


Dosya / Samsun’da Fındık Sektörü

BİR ŞEHRİN BİR BÖLGENİN KADERİ :

FINDIK Türkiye nüfusunun yüzde 5’ine tekabül eden 3 milyon 205 bin kişinin direkt olarak tek geçim kaynağı olan fındık, tam da bu nedenle diğer üretim kalemlerinden farklı olarak sosyal boyutuyla da bölge yaşantısına etki ediyor. Peki Ordu, Giresun, Trabzon, Sakarya ve Samsun illerinde dünyaca kabullenilmiş kalitede üretilmekte olan fındıktan yeterince yararlanabiliyor muyuz?

Ü

retici, tüccar, fabrikacı ve ihracatçıları baz alarak bir hesap yapılacak olursa, fındık tarımı dolaylı olarak yaklaşık 5 milyon kişiyi ilgilendiriyor. Türkiye dünya fındık üretiminde kalite ve üretim miktarı itibarı ile tekel durumunda. Bugüne kadar sadece kabuklu ve iç fındık ihraç eden ülkemiz, fındık sanayinin gelişmesi sonucu işlenmiş fındık ihracatına ağırlık vermeye başlamış ve bu oran toplam ihracatın yaklaşık yüzde 8’ine ulaşmış durumda. Bölgemiz fındık üreticilerinin yetiştiricilik problemlerinden daha fazla pazarlama problemleri var. Fındık ürününün tüm tarafları, rekolteden maliyete fiyat oluşumuna kadar birlikte hareket etmek zorundalar. Bu konulardaki dağınık görüntü ürünün tüm taraflarını olumsuz etkiliyor. Bilindiği gibi fındık ülkemizin en önemli tarımsal ihraç ürünü olma özelliğine sahip ancak sektöre uzun yıllar müdahale edilmiş olması nedeniyle, arz fazlası problemi ile karşı karşıya kalınıyor. Ülkemizdeki fındık üretiminin tamamına yakını Karadeniz bölgesinde üretiliyor. Fındık üretimi bu yönüyle ihracata yönelik üretilen bir ürün özelliğine sahip olup, tarım ihracatımızın tek başına yüzde 30’unu karşılamakla beraber genel ihracatımız içindeki payı yüzde 2.4’lere isabet ediyor. Ülkemizde fındık üretimi yapılan iller içinde en fazla üretim 160 bin 955 ton ile Ordu iline ait olup birinci sırada. Sırasıyla Sakarya 107 bin 730 ton, Giresun 93 bin 230 ton, Düzce 57 bin 519 ton üretime sahip. Samsun ise yaklaşık 55 bin ton ile üretimde 5.sırada yer alıyor. Samsun üreticilerinin kimliği haline gelmiş olan fındık ürünü bir çok ailenin tek geçim kaynağı. İhracat kabiliyeti yüksek olan ve bölge ekonomisi için önem arz eden bu ürün, maalesef genel tarım politikalarımızın yetersizliği nedeniyle son 10 yıl içerisinde sorunlu bir ürün ve sorunlu bir üretici meydana getirdi. Fındık tarımında zamanında ve yerinde gerekli tespitler yapılıp kanuni düzenlemeler yürürlüğe konulduğu halde uygulamaya gidilmemesinden dolayı bu değerli üründe sorunlar yumağı önümüzde durmaya devam ediyor. Türkiye’nin en önemli fındık alıcısı ise Almanya. Türkiye’nin fındıkta uyguladığı fiyat politikası ve yıllara göre yaşanan belirsizlikler en büyük fındık alıcısı olan Almanya’yı da olumsuz olarak etkiliyor. Bundan dolayı Almanya’nın son yıllarda Gürcistan ve Azerbaycan gibi yeni ülkelerin üretimlerini artırmaları için yönlendirdiği ve fındık ihtiyaçlarını bu ülkelerden karşılamaya yöneldiği görülüyor. Türkiye’nin dünya fındık üretim ve ihracatında bu kadar büyük payı olmasına rağmen bu üründen gereği gibi faydalandığını söylemek mümkün değil. Bu pazar yapısı nedeniyle özellikle dünya üretiminin tüketimden fazla olduğu yıllarda ya büyük stoklarla karşılaşılmakta ya da ithalatçı Avrupa ülkeleri arz fazlalığından dolayı fındığımızı istedikleri şarttan satın almaktalar. Böylece hem üreticilerimiz hem

38

KASİAD Karadeniz Sanayici ve İş Adamları Derneği

de ihracatçılarımız zor durumda kalmakta, önemli gelir kayıplarına uğramaktalar. Diğer taraftan ülkemizden sonra dünyada en çok fındık üreten ülkeler olan İtalya ve İspanya’nın AB üyesi olmaları pazarımızı daha çok sıkıntıya sokuyor. Bu ülkeler üyelik avantajlarını kullanarak AB ülkelerine gümrüksüz satış yapıyorlar. Dolayısıyla hemen hemen tek pazarı AB ülkeleri olan ülkemiz üretimin fazla olduğu yıllarda büyük sıkıntı yaşıyor. Bu gün geçerli olan anlaşmalar kapsamında Türkiye’nin Avrupa ülkeleri tarafından sırtından para kazanılan fason ülke konumundan kurtulabilmesi için fındık ihracatında “Pazar ve Mamul Geliştirilmesi” konusuna özel bir önem verilmesi gerekiyor. Ülkemizdeki mevzuata göre üreticilerin fındığını kabuklu olarak pazara sürebilmeleri için fındıkların yüzde 6’dan fazla rutubet taşımaması gerekiyor. Üreticilerimiz fındığını fiyat düzeyi, peşin ödeme durumu ve aracılara borçlu olup olmamasına göre ya tüccara yada kooperatife satıyor. Yani aslında üreticilerin fındık pazarlama kanalları Üretici -Fındık Tarım satış kooperatifi-Tüccar -Kırıcı -İşleyici –Perakende şeklinde gelişiyor. Kooperatifler veya özel sektöre ait firmalar, üreticilerden kabuklu fındığın satın alınmasında yüzde 50 randıman esasına göre fiyat veriyor. Çeşit özelliğine ise fındık alım fiyatlarının belirlenmesinde gereken önem verilmiyor. Randımanın yüzde 50 olması, kabuklu fındık kırılarak içi çıkartıldığında, kabuğun ağırlığı ile iç ağırlığın eşit olması anlamına geliyor. Üreticilerimizin piyasaya sürdüğü fındığın randımanı yüzde 40 ile 60 arasında değişebilmekle beraber genellikle yüzde 50 veya bunun 1-2 puan üzerinde gerçekleşiyor. Her fazla randıman için alış fiyatına yüzde 1 ilave, noksan randıman için fiyattan yüzde 1 indirim yapılıyor. Bölgemiz fındık üreticilerinin yetiştiricilik sorunlarından daha fazla pazarlama sorunları var. Fındık ürününün tüm tarafları, rekolteden


Dosya / Samsun’da Fındık Sektörü

rarlı için iyi bir yaşam alanı oluşturmuş durumda. Ayrıca geçmişte açılan drenaj kanallarının zamanı gelince temizlenmemesi taban suyu problemini çözmede etkili olamıyor. Samsun İlinin Ayvacık ve Salıpazarı ilçelerinde fındık üretiminin tercih edildiği alanlar genelde engebeli, yüksek rakıma sahip, meyilli ve tarımsal mekanizasyona uygun olmayan alanlar. Fındık bitkisi bu alanlar için ekolojik ve topoğrafik bir zorunluluk neticesinde tercih edilmiş durumda. Dolayısıyla fındık bitkilerinin dikildiği söz konusu bu alanlarda sürdürülebilir tarım açısından alternatifi hemen hemen yok gibi. Ancak Merkez, Tekkeköy, 19 Mayıs, Çarşamba ve Terme ilçelerinin ova kesimi yukarıda belirtildiği gibi taban arazisi niteliğinde. Bu ova kesimlerinde oldukça fazla fındık bahçesi tesis edilmiş durumda.

maliyete fiyat oluşumuna kadar birlikte hareket etmek zorundalar. Bu konulardaki dağınık görüntü ürünün tüm taraflarına zarar veriyor. Fındık tarımındaki en önemli sorunlarından bir tanesi de özellikle Doğu Karadeniz Bölgesindeki fındık bahçelerinin ekonomik ömrünü tamamlamış olmasına rağmen gençleştirme işleminin yapılmaması. Verim düşüklüğünün en önemli nedenlerinden biri olan bu konu ile ilgili olarak üreticiler yönlendirilerek gerekli değişiklik yapılmalı. Ayrıca Ülkemizde ve Bölgemizde pazarlamada en önemli etkenlerden biri olan fındık borsasının mutlaka kurulması gerekiyor. Samsun’da fındık üretimi yaklaşık 55 bin ton ile ülke üretiminin yaklaşık yüzde 11’ini karşılıyor. Samsun ilinde fındık üretimine izin verilen bölgeler Çarşamba, Terme, Ayvacık ve Salıpazarı ilçeleri. Ancak Samsun ili merkez ve sahil ilçelerinin hepsinde fındık ekilişi var. Ülkemizde yaklaşık ekonomik olarak 33 ilde fındık üretimi yapılıyor. Bu iller içinde Samsun ili fındık üretiminde sırasıyla Ordu, Sakarya, Giresun ve Düzce’den sonra 5. sırada. Ancak Samsun ilimizde en fazla fındık ekim alanına sahip Çarşamba ve Terme ilçelerinin ova kesimi, fındık dışında bir çok bitkisel ürünün kolaylıkla yetiştirilebileceği uygun bir ekolojiye sahip. Buna rağmen ilçelerin ova kesiminde uzun yıllardır fındık dikimi artarak önemli bir alanı işgal etmiş durumda. Diğer kısmında ise başta tüm sebzeler olmak üzere mısır, soya, çeltik, şeker pancarı, şeftali ve kavak yetiştiriliyor. Fındık ürünü bazı yıllar üreticiye iyi gelir getirmesine rağmen ova kesimdeki arazilerde tüm sebzeler çeltik ve diğer ürünler genelde daha karlı bir üretim şekli olarak dikkat çekiyor. Çarşamba ovasında fındık dikili alanların taban suyu problemi olan yerlerinde gevşek doku oluşumu neticesinde fizyolojik sorunlarla karşılaşan plantasyonlarda dal kıran zararlısının yaygın olduğu görülüyor. Bu bölgede sınır boylarında bulunan söğüt ağaçları za-

ÇÖZÜM ÖNERİLERİ Türkiye’nin ve Samsun ilimizin öncelikle fındıkla ilgili veri tabanını en sağlıklı hale getirmesi gerekiyor. Bunun için DGD, ÇKS kayıtlarından ve uydu sistemlerinden de yararlanılarak fındık alanları ve üretici yapısının belirlenmesi gerekiyor. İç tüketim, fındık tüketen sanayiler, fındık ürünleri ve satış noktaları, pazarlama-dağıtım kanalları ile ilgili olarak, veri tabanı oluşturulması ve bir elden düzenlenmesi ise olmazsa olmazlar arasında. Ülkesel anlamda mutlaka bir tarım politikası oluşturulması gerekiyor. Tarım politikası içinde fındık ile ilgili bir strateji belirlenmesi, bunun içinse, coğrafi bilgi sistemlerinden yararlanılarak fındık alanlarının acilen belirlenmesi şart. Samsun’da fındıkta verim ve kalitenin mutlaka artırılması gerekiyor. Fındığın direkt satışı için yeni Pazar arama gayretleri kadar fındığı işleyerek kullanan çikolata ve şekerli ürünler gıda sanayisinin güçlendirilmesi katma değer için çok önemli. Fındık ve mamulleri tüketilmesi zorunlu olmayan ve genellikle fiyatları yüksek ürünler. Bu nedenle, çoğu zaman gelir düzeyi yüksek pazarlarda talep bulabiliyor. Fındık ve mamulleri bizzat tüketicilerin damak zevklerine hitap eden ürünler. Bu nedenle işletmeler faaliyetlerine, mutlaka tüketicilerin zevk ve tercihlerini belirlemekle başlamalı. Samsun’da ova sayılan taban araziler dışında kalan yüzde 6 meyil üzerindeki fındık alanlarında ilimiz fındık üretiminde en büyük sorun olan verim ve kalite düşüklüğünün ortadan kaldırılması için mevcut bahçelerinin gençleştirilmesi, yeni tesislerde tek dal sistemine geçilmesi daha doğru olacakmış gibi görünüyor. Bu tesis gençleştirilmesinin ise desteklenmeye ihtiyacı var.

KASİAD Karadeniz Sanayici ve İş Adamları Derneği

39


RÖ P O RT A J

Dernek Haberleri / Samsun Artık Büyüklüğünün Farkında

ÖZYILMAZ FINDIK SELİM YILMAZ

Samsun’un en önemli tarımsal ürünlerinden biri olan fındığın işlenmeye geçmeden önceki son adımı olan fındık kırımı konusunda şehrin önde gelen şirketlerinden biri olan Özyılmaz Fındık Ticaret ve Sanayi Limited Şirketi’nden Selim YILMAZ ile şehrin ve bölgenin fındık politikaları ve kendi yatırımları hakkında konuştuk. Özellikle kaliteli ve nitelikli üretimin önemine vurgu yapan YILMAZ, üretim kalitesinin maksimum düzeye gelmesi, bilinçli bir üretim saha tercihi ve buna paralel olarak fındık sanayisindeki teknolojik gelişimle fındığın getirisinin fazlasıyla artacağı görüşünde…

40

KASİAD Karadeniz Sanayici ve İş Adamları Derneği


Röportaj / Özyılmaz Fındık : Selim Yılmaz

KALİTELİ ÜRETİMLE SANAYİ FINDIĞIN HAKKINI VERECEK

Fındığın dünya pazarındaki yeri ve Samsun açısından önemi… ındık dünyada yüzde 75-80’i Türkiye’de yetişen bir ürün. Türkiye bu konuda lider. Fındık denince ilk akla gelen marka. Ama bunun yanında İtalya, İspanya, son zamanlarda Azerbaycan, Gürcistan, Amerika’nın Oregon bölgesinde fındık yetişiyor. Dünya pazarında fındık genelde çikolata sanayisinde ya da pastacılık bölümünde kullanılıyor. Ve tabi direkt kuruyemiş olarak tüketiliyor.

F

Ekonomik olarak devlete ve üreticiye katkısı… Fındığın tabi ülkeye 2 milyon dolarlık bir girdisi var. En çok ihracatı yapılan tarım ürünlerinden bir tanesi. Türkiye’de ihracat sanayisi çok gelişmiş ve yüksek dünya standartlarında üretim yapılıyor. Gürcistan ve Azerbaycan bu konuda çok çok geride. Türkiye ile yarışacak bir konumda değiller. Karadeniz’i de yüzde 70-80 oranında kalkındıran bir ürün. Herkes ona göre planını yapar. Samsun, Ordu’dan sonra fındığın en çok üretildiği ve verim alındığı şehir. Samsun’da yılda 80 bin ton fındık üretiliyor. Karadeniz’de 8 milyon kişinin geçim kaynağı aynı zamanda fındık. Fındık zamanı olduğunda doğudan ve çeşitli diğer bölgelerden işçiler geliyor. Herkese bir geçim kaynağı oluyor fındık. Çarşamba ovasındaki fındık dikimini artıları ve eksileriyle bizim için değerlendirir misiniz? Topraktan yararlanma konusunda olumsuz etkileri olduğunu düşünüyor musunuz? Bu aslında genel bir tartışma konusu. Bunun için de devletin birçok desteği var söktürmek amacıyla. Fındık meyilli alanlarda üreyebilen bir kuru meyve. Tabi düz ovalarda alüvyonla dolu değerli bir Çarşamba Ovası’nda yasaklama yok ama söktürmek için bir destek var. Tabi ki düz ovalarda daha çok sebze ve meyvecilikte kullanabileceğimiz düz arazilerde fındık yetiştirilmesi bir yanda yanlış ama şimdi çiftçiler, köylüler öyle bir düşünüyor ki fındık geçen sene 7,5 – 8 TL’ye yakın bir fiyat gördü. Bunu gördükleri zaman sebze veya meyve yetiştiren üretici eline bir şey geçmediğinde fındığa yöneliyor. Yarın tabi fındık çok olduğu zaman 3 TL’yi düştüğünde bu sefer fındığı sökmeye çalışıyor. Düz arazide daha çok sebze ve meyveciliğin yapılması gerekiyor. Ama fındık da önemli bir ürünümüz. Artık devlet bunun için gerekli destekleri veriyor. Bu bir noktadan sonra çiftçinin karar vereceği bir şey. Fabrikanızın üretim kapasitesi, yıllık üretiminiz ve kullandığınız teknoloji… Bizim Özyılmaz Fındık olarak iki tane fabrikamız var. Bir tanesi Samsun-Ordu karayolunda 2003 yılında hizmete girdi. Burasının günlük kırım kapasitesi 300 ton. Bizim çalışma kapasitemiz, fındık her sene şartlara göre değişkenlik gösterdiği için ve kolay etkilendiği için rakamlar değişiyor ama ortalama yıllık 30 bin ton gibi bir üretimimiz var. Ama günlük 300 tonluk bir kırım kapasitemiz var ve bu da 150 tonluk iç fındığa denk geliyor. Teknoloji olarak bu sene fabrikamızda teknolojik yenileme projeleri uyguladık. Fındık fabrikaları genelde zaten klasik değirmen taşı tipi ve bununla birlikte eleme, depolama tesislerinin tümüdür fındık kırma fabrikaları. Biz teknoloji yenileme olarak bu sene fabrikamıza iki çeşit makine aldık. Bunlardan bir tanesi İtalya’dan geldi. Fındıktaki yabancı maddeleri ayırıyor. Bunu fabrikamızda ilk aşamada gelen kabuklu

fındıkta uyguluyoruz. Çiftçilerimizden gelen kabuklu fındığı fabrikanın en üst katında bulunan bir toz eleme bölümü var oraya geçiyor. Oradan sonra boylama dediğimiz aşamaya geçiyor. Orada fındığın içinden tabi çiftçilerimiz her zaman düz ve temiz bir beton arazi üzerinde kurutmadığı için fındıkları çuvallarken arasına otomatikman taş ve yabancı madde kaçıyor. Bunlar da hem fabrikaya zarar vermesin hem de bizim işleyeceğimiz üründe paketlerken son noktada ürüne karışmaması, bir sorun olmaması için bu tip bir makine aldık. Bu makinayla taş, cam ve metal parçalarının fabrikaya ilk

baştan girişini engelliyoruz. Bir diğer makinamız da lazerli seçme makinası. Bu makinayla da iç fındıktan yabancı madde, çürük, küflü ürünleri ayırıyoruz. Bu makina Belçika menşeyli bir firmayla ortaklığı bulunan bir Türk firmasının Türkiye’de ürettiği bir makina. Bu tesisimizi de yeni yaptık. Hem kapasitemiz arttı hem de ihracat olanağımız artacak. Bunun yanında metal dedektörler gibi son ürünü sorunsuz hale getirecek ekipmanlar ilavesiyle fabrikamızın hem kapasitesini artırdık hem de ihracat rakamlarımızı geliştirmek için bir yatırımımız oldu. Firmanızın ihracat rakamlarını bizimle paylaşır mısınız? Firmamız ihracat olarak aslında iç piyasaya odaklı bir şirketiz. İhracat için de son yıllarda atak yapmaya başladık. Fazla ihracatımız yoktu. Geçen yılki rakamlarımız 2010’da yaklaşık 10 milyon dolarlık bir ihracat ve 3 milyon dolarlık transit ticaret yaptık. Bu sene 2011 ürünü üzerindeki rakamlarımız yüzde 50 oranında düştü çünkü Bu seneki 2011 ürününde TSE standartlarına ulaşamadık. Bunu ihrac etmek de biraz riskliydi. Bundan dolayı da ihracattan uzak durduk. Bunun için rakamlarımız 4-5 milyon dolar civarına geriledi. Bu tabi bizim işlerimizde çok küçük bir pay. Bizim hedefimiz ihracattaki payımızı ciromuza göre yüzde 10, yüzde 20’lere çıkarmak. İnşallah bu yılki üründe 2012-2013 sezonu için istediğimiz rakamlara ulaşacağız. Firma olarak ne kadar insana istihdam sağlıyorsunuz? Özyılmaz Fındık olarak 130 kişiye istihdam sağlıyoruz. Bu merkez fabrikamız ve bunun dışında Uzunköprü fabrikamızda olmak şartıyla. Devletin genel olarak tarım ve özelde fındık politikalarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Eksik ya da yetersiz olduğunu düşündüğünüz konular var ise neler yapılmalı? Önerileriniz nelerdir? Tarımda genel olarak son senelerde son 5-6 yıldan beri devletin sağladığı çok güzel hibe ve destek programları var. Bunlardan bütün işletmeler, fabrikalar ve çiftçiler yararlanabiliyor ve yararlanmalı da. Ne kadar teknolojik, ne kadar ekipman desteği olursa ve bunlarla donanımlı olursa fabrikalar, ürünlerin kalitesi, ürünlerin gelişmesi bu da otomatik olarak Türkiye için, memleket için girdidir. Bunlar

KASİAD Karadeniz Sanayici ve İş Adamları Derneği

41


her zaman fazlalaşır, güzelleşir. Daha verimli olur her şey. Devletin fındığa karşı elinden geleni yapmaya çalıştığı biliniyor tabi. Yapıyor da. Son yıllarda bunun için Toprak Mahsülleri Ofisi’ni görevlendirdi ve de kendileri müdahale kurumu olarak gerekeni zamanında yaptı. 2011-2012 yılı için bence piyasa biraz dalgalı ve bunun da etkisi olduğunu düşünüyorum. Çünkü 2011 fındığı başlangıcında bir fiyat açıklaması yaptı elindeki eski fındık için. Gelen 2011 ürününü yani şu anki ürünü etkilemiş oldu. Sonra Ocak gibi tekrar satışa çıkardı elindeki 2008 ürününü. Bununla da piyasa dalgalandı. Bu müdahaleler bence piyasa için iyi olmadı. Sanayi etkilendi. Sanayinin etkilenmesi demek bu fındığın çoğunluğu Avrupa’ya gidiyor. İthalatçılar etkilendi. Bunların hepsi bir zincir. Zincirin halkalarından birisi etkilendiği zaman herkes etkileniyor. Ve bunların da olmaması ya da temkinli olması gerekirdi. Diğer yandan tarımda devletin makine ekipman projeleri herşey çok güzel. Her zaman bunlardan yararlanılıyor. KOSGEB ve Avrupa Birliği destekleri mevcut. Bunlardan yararlanabilmek güzel bir şey. Samsun’da tarım ve fındığın geleceği için neler söylemek istersiniz? Fındığın gelişimi için, tabi ben 6-7 yıldır bu işin içindeyim. Fındıkta bu sene çok ilginç bir şey oldu. Bu yılki ürünün ne kadar çıkacağı konusunda çeşitli spekülasyonlar oluyor. Bu da çok büyük bir etken fiyat için. Bu sene ürünün 450 bin ton civarında olduğu düşünüldü. Ama bakıyoruz çıkan rakam biraz daha fazla. Dediğim gibi TMO’nun etkisi derken çiftçiden tutun son ürün alan kişiye kadar bir tedirginlik yaratıyor. Fındığın az oluşundan dolayı bu son tedirginlikte bu sene mesela fındık yok denildi diye herkes daha tarlalarda kurumayı bekleyen fındıklara saldırdı. Toplanmaya başlandı. Bu otomatikman sanayiyi etkiledi. Siz fındık alıyorsunuz. Gelen fındığın yüzde 80’i, 90’ı kurumamış. Nemli fındığın fabrikaya girmesi bir

42

KASİAD Karadeniz Sanayici ve İş Adamları Derneği

zarar fabrikacı için. Gelen adamdan almak istiyorsun bun bir firesi var. Bunu satmak istiyorsun alan sanayici almıyor. İhraç edemiyor. Ya da sen ihracat yapmak istiyorsun yapamıyorsun. TSE standartlarına göre yüzde 6 nemli olması gerekiyor. Bunlar hep bir etki. Bunları fındıkta Samsun’da değil bütün Karadeniz’de Tarım İl Müdürümüz Sayın Kadir Bey’e de ilettik. İnşallah bu 2012 ürününde böyle bir şey yaşamayız. Çünkü çok etkiliyor. Herkesi çok etkiliyor. Standartlar oranında bir ürün sanayiye indiği zaman herşey daha güzel olur. İhracat artar. Sanayi fındığın tam hakkını verir. Kendisi zarar etmez. Karadeniz’de batıdan doğuya baktığınızda yüzlerce fabrika var. Biz Samsun ve Karadeniz’de sayılı fabrikalardan biriyiz. Hem büyüklük olarak hem çalışma kapasitesi olarak. Bizim gibi iş yerlerinin bu tip olaylardan etkilenmesi demek, bir fabrikanın kapanması demek 150 kişinin ve aileleriyle birlikte 500 kişinin mağdur olması demektir. Onun için bu tip ufak ama önemli şeyler el üstünde tutulması lazım. Bunun kontrol altında tutulması lazım. Samsun’un tarımda potansiyelini nasıl görüyorsunuz? Beklentileriniz hangi noktada? Samsun’un tarımda öne çıkan avantajları nelerdir? Samsun, tarım ve hayvancılık dendiğinde en öne çıkması gereken şehirlerden bir tanesi. Çünkü Bafra gibi, Çarşamba gibi iki tane ovanın ortasında sarılmış bir memleket. Sanayi olsun,tarım olsun her şeyiyle gelişmesi gereken ve bunu hakeden bir şehir konum bakımından. Ve ilerledikçe de bu gelişiyor. Bafra’da meyvecilik ve sebzecilik olsun, bu bölgede fındık ve aynı şekilde sebzecilik ve diğer tarım ürünleri olsun hepsi bir gelişme içerisinde. Dediğim gibi devlet destekleriyle çiftçilerimiz de belli bir güce ve ekipmana sahip olduğunda herşey daha da güzelleşecek. Ama daha çok yatırım ve daha çok teşvik gerekiyor. Tarım ve hayvancılığa son zamanlarda yapılan teşvikler ve destekler de bunu gösteriyor. Bizim ayrıyeten


Röportaj / Özyılmaz Fındık : Selim Yılmaz

Özyılmaz Hayvancılık olarak bir şirketimiz daha var. Daha doğrusu bir tarım işletmesi haline getirmeye çalışıyoruz. Ata işlerimizden biri olan hayvancılığı hobi olarak 5-6 yıldır yapıyorduk ama 2012 Şubat’ında kurduğumuz şirketle birlikte 750 başlık bir ahır yaptık. Süt sığırcılığı yapıyoruz. Amerika’dan 176 baş holştayn ırkı süt sığırı, Avusturya’dan da 70 baş Smental süt sığırı getirdik. Bununla birlikte kendi mısır sılajımızı, kendi fi yulafımızı, yoncamızı yetiştirmeye çalışıyoruz. Bunlar hep birbirini tetikliyor. Samsun’da bu konuda daha çok tesisleşmenin olması gerekiyor. Bafra tarafında birleşilerek kurulan bir SAMMEY projesi var. Güzel bir proje. Bu tip şeylerin gelişmesi, soğuk hava depolarının, seraların, topraksız tarım için gerekli şartlar uymasa da seracılıkla birlikte – toprak verimli çünkü – tarım ürünlerinin özellikle meyveciliğin ve sebzeciliğin gelişeceğine inanıyorum. Tarım bazında ne kadarlık bir yatırımınız var ve yeni yatırımlar planlıyor musunuz? Fındıkta zaten belli yatırımlarımız hep olmuştur ve bu yatırımlarımız devam ediyor. Fındıktaki yatırım planımız uzun vadeden beri bekleyen bir planımız çünkü araya başka yatırımlarımız girdi. Fındık entegre tesisi kurmayı düşünüyoruz. İnşallah önümüzdeki yıllarda fabrikamızın yanında bulunan arazilerimizde bir fındık entegre tesisi kuracağız. Bununla çikolota sanayisiyle ilgili bir şeyler de kuracağız. Çikolata sanayisi üzerine ihracat odaklı bir şirket olacak. İhracat rakamlarımız ve kapasitemiz iki katına çıkmış olacak. Ama bekleyen projeler arasında. 2010 yılında gerçekleştirdiğimiz, hayata geçmiş projelerimizden birisi de çeltik fabrikasıydı. Bu tabi Samsun’da olmadı ama Edirne Uzunköprü’de bir çeltik fabrikamız var. Biz zaten 45-50 yıldan beri tarım ürünleriyle içiçe olan bir aileyiz. Fasülyesinden tutun da pirincine, çeltiğine, fındığına hepsinin

ticareti yapılmıştır ailemiz tarafından. Pirinç konusunda da 15-20 yıldan beri düzenli ticaretini yaptığımız ürünlerden bir tanesi. Ve bunu da biz tesisleştirdik. Edirne Uzunköprü’de 13 bin metrekare kapalı alanda fabrika ve deposuyla herşeyiyle güzel bir tesis yaptık. Pirinçte yatırımlarımız şu an için orada Uzunköprü’de olacak. Ama Samsun’da da belki çeltik alanları Samsun Terme ve Bafra özellikle Çarşamba gelişiyor. Burada da bir yatırım gerekirse yaparız. Şu an için ama öyle bir şey söz konusu değil. Bir diğer iş dalımız olan hayvancılıkta da Özyılmaz Hayvancılık şirketini kurduk. 750 başlık bir süt sığırcılığı ahırımız var. Şu an 400 tane hayvanımız var. Bunların 250 tanesi sağma. Bu konuda da Özyılmaz Hayvancılık’ı kurarken sadece hayvancılık değil tarım ürünlerinde de çalışıyoruz. Ufak bir sera denememiz, meyvecilik bahçelerimiz var. Buradaki denemelere göre bunları çoğaltacağız. Arazi alımlarımız sürüyor. Kiralıyoruz. Tarıma dayalı olarak bir soğuk hava deposu planımız var. Buradaki meyvecilik ve sebzecilikle uğraşan üreticileri desteklemek için. Özyılmaz olarak zaten bir yatırım şirketiyiz.


Dosya / Tarıma Dayalı Sanayi

MARKA OLMAK İÇİN EN ÖNEMLİ ADIM

TARIMA DAYALI SANAYİ Tarımda marka olmak istiyorsak bir an önce tarım-sanayi entegrasyonunu gerçekleştirmeliyiz… arıma dayalı sanayi, tarım ile sanayi sektörünün karşılıklı etkileşiminin gerçekleştiği, bütünleştiği ve bütünleşmesinin gerekli olduğu bir sanayi dalı. Tarıma dayalı sanayiler; ham maddesinin önemli bir bölümünü tarım sektöründen alan ve tarımsal ham maddelere değişik hazırlama, işleme, muhafaza ve ambalajlama teknikleri uygulayan, bu biçimde nitelik yönünden daha üstün özellikteki ürünleri üreten ve imalat sanayi alt sektörü olarak tanımlanıyor. Kırsal ve kentsel alanlarda yaşayanlar arasında sosyo-ekonomik ve kültürel farklılıkları azaltmak, kırsal nüfusun kentlere plansız göçünü hafifletmek üzere kırsal nüfusun bulunduğu yerde yada yakında işlenen sanayi dallarından olan tarıma dayalı sanayi yaklaşımı, kırsal alanlar için öncelikli bir kalkınma sorunu aynı zamanda. Tarıma dayalı sanayinin Samsun gibi ekonomisinde tarımın ağırlıklı olduğu illerde ekonomi kadar sosyal boyutu da var. İstihdam,işsizlik, yoksulluk ve göç sorunlarının çözümü, çiftçilerin yarattıkları katma değerden sanayi yoluyla daha fazla pay alması ve bulunduğu, yaşadığı yerde mutlu olması gibi konular tarıma dayalı sanayilerin kırsal alan açısından sosyolojik boyutunu da ortaya koyuyor.

T

Samsun da banka mevduatlarının yüksek olmasına rağmen, üretici açısından sermaye faktörünün kıt, iş gücünün bol ve orta ölçekli ekonomik hareketin yaşandığı ilde belki teknoloji-sermaye yoğun sanayileşme hareketi olmasa da; emek-yoğun ve küçük ölçekli

44

KASİAD Karadeniz Sanayici ve İş Adamları Derneği

sermaye gereksinimi ile oluşturulacak tarımsal sanayiye yönelik sanayileşme hareketinin ilin kalkınması yolunda önemli işlevler üstenebileceği öngörülüyor. Ülkenin tarımsal sanayileşme hareketine bakıldığında işletmelerin çoğunun Adana, Ankara, Antalya, Aydın, Balıkesir, Bursa, Çanakkale, Gaziantep, İstanbul, İzmir, Manisa, İzmir illerinde yoğunlaşmış olduğu görülüyor. Bu biçimdeki bir yığılım, kaynakların yerinde değerlendirilememesi, buna dayalı yerel istihdamın sağlanamaması ve yaratılan katma değerden birincil üreticilerin yararlanamaması sonucunu ortaya çıkarıyor. Oysa tarıma dayalı sanayinin bu iller kadar ekonomisi, üretimi ve kaynakları tarıma dayalı Samsun da yatırımcılara ihtiyaç duyuyor. Çünkü bu sağlandığında kırsal halkın ekonomik refahında da göreceli bir gelişme olabileceği aşikar. Bu nedenle de bu yöndeki girişimlerin maliyeti kamuya da ait olan sosyal politikalar düşüncesi içinde değerlendirilmesi gerekiyor. Gelişmiş ekonomilerde sektörler arasındaki sıkı ilişkiler ve ekonomiyi oluşturan sektörleri birbirinden ayırmaksızın gelişmeye önem verdikleri gözleniyor. Ekonominin büyümesinde bu bütünlüğü sağlayan temel halka ilimiz ve bölgemiz ölçeğinde tarım-sanayi entegrasyonu olarak öne çıkıyor. Samsun için her ne kadar tarıma dayalı sanayi il için kalkınma modeli olarak benimsense de ülkemizde tarımsal sanayinin yığınlaştığı bölgelerde kapasite kullanımına dair finansman yetersizliği, kalifiye elemen noksanlığı, uygun teknoloji seçimindeki sorunlar, istenilen kalitede ham madde yetersizliği


Dosya / Tarıma Dayalı Sanayi gibi sorunlar hala çözülememiş durumda. Bununla birlikte kalite ve kontrol denetimindeki yetersizlikler ve sektör içi haksız rekabet yeni yatırımların yapılmasını engelliyor. Aslında bir ilde yada bölgede tarımsal sanayiye yatırım yapılmayışının nedenlerini sorgulamak gerekiyor. Tarımsal sanayinin il ölçeğinde gelişebilmesi için diğer sanayi kuruluşlarının, yatırımcı firmaların, müteşebbislerin, sermayedarların sanayi ve hizmetler sektöründe öncelikle o bölgede yığınlaşmış olmaları gerekiyor. Büyük sermaye sahipleri imalat sanayi ve hizmet sektöründen sonra tarımsal sanayiyi düşünürler. Aksi halde yatırımcının ilk

etapta büyük devlet destekleri olmadan bölgede tarımsal sanayiye yatırım yapması imkansız gözüküyor. Bir başka konu ise yatırım alanlarının büyük şehirlere olan uzaklığı. Büyük şehirler geniş iş imkanları yarattığı gibi tüketici gelirlerinin de artmasını sağlamış durumda. Yatırımcı için hazır tüketici kitlesi bulmak ve ürünü ekonomik seviyesi yüksek kesime pazarlamak çok önemli. Bu noktadan Samsun’a bakıldığında durum pek de iç açıcı görünmüyor. Geçmişte devlet yatırımları kenti göç alan ve kalkınmada ilerleyen iller konumuna getirmiş sayılı iller arasına sokmuşken bu gün ise yatırımcı açısından aynı şeyi söylemek mümkün değil. Samsun kalkınmada öncelikli yöreler içinde olmasına rağmen son açıklanan teşvik paketinde yine olması gereken kapsamındaki illere dahil edilmedi. Bu da yatırımcının yeni iş sahalarını başka illerde kurmalarına neden oluyor. Yatırım için en önemli faktörlerden biri enerji maliyetleri vergi ve işçi giderleri. Devlet teşvikli illerde yatırım yapmak işletmeci açısından Samsun da yatırım yapmaya oranla daha ucuza mal oluyor. Tarımsal sanayi için bir diğer açılım ise nitelikli iş gücü ve ilin üretim kapasitesi. Samsun tarımsal iş gücünün yüksekliği ve bitkisel üretim miktarı açısından büyük bir potansiyel olsa da üretimde standardizasyon ve örgütlü yapıdaki eksiklikler yatırımı engelliyor. Peki bu olumsuzlukları aşmak için ne yapmak gerekiyor? Tarımsal sanayi açısından Samsun’a yapılabilecek yatırım modeli iki şekilde olabilir. Bunlardan birisi devlet desteklerini iyi değerlendirerek küçük işletmelerin işletme ölçeklerini büyüterek tarımsal sanayiye entegre olmaları; diğeri ise yöreye büyük işletme kurabilecek yatırımcıların önünü açmak...

cesi açısından çok önemli. Tarımdaki gizli işsizliği eritmek ve gelir artışı sağlamak için katma değeri yüksek ürünlere yönelinmesi gerekiyor. Bu da tarımsal sanayinin gelişmesi ile mümkün. Tarıma elverişli zengin toprakları bulunan Samsun’da Sanayici ve iş adamlarının, yerel yönetimin tarıma dayalı sanayi alanında işlenmiş ürün için yatırım yapmaları, KOBİ ve AB kaynaklarından faydalanmaları gerekiyor. Samsun için gelecekte yapılması düşünülen tarımsal sanayi yatırımlarının hedefi dış pazarlar olmak zorunda. Ülke olarak ihracat hedeflerine ulaşmak daha modern bir üretimi gerekli kılıyor. Üretim için alınabilecek model ise dış pazardan yoğun talep gören çeşitler üzerine olmalı. Bitkisel üretimde pazarda ürün bazında dahi çok sayıda çeşide rastlamak mümkün. İhracat hedeflerimiz, daha modern bir üretimi gerekli kılıyor. Ürün çeşitleri artırılırken dış pazarların istekleri mutlak suretle göz önüne alınmalı. Dünya pazarlarında söz sahibi olabilmek için işletmelerin yelpazelerine verdikleri önem kadar Ar-Ge çalışmalarının da büyük payı var. Samsun’da ihracata yönelik işlenmiş ürün pazarlayan firmalar sınırlı sayıda olsada katma değeri yüksek ürünlere ağırlık vermekte, pazara farklı çeşitler sunmaya çalışmaktalar. Samsun için çıkış noktası bu tarzdaki firmaların sayılarının artarak yatırım yapmalarına bağlı. Tarımsal yatırımların teşvik edilmesi ve desteklenmesi üretici gibi destekleme primlerinden faydalandırılması artık mümkün. Kütlü pamuk, yağlık ayçiçeği, soya fasulyesi, kanola, dane mısır, zeytinyağı ve sofralık ham zeytin destekleme priminden gerçek kişilerle birlikte tarımsal şirketler de yararlanabilecek. Samsun için ülkemizde de güncelliğini koruyan bio dizel üretimi alanında yapılacak yatırımlarsa özellikle Enerji Tarımı Merkezi’nin şehrimizde kurulmasından sonra oldukça isabetli olacak bir yatırım gibi duruyor. Samsun ekolojisi Türkiye’de organik tarımda marka olabilecek alanlara sahip. Özellikle küçük üreticilerin varlıklarını sürdürmek için organik tarım bir fırsat olabilir. Verimli ve ekonomik ürün ekimi Pazar araştırmaları, bölge insanının eğitimi ve işletme sermayesinin belirli bir kısmının sağlanması halinde AB, müzakerelerinin zorlu konu başlıklarından olan kırsal kalkınma konusundaki projelere fon vermek için Türk girişimcisine bunları şart koşuyor. Yerel idarelerin ve Kosgeb’in Samsun’da bu alanda yatırım yapacaklara yön gösterecek tarzda destek kurulları oluşturması gerekiyor. Samsun’da tarım ve sanayi üretimi için her konuda potansiyel olmasına rağmen gerekli teşvik kapsamındaki illere dahil olmadığından yatırımcı için maalesef cazibe oluşturmuyor. Samsunlu yatırımcılar bile daha avantajlı gördükleri teşvik kapsamında olan Ordu, Amasya ve Sinop illerine yatırım yapmaya başlıyorlar. İşte tam da bu yüzden ve mevcut potansiyelin gerektiği gibi değerlendirilebilmesi için Samsun ilinin de sanayi envanterinin hazırlanıp mutlaka teşvik kapsamına alınması veya özel bir statüde yatırımcıya enerji, vergi indirimi ve sanayi parselli arsa tahsisi yapılması azami bir önem taşıyor.

AB ile müzakere sürecinde 10 yıl içinde tarım nüfusunun yarıya indirilmesi hedefleniyor. Bu atıl nüfusunu kendi bölgesinde istihdam edecek ana sektör ise tarımsal sanayiden başka bir şey değil. Özellikle üretici birlikleri, zirai kuruluşlar tarafından gerçekleştirilecek bir sanayileşme hamlesi tarım dışına çıkarılacak nüfusun ticaret ve sanayi ilişkileri içinde istihdam edilmesini sağlaması gibi büyük bir olasılık var. Tarımsal sanayi kuruluşlarının tarım sektörü ile çift yönlü ilişkileri sözleşmeli üretimde üreticiye ham madde ve veterinerlik hizmetleri gibi imkanlar karşılığında ürünün satın alınması, ekonomik devamlılığın ve tarımda sürdürülebilirliğin güven-

KASİAD Karadeniz Sanayici ve İş Adamları Derneği

45


RÖ P O RT A J

Röportaj / Samsun Gıda : Fatih Öztürk

SAMSUN GIDA FATİH ÖZTÜRK

Samsun Gıda Yönetim Kurulu Başkanı Fatih Öztürk, Samsun Gıda’nın dününü, bugününü, yarınını, Samsun’un tarım ve hayvancılık potansiyeli ve paralelindeki tarıma dayalı sanayi ve gıda sektörünün genel özellikleri ekseninde KASİAD’a anlattı…

46

KASİAD Karadeniz Sanayici ve İş Adamları Derneği


Röportaj / Samsun Gıda : Fatih Öztürk

“Yola çıkış hikayemiz bu şehre ve bu ülkeye güvenmekle başladı” diyor Samsun Gıda Yönetim Kurulu Başkanı Fatih Öztürk. Samsun Gıda’nın Samsun’da özellikle tarıma dayalı sanayide ve gıda sektöründeki hedeflerini ve katkılarını anlatırken 2023 yılında dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri olmayı önüne bir büyük hedef olarak koyan ülkemizin dev ekonomilerle girdiği bu mücadelede bir kilometre taşı olmak için yola çıktıklarını söylüyor. Öztürk’e göre iyi niyetle başlayan ve tek amacı daha çok insana daha çok iş daha çok aş sağlamak olan yatırımların nihai faydalarından biri de Samsun’un gıda sektöründeki potansiyelinin Dünya pazarına açılması ve ulusal ve uluslararası düzeyde adından söz ettiren ve bir marka haline gelen bir şehir haline gelmek olacak... 23. Dönem’de Samsun Milletvekilliği de yapan Samsun Gıda Yönetim Kurulu Başkanı Fatih Öztürk, Samsun Gıda’nın dününü, bugününü, yarınını, Samsun’un tarım ve hayvancılık potansiyeli ve paralelindeki tarıma dayalı sanayi ve gıda sektörünün genel özellikleri ekseninde KASİAD’a anlattı…

Samsun’un Sektörel Anlamda Gelişiminin Anahtarı Marka Olabilmek Bize faaliyetlerinizden biraz söz eder misiniz? amsun Gıda’nın altında şu anda faaliyet gösteren kek ve çikolata fabrikası var. Kek ve kek çeşitleri üretiliyor. Sarelle tarzında çikolata yapıyoruz. Bafra’da Bafra Bakliyat diye bir şirketimiz var. Bu şirketimizin bünyesinde ise çeltik ve bakliyat fabrikamız var. Bölgeden yaklaşık 17-18 bin ton çeltik alıp işliyoruz. Buradan da Ülkem diye bir marka yarattık. Önemli bir marka oldu. Ülkem şu anda son bir yıl içerisinde Samsun’da doğup büyüyen ve bu kadar hızlı gelişen tek marka. Ülkem’in sadece pirinç değil bakliyat ürünleri de var. Nohut’u, kuru fasulyesi ve tabi kendi ürünü olan pirinci var. Tabi bizim bölgemiz tarımsal açıdan çok etkin bir bölge. Çok ciddi iki ovası var. Özellikle Bafra Ovası tarımsal açıdan çok önemli bir ova. Türkiye’deki 800 bin ton çeltik üretimini düşünürseniz bunun 130 bin tonu bu ovada üretiliyor. Türkiye’deki çeltiğin neredeyse 6’da 1’i Samsun’dan çıkıyor. Şimdi siz Türkiye’deki çeltiğin 6’da 1’ini üretirken bir marka yaratamazsanız olmaz. Biz Ülkem’i o yüzden yarattık. Yani bu kadar ciddi çeltiğin üretildiği bir yerde böyle bir marka gerekiyordu. Mesela Osmancık cinsi pirincin Türkiye’deki en verimli üretim alanı Bafra Ovası’dır. O yüzden Osmancık başağını çok önemsiyoruz. Bafra Ovası’ndan çıkan Osmancık Başağı bütün Türkiye’ye gidiyor. Biz de tabi işlem itibariyle bu başağı en iyi şekilde işleyelim dedik. Biz şu anda pirincimizi Türkiye’nin her yerine gönderiyoruz. Gönderdiğimiz her yer bizim ürünümüze bayılıyor. Samsun Gıda’nın gıda dışında bir oteli var. Ayvacık’ta çok güzel bir doğa otelimiz var. Legend Doğa Oteli. Göle sıfır. Bu oteli daha da büyütmeyi düşünüyoruz. Gayet de hoş. İnsanlar tarafından takip ediliyor. Yine Samsun Gıda’nın havaalanında kargo şirketi var. Bu kargo şirketi Karadeniz Bölgesi’ndeki tek özel kargo şirketidir. Bölgede SAMMEY’den sonraki en büyük meyve bahçesi Samsun Gıda’ya ait. Terme KöyBucağı bölgesinde 250 dönümlük bir meyve bahçemiz var. Biz orada deveci armudu ve elma üretmeyi planlıyoruz. Deveci Samsun bölgesine has bir armut çeşidi ve Türkiye’nin yetiştirdiği en elit cinstir. Onu da yapıyoruz. Ama tabi bu yapacağımız işler ve şu ana kadar yaptıklarımız, yapmayı düşündüklerimizin beşte biriydi ama şu anda ekonomik bir bekleme içerisindeyiz. Yani bu yıl yetiştireceğimiz entegre bir süt fabrikamız olacak. Bu yıl sonuna kadar yetiştirmek için çalışıyoruz. Bu sene bir problem yaşadık ve yaşadığımız bu problem nede-

S

niyle yatırımlarımıza belki ara verme durumumuz olabilir. O süreci aşmaya çalışıyoruz. Ama Samsun Gıda ciddi bir şirket. Daha da büyüyebilecek bir şirket. “Artık mesele şu: ürettiğiniz ürünleri satabiliyor musunuz?” Samsun’da gıda, yatırım yapılabilecek en önemli sektörlerden biri çünkü Samsun bir tarım şehri. Bizim problemimiz tabi siyaset yaptığım dönemde de dile getirdiğim ve uğraş verdiğim bir konu var. Türkiye’nin iki önemli ovasına sahipsiniz. Hem Çarşamba Ovası hem de Bafra Ovası sınırlarınız içerisinde. Şimdi Bafra Ovası’ndan yüzde 40 yararlanıyorsunuz. Çarşamba Ovası’ndan yüzde 20 bile yararlanamıyorsunuz. Çarşamba Ovası’nı tamamıyla ormana kaptırmışsınız. Yani biz fındığı da orman kategorisine katıyoruz. Orman; fındık ve kavak. Dolayısıyla ovayı kaybetmişiz. Ovanın kriterleri değişmiş. Yani tabi DSİ çok önem veriyor bu konuya. Bu sorunu çözmek için ciddi adımlar da attılar. Ovanın drenajı bittikten sonra tabi kafaların değişmesi lazım. Biz ülke olarak bir çok teknik konuyu hallediyoruz ama kafaları değiştiremiyoruz. Şimdi Çarşamba Ovası’nın drenajı halloldu diyelim. Sulama sistemi de halloldu. Bu sefer insanların kafalarını değiştirmek lazım. Fındık ve kavak gibi emek harcamadan üretilen ürünlerden vazgeçmemiz lazım. İnsanları tembelliğe alıştıran ürünler bunlar. Fındıkta mesela bir ay çalışıp 11 ay yatarsınız. Şimdi Bafra Ovası bunu çözmüş. Bafra Ovası şu anda iki ürün alıyor. Ekonomik ürünlere yönelmek lazım. Türkiye’nin geleceği ekonomik ürünlerde. Dünya artık sistem değiştiriyor. Dünya neye geçti biliyor musunuz? 1- Organik tarım. 2- Kaliteli ve kalibreli ürünler. Belli standartların altında yetişmiş ürünler artık kabul görmüyor. Ben biber üreteceğim. Kalibresi şu olacak, rengi şu olacak. Artık mesele şu. Ürettiğiniz ürünleri satabiliyor musunuz? Bir kez

ürününüzü satabilirseniz ikincisi muhakkak istenecektir. Biz şu an ürün yetiştiremiyoruz. Niye? Ürün yapıyoruz çünkü. Samsun bu konuda ciddi adımlar attı. Bundan bir on yıl öncesiyle şu anı karşılaştırdığımızda hiç konuşamayız bile. Devletin çok büyük destekleri oldu. Tarım makinalarında verilen destekler zirai aletleri de değiştirdi. Yani şimdi meyve bahçesini yaparken hep şunu düşündük. Bu 3 trilyonluk bir yatırım. Dönüşü mutlaka olacak belki ama şehrin batı yakasında SAMMEY bir örnek oluşturdu. SAMMEY ciddi bir şekilde insanlara güzel bir örnek oldu. Şehrin doğu yakasında böyle bir yatırımyaparken ilçelere de gösterebileceğimiz bir şey olsun dedik ve bunu da başardık. İnşallah seneye ürün almaya da başlayacağız. İnsanların görmesini istiyoruz. SAMMEY bu işe başladığında meyvecilik Türkiye’de çok yeniydi. Artık Türkiye’de İtalya’dakinden çok daha iyi fidanlar yetiştiriliyor. Tarım Bakanlığı bu konuda çok ciddi adımlar attı. Bizim şu an kullandığımız fidanlar İtalya’da bile olmayan bir cins. Hayvancılığın da bu şehir için çok önemli olduğunu düşünüyorum. En büyük projelerimizden biri süt fabrikasıydı. Karadeniz’in en büyük enegre süt fabrikasını kuracağız. Bunda da çok iddialıyız.

KASİAD Karadeniz Sanayici ve İş Adamları Derneği

47


Röportaj / Samsun Gıda : Fatih Öztürk

48

Tabi bunu kurarken altını da oluşturacağız. Hayvancılıkla alakalı kafamızda ikibin başlık bir tesis var. Hayvancılıkla alakalı ideal ilçelerimiz var. Vezirköprü ve Ladik hayvancılığın zirve yapabileceği ilçelerimiz. Oralarda bir tesis kurmayı düşünüyoruz. Tabi biz çok yeni bir şirketiz. Yani Samsun Gıda geçmişi sekiz aylık bir şirket. Sekiz aylık bir şirketten birden böyle devasa projeler üretmesini beklemek çok mantıklı olmasa da biz yine de buna rağmen elimizden geleni yapıyoruz. Gıda Organize Bölgesi’nde 24 dönümlük bir yatırımımız var. Gıda Organize’yi önemsiyoruz. Samsun’da kuvvetlenmesi lazım. Çünkü çok güzel bir yerde. Biz de altyapımızı yaptık. 24 dönümün dolgusunu yaptık. Bu çok önemli biliyorsunuz. Gıda Organize’de en hızlı ilerleyen yatırımcılardan biri biz oacağız. Entegre süt tesisini oraya yapacağız. Çikolata fabrikasını da oraya yapacağız. Kapalı alanı 8 bin metrekare olan çok büyük bir çikolata fabrikası planlıyoruz. Tabi bu bölgede olmayan yatırımlar bunlar. Samsun bölgesinde hiç düşünülmeyen yatırımlar. Süt yapılıyor bölgede belki ama bizim

ama piyasaya sürülmemiş marka var. Şimdi şöyle düşünün. Ülker bir çatı marka. Ülker’in altında 3 bin tane marka var. Biz tabi çok büyük düşündük bu şirketi kurarken. Metross’u da hep böyle düşündük. Metross bizim çatı markamız. Samsun, her türlü ürünün yetiştirilebildiği çok verimli topraklar üzerindeki bir şehir fakat her şeyi üretebilirken bunları işleyememek ve pazarlayamamak hala büyük bir sorun… Samsun’da şu anda 20’ye yakın fındık kırma fabrikası var. Ama entegre fabrikamız hala yok. Bizim yaptığımız bir toptancı usülüdür. Kırma nedir? Alıyorsun, kırıyorsun ve satıyorsun. Ne bir geliri vardır, ne bir karı vardır. Bu işin karı işlemededir. İşlemeniz için de Pazar ağınızın olması lazım. Yatırım yapmanız lazım. Biz bu yatırıma niyet etmiştik aslında bu sene bu sıkıntıları yaşamasaydık. Samsun’da bu konuda ciddi bir açık var. Bu konuda halis bir niyetimiz vardı. Dünya bunu yapıyor. Dünya’da süt üretiminin kilometrekareye göre düşünülürse en yoğun olduğu yer Hollanda’dır. Çok entere-

istediğimiz şekilde değil. Bölgenin en büyük entegre süt fabrikası (OTAT’ı saymıyorum daha küçük çaplı o) Amasya’daki Bakraç’tı. Çünkü Bakraç’ın günlük işlediği süt ortalama 30 bin ton civarında. Biz günlük 100 bin tonluk bir hacim düşünüyoruz. Ciddi bir yatırım bizimki. Bölgede 500 bin ton süt var. Ciddi bir süt üretimi var bölgede. Samsun ölçeğinde söylüyorum tabi. Hiç yatırım olmamasına rağmen hem de. Bu bölgeden herkes süt alıyor. AYTAÇ bile gelip bölgeden süt topluyor. Süt Türkiye’de çok önemli bir ürün haline gelmek zorunda. Sütün değerini daha biz yeni yeni algılıyoruz. Süt kombine bir ürün. Okullarda süt dağıtımı projesi de ülkedeki süt üretimine büyük katkı sağlayacak. Süt üretiliyor ama pazarlanamıyor. Süt müthiş bir hammadde. Sütten 13-14 kalem ürün çıkıyor. Sütün gramı ziyan olmuyor. Öyle bir ürün ki en son suyu bile ürüne çevirebiliyorsunuz. Ama Türkiye’de süt tüketiminde dünyanın çok gerisindeyiz. Hem üretimde gerisindeyiz hem de tüketimde gerisindeyiz. Türkiye pek çok konuda bir noktaya geldiği gibi gıda noktasında da çok önemli bir noktaya geldi. Belki Avrupa standartlarının çok gerisinde olabiliriz ama aramızdaki mesafe daraldı. Eskiden açık çok daha büyüktü. Türkiye son yıllarda çok ciddi şekilde her alanda olduğu gibi gıdada da bu açığı kapattı. Gıda hiçbir zaman ortadan kalkmayacak, insanlık var olduğu sürece yeme ihtiyacı duyacak ve var olduğu süre boyuncu tüketecek. Gıda sektörü de bu yüzden hep zirvede olacak. Metross bizim çatı markamız. Biz Metros’un altına Ülkem ile birlikte 40 tane marka yaptık. Ülkem’i çok kullanıyoruz. İnsanların bildiği Ülkem. Onun altına biz kekte Filly’yi koyduk. Darky’yi koyduk. Onun altına pirinçte Anadolu koyduk. Daha bir çok tescil edilmiş

sandır. Rusya’da süt üretimi Hollanda’dan fazladır. Yüzölçümlerini düşünürseniz Hollanda, Rusya’nın bir şehri büyüklüğünde. Ama Hollanda sütten en çok para kazanan ülke. Niye biliyor musunuz? Adamlar sütü ekonomiye çevirmiş. Sütü sadece peynir olarak da satmıyor. 1 kilo peynir 2 avro ise Hollandalılar o peyniri öyle bir işliyor ki 20 avro’ya satıyor. 20 avroluk peynir yapıyor. Ekonomiye öyle bir dönüşüm yaptırıyor ki ürün, ful ekonomik bir ürün haline geliyor. Dünya bunu yapıyor. Biz de ülke olarak bunu yapmak zorundayız. Ekonomik ürünlere yönelmek zorundayız. Kar marjı yüksek ürünlere devlet olarak destek vermek ve teşvik etmek zorundayız. Dünya’nın yüzde 70 fındığını biz yapıyoruz. Ama aslında işin hamallığını yapıyoruz. Çünkü fındık buradan Almanya’ya Hamburg’a gidiyor. Almanya’da işleniyor. Oradan bütün dünyaya dağıtılıyor. Allah’tan son birkaç yıldır püre haline getirebiliyoruz. Nutella’nın reklamlarına bakın. Ne diyorlar? Dünyanın en iyi Türk fındığından yapılan çikolota diyor. Nutella dünyanın devidir. Fındık bizden, işlemesi onlardan ve dünyanın en iyi çikolotasını yapıyor. Mesele budur. İşlemek. Dünya devleriyle yarışacak bir çikolota fabrikası kurma niyetimiz var bizim. Dünyanın devleriyle yarışacak. O yüzden Ünal Sağra ile anlaşmıştık. Ünal Sağra dünyada fındığı ve çikolotayı en iyi bilen üç-beş kişiden birisidir. Nutella’yı üreten şirket olan Ferrero dünya fındığının yüzde 60’ını işliyor. Ferrero yılda üç bin tane markayı piyasaya çıkartıyor. Her ülkeye ayrı marka yapıyor. Ama Nutella’sını hiç değiştirmiyor. Türkiye’ye de Nutella’sını gönderiyor, Amerika’ya da gönderiyor, Japonya’ya da gönderiyor. Ama adam üç bin çeşit ürün yapıyor. Ferrero’nun hammaddesinin yüzde 90’ı ise Türkiye’de yetiştiriliyor. Bütün hammadde Türkiye’den.

KASİAD Karadeniz Sanayici ve İş Adamları Derneği


Röportaj / Samsun Gıda : Fatih Öztürk Ürün bizim, Ferrero’nun ürettiği ürünü alan yine biziz. Türkiye’deki en çok tüketilen ürün Nutella’dır. Bizim fındığımız gidiyor, işleniyor sonra üç kat fiyatla geri alıyoruz ve tüketiyoruz. Ferrero’nun ürettiği üründen daha da kaliteli bir ürün üretmek hedefimiz var. Bölgemizle alakalı düşündüğümüz projelerin hiç biri ütopik projeler değil. Kendi bölgemizde yetiştirdiğimiz ürünlere odaklanıyoruz ve onlar üzerinden plan yapıyoruz. Benim anlattığım projelere bakın, bir yerden hammadde getirip de burada işleyelim dediğimiz ürünler değil. Sadece şu anda yaşadığımız sıkıntılar bizi ekonomik olarak yavaşlattı. Ama bunlar çözülmeyecek sorunlar değil. Bu sorunlar çözülecek ve kaldığımız yerden devam edeceğiz. Bu sadece bu yatırımı yapan Samsun Gıda için önemli değil. Aynı zamanda bölgedeki yetiştiriciler için de çok önemli. Onlar da bu yatırımlardan kazançlı çıkacak… SAMMEY iştirakçilerin bir araya gelerek büyük bir üretim gücü oluşturma açısından iyi ama tek örnek. Bizim bölgemizde bireysel yapı çok daha önde geliyor. Biz bireyselliği seviyoruz. Karadeniz insanının bir özelliği bu. Bir çok konuda uzmanlaşmış farklı firmalar bir araya gelip farklı yatırımlar yapabilecekken herkes kendi kabuğunda bir şeyler yapmaya çalışıyor. Bu şehirde ne yazık ki böyle bir sıkıntı var. İyi yapılan işler bile bazen başkaları tarafından engellenebiliyor. Ahmet yaptı kazanıyor, aynısını yapayım anlayışı da var. Alternatif yatırımlara gitmek yerine kim nerede para kazanıyorsa o yatırım üzerine yoğunlaşılıyor. Tabi o zaman iç rekabet başlıyor. Bu da aslında kimsenin işine gelmiyor. Biz hala birlikte yaşamayı, birbirimizi desteklemeyi öğrenemedik. Ama tabi bu öğrenemeyeceğimiz anlamına gelmez. Samsun değişiyor. Bu şehir son yıllarda inanılmaz bir şekilde kabuğunu kırma yolunda önemli adımlar attı. On yıl önce bu şehri kimse böyle düşünemezdi. Bu şehirde belki eklediğimiz ve özlediğimiz yatırım yok ama çok ciddi bir farklılık var. Bunu kabul etmek gerekiyor. Samsun yatırım yapmak için çok kilit bir bölge. Samsun’u, ne Çorum’la, ne Amasya’yla ne de Ordu’yle eş değer göremezsiniz. Tabi teşvikle alakalı büyük sıkıntı yaşanıyor. Son teşvik kararnamesiyle üçüncü bölgede olması büyük bir handikap oldu. Bu aslında sanayicimizin de pek hoşuna gitmedi. Samsun derece olarak biraz daha yukarıda olabilseydi, Sanayi yatırımcılarının daha çok dikkatini çekebilecekti. Buna rağmen çevremizdeki şehirlerle hiç yan yana koyulabilecek bir statüde değiliz. Çok ciddi ve büyük bir şehiriz. Niye çok ciddi bir şehiriz? Çünkü hem hava hem kara hem deniz hem de demir yolları ağına sahibiz. Çevremizdeki illerin merkezi pozisyonundayız. Şimdi alışveriş merkezlerini bu şehir kaldırır mı? Bu alışveriş merkezleri sadece Samsun halkı için yapılmıyor ki. Samsun ve çevresi için yapılıyor. Çekim merkezi olmanın bir özelliği bu. Bu alışveriş merkezleri çevre illerden çok ciddi bir ticaret trafiğini de şehrimize çekecek. 5-6 sene sonra şu an sorun olarak masada duran birçok konuyu artık konuşmuyor olacağız. Yıllarca Samsun’un dışında kaldım. Şehrin içinde yaşamakla dışarıdan takip etmek çok farklı. İçinde yaşarsanız birçok şeyi göremezsiniz. Bir körlük oluşur. Dışarıda yaşarken altı ay içinde bile ne kadar çok şeyin değiştiğini çok daha iyi görebiliyorsunuz. Bölgede yerel yöneticilerin bakışı nasıl bu yatırımlara? Olumlu, olumsuz… Yerel yöneticiler yatırımları yeterince teşvik edebiliyorlar mı sizce? Yerel idareciler… Onlarda da bir körlük var. Yerel idareciler, sanayiciye köstek olmuyorlar. Tabi ki böyle bir şey yok. Benim görebildiğim kadarıyla sanayicileri tutup sürükleyen yerel idareci çok az Samsun’da. Ama genel anlamda yerel idarecilerin bu işi daha sıkı tutmaları lazım. Üzerinde yeterince durmuyorlar. Duran arkadaşlarımızın bölgeleri zaten hareketleniyor. Bunu sizler de gözlemliyorsunuz mutlaka. Bütün yerel idarecilerin kendi şehirlerinin ve

bölgelerinin önlerini açmaları gerektiğini düşünüyorum. Yatırımcılara kolaylık sağlamaları lazım. Sanayici çok nazlıdır. Dünyanın en nazlı insanı sanayicidir. Para kazansa da yine nazlıdır. Çünkü parayı her yerde kazanırım der. Dolayısıyla bu nazlı insanları nazlayacaksınız. Kim adına? Şehriniz adına. Yani kardeşim adam para kazanacak niye nazlayayım deme şansına sahip değil yerel idareciler. İşleri bu çünkü. İnsanların oylarıyla gelmişler. Niye? Bu şehri en iyi ben yönetirim diye. Bu şehri en iyi ben kalkındırırım diye. Eğer bunu demişseniz sanayiciyi şehre çekeceksiniz. Yeni istihdam alanları yaratılması için imkan sağlayacaksınız. Altyapı ve çevre düzenlemesini herkes yapar. Altyapı zaten üç-beş sene sonra kimsenin aklına gelmez. Şu sahil yolunu Yusuf Bey 5-6 yıl önce yapmış. Bu sahil yolunun öncesini hatırlayanlar “çok güzel” diyor. İkinci jenerasyon bunu hatırlamayacak. Şimdi 15 yaşındaki bir çocuk bunun eski halini bilmiyor ki. Altyapı böyledir. Çok çabuk unutulur. Önemli olan insanların istihdam edilebilecekleri ve üretime katılabilecekleri tesisler kurabilmektir. Samsun’un bir önemli problemi de işsizlik. Çok büyük seviyelerde değil belki ama iş olanağı da çok yüksek bir şehir değil. Niye? Ticaret ve sanayi alanı zayıf Samsun’da. Dolayısıyla gizli bir işsizlik var. Çok büyük bir işsizlik mi? Değil ama yine de istihdam alanında çok popüler bir şehir değil. Bu konuda sıkıntıları olan bir şehir. Biz sanayici olarak biliyoruz. İnsanların iş taleplerinden bunu görüyoruz zaten. Bunun da önüne geçmek lazım. Ama iyi olacak. Samsun iyi yolda. Bürokrasiden geldiniz. Siyaset yaptınız. Kısa bir sürede genç yaşınızla bu hayata çok şey sığdırdınız. Şimdi ticaretle uğraşıyorsunuz. Ufukta farklı fikirler var mı? Geriye bir şey kaldı mı yapmadığınız? Tabi ticaret ve siyaset çok farklı şeyler. Şimdi “sen siyaset yaptın. Bürokratlık yaptın. Ticaret ne alaka?” diyenler oluyor. Ben bürokratlıkta da, siyasette de idarecilik yaptım. İdare etmeden geliyorum. Ticaret yaparken de idare ediyorsunuz. Kimi idare ediyorsunuz? Müşterinizi, hammadde aldığınız üreticileri, esnafı ve çalışanlarınızı idare ediyorsunuz. Sonuç itibariyle çok da bana uzak bir konu değil. Aksine büyük bir avantaj. Yaptığınız işi seveceksiniz. Her ne yapıyorsanız. Siyaset yaptım. Siyaseti bıraktım. Siyasette beklentilerimi karşılayamadığımdan siyaseti bırakmadım. Yaptığım her şeyi severek yaptım. Bu işte de hem mutlu oldum hem de mutlu etmeye çalıştım. Sevmediğim işte durmam. Yine ülkemize ve şehrimize hizmet etmeye çalışıyoruz. Bunun anahtarıysa işinizi sevmek. Bu şehri seviyorum ve işimi iyi yapmaya çalışıyorum. Ama şunu bilin. Bu şehirde siyaset yapmış insanlar görmüşsünüzdür. Pek çok insan bu şehre faydalı olmak için çalışmıştır. Siyaset yaptıktan sonra bu şehirde kalanı pek bulamazsınız. Bafra’da Ahmet Abi (Ahmet Aydın) buna iyi bir örnektir. Başka da yoktur. Çünkü dönebilecek siyaset yapmazsanız bu şehirde barınamazsınız. Ben tekrar şehrime döndüm ve çok mutluyum. Sokakta dolaşırken insanların size tavırlarından ve bakışlarından bunu anlarsınız. Ben bu şehrin sokaklarında dolaşabilecek bir siyaset yapmış olmaktan dolayı büyük bir gurur ve mutluluk duyuyorum.

KASİAD Karadeniz Sanayici ve İş Adamları Derneği

49


Süt Sektöründe Mevcut Durum Samsun’da artık süt üretiminin en önemli hayvancılık faaliyeti olarak algılanması gerekiyor. Çünkü sistemli bir süt üretimi, yan ürünleriyle birlikte sağlık, büyük bir kazanç ve nitelikli istihdam anlamına geliyor...

Ü

lkemizde süt mamulü üreten işletmeleri kapasitelerine, ürettikleri ürün çeşitlerine, kullanmakta oldukları teknoloji düzeylerine ve mülkiyetlerine göre çeşitli gruplara ayırmak mümkün. Samsun’da süt sektöründe faaliyet gösteren işletmelerin büyük çoğunluğu peynir, yoğurt, ayran ve tereyağı üreten küçük işletmeler. Yapılan incelemelerde işletme sahipleri, işletmelerinin küçük ölçekte üretim yapmasının ve finansal yönden güçsüz olmasının, rakiplerine göre en önemli zayıflıkları olduğunu; küçük ölçekte üretim yaptıkları için sektörde yaşanan teknolojik gelişmeleri izleme, gıda üretimi konusunda eğitim görmüş teknik eleman istihdam etme, üretimde kullanılan alet ve ekipmanları yenileme, pazarlama faaliyetlerini geliştirme vb. yönlerden yetersiz kaldıklarını ifade ediyorlar. İşletmeler, süt ve süt ürünleri üretim sektöründe ortaya

50

KASİAD Karadeniz Sanayici ve İş Adamları Derneği

çıkan gelişmeleri daha çok rakip işletmelerin faaliyetlerini izleyerek belirliyorlar. İşletmelerin en önemli korkuları ise ülke çapında üretim yapan büyük bir işletmenin bölgede üretim tesisi kurarak veya süt toplama merkezi açarak mevcut işletmelerin faaliyetlerini olumsuz yönde etkilemesi. Süt üreticilerinin kooperatif çatısı altında birleşerek süt ürünleri üretmek üzere işletme kurmaları veya kendi süt toplama merkezleri aracılığıyla süt toplamaları gibi gelişmeleri olası görenlerin oranı ise pek yüksek değil. Süt ürünlerini üreten işletmeler çok geniş bir coğrafi alana yayılmış olarak faaliyet gösteriyor. İşletmelerin faaliyet gösterdiği yerleşim alanının büyüklüğüne göre işletmeler arası rekabetle ilgili algılama da değişiklik gösteriyor. Kalite, maliyet ve hız açısından birbirine eşit düzeyde bulunan işletmelerde rekabet maliyet üzerine yoğunlaşmış durumda. Samsun’da il merkezlerinde, ülke çapında üretim yapan firmaların rekabetinin daha yoğun hissedildiği, küçük yerleşim alanlarında ise küçük işletmelerin düşük kapasiteli üretimlerini satabildikleri nispeten küçük pazarlara ve ilçe marketlerine odaklandıkları görülüyor. Süt ve süt ürünleri işleyen küçük işletmelerde işçi ücretlerinin (ço-


Röportaj / Süt Sektörü

ğunlukla asgari ücret düzeyinde) ve süt fiyatlarının yüksek olmadığı, ancak kaliteli süt temin edilememesi, üretim elemanlarının kalifiye olmaması ve pazarlama faaliyetlerinin başarılı bir şekilde yapılamaması gibi nedenlere bağlı olarak, üretim maliyetlerinin yükseldiği de alınan bilgiler arasında. Bölgede faaliyet gösteren işletmelerin büyük çoğunluğu beyaz peynir, kaşar peyniri ve yoğurt üretiyor. Üretilen beyaz peynir ve kaşar peyniri, büyük şehirlerde pazarlanmak üzere toptancılar tarafından satın alınıyor. Ayrıca Samsun’da yer alan il ve ilçe pazarlarında pazarcılar tarafından satılmakta olan peynirler de toptancılar aracılığıyla pazarlanıyor. Bölgede süt ve süt ürünleri üreten işletmelerin kullandıkları sütü kendi çabasıyla süt toplayan kişiler aracılığıyla ve doğrudan süt üreticileri kanalıyla süt tedarik ettikleri biliniyor. Bununla birlikte az da olsa sütün kooperatifler tarafından toplanarak işletmelere satıldığı da tespitler arasında. Bölgede süt ve süt ürünleri üreten işletmelerin süt temini sırasında karşılaştıkları en önemli sorun, süt miktarının mevsimlere göre dalgalanma göstermesi, toplanan sütün temizliğinin yetersiz olması veya bozulmuş olarak işletmeye gelmesi, süt fiyatlarının dalgalanma göstermesi ve süt toplama maliyetlerinin yüksek olması olarak sıralanıyor. Özellikle yaz aylarında süt ve süt ürünleri talebinde ortaya çıkan artışın da etkisiyle bölgede süt trafiği hızlanırken süt hareketlerinin izlediği rotada sapmalar yaşanıyor. Süt ve süt ürünleri üreten işletmelerin bir çoğunun faaliyet gösterdikleri çevreden topladıkları sütü emek-yoğun teknoloji ile işledikleri, işletme sahipleri de dahil olmak üzere çalışanların büyük çoğunluğunu ilkokul mezunlarının oluşturduğu, yeterli sayıda gıda konusunda eğitim almış eleman istihdam etmedikleri, neredeyse tamamının işletme sahipleri tarafından yönetildikleri geleneksel yöntemlerle üretim faaliyetlerine devam ettikleri, sektörel gelişmeleri izleme ve teknolojilerini yenileme konusunda çaba gösteremedikleri, beyaz peynir, kaşar peynir ve yoğurt ile sınırlı çok az sayıda çeşit üretebildikleri, yöresel süt ürünlerini rekabetçi bir biçimde dünyaya tanıtacak stratejik girişimlerde bulunamadıkları, ürün çeşitlerini ve üretim kapasitelerini geliştirecek stratejik işbirlikleri planlamadıkları ise süt sektörünün Samsun’daki ciddi sorunları arasında yer alıyor. Çok küçük işletmeler tarafından az miktarlarda üretilen sütün, oldukça geniş yerleşim alanlarından değişik kişi veya kurumlar aracılığıyla toplanması, süt toplama faaliyetlerinde yukarıda belirtilen sorunların yaşanmasına neden oluyor. Samsun’da peynir, yoğurt, ayran, kaşar peyniri ,dondurma gibi süt ürünlerini üreten orta büyüklükte Otat, Samyo gibi sınırlı sayıda birkaç işletme dışında kalan üretim tesisleri küçük imalathanelerden oluşuyor. Süt ve süt ürünleri sektörüne büyük ve modern firmaların girmesi sonucu pazar paylarını kaybeden küçük işletmeler, üretim ve hijyen şartlarının iyileştirilmesi ile ilgili yasal düzenlemelerin gerektirdiği şartları yerine getirmekte zorlanıyor. Sektörde ortaya çıkan gelişmeler küçük işletmelerin faaliyetlerini sürdürmelerini her yıl biraz daha güçleştiriyor. Süt ve süt ürünlerini üreten işletmeler temel hammadde olarak kabul edilen sütün düşük maliyetli, kaliteli ve sürekli temini açısından süt üreticilerine bağımlılar. İlde genellikle örgütlenmesini tamamlamamış ve küçük ölçekte hayvan yetiştiriciliği faaliyetini sürdüren üreticilerden süt temin etmenin bir çok güçlükleri yaşanıyor. Süt üretiminin yoğun olduğu ilimiz ilçelerinde ham madde ve işçiliğin ucuz olması yanında fiziki mekanları, teknolojileri, sermayeleri ve pazarlama kapasiteleri son derece yetersiz. Samsun süt sektörünün geleceği, süt ve ürünlerinin üretimi, tüketimi, iç ve dış ticareti açısından kalıcı ve rasyonel politikaların ivedilikle oluşturulmasını gerekli kılıyor. Aynı zamanda, hammadde (süt) fiyatlarının belirlenmesi, fiyat destekleme sistem ve miktarının belirlenmesi, hammadde ve mamul madde standartları ile kalite gereklerinin yerine getirilmesi ile ilgili hususların da oluşturulması

ise kaçınılmaz bir zorunluluk. İlimizde süt üretimi hayvancılık faaliyeti içinde ana iş olarak algılanmalı ailenin günlük ihtiyaçlarını karşılamaktan ziyade, işletme kavramı benimsetilmeli. İşletmelerin ekonomik ölçekte büyültülmesi için kooperatifleşme çalışmalarına daha fazla hız verilmeli, işletme kayıtlarının tutulması kooperatiflerce sağlanmalı. Bölgemizde bölgede işlenmiş süt ve süt ürünleri üretimi yapan tesislerin kurulumunun desteklenmesi ise hayati önem taşıyor. Samsun’da gerek yetiştiriciliği geliştirmek, gerek sağlıklı ve ucuz tüketim ürünlerini tüketicilere sunmak için süt ve et işleyen modern tesislerin kapasitesi ve kapasite kullanımının arttırılması gerekiyor. Bunun için her bölgede ihtiyaç duyulan tesislerin kurulması sağlanmalı ve Sütün toplanmasından pazarlanmasına kadar üreticilerin örgütlü yapı altında birleştirilmesi büyük bir önem taşıyor.

KASİAD Karadeniz Sanayici ve İş Adamları Derneği

51



RÖ P O RT A J

Röportaj / Florya Entegre Et Sanayi : Uğur ...

FLORYA ENTEGRE ET SANAYİ UĞUR ...

Florya Kasabı’nın Samsun et sektörüne katkılarını, gelecekle ilgili projeksiyonunu ve Samsun’un hayvancılıkla ilgili genel durumunu Uğur … ile konuştuk.

53

KASİAD Karadeniz Sanayici ve İş Adamları Derneği

KASİAD Karadeniz Sanayici ve İş Adamları Derneği

53


Röportaj / Florya Entegre Et Sanayi : Uğur ...

Babadan Oğula Geçen Dinamizm ve Et Sektöründe Öncü Bir İsim: FLORYA 50 yıl önce Samsun’da et sektörüne giriş yapan Florya, baba mesleği olan kasaplık sanatını en iyi şartlarda yapmaya çalışırken aynı zamanda sektörde geliştirilmeye muhtaç durumdaki Hijyen, Sanitasyon ve Entegrasyon gibi işlemlerde şehrin et sektörüne katkıda bulunurken ilerleyen yıllar içerisinde Avrupa Birliği uyum sürecinde gerekli kriterleri yakalayarak şehre ve bölgeye hizmet vermeyi sürdürüyor. İlk önce durumunuzdan bahseder misiniz? Babadan oğula geçen bir şirket buralara kadar hangi anlayışla geldi? Babamızın 50 yıl önce başlamış olduğu kasaplık 10 metrekarelik eskiden Alman Doktoru denen şimdi 56’lardaki gökdelen inşa edilen yerde başlamıştı. Bizler ilk kasaplığı orada gördük ve oradan tabiri caizse çekirdekten yetiştik ve girişimci ruhumuzu ortaya koyduk. Zamanın değişen dünya şartlarına mümkün olduğu kadar ayak uydurarak küçük hamlelerle sürekli ileriye doğru ilerledik. Mesela ilk kasap vitrinli dolabı, ilk parçalanmış et tekniğini Florya olarak bizler uyguladık. Kısacası ilklerin öncülüğünü ve sektörün lokomotifliğini yapmak hep bize düştü. Siz de şirket olarak sonuçta tarım ve hayvancılıktan yararlanıyorsunuz. Samsun tarımının dünü bugünü ve yarını için neler söylemek istersiniz? Samsun her iki yanı, Bafra ve Çarşamba ovaları tarım için çok önemli ilçeler. Fakat yöre halkı eskiden kalma birikimleriyle hala ilkel tarımcılık yapmakta. Oysa devletimiz her konudaki Avrupai uygulamaları bu alanlarda da uygulasa tarım sektörü bilgisizlikten kurtulup bilinçli bir üretimle bol verim alınabilir bir hale getirilebilir. Samsun’da Bafra ve Çarşamba ovaları ve sulama kanalları, toprak verimliliği, tarıma uygun insan kaynağı, ulaşımı yönleriyle artıları olduğu gibi bu artıları sürekli kılacak modern, planlı tarım, bilnçli üretici yetiştirme de devletimize düşen görevlerdir diye düşünüyorum. Türkiye’deki et ithalatı konusuna nasıl bakıyorsunuz? Türkiye seneler önceki yanlış hayvancılık politikaları yüzünden et ithal eder hale düştü. Oysa memleketimiz hayvancılık konusunda ihraç eder haldeydi. Şimdilerde ise günü kurtarma adına adımlar atılıyor. Yapılan destekleme politikalarının eksik ve yetersiz olduğunu düşünüyorum. Zira yapılan desteklemelerin çok cazip olduğunu düşünen tecrübesiz girişimciler balıklama girip gerekli şartları oluşturup bu işin olabileceğini düşünerek hayvancılığa katkı sağlayacaklarını zannediyorlar. Oysa bu zamana kadar sektörü kıt imkanlarıyla yükünü çekmekte olan üreticilerimiz yeterli tecrübeye haiz olmalarına rağmen yetersiz tahsilleri ve bürokrasinin önüne geçememeleri yüzünden desteklerden mahrum bırakılıyor. Dolayısıyla et üretiminin tecrübesiz girişimcilerin tecrübe kazanana kadar bu et sıkıntısının devam edeceğini söyleyebiliriz. Bir de ithal edilen etler hakkında bazı çekincelerim var. Şöyle ki; Avupa’da kesimi yapılan hayvanların islami kesim şartları Avrupa’da çalışan Türk işçileri dahi helal kesim bulamadıklarından kendileri kesip işlerini hallettikleri halde tüm Avrupa ülkelerindeki çeşitli yerlerden gelen hayvanların kesimiyle devlet nasıl ilgilenecek? Kaldı ki daha kendi memleketimizde kesilenlerin takibi yeterli denetim elemanı olmadığı için yapılamamaktadır. Ayrıca ithal hayvanlar Türkiye’ye getirildikten sonra devletin prosedür gereği 21

54

KASİAD Karadeniz Sanayici ve İş Adamları Derneği

gün sonra otomatikman karantina süresinden sonra yerli hayvan statüsüne giriyor. Bu uygulama da büyük ulusal şirketlerin iştahını kabarttı ve ete el atıp ithal hayvanları yerli olarak vatandaşlara yedirmekteler. Et ve hayvan ithalatında bu kadar kolaylıklar sunulurken hayvancılığa gönül veren, gerçekten memleketin et üreticilerine “koyunun yününü tam sayarsan” dercesine olmazsa olmaz kriterlerle donatılmış prosedür uygulamaları sunulmakta ve bunun adına da “destek” denmektedir. Dolayısıyla Türkiye’de et politikasını sadece Tarım Bakanlığı ile tek taraflı değil tüm et üretici birliklerinin de görüşlerinin alınarak birlikte kararlar alınması gerektiğini düşünüyorum. Tarım’da ve et sanayisinde uygulanan yerel ve ulusal bazdaki politikalar hakkında gördüğünüz eksiklikler nelerdir? Şu an Türkiye’de bazı ürünler hakkında yapılan haberleri hep birlikte takip ediyoruz. Sucuk, süt, bal vs. Bunlar hep daha önceleri yapılan yanlışlıklar. Şimdilerde büyüyerek haber niteliği oluşturmakta. Daha da bilinmeyen neler var. İşte bunlar hep denetim eksikliklerinden ve devletin bazı kurumlarının birbirlerine yardımcı olmamalarından kaynaklanmakta. Oysa belediyeler bile gıda denetimi yapmaktaydı. Şimdi aralarındaki yetki karmaşasından belediyelerin de işine geldiğinden olsa gerek siyasi olarak elini eteğini çekti. Meydan boş kaldı. Sadece gıda denetimcileri de yetersiz kaldığından sorumsuz insanların ürettiklerini yemek durumunda kalıyoruz.

Firmanızla ilgili tüm yerel bilgiler… Firmamız bölgenin en büyük ve modern entegre tesisidir. Tesisimizde günlük 750 baş hayvan kesebilme kapasitesine sahibiz. Bin adet hayvan barındırma, besleme kapasitesine sahip olup kesimini yaptığımız hayvanların etlerini Karadeniz sahil kentlerine, özel restoranlara, Saathane be 56’lar şubelerimize ve resmi kurumlara pazarlamaktayız. Hiç kimsenin Kayseri’den başka yerde olmaz dediği sucuk ve pastırmayı tesisimizde üreterek müşterilerimizin damak tadına hitap etmekteyiz. Ayrıca kavurma için Rize’ye gerek olmadığını yapmış olduğumuz kavurmaları tadan müşterilerimiz söylemekte. Yani bu kentlere mal edilen özelliklerin tamamını bizler Samsun’da da olabileceğini Florya Entegre Et Sanayi olarak göstermekteyiz. Bölgemizde kurban organizasyonunu layıkıyla yapabilen tek tesis olmamız dolayısıyla byük takdir almaktayız. Ayrıca Pazar günleri müşterilerimiz aileleriyle birlikte nefis mangal keyfi yapabileceği uygunlukta tesisimizin aile mangal bahçesi bulunmakta vedilediği et çeşitlerini sadece Pazar günleri tatmaktadır.


Dernek Haberleri / Samsun Artık Büyüklüğünün Farkında

Firmanızın yapılmış ve yapılacak olan yatırımlarından bahseder misiniz? Şu anda firmamız en büyük eksiklik olan kesim tesisini tamamlamış durumda. Var olan et işleme ve paketleme bölümünü kapasite artırımına giderek büyütmekteyiz. Makine ve techizat bölümünü çağın gereklerine uygun hale getirmekteyiz. Yeni çalışmalarına başladığımız süt inekçiliği projemiz tamamlanma aşamasındadır. Gerçekleştiği takdirde bölgenin en modern süt tesisi olacağını umuyoruz. -“ Helal Gıda” ile ilgili düşünceleriniz nelerdir? Öncelikle helal gıda müslüman bir toplum için çok önemlidir. Sadce kırmızı et için değil beyaz et için d çok önemlidir. Üretimin her aşamasında büyük titizlikle yapılması gerekir. Örneğin; hayvanın beslenmesi, rahat bir alana sahip olması, suyunu her zaman önünden içebilmesi, aslında bu aşamalardan başlar. Sadece hayvanın kesim anındaki temizlik,refah ve dini vecibeler değildir. Ayrıca bölgemizin ilk ve tek “helal” sertifikasına sahip tek entegre tesis olmamızın mutluluğunu yaşıyoruz.

Bölgemizde hayvanını kendisi yetiştirip, kesebilen ve işleyebilen bir entegre olması gerçekten gurur verici değil mi? Bizler de Florya Ailesi olarak önce halkımıza sonra bölgemize hizmet vermekten keyif alıyoruz. Kendi özel misyonumuzla hayvanlarımızı yetiştirip, helal şartlarına uyarak kesebilmek… Karadeniz Bölgesi’nde sucuk, pastırma, kavurma üretmek… Türkiye’nin sayılı kurban organizasyonları arasında bulunmak… Ürettiğimiz ürünleri kendi şubelerimizde en uygun fiyatlar ile müşterilerimizle buluşturmak… kamu kurum vekuruluşlarının etlerini tedarik edebilmek… sahil yolunda seyahat ederken bir yemek molası verdiğinizde “eti nereden temin ediyorsunuz?” sorusuna “Florya” cevabını duymak… Bunlar çok büyük bir gurur kaynağı bizim için… Firmanızın kuruluşundan bugüne kadar olan beklentileriniz neydi? Ne oranda değişti? İleriye dönük planlarınız nelerdir? Şu ana kadar tüm hedeflerimizi gerçeğe dönüştürdük. Bundan sonra çağın gerçeklerine göre değişim devam edecek çünkü şu an vagonlar lokomotifi itikliyor. Önceleri lokomotif görevimiz vardı. Şimdi ise dursak bile vagonlar itiyor. Yani durmak yok. Yola devam.

KASİAD Karadeniz Sanayici ve İş Adamları Derneği

55


Dosya / Kanatlı Eti Sektörü

SAMSUN’DA Sağlıklı beslenmenin temel taşlarından biri olan hayvansal protein ihtiyacını karşılamada, kanatlı eti, ekonomik olması nedeniyle de dikkate değer bir konuma sahip. Başka bir anlatımla, piliç eti “sağlığa yararlı” olduğu kadar; başka bazı protein kaynaklarına göre, “düşük maliyetli” de olduğu için, doğru ve sağlıklı beslenmede önemli ve stratejik bir besin kaynağı. Samsun ise kanatlı eti sektöründe avantajlı iklimsel özelliği ve aktif limanı, havayolu, demiryolu olan ve istenilen bütün özellikleri içinde bulunduran önemli bir yatırım merkezi konumunda.

KANATLI ET SEKTÖRÜ İÇİN

HER ŞEY VAR

D

ünyada ve ülkemizde kanatlı eti sektöründe başta tavuk eti olmak üzere üretim ve tüketimde hızlı artışlar yaşandı. Üretim sürecinin 45 gün gibi kısa sürede olması, üreticinin tavuk eti üretimine yönelmesini sağlarken; tüketicinin özellikle de dar gelirlinin kırmızı ete karşı ikame olarak beyaz eti tercih etmesi, diğer yandan toplumda gelişen sağlıklı beslenme anlayışı tavuk eti üretim ve tüketiminin atmasına sebep oldu. Türkiye’de kırmızı et üretiminin maliyet sorunları ve krizler nedeniyle giderek gerilemesi sonucu ortaya çıkan hayvansal protein açığı, tavuk ve hindi eti üretiminin artışı ile dengelenebildi. Tavuk etinin, az yağlı, protein değerinin yüksek, vitamin ve mineraller açısından zengin olması ve kırmızı ete oranla fiyatının ucuzluğu sebebiyle dünya tüketimi giderek artan bir eğilim gösteriyor. Türkiye’de kanatlı et sektörünün gıda sanayisine katkısının yanı sıra tarımsal sanayinin gelişmesine, sektörde iş gücü yaratmasına dolayısıyla da sosyal ve ekonomik gelişime büyük katkısı bulunuyor. Son 10 yıl içerisinde sürekli gelişim gösteren bir sektör olması, üretim planlamasını yapıp ülke ihtiyacını karşılayabilen konuma gelmesi, uluslararası standartlarda üretim yapabilmesi ise bunun en önemli göstergesi. Ülkemiz, gelişmiş ülkelerdeki benzerlerinden çok daha yeni ve teknolojisi ilerlemiş entegre tesislerine sahip. Türkiye’de kanatlı sektörü tablosuna bakıldığında 2,5-3 milyar dolarlık bir pazar hacmi ile karşılaşılıyor. Bunun 650 milyon TL’lik kısmı ise yumurta sektöründeki pazar büyüklüğünü gösteriyor. 150 milyon civarında kanatlı hayvanın bulunduğu sektörde, 60 adet kanatlı hayvan kombinesi, 19 adet entegre tavuk üretim tesisi ve pek çok da küçük tesis faaliyet gösteriyor. Yumurta işletmeciliği konusunda ise faaliyet gösteren 5 bin civarında işletme bulunuyor. İzmir bölgesi, Adapazarı, Bolu ve Balıkesir’in Bandırma ilçesi ve çevresi kanatlı sektörün merkezi konumunda yer alıyor. Keskinoğlu, CP Piliç, Banvit, Beypiliç, Erpiliç, Şekerpiliç ve Pakpiliç gibi işletmeler ise sektörde üretim yapan başlıca entegre tesisler olarak öne çıkıyor. Samsun ilimizde ise beyaz et sektöründe entegre tesis olarak AY-Pİ tavukçuluk ve Fatpiliç üretim yapıyor. Samsun’da beyaz et sektöründe faaliyet gösteren AY-Pİ tavukçuluk ve Fatpiliç doğrudan ve dolaylı olarak İlimizde önemli bir istihdam kapısı konumunda. Sektörde direkt çalışanın yanı sıra nakliye, yem, esnaf ve yan sanayi çalışanları başta olmak üzere Samsun’da oldukça büyük oranlarda ekilip yetiştirilen tarım sektörü çalışanlarının ürettiği mısır ve soya’nın alıcısı konumunda. Modern tesisleri, ürün çeşitliliği, uluslararası standartlara uygun üretim metotları ve ürünler ve de uluslararası pazarlara yakınlığı göz önüne alındığında Samsun kanatlı et sektörünün önümüzdeki yıllarda ihracatını değer olarak artırmasının yanı sıra ihraç pazarlarının sayısında da artış oluşturması bekleniyor. Kanatlı et sektö-

56

KASİAD Karadeniz Sanayici ve İş Adamları Derneği

ründe maliyeti düşürücü önlemler alınarak, ihracat için gerekli olan fiyat uygunluğu yakalanarak, Piliç etine rekabet edebilecek ölçüde ihracat iadesi verilerek, ekolojik koşulların uygunluğu ve tavuk eti ithal eden Rusya gibi ülkelerin pazarlarına yakınlığımız sayesinde dış pazardaki payımızı, ihracat gelirimizi ve özellikle istihdamı artırmak mümkün olacak.

Et ve Dağıtım Depolama Tesisleri İşlet menin Adı

BANVİT A.Ş. Samsun Satış Ünitesi

Kapasitesi

12.000 kg/gün Soğuk Muhafaza 10.000 kg/gün Donmuş Muhafaza

BANVİT A.Ş. Samsun Satış Ünitesi

12.000 kg/gün Soğuk Muhafaza

BANVİT A.Ş. Samsun Satış Ünitesi

950 kg/gün Soğuk Muhafaza 486 kg/gün Donmuş Muhafaza

BANVİT A.Ş. Samsun Satış Ünitesi

11.300 Kg/Gün Soğuk-Donmuş Muhafaza


Dosya / Kanatlı Eti Sektörü

Samsun İli Kanatlı İşletmeler Sayısı (2008) Kanatlı

Kümes

İşletme

Broiler

119

117

Yumurtacı Kümes

48

12

Damızlık İşletme Ruhsatı

1

1

Kuluçkahane İşletme Ruhsatı

1

1

Toplam

169

131

Türü

Hayvan

Yumurta

Yumurtacı Tavuk

1.136.677

295.536.020

Hindi

22.567

677.010

Ördek

70.543

6.065.160

Kaz

20.195

807.800

Etçi Tavuk

1.703.000

0

Toplam

2.932.982

303.085.990

Samsun İli Kanatlı Sayısı ve Üretimi

Samsun İlçeler İtibarıyla Kanatlı Kümes Hayvanı Sayısı İlçeler

Kaz

Yum.Tavuk

Etçi Tavuk

Hindi

Ördek

İl Toplamı

20.195

1.136.677

1.703.000

22.567

70.543

Merkez

850

41.000

23.500

350

1.000

Alaçam

2.450

68.000

1.000.000

1.600

24.000

Asarcık

1.652

13.250

0

630

385

Ayvacık

15

30.000

0

245

95

Bafra

1.200

201.000

0

1.250

3.500

Çarşamba

1.175

195.000

0

292

3.750

Havza

3.000

45.000

19.500

10.000

6.000

Kavak

500

121.419

580.000

140

176

Ladik

1.348

12.731

0

138

876

Ondokuzmayıs

175

24.100

0

150

290

Salıpazarı

50

25.000

0

225

229

Tekkeköy

120

37.000

0

200

450

Terme

3.550

205.500

0

3.050

24.700

Vezirköprü

4.100

108.301

20.000

4.297

5.036

Tekkeköy

10

9.376

60.000

0

56

Kanatlı Eti Kesimhane/Kombinaları İşletmenin Adı

Kapasitesi

Yemsel Tav.Hayv.Yem Hammaddeleri San.Tic.A.Ş.

Tavuk Kes 2.000 Ad/Saat Et Parç. 20.000 Ad/Gün

Ay-Pi Tav.Hayv.Yem Hammaddeleri San.Tic.A.Ş.

Tavuk Kes 2.000 Ad/Saat Et Parç. 20.000 Ad/Gün

KASİAD Karadeniz Sanayici ve İş Adamları Derneği

57


Dosya / Kanatlı Eti Sektörü

Kanatlı Et Parçalama Tesisleri İşletmenin Adı

Kapasitesi

Kavaklılar Gıda

Hazırlanmış Et:504 kg / gün

Soylu Tavukçuluk

Hazırlanmış Et:300 kg / gün

Doğan Ticaret

Hazırlanmış Et:2.000 kg / gün

Berke Et Tavuk Şarküteri

Hazırlanmış Et:568 kg / gün

Cangün Gıda İnşaat Taşımacılık Sigorta Aracılık Hizmetleri Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti

Hazırlanmış Et:1.024 kg / gün

Toptan Piliç Ürünleri Hay. Tar. Tic. Ltd. Şti.

Hazırlanmış Et:1.024 kg / gün

Özgül Et Market

Hazırlanmış Et:300 kg / gün Hazırlanmış Et Karış:100 kg / gün

Demir Küçük

Hazırlanmış Et:5.000 kg / gün, Et Karışımları:1.000 kg / gün

Et Depolama ve Dağıtım Tesisleri İşletmenin Adı

Kapasitesi

BANVİT A.Ş. Samsun Satış Ünitesi

12.000 kg / gün Soğuk Muhafaza 10.000 kg / gün Donmuş Muhafaza

Şen Piliç Gıda Sanayi A.Ş.

6000 kg / gün Soğuk Muhafaza

NEM-SAN San. Ve Tic. A.Ş.

950 kg / gün Soğuk Muhafaza 486 kg / gün Donmuş Muhafaza

Karadeniz Köy-Sam Gıda Pazarlama Ticaret Ltd. Şti.

11.300 Kg / Gün Soğuk-Donmuş Muhafaza

Samsun’da 2007-2008-2009 Yıllarında Kanatlı Eti ve Sakatatı İhracatı (kg) Yıllar

Hindi Derisi(kg)

Hindi Eti(kg)

Sakatat(kg)

Tavuk(kg)

Tavuk Kıyması(kg)

2007

21.318

-

42.410

124.270

105.465

2008

110.000

77.220

127.085

18.746

396.171

2009

-

-

97.022

55.500

41.500

Kanatlı Eti ve Sakatatı İhracat Kalemleri

58

Yıllar

Piliç Eti ve Sak. İhracatı (Ton)

Hindi Eti ve Sak. İhracatı (Ton)

Diğer Kanatlı Eti ve Sak. İhracatı (Ton)

Toplam Kanatlı EtiSak. İhracatı(Ton)

Tavuk Ayak İhracatı (Ton)

1997

4.699

2

10

11.012

6.301

1998

5.463

14

4

12.481

7.000

1999

2.409

0,3

0

9.886

7.477

2000

1.817

33

5

10.527

8.672

2001

12.342

285

0

24.417

11.790

2002

6.252

695

0

19.642

12.695

2003

8.547

805

0

25.170

15.818

2004

11.096

615

0

29.050

17.339

2005

27.278

1.929

0

44.974

15.767

2006

17.508

319

6

38.130

20.297

2007

24.775

808

0,12

51.758

26.175

2008

47.895

1.297

-

49.192

30.660

KASİAD Karadeniz Sanayici ve İş Adamları Derneği


Dosya / Hayvancılık Desteklemeleri

HAYVANCILIK DESTEKLEMELERİ VE

SAMSUN’A KATKILARI

S

on on yılda Samsun’da hayvancılığa ciddi destek sağlanmıştır. 2002 yılında Samsun’da hayvancılığa 1 milyon 669 bin TL. destek verilirken 2010 yılında bu rakam 24 milyon 231 bine ulaşmıştır. Samsun’lu üreticiye, 2003-2010 yılları arasında toplam olarak 131 milyon 546 bin TL. hayvancılık desteği verilmiştir. 2011 Yılı destekleme çalışmaları ise son yılların en yüksek destekleme oranı olarak tahmin edilmekte olup çalışmalar henüz sonuçlanmamıştır. Yem bitkileri desteği, hayvancılık destekleme kalemleri içerisinde en önemli desteği oluşturmaktadır. Verilen destek miktarı 8 yılda 11 kat artarak 2010 yılında 11 milyon 719 Tl.’ye ulaşarak, toplam hayvancılık desteklemelerinin neredeyse yarısını yem bitkileri desteği oluşturmuştur. Bu destekleme ile hayvancılık işletmelerindeki en önemli girdi olan yemin daha ucuza temin edilmesine katkı sağlanmış ve yem bitkisi ekilişleri yıldan yıla artmıştır. Hayvan başına ödemeye devam edilmektedir. İlk kez 2008’de başlayan hayvan başına destek ödemesinde anaç sığır, anaç koyun-keçi, anaç mandaya bu güne kadar 13 milyon 134 bin Tl. destek verilerek damızlık işletme ölçeğinin büyümesine katkıda bulunulmuştur. Samsun’da hayvan ıslahı çalışmalarını desteklemek ve kültür ırkı hayvan varlığının oranını arttırmak amacıyla Ülkemizde 2002 yılında uygulamaya konulan ancak 2008’de kesintiye uğrayan ve son üç yılda devam eden suni tohumlamadan doğan buzağı desteklemesi ile suni tohumlamaya tabi tutulan hayvan sayısı 70 binlere çıkmıştır. Üretilen süte verilen teşvik pirimi desteği, 2002 yılından bu yana giderek artış göstererek 7 yılda 10 kat artış göstermiş ve toplam 4 milyon 874 böstermiş ve 2011 yılın henüz kesinleşmeyen sonuçlarına göre 1 milyon 266 bin olarak son 9 yılın en yüksek desteklemesi gerçekleşmiştir. Samsun’da süt sığırcılığına verilen diğer destek kalemlerinin yanı sıra ürün desteklemesi de yapılarak üretimin sürekliliğine ciddi destek sağlanmış, sanayide kullanılan sütün miktarı %10’lardan %30’lara yükselmiştir.

İlde hayvan sağlığını tehdit eden brusella ve tüberküloz gibi hastalıklara karşı yürütülen mücadele çalışmalarının etkinliğini arttırmak ve yetiştiricinin katılımını sağlamak amacıyla tazminat desteği ödemeleri yapılmış ve 2007-2010 yılları arasında 2 milyon 419 bin Tl. tazminat ödemesi yapılmıştır.2011 yılının kesin olmayan sonuçlarına göre ödenen tazminat miktarı önceki üç yılın toplamının 5 katına çıkarak 10 milyon Tl. seviyelerine yükselmiştir. Besi hayvanlarına yönelik ilk defa 2011 yılında destek getirilmiş olup hayvan başına 300 Tl. destekleme yapılmıştır. Bu kapsamda toplam 582 bin Tl. destekleme ödemesi yapılmıştır. Arı yetiştiriciliği yapan ve merkez birliği düzeyinde örgütlenmiş yetiştirici birlikleri ve/veya üretici birliklerine üye olan üreticilere, arıcılık kayıt sistemine kayıtlı olma şartı ile 2008 yılından beri uygulanan ve her yıl giderek artan destek kapsamında 2011 yılında 40 binin üzerinde aktif arılı kovana 308 bin Tl. destek verilmiştir. Böylece arıcılığa yatırım yapan üreticilerin bir yandan üretimde kalması diğer yandan da bal üretiminin artmasına katkı sağlanmıştır. Su ürünleri üreticiliği yapılan ve bulunduğu yerde kurulmuş ve merkez birliği düzeyinde örgütlenen birliklere ya da su ürünleri yetiştiriciliği kooperatiflerine üye olan yetiştiricilere 2003-2010 yılları arasında 4 milyon 296 bin Tl. destek verilmiş, 2002 yılına göre bu miktar 4 kat artarak 2010 yılında 2 milyon 14 bine ulaşmıştır. Samsun’da hayvancılık kooperatiflerine sağlanan desteklerde çok büyük artışlar olmuştur. 2003 yılına kadar sadece 3 kooperatife hayvancılık projesi uygulamışken 2003-2010 yılları arasında 36 kooperatife uygulanmış ve 5.292 baş hayvan için 29 milyon 567 bin Tl., yedi yıl vadeli kredi kullandırılarak nüve işletmelerin yaygınlaşmasına katkı sağlanmıştır. KASİAD Karadeniz Sanayici ve İş Adamları Derneği

59



Kültür ve Turizm Bakanlığı

RÖ P O RT A J

Dernek Haberleri / Samsun Artık Büyüklüğünün Farkında başkan’dan

SAMSUN YEM

SİNAN ÇAKIR

Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı Sinan Çakır’ın yaptığı Çakıroğlu Şirketler Grubu’nun hedefi markalaşma sürecini tamamlayarak, reel sektörün dinamiklerinde ve tam rekabetçi olarak istihdam ve ciro hedeflerini iki katına çıkarmak.

KASİAD Karadeniz Sanayici ve İş Adamları Derneği

61


Röportaj / Çakıroğlu Şirketler Grubu : Sinan Çakır

Tarım ve Hayvancılıkta Yerelden,Ulusala Bir Başarı Hikayesi: ÇAKIROĞLU ŞİRKETLER GRUBU (SAMSUN YEM) Bünyesinde Yemsel Tavukçuluk A.Ş., Çakıroğlu Gıda A.Ş., Semolina A.Ş. ve Samsun Yem A.Ş. gibi her biri sektörlerinde söz sahibi olan önemli firmaları barındıran Çakıroğlu Şirketler Grubu, ortaya koyduğu vizyonu ve misyonunun yanı sıra ekonomiye ve istihdama sağladığı katma değerle de Samsun’un en önemli gurur markalarından biri olmayı başardı.

S

on yıllarda yaptığı yatırımlarla birlikte sadece Samsun’un değil, Türkiye’nin önemli isimlerinden biri olmayı başaran Çakıroğlu Şirketler Grubu, genişleyen iş hacmiyle, ortaya koyduğu misyonu ve vizyonuyla büyümesini devam ettiriyor. Çatısı altında Yemsel Tavukçuluk A.Ş., Çakıroğlu Gıda A.Ş., Semolina A.Ş. ve Samsun Yem A.Ş. gibi her biri sektörlerinde söz sahibi olan önemli firmaları barındıran Çakıroğlu Şirketler Grubu, başarı ivmesini her yıl katlayarak devam ettiriyor. 2009 yılında toplam cirosu 246 milyon TL olarak gerçekleşen ve 20 milyon dolarlık ihracata imza atan Çakıroğlu Şirketler Grubu, istihdamıyla da Samsun ve ülke ekonomisine önemli katkılar sağlamaya devam ediyor. Yatırımlarını her geçen gün artırarak devam ettiren Çakıroğlu Grubu, 2009 yılında sektörden çekilen Türkiye’nin beyaz et sektöründeki en çok bilinen markası Köytur’un tüm lisans haklarını da satın alarak Samsun’a kazandırmayı başardı. Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı

Sinan Çakır’ın yaptığı Çakıroğlu Şirketler Grubu’nun önümüzdeki yılki hedefi ise markalaşma sürecini tamamlayarak, reel sektörün dinamiklerinde ve tam rekabetçi olarak istihdam ve ciro hedeflerini iki katına çıkarmak. Yemsel Tavukçuluk A.Ş. Türkiye’nin dev şirketleri arasında Bugün sadece Samsun’un değil Türkiye’nin de önemli firmalarından biri olan Çakıroğlu Şirketler Grubu, ilk olarak 1993 yılında devlet tarafından özelleştirilmesi yapılan yem fabrikasını Samsunlu birkaç iştirakçi ortakla alarak sektöre giriş yaptı. Samsun’da 1968 yılında kurulmuş olan yem fabrikası, daha sonra 1998 yılında Organize Sanayi Bölgesi’ndeki yeni fabrikasına taşındı. Son teknolojiyle üretime geçen fabrikanın kapasitesi de üç kat artırıldı. Bu arada 1999 yılında fabrikanın diğer iştirakçileri ile yollar ayrılarak Çakır ailesi yoluna tek başına devam etti. Çakır ailesi, yem sektöründeki değişen konjonktürden, kendi ve diğer yem fabrikalarının yağlı soya ihtiyacını karşılamak, ham madde alım satım depolama tesisi olarak Çakıroğlu şirketini faaliyete geçirdi. Çakır ailesi, 2003 yılında büyüyen stratejisine uygun olarak yeni bir ortaklık yapısıyla beyaz et sektörüne de girdi. Tüm yatırımlarını kendi sektörüyle ilgili yapmaya devam eden Çakır ailesi, Semolina şirketini de faaliyete geçirdi. Çakır ailesi, 2009 yılında genişleyen şirket ve hacimlerine paralel olarak yeniden yapılanma çalışmalarına başlayarak, kurumsal kimliğini oluşturdu. Yeni kurumsal kimlikle birlikte Köy-


Röportaj / Çakıroğlu Şirketler Grubu : Sinan Çakır

tur markasıyla üretilen beyaz et faaliyetlerini Yemsel Tavukçuluk A.Ş., yem ham madde ticaretini Çakıroğlu Gıda A.Ş., mısır irmiği üretimini Semolina A.Ş.’de ve kanatlı büyük baş yem üretimini ise Samsun Yem markasıyla Samsun Yem A.Ş. olarak Çakıroğlu Şirketler Grubu çatısı altında topladı. Markalaşma çalışmalarını hızla sürdüren Çakıroğlu Şirketler Grubu’nun 2009 yılı cirosu 246 milyon TL, ihracat rakamı ise 20 milyon dolar olarak gerçekleşti. Grup bünyesinde çoğunluğu teknik ve uzman olmak üzere toplam 550 kişi istihdam edilirken, anlaşmalı üretici aile sayısı ile bugün itibariyle 500 aileyi aştı. Çakıroğlu Şirketler Grubu bünyesinde faaliyet gösteren Yemsel Tavukçuluk A.Ş. ise 2009 yılında Türkiye’nin ikinci en büyük 500 şirketi sıralamasına girmeyi başardı. Köytur markası Samsun’a kazandırıldı Yatırım yaptığı sektörlerde Türkiye’nin en önde gelen şirketleri arasında yer alan Çakıroğlu Şirketler Grubu Başkan Yardımcısı ve Samsun Yem Sanayi A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Musa Çakır, şirketlerinin yanı sıra önümüzdeki yıllar için plan ve çalışmaları hakkında dergimize açıklamalarda bulundu. Konuşmasında beyaz et sektöründeki yatırımlarına değinen Musa Çakır, “2003 yılında büyüyen şirket ve stratejimize uygun olarak beyaz et üretimine girdik. İlk etapta Köytür’den Kayseri ve Kavak tesislerini kiraladık. Daha sonraki yıllarda kiraladığımız tesisleri satın aldık. Kavak tesislerimizi yıkarak yeniden inşa ettik. 2009 yılında güncel teknolojiyle yeniden inşa ettiğimiz tesislerimizi dünya standartlarına ulaştırdık. 10 bin metrekaresi kapalı olmak üzere toplam 85 dönüm arazi üzerinde kurulu olan Kavak tesislerimizde saatte 9 bin kesim yapabilmekteyiz. Kayseri kesimhanemizde ise saatte 2 bin kesim kapasitesine sahibiz. Bilimsel ve hijyenik kurallara göre kurulan kümeslerimiz, kendi bünyemizdeki ziraat mühendisleri ve veteriner hekimlerce sürekli takip edilmektedir. Kavak ve Kayseri kesimhanelerinde kapasite artırımı ile birlikte bugün 300 civarında çalışanımız ve ayrıca 500 üretici ailemize iş ve aş sağlamış durumdayız. Öte yandan Kavak ve Kayseri tesislerimizin yanında Kırıkkale’de de 70 bin metrekaresi kapalı olmak üzere 850 dönüm arazi üzerine kurulu 40 adet damızlık ve yetiştirme kümesimiz bulunmaktadır. Tesis kapasitelerimizin artırılmasıyla birlikte 300 aileye daha istihdam yaratmak için çalışmalarımızı sürdürmekteyiz” dedi. Samsun’un tek markası Beyaz et üretimini Yemsel Tavukçuluk A.Ş. bünyesinde Köytür markasıyla yaptıklarını kaydeden Musa Çakır, “2009 yılında sektörden çekilen en yüksek bilinilirliğe sahip Köytür markasının tüm

lisans haklarını satın aldık. Yine aynı yıl Yemsel Tavukçuluk A.Ş., Türkiye’nin ikinci en büyük 500 şirketi arasında yer aldı. Planlanan kapasite artırımı ve yüksek teknolojiyle donatılmış tesislerimizle birlikte Samsun’un gurur markası “Köytür” tüm Türkiye’de tüketiciyle buluşacaktır. İç pazarın yanı sıra bugünkü ihracat hedeflerimiz de yine Samsun’un iftihar edeceği düzeye gelecektir. Köytür, bugün Samsun ve hinterlandının ulusal pazarda rekabet eden ve bilinirliği en yüksek markasıdır. Grubumuza ait Köytür markası, bu nedenle Samsunumuz için çok önemli bir misyona sahiptir. Semolina dünyanın en büyük üç tesisi arasında Tüm yatırımlarını kendi sektörüyle ilgili yaptıklarını ifade eden

Çakır, “Samsun Organize Sanayi Bölgesi’nde bulunan Semolina tesislerimiz, un ve irmik teknoloji konusunda uzman ve ihtisaslaşmış dünyanın önde gelen kuruluşlarından Almanya-İsviçre ortaklığındaki Bühler teknolojiyle inşa edilmiştir. Çok önemli ham madde kaynağı olan mısırı da, Semolina A.Ş.tesislerimizde işleyerek, yarı mamül madde olaak dünyadaki en güçlü cips üreticilerine ihraç etmekteyiz. Günlük 240 ton mısır işleme kapasitesine sahip olan tesislerimizde günde üç vardiya çalışılmaktadır. Yüksek teknolojiyle donatılmış Semolina tesislerimiz, kendi alanında dünyanın üç tesisinden birisidir. Semolina A.Ş. ayrıca, Türkiye’d mısır irmiği alanında en büyük kapasiteye, üretime, ihracata ve ciroya sahip en büyük şirkettir. Kriz yılı olmasına rağmen 2009 yılı ihracatımız 13 milyon dolardır. Bu şirketimiz bünyesinde konularında uzman 80 kişi istihdam edilmektedir. Hedef, kapasiteyi ve ciroyu ikiye katlamak Musa Çakır, yaptığı açıklamada grup bünyesindeki tüm şirketlerin 2009 yılı toplam cirosunun 246 milyon TL ve ihracat rakamlarının ise 20 milyon dolar olarak gerçekleştiğini söyledi. Tüm şirket bünyelerinde çoğu konusunda ihtisaslaşmış olmak üzere çalışan sayısının 550 olduğunu belirten Çakır, anlaşmalı üretici aile sayısının ise 500’ü aştığını kaydetti. Marka stratejilerinin tüm şirketlerin ulusal ve uluslararası düzeyde faaliyet göstermesi olarak değerlendiren Çakır, buna bağlı olarak da reel sektörün dinamiklerinde, tam rekabetçi olarak istihdam ve ciro hedeflerini iki katına çıkarmayı hedeflediklerinin altını çizdi. Çakır ayrıca, en büyük hedeflerinden birisinin de Yemsel Tavukçuluk A.Ş.’yi Türkiye’nin en büyük 500 şirketi arasına, Samsun Yem A.Ş. ve Semolina A.Ş.’yi de ikinci en büyük 500 şirketi arasına sokmak olduğunu belirtti.

KASİAD Karadeniz Sanayici ve İş Adamları Derneği

63


Dosya / Su Ürünleri Sektörü

EN HIZLI BÜYÜYEN GIDA SEKTÖRÜ: SU ÜRÜNLERİ Su ürünleri yetiştiriciliği ve Su Ürünleri avcılığı, Samsun’un gelişmesi ve kalkınması açısından önem verilmesi gereken bir sektör... Samsun, Su ürünleri konusunda; stratejik konumu, limanları, balıkçı barınakları, modern balıkçı tekneleri, kalifiye elemanları, birikimleri, kullanılabilir dinamikleri ve modern kent kimliği ile bölgesinin belirleyicisi konumunda. Şehrin deniz kıyısında olması Su ürünleri potansiyeli yüksek bir il olmasını beraberinde getiriyor. Büyük iç su potansiyelleri varlığı ise Samsun’u su ürünleri konusunda ayrıcalıklı kılıyor.

B

ilindiği üzere “su ürünleri” FAO tarafından dünyada en hızlı büyüyen gıda sektörü olarak belirlendi. Su ürünleri yetiştiriciliği ve Su Ürünleri avcılığı, Samsun’un gelişmesi ve kalkınması açısından önem verilmesi gereken bir sektör. “Türkiye ve Samsun İli İçin Mevcut Durum Türkiye İstatistik Kurumu’nun 2007 verileri”ne göre, yaklaşık 632 bin tonu avcılıkla, 140 bin tonu yetiştiricilikle olmak üzere toplam yaklaşık 772 bin ton su ürünleri üretildi. Geçen yıl avcılıkla yapılan üretim yüzde 19, yetiştiricilik üretimi ise yüzde 9 oranında arttı. Aynı dönemde toplam su ürünleri üretiminin yaklaşık yüzde 67,1’i deniz balıklarından, yüzde 9,2’si diğer deniz ürünlerinden, yüzde 5,6’sı iç su ürünlerinden ve yüzde 18,1’i yetiştiricilik yoluyla elde edildi. Deniz ürünleri üretiminde ilk sırayı yüzde 59,6’lık oran ile Doğu Karadeniz Bölgesi alıyor. Deniz balıkları içinde önemli olan türlerin avlanılan miktarları incelendiğinde, hamsinin 385 bin tonla üretim miktarının yüzde 42,6 oranında arttığı görülüyor. Bu miktarın iç tüketim için avlanılan miktarı yüzde 2,4 oranında artarak 215 bin ton, balık unu fabrikalarına gönderilen miktar ise yüzde 183,3 artarak 170 bin ton oldu. İstavrit (kraça) üretimi geçen yıl yüzde 62,8, mezgit üretimi yüzde 42 ve sardalya üretimi yüzde 34,4 oranında artarken, palamut-torik üretimi yüzde 79,9, istavrit (karagöz) üretimi yüzde 23,5, lüfer üretimi yüzde 18,4 ve kefal yüzde 7 oranında azalış gösterdi. Diğer deniz ürünleri üretimi yüzde 10,2 oranında azaldı. Diğer deniz ürünlerinden Beyaz kum midyesi yüzde 66,6 ile en yüksek paya

64

KASİAD Karadeniz Sanayici ve İş Adamları Derneği

sahip. Geçen yıl iç su ürünleri üretim miktarı yüzde 1,7 oranında azalarak yaklaşık 43 bin ton olarak gerçekleşti. İç su ürünlerinden önemli bir paya sahip olan sazan balığı yüzde 1,4 oranında artarken, inci kefali bir önceki yıla göre yüzde 3 oranında azalış gösterdi. 2007 verilerine göre yetiştiricilik üretiminin miktar olarak yüzde 42’si iç sularda, yüzde 58’i ise denizlerde gerçekleştirildi. Denizlerde yapılan yetiştiricilik üretimi yüzde 11,9 oranında, iç sulardaki yetiştiricilik üretimi yüzde 4,1 oranında arttı. Yetiştirilen en önemli türler iç sularda yüzde 41,8 ile alabalık, denizlerde yüzde 30 ile levrek, yüzde 24 ile çipura oldu. Bir önceki yıla göre su ürünleri üretimi yüzde 20.5 artış gösterirken avlanan 632 bin ton balığın 385 bin tonu hamsi olmuş, avlanan hamsi yüzde 42.6 artmasına rağmen tüketim yüzde 2.4 oranında artmıştır. Samsun ilinde toplam Avlanan Deniz Balıkları Miktarı 33 bin 165 ton olup bu oran ülkenin % 6.4’ünü karşılıyor. Ülkede avlanan hamsinin yüzde 7.15’i yani 27 bin 505 tonu, barbunyanın yüzde 8.8’si yani 183 tonu, istavritin yüzde 2.17’si yani 695 tonu, kalkanın yüzde 7.35 ini yani 56 tonu, mezgitin yüzde 11.7’si yani Bin 512 tonu, kefalin yüzde 0.8’i yani 68 tonu, lüferin %0.3’ü yani 20 tonu, palamut-Torikin %0.1’i yani 4.5 tonu ve tirsinin yüzde 2.12’si yani 47 tonu Samsunda avlanıyor. Samsun, Karadeniz Bölgesi’nde doğal göller ve barajlar bakımından çok zengin bir varlığa sahip. Samsun’da Bafra ve Ondokuzmayıs ilçeleri sınırlarında kalan balık gölleri lagünü, Terme ilçesi sınırında kalan Simenit-Akgöl gölleri ve 5 adet baraj gölü mevcut. Bafra ilçesinde bulunan Derbent baraj gölünde 780 ton/yıl üretim kapasiteli ağ kafeslerde alabalık yetiştiriciliği yapan 5 adet alabalık işletmesi mevcut iken Bafra ilçesinde 2 adet 50 ton/yıl kapasiteli aynalı sazan işletmesi, Terme ilçesinde 40 ton/yıl kapasiteli 1 adet aynalı sazan işletmesi, Salıpazarı ilçesinde 4.5 ton/yıl 2 adet, Tekkeköy ilçesinde 4 ton/yıl 1 adet ve 19 Mayıs ilçesinde 2 ton/yıl kapasiteli 1 adet alabalık işletmesi mevcut. Pazarlama Türkiye, dünyanın su ürünleri yetiştiriciliği ve potansiyeli açısından önemli bir ülkesi olmasına karşın, bilinçli ve işletmecilikte ileri bir


Dosya / Su Ürünleri Sektörü düzeyi yakalayamadı. Yurt içi tüketimin düşüklüğü, bu alanda yatırımı riskli hale sokarken, ihracat amacıyla yatırımın gerçekleşmesi hedef oluyor. İhracat ise uluslararası rekabete açılmayı ve büyük ölçekli üretimi zorunlu kılıyor. Bu bakımdan sektörün desteklenmesi ve gelişmesi için teşvik edilmesi gerekiyor. Türkiye’de su ürünleri işleme sanayi, deniz ve iç su ürünlerini çeşitli şekillerde işleyerek piyasaya sunan gıda sanayi alt dallarından birisi. Sektörde dondurulmuş deniz ve iç su ürünleri, konserveleri, çeşitli soslarla karıştırılmış balık ürünleri ve balık yan ürünleri (balık unu ve yağı) üretiliyor. Son yıllarda sanayide teknolojik gelişmelerin kullanımı yaygın hale geldi. Konserve ve dondurulmuş balık ürünleri alanında yatırımlar arttı. Ancak maliyetin düşüklüğü, üretilen su ürünlerinin daha çok dondurulmuş yada soğutulmuş şekilde tüketime sunulmasını artırıyor. Taze tüketim dışında su ürünleri alanında konserve balık sanayinde başlıca hamsi, midye, sardalya, orkinos, deniz salyangozu gibi ürünler işlenebiliyor. Samsun’da avlanan ve üretilen su ürünleri üretildikten sonra çoğunluğu doğrudan tüketilirken bir kısmı işleniyor. İşleme hizmeti ile ürüne katma değer kazandırılırken, üretimdeki fazlalık önlenebiliyor. Bu hizmet bizzat işletmede olabildiği gibi, pazarlama sistemi içinde işletmelerden uzaktaki işleme yerlerinde de olabiliyor. Örneğin; Samsun ve civarında avlanan balıklar genelde işlenmek için (Balık unu ve balık yağı) Sinop’ta bulunan işletmelere götürülüyor. Su ürünleri işletmelerinde, bölgemizde hammaddenin yetersizliği ve kalite eksikliği nedeniyle kapasite kullanım oranları düşük. Bu durum işletmelerin verimli çalışmalarını da engelliyor. Üretimi artırmak için balık yetiştiriciliğine yönelmek gerekiyor. Bölge balıkçıları genelde Rusya ve komşu ülkelere avlanmaya gidiyorlar ancak ülkeler arasındaki uluslararası anlaşmaya uygun olmayan problemlerle karşılaşmaları su ürünleri balıkçılığının bölgede gelişememesine neden oluyor. Bu yüzden Karadeniz kıyı şehirlerinde balıkçılığın gelişmesi Karadeniz’e kıyısı olan ülkelerin ortak politika uygulamalarına bağlı. Samsun’da su ürünleri işletmeciliği konusunda faaliyet gösteren işletmeler mevcut. Bu işletmelerde ağırlıklı olarak hamsi, kara ve deniz salyangoz eti işlenip AB ülkelerine, Japonya, Kore ve Çin gibi ülkelere pazarlanıyor. Ülkemizde olduğu gibi Samsun’da da su ürünlerine dayalı endüstrinin, zamanında yeter miktarda hammaddeyi oluşturan balık ve diğer ürünleri bulmada güçlüklerle karşılaştığı biliniyor. Su ürünleri sanayinde ham ürün işlendikten, dondurulduktan yada paketlendikten sonra özelliklerinin bozulmadan tüketiciye ulaştırılması gıda güvenliği açısından gerekli. Su ürünlerinin üretimden tüketime kadar geçen aşamalarda bozulmadan korunabilmesi için soğuk zincirin sorunsuz olarak kurulması gerekiyor.

açık denize dayanıklı tekne sayısının artırılması, deniz sahasında değerlendirilen su ürünleri stoklarının büyüklükleri ve bu stoklardan alınabilecek sürdürülebilir verimin tespit edilmesi, Sektörde üretimin devamlılığını sağlayan yetiştirici balıkçıların; barınak, teknik donanım, Örgütlenme ve kooperatif birliklerle desteklenmesi, Kıyı yapılarının değiştirilmemesi, varsa çöp başta olmak üzere katı ve sanayi atıklarının sulara boşaltılmasının engellenmesi, yeni balıkçılık yaklaşımı oluşturma safhasında gerekli ekonomik, biyolojik, ekolojik ve sosyal veri ve bilgilerin temininin mümkün kılınması ve Samsun ilinde olduğu gibi her ilçeye örnek bir denetimli balık pazarı kurulmasının faydalı olacağı düşünülüyor.

Sorunlar ve Çözümler Bütün bunların yanında Samsun’da gelişme potansiyeli taşıyan Su Ürünleri sektörünün çözüm bekleyen önemli sorunları var. Samsun’da da su ürünlerine dayalı endüstrinin gelişmemesi, zamanında yeter miktarda hammaddeyi oluşturan balık ve diğer ürünleri bulmamasından kaynaklanıyor. Denizde akarsularda ve baraj göllerinde yapılan bilinçsiz ve kontrolsüz avlanmaların azami derecede önlenmesi gerekiyor. Bazı zamanlarda Palamut, Sardalye, İstavrit gibi diğer balıkların avlanması tüketimden daha çok oluyor. Bunların balık sanayinin yavaş yavaş gelişim göstermesinden dolayı soğuk hava depolarında saklanabilirliğinin ve işlenmenin artması yönünde yatırım yapılması gerekiyor. Mutlaka Karadeniz’e kıyısı olan ülkelerin av baskısına yönelik yeni bir strateji geliştirmesi gerekiyor. İşte bu yüzden balıkçılığın geliştirilmesi için yol haritası ve kurumsal altyapı oluşturulması, Su ürünleri depolayan ve işleyen sanayi tesislerinin Özel Sektörce kurulmasının AB ve Bakanlık kaynaklarından desteklenerek teşvik edilmesi, teknelerde daha modern av teknolojisinin kullanımının yaygınlaştırılması, KASİAD Karadeniz Sanayici ve İş Adamları Derneği

65


Kültür ve Turizm Bakanlığı

RÖ P O RT A J

başkan’dan

BAŞAK DANIŞMANLIK BUĞRA ÇOLAK

Başak Danışmanlık’ın kuruluş felsefesini “Asıl ilke tarımsal anlamda doğru yönlendirmeleri yapmak ve yatırımcıların Tarımsal Sanayi sektöründe devlet teşviklerinden ve hibelerden yararlanması için işlerini kolaylaştırmak, daha kısa süreçlerde başarılı çalışmalar yapabilmelerini sağlamak” diye tanımlayan Buğra Çolak’la Başak Danışmanlık’ın verdiği hizmetleri, Samsun’un tarım ve hayvancılık potansiyelini ve sektörün önünü açaçak olan tarımsal hibe ve kredileri konuştuk.


Röportaj / Başak Danışmanlık : Buğra Çolak

Samsun’a 16.161.988TL’lik Hibe Kazandıran Genç Başarı... Buğra Çolak kimdir? Bugüne gelişinizi bizlere kısaca anlatır mısınız? Buğra ÇOLAK, 2002 yılında Ziraat Fakültesinden mezun olmuş, 2005 yılında mastırını tamamlamış Ziraat Yüksek Mühendisidir. Halen Ondokuzmayıs Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsünde Doktora öğrenimine devam etmektedir. Yüksek Lisansımı tamamladıktan sonra 2 yıl kadar özel sektörde çalıştım. Özellikle AB uyum sürecinde Tarıma ve Tarımsal Sanayiye sağlanan destekler sebebiyle Ziraat Mühendislerinin özel danışmanlık yapabileceği düşüncesine inanarak “Tarımsal Mühendislik ve Danışmanlık” olgusu doğrultusunda Başak Tarımsal Mühendislik ve Danışmanlığı kurdum. Başlangıçta çok da kolay olmadı tabiki. Meslektaşlarımın ve yakın çevremin endişelerini görmemek mümkün değildi. Asıl ilke tarımsal anlamda doğru yönlendirmeleri yapmak ve yatırımcıların Tarımsal Sanayi sektöründe devlet teşviklerinden ve hibelerden yararlanması için işlerini kolaylaştırmak, daha kısa süreçlerde başarılı çalışmalar yapabilmelerini sağlamaktı. Başak Tarımsal Mühendislik ve Danışmanlık müşterilerine hangi hizmetleri verir? Öncelikle tarımsal danışmanlık ve tarımsal sanayi konularında faaliyet gösteren firmamız KOBİ’lere ve yatırımcılara da danışmanlık hizmeti vermektedir. Gayemiz Tarım ve Danışmanlık konularında gerek üreticileri gerekse KOBİ’leri uzun süreçler boyunca meşgul edecek çeşitli uygulamaları kısa sürede maksimum titizlik içerisinde gerçekleştirerek onlara en uygun çözüm koşullarını sağlamaktır. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Kırsal Kalkınma Yatırımlarını Destekleme Programı(KKYDP), Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu IPARD projeleri, Kalkınma Ajansı projeleri, TÜBİTAK TEYDEP projeleri, Merkezi Finans İhale Birimi AB projeleri çalıştığımız programlardır. Bu anlamda faaliyetlerimiz aşağıdaki şekilde özetlenebilir; Tarımsal Projeler (Sera, Hayvan Barınak, İşletme Projeleri), Damla Sulama ve Yağmurlama Sulama Projeleri, AB ve Diğer Fonlardan Sağlanan Hibe Projeleri, KOSGEB, KOBİ

Destek Projeleri, Kırsal Kalkınma Projeleri (IPARD, TEDGEM), Organik Tarım, İyi Tarım Sertifikasyon Danışmanlığı, Kalite Yönetim Sistemleri Danışmanlığı, Su Ürünleri Projeleri, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı Projeleri, Yatırım Teşvikleri, Toprak Koruma Projeleri, Kalkınma Ajansları Hibe Projeleri, Yatırım Teşvik Belgesi, Yatırım Yeri Tahsisi. Neden bir danışmanlık firmasına gelinir? Ne gibi bir fayda sağlarsınız? Bir yatırımcı size neden gelmeli ya da size gelen firma hangi beklentiyle gelir? Gelişen ve hızla değişen dünyada her gün belki de her dakika işletmelerin faaliyet konularıyla ilgili olarak çeşitli fırsatlar oluşmaktadır. Ne var ki gündelik iş yoğunluğunun olduğu bir çalışma ortamında yatırımcıların önlerine çıkabilecek fırsatları takip edebilmeleri çok mümkün değildir. Sektörel ayrım yapmadan kurumsallaşmaya ve profesyonelleşmeye dair yenilikleri göz ardı etmek, yerinde saymaktan veya yok olmaktan başka bir sonuç getirmez. İşletmelerin rakipleri karşısında güçlü olabilmeleri için öncelikle her konuda onlardan bir adım önde olmaları gerekmektedir. AR-GE çalışmaları kurumsallaşmak isteyen her firmanın olmazsa olmaz faaliyeti durumundadır. Buna ilave olarak gelişmelerden haberdar olmak kadar gelişmeleri detaylandırıp uygulamaya geçmek de başlı başına bir uzmanlık ister. İşte bu noktada değişimin ve gelişimin öncüsü olarak bizim işimiz, gerek tarımsal üretim yapan üreticilere gerekse KOBİ’lere faaliyet konularıyla alakalı fırsatları ve imkânları sunmaktır. Yatırımcıların sıklıkla yaptıkları hatalardan biri de yatırımlarını planlarken herhangi bir yatırım analizi, pazar araştırması, ekonomik fizibilite yapmadan yatırım kararı vermeleri ve harekete geçmeleridir. Hâlbuki bir yatırıma başlarken yatırım fizibilitesinin yapılması, karlılık analizlerinin ortaya koyulması, yatırımın geri dönüş süresi ve çok yıllık projeksiyonun belirlenmesi ekonomide olmazsa olmaz bir prensiptir. Yatırımcılar ne yazık ki bu detayı göz ardı etmektedir. Müşterilerimizin sorularını yanıtlamak ve faaliyetlerini kolaylaştırmak için varız.

KASİAD Karadeniz Sanayici ve İş Adamları Derneği

67


Röportaj / Başak Danışmanlık : Buğra Çolak

Siz konumunuz itibari ile yatırımcı ile birebir diyalog halindesiniz. Yatırımcının tarıma nasıl yaklaştığını, beklentisinin ne olduğunu bizimle paylaşır mısınız? Bu sorunuzu iki üretici tarafı dikkate alarak cevaplamakta fayda görüyorum; Birincisi taraf, tarımsal üretim faaliyetlerini yürüten kesimdir. İlimiz çiftçisi tarımsal üretimde yenilikleri imkânlar çerçevesinde takip etmeye gayret göstermektedir. Bu konuda gerçekten ilgili ve üretkenlerdir. Yine işletmelerin yapısına göre değişmekle birlikte modern mekanizasyon olanaklarını kullanmaya çalışmaktadırlar. Kısacası geleneksel çiftçi yapımız üretimi başarılı bir şekilde gerçekleştirmektedir. Ne var ki tarımsal üreticimizin arazi varlığının azlığı ve girdi maliyetlerinin birim alanda yüksek oluşu, miras yoluyla arazilerin parçalanması, tarımsal gelişmelere ayak uydurma güçlüğü üretimi sınırlayıcı etkenler olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu sorunların çözümü çok yönlü olmakla birlikte söz konusu bazı problemlerin çözümüne yönelik ulusal politikalar uygulanmakta ve başarı sağlanmaktadır. Çiftçimiz tarımsal girdi maliyetlerini dikkate alarak daha fazla sübvansiyon ve tarımsal destekleme talep etmektedir. Bunun bir çözüm olacağını düşünmüyorum. Bunun yerine üretilen ürünlerin pazar değerini, kalite ve kantitesini artırarak, ürünlere katma değer sağlayacak şekilde uygulamaların yapılması işletme kazançlarının artmasına olanak sağlayacaktır. İkinci taraf ise tarımsal sanayi faaliyetlerini yürüten yatırımcılarımızdır. Özellikle tarımsal sanayi faaliyetlerine sağlanan hibe, teşvik ve devlet yardımlarının varlığından yatırımcılarımız memnunluk duymaktadır. Bu desteklerin devamlılığı yatırım planlamalarını uzun vadeli olarak yapmalarına ve yatırım sermayelerinin hafifletilerek mali yüklerinin azalmasına imkân sağlamaktadır. Ayrıca desteklerle zorunlu kılınan asgari şartların varlığı işletmelerin ürün ve üretim kalite unsurlarının iyileştirilmesine olanak sağlamaktadır. Gerek bitkisel üretim gerekse hayvansal üretim sanayi desteklerinin varlığı iş adamlarımızı yeni yatırımlara yönlendirmektedir. Benzer etki yine su ürünleri sektöründe de belirgin olarak görülmektedir. Sektörde ihracat planlamaları ve hedefleri ile yatırım yapan firma sayısı da bu sayede artış göstermektedir. Özellikle su ürünleri sektöründe ilimizin potansiyeli, işletme sayısı bu sektörde ciddi gelişmeler olacağını işaret etmektedir. Mevcut işletmelerimiz taze ve dondurulmuş su ürünleri faaliyetleri gerçekleştirmekteyken son yıllarda işlenmiş su ürünleri yatırımlarının hayata geçirilmesi sevindirici bir gelişmedir. Samsun’un bu yönüyle ülkemizde çok önemli bir konuma sahip olacağını düşünmekteyim. Ülkemizin iki güzide ovasına sahip bir şehirde yaşıyoruz. Bu durum hem Samsun için hem firmanız için büyük bir avantaj olsa gerek. Verimi yüksek ekilebilir alanların çok oluşu diğer şehirlere göre avantajlı olmamızı sağlıyor. Buna şehrin ulaşım kolaylığının da eklenmesi (liman, demiryolu, karayolu, havayolu) muazzam bir durum ortaya çıkıyor. Samsun bu potansiyeli değerlendirebiliyor mu? İlimizin gerek bitkisel üretim potansiyeli gerekse hayvancılık ve su ürünleri imkânları açısından zengin doğal kaynaklara sahip olduğu büyük bir gerçektir. Bu durum tarım sektöründe yer alan üreticileri ve yatırımcıları avantajlı duruma getirdiği gibi firmamızı bu potan-

68

KASİAD Karadeniz Sanayici ve İş Adamları Derneği

siyelden yararlanmak isteyen üretici ve yatırımcılarla buluşturarak bize de katkı sağlamaktadır. Doğal kaynakları, iklim ve ulaşım şartları göz önüne alındığında bölgesel olarak daha bilinçli ve daha profesyonel tarımsal üretim uygulamalarının yapılması gerektiğini ve daha çok sayıda tarımsal sanayi yatırımına ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Samsun ilinin tarımsal çeşitliliği fazla olmasına karşın tarımsal ürünlere katma değer sağlayacak farklı işletme tesislerinden yoksundur. Yıllar itibariyle bu sayı olumlu olarak artış gösterse de ilimizin tarımsal potansiyeli göz önüne alındığında yetersiz olduğu kanısındayım. Özellikle son yıllarda tarımsal sanayi yatırımlarının desteklenmesi ve ilimizde kurulan Gıda İhtisas Organize Sanayi Bölgesi de sanırım bunun bir göstergesidir. İlimizin tarımsal potansiyeli, tarımsal sanayi tesislerinin azlığı ve bu sektöre sağlanan hibe, teşvik ve devlet yardımları ilimizi yurtdışı yatırımcılarının da ilgi odağı haline getirmiştir. Önümüzdeki yıllarda daha da güzel gelişmelerin olacağını umuyorum. Buna karşın yüksek verimli arazilerimizin parçalı oluşu, miras yoluyla arazilerin bölünmesi, hayvancılıkta üreticinin ekonomik anlamda girdileri karşılayacak hayvan sayısı ile üretim yapamaması üretimi kısıtlayan sebepler olarak sayılabilir. Şu bir gerçek; tarımsal üretim uygulamaları tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de küçük işlemler yerine, orta ve büyük ölçekli işletmeler tarafından yapılmaktadır. Kurumsal firmalar yüksek kapasitelerle, girdi maliyetlerini azaltarak profesyonel tarımsal uygulamalar yapmaktadır. İlimizde de buna ilişkin birkaç örnek mevcuttur. Bu durum üretim potansiyelini olumlu etkilerken kırsal alandaki çiftçilik uygulamalarını kısıtlamaktadır. Çözüm ise daha başarılı çiftçi örgütlenmelerinden geçmektedir. Ne yazık ki çiftçi örgütlenmeleri ülkemizde tam manasıyla istenilen başarıya ulaşamamaktadır. Samsunda tarımın dününe ve bugününe bakarsak bize tarımın Samsun’daki geleceği için öngörüleriniz nelerdir? 10 yıl öncesine bakıldığında tarım ürünü işleyen sanayi tesislerinin sayıları oldukça az, küçük ve bölgesel iç pazara yönelik üretim yapan bir yapıya sahipti. Ayrıca İlimiz 2 önemli ovaya sahip olmasına rağmen kısıtlı sulama olanaklarına sahipti. Buda üretimi ciddi şekilde kısıtlamaktaydı. Buna üreticilerin eğitim yetersizliği ve işletme sermayesi sıkıntıları da eklendiğinde ilimizde tarımın gelişmesini olumsuz yönde etkilenmekteydi. Günümüzde ise bu problemler uygulanan tarım politikaları ile bir nebze olsun giderilmiştir. Yatırımcılar daha modern ve büyük işletmeler ile üretimlerini gerçekleştirmeye başlamışlardır. Üretici açısından bakıldığında tarımsal yayım ve danışmanlık hizmetlerinin desteklenmesi, düzenlenen eğitimler ve tarla günleri, seminerler, iyi tarım uygulamaları ile daha bilinçli tarımsal uygulamalar gerçekleştirilmektedir. Aynı şekilde tarımsal verimliliği arttırmak için de sulama olanakları geliştirilmekte, hibe destekli sulama yatırımları ve sübvansiyonlu devlet kredileri kullanılmaktadır.


Röportaj / Başak Danışmanlık : Buğra Çolak

Devletin tarım politikalarını nasıl buluyorsunuz? Eksik kalınan noktalar var mıdır? Var ise bunlar nelerdir? AB uyum sürecinde ülkemizde tarım sektörüne sağlanan bölgesel teşvik ve desteklemeler doğru ve gerekli uygulamalardır. Bu süreç, ülke tarımı için ayrıntılı bir şekilde evrensel standartlar dikkate alınarak planlanmış bir tarımsal iyileştirme politikasıdır. Bu durumu daha farklı yorumlamaya hiç gerek yoktur. Birçok uygulamanın eleştiriye mahal vermeyecek şekilde doğru olduğunu düşünüyorum. İlimiz de bu uygulamalardan gereken ölçüde fayda sağlamaktadır. Ancak ülkemizin doğal zenginliklerinin ve verimli tarım topraklarının kullanımı şansa bırakılmayacak derecede önemlidir. Hadiseye bu boyutuyla bakıldığında tarımsal girdi ve pestisit kullanımının, kültürel tarımsal uygulamaların, bitkisel yada hayvansal üretimdeki ülkemiz genetik zenginliklerinin zorunluluk derecesinde kontrol ve kayıt altına alınması gerektiğini düşünüyorum. Hiç kimse bu denli verimli doğal kaynaklarımızı verimsiz kullanma lüksüne sahip değildir. Aksi bir durum bu vatana ihanettir. Ülke tarımının kalkınmasının temelinde bu ilkenin olması gerektiğini düşünüyorum. Ülkemiz bu uygulamaları planlayacak bilimsel akıl gücüne fazlasıyla sahiptir. Çünkü ulus olarak tarımsal üretimimizin yüksek kalite standartlarında, ileri hijyen uygulamalarını barındıran, uluslar arası dolaşıma uygun analiz değerlerini karşılayacak şekilde olması gerekmektedir. Türk tarımı dünyaya ürün satmalıdır...

manlık yapmıştır. Yeni başarılara imza attığınızı duyduk, güçlü bir ekibiniz olsa gerek, bunca büyük işin arkasında güçlü bir ekip vardır diye düşünüyorum. Bize ekibinizden ve ekibinizin yetisinden bahseder misiniz? Evet, çok yeni bir gelişme olarak; Avrupa Birliği IPARD programı Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu (TKDK) kapsamında danışmanlığını yürütmüş olduğumuz ve 2. ve 3. Çağrı döneminde destek almaya hak kazanan 4 projemiz bulunmaktadır. Hayvancılık, Süt Ürünleri İşleme Tesisi ve Su Ürünleri İşleme Tesisi yatırım konularındaki 4 projemizin toplam yatırım tutarı 18.102.386 TL olup toplam hibe tutarı 7.408.049 TL. dir. Ayrıca program kapsamında Türkiye’de desteklenen iki su ürünleri projesi de Samsun ilinde desteklenmiş olup, bu yatırım konusunda diğer illerde destek alan proje mevcut değildir. Bu başarı personelimizin emeğinin karşılığıdır. Tüm ekip arkadaşlarımızın başarısıdır. Muhakkak ki başarı, sağlıklı koordinasyonla sağlanmaktadır. Bu vesile ile TKDK Samsun Koordinatörlüğü başkanı, yardım masası, eğitmenleri ve tüm uzman arkadaşlara teşekkürü bir borç biliyoruz. Firmamız çalışanlarının birbirleriyle diyalogları, iş ilişkileri, tutum ve davranışları aile sıcaklığına eşdeğer ölçüdedir. Bu sebeple tüm personel görevlerini gönülden ve zevk alarak yapmaktadır. Bizler her şeyi bilmek gibi bir iddaayla asla yola çıkmadık, ancak bilgiyi nereden ve nasıl alacağımızı çok iyi biliyoruz. Beklide başarının sırrı buradadır. Başak Tarımsal Mühendislik ve Danışmanlık personelinin tamamı konusunda uzman, sürekli eğitim çalışmaları içerisinde olan, ilgili ve duyarlı bir yapıya sahiptir. Personel yapısı, Ziraat Mühendisliği, Gıda Mühendisliği, Mimar, İnşat Mühendisliği, Ekonomi Uzmanı, Eğitmen kadrolarından oluşmaktadır. 2006 yılında başlayan ticaret hayatımı bir aile sıcaklığıyla paylaşmış olduğum tüm personel arkadaşlara teşekkürü bir borç biliyorum.

Bu güne kadar hibe programlarından Samsun ekonomisine kazandırdığınız bütçe ne kadardır? Firmamız 2006 yılında Samsun ilinde kurulmuş olup başta Samsun olmak üzere Karadeniz bölgesinde birçok ilde çeşitli faaliyetlerde bulunmaktadır. AB ve yerel bütçeden sağlanan hibelerle birlikte toplam 89 projeden 16.161.988 TL hibe finansmanı Samsun iline çeşitli yatırımlarla kazandırılmış ve firmamız bu yatırımlarda danış-

Son olarak eklemek istediğiniz bir mesajınız var mı? Firma olarak bugün yatığımız işleri yarın yapacağımız daha büyük işlerin teminatı olarak görüyoruz. Dolayısıyla üstlendiğimiz hiçbir çalışmada sorumsuzluk ve ihmalkârlığa yer yoktur. Bu düşünceyi benimseyip, dürüst çalışma prensipleri ve doğruluk ilkelerine sadık kalarak sektörel hedeflerimizi gerçekleştirmek için yolumuza devam edeceğiz.

Sağlanan destekler ile tarımsal sanayi yatırımlarının hedefi ihracat olmuş ve gelecekte de bu yatırımların sayısının artması gerekmektedir. Bu çalışmaların muhakkak ki çeşitli mevzuatların ışığı altında yapılmasında fayda vardır. Bu yapıdaki üretici ve firmaların sayılarının artırılarak daha fazla miktarda ihraç ürün üretilmesi Samsun ilimiz çiftçisini de kalkındıracaktır. Samsun ili bir tarım şehri olmak konusunda kararını kati suretle vermelidir.

KASİAD Karadeniz Sanayici ve İş Adamları Derneği

69


Kültür ve Turizm Bakanlığı

RÖ P O RT A J

Dernek Haberleri / Samsun Artık Büyüklüğünün Farkında başkan’dan

YEŞİL KÜRE ORGANİK ÜRÜNLER TARIM HAYVANCILIK

AHMET AYDIN

Ahmet Aydın ile çocukluğunda hayallerini süsleyen yumurta ve tavukçuluk sektörünü ve özellikle 2006’daki kuş gribi krizinden sonra organik tavuk üretiminde Türkiye’nin önde gelen isimlerinden biri olma sürecini, Samsun’un tarım ve hayvancılık potansiyelini, artıları, eksileri ve yapılması gerekenleri konuştuk.


Röportaj / Yeşil Küre : Ahmet Aydın

ORGANİK ÜRÜNLERDE

TÜRKİYE’NİN ÖNCÜSÜ: YEŞİL KÜRE Yeşil Küre: Yedi yaşındaki bir çocuğun hayali nasıl sektöründe bir deve dönüştü? Bugün Samsun’un en geniş üretim ve Pazar ağına sahip büyük bir şirkete dönüşen yedi yaşındaki bir çocuğun hayaliydi Yeşil Küre… Geleceği o küçük yaşında gören, hayallerine güvenen ve bir başarı hikayesine imza atan o küçük çocuk; 21. Dönem Samsun Milletvekilliği de yapan ve organik tavuk üretiminde Samsun adını tüm Türkiye’ye tanıtan Ahmet Aydın’dan başkası değil… Samsun’da tarım ve hayvancılık konusu üzerinde konuşurken taraflı tarafsız tüm otoritelerce ismi en başta zikredilen kişilerden birisiniz. Bu noktaya geliş hikayenizi bizlerle paylaşır mısınız? Biz çiftçi kökenli bir aileyiz. 1960’da Tokat Erbaa’dan Bafra’nın Kozu köyüne yerleştik. Ben 12-13 yaşlarındayken benim halam İstanbul’da otururdu ve yazları bize gelirdi. O günkü Türkiye’nin en büyük gazetelerinden birisi tavukçuluk sektörüyle ilgili bir ek vermişti. Orada modern tavukçuluk anlatılıyordu. O günlerde merak saldım tavuk işine. Tarımın diğer kollarında da üretimlerimiz vardı. Sebze ve çeltik ekimlerimiz vardı. 1977 yılında askerden geldikten sonra yumurta tavukçuluğunun temelini attık. Fakat temeli attıktan sonra iyi bir fizibilite araştırması yaptım. Baktım şartlar çok uygun değil, durdurdum. Başka işlerle biraz uğraştık. 1980’den sonra Turgut Özal’ın Başbakan Yardımcısı olmasıyla Türkiye dış ticarete biraz odaklanınca yumurta sektörü de iyileşti. Ortadoğu pazarına o zamana kadar hep ağırlıklı olarak Fransızlar ve Hollandalılar yumurta satıyordu. Türkiye de o bölgeye ihracat yapmaya başlayınca yumurta sektörü canlandı. 1981’de daha önceden attığımız temellerin üzerinde yumurta tavukçuluğunu başlattık. Bu sektöre girişimiz bu şekilde oldu. Beş yıl içerisinde 5 bin’e yakın olan kapasitemizi 40 bin’e çıkardık. Kendi yemimizi kendimiz üretir hale geldik. Ondan sonra da sürekli gelişerek bugünlere doğru geldik. Bu sektöre girerken motivasyonunuz neydi? Nasıl başladınız? Nasıl başardınız? Ne gibi zorluklarla karşılaştınız? 7-8 yıl boyunca yani 12-13 yaşındaki bir çocukken 20 yaşına kadar sürekli gözlemledim bu sektörü ve hayal ettim. Kendi kendimi motive ettim yani. Bahsettiğim o ek beni çok etkilemişti ve hayvanları seven küçük bir çocuk olarak heves etmiştim. Sonradan ihracatlar da başlayınca çocukluk hayalimin mantıklı bir iş kolu olduğunu gördüm ve çevreme gösterdim. Tavukçuluk sektöründe iş yapanlar biraz farklılaşınca gelişince o da bizi motive etti. İklim olarak Samsun’un yapısı tavukçuluğa uygun olduğu için iş oturdu. 1986’da yumurta tavukçuluğu kapasitemizi tamamladık. O ara Bafra’da Kızılırmak Dersanesi’ni kurduk arkadaşlarımızla beraber. İnşaat işine girdik. Taşımacılık işine girdik, otobüsçülük yaptık üç sene boyunca. Baktım ki o işler benim mizacıma çok uygun değil. Dersaneyi öğretmenlere verdik. İnşaat şirketini lağvettik. Otobüsteki hisselerimizi de bıraktık. Sonra yeni bir grup arkadaşla Ay-Pi Tavukçuluk’u kurduk. Ay-Pi Tavukçuluk, Kanlıçay’da 5 ortak kurduk. Yüzde 51’i benimdi. Orada canlı üretime başladık. Ufak

da bir kesimhane yaptık. Sonra ortakların üçüne ben orayı sattım. Bugünkü Ay-Pi’nin olduğu yeri 1990’da eski Devlet Bakanı Doğan Kitaplı ve ailesinden satın almıştım. 1993’te de buranın temellerini attık. Burada da et tavukçuluğunu başlattık. O günkü Türkiye’deki ve Dünya’daki gelişmelere göre yumurta tavukçuluğunun tüketim artışının az olacağını ama et tavukçuluğunda büyük bir artış olacağını öngörmüştüm. Öngörülerim de doğru çıktı. O senelerde kişi başına 3 kilogram olan tavuk eti tüketimi bugünlerde 20-21 kilograma kadar yaklaştı ki bu yedi katlık bir artış demektir. Yumurta ise 7 milyon’dan 14 milyon’a çıktı. Yani yumurtada yüzde 50’lik bir artış olurken tavuk etinde yüzde 700 artış oldu. Oradaki öngörümüz doğru çıktı. Hele son yıllarda tavukçuluk genelde iyi bir noktaya geldi Türkiye’de. Yumurta ve ette yaklaşık toplam 500 milyon dolarlık bir ihracat var. Bu da tarım sektöründe iyi bir rakam demek. Ortadoğu bölgesinde ve Balkanlar’da en iyi tavuk üreten ülke oldu. Kapasite olarak da ikinci sırada. Firmanızla ilgili teknik detaylar konusunda bizleri aydınlatabilir misiniz? Ne kadarlık bir alanda üretim yapıyorsunuz? Kaç kişi istihdam ediyorsunuz? Nasıl bir teknik donanıma sahipsiniz? Üretim kapasiteniz nedir? Ürettiğiniz ürünleri daha çok nereye satıyorsunuz? İhracat rakamlarınız? Firmamız ana merkezi 130 bin metrekare açık alanda 45 bin metrekare kapalı alanda kuluçkası, yem fabrikası, kesimhanesi, rendeleme tesisleri, ufak balık unu tesisleri ve 36 bin metrekare tavuk yetiştirme kümeslerinden ibaret bir yapılanmamız var. Bunun yanında Bafra’nın dört köyünde daha üretimimiz var. 80 işçiyi direkt

istihdam ediyoruz. Dolaylı istihdama da en az bunun kadar bir katkımız var. Türkiye’deki organik tavuk etinin yüzde 90’ını biz üretiyoruz. Organik yumurta üretiminin yüzde 25’i de bizim tesislerimizde gerçekleşiyor. Bir sektörde mutlaka ilk üçün içinde olmak gerekir. 2006’daki kuş gribinden sonra baktık birinci olamıyoruz, ilk üçün

KASİAD Karadeniz Sanayici ve İş Adamları Derneği

71


Röportaj / Yeşil Küre : Ahmet Aydın

içinde de olmamız pek olası görünmüyordu. Ama konseptimiz, arazilerimizin durumu, konumu organik tarıma uygundu. Organik tavukçuluğu da Türkiye’de pek bilen ve uygulayan yoktu. Yumurta da zaten başlamıştık. 2006’daki kuş gribi kriziyle konseptimizi değiştirerek organik tavukçuluğa geçmiş olduk. Organik tavukçulukta gayet iyiyiz. Türkiye’deki uluslararası ulusal marketlerin tamamına başta Yeşil Küre olmak üzere beş ayrı marka altında biz ürün veriyoruz. Bu marketlere bizden başka ürün veren bir firma yok. İhracat olaraksa Türkiye’den ilk organik tavuk ihracatını Dubai’ye bir konteynır göndererek biz gerçekleştirdik. Dubai, Katar, Suudi Arabistan, Kuveyt gibi ülkelerde de Pazar araştırması yapıyoruz. Japonya’ya gittik. Orada Türkiye ile ilgili bir yasak var. Onun kaldırılmasını bekliyoruz. Ticaret ateşemizle de görüştük. İnşallah bir yıl içerisinde de Japonya’ya ihracata başlayacağız. Japonya’da bu alanda önemli bir açık var ve biz bu açığı kapatmayı hedefliyoruz. Nasıl onlar zamanında biz araba üretemezken bize araba sattılarsa biz de onlar organik tavuk üretimine başlamadan biz onlara ihracat yapacağız diye umuyoruz. Tarım ve hayvancılık sektöründe özellikle organik üretim kavramını sürekli vurguluyor ve yatırımlarınızı da bu yönde yoğunlaştırıyorsunuz. Tarım ve hayvancılıkta organik üretimin standart üretime göre avantajları ve zorlukları nelerdir? Bize biraz bu süreci anlatabilir misiniz? Bundan yüz yıl önce tahmin ediyorum bütün dünyadaki ürünlerin hepsi organikti. Ama sonradan kimyasal ilaçlar, genetiği değiştirilmiş tohumlar, herbisitler, kimyasal gübreler çıkınca daha çok verim alabilme adına düzen bozuldu. Bunun hem insan hem hayvan sağlığına zararları görüldükten sonra bilhassa Almanya’da başlayan ve daha sonra Avrupa’da ve Amerika’da gelişen organik bir üretim süreci başladı. Bu sürecin Türkiye ayağı 2005 yılına kadar kanunsuz, yönetmeliksiz yürüdü. Daha çok Avrupalı denetleme kuruluşlarının denetimleriyle sistem yürüdü. 2005 yılında organik tarım kanunu ve yönetmelikleri çıktı. Ondan sonra Organik tarım Türkiye’de yapılabilir hale geldi. Biz de kanun ve yönetmelikler çıkar çıkmaz hazırlıklarımızı tamamlayarak sektöre girdik. Araya bir de kuş gribi hadisesi girince organik üretime geçtik. Organik tarımı denetleyen ve sertifikalandıran Türkiye’de şu anda 19 tane kuruluş var. Bunların yarıya yakını yerli. Diğerleriyse yabancı kuruluşların Türkiye temsilcilikleri eliyle yürütülüyor. Biz şu an bir Alman firması olan Ceres ile çalışıyoruz. Her üretim kolumuzu yılda iki kez denetime tabi tutuyorlar. Bizim et tavuğu, yumurta tavuğu, süt inekçiliği, kırmızı et üretimi bitkisel üretim olmak üzere beş dalda üretimimiz var. Bunun beşini de ayrı ayrı denetliyorlar. Zaman zaman bunlar yetmiyor ve denetçilerle beraber Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı da denetlemeler yapıyor. Bu denetlemelerde hep en iyi sonuçlarla ve alnımızın akıyla çıkıyoruz. Organik tarımda tüketicilerin bilmediği bir husus, organik denen

72

KASİAD Karadeniz Sanayici ve İş Adamları Derneği

her şeyin üzerinde Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın ve denetleme kuruluşunun logosunun olması gerekiyor. Bu iki logo yoksa o ürün organik değildir. Organik olmayan bir ürünü organikmiş gibi göstermenin cezası minimum 10 bin TL’dir. Tüketiciler bilinçlendikçe sağlıklı tüketim çoğalıyor ve gerçek organik ürünler tüketiciye ulaşmaya başlıyor. Bir taraftan da bu bilinci oluşturmaya çalışıyoruz. Türkiye’deki organik üretim masaya yatırıldığında Samsun olarak neredeyiz? Organik ürün pazarında sizin ve genel olarak Samsun’un payı nedir? Bu payın artırılması ve yurtdışına daha güçlü bir şekilde açılabilmek için neler yapılmalı? Türkiye’deki organik pazarın içerisinde Samsun, fındık hariç kendi pazarına, Türkiye’ye ürün göndererek sadece Yeşil Küre tarafından temsil ediliyor diyebiliriz. Tavuk etinin yüzde 90’ını, yumurtanın yüzde 25’ini, sütün yüzde 10’unu, soyanın belki tamamını biz üretiyoruz. Soya ve mısırı kendi tüketimimizde kullanıyoruz. Samsun’un payının artırılması için önce bu ürettiğimiz ürünleri güçlendirmeliyiz. Özellikle organik sebze üretimine ağırlık vermeliyiz. Organik sebze üretimimizi gereken boyutlara getirebilirsek Rusya, Ukrayna ve Avrupa pazarına rahatlıkla pazarlayabiliriz. Bir de fındık için yurtdışında daha iyi bir çalışma yapmalıyız. Sizce Bafra ve Çarşamba gibi tarıma son derece müsait iki büyük ovanın üzerinde kurulu olan şehrimiz bu potansiyelini yeterince değerlendirebiliyor mu? Samsun’da 8 milyon dönümün üzerinde arazi var. Bunun 4 milyon dönümü ekilebilir alan. Çarşamba ve Bafra ovaları etrafındaki ilçelerle beraber düşünürsek toplam 2 milyon dönüme yakın ekilebilir bir alan var. Bu alanlarda bindelerle ifade edilemeyecek kadar belki onbinde bir diyelim bir organik üretimimiz var. Ama Valiliğimizin


Röportaj / Yeşil Küre : Ahmet Aydın

önemli çalışmaları var. Geçmiş dönemde Ar-ge Daire Başkanlığı yapmış olan Eyüp Elmas’ın yoğun bir çabası ve emekleri vardı. O çok uğraştı, çok hevesliydi. Hatta Ordu’daki çiftçileri de getirdi bizim buraya. Daha bizim değerlendirecek potansiyelimiz çok fazla. Şu anda daha organik üretim olarak potansiyelimizin binde birini kullanıyoruz diyebiliriz. Genelde gelişmiş ülkelerde organik tarım yüzde onlara çıktı. Yüzde onlara çıkabilsek bu yüzbin dönüm demektir ki bu şu anki üretimimizin, satışımızın ve ihracatımızın yüz katı anlamına gelir. Özellikle soya, mısır gibi ürünlere ihtiyacımız var ve ne yazık ki ithal ediyoruz. Üretimimizi mutlaka artırmak zorundayız. Çalışma ve yatırımlarıyla sektöre yön veren ve yeni ufuklar açan bir girişimci gözüyle Samsun tarımının mevcut durumunu bizim için değerlendirir misiniz? Samsun, narenciye ve pamuk dışında neredeyse tüm ürünlerin yetiştirilebildiği potansiyeli yüksek bir şehir. Bu potansiyelimizi tam olarak değerlendirebiliyor muyuz? Yok. Şehrimizde bir ürün yetiştirilmeye başlanınca yeterince iyi planlanmadığı için ya da yeterli sabır gösterilmediği için birkaç sene içerisinde üründen ve yatırımdan vazgeçilebiliyor. Buna örnek olarak Bafra’daki çeltik üretimini verebiliriz. Birkaç sene iyi giden üretim sonrasında gerekli sabır gösterilmediği için beklenen verimi vermiyor. Tam oturtturmadan vazgeçiliyor işten. Halbuki bir iş başlarken biraz sebat etmek gerekir. Mesela biz organik et tavukçuluğuna başladığımız zaman toptan 9 TL’ye satıyorduk. Satamadığımızı 2,5 TL’ye sattık. Büyük zarar ettik 2009 yılında ama sabrettik ve bir yıl sonra ürünümüz normal değerini buldu. Çeltik örneğinde fidelemeyle ilgili eksiklikler giderilse, sebat edilse kazandığımızı Alman ilaç firmalarına vermezdik. Çeltikte Tarım müdürümüz çok gayretli, çalışıyor ama genel bilinci geliştirmek öyle kolay bir iş değil. Biraz da bir musibet bin nasihatten iyidir derler. İnşallah bu musibetten bir örnek çıkararak doğru fideleme yöntemleri uygularız. Bu sayede organik çeltik üretimi şansımız da olur. Bunun dışında Türkiye’de yağ açığımız var. Biz sadece soyaya 2 milyar dolar ödüyoruz. Halbuki bu 4 milyon dönüm arazide kolaylıkla üretebileceğimiz bir ürün. Biz mesela hem Bafra’da hem Erbaa’da üretiyoruz. 4 milyon dönüm arazide 2 milyon ton soya çıkar ve Türkiye 2 milyar dolar tasarruf eder.

Türkiye’nin petrolden sonra en çok para verdiği sektör yağ sektörü. 4 milyon dönüm arazi Türkiye tarım arazilerinin yüzde 1,5’ine tekabül ediyor. Yüzde 1,5’i soya üretimine ayırsak edeceğimiz 2 milyar dolarlık tasarrufun yanı sıra aldığımız sağlıksız, genetiği değiştirilmiş soyadan da kurtuluruz. GDO’lu soyaya Türkiye yasak getirdi. Yasak getirince Türkiye’de tavukçuluk yapılamaz hale gelme tehlikesi oluşunca bunu göze alamadılar ve bu yasağı beklemeye aldılar. Çıkan yönetmelikler delindi. Gümrüklerde kontrol yapılmamaya başlandı. Kulağı tersinden tutup yem fabrikalarında kontrol yapmaya başladılar. Şu an çok garip ve ucube bir durumla karşı karşıyayız. Soyada böyle bir sıkıntımız var. Devlet destekleme yapıyor mu? Yapıyor. Bir ton soya üretimine devlet teşvik kapsamında 500 TL para veriyor. Ama biz bunu iyi anlatamıyoruz. Siyasilerin bunu iyi anlatması lazım. Vekillerimizin asıl bunu anlatması lazım. Uzun yıllar boyunca kimlik arayışı içinde olmuş bir şehirden Samsun’da tarım ve hayvancılık sektöründe daha çok söz sahibi olabilmek ve mevcut potansiyelimizi daha iyi kullanabilmek için sizce neler yapılmalı? Sizce Samsun kendini hangi sektörde nasıl konumlandırmalı? Samsun’u yöneten, idare edenler Samsun’un; sağlık, turizm, lojistik ve tarımsal sanayide öne çıkmasını istiyorlar. Bence bunların hepsi olmalı. Ama tarım daha önemli. Yılda 12 ay tarım yapılabilen bir yer Türkiye’de çok az bulunur. Adana’da bile yılda 12 ay tarım yapamazsınız. Temmuz’un başından Ağustos’un sonuna kadar hiçbir şey yapamazsınız. Orada sıcaktan ürününüz yanar. Konya’da soğuktan yanar. Ama burada 365 gün tarım yapabilirsiniz. Samsun’un tarımsal potansiyeli çok yüksek. Amerika’da Arizona eyaletinde Yuma diye bir kasaba var Bafra büyüklüğünde. Tarımsal gelirleri 1,5 milyar dolar. Güzel bir ova ama Samsun’un 10’da 1’i büyüklüğünde. Bu rakamı 10’la çarparsanız 15 milyar dolar eder. Bu da Samsun’un gerçek potansiyeli nedir sorusunun reel karşılığıdır. Samsun’da kişi başı gelirin ortala 5-6 bin dolar olduğunu da düşünürseniz tarımın Samsun için neler vaat ettiğini de görebilirsiniz. Aynı zamanda bir dönem Samsun’u temsil etmiş eski bir milletvekili ve siyasi bir figür olarak devletin tarım ve hayvancılık

KASİAD Karadeniz Sanayici ve İş Adamları Derneği

73


Röportaj / Yeşil Küre : Ahmet Aydın

politikalarını yerel ve ulusal bazda nasıl değerlendiriyorsunuz? Devletin politikalarında çok fazla bir noksanlık görmüyorum. Ama çok şikayetçi olduğum bir konu var. Köy yolları. Benim gittiğim geldiğim mıntıkalarda durum perişan. Başbakanımız da zaman zaman anlatıyor dünya kadar yol yapılıyor diye ama ben bilmiyorum bu yollar nereye yapılıyor. Bizim yollarımızda, özel idare müdürünü arayıp teşekkür edeceğim bazı yollarımıza 10 yıldan beri ilk defa tamir yapıldı. Soya ve yağlı tohum üretiminde güzel teşvikler var. Bunlar doğru politikalar ama bunun yanında daha çok köylünün derdini dinleyecek ve çözüm üretecek mercide olanlarda biraz aymazlık var. Bürokratları mı kastediyorsunuz? Siyasileri söylüyorum. Vatandaş bir şey söylerken bile çekiniyor. Korkuyor. “Vekilim şu, şu güzel ama şurası noksan” dediğin zaman hemen vatandaş azarlanıyor. Vatandaş da bu sefer bir şey

söyleyemediği için homurdanıyor. Geçmişte bir krizden çıktığı için ülke çok sesini de çıkaramıyor. Böyle gidiyor. Bölgedeki siyasiler çiftçinin derdiyle daha fazla ilgilense bence çok daha iyi olacak. Bunun dışında siyasilerden biri şimdi ayrım yapmak için söylemeyeyim Bafra ovasının batı sahilinin çok büyük bir kısmının bugün çeltik olmasında çok büyük bir katkısı var. Kim neyi yaptı kendileri daha iyi bilir. Teşekkür etmek lazım. Anlattık, dinledi ve takip etti. Meseleyi de çözdü. Yani bürokratik işlemlerle belki 10 milyon liraya olacak şeyi 300-400 bin lira maliyetle çözülmesine katkı verdi. Biz siyasilerden bunları bekleriz. Şimdi öyle yerler var ki, siyasilerden halkın bir çekinmesi yok. Bürokrasi, o müteahhitlik sektöründekiler içli dışlı olmuş belki hiç sulama gitmeyecek yerlere sulama boruları döşenmiş. Devlet trilyonlarca masrafa sokulmuş. Çok gerekli yerlerde ise yapılmamış. Bu tip yanlışlıklarla da karşılaşıyoruz. Son olarak firmanızın kuruluşundan bugüne gelinen süreç içerisinde hedeflerinizi ne ölçüde gerçekleştirebildiniz? Gelecek için öngörüleriniz ve planlarınız nelerdir? Kuruluş aşamasında varmayı planladığımız hedeflerimize düşündüğümüzden önce vardık. Arada bir politika yaptık. Siyaset yaptığımız dönemde biraz işlerimiz aksadı. Üç senelik siyaset bize iş yaşamında 10 senemizi kaybettirdi. Bir de bu süreçte basit politikacıların – üzerine basarak söylüyorum – basit politikacıların hışmına uğradık. Bir bölgenin siyaset adamı gibi değil, basit politikacılar gibi hareket ettiler. Bizim o kriz sürecinde içine düştüğümüz sıkıntılarda bize yardımcı olacak yerde siyasi rakip olur korkusuyla önümüzü kesen, bizi engelleyen politikacılar oldu. Onlar olmasaydı hedeflerimizi çok daha yukarılara taşıyabilirdik ama Allah’a şükür iyi bir mücadeleden sonra yavaş yavaş aştık sayılır. Gelecek için hedeflerimiz arasında yaptığımız işleri büyütmek, ürettiğimiz ürünler için dünyadaki pazarımızı genişletmek, yeni pazarlara girmek, Türkiye’de üretemediğimiz soya gibi anahtar ürünleri üretmeyi başarmak, üretemediklerimizi Afrika gibi coğrafyalarda üretmek gibi planlarımız var. İnşallah başarılı oluruz.

74

KASİAD Karadeniz Sanayici ve İş Adamları Derneği



Dosya / Kırsal Kalkınma ve Destekleme Programı

A M N I K L A K KIRSAL PROGRAMI TEKLEME

DES

VE

AŞ - Kır

Recep KIRB

Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından, 2006–2010 ve 2011–2015 Ulusal Tarım Stratejisi Kırsal Kalkınma Planı çerçevesinde, doğal kaynaklar ve çevrenin korunmasını dikkate alarak, kırsal alanda gelir düzeyinin yükseltilmesi, tarımsal üretim ve tarıma dayalı sanayi entegrasyonunun sağlanması için küçük ve orta ölçekli işletmelerin desteklenmesi, tarımsal pazarlama altyapısının geliştirilmesi, gıda güvenliğinin güçlendirilmesi, kırsal alanda alternatif gelir kaynaklarının oluşturulması, basınçlı sulama sistemlerinin geliştirilmesi, yürütülmekte olan kırsal kalkınma çalışmalarının etkinliklerinin artırılması ve kırsal toplumda belirli bir kapasitenin oluşturulması amacıyla Kırsal Kalkınma Yatırımlarının Desteklenmesi Programı uygulamaya konulmuştur. Kırsal Kalkınma Yatırımlarının Desteklenmesi Programı kapsamında yürütülecek olan “Tarıma Dayalı Yatırımların Desteklenme-

üdürü

nme Şube M

ve Örgütle sal Kalkınma

zin ihtiyacı olan ve iş üretmede en büyük yardımcısı olan makine ekipmanlarda desteklenmiş ve bu manada da toplam 28.159.910 TL’lik tutarındaki 3206 makine ekipmanın 14.079.955 TL tutarında % 50’lik kısmı desteklenmiştir. Her iki destek birlikte düşünüldüğünde Samsun iline toplamda yaklaşık 70 milyon TL’lik bir yatırım karşılığında 33 milyon TL’lik bir destek sağlanmıştır. KIRSAL KALKINMADA ÖRGÜTLENMENİN ÖNEMİ Dünyada ve ülkemizde tarım insanoğlunun ana uğraş konularından biri ve belki en önemlisidir Tarımın stratejik bir sektör olarak kabul edildiği bir çağda yaşamaktayız. Her geçen gün bu durum daha da belirginleşmekte, tarımsal üretim gücü, bir ülkenin en önemli gücü olarak görülmektedir. Konuyu ülkemiz açısından değerlendirirsek tarımsal hasıla hacmi olarak dünyada ilk 7 ülke arasına girdiğimiz görülmektedir.

Samsun İli Kırsal Kalkınma Yatırımlarının Desteklenmesi Programı Projelerin Konularına Göre Dağılımı Proje Konusu

Proje

Toplam Proje

Hibe Tutarı (TL)

İstihdam

Tahıl-Hububat İşletmeleri

34

13.272.231

6.479.322

301

Süt ve Süt Ürünleri İşletmeleri

11

4.041.785

1.918.142

136

Endüstri Ürünleri İşletmeleri

12

5.471.980

2.636.950

129

Yaş Meyve-Sebze İşletmeleri

9

2.983.019

1.485.009

102

Toplu Basınçlı Sulama Sistemleri

8

6.004.603

2.676.266

1311 HANE

Su Ürünleri İşletmeleri

8

4.261.689

1.886.234

71

Yem İşletmeleri

5

1.471.273

735.636

46

Et ve Et Ürünleri İşletmeleri

4

1.735.396

662.249

55

Alternatif Enerji Kullanan Seralar

2

654.500

196.548

9

Tıbbi ve Aromatik Bitki İşletmeleri

2

791.400

275.000

17

To p l a m

95

40.687.876

18.951.356

866

Makine Ekipman Alımları

3.206

28.159.910

14.079.955

GENEL TOPLAM

3.301

68.847.786

33.031.311

si Programı” uygulamaları için hazırlanan projelerin; hibeye esas proje tutarlarının, ekonomik yatırımlara yönelik olanlarında % 50’si, toplu basınçlı sulama sistemine yönelik olanlarında ise % 75’i hibe desteği olarak program bütçesinden karşılanmaktadır. Bu kapsamda Samsun İlimizde 2006–2011 yılları arasında toplam 95 proje gerçekleştirilmiş, 40.687.876 TL toplam proje tutarına karşılık 18.951.356 TL hibe desteği ödemesi yapılmıştır. Bu projelerin 87 adedi ekonomik yatırımlar olup 34.683.273 TL toplam proje tutarına karşılık 16.275.090 TL hibe desteği ödenmiş ve 866 kişiye istihdam sağlanmıştır. Kalan 8 proje ise 1311 hanenin arazilerini basınçlı sulama sistemleriyle sulayabilme imkânı sağlayan “toplu basınçlı sulama sistemleri” yatırımlarıdır ve toplam proje tutarı 6.004.603 TL, toplam hibe tutarı 2.636.950 TL’ dir. Ayrıca çiftçimi-

76

KASİAD Karadeniz Sanayici ve İş Adamları Derneği

866 KİŞİ 1311 HANE

İlimiz de konumu itibarıyla gelişmeye çok müsait bir konumdadır. Köklü bir geçmişe ve değişik medeniyetlere ev sahipliği yapmış olmasıyla turizm yönünden, tüm ulaşım yollarının kullanılabildiği ve bir kesişme noktasında bulunmasıyla ulaşım ve lojistik yönden, 5 adet organize sanayi bölgesi, 16 adet küçük sanayi sitesi, serbest bölgesiyle sanayi yönünden, eğitim ve sağlık yatırımlarında son yıllarda gözlenen artış ve geçmişten getirdiği birikimiyle eğitim ve sağlık sektörleri yönünden Samsun; bir bölge merkezi konumunda olup, eşsiz fırsatlara sahip bulunmaktadır. İlimiz, aynı zamanda Karadeniz Bölgesinin en büyük vilayeti ve kenti konumundadır. Nüfusu itibariyle 15., “sosyo-ekonomik gelişmişlik sırlamasında” 2010 yılı değerlendirmesine göre 32. sıradadır. Samsun, ekonomik olarak ülkemizin önemli ticaret ve tarım merkezlerinden ve gelişen sanayi yörelerinden biridir.


Dosya / Kırsal Kalkınma ve Destekleme Programı

Tarım, Samsun’un vazgeçilmez ve büyük değer taşıyan sektörlerinin başında gelmektedir. Türkiye’nin en verimli ve en büyük ovalarından ikisine sahip ve büyük bölümünden de dört mevsimde ürün alınabilmektedir. İlimiz 432.718 ha toplam tarım arazisine sahip olup bunun 159.490 hektarlık kısmı ekonomik olarak sulanabilmektedir. Birçok sebze ve meyvenin yetişmesine elverişli iklim ve coğrafi koşullar barındırmaktadır. 2010 yılı tarım il müdürlüğü verilerine göre; 293.873 büyük baş, 145.458 adet küçük baş, 2.716.088 kümes hayvanı, arıcılık, deniz ve tatlı su balıkçılığı varlığı, tarımsal üretimdeki birikim ve tecrübesi, sınai üretime elverişli tarımsal üretim potansiyeli, tarıma dayalı sanayide olağanüstü imkanları, tarımsal katma değere sahip özel ürün yetiştiriciliği, henüz işlenmemiş veya yeterince değerlendirilmemiş bakir arazileri, organik tarım için güçlü potansiyel barındırması şehrimizin önemini göstermektedir. 21. yüzyıla giren dünyamız, baş döndürücü gelişme ve değişmelere tanık olmaktadır.Bu gelişmelerden biri de ülkelerin fiziki sınırlarının önemi azalırken, Dünya Ticaret Örgütü, Avrupa Birliği ve Gümrük Birliği gibi ekonomik birliklerin önemi artmaktadır. Üreticilerin de tıpkı ülkeler gibi, üretimden kaynaklanan riskleri paylaşmak, daha çok üretmek, ürünleri daha iyi pazarlamak, elde edecekleri gelirleri paylaşmak suretiyle hayat standardını yükseltmek için bir araya gelmeleri gerekmektedir. Yani teşkilatlanıp örgütlemeleri gerekir. İşbirliğini gerçekleştirmek amacıyla kooperatif çatısı altında bir araya gelmeleri gerekmektedir. Kooperatifin temelinde yardım dayanışma duygusu ve iş başarma duygusu vardır. Kooperatifçiliğin tarihçesine baktığımızda ülkemizde birlikte iş yapma dayanışma duygusu Lonca teşkilatlarına kadar uzanmaktadır. Cumhuriyetin ilanından sonra “İtibarı Zirai Birlikleri (kooperatifleri) Kanunu” yürürlüğe konulduktan sonra ilk kooperatif, 1927 yılında İzmir’de “İtibarı Zirai Birliği” adıyla kurulmuştur. Bundan sonra 30 Haziran 1936 yılında Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün 1 numaralı ortağı olduğu Silifke kazası Tekir Çiftliği Tarım Kredi Kooperatifi kurulmuştur. 1961 Anayasası’nın 51. maddesinde “Devlet, kooperatifçiliğin gelişmesini sağlayacak tedbirleri alır” hükmüne yer verilerek konu anayasamıza da girmiştir. 24 Nisan 1969 yılında, 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu yürürlüğe girmiştir. Bu kanuna göre konularına ve amaçlarına göre Tarımsal Kalkınma, Sulama, Su Ürünleri ve Pancar Ekicileri kooperatifleri kurulabilmektedir. Ayrıca 1581 sayılı Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri Kanununa göre Tarım Kredi Kooperatifleri, 5200 sayılı Tarımsal Üretici Birlikleri Kanununa göre birim konu bazında ve ilçe düzeyinde üretici birlikleri, 4631 sayılı kanuna göre Islah Amaçlı Yetiştirici Birlikleri (Damızlık Sığır, Arı, Manda, Koyun Keçi ) 6964 sayılı Ziraat Odaları ve Ziraat Odaları Birliği Kanununa göre ilçe düzeyinde ziraat odaları da kurularak çiftçi örgütlenmesi sağlanmaktadır. Bu örgütler kendi yasal çerçevelerinde kuruldukları bölgede tarım ve kırsal kesimin kalkınması için faaliyetlerde bulunmaktadırlar. 1. Beş Yıllık Kalkınma Planın’ndan başlayarak günümüze kadar olan dönemde,

kooperatifleşmenin öneminin kırsal kesime anlatılmasını kolaylaştırmak bakımından, devlet çeşitli proje ve modeller geliştirmiştir. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından birlikler vasıtasıyla çeşitli konularda destekler verilmekte ve Tarımsal kalkınma kooperatifleri vasıtasıyla da değişik konularda proje destekleri sağlanmaktadır. Bunlar bitkisel üretim hayvancılık ve su ürünleri konularında tip veya özel projeler olabilmektedir. Uygun kredi ödeme şartlarında çiftçiler borçlandırılarak ekonomik faaliyetlere katkı sağlanmaktadır. İlimiz tarımsal örgütlenme varlığı yönünden iyi durumdadır. Samsun’da 45.784 ortaklı 105 adet Tarımsal Kalkınma Kooperatifi, 159.705 üyeli 15 adet Ziraat Odası, 7.933 üyeli 34 adet Tarımsal Üretici Birliği ve, 2950 üyeli 4 adet de ıslah amaçlı birlik mevcut olup toplam 222.439 çiftçi tarımsal örgütlere üye durumdadır. Ayrıca dikey teşkilatlanmada sağlanmaya çalışılmış ve bu amaçla Samsun merkezli Amasya, Çorum ve Sinop illerini kapsayan 87 birim kooperatifin ortak olduğu Samsun Bölgesi Hayvancılık Kooperatifleri Birliği ve ayrıca 10 adet su ürünleri kooperatifinin ortak olduğu Samsun bölgesi Su Ürünleri Kooperatifleri Birliği de kurulmuş bulunmaktadır. Tarımsal Kalkınma Kooperatiflerine Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığımız tarafından tarımsal konularda uygulayacakları projelere düşük faizli kredi desteği sağlanmaktadır. İlimizde de bu manada bugüne kadar 15 adedi Kırsal Alanda Sosyal Destek Projesi ve 22 adedi genel bütçe kaynaklı olmak üzere toplam 37 adet kooperatife süt ve besi sığırcılığı, koyunculuk ve mandacılık projeleri uygulanmıştır. Bu projelerde bugüne kadar 2161 aileye 4992 süt sığırı 500 besi danası dağıtılmış ve 31.071.989 TL kredi kullandırılmıştır. Ayrıca İl Özel İdaresi kaynaklarından Tarımsal Üretici Birlikleri ve Islah Amaçlı Birliklere de destekler sağlanmıştır. Bu manada süt tankı ve ekipmanları, organik gübre, çeltik kurutma makinesi biçerbağlar, silaj makineleri fide ve fidanlar temin edilerek tarımsal üretici birlikleri desteklenirken Damızlık Arı Yetiştiricileri Birliği’ne de Bal Paketleme tesisi için makine ekipman desteği sağlanmıştır. Bakanlığımız desteklemelerde birliğe üye olma şartı getirmiş böylece örgütlenmeye olan ihtiyaç ve desteklerde artmıştır. Sonuç olarak ülkemizin hızla gelişen ve değişen bu çağda gelişmiş devletlerle rekabet edebilmemiz açısından çiftçimizin bir araya gelmesi güç oluşturması birlikte hareket etmesi gerekmektedir. Halen nüfusumuzun % 28’inin kırsalda yaşadığı düşünülürse bu konunun öneminin ileriki dönemde daha da artacağı görülmektedir. KASİAD Karadeniz Sanayici ve İş Adamları Derneği

77


RÖ P O RT A J KARADENİZ TARIMSAL ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ DR .HASAN ÖZCAN 1944 yılında “Samsun Bölge Tohum Islah İstasyonu” olarak kurulmuş olan 1971’de “Karadeniz Bölge Zirai Araştırma” adını alan Karadeniz Tarımsal Araştırma Enstitüsü (KTAE) 1987 yılından beri bu adla Samsun’da hizmet veriyor. Bitkisel ürünlerde verimliliğin ve kalitenin artırılmasına yönelik çalışmalarıyla dikkat çeken KTAE, Türkiye’deki ilk ve tek enerji tarımı araştırma merkeziyle bölgenin ve ülkenin geleceği için çalışmalarına devam ediyor.


Röportaj / Karadeniz Tarımsal Araştırma Enstitüsü : Dr. Hasan Özcan

TÜRKİYE’NİN İLK VE TEK ENERJİ TARIMI ARAŞTIRMA MERKEZİ SAMSUN’DA

1

944 yılında “Samsun Bölge Tohum Islah İstasyonu” olarak kurulmuş olan 1971’de “Karadeniz Bölge Zirai Araştırma” adını alan Karadeniz Tarımsal Araştırma Enstitüsü (KTAE) 1987 yılından beri bu adla Samsun’da hizmet veriyor. Bitkisel ürünlerde verimliliğin ve kalitenin artırılmasına yönelik çalışmalarıyla dikkat çeken KTAE, Türkiye’deki ilk ve tek enerji tarımı araştırma merkeziyle bölgenin ve ülkenin geleceği için çalışmalarına devam ediyor. Kuruluş amacı ve görevleri arasında TAGEM tarafından belirlenen ülkesel önceliklere uygun çalışmalar yürütmek, bitkisel ürünlerde verimliliğin ve kalitenin artırılmasına yönelik çalışmalar yapmak,

bitki gen kaynaklarının toplanması ve muhafazası çalışmalarında bulunmak, bitki ve ürünlerdeki hastalık, zararlı ve yabancı otlarla mücadele etmek, araştırmalar sonucu geliştirilen çeşitlerin tescili, sonuçların yayınlanması ve uygulamaya aktarılmasını sağlamak ve çalışma konularında yenilikleri takip ederek, yurtiçi ve yurtdışı kuruluşlarla işbirliği yapmak olan Karadeniz Tarımsal Araştırma Enstitüsü, 59 mühendis, 3 Tekniker, 5 teknisyen, 2 laborant ve 21 memur ile 14 geçici, 62 daimi işçi toplam 166 kişinin görev yaptığı bir kurum. Merkezde, Bafra’da ve Çarşamba’da olmak üzere toplam 962 dekar arazide çalışmalar gerçekleştiren KTAE, bunlara ilave dış lokasyonlarda değişik şekillerde arazi temin ederken, tohumluk üretimleri de enstitü dışında yapabiliyor. Bugüne Kadar 16 çeşit mısır ıslah ve tescil eden KTAE, 3 çeşit buğday, 1 çeşit arpa, 2 çeşit kuru fasülye, 1 çeşit nohut, 2 çeşit çeltik, 2 çeşit kişniş, 1 çeşit soya, 8 çeşit Trabzon hurması, 1 çeşit Amasya elması tescil ederek ülkeye kazandırırken, TAYEK koordinatörlüğü de sürdürüyor. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker tarafından açılışı yapılan Enerji Tarımı Araştırma Merkezi ise tarım ürünlerinin enerjiye dönüştürülebilmesi açısından Türkiye’nin gözbebeği konumunda. Ülkenin konuyla ilgili ilk ve tek araştırma merkezi olan kurumda bulunan biyoyakıt laboratuvarı sayesinde biyodizel, biyoetanol ve biyokütle üretimi mümkün olacak. ENERJİ TARIMI, NEDEN BİYOYAKITLAR? Biyoyakıt elde etmek için yapılan bitkisel üretime enerji tarımı deniyor. Tarihe baktığımızda 1893 yılında Rudolf Diesel tarafından tasarlanan ilk dizel motor fıstık yağı ile çalışmaktaydı. Ancak petrolün daha ucuz olması nedeniyle petrol yakıtlar kullanıldı. Zaman za-

man petrol fiyatlarındaki dalgalanmalar biyoyakıtlara olan ilgiyi artırdı. Özellikle 1973 yılında yaşanan petrol krizinde petrol fiyatının 3 dolardan 12 dolara çıkması ve yine 1979 yılında yaşanan benzer petrol krizi neticesinde dünyanın ilgisi biyoyakıtlara kaydı. Ancak 1986 yılından itibaren petrol fiyatlarındaki düşüşler, tarımsal hammaddeden biyoyakıt kullanılması ekonomik anlamda tartışılmaya başlandı. 1990’lı yıllarda yoğun şekilde gündeme gelen çevre kirliliği, küresel ısınma gibi sebeplerden dolayı tekrar biyoyakıtlar popüler hale geldi. Özellikle fosil yakıtların kullanılması nedeniyle son 25 yılda karbon salınımı yüzde 27, sıcaklık ise 0,5 derece artış gösterdi. Literatürlere göre, bu durumun devam etmesi durumunda yakın gelecekte hava sıcaklığındaki artışın 4-5 dereceyi bulması, denizlerin ise 2,2 m yükseleceği tahin ediliyor. Hem bu çevresel kaygılar, hem petrol fiyatlarında yaşanan aşırı dalgalanmalar, hem de petrol rezervlerinin bitme noktasına yaklaşması gibi nedenlerden dolayı biyoyakıtlar önem kazanıyor. Biyoyakıtları 3 ana başlıkta incelemek mümkün. - Biyodizel: Biyodizel, bitkisel ve hayvansal yağlardan elde edilen ve motorine alternatif bir biyoyakıttır. - Biyoetanol: Biyoetanol, şeker, nişasta ve selüloz içeren hammaddelerden elde edilen ve benzine alternatif bir yakıttır. - Biyokütle: Odun ve kömür yerine kullanılabilen biyoyakıtlardır. TÜRKİYE’DE BİYOYAKITLAR (BİYODİZEL, BİYOETANOL VE BİYOKÜTLE) Ülkemizde kullanılan enerjinin birinci derecede fosil yakıtlardan karşılanması, petrol kaynakları bakımından kendine yeter durumda olmaması ve ihtiyacın yüzde 92’sini ithalat yolu ile karşılanması, milyarlarca dolar petrol alımı için dışarıya ödenmesi petrol fiyatlarındaki anormal yükselişler nedeni ile ekonomimiz olumsuz etkileniyot. Ülkemizde 2009 yılı itibarı ile 16 milyon ton motorin, 3 milyon ton benzin tüketimi gerçekleşti. Biyoyakıtlar konusu ilk defa 1931 yılında düzenlenen 1. Ziraat Kongresinde ele alınmış, 1934 yılında da Atatürk Orman Çiftliğinde bitkisel yağın traktör yakıtı olarak kullanılmasına dair karar alınmıştı. 1936 yılında da sentetik benzin (biyoetanol) kullanımına dair çalışmalar yapılması kararlaştırılmış ve 1942 yılında Türk Silahlı Kuvvetlerinin kullandığı benzine yüzde 20 Biyoetanol harmanlanarak kullanılmıştı. Ülkemizde kurulu biyoetanol tesislerinin kapasitesi yıllık 180 bin ton civarında. Türkiye biyodizel üretimiyle 2000’li yıllardan sonra tanımı ve 2006 yılına kadar geçen dönemde biyodizel üretiminde sıkıntılı gelişmelerle karşılaştı. Belirtilen bu dönemde plansız ve gerekli yapısal düzenlemeleri tamamlamayan biyodizel firmalarının, kayıt dışı ve standartlara uygun olmayan biyodizel üretimini gerçekleştirdikleri görüldü. 2005 yılında 90 bin ton olan üretim 2006 yılında 10 bin tona düştü. Biyodizel konusunda resmi olarak faaliyet gösteren, işleme ve dağıtım lisansına sahip işletme sayısı 2008 yılında 59 iken bu sayı 2010 yılı Haziran ayında 46’ya düştü. Türkiye’nin Biyodizel konusunda kurulu tesis kapasitesi ise 900 bin ton civarında olup,

KASİAD Karadeniz Sanayici ve İş Adamları Derneği

79


Röportaj / Karadeniz Tarımsal Araştırma Enstitüsü : Dr. Hasan Özcan

Avrupa’da Almanya’dan sonra 2. sırada bulunuyor. ENERJİ TARIMI ARAŞTIRMA MERKEZİ’NİN KURULMA NEDENİ? Globalleşen dünyamızda yaşanan gelişmelerden uzak kalmak gibi bir şansımız yok. Dolayısıyla yenilenebilir enerjiye yönelmeyi gerektiren şartlar ülkemiz için de geçerli. Bu sebeple dünyada yaşanan gelişmelere paralel olarak ülkemizde de biyoyakıt konusunda çalışmalar yapılması gerekmekteydi. Biyoyakıtlar konusunda çalışmalar yapacak olan bir merkeze ihtiyaç vardı ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı bu konuda Karadeniz Tarımsal Araştırma Enstitüsünü görevlendirdi. NEDEN ENERJİ TARIMI ARAŞTIRMA MERKEZİ İÇİN SAMSUN SEÇİLDİ? Yenilenebilir enerji denilince ilk akla gelen biyoyakıtlar, biyoyakıt denilince de biyodizel akla geliyor. Bilindiği üzere biyodizel hammaddesi bitkisel yağlar ve dünyada üretilen biyodizelin yüzde 86’sı kolzadan elde ediliyor. Gerek yağlı tohumlarda yoğun olarak çalışıyor olmamız, gerekse de kolzanın ülkesel koordinatörlüğü yürütmemiz nedeni ile enstitümüz enerji tarımı araştırma merkezi kurmakla görevlendirildi. 2008 yılında enerji tarımı araştırma merkezi kurmak için bir proje hazırlanmış ve Devlet Planlama Teşkilatına sunulmuştu. DPT tarafından proje kabul edilerek, çalışmalara başlanıldı. ENERJİ TARIMI ARAŞTIRMA MERKEZİ NE ZAMAN VE NASIL AÇILDI? 30 Aralık 2011 tarihinde sayın bakanımız M. Mehdi EKER tarafından açılışı yapıldı. Açılışa Samsun Milletvekilleri, Samsun Valisi, Büyükşehir Belediye Başkanı, İlçe Belediye Başkanları, TAGEM Genel Müdürü, Daire Başkanları, Şube Müdürleri, Bakanlığın bölgedeki İl Müdürleri, Samsunda bulunan kurumların idarecileri, davetliler, teknik elemanlar ve vatandaşlar katıldılar. ENERJİ TARIMI ARAŞTIRMA MERKEZİ HAKKINDA GENEL BİLGİLER... Merkez kurulmadan önce ülkemizde bu konuda çalışma yürüten kamu kurum ve kuruluşları, üniversiteler ve özel sektör ziyaretleri gerçekleştirildi. Ülkemizde yapılan çalışmaların ne aşamada olduğu incelendi ve bunların ışığında merkezimiz 3 ana başlık altında çalışacak şekilde planlandı. Biyodizel, Biyoetanol ve Biyokütle ça-

80

KASİAD Karadeniz Sanayici ve İş Adamları Derneği

lışmaları... Merkez şu an için 8 teknik elemanla çalışmalarını devam ettiriyor. Merkezimizde pilot tesisler yanında biyoyakıt kalite analiz laboratuarları mevcut. Çalıştığımız her 3 konuda da tohum aşamasından başlayıp, biyoyakıt elde edilinceye ve elde edilen biyoenerjinin kalite testlerinin yapılmasına kadar geçen tüm çalışmalar merkezimizde yapılabilmekte. Zaten bu özelliği sebebiyle ülkemizin ilk ve şu anda tek enerji tarımı araştırma merkezi durumunda. Merkezimiz yaklaşık 2,5 milyon liralık bir yatırımla kuruldu ve bünyesinde hem laboratuar ölçekli hem pilot ölçekli olarak biyoyakıt üretecek altyapının yanı sıra, gelişmiş bir laboratuarda bulunmakta. Merkezimizin vizyonu; Yeterli, kesintisiz, kaliteli, sera gazı salımını azaltan, çevre dostu, serbest piyasa koşullarına uygun, zararlı gaz emisyonları düşük, yerli yenilenebilir tarımsal kaynaklardan biyoyakıt (biyodizel, biyoetanol, biyokütle) elde edilmesi temel hedeftir. Önceliğimiz, sayın bakanımızın açılışta da belirttiği gibi, insan ya da hayvan gıdası olarak kullanılmayan hammaddelerden biyoyakıt elde etmektir. Bu anlamda öncelikle tarımsal atık ve artıklar çalışma konuları arasında yer alıyor. MERKEZİN YÜRÜTMEKTE OLDUĞU VE YAPMAYI PLANLADIĞI ÇALIŞMALAR ... Merkezimizin açılışı henüz çok yeni. Ancak biz kurulum çalışmalarının başladığı 2008 yılından bu yana, merkez açıldıktan sonra hangi konuda çalışabiliriz diye düşündük ve projeler hazırladık. Şu anda TAGEM tarafından desteklenen 2 projemiz var, bu projelerin 2012 yılı Ocak ayında çalışmalarına başlanıldı. Bu projelerden birisi; Çeşitli tarımsal atıkların etanol olarak değerlendirilebilme olanaklarının araştırılması projesidir. Bu projede çay tozu, fındık zurufu, çeltik kavuzu gibi 8 farklı atık ve artık çalışılacak, bu materyallerden biyoetanol elde edilmesi konusunda çalışılıyor. İkinci çalışma ise; Üreticilerimiz için sorun teşkil eden bazı tarımsal atık ve artıkların biyokütle olarak değerlendirilebilme olanaklarının araştırılması projesidir. Bu projede de diğerinde olduğu gibi 8 farklı materyal alınarak, bu materyallerden briket ve pelet çalışmaları yapılacak. Çalışmada öncelikle tüm materyaller yalın olarak hem kalori değerleri belirlenecek, hem de briket ve pelet haline getirilerek kalite değerleri belirlenecek. Aynı zamanda bu materyallerin özel sobalarda yakılması ve sonrasında ortaya çıkan baca gazı değerleri de belirlenecek ve atık gazların izin verilen standart değerlerin altında olup olmadığına bakılacak. Sonraki dilimde, ilk dilimde ön


Röportaj / Karadeniz Tarımsal Araştırma Enstitüsü : Dr. Hasan Özcan

plana çıkan materyallerin karışımlarına bakılacak ve en iyi sonuç veren 5 karışım alınacak, bu karışımların da en ideal karışım oranları belirlenecek. Sonuçta şu atık materyaller şu oranlarda pelet veya briket yapılırsa hem en yüksek enerjiyi elde edebiliriz, hem de yakıldığında bacagazı değerleri bakımından limit değerlerin altında kalır diyebileceğiz. Ancak bu çalışma sonuçlanmadan da bazı önerilerde bulunmamız mümkün. Örneğin fındık zurufu ile her fındık üreticisinin kışlık yakacak ihtiyacını kendisi karşılayabilir. Şu an devam eden bu 2 proje var. Ancak üzerinde çalıştığımız değişik projeler var, ve bunların bazıları değerlendirme aşamasında, bazıları ise hazırlık aşamaları devam ediyor. Bu çalışmalardan birisi; Dünyada yaygın olarak yetiştirilen bazı çok yıllık enerji bitkisinin ülkemiz koşullarına adaptasyonu projesidir.Diğer bir proje; biyokütlenin en ideal yakma metodunun belirlenmesi çalışması. Bu proje TÜBİTAK MAM ile işbirliği halinde hazırlanmakta ve TÜBİTAK’a sunulması planlanmaktadır. Bunlardan birisi de, ki basında da oldukça fazla yer alan bir çalışmamız, alglerden yani yosunlardan biyodizel üretilmesine yönelik olan çalışmamız. Bu çalışma medyadan da yoğun ilgi gördü. Bu proje GYTE, TÜBİTAK MAM, Ege Ün. SUFAK ve bizim tarafımızdan 4 ortaklı olarak hazırlandı ve TÜBİTAK’a sunuldu. Şu an değerlendirme aşamasında. Bu çalışmaya çok büyük önem veriyoruz. Çünkü EPDK tarafından yapılan yasal düzenleme ile ülkemizde kullanılan fosil yakıtlardan benzin ve mazota biyoyakıt harmanlama zorunluluğu getirildi. Bu oran benzinde 2013 yılında %2, 2014’de %3, mazotta ise 2014 yılında %1, 2015 yılında %2, 2016 yılında ise %3 olarak belirlendi. Bunun şu anlama geliyor. Ülkemizde yıllık mazot tüketimi 16 milyon, benzin tüketimi ise 3 milyon ton civarında. Bu düzenlemeye göre % 3 harmanlama durumunda 480 bin ton biyodizel, 90 bin ton ise biyoetanole ihtiyaç olacaktır. Biyoetanol konusunda çok büyük bir sıkıntı yaşanacağını zannetmiyorum. Çünkü kurulu kapasitemiz 160 bin ton civarında ve hammadde bakımından da fazla sorun yok. Çünkü şeker fabrikalarından elde edilen melas biyoetanole işlenebiliyor ve şu an ülkemizde şeker fabrikalarında üretilen melasın biyoetanole işlenmesi durumunda yaklaşık 350 bin ton biyoeanol elde edilebilir. Ancak biyodizel hammaddesi olan bitkisel yağlar konusunda büyük sıkıntı var. Çünkü ülkemiz bitkisel yağ bakımından net ithalatçı durumdadır. Tüketimimiz 1,5 milyon ton olmasına karşın üretimimiz 600 bin ton seviyelerinde kalmaktadır. 2010 yılında 800 bin ton civarında ham yağ ve 2,7 milyon ton civarında da yağlı tohum ithalatı yapılmış, karşılığında 2,5 milyar ABD doları ödenmiştir. Yani halihazırda biyodizel hammaddesi olan bitkisel yağlar bakımından kendimize yeter durumda değiliz. Bunun üzerine 480 bin ton biyodizel için 480bin ton yağ işin içine girince, açığımızda artacaktır. Yani normal insan gıdası olarak zaten açığımız varken biyodizel için gerekli olacak olan 480 bin ton açığı daha da artıracaktır. Bu nedenle bu konuda mutlaka önlem almak gerekmektedir. Bu kapsamda kısa vade de yemeklik olarak kullanılmış atık yağlar kullanılabilir. Ancak bu da tam çözüm olmayacak, yetersiz kalacaktır. Bu sebeple mutlaka insan ya da hayvan gıdası olarak kullanılmayan yağ kaynaklarına ihtiyaç vardır. Bu anlamda en önemli alternatiflerden birisi alglerdir. Alglerin çok büyük avantajları bulunmaktadır. Bunlar; -Algler şehir atık sularının deşarj edildiği yerlerde yetiştirilebilmekte. -Yoğun çevre kirliliği yaratan baca gazlarında yetişebilmekte. -Birim alandan yağlı tohumlara göre daha fazla yağ elde edilebilmekte. 4-14 ton -45 günde bir hasat edilmesi sebebiyle tesislere sürekli hammadde temini mümkün olmakta. -Sularda yetiştiği için tarım alanlarını işgal etmemekte.

-İnsan gıdası olarak kullanılmadığı için, gıda fiyatları üzerinde baskı oluşturmamakta. -Atık ve artıkları başta kozmetik sektörü olmak üzere pek çok alanda kullanılabilmekte. -Yeni istihdam alanları yaratılmakta. Peki bu kadar avantajı olan algler neden kullanılmıyor? Aslında kullanılıyor ama bazı dezavantajları nedeniyle şu an yaygınlaşmış değil, üzerinde çalışmalar yapılması gerekiyor. Bu dezavantajlar;

-Öncelikle alg üretim konusunda besin maddesi harcamalarının yüksekliği. -Alglerin kurutulmasında yüksek miktarda enerji ihtiyacı olması. -Sonuç olarak üretim maliyetinin en azından şu an için yüksek olması diyebiliriz. Bu bilgiler ışığında ülkemizin 4 güzide kurumu tarafından ortak olarak hazırlanan proje kapsamında yapmayı planladığımız çalışmalar; Öncelikle ülkemizdeki su kaynaklarından örnekler alarak değişik alg türlerinin karakterizasyonları yapılacak. Yüksek yağ içeriğine sahip olan türler belirlenecek. Yüksek yağ içeriğine sahip olanların üretimleri gerçekleştirilecek, yağları çıkarılacak ve biyodizele dönüştürülecek. Elde edilen biyodizelin de standartlara uygun olup olmadığına bakılacak. Sonuçta yüksek yağ içeriğine sahip olan ve biyodizele uygun olan türlerin üretilerek ülke hizmetine sunulması hedeflenmektedir. Bu çalışma sırasında alglerin değişik ortamda yetişme olanakları incelenecek. Aynı zamanda alglerden yağın çıkarılması için metod belirlenmesine çalışılacaktır. Böylece alglerden biyodizel üretilmesinin önündeki engeller aşılmaya çalışılacaktır. Şahsi kanaatim; biyodizelin istenilen noktaya gelmesi alglerin biyodizel üretiminde kullanılabilmesine bağlıdır. Merkezde çalışılması planlanan diğer konular -Her türlü tarımsal atık ve artığın biyodizel, biyoetanol ve biyokütle olarak değerlendirilebilme imkânlarının araştırılması, -Bitkisel ve hayvansal yağlardan biyodizel elde edilmesi ve elde edilen biyodizelin standartlara uygunluğunun belirlenmesi çalışmaları, -Her türlü bitkisel materyalden biyoetanol elde edilmesi ve elde edilen biyoetanolün standartlara uygunluğunun belirlenmesi çalışmaları, -Dünyada enerji amaçlı olarak tarımı yapılan bitkilerin ülkemiz tarımına kazandırılması çalışmaları, -Tarımsal kaynaklı yenilenebilir enerji bakımından ülkemizin potansiyelinin belirlenmesine yönelik çalışmalar, -İnsan veya hayvan gıdası olarak kullanılmayan materyallerden biyoyakıt üreterek, biyoyakıtların gıda fiyatları üzerine baskı yapmasını engelleyecek çalışmalar, -Biyokütle elde edilen bitkilerin tarımı ve bu materyallerin briket veya peletlenerek yakıt olarak kullanımına yönelik çalışmalar bulunuyor.

KASİAD Karadeniz Sanayici ve İş Adamları Derneği

81


RÖ P O RT A J

Dernek Haberleri / Samsun Artık Büyüklüğünün Farkında

TUNÇOĞLU UN

HASAN TUNÇ

Kasiad Dergisi’nin tarım özel sayısı için konuştuğumuz Tunçoğlu Un Fabrikası’nın Müdürü Hasan Tunç, “Bir un fabrikası aslında ne yapar?” sorusuna cevaben insanlık tarihi kadar eski olan beslenme gereksiniminin karşılanması işlevini modern tekniklerle geliştirerek uyguladıklarını ifade ederken aslında yaptıkları işin şehir ve bölge ekonomisine katkıda bulunmanın yanı sıra insanoğlunun en temel ihtiyaçlarından birini karşılamak olduğunun altını çiziyor.

82

KASİAD Karadeniz Sanayici ve İş Adamları Derneği


Röportaj / Tunçoğlu Un : Hasan Tunç

Bir Un Fabrikası Ne Yapar? 1986 yılında Samsun’un Vezirköprü ilçesinde Mustafa Tunç ve kardeşi Hasan Tunç tarafından aile şirketi olarak kurulan TUNÇOĞLU GIDA SAN. Ve TİC. A.Ş., 26 yıldır un üretimi konusunda değirmencilik sektöründe önde gelen kuruluşlardan biri olurken “kaliteli un” sloganı çıktıkları bu yolda kısa zamanda sektörde hak ettiği yeri aldı. Kasiad Dergisi’nin tarım özel sayısı için konuştuğumuz Tunçoğlu Un Fabrikası’nın Müdürü Mahmut Öztürk, “Bir un fabrikası aslında ne yapar?” sorusuna cevaben insanlık tarihi kadar eski olan beslenme gereksiniminin karşılanması işlevini modern tekniklerle geliştirerek uyguladıklarını ifade ederken aslında yaptıkları işin şehir ve bölge ekonomisine katkıda bulunmanın yanı sıra insanoğlunun en temel ihtiyaçlarından birini karşılamak olduğunun altını çiziyor. Vücudumuzun normalde sindiremediği taneciklerin öğütülmesiyle insanlığın kaderinin de değiştiğini söyleyen Öztürk, buğday, arpa, yulaf, çavdar, mısır, nohut gibi bitkilerin ve bu bitkilerin ekili olduğu tarım arazilerinin anlam kazanarak insanoğlunun besin ihtiyacının temel taşı haline geldiğini söylüyor. Bu oldukça önemli bakış açısına göre her gün tükettiğimiz ve soframızdan eksik olmayan ekmek ve daha birçok ürün eğer buğday öğütülmeseydi yani un haline getirilemeseydi olmayacaktı. SERÜVEN NASIL BAŞLADI? Tahılların öğütülmesiyle elde edilen ve hayati öneme sahip olan ve başta ekmek ve hamur işleri olmak üzere pek çok gıdanın da temel bileşeni olan bu ince tozla ilişkisi 1968 yılında zahirecilik ile başlayan Tunçoğlu Ailesi’nin serüveni “Neden alıp sattığımız unu kendimiz üretmiyoruz?” sorusuyla şekillendi. Tunçoğlu Un, 1986 yılında Vezirköprü’de kurulduğunda üretimine günlük 40 ton kapasite ile başladı. “Neden Vezirköprü?” sorusuna ise öncelikle ve hiç duraksamaksızın “Memleketimize yatırım yapmak istedik” cevabını veren Öztürk, Vezirköprü’nün, tahıl tarımcılığında iklim şartları açısından Samsun’un en uygun yeri olduğu görüşünde. Zaman içerisinde kapasite artırımlarıyla bugün günlük 240 ton buğday işleme kapasitesine ulaşan Tunçoğlu Un, ürün kalitesini güvence altına almak için hammadde alımında başlayarak ürünün sevk edilmesine kadar geçen süreci geniş donanımlı kalite kontrol laboratuvarlarında izliyor. HEDEF YÜZDE 80 KAPASİTE Peki günlük 240 tonluk üretim kapasitesi olan fabrika ne kadar un üretiyor ve bu Türkiye ortalamaları ile karşılaştırıldığında neye tekabül ediyor? Türkiye’de an itibariyle 1380 kayıtlı un fabrikası olduğunu belirten Öztürk, bu fabrikaların ortalama yüzde 30 kapasiteyle çalıştığı bilgisini paylaşıyor. “Biz ise yüzde 50 kapasiteyle çalışıyoruz. Hedefimiz ise yüzde 80 kapasiteyle çalışmak” diyen Öztürk, fabrikaların yüzde 80’i yüzde 20 kapasite ile çalışırken kendilerinin bu konuda biraz şanslı olduklarını ifade ederek 25 dönüm arazi üzerine 5 dönüm kapalı alana kurulu bir üretim tesisinde yaklaşık 40 kişiyi istihdam ettiklerini, üretimin artmasının ise istihdama ve bölgedeki üreticilere daha çok katkı anlamına da geleceğini vurguluyor. SÜRDÜRÜLEBİLİR REKABET ÖNEMLİ Otomatik paketleme için 1 milyon dolarlık bir yatırım gerçekleş-

tirdiklerini de sözlerine ekleyen Öztürk, teknolojiyi takip etmenin kendileri için çok önemli olduğunu, “rekabet ortamından kopmamak, rekabeti sürdürülebilir kılmak” gibi önemli kavramların olmazsa olmazları arasında en üst sıralarda yer aldığını söylüyor. Aynı zamanda ar-ge yatırımlarıyla da sürekli kendilerini geliştirmeye çalıştıklarının altını çizen Mahmut Öztürk, “500 bin TL değerinde AR-GE yatırımı yaptık. AR-GE’ye çok önem veriyoruz. Teknolojik açıdan yenilenme ve ar-ge çalışmaları sürdürülebilir rekabet için bugünün dünyasında olmazsa olmazlardandır” diyor. ÖNCE KENDİLERİ NOT VERİYOR Tunçoğlu Un’un sektöre kattığı yeniliklerden birisi de kendi ürünlerini önce kendilerinin test ettikleri bir sistem kurmuş olmaları. Elde ettikleri ürünü denemek için kendi fırınlarını kuran Tunçoğlu Un Fabrikası Müdürü Mahmut Öztürk, “Kendi fırınımızı kurduk ve son halini ilk biz görüyoruz. Biz tadına bakmadan, notunu vermeden

satışa sunmuyoruz. Markamıza ve ismimize azami önem göstermek için elimizden geleni yapıyoruz” sözleriyle marka değerinin ürün kalitesine verilen önemle paralel olduğunu ifade ediyor. 40 çalışanı ile bölgesinde istihdam gücü oluşturan Tunçoğlu Un’un pazar ağı ise Türkiye’de başta Samsun olmak üzere Doğu Karadeniz ve Batı Karadeniz bölgeleri ile İstanbul, Bursa ve Antalya gibi metropollerden oluşuyor. Dönem dönem üretmiş olduğu buğday ununun bir kısmını da ihraç ederek ülke ekonomisine döviz girdisi sağlayan Tunçoğlu Un, TUSKON aracılığı ile özellikle Kuzey Afrika ülkelerine ihracat yapmak için çalışmalar yapıyor. İSTİKRAR GELECEĞE GÜVENLE BAKMAYI SAĞLIYOR Devletin tarım politikalarını da değerlendiren Mahmut Öztürk, Turgut Özal’dan sonra tarım konusunda hiçbir şey yapılmadığını ve sektörün adeta kaderine terk edildiği görüşünde. “Ta ki şimdiki hükümetin son 5-6 yılına kadar bu böyle devam etti ama hala daha yeterli olmayan tarım politikalarına rağmen tarımın oldukça umut vaat ettiğini ve iyi noktalara gelebileceğini düşünüyoruz” diyen Öztürk, tarım sektöründeki en büyük problemin yaşanan bürokratik sorunlar olduğunu ifade ederken mevcut durum ve gelecek için de umutlu. “Bürokrasi çok önemli” diyor Öztürk ve ekliyor: “1982 yılında bu yatırım için niyetlendiğimizde tarım ilçesi olan Vezirköprü’de bile ruhsat almakta problem yaşadık. Bugün ise o günlerle kıyas-

KASİAD Karadeniz Sanayici ve İş Adamları Derneği

83


lanamaz bile. Tabi problemler yaşanmıyor mu? Tabi ki yaşanıyor ama bunlar da zamanla halledilebilecek şeyler. Bugün Türkiye gelişen ve gelişmeyi sürdürülebilir hale getirebilmiş bir ülke konumuna geldi. Bizim için gelecekle ilgili güvenli ve rahat hissetmemizi sağlayan en önemli konu budur.” Öztürk’ün tarım politikalarında en çok üzerinde durulması gerektiğini düşündüğü konu ise iyi tarım uygulamaları. Bu uygulamaları büyük bir takdirle izlediklerini belirten Öztürk, özellikle sertifikalı tohumlarla rekoltenin artırılması gerektiğini belirtiyor. SULAMA SORUNU ÇÖZÜLMELİ Yatırım yaptıkları memleketleri Vezirköprü için ise sulama noktasındaki eksiklerin bir an önce giderilmesi gerektiği görüşünü paylaşan Mahmut Öztürk, “Sulamada dünden daha iyi durumdayız. Vezirköprü Barajı katkı sağlasa da Duruçay Barajı sulamada ve üretimde çıtanın atlanması anlamına geliyor. Ekilebilir alanın yüzde 20’si sulanabilir durumda. 91-92 yıllarında yapımına başlanan barajların yeni bitmiş olması olumsuz etkiliyor” diyor. Dekar başı rekoltenin ortalama 5 ton olduğunu bu sene ise bu rakamın 3,5 ton olacağını ifade eden Öztürk, mevsimsel şartların çok önemli olduğunu, buğdayın nisan yağmurunu sevdiğini fakat bu sene pek yağmur olmadığını hatırlatarak Türkiye çapında geçen yıla oranla yüzde 20 düşüş olacağı tahmininde bulunuyor.

84

KASİAD Karadeniz Sanayici ve İş Adamları Derneği


Kırsala Uzanan Destek Eli:

Tarım & Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu K

ırsal kalkınmada yeni bir dönem başlıyor. TKDK, Türkiye tarımına güç katacak, daha fazla iş, daha fazla gelir sağlayacak, yatırımlara hayat verecek, tesislerimizi Avrupa Birliği standartlarına yükseltecek, insanımızın yaşam kalitesini iyileştirecek desteklemelerle girişimcilerin yüzünü güldürüyor. AB ve uluslararası kuruluşlardan sağlanan kaynakların ülkemizde kırsal kalkınma programlarının uygulanmasına yönelik faaliyetlerde kullanılmasını sağlamak amacıyla kurulan Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu (TKDK) aynı zamanda tarım sektörünün gelişmişlik düzeyinin ve tarımsal nüfusun refah seviyesinin yükseltilmesi ve Türkiye’nin Avrupa Birliğine uyumunun sağlanması hedefliyor. Tarım sektörünün genelinde olduğu gibi, kırsal alanda yaşayan vatandaşların, gelir düzeyinin yükselmesi, gelir dağılımının iyileşmesi, doğal kaynakların korunarak kullanılması ve zenginliklerin tüm insanlara yansıtılması da temel hedefleri arasında yer alan TKDK, Yerel potansiyel ve kaynaklara dayalı olarak kırsal ekono-

minin rekabet gücünün yükseltilmesi, gelir ve istihdam imkânlarının artırılması ve çeşitlendirilmesi, insan kaynaklarının ve örgütlenme düzeyinin geliştirilmesi, fiziki ve sosyal altyapı hizmetlerinin yaygınlaştırılması, etkinleştirilmesi ve yaşam kalitesinin iyileştirilmesi ve kırsal çevrenin, doğal ve kültürel varlıkların korunarak geliştirilmesi suretiyle kırsal toplumun refahının artırılmasını amaçlıyor. Bu uyum çalışmalarının amacı olarak ülkemizin insan kaynakları potansiyelinin nicel ve nitel özelliklerini de dikkate alarak halkımızın ihtiyaçlarının giderilmesi, mevcut doğal ve finans kaynakları ile yapay olarak elde edilebilecek tüm imkânların en akılcı bir şekilde kullanılması yetkililer tarafından ifade ediliyor. TKDK, kırsal alanların geliştirilmesine yönelik çalışmalarında mutlaka göz önünde bulundurduğu bazı ilkelerle duruma yaklaşıyor. TKDK’ya göre öncelikle kırsal ve tarımsal kalkınma bir bütün olarak ele alınmalı. Avrupa Birliği’nin tarım ve kırsal kalkınma politikala-

KASİAD Karadeniz Sanayici ve İş Adamları Derneği

85


Dosya / Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu

rına uyumunun sağlanması gerekliliği ise kurumun ana görevleri arasında. Kurum aynı zamanda ulusal kalkınma planları ile uyumlu kırsal kalkınma projelerinin hayata geçirilmesi için de çalışıyor. Tüm bunlar yapılırken kırsal kalkınmaya yönelik tüm projelerin yürütülmesinde ilgili kuruluşlar arasında koordinasyon sağlanması, yerel yönetimlerin, sivil toplum örgütlerinin ve yararlanıcıların karar alma ve uygulama süreçlerine katılımının mümkün kılınması gerekiyor. Kırsal alanlara yönelik etkili bir finansman sisteminin oluşturulması ve doğal kaynaklarımızın sürdürülebilir bir şekilde kullanılması gerekliliği ise kurumun öncelikleri arasında yer alıyor. Avrupa Birliği (AB) aday ve potansiyel aday ülkelerin katılıma yönelik hazırlıklarına destek sağlamak amacıyla, 1085/2006 sayılı Konsey Tüzüğü çerçevesinde, Katılım Öncesi Yardım Aracı’nı (Instrument for Pre-Accession Assistance- IPA) oluştururken IPA’nın beşinci bileşeni olan Kırsal Kalkınma (IPARD); Avrupa Birliği’nin Ortak Tarım Politikası, Kırsal Kalkınma Politikası ve ilgili politikalarının uygulanması için uyum hazırlıklarını ve politika geliştirilmesini desteklemekle kalmayıp, tarım sektörünün ve kırsal alanların sürdürülebilir adaptasyonuna katkıda bulunmayı amaçlıyor. Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu Samsun İl Koordinatörü Dr. Bülent Turan, bu kapsamda; 2007–2013 dönemini kapsayan Kırsal Kalkınma (IPARD) Programı’nın; Yönetim Otoritesi olarak görevlendirilen Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından diğer kamu kuruluşları ile yakın işbirliği yapılarak ve ilgili yerel kuruluşlar, sosyal, ekonomik ve çevresel ortaklar, sivil toplum kuruluşları ile üniversitelerin de görüşleri alınarak hazırlandığını ve Kırsal Kalkınma (IPARD) Programı’nın Avrupa Komisyonu tarafından 25 Şubat 2008 tarihinde kabul edildiğini ifade ediyor. “Kırsal Kalkınma (IPARD) Programı” kapsamında 2007-2013 yılları için faydalanıcılara kullandırılacak hibe desteği miktarının 874 milyon Avro’sunun AB katkısı, 291 milyon Avro’su Türkiye Cumhuriyeti katkısı olmak üzere toplam 1 milyar 165 milyon Avro olduğunun altını çizen Turan, TKDK İl Koordinatörlüğü’nde 1 Koordinatör, 3 Birim Amiri, 35 Uzman, 6 Destek Personeli, 8 Yardımcı Hizmetler personeli olmak üzere toplam 53 personel görev yaptığını ve TKDK Samsun İl Koordinatörlüğü’nün özel mülkiyete sahip Atakum ilçesindeki hizmet binasına 2009 yılı Eylül ayında taşındığını aktarıyor.

86

KASİAD Karadeniz Sanayici ve İş Adamları Derneği

Samsun’da hangi sektörler destekleniyor? TKDK Samsun İl Koordinatörü Dr. Bülent Turan’ın verdiği bilgilere göre Samsun’da “Tarımsal işletmelerin topluluk standartlarına yükseltilmesi ve yeniden yapılandırılmasına yönelik yatırımlar” kapsamında süt ve kırmızı et üreten tarımsal işletmeler, “Tarım ve su ürünlerinin işlenmesi ve pazarlanmasının geliştirilmesi ve topluluk standartlarına yükseltilmesine yönelik yatırımlar” kapsamında Süt ve süt ürünlerinin, Kırmızı et ve et ürünlerinin, Meyve ve sebzelerin ve Su ürünlerinin işlenmesi ve pazarlanması sektörleri IPARD programı kapsamında destekleniyor. “Kırsal ekonomik faaliyetlerin çeşitlendirilmesi ve geliştirilmesine yönelik yatırımlar” kapsamında ise çiftlik faaliyetlerinin çeşitlendirilmesi ve geliştirilmesi, yerel ürünler ve mikro işletmelerin geliştirilmesi, kırsal turizmin geliştirilmesi ve kültür balıkçılığının geliştirilmesi gibi konular mercek altına alınmış durumda. Program Samsun’da yeterince tanıtılabiliyor mu? TKDK Samsun İl Koordinatörlüğü olarak potansiyel faydalanıcıları bilgilendirmek ve IPARD programından olabildiğince ilimizin faydalanmasını sağlamak için tüm ilçeleri kapsayacak şekilde tanıtım ve bilgilendirme toplantıları gerçekleştirildiğini ifade eden Turan, yerel basın yayın organları vasıtasıyla programın tanıtımının sağlandığını söylüyor. TKDK İl Koordinatörlüğü bünyesinde bulunan Yardım Masası ile potansiyel yararlanıcıların en kısa zamanda ve etkin olarak sorularına cevap bulması ve bilgilendirilmesinin de sağlandığını belirten Turan, Yardım Masası hizmeti ile vatandaşlarımızın, proje başvuru sahiplerinin ve danışmanların IPARD programı ile ilgili soruları tercih ettikleri iletişim kanalı vasıtasıyla cevaplandırıldığının altını çiziyor. Kabul edilen projeler Yetki devri kararının verildiği Ağustos 2011 tarihinden itibaren TKDK Samsun İl Koordinatörlüğü’nün çıktığı 6 resmi proje başvuru çağrı döneminde, mali büyüklüğü 90 milyon TL’yi aşan 37 adet proje başvurusu yapıldığını ifade eden Dr.Bülent Turan, bu projelerden İl Koordinatörlüğündeki idari, uygunluk, teknik ve yerinde kontroller neticesinde uygun bulunan ve merkez tarafından da yapılan ikincil kontrollerde uygun kabul edilen ve Proje Seçim ve Değerlendirme Komisyonu’ndan geçen 7 adet proje ile sözleşme imzalanarak yatırım aşamasına geçildiğini vurguluyor.


Dosya / Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu

IPARD Programı Kaps enecek Tedbirlere Ait Bütçe Miktarları Tedbir-Alt Tedbir-Bütçe Kalemi

Alt Limit (Euro)

Üst Limit (Euro)

Süt Üreten Tarımsal İşletmeler

15.000

1.000.000

Kırmızı Et Üreten Tarımsal İşletmeler

20.000

1.000.000

Süt ve Süt Ürünlerinin İşlenmesi ve Pazarlanması (Süt İşleme Tesisi

50.000

3.000.000

Süt ve Süt Ürünlerinin İşlenmesi ve Pazarlanması (Süt Toplama Merkezi)

25.000

1.000.000

Kırmızı Et ve Et Ürünlerinin İşlenmesi ve Pazarlanması

30.000

3.000.000

Meyve ve Sebzelerin İşlenmesi ve Pazarlanması

50.000

1.250.000

Su Ürünlerinin İşlenmesi ve Pazarlanması

50.000

1.500.000

Çiftlik Faaliyetlerinin Çeşitlendirilmesi ve Geliştirilmesi

10.000

250.000

Yerel Ürünler ve Mikro İşletmelerin Geliştirilmesi

10.000

250.000

Kırsal Turizmin Geliştirilmesi

15.000

400.000

Kültür Balıkçılığının Geliştirilmesi

15.000

200.000

Proje Konusu

Projenin Mali Büyüklüğü (TL)

Talep Edilen Destek Miktarı(TL)

Durumu

Süt Ürünleri İşleme Tesisi

8.374.325

3.086.690

yatırım aşamasında

Su Ürünleri İşleme Tesisi

8.458.681

3.488.250

yatırım aşamasında

Ladik Fasulyesi İşleme Tesisi

693.000

294.750

yatırım aşamasında

Terme Pirinci İşleme Tesisi

750.000

294.750

yatırım aşamasında

Süt Üreten Tarımsal İşletmeler

4.626.043

1.625.013

yatırım aşamasında

Toplam

22.902.049

8.789.453

TKDK Samsun İl Koordinatörü Dr. Bülent Turan, “Bu projelerin en önemli özelliği Avrupa Birliği standartlarında üretim yapacak işletmeler olacak olmasıdır. Bu nedenle nicelik olarak az olmalarına rağmen özellikle ilimizdeki diğer müteşebbisler açısından model işletmeler olacakları için ve ilimizdeki proje potansiyelini harekete geçireceği için bu projeler çok önemli bir değere sahip olacaklardır.” sözleriyle projelerin öneminin altını çiziyor. Kurumun 1 Mart 2012 tarihinde çıktığı 5. Proje başvuru çağrı döneminde ise Samsun İl Koordinatörlüğü’ne değerlendirilmeye sunulan proje başvuruları üzerinde yapılan kontrollerde uygun bulunan ve Sözleşme imzalamaya hak kazanan 2 adet projenin ilgili oldukları sektörler ve bütçeleri aşağıdaki tabloda verilmiştir.

Proje Konusu

Projenin Mali Büyüklüğü (TL)

Talep Edilen Destek Miktarı(TL)

Durumu

Süt Üreten Tarımsal İşletmeler (2 Proje)

3.082.219

1.664.328

sözleşme

Toplam

3.082.219

1.664.328

5. Proje başvuru çağrı dönemi projelerinin sözleşmeleri yaklaşık 15 gün içerisinde imzalanarak, faydalanıcıların Ağustos 2012 ayı içerisinde yatırımlarına başlamaları planlanmaktadır. Halen İl Koordinatörlüğü bünyesinde incelemeleri devam eden 6. Proje Başvuru Dönemine ait ise 4 adet proje bulunmaktadır. Bu projelerin özet bilgileri ise TKDK tarafından şöyle aktarılıyor:

Proje Konusu

Projenin Mali Büyüklüğü (TL)

Talep Edilen Destek Miktarı(TL)

Durumu

Süt Üreten Tarımsal İşletmeler (4 Proje)

9.574.038

5.032.539

İlde incelemede

Toplam

9.574.038

5.032.539

KASİAD Karadeniz Sanayici ve İş Adamları Derneği

87


RÖ P O RT A J

Dernek Haberleri / Samsun Artık Büyüklüğünün Farkında

KUZEY NOKTA OSGB(Ortak Sağlık ve Güvenlik Birimi) YÜKSEL KURT (İş Güvenliği Uzmanı) İş Güvenliği Uzmanı Yüksel Kurt, sorunlar veya kazalar yaşandıktan sonra üzülmek yerine, önleyici bir yaklaşım ile tüm işyerleri için risk değerlendirmesinin yapılması ve çalışma ortamı ile ilgili faktörlerin etkilerini kapsayan genel bir önleme politikası geliştirilmesi için çaba harcadıklarını belirtirken her iş yerinde asılı olan ama pek de önemsenmeyen bir tabelayı bize yeniden hatırlatıyor: Önce İş Güvenliği

88

KASİAD Karadeniz Sanayici ve İş Adamları Derneği


Röportaj / Kuzey Nokta OSGB : Yüksel Kurt

iş güvenliğine ayıracak zaman bulamadıklarını, zaten çalışanların da iş güvenliği kurallarına uymadıklarını söylüyorlar. Çalışan arkadaşlarımız ise “Şefim eskiden iş güvenliği mi vardı? O da ne? Öleceksek yatağımızda da ölürüz.” diyorlar. Çok güzel bir sloganımız var. “Önce İş Güvenliği” diye. Her işyerinin girişine görünür bir alana asılan bu “ Önce İş Güvenliği” sloganı sadece slogan olarak kalıyor ve asla iş hayatımıza yansımıyor. “Önce İş Güvenliği”ni çalışma hayatımıza gerçek anlamda yansıtamadığımız sürece iş kazalarını ve kayıplarını yaşamaya devam edeceğiz.

İş Kazaları Artık ‘Kader’ Değil

K

uzey Nokta OSGB, iş sağlığı ve güvenliği konusunda şirket ve kurumlara verdiği danışmanlık hizmetiyle artık sıradan bir hale gelen iş kazalarını, konuyla ilgili yeni çıkarılan yasadan da güç alarak “kader” olmaktan çıkarmaya çalışıyor. İş Güvenliği Uzmanı Yüksel Kurt, sorunlar veya kazalar yaşandıktan sonra üzülmek yerine, önleyici bir yaklaşım ile tüm işyerleri için risk değerlendirmesinin yapılması ve çalışma ortamı ile ilgili faktörlerin etkilerini kapsayan genel bir önleme politikası geliştirilmesi için çaba harcadıklarını belirtirken her iş yerinde asılı olan ama pek de önemsenmeyen bir tabelayı bize yeniden hatırlatıyor: Önce İş Güvenliği 2011 yılında yetkilendirildiğiniz bu alanda Samsun’da kaç firmayla çalıştınız? Samsun’un iş sağlığı ve güvenliği konusuna yaklaşımı ve hassasiyetini nasıl değerlendiriyorsunuz? 28.09.2011 tarihinde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığından İş Sağlığı ve Güvenliği alanında hizmet vermek üzere Ortak Sağlık ve Güvenlik Birimi yetkisi aldık. Karadeniz ve Samsun ilimizin ilk yetkili Ortak Sağlık ve Güvenlik Birimiyiz. Samsun ili ve ilçelerinde bulunan 20’yi aşkın saygın ve büyük şirkete ve bazı kamu kuruluşlarına iş sağlığı ve güvenliği alanında hizmetler verdik. Şu anda Toros Terminal Hizmetleri A.Ş., Semolina Gıda, Bim Mağazacılık ve Samsun İl Özel İdaresi gibi 12 şirket ve kurum ile hizmet sözleşmemiz devam ediyor. Ülkemizin İş Sağlığı ve Güvenliği karnesi çok kötü. Dünya Çalışma Örgütü (ILO) tarafından her yıl düzenli olarak yayınlanan istatistiklere baktığımız zaman Çalışan sayısına göre ölümlü iş kazası sıralamasında Avrupa da birinci Dünyada üçüncü olduğumuzu görüyoruz. Ülkemizde her yıl 1500’e yakın ölümlü, 5000’e yakın uzuv kayıplı iş kazaları yaşanıyor. 1500 ölüm demek en az 3000 çocuğun babasız veya annesiz büyüyeceği, yetim büyüyen bu çocukların toplum için sorunlu birer fert olacağı anlamına geliyor. İş kazası ve yangınlar sonucu 4 Milyar dolarlık maddi kayıplar yaşanıyor. Bir yerli otomobil fabrikamız yok ama her yıl iki otomobil fabrikasını iş kazası ve yangınlar sonucu kaybediyoruz. Ülkemizde ve şehrimizde henüz yeterince önemsenmediği yaşanan örneklere bakıldığında anlaşılan bir alanda hizmet veriyorsunuz. Alanınızda yaptığınız çalışmalarda ne gibi zorluklarla karşılaşıyorsunuz? Ülkemizde; İş Sağlığı ve Güvenliği bilincinin henüz yeterince gelişmediğini görüyoruz. Biz İş Güvenliği uzmanları olarak sadece iş güvenliği demiyoruz. Güvenliği, yaşamımızın her alanında değerlendiriyoruz ve yaşam güvenliği diyoruz. Eğer yaşam alanlarımızda, sokaklarda, evlerimizde, araçlarımızda yeteri düzeyde güvenli ortamlar inşa edemezsek iş hayatımızda da güvenliği sağlayamayız. İşyerlerimiz güvenli olmadığı gibi evlerimizde güvenli değil. Her yıl 1000’e yakın çocuğumuz küçük ev kazaları nedeni ile hayatını kaybediyor. Sokakta, kaldırımda yürürken bir kuyuya düşerek hayatını kaybeden insanların olduğu ülkede ise iş güvenliği biraz lüks olarak değerlendiriliyor. Bu alanda yaptığımız çalışmalarda, işverenlerle, yöneticilerle ve çalışanlarla ayrı ayrı sorunlar ile karşılaşıyoruz. İşverenlerimiz istihdam sağlamayı her şeyden önemli gördükleri için iş güvenliğine yeterli önemi vermiyorlar. Yöneticilerimiz çok yoğun çalıştıklarını

Her ne kadar Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı yasal mevzuatla iş sağlığı ve iş güvenliği konusunda kurum ve şirketlere belli zorunluluklar getirse de iş kazaları ve işçi ölümleri yaşanmaya devam ediyor. Bunu neye bağlıyorsunuz? Biz iş güvenliğinin bir kültür olduğuna inanıyoruz. Bir kültür inşa etmek için yasal mevzuatlar, yasaklamalar veya cezalar tek başına yeterli olmuyor. Kültürün geliştirilmesi için eğitim seviyesinin yükseltilmesi ve eğitimin süreklilik arz etmesi gerekir. 1990’lı yıllarda araçlarda emniyet kemeri kullanmak zorunlu duruma getirilmişti.

Trafik polisleri denetimler yapıyor, emniyet kemeri kullanmayan sürücü ve yolculara ceza yazıyorlardı. Sürücü ve yolcular da yolda trafik polisi arıyor, trafik polisi görünce hızlıca emniyet kemerini takıyorlardı. 2012 yılında aradan 22 yıl geçmesine rağmen bile bir arpa boyu yol alamadığımızı emniyet kemerlerinin hala takılmadığını görüyoruz. İş kazaları ile mücadele için bıkmadan usanmadan top yekun mücadeleye devam etmeliyiz. Ülkemizdeki İş Sağlığı ve Güvenliği mevzuatı hakkında bilgi verebilir misiniz? Ülkemizde iş sağlığı ve güvenliği konusunda mevzuat karışıklığı yaşanıyor. İş Sağlığı ve Güvenliği, 1930’lu yıllardan kalma yönetmelikler, tüzükler, tebliğler, genelgeler ile yönetilmeye çalışılmaktaydı. Mevcut mevzuat günümüz ihtiyaçlarına cevap verememekte. Avrupa birliği direktifleri doğrultusunda 2000’li yıllardan itibaren İş Sağlığı ve Güvenliği mevzuatımızın yenilenme çalışmaları devam ediyor. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından hazırlanan 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği kanunu 30 Haziran 2012 Tarihinde resmi gazetede yayınlandı. Yeni kanun 6 ay sonra yani 01.01.2013 tarihinde yürürlüğe girecek. Yeni kanun ne gibi avantajlar sağlıyor? Eski mevzuat, 50 den fazla çalışanı olan ve sanayiden sayılan işyerlerinde uygulanıyordu. İş kazaları istatistikleri incelediğinde ise ölümlü iş kazalarının en çok KOBİ diye tabir edilen küçük işyerlerinde meydana geldiği görülüyor. Bazı işverenlerimiz aynı işyerinde birden fazla şirket kurarak çalışan sayısını 50’den az tutup yasal yükümlülükten kurtulmak yolunu tercih ediyorlardı. Yeni iş kanunu

KASİAD Karadeniz Sanayici ve İş Adamları Derneği

89


Röportaj / Kuzey Nokta OSGB : Yüksel Kurt

bütün çalışanları ve bütün işyerlerini kapsam içine alıyor. Bize Kuzey Nokta OSGB, firmasıyla iş sağlığı ve iş güvenliği konusunda birlikte hareket eden bir kurum veya şirketle etmeyen bir kurum veya şirket arasındaki temel farkları anlatabilir misiniz? Sizden hizmet alan ya da bu konuda profesyonel destek alan bir firma ne gibi avantajlara sahip olabilir? İş Sağlığı ve İş güvenliği ancak sağlıklı işyeri ortamlarında sağlanmaktadır. Biz işçi sağlığı derken işyerinin sağlıklı olması için çalışıyoruz. İşverenlerimizin dünya pazarında rekabet edebilmeleri sadece maliyet ile mümkün değil. Üretilen ürünlerin kaliteli ve estetik olmaları gerekiyor. Kaliteli ve estetik ürünlerin ise ancak sağlıklı işyerlerinde ve sağlıklı personel ile yapılması mümkün. Personelin sağlığa zararlı işyeri ortamında severek çalışması ve kaliteli ürün vermesi beklenemez. İş güvenliğine yapılacak yatırımlar kısa vadede maliyetli görülebilir. Uzun vadede ise işletme için çok karlı bir yatırım alanıdır. Verdiğiniz hizmetleri bizimle paylaşır mısınız? Firmanıza gelen bir şirket hangi alanlarda hangi konular üzerine sizden hizmet alabilir? İşverenlere İş Sağlığı ve İş Güvenliği alanında çözüm ortağı olarak hizmet veriyoruz. Yasal mevzuatlarımızda öngörülen her türlü iş sağlığı ve güvenliği hizmeti verebilecek uzman kadromuz mevcut. İşyeri Hekimliği hizmeti, İş Güvenliği uzmanlık hizmeti (A, B, C sınıflarında), İş Güvenliği eğitimleri, Ağır ve tehlikeli işler raporu, Yüksekte çalışma eğitimi, Genel yangın eğitimi ve tatbikatı, Risk analizi ve Acil eylem planı gibi alanlarda işyerlerine hizmet sunuyoruz. Yasal olarak yükümlülüklerini yerine getirmeyen firmalar ne gibi yaptırımlarla karşılaşıyor? 4857 Sayılı İş kanunu ve 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği kanununda İşverenlerin; “iş kazası ve meslek hastalıklarının önlenmesi için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmakla yükümlüdürler” deniliyor. Gerekli önlemlerin alınmadığı işyerlerinde meydana gelen ölümlü iş kazalarından sonra işverenler veya işveren vekilleri hakkında taksirle adam öldürmeye teşebbüsten 3 ile 15 yıl arasında hapis davalı cezalar açılıyor. İş sağlığı ve güvenliği standartlarımız Avrupa birliği standartlarına uygun duruma getiriliyor. Bu nedenle cezai yaptırımların önümüzdeki yıllar içerisinde artacağını göreceğiz. 2000’li yıllara kadar iş kazaları sonucu ölümleri kader olarak kabul ettiğimiz için cezai yaptırımları da düşük oluyordu. İşverenlerimizin mağdur olmaması için iş güvenliğine gereken önemi vermeleri gerekiyor. Çünkü her zaman önlemek ödemekten çok daha ucuzdur. Samsun’da geçtiğimiz günlerde büyük bir sel felaketi yaşadık. Siz aynı zamanda acil eylem planları yapmak ve olası riskleri bertaraf etmek gibi hizmetler de veren bir firma olarak yaşanan bu sel felaketini nasıl takip ettiniz? Selden zarar gören kurum ya da firmaların eksikleri sizce nelerdi? Deprem, sel, çığ vb. doğa olayları dünyamız var oldukça yaşanacak olaylar… Doğa olayları zarar ve ölümlere neden olunca doğal afet olarak değerlendiriliyor. Doğa olaylarını engellememiz mümkün değil. Bu nedenle bu doğal olaylara hazırlıklı olmamız gerekiyor. Böylece zarar veya ölümler dolayısıyla doğal afetler oluşmaz. Samsun da yaşanan sel felaketine baktığımız zaman yeterince hazırlıklı olmadığımızı görüyoruz. Yerleşim alanlarında veya işyer-

90

KASİAD Karadeniz Sanayici ve İş Adamları Derneği

lerinde en kötü durumlardan zarar görmeyecek şekilde planlama yapılması gerekir. Planlama, konunun uzmanları tarafından yapılmalıdır. Gelişmiş ülkelerde sel felaketinin yaşanmadığını görüyoruz. Sel bizim gibi gelişmekte olan veya geri kalmış olan ülkelerde yaşanıyor. Sel meteorolojik çalışmalarla tespit edilmektedir. Gelişmiş ülkelerde yağış uyarısı yapılırken dar bölgeler, zaman ve metrekareye düşecek yağış miktarı bildirilerek verilir. Böylece yerel yöneticiler ve halk sel felaketinden önce uyarılır. Samsun da yaşanan Sel felaketi öncesi hava durumu raporlarını izlediğimizde “Karadeniz bölgesinde kuvvetli yağış beklenmektedir” diye raporlar verilmekteydi. Bölge çok geniş, zaman ve yağış miktarı belli değil. Sel felaketinden sonra metrekareye düşen yağışı vermenin hiş kimseye faydası olmayacaktır. Küresel iklim değişikliği nedeni ile önümüzdeki yıllar içerisinde doğal afetler ile karşılaşmamız ihtimali çok yüksek. Özellikle yerel yönetimlerin afetlere hazırlık çalışmalarını yeniden gözden geçirmeleri ve çok bilimsel çalışmaları gerekiyor.



RÖ P O RT A J

DİASA

NECMİ AL Kömür sektöründe edindiği ticaret tecrübesi ve güçlü müşteri portföyü ile su distribütörlüğünde de ciddi bir atılım yapan Atılım Madencilik Ticaret ve Sanayi Limited Şirketi Yönetim Kurulu Başkanı Necmi Al aynı zamanda kurdukları İdeal adlı firmayla da DiaSa Marketler Zinciri’nin Samsun’daki halkalarını oluşturuyor. Samsun’un, gıda ve perakendecilik sektörü üzerine bazı bilgiler veren Necmi Al, yerel ürünlerin artık ulusal pazarlara girmesinin zamanının geldiğini düşünüyor.

92

KASİAD Karadeniz Sanayici ve İş Adamları Derneği


Röportaj / DİASA : Necmi AL

Samsun’un Artık Ulusal Pazarlara Girme Vakti Geldi Ticaret Hayatınıza nasıl başladınız ve perakendecilik ve buna paralel olarak gıda sektörüne girmeye nasıl karar verdiniz? tılım Madencilik San. Ve Tic Ltd Şti adı altında kömür işiyle başladık ticaret hayatına. İlk önce perakende olarak sektöre girdik. Şu anda 16-17 ile sevkiyatımız var. Sonrasında malumunuz doğalgaz ile birlikte kömür sektörü daralmaya başlayınca coğrafya olarak büyük bir alana hitap ettiğimiz için alternatif üretelim diye düşündük. DiaSa Marketler Zinciri ile 10 mağazalık bir franchise anlaşması yaptık. Henüz iki tane açtık ve devamı gelecek inşallah. Bunun amacı toptan olarak gıda alım satımı yapmak ve aldığımız distribütörlükleri mağazalarda lanse edip burayı da beslemekti bir bakıma. Çünkü DiaSa’lara giren ürünler aynı zamanda bütün Türkiye pazarında da varmış algısı oluşturuyor. Çıtamızı her geçen gün yükseltmeye çalışıyoruz. Personel kadromuzu güçlendirmeye çalışıyoruz. Bütün sektörlerde 25 kişiyiz.

A

Distribütörlükten bahsettiniz. DiaSa Marketleri dışında su sektörüne de güçlü bir giriş yaptınız… Aynı zamanda Kar Tanesi ve Su Tanesi sularının distribütörlüğünü yapıyoruz. Distribütörlük işine Atılım firmasından ayrı olarak İdeal firmasını kurarak başladık ve tüm Karadeniz Bölgesine ürün ulaştırıyoruz. Başlayalı iki ay olmasına rağmen bayağı bir hareket sağladık. Kömür sektörünün şöyle bir avantajı oldu bize. Kömürcü müşterilerimizin yüzde 40’ı kömürün yanı sıra tüp ve su işi yapıyorlar. Biz de bunu gördük. Biz Samsun’da dağıtımı kendimiz yapıyoruz. Restoranlar, oteller ve kafeler… Karadeniz Bölgesi’ne de toptan satıyoruz. Artvin’den Bolu’ya kadar ürün veriyoruz. Neden su sektörünü seçtiniz? Su sektörü, sonu olmayan ve sürekli tüketilen ve tahsilat sıkıntısı olmayan bir sektör. Suyun önünün hep açık olduğunu ve geleceğin sektörü olduğunu düşünüyoruz. Dünya’da çok ciddi bir su problemi yaşanıyor ve İsrail de dahil olmak üzere büyük devletler Coca-Cola ve Nestle gibi güçlü firmaları aracılığıyla Türkiye’deki su kaynaklarına ve fabrikalarına talip oluyorlar. Distribütörlükle paralel olarak yürüttüğünüz market sektörünün durumunu nasıl görüyorsunuz? Uluslararası bir market zincirinin Samsun halkasını işletiyorsunuz. Büyük market zincirleri ile yerel market grupları arasında ne gibi farklar var? Türkiye’de yaklaşık 1300 tane DiaSa var. Samsun’da şu an iki şubemiz var. Biri Türk-İş’te diğeri ise Çiftlik’te. 8 tane daha açmayı düşünüyoruz inşallah. Samsun’un böyle bir potansiyeli var. Nüfus çoğalıyor ve gıda sektörü’nün sonu yok. Bu arada tabi sektörden çıkanlar da oluyor. Yerel marketler maalesef… Hatta şu anda bazı güncel yerel marketler dahi kendilerini satışa çıkarmak için ayakta duruyorlar. Herkes geçmişteki Pınar örneğini yaşamak istiyor. Büyük firmalar çok cüzi maliyetlerle mağaza kurabiliyorlar. Ankara’da Çağdaş ve Çelikler grubu var. 50 küsür mağazaları var. Bunların aynı zamanda Gimat’ta da yerleri var. Toptan gıda işi de yapıyorlar. Paketleme yapıyorlar. 50 tane mağazası var adamların. Hiçbir şey olmasa, kendi mağazasına çalışsa da çok ciddi bir potansiyel. Yerelde üretilen ürünlerin birçoğu ulusal marketlerin reyonlarına girmekte zorlanıyor. Büyük market zincirleri kendi ürünlerini ürettiriyor. Kendi kalitesini belirliyor. Örneğin BİM’in 3 bin 500 tane mağazası var. Bir ürün kalemini her mağazasına 10’ar tane alse

35 bin yapıyor ki bu çok ciddi bir rakam. Mağaza sayınız çoğaldıkça zaten para kazanmaya başlıyorsunuz aslında bu sektörde. Yerellere dikkat ediyorum ben mesela. Onlar da giriş bedelleriyle ayakta duruyorlar. Ciddi rekabetler var. Ama firmalardan iyi destek alıyorlar. Firmaya diyorlar ki; “Ben senin ürününü satarım. 12-13 tane mağazam var. Raf bedeli vereceksin. Fiyatını şöyle yapacaksın. Bir elemanımı sana yazdım. Kira bedelimi sana yazdım” Böyle gidiyorlar. Bu Samsun tarımının gelişmesi yönünde bir engel mi yoksa avantaj mı sizce? Geçtiğimiz aylarda biz perakendecilerle ortak akıl toplantısı düzenlediğimizde Üretimi düşürdüğü ve Samsun ekonomisine zarar verdiği yönünde bir görüş hakimdi perakendeciler birliğinde. Samsun’da yerel olarak bir birleşme sağlandı. SamMar adıyla ortak bir girişim sağlandı. Böyle oluşumlara ihtiyaç var. Böyle olmazsa para dışarıya gidiyor. Yerellerin de handikapı şu: Satılmak için büyüyorlar. Pazarlanmak için büyüyorlar. Artık olay global bir

hale geliyor. Samsunlu tarım üreticilerinin yapması gereken ürünlerini ulusal pazara sokmaya çalışmak. Ulusal market zincirlerine ürün vermek zorundalar. Bafra’da örneğin Bafira Salça A-101’lerle anlaşma yaptı. Yok satıyor. Kapasiteyi yüzde yüz artırmalarına rağmen yetişemiyorlar. Tüketici bilinçlendirilmeli mi? Ulusal ya da uluslararası bir markete girdiğinde yerel ürünü aramalı mı? Yerel ürünler ulusal pazarda nasıl yer bulur? Tabi ki. Zaten büyük marketler yer yer yerel markaları satıyor. Zaten marketler bölge bölge alımlarını yapıyorlar. Çünkü tüketicinin de belli alışkanlıkları ve damak tatları var. Örneğin burada Otat alan bir tüketiciye Sütaş satamıyorsunuz. Bu bizim üreticimize yarıyor. Ciddi bir pazar oluşturuyor. Bir mağazaya girdiğiniz zaman komple Türkiye’ye hitap ediyor. Türkiye zaten Dünya demek. Çünkü İstanbul’a, Ankara’ya girmiş oluyor. Ciddi alımcılar dolaşıyor piyasada. Ulusal bir markete girdiğinizde otomatikman ihracat kapısı açılıyor. Aslında ciddi üretim yapan, kalitesini iyi boyutta tutan bütün firmalar bence ürünlerini satabiliyor. Üretici ürünün arkasında durmalı ve yatırım yapmalı. Ürün görselinden tutun da ambalajlamasına kadar kaliteyi yakaladığınızda zaten alıcı buluyorsunuz. DiaSa’nın Türkiye genelinde çok fazla satış noktası var ve büyük bir Pazar oluşturuyor. Samsun rahatlıkla bu pazara girebilir. DiaSa’nın Samsun’da büyük bir depo planı var. Samsun’u önemsiyor. Samsun’da tarımla uğraşanlara bunu da söylemek gerekiyor. Büyük marketlerin pazarına girmek hiç de zor değil. Amaç bu olmalı. Üretmek çok ciddi bir iş. Aynı kalitede üretmek çok daha ciddi bir iş. Fakat en ciddi iş istikrarı sağlamak. Ulusal market zincirleri de

KASİAD Karadeniz Sanayici ve İş Adamları Derneği

93


Röportaj / DİASA : Necmi AL buna bakıyor. Mesela DiaSa’lara bir ürün veriyorsunuz. DiaSa’lara o ürünü her gün tedarik etmek zorundasınız. Bozduğunuz anda, müşteriden bir şikayet geldiğinde komple raflardan kalkma ihtimaliniz var. Ürününüz çok güzeldir ama temin edemezseniz dışarıda kalabilirsiniz. O yüzden üretim çok önemli. Yapmadan yapmak gerekiyor. İyi planlamak ve iyi bir ar-ge gerekiyor. Ne üretirseniz üretin. Onun önce negatif yönlerini ele alacaksanız ki mahcup olmayasınız. Biz suya başladığımızda pazarlamayı çok hızlı yapmadık. İkinci firmadan sonra hızlandırdık çünkü eliniz güçlendikçe cevap verebilirliğiniz artıyor. Temin edebilmek çok önemli. Yerine ulaştırabilmek çok önemli. Çünkü alıcı firma ödemesini yapıp “Ben anlamam arkadaş. Senin makinan bozulmuş, ustan gitmiş beni ilgilendirmez” diyor. “Ürünü istiyorum” diyor. Adam haklı. Parasını veriyor ve haklı olarak ürünü istiyor. Sıkıntı burada başlıyor: İstikrar çok önemli. O yüzden biz altyapımızı çok ciddi kurmaya çalışıyoruz. Altyapıyı kuramazsanız boğulup gidersiniz. Bu noktada yerellerin olması avantaj mı dezavantaj mı? Onu iyi okumak gerekir. Yerel marketler aslında sempati kazanmak adına, göz boyamak adına bazı söylemlerde bulunuyorlar ama çoğu, büyük ulusal market zincirlerine kendi marketlerini satmak istiyor. Türk-İş Market bize bile satmak istedi mesela. Süper Mark, DiaSa’ya teklif götürdü. Baktığınız zaman zaten kendilerini pazarlamak istiyorlar. 10 tane mağazam var benim, 3 milyon dolara, 5 milyon dolara satıyorum diyor mesela. Zaten kendini çeviriyor şu anda diyor. Çünkü market işi kolay değildir. Gerçekten yorucu bir iş. Satayım 5 milyon dolara kurtulayım diyor. Çünkü bir Pınar örneği var. 24 milyon dolara satıldı 12-13 şubesiyle. Ama artık öyle bir piyasa yok. O zaman oldu çünkü o dönemde zincir market yoktu. Artık her köşe başında bir BİM var. Marketlerin çalışma prensipleri, müşteri profilleri ve sepet ortalamaları da birbirinden farklı değil mi? BİM ana kalemlerle çalışır ve müşterinin acil ihtiyaçlarına cevap verir. Toplu satış yapma gibi bir derdi yoktur. Migros ya da Makro gibi çalışmaz. Çayınız biter çay alırsınız. Şekeriniz biter şeker alırsınız. Kola, cips alırsınız. Toplu satışı vardır ama sepetimi doldurayım tarzı müşteriye hitap etmez. BİM’in sepet ortalaması 6 TL’dir. Bizde bu rakam 7,5-8 TL civarında. Migros’ta ise sepet ortalaması 30 TL’yi buluyor. DiaSa’nın Samsun’da 10 şubeye ulaşacağını söylediniz. Bu yatırım için belli bir süre var mı? Önümüzdeki yılın sonuna kadar bunu gerçekleştirmeyi düşünüyoruz. DiaSa’nın kendi ekibi geliyor. Birçok incelemeden sonra nereye açılması gerektiğine karar veriyoruz. Su distribütörlüğünde durum nasıl peki? Hedefleriniz neler? Atılım’da kömür ve market olarak varız. İdeal’de ise su ve soda grubu olarak varız. Örneğin Ankara’dan Rize’ye 5 tır soda sevkettik daha yeni. Kastamonu, Giresun’a, Artvin’e su veriyoruz. Kar Tanesi’ni Erzurum’dan, Su Tanesi’ni Ağrı’dan alıyoruz. Kar Tanesi suyumuz özellikle çok beğeniliyor. Su fabrikalarında makina arızaları çok oluyor. Örneğin elektrik kesintilerinde makine kendini tamamen resetlediği için tekrar işleme girmesi bayağı bir zaman ve maliyet alıyor. Sadece tek su fabrikasıyla istediğimize tam manasıyla cevap alamadık. Allah nasip ederse önümüzdeki sezon için bizim hedefimiz günlük 10 tır toptanda 1 tır da Samsun Merkeze su dağıtabilmek. Tek fabrikanın böyle bir talebe cevap verme şansı olmadığı için ikinci bir fabrikayla, Su Tanesi’yle anlaştık. Hatta bir iki firmayı daha yanımıza almayı düşünüyoruz. Soda’da da Beypazarı ile görüşmelerimiz var. Ticaret alternatifsiz olmuyor. İlmek ilmek Karadeniz’i dokuyacağız. Allah nasip ederse bizim bu çalışmamızı gördüklerinde bize

94

KASİAD Karadeniz Sanayici ve İş Adamları Derneği

çok teklifler de geleceğini düşünüyorum. Portföy bir servettir. Zaten bölgeye kömür pazarından dolayı yabancı değiliz. Pazarlama alışkanlığımız da var. 12 yıldır bu sektördeyiz çünkü. TEK HAYALİMİZ ÜRETİM Ben hep şunu düşünüyorum. Yaptığımız ticaret güzel evet. Üretim olmadığı zaman bir eksiklik hissediyorum. Çok büyük paralar da kazansanız üretmediğinizde bir şeyler eksikmiş gibi geliyor. Mesela bir su fabrikası, bir soda fabrikası olabilir. Kendi ürününüzü, kendi markanızı piyasaya lanse etmek, onu tanıtmayı çok isterim. Bazen üretip de satamadığınız durumlar olur. Pazar bulmak ve pazarlayabilmek önemli ama bazen de üretemeseniz bile pazarınız hazır oluyor. Su öyle mesela. Su çok ciddi bir talep görüyor. Hatta mal verdiğimiz müşteriler bu su bir yıl sonra piyasanın lider suyu olacak diyorlar. Nizami rekabette hiçbir sıkıntı yok ama vatandaş bir şeyleri eksik yapıyorsa kaliteden ödün veriyorsa, gramajdan çalıyorsa bu yanlış. Açık ve şeffaf oynamalısınız. Rekabetin en büyük kuralı açık olmak. Şeffaflık sizi bir adım öne taşır. İnsanların güvenini kaybederseniz bir daha iş yapma şansınız olmaz.

Orta ve uzun vadede bu yeni girişimler, sizin açacağınız 8 yeni mağaza, yeni marketler, alışveriş merkezleri… Sizce bu durum Samsun için sürdürülebilir bir durum mu? Marketler kazanmasa bile beni tatmin eder çünkü ben buradan ürün satıyorum oraya. Orası benim vitrinim. Kar Tanesi’ni, Su Tanesi’ni tanıtıyorum. Yarın kendi markamı tanıtacağım belki. Olaya öyle bakıyorum. Kendini çevirdiği takdirde para kazanmamızı sağlar. Dediğiniz gibi piyasa gitgide daralıyor. Eski kar oranları yok. Biz de o yüzden lokasyonu ona göre seçmeye çalışıyoruz. Şu anda belki 4-5 mağaza olmuş olabilirdik ama ciddi noktalar bulmamız gerekiyor. Distribütörlük için yeni hedefleriniz var mı? Öncelikle su ve meşrubat grubunu ideal seviyeye getirmemiz gerekiyor. Zaten pazara açıldıkça talebe göre yeni ürünlere ve kalemlere mecbur kalacağız. Karadeniz’e hitap ediyorsunuz. Ciddi bir Pazar. 3-4 firmayla çalışmazsanız götüremezsiniz. Kızılcahamam Soda bizim bölgemizde çok sevilir. Bazı bölgeler var ki Beypazarı gider. O yüzden alternatifli çalışmak zorundasınız. Son olarak eklemek istedikleriniz… İleriye dönük hedefimiz üretmek. Ülkemize döviz getirebilmeyi istiyoruz. Üretmek gerekiyor çünkü insanların buna ihtiyacı var. Sektörde rekabet iyi bir şey. Tüketicinin yararına çünkü sektördeki rekabetten dolayı ürünlerin fiyatları kolay kolay artmıyor. Zam gelse bile belli bir noktada rekabetten ötürü normal seviyesine düşüyor. Türkiye’de gerçekten işini hakkıyla yapan insanlar var olsun, Şu an ki durumun beş katı daha iyi duruma geliriz. Her şey inşallah Samsunumuz ve Türkiyemiz için güzel olur. Biz içimizde gerçekten dürüst ticaret yapalım, ileride de üretim yaparak ülkemize katkıda bulunalım niyetindeyiz. Ülkeden para çıkarmak değil ülkeye para sokmak istiyorum.



Türkiye’nin Dünyaya Açılan Kapısı... DÜZCE

ZONGULDAK

ADAPAZARI BEYRUT LONDRA

İZMİT

ROMA PARİS

İSTANBUL

ZAGREP

PRAG

MADRİD STUTTGART TEKİRDAĞ

KASTAMONU

BERLİN

EDİRNE

ATİNA

AYDIN MÜNİH

FRANKFURT

ÇANAKKALE BURSA

SİNOP

BORDEAUX

BALIKESİR

MİNSK

TAŞKENT

TRABZON

DÜSSELDORF

OSLO ANKARA

ESKİŞEHİR

RİZE

IĞDIR

BAKÜ AŞKABAT

GİRESUN BARCELONA

AYDIN

SARAYBOSNA

AMASYA SANAA

İZMİR

TAHRAN

STOCKHOLM

SAMSUN

SİVAS

BASEL

ODESA

TUNCELİ

SAN DİEGO

ELAZIĞ

MEKKE

LİSBON

CENEVRE

HAMBURG

ADIYAMAN

ASTANA

AMSTERDAM

AYDIN

ŞANLI URFA

KONYA VARŞOVA TRABLUS

MONACO

GAZİ ANTEP CEZAYİR

DENİZLİ

MANİLA

MUĞLA KUALA LUMPUR

SELANİK

KARAMAN

BİŞKEK

OSMANİYE

RİYAD MERSİN

KAHİRE

CENOVA

VAN

NİĞDE ZARAGOZA

ISPARTA

AĞRI KÖLN

MUŞ

SEVİLLA JAKARTA

ABU DABİ

CİDDE

KAYSERİ

KOPENHAG

ADANA

NANCY ANTAKYA

ANTALYA CAPE TOWN

Tüm gelişmiş ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de Sivil Toplum Kuruluşları sosyal ve ekonomik kalkınmanın sağlanmasında önemli katkılarda bulunmaktadır. Karadeniz Sanayici ve İşadamları Derneği olarak, bir taraftan konferanslar, paneller ve seminerler düzenleyerek iş dünyasının bilgi C:65 M:0 Y:15 K:0 dağarcığının gelişmesine katkı sağlamaya, diğer taraftan da yurt dışına geziler düzenleyerek girişimcilerimizin dış ticaret kapasitesinin yükseltilmesine çalışmaktayız. C:95 M:65 Y:35 K:15 www.samsunkasiad.org.tr 362 266 47 47

BATMAN DİYARBAKIR MARDİN

ÜSKÜP

PRİŞTİNA


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.