Portakalagaci Temmuz 2013

Page 1

Fiyat覺: 8



Başlarken

bir ‘nın öyküsü

Portakal Ağacı’nın ilk yıllarından bir kare

Hatice Özdemir Tülün

10 yıllık sanal bir Portakal Ağacı’nın öyküsü bu... Günün sekiz saatini bir ofiste geçiren, akşam eve döndüğünde mutfağa dalarak bir gün annesinden daha iyi yemek yapabileceğinin hayaliyle yemekler yapıp sonuçlarını 2mp’lik kamera ile çektikten sonra basit bir internet sitesine aktaran bir genç kızın öyküsü... Her gün gerek e-postalarla, gerekse sosyal medya aracılığıyla Portakal Ağacı sitesinin hayatlarına ne kadar büyük katkısı olduğunu sımsıcak cümleleriyle anlatan dost okurlardan mesajlar alıyorum. Bazısı torununa sürpriz yapmak isteyen bir anneanne oluyor. Torunun tabağı görünce gözlerinin ışıldamasını anlatıyor, satırlarını okurken onun da gözlerindeki ışıltıyı görebiliyorum sanki. Bir diğeri yeni evlenmiş bir genç hanım oluyor ortaokuldan beri annesine siteden tarif seçip nasıl yemek yaptırdığını anlatıyor. “Şimdi kendi mutfağımda bana ne kadar yardımcı olduğunu tarif etmem mümkün değil!” diyor.

w w w . portakal ag ac i . c om |

01


Sitenin hayatlarındaki izlerini, anılarını anlatan mesaj sahipleri belki de artık sitedeki yüzlerce tarifi/fotoğrafı ezbere hatırlıyor. Portakal Ağacı’nın ve en önemlisi de Portakal Ağacı okuyucusunun benim açımdan çok daha büyük ve farklı bir özelliği var. 2003 yılında üniversiteyi bitirip iş hayatına geçmiş, ilk adımlarımı attığım günlerde elimi tutup 23 sene boyunca elimi bırakmayan, aynı odayı, aynı üniversiteyi, aynı işi paylaştığım ablam Amerika’ya yerleşmişti. Çok sonraları okuduğum bir metinde “Hayatınızın zor dönemlerinden birinden geçiyorsanız eğer, ellerinizle bir şeyler üretin” diyordu. Ben o zamanlar bu sözü duymamış olsam da belki de içgüdüsel olarak en çok bir hamuru yoğururken mutlu olduğumu hissettim. Ellerimle insanlara faydalı bir şey üretmek, sonucunda onu sevdiklerimle paylaşıp şükretmek o dönem bana en iyi gelendi. Bütün günü bilgisayar kodlarının arasında geçirip çok az insanla temas ederken, yaptığım minik mutfak deneylerine ve paylaştığım kısacık hatıralara cevap yazan her bir okuyucu sayesinde her geçen gün daha mutlu, elindekilerin kıymetini daha çok bilen ve bu sayede daha çok şükreden biri haline geldim. Portakal Ağacı dostları 10 yıl boyunca ben yeni bir hayata adım atıp evlenirken de üçer yıl arayla evlatlarım dünyaya gelirken de dualarıyla hep yanımda, hep bana umut oldular. Kimimiz Yakutistan’daydık, kimimiz Havai’de... Beraber yemekler yaptık, sofralar kurduk, kitaplar okuduk, yollara çıktık, evler döşedik. Kimimiz gurbetten döndü, kimimiz gurbete gitti. Ramazanlarda bambaşka zaman dilimlerinde aynı tarifleri yapmak için mutfağa girdik.

02

| www.p o r t a k a l a gaci.co m


Bayram sabahları birbirimize anılarımızı anlatıp birlikte güldük, uzaklardakiler için birlikte sızladı burnumuzun direği... Portakal Ağacı işte bu yüzden 10. yılında sadece bir yemek dergisi değil, bir yaşam dergisi olarak karşınıza çıkıyor. Çünkü biz sadece yemekleri değil hayatı paylaştık. Portakal Ağacı’nın internet sayfaları arasında dolaşmak, yorumların arasında nefis tarifler bulmamı, yüzlerce hayat öyküsünün zenginliğini keşfetmemi ama en çok da umutla dolmamı sağladı. Dilerim sizler de dergi sayfaları arasında aynı hislerle dolaşırsınız.

w w w . portakal ag ac i . c om |

03


Kamera Arkası

Portakal Ağacı sayfalarına emek veren isimlerden birkaçı...

man Fatma Kara

ta İbrahim Us Meslek hayatına 1994 yıında Aksiyon Dergisi’nde başladı. Milliyet Gazetesi, Zaman Gazetesi ve Associated Press gibi basın kuruluşlarında çalıştı. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nden fotoğraf dalında yılın gazetecisi, Foto Muhabirleri Derneği’nden yılın basın fotoğrafı dahil olmak üzere bir çok ödül aldı. Dere tepe gezmesi ve ayrıntılarda farklı tatlar yakalamasıyla meşhur.

an Ersin Kalk

ranlı Zeynep Tu

1987 yılında Gebze’de doğdu. “Gazete okumak iyi güzel de neden ben de bu çarkın içinde değilim?” düşüncesiyle, 2008 yılında hayatının mesleğini yapmak için Star Gazetesi’nde muhabir olarak işe başladı. Gazetenin istihbarat biriminde çalıştıktan sonra hafta sonu eklerine geçti, özel haberler yaptı. Gazetenin kitap eki ve kültür sanat sayfasına dosyalar hazırladı.

2007’de en büyük aşkı ve en iyi dostu Tolga Turanlı ile evlendi. 2009’da ikizleri Ela ve Maya’nın doğumuyla hayatında yaşadığı en güzel şeyin annelik olduğu kararına vardı ve işi gücü bıraktı. 2010’da hayata bakış açısını tümüyle değiştiren meme kanseriyle savaştı. Sonrasında ânı yaşamaya, hiçbir şeyi kaçırmamaya çalışan Zeynep oldu! Yemek yedirmeyi ve yemeyi çok seven Zeynep Turanlı’ya göre resmini çektiği her yemeğin arkasında bir yaşam ve bir öykü var.

Gazeteci, gezgin ve yazar Ersin Kalkan, bugüne kadar çok sayıda sanat, edebiyat, lifestyle, çevre ve seyahat dergilerine yazılar yazdı. Başta Hürriyet olmak üzere çok sayıda gazetede görev aldı. Ropörtaj, haber ve araştırma dallarında ödüller aldı. Bu arada kitaplar da yazdı. Beş kitabından birisinin adı “Yeraltındaki İstanbul”, diğeri ise 500 yıl

boyunca Akdeniz’deki liman kentlerinin geçirdiği değişimi anlatan “Piri Reis’in İzinde” adlı eser. Şu anda National Geographic’te yazmayı sürdüren Ersin Kalkan, “İnsanın dışarıya yaptığı bütün yolculuklar aslında, kendisini keşfetmeye ve bu alemdeki varlığının anlamını sorgulama yöneliktir. Yani dışarıya yapılan her seyahat aslında içeriye, derine yapılan bir yolculuktur” diyor.

Siyahmartı Advertising&Animation Studios Adına

temmuz 2013

İmtiyaz Sahibi: Ömer Tülün Genel Müdür: Hatice Özdemir Tülün Genel Yayın Yönetmeni: Zeynep Sevde Paksu Editör: Halenur Çalışan Gürbüz Sanat Yönetmeni: Sümeyye Eroğlu Fotoğraf Editörü: Zeynep Turanlı Katkıda Bulunanlar: Ayşegül Tan Saygılı, Ayşın Eroğlu, Elif Eda Tartar, Ersin Kalkan, Fatih Dikmen, Fatma Karaman, Gülcan Tezcan, İbrahim Usta, Nilüfer Taktak, Sabahnur Gökalp, Saide Nur Dikmen

04

| www.p o r t a k a l a gaci.co m

Satış ve Pazarlama Direktörü: Nurullah Yenihan Basım: Pelikan Basım - www.pelikanbasim.com İletişim: Siyahmartı Advertising & Animation Studios Göztepe Mah. Atatürk Cad. Sütlüoğlu Plaza No: 7 Kat: 3 34815 Anadoluhisarı/Beykoz İSTANBUL Tel: 0216 465 55 79 - Faks: 0216 465 62 37 www.siyahmarti.com


Editörden Hayalleri de saat gibi kuruyoruz. Önce bir ay sonra için, sonra bir sene sonra, sonra beş sene... Erteleye erteleye geç kalıyoruz hayata. Hayalleri, adeta bir “uzak ülke” gibi platonik bir iç geçirmeyle kurmanın kaçınılmaz sonu bu aslında. Tebessümüyle içinizi ısıtacak bir evlada sahip olmak belki hayatınızın en değerli hayaliyken, gerçekleştiği anda bir sorumluluk haline geliyor. Hayal kavramına yüklediğimiz o umut, heyecan ve mutluluk beklentisi sihirli bir dokunuşla içimize dolacak bir çizgi film parıltısı değil halbuki. Aksine bütün bu güzel hisleri, hayatı yaşarken ayrıntılarda bulmak ve doyasıya idrak etmek nefes almak kadar kolay.

Zeynep Sevde Paksu

Mesela, güzel bir yaz akşamında sevdiklerinizi davet ettiğiniz evinizde pencereden ılık ılık rüzgar eserken leziz bir kek ve buz gibi bir limonata eşliğinde tadına doyulmaz sohbetler yapmak... Mesela, dünya tatlısı evladınızla birlikte yatağına uzanıp nefis bir masal eşliğinde kahkahalar atmak... Mesela, buram buram tarih kokan bir mekanda bir fincan kahve eşliğinde enfes bir romanın sürükleyici sayfaları arasında gezerken bütün realitelerden uzaklaşmak... Yüzlerce mesela yazılabilir. Kısacık ömrümüzün içinde onca umutsuzluğun, fenalığın arasında neşe, tebessüm, heyecan, ümit, kısaca hayaller en güçlü direniş, en asi eylem şekli. Hayallerin masumiyeti, hayatın gerçeklerini bastırdığı sürece hep güzeliz, hep umutluyuz. Portakal Ağacı Dergisi’nde bu iddianın peşine düştük. Derginin ilk sayfası bir gün doğumu ile başlıyor. Dünyanın günün ilk hayalini gerçekleştirdiği ânın hemen arkasından mutlulukla her zaman bir ilgisi olan hoş sohbetli bir kahvaltı sofrası karşılıyor bizi. Arkasından gün boyu hayatımızı böldüğümüz anları teker teker mercek altına alıp keyifli hikayelere dönüştürüyoruz. Evde, işyerinde, balkonda, misafir odasında, çocuk odasında, kitapların arasında, müzik dinlerken, film izlerken, kitap okurken hangi anımızı nasıl gerçekleşmiş bir hayale dönüştürebileceğimizin formüllerini araştırıyoruz. Bunu yaparken yaşanmış hikayelere, tanıdık tanımadık her yaştan ve fikirden ilham veren insanlara, masal gibi mekanlara uğrayarak bir de onlardan dinliyoruz hayatın tadını çıkarmanın yollarını. Gün doğumuyla başlayan dergimiz bir yorgunun neşeli günlüğüyle son buluyor. Siz son sayfayı kapatıp hayallerinizin peşine düşerken biz ise yeni bir sayının hayallerini besliyoruz yavaş yavaş. Portakal Ağacı’nın gölgesine hoşgeldiniz. Neşeniz, ümidiniz, hayaliniz bol olsun.

w w w . portakal ag ac i . c om |

05


Bu sayıda Portakal Ağacı’nda Kahve Altı

14

Aşk, sanat, neşe hepsi bu evde Göğe Bakma Durağı

Kapadokya’da gün doğuyor

Bir Nefes Sıhhat

Yılın en sağlıklı zaman dilimi

Keyif Ajandası

Keyifli Ramazanlar

Kırmızı Minder

10

24

Minder sefası

27

Bu köşe bayram köşesi

30

Ben Bundan Bir Şey Yaparım Bayram kartları

06

06

| www.p o r t a k a l a gaci.co m

32

Kırmızı Minder

28

“Sevdiğim Başka Sevenim Başka”

Tuna Kiremitçi

Akşamüstü huzur köşesi Masaüstü

Çalışma Odası

Masanızın üstünde neler var?

33

Tebdil-i Zaman

Sıbyan mektebinden edebiyat kahvehanesine

34

Sıradaki Parça

Kapayın gözlerinizi Beyrut’a gidiyoruz

Bir Fincan Huzur

Hızlı yaşayan çabuk tükenir

Bir Kolayı Yok Mu?

Mutfağınızda buz devri

42

44

48


54

Misafir Odası

Nejla Özdemir: “Sofra, aile olmak demektir”

37

68

Ömür Akkor

“Evliya Çelebi gibi 400 yıl okunmak istiyorum”

Toprağa Dokunalım

Bir balkon çiçeğin getirdiği huzur

İki Arada Bir Derede

Akşama Misafir Var

Çocuk İşi

59

Minik Gezginler

93

Kipatlık

96

Çocuk Odası

98

Acele iftarlara tepsi kebabı

63

Beslenme Çantası

102

Acil tatlılar

81

Oyuncak Sepeti

104

Tebdil-i Mekan

Bir manastırın kıyısında iftar

Hamur Terapi

Çizgi öykü

Patlamış Mısır

64

Ayraç

86

Çok Gezen Mi Bilir Çok Yiyen Mi? New York’ta bir Ramazan akşamı

Ramazan perdesi

88

Ayraç

Bir Yorgunun Günlüğü

Misafirli bir gün

106

108

110

w w w . portakal ag ac i . c om |

07


Göğe Bakma Durağı

08

| www.p o r t a k a l a gaci.co m


Kapadokya’da gün doğuyor

Sabah olunca, gökyüzü hafifçe yarılıp güneşin utangaç yüzü yavaşça parlayınca, Anadolu’nun her yanında insanlar, hayvanlar, çiçekler ve toprak uyanınca, bu ülkenin güzellikleri açığa çıkar. Milyon yılların şekil verdiği taşların üzerinden onca medeniyet, onca hayat geçmiştir ki; bıraktıkları iz her sabah sessizce dile gelir: Günaydın! Kapadokya, işte bu dile gelen güzelliklerden yalnızca biri. Peri bacalarının içine oyulmuş evleriyle, kiliseleriyle, sığınaklarıyla, paha biçilmez fresk süslemelerinin bugüne uzanan izleriyle o, Orta Anadolu’nun en büyük hazinesi. Bu hazinenin farkına varanlar, her sabah Kapadokya’dan göğe yükselerek güneşin doğuşunu seyrediyor. Bu güzel ülkede, her sabah onlarca eşsiz şehir yeni bir güne uyanıyor!

w w w . portakal ag ac i . c om |

09


Bir Nefes Sıhhat

Yılın en sağlıklı zaman dilimi:

RAMAZAN Dr. Fatih Dikmen

Yazın bu sıcak günlerine denk gelen Ramazan, uzun ve bunaltıcı günlerde oruç tutmak anlamına geliyor. Aslına bakarsanız havalar ne kadar sıcak olursa olsun oruç ruhumuzu ferahlatmaya yetiyor. Bu arada, sağlığınızla ilgili yıl boyunca dikkat ettiğiniz alışkanlıklarınızı Ramazan boyunca da aksatmamak mümkün. Vücudunuzu fazla zorlamadan sağlığınıza dikkat etmeye devam edin. Çünkü size bu günlerde en çok lazım olan şey sağlıklı ve zinde bir vücut!

“Biyolojik Saatleri Ayarlama Enstitüsü” Sabah erkenden uyanmak pek çoğumuz için zulüm gibidir. Ama işin aslı, biyolojik saatimiz doğuştan erken kalkmaya programlı. Bu saatte sadece gece ve gündüz farkı dikkate alınıyor. Beynimizdeki bazı özel hücreler bir dedektör gibi gün boyu ışık miktarını ölçerek karanlık ve aydınlık zaman dilimlerini belirliyor. Sonra da karanlıkta “melatonin” adı verilen hormonun salgılanmasını sağlıyorlar. Hal böyle olunca, evlerdeki yapay ışıklar altında gece geç saatlere kadar oturmak, geç

10

| www.p o r t a k a l a gaci.co m

uyanmak gibi sebeplerle dengesiz melatonin salgılanması gerçekleşiyor ve biyolojik saat bozuluyor. Bu durum da başta uyuma veya uyanamama sorunlarını, ardından baş ağrısı gibi fiziksel ağrılar ve psikolojik rahatsızlıklar gibi pek çok sıkıntıyı peşinden sürüklüyor. Ramazan ayı biyolojik saati doğru ayarlamak için iyi bir fırsat sunuyor. Ramazan’a has akşam koşturmalarından sonra üzerinize çöken yorgunlukla, gece erken yatıp sahura kadar karanlıktan maksimum yararlanabilir-

siniz. Hatta bu uyku sırasında odanızın çok karanlık olmasına özen göstermeniz durumunda beyninizde üretilen melatonin hormonunun miktarı da artacaktır. Sahurdan sonra, hava tamamen aydınlanana kadar uyumamak, hava aydınlandıktan sonra ise biraz uyuyup güne yine erken başlamakta fayda var. Bu kadar uyku sıcak Ramazan günlerinde size yetmiyorsa, güneş ışıklarının dik geldiği öğle saatlerinde uyku takviyesi yapmanızda hiçbir mahzur yok.


Sabah sporu Spor yapmak için en ideal zaman dilimi aslında sabahın erken saatleridir. Fakat oruçlu olarak sabah sporu yapmak, sıvı ve mineral kaybına neden olacaktır. Ayrıca oluşacak yorgunluk ve bitkinlik hali nedeniyle günün geri kalanı zor geçebilir. Ama bu, Ramazan’da spor yapılamayacağı anlamına gelmez. Aksine Ramazan’da spor bırakılmamalıdır. Mesela iftar saatinden 1-2 saat önce ya da iftardan en az bir saat sonra yürüyüş şeklinde hafif sporlar yapılabilir. Bu yürüyüşler ilk başta yarım saat ile başlasa da sonraları bir saate kadar uzatılabilir. Ancak ağırlık antrenmanı gibi daha çok kondisyon gerektiren spor faaliyetlerinin tok karnına ve yemekten en az 2 saat sonra yapılması tavsiye edilir.

Sahur çayı: Sabah erken saatlerde bir bardak ılık su ya da bitki çayı içmek, oruca zinde başlamanızı sağlar. Bitki çayı sevmiyorsanız, ılık suyun içine katacağınız bir iki damla limon ile hem kan basıncının düzenlenmesine yardımcı olursunuz hem de limondaki doğal C vitamini vücudunuza direnç verir.

Glisemik İndeks’le (GI) tanışın Özellikle uzun saatler aç kaldığımız oruçlu günlerde, iftarda glisemik indeksi yüksek olan besinleri tüketmekten kaçınmak gerekir. Mesela beyaz ekmek, pirinç ve patates yüksek indeks değerine sahip olduğundan, dikkatli ve daha az tüketilmelidir. Buna karşın baklagiller, esmer pirinç ve kepek ekmeği gibi düşük indeksli besinler samimiyetimizi arttırmamız gereken, vücut dostu besinlerdendir. Vücudumuz bu besinleri parçalamak için epey çaba gösterir. Bu çaba da zayıflamaya yardımcı olur. “Her Ramazan en az üç kilo alıyorum” diyenler, bir de bu besinlerle iftar ve sahur yapmayı denemeye ne dersiniz?

w w w . portakal ag ac i . c om |

11


Portakal Ağacı’nda Kahve Altı

Aşk, Sanat, Neşe Hepsi Bu Evde

Röportaj: Halenur Çalışan Gürbüz Fotoğraflar: Zeynep Turanlı

12

Şafak Tavkul, Türkiye’nin en iyi ressamların-

yazmıyor. İki çocukları var, ikisi de hem eği-

dan biri. Aynı zamanda çizgi film sanatçısı,

timlerini sürdürüyor hem de sanat ve sporla

heykeltıraş, müzisyen, yapımcı, fotoğrafçı ve

ilgileniyor. Tavkulların keyifle döşenmiş evle-

yazar. Çiğdem Tavkul eski bir reklam yaza-

rinde harika bir sahur yemeğinde buluştuk.

rı, şimdilerde inandığı belgesellerden ve sos-

Evlilik öykülerini ve en önemli konuyu, çocuk-

yal sorumluluk projelerinden başka hiçbir şey

larını nasıl yetiştirdiklerini konuştuk.

| www.p o r t a k a l a gaci.co m


Şafak Tavkul, genç bir akademi öğrencisi. Dedesinden devraldığı genlerle fotoğrafçılığa meraklı. O vakitler açacağı fotoğraf sergisi için resimlerini çekmek üzere birine ihtiyacı var. Çiğdem Hanım’la işte böylece tanışıyorlar. Yarım saatlik ilk görüşmenin ardından ertesi gün Topkapı Sarayı’nda fotoğraf çekimi yapmak üzere sözleşerek ayrılıyorlar. Hay Allah! Topkapı Sarayı’nda buluştular buluşmasına ancak, tadilat var! Sarayın bahçesinde sohbet edip oyalanmaları gerekecek, sonra da çekimi yapamadan geri dönecekler. Çünkü 1 saat sonra Şafak, Çiğdem’e şöyle diyecek: “Ben çekimden vazgeçtim!” Ne demek bu şimdi? Dalga mı geçiyorsunuz? Bir dakika dur Çiğdem… Derdi neymiş anla, öyle parla. “Ben çekimden vazgeçtim çünkü size âşık oldum. Benimle evlenir misiniz?” “Evet!” ***

Karşısındaki yakışıklı adamın ne iş yaptığını, yapacağını, kendisine nasıl bir hayat sürdüreceğini bilmeden evlilik teklifini kabul eden Çiğdem… Güzelliğine vurulup birlikte bir hayat kurmayı teklif ettiği kadının huyunu, suyunu, ailesini, mazisini bilmeden yeni bir maceraya atılan Şafak… 1 Ağustos 1986: Çiğdem ve Şafak, birer kot pantolonla gittikleri evlendirme dairesinde, orada bulunan iki yabancının şahadetinde evlendiler. Bakın sonra neler olmuş: “Ailelerimiz ayağa kalktı” diyor Çiğdem Tavkul. “İkimiz de çok genciz, daha okullar var. Evlenmemize karşı çıktılar. Tabii dinlemedik. Evlendik. Nasip. Aile desteği ve paramız olmadığı için eşyamız da yoktu haliyle.”

“Suadiye’de her gün önünden geçtiğimiz bir piyano dükkanı vardı. Çok pahalıdır, asla alamayız diye düşündüğümüzden içeri bile girmez, vitrinine bakardık. Bir gün içeri girdik ve bir duvar piyanosunun fiyatını sorduk korka korka. 1600 Dolar dedi satıcı. Biz çok daha pahalı bekliyorduk! Taksitle alabilir miyiz diye sorduk. ‘Ayda ne kadar ödeyebilirsiniz?’ dedi. 100 Dolar öderiz dedik. ‘Ooo, büyük para, götürün piyanoyu’ dedi satıcı. İnanamadık. Tabi o dükkanda, milyonerlerin kocaman paralarla tek seferde aldığı yüz binlik piyanolardan satarken bizim 100 Dolarımıza büyük para demesinin bir sebebi vardı. Yüzümüzdeki isteği, o piyanonun değerini bileceğimizi görmüştü. Jest yaptı bize ama biz bu jesti ancak yıllar sonra görebildik…”

Şafak Tavkul ekliyor: “Bir arkadaşımız bize suntadan bir sedir yaptı. Suntadan bir de yatağımız, ha bir de piyanomuz vardı!” Piyano mu? O eşyasız eve nasıl girdi acaba piyano? Çiğdem Tavkul anlatsın:

Tanışma, kaynaşma, evlilik teklifi ve kabulünden oluşan toplam süre tam bir buçuk gün!

w w w . portakal ag ac i . c om |

13


Hat öğrencisi anne, okçu baba ve sporcu Elif Evde sadece görsel sanatlarla uğraşılmıyor. Şafak Tavkul, Peygamber (SAV) sünneti olduğu için okçuluğa merak salmış. Merakı tutkuya dönüşünce kızıyla beraber hem ok atmaya hem at binmeye başlamışlar. Aynı zamanda her ikisi de iyi birer yüzücü. Çiğdem Tavkul ise hat sanatıyla uğraşıyor. 12 yıl önce bir cuma gecesi not defterine kurşun kalemle, “Bir çizik attı sanki Allah kalbime. Ya üstün olacak ya esre. Üstün ile esre arasında kalmış Cim gibi halim. Ya Cennet olacak sonum ya cinnet. Medet Allah’ım medet!” yazmış. Cumartesi günü kendini, hattat ve ebru sanatçısı Fuat Başar’ın dizi dibinde bulduğunu söylüyor ve ekliyor, “Ben hocamdan yazı yazmayı değil, sabırlı olmayı ve edebi öğreniyorum. Hattı bilmek, haddi bilmektir! “

14

| www.p o r t a k a l a gaci.co m


Aynı zamanda iyi bir müzisyen olan Şafak Tavkul, bu piyanoyla pek çok beste yaptı sonradan. Fakat piyanonun ailede daha başka bir önemi vardı. Şafak Bey bu önemi şöyle anlatıyor: “Çocukların gelip geçerken bir tuşa basmaları, müzik sesini duymaları, onları enstrümana âşina hale getirdi. Ahmet, aşina olduktan sonra eğitim almaya, nota okuyup yazmaya başladı. Ama Elif, piyanonun başına geçtiğinde emekliyordu, notaları renklerle öğrendi. Ben çocukluğumda herkesin evinde fotoğraf makinesi olduğunu, herkesin fotoğraf banyolarını kendi evinde yaptığını zannederdim. Meğer öyle değilmiş. Bizim çocuklar da herkesin evinde piyano var ve müzik herkesin hayatın içinde zannederek büyüdüler. Evde nasıl bir ortam varsa, çocuklar o ortamı normalleştirir zihinlerinde. Kitap okunan evde çocuklar kitap okur; müzikle uğraşılan evde

müziği severler; ibadet edilen evde ibadeti severek büyürler.”

“Yoksulluk, yoksunluk değildir” Çiğdem Tavkul’un elde çamaşır ve bulaşık yıkadığı ilk yıllarda bile çocuklara “yoksunluk” yaşatılmamış. Şafak Tavkul, “Yoksulluk ve yoksunluk farklı şeylerdir” diyor. “Mesela yoksul bir evde, akşamları neşeli, mutlu bir anne-baba varsa, sanatla uğraşılıyorsa ya da kitap okunuyorsa o eve yoksun diyemeyiz.”

Ahmet ve Elif ve ötesi Ahmet Baturay Tavkul 26 yaşında. Çok sayıda uluslararası ödül almış genç bir yönetmen. Aynı zamanda davul çalıyor. Buz hokeyi antrenörü olduğunu da eklemek lazım. Sahur sofrasına katılamasa da (sürekli şehir dışında yahut yurt dışında) ailesi ondan epey sevgi ve özlemle bahsetti.

Elif ise ağabeyi hakkındaki görüşünü tek kelimeyle özetledi: “O dünyanın en tatlı insanıdır.” Elif Tavkul, 18 yaşında. Bu sene üniversiteye girecek. Biz Ahmet’i görmedik, dünyanın en tatlı insanı mıdır bilemeyiz. Ancak Elif bu dalda yapılacak bir olimpiyat yarışmasında aday gösterilebilecek kadar tatlı, gözlerinden hem masumiyet hem de zeka fışkıran, sevildiğinin farkında olan ama şımarık olmayan bir genç kız. Babasının kitap sevgisi ona da sirayet etmiş. Sağlam bir okuyucu, iyi bir eleştiri gözü var. Ancak, Osmanlıca öğrendikten sonra, Türkiye’de yayınlanan pek çok kitaba mesafeli davranır olmuş. Osmanlıca öğrenmesi de kolay olmamış anlattığına göre. Fakat küçüklüğünde Kur’an-ı Kerim öğrendiği için Osmanlıca’yı da nispeten rahat öğrenmiş.

w w w . portakal ag ac i . c om |

15


A nn ı eler ve Kızları İftar Anneler ve kızları iftarı, yaklaşık 15 sene önce, Çiğdem Hanım’ın bir arkadaşıyla kızının arasında ne kadar çok mesafe olduğunu fark etmesiyle başlamış. Annelerle kızlarını bir araya getirmek için verdiği iftar her yıl tekrarlanınca, geleneksel hale dönüşmüş. Bu iftarın özelliği şu: Anneler ve kızları, iftardan sonra karşılıklı oturuyor ve herkese 1 dakika süre veriliyor. Herkes kendi süresi içerisinde, annesine veya kızına, içinden ne geçiyorsa söylemekte serbest, hepsi özgür, hepsi saygılı. Ama sadece 1 dakikaları var. Talep içeren konuşmalar olursa ve tek başına annesini ikna edemezse oylamaya geçiliyor ve iki taraf da sonuca razı olmak zorunda. Elif, önceki senelerde kendisine ayrılan 1 dakikada “Beni her yere arabayla götürüp getirmenizden sıkıldım. Büyüdüm. Akbil istiyorum, toplu taşımayı kullanmak istiyorum” demiş. Demiş demesine ama şimdi pişman. Uzun otobüs yolculuklarından annesini arayıp “Beni yoldan alır mısınız” dediğinde Çiğdem Hanım “Üzgünüm” diyormuş, “Bunu sen istedin, iyi yolculuklar.” “Babalar ve oğulları iftarı” da var ama o iftar son derece ciddi, derin bir sohbet ortamında yapılıyor. Anneler ve kızları iftarı ise epey eğlenceli. İftardan sonra anneler ve kızları hep birlikte namaz kılıyor. Sonra oyunlar, ödüllü yarışmalar düzenleniyor, eğleniliyor. Oyunlar, yarışmalar her Ramazan değişiyor. Bu oyunlardan biri “Çocuğunu kokusundan tanıma oyunu.” Annelerin gözleri bağlanıyor, çocukların hepsi sıraya giriyor ve annelerden çocuklarını sadece koklayarak bulmaları isteniyor. Dokunmak yasak. En güzel ve ilginç tarafı; bu oyunun sonunda annelerin hepsi, kendi kızını buluyor!

Tavkulların evinde Ramazanlar Geliyoruz bizi en çok ilgilendiren konuya. Duvarlarında yağlı boya tabloların asılı olduğu, vintage tarzı mobilyalarla döşenmiş, piyano, gitar ve davul çalınan, alt katı tamamen atölyeye dönüştürülmüş, sanat ve edebiyat dolu bu evde Ramazanlar nasıl geçer? “İbadetle!” Çiğdem Tavkul’un bu konudaki ceva-

16

| www.p o r t a k a l a gaci.co m

bı çok net. Ramazan, davet, tıka basa yeme, gezme, eğlenme değil, ibadet ayıdır. Tabii ki onların evinde de pek eğlenceli Ramazan etkinlikleri yapılıyor. Ancak, hepsinin ortak bir görüşü var Ramazan’ın nasıl geçmesi gerektiğiyle ilgili: “Ramazan sakin ve gösterişsiz olmalı. Bizim evde iftarlarda öyle kalabalık sofralar kurulmaz. Sahurlar da kahvaltıyla geçiştirilir. Bakmayın sizin için hazırladığımız bu sofraya, misafirsiniz diye. (Gülüyor.) Normalde

bizde sahur adabı zeytin, peynir, ekmektir. Vaktimizin çoğunu namaz ve Kur’an’la geçirmeyi tercih ederiz.” Peki ya davetler? Çiğdem Tavkul, sosyal sorumluluk içerikli iftar davetlerinin dışındakilere pek katılmadığını söylüyor. Evinde ise her yıl sadece iki iftar daveti veriyor: Anneler ve kızları iftarı, babalar ve oğulları iftarı.


Türünün nadir örneklerinden Tavkulların hem sanatı hem de dinî hayatı, hem Batı dillerini hem de Arapça ve Osmanlıca’yı, hem eğlenceyi hem de ibadeti bir arada yaşatabildikleri bu müstesna ev, türünün tek örneği midir bilinmez. Ancak nadir örneklerden olduğu kesin. Umulur ki monoton ve bunalımlı hayatlara örnek olsun; neşeleri ve bitmek bilmeyen enerjileri Ramazan’ımıza enerji katsın!

w w w . portakal ag ac i . c om |

17


Kamera Arkası

Sahur Sofrası

Tavkul Ailesi’nin evinde sahur sofrasına konuk olmak sadece keyifli değil, aynı zamanda epey lezzetliydi. İşte Tavkul Ailesi’nin Portakal Ağacı ekibi için hazırladığı güzel sofradan çeşitler ve tarifleri…

18

| www.p o r t a k a l a gaci.co m


Peynir Kebabı

Malzemeler: Yarım kalıp hellim peyniri Yarım kilo çeri domates Çöp şiş Hazırlanışı: Peyniri, domateslerle aynı büyüklükte olacak şekilde kübik kesin. Şişlere, bir parça peynir bir domates olacak şekilde arka arkaya dizin. Tost makinesinde yahut ızgarada pişirin.

Hazırlanışı: Mantarları iyice yıkadıktan sonra saplarını ayırın. (Ayırdığınız sapları daha sonra mantar çorbası yapımında kullanabilirsiniz.) Kaşarı, kalın kübik şekilde dilimleyin. Mantarları 200 derecelik fırına verip biraz pişirin. Mantarları fırından çıkarıp kaşar dilimlerini her bir mantarın içine yerleştirin. Tepsiyi yeniden fırına sürüp pişirmeye devam edin. Yaklaşık 5 dakika sonra fırından alabilirsiniz.

Mantar Dolması Malzemeler: Yarım kilo iri mantar Kaşar peyniri

w w w . portakal ag ac i . c om |

19


Haz

ırlan

ışı:

Süz m döv e yoğu kırm ülm rdun ızı t üş o ekle için sarı yin. z biber i, ke msakl e üzer Z e ar y k ine dök tinyağın ik ve tu ı, erek zu ı ka iyic e ka rışımın rıştı rın.

Malzemeler: 300 gr süzme yoğurt 6-7 diş sarımsak 1 çay bardağı zeytinyağı Kırmızı toz biber Kekik Tuz

Yayla Kreması

20

| www.p o r t a k a l a gaci.co m


Biberde Sahan Yumurta Malzemeler: 1 adet iri dolmalık biber 3 adet yumurta Tereyağı Tuz Karabiber Kırmızı toz biber Hazırlanışı: İri bir dolmalık biberi enine 2 cm yüksekliğinde halka halka muntazam bir şekilde kesin. Biberleri krep tavanızın üzerine yerleştirip içine çay kaşığıyla tereyağı koyun. Tereyağı eriyince, biber halkalarının içine bir tane yumurta kırın. Piştikten sonra üzerine tuz, karabiber ve kırmızı toz biber döküp hem tatlandırın hem renklendirin.

Dağ Çilekli Börek

Malzemeler: 6 adet milföy hamuru Dağ çileği reçeli 1 kase çilek Hazırlanışı: Milföy hamurlarını dikdörtgen katlayacak şekilde çilek reçelini hamurlara sürün. Hamurları katlayın. Reçelin dışarı taşmaması için hamur kenarlarını sıkıca kapatın. Çilekle beraber servis edin.

w w w . portakal ag ac i . c om |

21


Salatalık Dolması

Malzemeler: 1 adet iri salatalık Beyaz peynir Toz kırmızı biber Kekik Hazırlanışı: Kabak dolması yapar gibi salatalığın içini oyun. Bir tabakta beyaz peyniri kekikle, başka bir tabakta kırmızı biberle ezip oyduğunuz salatalıkların içine boşluk kalmayacak şekilde doldurun. Sonra içini peynirle doldurduğunuz salatalığı kesme tahtası üzerinde ince ince enlemesine dilimleyin.

Malzemeler: 1 adet iri salatalık Zeytin ezmesi Kırmızı biber Hazırlanışı: Salatayı kabuğunu soymadan ince dilimleyin. Her dilimin üstüne bir çay kaşığı zeytin ezmesi sürün. Dilimleri kırmızı biberle süsleyin.

22

| www.p o r t a k a l a gaci.co m

Salatalık Kanepesi


Hazırlanışı: domai biber ve vr si , n a ıc tl Pa k küçük eyip, küçü tesleri közl sarımü övdüğün z d a d n va a arı da doğrayın. H maydanozl ız ın ığ d ra ğ ın. Tuz sak ve do pta karıştır a k ir b iş n servise ekleyip ge nden sonra si ve a il ı ğ a ve zeytiny hazır.

Malzemeler: 3 adet patlıcan 3 adet domates 7-8 adet sivri biber 1 büyük baş sarımsak Maydanoz Zeytinyağı Tuz

Patlıcan Salatası

w w w . portakal ag ac i . c om |

23


Keyif Ajandası

Keyifli Ramazanlar Hazırlayan: Fatma Karaman

Ramazan,

hayatımızdaki

en

güzel

zaman! Bu güzel ayı güzel değerlendirmek için yapılabilecek keyifli aktiviteler var. Sıcak Ramazan günlerinde kafanızı biraz dağıtmak, hava alırken keyif de almak isterseniz, işte birkaç öneri.

Osmanlı Arşiv Galerisi

“Huu” kapılarını açıyor Geleneksel süsleme sanatçısı Fatma Zeynep Çilek tarafından modern ve klasik hat sanatının sentezlenerek oluşturulduğu dünyanın ilk çağdaş Esmâ-ül Hüsnâ (Allah’ın 99 ismi) sergisi Osmanlı Arşiv Galerisi’nde sanatseverlerle buluşuyor. 99 eser ve bir heykelin görülebileceği “Huu” adlı sergi 99 gün boyunca açık kalacak.

Ramazan’da İstanbul’un vazgeçilmez mekanlarından Sultanahmet bu yıl da renkli ve keyifli geçecek. Eminönü Belediyesi’nin bu yılki etkinliklerinde neler yok ki! Sokak tiyatrosundan mehter takımı gösterilerine, konserlerden kitap fuarına kadar pek çok etkinlik sizi bekliyor. Ayrıca Osmanlı döneminde Ramazan’da uygulanan “Enderun usulü teravih namazı” geleneği de yaşatılacak. Sakın kaçırmayın!

24

| www.p o r t a k a l a gaci.co m

an z a Ram met’te! ah n a t u s Sul u k Coş


Kulağınızın pası silinsin 29 Temmuz Cemil Topuzlu Açıkhava Sahnesi

Ordinary People, Save Room gibi birçok hit şarkıya imza atan ve 2009 yılında Time dergisinin “Dünyaya Yön Veren 100 Kişi” listesinde yer alan, yeni nesil R&B ve soul şarkıcı John Legend Türkiye’ye geliyor. Legend, 29 Temmuz’da Cemil Topuzlu Açık Hava Sahnesi’nde kulaklarımızın pasını silecek!

e Oryantalbiazkmış kısa bir

Emirgan’daki S.Ü. Sakıp Sabancı Müzesi’nde açılan “Oryantalizmin 1001 Yüzü Sergisi” bu ay mutlaka gitmeniz gereken etkinliklerden. Oryantalizmi mercek altına alan sergi, oryantalizm teriminin kaynağına inerek bilimden arkeolojiye, mimariden dünya sergilerine, fotoğraftan modaya pek çok konudaki etkilerine ışık tutuyor. 11 Ağustos’a kadar sürecek sergide ayrıca oryantalist tarzda iç mekan tasarımları, sahne dekoru gibi objeler, örneklerle sunuluyor.

w w w . portakal ag ac i . c om |

25


İftardan sonra caz

19 Temmuz Santralistanbul

Ramazan eğlencesi kültürüne yeni bir boyut katan “Ramazan’da Caz” etkinliği 19 Temmuz’da Santralistanbul’da piyanist Ahmad Jamal konseriyle başlıyor. Konserde son 30 yılın en iyi davulcularından olan Omar Hakim de sahnedeki yerini alacak. 31 Temmuz saat 21.00’deki konserde piyanoda cazın en yetenekli kadın piyanistlerinden Rachel Z, basta Solomon Dorsey ve davulda Omar Hakim’i izleyeceğiz.

Kahkaha da hüzün de bu konserde Türk Pop müziğinin en önemli isimlerinden Sezen Aksu, 19 ve 20 Temmuz tarihlerinde Cemil Topuzlu Açık Hava Sahnesi’nde sevenleriyle buluşuyor. Müzisyen Fahir Atakoğlu önderliğindeki Acoustic Band eşliğinde sahneye çıkacak olan Aksu, hayatın tüm renklerini şarkılarla ve keyifli sohbetiyle dinleyiciyle paylaşacak.

19-20 Temmuz Cemil Topuzlu Açıkhava Sahnesi

26

| www.p o r t a k a l a gaci.co m


Kırmızı Minder

Minder sefası Minder, dünyanın en konforlu ev eşyası olsa gerek! Bulunduğu yere rahatlık ve huzur katan minderleri, evinizde kendinize oluşturacağınız okuma köşesinde de değerlendirebilirsiniz.

w w w . portakal ag ac i . c om |

27


sponsorluğunda

Akşamüstü huzur köşesi Evi toplayıp işleri hallettikten sonra biraz dinlenmek için oturduğunuz o güzel saatlerde böyle bir köşede biraz kitap okumak hiç de fena olmaz öyle değil mi? Bir fincan Türk kahvesi ile midenizi rahatlatırken bir yandan da Binbir Gece Masalları’nın uçsuz bucaksız hayal dünyasına dalarak zihninizi dinlendirebilirsiniz.

Alternatif

01

ket Serisi Piculet Bu 28

| www.p o r t a k a l a gaci.co m

Daha fazlası için: www.piculetstore.com/kategori/yastik/


Alternatif

02

Çocuğunuzun okuma

köşesini de unutmayın! Okuma köşesi fikrinden hoşlandıysanız, aynısını evdeki ufaklık için de uygulayabilirsiniz. Tabii okuma köşesini hazırlarken seveceği ve hayal gücünü geliştireceği kitaplardan güzel bir paket hazırlayıp armağan etmeyi de unutmayın. Piculet India Se risi

Piculet Ikat Seris i w w w . portakal ag ac i . c om |

29


Paşabahçe

Paşabahçe

Diyarbakır Bakırcılar Çarşısı

Bu köşe bayram köşesi 30

| www.p o r t a k a l a gaci.co m

Eviniz bayrama hazır mı? Değilse acele edin. Zira Ramazan sandığımızdan çok daha çabuk geçer ve bayram geliverir! Misafirlerinizi şık ve özenli bir bayram atmosferinde ağırlamak isterseniz, işte size küçük birkaç tavsiye…


Bayram kurabiyeleri, çocuklara özel mendiller, kuş lokumu… Bayramda neredeyse her evde baklava olur. Çok da güzel olur! Ancak biraz daha hafif tatlılar ikram etmek isterseniz bayram kurabiyeleri hazırlamayı ihmal etmeyin. Tabii çocuklar için mendillerinizi ve hiçbir çocuğun hayır diyemeEnglish

yeceği kuş lokumlarınızı da arefe gününden Home

hazırlamakta fayda var.

w w w . portakal ag ac i . c om |

31


Ben Bundan Bir Şey Yaparım

Bayram kutlamalarının yalnızca kısa mesaj ve e posta ile yapıldığını zanneden miniklere, eski bayram geleneklerini tanıtmanın tam zamanı! Bunun için resimdekiler gibi bayram kartları yapın ve içine kartı hediye edeceğiniz kişiyi ne kadar çok sevdiğinizi anlatan bir mesaj yazın. Tek ihtiyacınız olan boş kartlar, eski dergiler, artık kurdelalar ve bardak altlıkları… Kolay gelsin!

32

| www.p o r t a k a l a gaci.co m

Ailenize özel bayram kartları


Masanızın üstünde neler var?

Masaüstü

Çantalar birçok yönüyle kullananın kişiliğine dair ip uçları verir. Çantanızın dışı ile içindekiler çoğu zaman uyumludur. Zaman zaman çantanızdakileri çıkarıp masanızın üstüne dizin. Uzun zamandır çantadan çıkmayı bekleyen yahut gereksiz eşyalara rastlarsanız muhtemelen kafanız biraz karışık demektir… Çantanızı toparlamak her zaman aklınızı da toparlamaya iyi gelir.

/ tstore.com www.picule flari/ ili -k n fo le kategori/te

sponsorluğunda

/ tstore.com www.picule ler/ ik tl zi vi rt kategori/ka Çantanızdan bitirilmemiş bir kitap çıkarsa, bu kitabın zihninizin bir yerlerini sürekli meşgul ettiğini unutmayın. Onu ya kütüphaneye geri koyun ya da okuyup bitirin. Tabii ki ikincisi daha iyi olacaktır!

Cüzdanınızın içini de kontrol edin. Çöpe atılmamış fişler, işi bitmiş biletler veya tarihi geçmiş kredi kartları çıkarsa zihninizin acil bir toparlanmaya ihtiyacı olabilir.

/ tstore.com www.picule / ik n iz / urun

w w w . portakal ag ac i . c om |

33


Tebdil-i Zaman

Sıbyan mektebinden edebiyat kahvehanesine Ayşe Kaya Fotoğraflar: İbrahim Usta

Besmeleyle, “Bed-i besmele” yani besmele ile başlamak. Kelime anlamı böyle olsa da, o aslında mühim bir Osmanlı geleneğinin ismi. En bilinen adıyla: “Amin alayları”. Amin alayı, evin çocuğu 4 yaş 4 ay 4 günü dolduğunda eğitimini başlatma törenine denirdi. Şimdinin okuma törenlerine benzetebileceğimiz amin alayları aileler için pek önemliydi. Bilhassa varlıklı aileler için bir düğün görkeminde geçerdi. Küçük çocuk en güzel kıyafetlerini giyer, başına mini mini altın yaldızlı fesini takar, simli sedefli cüz kesesine elifba’sı konup omuza asılır, varsa dede ve babaanneden başlayarak evin bütün büyüklerinin, akrabaların, komşuların elleri öpülürdü. Erkekler uysal bir atla, kızlar ise arabayla mektebin yolunu tutar, hocasına teslim edilirdi. Hocanın eli öpülür, önünde mindere diz çökülür ve besmele çekilerek ilk harf öğrenilir: Elif. Daha sonra mübarek olduğuna inanılan pazartesi veya perşembe günlerinden birinde okumaya yeni başlayacak talebeler boy sırasına dizilir, mahallede mektebin çevresinde hoca, ilahicibaşı ve hafızlar eşliğinde tur atılır, çevrede onları gören mahallelilerlerden de ayrı ayrı aminler alınırdı.

34

| www.p o r t a k a l a gaci.co m

Ben, yıllarca duvarlarında ayetler inlemiş, yaramazlıklara şahit olmuş sıbyan mekteplerinden birini, hem hikayesiyle hem konumuyla, hem de içindeki kitaplığıyla pek severim: Cevri Kalfa Sıbyan Mektebi. Eminönü’nden yokuş yukarı çıkarken tam da Sultanahmet’in kalabalığına varınca, kendimi nere-


landığına dair bir tabela.

ye atacağımı şaşırınca, sığınılacak yerlerden birine, buraya koşarım. Yerebatan Sarnıcı’nın yanıbaşında iki katlı bir bina. Duvarında pek de İstanbul’da bulamadığımız, neden yapıldığına, zamanla kimlerin kul-

Sıbyan mektebine ismini veren Cevri Kalfa, 2. Mahmut döneminde sarayda yaşayan onlarca cariyeden biridir. Peki önemi nedir ki bir padişah tarfından ismine sıbyan mektebi açılmış, ölümünden sonra bile sevap hanesinin açık kalmasına sebebiyet verilmiş? Şudur ki, 2. Mahmut, henüz daha Şehzade Mahmut iken tahta geçmesini istemeyen yeniçeriler saraya baskın

yapmıştı. Padişah III. Selim cellatların elinde kalmışken gözüpek Cevri Kalfa, Şehzade Mahmut’u harem ile veliaht odası arasındaki Altın Yol’dan yani 46 metrelik uzun bir koridordan kendi odasına kaçırmıştı. Odasının bacasından şehzadeyi çıkartmaya çalışırken yetişen cellatların gözlerine bir avuç kül serpmiş, kimbilir belki de bir devletin kader çizgisinin bambaşka istikamete çevrilmesine sebep vermişti. Çünkü kalfasının gözü peklikle ölümden kurtardığı Şehzade Mahmut padişah olunca onlarca reform yapmış, tıp mektebinden postahaneye kadar pek-

w w w . portakal ag ac i . c om |

35


çok yenilik getirmiş, kız çocuklarının okumasını zorunlu kılmış, kendi kızını da örnek olarak okutmuş bir padişah oldu. Ah tabii bir de, Osmanlı deyince tüm dünyanın aklına gelen kırmızı fesleri de kavuklarla yer değiştiren oydu. Padişah olduktan sonra elbette kalfasını unutmamış, Çamlıca’da güzel bir köşk vermişti. Vefatından sonra da vefasını göstererek Darul Hilafeti-l Aliyye’ye yani şimdiki İstanbul’un en büyük sıbyan mektebine ve çeşmesine kalfasının ismini verdi. Şimdilerde Türk Edebiyat Vakfı olan bu binadan içeriye girip sağdaki küçük edebiyat kıraathanesinde kitapları karıştırmama, içerideki çeşmede ismini okumama, bir zamanlar öğrenci uğultusu dolan odalarda kahvemi içip 200 yıl öncesini hayal etmeme sebep, işte bu hikayedir. Ruhu şad olsun.

36

| www.p o r t a k a l a gaci.co m


Çalışma Odası

i

Tuna Kiremitç

“Sevdiğim başka sevenim başka” w w w . portakal ag ac i . c om |

37


Röportaj: Zeynep Sevde Paksu Fotoğraflar: Gülşah Ekerel

Tuna Kiremitçi neler yazdı, neler yaptı? İlk kitabı Ayabakanlar’ı 1994 yılında yayımlayan Kiremitçi, hemen ardından ikinci şiir kitabı Akademi’yi yazdı. 2002’de çıkan Git Kendini Çok Sevdirmeden isimli ilk romanıyla okurun ilgisini ve beğenisini

Yazar, senarist, müzisyen ve besteci… Yazdığı kitaplarla kendi kitlesini oluşturan Tuna Kiremitçi ile Beşiktaş’taki evinde buluştuk. İkram ettiği leziz kahvelerle çalışma masasının, gitarlarının, piyanosunun, kitaplarının ve müzik cd’lerinin arasında keyifli sohbetimize başladık. O yazarlık serüvenini anlatırken biz de bir yandan

toplayan yazar, bir sene sonra ikinci romanı Bu İşte Bir Yalnızlık Var ve şiirlerini derlediği Bazı Şiirler Bazı Şarkılar’ı yayımladı. Kiremitçi’nin yazdığı kitapları daha sonra Yolda Üç Kişi, Dualar Kalıcıdır, Küçüğe Bir Dondurma, Selanik’te Sonbahar ve son kitabı Gönül Meselesi takip etti. Mimar Sinan Üniversitesi’nde sinema eğitimi alan ve çektiği kısa filmlerle çeşitli festivallerde ödül alan Kiremitçi, 2009 yılında ilk uzun metrajlı filmi olan Adını Sen Koy’un senaristliğini üstlendi. Kiremitçi ayrıca 1990’lı yıllarda Kumdan Kaleler adlı rock grubunda besteci ve solist olarak da görev aldı. Besteleri Ajda Pekkan, Müslüm Gürses, Demet Sağıroğlu, Haluk Levent ve Renan Bilek tarafından seslendirildi.

çalışma ortamını en ince ayrıntısına kadar inceledik.

Kiremitçi’yi biz yazar kimliğiyle tanıdık. Ama o kendine “müzisyenim” diyor. Yazdığı kitaplarla bir anda kendi kitlesini oluşturan Kiremitçi, bu durumun kendisini bile şaşırttığını söylerken, “Seçme şansım olsaydı müziği seçerdim. Ancak hayatın akışı içerisinde yönüm yazıya çevrildi” diye de ekliyor. Müziğe olan aşkının peşinden giderken, kendini edebiyatla evlenmiş bulan Kiremitçi’nin müzik ve edebiyat serüveni için “Sevdiğim başka sevenim başka” tanımlaması yapsak yanlış olmaz.

80’ler malum, neo-liberalizmin altın yılları. Biz örgütsüz bir kuşak olduğumuzdan, kolektif çalışmanın en cazip yolu bir rock grubuna girmekti. Ayrıca müzisyen olmak, babama karşı kendimi ispatlamak arzumdan kaynaklanıyordu. Onun içinse oğlunun saç uzatıp gitar çalması hayal kırıklığıydı. O edebiyatçı olmamı istedi, ben de ‘Sen yazar olmamı istediğin için ben müzisyen olmak istiyorum’ dedim. Sonuçta yazar oldum ama müzisyenliği bırakmış değilim. Bugünlerde yeni müzikal projeler geliştiriyoruz.”

Peki, Kiremitçi’nin yazma serüveni nasıl başladı?

“Adım romancıya çıktı”

“Rahmetli babam edebiyat meraklısı, kendine has bir adamdı. Ondan bize hanlar-hamamlar değil ama kitap sevgisi kaldı. Kendimizi yazarak ifade etmemizi isterdi. Evde şiir, öykü, makale yazmak ‘aferin’ almanın en kestirme yoluydu. Galatasaray’da okurken de müziğe merak sardım. Edebiyatta tek başınasınız, bir odada oturup yazıyorsunuz. Müzik ise sosyalleşmek demek.

38

| www.p o r t a k a l a gaci.co m

“Roman yazma hayalim hep vardı” diyen Kiremitçi, yazarlık serüvenine 1991 yılında Varlık Dergisi’ne mektupla yolladığı şiir denemeleriyle başladığını anlatıyor: “Daktiloyla yazdığım şiirleri Varlık Dergisi’ne postaladım. Bir gün şiirlerimi beğendiklerini, başka yazdığım şiirler varsa onları da göndermemi istediler. Böylece Varlık Dergisi’nde

şiirlerim yayınlanmaya başladı. 94 ve 98 yıllarında birer şiir kitabım çıktı. 99 yılında ilk romanıma başlamaya karar verdim. Müzik grubum dağılmıştı ve hayatım ters gidiyordu, kendime yeni bir pencere açmak istedim. Karşımda zeki bir arkadaşım varmış gibi, içimden geldiği şekilde yazmaya başladım. ‘40 yaşına gelince yazarım’ diye düşündüğüm kitabımı yazıyordum. Arkadaşlarıma okuttuğumda ‘bırak bu işleri’ diyen de oldu, beğenen de. Birkaç yayınevi tarafından reddedildikten sonra Doğan Kitap basmayı kabul etti. Kimsenin tahmin edemediği bir başarıya ulaştı. Adım çıktı romancıya! Edebiyatçı olmamı isteyen babama yıllarca direnip müziği tercih etmişken, birden bire gündeme edebiyatçı olarak oturdum.” Kiremitçi, okurun kendisini kısa sürede benimsediğini söylüyor. Yazarlarla beraber yeni nesil okur kitlelerinin de oluştuğunu belirten Kiremitçi, birden nasıl benimsendiğini şöyle anlatıyor: “Genç, şehirli, edebi ölçütleri gözeten


Ramazan ruhuna ihtiyacımız var “Türkiye kapitalizmi yeni keşfetmiş bir ülke. ve zamanın ruhunu yakalamış yeni romanlara meğer ihtiyaç varmış. Okur birdenbire çok ilgi gösterdi. Bu durum, hâlâ Türk edebiyatında açıklanamamış bir muammadır. 11 yılda yedi roman yazdım. Birkaçının hiç fena olmadığını düşünüyorum. 13-14 dile çevrilen romanlarım var. Fakat asıl hizmetim, yeni bir yazar kuşağının ortaya çıkmasına vesile olmak oldu. Benim kitapların başarısı hem genç yazarlara hem de onlara yatırım yapma konusunda yayınevlerine cesaret verdi. Bugün benden çok daha iyi yazan arkadaşların yolunu açtı o kitaplar.”

“İnsan ruhunu araştırıyorum”

Aslında son 10 yıldır gerçekten kapitalist olduk. Hayat hızlandı, rekabet sertleşti. Dolayısıyla, ma-

Hangi yazara “Yazmak nasıl bir his?” sorusunu sorsak gözleri parlayarak cevap veriyor. Kiremitçi’nin de gözleri parlıyor sorumuzu yanıtlarken:

neviyat daha önemli hale geldi. Bence Türkiye’de

“Meditasyon gibi bir şey yazmak… Bir çeşit farkındalık ve odaklanma. Çünkü yazarken ânın içinde yakalıyorsunuz kendinizi. Bu yüzden normalde düşünemediğiniz şeyleri düşünebiliyor, kuramayacağınız cümleleri kurabiliyorsunuz. İlham dediğimiz de budur aslında. Bir an önce yazmaya başlamak, o dalga boyuna geçmek

lerini yalnız hissetmemeleri, ortak bir duyguda

maneviyat sorunu var. Bunu aşmak için Ramazan çok güzel bir vesile. Gönül bağlarını en çok hissetmemiz gereken zaman. İnsanların kendibuluşabilmeleri ve o gönül bağlarını paylaşabilmeleri açısından Ramazan bir merhem görevi görüyor.”

w w w . portakal ag ac i . c om |

39


lazım. Bundan başka ilham yok! Bakın müzik ilhama daha açıktır mesela. Sabah uyanırsınız ve aklınızda bir ezgi vardır, gidip gitarla çalarsınız. Ama yazı için odaklanma önemli.” Yazmanın onu insan ruhunu araştırmaya yönelttiğini ve maneviyat arayışına sevk ettiğini anlatan edebiyatı işlevini şöyle anlatıyor: “Edebiyat gö-

in elerin j b o üstü Masa hikâyesi

Buda heykelciği: Doğu felsefelerine merakımı bilen bir arkadaşımın hediyesi.

nül bağları üzerine, bize gönül bağlarını hatırlatmak için var. Birbirimizin halinden anlayalım diye. Başka da bir işlevi yoktur edebiyatın.”

Sanat maneviyattan bağımsız değil

Kiremitçi manevi unsurları hayatında biraz geç bulduğunu anlatırken Kemalist gelenekten gelen bir ailede yetiş-

Kitaplar: Masanın olmazsa olmazları. Son zamanlarda senaryo tekniği ve casusluk üzerine kitaplar ağırlıkta.

mesinin de etkisi olduğunu anlatıyor: “Din boyutu pek olmayan, modernist bir ailede büyüdüm. Babam 68 kuşağından, ölene kadar İşçi Partisi’ne oy verdi. Lisede Batı tarzı bir eğitim aldığımdan, gençken dinin hayatımda pek bir etkisi olmadı. Maneviyat sonradan, kendi kendime keşfettiğim bir boyut. Bu da biraz sanat sayesinde.

Maya takvimi tableti: 2012 yılında Meksika’ya giden bir arkadaşımın esprili hediyesi.

Bilgisayar: Zamanımın önemli bir kısmını beraber geçirdiğim, yazı ve dünyayla bağlantı aracı.

“En iyi baba” kupası: Oğlumun ilk hediyesi, okulda öğretmeniyle beraber yapmıştı.

Çalışma lambası: Üniversite yıllarımdan beri ışığıyla eşlik eden, basit ama anlamlı bir gereç.

Çalar saat: Bir aile yadigârı. Aceleniz varsa insana dijital saatten çok daha merhametli görünüyor nedense.

40

| www.p o r t a k a l a gaci.co m


Oğlumun müzisyen olmasını isterdim Tuna Kiremitçi’nin müzisyenlik ve yazarlığın dışında çok daha önemli bir unvanı var: Baba. 8 yaşındaki oğlu Can’ın da edebiyatla ilgilendiğini anlatıyor Kiremitçi. “Kitaba çok meraklı. Ona kitapları sevdiren daha çok annesi oldu. Onu hep okurken, beni de yazarken görüyor. Oysa itiraf edeyim, ben müziğe ilgi duysun istiyordum, hâlâ da istiyorum aslında. Belki de babamın bana yaptığını ben de farkında olmadan oğluma yapıyorum, hayat tekerrür ne de olsa.” Peki, Kiremitçi oğlu Can ile Ramazan ayında neler yapıyor? “Bazen oğlum merak ettiği için Sultanahmet’teki şenliklere gidiyoruz. Benim de hoşuma gidiyor orada vakit geçirmek. Beyefendi ara ara tekne oruçları da tutuyor.”

Sanat maneviyattan bağımsız olamaz. İnsanoğlunun bütün temel duyguları, hasretleri, beklentileri maneviyata dahil. Batı’da ateist sanatçılar bile eserlerini Hıristiyanlık zemini üzerine kurarlar. Gönüllere oradan ulaşabileceklerini bilirler çünkü. 2009-2012 arasında, Türkiye’deki aşırı kirlenmiş edebiyat ve kültür ortamında nefes alamadığımdan, kaçıp Sofya’da yaşadım. Bulgaristan bizim ata toprağımızdır, münzevi bir hayatım oldu orada. Kendi içime yönelme şansım oldu. Gençken meraklısı olduğum Doğu düşüncesiyle tekrar buluştum. Bol bol tefekkür ettim.”

w w w . portakal ag ac i . c om |

41


Sıradaki Parça

Nilüfer Taktak

Kapayın Gözlerinizi Beyrut’a Gidiyoruz! Bazen yalnız hissederiz. İşin içinden bir türlü çıkamayız. Sonra, bir yerlerden bir rüzgâr eser, bir hanımeli kokusu gelir burnumuza, tanıdık bir ses duyulur odalarda... Ve bazen bir melodi çeker alır bizi yalnızlıktan. Bazen bir şarkı demek hayatı durdurmak demektir. Mashrou Leila, Beyrutlu birkaç gencin üniversite projesi için kurulmuş. Adı “Bir gecelik proje” veya “Leila’nın projesi” anlamına gelen Mashrou Leila, Beyrut Amerikan Üniversitesi’nde mimarlık ve tasarım öğrencileri tarafından 2008’de kuruldu. Altı müzisyen, dersler arasında stres atmak için birlikte çalmaya başladı. Bir yazıla-

42

| www.p o r t a k a l a gaci.co m

rında Mashrou Leila için “Arap Baharı’nın müziği” tanımlaması yapmaları da elbette tesadüf değildi! Ortadoğu’dan çıkan bu gençlerin Montreal’de albüm kaydetmeleri ve çok geniş hayran kitlesine ulaşmaları, Batı’nın da gözünden kaçmadı. Bu yüzden üstlerine yapışan bu tanım grup üyelerinin “dramatik” bulunmasına yol açtı.

Şimdilik iki albümleri var, üçüncüsü de yolda İki albümü olan Mashrou Leila’nın grup üyeleri aslında müzik dışında başka işlerle uğraşıyorlar.


İkinci Beirut’umuz... Sakin bir akşam vakti, bir Beirut şarkısı açtığınızda başınıza gelecekleri tarif edeyim: Hafif hafif rüzgâr eserken gökyüzünün laciverdine bir trampetin eşlik ettiğini düşünün. Sükûnetin huzurla bozulduğunu, kendinizi bir masalda hissettiğinizi... Tam o sırada mandolin, ukelele, piyano, gitar, buzuki de bütün bu huzura dahil olacak.

Ama son albümlerini kaydetmek için hepsi işini gücünü bırakmış. Grup üyeleri bu albümün ulaşabilecekleri en geniş kitlelere ulaşacağını söylüyor. İlk albümü yalnızca kendileri için çaldıklarını söyleyen grup, artık daha seçici davrandıklarını da ekliyor.

“Beirut” Zach Condon’un öncülüğünde oluşturulmuş. Bu grubun ne tür müzik yaptığı konusunda kimse fikir birliğine varamıyor. Zach Condon ise müziklerini şöyle tanımlıyor:

İlk albümleri gruplarının adları ile aynı ismi taşıyor: Mashrou Leila. 2009’da kaydettikleri bu albümde toplam 9 şarkı var. İkinci albümlerini 2011’de kaydetmişler. Albümde yer alan 6 şarkının diğerlerine göre daha genele hitap ettiğini söylemek mümkün. Bu albüm içinde mutlaka dinlemeniz gereken şarkı Imm El Jacket.

“Paris’ten bir trompet, bir farfisa org, akordeon, piano, ukelele, mandolin, glockenspiel, keman, çello, tef, 12. sokaktan aldığım bir hava kaynaklı org, komşularım tarafından hediye edilen bir Kongo davulu...”

n rini e l e ına p üy Gru ldıklar nız! ça r mısı a bak Zach Condon - Flugelhorn / Ukulele Perrin Cloutier - Çello / Akordeon Jason Poranski - Gitar / Mandolin / Ukulele Nick Petree - Bateri / Karpuz, çöp bidonu gibi alışılmışın dışında çeşitli perküsyon Kristin Ferebee - Keman Paul Collins - Org / Klavye / Tef / Ukulele

Jon Natchez - Bariton saksafon / Mandolin / Glockenspiel Kelly Pratt - Trompet / Euphonium Ben Lanz - Trombon Bu kadar çeşitliliği bir arada sunan gruplar nadir bulunur. Bütün bunları daha yakından görmek için, In the Mausoleum from - The Flying Club Cup videolarını mutlaka izlemelisiniz.

w w w . portakal ag ac i . c om |

43


Hızlı

Bir Fincan Huzur

Yaşayan

Çabuk

Tükenir Gülcan Tezcan

a k i k ... a d 5 haaa da

44

“Tükenmişlik sendromu” kavramını pek çok kişi bir

li yorgun ve telaşlı olduğunuzu düşünüyorsanız; hız-

dizi oyuncusunun işi bırakmasıyla öğrendi. Modern

lıca bir şeyler yetiştirmeye çalışırken sakinleşecek

hayatın hayatımıza armağanı olan yeni kavramlar-

vakit bulamıyorsanız; sebepsiz üzüntülerinize yoğun

dan biri olan tükenmişlik sendromunun şöhreti taze

temponuzun neden olduğuna dair hisleriniz varsa

olsa da, sebebiyet veren etkenlerin mazisi epey eski.

tükenmişlik sendromuyla çoktan tanışmış olabilir-

Eğer zaman zaman hiçbir şeye yetmediğinizi, sürek-

siniz.

| www.p o r t a k a l a gaci.co m


Sabah erkenden çalan alarmla uyanıp saniyeleri hesap ederek kurulu bir makine gibi koşturmaya başlıyoruz. Hızlıca giyinmek, hızlıca atıştırılan yarım yamalak bir kahvaltı, alelacele çocukları okula hazırlamak, koşarak işyeri servisine yetişmek, akşama kadar masamıza yığılı işleri yetiştirmek, o arada ailevi sorunlarımızı telefonla ve yine hızlıca düşünerek çözümlemek, sonra mesai bitimi yine trafikte kaydeceğimiz ya da kazanacağımız dakikaları hesaplayarak akşamı planlamak, aileyle ya da arkadaşlarla birlikte vakit geçirirken bile gözümüzü saatten ayıramamak, hep bir şeylere yetişmek zorunda olup ama hiçbir şeyi zamanında ve olması gerektiği gibi yapamamak… Hayatımıza kısa süreliğine dışarıdan baktığımızda ne kadar hızlı ve baş döndürücü bir sarmalın içinde sıkışıp kaldığımızı görebiliyoruz. Ancak yine de iyi bir evlat, iyi bir eş, iyi bir ebeveyn, iyi bir arkadaş, başarılı bir doktor, alkışlanan bir mimar, tanınan bir gazeteci, parmakla gösterilen bir öğretmen vs. olmaya çalışırken hiç birşeye yetişememek ve yetememek duygusu sarıveriyor zaman zaman bizi. Kamuoyunun gündemine bir dizi oyuncusunun seti bırakmasıyla gelen “tükenmişlik sendromu”, yoğun iş temposuyla çalışanlarda daha sık görülüyor.

Fatih Kılıçarslan: (Aile Danışmanı Aileder Yönetim Kurulu Başkanı)

“Mükemmelliyetçilik takıntısı da tükenmişlik sendromuna sebep olabilir”

Tükenmişlik sendromu sadece yoğun iş temposunda çalışanları tehdit eden bir durum mu? Tükenmişlik sendromu modern hayatın beraberinde getirdiği, kadınerkek, eğitim düzeyi düşük-yüksek, çalışan ya da çalışmayan her farklı toplum kesimi içinde yer alan bir olgudur. Toplumsal değişimin meydana getirdiği kriz sürecinin yönetilememesi sonucu ortaya çıkan stres faktörlerine bağlıdır. Özellikle kadınların iş hayatındaki rol ve sorumlulukları yerine getirmede karşılaştığı güçlükler, çocuklarına yeterli zaman ayıramamak, eşinden yeterince destek görememek, ekonomik ve sosyal sorunlar, kadının hayat içinde yaşam kalitesini düşürür ve tükenmişlik sendromuna yol açar. Tükenmişlik sendromu ile “mükemmelliyetçilik” takıntısının bir bağlantısı var mı? Mükemmeliyetçilik bireyin kendisiyle ilgili beklentilerin yüksek olması; titiz, dikkatli ve özenli olmasına bağlıdır. Belirli bir düzeyde sağlıklı bir yaklaşımdır. Ancak bireyin günlük yaşam uyumunu bozar, çevresinde kişilerle iletişim çatışmalarına yol açarsa bu duygu ruhsal sorun kaynağı oluşturur. Bu yüzden mükemmelliyetçilik takın-

tısının tükenmişlik sendromuyla ilişkili olduğunu söyleyebiliriz. Tükenmişlik sendromunun belirtileri nelerdir? İnsanların bu noktaya gelmemesi için hayatlarında nasıl düzenlemelere gitmeleri gerekir? Bireyler öncelikle kendini tanımaya, anlamaya vakit ayırmalı ve sağlıklı yaşam koşullarını bilinçle, bilgiyle gerekirse uzmanından yardım alarak sürekli gelişim içinde oluşturmalıdır. Net, anlaşılır, somut sınırlar, gerçekçi hedef ve beklentiler geliştirmelidir. Yaşam içinde rol ve sorumluluklarını belirlemelidir. Kendi sınırlarını zorlayan tutumlar karşısında “hayır” diyebilmelidir. Yaşamın getirdiği zor duygularla baş edebilecek duygu yönetim becerisine sahip olmalıdır.

w w w . portakal ag ac i . c om |

45


Yücel Sözer (Psikolog)

“Tükenmişlik sadece çalışanların sorunu değil” Yaşamında doyumsuzluk yaşayan tükenmiş birey, negatif düşünce ve duygular taşımaya başlıyor. Olumsuz düşünce ve duygu yaşayan kişilerin bedensel ve ruhsal sağlığı bozulduğu gibi sosyal ilişkileri de sarsılıyor. Bunun sonucunda da, kronik yorgunluk, çaresizlik, ümitsizlik gibi negatif süreçler yaşanıyor. Böylelikle tükenmişlik sendromu, yorgunluk, uykusuzluk gibi semptomlara neden oluyor. Tüm bunlar, iş performansının düşmesi, ikili ve sosyal ilişkilerin bozulması gibi sorunları karşımıza çıkarıyor. Yalnız yaşayan, sosyal ve duygusal paylaşımları kısıtlı olan bireylerde tükenmişlik sendromuna yakalanma olasılığı daha yüksek oluyor. Bu sendrom daha çok yoğun çalışma temposu içindekilerin karşılaştığı bir durum gibi görülüyor. Ancak bazı travmalar da bu sendroma yol açabiliyor. Âni ve beklenmedik bir şekilde gelişen olumsuz olaylar bireylerde travma etkisi gösteriyor. Örneğin üst üste yaşanan ailevi kayıplarda bu belirtilere rastlayabiliriz.

46

| www.p o r t a k a l a gaci.co m

Ne tür durumlarda insanlar tükenmişlik duygusu yaşar ve nasıl üstesinden gelinebilir? Birbirini tekrarlayan yaşam olayları tükenmişliği tetiklemekte. Yoğun iş temposu ve ağır çalışma koşulları da aynı şekilde tükenmişlik sendromuna kapı aralamakta. Kişi kendisine yeterince vakit ayıramadığında, dinlenebilmek için kendisine zaman bırakmadığında bu sendromun etkilerini görebilmekteyiz. Mecburiyetten yapılan işlerin de tükenmişliği artırdığını söyleyebiliriz. Rekabet ortamında olmak ve rekabet ortamına karşı aşırı hırs sergilemek bir süre sonra kişiyi zorlamaya başlar. Bundan ötürü rekabetin da mutlak surette tükenmişlik konusunda olumsuz bir etkisi olacaktır. Tükenmişlik kavramı ilk olarak 1970’li yıllarda ortaya atılmış ve çoğunlukla da iş hayatı ile ilgili kullanılmıştır. Oysa tükenmişlik sadece belirli bir işte çalışanların sorunu değildir. Mesela, ev kadınları bu anlamda ciddi tükenmişlik sendromuna maruz kalabilmekte. Çünkü sürekli olarak birbirini tekrarlayan ev işlerini yapmaktalar. Monoton bir şekilde aynı döngülerin tekrarlanması kişide gerginlik ve yorgunluk meydana getirir.


İş yaşamına bağlı bir rahatsızlık olmanın ötesinde, tükenmişlik sendromunun ortaya çıkışı hayat tarzımızın hızı ile de ilgili. Psikolog Yücel Sözer, “Tükenmişlik sendromu hızlı yaşamın bize bıraktığı kötü bir hediyedir. Fast food kültürünün yaygınlaşması, her şeyi bir anda yapmaya çalışmak ve kısa zamana çok iş sığdırma çabası bir süre sonra kişiyi tükenmişlik döngüsüne sokuyor” diye özetliyor yaşanan durumu. İletişim çağında yaşanan iletişimsizlik ve buna bağlı olarak bireylerin giderek yalnızlaşması da tükenmişlik sendromunu tetikleyen unsurlar.

10 adımda tükenmişliği aşma formülü 1. Öncelikle kendimize bir takım hedefler belirlemeliyiz. Bu hedefler ulaşılabilir ve kısa vadeli hedefler olmalı. 2. Kendimize zaman ayırmak en önemli düsturumuz olmalı. Günde en az bir saat, haftada en az bir gün, ayda en az bir hafta sonu, yılda en az bir hafta, kendimiz için bir şeyler yapmalıyız. 3. Sevdiğimiz insanlarla bir araya gelmek ve onlarla daha sık vakit geçirmek tükenmişliğe iyi gelecektir. 4. İş hayatımızı planlamalı ve öncelik sırasına göre işlerimizi düzenlemeliyiz. 5. Mutlaka hobi ve bize keyif veren uğraşlarımız olmalı. Mesela bir enstrüman çalmak, resim yapmak ya da fotoğraf çekmek gibi. Edebiyat, sinema, tiyatro gibi bir sanat alanına ilgi duymalı ve ilgi duyacağımız bu alanın takipçisi olmalıyız.

Gerçek dışı beklentiler bizi tüketiyor

6. Az da olsa düzenli olarak spor yapılmalı. Bu konu da rekabet gerektirmeyen spor dalları tercih edilmeli.

“Günümüzün en önemli özelliklerinden biri de tüketimin artması ve bir çılgınlığa dönüşmesi. Ne kadar tüketirsen o kadar varsın paradigmasıyla var olmaya çalışan modern yaşamın bireyleri, farkında olmadan kendilerini tüketmekte. Daha çok tüketmek için daha çok çalışan, daha çok çalışmak için daha da hırslanan insanlar büyük bir gerilim yaşamakta. Çağımız insanının içinde bulunduğu bu gerilim tükenmişlik sendromunun en önemli etkenlerinden biri. Şöyle bir paradokstan da bahsetmek mümkün; maddi kazanımlar arttıkça manevi tükenmişlikler de artmakta” diyen Sözer, tükenmişliğin nedenleri ile kişilerin beklentilerinin birbiriyle ilişkili olduğuna dikkat çekerek “Gerçek dışı beklentilerin artması kişilerde zorluklar meydana getirir. Zorlukların artmasıyla da bireylerin tükenmişlik düzeyleri artar” şeklinde konuşuyor.

7. Hayırda hayır vardır. Özellikle çevremizdekilere hayır diyemiyorsak, hayır deme becerimizi geliştirmeliyiz. 8. Dengeli beslenmeli ve sağlıklı bir uyku düzenimiz olmalı. 9. Hayatımızı sadeleştirmeliyiz. Her gün işimize özel aracımızla gidiyorsak zaman zaman aracımız olmadan farklı alternatiflerle ulaşım sağlamalıyız. 10. İletişim araçlarını daha kontrollü kullanmak da tükenmişlik sendromuna iyi gelecektir.

Tüm bunlara karşın hâlâ kendimizi yorgun, bitkin ve çaresiz hissediyor isek mutlaka bir ruh sağlığı uzmanından yardım almaya ihtiyacımız var demektir.

Kimler tükenmişlik sendromu riski taşıyor? • Mükemmelliyetçi kişiler • Sorumluluk duygusu yoğun olan bireyler • Özel hayatında ve profesyonel yaşamında hayır diyemeyenler • Kendisinden ve çevresindekilerden yüksek beklentisi olan kişiler • Yalnız bireyler

w w w . portakal ag ac i . c om |

47


Bir Kolayı Yok mu?

Mutfağınızda

Buz Devri

Yazın bu sıcak günlerinde bazen mutfakta uzun uzun vakit geçirmek zor gelebilir. Oysa meyveleri, Hazırlayan: Sabahnur Gökalp Fotoğraflar: Zeynep Turanlı

sebzeleri, içecekleri hatta kahvaltılıkları bile dondurmak mümkün. Böylelikle gıdaları hem taze olarak saklayabilir hem de pratik bir şekilde çıkarıp kullanma imkanına kavuşursunuz.Üstelik çözüm en çok Ramazan’da iftar hazırlıkları yaparken işinize yarar. Mutfağınızda geçit resmi düzenleyecek muhteşem renk şöleni ise cabası!

48

| www.p o r t a k a l a gaci.co m


İftar sonrası şerbet sefası Meyve suyu yahut meyve şerbeti… Geleneksel Ramazan sofralarının vazgeçilmezi. Siz de şerbetsiz yapamayanlardansanız, kendinize bir güzellik yapın. Bolca kaynattığınız meyve şerbetinizi buz kalıplarında dondurun; istediğiniz zaman çıkarıp erittikten sonra için. Buz kalıbınızı bir miktar suyun içine atarak daha yumuşak bir içecek de elde edebilirsiniz.

Çilekli çikolatalar Buz kalıplarına dolduracağınız çikolatalara birer taze çilek batırır ve buzluğa öyle kaldırırsanız, sıcak günlerde iftardan sonra yemek için harika bir tatlı elde edersiniz. Afiyet olsun!

w w w . portakal ag ac i . c om |

49


Salça kalıpları Bu çözüm özellikle ev yapımı salçanızı taze saklamak için birebir. Salça kalıbınızı buzluktan çıkarıp tencereye atın, o yavaş yavaş erirken siz de leziz kokusunun tadını çıkarın…

50

| www.p o r t a k a l a gaci.co m


Bebeklere meyve püresi Meyve püresi çocuklar için hem çok faydalı hem de yedirmesi kolay. Fakat her zaman aradığınız meyveyi mevsiminde elinizin altında bulamayabilirsiniz. İşte böyle durumlarda kullanmak için meyve püresi stoklarsanız, hem zamandan kazanırsınız hem de ufaklığı tazeliğinden emin olduğunuz gıdalarla beslemiş olursunuz.

w w w . portakal ag ac i . c om |

51


Taze limon dilimleri Limonları küçük ve ince dilimler haline getirip buz kalıplarına yerleştirin. Lazım olduğunda çıkardığınız limon dilimleri, ince doğrandıkları için kolayca çözülecektir. İsterseniz salatada kullanın, isterseniz soğuk içeceklerinizde…

52

| www.p o r t a k a l a gaci.co m


Zeytinyağı Elinizin altında daima tazecik otlarla hazırlanmış zeytinyağı olmasını istiyorsanız, birkaç dal kekik, reyhan veya biberiyeyi zeytinyağı içinde dondurun. dilerseniz sahurda ekmeğinizi batırın, dilerseniz de iftarda salataya ekleyin.

w w w . portakal ag ac i . c om |

53


Misafir Odası

Fatma Karaman

Tıpkı Evliya Çelebi gibi

Yemek kültürü yazarı ve şef M. Ömür Akkor 13. yüzyıl kaynaklarını araştırdı ve Selçuklu Mutfağı kitabını yazdı. Dört yıllık bir emeğin ürünü olan kitap “‘Dünyanın en iyi mutfak tarihi kitabı” seçildi.

54

| www.p o r t a k a l a gaci.co m

ben de 400 yıl sonra okunmak istiyorum M. Ömür Akkor, ömrünü yemek kültürüne

Selçuklu Mutfağı geçtiğimiz haftalarda ye-

adamış bir isim… Yerel mutfak ve unutu-

mek kitapları Nobel’i olarak nitelendirilen

lan yemekler üzerine durmadan araştır-

dünyaca ünlü yemek kitapları yarışması

malar yapan ve Türkiye’nin dört bir tarafı-

Gourmand World Cookbook Awards’ta

nı dolaşan Akkor, bu sıralar haklı bir gurur

‘Dünyanın En İyi Mutfak Tarihi Kitabı’ se-

yaşıyor. Dört yıllık bir emeğin ürünü olan

çildi. İspanya, Meksika, Amerika ve Fran-


sa ile finalde yarıştıktan sonra birincilik ödülü alan kitap, dünyanın yemek kültürü tarihini 500 yıl geriden başlatıyor, Selçuklu mutfağındaki lezzetleri günümüze taşıyor. Akkor, kitabında sadece tariflere yer vermiyor, Selçuklu’nun sosyal yaşamı ve çinilerine dair önemli bilgileri de aktarıyor. Akkor ile Selçuklu mutfağını ve ödülünü konuştuk.

Sadece tarif vermek istemiyorum Sımsarmaktan faluzeye, söğülme tavuktan heriseye 80 tarifin yer aldığı kitapta, içindeki hikayesi ve uygulanan tariflerle farklı bir damak tadını keşfedip Selçuklu dönemine kısa bir yolculuk yapmanıza imkan tanıyor. Sadece tarif veren bir şef olmak istemediğini söyleyen Akkor “Türkler için yemek her zaman çok önemli. Dikkat edersek hayatlarımızdaki her ritüelin bir yemek bağlantısı var. Ölüm, düğün, nişan, bayram ve diğer özel günlerin. Bu sebeple yemeği yahut kitabı sadece tarife indirgemek bana göre konuyu basitleştiriyor. Bu yüzden kitaplarımda makalelere, öykülere, yaşanmışlıklara ve ayrıntılara değiniyorum. Böyle ol-

w w w . portakal ag ac i . c om |

55


ması beni daha mutlu ediyor. Evliya Çelebi’yi 400 yıl sonra okuyoruz ya ben de 400 yıl sonra okunmak istiyorum” diyor. Akkor’a neden Osmanlı değil de Selçuklu dönemini yazdığını soruyoruz: “Osmanlı dönemi tam olarak araştırılmasa da bayağı yazıldı. Aslında Osmanlı’ya dair bir kitap da yazmak istiyorum. Ama öncesinde onların yemeklerinin de

kökenine bakmak istedim. Biz Osmanlı döneminde yapılan bir yemeği sadece o yıllarda yapılmış diye düşünüyoruz. Ya değilse? Yemekle alakalı her zaman inebildiğim en derin noktalara inmeye ve benim için bir sıralama yapmaya karar verdim. Kişisel bir ayrıntı daha sonra nerelere geldi ben de şaştım!”

Diğer kitapların yanına koyarken zorlandık Ömür Akkor’un Selçuklu Mutfağı kitabı Fransa’da yapılan ve yemek kültürü alanında önemli bir yarışma olan Gourmand World Cookbook Awards’de “Dünyanın en iyi yemek tarihi kitabı“ ödülünü aldı. Akkor “Mükemmel ve tarifsiz bir his. ‘Yaptığım her şeye değdi’ diyorsun. Aslında takdir edilmeyi beklemeyi yıllar önce bıraktım. Yarışmanın sonunda tarih jürisinden iki profesör tanışmak istedi. Bana ‘Seninki en iyi kitaptı. Diğerlerini yanına koyarken zorlandık’ dediler. Bir de içindeki hikayeden ve bunun tarihle bağlantısından çok çok etkilendiklerini ve genç yaşımdan dolayı şaşırdıklarını ifade ettiklerini söylediler.”

56

| www.p o r t a k a l a gaci.co m


80 tarif bulunuyor Selçuklu Mutfağı kitabını elinize aldığınızda sadece tariflerden ibaret olmadığını görüp şaşırabilirsiniz. Çünkü kitap 1236 yılında Mevlevi dergahındaki bir dervişin hikayesiyle başlıyor: “Amacım okuduğum onlarca Selçuklu kaynağından sadece yemek yazmak değil yemekle beraber sosyal hayatlarına da değinmek oldu. Çünkü kaynaklar kıt, haklarında yazılmış bir sosyal eser ne yazık ki yok. Günümüze ulaşan İbn-i Bibi’nin Selçukname’si, Eflaki’nin kişisel Menkıbe’si, 13. yüzyılda Bağdadi’nin yazdığı yemek kitabı, Mevlana’nın Mesnevi’si ve Divan-ı Kebir’i ve son yüz yüzyılda yazılmış tezler, makaleler ve diğer kaynaklar yol göstericim oldu. Tüm bunların yanı sıra yıllardır Alacahöyük kazısında Prof. Aykut Çınaroğlu ile çalıştım. O kazılar esnasında öğrendiğim disiplin de yemeklerin

ortaya çıkış sürecinde desteğimdi. Yaklaşık dört yıl sürdü ancak evveliyatında da Selçukluların üzerine çalışıyordum. Konunun hassaslığını düşünerek böyle bir kitap hazırlamak istedim. Ancak içindeki hikaye ise tam olarak Beyşehir’i görünce kafamda belirdi. Çünkü Beyşehir şimdiye kadar gördüğüm hiçbir yere benzemeyen bambaşka bir yer!” Peki Selçuklu mutfağı nasıldı? Akkor sorumuzun cevabını yanıtlıyor: “Rafine, sağlıklı ve zengin olduğumu söyleyebilirim. Hikaye Anadolu Selçuklu hükümdarı Alaaddin Keykubat zamanında geçiyor. O dönem Anadolu tarihinin en zengin dönemi ve bu zenginlik en çok da mutfakta kendini gösteriyor. Ben Selçuklulara ait 80 tarifi kaynaklardan bulabildiğim için o kadarını yazdım ama eminim çok çok daha fazla yemekleri vardı.”

Faluze

Selçukluların tatlısı “faluze” M. Ömür Akkor’un ödüllü kitabı Selçuklu Mutfağı’nda 80 tane Selçuklu dönemine ait tarif bulunuyor. Bunlardan bir tanesi ise Selçukluların tatlısı olan Faluze: Malzemeler: 100 gram buğday nişastası 200 gram pekmez 3 su bardağı su 1 su bardağı ceviz içi Hazırlanışı: Nişasta ve suyu karıştırın. Nişastanın topaklanmamasına gayret gösterin. Pekmezi ve nişastalı suyu tencereye koyun. Altını açıp karıştırarak pişirmeye başlayın. Koyu bir kıvama gelene kadar kaynatıp sonra altını kapatın. Servis tabağına alıp üzerine ceviz dökün. Soğuduktan sonra servis edin. Biraz soğuyunca üzerlerine pudra şekeri serpin. (Pişerken kenarları hemen kahverengi olmaya başlarsa 150 C’ye getirip öyle pişirin.)

w w w . portakal ag ac i . c om |

57


Kuru Buğday Çorbası

Malzemeler:

Hazırlanışı:

1 kilo yoğurt

Buğdayı havanda iyice ezin. Ezilen buğdayı tuz ve yoğurtla karıştırın. Lapa haline gelen yoğurttan ceviz büyüklüğünde bezeler yapın. Bu bezeleri temiz bezlere serip üzerini yassılaştırın. Hazırladığınız bu yoğurtlu buğdayları yaklaşık 10 gün kurutun. Kuruyan buğdaylardan 5 tanesini suyla tencereye koyun, kaynayınca altını kısın. Sadeyağla naneyi yakıp kaynayan çorbaya ilave edin. Çorbanın altını kapatıp servis edin. Kalan malzemeyi bez torbalarla saklayıp gerektikçe tekrar kullanın.

1 kilo buğday 1 yemek kaşığı sadeyağ 1 tatlı kaşığı kuru nane 5 su bardağı su Kaya tuzu

Selçuklularda halis süzme yağ yapan ve satan kimselere ‘Semmam’ denilirdi.

Görme engellilere özel kitap hazırladı Ünlü şef M. Ömür Akkor’un geçtiğimiz günlerde bir de görme engellilere yönelik Braille alfabesiyle hazırlanmış yemek kitabı çıktı: “Özel bir çalışma Mutfaktan Güzel Kokular Geliyor kitabı. TÜRGÖK (Türkiye Görme Özürlüler Kütüphanesi), 2440. Bölge Rotaryan eşleri ve benim ortak çalışmam. Braille alfabesiyle ve görme engellileri düşünerek özel olarak yapılmış bir çalışmaydı. Yerini buldu diye tahmin ediyorum. Hem kabartma yazıyla bastık hem de CD’ye okuduk.”

58

| www.p o r t a k a l a gaci.co m


Bir Balkon Çiçegin Getirdigi Huzur!

Toprağa Dokunalım

Röportaj: Saide Nur Dikmen Fotoğraflar: İbrahim Usta

İş yerinde yahut evdesiniz… Hava sıcak...Bir bahar esin-

söndürüyorsunuz. Oysa aradığınız bir çiçek değil, bir tat-

tisi arıyorsunuz. “Şurada bir limon ağacı olsa da gidip

lı huzur! Belki de ihtiyacınız olan, bu önyargıdan kur-

yapraklarını koklasam, ferahlasam” diyorsunuz. Sonra

tulmanıza vesile olacak birileri. Sizin için öyle birinin,

“Aman nasıl bakarım ben ona, kesin kuruturum” diye

merhum şair Erdem Bayazıt’ın insan ve çiçek sever eşi

hayallerinizi, hiç denemeden vardığınız önyargınızla

Ayşegül Bayazıt’ın kapısını çaldık.

w w w . portakal ag ac i . c om |

59


Bazen olur ya… Hiç tanımadığınız bir insanın evine giderken, ayaklarınızın çoktan yola koyulduğunu fark edersiniz. İşte Ayşegül Bayazıt hanımefendinin evine doğru ilerlerken de böyle hissettim. Yanılmamıştım. Kapıyı sıcacık gülümsemesiyle bir İstanbul hanımefendisi açtı. Çiçeklerinin olduğu teras katına davet etti bizi. Bir yandan çayımızı içtik bir yandan da sohbet ettik. Zaman zaman oğulları Ahmet Fırat Bayazıt ve Ökkeş Yusuf Bayazıt da katıldı bize. Aralarındaki iletişim muhteşem! Anne-çocuk sevgisi ve arkadaş samimiyeti bir arada. Ayşegül Hanım tek başına bir yardım derneğinin yapabileceği kadar çok sosyal çalışmaya imza atıyor. İhtiyaç sahiplerinin dertlerini dinliyor, ihtiyaçlarını gideriyor. Darulaceze’nin yal-

60

| www.p o r t a k a l a gaci.co m

nızlarına yarenlik ediyor. Yaklaşık 14 yıldır ilgilendiği 55 tane ailesi var. Onların erzaklarını sağlıyor, sağlık problemlerine kadar ilgileniyor. Çevresindeki arkadaşlarını seferber ediyor bu iyilik hareketi için. Darülaceze’nin sakinlerine çocuklarıymış gibi sarılıyor. Ayşegül Hanım’ın tek işi gönüllü yardım çalışmaları değil. İki erkek çocuğunu yalnız başına yetiştiren bir anneden ve bir ev hanımından bahsediyoruz. Üstelik merhum Erdem Bayazıt’ın sevenlerine karşı üstlendiği

bir temsil misyonu da mevcut. Peki, Erdem Bey’in sağlığında, o kadar meşguliyetin içinde bu çalışmalara ayıracak vakti nasıl bulmuş? Tatlı tatlı gülümseyerek cevap veriyor: “Erdem Bey ile yeni evlenmiştik. Beni karşısına oturttu ve ‘Sosyal hayatına lütfen devam et. Sakın benim için hayatını değiştirme. Benden de senin için değişmemi isteme. Ben yemeği de yaparım, temizliği de. Sen hiç merak etme’ dedi. O günden beri dışarıdayım. 25 yaşındayken de böyleydim ben. Kahramanmaraş’ın ilk arabalı kadınıydım. Erdem Bey’in de şoförüydüm. Bir insanın derdiyle hemdert olmak fıtratımda vardı. Karşınızdakini bir şey beklemeden sevdiğiniz zaman mutlu olursunuz. Çiçek sevgisi de böyle bir şey…”


Çiçeklerim benim evlatlarım! “Her gün en az bir saatimi çiçeklerimle geçiririm. Hiçbirini ayırt edemem. Çiçeklerimin açması bana kendilerini göstermeye çalışmaları. Bir çocuğun annesinin dikkatini çekmeye çalışması gibi” diyor Ayşegül Hanım çiçeklerine bakarak. Gerçekten de güzel çiçekleri var! Peki, acaba çiçeklerle muhabbeti ne zaman, nasıl başlamıştı? ”Erdem Bey’in vefatından sonra derin bir depresyona girdim. Evin her köşesinde onun resimleri asılıydı. Doktorum bana çiçekle uğraşmamı tavsiye etti. Bir de Erdem Bey’in resimlerini kaldırmamı söyledi. Resimleri kaldırdığım yerlere koyduğum saksılar zamanla eve sığmaz ve dışarıya taşar oldular. Bana çok iyi geldiler. Çiçekler benim Allah ile olan bağımı da kuvvetlendirdi.” Ayşegül Bayazıt, yüzünden hiç eksik etmediği tebessümüyle çiçeklerine nasıl baktığını da anlatıyor:

l

ü eg ş Ay ı

n Ha

f

n

da m’

ar

tal k No

“Çiçek sulamak hiçbir şey. Önemli olan onlarla konuşmak ve bir sevgi bağı kurmak. Ben onları öperim. İlk tomurcuk açtıkları anda hemen heyecanlanır ve coşkuyla bir buse kondururum yaprağına. Ama açmayan olunca da, ‘Sen neden açmıyorsun bakayım? Beni üzmek mi istiyorsun?’ diyerek biraz kızarak konuşurum. Aradan birkaç gün geçer ve o açmayan çiçeğin de tomurcuklandığını görürüm. Erdem Bey de çok severdi çiçekleri. O sulardı önceden evdeki çiçekleri. İlgilenirdi teker teker.”

bah emlidir. Sa ati çok ön sa a m a b la su üneş ttık Çiçeklerin a akşam, g d a y ra n n so namazında sulayın. tan sonra z gölgeyi . Kimisi bira ır rd a v u y bir hu ı. Çiçekleda kalmay Her çiçeğin ın lt a n şi e isi gün avranmak sever, kim ona göre d e v k e lm rini bi rin özellikle gerekir. verin. Eğer i defa gübre ik a ıld y ç kullanın. Her çiçeğe da zirai ila a rs lu o e böceklenm çok sliyorsanız ağaçları be e v y nde bir e ü g m ş k Küçü ayın. Be m la su n u yoğ ktır. sık ve çok yeterli olaca sulamanız

w w w . portakal ag ac i . c om |

61


çeğin Her çi ! sü var ü k y ö bir

Gözyaşı çiçeği

Begonvil “5 sene önce aldım bu çiçeğimi. Minicik bir fidandı. Akdeniz iklimi çiçeğidir begonviller. Sıcağı çok severler. Havalar soğuyunca hemen içeriye alır, güneşin en çok ısıttığı köşeye yerleştiririm.”

Mandalina

“Yapraklarının ucundaki tomurcukların adı gözyaşı. O tomurcuklar zamanla toprağa düşer ve yeni kök çıkar. Normalde çok güzel çiçek açar. Henüz açmadı, pek nazlıdır benim kızım! (Gülüyor)”

“5 sene önce aldım bu mandalinayı. 2 sene boyunca uzadı, büyüdü ama hiç meyve vermedi. Kışın kapadım kafasını üşümesin diye.”

“İyi dostlar iyi çiçekleri beraberinde getirir”

da çıkıyor. Peki bu çiçeklere kim bakı-

Ayşegül Hanım’ın günlük programı oldukça yoğun. Buna rağmen terasındaki çiçeklerin arasında hiç solmuş çiçek yok. Üstelik zaman zaman şehir dışına

“Hayatımdaki en büyük şansım, iyi in-

yor, kim suluyor?

sanlarla karşılaşmış olmam” diyor Ayşegül Bayazıt. “Az dostum ama uzun süren dostluklarım vardır. Çiçekleri

emanet etmek için de iyi dostlara sahip olmak lazım. Evimin anahtarı dostlarımda mutlaka vardır. Ben gidince gelip bakarlar, ilgilenirler. Ters bir şey varsa da hemen haber verirler ve ben de ne yapmaları gerektiğini anlatırım onlara.”

Erdem Bayazıt 1939 Kahramanmaraş doğumlu şair, yazar. Cahit Zarifoğlu ve Rasim Özdenören’le birlikte Mavera Dergisi’nin kurucularından. Akabe Yayınları’nda yöneticilik yaptı. Sebep Ey isimli şiir kitabı 1972 yılında yayınlandı. Bir dönem Anavatan Partisi Kahramanmaraş Milletvekili olarak görev yaptı. “Ölüm bize ne uzak bize ne yakın ölüm. Ölümsüzlüğü tattık bize ne yapsın ölüm” satırlarıyla zihinlere kaydolan şair, 5 Temmuz 2008 tarihinde dört çocuğuna ve eşine sadece bu âleme mahsus olmak üzere veda etti.

62

| www.p o r t a k a l a gaci.co m


İki Arada Bir Derede

gara cookplus ız

Acele iftarlara tepsi kebabı Malzemeler: 750 gr. az yağlı kıyma 2-3 tane patates, ince yuvarlak dilimlenmiş

sponsorluğunda

3 tane kırmızı biber (kapya), robotta doğranmış 5-6 diş sarımsak, robotta doğranmış 3 tane domates, robotta doğranmış

2 tane domates

2-3 yemek kaşığı zeytinyağı

2 tane çarliston biber

Tuz

1 baş kuru soğan, robotta kıyılmış

Karabiber

3 tane çarliston biber, robotta doğranmış

Pulbiber Kekik

Hazırlanışı: Tüm malzeme ile köfteyi yoğurun. Tepsiyi yağlayın. Üzerine patatesleri dizin. Köfteden bir portakal büyüklüğünde parça alın. Kesme tahtasında 1 parmak inceliğinde inceltip, bıçak yardımıyla patateslerin üzerine alın. Bu şekilde tepsinin her tarafını köftelerle kaplayın. Tepsinin etrafına domates ve biber dizin. 200 derece fırında kızarana kadar pişirin. Üçgen şeklinde dilimleyerek servis yapın.

w w w . portakal ag ac i . c om |

63


Tebdil-i Mekan

Murat Suskun Fotoğraflar: İbrahim Usta

İstanbul’un saklı lokantalarından birinde, Yenikapı Mevlevihanesi’nin yakınında, bir manastırın kıyısında iftar etmeye ne dersiniz? O halde buyrun, Manastır Cafe’de beraber iftar yapalım.

64

| www.p o r t a k a l a gaci.co m


Manastırın mazisi Mübadele öncesinde Türkiye topraklarında çok sayıda manastır vardı. Ama 1924 sonrasında bu ibadethanelerin büyük bir kısmı ya kamulaştırıldı ya da terk edilip yıkıldı. Bunların içinde sadece Balıklı Rum Manastırı ayakta kaldı. 5. Yüzyılda inşa edilmiş olan bu manastırın bünyesinde yer alan ve içinde rengarenk balıkların yüzdüğü ayazmadaki suyun şifalı olduğuna inanılıyor. 5. Yüzyılda İmparator I. Leo tarafından inşa edilen manastır, bir deprem sonrasında yıkılıyor. Daha sonra İmparator I. Justinianus, Ayasofya’da kullanılan malzemelerle yeniden inşa ettiriyor. Ayazmadaki suyun göz hastalıklarına iyi geldiği ve körlerin gözünü açtığı rivayet ediliyor. Buna sadece Ortodoks Hıristiyanlar değil diğer din mensupları da inanıyor. Benim çocukluğumda da çok sayıda Müslüman ya da Yahudi aile gözlerinden dertli olan çocuklarını alıp buraya getirirdi. Ayazmanın suyuyla yüzlerini yıkardı. Sur dışında yer alan bu manastır fetih sırasında büyük bir tahribata uğruyor. Fetihten bir yıl sonra Fatih Sultan Mehmet’in fermanıyla onarılıp hizmete açılıyor.

önce açılan Manastır Cafe, hizmete girdiği günden beri Ramazanlar’da iftar yemeği veriyor. Ucuz, tertemiz ve kaliteli bir hizmetleri var. Şaşırtıcı bir mekan. Sanki İstanbul’un binlerce kilometre ötesindeyiz. Kayıp bir âlemin içinde, kuş sesleri, serviler, çan seslerine karışan ezan makamları, çınar yapraklarının hışırtısı, manastır kilisesinden belli belirsiz duyulan ilahi sesleri, buhurdanlıklardan çıkan sandal ağacı kokularının arasında… Yaklaşık iki sene

Nasıl giderim? Yerinizde olsam, herhangi bir araçla Topkapı’ya gelir, Manastır Cafe’ye yürüyerek devam ederdim. Ramazan, yazın kavurucu günlerine geleceği için, bir ikindi vakti, gölgelerin uzadığı, ortalığın biraz serinlediği bir vakitte baş-

larım yolculuğa. Güzergahın bundan sonrasını size şöyle tarif edebilirim: Topkapı Cevizlibağ’dan yüzünüzü Tarihi Yarımada’ya doğru döndüğünüzde yol tabelalarını takip ederek Merkezefendi’ye doğru devam edin. Önce Yenikapı Mevlevihanesi çıkacak karşınıza. Mevlevihanenin hemen çaprazında Merkezefendi Camii ile yüz yüze geleceksiniz. Dünyanın en güzel camilerinden biridir bu ibadethane. Kısa bir mola verip şu anda restorasyonu sürmekte olan caminin çevresin-

w w w . portakal ag ac i . c om |

65


deki küçük mahalleyi, ibadethaneyi ve hazireyi gezmeyi sakın ihmal etmeyin. Bu mezarlıkta Türkiye tarihinin en renkli simalarını bulacaksınız. Halide Edip Adıvar, Rıza Nur, Abdülhak Şinasi Hisar, Dr. Abdullah Cevdet, Şerif Yüzbaşıoğlu, Ergun Köknar, Hulusi Yazgan, Sadettin Kaynak, Suna Pekuysal, Sabahattin Eyüboğlu, Necmettin Erbakan ve Toktamış Ateş burada yatıyor. Yaşarken belki bir araya gelmeleri imkansız olan bu her biri kendi başına bir değer olan insanları toprak bağrına basıp eşitlemiş… Bu mezarlığın yakınlarında ise Dedeler Mezarlığı adı verilen ve aralarında çok sayıda Türk Musikisi bestecilerinin yer aldığı Mevlevi dedelerinin mezarları bulunuyor. Geçerken oraya da uğrayıp, bize ezeli dalgınlığımızın nağmelerini hediye eden bestekarlara bir Fatiha hediye ederseniz emin olun bu yolculuğunuz daha da güzelleşecektir. Caminin sağından mezarlıkların içinden granit parke taşlarıyla döşeli bir yol sizi alıp Balıklı Rum Manastırı’na götürecek. Müslüman, Rum, Ermeni, Bulgar, Hıristiyan Karamanlı ve Sür-

66

| www.p o r t a k a l a gaci.co m

öyküsü m ü ş ü n ö in d rı yapan Bir viranen bu lokantanın yerinde mezardrı.taTüşlrka iye’nin

ar önce urdacı va iş altı yıl kad ve bir de h ş e si b e n n a a e işgal edilm h d ir n Bu ba tam yer alan v ra e a mi d r a in bi İlh iç i, r si rc a ve Mim ının arazi lü ır bir merme st m a ü n Y a l m ro lanan için E ış tek fından onay ı topluluğu ayakta kalm urulu tara çatma yap K e r arala b rm ıt i e n k d e A rladı. Arazid bulunan bu projesi hazı uygulandı. n n o a bir d sy n a fı d ra o n ra sı st sonra şaat ta Kurt bir re bir onarım e Medac İn d z ti şık re ti la sü k k a r y ço bi lan ve a bina proje kısa ında yer a iki katlı an ğ i sa h um ri R a ın T lı n a ı. lık in a zi B adı. B kalar yıkıld getirildi. Ara a çıkıp parl le ay a rt leth o iş r i zı ib ın a g n h a . Mek ldi ve mücevher Yümlü’nün elden geçiri l a ro d E ı is ap d y n ühe 70-80 yıllık lü yapıyor. e Yüksek M . Mekan is Simge Yüm it a şi e a ’n ’in fı y k e a V lB mesini Ero

yani mezarlıkları içinden geçerken İstanbul’un bir zamanlar ne denli büyük bir kültürel zenginlik içinde yaşadığını göreceksiniz. Mevleviler mezarlığa “Hamuşan” derler ki bu “Susanlar” ya da “Suskunlar diyarı” anlamına geliyor. Zenginlerle fakirler, âlimlerle

cahiller, paşalarla askerler, patriklerle paryalar, karunlarla sefiller ebedi olarak susmuş ve burada yani mezarlıkta eşitlenmişler. Zenginlerle soyluların mezarlarının işlemeli süslemeli olması ne gam! Toprak aynı toprak, suskunluk aynı suskunluk değil mi?


Merkezefendi Tekke Sokağı’nı geçtiğinizde, Zeytinburnu Belediyesi’ninTürk tıbbının büyük üstadı şerefine yaptırdığı Merkezefendi Tıbbi Bitkiler Bahçesi’ne varacaksınız. Hemen kapıdan girip gezmeye başlayın. Adını hiç duymadığınız ama insanlık aleminin sağlığı için elzem olan bitkilerle karşılaşacaksınız: Vapurdumanı, keklikgözü, venüssaçı, ayvadana, beyaz ve sarı civanperçemi, gümüşi akasya, ayı pençesi, koyunotu, yabani pırasa, sarısabır, kırmızı köklü horozibiği, yabani çivit ve daha yüzlercesi. Ah bir de gül hatmi ile gülibrişim…

şısında ise Balıklı Rum Manastırı bulunan bu kafe, yemyeşil çimenlerle ve kocaman bir lavanta bahçesiyle karşılayacak sizi. Çocuklarınızı kafenin bahçesindeki kaydıraklı ve salıncaklı çocuk parkına emanet edebilirsiniz. Sık ve bakımlı çimlerle çevrili bu bah-

çede çocuklarınız koşturup oynarken siz ağır ağır inen yaz akşamının keyfini çıkarmaya bakın. Çocuklar parkta oynarken siz de biraz dinlenmişsinizdir. Merak etmeyin birazdan ufuklar kızıllaşır ve ezan okunur. Artık iftar vaktidir, rahatlayın…

Bu bahçeden isterseniz melisa, lavanta, limonotu, misk adaçayı, öksürükotu, sarısabır, kıvırcık nane, hayıt, ıtır, gümüşdüğme, mercanköşk gibi bitkilerin fidelerini ve çeşitli bitki yağları ve kefir de satın alabilirsiniz. Evet farkındayım yoruldunuz değil mi? Tamam yaklaştık artık. Birazdan menzile ulaşacak ve soluklanacaksınız. Hadi o zaman çıkın bahçenin dışına ve sol koldaki Balıklı Seyit Nizam Yolu’na düşün. Yaklaşık yüz elli adım sonra Manastır Cafe’ye varacaksınız. Sağ tarafında Balıklı Ermeni Mezarlığı, kar-

Menüde neler var? Burada çok leziz çorbalar yapılıyor. Başlangıç olarak güzel olabilir. Mönü ızgara et ağırlıklı. Etler günlük, yumuşak ve lezzetli. Sonra meyve ve tatlı çeşitleri var. Yavaş yavaş yiyin ve ağır ağır geceye devrilen yaz akşamının tadını çıkarın. Kahve çeşitleri fevkalade. Servis teravih vaktine kadar sürüyor, acele etmeyin.

w w w . portakal ag ac i . c om |

67


Akşama Misafir Var

Nejla Özdemir:

“Sofra, aile olmak demektir”

Röportaj: Reyyan Denizci Fotoğraf: Zeynep Turanlı

“Akşama misafir var” cümlesi, Nejla Özdemir’in evinde en sık kurulan cümlelerden biri. Çünkü o, hem misafiri hem de misafiri usulûnce ağırlamayı çok seviyor. Ailesinden devraldığı ev sahibeliği zarafeti, kızlarına da sirayet etmiş. www.portakalagaci.com sitesinin kurucusu Hatice Özdemir Tülün’ün annesi Nejla Özdemir ile mutfak, aile ve evlilik üzerine konuştuk.

68

| www.p o r t a k a l a gaci.co m


arada olması demek. Nejla Hanım, yemeğin “sadece yemek olmadığını” düşünenlerden. Evleri “soğuk su” kokan, ocağında yemek pişmeyen insanlara hayret ve üzüntüyle bakıyor. Soğuk su evet! Nejla Hanım’a göre bir mutfakta yemek pişmezse, o evde koksa koksa soğuk su kokar…

Zevkle döşenmiş, ferah bir ev… Fakat, zevkle ve titizlikle döşendiği belli olan evlerdeki o “Aman hiçbir şeye dokunmayayım; dağıtmayayım” hissini uyandıran soğukluk yok burada. Zira kapıdan içeri girdiğinizde o kadar güler yüzlü ve mütevazı bir ev sahibesiyle karşılaşıyorsunuz ki, kendinizi “evinizdeymiş” gibi hissetmeniz işten bile değil.

İftar için şahane bir sofra hazırlanmış. Herşey lezzetli, herşey yerli yerinde, herşey çok şık görünüyor. Belli ki epey emek verilmiş bu sofraya. Onun sofralarını portakalagaci.com’dan da biliyoruz zaten. Sahi, Nejla Hanım her sofraya bu kadar incelikle emek verecek enerjiyi, gücü, zamanı nereden buluyor? Ona göre ailesi yahut misafirleri için sofra hazırlamak külfet değil, zaman kaybı hiç değil! Çünkü sofra, bilhassa akşam yemeği sofrası ailenin bir

“Ben” diyor, “eğer aile fertlerimden biriyle uzun zaman, söz gelimi 1 ay boyunca hiç görüşemezsem çok rahatsız olurum. En son kimin gelip gittiğine, kimin aradığına falan bakmam; ararım, konuşurum. Özlemişsem özlediğimi belli ederim. Ya evime davet ederim ya da ziyarete giderim. Sofra, böyle buluşmalar için bahanedir, araçtır.” Özdemir ailesi, sofralarda buluşmayı seviyor. Hanımların bir araya geldiği kahvaltı sofraları ve öğleden sonra sofraları, erkeklerin iştirak ettiği lezzetli akşam yemeği sofraları, “geçiştirilmeyen” sahur sofraları, uzun orucun ardından şükre vesile iftar sofraları…

w w w . portakal ag ac i . c om |

69


Menüde neler var? Nejla Hanım’ın güzel iftar sofrasındaki bütün yemekler sağlık dostu. Uzun süren orucun ardından mideyi geleneksel sütlü çorba yatıştırıyor. Zira süt mideye her zaman iyi gelir. İftariyeliklerin de eşlik ettiği çorbayla açılan orucun ardından, akşam namazına duruluyor. Böylece yemek yiyeceğinin sinyallerini alan, dinlenen, ağır yemeklere hazırlıklı hale gelen vücut, namazdan sonra ana yemekler için hem tedbirli hem de iştahlı. Nejla Hanım’ın özenle hazırladığı sofrada kızı Hatice Özdemir’in hazırladığı çeşitler de var. Saç örgüsü peynirli börek ve püre garnitürlü enginar Hatice Özdemir’in elinden çıkmış. Zeytinyağlı yaprak sarması, fırında kuzu incik ve salata Nejla Hanım’ın yaptıklarından.

Nejla Hanım, sadece Ramazan’da değil, yılın her gününde yemeğe ve sofraya özen gösteriyor. Eşiyle baş başa oldukları akşam yemeklerinde dahi asla yemeği geçiştirmek gibi bir adeti yok. Torunlarına özel makarna sofralarının dışında makarna bile pişirmiyor. Bilakis, her akşam farklı bir sofra hazırlamaya, ev halkına “bunu daha yemiştik” dedirtmemeye özen gösteriyor. Özen gösterdiği başka hususlar da var: Akşam eşi eve geldiğinde mutfak kıyafetiyle kapıyı açmamak ve üstünü başını değiştirmek. Eğer yemek işi gecikmiş ve eşi erken gelmişse, yani kapıyı mutfak önlüğüyle açmak zorunda kaldıysa eşine “Kusura bak-

ma, yemek yapıyordum kıyafetimi değiştiremedim; üstüm başım yemek kokuyor” dediğini aktarıyor Nejla Hanım.

“Birbirinizin gösterin”

emeğine

saygı

Söz buraya gelmişken, Nejla Hanım’ın gençlere tavsiyelerinden de bahsetmek lazım. O, yeni evlenen yeğenlerine yahut arkadaşlarının çocuklarına sıkıca şöyle tembih etmesiyle meşhur: “Aman kızım, sakın işe güce dalıp evini yemeksiz bırakma. Hazır yemeğe, dondurulmuş gıdalara kendini alıştırma. Az da olsa evinde yemek yap. Akşam sofrasına birlikte oturun.” Tabii yeni evlenecek beyefendilere de çok önemli bir tavsiyesi var Nejla Hanım’ın: “Eşinizin yemeklerini beğendiğinizi sık sık belirtin. Sakın onu annenizle yahut bir başkasıyla mukayese etmeyin. Siz ne kadar çok takdir ederseniz o da size o kadar zevkle hazırlık yapacaktır.” Nejla Özdemir’e, ailesinde ve çevresinde yaşattığı, kızlarına aşıladığı ve tüm gençlere tavsiye ettiği bu kültürü nasıl kazandığını soruyoruz. Merhum halası düşüyor aklına. Halasından bahsederken gözleri sevgiden parlıyor bir yandan, bir yandan da hüzünle nemleniyor: “Ben lisede okurken, babam beni halamın yanına yerleştirmişti. Çocukları

“Mutfakta vaktimi iktisatlı kullanırım” Nejla Hanım mutfakta geçirdiği vakti zaman kaybı olarak görmese de, mutfak işleri yaparken fuzuli zaman kaybetmemeye özen gösteriyor. Söz gelimi, bulaşık makinesini boşaltmaya başlarken saate bakıyor ve bu iş bitince kaç dakikasını ayırdığını hafızasına not ediyor. Ayrıca mutfakta geçirdiği süreyi, kişisel gelişimine faydalı radyo programları dinleyerek değerlendirmeye çalışıyor.

70

| www.p o r t a k a l a gaci.co m


“Mutfağınızı sistematize edin” Diyelim ki kahvaltınızı yaptınız ve önünüzde evin temizliği ve akşam yemeği hazırlığından oluşan koca bir iş yığını var. Nejla hanım böyle durumlarda şöyle yaparmış: “Kahvaltımı ettikten sonra akşam yemeğimi planlarım. Malzemelerimi dolaptan çıkarır, yıkanacakları yıkar, doğranacakları doğrarım. Yağımı, tuzumu hazır ederim. Yemekleri pişireceğim tencereleri de çıkarıp ocağın üstüne koyarım. Sonra ev işlerini yapmak üzere mutfaktan çıkarım. Evi toplar, mutfak dışındaki işleri bitirir, mutfağa öyle girerim. Böyle olunca, tıpkı televizyonda malzemeleri önüne hazır gelen şefler gibi hızlıca yemeklerimi yapma imkanına kavuşurum. Soğanları aynı anda kavurur, tencerelerdeki yemekleri aynı anda pişiririm.”

w w w . portakal ag ac i . c om |

71


“Eniştem işten geleceği vakit, halam tembihlerdi. ‘Kızım’ derdi, ‘eniştene hoş geldin de, paltosunu al, terliklerini ver.’ Öyle yapardım. Yemekten sonra da ‘kahve alır mısın’ diye sormamı söylerdi. Halam cezveyi, kahveyi suyu hazırlardı, kahveyi ben karıştırırdım. Böylelikle mutfağa âşinalığımı onun yanında kazandım.”

olmayan halam ve eniştemle beraber

daha sonra öğretmen okulunda yatılı

yaşadım yıllarca. Bildiğim pek çok

okuduğum için yemek yapmayı öğre-

şeyi halamdan öğrenmişimdir. Yemek

necek vaktim olmadı. Sadece halamı

yapmazdım, küçüktüm. Bana, ‘Kızım

mutfakta seyrederken öğrendiklerim-

gel, yanımda oturup beni seyret’ derdi.

le evlendim. İşte bu yüzden çocukları

Ben itiraz ederdim, daha evlenmeme

mutfağa sokmak gerekiyor. Sonradan

çok var, ileride öğrenirim derdim. Ama

bu usulü kızlarıma da uyguladım.

Evlendikten sonra, bu defa eşine hürmeten iyi yemekler yapmaya çalışmış Nejla Hanım. Zira eşine saygılı olmak, el üstünde tutmak, annesinden ve halasından öğrendiği en önemli dersmiş. Böylelikle evlerinde bir sofra ve yemek kültürü oluşmuş. Nejla Hanım’a göre bu sadece güzel yemekler yiyip içmekle ilgili değil. Ona göre sofra, bilhassa da akşam yemeği sofrası başlı başına “aile” demek. Sofra yoksa aile de yok. Sofra varsa her şey tam, her şey yolunda, her şey güzel…

İsraf etmemeye dikkat! Nejla Hanım misafiri evdeki en güzel ikramlarla ağırlama konusunda Hz. İbrahim’i örnek aldığını söylüyor. Hz. İbrahim’in, evine insan kılığında gelen iki melek için en semiz hayvanını kestirip ikram ettiğine, ancak misafirlerin yemeğe dokunmamalarından insan olmadıklarını anladığına dair kıssadan çok etkilenen Nejla Hanım, şöyle devam ediyor: “O, sadece iki kişi için kocaman hayvanlar kestirip ikram etmiş. Misafire evdeki herşeyin en güzelini ikram etmek bizim dinimizde de kültürümüzde de makbul sayılan bir meziyet. Ancak israf etmemeye dikkat etmek lazım. Ben misafirlerim için yaptığım yiyecekler günün sonunda artarsa, ev halkına götürmek üzere küçük paketler yapıp misafirlerimin çantalarına koyarım. Asla çöpe yemek dökmem.”

72

| www.p o r t a k a l a gaci.co m


“Gel bir börek yap, rahatlarsın” Nejla Hanım, yemek yapmayı bir rahatlama yöntemi olarak da kullanıyor. Büyük kızı Ayşe, üniversite sınavlarına hazırlanırken epey stresli günler geçirmiş. Sınava bir gün kala, harıl harıl sabah gireceği imtihana hazırlanan ve sıkıntı yapan kızına annesi şöyle demiş: “Kızım, bırak o kitapları artık. Mutfağa gel, bir börek yap. Rahatlayacaksın.”

w w w . portakal ag ac i . c om |

73


Kamera Arkası

İftar Sofrası

Nejla Özdemir’in iftar sofrası da en az sohbeti ve ev sahipliği kadar kusursuzdu. Birbirinden lezzetli çeşitlerin yer aldığı iftar sofrasından kareler ve tarifler için, iştahınızı açın ve sayfaları çevirin. Tabii bu sayfaları iftardan sonra okumanızda fayda var!

74

| www.p o r t a k a l a gaci.co m


Sebzeli Kuzu Gerdan (6 Kişilik)

Malzemeler: 1 kg kuzu gerdan 2 yemek kaşığı zeytinyağı 1 adet kuru soğan, bütün 2 diş sarımsak 1 yemek kaşığı domates salçası 2-3 defne yaprağı Tuz Hazırlanışı:

Tane karabiber

Önce etleri güzelce yıkayıp suyunu süzdürün. Büyükçe bir tencereye zeytinyağını koyup soğan sarımsak ve etleri ilave edin. Yüksek ateşte çevirerek kızartın. Etler bıraktıkları suyu çekince, salçayı ilave edip 3 dakika kadar kavurun. Defne yaprağını ve tane karabiberi de ekleyip etlerle yüze yüz olacak şekilde kaynamış su ekleyin. Kısık ateşte etler yumuşayana kadar pişirin. Piştikten sonra tuz ilave edip sebzelerle servis yapın.

3 tane kabak, parmak şeklinde doğranmış, buharda haşlanmış 3 tane havuç, parmak şeklinde doğranmış, buharda haşlanmış

Bulgur Pilavı Malzemeler: 2 su bardağı iri taneli pilavlık bulgur 1 tepeleme yemek kaşığı tereyağ 2 su bardağı kaynar su 1 tatlı kaşığı tuz Hazırlanışı: Bulguru süzgeçte yıkayıp süzün. Tereyağını pilav tavasında eritin. Bulgura ilave edip bir iki kere karıştırın. Suyu ve tuzu ekleyin. 1-2 dakika harlı, daha sonra kısık ateşte suyunu çekmesini sağlayın. Tencerenin kapağını kapatıp pişmeye bırakın.

w w w . portakal ag ac i . c om |

75


Haz

ırla

nışı

: Önc e p iri g rinç ler p eçene k nci yık a i a lirsi niz. şmeden dar su yıp üze ekle rini suy yi unu Haş 2 lanm çek n ve ha parm ak erse sütü şlay ış o su i ın. P lan ekle l a ilav i y p v i e i n. rinç e ed ede lerin biip s İkisini o 5 sun Soğ üze r u ha -10 da an kika ine ka zırla Serv ı tere y pişi yın. yağ is y rin. namış ıy apa Tuz rken la kav unu uru sosu çorb p pul bibe anın r üze rine ekleyi n gez dirin . .

Sütlü Pirinç Çorbası (8 Kişilik)

Orta Anadolu’da, düğünlerin ve güzel yemeklerin başlangıç yemeği…

Malzemeler: 1,5 çay bardağı pirinç 1,5 litre süt, kaynamış Tuz Sos için: 2 kaşık tereyağı 1 adet kuru soğan, ince çentilmiş 1 tatlı kaşığı pul biber

76

| www.p o r t a k a l a gaci.co m


Patates Püreli Garnitürlü Enginar

Malzemeler: 3 adet orta boy patates 1 yemek kaşığı tereyağ 1 su bardağı süt 6 adet enginar 1 adet limonun suyu 1 su bardağı bezelye ve 2 adet havuç (Bir kavanoz garnitür konservesi de kullanılabilir.) Hazırlanışı: Enginarları limonlu suda bezelyeler ve soyulmuş, küp küp doğranmış havuçlarla birlikte pişirin. Patatesleri haşlayıp ezme aletiyle ezin. Tereyağı ve tuz ilave edip karıştırın. Hafif soğuyunca sütü ilave edip püre haline getirin. Garnitürü ilave edip karıştırın. Enginarları servis tabağına alın. Garnitürlü püreyi üzerlerine paylaştırdıktan sonra dereotuyla süsleyin.

Domates Salatası

Malzemeler: 3 tane büyükçe Çanakkale domatesi

Nejla Hanım’ın rahmetli Fevziye halasının tarifi

1 tane kuru soğan 4 tane salatalık Yarım demet maydanoz ince ince kıyılmış Sos için: Tuz Limon veya elma sirkesi Zeytinyağı

Hazırlanışı: Domatesleri ortadan kesip ay şeklinde ince dilimler halinde doğrayın. Soğan ve salatalıkları aynı şekilde doğrayın. Soğanın üzerine tuz serpip ovun. Bütün malzemeyi karıştırıp servis tabağına alın. Servisten önce sosunu karıştırıp ekleyin.

w w w . portakal ag ac i . c om |

77


Zeytinyağlı Sarma

Malzemeler: 4-5 tane kuru soğan 1 çay bardağı zeytinyağı 1,5-2 yemek kaşığı çam fıstığı (dolmalık fıstık) 2 su bardağı pirinç 1 yemek kaşığı kuru nane 1-1,5 tatlı kaşığı karabiber 1 tatlı kaşığı tarçın 2 kesme şeker 2 yemek kaşığı kuş üzümü Yarım limonun suyu 1 su bardağı kıyılmış maydanoz 1 tatlı kaşığı tuz 1 çay bardağı kaynamış su Yarım kilo salamura asma yaprağı Yarım çay bardağı zeytinyağı 2 su bardağı kaynamış su

78

| www.p o r t a k a l a gaci.co m

Hazırlanışı: 4-5 kuru soğanı yemeklik doğrayıp 1 çay bardağı zeytinyağı ve 1,5-2 yemek kaşığı dolmalık fıstık ile (fıstıklar pembeleşene kadar) kavurun. 2 su bardağı pirinci yıkayıp soğanlara ekleyin. 1-2 dakika daha kavurun. Sonra sırasıyla tencereye 1 yemek kaşığı kuru nane, 1,5 tatlı kaşığı karabiber, 1 tatlı kaşığı tarçın, 2 kesme şeker, 2 yemek kaşığı kuş üzümü, yarım limonun suyu ve 1 su bardağı kıyılmış maydanoz ekleyip karıştırın. Tencereye 1 tatlı kaşığı tuzu ve 1 çay bardağı kaynamış suyu ilave edin. Çok kısık ateşte pirinçler suyu çekene kadar demlendirin. Pirinçler suyu çekince tencerenin altını kapatıp soğutun. Diğer tarafta yarım kilo salamura asma yaprağını ılık suyla (4-5 kez suyu değiştirerek) Yıkayın. yaprakları iki avucunuz arasında sıkarak sudan çıkartın. Her bir yaprağı avucunuz içine alın, ortasına 1 tatlı kaşığı içten koyun. Yaprağı sigara böreği gibi sarın. Pişireceğiniz tencerenin dibine bir sıra yaprak serin (böylece dibi tutmaz). Üzerine sarmaları dizin. En sonunda üzerlerine bir sıra daha yaprak kapatıp yarım çay bardağı zeytinyağı gezdirin. (Ekşi olsun isterseniz yarım limon suyu da ekleyebilirsiniz.) Sarmaların üzerine bir tabak kapatın ve 2 su bardağı kaynamış su ekleyin. Tencereyi ateşe koyun. Su kaynamaya başlayınca ateşi kısıp 30 dakika pişirin. Piştikten sonra sarmaları soğutup servis tabağına dizin. Limon dilimleri ve maydanoz yaprakları ile süsleyip servis yapın.


Malzemeler: 1/2 bardak şeker 2 tane yumurta 1 paket vanilya 1 kase irmik 1 paket kabartma tozu Yarım paket margarin 1/2 çay bardağı sıvı yağ 1 su bardağı ceviz Aldığı kadar un Şerbeti için: 3 bardak şeker 3 bardak su Uşak Balbadem Tatlısı

Nejla Hanım’ın büyük kızı Ayşe‘nın Afyonlu dostlarından aldığı tarif.

et larak şerb ile kaynatı su k a rd a ker 3 b 3 bardak şe Öncelikle r. lu ve soğutu hazırlanır er eklenir. bardak şek /2 1 e k malzen ri ze rın ü yağ katılara ı v sı ı ğ Yumurtala a rd y ba n ve 1/2 ça et margari Yarım pak güzelce ştırılır. alzemeler m n e n le k meler karı zu e abartma to anilya ve k v t e k a p r Bire tlı harayacak) ta m la r. o lu rt ru se u yoğ (çok onularak ama gelen ine ceviz k ıv İç k . n ır e ıl n rt a te k is psisine r kop Yoğurulara de parçala arak fırın te n n ü a ğ rl a lü v k u ü y y de viz bü irmiğin için cından ce rilip,1 kase e v li k şe k parma irilir. dizilir. fırında piş ce re e d 0 t dökülür. 0 2 rine şerbe nca tatlı ze lu ü o d n e si k p k e T z sıca lır ve henü ndan çıkarı rı fı ı tl ta n Pişe ı:

Hazırlanış

w w w . portakal ag ac i . c om |

79


Örgü Börek

Malzemeler: 5 adet yufka 400 gr beyaz peynir Maydanoz 1 kase süt 3 yemek kaşığı zeytinyağı 3 adet yumurta Çörek otu Hazırlanışı: Sütü, zeytinyağını ve 1 yumurtayı ka rıştırarak harcı ha layın. zırYufkalardan birini

ortadan ikiye bölün . Peyniri ezip, iki ad et yumurta akı ve ma ydonozla karıştırın. peynirler yufkadan (Böylece taşmayacaktır.) İkiye böldüğünüz yufkanın uzun kena rına harcın bir kıs ve rulo şeklinde sa mını yayın rın. Yufkanın diğer ya rısını da aynı şekil de sarın. Bu şekilde edip, uçlarını alümi 3 rulo elde nyum folyo ile sara rak birbirine tutturu ce, örgünün uç kıs n. Böylemını elde edin. Yufkaları saç örgü sü gibi örün. Bitin ce, alt kısmını da folyo ile tutturun. aynı şekilde Toplam 3 adet saç örgüsü elde edene kadar işlemleri tek rarlayın. Buzdolabında en az 1 saat (dilerseniz 1 gece) bekletin. Üzerine yumurta sa rısı sürüp çörek otu serperek önceden mış 190 derece fır ısıtılmaına verin. Üzeri kız arana kadar pişirin. 80

| www.p o r t a k a l a gaci.co m


İki Arada Bir Derede

ycı cookplus ça

Acil Tatlılar

Meyve şişleri eşliğinde ıslak kek

Malzemeler:

Hazırlanışı:

3 tane yumurta

Fırını 150 dereceye getirin. Yumurta ve şekeri mikserle çırpın. Yoğurt ve kakaoyu ilave edin. Un ve kabartma tozunu karıştırıp karışıma ekleyin. Küçük kek kalıplarınızı yağlayıp karışımı paylaştırın.

3 Türk kahvesi fincanı toz şeker 1 Türk kahvesi fincanı yoğurt 2 yemek kaşığı kakao 3 Türk kahvesi fincanı un 1 paket kabartma tozu Dilediğiniz meyveler Kokteyl çubukları

sponsorluğunda Fotoğraflar: Zeynep Turanlı

Meyveleri küp küp doğrayıp kararmamaları için limonlu suda bekletin. Kekler ılınınca kokteyl çubuklarına geçirin. Keklerin üzerine takıp servis yapın.

w w w . portakal ag ac i . c om |

81


82

| www.p o r t a k a l a gaci.co m


Kupta Kolay Güllaç

Malzemeler: 2,5 lt süt 750 g toz şeker 10-11 güllaç yufkası Dövülmüş ceviz Meyve Hazırlanışı:

sponsorluğunda

Sütü ve şekeri kaynatıp ılıtın. Güllaçları ufak parçalara bölüp süte batırarak kuplara paylaştırın (birkaç parçada kuplara bir miktar süt dökün). En son yüze yüz gelecek şekilde süt ekleyin. Buzdolabında dinlenidirp servis öncesi ceviz ve meyvelerle süsleyin. (Eğer sütünü çok çekerse arada süt ilave edebilirsiniz.)

ijital tartı cookplus d

w w w . portakal ag ac i . c om |

83


Limonlu Dilimler Malzemeler: 1 paket (250gr) tereyağı 2 su bardağı un Yarım su bardağı pudra şekeri 1,5 su bardağı toz şeker 6 yumurta 2 limon 1 tatlı kaşığı kabartma tozu 2 yemek kaşığı un 1 su bardağı Hindistan cevizi

Hazırlanışı: Fırını 160 derece olarak ayarlayın. 32x23cm’lik dikdörtgen fırın kabınızı yağlayın. Karıştırma kabında tereyağı ve 2 bardak unu birbirine yedirin. Pudra şekeri ilave edip iyice karıştırın. Oldukça yumuşak bir hamur elde edin. Hamuru kalıbınıza yayın ve 15 dakika pişirin. Pişince fırından çıkarıp ılımasını bekleyin. Bu arada üst harcı hazırlayın. Üst harcı için yumurta ve şekeri çırpın. Limonların kabuklarını rendeleyin ve suyuyla beraber karışıma ekleyin. 2 yemek kaşığı unu ve kabartma tozunu ilave edin. Hindistan cevizini ekleyip iyice karıştırın. Karışımı ılıyan hamurun üzerine dökün ve fırında 35 dakika pişirin. Tamamen soğuduktan sonra üzerine pudra şekeri serpin ve dondurma ile servis yapın. Not: Piştikten sonra bir gece buzdolabında bekletirseniz daha da lezzetli olur, servis yaparken üstlerine cheesecake toplarını sos olarak da dökebilirsiniz.

84

| www.p o r t a k a l a gaci.co m

parça apricot 26 ımı m ye ek tak karsandra


Malzemeler: 220 gr tam yağlı krem peynir, oda sıcaklığında 115 gr tereyağı, oda sıcaklığında 1 su bardağı pudra şekeri 3 yemek kaşığı kahverengi şeker 1 su bardağı damla çikolata 1 su bardağı ince dövülmüş ceviz içi

Cheesecake Topları

>>>>>>>>>>>>>> Hazırlanışı: Mikserle krem peynir ve tereyağını iyice çırpın. Pudra şekeri ve kahverengi şekeri ekleyin. Damla çikolataları ilave edin. Buzdolabında en az 3 saat (en iyisi 1 gece) bekletin. Ertesi gün donunca elinizi ıslatarak ceviz büyüklüğünde parçalar alıp yuvarlayın ve cevize bulayın. Buzdolabında 2 saat bekletip servis yapın. Not: Dilerseniz çukur bir kaba streç serip koyduğunuz karışımı bir gece bekleterek tek bir büyük top da elde edebilirsiniz. Ayrıca, bizim ekip olarak yaptığımız gibi donmasını bekleyemeyip tatlınızın yanına sos olarak da servis edebilirsiniz!

82 parça karaca polo ımı yemek tak

w w w . portakal ag ac i . c om |

85


Hadi bakalım ikiniz de yatağa! Sabah okula geç kalacaksınız.

Hamur Terapi

Yarın okula gitmesem olmaz mı?

Cevabı biliyorsun di mi?

Belki beni şaşırtırsın demiştim.

Yazan: Halenur Çalışan Gürbüz Çizen: Ayşın Eroğlu

Dişinizi fırçalamadan yatmayın sakın!

Off! Bu bulaşıklar inci gibi suyun içinde doğuruyorlar bence. Bıraktığımda bu kadar çok değillerdi sanki!

Malz

3

ket 1 pa s d o ( a 1/2

1

1s

Yoksa yatmasam mı?

Bitse de yatsam...

86

| www.p o r t a k a l a gaci.co m

Şimdi bir üzümlü kurabiye yapsam... Bir de kahve pişirsem... Bir film seyretsem...


Amaan boşver kızım Selma. Üşenmiyor musun? Hadi git yat...

3 yumurta, yarım bardak şeker ve 250 gr tereyağını karıştır...Peki karıştırayım.

Yok yok üşenmiyorum. Nerdeydi şu tarif defteri?

ler:

eme

Malz

ta rin mur arga 3 yu gr) m şamış) 0 5 u 2 ( m ket a yu yağ 1 pa lığınd ı sıvı sıcak rdağ üzüm a (oda b y u a r ç u viz 1/2 ağı k lmüş ce bard dövü i 1 su ir ağı ilya bard ket van tozu 1 su 1 pa bartma r a şeke k z t o ke ıt ağı) 1 pa rdağ bard a u b s su ,5 3 ım yar n (~ ar u ı kad aldığ

:

eler

zem

3,5 su bardağı uuuun, kabartma tozuuu, vanilyaaa.. Ay ne kolay tarifmiş!

Bir bardak üzüm veeee bir bardak çekilmiş cevizi ekle... Eklediiim...

Elimize yapışmayan bir hamur elde edip yamuk şekiller yapacakmışız. Yamuk şekil yapmakta üstüme yoktur hehehe.

ta rin mur arga 3 yu gr) m şamış) 0 5 mu t (2 a yu ağ lığınd ıvı y sıcak ağı s d r a üzüm iz yb u a r ç u v 2 ağı k lmüş ce bard övü 1 su iri d ı a ğ y a il ard van su b tozu ket 1 pa bartma r a şeke k z t ğı) ke ı to arda 1 pa rdağ b a u b s su 3,5 yarım r un (~ a ı kad aldığ

Sizi yiycemmm! Şaka şaka! Hiç kıyar mıyım seni yemeye? Hehehe.

Hayat güzel galiba. Evet evet, çok güzel.

gaci.com/ rtakala w.po _kurabiye.html w w a / y / Tarif için: http: /11/ka oburcuk/2004

w w w . portakal ag ac i . c om |

87


Çok Gezen mi Bilir Çok Yiyen mi?

New York’ta Bir Ramazan Akşamı

Ayşegül Tan Saygılı, New York’ta yaşayan Türklerden biri. New York’ta yaşamayı, bu şehri solumayı ve bu şehrin lezzetlerini seviyor. Şehri gayet iyi tanıdığını, New York’ta onunla birlikte geçirdiğimiz gün boyunca anladık. Bizi hem gezdirip yedirip içirdi hem de New York’ta Ramazan’ların nasıl geçtiğini anlattı.

Uzun zamandır New York’ta yaşıyorsunuz. Burada ilk Ramazanlarınız nasıl geçti? New York’a taşındığımızda henüz 8 yaşıma yeni basmıştım. O zaman New York 8 yaşındaki bir kız çocuğu ve ailesi için çok büyük, yeni bir şehirdi. Burada Ramazan’ın ne demek olduğu da pek bilinmezdi. Bizim için de bir yabancı şehirde Ramazan’a hazırlanmak yeni bir tecrübeydi tabii… New York’a gitmeden önce Türkiye’de geçirdiğiniz Ramazanları hatırlıyor musunuz?

88

| www.p o r t a k a l a gaci.co m

Küçüklüğümden hatırladığım Ramazan günleri, iftarlar ve sahurlar bazen rüya gibi geliyor. Unutamadığım tek şey ise sahur zamanı gelen davulcu. Kardeşim davul sesinden çok korkardı. New York’a gelince en çok o davul sesinin verdiği heyecanı özlediğimi hatırlıyorum. Artık davulcu yoktu, annemi kurulmuş bir saat uyandırıyordu. Tıpkı o kurulmuş saat gibi benim de bir görevim vardı ayrıca. Burada yaşayan akrabalarımızı, teyzemleri, amcamları ve dayımları teker teker arayıp uyandırmak! Her ne kadar hepimizin saati kurulmuş olsa bile, kesinlikle bi-

rimizden biri uyuyakalırdı. Bu yüzden annem bana telefon görevini vermişti. Telefon açılana kadar o numaraları arardım. Peki ya New York’taki sahur sofralarınız? Annem şahane sahur sofraları hazırlardı. Tam bir Türk usulü ve bazen tam bir köy usulü... Elde açılmış börek, zeytin, peynir ve babamın en cok sevdiği kavurma ve pilav… Ayrıca kardeşimin ve benim en çok sevdiğimiz pilav ve hoşaf sofradan eksik olmazdı. Amerikan kahvaltılarına alıştıktan sonra ise en


için hazırlığa sabah erkenden başlardı. Eğer haftasonuysa ben de yardım ederdim. Kesinlikle çorbayı ben karıştırırdım, salatayı ben yapardım. İftarı beklemek, kardeşim ve benim için bazen çok uzun sürerdi. Sürekli “ne zaman olacak, oldu mu” diye sorardık. Tabii Türkiye’deki gibi ezan sesi duyamazdık. Şimdi olduğu gibi Türk televizyonu yahut i phone uygulaması da yoktu. Sadece Fatih Camii’nden verilen imsakiyemiz vardı.

New York’ta sahura kalkmak nasıldı? Geceleri sizinkinden başka açık ışık olur muydu? O zamanlar New York’ta sahura kalkıldığı için gece aydınlık olan evlerin ışıkları pek azdı. Gerçi New York uyumayan şehirdir; biz de Ramazan ayında şehrin ışıklarına küçük bir katkıda bulunurduk. Fakat şimdi, aradan 25 sene geçtikten sonra, Time Square’in ışıklarıyla yarışabilecek kadar çok ışıkla Ramazan’da şehri aydınlatıyoruz! Şimdi durum değişti yani? New York’ta Ramazan artık bizim için Türkiye’deymişiz gibi geçiyor. Belki buraya alıştığımız ve benimsediğimiz içindir. Belki New York Ramazan’a alışmıştır.

New York’s Best Halal Food

çok tükenen “cereal and milk” (mısır gevreği) oldu. Sahur sofralarınız epey çeşitliymiş anlaşılan. Bu durumda iftar sofralarınız nasıldı kim bilir… Ramazan sofraları özel olurdu. Annem hazırlıklara haftalar önce başlardı. Türk marketinden tüm alışverişini yapardı. Kuru üzüm, incir, hurma, peyni, zeytin… Babam kasap olduğu için helal et ve tavuk getirirdi eve. Annem iftar yemeği

53-6. caddenin köşesindeki bu dönerci Ayşegül Tan Saygılı’nın ve eşinin favori mekanı. Yıl boyu, saat kaçta giderseniz gidin önünde sıra oluyor. Burası New York ünlülerinin de uğrak mekanı. Mekanın kendine ait masaları olmadığından, yemeğimizi alıp başka bir yere gitmek durumundaydık. Dükkanın çalışanları Müslüman olduğu için, oruç açacağımızı anlayınca bize özel tabak hazırladılar. Dönerin yanında hurma ve su da vardı. Yemeğimizi alıp 52. Cadde’deki küçük masalardan birine geçtik.

Sokakta yalnız değildik. Müslüman taksiciler, öğrenciler ve turistlerle beraber iftar ettik. Ardından, akşam namazı, yatsı ve teravih namazı için, trene atladık; 96. Cadde’deki İslam Kültür Merkezi’ne yol aldık. Central Park’ın yakınındaydık. Yediklerimizi hazmetmek için namaz öncesi Central Park yürüyüşü yaptık. Yol üstünde önümüze çıkan dondurmacı da Türk olunca, birer dondurma yedik. Yoldaki meyve standlarından meyve tabağı alma seçeneğimiz de vardı. w w w . portakal ag ac i . c om |

89


İslam Kültür Merkezi İslam Kültür Merkezi New York’ta yapılan, minareli ve hoparlörle ezan okunan ilk cami. Kapılarını 1991 yılında açmış olan bu camide o günden beri ezan okunuyor. Ramazan aylarında ve belirli günlerde burada Müslümanlara iftar yemeği ikram ediliyor. Namaz ve teravih içinse sürekli açık. Ayrıca temiz, güzel ve ferah bir yer.

90

| www.p o r t a k a l a gaci.co m


Sahur Sahur için, Ess-a-Bagel’den aldığımız bagellerle evin yolunu tuttuk. Sahur sofralarının kolay ve doruyucu olması gerektiğini düşünen Ayşegül Tan Saygılı, bageli simit kadar sevdiklerini ve bol peynir yahut tereyağ ile yediklerini anlattı. Bagellerımızın yanında, sıcak çayımız ve bol soğanlı, domatesli melemenimiz de vardı.

Ertesi günün iftarı Ayşegül Hanım ertesi gün bizim için “New York Strip Steak” yaptı. Yanında bol roka salatası, küçük bahçe domatesi, közlenmiş biber ve soğanla tam bir yaz iftarı oldu.

w w w . portakal ag ac i . c om |

91


New York Usulü Biftek

Malzemeler: 500 gram NY Strip Steak (Biftek) 4 yemek kaşığı zeytinyağı Tuz Karabiber Kekik Hazırlanışı: Bifteği zeytinyağlayıp, tuz, karabiber ve kekik ile ovalayın. Eti oda sıcaklığına gelene kadar 15 dakika bekletin. Fırınınızı en yüksek ayarına getirin. Etleri fırın tepsisine dizin ve fırına verin. 5-6 dakika kızardıktan sonra çevirip, diğer tarafını da 5-6 dakika kızartın. Eti fırından çıkarın ve 5 dakika soğumasını bekleyin. Sonra ince dilimlere kesin ve salata ile servis edin.

Malzemeler: 4 yemek kaşığı zeytinyağı 2 orta boy soğan 4 büyük domates Tuz Karabiber 4-5 fesleğen yaprağı 6 büyük yumurta Garnitür için rendelenmiş kaşkaval peyniri Hazırlanışı: Orta ateşte tavada zeytinyağını ısıtın. İnce doğranmış soğanı ekleyin ve tuz atıp karıştırın, yumuşayana kadar kavurun. Domates kabuklarını soyun. Küpler halinde kesin. Tavaya ekleyin ve sulu bir sos elde edene kadar 1520 dakika pişirin. Bir tahta kaşık arkası ile, domates sosu içine küçük bir oval açın ve içine 1 yumurta kırın. Kalan 5 yumurtayla aynı işlemi tekrarlayın. Üstüne fesleğen ekleyin. Tuz ve karabiber serpin. Rendelenmiş kaşarı üstüne serpin ve hemen servis edin.

92

| www.p o r t a k a l a gaci.co m

Domates Soslu Tavada Yumurta


Çocuk İşi Minik Gezginler

“Seyahat etmek hayatımızın en önemli parçası!”

Onlar gezmeyi çok seven bir aile! Yusuf ve Aslı Özkırış çifti çocukları dünyaya geldiğinden beri devamlı geziyor. Aslında her ikisinin de meşguliyeti fazla. Yusuf Bey çocuk doktoru, Aslı Hanım ise jinekolog. Ancak işleri de güçleri de üç oğullarıyla beraber gezmek için engel değil. Bunu nasıl mı yapıyorlar? Bir akşam saati kapılarını çaldık ve nasıl gezdiklerini, nerelere gittiklerini sorduk.

Röportaj: Saide Nur Dikmen

w w w . portakal ag ac i . c om |

93


MEDİNE

“Oğlumu

Türkiye

z 6 aylık ken gezisine çıktık”

“Anne n eden at letimizi değiştirm iyorsun? ”

Aslı Hanım ve Yusuf B ey’in 3 tan birinden ta e birtlı oğulları Aslı Hanım var: Safa (1 ’ın ve Yusu Taha (15) 8), f Bey’in ra ve Abdull lıkları hay hata ra h nlık uyand Ö m e r (11). Çocuklar ır ıcı. Bu, m leklerinde dünyaya g esn kaynakla özlerini bir seyyah ola nıyor olab er Cevabı Asl rak açmışla ilir mi? ı hanım ve r. rsin: İlk seyah “Mesleki atlerini n b ir rahatlık o e zaman lduğunu yapmışlard şünmüyoru düı acaba? A m . K işilikle ala slı Hakalı. Uzma doktor olu nım gülü n p mseyerek çok pimpir cevap ikli olan v gezmeyen veriyor. “E e h iç arkadaşları n büyük o m da var. ğlum bazı anne Safa 6 aylı Hani ler devam kken arab lı ço cuklarının a y le la tlerini değ Türkiye ge atiştirirler. Ç zisine çıktı ocuklarım k. 10 gün sürdü b a ze n b b a il na derler . Sonraki g e ‘Anne sen ezilerimize kardeşleri bizim atl neden de katıldı. e ti m iz Y i a ni bundan değiştirmiy 18 yıl önce Böyle olm tam orsun?’ . İşte o gü asının seb n bugündü ebi benim madan ge ğım. Stresl r durra hatlıziyoruz.” i olsak böy le olmazdı” ce v a p v diye eriyor Aslı Bir bebekle Hanım. seyahate çı kmak fikri birçok ann bile “Dışarıda enin korku lu rüyası birbirim liyorken, A olabiizle dah slı Hanım kalite za a her şeyi d m akışına b an geçir oğal ırakmakta iy o r u n başka z” Evlendikte yapmadığ bir şey n bir sene ını, rahat o so lu n n ra ca b a gezmeye şlamış Özk çocukların da hayata uyum sağla ırış çifti. B aşbaşa git dığını anla leri tatiller tiktı yor. ve geziler O sırada Y nadir. Hep usuf Bey sö larıyla gezm ço cu kzü alıyor: “Z eyi tercih e yolculukla tmişler. “N aten çocuklarla rımız çok e d e n uzun süre gezmeyi te yordu. Gir li olmurcih ettiniz şamları ev diğimiz h ? Akd e e r h e şe p hirde mola beraber otu veriyorduk vakit geçi . Çocuk d rarak da rebilirsiniz a bu hare sayesinde ” sorusuna k e tlilik Bey cevap daha raha Yusuf veriyor. “B t duruyord en evlenm u.” önce pek g eden ezmedim. Belki de b u yüz-

94

| www.p o r t a k a l a gaci.co m


den, çocuk larla bir şe yler paylaşa bulduk. Ne lım derken redeyse ço kendimizi cu klarla gezd yollarda yerler oldu iğim her y . Mesela b e r ilk defa g en Çanakk ittiğim ale’yi hiç g Aslı Hanım örmemişti m.” eşini tasdik liyor: “Ben Çok yoğun de daha ö duk zaten. nce gezme Ama çocuk miştim. Üstelik dış la rı mızı ihmal arıdayken e tm d e ir k e is k te t birbirimize medik. sizi bekley odaklanıyo en bir sürü ruz. Evdey iş oluyor. İh birinizi. Ço ken mal ediyors cuklarla ge unuz zama çirilecek e n la ken olduğ birn kaliteli za unu düşün manın sey üyorum.” ahat ederAklınıza n asıl hazırl andıklarıy beş kişilik la ilgili so bu ailenin rular geld b i mi? İnsa e ş k o ca ama öyle man bavull n, değil. “İhti a yola çıktığ y a cı ını sanıyor m ız olan şey larla sırtım leri alıyoru ıza yük alm z yetiyor. E ıyoruz yan şyai” diyor Asl ı Hanım. “Keşke d a

ha çok k alab

ilseydik!” Özkırış ail esi Türkiye ’d e pek çok şe mişler. Üst hir gezmiş elik umrey . Yurtdışın e tam 9 de a da gitgezileri en fa g it mişler. “Um keyif aldığ re ım v e ız K a g radeniz eziler oluy bir parçası or. O yüzd oldu bu ge en hayatım ziler” diyor la beraber ızın A slı Hanım. umreye git Sonra da ço me fikrinin cu başlıyorlar. k larnerede do “Yusuf Be ğduğunu a y ile berab nlatmaya Arapların e r H acca gitm kucakların iştik. Bir b da, sırtları rünce ilk d aktık nda bebek üşündüğü leri. Bu ma m ü nzarayı gö z şey çocu mek oldu. kları bir an İlk umrem önce buray izde en kü a getirherkes biz çü k o ğ lu e ‘Bu kada m 1,5 yaşı r küçük üç ndaydı. Ha Aldığımız çocukla gid tta tepkilerde ilir mi umre n e tk il ye’ dedi. enip sadece oraya gidin 5 günlüğü ce keşke d ne gittik. A aha fazla k ma alabilsek d edik.”

“Arkadaşlarımla değil, ailemle gezmeyi seviyorum!” Evin büyük oğlu Safa, arkadaşlarıyla da gezilere çıkıyor. Ancak, onun yaşından beklenmeyecek bir tercihi var Safa’nın. Ailesiyle gezmeyi arkadaşlarıyla gezmekten daha çok sevdiğini söylüyor. “Daha çok lezzet alıyorum ailemle gezmekten” diyor ve ekliyor: “Onlarla bütün dünyayı gezmek istiyorum.”

w w w . portakal ag ac i . c om |

95


Kipatlık

“Anneee! Allah sence ne kadar büyüktür? Babaa! Beni Allah ya rattıysa, Allah’ı kim ya rattı? Allah şimdi nerede? Allah beni görüyorsa, ben niye onu göremiyorum?” Bu sor ula r size çok tanıdık gelm olmalı. Yok canım, da iş ha karşılaşmadım mı diyorsunuz? Aman dikkatli olun. Hiç olm adık anlarda ve her an bu soruları soran bir çocukla karşılaşab ilirsiniz. Çocukların bu sorularından asla korkmayın. Ama doğru cevapları vermeyi de ihmal etmeyin. “Bu sorulara nasıl cev ap vereceğim” diye en dişe ediyorsanız, Merak Ediyorum serisi nin ilk kitabı olan “Alla h’ı Merak Ediyorum” kitabı imda dınıza yetişebilir! Özka n Öze’nin merak uyandıran ve bir o kadar da eğlenceli anlatımı sizi bekliyor.

Bu Ramazan için size bol bol etkinliğimiz var! Çocuklar Ramazan ayına dair birçok kavramı Etkinlikli Öğreniyorum Seti’nin son kitabı olan “Oruç Tutuyorum” ile öğrenecekler. Sahurdan iftara, teravihten tekne orucuna kadar bütün kavramlar hakkında kısa bilgilerin verildiği bu kitapta, birbirinden ilginç labirentler, nokta birleştirmeler, çıkartma sayfaları, ödül yıldız çıkartmaları yer alıyor. Çocukların ilgisini çekecek bir diğer özelliği ise çanta gibi taşınıyor olması. Eli kalem tutan çocukların elinden düşürmeyeceği bir kitap!

Allah’ı Merak Ediyorum Özkan Öze Uğurböceği Yayınları 9+ yaş

Oruç Tutuyorum Ayşenur Güneş Nesil Çocuk Yayınları 5+ yaş

eni bir ukların y Artık çoc r: Süper Çocuk! or. miy nı va kahrama er çocuğa benze rıyla ise h la le ru y o ö s Bu çocuk ek komik! İlginç risinin birincisi r se iş, p e m ft il e b D nesi ile k r e o Ç r babaan ldukça or. Süp e y p tı ü ır s ş a k ş u herkesi per Çoc ğini öğreniyor. O eldiitapta, Sü ce ag olan bu k h’ı nasıl görebile n defterin sonun yerde a a r ll d e h A ın r e rd e d a b in bera sayes eraların ri c a le z u kitabı m ö B g li i. r e k süpe eğlenc kalsa iy r. Son u c la o n Ç u r n e u p b ğinde Sü biliyor. Sadece ulaştırıyo kşekilde b u öre Allah’ı g lara süperliği bir mıyla sadece çoc e d n ri le okuyan eğlenceli anlatı büyük a d n a m s a e derece il, aynı z aba herk ların değ sı olacağı bu kit la te ! p k mü bayılaca

96

| www.p o r t a k a l a gaci.co m

Süper Gözlerim Olsa Allah’ı Görebilir Miyim? Zeynep Sevde Paksu Düş Değirmeni Yayınları 7+ yaş


Keloğlan Suskunlar Ülkesinde

yazan

Melike Günyüz resimleyen

Buket Topakoğlu 4.00 TL

www.sediryayinlari.com

Bandrol Uygulamasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin 5. maddesinin ikinci fıkrası çerçevesinde bandrol taşıması zorunlu değildir.

Keloğlan Suskunlar Ülkesinde Melike Günyüz Minik Ada Yayınları 4+ yaş

Mübarek Günlerim Mübarek Gecelerim Yusuf Dursun Timaş Çocuk Yayınları 9+ yaş

Çikolatadan Evler Olsa/ Şirince 101 Dua Elif Eda Tartar Mavi Uçurtma Kitapları 4+ yaş

m Ke aça iras loğlan Bir gü na no n Ke olan ’a b n tek t bulu loğlan bir ki abasın nesi r har hazin : “Oğ , için tap v dan erir kal bab ca. e. O lum de a cad asının Ama d nun bu b ilginç . Kitab n tek s e ım ıkç i b a k b n i h k u r i a m olu at e ibi har era bil ka s koy r bir k zan, h mece t de h sensin ana b ita ve kla aza ırak a g un bir . a rc ib N rc n lar arkad ... En adıkç i satır adıkça asıl is abildi de te ın a aş Ü ğ s k Ark lkesin ı Beya on ka kazan ı tekra azan. rsen ö im ada in y z K rar v …” D r te ” Ke yle lab şlık, olun ız’ı v erir üşü krar loğla ilm e u y e ve yardım tutar kitab ola çı nür duokur. “ n ma sal özgü seve . Böyl ı yanı kmay rur ka Harrli a. ec n rl her f çoc ük ha k, fark e mac a alıp Seviması uğu kkın lı ç era Sus ö k li olm n kütü daki b züml başla unpha u se er b r. alı. u nes v ind imli e

Bir g defte ün dede si Mu r hed şaşı s ne de rır çünkü iye eder. M tafa’ya b çok ö özel bir g o gün ne ustafa b ir una zel b doğu ün. S Mu ir m o günü stafa hicr gün olduğ runca ded günüdür iy n u e mevl ü, Peygam ılbaşını, nu anlatm si o günü id ka e n ndilin berimizin n tatlı gü aya başla meye n ola r i ve d (SAV başla n aş . ) do aha r. günlü ğe ya Hepsini d birçok ö ğum gün ure ze e za ü çocu klar r. Must dedesin l günü ö olan müba , birbirin afa’nın gü in hediye ğrenden nlüğ rek etti fırsat gün ve g güzel hik ünü açan ği ecele âyele ını ya ri rl kalay abile öğrenme e, cekle r.

Çik atm rınızın olata dua dan gü ası old ndelikiçin ta ile ö Evler rülü Ols s duy uğu a, n hay arla a b bir n, gö u biliy atımız ndı. B ir dü çocuk ny i Rab ren d o la z a min old , bize ruz. D ne k yetişk aya a i u a u k i a n d a ğ pay k d l dım a laş ahramunu k alet v ederk r öne er dua m a e m his e set anıza anı Ş bul ed şefk n kul li bir nın, t l i a Şiri iği, ke yardı rin, ço iyoru tle m arını b yeri n’e şfe mcı cuk z. İş uam ilen eşl ttiğ ları te k ola ele , i i zih k ede her ş cak. O nızla itabım eden inle rke b e rind n d yi dua nlar, g u bilg ızın e y uanı ları örd iyi er e n ö ü n dec nem a kata ğü, ek. i de n

w w w . portakal ag ac i . c om |

97


Çocuk Odası

Tekne Orucu İftarı 98

| www.p o r t a k a l a gaci.co m

Çocukların tekne orucu tutarak gerçek oruca alışma dönemlerini ciddiye almak lazım, hem de çok! Bütün gün tekne orucu tutan minikler, kendileri için hazırlanmış özel bir sofrayla iftar etmeyi de hak ediyor.


w w w . portakal ag ac i . c om |

99


Çocuklarınıza şık bir tekne orucu iftar sofrası hazırlayarak hem onları mutlu edin hem de kendiniz eğlenin. Çünkü bu sofrayı hazırlamak epey eğlenceli!

100

| www.p o r t a k a l a gaci.co m


Peçeteden Adam

1

4

7

9

Peçetenin uzun kenarlarını ortada eşit boşluk bırakacak şekilde katlayın. Tam ortasına diklemesine bir yemek bıçağı yerleştirin.

Kısa kenarlardan birini içe doğru kıvırın.

Peçetenizi enine doğru katlayın.

2

Karşılıklı kenarları çapraz biçimde dört yana açın.

5

Kıvırdığınız bölümün ortasına yeni bir yemek bıçağı yerleştirin.

8

Katladıktan sonra kolları oluşturacak şekilde iki yanından açın.

1o

3

Kısa kenarlardan birini içe doğru kıvırın.

6

Karşıdaki kenarı da aynı şekilde kıvırın. Bıçakları kaldırın.

Çatal, bıçak ve kaşığı peçetenin ortasına yerleştirin.

Kolları iki yana açarak peçetenizi masaya yerleştirin.

w w w . portakal ag ac i . c om | 101


Beslenme Çantası

Acil sahur seti

ayı sehura kalkm sa r e b ra e b da sizinle da onu Sizin ufaklık ra geç kalıp u h sa , iz in d i? Ne de alde size venlerden m or mu? O h y sü ü k r la n ınız zama için güzel kaldırmadığ a sunmak lığ k fa u a rd ış sahurla sinde onu geç kalınm r seti” saye u h sa l ci “A önerelim. setinizi evbir sürpriz dirin. Tabii n le ğ e e d irin hem lirseniz! hem sevind an koruyabi d n sı a k la a rin yakın deki büyükle

102

| www.p o r t a k a l a gaci.co m


Su: Su içmeden bitirilecek bir sahur yemeği, özellikle bu sıcak Ramazan günlerinde mideye yapılacak en büyük kötülük olur!

Hurma: Enerjik, bol kalorili, tok tutucu ve lezzetli bir yemiş! Çocuklar hurmayı hem Ramazan’da hem de yılın her zamanında bolca tüketmeli, tabii büyükler de!

Kuru kayısı: Çocuklar kuru yemişlere bayılır. Kayısı, hem lezzeti hem de kolay hazmıyla çocuklara iyi gelir. Üstelik tazeliğini uzun süre koruyacağı için en rahat sahur yiyeceklerinden biridir.

Çikolatalı kek: Bir çocuk menüsünden bahsediyorsak onsuz olmaz! Çikolatası ufaklığın damak zevkine hitap ederken karbonhidrat da onu tok tutacaktır.

Kuru ananas: Kurutulmuş ananas dilimleri artık pek çok yerde satılıyor. A, B ve C vitamini deposu ananas, ayrıca çocuklar için çok güçlü bir demir ve kalsiyum kaynağıdır.

w w w . portakal ag ac i . c om | 103


Oyuncak Sepeti

Hazırlayan: Sabahnur Gökalp

Şekeri hepimiz severiz. Sadece lezzetli tadı için değil, bulunduğu yere kattığı rengarenk görüntü için de. Fakat şekerler bittikten sonra o güzelim görüntüden geriye sadece boş ambalajlar kalır. İsterseniz bu bayram, bayram şekerlerinizin yanına ipten şekerler de ekleyin. İpten şekerler hiçbir zaman bitmezler, böylece güzel görüntüleri evinizi süslemeye devam eder. Hem, kıyıda köşede kalmış ipleri de “şeker gibi” bir yöntemle değerlendirmiş olursunuz.

104

| www.p o r t a k a l a gaci.co m


İpten Şekerler Malzemeler: İp

1

2

3

4

5

6

4 numara tığ Elyaf İğne Yapılışı: Parmağınıza ipi iki kere dolayıp tığı içinden geçirerek toplam 6 ilmek atın. Sonra ipin ucundan tutup çekerek ilk sırayı oluşturun. Tüm ilmekleri iki kere doldurup 12 ilmek yapın. (Fotoğraf 1- 4) 1 ilmeği iki kere doldurup, 1 ilmeği arttırmadan örüp toplam 18 ilmek örün. Arttırma yapmadan örmeye devam edin. 1 ilmeği iki arttırıp, 2 ilmek arttırmadan örün. Toplam 24 ilmek elde edin. Arttırma yapmadan düz örün. (Fotoğraf 6) 1 ilmeği kesip iki ilmek düz örün. Eksiltme yapmadan düz örün. 1 ilmek kesip bir ilmek örün. Bu aşamada elyaf doldurun. 1 örüp 1 kesin ve ilmekler bitene kadar keserek ilerleyin. (Fotoğraf 6)

7

Şekerin kulakları (2 adet): 3 zincir çekip bir yuvarlak yapın. 4 uzun trabzan ile doldurun. Trabzanların üzerlerine ikişer trabzan daha çıkın. Toplam 8 trabzan olacak. 3 zincir çekip, birinci sıraya bağlayın. 3 zincir çekip, başlangıç noktasına bağlayın. İpi keserken biraz uzun bırakıp, ördüğünüz şekerin iki yanına bukulakları dikin. (Fotoğraf 7)

w w w . portakal ag ac i . c om | 105


Patlamış Mısır Ramazan, hızla akıp giden hayatımızın gündemini değiştiren bir ay. Muhatap alındığımızı fark edebilme, bu muhataplığın derinliğini keşfetme, bu keşifle incelme mevsimi. Kendine dönme ama algını alemlere açma zamanı. Bu zamanı, bu atmosfere uygun eylemlerle doldurmak lazım elbette. İbadet ve ruhu arındırmak, bu ay yapılabilecek en güzel aktiviteler. Ancak, diğer yandan sanattan uzak kalmak istemeyenlerdenseniz, işte vizyondan uzak ancak Ramazan atmostferine yakın üç film... İyi seyirler! Elif Eda Tartar

Baran 2001 Mecidi Mecid

düşen bir gencin, varlık iddiasından hiçliğe uzanan yolunu sessiz sakin, ince ince ören, çok derin ama derinliğini de gizleyen ustaca bir film. Latif, bir inşaatta mutfak işlerine bakan, berbat çay demleyen, kavgacı, esprilerine pek de gülünmeyen havai bir çocuk... İki şey var hırsla tutunduğu: Patronundan bir türlü tamamını alamadığı -alsa da ne yapacağını bilemediği(miz)- parası ve İran koşullarında olmazsa olmaz kimlik kartı. Latif’in hayatı Rahmet ile merhale merhale değişiyor. Rahmet cılız, ufak tefek bir Afgan... Mülteci olduğu için İran’da kaçak çalışan babası ayağını kırınca ailenin geçim yükü onun omuzlarına binmiş. Ağzını bıçak açmıyor. Beceremiyor da aslında bu ağır inşaat iş-

106

| www.p o r t a k a l a gaci.co m

lerini... Tam işten atılmak üzereyken ailenin haline acıyan patron, Rahmet ile Latif’in yerini değiştiryor. Mutfak sorumlulukları Rahmet’e geçiyor. Ağır iş Latif’e kalıyor. Latif gibi kavgacı bir çocuk bunu elbette onun yanına bırakmıyor, tâ ki Rahmet’in sırrını bir perde ardından görene kadar. Baran, bir aşk filmi. Aslında aşkın filmi demek daha doğru olabilir. Aşka

Filmin senarist ve yönetmeni Mecid Mecidi, İran sinemasının en önemli isimlerinden biri. 1998’te yazıp yönettiği Cennetin Çocukları Oscar’da en iyi yabancı dilde film kategorisinde yarışan ilk İran filmi olmuştu. Yönetmen son beş yıldır, Hz. Muhammed (SAV)’in peygamberliğini ilanına kadar olan hayatını konu alan bir film üzerinde çalışıyor. Mecidi, filmlerinde her zaman gözle görülen gerçekliğin ardındakine bir kapı aralar. O kapıdan huzurla girebilirsiniz.


Büyük Yolculuk 2004 İsmail Faruki Fas kökenli Fransız bir genç olan Reda ile babasının hikayesi Büyük Yolculuk. Reda, Müslüman bir ailenin çocuğu ancak içinde yaşadığı toplumun değerlerini, içine doğduğu ailenin değerlerine tercih ediyor. Her haliyle bu ailenin içinde olmak istemediğini gösteren, kendi evinde garip hisseden Reda, babasının Hacc vazifesini yerine getirmek için ona eşlik etmesini iste-

mesi üzerine kendisini sıkıntılı bir yolculuğun ortasında buluyor.

varan bu yol elbette ki onları değişti-

Fransız sevgilisini ve ait olduğunu hissettiği arkadaş çevresini geride bırakarak, onu anlamak için özel bir çabası olmadığını düşündüğü babasıyla beraber, onları her an yarı yolda bırakacakmış gibi duran külüstür arabalarına binip Mekke yollarına düşüyorlar.

de değil. Belki ilk kez baba ve oğul

Fransa’dan başlayıp İtalya, Slovenya, Hırvatistan, Bulgaristan, Türkiye, ve Suriye’den geçip Suudi Arabistan’a

filmde yönetmen belki sessiz sedasız

a Kamer 5 Kırık 2011 urnat Emad B

oluyorlar. Yolun sonuna geldiklerinde, bu, ikisi içinde aslında bir başlangıca dönüşüyor. Filmin senaristi ve yönetmeni İsmail Faruki Fas asıllı bir Fransız. Aslında kendisiyle de hesaplaşıyor ya da kendi arada kalmışlıklarıyla yüzleşiyor.

Bil’in köylüleri, topraklarının İsrail ordusu ve yerleşkecilerce hukuksuzca işgalini barışcıl bir biçimde protesto eden bir avuç insan. Emad da köyünün, arkadaşlarının, işgalin, karşı koyuşlarının kaydını tutan bir “çiftçi.”

“Keder ve neşe; korku ve umut birbirine karışmış halde. Çoğu şeyi takip bile edemiyorum. Eski yaraların iyileşmeye vakti yok. Yeni yaralar eskilerin üzerini örtecek. İşte bu yüzden hatıralarıma sahip çıkabilmek için yaşananları kaydediyorum.” Emad Burnat’ın bu sözleriyle başlıyor 5 Kırık Kamera. Emad, Filistin’in küçük köylerinden birinde, Bil’in’de, yaşayan bir çiftçi. Toprağın “onları beslemekten de fazlasını” yaptığı “onları birbirine bağladığı” bir coğrafyada yaşıyor. Çoğumuzun hayatının kilomet-

riyor. Çok değil ama azımsanacak gibi

relerce yakınından bile geçmeyecek bir gündelik hayat rutini var: Kökünden sökülen zeytin ağaçları, mermiler, gece baskınları, yetişkinler bitince çocukları yaka paça evlerinden alan askerler, kabuslar ve daha neler…

Emad’ın 2005’ten 2010’a kadar beş kamera değiştirmek zorunda kalarak çektiklerinden oluşturulan bir belgesel 5 Kırık Kamera. Her seferinde bir darbeyle çalışamaz hale geliyor Emad’ın kamerası ama o başka bir kamera bulup kaydetmeye devam ediyor. Son Oscar töreninin sürprizlerinden biriydi 5 Kırık Kamera. İlk kez bir Filistin yapımı törende aday oldu. Tabii bunda belgeselin “barışcıl” dilinin payı büyük.

w w w . portakal ag ac i . c om | 107


Sümeyye Eroğlu

Ayraç

Otobüste İlber Ortaylı Seyahatnamesi İlber Ortaylı Timaş Yayınları 304 sf.

Tarihçi İlber Ortaylı’nın Ortadoğu, Asya ve Avrupa gezilerini ve gezilen yerlerin tarihlerini anlattığı çağdaş bir seyahatname örneği Timaş yayınlarından çıkan İlber Ortaylı Seyahatnamesi. Hem çok gezen hem de çok okuyan biri olan Ortaylı’nın seyahatnamesi oldukça doyurucu bir içerik sunuyor okurlara. Japonya’dan St. Petersburg’a, Buhara’dan Londra’ya oldukça geniş bir coğrafyayı kapsayan kitap Evliya Çelebi Seyahatnamesi gibi yüzyıllarca okunur mu bilinmez ama gezme imkanı bulamayıp keşfetmeyi sevenler için önemli bir kaynak oluşturuyor. Ortaylı’nın da dediği gibi “Türkiye gibi önemli bir coğrafyayı ve tarih alanını öğrenmek için onun kuzeyindeki Güney Rusya ve Kafkasya, doğusundaki İran ve Hindistan, güneyindeki Suriye, Filistin ve Mezopotamya’nın yanı sıra Balkanları ve Akdeniz ülkelerini anlamak da kaçınılmazdır.” Hem Türkiye’yi hem de dünyayı anlamlandırmak açısından okunası bir kitap.

Eğlenceli ve sempatik sunumuyla farklı bir yemek programı konsepti geliştiren Refika Birgül tarafından yazılan Refika’nın Mutfağı kitabı, sıradan bir yemek kitabı değil. Yemeğe konulacak malzemelerin seçiminden balık pazarlarına, mutfak eşyalarına kadar yemek pişirmekle ilgili her konuyla ilgili bölümlerden sonra hem geleneksel Türk mutfağına ait lezzetler hem de pratik tarifler bulunuyor kitapta. Refika mahalledeki yufkacıdan hamur alıyor, bahçede sebze yetiştiriyor ve malzemelerini özenle seçtikten sonra görünmez malzemeyi yani “yemeği kime yapıyorsanız ona duyduğunuz sevgi”yi de katıp birbirinden leziz yemekler hazırlıyor. Yemek yapmayı seviyorsanız bu kitabı karıştırdıktan daha çok sevebilirsiniz, eğer sevmiyorsanız enteresan tarifler arasından mutlaka denemek istedikleriniz olacaktır. En azından Refika’nın yemek yapmaya dair heyecanı üzerinize sirayet edecektir.

Parkta Bir Maniniz Yoksa Annemler Size Gelecek Ayfer Tunç Yapı Kredi Yayınları 407 sf.

108

| www.p o r t a k a l a gaci.co m

Hızın ve teknolojinin egemen olduğu 2000’li yıllarda yaşayan insanlar olarak 70’lerin 80’lerin sadeliğini, samimiyetini aramıyor değiliz. Mahallelerdeki boş arazilerde oyun oynayan çocuklar, leblebi tozları, arabaların arka camlarına konulan örme karpuzlar, televizyon izlemek için komşuya gitmeler, santral üzerinden şehirlerarası telefon bağlantıları, gazoz kapağı biriktirmeler, mandolin kursları, pikaplar, orlon hırkalar, mektuplaşmalar gibi küçük detaylardan yola çıkarak o yıllardaki hayatı anlatıyor. Her ne kadar kitap “70’lerdeki hayatımız” altbaşlığını kullansa da 90’larda çocuk olanlar da pek çok detayı hatırlayacak ve geçen 20 sene arasında pek de fark olmadığını görecektir. Çocukluğa ve hayata dair anılar nostaljik bir zaman yolculuğuna çıkarırken o günlerle günümüz arasındaki farkları da daha dikkatli bir şekilde gözlemlemenize yardımcı olacak ve sizin de kendi anılarınız gözlerinizin önünde birer birer canlanacak.

Mutfakta Refika’nın Mutfağı Refika Birgül Boyut Yayıncılık 371 sf.


Çayla Beraber Kahveniz Nasıl Olsun? Beşir Ayvazoğlu Kapı Yayınları 203 sf.

Bir fincan köpüklü kahvenin 40 yıl hatırı olduğu kültürümüzde kahveye verilen değer sadece atasözleriyle sınırlı kalmıyor. Bu koyu renkli acımsı tadı olan kıymetli içeceğe şiirlerde, romanlarda, seyahatnamelerde ve diğer edebi eserlerde de sık sık rastlıyoruz. Beşir Ayvazoğlu’nun bu titiz incelemesini de kahve ile alakalı diğer kitaplardan ayıran nokta da bu. Kahvenin sadece tarihini anlatmayıp onu edebi eserler üzerinden incelemesi. Kitabı okurken kâh Mehmet Akif’in kahvehanelerle ilgili bir şiirine kâh bir Tanpınar hikayesindeki fal bakma anına rastlıyorsunuz. İlk başta pek kabul görmeyen kahvenin yavaş yavaş nasıl vazgeçilmez bir içecek haline geldiğine şahit oluyorsunuz. Ayrıca kahve dibeklerinden, zarflı fincanlara, tahmisten Japonların çay seremonisini andıran kahve ikram törenine kadar kahve kültürüne dair bugün unutulmuş pek çok detayı da kitapta bulmak mümkün.

Yolda yürüken önüne bakmak yerine bulutları seyreden biriyseniz veya pencereden dışarıyı izlerken sıkça dalıyorsanız belki siz de Hayalperestler’i görebilirsiniz. Belki de küçük bir kızın hayalgücünde serbest çağrışımlar arasında gezinirken hayalperestliğin keşfine çıkmak uyku tutmayan uzun bir gecede sizin de hoşunuza gidebilir. Punk Rock müziğin önemli isimlerinden Patti Smith’in kendi anılarından beslenerek yazılmış. Smith’in bir diğer kitabı olan Çoluk Çocuk’un devamı niteliğindeki kitap bir çırpıda okunuyor ve sizi kendi dünyasına çekiyor. Çayırlık bir arazi üzerinde hayatın gizemlerini anlamaya davet eden yazar çocuksu ama şiirsel bir dil kullanıyor. Kitabın sonunda bu yeni dünyadan ayrılmak oldukça zor gelse de artık siz de yeni bir şeyin fakında oluyorsunuz: Hayalperestlerin. Yazarın da temenni ettiği gibi okurun içini nedensiz bir neşeyle doldurmayı başaran bir kitap.

Klasik Yabancı Albert Camus Can Yayınları 111 sf.

Uyku Tutmayınca Hayalperestler Patti Smith Domingo Yayınevi 92 sf.

“Bence bir” diye cevaplıyor Meursault kendine yöneltilen her türlü soruyu. Öğle yemeği için her zaman gittiği mekana gitmek ya da gitmemek, kız arkadaşıyla evlenmek ya da evlenmemek, patronunun teklifi üzerine iş için Paris’e taşınmak ya da taşınmamak... Hepsi bir aslında. Dünya saçma bir yer olduğuna göre seçimlerimiz de saçma ve yersiz. İki dünya savaşını peşpeşe yaşayan Avrupa insanının içinde bulunduğu umutsuzluğu ve bundan kaynaklanan umursamazlığı “saçma felsefesi” ile usta bir şekilde anltıyor Albert Camus. 1957 Nobel Edebiyat Ödülüne layık görülen Yabancı’da ana karakter Meursault etrafına olduğu kadar kendine de yabancı. Dostoyevski’nin Raskolnikov’u gibi suç sonrası iç hesaplaşmaları duyamıyoruz ondan. Belki bunu da umursamıyordur. Zaten mahkeme de bir Arab’ı öldürmekten daha çok annesinin cenazesinde ağlamamasını ve cenazenin ertesi günü kız arkadaşıyla havuza gitmesini yani toplumdan farklı tepkiler vermeyi suç olarak görecektir.

w w w . portakal ag ac i . c om | 109


Bir Yorgunun Günlüğü

Misafirli Bir Gün Yazan: Halenur Çalışan Gürbüz Çizen: Ayşın Eroğlu

Sevgili günlük, Sana en son yazdığım günden bu güne 1 ay geçmiş. Senin adını günlükten aylığa çıkarmayı düşünüyorum, ne dersin? Ay, bir saniye bekleyebilir misin? Oğlan uyandı sanırım. *** Geldim geldim. Süt istedi seninki. Son-

110

| www.p o r t a k a l a gaci.co m

ra yanımdan gitme beraber uyuyalım diye tutturdu. Uyuturken şarkı mırıldandım, daha çabuk daldı. Yarın yine aynı şarkıyı mırıldanayım; Çocuklar rutin olarak aynı şeyi duyduklarında kendilerini güvende hissedermiş. Bugün işyerinde Sibel söyledi. İşyeri demişken, bugün işe 13 dakika geç kaldım. Girişte parmak bastıktan 20 dakika sonra bilgisayarıma ileti

geldi: "13 dakikalık gecikmeniz devam takviminize işlenmiştir" diye. İşlemezseniz hatrım kalır! Neyse dedim, sinirlenmeyeceğim bugün. Gittim kendime bir kahve yaptım mutfakta. Tam kahvemi aldım, odaya doğru yürüyordum ki, pat! Genel müdür yardımcısıyla göz göze geldik! Sanki kendisi çay kahve içmiyormuş da ofiste bir tek ben kahve yapmak


için vakit harcıyormuşum gibi ters ters baktı bana. “Günaydın Cahit bey” dedim bütün sevimliliğimle. Cevap olarak ağzından bir G harfi çıktığını duydum, gerisi beyaz bir ışık... Taktı o adam bana taktı, ayağımı kaydıracak ama bakalım ne zaman… Öğle yemeğine kadar herşey yolunda gitti diyebilirim. Kahvemi içtikten sonra işe dalmışım. Tam 2 saat boyunca bilgisayara 825 kayıt girdiğimi fark ettiğimde boynumda artık yumuşaması imkansız, kaskatı bir ağrı vardı. Sibel'in beni izlediğini fark ettim. "Ne gömüldün kız tavuk gibi o bilgisayarın içine" dedi. “Kayıtları bitirdim” dedim. “Bitir bitir, madalya takcaklar sana” dedi gülerek. Hehhehhe! İlahi Sibel… Onun monitörüne baktım sonradan gizlice. Sanırım ben 825 kayıt girerken o da 825 resim beğenmişti Facebook’ta! Öğle tatili başlayınca yemeklerimi çıkarıp ısıtmak için mutfağa götürdüm. 200 gr tavuk eti, 1 porsiyon ıspanak, yoğurt, kepek ekmeği, elma ve bir avuç badem… Bademi akşamüstü yemek için kenara ayırdım. Ne bakıyorsun öyle günlük, kaç kilo aldığımı fark etmemiş olamazsın! O değil de, sırf kendim için 1 kilo ıspanağı yıkamak çok zor oluyor. Çocuklar da yemiyor babaları da. Halbuki demir çok önemli. Demir demişken geçenlerde okuduğuma göre... Ay ya da neyse, bu konuya girmeyeceğim. Ne diyordum? Hah öğle tatili. Elmamdan ikinci ısırığı da hart diye aldığım esnada telefonum çalmaya başladı.

ne diyorum, akşam Muratlar bu tarafa geçecekmiş. Onları da alıp size gelelim, Allah ne verdiyse beraber yiyelim. Hem çocuklar da amcalarını görmüş olurlar. Zaten Mehmet'e söyledim ben." "Öyle mi? Ne dedi, müsait miymiş?" "Müsaitmiş müsaitmiş. Buyrun gelin dedi." "İyi demiş. Buyrun gelin tabi..." "Tamam kızım, akşama görüşürüz inşallah." "Görüşürüüüz."

Kayınvalidem arıyordu. Ağzımdaki lokmayı iki çiğnemede yuttuktan sonra telefonu açtım.

Görüşürüz tabi, neden görüşmeyelim? Görüşürüz de görüşürken ne yer, ne içeriz?

"Efendim anneciğim?"

Derhal Mehmet'i arayıp kayınbiraderim Murat'ı aramasını ve kaçta geleceklerini öğrenmesini istedikten sonra ufaklığın bakıcısını aradım hemen:

"Kolay gelsin kızım. Çalışıyor muydun?" "Yok öğle arasındayız." "Oh oh iyi. Dinlenin biraz yavrum. Bak

"Nagihan abla, dolapta kıyma vardı çıkarır mısın çözülsün? Akşama misafir var da. Eve bi süpürge tutsan mı ki?" "Oğlan durursa tutarım durmazsa gelince sen tutarsın." Teşekkür ederim Nagihan abla yaa... Eksik olma. Bak ben bunu hiç düşünememiştim. Akşam eve geldiğimde süpürgeyi koridorun ortasında buldum. Genelde böyle durumlarda tam Nagihan abla süpürgeyi açarken bizim oğlan ağlamaya başlamış olur da süpürge işi bana ihale olur. Tevafuk işte... Annemden öğrendiğim prensip gereği önce evi misafire hazır hale getirdim. Ortalığı süpür, tozları al, lavaboları ov, temiz havlu yerleştir, yeni temizlik yaptığına dair kanıtları yok et, gören her zaman öyle zannetsin! Bir yandan ufaklığın "Ben da süpürgaa" talebini karşılamak için biraz da ona süpürttürmek zorunda kaldım ama

w w w . portakal ag ac i . c om | 111


olsun. Kaliteli zaman geçirmiş sayılırız bence!

15 dakika kalmıştı ama ortada ne salata vardı ne de sofra!

Mutfağa girdiğimde önümde yarım kilo kıyma, 2 kilo patlıcan, 1 demet pazı ve pirinç vardı. Jet hızıyla işe koyuldum. Patlıcanları soyup acılarını alırken, kızartma tenceresinde yağ kızdırırken, pazıyı yıkarken ve dahi soğan doğrarken bir yandan paçamdan çekiştirmekte olan oğlanın ağzına bisküvi ve soyulmuş hıyar tıkıştırıyordum. Patlıcanların karınlarını hunharca yarıp fırına verdikten, pilavın altını kıstıktan sonra bulaşıklara giriştiğimde, bizim sıpahan bu defa da bacağıma bir ısırık attı. Bu sefer ağzına bisküvi yerine bir şamar denkleştirmek istedimse de geçen gün televizyonda seyrettiğim pedogog beyin söylediklerini hatırlayarak sabrettim. Tam Nirvana’ya doğru ulaşacakken de fark ettim:

Tabii ki 15 dakika sonra herşey hazırdı. Hep birlikte yedik içtik güldük eğlendik.

Misafirlerin gelmesine neredeyse

112

| www.p o r t a k a l a gaci.co m

Bulaşıklar, çay falan derken vakit su gibi geçti, herkes olaysız bir şekilde evlerine dağıldı. Tabi ev de biraz dağıldı. Olsun, alnımın akıyla bir misafiri daha ağırladım ya, bu gurur bana yeter. Dağınıklık dediğin nedir ki, bir saatte toplanır. Bir saat kadar da akşam boyunca hiç ilgilenmediğim cücüklerle oyun oynama, büyüğün derslerine bakma, küçüğün üstü başı, altının kiri sırtının teri derken sıra geldi uyutma seansına. Her ikisini de yataklarına yatırdıktan sonra babalarından şöyle bir soru gelince, bir an bayılacağımı zannettim ama derdi veren Allah dermanını da veriyor:

"Yarın akşam da bizim müdür yardımcısını çağıralım mı? Adam bize gelmek istediklerini ikinci kere hatırlattı." Artık nasıl baktım, yüzümde istem dışı nasıl bir mimik oluştu bilmiyorum. Adamcağız lafını şöyle bitirdi: "Neyse canım, sonra alırız onları da. Yoruldun heralde bugün." Yok canım neden yorulayım? Allah aşkına yarın onları da çağır, yoksa içime dert olur... O da uyuyunca yarın için giyeceğim kıyafetlerimi de ayarlayıp seni elime aldım günlük. Gerisini biliyorsun... Oğlanın ağlaması, uyuması derken... Aa saat 2 olmuş. Ses mi geliyor içeriden? Ne oldu kızım neden ağlıyorsun? Ne gördün rüyanda dur geliyorum, ağlama... Görüşürüz günlük. Aylık. Yıl lık...



Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.