PassatempoXP Sayı 39

Page 1

-N0:39-Temmuz/Jul y2014

No: 3 9

Al abi l i r s i ni z/YourCompl i ment ar yCopy Temmuz/Jul y




2














Jumbo Bazaar Lefkoşa Te l : 0 3 9 2 2 2 7 7 5 0 0 Adres: Özker Özgür Cad. No:42 Kaymaklı

China Bazaar Lefkoşa Merkez Te l : 0 3 9 2 2 2 3 8 1 3 2 Fax: 0392 223 37 29 Adres: Gzt. Hasan Tahsin Cad. No:70

China Bazaar Girne

Te l : 0 5 3 3 8 2 6 1 5 5 0 Çatalköy yolu, Karakum Çıkışı Girne

China Bazaar Gazimağusa Te l : 0 3 9 2 3 6 6 7 9 4 0 - 4 1 Adres: Ayluka Bölgesi Şht.İbrahim Hasan Sokak

Ayakkabı-Bahçe Dekorasyon Bebek/Çocuk-Elektronik Ev Dekorasyonu-Giyim-Mutfak Oyuncak-Saat/Gözlük-Yapı Market Züccaciye www.chinabazaarcyprus.com

info@chinabazaarcyprus.com


İÇİNDEKİLER / CONTENTS

17. Passatempo’dan / From Passatempo

18. Portre / Portrait 26. Kıbrıs Nostaljileri / Cypriot Nostalgia

30. Kıbrıs Enstantaneleri / Cyprus in Photographs

YÖNETİM / MANAGEMENT: CYXP Aviation Ltd. Genel Müdürü v e Pegasus Havayolları Kıbrıs Temsilcisi CYXP Aviation Ltd. General Manager and Pegasus Airlines Cyprus Representative M. Zeki Ziya z.ziya@cyprusxp.com Pegasus Havayolları Kıbrıs Merkez Ofisi Pegasus Airlines Cyprus Main Office Hasane Ilgaz Sokak, 11 B, Köşklüçiftlik / Lefkoşa Tel.: (+90) 392 228 73 11 Fax: (+90) 392 227 22 90 YAYIN YÖNETİM / PUBLICATION MANAGEMENT Genel Yayın Yönetmeni / Publishing Director Can Sarvan cansarvan@isvic.com İsviç İletişim Hizmetleri Ltd. Güzeltepe Sokak, 18, Edremit / Girne Tel: (+90) 0548 888 00 09 www.isvic.com info@isvic.com YAPIM / PRODUCTION Röportaj / Interview Hakan Çakmak Sanat Yönetmeni / Art Director Laden Uyguroğlu

50. Sanat / Art 56. Kıbrıs Kitapları / Books of Cyprus 58. Spor / Sport

Kapak fotoğrafı / Cover Photography Gökhan Cenk Fotoğraf / Photography Hakan Çakmak Çeviri / Translation Mehmet Ratip Düzelti / Proof Reading Mehmet Ratip Muhasebe / Accounting Fırat Özbolayır firatozbolayir@isvic.com

68. Yol Notları / Road Notes 80. Gündüz & Gece / Day & Night

Website www.passatempoXP.com Reklamlarınız İçin / For Advertising reklam@isvic.com isviciletisim@gmail.com BASKI-CİLT / PRINTING-BINDING

90. 108.

Gurme / Gourmet

Görsel Dizayn Ofset Matbaacılık Atatürk Bulvarı, Deposite İş Merkezi, A5 Blok Kat:4, No: 405 İkitelli OSB, Başakşehir, İstanbul Tel.: 0212 671 91 00 Fax: 0212 671 91 90 www.gdofset.com

Bulmaca / Puzzle Tüm hakları saklıdır. Yazılı izin olmadan içeriğin bir bölümünün ya da tümünün yeniden yayınlanması kesinlikle yasaktır. All right reserved. Reproduction in part or in whole without written permission is strictly prohibited.

16


PASSATEMPO’DAN / FROM PASSATEMPO

Ağustos böceği korosu başlarken As the choir of cicadas begin to sing Can Sarvan

K

ıbrıs Tür Ağzı’nda ‘cırlavık’ ya da ‘zirziro’ olarak bilinen ağustos böceklerinin korosu başladı mı Ada’ya yaz gelmiş demektir.

Bir La Fontaine masalında, ‘çalışkan’ karıncalar karşısında sürekli şarkı söyledikleri için ‘tembellik’le eleştirilen ağustos böceklerinin masaldaki imajları bir yana, bu böcekler yaz sıcağına rağmen hiç durmadan bedenlerini hareket ettirirler. Üstelik ağustos böcekleri mesela Çin kültüründe ölümsüzlüğü ve dürüstlükten feyzalan bir inatçılığı simgeler. Kıbrıs’ta da yaz sıcağında, ağaç gövdelerine konmuş, sürekli ses çıkaran bu böceklerin ‘tembel’ olmadığını düşünenler çoğunluktadır. Yazın kavurucu sıcağında insanın ağırlaşması gibi ağustos böceklerinin sesleri de bazen kısık bazen gürdür. Kıbrıs’ta yaşadıkça sıcak iklim insanlarının yüksek ısıya son derece dirençli olduklarını, sıcağa rağmen çalıştıklarını keşfedersiniz. Ada sakinlerinin günlük çalışma rutinlerini izledikçe insanın her tür zorlukla baş etmekteki yeteneği ve dayanaklılığı adeta bir kez daha ispatlanır.

T

urkish Cypriots prefer to call them ‘cırlavık’ or ‘zirziro’. No matter how they are named, whenever you begin to hear cicadas sing, it means that summer has arrived to the island.

Leave aside the image of cicadas as the ‘lazy ones’ as portrayed in a fable by La Fontaine where their constant singing is judged unfavourably in contrast to the constantly ‘hard working’ ants. The bodies of these insects are always in motion, despite the unbearable summer heat. Still, for instance, according to the Chinese culture, cicadas represent immortality and a recalcitrance inspired by honesty. Many people in Cyprus, too, do not consider these insects which endlessly sing on tree trunks under the island’s heat waves to be ‘lazy’. Similar to the way human bodies slow down during incredibly hot summers, cicadas’ singing varies between loud and low. When living in Cyprus, in time you begin to observe how the hot climate makes the people of the island particularly heat resistant and how people keep working despite the heat. Observing the islanders’ everyday work routines repeatedly proves their ability and persistence to deal with all sorts of difficulties.

Belki de siz kışların hayli soğuk geçtiği bir ülkeden Kıbrıs’ı ziyarete geldiniz. Kışların çok zorlu geçtiği bir ülkede verilen yaşam mücadelesi de bir Ada insanına oldukça çetrefil görünür.

You might be travelling to Cyprus from a country where winters are harsh. An islander would probably find the struggles in the face of harsh winters similarly confounding.

Madem öyle; günlük çile ve keşmekeşten uzakta, yaz tatilinizi keyifle geçirmeniz için çok fazla sebebiniz yok mu sizce?

So, you do have every reason to enjoy every second of your summer vacation away from that daily exhaustion and confusion, wouldn’t you agree?

Güzel bir tatil geçirmeniz dileğiyle…

I wish you a pleasant vacation...

17


PORTRE / PORTRAIT

Hakan Çakmak

Hollywood’da bir Kıbrıslı Türk

A Turkish Cypriot in Hollywood

Ta m e r Hassan

18


B

ir yüzyıldan fazla bir süredir insanları etkisi altına alan beyaz perdenin büyülü dünyasının kapısından içeriye adım atmak, her zaman milyonların düşü olagelmiştir. Oyunculuk eğitimi veren kurumlar bir yana , doğal yeteneği olan insanlar ya bu yeteneğinin farkında olmadan yaşamlarını sürdürüyor ya da bir gün birilerinin çıkıp kendini keşfetmesini bekliyor... Tamer Hassan gibi gündelik hayatında işleriyle meşgulken bir gün birileri çıkageliyor ve bir filmde rol almak istiyor musunuz diye soruyor ya da... Uzun boyu, atletik beden yapısı ve yüz hatlarıyla dikkat çekici bir kişiliği olan Hassan, Kıbrıslı bir anne babanın dört çocuğundan biri olarak 18 mart 1968 tarihinde Londra’da doğdu. Terzi anne ile dülger babanın üç oğlundan biri olan Tamer Hassan, eğitimini Haberdashers’ Aske’s okulunda tamamladı. Annesinin de desteğiyle her zaman kendi işinin sahibi olmayı isteyen Hassan’ın ilk işyeri annesinin diktiği giysileri sattığı bir mağazaydı. Bu girişimin ardından ev içi boya dekorasyonlarıyla uğraşan ve işlerini büyüterek bar, diskotek ve restoran işletmelerine sahip olan Tamer Hassan, yarı profesyonel bir futbol kulübünün de sahibiydi.

E

ntering the magical world of film, which has cast its spell over people for more than a century, has remained a dream for millions of people. Even though there are academies to train actors,there are those who possess acting abilities that live out ordinary lives without ever knowing, while others with a talent wait to be discovered by someone... Or, as in Tamer Hassan’s case, you are busy going about your everyday life when someone comes up and asks whether you are interested in being in a movie... Known for his tall, athletic body and distinct facial features, Hassan is one of four children, born into a Turkish Cypriot family in London on 18 March 1968. One of three sons to a mother who is a dressmaker and a father who is a carpenter, Tamer Hassan received his education at the Haberdashers’ Aske’s School. He had always wanted to have his own business and with the support of his mother Hassan opened a clothing shop where he used to sell clothes made by his mother. Following this enterprise,Tamer Hassan turned his hand to painting and decorating, before expanding his business interests to include bars, clubs and restaurants. He also owned a semi-professional football club.

Fotoğraf / Photo: DavidLevine.uk

19


90’lı yılların sonunda, henüz 30’lu yaşların başlarında başarılı bir girişimci ve iş insanı olarak hayatını sürdüren Hassan için oyunculuk o güne kadar aklının ucundan dahi geçmiyordu. O yıllarda oyunculuk ajansı sahibi olan ve şimdilerde Hassan’ın menajerliğini de sürdüren Camilla Storey onu keşfedip teklif yapıncaya kadar ünlü olmak ve sinemada rol almak gibi bir düşü hiç olmamıştı. İlk önce bu işi düşünmediğini söylese de Camilla Storey peşini bırakmayacak ve gerekli girişimler yapıldıktan sonra İngiltere’deki en büyük gösterilerinden birine katılacaktı. İzleyiciler önünde gergin dakikalar yaşayacak olan Hassan’ın, kendisini yarım saat sonra arayan ve seçildiğini söyleyen Bayan Storey’e verdiği yanıt, yaşadığı gerginliğin de etkisiyle “Ben hamileyim... Öldüm... Burada değilim... Ay’a gidiyorum...” ifadelerini içeren esprilerle reddedici olacaktı. O gün yanında olan bir arkadaşının da ısrarı ve teşvikiyle en azından bir kez denemeye karar veren Hassan, özel şoförle götürüldüğü ve bir hafta süreyle her ihtiyacının karşılanarak kendisinden sadece oyunculuğun istendiği bu dünyadan etkilenecek, neredeyse daha o ilk set deneyimiyle birlikte bu özel dünyaya hemen bağlanacaktı. Ailesinin de desteğini alarak bütün iş yerlerini satan ve yeni kariyerine başlangıç yapan Hassan, ilk olarak küçük dizilerde rol aldı. İngiltere’de başlayan oyunculuk kariyeri, sinema endüstrisinin merkezi sayılan Hollywood tarafından da keşfedilen Tamer Hassan, ilk sinema filmi, ‘The Calcium Kid’de Orlando Bloom’la birlikte oynadı. Bu filmdeki diğer rol arkadaşları Billie Piper, Rafe Spall, Michael Pena’nın da ilk sinema deneyimleri olmuştu.

20


In his early 30s, pursuing a career as a successful entrepreneur and a businessman in the late 1990s, the thought of acting never crossed Hassan’s mind. He had never dreamt of being famous or being in the movies until Camilla Storey (now Tamer’s producer, then the owner of a casting agency) approached him. He initially declined the offer, but Camilla Storey refused to give up and after making the necessary arrangements, he turned up to a casting for one of Britain’s biggestTV shows. Affected by nerves after his first-ever screen test in front of an audience, when he gets the call from Ms. Storey informing him that he had been picked, he first tried to wriggle out using any number of crazy excuses including: “I am pregnant... I am dead... I am not here... I am taking a trip to moon...” Encouraged and urged on by a friend who was with him that day, Hassan agrees to give acting a chance. After a week of being driven around by a chauffeur and having his every need met in return for him having to just act, Hassan is quickly smitten by this unique world. In fact, he is pretty-much hooked after his first experience on set. With the support of his family, he sells all of his businesses and fully embarks on his new career. At first, he just takes small roles in various TV series. Starting his acting career in Britain, Tamer Hassan is later discovered by the epicentre of the movie industry, Hollywood. For his first movie, “The Calcium Kid”, he stars alongside Orlando Bloom.The film was also the first movie-shooting experience for his other cast mates: Billie Piper, Rafe Spall and Michael Pena.

21


2004 yılında İngiltere yapımı üç filmde rol alan Tamer Hassan, ‘The Calcium Kid’ adlı komedi yapımda Pete Wright; komedi dram türündeki ‘About Spivs’de Villa; polisiye dram filmi ‘Layer Cake’ filminde ise Terry karakterleriyle kamera karşısındaydı. Ertesi yıl ‘The Business’ ve ‘7 Seconds’ filmlerinde Charlie ve Rahood; 2007’de çekilen ‘Eastern Promises’da Chechen; 2008 yapımı ‘Cass’ filminde Ray; 2010 yapımı ‘Clash Of The Titans’ filminde savaş tanrısı Ares ve aynı yıl çekilen ‘Kick-Ass’ filminde Matthew rollerini canlandıran Tamer Hassan’ın 15 yıllık oyunculuk kariyerinde, televizyon dizileriyle birlikte Richard Gere, Morgan Freeman, Jet Lee, Martin Sheen, Val Kilmer, Naomi Watts ve Daniel Craig gibi ünlülerle birlikte oynadığı 50’nin üstünde film var. Birkaç yıl önce sinema kariyerine yönetmenlikle birlikte senaryo yazarlığını da ekleyen Tamer Hassan aksiyon, dram ve komedi filmlerinde oynamaktan büyük keyif aldığını söylüyor. Özellikle de kötü adamı oynamayı çok seviyor. Neden diye sorulacak olursa; süratli arabalar kullanan, silahları ateşleyen, savaşan ve yöneten bu karakterler sinema izleyicisi için genelde sevilen ve unutulmayan yüzler oluyorlar. ‘Hannibal’, ‘Red Fiction’, ‘The Bill’, ‘Murder City’ ve Türk televizyonlarında da ilgiyle izlenen ‘NCIS’ gibi birçok televizyon dizisinde rol alan Tamer Hassan’ın oyunculuk kariyeri boyunca en çok keyif aldığı film, konusu 1980’lerde İspanya kıyılarında geçen suç içerikli ‘The Business’ filmi. Bu film onun baş karakterlerden biri olarak ilk kez kamera karşısında olması açısından önem taşıyor. Nick Love’ın yönettiği bu filmin senaryosu, yine aynı yönetmenle birlikte çalıştıkları ‘Football Factory’ filminin ardından, filmde iyi bir ikili oluşturan Danny Dyer ve Tamer Hassan için yazılmıştı. Nitekim The Business filmi, bugün kült İngiliz yapımları arasında yer almaktadır.

22


In 2004, he is cast in three British movies: as Pete Wright in “The Calcium Kid” (comedy), as Villa in “About Spivs” ( comedy drama) and as Terry in “Layer Cake” (crime drama). The following year, he appears as Charlie and Rahood in “The Business” and “7 Seconds”, respectively, and Chechen in the 2007 production of “Eastern Promises”. In 2008, he plays Ray for “Cass” and in 2010, he appears as Ares, the Greek God of War, in “Clash of TheTitans” and Matthew in “Kick-Ass”. Alongside TV, he has also appeared in more than 50 movies during his 15-year acting career, working with stars such as Richard Gere, Morgan Freeman, Jet Lee, Martin Sheen, Val Kilmer, Naomi Watts and Daniel Craig. Tamer Hassan, who in recent years has added directing and screenplay writing to his film CV, says he enjoys appearing in thrillers, dramas and comedies. He especially loves playing the bad guy. When asked why, he says it’s these characters that drive the fast cars, use guns, get into fights and generally rule, making them the popular and unforgettable faces of cinema for audiences. He has also appeared in many TV series including “Hannibal”, “Red Fiction”, “The Bill”, “Murder City” and “NCIS”, the latter having a huge following on Turkish TV. For Tamer Hassan, his favourite acting role to date was appearing in “The Business”, a crime drama set in a coastal region of Spain in the 1980s. Its significance is underlined by the fact it was the first movie in which he played one of the leading roles. Directed by Nick Love, the parts were specially written for Danny Dyer and Tamer Hassan, the pair having first collaborated onscreen for “Football Factory”, also directed by Love. “The Business” is now regarded as one of the cult British movies from that era.

23


Tamer Hassan, Kuzey Kıbrıs’ta önümüzdeki kasım ayında ilk kez düzenlenecek olan uluslararası bir film festivalinin hamisi olarak geçen ay Ada’daydı. Altın Ada Uluslararası Film Festivali adıyla düzenlenecek olan festivalin, bu ülke için sinema alanında bir şeyler yapmak adına önemli bir fırsat olduğunu düşünen ve bu işe dört elle sarılan Tamer Hassan, Kıbrıs’ta bulunmaktan ve Kıbrıslı olmaktan dolayı büyük heyecan ve onur duyduğunu söylüyor. Türk sinemasının bugün dünyanın her yerinde önemli bir yer kazanmaya başlamış olduğunu ve övgüler aldığını ifade eden Hassan, Kıbrıs’ta da yetenekleri ortaya çıkartacak yatırımların ülkenin vitrini olabileceğini vurguluyor. Kasım ayındaki uluslararası film festivalinde atölye çalışması yapmayı da planlayan Tamer Hassan, bu festivalde çekimleri kısa bir süre önce Ukrayna’da tamamlanan ve konusu yakın tarihle ilgili olan ‘Devil’s Harvest’ filminin gösterilmesini iple çekiyor. Kanadalı bir şirketle kendisinin de ortak yapımcı olarak imza attığı ve Sovyetler Birliği’nin eski lideri Josef Stalin’e yakın bir figürü canlandırdığı bu film kasım ayına kadar tamamlanarak vizyona girebilirse, Kuzey Kıbrıs’ta da festival izleyicisi filmi izleme şansına sahip olacak.

Tamer Hassan was in Northern Cyprus last month as the patron of a new international film festival that will take place on the island for the first time this November. He considers the Golden Island International Film Festival to be an important opportunity for the country’s cinema sector to achieve good things and has fully embraced the festival to help realise this, saying that he is both excited and honoured to be in Cyprus and to be a Cypriot. Tamer Hassan explains that today the importance of Turkish cinema is starting to be recognised and praised all over the world and he firmly believes that with investment, new talent can also be found in Cyprus and help showcase the country. Tamer Hassan also plans to hold a master-class in the upcoming international film festival in November and is eager for his recent movie, “Devil’s Harvest” to be shown at the festival too.They recently completed the shooting for this period drama in Ukraine, where Hassan’s character is a close aide to Joseph Stalin, the former leader of the Soviet Union. He is a co-producer of the film, together with a Canadian company, and says if they can be ready for screening by November, festival audiences will have the chance to see the film.

24

Fotoğraf / Photo: DavidLevine.uk


25


KIBRIS NOSTALJİLERİ / CYPRIOT NOSTALGIA

Yenicami Ağdelen Kulübü

Yenicami Net-Ripper Club

Hakan Çakmak

E

ski Lefkoşa’nın Arabahmet ile birlikte iki büyük mahallesinden biri olanYenicami’nin çocukları ve gençleri, şimdiki gibi park ve bahçe düzenlemelerinin olmadığı yıllarda, sonraki yıllarda üzerine Atatürk İlkokulu’nun inşa edildiği boş arazide zaman geçiriyorlardı. Eski bir mezarlığın, büyük ve orijinal mezar taşlarının da bulunduğu bu arazide buluşan çocuklar, uygun mezar taşlarını kale gibi kullanarak futbol oynuyorlardı. Zamanla bir futbol sahası haline gelen eski mezarlığın yanında, semte adını veren Yenicami minaresinin altını temizleyerek bir yazlık kulüp haline getiren gençler, minarenin duvarına alçı ile çizdikleri ağları delen top resmi ile kulübün ilk amblemini de belirlemiş oluyorlardı. Minarenin yanındaki okaliptüs ağacını ilan tahtası olarak kullanan gençlerin bu coşkulu faaliyetlerinen etkilenen Derviş Abdurrezzak Bey’in teşvikiyle 1947 yılından itibaren, cami avlusunda top koşturan gençler komşu mahalle takımlarıyla ilk maçlarını yapmaya başlamışlardı. Beyaz atletlerini kırmızı ve yeşil renklerle boyayarak ilk formalarını giyen mahalle takımının ilk kadrosunda; Erol Türker, Zekai Hakkı, Kubilay Muhiddin, Cemal Hakkı, Mehmet Derviş, Mehmet Hilmi (Mimi), Namık Varol, Muzaffer Abdurrezzak, Hasan Hasırcıoğlu, Atalay Ahmet ve Mehmet Tikinez vardı. Yedek oyuncular ise; Sermet Mustafa, Gültekin Hilmi, Araz Ahmet, Erol Salih, Mustafa Şahuri ve Salahi Şahuri idi. Kulübün tek gideri, Muzaffer Abdurrezzak’a ait deri topun tamiri için oyuncuların kendi aralarında topladıkları birer kuruştu. Derviş ve Muzaffer Abdurrezzak kardeşlerin Avusturalya’ya gidişlerinin ardından takımı yaşatmak isteyen Oğuz Karayel, Ahmet Tatlıcıoğlu, Araz Ahmet, Şahuri Kardeşler, Nihat Elmas ve adı kulüple özdeşleşen isimlerden olan Osman Yak Derviş Bey ile sürekli temas kurarak Ada’ya dönmesini sağlamış, ardından da Raşit Sami’nin Atilla Sokak 12 numara adresindeki küçük bir odasını ilk kulüp lokaline dönüştürmüşlerdi. İlk lokalin kapısının yanına asılan ‘ağları delen top’ amblemi ve 1951 yılında resmi makamlardan alınan izinle Yenicami Ağdelen Kulübü adı tescil ettirilerek, Derviş Abdurrezzak Bey başkanlığında resmi kulüp statüsünü kazanmıştı. O yıllarda Kıbrıs liglerinde mücadele eden tek Türk takımı olan Çetinkaya’ya futbolcu yetiştirmek her mahallenin en büyük idealiydi. Bu nedenle Yenicami Ağdelen Kulübü’nün de ilk tüzüğünde Çetinkaya’ya oyuncu yetiştirmek ibaresi yer alacaktı. Nitekim sonraki yıllarda Çetinkaya forması giyecek olan Oğuz Karayel, Nihat Elmas, Ahmet Tatlıcıoğlu, Erol Türker, Osman Yak ve Ali Karayel gibi isimler Çetinkaya’da oynadıkları halde Yenicami takımını da çalıştırmaya devam ediyorlardı. Dönemin koşulları içinde hem futbol oynayan hem de kulüp yönetiminde görev alan Mehmet Can ve Nihat Elmas gibi isimler de göze çarpıyordu. O yıllarda Yenicami takımından ayrılan Kemal Gonde ve Mehmet Enver öncülüğünde Laleli Cami Sokağı’nda yeni bir oluşuma giden gençler, bir diğer Lefkoşa takımı olan Gençlik Gücü kulübünün de temellerini atıyorlardı.

26


Cami avlusunda toplanan gençlerin kurduğu bir Lefkoşa takımı A Lefkoşa team founded by young men in a mosque courtyard

T

he children and youngsters of Yenicami, one of the two large neighbourhoods of the old city of Lefkoşa together with Arabahmet, used to spend their time in an empty field which later became the site of Atatürk Primary School since there was no parks or gardens available for them. The field contained an old graveyard with big, unique tombstones as well. When children got together, they used the tombstones of the right size as goalposts and played football in this field. In time, the old graveyard became a football field and the youngsters cleaned the lower section of the Yenicami minaret, which gave the neighbourhood its name, and made it a summer football club. They painted a ball ripping the nets of the goal on the wall of the minaret and thereby created the first emblem of the club. The trunk of the eucalyptus tree next to the minaret was used as a notice board. Mr. Derviş Abdurrezzak was impressed by the youngsters’ enthusiasm and, upon his encouragement, these young amateurs began to play their first football matches with the teams of the neighbouring districts. They painted their white undershirts with red and green paint and created their first teamwear. This original team included Erol Türker, Zekai Hakkı, Kubilay Muhiddin, Cemal Hakkı, Mehmet Derviş, Mehmet Hilmi (Mimi), Namık Varol, Muzaffer Abdurrezzak, Hasan Hasırcıoğlu, Atalay Ahmet and MehmetTikinez. Among the substitutes were Sermet Mustafa, Gültekin Hilmi, Araz Ahmet, Erol Salih, Mustafa Şahuri and Salahi Şahuri. The only expenditure of the club was a mere one kurush (Turkish currency subunit) raised by common effort to repair the leather ball owned by Muzaffer Abdurrezzak. When brothers Derviş and Muzaffer Abdurrezzak went to Australia, Oğuz Karayel, Ahmet Tatlıcıoğlu, Araz Ahmet, Şahuri Kardeşler, Nihat Elmas and OsmanYak (the latter’s name reflecting his devotion to the club, YAK being an abbreviation of the team’s Turkish name) kept in contact with Mr. Derviş and encouraged his return. Eventually they hired a small room from Raşit Sami’s place at Atilla Street, 12 and made it into the team’s first club. Again, the ‘net-ripping ball’ emblem was hang next to the club’s door. In 1951, the name of the club was officially registered as Yenicami Net-Ripper Club and became an official football club chaired by Mr. Derviş Abdurrezzak. Back in those years, every neighbourhood pursued the goal of training their youth so that they can participate in the efforts of Çetinkaya, the sole Turkish football club competing in the Cyprus leagues. This goal was also expressed in the code of Yenicami Net-Ripper Club. In later years, for instance, Oğuz Karayel, Nihat Elmas, Ahmet Tatlıcıoğlu, Erol Türker, Osman Yak and Ali Karayel became Çetinkaya players, but kept training players for Yenicami, their home team. There were also those who were both players and members of the management, like Mehmet Can and Nihat Elmas. Eventually, Kemal Gonde and Mehmet Enver, both Yenicami players, left the club and established another Lefkoşa team called Gençlik Gücü (Youth Power) at Laleli Cami Street.

27


Yenicami takımının ilk büyük başarısı 1954 yılında bir diğer Lefkoşa takımı olan Yeşilada ile birlikte 20 Rum takımının da yer aldıkları turnuvanın şampiyonluğuydu. 1955 yılında örgütlenen Kıbrıs Türk Futbol Federasyonu’nun düzenlediği liglere 2. kümeden başlayan Yenicami, bu ligdeki daha ilk yılında Şampiyonluk elde ederek birinci kümeye terfi ediyordu. Birinci lige çıkan Yenicami Ağdelen Kulübü, aynı yıl renklerini hiçbir kulübün kullanmadığı siyah-beyaz olarak belirleyecekti. Sonraki yıllarda 1. Lig’de 5.’lik ve 3.’lükler elde eden Yenicami, 1959-1960 sezonunda lig ikincisi ve Yusuf Kaptan Kupası şampiyonlukları unvanını alıyordu. 60’lı yıllar boyunca Lefkoşa Surlariçi bölgesinde farklı lokallerde faaliyet gösteren ve ligde şampiyonlukları olmasa da adından söz ettiren Yenicami Kulübü’nün ilk resmi lig şampiyonluğu 1970-71 yılında gelecekti. Bu şampiyonlukla birlikte adeta altın yıllar olarak ifade edilebilecek bir döneme giren kulübün ardarda gelen şampiyonlukları akıllara ve yüreklere kazınacak, takımın taraftar kitlesinin Surlariçi’nden başlayarak, başkent Lefkoşa’nın hemen her yanına kadar yayılmasını sağlayacaktı. O yıllarda Lefkoşa takımlarının futbol karşılaşmaları bugün Güney Kıbrıs’la Kuzey Kıbrıs arasındaki ara bölgede kalan Taksim Stadı’nda oynanıyordu. 1971 yılındaki şampiyonluk bir sezon arayla 1972-73, 1973-74 yıllarında yinelenecek, Kıbrıs’ta savaşın yaşandığı 1974 yılında düzenlenmeyen ligin ertesi yılında (1975-76) Yenicami şampiyonluk ipini yeniden göğüsleyecekti. Altın yılların yenilmez armadasının kalesindeTaner Ulutaş vardı. Gol yollarında Enver Emin, Zihni Kalmaz, Ahmet Dokuz, Baba Fevzi (Adanır) ve Numan gibi çok yetenekli oyuncularıyla hedefi bulan Yenicami takımının rakibe geçit vermeyen savunmasında Raif Örtunç, Hasan Kasnak ve Salih Istekka isimleri öne çıkıyordu. Bu yıllarda başarıdan başarıya koşan, namağlup lig şampiyonlukları yanında elemeli statüde oynanan kupa şampiyonluklarını da kazanan Yenicami Ağdelen Kulübü bir sonraki lig şampiyonluğunu ise 1983-84 yılında kazanacaktı. 2013-14 sezonunda, 30 yıl aradan sonra K-Pet Süper Lig Şampiyonu olan Kıbrıs Türk liglerinin en üst noktasında 6. kez lig kupasına ulaşan Yenicami takımı, mahalle arasında cami avlusuyla mezar taşları arasında başlayan takım olma macerasının bugün geldiği noktayı temsil ediyor.

The first big success of Yenicami was winning the championship in a tournament in 1954 in which anotherTurkish team from Lefkoşa called Yeşilada (Green Island) as well as 20 more Greek Cypriot teams competed. After the foundation of Cyprus Turkish Football Federation in 1955, Yenicami began competing in the leagues organized by the federation. They became the first champions of the second-level league and rose to the first-level league, after which they chose their colours as black and white, a combination which was not preferred by other clubs. In later years, Yenicami came 5th and 3rd in the first-level league. The 1959-1960 football season witnessed their first remarkable achievements when they came 2nd in the league and won theYusuf Kaptan Cup. Throughout the 1960s, the team maintained their activities in different locations in the old walled city of Lefkoşa. Although they did not win championships in those years, they became a well-known club. Yenicami Club’s first official league title was won in the 1970-71 football season. This championship marked the beginning of a golden era for the club and was followed by new championships, winning the hearts and minds of the people and leading to a rise in the number of supporters who were now not merely confined to the old walled city, but also lived in almost every other district of the capital city of Lefkoşa. The matches of Lefkoşa teams were then played in Taksim Stadium which is now located in the buffer zone between Southern and Northern Cyprus. The 1971 championship of the club was followed by league titles won in the 1972-73 and 1973-74 seasons and, after a one-year interval during which the leagues were not organized due to the 1974 war came another championship in the 1975-76 season. The invincible team of the golden era included Taner Ulutaş, the goalkeeper, as well as talented forward players Enver Emin, Zihni Kalmaz, Ahmet Dokuz, Baba Fevzi (Adanır) and Numan and strong defence players Raif Örtunç, Hasan Kasnak and Salih Istekka. In those years, many championships were won, including not only unbeaten league championships, but cups won in elimination tournaments. The next league title was won in the 1983-1984 season. In the 2013-2014 season, Yenicami won its 6nd league title in the K-Pet Super League Championship, thirty years after its last championship. The club continues to represent the collective effort involved in transforming a team playing football in a mosque courtyard amidst tombstones.

Kaynak: ’Benim Kıbrısım’,Yıl: 3, Sayı: 23 / Haziran 2002 Source: ‘My Cyprus’, Volume: 3, Number: 23 / June 2002

28


1959-60Yusuf Kaptan Kupası ŞampiyonuYenicami ekibi / TheYenicami team that won the 195960Yusuf Kaptan Cup Championship (Ayaktakiler / Standing: Dündar, Fevzi Adanır, Erol Türker, Oğuz Karayel, Gir Ali, Azmi. Oturanlar / Sitting: Erdem Sururi, Tansu Karayel, Önder Santel, Özkan Aşardağ,Yaşar Gunni.)

1972-73 futbol sezonu namağlup lig ve kupa şampiyonu Yenicami takımı / The unbeaten Yenicami team that won the 1972-73 league title and cup championship (Ayaktakiler / Standing: Gülderen, Raif, Başkan Dt. Münür Ünsal, Alkan, Aydın, Veli, Hasan Kasnak, Antrenör Günay Caymaz. Oturanlar / Sitting: Taner, Ahmet Dokuz, Salih Istekka, Turgay, Kâmuran, Enver, Soner, Zihni.)

29


KIBRIS ENSTANTANELERİ / CYPRUS IN PHOTOGRAPHS

GÜN BİTERKEN HUZUR BAŞLAR; SON IŞIKLARIN ALTINDA

G

ökyüzüyle denizin mavisi gri tonlarla gülümsüyor, akşam düşerken Ada’nın sahillerine. Bulutlar yağmur damlalarıyla mı inecek toprak ananın kucağına, savrulup gidecekler mi yoksa Kuzeybatı’dan esen rüzgârların önünde? Ne olursa olsun, yoğun ve yorgun bir günün ardından dalgaların hafifçe kıyıya vuran sesleri eşliğinde, ıslak kumların üzerinde yürüyen bedenin ve ruhun dinginliğidir aslolan.

A

s the evening begins to fall on the shores of the island, the sea and the sky smile in tones of gray. Raindrops might fall from the clouds and meet the embrace of mother earth or they might be pushed further away with the northwestern wind. No matter what, what matters is the peaceful state of the body and the soul walking on the sand where the waves lightly hit the shoreline after an exhausting and hectic day.

30


PEACE COMES WITH THE FINAL LIGHTS OF THE DAY

31


Sayabilmek mümkün mü dalgaların kaç kez dövdüğünü; zamana meydan okuyan tarihi kalenin denize yaslanan temel taşlarını? Mümkün olsaydı ve doldurabilseydi kovasını balıklarla, yüreğini ise sevdalarla; oltasını suya daldıran adamın...

Is it possible to imagine how many times the waves crashed against the stones of the seafront historic castle challenging the passage of time? How great it would be to fill the bucket of the fisherman with fish and his heart with love, if it were possible at all...

32


Koşar adım gidilen deniz kıyılarında ne sevdalar eskitmiştir zaman. Güneş, bulutların üstüne giderayak kızıl alevini salıyor heyecanla, telaşla ve asıyor onları birer kızıl fener gibi yeryüzünün tavanına. Gün kavuşurken geceye, bir kıyıda unutulmuş yalnızlığına içlenmektedir eski bir mabet ve gölgesini sabaha saklayan o asırlık Akdenizli ağaç.

People keep running to the shoreline, yet, there, time keeps wearing down countless loves. The sun excitedly and hurriedly releases its red hot fire on the clouds as it is about to set, placing them on the sky like they were red lanterns. As the day meets the night, an old shrine and a century-old Mediterranean tree sheltering its shadow for the morning light together grieve for their forgotten loneliness on the shore.

33


Fotoğraflar / Photographs by Duyal Tüzün

34


35


DOĞA / NATURE

Kabak Çiçeği Squash Blossoms

36


K

ıbrıs’ın yaz mevsiminin en sıcak günlerinde yetişen kabak çiçekleri, lezzetli zeytinyağlı dolmasıyla makbuldür. Kıbrıs gibi Türkiye’nin Ege bölgesi ve Girit Adası’nda da dolması sevilerek yapılan kabak çiçekleri sabahları toplanmalıdır. Geceden sabaha filizlerinden açılan çiçekler sabahın erken saatlerinde toplanmazsa, güneşin yakıcı etkisi altında solarak işlevini yitirmektedir. Gündüz gözüyle sadece marketlerin özel soğutmalı vitrinlerinde ve evlerin mutfaklarında dolma yapmak amacıyla hazırlanan pirinçli karışımın yanında görebileceğiniz, sarının en güzel tonlarından birini yansıtan bu çiçekler, lifli bir bitki olan ve özellikle bağırsakları tembel kişilerin tercih etmeleri gereken kabağın yan ürünüdür. Kabak çiçeğinde çeşitli şifalı maddelerin bulunduğu bilinmektedir. Filipinler Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmada genetik bozukluklara maruz bırakılan farelerin diyetine kabak çiçeğinden elde edilen özsuyun eklenmesinin tesiri olup olmadığını araştırılmış; sonuçta kabak çiçeği özsuyu ile beslenen farelerde, daha az genetik hasar oluştuğu görülmüştür. İlgili araştırmayı değerlendiren bilim insanları kabak çiçeğindeki bazı maddelerin genetik hasarlardan koruyucu etkisi olduğunu ileri sürmüşlerdir. B1 ve C vitaminleri ile fosfor ve çeşitli mineraller açısından oldukça zengin bir içeriğe sahip olan; kan yapıcı ve sinirleri yatıştırıcı etkileriyle birlikte birçok rahatsızlığı önlemekte etkin olan kabak bitkisinin sadece çiçeği değil, hafif kavrulmuş çekirdekleri de sevilerek tüketilen kuru yemiş türlerinden biridir. Kabak çekirdeklerinin de, ölçülü tüketilen her doğal ürün gibi sağlık açısından yararları olduğu bilinmektedir.

S

quash blossoms grow during the hottest episode of summertime in Cyprus. They are eaten as traditional stuffed olive-oil dishes, known as dolma not only in Cyprus, but also in the Aegean region of Turkey as well as in Crete. Squash blossoms need to be gathered during the morning. Blossoms form during the night and if they are not gathered in the early morning, they are spoiled under the burning heat of the sun. These flowers have the most beautiful yellow and you can easily spot them in the cooled sections of local supermarkets or on a kitchen counter next to the rice mix with which they are stuffed. Squash blossoms are a byproduct of the plant called squash, a fibrous plant especially good for those persons complaining from a lazy bowel syndrome. Squash blossoms are known to have many benefits. According to a research conducted by the Philippines University, mice with genetic disorders were given the juice of squash blossoms in order to control whether it had positive effects. The result was that those mice that were given the juice of squash blossoms had lesser genetic disorders. According to some scientists, this result can be interpreted as showing that certain ingredients of squash blossoms lead to stronger resistance against genetic disorders. The squash plant is rich in vitamins B1 and C, phosphorus and other minerals and act against many diseases with its haematic and neuroleptic effects. In addition to its blossoms, the squash is also known for its seeds which are offered to consumers in slightly roasted form. Squash seeds, too, are known to be a healthy snack, just like other natural products. 37


38


39


TURİZM / TOURISM

Santoria Tatil Köyü Açıldı Santoria Holiday Resort Is Now Open

C

yprusXp Travel’in yeni yatırımı, 60 yatak kapasiteli Santoria Tatil Köyü açıldı. Açılışta davetlilere verilen yemekte Kıbrıs mutfağının özgün tatları öne çıkarken, katılımcılar Santoria Tatil Köyü’nün huzur verici ortamında güzel bir gece geçirdi. Açık büfede sunulan börülce, kuru bakla, humus, çiçek dolması, yaprak dolması, patates köftesi, patates salatası, yeşil salata, pirohu, molehiya, bulgur köftesi, ciğer, herse, kuzu fırın kebabı, bulgur pilavı, ızgara köfte, şeftali kebabı ile diğer ızgara çeşitleri davetlilerin büyük beğenisini kazandı. Kıbrıs gecesi konseptiyle organize edilen açılışta Kıbrıs Türk folklor ekipleri gösteri yaptı ve gecenin sonunda oryantal Shanelco sahne aldı.

40

S

antoria Holiday Resort, a new investment by CyprusXp Travel with a bed capacity of 60, is now open. The opening dinner included traditional Cyprus meals and the guests had a great night in the peaceful atmosphere of Santoria Holiday Resort.

The open buffet included black-eyed peas, broad beans, hummus, stuffed squash blossoms, stuffed vine leaves, potato meat balls, potato salad, green salad, pirohu (ravioli-like Cypriot dish), molehiya (a vegetable dish special to Cyprus), kibbeh, liver, herse (a traditional Cyprus dish made with wheat), lamb kebab, rice made with cracked wheat, grilled meat balls, sheftalia kebab and other grilled varieties. The guests were highly pleased with the menu. The opening was organized in line with the concept of “Cypriot night” and also included performances by Turkish Cypriot folk dancers as well as a performance by Shanelco, a belly dancer, towards the end of the night.


Santoria Tatil Köyü Kıbrıs Gecesi her cuma, saat 20:00’de başlıyor. CyprusXp Travel ortakları içerisindeki otel ve plaj sahibi yatırımcılar olması nedeniyle Santoria Tatil Köyü müşterileri CyprusXp Travel araçları ile ücretsiz olarak çeşitli plajlarda deniz keyfi de sürebiliyor.

Cyprus Nights at Santoria Holiday Resort will start at 8.00 pm every Friday. Since the partners of CyprusXp Travel behind the Santoria investment include hotel and beach owners, Santoria Holiday Resort customers will be able to go to many beautiful beaches free of charge by using CyprusXp Travel’s transportation services.

41


BAHŞİŞ KURALLARI Samuel Ibiabuo Jr.

TIPPING ETIQUETTE

Y

T

Kapı Görevlisi: Kapı görevlisine sırf kapıyı açık tuttuğu için bahşiş vermek zorunda değilsiniz ancak birtakım özel hizmetler sunuyorsa, örneğin taksiden indiğinizde alışveriş poşetlerinizi resepsiyona kadar taşımanıza yardımcı oluyorsa veya kapıdan arabaya kadar size şemsiyesiyle eşlik ediyorsa, 5 TL – 10 TL arası bahşiş vermek uygun olacaktır. Bahşişin miktarı sunulan yardımın niteliğine göre değişebilir.

The Doorman: It’s not necessary to tip a doorman for holding open a door, however if they perform a special service such as helping with your shopping bags from the taxi to the front desk, or offering you an umbrella from the front door to the car, TL5, to TL10 is appropriate. The amount of your tip will depend on the level of assistance you receive.

Vale: Bir vale arabanızla ilgilendiğinde 5 TL’den 15 TL’ye kadar bahşiş vermek âdettendir. Valenin otele girişiniz sırasında sizi kaldırımda karşıladığı veya gezintiye çıktığınız bir günün ardından anahtarlarınızı alarak sizi karşıladığı durumlarda bahşiş vermek zorunlu değildir. Öte yandan, vale ağır eşyalarınızı taşımaya yardımcı oluyorsa veya kıyafetlerinizi değiştirmek için birkaç dakikalığına odanıza çıktığınız sırada arabanızı otelin girişinde bekletiyorsa, 5 TL – 10 TL bahşiş vermeniz hoş bir jest olacaktır. Anahtarlarınızı verdiğiniz sırada valeden özel bir hizmet talep etmeniz halinde ise, bahşiş vermek zorunlu değildir, ama hoş bir jesttir.

The Valet: When a valet retrieves your car, it is customary to tip them anywhere from TL5 to TL15. A tip is not necessary if the valet greets you at the curb at check in, or takes your keys and welcomes you back to the hotel after a day of sight-seeing. On the other hand, if the valet assists with heavy lifting, or parks your car at the curb while you run upstairs to make a quick change of clothing before heading out again, a tip of TL5 to TL15 is a thoughtful gesture if at all. To request a special service when handing the valet your keys, a tip is optional, but a nice gesture.

az mevsimi geldi ve bu mevsimde otellerde geçirilen süre zarfında kime ne kadar bahşiş verileceği kafa karıştırıcı olabilir. Deneyimli turistler dahi bu konuda kesin bir bilgiye sahip olamayabilirler. Kesin bir bilgiye sahip olmamak ise, çok fazla ya da çok az bahşiş vermeye yol açabilir, ki bu da gelirlerinin bir kısmını bahşişlerden elde edenleri olumsuz etkiler. Aslında bahşiş bireyin kararıdır, dolayısıyla ne kadar bahşiş verileceğine ilişkin kurallar değişebilir. Önemli olan, hizmeti sunana göre bahşiş vermektir. Aşağıda sizlerle bu konudaki bazı tavsiyeleri paylaşıyoruz:

42

he summer season is here again and for many, staying at a hotel presents brings up the confusion of who to tip and how much. Even old-timer travelers are sometimes uncertain. Being uncertain about tipping customs may lead to under or over tipping, affecting those who rely on gratuity as part of their income. Take note that tipping is an individual decision, and guidelines vary; the bottom line is to tip with respect to the server. Here are a few friendly suggestions:


Otel Görevlisi: Taşınan çanta başına (özellikle de ağır çantalar veya valizler için) 3TL – 5TL arası bahşiş vermek âdettendir. Otel görevlisinin önemli bir belgeyi veya bir başka çantayı ulaştırma gibi ek hizmetler sunması halinde, 5 TL bahşiş verilmelidir. Resepsiyon Görevlisi: Otele giriş yaptığınız sırada bahşiş vermek zorunlu değildir. Fakat resepsiyon görevlisi aynı zamanda concierge’lik (“konsiyerj” şeklinde okunur; otellerde müşterilere bilgi veren, müşterilerin otel dışı ayarlamalarını yapan görevli) yapıyorsa, konsiyerje vereceğiniz bahşiş kadar bahşiş verilebilir. Bunun dışında, güler yüzlü olmak ve resepsiyon görevlisinin sunduğu hizmetten memnun olduğunuzu göstermek yeterli olacaktır. Hizmetten çok memnun kaldığınız takdirde, otel yönetimine memnuniyetinizi bildiren bir mektup yazabilirsiniz. Konsiyerj: Yol ve yön konusunda bilgi verilmesi veya bölgede görülmeye değer yerler, yakındaki restoranlarla ilgili sorularınızın cevaplandırılması gibi durumlarda bahşiş vermek zorunlu değildir. Bir akşam yemeği için rezervasyon yapılması halinde 5 TL bahşiş verilmelidir. Çok özel bir restoranda, yapılması güç bir rezervasyonun yapılması veya biletleri tükenmiş bir konsere veya tiyatro oyununa bilet bulunması halinde, gösterilen çabaya ve sunulan hizmetin önemine göre 10 TL – 15 TL arası bahşiş verilebilir. Oda Hizmetlisi: Bu görevliler konforunuzu sağlamak için diğer otel elemanlarından daha fazla emek harcadığından onları unutmamaya özen gösterin. Günlük ortalama 5 TL bahşiş verebilirsiniz. Bahşişi bir notla birlikte veya üzerinde “Housekeeping” / “Oda Hizmetlisi” yazan bir zarf içerisinde bırakırsanız, bahşişin kendileri için olduğunu ve yanlışlıkla odada bırakılmadığını anlayacaklardır. Günlük bahşiş vermeniz halinde, değişik vardiyalarda çalışan her bir oda hizmetlisine sundukları hizmetten ötürü bahşiş vermiş olursunuz.

The Bellman: A tip of TL3-TL5 per bag (more for especially heavy or cumbersome bags) is customary. Should the bellman provide extra services, such as delivering an important document, or retrieving an additional luggage valet, tip TL5. The Front Desk Staff: No tip is necessary for checking in to the hotel. However, if the front desk acts as the concierge, or performs tasks beyond their assigned duties, tip as you would the concierge. Otherwise, a friendly smile and an acknowledgement of a job well done, goes a long way in building goodwill. For exemplary service, consider writing a letter of commendation to the management. The Concierge: For directions, or simple questions about local sights or nearby restaurants, no tip is required. For arranging a dinner reservation, tip TL5. For securing a difficult reservation at an exclusive restaurant or scoring tickets to a sold-out concert or theater performance, a tip can range from TL10 –TL15, depending on the effort and value of the service. The Housekeepers: These staff members do more to ensure your comfort than virtually any other hotel employee, so be sure not to forget them. Tip an average of TL5 daily. Leave a note with your tip, or place it in an envelope with the words “Housekeeping,” so the housekeeper understands that the tip is for them and not money you unintentionally left out on the dresser. Tip daily to ensure each housekeeper is compensated as shifts may change from day to day.

43


Oda Servisi Görevlileri: Oda servisi bahşişi, genellikle otel menüsündeki fiyata, yüzde 15 oranında dahil edilmiştir. Eğer görevli kibarsa ve size buz getirmek, bir yemek masası hazırlamak, iyi bir sunum yapmak gibi özel hizmetler sunuyorsa, ek bir bahşiş verilebilir ama bu zorunlu değildir. Fiyata bahşişin eklenip eklenmediğini önceden araştırın veya faturayı kontrol edin. Şayet bahşiş fiyata dahil değilse, toplam hesabın yüzde 15’ine veya yüzde 20’sine tekabül edecek bir tutarda bahşiş verin. Spa Görevlileri (Masöz, estetisyen, manikürist): Spanın bahşişi toplam hesaba otomatik olarak ekleyip eklemediğini kontrol edin. Oteldeki spa görevlilerine de otel dışındaki spalarda verilen, hesabın yüzde 15’ine veya 20’sine tekabül eden bir miktarda bahşiş verebilirsiniz. Havuz Görevlisi: Fazladan havlu veya havuz yatağı istenmesi durumunda, hizmet başına 1 TL bahşiş verilmelidir. Restoran Görevlileri: Her restoranda olduğu gibi, otel restoranında da hesabın yüzde 15-20’sine tekabül edecek kadar bahşiş verilir. Bahşişin fiyata dahil olup olmadığını görmek için hesabı kontrol ediniz. Açık büfe ve self-servis olsa bile, gece boyunca masanızla ilgilenen görevliye 2 TL – 5 TL arası bahşiş vermek âdettendir. Bar Görevlisi: Hesabın yüzde 10-15’ine denk gelecek kadar veya alkollü içki başına 1 TL bahşiş verin. Otel Servis Aracının Şoförü: Servisi kullandığınız her bir sefer için kişi başına 1 TL veya 2 TL, ağır valizler varsa parça başına ek 1 TL bahşiş verin. Bahşişin hizmet sunumuna göre verilmesi, dolayısıyla hak edilmesi gerektiğini unutmayınız. Eğer kötü hizmetle karşılaşıyorsanız az bahşiş verebilir, çok kötü şartlar altında ise hiç bahşiş vermeyebilir, şikâyetinizi yönetime iletebilirsiniz. Her hâlükârda, bahşiş, hizmeti sunan kişiye hizmet sunumunun hemen ardından verilmelidir. Bir sonraki otel ziyaretiniz öncesinde bahşiş kurallarını gözden geçiriniz ve bütçenizi bu kurallara göre ayarlayınız.

44

The Room Service Staff: Room service gratuity is often included in the cost of the hotel meal, generally ranging around 15 percent. If the server is polite and offers to get you ice and set up a meal table, or retrieve special condiments after delivery, an additional tip is welcome, but not necessary. Research in advance, or check your bill to see if gratuity has been added. If not, tip 15 to 20 percent of food bill. The Hotel Spa Providers (Masseuse, esthetician, manicurist): Check to see if the spa automatically includes gratuity in the final bill. Tip hotel spa attendants as you would at a free-standing spa, 15 to 20 percent of the bill. The Pool Attendant: For additional towels or an extra float, tip TL1 per service. The Hotel Restaurant Wait Staff: As with any restaurant, a gratuity of 15 to 20 percent of the bill is standard for wait staff. Check the bill to see if gratuity has already been added. Even at a buffet, where you serve yourself, it’s fitting to tip TL2 to TL5 to the server attending your table throughout the night. The Hotel Bartender: Tip 10 to 15 percent of the bar tab, or TL1 per alcoholic drink, depending on which is most convenient for you. The Hotel Shuttle Driver: Tip TL1 to TL2 per person each time you use the service and an additional TL1 per bag for heavy luggage. Finally, it’s important to remember that tipping is linked to performance and a gratuity should be graciously earned. If you encounter poor service, it’s your prerogative to lower the amount of your tip, or not tip at all only under extreme circumstances, making a point to express your concerns to the manager. In virtually all situations, gratuities should be paid to the service provider immediately after the service is rendered. Stock up on dollar bills and brush up on tipping etiquette before your next hotel stay.



TARİH / HİSTORY

HZ. ÖMER TÜRBESİ VE MESCİDİ Prophet Omer Shrine and Prayer Room

Ada’nın kutsal mekânlarından One of the Holy Places on the Island

46


G

irne’nin 4 km. doğusunda Çatalköy sahillerinde, Ada’nın bilinen en eski yerleşim yerlerinden biri olan Vrysi’ye yakın bir bölgede kayalık bir arazi üzerine inşa edilmiş olan Hz. Ömer Türbesi, Osmanlılar tarafından inşa edilmiş önemli adak yerlerinden biridir. Bazı yazarlar tarafından bir makam türbesi olarak görülen bu türbe ve mescit, 7. yüzyıldaki Arap akınları sırasında Muaviye ordusu komutanlarından Ömer ve altı arkadaşının şehit düşerek gömüldükleri mağaranın olduğu bölgede inşa edilmiştir.

P

rophet Omer Shrine is one of the oldest sites of offering built by the Ottomans. The shrine is located on the shores of Çatalköy, 4 kilometres east of Kyrenia, near Vrysi, one of the oldest settlements in the area. Some researchers consider this shrine and prayer room to be the official shrine. During the Arab raids in the 7th century, Omer, who was the commander of the Muaviye Army, and his 6 friends became martyrs on this site and were buried in a cave in the region where this shrine and prayer room were later built.

47


48

Bazı arşiv kaynaklarına göre, M.S. 7. yüzyılda İslam akınları sırasında Muaviye Ordusu’nda bir deniz birliğinin komutanı olan Hz. Ömer, askerleri ile Ada’nın kuzey sahiline hücum etmiş, askerin karaya ayak bastığı yerde yapılan savaşta komutan Ömer, altı arkadaşı ile birlikte yerli Bizans askerleri tarafından şehit edilmiş ve naaşları tabutlara konularak buradaki bir mağaraya gömülmüştür. Ada’nın 1571 yılında Türkler tarafından fethedilmesinin ardından bu mezarlar bulunarak, kalıntıları mağaradan çıkartılmış ve şimdi bulundukları yere gömülmüş olup, üzerlerine türbe ve mescid yapılmıştır. Bu türbede naaşı bulunan Hz. Ömer’in, Peygamber sahabelerinden Halife Hz. Ömer bin Hattab ile yakın veya uzak herhangi bir ilgisi bulunmamaktadır.

According to some archives, during the Islamic raids in the 7th century, Prophet Omer was a commander of a navy troop of the Muaviye Army. As part of his mission, he attacked the north shores of the island. At their point of attack, Prophet Omer and his six friends were martyred by the Byzantine soldiers and their bodies had been buried in the cave right at that spot. After the Turkish conquest of the island in 1571, these tombs were discovered. The remnants were removed from the cave and buried in the current location. A prayer room and a shrine were built upon the tombs. There is no connection at all between Prophet Omer, who is buried here, and Khalif Prophet Omer bin Hattab, who was one of the companions of Prophet Muhammad.

Hz. Ömeri Türbesi ve Mescidi hakkında halk arasında dolaşan bir efsaneye göre Bizanslılardan korunmak amacıyla kıyıya çıkan Arap ordusu komutanı Ömer, görevli olarak geldiği Kıbrıs’ta, şimdiki türbenin güney doğusundaki bir mağaraya düzenledikleri baskında arkadaşları ile birlikte şehit olur. İki yıl sonra cesetleri hiç bozulmamış olarak bulunan Ömer ve arkadaşları halk tarafından aynı yere gömülür. Nitekim bu mağara, 1974 yılına kadar Kıbrıslı Türkler ve Rumlar tarafından kutsal sayılıp adak yeri olarak ziyaret edilmekteydi. Türklere göre Hz. Ömer’e, Rumlara göre Aya Fanontes adlı bir azizeye ait olduğuna inanılan mağara iki farklı dine mensup insanlar tarafından kutsanmıştır. Dileğinin gerçekleşmesini isteyen insanlar, mağarada mum ve yağ yakmanın yanı sıra, para bırakarak ve tavandaki sivri taşlara bez bağlayarak adak tutmaktaydılar.

According to a legend, Omer was a commander of an Arab army and he was assigned to a mission in Cyprus. In order to protect himself from the Byzantines, he landed on the shore. During an attack on a cave located towards the southeast of today’s shrine, he and his six friends were martyred. Two years later, their unspoiled bodies had been found by locals and buried right there. Indeed, this cave was regarded as a holy place and visited by Cypriot Turks and Greeks until 1974. According to Turks, the cave belongs to Prophet Omer. Greeks, on the other hand, believe that the cave belongs to a saint called Aya Fanontes. Thus, the cave is regarded as a holy place by both of the religious communities. Here, people who want their wishes to come true would burn candles and oil or leave money and tie cloths around sharp stones at the site.


Günümüzde sadece ibadet amaçlı olarak kullanılan deniz kıyısındaki Hz. Ömer türbesi iki katlı olup, alt katında türbenin yer aldığı mekâna revaklı bir girişten geçilmekte; buradan da da türbe ziyaret edilerek mescide inilmektedir. Giriş kısmının sağ tarafında yedi mezarın bulunduğu türbe bir kubbenin altında yer alırken, mekânın diğer bölümleri düz tavanla örtülüdür. İç ve dış duvarları kireçle sıvanmış olan bu beyaz yapının ikinci katı kemerlerle bölünmüş ziyaretçilere ait odalar içermektedir. Yapının içerisinde yazı ve dokuma levhalardan başka süsleme unsuru bulunmamaktadır.

Today, the shrine on the shore is only used for worship. It has two stories. The ground floor has a porch at the entrance from where you step down to the shrine and the prayer room. The shrine on the right where the seven tombs are located is covered with a dome, whereas the other areas are covered with a flat ceiling. Exterior and interior walls of this white building have been plastered with lime. The second floor has visitor rooms divided by archways. The place has no ornaments or decoration except some random hangings and tapestry plaques.

Fotoğraflar / Photographs by Olkan Ergüler

49


SANAT / ART

50


Hakan Çakmak

İnci Kansu

Emeğe ve deneye odaklı bir kâğıt sanatçısı

A paper artist with a focus on effort and experiment

K . I

uzey Kıbrıs’ta kâğıt sanatıyla tanışan ve bu alanda 20 yılı aşkın bir süredir üretimler yapan ilk sanatçı olan İnci Kansu, 20. yüzyılın ortalarında yeşermeye başlayan Kıbrıs Türk resim alanında İsmet Vehit Güney ve Cevdet Çağdaş gibi isimlerin ardından ikinci kuşağı temsil eden bir sanatçıdır. Gazi Eğitim Fakültesi Resim-İş Bölümü’nden 1960 yılında mezun olduktan sonra, 80’li yılların sonlarına kadar Kıbrıs’taki orta dereceli okullarda resim, sanat tarihi, grafik ve kaligrafi öğretmenliği ile yöneticilik ve eğitim müfettişliği yaptı.

nci Kansu is the first artist in the island to get involved in paper art and she has been continuing her efforts in this field for more than 20 years. She represents the second generation of the Turkish Cypriot tradition of painting which evolved in the mid-20th century with the works of first generation artists like İsmet Vehit Güney and Cevdet Cağdaş. Kansu graduated from the Department of Art at the Faculty of Education of Gazi University in 1960. She worked in the fields of art teaching, art history, graphic and calligraphy teaching at the secondary schools of Cyprus. She also worked as a director and an education inspector until the late 1980s.

51


Eğitimcilik yıllarına denk gelen 70’li yıllar boyunca kitap resimleme ile grafik çalışmaları yapan İnci Kansu, emekliliğinin ardından 1989 yılında Fulbright / CASP bursu ile gittiği ABD’de aldığı plastik sanatlar eğitimi kapsamındaki El Yapımı Kâğıt Kursu’nda kâğıt sanatıyla tanıştıktan sonra, üretimlerini tamamen bu yönde sürdürdü. Hollanda Kraliyet Kütüphanesi’nin 400. Yıl Kataloğu için düzenlenen atölye çalışmasında yer alan ve Tarihi Kâğıt Bölümü’nde adına bir dosya açılan sanatçı, kısa adı IAPMA olan Uluslararası Kâğıt Sanatçıları Örgütü üyesi olarak her yıl değişik ülkelerde düzenlenen kongrelerle sergilerde yer alıyor. Son olarak, mayıs ayında Fransa’nın Marsilya kentinde, Güney Koreli kâğıt sanatçısı Woo Bock Lee ile ortak bir sergide yer alan İnci Kansu’nun bu sergisi, Marseille - Provence’in 2014 yılında da devam eden ‘Avrupa Kültür Başkenti’ kutlamaları çerçevesinde, Aix-en-Provence’de 30 galeriden oluşan GUDGI Galeriler Birliği’nin geliştirdiği ‘Kağıt Sanatı Projesi’ kapsamında Red Door Galeri’de açıldı. Aynı galerinin hazırlayıp yayımladığı ve birçok kitabevi, kütüphane ve üniversite gibi yerlere dağıttığı ‘Sürekli Takvim Kataloğu’nun mayıs ayı yapraklarında 4 çalışmasıyla yer alan İnci Kansu, tüm kâğıt sanatçıları gibi, atıl malzemelerle çeşitli bitki liflerini kullanarak kendi kâğıdını üreten, emeğe ve deneye odaklanmış bir sanatçı.

52

In her teaching years in the 1970s, İnci Kansu made illustrations for books and created graphic designs. After her retirement, she was awarded a Fulbright / CASP scholarship in 1989. She went to the USA to receive education in the field of paper art, which was then offered by the hand papermaking workshop, a part of the larger field of plastic arts. After this experience, she created all of her works in this field. Then, İnci Kansu took part in the workshop held for the catalogue for the 400th anniversary of the Royal Library of the Netherlands and her name was counted in the records of the Historical Paper Department. As a member of International Association of Hand Papermakers and Paper Artists (IAPMA), İnci Aksu has been taking part in exhibitions and conferences organized in various countries each year. Recently, İnci Kansu took part in a joint exhibition in the city of Marseille in France in May with South Korean paper artist Woo Bock Lee. For a whole year the festivities around the Marseille – Provence went on under the theme of “European Capital of Culture”. In Aix-en-Provence, GUDGI, the association of 30 independent art galleries, came up with a “Paper Art Project” and the joint exhibition was organized as part of this project to be displayed in the Red Door Gallery. Red Door Gallery published the ‘Perpetual Calendar’ and in its May section, İnci Kansu’s four works are being displayed. The publication was sent to various bookstores, universities and schools. Like all paper artists, İnci Aksu creates her own papers by utilizing unused materials and various plant fibers. She is an artist with a focus on effort and experiment.


Temelde iyimser bir yapısı olan, yaşamın iyi ve güzel yanlarını keşfederekonlarlayaşamanınvedoğalolarakdaonlarıyansıtmanın kuvvetli dürtüsünü taşıyan sanatçı, çalışmalarında zamanla belleği iç içe geçiriyor. Yaşam, ona göre uçsuz bucaksız bir serüven ve bu serüveni oluşturan zamanın geçmişe kaydırdığı, katmanlar halinda depoladığı izler vardır. Farklı zaman katmanlarından yola çıkarak bellek-değişim-dönüşüm gibi sorunsalları yerel ve evrensel düzlemde sorgulayan İnci Kansu’nun bu tavrı, onu üçüncü boyuta taşıyarak adeta bir arkeolog tavrıyla çalışmaya yönlendiriyor. Nitekim sanatçının kâğıt sanatı alanında ilk dizi çalışmasını oluşturan Cuprum projesi, Kıbrıs Adası’nın bakırla bağlantılı geçmişineodaklanıyordu.LefkebölgesindekiCMCmadenlerinden arta kalan katmanlarla oradaki yaşanmışlıkların izlerini süren, tüm bunları el yapımı kâğıtlarla sanatsal bir malzemeye dönüştüren İnci Kansu’nun çalışmalarının temelindeki bellek olgusu, kâğıdın içeriğiyle de örtüşerek katmanlar halinde yeniden hayat buluyordu. O katmanlarda biriken değerler, iyilikler ve kötülükler korumaya alınan doğal bir belleğin içinde saklanıyordu.

Kansu is generally an optimist. She has such strong urge to discover the positive and beautiful sides of life and reflect them. In her works, she connects time with memory. According to Kansu, life is an endless, limitless adventure and there are layers of stored traces that time delivers to the past as this adventure further unfolds. İnci Kansu’s approach questions problematics like memory, alteration and transformation emerging from different layers of time with local and universal dimensions. This approach carries her to a third dimesion and leads her to work in a manner as disciplined as that of an archaeologist. Indeed, the first series of her project in the field of paper art , Cuprum, has focused on the past of Cyprus which is linked with copper.Tracing the abandoned layers and past lives at the remains of the Lefke CMC mine, İnci Aksu has transformed these traces to artistic materials with handmade papers. The concept of memory forms the basis of her works has found new life in layers by coinciding with the content of the paper. Values, goodness and malice accumulated in those layers were hidden inside a preserved natural memory.

53


54

Yarattığı sanat eserlerini kâğıt üretim pratiğiyle birleştiren ve bu özelliğiyle el sanatıyla plastik sanat üretimini buluşturan İnci Kansu’nun Cuprum dizisini takip eden ikinci projesi, “Tulipa Cypria” başlığıyla Kıbrıs’ın laleleri üzerinde biçimleniyordu. Bu projesinde de bir öncekinde olduğu gibi insan-doğa ilişkilerindeki sorunları irdeleyen sanatçı, gittikçe tükenmekte olan bu endemik çiçeği eserlerinde öne çıkarırken, yaşamın normal döngüsü olan varoluşla yokoluşa vurgu yapıyordu. Bu duruş, insan sıfatımızla doğadaki en baskın tür olarak dilediğimiz gibi tüketen değil, varlığımızı sürdürebilmek için doğa ile barış yapmak zorunda olduğumuzu göstermeye çalışan bir sanatçı tavrıdır.

İnci Kansu combines her art works with the practice of handmade paper production and thereby brings handcrafting and plastic art creation together. Following the series of Cuprum, İnci Aksu’s second project was shaped by the tulips of Cyprus under the name of “Tulipa Cypria”. Like her previous project, this project scrutinized the problems surrounding the relationship between man and nature. By highlighting this endangered endemic flower in her works, she has stressed the existence and annihilation of the natural cycle of life. This stance exemplifies an artist’s attitude, which tries to demonstrate that humankind cannot consume as he wishes as a dominant species. In order to survive, he has to come to an agreement with the nature.

Katmanlar halinde değerlendirdiği ve resimlerini üç boyutlu kabartma ya da heykel formları olarak sunduğu el yapımı kâğıtlarla ortaya çıkan İnci Kansu’nun son ürünleri, arkeolojik görünümleri yansıtıyor. Kâğıt sanatını tanıtıp sevdirmek ve yaygınlaştırmak amacıyla katıldığı karma sergiler ve atölye çalışmalarının yanı sıra konferanslar da veren sanatçı, 2007 yılında 17. Uluslararası Estetik Kongresi’nde “Kırmızı Rengin Estetiği” ve 2013 yılındaki 19. kongrede ise “Kıbrıs’ın Cezbedici Bakır Madeni: Bir Doğa Parçasının Doğallığını ve Estetiğini Kaybetmesinin Öyküsü” başlıklı bildiriler sundu.

Her recent works, assessed in layers and presented in threedimensional relievos or sculptures, reflect archeological displays. In order to introduce and popularize paper art, she continuously takes part in joint exhibitions, workshops and conferences. She made a speech on “The Aesthetics of the Colour Red” and then presented “The Alluring Copper Mine of Cyprus: The Story of How a Part of Nature Lost Its Naturality and Aesthetics”, respectively, at the 17th and 19th International Aesthetics Conferences in 2007 and in 2013.


Ada’nın hemen her yanında, Türkiye’deki önemli kent merkezlerinde, Avrupa’nın birçok kentinde, Mısır, Japonya ve Güney Kore’de karma ve kişisel sergileri olan İnci Kansu’nun özel koleksiyonlarda bulunan eserlerinin yanı sıra 6 ödülü de vardır.

İnci Aksu’s works have been displayed in many solo and joint exhibitions all over the island, in several important cities of Turkey, various European cities, and in Egypt, Japan and South Korea. Her works have so far been given six awards and taken their special place in several private collections.

55


KIBRIS KİTAPLARI / BOOKS OF CYPRUS

SARI KEHRİBAR

K

ıbrıslı şair, edebiyat araştırmacısı ve yazar Mehmet Yaşın’ın ‘Sarı Kehribar’ adlı yeni romanı Yapı Kredi Yayınları tarafından bu yılın mayıs ayında okurlara sunuldu.

Çok katmanlı bir roman olan Sarı Kehribar’da, günümüze ait karakterlerin sürükleyici hikâyesi içinde Ada’nın güncel yaşamından, doğalgaz ve Atlantis arayışından, ayrıca bölgesel kozmopolit kültür bağlarından söz edilirken, daha alt manzum metinlerde ise Lefkoşalı üç kızkardeşin 1897-1967 yıllarına ait hatıraları, kadınlık ve Osmanlılık bağlamında yaşadıkları deneyimler kurgusal bir yazı örgüsü içinde aktarılıyor.

A multi-layered novel, Yellow Amber presents the everyday life on the island as well as the search for natural gas and Atlantis through the story of contemporary characters. The novel also touches upon the cosmopolitan cultural bonds in the region, whereas some poetic sections tell the memories of three sisters from Lefkoşa from a period between 1897 and 1967 where their experiences of womanhood and the Ottoman identity are presented in a fictional pattern.

Romana eşlik eden 150 civarındaki fotoğraf, mektup, kartpostal, ev eşyası, biblolar, sigara kutuları, kadınlara özel eşyalar, eski gazete ve dergi kesikleri, not defteri, el ilanı, zarf ve pullar, diplomalar, banka dökümanları, iaşe kartları, diğer çeşitli belgeler, yemek tarifleri, dikiş ve nakışlar gibi zengin bir görsel malzemeyi de sunuyor.

The novel is accompanied by a rich set of around 150 visual materials, including photographs, letters, postcards, household furnitures, bibelots, cigarette boxes, women’s utensils, clippings from old newspapers and magazines, notebooks, pamphlets, envelopes and stamps, diplomas, bank documents, ration cards, various other documents, recipes, needlework and embroidery.

405 sayfa olarak basılan Sarı Kehribar, İstanbul’da tekrar basımları yapılan ve yabancı dillere de çevrilen ‘Soydaşınız Balık Burcu’ ile ‘Sınırdışı Saatler’den sonra Mehmet Yaşın’ın üçüncü romanı olarak okurla buluştu.

56

Y

ellow Amber’ (Sarı Kehribar), the last novel of Mehmet Yaşın, a poet, writer and researcher on literature from Cyprus, was published by Yapı Kredi Publications last May.

405 pages long, Yellow Amber is Mehmet Yaşın’s third novel, after ‘Soydaşınız Balık Burcu’ ( Your Kinsman Pisces) and ‘Sınırdışı Saatler’ (The Hours of Deportation), both of which have been reprinted in İstanbul for several times and translated into other languages.


YELLOW AMBER

57


SPOR / SPORT

Off Road’la AdrenaLİnİzİ Yükseltmeye Hazır mısınız?

Are You Ready for an Off Road Adrenaline Rush?

58


Extreme Off Road Center off road severlere benzersİz bİr sürüş deneyİmİ sunuyor

Extreme Off Road Center offers a unique driving experience for off road lovers

K

T

Extreme Off Road Center’da yer alan 650 metrelik pistte spora henüz yeni başlayanlar, ‘dune buggy’ olarak adlandırılan, kumsal ve çöl yarışları için tasarlanmış, geniş tekerlekli özel araçlar ile off road yapabiliyor. Sürücülerin güvenliğini sağlamak için tüm araçlarda dört kollu emniyet kemerleri ve anti roll bar kafesleri bulunuyor ve araçlar tulum ve kask giyilmeden sürülemiyor.

On the 650-metre track of Extreme Off Road Center, the beginners can take part in off roading by using special vehicles called ‘dune buggy’ with thick tires specifically designed for races on beaches and deserts. The safety of drivers is maintained by four point safety belts, anti roll bars as well as special costumes and helmets without which one is not allowed to drive.

uzey Kıbrıs’ta süratle gelişen sporlardan biri olan off road, arazi araçları ile doğada zorlu koşullarda yol almak üzerine dayanıyor. Mağusa’da açılan Extreme Off Road Center’la birlikte Kuzey Kıbrıs’ta off road yapılacak parkurların sayısı 3’e çıkarken off road’a ilgi her geçen gün artıyor.

he popularity of off road as a sports branch in Northern Cyprus is on the rise. Off road involves driving a vehicle on unsurfaced tracks under difficult natural conditions. With Extreme Off Road Center opened in Mağusa, the number of off road tracks in Northern Cyprus rose to three as the number of off road enthuiasts is constantly increasing.

59


Mağusa Extreme Off Road Center’da yer alan 1.300 metrelik profesyonel parkurda ise Avrupa standartlarında zig zag çukurlar, rendeler, çamur alanlar yaratılarak ATV, motosiklet, jeep ve 4x4 araçlarla kum tepeleri, engeller, rampa ve yamaçlar aşılıyor.

60

On the other hand, there are zig zag holes, ups and downs and muddy sections on the 1,300-metre professional track of Mağusa Extreme Off Road Center where all-terrain vehicles (ATVs), motorcycles, jeeps and 4x4 vehicles struggle against sand hills, barriers, ramps and slopes.


Passatempo’ya merkezleri hakkında bilgi veren Extreme Off Road Center Direktörü Tugay Tuver, ATV sahiplerinin yollarda araçlarını kullanmalarının son derece tehlikeli olduğunu belirtiyor ve motor cross ve ATV gibi araçların trafiğe çıkmalarının yasak olduğunu hatırlatıyor. Merkezlerini yaratmalarının bir nedenin de ATV ve motor cross kullanıcılarına doğal ve trafiğe kapalı bir ortamda hizmet sunmak olduğunu vurgulayan Tuver, izleyicilerin de yer aldığı profesyonel off road parkurunda önümüzdeki aylarda yarışların başlayacağı müjdesini veriyor. 250 kişilik izleyici kapasitesiyle pistin ödüllü yarışmalara açılacağını kaydeden Tugay Tuver, izleyiciler için şimdiden dürbün satın aldıklarını sözlerine ekliyor. Extreme Off Road Center’a Ada’ya gelen turistlerin ve Kıbrıslı Rumların da ilgi gösterdiğini ifade eden mekânın direktörü, özel günler için farklı etkinlikler de düzenleyerek merkezi sürekli canlı tutmayı hedeflediklerini belirtiyor.

Tugay Tuver, Director at Extreme Off Road Center, talked to Passatempo about their center. Tuver said that it is very dangerous for ATV owners to drive their vehicles on ordinary roads and reminded us that riding or driving motocross bikes or ATVs in the traffic is banned. Tuver states that one of the reasons behind their decision to open the center was to provide ATV drivers and motocross riders with a natural environment closed to traffic. The good news is that competitions will start next month where spectators will also be able to enjoy races on professional off road tracks. The track has a capacity of 250 spectators and will be opened to prize competitions, said Tugay Tuver. He also said that they have already started purchasing binoculars for the spectators. According to Tuver, tourists and Greek Cypriots are also very interested in Extreme Off Road Center. They aim to create a dynamic center by organizing special events and diverse activities.

61


Eğlenceli etkinliklerle kişilere özel doğum günü, bekârlığa veda ve mezuniyet partileri de organize eden Extreme Off Road Center’de yer alan kafeterya ve açık barda yiyecek ve içecek de satın alınabiliyor. 2 kişinin kiralayabileceği tek ‘buggy’ araçla off road yapmak, 10 dakika için 30 TL’ye; 15 dakika için 40 TL’ye; 90 dakikalık 35 km. safari tur ise öğle yemeği dahil 2 kişi için 160 TL’ye mal oluyor. Safari turlara katılmak isteyenlerin Center’a önceden rezervasyon yapması ise şart koşuluyor. Extreme Off Road Center Adres: Larnaka Yolu üzeri, 2.5 Mil Sınır Kapısı yanı Tel: 0392 366 66 03 Mobil: 0533 866 43 46 Web: extremeoffroadcenter.com E-mail: extremeoffroadcentre@gmail.com

Extreme Off Road Center also organizes special birthday, bachelor/bachelorette and graduation parties. The center has a cafeteria and open bar where visitors can enjoy their drinks or meals. Off roading with a single ‘buggy’ vehicle that can be rented by 2 persons costs 30 TL for 10 minutes and 40 TL for 15 minutes. The 35-kilometre and 90-minute long safari tour is 160 TL for 2 persons, including lunch. Reservation is compulsory for those who want to participate in safari tours. Extreme Off Road Center Address: On Larnaka Road, next to 2.5 Miles Border Point Tel: 0392 366 66 03 Mobile: 0533 866 43 46 Web: extremeoffroadcenter.com E-mail: extremeoffroadcentre@gmail.com

62



KIBRIS’I YURT EDİNENLER / MAKING CYPRUS HOME

Bir keman ustası ve başarılı bir müzik eğitimcisi A maestro of violin and an accomplished music teacher

ALEKSANDR ZABOLOTKOV

O

bir keman ustası. Her çalışında ünlü bestecilerin eserlerine yeniden hayat verdiği kemanıyla 1992 yılı sonlarında, bir davet üzerine tatil amacıyla geldiği Kuzey Kıbrıs’a ayak bastığında,Ada’nın kış ortasında bile güneşle gülümseyen toprağına ve havasına hayran kalacaktı. Kışın en sert haliyle hüküm sürdüğü bir kuzey ülkesinden gelen Aleksandr Zabolotkov, bugünlerde dünyanın gündemini oldukça meşgul eden ve Ukrayna ile Rusya Federasyonu arasında egemenlik kavgasına sebep olan Kırım’ın Evpatoriya kentinde 1962 yılında dünyaya geldi. Küçük yaşlardan itibaren piyano ve keman dersleri almaya başlayan Zabolotkov, önce Severodonetsk Sergei Prokofiev Devlet Müzik Koleji’nden ardından da Donetsk Sergei Prokofiev Devlet Konservatuarı’ndan 1983 yılında mezun oldu. Konservatuar eğitimin devam ettiği 1980 yılında Kiev Olimpiyatları’nın açılış ve kapanışında müzisyen olarak görev alan Aleksandr Zabolotkov, keman solisti olarak diplomasını aldıktan sonra Filarmoni Derneği’nde çalışacak, çeşitli kuruluş ve şirketler için yaptığı programların yanı sıra özel konserler de verecekti. 20 yılı aşkın bir süredir oğlu Aleksandr Aleksandrovic’le Kuzey Kıbrıs’ta yaşayan, önceleri orta eğitim ardından akademik eğitim kadrolarında ülkemizden pek çok müzisyenin yetişmesinde emeği olan Zabolotkov Kıbrıs’ı yurt edinen yabancılardan. 64

H

e is a maestro of violin. When he first arrived in Northern Cyprus in 1992 together with his violin that has kept giving life to the works of great composers, he was fascinated by the sunny weather nurturing the soil and the air even in the middle of winter. Aleksandr Zabolotkov came from a northern country where winter was always harsh. He was born in 1962 inYevpatoria, in Crimea, known today for its contested sovereignty subject to a conflict between Ukraine and the Russian Federation, a topic of worldwide attention. At an early age, Zabolotkov began to take piano and violin lessons. He first graduated from Severodonetsk Sergei Prokofiev State College of Music and then, in 1983, from Donetsk Sergei Prokofiev State Conservatory. In 1980, when Aleksandr Zabolotkov was still continuing his education at the conservatory, he took part as a musician in the opening and closing ceremonies of Kiev Olympics. After he received his diploma, certifying him as a solo violinist, he worked at the Philharmonic Association and made programmes and gave private concerts for various institutions and companies. He has been living in Northern Cyprus for more than 20 years together with his son Aleksandr Aleksandrovic. Zabolotkov, known for his many contributions in educating prospective music teachers for secondary schools as well as academicians for universities, is one of the foreigners who decided to make Cyprus his home.


Kuzey Kıbrıs’a yolunuz nasıl düştü? Ben buraya davetli olarak 2 haftalık Noel tatili için gelmiştim. Özellikle o yıllarda fazla trafiğin olmadığı, aralık ayında çiçeklerin açtığı bir ülke olarak Kıbrıs’ı çok beğenmiştim. Benim için tatil yeri gibiydi. Tabii ki o zamanlar Tükçe bilmiyordum. Buradaki insanlarla biraz İngilizce biraz Almanca kullanarak anlaşıyordum. Sonra Ada’nın her yanına Lefkoşa’ya, Girne ve Mağusa’ya giderek çok değişik insanlarla tanıştım. Burada da hayat her yerdeki gibi devam ediyordu, yani her yer tatil köyü değildi. Gazeteler yayımlanıyor, televizyon programları yapılıyordu. İnternet yoktu ama iletişim için gerekli her şey vardı. Bu süre zarfında konser piyanistleri, konser müzisyenleri, yazarlar ve ressamlarla tanıştım ve böylece 4-5 ay geçti. Daha bir yıl olmadan, o zamanlar ortaokul düzeyinde eğitim veren Lefkoşa Güzel Sanatlar Ortaokulu’nda göreve başladım. Devlet televizyonunda yayınlanan sanat programında bir yıl süreyle müzisyen olarak ekrana çıktım. Ardından rahmetli İsmet Kotak Bey’in devlet televizyonu ve radyosu BRT’de müdür olduğu dönemde, ülke tanıtımına daha fazla ağırlık vermek amacıyla yabancı diller haber servisinde Almanca ve Arapça ile birlikte yeni açılan Rusça bölümünde görev aldım. O haber servisinin içinde olmak, sizin adınıza bu ülkeyi daha çok tanımak için de bir avantaj sağlamış olmalı… Tabii ki… Benim, daha ilkokul yıllarından itibaren okul dergileri, sınıf dergileri, gençlik dergileri gibi yayınlarda, sonraki yıllarda da medya üzerine zaman zaman profesyonel olarak her zaman etkinliklerim olmuştu. Bayrak Radyosu’nun Rusça haber servisinde dinleme ve çeviri görevim iki buçuk üç yıl kadar sürdü. Buradaki olayları, etkinlikleri Rusça olarak yayına hazırlayan ekibin içindeydim.

How did you come to Northern Cyprus? I was invited here for a two-week Christmas holiday. During those years when traffic was much less of a problem and flowers bloomed even in December, I truly admired Cyprus. It was a great holiday resort for me. Back then, of course, I did not speak Turkish. I tried to communicate with the local people with a little bit of English and German. Then I met many different people when I visited Lefkoşa, Girne and Mağusa. I saw that life had a similar rhythm here as well, that is, not everywhere was like a holiday resort. Newspapers were being published, television programmes were being broadcast. There was no Internet, but everything else required for mass communication was in place. In the meantime, I got to know concert pianists, concert musicians, writers and painters. This took about 4-5 months. Before the first year was done, I began to work at Lefkoşa Secondary School of Fine Arts. I also worked as a musician on the art programme broadcast on national television. Then, during the time when the late Mr İsmet Kotak was the general manager at the state-owned network Bayrak Radio and Television, I began to work at the Russian section opened alongside German and Arabic sections in order to provide the news in foreign languages so as to promote the international recognition of the country. Working at the news service probably gave you the opportunity to know the country even more closely... Of course... I had always been professionally involved in the media. I was even very much involved in the school magazines, class magazines, youth magazines starting from my days at the elementary school. I worked at the Russian news service of the Bayrak Radio for two and a half, perhaps three years. I was responsible for listening and translating news items in Russian. I was also part of the team that prepared local news in Russian.

65


Bu arada müzik eğitimciliğine devam ediyordunuz ama değil mi? Güzel Sanatlar Ortaokulu’ndan sonra 1999 yılında Doğu Akdeniz Üniversitesi (DAÜ) bünyesinde açılan ilk müzik bölümünde görev aldım. Bir yıl sonra tam zamanlı çalışmaya başladım. Müzik bölümü Kıbrıs’ta yeni bir oluşumdu. O zaman çok yetenekli çocuklar gelmişti. Onlara genel müzik eğitimi veriyor, eksikliklerini tamamlanmaya çalışıyorduk. Daha önce Lefkoşa Güzel Sanatlar Okulu’ndan mezun olan birkaç öğrencimiz Ankara’ya konservatuara gitmişlerdi. Bazıları sonradan müziği bıraktı ama birkaç kişi çok başarılı oldu. Bu yıl kurulan ve beni de heyecanlandıran Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nın Mağusa’daki konserinde benimle başlayan, devam eden ya da benim mezun ettiğim enaz 5-6 öğrencimi görmüş olmak beni çok gururlandırdı. Bugüne kadar Kuzey Kıbrıs’ta yaklaşık 17-18 yıldır müzik eğitimciliği de yapıyorsunuz ve sanırım yüzlerce öğrenciniz oldu… Evet. Sözünü ettiğim Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası konserinin ardından birkaç aile yanıma geldiklerindeçokduygusalanlaryaşadık.Annevebabalar “Hocam sizin ısrarınıza rağmen biz çocuklarımızın iyi bir müzisyen olabileceğine inanamamıştık. Bugün senfoni orkestrası kuruldu ve onlar görev alıyorlar, biz de gurur duyuyoruz” dediğinde, bu benim için de gurur veren bir andı. Önceleri Kuzey Kıbrıs’ta bir orkestra ya da büyük bir çalgılar grubu yoktu.Yılmaz Taner Bey gibi birkaç kişi bunu denedi ama Kıbrıs’ta o zamanlar yeterli birikim yoktu. Biz de DAÜ’deki eski müzik bölümü bünyesinde bir orkestra kurmaya çalışmıştık. O zaman da görevli yabancı ve yerli müzisyen arkadaşlarla bir orkestra denememiz olmuştu ama yetersizdi. Nitekim İTÜ Konservatuarı’yla bir yaz kampı çerçevesinde buluşmuş ve bir orkestra oluşturmuştuk. Türk bestecilerin çok sesli düzenlemelerinden oluşan eserlerini seslendirdiğimiz bu orkestrayı ben yönetimiştim.

66

But you also continued to work as a music teacher, am I correct? After the Secondary School of Fine Arts, I took part at the Deparment of Music at the Eastern Mediterranean University (EMU), the first music department opened in the island. A year later, I was a full-time employee. The department of music was a new effort in Cyprus. Many talented young people came to the department during the first years. We trained them in the basics of music and tried to address their shortcomings. Previously, some of our students from the Lefkoşa Secondary School of Fine Arts went to conservatory in Ankara. Some did not pursue a career in music, but a few became highly successful. Seeing at least 5 or 6 students of mine perform at the Mağusa concert of the newly established Presidential Symphony Orchestra made me proud. You have been working as a music teacher in Northern Cyprus for the last 17-18 years and you have had hundreds of students... Yes, indeed. It was a particularly emotional moment when a few parents came to me after the concert of the Presidential Symphony Orchestra and said, “We did not believe that our children could become good musicians, but you kept insisting. Today a symphony orchestra has been established and they are part of it and we are very proud”. This was a great moment of pride for me. Previously, there was no orchestra or other larger instrumental ensembles in Northern Cyprus. People like Mr Yılmaz Taner tried to address this shortcoming, but back then there was no sufficient capacity in Cyprus. We managed to establish an orchestra under the banner of the old music department at EMU. We also tried to form an orchestra with fellow foreign and local musicians, but these were inadequate efforts. We also got together with the Conservatory of İstanbul Technical University during a summer camp and founded an orchestra. I conducted this orchestra which performed the works consisting of polyphonic arrangements byTurkish composers.


Müzisyen adaylarıyla başka ne tür çalışmalarınız oldu? Müzik bölümünün yan kuruluşu olarak Allegro Gençlik Müzik Okulu’nu oluşturmuştuk. İlk konserimizi 5-6 öğrenciyle BRT fuayesinde protokol önünde vermiştik. Ardından bu okul daha büyük işler de yaptı. Frankfurt’taki ilkokullarla işbirliği yaparak Milli Eğitim Bakanlığı’nın da desteğiyle oradan çocuk senfoni orkestrası getirilerek 3 konser verildi. Bu orkestraya bizim en iyi elemanlarımız da katılmıştı. DAÜ’de şu sıralar ne tür çalışmalar yapıyorsunuz? Eski müzik bölümü kapatıldıktan sonra üniversite senatosu tarafından Müzik Öğretmenliği Bölümü’nün kurulması için görevlendirildim. Kurucusu olduğum bu bölüme 7 kişiyle başlamıştık. Şimdiye kadar 50 mezun verdiğimiz bölümde bu yıl 100 öğrencimiz var. Şu anda bölüm başkanlığını genç bir arkadaşımız sürdürüyor, bense Rektörlük bünyesindeki uluslararası merkezde üniversiteyi tanıtma görevini sürdürüyorum. Özellikle Rusça konuşulan Kazakistan, Türkmenistan, Rusya ve Ukrayna gibi ülkelerden yeni öğrenciler gelmesi için 5 yıldan beri bu merkezde de görev alıyorum. Kısacası artık bir Kıbrıslı sayabiliriz sizi... Mağusa’da yaşıyorsunuz ve bir de oğlunuz var... Benimle birlikte Ada’ya geldiğinde 7 yaşındaydı ve tek kelime dahi Türkçe bilmediği halde ilkokul eğitiminden itibaren Türkçe öğrendiği için dili benden çok daha iyi konuşabiliyor. DAÜ’de ekonomi okudu. Şu anda DAÜ İşletme Ekonomi Fakültesi Finans Doktora programını tamamlamak üzere olan oğlum Ada’nın denizle iç içe doğası ve uygun iklim koşulları nedeniyle 10-11 yıldan bu yana rüzgâr sörfü sporuyla da uğraşıyor. Kıbrıs’ın güzel denizleriyle koylarına sahip olan Mağusa kentinde çeşitli yarışmalara da katılarak dereceler almış başarılı bir sporcu aynı zamanda.

Which other projects were you involved in with young musicians? We founded Allegro School of Music for Youngsters as a subsidiary organ of the department of music. We gave our first concert together with 5-6 students before the high-ranking officials of the administration during the lounge of Bayrak Radio and Television. This school achieved greater thing as well. We cooperated with elementary schools in Frankfurt and, with the support of the Ministry of National Education, the children’s symphony orchestra from Frankfurt came to Cyprus and gave three concerts. Our best talents took part in this orchestra, too. What are your current responsibilities at EMU? After the old music department was closed, I was given the task by the university senate to found a Deparment of Music Education. 7 people were involved in the effort, together with me as a founder. So far, we had 50 graduates and this year we have 100 enrolled students. Currently, the department chair is a young colleague of mine. I, on the other hand, continue to promote the university at the international center under the Rector’s Office. My efforts at this international center in the last 5 years have especially focused on bringing students from Russian-speaking countries like Kazakhstan, Turkmenistan, Russia and Ukraine to Cyprus. We can say that you have become a Cypriot...You live in Mağusa and you have a son... When he came to island with me, he was 7 years old. He did not speak a word of Turkish. But he began to learn the language from elementary school onwards and can speak Turkish much better than I do. He studied economics at EMU. He is currently about to complete the PhD programme in Finance at the Faculty of Business and Economics at EMU. Thanks to the island’s inseparable nature from the sea as well as favourable climatic conditions, he has been into windsurfing for the past 10-11 years. He is an accomplished sportsman who participated and won awards in many contests in the city of Mağusa known for its beautiful bay. 67


YOL NOTLARI / ROAD NOTES Cem Sarvan Yazı ve Fotoğraflar / Writing & Photography by Cem Sarvan cem.sarvan@gmail.com

BELO HORIZONTE’DEN PETROLINA’YA FUTBOL RÜZGARI

F

utbolla yatılan futbolla kalkılan günlerin içindeyiz. Dünyanın Brezilya’ya ve temmuz ayında verilecek kupaya odaklandığı, şu ana kadar oynanan maçlarda büyük sürprizlere imza atarak; belki de hem kalitesiyle hem de beklenmedikleriyle en güzel dünya kupalarından birini izliyoruz. Bunun yanı sıra bugüne kadar gerçekleşen dünya kupaları içinde öncesinden başlayarak sonuna kadar süren protestolarıyla da şimdiden bir ayrıcalığı oluştu Brezilya 2014’ün. İşte bütün bunlar yaşanırken dünya kupasının başlamasına sayılı günler kala Brezilya’nın bazı şehirlerinden bulunmak hayli keyifli oldu. Halk ikiye ayrılmış durumda; organizasyonun orada yapılmasını desteklemeseler bile artık karar alındıktan sonra fazla itiraz etmenin bir anlamı olmadığını düşünen bir kesim ve sonuna kadar eylem, protesto diyen başka bir kesim... Bütün bunların arasında kupa organizasyonunu yetiştirmek için geceler boyunca çalışan insanlar… Tabii ki dünya kupasının sonrasında 2016’da Rio’da olimpiyatların yapılacak olması da beraberinde birçok sorulacak soru getiriyor. Kupayla beraber turizm patlamasına hazırlanan Brezilya’nın Belo Horizonte şehrine inerken içimde farklı bir heyecan var. Bu heyecan daha henüz havaalanında çıkış noktasını ararken karşılaştığım dozerler ile diğer iş makinalarının görüntüsü ve gürültüsüyle uç noktaya ulaşıyor. Havaalanının içinde neredeyse insandan daha çok iş makinası ve inşaat malzemesi görüyorum. Belo Horizonte kupanın oynanacağı on iki şehirden biri ve sınava son gün çalışan öğrenci görünümünde; sınavı geçsin de ne zaman çalıştığının çok önemi yok ayrıca. 68

O

ur days and nights are filled with football. The eyes of the world are set on Brazil and the cup that will be won in July. It is safe to say that we are watching one of the most entertaining world cups with many quality games full of unpredictable and surprising results. Additionally, Brazil 2014 has already caught the attention of the world as an important event due to the protests which began before the world cup yet still continue. It was a great joy to be able to spend some time in various cities of Brazil only days before the world cup began. The people are divided over the issue; some who did not support the idea of hosting the world cup in Brazil are thinking that it is now pointless to argue against a decision that has been already made, whereas others continue to protest to the end. Amidst all the confusion, people are working hard to get ready for the world cup in time. There will be more pressing questions in the days ahead, because after the world cup, another important organization, the olympics, will be held in Rio in 2016. As I approach the city of Belo Horizonte in Brazil which anticipates a boom in tourism due to the world cup, I am very excited. The excitement reaches its peak as I confront the sight and sound of bulldozers and caterpillars on the way out of the airport. There are more construction equipments and materials than people inside the airport. Belo Horizonte is one of the twelve cities where matches will be played. The city looks like a student who studies one day before the exam. What counts is passing the exam, regardless of when one prepares for it.


THE WIND OF FOOTBALL FROM

BELO HORIZONTE TO PETROLINA

69


70

Ülkenin önemli şehirlerinden biri. Merkeze gelirken yine arka arkaya duvar resim ve yazılarıyla karşılaşıyorum. Tam merkezdeki oksijen deposu park, kuşlardan örümceklere, yüzlerce değişik ağaca kadar hayli zengin bir doğallığın parçası. Parktan şehrin yukarısına kadar uzanan ana cadde her pazar günü trafiğe kapanıyor ve insanlar incik boncuktan mobilyaya her şeyi satmak için standlarını açıyorlar. Bir kilometreye yakın uzunluktaki pazar alanının üç noktasında yiyecek kısımları yer alıyor. Brezilya gibi tipik bir insan profili olmayan ülkenin içindeki her rengi bu pazarda görmek mümkün. Ayrıca insanın karşısına çıkan sanat eserleri de etkileyici. Yürümeyi seven bir kişinin mutlaka ilginçliklerle karşılaşacağı sokaklarda dolaşırken duvar resimlerindeki protestoları da naif figürleri de görebilirsiniz. Gün bitiminde temizlik ekibinin müthiş çalışma temposuyla ana caddeyi trafiğe tertemiz bir şekilde hazırlayışını da unutmamak gerekiyor.

Belo Horizonte is one of the important cities of Brazil. As I travel towards the city centre, I see graffiti. The park at the very centre of the city is like an island of fresh air, with a rich nature filled with birds, spiders and hundreds of species of trees. The main street which starts from the park and leads towards the upper side of the city is closed to traffic every Sunday when people open stands to sell everything from ornaments to furniture. This bazaar covers an area that is almost one kilometre long. Food stands are opened on three points along the route. Every colour reflecting Brazil which does not have what one might call a typical human profile can be seen in this bazaar. Moreover, works of art displayed here are indeed impressive. As one wanders along these streets, one is bound to see both protesting and naive figures reflected in graffiti. Let’s not forget to mention how good and dedicated workers are in their effort to clean the main street at the end of the day and preparing it in immaculate form for tomorrow.

1929 yılında kurulmuş olan Mercado Central şüphesiz gerek insan tiplerinin gerekse ülkenin yiyecek ürünlerinin en iyi gözlemleneceği yerlerden biri. Saatlerce yiyecek içecek satan tezgâhların arasında dolaşıyorum; tarımın üretimin neredeyse tadına bakılarak anlaşılabileceği en önemli yerlerden biri. Beni tek beklenti düşüklüğüne götüren nokta ise, beklediğim otantik pazar tezgâh ve yapısının yerine pazarın son derece modern yerleşim sistemiyle yapılmış olması. Sabahın başlangıcında Mercado Central’in çevresinde dolaşmanın keyfi ise bir başka. Karşıma çıkan sokakta koşan ve koşuya sesleriyle tempo tutan bir grup asker tabii ki Türkiye’nin birçok noktasına götürüyor beni. Her sokak köşe başında bulunan ‘empanada’cılarda (Latin Amerika’nın etli, tavuklu, peynirli, patatesli, ıspanaklı karışık böreği) soluklanmamak olmaz. Sokaklar insanlık halleriyle, doğallıklarla doluyken fotoğraf makinem fazla mesai yapar halde, deklanşör sürekli çalışıyor.

Mercado Central, founded in 1929, is undoubtedly one of the best places to observe the human profile and varieties of food on offer in this country. I am walking amidst stands selling food and drink for long hours; this is a place one can appreciate agriculture and production by tasting the displayed products.There is only one detail that disappoints me and that is the fact that this bazaar is designed not in an authentic fashion, but according to a modernist perspective. The joy of walking around Mercado Central in the early hours of the morning is an unmatched joy. A group of soldiers who got up early to run and chant to the rhythm of their running feet reminds of scenes from many places in Turkey. One needs to stop by an ‘empanada’ (a Latin American stuffed bread dish containing meat, chicken, cheese, potato and spinach) seller. Streets are filled with human scenes with a natural dynamism, so my camera is on constant alert to capture everything in sight.


Belo Horizonte’de belli bir süre geçirilecekse, bölge dolaşılacaksa olmazsa olmazlardan biri Congonhas, Ouro Preto ve Mariana.

If one is to spend some time in Belo Horizonte, Congonhas, Ouro Preto and Mariana are must-see places in the region.

Futbolla yoğrulmuş, Pele’yi seyretmiş, kupaların kaldırılışına tanıklık etmiş, kupa oynandığı kıtada kalır savıyla Brezilya’nın kupayı alacağını ama konuştukça gerçekte kupanın ülkesinde kalmayacağını düşünen Fabio amca ile yollardayız. Adamcağızın gözlerinin içi gülüyor, bizim göreceğimiz yerlerin heyecanı adeta ona geçmiş. Congonhas’a giriyoruz; Fabio bizi bırakacak meydanda ama yine de son ana kadar bilgi veriyor. Heykeltıraş ve mimar Antonio Francisco Lisboa’nın sabırla parmaklarını kaybetme uğruna ve asistanlarının yardımıyla çekicini keskisini tutturarak bitirdiği Congonhas Kilisesi ve tahta heykeller bugün bile çarpıcı güzelliklerini koruyorlar. Arka sokaklarından yürüyerek şehrin sessizliğini yaşamak gerçekten de tarihin içinde adım atmak gibi haz veriyor. Unesco tarafından Dünya Kültür Mirası kapsamında korumaya alınan eserler, tarih içindeki önemleri ve estetikleriyle büyülüyor. Lisboa eserlerini sadece Congonhas’ta değil, okuduğunuz satırlarda yol almakta olduğumuz Ouro Preto’da da adeta tarihin içine bırakmış.

We hit the road with Mr Fabio who spent his life with football, watched Pele live and witnessed the winning of many cups. He argues that the cup must stay where it is played and belives that Brazil will win the world cup, but as we speak, his belief in his team begins to shake a little. His eyes are smiling, as if our excitement to see these places has passed on to him. We enter Congonhas. Mr Fabio is about to drop us near the main square, but he gives us information about the place until the very last minute. The Congonhas Church and wooden statues created by Antonio Francisco Lisboa, a sculptor and architect who finished this masterpiece with patience at the expense of losing his fingers and kept using his hammer and chisel with the help of his assistants until the very last moment, still maintain their striking beauty. Living the experience of silence on the back streets of the city is as joyful as travelling through history. Sites protected under the banner of UNESCO World Cultural Heritage simply fascinate with their significant place in history and aesthetics. Lisboa left behind works embedded in history not only in Congonhas, but also in Ouro Preto.This is where we are headed now.

71


72

Ouro Preto girişinden itibaren yapıları, sokakları, meydanlarıyla insanı alıp götürüyor. Dünyanın birçok güzel, estetik, alımlı şehri toplanmış da bir şehirde dile gelmişcesine etkili görüntüler karşısında durup durup saatlerce izliyoruz bu çarpıcı güzelliği. Tarihinmadenşehribugünartıkmadenmüzesiyle,tarihiyapılarıve Latin Amerika’nın en görkemli kiliseleriyle tanınıyor. Sokaklarında her an onsekizinci yüzyıldan biriyle karşılaşacakmışcasına yürüyorum, yoksa aslında ben zaten o yüzyıla geri mi döndüm dedirtecek kadar bir yanılsama içindeyim belki de... Saint Francis Assisi gördüğüm anda büyülendiğim bir yapı; masalsı çizgileriyle insana zaman atlatan bir yerdeyim. Rengârenk evlerin, sürekliliğini aralara serpiştirilen pencerelerle kıran kiremit çatıların, Arnavut kaldırımı yolların arasında kaybolmak, kaybolurken zaman zaman içinde bulunduğumuz yüzyıla geri dönmek nasıl da keyifli. İşte bu anlardan birinde dünya kupasının provasını yaparcasına çamurda futbol oynayan liseli gençlerin eğlencesinin içinde buluyorum kendimi. Hangisi gerçek hangisi rüya; bulması zor, anlaması girift. Yine de o eğlencenin bir parçası ve misafiri olmanın unutulmaz hazzını yaşamanın ayrıcalığı içinde saatlerimi gençlerle geçiriyorum. Ev yapımı içeceklerine evet ama çamurda futbol oynama teklifine hayır diyerek yoluma devam ederken fotoğraflarını göndereceğime söz veriyorum.

One is fascinated as soon as one enters Ouro Preto. Its buildings, streets and squares are dream-like. You feel obliged to watch this striking beauty for hours. The views are so impressive that it feels like many beautiful, aesthetic, magical cities have come together to form this one city. Known to be a city of mining in recent history, this city is now known for its mining museum, historic structures and some of the most glorious churches of Latin America. I am walking on its streets, feeling that I can bump into someone from the eighteenth century any moment now.The illusion is so powerful that I ask myself whether I have been transported to that century... Saint Francis Assisi mesmerizes at first sight; its lines resemble those from a fairy tale and sends one back to past times. Getting lost amidst most colourful houses, an endless series of tiled roofs solely interrupted by one or two windows placed in intervals, and roads with cobblestone pavements and visiting the present century from time to time as one gets lost is incredibly entertaining. In one such moment, I find myself in the middle of high school students playing football in mud as if they are warming up for a world cup game. It is difficult to distinguish between dream and reality. Still, I spend hours with these youngsters, feeling privileged to be in their company and part of such an unforgettable joy. I say yes to their offer of a homemade drink, but no to further ball play and continue my walk, promising that I will send them their pictures.

Ouro Preto yani Siyah Altın şehrini yaşamak, sokak içlerindeki insanlarla kimi zaman sohbet kimi zaman bir bakışma şeklinde geçen anlarla zaman geçirmek öyle keyifli ki; bu şehirden ayrılamıyoruz. Fabio amca en çok çamur futbolu anılarına gülüyor. ‘’O gençlerin içlerinden şanslı olanlarını da on sene sonra yeni bir dünya kupasında görürüz’’ diyecek kadar futbolu olağan ve samimi noktalara taşıyabilen bir bilge adeta.

It is so much fun to experience Ouro Preto, the city of Black Gold, chatting with the people on the streets or looking each other in the eye in passing moments. It is very difficult to leave this place. Mr. Fabio is amused by my muddy football experience. His wisdom is expressed in his portrayal of football as an ordinary and sincere experience. He says, “We will hopefully see the luckiest ones among your football players competing in another world cup ten years from now”.


Congonhas ve Ouro Preto’dan sonra Mariana’yı gezmek fazla çekici gelmese de, günün yorgunluğunu yöresel reçellerle, beyaz peynirle ve küçük külahlarla sunulan bir tatlı tabağında sonlandırmak bir hayli unutulmaz. Mariana, Minas Gerais bölgesinin en eski ve barok tarzına sahip yeri. Congonhas’tan Mariana’ya kadar bir kilise haritası çıkarılsa ve bu yapıların tarihsel izdüşümleri ile madencilik birleştirilse karşımıza insanlık tarihin çok farklı bir yüzü çıkacaktır, eminim.

Although it is not a very attractive option to visit Mariana after Congonhas and Ouro Preto, it is an unforgettable experience to call it a day by tasting local jams, white cheese and desserts presented in small cones. Mariana is the oldest place in the region of Minas Gerais. It has the most visible baroque style. I am confident that if one was to create a map showing churches and mines and their corresponding histories, one would end up with a whole different perspective on the history of humanity.

73


Belo Horizonte’den Petrolina’ya doğru uçarken her ne kadar asıl ulaşılacak nokta Senor Bomfim olsa da, daha çok ticaretin yaygın olduğu bir Brezilya şehrinde beni doğal hayatın böylesine korunmuş bir resminin beklediğini tahmin etmiyordum. Şehirler arasında seyahat ederken çoğu zaman arabayla gitmenin beklenmedikbirhayatıniçineanidengirmekgibibiravantajıvardır. O hayat durur, araba gider ve geçer. Petrolina -Senor Bomfim yolu da böyle. Arabanın camından gözgöze geldiğim Brezilyalılarla bir daha hiç karşılaşamayacak olsam da, bakışlarımızın o noktada donduğunu, zamana farklı bir renk kattığını biliyorum.Yollar, evler ,motosikletler, aralarda içilen kahveler ve tozu dumana katarak geçen kamyonların arasından sıyrılarak gelen ise kuşların cıvıltılı yaşamlarını sürdürdüğü sulak arazilerin içindeki dokunulmamış bir doğa oldu. İki gün boyunca içinde olduğumuz bu rengârenk surprizlerle dolu doğaya, bölgenin en ünlü şarap bağlarının içinde geleneksel şekilde kılıçla bir vuruşta açılan şampanya ile hoşçakal deme vaktidir artık. Futbol, Brezilya’da bir coşku, o coşku olmazsa hayat sıradanlaşır, rengini yitirir. Fabio amca şehirleri yine anlatır ama satır aralarındaki heyecanı eskisi gibi olmaz, hüzünleşir. Meydanlardaki insanlar, çamurlar içindeki gençler, rengârenk evlerin içinden bakan ışıltılı yüzler bile donuklaşabilir. Sizler bu satırları okurken acaba alışılageldiği üzere kupa Latin Amerika’da mı kaldı, yoksa başka bir bölgeye mi gitti göreceğiz. Ama şu bir gerçek ki, Brezilya’da dünya kupası bittiği anda yeni dünya kupasının hayalleri kurulur ve bu hayaller sokaklara, graffitilere, estetiğe, kahvenin sert tadına, içilen bir caipirinhanın coşkusuna karışır.

74

Although the final arrival point of our flight from Belo Horizonte to Petrolina was Senor Bomfim, I was not expecting to see such an unspoiled natural life in a Brazilian city where trade prevails. One of the advantages of travelling between cities by car is to be able to live unexpected moments. Life stands still, as the car moves forward. The road from Petrolina to Senor Bomfim attests to such an experience. Although I know that I will never meet the Brazilians that I saw through the car window, I also know that our brief encounters frozen in time add a different colour to history. An unspoiled nature formed by wetlands where birds happily sing and live rises from amidst the roads, houses, motorcycles, coffee breaks and lorries raising dust.We spent two days inside this natural habitat full of colourful surprises. We said goodbye to this beautiful place, inside the most famous vineyards of the region, with a bottle of champagne, traditionally opened with the single strike of a sword. In Brazil, football means celebration and without that celebration, life becomes ordinary and colourless. Without such celebration, Mr. Fabio might continue to tell stories about his cities, but the accompanying joy can never be the same and a sadness inevitably sets in. Even people filling the squares, youngsters playing in mud, and shining faces looking outside from their colourful houses might begin to grow pale. We will soon see whether the cup stays in Latin America or goes to another continent.The fact remains that as soon as the world cup in Brazil ends, dreams of another world cup will begin to be dreamt and these dreams will blend with streets, graffiti, aesthetics, the strong taste of a cup of coffee or the joy of a glass of caipirinha.


75


SAĞLIK / HEALTH

Ercan Havaalanı’nda Acil Sağlık Hizmeti

Kolan British Hastanesi Başhekimi, Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı, Op. Dr. Harun Gülmez Kolan British Hospital Director, Cardiovascular Surgeon, Op. Dr. Harun Gülmez

E

76

C

rcan Havalimanı’nda bulunan Kolan British Hospital Kliniği’nde acil müdahaleler yapılabiliyor mu? Ercan Havaalanı’ndaki kliniğimizde sürekli hazır bekleyen bir doktor, acil tıp teknisyeni ve ambulansımızla gelen ve giden yolcuların sağlık sorunlarına anında müdahale edebilmekteyiz. Bazen uçak havadayken kuleden bize ulaştırılan acil sağlık sorunlarında, uçak havaalanına iner inmez ekibimiz yolcular inmeden hastaya uçakta ilk müdahaleyi yapabilmektedir.

an the Kolan British Hospital clinic located at Ercan Airport respond to any emergency ? At our airport clinic there is a doctor on site, an emergency medical technician and an ambulance waiting to intervene if in any arriving or departing passengers need medical assistance. Sometimes should there be a health emergency whilst a passenger is in mid air then the communications tower alerts our team and they are able to immediately respond to any emergency on the airplane when the flight touches down.

Havalimanı’nda başvuru yapan hastalar sıklıkla hangi rahatsızlıklar nedeniyle kliniğinize başvuruyor? Havalanında en çok kalp ve tansiyon, ardından şeker hastalığı ile ilişkili sağlık problemleri ve üçüncü sırada ise sara (epilepsi) nöbetleri görülüyor. Bu sırayı panik atak ve düşme sonucu yaralanmalar takip ediyor. Bu rahatsızlıklar dışında grip, baş ağrısı ve diş ağrısı nedeniyle havalimanı kliniğimize gelenler olduğu gibi yazları güneş çarpması belirtileri ile başvuran hastalar da oluyor. Günde ortalama 5-6 müdahale yapılırken yoğun günlerde bu sayı 10-15’e çıkabiliyor. Bu hastalar arasından haftada en az 3-4 hastayı hastanelere transfer ediyoruz. Hastanelere transferi gerektiren durumlarda hastalarımıza iki olanak sunuyoruz: Hastanın veya hasta yakınlarının talebi doğrultusunda devlet hastanesine dileyen Kolan British Hospital’a veya tercih edeceği bir başka özel hastaneye sevk edilebiliyor.

What sort of patient disorders and conditions are seen at the airport clinic ? At the airport, many are seen with blood pressure and heart problems, secondly some with problems associated with diabetes,and thirdly those with epilepsy often following an epileptic seizure. During these instances falls and injuries occur and often panic attacks follow. Outside of these more major conditions we see those patients with flu, headaches and dental pain who present themselves and in the summer months those suffering from symptoms of sunstroke. We can see 5-6 people per day and on busy days this number can increase to 10-15. Each week at least 3 – 4 patients need to be transferred to hospital, the patient or the patient next of kin can choose either our own Kolan British Hospital, the state hospital or another private hospital.


ERCAN AIRPORT EMERGENCY HEALTH SERVICES

Acil müdahalelerde ücret talep ediliyor mu? Acil ilk yardım hizmetimiz tamamıyla ücretsizdir. Hastanın sağlığını tehdit eden, hayati tehlike oluşturabilecek her rahatsızlığın acil müdahalesi Ercan Havalimanı’nda gerçekleştiriliyor. Acil durumlarda uygulanan her türlü ilaç ve tıbbı malzemeden ücret talep edilmiyor. Ancak hastanın durumu acil değilse, tedavi amaçlı olarak Ercan Havalimanı’nda bize ulaşırsa ya da ileri tedavi için hastanemizi seçmişse bu hizmetler ücrete tabidir.

Is there any charge for emergency service? Our emergency first aid service is completely free. If there is any life threatening emergency for the patient, all kind of first aid treatments are done in Ercan Airport. All kinds of drugs used in emergency treatments are free. However if the patient’s condition is not urgent or for follow up treatments, the patient can choose our own hospital, for which s/he will be charged.

77


KIBRIS MUTFAĞI / CYPRUS CUISINE

PASTELLİ Malzemeler (4 Kişilik) 1 kg susam 2 kg şeker ½ çay bardağı harup pekmezi ½ çay bardağı elma sirkesi

Ingredients (for 4 people) 1 kg sesame 2 kg sugar ½ cup of carob molasses ½ cup of apple cider vinegar Tatlı Tarifi / Recipe by Şerife ÖZTEMİZ

78

Hazırlanışı Kıbrıs Türk damak lezzetinin geleneksel tadlarından biri olan ve yemiş olarak tüketilen pastelli yapmak için ilk adım olarak, ana malzemelerden biri olan susam kısık ateşte sürekli karıştırılarak, kıtır kıtır olacak kıvama gelinceye kadar pişirilir. Susam pişirildikten sonra yine kısık ateşte ve yapışmaması için tefal bir tencere içinde yine aynı işlemle şeker eritilir. Eriyen şekerin içine harup pekmezi, elma sirkesi ve susam eklenerek hızlı bir şekilde karıştırılır. Geniş ve mermer bir masanın üstüne yayılan susam tanelerinin üzerine sıcağı sıcağına dökülen karışıma yeniden susam ilave edilir, elle yayılarak inceltilir ve genişletilir. Bu işlemin ardından merdane ile iyice inceltilen karışımın üstündeki fazla susam alınır ve belli bir sertlikte olan pastelli, soğuması beklenmeden kare parçalar halinde, büyük bir bıçak yardımıyla istenilen büyüklükte kesilir.

Directions The first step involved in preparing pastelli, a traditional delight of the Turkish Cypriot cuisine, is to cook sesame, one of the main ingredients, at a low temperature until it becomes crispy. The next step is to cook sugar again at a low temperature inside a non-stick pan so that it melts properly. Then carob molasses, apple cider vinegar and sesame are all added to the caramelized sugar and the mix is stirred quickly. The hot mix is poured over sesame seeds spread over a wide, marble table and then more sesame seeds are added on top and smoothened by hand across the mix. A rooling pin is used to make the mix thinner after which the extra seeds which remain on top are removed. Pastelli now reaches a certain level of viscosity. While it is hot, it is cut in squares with the help of a knife and in any preferred size.

Afiyet olsun.

Bon appétit.


79


GECE & GÜNDÜZ / DAY & NIGHT

Funda Arar ve Kubat’a hayranlarından tam not Golden Tulip Lefkoşa Hotel & Pasha Casino’da yer yerinden oynadı

Fans gave full marks to Funda Arar ve Kubat

An earth-shattering performance at Golden Tulip Lefkoşa Hotel & Pasha Casino

S

ahnelerin iki ünlü ismi FundaArar ve Kubat İstanbul’dan sonra Lefkoşa’da da bir ilke imza atarak Golden Tulip Lefkoşa Hotel &Pasha Casino’da en sevilen şarkılarını birlikte seslendirdiler.

Golden Tulip sahnesinde önce kendi konserlerini sunan Kubat ve FundaArar gecenin finalinde birlikte yarım saatlik canlı performansla hayranlarından tam not aldılar. Salonu dolduran bini aşkın izleyenin çoğunun ayakta dinlediği ikili, İstanbul’da başlattıkları sahne dayanışmasını Kıbrıs’ta da sürdürerek pek çok sanatçıya örnek oldu. Başarılı bir sahnenin sırlarını gazetecilerle paylaşan Arar, “Eğlenmek için hazırlanmış bir seyirci vardı bugün. Dinleyenler böyle olduğunda sahnem daha da güzel geçiyor. Sizde ona göre motive oluyorsunuz” dedi. Arar, günlük hayatında kendisini sahnelerine nazaran ağır kanlı olarak nitelendiren arkadaşlarına da sitem ederek “Dans etmeyi seviyorum. Beni tanıyanlar sahnede görünce ‘Allah allah sen tanıdığımız Funda mısın’ diye şaşırıyorlar. Sahnede normalden daha hareketliyim; kabul ediyorum. Ama aslında günlük hayatımda da espri yapan, gülen, eğlenen fıkır fıkır biriyim” dedi. Abartısız mütevazı yaşamlarıyla, magazin basınının uzağında bir sahne hayatı sürdüren türkülerin vazgeçilmez ismi Kubat ve Türk pop müziğinde 16 yıllık sahne tecrübesiyle herkesin beğenisi kazanan Funda Arar, türkülerle pop ve rock şarkılarını sentezleyerek muhteşem düetle birlikte, 1000 kişinin doldurduğu Golden Tulip sahnesinde sevenlerine unutulmaz bir gece yaşattı.

80

A

fter their performance in İstanbul, Funda Arar and Kubat, two famous singers, came together once again in Lefkoşa at the GoldenTulip Lefkoşa Hotel & Pasha Casino to perform their most popular songs together.

Kubat and Funda Arar first performed their own individual concerts on Golden Tulip stage and then came together for half an hour towards the end of the night for a live performance that received full marks from their fans. More than a thousand guests listened to the performance of the duo on their feet. Kubat and Arar set an example to other artists by maintaining their solidarity on stage which began in İstanbul and continued in Cyprus.Arar shared her comments with the media regarding what makes a stage performance successful and said, “Today we were welcomed by an audience who were ready to have fun. When I have such an audience, my stage performance becomes even more enjoyable. It is highly motivating.” Arar said that her friends considered her to be calm in everyday life in contrast to her energetic stage performances: “I love dancing. Those who know me are astonished when they see me on stage and ask me “Are you the Funda that we know”... I accept that I am more energetic on stage compared to everyday life. But still I love laughing, joking and having fun when I am off the stage, too”, said the artist. Kubat, a leading singer of Turkish folk music who leads a humble life away from the spotlights and tabloid press, and Funda Arar, who won nationwide recognition with 16 years of experience in performing live Turkish pop music, presented a great duo performance by synthesizing pop and rock songs. It was an unforgettable night for more than a thousand of guests at Golden Tulip.


3. Kıbrıs Rakı Festivali’nden Muhteşem Final Grand Finale at the 3rd Cyprus Raki Festival

Y

eni Rakı ve Tekirdağ Rakısı ile Eski Girne Limanı ve Çevresini Koruma Derneği işbirliği ile gerçekleştirilen 3. Kıbrıs Rakı Festivali, tam 9 gün boyunca Girne, Lefkoşa ve Gazimağusa’da birbirinden renkli etkinliklere sahne oldu.

T

he 3rd Cyprus Raki Festival, organized by the joint efforts of Yeni Raki, Tekirdağ Raki and the Association for the Protection of Old Girne Harbour and Its Environs, have hosted many colourful activities for 9 days in Girne, Lefkoşa and Gazimağusa.

Festivalin son gecesinde Girne Limanı’nın eşsiz atmosferi, dolu dolu lezzet, muhabbet ve eğlence Kıbrıs Rakı Festivali’nde harmanlandı.

On the final night of the festival, the unique atmosphere of the old Girne harbour was accompanied by many delicious offers, friendly conversation and entertainment.

Grup Rast ve sonrasında Gripin’in geceye özel performanslarının ardından Kıbrıs Rakı Festivali’nin bu seneki yıldızı Bengü de, binlerce rakı severe unutulmaz bir gece yaşattı.

After special performances by Grup Rast and Gripin, Bengü, the star of this year’s Cyprus Raki Festival, also took to the stage. It was an unforgettable night for thousands of raki lovers. 81


Merit Park Hotel Birol ile renklendi

E

Birol enlivened Merit Park Hotel

ğlence dünyasının sevilen isimlerinden olan Birol, Merit Park Letafet Bar’da Kuzey Kıbrıslı sevenleri ile ilk kez bir araya geldi. “Hoş geldiniz, sefalar getirdiniz, bizleri şereflendirdiniz. Önümüzdeki 4 ayda birer kez sizlerle birlikte olacağız. Lütfen şarkılara eşlik edin ve eğlenin” diyen şarkıcı, “Firuze” ile konserine hızlı bir başlangıç yaptı. Konserinin ilk bölümünde hareketli parçalar seslendiren Birol; Gülşen,Tarkan, HandeYener, Sezen Aksu ve Kayahan parçaları seslendirdi ve “Gönlümün Efendisi” adlı parçayla Merit Park Letafet Bar misafirlerinden büyük alkış aldı. Merit Park Letafet Bar misafirlerine nereli olduklarını soran Birol, “Türkiye’nin neresinde olursak olalım buluşuyoruz” diyerek, “Hayatı Tespih Yapmışım”, “Ankara’nın Bağları”, “Kesik Çayır”, “Hey 15’li” parçalarını davul eşliğinde seslendirdi. Davulcunun misafirlerin arasında dolaşması ile gece daha da hareketlendi.

82

B

irol, a popular figure of the world of entertainment, took to the stage for the first time at Merit Park Letafet Bar in front of his Northern Cypriot fans. Birol greeted his guests and said, “Welcome! You honoured us with your presence. For the next four months, we will come together. Please do accompany the songs and enjoy yourselves”. The singer made a dynamic start to the concert with the song “Firuze”. The first part of the concert included upbeat songs from Gülşen, Tarkan, Hande Yener, Sezen Aksu and Kayahan. In particular, the piece called “Gönlümün Efendisi” received great applause from the guests at Merit Park Letafet Bar. Birol asked his guests at Merit Park Letafet Bar where they were from and said, “We come together wherever we might end up in Turkey”. The singer performed the songs “Hayatı Tespih Yapmışım”, “Ankara’nın Bağları”, “Kesik Çayır”, and “Hey 15’li” in the accompaniment of drum. The night became even more entertaining as the drummer wandered among the tables.


DOĞUM GÜNÜNÜ SAHNEDE KUTLADI

M

erit Park Hotel Letafet Bar’ın yazlık bölümü açılışı Soner Olgun’un konseriyle gerçekleştirildi. Doğum gününü de sahnede kutlayan Olgun, bağlama şeklinde pastasını sahnede kesti.

A BIRTHDAY PARTY ON STAGE

S

oner Olgun gave a concert to mark the opening of the summer section of Merit Park Hotel Letafet Bar. Olgun celebrated his birthday and cut his baglama-shaped birthday cake while on stage.

Soner Olgun konserine ‘’Sen Benden Gittin Gideli’’ parçası ile başladı. ‘’Yaz sezonunun ilk konserinde Merit Park Letafet Bar’a hoş geldiniz’’ sözleri ile konserine devam eden Olgun, konuklarının alkışları arasında şarkılarına devam etti. Letafet Bar’ın açılış konuşmasını gerçekleştiren Merit Park Hotel Genel Koordinatörü Aydoğan Turay, ‘’Bu muhteşem gecede bir araya geldik. Bu güzel mekânın açılışına hepiniz hoş geldiniz. Letafet Bar’ın bu geceye yetişmesinde emeği geçen tüm arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. Bu gece açılış yapmak istememizin en büyük nedeni artık Merit Park’ın üyelerinden olan usta yorumcu, muhteşem ses Soner Olgun’un doğum gününün olması. Kendisinin doğum gününü kutluyoruz’’ dedi.

Soner Olgun began the concert by performing “Sen Benden Gittin Gideli”. He then greeted his audience and said, “Welcome to the first concert of the summer season at Merit Park Letafet Bar”. Olgun continued the concert amidst great applause from his fans. Aydoğan Turay, General Coordinator at Merit Park Hotel, made an opening speech at Letafet Bar and said, “We came together on a wonderful night. I would like to welcome you all to the opening of this beautiful venue. I want to thank to everyone involved in preparing Letafet Bar for this night. We wanted to make the opening especially tonight, because it was Soner Olgun’s birthday. He is a great performer and a member of the Merit Park family. We wish him a happy birthday.”

Turay’ın konuşmasının ardından sahneye üstünde bağlama deseni olan bir pasta geldi. Olgun pastasını Merit Park Hotel müdürleri ile birlikte kesti. Soner Olgun’a özel düzenlenen havai fişek gösterisi ise geceyi renklendirdi. Havai fişek gösterisi sırasında ‘’Dağ Başını Duman Almış’’ ve ‘’İzmir’in Dağlarında’’ parçalarını seslendirdi.

After Turay’s speech, a baglama-shaped birthday cake arrived to the stage. Olgun cut his cake together with the managers of Merit Park Hotel. A special firework display in celebration of Olgun’s birthday further enlivened the night. The artist performed “Dağ Başını Duman Almış” and “İzmir’in Dağlarında” during the firework display.

Letafet Bar’ın yazlık mekânının açılışında, Soner Olgun’un doğum günü, misafirlerin doğum günleri ve evlilik yıldönümlerinin yanı sıra Merit Park Hotel Genel Müdürü Aybars Kutluba’nın da 40. yaş günü kutlandı.

During the opening of the summer section of Letafet Bar, not onlySoner Olgun’s birthday, but also birthdays of guests, wedding anniversaries and the 40th birthday of Aybars Kutluba, General Manager at Merit Park Hotel were celebrated.

Konserinin bir bölümünde seyircilerin arasında şarkılarını seslendiren Olgun, ‘’Hep Böyle Kal’’, ‘’Sessiz Gemi’’, ‘’Kum Gibi’’, ‘’Hakim Bey’’, ‘’Resimdeki Gözyaşları’’, ‘’Ankara’nın Bağları’’ gibi şarkılarda kendisini dinlemeye gelen Merit Park Letafet Bar misafirlerini dans ettirdi. Merit Park Letafet Bar’a ismini veren şarkısı ‘’Letafet’’i de seslendiren Olgun, tüm misafirlere muhteşem bir gece yaşattı.

Olgun performed some of his songs among the audience and made his guests dance to songs like “Hep Böyle Kal”, “Sessiz Gemi”, “Kum Gibi”, “Hakim Bey”, “Resimdeki Gözyaşları” and “Ankara’nın Bağları”. Olgun also performed “Letafet”, Merit Park Letafet Bar’s namesake. It was a wonderful night for all the guests.

83


EVLİLİK SONRASI İLK KONSER

SAHNEYE DAMATLIKLA ÇIKTI

THE FIRST CONCERT AFTER THE WEDDING

G

84

THE BRIDEGROOM ON STAGE

S

irne Merit Crystal Cove Hotel’de sahneye çıkan Serdar Ortaç, evlilik sonrası ilk konserini verdi. Sahneye damatlığı andıran bir smokinle çıkan ve ‘‘İşim olmaz’’ parçası ile hareketli bir giriş yapan Serdar Ortaç, evliliğin çok güzel bir şey olduğunu belirterek, ‘’Hayatınızın aşkınızı bulduktan sonra benim gibi 44 sene beklemeyin’’ dedi.

erdar Ortaç took to the stage at Girne Merit Crystal Cove Hotel and performed his first concert after the wedding. Ortaç entered the stage with a toxedo reminiscent of a groom’s suit and started the concert by performing the upbeat song “İşim Olmaz”.The artist said that marriage was a great experience and told the audience not to wait, like he did, for 44 years after finding the love of one’s life.

Hep kendisine, ‘’Bir gün gelecek ve aşk beni bulacak’’ dediğini hatırlatan Ortaç, ‘’Sonunda Chloe çıktı karşıma. Chloe’den önce ve Chloe’den sonrayı hep anlatacağım sizlere’’ diyerek konserine devam eden başarılı şarkıcı, her seferinde ne kadar mutlu olduğunu belirtti.

Ortaç shared with the guests how he always told himself, “One day, love will find me”. “Then came Chloe. I will always tell you how my story unfolded before Chloe and after Chloe”, said the successful singer and continued to perform his concert. He frequently shared with his listeners how happy he was.

Merit Crystal Cove Hotel misafirlerinin Serdar Ortaç’a ilgisi oldukça fazlaydı. Misafirler, Ortaç’ın her şarkısını eşlik etti ve temponun bir an olsun düşmediği gecede, Ortaç’ın dansçıları geceyi daha da hareketlendirdi. ‘’Dünyaya bir kez geliyoruz’’ diyen Serdar Ortaç, tüm Merit Crystal Cove misafirlerini ayağa kaldırdı ve dans ettirdi. Bulgar göçmeni olan bir dansçısının hayalini de yerine getiren Ortaç, Ankara havası seslendirerek dansçına Ankara havası oynattı.

The Serdar Ortaç concert was in high demand among the guests at Merit Crystal Cove Hotel. The audience accompanied each song. It was a dynamic night and Ortaç’s stage dancers made it even more so. “We come to life just once”, said Ortaç and kept inviting the Merit Crystal Cove guests to stand up and dance to the songs. Ortaç also made the dream of one of his dancers, a Bulgarian migrant, come true by performing traditional Ankara music accompanied by the dancer’s performance.


85


86


İBelli Restoran’daki İtalyan Gecesine Yoğun İlgi Huge Turnout at İBelli Restaurant for Italian Night

G

irne’deki İBelli İtalyan Restoranı’nın İtalya, İstanbul ve Kıbrıs’tan 6 tanınmış master şefle düzenlediği İtayan Gecesi büyük ilgi gördü.

İtalya’dan Manolo Allochis, Rossano Allochis, İstanbul’dan Claudio Chinali, Giovanni Terracciano, Luigi Mariconda ve Kıbrıs’tan İBelli Restoran’ın eş direktörü ve şef ahçısı Emiliano Luggo’nun oluşturduğu ‘Emiliano ve Arkadaşları’ şef grubu gecede birbirinden leziz İtalyan yemekleriyle davetlileri mest etti. Makarna, et ve tatlı çeşitlerinin tamamen İtalyan mutfak kültürüne has özelliklerle yapıldığı organizasyona Kıbrıslılardan İngilizlere, Amerikalılardan İtalyanlara dek pek çok milliyetten 120 kişi katıldı. Gecede izdiham yaşanınca rezervasyonsuz misafirler restorana alınamadı. Organizasyonun mimarları, İBelli Restoran’ın yöneticileri, İtalyan çift Emiliano ve Caterina Luggo, yoğun talep üzerine gelecek sene de benzeri bir gece yapmayı planlıyor. İtalyan yemeği denilince sadece pizza ve makarnanın akla gelmesini eleştiren çift, İtalyan mutfağının başlangıçlar, et ve balık çeşitleriyle zengin bir mutfak olduğunu vurguluyor. İBelli Kuzey Kıbrıs’ın tek İtalyan restoranı olma özelliğini taşırken restoran sunduğu yemeklerin yanı sıra İtalya’da popüler olan İtalyan tarzı kokteylleriyle de adından söz ettiriyor.

. I

Belli Italian Restaurant in Girne organized an Italian Night with the participation of 6 acclaimed chefs from Italy, İstanbul and Cyprus. The event saw a huge turnout of guests. The group of chefs called ‘Emiliano and His Friends’, including Emiliano Luggo, the co-director and chef at İBelli Restuarant from Cyprus, Claudio Chinali, Giovanni Terracciano and Luigi Mariconda from İstanbul and Manolo Allochis and Rossano Allochis from Italy, prepared one delicious Italian dish after another. It was a mesmerizing experience for the guests. The event saw the cooking of pasta and meat varieties and desserts in utterly Italian fashion, which were tried by all 120 guests of different nationalities, including Cypriots, British, Americans and Italians. Guests who did not make reservations were unfortunately not accepted to the event due to the huge turnout at İBelli Restaurant. Emiliano and Caterina Luggo, the managers at İBelli Restaurant and the masterminds behind this event, are planning to organize another similar night in the next year as a result of the high demand shown by the people. The couple does not think that it is fair to equate Italian food simply with pizza and pasta and they emphasize the richness of Italian cuisine in terms of appetizers and meat and fish varieties. İBelli maintains its unique identity as it is the only truly Italian restaurant in Northern Cyprus. İBelli is not only famous for its delicious Italian food, but also for Italian-style cocktails which are highly popular in Italy.

87




GURME / GOURMET

90


Balıkla Yerel Tatları Birleştiren, Dost Meclislerinin Vazgeçilmezi, Samimi Bir Ortam

A warm atmosphere combining seafood with local cuisine and the best place for friendly conversation

P

assatempo’nun bu ayki gurme ekibinde CyprusXp Travel Genel Müdürü Zeki Ziya ve eşi Zehra Ziya ile Karaoğlan Kuruyemişleri’nin direktörleri Ferhat ve Gülşen Karaoğlan çifti var. Girne’deki Hürdeniz Balık Restoranı’ndayız. Geçtiğimiz ay hizmette 2. senesini tamamlayan Hürdeniz Balık Restoranı, Kuzey Kıbrıs’taki balık restoranları arasında en popüler mekânlardan biri olmanın mutluluğunu yaşıyor. Tipik bir Akdeniz balık restoranı olan Hürdeniz Balık Restoranı gördüğü yoğun ilgiyi menüsündeki lezzetli seçeneklere ve kaliteli servise borçlu.

T

he gourmet team in this issue of Passatempo includes Zeki Ziya, General Manager at CyprusXp Travel, and his wife Zehra Ziya as well as Ferhat and Gülşen Karaoğlan, directors at Karaoğlan Dried Nuts and Fruits. We visited Hürdeniz Fish Restaurant in Girne.

Last month, Hürdeniz Fish Restaurant celebrated its 2nd anniversary in the business and is happy to retain its position as one of the most popular venues among fish restaurants in Northern Cyprus. Hürdeniz Fish Restaurant is your typical Mediterranean fish restaurant. Behind the heavy attention it draws lies the delicious options offered on its menu as well as the provision of high quality service.

91


92

Birçok kişinin ilk açıldığı günlerde balık lokantasını ana yolun üzerinde oluşundan dolayı eleştirdiği ve restoranın faaliyetlerinin çok uzun ömürlü olmayacağını iddia ettiği günlerin aksine Hürdeniz Balık Restoranı büyük bir başarıya imza attı. Ve bir balık restoranının deniz kenarında olmadan da ilgi görebileceğini kanıtladı.

In stark contrast to the early days when the opening of this fine restaurant coincided with negative views concerning how it was to close to the main road and therefore will not last very long, Hürdeniz Fish Restaurant achieved a great success and proved that a fish restaurant can draw attention without necessarily being located by the sea.

Hürdeniz Balık Restoranı menüsündeki balık ve meze çeşitlerini yaratıcılıkla zenginleştirerek farklı ve beğenilen tatlar ortaya çıkarmakla kalmıyor, aynı zamanda sunum zarafetiyle de ön plana çıkıyor.

Hürdeniz Fish Restaurant not only creates different and highly praised new tastes found on its menu by enriching fish and appetizer varieties with creativity, but also distinguishes itself with elegant presentation.

Restoranın sahibi Kayhan Hürdeniz her yurtdışına çıktığında değişik restoranlara giderek, beğendiği tatların nasıl ortaya çıktığını restoranların mutfağına girerek, bizzat öğreniyor. ‘İnatçı olursanız, beğendiğiniz tüm tatların tarifini öğrenebilirsiniz’ diyen Kayhan Hürdeniz yaratıcılıktaki azmini örneğin kalamar içine Kıbrıs’a özgü hellim peyniri koyarak yerelleştiriyor.

Kayhan Hürdeniz, the owner of the restaurant, visits several restaurants whenever he is abroad and directly observes the creative process behind the tastes he likes by entering their kitchens. ‘If you insist enough, you can learn the recipes of all your favourite tastes’, says Kayhan Hürdeniz. His persistent search for creativity is reflected in his own local specialty, halloumi inside calamari.


Masamıza gelen ızgara kalamar içindeki hellimi görünce şaşırıyoruz ve ortaya çıkan lezzet konusunda kişiden kişiye yorumlar değişiyor. Keza beğendili karides de son derece ilginç bir keşif gibi duruyor. Beğendili karides gibi yeni bir lezzet hepimizin damak tadına çok uygun. Beğendinin kuzu etine daha çok yakıştığını düşünsek de, karidesle yaratılan bu tat kesinlikle iyi bir uyum yakalamış. Bir diğer yenilik ise Kayhan Bey’in İzmir’de bir restoranın aşçısından tarifini öğrendiği enginar soslu balık. Şüphesiz ilgi çekici bir lezzet. Şarap soslu midye de çok beğeniliyor. Servis edilen kızartılmış lagos balığının ardından gelen görkemli meyve tabağı da göz dolduruyor. Hürdeniz Restoran’daki soğuk mezelerin bazıları karides salatası, lakerda, atom (yoğurtlu acı meze), hamsi füme, zeytinyağlı enginar, fava, balık kokoreç, balık pastırma, ezine peynir, humus, tahin, beyaz peynir, ahtapot salatası, midye dolma, cevizli yoğurt, yoğurtlu patlıcan ezmesi, ızgara mezgit, enginar soslu balık, çiroz… Mezelerin bir kısmında acı tatlara meraklı olanların hoşuna giden, acıyı hiç sevmeyenler içinse biraz temkinli yaklaşacakları seçeneklerin var olduğunu not etmek gerek.

We are surprised when halloumi inside grilled calamari is served. There are different comments concerning the resultant taste. Shrimps with aubergine purée seems an equally interesting discovery. All of us like this completely new taste. Although we think that aubergine purée is a much better fit for lamb, its combination with shrimps is definitely an example of great harmony. Another novelty is a recipe that Mr. Hürdeniz learnt from a chef in İzmir: fish with artichoke sauce. Undoubtedly, this arouses interest. Another favourite is mussels in wine sauce. Served right after the fried grouper, the elegant mixed fruit table is truly an eyeful. Among the cold appetizers served at Hürdeniz Restaurant are shrimp salad, bonito pickled in brine, atom (hot appetizer with yoghurt), smoked anchovy, artichoke with olive oil, mashed broad beans, fish kokoretsi, fish pastrami, ezine cheese, hummus, tahini, white cheese, octopus salad, stuffed mussels, aubergine purée with yoghurt, yoghurt with walnuts, grilled whiting, fish with artichoke sauce and kipper... We should note that appetizers include some varieties that will be preferred by those who love hot tastes. Therefore, those who avoid hot dishes should be careful when choosing from among appetizers.

93


Sıcak mezeler arasında ise kalamar tava, kalamar ızgara, kurutulmuş domatesli jumbo karides, yağda sarımsak soslu güveçte karides, sibya tava, balık köftesi, şarap soslu midye, ahtapot ızgara, ahtapot tava, ızgara kalamar, balık böreği, folyoda pişmiş ızgara levrek, tereyağı ve sarımsak sosuyla pişirilmiş yerli taze ahtapot, beğendili karides baş sırayı çekiyor.

Among the prominent hot appetizers are fried calamari, grilled calamari, jumbo shrimps with dried tomatoes, shrimps with garlic sauce in casserole, fried cuttlefish, fish balls, mussels in wine sauce, grilled octopus, fried octopus, grilled cuttlefish, grilled calamari, fish pie, grilled bass cooked in foil, local fresh octopus cooked in butter and garlic sauce and shrimps with aubergine purée.

A la cart menüde ise ızgara veya kızarmış deniz ürünleri ve mevsime göre barbun, çipura, levrek, lagos, lüfer, dil balığı, kılıç balığı, sinarit, fangri, mercan, Jumbo karides ve somondan oluşan geniş bir seçenek yelpazesi sunuluyor.

The a la cart menu offers a wide variety of grilled or fried seafood as well as seasonal fish including red mullet, sea bream, bass, cuttlefish, bluefish, sole fish, swordfish, dentex, common bream, red bream, jumbo shrimp or salmon.

Yemekte keyifli sohbetimize devam ederken Zeki Ziya, Singapur, İspanya, Çin gibi ülkelerdeki yemek deneyimlerini anlatıyor ve gidilen her ülkede yerel tatların tadılması gerektiğini vurguluyor. Ferhat Karaoğlan bu görüşte hemfikir olmasına karşın herkesin farklı tatları deneyimlemeye açık olmayabileceğine dikkati çekiyor.

94

As we continue our friendly conversation over dinner, Zeki Ziya mentions his food experiences in countries like Singapore, Spain and China. Mr. Ziya emphasizes that local tastes specific to every country must be tried. Ferhat Karaoğlan agrees, but notes that everyone might not be open to exploring different tastes.


Kayhan Hürdeniz’in yeni çeşniler yaratmaktaki sevdası bazen gününün sabah 8:00’den akşam 20’ye dek restoranda geçmesine neden oluyor. Bu da menüye yeni alternatiflerin girmesinin ardındaki yoğun tutkuyu gösteriyor. Kayhan Bey’in müşterileri ile kurduğu samimi diyalog restoranın tüm çevresine yayılarak, restorana gelenleri de içine de alıyor. Hürdeniz’de yemek yerken kendinizi geniş bir aile yemeğindeymiş gibi hissetmenizin bir nedeni de bu samimiyet olmalı. Restoranın çağdaş sunumlarla meyhane kültürünü tam kıvamında karıştırması, kendine has bir ortam yaratmasını da sağlıyor.

Kayhan Hürdeniz’s passion to create new tastes sometimes results in his working at the restaurant from 8.00 am until 8.00 pm. This attests to the great passion behind the alternative tastes on the menu. Mr. Hürdeniz’s sincere approach to his guests greatly enhances the positive atmosphere surrounding the restaurant and leaves its mark on the guests, too. This sincerity is probably the reason why dining at Hürdeniz feels like participating in one big family dinner. The restaurant achieves a balanced combination of contemporary presentation with local tavern culture, resulting in an original overall environment.

Hürdeniz Balık Restoranı’nın gördüğü yoğun ilginin bir başka sebebi, kuşkusuz Hürdeniz ailesinin balık avlamayı profesyonel hale getirmesi ve her gün taze balık temin edebilmesinden kaynaklanıyor. Hürdeniz ailesi 50 yıldır taze balık avcılığı ve balık satışı ile uğraşıyor. Birçok otelin ve restoranın taze balık ihtiyacını karşılayan Hürdeniz Marketler Zinciri alanında tartışmasız bir üstünlüğe sahip.

Another reason behind the great attention drawn by Hürdeniz Fish Restaurant is undoubtedly the Hürdeniz family’s professional interest in fishing and their ability to provide their customers with freshly caught fish on a daily basis. The Hürdeniz family has been professionally catching and selling fish for the last 50 years. The Hürdeniz Chain of Markets has been providing hotels and restaurants with fresh fish for long years and therefore has an indisputable superiority in this sector.

95


96

Temizliği ve servisteki özeni ile müşterilerine güven veren Hürdeniz Balık Restoranı’nda fix menü kişi başına 50 TL. Fix menüye karışık salata, 16 soğuk ve 6 ara sıcak mezenin yanı sıra çipura, levrek, fish & chips, uskumru (orkinos), mezgit, ançüez dahil. Ayrıca fix menüye tatlı veya meyve seçenekleri de dahil. İçeceklerse ekstraya giriyor.

Hürdeniz Fish Restaurant has rightly earned the trust of its customers with its diligent service and sensitivity to hygiene. The price of the fix menu at Hürdeniz is 50TL per person.The fix menu includes mixed salad, 16 varieties of cold and 6 varieties of hot appetizers, sea bream, bass, fish and chips, mackerel, whiting and anchovy as well as dessert or fruit plate. Drinks are not included.

120’si dışarıda 80’i kapalı mekanda olmak üzere 200 kişilik oturma kapasitesi ile aile ve dostlar arası yemekler kadar doğum günleri, yıl dönümleri ve iş yemekleri için önereceğimiz Hürdeniz Balık Restoranı hoş sohbetler için samimiyetle örülmüş özgün bir mekân. Restoranın sahibi Kayhan Hürdeniz’e ve ailesine Passatempo Dergisi olarak başarılarının devamını diliyoruz.

The restaurant has a total capacity of 200 seats, 120 in open air and 80 indoors. Hürdeniz Fish Restaurant provides a warm atmosphere for friendly conversation and is a suitable venue for not only dinners among the family and friends, but also for special occasions like birthday and wedding anniversary celebrations or business meals. Passatempo Magazine wishes Mr Kayhan Hürdeniz, the owner of the restaurant, and his family greater success in the years ahead.

Hürdeniz Balık Restoranı Sahibi: Kayhan Hürdeniz Karaoğlanoğlu Avenue, Kyrenia.

Hürdeniz Fish Restaurant Owned by: Kayhan Hürdeniz Karaoğlanoğlu Avenue, Kyrenia.

Tel: 0533 868 88 38

Tel: 0533 868 88 38

www.hurdenizrestaurant.com

www.hurdenizrestaurant.com

hürdenizfishrestaurant@yahoo.com

hürdenizfishrestaurant@yahoo.com

Kişi başı yemek: 50 TL

Fix menu price per person: 50TL


KaraoÄ&#x;lanoÄ&#x;lu Caddesi, Girne

0533 868 88 38 www.hurdenizrestaurant.com hurdenizfishrestaurant@yahoo.comm


GURME / GOURMET EXTRA GURME / GOURMET EXTRA

98


Bellapais Gardens Hotel & Restaurant’ Yazlık Mekânı Yeniden Açıldı

ın

The Summer Section Of Bellapais Gardens Hotel & Restaurant is Re-Opened Crusader Road, Bellapais +90 392-815 60 66 / 815 76 68 www.bellapaisgardens.com info@bellapaisgardens.com

B

ellapais Gardens Restoran’ın Bellapais Manastırı’nın gölgesinde, büyüleyici bir deniz manzarasına sahip yazlık mekânı, tarihi, doğayı ve denizi bir araya getiren atmosferiyle ikinci senesinde tekrar açıldı.

1993 yılında Sabri Arat tarafından kurulan ve o zamanlar yalnızca Bellapais Gardens Oteli için hizmet veren restoran, son 12 yıldır yılın hemen her günü yerli ve yabancı müşterilerine kapılarını açıyor. İkinci nesil kardeşler olan Baş Aşçı Selim Yeşilpınar ve İşletmeci Erkan Yeşilpınar işletmeyi büyüterek yıllar içerisinde çok büyük başarılara imza attı ve iki yıldır restoranın yazlık mekânı da büyük beğeni topluyor. KKTC’nin ilk ve tek Slow Food grubu üyesi olan restoran, menüsündeki geleneksel yemeklerin yanı sıra Avrupa mutfağından pek çok yemeği özenli bir servis ve sunum eşliğinde müşterilerine hizmet veriyor.

T

he summer section of Bellapais Gardens Restaurant, right under the mesmerizing Bellapais Monastery and with a great view of the sea, is now re-opened, entering its second year, with its unique atmosphere bringing together history, nature and the sea.

Established in 1993 by Sabri Arat and serving only to Bellapais Gardens Hotel guests back then, the restaurant has been serving local and foreign customers almost every day of the year for the last 12 years. SelimYeşilpınar, master chef, and ErkanYeşilpınar, manager, the second-generation brothers, grew their business and achieved great success. In the last couple of years, the summer section of the restaurant also received high praise. The one and only member from theTRNC of the Slow Food group, Bellapais Gardens Restaurant offers a menu including not only traditional tastes, but also many varieties from European cuisines, all presented in an elegant manner and with high quality service.

Güler yüz ve titizlikle işletilen Bellapais Gardens’ın yöneticisi Erkan Yeşilpınar ‘Kıbrıs’ta yaz aylarında dam altında oturulmaz; yıldızlar altında oturulur. Yazları yıldızlar altında oturmak için de en iyisini yapmamız lazımdı. Biz de yazlık mekânımızla, lokasyon olarak en iyisini yaptık ve çok iyi geri dönüşler alıyoruz’ diyor.

The management at Bellapais Gardens shows great diligence and a friendly approach in their efforts. ‘One cannot sit under a roof during summertime in Cyprus. One should sit under the stars. We had to achieve the best to let our customers sit under the stars. So, we tried to pick the best location for our summer section. So far, we have received highly positive comments’, says ErkanYeşilpınar, the manager at Bellapais Gardens.

Restoran, Bellapais Manastırı’nın hemen altında, hem denize hem Manastır’a bakıyor. Eşsiz manzarasının yanı sıra büyük bir yeşil alanın içinde konumlanan restoran, önündeki geniş park alanı ile de müşterilerine sorunsuz park imkânı sağlıyor.

The restaurant is located right beneath the Bellapais Monastery, with a view of both the sea and the Monastery. In addition to its perfect views, the restaurant has a large green area. Moreover, thanks to its large parking area, customers with cars need not worry about finding parking space.

Bellapais Gardens’ın yazlık mekanı haftanın her günü, akşam 18:30’dan itibaren 22:30’a dek hizmet veriyor.

The summer section of Bellapais Gardens is open every day of the week in the evenings, from 6.30 pm till 11.30 pm.

99


100


İBelli Restoran, Taze ve Lezzetli Yaz Menüsüyle Karşınızda İBelli Restaurant Summer Menu is very Refreshing and Tasty Rezervasyon/ Reservation: +90 392 815 46 70, +90 533 843 84 26, +90 533 874 87 60 Adres/ Address: 52, Namık Kemal Caddesi, Türk Mahallesi, Girne

zun yıllar İstanbul’da yaşadıktan sonra üç dört yıl kadar önce Kıbrıs’a taşınan İtalyan çift Emiliano ve Caterina, Girne’nin Türk Mahallesi’ndeki gizli bir bahçede insanın kendini evinde hissedebileceği sıcak ve samimi bir ortam yarattılar. Bir İtalyan restoranı olan İBelli, müşterilerine eşsiz ve muhteşem lezzetler sunuyor.

U

fter long years of living in Istanbul, the Italian couple, Emiliano and Caterina, who moved to Cyprus three to four years ago, offer a warm and sincere establishment where one feels at home as if in their own garden that is in a hidden garden in the Turks Avenue of Girne; this place of Italian cuisine, İBelli, offers unique and to die for tastes.

A

İBelli Restoran, parmesan peynirli ve cevizli salata ve ahtapotlu, karidesli ve kalamarlı carpaccio gibi taze deniz ürünlerini de içeren son derece lezzetli bir yaz menüsüne sahip. Menüde, aynı zamanda, kremalı ton balığı sosuyla servis edilen ince dilimlenmiş dana etinden yapılan vitello tonnato ve özgün İtalyan lezzeti bruschetta da var. Makarna çeşitleri arasında, mürekkep balığıyla yapılan calamarata al nero, karidesli risotto ve kabaklı, deniz ürünlü fregula var. Ev yapımı irmikli kuskusa benzeyen fregula, balık sosuyla birlikte servis ediliyor. Bunların yanı sıra, İBelli Restoran, deniz levreği, somon fileto ve diğer kırmızı et, balık ve vejetaryen çeşitleriyle müşterilerine geniş bir menü sunuyor. İBelli, her hafta, mevsim ürünleriyle de bir spesiyalite hazırlıyor.

İBelli Restaurant summer menu is a refreshing one and includes some seafood dishes such as a very nice croched salad with a parmesan cheese and walnut, the seafood carpaccio made by octopus, prawns and calamar. On the other hand at the menu there is also vitello tonnato based in sliced beef served with cremy tuna sauce, i.e. original bruschetta. Pasta dishes such as calamarata al nero, that is a black squid ink pasta, risotto prawns and courgette, see food fregula. Fregula is home made traditional semolina couscous that is served together with fish sauce.The restaurant serves wild sea bass and salmon fillet and a nice selection of meat, fish and vegetarian meals. In addition İBelli offers every week the special of the day based on the seasonal products.

Emiliano ve Caterina çiftinin müşterilerini Akdeniz’e özgü bir sıcaklık, samimiyet ve tutkuyla karşıladıkları İBelli Restoran’ın özel park yeri mevcut. Eşsiz İtalyan likörleri, limoncello ve Ada’nın en iyi espressonu du İBelli’de tadabilirsiniz.

At İBelli, a place where the Emiliano and Caterina couple welcomes you with the warmth, sincerity and passion of the Mediterranean and which also hosts a private car park, you may also try unique liqueurs, Limoncello and the best Espresso.

101


THE

Local and International Cuisine

Steak ve Bal覺kta Lezzet Yaratan Restaurant The Restaurant With Remarkable Tastes in Steaks and Fish

102


G

C

irne Karaoğlanoğlu’ndaki Carpenter’s Restaurant lezzetli steak ve balık çeşitlerinin yanı sıra sıcak dekoru ve kır bahçesini andıran dış yemek ortamı ve restoranın yanındaki geniş park yeri ile dikkat çekiyor.

arpenter’s Restaurant, located in Karaoğlanoğlu, Girne, is a remarkable place, distinguished by its delicious steak and fish menu, warm atmosphere, outdoor area with a beautiful garden and a wide parking area right next to the restaurant.

Kemal Özerce tarafından işletilen mekanda Özerce’nin steak ve et yemeklerinde kullandığı etlerin taze ve yerli olmasına dikkat ettiği, özenle seçilen etleri dinlendirmesi ve marine ettiği biliniyor.

The manager of Carpenter’s Restaurant is Kemal Özerce who makes sure that the meat used in steak dishes is fresh, local, properly aged and marinated.

Carpenter’s Restaurant’ın ülkenin en iyi steak ve balık menülerinden birini sunmasının en önemli nedeni, yemek malzemelerinin seçiminde ve dinlendirilip marine edilmesindeki bu özen ve Kemal Özerce’nin tutkuyla farklı ve yeni lezzetler yaratmaktaki ustalığından ileri geliyor.

The most important reason why the Carpenter’s Restaurant has one of the best steak and fish menus in the whole country is the great care shown by Özerce in choosing the right ingredients and properly aging and marinating the food as well as his passionate and masterful pursuit of creating different and new tastes.

Adnan Damar Street No 13 Karaoğlanoğlu – Girne 0392-822 22 51 0548 891 37 92 E Mail: carpenters.restaurant@hotmail.com Web Site: www.carpentersrestaurant.com 103


PASSATEMPO DVD

Filmin Adı: Snowpiercer Yönetmen: Joon-ho Bong Oyuncular: Chris Evans, Jamie Bell, Tilda Swinton YapımYılı: 2013 Türü: Aksiyon | Dram | Bilimkurgu

Movie: Snowpiercer Director: Joon-ho Bong Stars: Chris Evans, Jamie Bell, Tilda Swinton Year: 2013 Genre: Action | Drama | Sci-Fi

Konusu: Küresel ısınmayı durdurmak amacıyla yapılan ve yanlış giden bir deney sonucunda dünyada tüm hayat sona ermiş, şans eseri yalnızca dünyayı turlamakta olan Snowpiercer adlı trenin yolcuları hayatta kalmış ancak zamanla trendeki insanlar arasında bir sınıf sistemi gelişmiştir.

Plot: In a future where a failed global-warming experiment kills off all life on the planet except for a lucky few that boarded the Snowpiercer, a train that travels around the globe, where a class system evolves.

Bu filmi izlemeniz için 4 neden: 1- Film, insan toplumunun gerçeklerini yansıtan küçük bir evren yaratarak tabandaki işçi sınıfından en tepedeki seçkinlere kadar bütün toplumsal tabakaları görmemizi sağlıyor. 2- Yönetmenin başvurduğu alegoriler, izleyicinin adaletin ne anlama gelebileceği ve adalet için ne tür bedeller ödenmesi gerektiği üzerine düşünmesini sağlıyor. 3- Anti-kahraman Curtis rolündeki Chris Evans, müthiş bir performans sergiliyor. 4- Film başından sonuna özgün ve iyi kurgulanmış hikâyesiyle farklı boyutlarda evrilirken izleyiciyi sürekli yeni sırlarla buluşturuyor.

104

4 reasons to watch this movie: 1- A cinematic microcosm of society. From start to end you see a small-scale depiction of society from it’s most basic ‘proletariat’ level, right up to the elite, in perfect order. 2-The director’s use of numerous allegories puts your mind in a thrilling roller-coaster ride, leaving you constantly pondering about the meaning of ‘justice’ and its respective costs. 3-Chris Evans, as anti-hero Curtis, is terrific. 4- A unique and well executed story. All the way to the end. The story evolves in different dimensions to present new secrets.


PASSATEMPO MÜZİK / MUSIC

COLDPLAY

C

oldplay, 1996 yılında vokalist Chris Martin ile gitarist Jonny Buckland tarafından kurulmuş bir İngiliz rock grubu. 2000 yılında çıkardıkları “Yellow” adlı single’larıyla dünya çapında üne kavuşan grup, aynı yıl içerisinde çıkan ilk albümleri Parachutes ile Mercury Ödülü’ne aday gösterilmişti. Coldplay, yıllar içerisinde, çok sayıda toplumsal ve siyasal girişimi aktif olarak destekledi ve Band Aid 20, Live 8, Haiti İçin Umut, Şimdi: Deprem Mağdurlarına Küresel Yardım Konseri gibi birçok yardım projesinde sahne aldı. 2009 yılındaki 51. Grammy Ödülleri’nde yedi dalda aday olup üç Grammy kazanarak müzik kariyerlerinde zirveye ulaştılar. Grubun altıncı albümü Ghost Stories Mayıs 2014’te çıktı.

C

oldplay are a British rock band formed in 1996 by lead vocalist Chris Martin and lead guitarist Jonny Buckland. They achieved worldwide fame with the release of the single “Yellow” in 2000, followed by their debut album released in the same year, Parachutes, which was nominated for the Mercury Prize. Coldplay have been an active supporter of various social and political causes and also performed at various charity projects such as Band Aid 20, Live 8, Hope for Haiti Now: A Global Benefit for Earthquake Relief and many more. 2009 was their most successful year having received seven Grammy Award nominations at the 51st Grammy Awards, and won three. The band’s sixth album, Ghost Stories, released May 2014.

105


AJANDA / AGENDA

106


SİNEMA

LEMAR CINEPLEX TEMMUZ AYI FİLMLERİ

CINEMA

MAYMUNLAR CEHENNEMİ -ŞAFAK VAKTİ

DAWN APES

Yönetmen: Mat Reeves Oyuncular: Andy Serkis, Jason Clarke, Gary Oldman Tür: Bilimkurgu - Aksiyon Ülke: ABD 11 Temmuz

YETENEK AVCISI

Yönetmen: Craig Gillespie Oyuncular: Jon Hamm, Suraj Sharma, Alan Arkin Tür: Dram, Spor, Biyografi Ülke: ABD 11 Temmuz

ARINMA GECESİ: ANARŞİ

Yönetmen: James DeMonaco Oyuncular: Frank Grillo, Kiele Sanchez, Zach Gilford Tür: Korku Ülke: ABD 18 Temmuz

HERKÜL

Yönetmen: Brett Ratner Oyuncular: Dwayne Johnson, Ian McShane, Rufus Sewell Tür: Aksiyon - Fantastik - Epik Ülke: ABD 25 Temmuz

LEMAR CINEPLEX MOVIES IN JULY

OF THE

PLANET

OF THE

Directed By: Mat Reeves Cast: Andy Serkis, Jason Clarke, Gary Oldman Genre: Science fiction - Action Contry: USA 11 July

MILLION DOLLAR ARM Directed By: Craig Gillespie Cast: Jon Hamm, Suraj Sharma, Alan Arkin Genre: Drama, Sport Event, Biography Contry: USA 11 July

THE PURGE: ANARCHY

Directed By: James DeMonaco Cast: Frank Grillo, Kiele Sanchez, Zach Gilford Genre: Horror Contry: USA 18 July

HERCULES

Directed By: Brett Ratner Cast: Dwayne Johnson, Ian McShane, Rufus Sewell Genre: Action - Fantastic - Epic Contry: USA 25 July

107


BULMACA / PUZZLE

LABIRENT / LABYRINTH

Çözümü Solution 108


BULMACA / PUZZLE

NUMERICA

Çözümü Solution 109


BULMACA / PUZZLE

4

3

4 110

2

3

2

1

1

SUDOKU


ACİL NUMARALAR / EMERGENCY NUMBERS

KKTC’yi ziyaret edenler için önemli numaralar

Important telephone numbers for visitors to the TRNC

KKTC Ekonomi Bakanlığı:

0392-22-86838

TRNC Ministry of Economy:

0392-22-83594

KKTC Tarım ve Orman Bakanlığı:

0392-22-83594

TRNC Ministry of Agriculture and Forestry:

0392-22-83594

KKTC Çevre ve Doğal Kaynaklar Bakanlığı:

0392-61-12000

TRNC Ministry of the Environment and Natural Resources:

0392-61-12000

Lefkoşa - Turizm Bakanlığı Danışma Bürosu:

0392-22-89629

Nicosia - Ministry of Tourism Information Office:

0392-22-89629

Lefkoşa Türk Belediyesi:

0392-22-85221

Nicosia Municipality:

0392-22-85221

Lefkoşa Derviş Paşa Müzesi:

0392-22-73569

Nicosia Dervish Pasha Museum:

0392-22-73569

Lefkoşa Kütüphane ve Taş Eserleri Müzesi:

0392-22-84349

Nicosia Library and Lapidary Museum:

0392-22-84349

Lefkoşa Lüzinyan Evi:

0392-22-71285

Nicosia Lusignan House:

0392-22-71285

Lefkoşa Mevlevi Tekke Müzesi:

0392-22-71283

Nicosia Mevlevi Dervish Lodge:

0392-22-71283

Lefkoşa Polis:

0392-22-83311

Nicosia Police Station:

0392-22-83311

Lefkoşa Devlet Hastanesi:

0392-22-85441

Nicosia State Hospital:

0392-22-85441

Lefkoşa Yakın Doğu Ünv. Hastanesi Acil Servis

0392-153

Nicosia Near East Univ. Hospital Emergency Service

0392-153

Kolan British Hastanesi

0392-68-08080

Kolan British Hospital

0392-68-08080

Kolan British Hastanesi Acil Servis

0392-1199

Kolan British Hospital Emergency Service

0392-1199

Lefkoşa Elektrik Arıza:

0392-22-75557

Nicosia Electricity Repairs:

0392-22-75557

Lefkoşa Galeria Cinema:

0392-22-77030

Galleria Cinema:

0392-22-77030

Lefkoşa Mısırlızade Sineması:

0392-22-89698

Nicosia Mısırlızade Cinema:

0392-22-89698

Lefkoşa Lemar Cineplex:

0392-22-35395

Nicosia Lemar Cineplex:

0392-22-35395

Gazimağusa Turizm Danışma Bürosu:

0392-36-62864

Famagusta Tourism Information Office:

0392-36-62864

Gazimağusa Belediyesi:

0392-36-64556

Famagusta Municipality:

0392-36-64556

Gazimağusa Canbulat Müzesi:

0392-36-65498

Famagusta Canbulat Museum:

0392-36-65498

Gazimağusa St. Barnabas Müzesi:

0392-36-48331

Famagusta St. Barnabas Museum:

0392-36-48331

Gazimağusa Yeni İskele İkon Müzesi:

0392-37-12933

Famagusta-İskele Icon Museum:

0392-37-12933

Gazimağusa Devlet Hastanesi:

0392-36-48986

Famagusta State Hospital:

0392-36-48986

Gazimağusa Elektrik Arıza:

0392-36-65514

Famagusta Electricity Repairs:

0392-36-65514

Gazimağusa Galeria Sinema:

0392-36-51270

Famagusta Galleria Cinema:

0392-36-51270

Girne Belediyesi:

0392-81-51884

Kyrenia Municipality:

0392-81-51884

Girne Akçiçek Hastanesi:

0392-81-52266

Kyrenia Akçiçek State Hospital:

0392-81-52266

Girne Barış ve Özgürlük Müzesi:

0392-82-18616

Kyrenia Peace and Freedom Museum:

0392-82-18616

Girne Bellapais Manastırı:

0392-81-57540

Kyrenia Bellapais Abbey:

0392-81-57540

Girne Güzel Sanatlar Müzesi:

0392-81-52287

Kyrenia Fine Arts Museum:

0392-81-52287

Girne Kalesi ve Müzeleri:

0392-81-52142

Kyrenia Castle and Museum:

0392-81-52142

Girne Halk Sanatları Müzesi:

0392-81-57688

Kyrenia Folk Art Museum:

0392-81-57688

Girne Galleria Sinema:

0392-81-59433

Kyrenia Galleria Cinema:

0392-81-59433

Girne Lemar Cineplex:

0392-82-23399

Kyrenia Lemar Cineplex:

0392-82-23399

Güzelyurt Belediyesi:

0392-71-42018

Omorphou Municipality:

0392-71-42018

Güzelyurt Müzesi:

0392-71-42202

Omorphou Museum:

0392-71-42202

Sağlık Sorunları:

0392- 112

Health Problems:

0392-112

Polis:

0392-155

Police:

0392-155

Yangın:

0392- 199

Fire:

0392-199

Orman Yangını:

0392- 177

Forest Fires:

0392-177

111


112




Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.