Nebevi Hayat Dergisi 86.sayı (Ocak, 2020)

Page 1




Yıl: 8 Sayı: 86 - Fiyatı: 12 TL Sahibi Nebevi Hayat Yayınları Adına Turhan Güncü Genel Yayın Yönetmeni Yusuf Yılmaz Tashih, Redaksiyon Metin Ulusoy Grafik, Tasarım Yakup Hazman Yönetim Merkezi Reklam ve Abone İşleri Güneşli Mh. 1300. Sk. No: 36 Bağcılar/İst. Abone ve Dağıtım Sorumlusu: Metin Ulusoy Tel-Faks: (0212) 515 65 72 GSM & Whatsapp : (0533) 056 83 19 Web ve Sosyal Medya: twitter.com/nebevihayat facebook.com/nebevihayat dergi.nebevihayatyayinlari.com bilgi@nebevihayatyayinlari.com Abone Şartları 2020 Yılı Yurt İçi Abonelik Bedeli: 120 TL Hesap Numarası Kuveyt Türk Katılım Bankası A.Ş. Hesabın Adı: Nebevi Hayat Dergisi İban: TR77 0020 5000 0083 3827 1000 02 Yayın Türü: Aylık, Yerel, Süreli Yayın Nebevi Hayat Aylık Dergi(Türkçe) Baskı: Matsis Matbaa, İstanbul, Ocak 2020 Yayınlanacak yazılarda düzeltme ve çıkartmalar yapılabilir. Yazıların bilimsel sorumluluğu yazarlarına aittir.

Editör Hamd; “Müminler Allah’a tevekkül etsinler (güvenip dayansınlar!)” (İbrahim, 11) buy urarak Allah azze ve celle’ye iman ettiklerini söyleyen ve bu iman iddialarında samimi olanların sadece Allah’a tevekkül etmesini ve başkalarına itimad etmemeleri gerektiğini emreden Allah’a, Salât ve Selâm; “Eğer siz Allah’a gereği gibi güvenseydiniz, (Allah), kuşları doyurduğu gibi sizi de rızıklandırırdı. Nitekim kuşlar sabahları kursakları boş olarak çıktıkları halde akşam dolu kursaklarla dönerler” buyurarak gereği gibi tevekkül etmenin nasıl olacağını ve tevekkülü gerçek manada anlamanın önemine değinen Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e, Allahu Teâlâ’nın lütuf ve ihsanı, affı ve keremi, sonsuz ikramı ise tevekkülün hakikatini anlayıp söz ve fiilleriyle hayatına dâhil eden ve bu inancını “Hasbunallahu ve ni’mel vekîl” sözleriyle de taçlandıran mümin ve müminatın üzerine olsun. Değerli okuyucularımız; Bu sayımızda daha önce detaylıca işlediğimiz, kişiyi imanın zirvesine taşıyacak kalp amellerinden “tevekkül” konusunu kalemimiz yettiğince tekrardan hatırlatmak istedik. Her geçen gün dozajını arttırarak şeytanın, küffarın ve dostlarının üzerimize olanca güçleriyle çullandığı, Allah azze ve celle ile ünsiyetimizin kötüye gittiği şu zamanda Rabbimizden niyazımız okuduklarımızla amel etmeyi, yalnıza O’na dayanıp güvenebilmeyi bizlere nasip etmesidir. Nebevi Hayat Dergisi olarak 2020 yılı abonelik çalışmalarımız tüm hızıyla devam etmektedir. 2020 Ocak ayı itibariyle ve Allah azze ve celle yayın ömrü verdiği müddetçe gelecek aylarda da abone olarak ve yeni aboneler bularak bu hayırlı çalışmamızda bize yardımcı olabilirsiniz. Sosyal medya hesaplarımızdan bizi takip etmeyi unutmayın. Selam ve dua ile...


İçindekiler İslam’da Tevekkül Hakan Sarıküçük

04

Tevekkül Etmeye Mani Olan Etkenler Ahmet İnal

11

KUR'AN'I KERIM'DEN MÜMINLERE NIDALAR Ehli Kitaba İttibanın Felaketi M. Sadık Türkmen

17

NEBEVÎ DAMLALAR

Helal Kazanç ve Dua Adabı Yener Yılmaz

23

Kavramlar Tevhid Kavramı Mahmut Varhan

30

Osmanlı Sonrası İslam Dünyası Çağdaş Firavunların Kıskacında Mısır Muhammed Eyüp

37

Gündem Analiz Gençleri Bekleyen Büyük Tehlike; Deizm -1Nedim Bal

46

İslam İdarecilerimizin Altın Tarihi İslam’da İdare ve İdarecilik Cihan Malay

53

Nebevî Aile Modernizmin Kıskacında Müslümanca Duruş Halime Yılmaz

59

Serbest Köşe Ey Din-i İslam Derya Fıçıcı

63


KAPAK DOSYA Hakan Sarıküçük

İSLAM’DA TEVEKKÜL

Bir mümin için tevekkülün en kısa ve kesin ifadesi: “Hasbunallahu ve ni’mel vekil” sözüdür. İbrahim aleyhisselam ve Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, en kritik anlarında bu cümleleri söyleyerek Rablerine yönelmişlerdir.

H

amd; “Müminler Allah’a

sabahları kursakları boş olarak

tevekkül etsinler (güve-

çıktıkları

nip dayansınlar!)”

buyurarak Allah

(İbrahim, 11)

kursaklarla dönerler”

(1)

dolu

buyura-

rak gereği gibi tevekkül etme-

iman ettiklerini söyleyen ve

nin nasıl olacağını ve tevekkülü

bu iman iddialarında samimi

gerçek

olanların sadece Allah’a tevek-

önemine değinen Rasûlullah

kül etmesini ve başkalarına

sallallahu aleyhi ve sellem’e,

emreden Allah’a,

manada

anlamanın

Allahu Teâlâ’nın lütuf ve ihsanı, affı ve keremi, sonsuz ikramı

Salât ve Selâm; “Eğer siz Allah’a

ise

gereği gibi güvenseydiniz, (Allah),

anlayıp söz ve fiilleriyle haya-

kuşları doyurduğu gibi sizi de

tına dâhil eden ve bu inancını

rızıklandırırdı.

“Hasbunallahu ve ni’mel vekîl”

Nitekim

kuşlar

1. Tirmizî, Zühd, 33. Ayrıca bk. İbni Mâce, Zühd, 14.

4

akşam

azze ve celle’ye

itimad etmemeleri gerektiğini

Ocak 2020

halde

tevekkülün

hakikatini


sözleriyle de taçlandıran mümin ve

ile beraber azmederek çalışmanın

müminatın üzerine olsun.

önemini de göstermektedir.

Tevekkül

sözlükte:

dayanmak,

işi

“Güvenmek,

başkasına

Örneğin; bir çiftçi öncelikle, tarlasını

havale

zamanında sürecek, toprağı ekime

etmek” anlamlarına gelir. Terim

elverişli hale getirecek, ardından

olarak ise: “Hedefe ulaşmak için gerekli olan maddi ve manevi sebeplerin hepsine başvurduktan sonra Allah azze ve celle’ye dayanıp güvenmek ve işin sonrasını Allah

azze ve celle’nin

takdirine bırakmak” demektir. Bizi hayra götürecek sebeplere sarılıp çalışmak, Allah yardımcımız

azze ve celle’nin

olduğunu

mak ve neticeyi Allah

bizim

unutma-

azze ve celle’ye

doğru tohumu atacak, tarlasını sulayacak; mahsulüne zararlı olabilecek otlardan arındırmak için çapalayacak, zarar verme ihtimali olan böcek ve haşerelere karşı gereken ilâcı atacak, gerekirse ekim öncesi ve bitkinin büyüme evresinde gübresini de verecek, elinden gelen bütün gayreti gösterdikten sonra da iyi azze ve celle’ye

bırakmak ve sonuçta meydana gelen

ürün vermesi için Allah

kazaya da rıza göstermektir. Yani bu

güvenip sonucu O’ndan bekleye-

sonucun bizim için mutlaka hayırlı

cektir. Bunların hiçbirisini yapma-

olduğuna inanmaktır.

dan “kısmetimizde ne var ise o olur”

Tevekkül, bâki olana yönelik olma-

deyip tarlayı ekmeden mahsulün

lıdır. Tevekkül ancak bu takdirde

yetişmesini

bir anlam ifade eder. Fânilere güve-

(elinden gelen tüm gayreti göster-

nenler ise eninde-sonunda büyük

dikten sonra gerisini Allah

bir

celle’ye

pişmanlık

yaşarlar.

Nitekim

beklemek

tevekkülü azze ve

havale etmeyi) hazır yiyicilik

Allahu Teâlâ: “Ölümsüz ve daima

olarak anlamaktan kaynaklanır. Bu

diri olan Allah’a güvenip dayan.

durum İslam’ın tevekkül anlayışıyla

Onu hamd ile tesbih et!..” (Furkan, 58)

bağdaşmaz.

buyurmuştur. Doğru sebebe yapışan doğru netice alır. Tevekkül, dinimizin bildirdiği sebeplere yapıştıktan

Hangi şartta olursa olsun Allahu Teâlâ’ya devamlı bir güven içinde

sonra neticeyi sebeplerden değil,

olmak ve rızık verici olarak sadece

sebepleri

Allah

yaratandan

beklemek-

azze ve celle’yi

bilmek ve bu

tir. “Bir işe karar verdiğin zaman,

bilinçle hareket etmek, Allah

Allah’a tevekkül et, Ona güven!” (Âl-i

celle’ye

İmran, 159)

ayet-i kerîmesi, tevekkül

azze ve

gereği gibi tevekkül etmek

anlamına gelmektedir.

Cemazi-el Evvel 1441

5


Çalışmak, çabalamak, tedbir almak

Çalışan kardeşin, diğerini yani ilim

gibi davranışlar her ne kadar rızkın

tahsiliyle

zahiri sebepleri olsa da gerçek sebebi

üzerine Peygamberimiz sallallahu aleyhi

değildir. Rızkı veren yalnızca Allah

ve sellem’in:

azze ve celle’dir.

de onun vesilesiyle rızıklandırılıyor-

Bazen rızık, bakımını

üstlendiğimiz

evlatlarımız

veya

eşimiz veya bir yetim ve bir fakire yardım etme vesilesiyle ve daha nice kendimiz haricindeki benzer sebeplerle Allahu Teâlâ tarafından bizlere takdir edilebilir. Allah

azze ve celle

kendisine güvenen kulunu mahrum bırakmaz, onu değişik şekillerde rızıklandırır. Tevekkülün karşılığı, sebepler dünyasında herhangi bir yolla, herhangi bir şekilde mutlaka görülür.

meşgul

olanı

şikâyeti

“Nereden biliyorsun! Belki

sundur!” (2) demesi, rızkı kendinden bilmeyip gerçek rızık verenin Allah azze ve celle

olduğu bilincine sahip

olmanın önemine ve bu uğurdaki gayretlerin ancak bu inanç ile bir anlam kazanacağına işaret eder. Rızkı, çalışma ve gayrete bağlamak, sebebi yaratıcı yerine koymak gibi büyük bir yanlışa götürür. Çünkü ayette de beyan buyurulduğu gibi: “Yeryüzündeki

bütün

canlıların

rızkını ancak Allah verir.” (Hud, 6)

“Güçsüz ve zayıflarınız sebebiyle rızıklandırılıyor

ve

destekleniyorsunuz”

hadisi şerifi de bu anlattıklarımızı

“Cennete girecek bir kısım insanlar vardır ki, onların kalpleri kuş kalbi gibi

desteklemektedir. İlahi yardım ve

(rakîk ve güven içinde)dir.”

tecellinin birçok yolu vardır. “Allah,

cennete girecek birtakım insanla-

akla hayale gelmeyen yer ve yönler-

rın kuş kalpli olmasından maksa-

den kullarını rızıklandırır.”

dın, “Allah’a güvenen ve tevekkül

Aileden birinin Allah

azze ve celle’nin

dinini öğrenmeye kendini adaması sebebiyle diğer tüm fertler rızıklan-

(3)

hadisi

edenler” olduğunu söylemişlerdir. Konunun

başında

zikrettiğimiz

hadisi şerif, kuşların erken saat-

sallal-

lerde yuvalarından çıkarak rızık-

devrinde, yanına

larını aramalarını; çalışma ve rızık

gelip ilim tahsil eden ve diğeri de

aramanın tevekküle ters düşmedi-

çalışıp rızık teminiyle meşgul olan

ğini, bilakis, sabahları boş kursakla,

iki kardeş arasında geçen kıssada

endişesiz bir şekilde rızık aramaya

sallallahu aleyhi ve sellem’in

çıkan kuşların rahatlığı ve tesli-

dırılabilir. Nitekim Rasûlullah lahu aleyhi ve sellem’in

Peygamber

cevabı pek manidardır.

miyeti

içinde,

2. Tirmizi, Zühd,33. 3. Müslim, Cennet 27. Ayrıca bk. Ahmed İbni Hanbel, Müsned, II, 331

Ocak 2020

6

yersiz

endişelere


ve düşüncelere kapılmadan nasip

demek olan tevekkül, kalpte bulunur.

aramanın önemini ve boş oturma-

Bu duygu kalpteki yerini koruduğu

mayı, tevekkülün gereği saymak-

sürece gayret ve çabalar tevekküle

tadır. İşin doğrusu da budur. Zira

asla ters düşmez. Bir zorluk çıkarsa,

kuşlar her sabah, her türlü endişe-

bu, Allah azze ve celle’nin takdiri iledir,

den uzak olarak tam bir tevekkül

bir kolaylık olursa, bu da Allah

içinde yeni güne başlarlar ve bütün

ve celle’nin

korkaklıklarına,

çekingenliklerine

kendisinde bir varlık ve güç görüp

rağmen karınlarını doyururlar. Allah

işi zora sokmamalı, üzerine düşeni

Teâlâ onlara da günlük rızıklarını

yapmakla yetinmeli, neticeyi daima

verir. Nitekim bir ayet-i kerîmede

Allah

“Nice canlı yaratık vardır ki rızkını

O’ndan bilmelidir.

(biriktirip yanında) taşımaz. Allah ona da size de rızık verir” (Ankebut, 60)

buyurulmuştur. Rivay ete göre,

Mekke’de

müşriklerden

gördük-

leri baskı ve işkenceler karşısında Peygamber aleyhisselam, Müslümanlara Medine’ye hicret etmelerini tavsiye etmişti. Bunun üzerine içlerinden bazıları “Oraya nasıl gider, orada ne yer ne içeriz?” diye endişelerini belirtmişlerdi. İşte o zaman Allahu Teâlâ, böyle düşünenleri bu ayette uyarmış, rızkı verenin Allah celle

azze ve

olduğunu ve dolayısıyla O’na

güvenmek gerektiğini hatırlatmıştır.

kolaylaştırması iledir. Kul

azze ve celle’ye

havale etmeli,

Önemli olan; âlemlerin Rabbi ve hepsinin rızkına kefil olan Allah azze ve celle’ye

itimadı ve inancı sars-

mamak, gereksiz, yersiz ve caiz olmayan duygulara kapılmamak ve yanlış eylemlere ve fiillere tevessül etmemektir. Zira böylesine bir güven sapması, gösterilen gayretlere rağmen, tatmin edici sonuçlara ulaşamamanın sebebi olur. Özellikle şu zamanlarda insanların ekonomik sıkıntılarının çözümünü ve refahı, Allah

azze ve celle’nin

dinine ihlas ile

yönelmek ve O’na tevekkül etmek yerine, çalışıp çaba göstermeden

azze

İslam’a muhalif olan kısa yollardan

karşı tam bir güven içinde

elde edilecek kazançlara ve Allah

Kulların rızık konusunda Allah ve celle’ye

azze

olmaları, bu açıdan kuşları örnek

azze ve celle’nin

almaları ve kendilerini Allah

azze

şans oyunlarına, piyangolara ve

rızıklandırdığı, rızkını

çekilişlere bel bağlamaları hakiki

sırtında taşımayan nice canlıların

manada iman ve tevekkül inancıyla

bulunduğunu unutmamaları esastır.

bağdaşmamaktadır.

Allah

olmayan insanlar değişik varlıklara

ve celle’nin

azze ve celle’ye

güven duygusu

haram kıldığı kumara,

Müslüman

Cemazi-el Evvel 1441

7


bel bağlayabilirler. Ama müminler sadece Allah

azze ve celle’ye

bel bağla-

Allah

azze ve celle’ye

itimat,

insanı

güven ve tam

dünyada

birta-

malı ve O’na tevekkül etmelidirler.

kım yersiz kuşku ve duygulardan,

Zaten müminlere de ancak bu yakı-

yanlış uygulamalardan, ahirette de

şır. Allahu Teâlâ şöyle buyurmuş-

sorgu-sualden ve azaptan kurta-

tur: “Kim Allah’a tevekkül ederse,

rır. Yine hesapsız-azapsız cennete

O, ona yeter. Muhakkak ki Allah,

girecek yetmiş bin kişinin kimler

emrini yerine getirendir.” (Talak, 5)

olduğunu Nebi

Allahu Teâlâ, kendisine tevekkül

“Onlar rukye yapmayan, yaptırmayan,

edeni, güvenip itimad edeni başka-

uğursuzluğa inanmayan ve Rablerine

sına muhtaç etmez. Allah’ın yardımı

tevekkül edenlerdir (O’na dayanıp güve-

tevekküle bağlıdır. Gerçek mümin-

nenlerdir)” (4) şeklinde izah etmiştir.

ler Rablerine tevekkül edenlerdir.

sallallahu aleyhi ve sellem:

Bir mümin için tevekkülün en kısa

“Gerçek müminler o kişilerdir ki,

ve kesin ifadesi: “Hasbunallahu

Allah

ve ni’mel vekil” sözüdür. İbrahim

anıldığı

zaman

yürekleri

titrer. Allah’ın ayetleri okundu-

aleyhisselam

ğunda bu ayetler onların imanla-

aleyhi ve sellem,

rını pekiştirir de sadece Rablerine tevekkül ederler (güvenip dayanırlar).” (Enfal, 2) Seyyid Kutup

rahimehullah’ın:

“Onlar

(Müslümanlar) Allah’ın işçileridirler. Allah nerede, ne zaman ve nasıl çalışmalarını diliyorsa o şekilde çalışıp

belirli

ücretlerini

alırlar.

Ama ellerinde ne lehte ne de aleyhte bu daveti belirli bir sonuca doğru

ve Peygamber

sallallahu

en kritik anlarında

bu cümleleri söyleyerek Rablerine yönelmişlerdir. İbrahim

aleyhisselam’ın,

Nemrut tara-

fından mancınıkla ateşe atılması olayı Kur’an-ı Kerîm’de tafsilatlı bir şekilde anlatılmaktadır (Enbiya, 51-70). Ta baştan beri Allah celle’ye

azze ve

tam bir güven içinde bulu-

nan İbrahim aleyhisselam en son anda,

yön verme yetkisi yoktur. Çünkü bu

ateşe fırlatılırken de aynı itminan

iş sahibini ilgilendirir, işçiyi değil.”

ve güven ile “Allah bana yeter, ne

sözleri

güzel vekildir O!” teslimiyeti içinde

de

burada

gereken, Allah

hatırlanması

azze ve celle’nin

dini ve

sadece Allah

azze ve celle’den

yardım

inancımı-

beklediğini dile getiriyordu. Ateşe

zın nasıl olması gerektiğini ortaya

düşerken Hazret-i Cebrail gelip, “Bir

koyan önemli sözlerdendir.

dileğin var mı?” diye sorunca, “Var

tevekkül

hususundaki

4. Buhârî, Tıb, 1; Rikak, 50; Libâs, 18; Müslim, Îmân, 374. Ayrıca bk. Tirmizî, Kıyâmet, 16.

Ocak 2020

8


fakat sana değil” diyerek sözünün

Sufyan’ın isteğini yerine getirerek:

eri olduğunu göstermişti. Bunun

“Ebu Sufyan, Mekkelileri toplayıp

için âyet-i kerimede “Ve (ahdine)

gelmiş,

vefa gösteren İbrahim’in…” (Necm,

hiçbiriniz

37)

diye övüldü. Sonuç ise gerçek

sizi

bekliyor.

geri

Müslümanları

Giderseniz

dönemez!” korkutmak

diye istedi.

tevekkülün akıllara hayret veren

Başta Peygamber

mutlu sonu idi: Kızgın ateşin serin-

sellem

lik veren bir ortama dönüşmesi...

Allah’a iman ve güvenleri artmış ve

Çünkü Allah her şeye kâdirdir.

“Allah bize yeter, ne güzel vekil-

Mesele sadece O’na güvenmektedir.

dir O!” demişler ve sözleşilen yere

İkincisi de İslam tarihinde “Bedr-i Suğra” (Küçük Bedir Savaşı) diye bilinen hadisedir. Peygamber hisselam

aley-

ile ilgili olaya ise Âl-i İmran

Suresi’nin 173. ayetinde işaret buyu-

sallallahu aleyhi ve

olmak üzere ashâb-ı kirâmın

hareket etmişlerdi. Bedir mevkiine gelince düşmanın çoktan çekip gittiğini gördüler. Panayır süresinde orada kalıp ticaret yaptılar, sonra da Medine’ye döndüler. ve Rasûlullah

rulmaktadır. Uhud Savaşı’ndan sonra

İbrahim

Ebu Sufyan “Bir sene sonra Bedir’de

sallallahu aleyhi ve sellem’in

buluşalım” demiş, Peygamber

aley-

bir taraftan tevekkül ve yakînin

da “İnşaallah” diy e cevap

peygamberlerin hayatındaki yerini

vermişti. Vakit gelince Ebu Sufyan

gösterirken, diğer taraftan bu duru-

Mekkeli

mun fevkalâde yüksek seviyeli bir iş

hisselam

müşriklerden

topladığı

güçle Merru’z-Zahran denilen yere kadar

gelip

ordugâh

kurmuştu.

aleyhisselâm

bu tavırları

olduğuna ve bu seviyeyi kazanmaya dair teşvikte bulunmaktadır.

Ancak kalbine düşen korku sonucu

Tevekkül ve yakîn duygusu, kemâl

Mekke’ye

karar

noktasını bulduğu zaman kul, Allahu

vermişti. Tam bu sırada Medine’ye

Teâlâ’nın yardım ve korumasını

gitmekte olan Nuaym bin Mesud

sanki gözleriyle görüyormuş gibi bir

ve adamlarıyla karşılaştı. Henüz

huzur ve tatmine ulaşır. Bu nokta-

Müslüman olmayan Nuaym’a: “Al

dan sonra da hiçbir şeyin kaygısı söz

sana on deve! Medine’ye gittiğinde,

konusu olamaz. Nitekim hicret esna-

büyük bir kuvvetle gelmişler, seni

sındaki Rasûlullah

bekliyorlar,

Muhammed’i

sellem’in tavırlarında bunun neticesini

korkut!” demişti. Nuaym, Medine’de

görürüz. Peygamber aleyhisselam, hicret

Peygamber

esnasında yol arkadaşı Ebu Bekir radı-

geri

dönmeye

diye

sallallahu aleyhi ve sellem’i

harp hazırlıkları içinde buldu. Ebu

yallahu anh

sallallahu aleyhi ve

ile birlikte Mekke’den çıkıp

Cemazi-el Evvel 1441

9


birkaç günlüğüne Sevr mağarasına

ihtiyaçların karşılandı, düşmanlarından

sığınmıştı. Müşrikler ise her tarafta

korundun' diye cevap verilir. Şeytan da

onları arıyordu. İşte onlardan bir

kendisinden uzaklaşır.'

grup mağaranın üzerinde gezinip dururken, içeriden Ebu Bekir lahu anh

radıyal-

onların ayaklarını görmüş ve

endişesini “Şöyle eğilip ayaklarının

Ebu Davud’un rivayetinde şu ilâve vardır:

“Şeytan,

diğer

şeytana:

Hidâyet edilmiş, ihtiyaçları karşılan-

dibine bakacak olsalar, bizi görecek-

mış ve korunmuş kişiye sen ne yapabi-

ler” sözüyle dile getirmişti. Allah azze

lirsin ki? der.” (5)

ve celle’ye karşı her an tam bir güven ve

tevekkül içinde bulunan Peygamber aleyhisselam

ise: “Üçüncüsü Allah olan

iki kişiyi sen ne sanıyorsun? Onlar hiç ele geçer mi?” diye onu teselli etmiş, Allah’ın

kendilerini

koruyacağına

olan güvenini açıklamıştır. Kur’ân-ı Kerîm bu olayı anlatırken: “Üzülme, endişelenme,

Allah

(Tevbe, 40) şeklinde

bizimledir”

bildirmektedir.

Yine Allahu Teâlâ: “Şüphesiz biz Peygamberimize

ve

müminlere

bu dünya hayatında da şahitlerin şahitlik edecekleri günde de yardım ederiz” (Müminun, 51) Peygamber

buyurmuş,

sallallahu aleyhi ve sellem’ı

ve

inananları yalnız bırakmayacağını bildirmiştir. Bir hadisi şerifte, “Kim, evinden çıkarken: 'Allah’ın adıyla çıkıyor, Allah’a güveniyorum. Günahlardan korunmaya güç yetirmek ve taate kuvvet bulmak ancak Allah’ın tevfik ve yardımıyladır' derse kendisine: 'Doğruya iletildin, 5. Ebu Dâvûd, Edeb 103; Tirmizî, Daavât 34

Ocak 2020

10

Hadiste evinden çıkarken “Bismillah, tevekkeltü alallah ve lâ havle ve lâ kuvvete illâ billah” diyenin, Allah azze ve celle’ye

güven tazeleyip, işlerini,

hatadan korunmasını, tâat ve hayırlara muvaffak kılınmasını Allah azze ve celle’nin

yardımına bağlayan,

yani inancını böylece ortaya koyan kişinin, umduklarına kavuşacağını haber vermektedir. Üstelik şeytanın kendisini yanıltmaktan ümidini kesip uzaklaşacağını bildirmektedir. Biz de bu vesileyle evimizden her çıktığımızda bu zikirlerle meşgul olmalı, Rabbimize olan tevekkülümüzü bu cümlelerle dillendirmeliyiz. Unutmayalım ki umduklarımıza nail olmamız ve şeytandan korunabilmemiz bu zikirleri çokça söylemekle mümkün olacaktır. Rabbimiz bizleri gereği gibi tevekkül ehli kimselerden eylesin. Selâm ve Dua ile…


KAPAK DOSYA Ahmet İnal

TEVEKKÜLE MANİ OLAN ETKENLER

S

özlükte; “Allah

azze ve celle’ye

Kur’an-ı Kerim’in birçok yerinde

güvenmek” anlamındaki vekl

defalarca

kökünden türeyen tevekkül

İslam’ın en temel değerlerinden

“birinin işini üstüne alma, birine

birisidir. Bu nedenledir ki tevek-

güvence verme; birine işini havale

kül kulun tercihine bırakılmamış,

etme, ona güvenme” manalarına

Rabbin bir emri olarak çoğunlukla

gelir.

“Müminler ancak Allah’a tevekkül

Tevekkül dini bir terim olarak “bir kimsenin kendini Allah azze ve celle’ye teslim etmesi, rızkında ve işlerinde

zikredilen

tevekkül,

etsinler; sen, o ölümsüz ve daima diri olana tevekkül et…” şeklinde emir kalıplarıyla zikredilmiştir.

Allah’ı kefil bilip sadece O’na güven-

Tevekkül, iman etmiş olmanın tabii

mesi” şeklinde tanımlanmaktadır.

bir

(1)

gereğidir.

Tevekkül,

imanın

1. DİA, Tevekkül mad.

Cemazi-el Evvel 1441

11


sağlamasının yapıldığı mühim bir

Bu insanları kendi tuzağına çekmek,

noktadır. İman tek seferlik bir durum

onları

değildir. Zayıflayıp güçlenmesi ya da

misali bir o yana bir bu yana savur-

tamamen yok olması mümkündür.

mak şeytan için zor olmasa gerek…

İman soyut ve değişken oluşu itiba-

Bu nedenle, Müslüman kimse hem

riyle kati olarak ölçülemez. Ancak

Rabbine yakın olmak hem hayatın

tevekkül sayesinde kişi imanını bir

bela ve musibetlerine göğüs germek

nebze

imkanına

hem de kendisini avlamak için gece

tevekkül

gündüz pusuda bekleyen düşma-

olsun

kavuşur.

hissetme

Çünkü

hakiki

rüzgar

önündeki

yaprak

sadece imandan beslenir.

nına galebe çalmak için elindeki

Tevekkül, kişinin sırtını en güçlü

bu kıymetli hazineye sahip çıkmak

olana

yaslamasıdır.

Müslüman,

zorundadır.

hayatın tüm debdebesine karşın

Tevekkül, insanların çoğunun sahip

arkasında dağ gibi duran, daima

olamadığı kıymetli bir hazinedir.

kendisiyle

yüceler

Bela ve musibetle imtihan olunup da

yücesi Rabbini hisseder ve onun

isyan eden, bağırıp çağıran, azgın-

varlığından güç alır. Dağ gibi sorun-

laşan nice insan vardır ki tevek-

ların karşısında dağlar kadar metin

külden zerre nasipleri yoktur. Böyle

yiğitlerin varlığı işte bu sayededir.

insanlar, sebeplere sarılıp sonucunu

Tevekkül,

ne olursa olsun Allah

beraber

olan

Müslümanın

işlerini

azze ve celle’ye

düşmanlık

bırakmayı bilmezler. Hele bir de

eden şeytanın işlerini de zorlaş-

Rabbin takdiri böyle kulların arzu-

azze ve celle’ye

suna tevafuk etmemişse o zaman

tam bir teslimiyet ile bağlanmış,

durum çok daha vahimdir. Feryat

kolaylaştırırken, tırmaktadır.

ona

Allah

vekil

figanlar, sızlanmalar, verdiği tüm

kabul etmiş bir kimseyi şeyta-

nimetlere rağmen Allah azze ve celle’ye

nın alt etmesi öyle kolay değildir.

duyulan sitemler... Peki bu insan-

Şeytan bu hakikati çok iyi bildi-

lar sabredip mükafatını Allah

ğinden dolayı gözünü mütevekkil

ve celle’den

insanlara dikmiş ve onlarla olan

isyan etmektedirler? Tevekkül ile

mücadelesini, tevekküllerini yok

acıların üstesinden gelmek durur-

etme gayesiyle devam ettirmiştir.

ken niçin isyan ateşiyle acılarını

her işinde Allah

azze ve celle’yi

Şeytan tek bir şeyi arzulamaktadır.

azze

beklemek varken neden

dağlamayı seçmektedirler?

Rabbiyle bağını kesmiş ve gücünü

Tevekkül eden insanlar bu makama

kaybederek yalnızlaşmış insanlar…

nasıl iki günde gelmedilerse, nasıl

Ocak 2020

12


ki bunun ardında çeşitli manevi

“Onlar öyle kimselerdir ki, halk

etkiler varsa bu durum tevekkülsüz

kendilerine, “İnsanlar size karşı

insanlar için de geçerlidir. İnsanlar

ordu toplamışlar, onlardan korkun”

şeytanın tuzağına öyle iki günde

dediklerinde, bu söz onların imanını

düşmüyorlar. Bu sürecin de arka-

artırdı ve “Allah bize yeter, O ne

sında insanı adım adım Rabbinden

güzel vekildir!” dediler. (Ali İmran, 173)

uzaklaştırmaya sebep olan etkenler vardır. Şimdi bunları irdeleyelim.

“Müminler ancak o kimselerdir ki; Allah anıldığı zaman kalpleri

1- İmani Zayıflık

ürperir. O’nun âyetleri kendile-

Tevekkülsüzlüğün en büyük sebebi

imanlarını artırır. Onlar sadece

imansızlık ya da imanda gösteri-

Rablerine tevekkül ederler.” (Enfal, 2)

rine okunduğu zaman (bu) onların

len zaafiyettir. Tevekkül ve iman birbirinden

ayrılmaz

iki

parça-

dır. Tevekkül tüm varlığını imana borçludur. Allah

azze ve celle’ye

karşı

hüsnü zannı olmayan bir kimse ona niye itimad etsin ki? Sahte ilahları varken niye ona iltica etsin ki? Tevekkülün

Kur’an-ı

Bu ayet-i kerîmelerde tevekkül etme ancak müminlere yakışır bir vasıf olarak

zikredilmiştir.

Tevekkül,

Allah azze ve celle’nin gücünü kuvvetini ikrar etmenin bir şekli olduğundan dolayı bunun hakkını ancak iman etmiş olanlar verebilir. Çünkü inkar-

Kerim’de

cıların

dayandıkları,

kendilerini

kullanılışına bakıldığında iki şey

nisbet ettikleri bir Allahları yoktur.

dikkatimizi çeker. Birincisi daima

Onlar sahte ilahların çevrelediği aciz

müminlere

kimselerdir. Sahte ilahlarına dayanıp

ait

bir

vasıf

olarak azze

güvenecek olsalar da sonları hüsran-

rububiyet ve uluhiyetiyle

dan başka bir şey olmayacaktır.

yakın ilişki içinde zikredilmesi. Şu

Oysa müminler öyle değildir. Onlar

ayetlere göz atalım.

iman ettikleri andan itibaren o yüce

kullanılması, ikincisi ise Allah ve celle’nin

“Eğer müminler iseniz yalnızca Allah’a tevekkül edin.” (Maide, 23)

yaratıcının gücünü, kuvvetini tüm bedenlerinde hisseder ve güvenirler. Bu yüce güce kulluk yapmak, sırtını

“Musa, “Ey kavmim! Eğer siz

ona yaslamak, yetişemediği yerde

gerçekten Allah’a iman etmişseniz,

“Yetiş Ya Rabbi!” demek mümine

eğer O’na teslim olmuş kimseler

eşsiz bir haz verir. Bunun en somut,

iseniz, artık sadece O’na tevekkül

en canlı örneğini sihirbazların iman

edin” dedi. (Yunus, 84)

etmesi olayında görürüz.

Cemazi-el Evvel 1441

13


"(Firavun dedi ki:)Mutlaka sizin

rağmen yine de sihirbazlar kadar

ellerinizi ve ayaklarınızı çapraz-

olamamışlardı. Başları her sıkıştı-

lama keseceğim, sonra da (ibret

ğında “Allah” demeleri gerekirken

olsun diye) sizin tümünüzü elbette

onlar “eyvah!” demekten bir türlü

asacağım". (Sihirbazlar) Dediler ki:

kurtulamadılar. Allah

"Biz mutlaka Rabbimize dönece-

bir türlü teslimiyet gösteremediler.

ğiz". "Sen sırf, Rabbimizin âyet-

Biz emredileni yapalım, Rabbim

leri bize geldiğinde iman ettiği-

vekilimizdir, bizi yardımsız bırak-

miz için bize hınç duyuyorsun. Ey

maz diyemediler. İsyan üstüne isyan

Rabbimiz! Üzerimize sabır yağdır

ettiler ve en sonunda Firavundan

ve Müslüman olarak bizim canı-

daha beter kaybettiler.

mızı al." (Araf, 124-126)

“Firavun ve adamları gün doğarken

Düşünebiliyor musunuz? Daha az önce firavunun hizmetinde bulunmuşlardı, makam ve mevki istiyorlardı. Dünyaya tamah etmişlerdi. Ama şimdi… Şimdi hakikat ile tamamen değiştiler. Rablerinden aldıkları güç ile sahte Rab olma iddiasındaki Firavuna meydan okuyorlardı. Korkacakları bir şeyleri yoktu. İman ederek ve geri dönmeyerek üzerlerine düşeni yapmışlar, gerisini de Allah

azze ve celle’ye

bırakıvermişlerdi.

Onlardaki bu değişim imanın ve ondan doğan tevekkülün gücüydü. Sihirbazlar, belki bir kaç saatlik bir iman ile bu makama ulaşmışlardı. Bu, Musa

aleyhisselam

için müjdeli

bir haberdi. Ama Musa

aleyhisselam’ı

bekleyen başka imtihanlar vardı. Yanındaki herkes, sihirbazlar kadar mütevekkil değildi. İsrailoğulları, Allah

azze ve celle

tarafından gönde-

rilen onca lütfa şahit olmalarına

Ocak 2020

14

azze ve celle’ye

onları takibe koyuldular. İki topluluk birbirini görünce Musa'nın arkadaşları, "Eyvah yakalandık" dediler. şüphesiz

Musa,

"Hayır!

benimledir,

Rabbim

bana

yol

gösterecektir" dedi. Bunun üzerine Musa'ya, "Asan ile denize vur" diye vahyettik. Deniz derhal yarıldı. Her parçası koca bir dağ gibiydi. Ötekileri de oraya yaklaştırdık. Musa'yı

ve

beraberindekilerin

hepsini kurtardık. Sonra ötekileri suda boğduk.” (Şuara, 60-66)

2- Marifetullah Hakkında Cahillik Kur’an-ı zikredildiği

Kerim’de

tevekkülün

yerlere

baktığımızda

Rabbimizin şanına, güç ve kudretine

atıfta

bulunulduğunu

fark

ederiz. Şu ayetleri inceleyelim; "Sen, o ölümsüz ve daima diri olana (Allah’a) tevekkül et….” (Furkan,58)


Göklerde

ve

yerde

ne

varsa

Allah

azze ve celle

tarafından yalnız

Allah'ındır. Vekil olarak Allah yeter.

bırakılmayacaklarının

(Nisa, 132. ayet)

hareket ettiler. Bu bilinç ile putları

Rabbimiz, ilim bakımından her şeyi kuşatmıştır. Biz Allah'a tevekkül ettik. (Araf, 89) Oysa kim Allah'a tevekkül ederse, şüphesiz Allah, üstün ve güçlü

bilinciyle

yıktılar,

Firavunlara

Nemrutlara

meydan

okudular.

Kızıldenizle,

ateşle burun buruna geldiklerinde dahi “acaba mı?” demediler. Teslim oldular ve kazandılar.

olandır, hüküm ve hikmet sahibi-

3- Şeytanın Tahakkümü

dir. (Enfal, 49)

"Gerçek

Tevekkül eksikliği bazen kişinin

yalnız Rablerine tevekkül edenler

Allah

üzerinde onun (şeytanın) bir haki-

azze ve celle’yi

yamamasından

hakkıyla tanı-

ileri

gelir.

Kişi,

şu

ki:

İman

edip

de

miyeti yoktur." (Nahl, 99)

kendisini ne kadar zorlasa da böyle

"Benim

durumlarda tam teslimiyeti bir türlü

üzerinde hiçbir zorlayıcı gücün

başaramaz. Bu ise tevekkül etmeye

(hakimiyetin) yoktur." Vekil olarak

çalıştığı

Rabbin yeter. (İsra, 65)

zamanlarda

onu

yorar.

İnsanlar tevekkül konusunda bebeklerin anneleriyle olan ilişkilerine ibretle bakmalıdır. Çünkü bir bebek annesini

kokusundan,

kullarım;

Şeytan, Allah

senin

azze ve celle

onlar

ile kulu

birbirine bağlayan tüm rabıtalardan nefret eder. Bu yakınlığı yok

kıyafetin-

etmek ve yerine kendisiyle kuracağı

den, yüzünden tanımış ve kendisini

bir bağ tesis etmek ister. Tevekkül

koruyacağına dair tam bir itimad

ise bu noktada şeytanın önünde

içine girmiştir. Annesinin kendisini

duran kocaman bir engeldir. Şeytan

yardımsız bırakacağını asla düşün-

Rabbine hakkıyla güvenmiş kimse-

mez. Bunun için annesi yanındayken kendisini güvende hisseder ve cesur davranır.

Mütevekkil

insanların

durumları da böyledir. Rablerine karşı sonsuz güven içinde ve rahattırlar. İbrahim

aleyhisselam’ın

atılırkenki hali, İsmail

ateşe

aleyhisselam’ın

ler için tuzaklar kursa da onlara nüfuz edemez. Şeytanın etki alanına girecek

kimseler

bellidir.

İmani

zaafiyete uğramış, Rabbinden uzaklaşmış, yalnız kimseler... Şeytan onlara

kancayı

kolayca

atmış,

benliklerini ele geçirmiştir. Onlar, farkında

olmasalar

da

şeytanın

bıçak altına girerkenki cesareti bu

emir eri olmuş ve kendi iradelerini

tevekkülün bir sonucudur. Onlar

kaybetmişlerdir. Artık, bu kimseler

Allah

için birçok meziyetin geride kalması

azze ve celle

için çıktıkları yolda

Cemazi-el Evvel 1441

15


gibi tevekkül duygusu da çoktan kaybedilmiştir. Şeytanın sancağını diktiği bu kalpte Allah

azze ve celle’ye

﴾33﴿ Bağların ikisi de yemişlerini

verip hiçbir ürünü eksik bırakmamışlardı. İki bağın arasından bir de

güvenmek, işlerine vekil tayin etmek

ırmak akıtmıştık.

imkânsız gibi bir şeydir. Kul tevbe

﴾34﴿ Böylece adamın bol ürünü

edip Rabbine yönelmediği sürece kalbindeki istiladan kurtulabilmesi mümkün olmayacaktır.

oluyordu. Bu yüzden arkadaşıyla konuşurken ona şöyle dedi: "Ben, servetçe senden daha zenginim;

4- Kendini Müstağni Görme

nüfusça da senden daha güçlü-

(Ey Peygamber!) Heva ve hevesini (kötü duygularını ve nefsânî ihtiraslarını) kendisine ilâh edineni

yüm." ﴾35﴿ Böyle bir böbürlenme içinde

kendine kötülük ederek bağına

gördün mü?..” (Furkan, 43)

girdi ve şöyle dedi: "Bunun hiçbir

Kişinin kendisini olduğundan büyük

zaman yok olacağını sanmam.

kabul

etmesi

ve

kendi

kendine

yeteceğini düşünerek Allah’tan yüz

﴾36﴿

Kıyametin

kopacağını

da

sanmıyorum. Rabbimin huzuruna

çevirmesi felaketlerin en büyüğü-

götürülürsem bile, hiç şüphem yok

dür. Böyle bir kimseden tevekkül

ki, orada bunun yerine daha iyisini

sahibi olmasını beklemekten ziyade

bulurum."

imanını

tazelemesi

istenmelidir.

Kendisini her şeyden üstün gören, gücünün ve servetinin her şeye yeteceğini düşünen bir kimse Allah azze ve celle’ye

Bu

niçin dayanıp güvensin ki?

durumda

olan

kimselerin

akıbetleri Kur’an-ı Kerim’de bir çok yerde zikredilmiştir. İbret olması açısından Kehf Suresi’nde anlatılan bahçe sahibi iki kimsenin kıssasını paylaşmakta fayda var.

……... ﴾42﴿ Çok geçmeden adamın ürünleri (felâketlerle) kuşatıldı. Sahibi, çardakları yere çökmüş haldeki bağı uğruna yaptığı masraflardan ötürü çırpınmaya başladı. "Ah" diyordu, "Keşke ben Rabbime hiçbir şeyi ortak koşmamış olsaydım!" ﴾43﴿ Ona Allah’tan başka yardım

edecek yandaşları da yoktu; kendisi

﴾32﴿ Onlara, misal olarak şu iki

de (bu felâkete) engel olamadı.

üzüm bağı vermiş, her ikisinin

luk, Hak olan Allah’a mahsustur.

adamı anlat: Bunlardan birine iki

﴾44﴿ İşte burada yardım ve dost-

de etrafını hurmalarla donatmış,

Mükâfatı en iyi olan O, en güzel

aralarında da ekin bitirmiştik.

âkıbeti veren yine O’dur. (Kehf, 32-44)

Ocak 2020

16


KUR'AN'I KERIM'DEN MÜ'MINLERE NIDALAR M. Sadık Türkmen

Ehli Kitaba İttibanın

FELAKETİ “Ey İman edenler! Kendilerine kitap verilenlerden bir grubun sözünü dinlerseniz sizi imanınızdan vaz geçirip yeniden küfre döndürürler.” (Al-i İmran, 100)

D

üşmanının sözünü dinle-

Baltasını alıp yola çıkmış, yolun

menin akıbetinin hüsran

ortasında şeytan onu engelle-

ile sonuçlanması konu-

mek

için

karşısına

dikilmişti.

sunda halk arasında yaygın güzel

Şeytan zahide nereye, ne amaçla

bir kıssa vardır. Özetle şöyle anla-

gittiğini sormuş, zahit Allah için

tılır;

samimi niyetini ona söylemişti.

Vaktiyle bir beldede insanlar bir

Ağacın

ağaçtan medet umuyor ve ondan

Rabbleri olan Allah’a yönelece-

dilekte bulunuyorlardı. Bu durum

ğinden endişelenen şeytan, zahit

öylesine ileri bir hâl almıştı ki

ile güreşe tutuşur. Ancak bir iki

artık insanları Allah

azze ve celle’ye

derken her seferinde zahit onu

şirk koşar bir seviyeye getir-

yere çarpar. Bunun böyle olma-

mişti. O beldede yaşayan zahit bir

yacağını anlayan şeytan, adama

zat bu duruma çok sinirlenmiş

bir teklifte bulunur. Der ki: “Sen

ve

bu ağacı kesmekten vazgeç, her

ağacı

kesmeye

azmetmişti.

kesilmesiyle

insanların

Cemazi-el Evvel 1441

17


bu defa zahit sırt üstü art arda yere çalınır. Bu durum onu hayret içinde

Müslümanlar hiçbir zaman için ehli kitabı sayı ve silah üstünlüğü ile dize getirmemişlerdir. Bilakis kendi berrak kaynaklarından beslendikleri zaman tüm dünyaya kafa tutmuşlar ve İslam’ı uzak beldelere taşımışlardır. İmanı esas aldıklarında neler yapabileceklerine dair sadece yaptıkları savaşların isimlerini sıralasak elbette bunu sayfalara sığdıramayız. Ancak onların maddi güçlerinden etkilenip şaşalı hayatlarının tesirine kapılınca ve o hayata özenti duymak Müslümanlar arasında yaygınlaşınca artık düşmanın eline düşmüş ve kendisini tamamen ona teslim etmiş oldular.

bırakınca şeytana bunun sırrını sorar: Şeytan der ki: “İlk seferinde Allah için çıktığından ben sana galip

gelemedim.

Ancak

benim

sözümü dinleyip geri döndüğün için o gücünü kaybettin.” Müslümanların

netice

itibariyle

kendilerini zor duruma düşürecek yönlendirmelerden son derece sakınmaları velayet

gerekir.

noktasında

Dinimiz,

Müslüman’ın

itimat edeceği mercileri Allah ve celle, sellem

Rasûlullah

azze

sallallahu aleyhi ve

ve dini yaşayan müminler

olarak açıklamıştır. Bunun farkında oldukları müddetçe düşmanlarının kendilerine bir zarar veremeyeceği muhakkaktır. Bu noktada Allah azze ve celle’nin kelamından ve Rasûlullah ve sellem’in

sabah yastığının altında bir altın bulacaksın”. Zahit bu teklifi kabul eder. Gerçekten her sabah yastığının altında bir altın bulur. Bu böyle bir zaman devam eder. Günün

sallallahu aleyhi

sünnetinden bize yapılan

uyarıları can kulağıyla dinlemeli ve düşmanın bizim için tasarladığı nihai amacın ne olduğunu bilmek zorundayız.

AllahuTealâ

şöyle

buyuruyor:

birinde zahit yastığını kaldırınca

“Ehli kitaptan kâfirler ve putpe-

altını görmez. Tekrar baltasını alıp

restler Rabbinizden size iyi bir

ağacı kesmeye gidince şeytan yine

şey

indirilmesini

istemezler…”

karşısına dikilip amacını öğrenir.

(Bakara, 105)

Adam yolundan dönmeyince şeytan

“Ehli

yine onunla kavgaya tutuşur. Ancak

kendilerine apaçık belli olduktan

Ocak 2020

18

kitaptan

çoğu,

hakikat


sonra,

sırf

içlerindeki

haset

duygusundan ötürü, sizi imanınızdan vazgeçirip küfre döndürmek isterler…” (Bakara, 109) “Sen onların dinine uymadıkça Yahudiler de Hristiyanlar da senden asla memnun kalmayacaklardır…” (Bakara, 120)

İslam tarihini incelediğimizde ehli kitaba karşı şöyle bir tablo karşımıza çıkmaktadır: Müslümanlar hiçbir zaman için ehli kitabı sayı ve silah üstünlüğü ile dize getirmemişler-

büyük tehlike arz eden bu söylemler ancak İslam’a sımsıkı sarılmakla bertaraf edilebilir. Bu konuda Rabbimiz şöyle buyurmuştur:

dir. Bilakis kendi berrak kaynak-

“Allah’ın hükmü yerine getirilince

larından beslendikleri zaman tüm

şeytan şöyle der: Şüphesiz Allah

dünyaya kafa tutmuşlar ve İslam’ı

size gerçek bir vaatte bulunmuştu;

uzak beldelere taşımışlardır. İmanı

ben de size bir söz verdim ama

esas aldıklarında neler yapabilecek-

yalancı çıktım. Aslında benim sizi

lerine dair sadece yaptıkları savaş-

zorlayacak gücüm yoktu; benim

ların isimlerini sıralasak elbette

yaptığım size çağrıda bulunmak-

bunu sayfalara sığdıramayız. Ancak

tan ibaretti; siz de benim çağrıma

onların maddi güçlerinden etkilenip şaşalı hayatlarının tesirine kapılınca ve o hayata özenti duymak Müslümanlar

arasında

yaygınla-

şınca artık düşmanın eline düşmüş

uydunuz. O halde beni kınamayın, kendinizi kınayın.” (İbrahim, 22)

Âlimlerin Ayet İle İlgili Açıklamaları:

ve kendisini tamamen ona teslim

İbn Cerir et-Taberi

etmiş

rinde

oldular.

İşte

Endülüs’ten

ayetin

rahimehullah,

genel

tefsi-

mefhumunu

başlayan bu süreç günümüze kadar

şöyle açıklıyor: “Bu ayetin tevili şu

gelmiştir.

şekildedir: Ey Allah ve Rasûlünü

Kurdukları

tuzaklarla

Müslümanları adeta tutsak hale

tasdik edip, Nebileri

getiren kitap ehlinin en büyük

sellem’in

silahı kuşkusuz şeytanın vesvesesi

rine getirdiği her şeyi kabul edenler!

kadar

söylemleridir.

Tevrat ve İncil’e kendilerini bağla-

Dinlerinden habersiz yaşayanlar için

yanlar topluluğuna itaat edip size

tesirli

olan

sallallahu aleyhi ve

Allah azze ve celle’den kendile-

Cemazi-el Evvel 1441

19


emrettikleri şeyi kabul edecek olur-

ve Hazreçlilerin beraber oturmuş

sanız onlar sizi saptırır ve böylece

sohbet ettiği bir topluluğun yanın-

Rabbinizin

tasdikten

dan geçince bu durum onu çok

sonra ve onun Rabbiniz katından

kızdırdı. Kendisiyle beraber olan bir

getirdiği şeyleri kabulden sonra,

gence onların yanına oturup onlara

sizi kâfirler topluluğuna döndürür-

şiirler okumasını ve Buas gününü

ler. Size Peygamber

sallallahu aleyhi ve

hatırlatmasını istedi. O genç onlara

Rabbinizin katından getir-

şiir okuyup eski günleri hatırla-

diği, iman edip tasdik ettiğiniz

tınca onların da hamaset duyguları

hakkı inkâr ettirirler. Övgüsü yüce

kabardı, silahlara sarılıp savaşmaya

olan Allah müminlerin kitap ehlin-

azmettiler.

Onların

den nasihat almalarını, görüş veya

Rasûlullah

sallallahu aleyhi ve sellem’e

istişarelerini kabul etmeyi yasak-

ulaşınca

lıyor. Zikri yüce olan Allah onla-

vardı. Onlara: “Allah size İslam nime-

rın müminlere karşı kin, ihanet,

tiyle ikram ettikten sonra daha ben sizin

kıskançlık ve öfke dolu olduğunu

içinizde iken cahiliye davasını mı güdü-

müminlere öğretiyor.” (1)

yorsunuz?” dedi. Toplananlar bunun

sellem’in

Rasûlünü

hemen

bu

onların

durumu yanına

Gayetul-

şeytanın dürtmesi olduğunu anla-

Emani Fi Tefsiri-Kelamir-Rabbani

yarak silahı atıp birbirlerine sarıl-

isimli tefsirinde der ki: “Burada

dılar. Başlangıç itibariyle bugünden

Yahudilerin tuzaklarından başka

daha kötü sonu itibarıyla da bundan

bir çeşidi vardır: Evs ve Hazrec

daha hayırlı bir gün yoktu. Tıpkı

Yemen Araplarından Sebe koluna

yıldızlar içinde ay olduğu gibi içle-

bağlı iki kabile idi. Onlar “bir daha

rinde Rasûlullah

bir

olduğu halde döndüler.” (2)

Molla Gürani

araya

rahimehullah

gelemeyecek

şekilde

dağılan Sebe” diye darbı mesel olan Sebe’ye aittirler. Bu iki kabile arasında eski bir düşmanlık vardı ve pek çok savaş olmuştu. O savaşlardan biri Buas savaşı idi. O savaşta zafer Evs’in olmuştu.

sallallahu aleyhi ve sellem

Yukarıda geçen kıssayı tefsirinde ele alan Fahreddin er-Razi lah

rahimehul-

şöyle der: “Bu ayetten yukarıda

geçen hadisenin kastedilme ihtimali olduğu gibi onların delalete düşürmek için yaptıkları hamle-

İslam’a ve ona bağlı olanlara şiddetli

ler de ihtimal dâhilindedir. Allahu

düşmanlığı olan Şas b. Kays, Evs

Teâlâ şayet müminler onlara karşı

1. Taberi Tefsiri, aynı ayetin tefsirinden. 2. Taberi Tefsiri, c:3, s:23; İbn Ebi Hatim Tefsiri, c:3, s:718)

Ocak 2020

20


yumuşak olup, onların sözlerine

hiçbir şeye hırslı değillerdir. Bu

kulak verecek olurlarsa bu durumu

akide kurtuluş kaynağı, savunma

yavaş yavaş onları kâfir olmaya

hattı

çevireceğini beyan etmiştir. Küfre

savunma

girmek dünya ve din konusunda

Onun düşmanları bu durumu çok

helak

iyi biliyorlar. Bu akideyi geçmişte

olmak

demektir.

Dünyevi

ve

Müslüman gücünün

kaynağıdır.

işlerde helak düşmanlığın belirmesi,

de

öfke, fitnenin ortaya çıkması ve

biliyorlar. Bu sebepten dolayı bu

kan akıtmaya yol açacak savaşların

ümmeti

meydana gelmesiyle olur. Din işle-

için ellerindeki tüm hile ve tuzak-

rindeki helak ise zaten açıktır.” (3)

ları kullanmaktadırlar. Tüm kuvvet

Şehit Seyyid Kutup Fi Zilal’de bu konuyu şöyle açıklamıştır: “Ehli kitaba itaat, onlardan bazı şeyler alma, onların yöntem ve sistemlerinden faydalanma öncelikle iç hezimete ve bu Müslüman ümmetin üzerine inşa edildiği liderlik

konumundan

uzaklaşmaya

yönlendirir. Aynı zamanda hayatı

biliyorlardı,

ümmeti

günümüzde

akidesinden

de

saptırmak

ve hazırlıklarını aynı şekilde sarf etmektedirler. Bu akideye açık bir şekilde saldırmaktan aciz kalınca onun aleyhine tuzak kurarlar. Tek başlarına

onunla

savaşmaktan

yorulunca, bu akidenin içinde delik açması, insanları ondan saptırması, onun yönteminden başka yöntemler benimsetmesi, sisteminden başka sistemler alması ve onun liderli-

idarede, onu düzenlemede, yükse-

ğinden başka liderliklere bağlan-

liş ve gelişme yolunda zorluklara

ması için görünüşte İslam’a girmiş

tırmanma konusunda yol almada

münafıkları ve yalandan İslam’a

Allah’ın sisteminin yeterli olmaya-

bağlanmış görünenleri hazır kıta

cağı hususunda şüpheye sürükler.

askerler gibi donatırlar.

Sadece bu bile nefislerde küfrün hareket etmesi için yeterlidir. Oysa nefisler bunu hissetmez ve yakın tehlikesini fark etmez.

Kitap

ehli,

Müslümanların

bir

kısmından itaat, söz dinleme ve kendisine uyma arzusunu görünce, şüphesiz bu durumların hepsini

Bu Müslümanlar açısından böyledir.

kendilerini uykusuz bırakan gayeye

Diğer açıdan bakacak olursak şunu

ulaşmak

görürüz: Kitap ehli, ümmeti akide-

Hem kendisine hizmet edenleri

sinden saptırmadaki hırsı kadar

hem de tüm Müslümanları kendi

için

kullanacaklardır.

3. Et-Tefsirul Kebir, aynı ayetin tefsirinden

Cemazi-el Evvel 1441

21


arkalarından

küfre

sürükleyeceklerdir.”

ve

dalalete

İslam’ın

hayat

veren

sistemine

dönmekle olur.

(4)

Ayetten Çıkarılacak Bazı Dersler:

Rabbimiz şöyle buyuruyor: “Ey

1) Her Müslüman, kitap ehlinin onu

cek şeylere çağırdıklarında Allah

akidesinden saptırmak için çalıştı-

ve Rasûlünün çağrısına uyun…”

ğını çok iyi bilmelidir. Onların diyar

(Enfal, 24)

diyar dolaşmaları boşuna değildir. Bizzat kendi âlimleri tarafından tahrif edilen Tevrat ve Yahudilerin sinsi oyunlarıyla tahrif edilen İncil’e inananlar geldiği ilk günkü gibi tertemiz olan Kur’an-ı Kerim’i nasıl tahrif edemediklerinin şaşkınlığı içerisindedirler. Bu durum onların uykularını kaçırıyor ve İslam’ı kaldırmak için bunca uğraş veriyorlar. Abdullah b. Sebe’den beri bu

iman edenler! Sizi hayat vere-

3) Müslümanların gündelik hayatlarında İslam’ın belirlediği kurallara yönelmeleri gerekir. Kitap ehlini ve İslam düşmanlarını taklit etmekten kaçınmaları Nuh

gerekir.

aleyhisselam’ın

Putçuluğun

ümmetine peyder-

pey girdiği unutulmamalıdır. Kılıkkıyafet, eğlence, sosyal aktivite ve aile içi diyaloglar gibi daha pek çok alanda kitap ehli menşeli uygu-

uğraşları Allah tarafından mahfuz

lamaları

olan itikadın sağlam duvarlarından

yız. Bizler kendimizi İslam üzere

geri dönmektedir.

gördüğümüzü söylesek de gelecek

2)

Müslümanın

hayata

bakışı

İslam’ın kaynaklarının yönlendirdiği şekilde olmalıdır. Hayata yön

hayatımızdan

atmalı-

nesillerimizin akidesini bozacak, onları yavaş yavaş küfre sürükleyecek ortamlardan uzak durmalıyız.

veren kanunlar tıpkı bir ağaç gibidir.

4) Kitap ehlinin fitnesinin şeyta-

Hangi meyvenin fidanını ekersen

nın vesvesesi gibi veya Deccal’in

o meyveyi devşirirsin. Kitap ehli-

ateşi gibi olduğunu unutmayalım.

nin Müslümanlara dayattığı hayat

Onlara karşı tek kalemiz doğru bir

sistemleri ne kadar yaldızlansa da

yöntemle Allah

günümüzde görüldüğü üzere akide

maktır. Haktan sonra sapıklıktan

ve

fesada

başka bir şey olmadığına, hakkın

Müslümanların

batılı eninde sonunda yeneceğine

ahlakta

ümmetimizi

uğratmaktadır. bu

fesattan

kurtulmaları

ancak

4. Fi Zilal-i Kur’an, aynı ayetin tefsirinden

Ocak 2020

22

azze ve celle’ye

inancımız tam olsun.

sığın-


NEBEVÎ DAMLALAR Yener Yılmaz

HELAL KAZANÇ VE DUA ADABI Ebu Hureyre radıyallahu anh, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu söyledi: “Ey insanlar! Allah temizdir ve ancak temizi kabul eder. Şüphesiz Allah müminlere, peygamberlere emrettiği şeyi emretmiştir. Allah “Ey Rasuller! Temiz olan şeylerden yiyin; güzel işler yapın. Ben sizin yaptıklarınızı hakkıyla bilmekteyim” (Müminun, 51) buyurmaktadır. Yüce Allah yine “Ey iman edenler! Size verdiğimiz rızıkların temiz olanlarından yiyin” (Bakara, 172) buyurmaktadır. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem daha sonra bir insandan bahsetti: “Uzun yol yürümüş. Üstü başı dağınık halde elini göğe uzatır. Adam sürekli ‘Ya Rabbi Ya Rabbi’ der. Hâlbuki onun yediği haram, içtiği haram, elbisesi haramdır ve haramla beslenmiştir. Hal böyle iken duası nasıl kabul olunur.” (1) 1. Müslim, Zekât 65

Cemazi-el Evvel 1441

23


Açıklama

şekilde namaz kılan bayanın sevap

Bu hadisi şerif içerisinde önemli kaideleri

barındıran

hadistir.

Genel

değerli

olarak

bir

Allahu

alamayacağı ifade ediliyor. Kabul

edilmeme

durumlarda

da

ifadesi

“reddedilme

bazı ve

Teâlâ’nın temiz olan sadaka ve

amelin geçersiz olması” anlamında

ibadetleri kabul edeceğini ve haram

kullanılır. Örneğin; “Sizden herhangi

yollarla hayatını devam ettirenlerin

biriniz abdestini bozacak olursa, abdest

dualarını kabul etmeyeceğini ifade

almadıkça Allah onun namazını kabul

eder.

etmez”

abdestsiz namaz kılan kişi sevap

“Allah temizdir”

alamadığı gibi farz olan sorumlulu-

Şanı yüce olan Allah her türlü eksiklikten

münezzehtir,

O’nun

temiz oluşundan maksat; her türlü eksiklikten uzak oluşudur. Çünkü temizin

. Bu hadisi şerife göre,

(3)

anlamlarından

biri

de

"mukaddes sayılan tüm kusurlardan beri olan"dır. Tüm kusurlardan beri olan Allah ancak temiz olan ibadet ve sadakaları kabul eder.

ğundan da kurtulmuş olmaz. Bu durumda temiz olmayan bir şey Allah

azze ve celle

için sadaka olarak

verildiği takdirde Allahu Teâlâ o kişiye sevap vermeyecek ve yaptığı bu ameli övgü vesilesi saymayacaktır. Haram olan bir mal sadaka olarak verilecek olduğu zaman, kesinlikle

“Ancak temizi kabul eder”

kabul edilmeyecek ve sevap vesilesi

Bu ifade bazı söz ve amellerin Allah tarafından kabul edilip bazılarının kabul edilmeyeceğini ifade eder.

olmayacaktır. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem “Allah abdestsiz kılınan namazı ve ganimet-

Bir amelin kabul edilmemesi bazen

ten çalınan maldan verilen sadakayı

“sorumluluğun

kabul etmez” (4) buyurmaktadır.

kalkacağı

ancak

sevap alınamayacağı” anlamında kullanılır. Örneğin; “Mescide giderken üzerine koku süren bir kadın, eve dönüp gusül abdesti almadıkça kıldığı

Sahibi bilinmeyen haram mal ya da faizden elde edilen para nasıl sarf edilmeli?

. Bu hadisi

-İmam Şafi haram malın sahibi

şerifte, kılınan namaz ile farz olan

tespit edilinceye kadar yetkililer

sorumluluğun kalktığı ancak bu

tarafından koruma altına alınıp

namaz kabul olmaz”

2. Elbani sahihul cami 3. Buhari 4. Tirmizi ve Müslim

Ocak 2020

24

(2)


sadaka

olarak

dağıtılamayacağı

hayırlı bir yere sarf etmek, denize

görüşündedir. -Bu meseleyi haram malın sarfı bahsinde

anlatan

İmam

Gazali,

iki görüşün var olduğunu ifade eder. Birisi o malın sadaka olarak verilebileceğini,

“Zaruri olarak bilinir ki bu malı

diğer

görüş

ise temiz bir mal olmadığı gerekçesiyle fukaraya sadaka olarak verilemeyeceğidir.

atmaktan daha hayırlıdır. Bunun ne atana ne de malın sahibine bir faydası vardır. Hâlbuki bir fakirin eline verildiği takdirde, o fakir faydalanacağı gibi mal sahibine de duacı olacaktır”. “Kendimiz haramı nasıl yemiyorsak, fakirlere de yedirmeyiz.” görüşünde olan âlimlere ise Gazali şu cevabı vermektedir: “Bu

İkinci görüşü benimseyen âlimler-

söz doğrudur. Fakat bu mal, ona ihtiya-

den Fudayl bin İyad, eline geçen iki

cımız olmadığı zaman bize haramdır,

dirhem paranın helâl yoldan kaza-

fakire ise helaldir.” (6)

nılmış olmadığını fark edince, onu götürüp taşların arasına koymuş

Helal Kazanç ve Helal Lokma:

ve “Ben ancak helal ve temiz olan

“Ey Rasuller! Temiz olan şeylerden

malı tasadduk ederim. Kendim için hoş görmediğimi başkası için de uygun görmem.” demiştir. İmam Gazalî, Fudayl’ın bu hâlini anlattıktan ve bu görüşü bir derece kabul ettikten sonra, diğer görüşü destekleyen bir hadisi şerifi aktarır. Rasûlü Ekrem

yiyin; güzel işler yapın. Ben sizin yaptıklarınızı hakkıyla bilmekteyim” (Müminun,51) “Ey iman edenler! Size verdiğimiz rızıkların temiz olanlarından yiyin” (Bakara, 172) Bu ayeti kerimeler açıkça helal

sallallahu aleyhi ve sellem

yemenin bir zorunluluk olduğunu

bir cenaze defninden dönüşünde

haram lokmadan uzak durmanın

Kureyşli bir kadının verdiği ziya-

gerekli olduğunu ifade ediyor.

fete davet edilmiş, önüne konulan kızartılmış koyunun haram olduğu bildirilince “Bunu kaldırın ve esirlere yedirin” (5) buyurmuştur.

Allah azze ve celle insanlara rahmetinin bir gereği olarak haram olanların sayısını belirlemiş bunu Kur'an ve sünnet vesilesiyle bizlere aktarmış-

Her iki görüşle ilgili geniş açıkla-

tır, bunların dışında kalan nimetle-

malarda bulunan İmam Gazali özet

rin ise helal oluşu, hayatı bizim için

olarak şunları söylemektedir:

kolay hale getirmiştir.

5. Tirmizî, Savm: 3 6. İhyâ, 2: 127-132

Cemazi-el Evvel 1441

25


Amellerin Kabul Olması İçin Gerekli Olan Şartlar “Rabbine

kavuşmayı

arzulayan

salih amel işlesin” (Kehf, 110)

ihlastır. İhlas varsa amel vardır, ihlas yoksa amel yoktur. İhlas, kişinin amellerinde sadece Allah celle’nin

azze ve

rızasını kast etmesidir. “(Ey

Peygamber! İnsanlara) De ki: Bana,

Bir amelin makbul ve salih olabil-

dini Allah’a hâlis kılarak yalnızca

mesi için gerekli olan birtakım

O’na ibadet etmem emrolundu.”

şartlar vardır. Bunları kısaca ifade

(Zümer, 11)

edecek olursak;

c) Yapılan amel sünnete uygun

a) Amel sahibinin mümin olması

olarak yapılmalıdır.

gerekir.

“Rasûl size neyi verdiyse (hüküm Teâlâ

olarak neyi meşru kıldıysa) onu

yaptıkları

hemen alın. Neyi de (almaktan veya

hayırlı işlerin dahi katında makbul

yapmaktan) yasakladıysa ondan

olmadığını, imanın makbul ve salih

hemen vazgeçin.” (Haşr, 7)

amel için şart olduğunu ifade eder.

“Kim Rabbine ve ahiret gününe

- “Onların (iman etmeyenlerin)

kavuşmayı umuyorsa salih amel

Ayet-i

kerimede

mümin

Allahu

olmayanların

yapmış oldukları her salih ameli

yapsın ve Rabbine hiçbir şeyi ortak

ele alırız, onu saçılmış zerreler

koşmasın.” (Kehf, 110)

haline getiririz (geçersiz kılarız).”

Âlimler genel olarak bu ayeti şöyle

(Furkan, 23)

anlamışlardır: "Salih amel yapsın”-

- “Her kim erkek olsun, kadın olsun, mümin olarak salih amel işlerse, ona (dünyada malı az da olsa)

mutlaka

güzel

bir

hayat

yaşatırız ve (ahirette de) onlara mükafatlarını, elbette (dünyada) yapmakta olduklarının en güzeli ile veririz.” (Nahl, 97) b) Yapılan amel sadece Allah rızası için ihlaslı bir şekilde yapılmalı, insanlar görsün ya da duysunlar niyetini taşımamalıdır.

dan maksat sünnete uygun olsun manasıdır.

"Rabbine

hiçbir

şeyi

ortak koşmasın" dan kasıt ise ihlaslı olsun

manasındadır.

Allah Rasûlü Ekrem sellem’e

Sahabiler,

sallallahu aleyhi ve

en güzel şekilde tabi oluyor-

lar, hayatlarının her alanında onu kendilerine örnek ve önder olarak alıyorlardı. “Bir gün Peygamber ve sellem,

sallallahu aleyhi

sahabesiyle birlikte namaz

kılarken

Cibril,

Peygamberimiz

sallallahu aleyhi ve sellem’e

gelip ayağında

Amel konusunda dikkat edilmesi en

necaset olduğunu haber veriyor.

mühim unsurlardan biri şüphesiz

Peygamber

Ocak 2020

26

sallallahu aleyhi ve sellem'de


bunun üzerine ayakkabısını çıkarıp kenara koyuyor, takiben sahabe de ayakkabılarını çıkarıp kenara koyuyor. Namazdan sonra Allah Rasûlü

sallallahu aleyhi ve sellem

sebebini

Duanın Kabul Olması İçin Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar Bu hadisi şerif, yapılan duanın neden

kabul

birtakım

olmayacağına

işaretleri

dair

içermektedir.

sorunca: ‘Ey Allah’ın Rasûlü! Senin

Bu işaretlerden yola çıkarak duanın

çıkardığını görünce biz de çıkardık.’

kabul

diyorlar. Bunun üzerine Allah Rasûlü

sebepler alimler tarafından açık-

durumu onlara izah ediyor.”

lanmıştır. Bunlar kısaca;

(7)

olmasını

sağlayacak

d) Yapılan amelin temiz olması

Yolculuk yapmak:

gerekir. Çünkü Allah

Hadisin

azze ve celle

“Sadece temiz olanı kabul eder”. Bu hadisi şerif sadaka olsun diğer ameller olsun ancak temiz olduğu zaman makbul olduğunu ifade eder. Sadaka ile alakalı bir diğer hadisi şerif şudur: “Her kim helal bir kazançtan, bir hurma kadar bir şeyi sadaka olarak verecek olursa -ki Allah helal ve temizden başkasını zaten kabul etmezşüphe yok ki Allah onu sağı ile alıp

son

bölümünde

bazı

uzun

yolculuktan gelmiş bir şahıstan bahsedilerek, yolculuğun aslında duanın

kabul

edilmesine

vesile

olan bir durum olduğu ifade edilmektedir. “Mazlumun, yolcunun ve babanın duasına şüphesiz icabet edilir” hadisi şerifi bu görüşü destekler. Yolculuk her ne kadar günümüzde kolaylaşmış olsa da içerisinde

zorluk

ve

meşakkat

sürekli vardır. Kişinin evinden ve

kabul eder. Sonra onu sahibi için sizden

yaşadığı yerden uzaklaşması ona

herhangi birinin tayını büyütmesi gibi

bir sıkıntı doğuracak, bu durumda

-bir dağ gibi oluncaya kadar- besleyip

kişiyi Allah

büyütür.” (8)

bir sebep olacaktır.

Sadakanın

dışında

kalan

diğer

Saçın

azze ve celle’yeyaklaştıran

sakalın

birbirine

karışa-

amellerin de kabul olması manevi

rak, toza bulanarak kılık kıyafetin

olarak temizliğine bağlıdır. “Güzel

olumsuz bir görünüş arz etmesi. (9):

(ve temiz) söz yalnız O’na yükselir,

Bu da Rasûlullah

onu da salih amel yükseklere çıka-

sellem’in: “Saçı sakalı birbirine karış-

rır” (Fatır, 10)

mış toza bulanmış” ifadesinden

sallallahu aleyhi ve

7. Ebu Davud 8. Buhari-Müslim 9. Bu açıklamaların birçoğu İbn Recep el-Hanbeli’ye aittir

Cemazi-el Evvel 1441

27


anlaşılmaktadır. Rasûlullah sallallahu

Peygamberimiz

aleyhi ve sellem’in

şu buyruğu da buna

Bedir Savaşı esnasında ve yağmur

tanıklık eder: “Saçı sakalı birbirine

dualarında ellerini semaya doğru

karışmış, kapılardan kovulan nice

açmış ve o şekilde dua etmiştir. Dua

kişiler vardır ki, Allah adına yemin edecek olsa, Allah onun yeminini boşa çıkarmaz" (10)

sallallahu aleyhi ve sellem

esnasında sadece şehadet parmağını havaya kaldırdığı, ellerinin arkası kıbleye gelecek şekilde kaldırdığı

Nitekim Rasûlullah

sallallahu aleyhi ve

ve yağmur duası esnasında ellerini

istiska (yağmur duası) için

kaldırıp arka tarafını semaya doğru

pek iyi olmayan bir dış görünüşü ile

çevirdiğini ifade eden rivayetler de

sellem’in

alçakgönüllü bir şekilde ve yalvarıp yakaran bir halle çıkışı da buna

mevcuttur. (13)

tanıklık etmektedir.

Duada ısrarcı olmak:

Mutarrif b. Abdullah’ın kardeşinin

İnsanoğlu yapısı itibariyle bir şeyden

oğlu hapsedilmişti. O da eski püskü

çabucak sıkılıp onu terk edebilir

elbiselerini giyindi, eline bir baston

fakat Allahu Teâlâ az da olsa sürekli

aldı. Kendisine: “Bu da ne oluyor?”

olarak yapılan işleri sever. İstediğini

denilince şöyle dedi: “Rabbime alçak

alıncaya ya da Rabbinin rızasını

gönüllülüğümü, boyun eğdiğimi arz

kazanıncaya kadar kişi Allah

ediyorum. Olur ki kardeşimin oğlu hakkındaki şefaatimi kabul eder.” (11)

“Ellerini kaldırıp ‘Ya Rabbi Ya Rabbi’ ifadesi

dua

ederken

elle-

rin kaldırılmasına işaret eder. Bu konuda ve

sellem

Rasûlullah “Şüphesiz

sallallahu aleyhi

Allah

dua etmekten, O’ndan bir

şeyleri istemekten uzaklaşmamalı, bu konuda mümkün mertebe ısrarcı

Ellerini semaya doğru açmak:

der”

ve celle’ye

azze

Hayy’dır,

davranmalıdır. - İbn Mesud yor: Rasûlullah

radıyallahu anh

anlatı-

sallallahu aleyhi ve sellem

buyurdular ki:

Kerim’dir. Bir kişi elini kaldırır ondan

“Allah Teâla Hazretlerinin fazlından

bir şeyler isterse onun ellerini bomboş

isteyin. Zira Allah, kendisinden isten-

çevirmekten haya eder.”

mesini sever. İbadetin en efdali de (dua

(12)

buyur-

edip) kurtuluşu beklemektir.” (14)

muştur. 10. Tirmizi, Menakib 55 11. Cami ulum vel hikem 12. Ahmed, Ebu Davud 13. Ana çizgileriyle islam, 40 Hadis şerhi 14. Tirmizi, Da’avât 126

Ocak 2020

28


- “Acele etmediği müddetçe her birini-

aile bireyleri arasında saygısızlık

zin duasına icâbet olunur.”

ayyuka çıkıyor.

(15)

Sabır ve istikrar kuldan beklenen

Haram kazancın bize katkısı sadece

en önemli görevlerdendir ancak kul

huzuru

yapısı itibariyle hem acele davran-

olsaydı bile, ahirete bir şey kalma-

mayı hem de yaptığı hayırlı işi çabu-

saydı bile yine de terke değer bir

cak bırakmayı daha hoş karşılar.

belaydı fakat haramın başlangıcı

Yiyecek, içecek ve giysilerin helal olması: “Yediği, içtiği, giydiği haram, haram ile beslenmiş bunun duasına nasıl icabet edilsin” buyuran Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem

helal lokmanın

icabete vesile olduğunu öğretmektedir. Günümüzde haram kazancın kapısı olabildiğince açılmış, faiz, kumar vb. yollarla maalesef birçok Müslüman haram yemeyi alışkanlık haline getirmiştir. Artık insanlar kredi çekmeyenlere farklı bir gözle bakıyor ve onları akılsızlıkla itham ediyorlar. İmkanların bu kadar kolay olmasına rağmen “Rabbim evime haram lokma sokmasın” diyen yiğit insanların varlığı bir nebze olsun gönlümüze su serpiyor. Haram

kazancın

tın çöküşünü gözleriyle görüyor, bu

değerleri

götürmesi

tatlı olduğundan terki o kadar kolay olmuyor. Rasûlullah

sallallahu aleyhi ve sellem

“Ey

Saad helal ye ki Allah duana icabet etsin” buyurarak aslında asıl dikkat etmemiz gereken durumu bize izah ediyordu. Evlatlarımızın, istediğimiz hâl ve tavırları sergilemiyor oluşu ya onlar hakkındaki dualarımızın kabul edilmeyişinden ya da onlara güzel örnek olamayışımızdan kaynaklanıyor olması uzak bir ihtimal değildir. Haram ile beslenen bedenlerin helal yollarda yürümesi zor olabilir. Allah

azze ve celle

helalin-

den kazanıp, helal yollara harcayabilmeyi

nasip

eylesin.

Haram

ile aramıza engeller halk eylesin… Hepimizin

ezberleyerek

sürekli

tekrar etmesi gereken bir dua ile

yaygınlaştığı

toplumlar huzurun ve maneviyakaybettikleri

yuvamızdan

artık

göremedikleri için kimileri ah vah çekerken kimileri hayata küsüyor, evlerde huzur mumla aranırken,

bitirelim: ALLAHIM

HELAL

HARAMDAN BANA

NASİP

İLE

UZAK

YETİNİP DURMAYI

EYLE.

LÜTFÛN

İLE BENİ BAŞKASINA MUHTAÇ EYLEME. (16)

15. Buhari Daavat 22 16. Tirmizî

Cemazi-el Evvel 1441

29


Kavramlar

KAVRAMLAR Mahmut Varhan

TEVHİD KAVRAMI

B

iz bu makalemizde tevhidin

a. Küçük büyük, canlı cansız bütün

tanım ve öneminden, tevhid

varlıkları Allah azze ve celle yaratmıştır.

kelimesinin

Yaratmada O'nun herhangi bir ortağı

faziletinden,

tevhidin kısımlarından, muvahhidlerin felâhı ve tevhidi bozanların hüsrânından bahsetmeye çalışacağız. Gayret bizden, tevfik Yüce Allah'tandır.

1- Tevhidin Tanımı ve Önemi Tevhid; Allah

azze ve celle’yi

yoktur. b. Bütün mahlukatın sahibi, mâliki ve bütün mahlukat üzerinde yegâne tasarruf sahibi Allah Kâinatın

zâtında,

sıfatlarında ve fiillerinde birlemek;

mâliki

ve

azze ve celle’dir.

mütasarrıfı

olmak konusunda O’nun herhangi bir şeriki yoktur.

zâtında, sıfatlarında ve fiillerinde

c. Kainatta bulunan bütün varlıkların

O’na ortak/şirk koşmaktan şiddetle

ihtiyaçlarını tedarik eden ve rızıkla-

sakınmaktır. Tevhid ancak şu temel

rını temin eden Allah

beş prensibi kabul ve tasdik etmekle

Rızık

gerçekleşir:

herhangi bir ortağı yoktur.

Ocak 2020

30

verme

azze ve celle’dir.

konusunda

O’nun


d. Bütün varlıkların yegane ilahı ve

şirkten sakındırmak üzere indi-

hakk ile ma’budu Allah azze ve celle dir.

rilmişlerdir. Öyle ki tevhid daveti

O’ndan başka ilah olmayıp, ibadet

hususunda ifadeleri bile ay nı olmuş-

edilmeye müstehak herhangi biri

tur. Nitekim bütün ilâhi kitaplarda

yoktur.

ve bütün peygamberlerin dilinde

e. Kainatın nizam ve düzenini sağlayan kevni kanunları koyan Allah azze ve celle

olduğu gibi; yeryüzünde

imtihan edilmek üzere belirli bir

yankılanan “Lâ ilâhe illallah” sözü tevhid kelimesi olarak şu arzda ve kâinatta yankılanıp durmaktadır. Allah azze ve celle şöyle buyurmaktadır:

süre yaşamaları takdir edilen insa-

“Biz senden önce gönderdiğimiz

noğlunun hayatını düzene koyan

her bir peygambere muhakkak

şer’i kanunları/hükümleri koyma

şunu

hakkına sahip olan da sadece O’dur.

başka ilâh yoktur. O halde sadece

İlk üç maddede belirtilen esaslar,

Bana ibadet edin!” (Enbiya, 25)

rububiyet tevhidinin esasları olup;

“Yemin olsun ki Biz Nuh’u kavmine

son iki maddede beyan edilen esas-

gönderdik; o da onlara şöyle dedi:

lar ise ilâhiyet tevhidinin esaslarıdır.

“Ey kavmim, Allah’a ibadet edin;

İşte tevhid, kişinin bütün bu esas-

zira sizin için O’ndan başka bir ilâh

ları kabul etmesiyle meydana gelir.

yoktur!” (A’raf, 59)

Bütün bunları kabul etmeyen kimse muvahhid olamaz. Buna göre Allah azze ve celle’nin

varlığını kabul edip,

yaratmada veya rızık vermede O’na ortak koşanlar muvahhid olamadıkları gibi yaratıcı ve rızık verici olarak sadece Allah

azze ve celle’yi

birleyip de

vahyetmişizdir:

“Benden

“Ad Kavmi’ne de kardeşleri Hûd’u gönderdik; onlara şöyle dedi: “Ey kavmim, Allah’a ibadet edin; zira sizin için O’ndan başka bir ilâh yoktur!” (A’raf, 65) “Semud Kavmi’ne de kardeşeleri

ibadet etmede ve kanun koymada

Salih’i

O’na ortak koşanlar da muvahhid

dedi: “Ey kavmim, Allah’a ibadet

olamazlar. Kur’an-ı Kerim baştan

edin; zira sizin için O’ndan başka

sona bu hakikatleri açıklamak üzere

bir ilâh yoktur!” (A’raf, 73)

gelmiş son ilahi kitaptır.

gönderdik.

Onlara

şöyle

“Medyen’e de kardeşleri Şuayb'ı

Bütün peygamberler tevhide davet

gönderdik. Onlara şöyle dedi: "Ey

etmek

sakındırmak

kavmim, Allah'a ibadet edin; zira

için gönderilmişlerdir. Bütün ilahi

sizin için O'ndan başka bir ilâh

kitaplar da tevhidi beyan etmek ve

yoktur!" (A’raf, 85)

ve

şirkten

Cemazi-el Evvel 1441

31


Abdullah

bin

Ömer’in

rivayet

Bütün bu hususlar Kur’an-ı Kerim’in

ettiği hadis-i şerifte Peygamber

özeti olan Fatiha Suresi’nde açık bir

Efendimiz

şekilde beyan edilmiştir.

sallallahu aleyhi ve sellem

şöyle

buyurmuştur: “Ben, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in

2-Kelime-i Tevhid’in Fazileti

Allah’ın Rasûlü olduğuna şehadet

Ebu Hureyre

edinceye dek insanlarla savaşmakla

Rasûlullah

sallallahu aleyhi ve sellem

emrolundum.” (1)

buyurdu:

“İmanınızı

Kur’an-ı Kerim’in bütün sureleri tevhidden bahsetmektedir. Çünkü Kur’an, Allah

azze ve celle’yi

kulla-

radıyallahu anh

buy urdu: “

َّ ‫ال إل َه إ‬ ‫الل‬ ُ َّ ‫ال‬ ِ َِ

ilahi

isimlerini,

Cabir b. Abdullah

sıfatlarını ve fiilerini tafsilatlı bir

dedi ki: Rasûlullah

şekilde beyan etmektedir. Kur’an-ı

sellem

Kerim yalnızca Allah

azze ve celle'ye

ibadet etmeye ve O’ndan başkasına kul olmamaya davet etmektedir.

yenileyin.”

leyeceğiz ey Allah’ın Rasulü?” şöyle söyleyin. ” (2)

O’nun

şöyle

Denildi ki: “İmanımızı nasıl yeni-

rına tanıtmak için gelmiş son kitaptır.

dedi ki:

sözünü çokça

radıyallahu anhuma sallallahu aleyhi ve

şöyle buyurdu: “En faziletli

َّ ‫ال إل َه إ‬ ‫الل‬ ُ َّ ‫ال‬ ِ ِ َ , en faziletli dua da ”ِ‫“أَ ْل َح ْم ُد ِ ّل‬dır.”

zikir

(3)

Kur’an-ı Kerim, Allah’ın muvah-

Ebu Hureyre

hid müminlere nasıl ikram ettiğini,

Dedim ki: “Ey Allah’ın Rasulü, kıya-

onları ahirette cennete koyacağını

met gününde senin şefaatinle en çok

haber vermektedir ki bu ikram

saadete nail olacak insanlar kim-

tevhidin mükâfatıdır. Yine Kur’an-ı

lerdir?” Bunun üzerine Rasûlullah

Kerim Allah

sallallahu aleyhi ve sellem

azze ve celle'nin

kafirleri

radıyallahu anh

dedi ki:

(bana) şöyle

zelil kıldığını ve onları cehennem

buyurdu: “Ey Ebu Hureyre, hadise

ateşinde azaba maruz bırakıp ceza-

olan hırsını gördüğümden dolayı

landıracağını haber vermektedir ki

biliyordum ki, bu hadisi senden önce

bu da onların tevhidden yüz çevirip

kimse bana sormayacak. Kıyamet

şirke bulaşmalarının cezasıdır.

gününde şefaatimle en çok saadete

1. Buhari 25, Müslim 22 2. Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 2/359. Hafız el-Münziri “Terğib ve Terhib (2/394) de şöyle demektedir: “Bu hadisi Ahmed ve Taberani rivayet ettiler. Ahmed’in isnadı Hasendir.” Hafız el-Heysemi de “Mecmeu’z-Zevaid” de (10/82) İmam Ahmed’in senedindeki adamların güvenilir/sika olduklarını belirtmektedir. 3. İbni Mace, 3800. hadis; Nesai, Amelü’l-Yevmi ve’l-Leyleti, 831. hadis; Hakim, “el-Müstedrek”, 1/498.

Hakim bu hadisin, Sahih olduğunu belirtmiş, Hafız Zehebi de ona müvafakat etmiştir.

Ocak 2020

32


nail olacak insanlar, kalbinden veya

olduğuna kalbinden sadakatle/ihlâsla

içinden ihlâslı olarak

şehadet eden her bir kulu, muhakkak

diyenlerdir.” (4) Enes b. Malik “Peygamber

َّ ‫ال إل َه إ‬ ‫الل‬ ُ َّ ‫ال‬ ِ ِ َ

radıyallahu anh

dedi ki:

sallallahu aleyhi ve sellem

Allah ateşe haram kılar.”

(5)

Bu ve benzeri hadisler hakkında âlimlerin üç görüşünü nakleden

bineğin üzerinde, Muaz terkisin-

Hafız el-Münziri şöyle demektedir:

deyken: “Ey Muaz!” dedi. Muaz:

1- İlim ehlinin büy üklerinden birçok

“Emrine

ya

kimsenin görüşü şudur ki: “La ilahe

sallal-

illallah diyen cennete girer veya

yine: “Ey Muaz!”

ateş ona haram olur” gibi mutlak

dedi. Muaz: “Emrine amadeyim

ifadeler, İslam’ın ilk dönemlerinde

amadeyim

buyur

Rasûlallah” dedi. Peygamber lahu aleyhi ve sellem

buyur ya Rasûllallah” diye cevap verdi.

Peygamber

ve sellem

tekrar: “Ey Muaz!” dedi.

sallallahu

aleyhi

Muaz: “Emrine amadeyim buyur ya Rasûlallah” diye cevap verdi. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Allah’tan başka ilah olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın kulu ve Rasûlü olduğuna şehadet eden her bir kulu, muhakkak Allah ateşe haram kılar.” Muaz dedi ki: “Ey Allah’ın

geçerliydi. Çünkü bu dönemde davet, zaten sadece tevhidi ikrar etmeye yönelikti. Fakat farzlar konulup, birtakım sınırlar belirlenince; bu neshedildi. Nitekim namaz, zekat, oruç, hac ve daha birçok konuda varid olan pek çok hadisi şerif de buna delalet etmektedir. Dahhak, Zühri, Süfyan es-Sevri ve daha başkaları bu görüştedir.

Rasûlü, ben bunu insanlara haber

2- Diğer bir grup âlim ise şöyle

vereyim mi, bununla müjdelenip

dediler: Bu hususta neshin oldu-

sevinsinler?”

sallallahu

ğunu iddia etmeye ihtiyaç yoktur.

“O zaman buna dayanır

Çünkü dinin rükünlerinden olan ve

(amel etmeyi bırakır)lar” buyurdu.

İslam’ın farzlarından olan her şey,

Muaz

(ilmi

şehadeteyni ikrar etmenin gereği ve

girmekten

tamamlayıcısıdır. Dolayısıyla şeha-

kurtulmak için bunu haber verdi.”

deteyni ikrar ettikten sonra, inkâr

İmam

şöyledir:

ederek veya gevşeklik göstererek

“Allah’tan başka ilah olmadığına ve

farzlardan birinden imtina eden

Muhammed’in Allah’ın kulu ve Rasûlü

kimsenin

aleyhi ve sellem:

Rasûlullah

ölümü

gizleyerek)

esnasında,

günaha

Buhari’nin

lafzı

(gevşeklik

gösterenin

4. Buhari, 99.hadis. 5. Buhari, 128. hadis; Müslim, 147.hadis.

Cemazi-el Evvel 1441

33


hakkındaki ihtilafı da göz önünde

kaçınılması şartıyla - muhakkak

bulundurarak) küfrüne hükmedip,

gök kapıları açılır ve (onun) bu sözü

cennete girmeyeceğini söyleyebili-

Arş’a ulaşır.” (7)

riz. Bu görüşte doğruya yakındır.

Tevhidin bütün mertebelerini veciz

3- Başka bir grup âlim de şöyle

bir şekilde beyan eden “Allah’tan

dediler: Tevhid kelimesini söyle-

başka ilah yoktur. O tektir ve O’nun

menin, cennete girmeye ve ateşten

hiçbir ortağı yoktur. Mülk O’nundur.

kurtulmaya sebep olmasının bir

Hamd O’na mahsustur. Ve O, her şeye

şartı vardır ki o da farzları yerine

kadirdir (güç yetirendir)." zikrinin

getirmek ve büyük günahlardan

fazileti hakkında da pek çok hadisi

(kebair günahlardan) kaçınmaktır.

şerif varid olmuştur. Ezcümle;

Eğer farzları yerine getirmez veya

Bera

büyük günahlardan sakınmazsa,

Rasûlullah

tevhid kelimesini söylemesi ateşe

buyurdu: “...Her kim:

girmekten

onu

alıkoymaz.

Bu

b.

Azib

radıyallahu

anh’dan

sallallahu aleyhi ve sellem

şöyle

Nitekim Vehb bin Münebbih’e: “Lâ

َّ ‫ال إلَ َه إ‬ َ ‫ال َش ِر‬ َ ‫الل َو ْح َد ُه‬ ‫ لَ ُه ا ْل ُم ْل ُك‬،‫يك لَ ُه‬ ُ َّ ‫ال‬ ِ َِ ‫ َو ُه َو َعلَى ُك ِّل َش ْي ٍء َق ِدي ٌر‬،ُ‫َولَ ُه ا ْل َح ْمد‬

ilâhe illallâh cennetin anahtarı değil

derse bu onun için bir canı (köleyi)

midir?” diye sorulunca o şöyle cevap

azad etmek gibi olur.” (8)

vermiştir: “Muhakkak ki her anah-

Ebu Eyyüb el-Ensari

görüş ikinci görüşe yakındır veya onun aynısıdır. (6)

tarın dişleri bulunmaktadır. Şayet sen de dişleri bulunan bir anahtar getirirsen, sana kapıyı açarlar.” Ebu Hureyre (Allah ondan razı olsun)’nin rivayet ettiği bir hadisi şerifte Peygamber sellem

sallallahu aleyhi ve

şöyle buyurmaktadır: “İhlâslı

َّ ‫ال إلـ َه إ‬ ‫الل‬ ُ َّ ‫ال‬ ِ ِ َ

dedi ki: Rasûlullah sellem

radıyallahu anh

sallallahu aleyhi ve

şöyle buyurdu: “Her kim on

defa:

َّ ‫ال إلَ َه إ‬ َ ‫ال َش ِر‬ َ ‫الل َو ْح َد ُه‬ ‫ لَ ُه ا ْل ُم ْل ُك‬،‫يك لَ ُه‬ ُ َّ ‫ال‬ ِ َِ ‫ َو ُه َو َعلَى ُك ِّل َش ْي ٍء َق ِدي ٌر‬،ُ‫َولَ ُه ا ْل َح ْمد‬

diyen her

derse İsmailoğullarından (araplar-

bir kul için - büyük günahlardan

dan) dört kişiyi (köleyi) azad eden

bir şekilde

6. Hafız el-Münziri, “Terğib ve Terhib,” 2/391 7. Tirmizi, 3590. Tirmizi dedi ki: “Bu Hasen Garib bir hadistir.” 8. Ahmed b. Hanbel 4/285. Hafız el-Heysemi “Mecmeu’z-Zevaid” (10/85) de ve Hafız el-Münziri “Terğib ve Terhib” (2/399) da bu hadisi şerifin ravilerinin, “Sahih”in ravileri olduklarını ifade etmektedirler.

Ocak 2020

34


kimse gibi olur (onun aldığı mükâ-

“Allah’ı

fatın aynısını alır).”

tenzih ederim. Hamd Allah’adır.

Ebu Hureyre Rasûlullah

(9)

radıyallahu anh

dedi ki:

sallallahu aleyhi ve sellem

şöyle

tüm

noksanlıklardan

Allah’tan başka ilah yoktur ve Allah en büyüktür.”

buyurdu: “Her kim günde yüz defa:

İşte bu mübarek kelimeler, İslam

َّ ‫ال إلَ َه إ‬ َ ‫ال َش ِر‬ َ ‫الل َو ْح َد ُه‬ ‫ لَ ُه ا ْل ُم ْل ُك َولَ ُه‬،‫يك لَ ُه‬ ُ َّ ‫ال‬ ِ َِ " "‫ش ْي ٍء َق ِدي ٌر‬ َ ‫ َو ُه َو َعلَى ُك ِّل‬،ُ‫ا ْل َح ْمد‬

akidesinin temellerini ifade eden

derse bu onun için on köle azad

meleri tekrar etmeye ihtiyaç vardır.

etmeye denk olur, onun için yüz

Bundan dolayıdır ki İslam akidesini

hasene yazılır ve onun yüz günahı

özetleyen bu mübarek kelimeler

silinir. O gün akşama kadar bu,

hakkında birçok hadisi şerif varid

onun için şeytana karşı korunak

olmuştur.

olur. Ve hiçbir kimse onun getir-

sadece birkaç tanesini seçip yaza-

diğinden daha faziletli bir amelle

cağız:

gelmez. Meğer ki bundan daha fazla yapmış bir kimse olsun.

derse; deniz

köpüğü kadar dahi olsa günahları silinir.” (10) Yine tevhid hakikatini bütün dereceleriyle veciz bir şekilde ifade eden şu

mübarek

kelimelerin

meleridir. Onun içindir ki ekmek, su ve nefesten daha fazla bu veciz keli-

Biz

fazileti

hakkında da pek çok hadisi şerif varid olmuştur.

َّ ‫ال إلَ َه إ‬ ‫الل‬ ِ َّ ِ ‫هلل َوا ْل َح ْم ُد‬ ِ ‫ُس ْب َحا َن ا‬ ُ َّ ‫ال‬ ِ ِ َ ‫ل َو‬ ‫الل أَ ْك َب ُر‬ ُ َّ ‫َو‬

şimdi

Semûre b. Cündeb ki: Rasûlullah

“Her kim de günde yüz defa:

”‫الل َو ِب َح ْم ِد ِه‬ ِ َّ ‫“س ْب َحا َن‬ ُ

tesbih, tahmid, tehlil ve tekbir keli-

bunlardan

radıyallahu anh

dedi

sallallahu aleyhi ve sellem

şöyle buyurdu: "Sözlerden Allah'a en sevimli olanlar dörttür:

َّ ‫ال إلَ َه إ‬ ‫الل‬ ِ َّ ِ ‫الل َوا ْل َح ْم ُد‬ ِ َّ ‫" ُس ْب َحا َن‬ ُ َّ ‫الل َو‬ ُ َّ ‫ال‬ ِ ِ َ ‫ل َو‬ "‫أَ ْك َب ُر‬ söylerken

bunlardan

hangisiyle

başlarsan başla zarar etmez.” (11) Ebu Hureyre Rasûlullah

radıyallahu anh

dedi ki:

sallallahu aleyhi ve sellem

şöyle

buyurdu: “Benim ‫ح ْم ُد‬ ِ َّ ‫" ُس ْب َحا َن‬ َ ‫الل َوا ْل‬

َّ ‫ال إلَـ َه إ‬ ‫الل أَ ْك َب ُر‬ ِ َّ ِ demem; ُ َّ ‫الل َو‬ ُ َّ ‫ال‬ ِ ِ َ ‫ل َو‬

9. Buhari, 6404; Müslim, 6785. Ancak Buhari’de “dört köle” yerine “bir köle” şeklinde geçmektedir.

10. Buhari, 6403; Müslim, 6783. Ancak ‫اهلل َو ِب َح ْم ِد ِه‬ ِ ‫ ُس ْب َحا َن‬ile ilgili bölüm Buha ed’irayrı bir hadis olarak 6405 rakamıyla geçmektedir. 11. Müslim,5566; İbni Mace, 3811.

Cemazi-el Evvel 1441

35


güneşin üzerine doğduğu her şey-

(Allah’ı bütün noksanlıklardan tenzih

den bana daha sevimlidir.

ederek O’na hamd ederim, büyük ve

Ebu Said el-Hudri Rasulullah

(12)

radıyallahu anh’dan:

sallallahu

aleyhi

ve

sellem

yüce olan Allah’ı her türlü ayıp ve kusurdan tenzih ederim)” (14)

şöyle buyurdu: “Kalıcı salih amel-

Abdullah ibni Amr

leri çokça yapınız.” Denildi ki:

dedi ki: “Rasulullah

“Bu ameller nelerdir ey Allah’ın

ve sellem

Rasulü?” şöyle buyurdu: “Tekbir,

peygamberi

tehlil,

ve

edeceği esnada oğluna şöyle dedi: “Ben

la havle vela kuvvete illa billahi

vasiyet olarak sana iki şeyi emreder, iki

sözleridir.”

şeyden de seni sakındırırım: “Lâ ilâhe

tesbih,

elhamdülillah

(13)

Bu hadisi şerifteki kalıcı salih ameller ifadesi, şu ayeti kerimede geçmektedir: “Mal ve oğullar dünya hayatının süsüdür. Ama baki kalacak olan salih ameller, Rabbinin nezdinde sevapça da hayırlıdır, emelce de hayırlıdır.”

(Kehf, 46)

Tabi

ki bu hadisi şerifteki mübarek kelimeler kalıcı salih amellerin sadece bir kısmıdır. Diğer bütün salih ameller de bu genel ifadenin altına girerler.

şöyle

radıyallahu anhuma sallallahu aleyhi

buyurdu:

Nuh

“Allah’ın

aleyhisselam

vefat

illallah” demeni emrederim. Zira yedi kat gök ve yedi kat yer terazinin bir kefesine konulup, “Lâ ilâhe illallah”da diğer kefesine konulursa; muhakkak “Lâ ilâhe illallah” ağır gelir. Şayet yedi kat gök ve yedi kat yer tek bir parça demir olsa, “Lâ ilâhe illallah” sözü ağırlığıyla onu parçalar. Yine sana “Subhanallahi ve bihamdihi” demeni emrederim. Çünkü bütün varlıkların ibadeti/tesbihi bu şekilde olup, bu tesbihleri sayesinde rızıklandırılmaktadırlar. Diğer taraftan seni şirkten ve kibirden şiddetle sakın-

Ebu Hureyre

radıyallahu anh

“Peygamber

sallallahu aleyhi ve sellem

dedi ki:

şöyle buyurdu: “İki kelime vardır ki

dırırım...” (15) Devam edecektir...

bunlar Rahmân’a sevimli, dile hafif, mîzanda ise ağırdırlar: “Subhanallahi ve

bihamdih,

Subhanallahi’l-âzim

12. Müslim, 6787; Tirmizi, 3597. 13. Ahmed b. Hanbel, “el-Müsned”, 3/75. Hafız el-Heysemi “Mecmeu’z-Zevaid” (10/87) de şöyle demektedir: “Bu hadisi Ahmed ve Ebu Ya’la rivayet ettiler. İkisinin de senedleri Hasendir.” Hâkim de “Müstedrek” (1/512) de rivayet edip tashih etmiş, Hafız Zehebi de ona muvafakat etmiştir. 14. Buhari 7563. 15. İmam Ahmed; Müsned 6583 (270). Ahmed Şakir sahih bir hadis olduğunu belirtmiştir.

Ocak 2020

36


OSMANLI SONRASI İSLAM DÜNYASI Muhammed Eyüp

Çağdaş fİravunların Kıskacında MISIR

M

ısır İslam aleminde

Siyasi

geçmişten

Batı’nın zihniyeti ile yöne-

müze

dek

günügerek

ilmi gerek siyasi gerekse fikri açıdan önem arz eden bir coğrafya olmuştur.

tilen

açıdan Mısır,

halen sosyal

işgalci açıdan

İslami şuurdan günden güne uzaklaşmaktadır. Dini otoriteler ise siyasi güce bağlı bir

Osmanlı hilafetinin dağılması

kukla görünümünden ibaret

ve emperyalist Haçlı devlet-

kalmıştır. İslami hareketlere

lerin İslam coğrafyalarını bir

tüm dünyada uygulanan baskı

bir işgal etmesiyle Mısır’da da

Mısır’da oldukça şiddetlidir. Bu

derin krizler yaşanmıştır.

baskının şiddeti, Mısır’da bir

Ülke halen bu kapsamlı işgalin

asırdır kurulan fesat düzenine

getirdiği sorunları aşabilmiş

karşı

ve bağımsız İslami bir hüvi-

elini kolunu bağlamış vazi-

yete kavuşabilmiş değildir.

yettedir. Bu doğrultuda Mısır

Müslüman

toplumun

Cemazi-el Evvel 1441

37


toplumu, içtimai sahayı tamamen

eden Mısır’ın Fransa tarafından

kuşatan batıl girdabından kurtula-

işgaline Osmanlı tek başına engel

mamaktadır.

olamamış, Napolyon kumandasındaki Fransız orduları ancak İngiliz

Modern Dönemde Mısır

güçlerinin

Osmanlı Devleti’nin 11’inci padişahı Yavuz Sultan Selim döneminde 1517 yılında Memlüklerden alınarak Osmanlı topraklarına katılan Mısır, bu tarihin ardından, 3 asır sonrasına kadar genel anlamda dış etkilerden uzak ve İslami bir anlayışın

doğrudan

desteğiyle

mağlup edilebilmiştir. İngilizlerin Mısır’da Osmanlı lehine oynadığı rol, onlara ülke üzerinde asırlarca sürecek büyük bir otorite imkânı da tanımıştır. Fransız orduları Mısır’dan çekilmek durumunda kaldıktan sonra

egemenliğinde kalmıştır.

bu topraklar üzerinde ciddi bir

19. yüzyıla gelindiğinde Mısır’da

Osmanlı’nın

yeni bir dönem başlamıştır. Osmanlı Devleti’nin

gücünün

azalmaya

yüz tuttuğu ve devletin egemenliğindeki toprakları koruyamadığı 1800’lü yıllarda, Mısır hem içeriden hem de dışarıdan siyasi ve askeri olarak Osmanlı’dan kopuş sürecine girmiştir. Osmanlı merkezi otoritesi, yerel güçler ve Memlükler arasında bir

güç boşluğu meydana gelmiştir. zayıflayan

askeri,

iktisadi ve siyasi gücünün paralelinde azalan merkezi otoritesi Mısır meselesini şiddetli hale getirmiştir. Mısır’da Osmanlı’nın yöneticisi konumundaki Kavalalı Mehmed Ali Paşa, bu güç mücadelesinde otoriteyi ele alan taraf olmuştur. Arnavut asıllı Mehmet Ali Paşa, 1805 yılında, Fransızların ülkeden çıkmasıyla yönetimi ele almış, zamanla

güç dağılımının olduğu toprakla-

Osmanlı’dan bağımsız bir hüviyet

rın 1798 yılında Napolyon Bonapart

kazanan Mısır’ın hakimi olmuştur.

liderliğindeki Fransız ordularınca

Mehmet Ali Paşa zamanında, etki-

işgali, Mısır’da günümüze dek gelen

leri bugüne dek uzanan Batılılaşma

süreci başlatmıştır.

hareketlerinin başladığı göze çarpar.

Kıta Avrupası’nda gücünü artıran

Kavalalı, Mısır’da yeni bir otorite

ve yeni sömürge toprakları arayan

inşa ederken, Batılıların da deste-

Fransa’nın, Mısır gibi önemli bir

ğiyle

coğrafyayı

üzerinde

işgali,

Osmanlı’nın

Sudan,

Suriye,

Arabistan

egemenlik

kurmuş

gücünün bu tarihte ne denli azal-

hatta Anadolu’ya dek ilerlemiştir.

dığının da bir göstergesidir. Siyasi,

Osmanlı’ya karşı alenen isyan eden

askeri ve coğrafi açıdan önem arz

Mehmet Ali Paşa, Kütahya önlerine

Ocak 2020

38


kadar

gelmiştir.

kendilerine

bağlı

Osmanlı’nın, eski

bir

vali

karşısındaki yenilgisi uzun süre devam etmiştir. Avrupalı güçlerin ve özellikle Rusya’nın Osmanlı’nın tamamen

yenilmesini

isteme-

mesi ve Kavalalı’nın ilerleyişine karşı Osmanlı’ya destek olmaları ile savaş sona ermiş. Mehmet Ali Paşa birçok imtiyaz alarak ve Mısır çevresindeki gücünü pekiştirerek geri çekilmiştir.

Birçok tarihçi Kavalalı’yı ‘modern Mısır’ın mimarı’ olarak anmaktadır. Gerçekten de Kavalalı Mehmet Ali Paşa zihniyet olarak Mısır’ı Batılıseküler bir sosyal toplum haline getirmenin temellerini atan isim olmuştur.

Bu tarihlerin ardından Mısır içerisinde Kavalalı reformları başlamıştır. Ülkede bir yandan askerîleşme, yerel sanayi, tarım gelişirken diğer

aynı zamanda İngiliz etki dairesine

yandan da Mısır hızla Batılı zihni-

girmiştir. Süveyş Kanalı’nın tamam-

yete açık bir pazar halini almıştır.

lanmasıyla Mısır’da İngiliz ve Fransız

Kavalalı zamanında fiilen özerk bir

etkisi doruğa çıkmış, bu doğrultuda

hal alan ülke, onun 1848 yılındaki

ülke

ölümünden sonra, 1867’de hidiv-

kurtulmayı amaçlayan İslami ve milli

lik

hareketler doğmuştur.

(1)

ilan edilmiş ve halen bağlı

çapında

yabancı

etkisinden

olsa da büyük ölçüde Osmanlı’dan uzaklaşmıştır.

Mısır’ın İşgali

Birçok tarihçi Kavalalı’yı ‘modern

1882 yılında İngiltere Mısır’ı resmen

Mısır’ın mimarı’ olarak anmaktadır. Gerçekten de Kavalalı Mehmet Ali Paşa zihniyet olarak Mısır’ı Batılı-seküler bir sosyal toplum haline getirmenin temellerini atan isim olmuştur.

işgal etmiştir. Askeri yönden elindeki toprakları savunacak gücü olmayan ve Mısır’ın uzak konumu nedeniyle işgale karşı çıkamayan Osmanlı, dış politikada İngiltere’nin Osmanlı’ya destek olması koşuluyla işgale ses

1867 yılının ardından Osmanlı’nın

çıkarmamıştır. Mısır, bu tarihten

ismi dışında ciddi bir varlığının

1914 yılına kadar yine de Osmanlı’ya

kalmadığı Mısır, hızla borca batarken

bağlı olarak görülmüş, 1914 yılında

1. 1867 yılından itibaren Mısır valilerine verilen unvan. Bu unvanla beraber Mısır’da valilik, babadan oğula geçer hale gelmiştir. Ayrıntılı bilgi için bkz: TDV İslam Ansiklopedisi, İsmâil Paşa, Hidiv

Cemazi-el Evvel 1441

39


1954 yılına kadar İngiltere ülkede asker bulundurmuş ve uzun bir süre Süveyş Kanalı’nı kontrol etmiştir.

Camp David Barışı ile Mısır, Arap dünyasında İsrail ile normalleşme akımını başlatmıştır. Bu tarihten itibaren Filistin’deki Siyonist işgale yönelik genel politikalar değişmiştir ve İsrail bölgede günden güne meşru bir aktör olarak görülmeye başlanmıştır. Bununla birlikte Arap dünyasında yöneticiler ve halklar arasındaki uçurum da belirginleşmiş ve halkların talepleri yönetim bazında karşılık görmemeye başlamıştır.

İngiliz

etkisindeki

meşruti

monarşi,

Mısır’da

1952

yılında

General Necip ve Albay Cemal Abdunnasır Subaylar

öncülüğündeki Hareketi’nin

Hür

yaptığı

askeri darbeyle son bulmuş, 1953 yılında cumhuriyet ilan edilmiştir. 1956 yılında ülkenin başına geçen Cemal Abdunnasır döneminde Mısır’da Arap milliyetçiliği doruğa çıkmış, ülke Batı bloğuna karşı Sovyetler Birliği’ne yakınlaşmıştır. Aynı yıl Süveyş Kanalı millileştirilmiştir. 1958-1961 arasında Mısır ile Suriye “Birleşik Arap Cumhuriyeti” adıyla birleşmiş ancak birlik kısa sürede dağılmıştır. Abdunnasır’ın Mısır’ı 1967’de katıldığı Arap-İsrail Savaşı’nda yenil-

Birinci Dünya Savaşı’nın başlamasıyla, ülkede resmi olarak İngiliz mandası ilan edilmiştir. Böylece Mısır, yaklaşık 12 asırlık İslam egemenliğinden tamamen çıkmıştır.

Dünya

Arap

dünyasındaki

popülaritesi

azalmıştır. 1970 yılında öldükten sonra yerine Enver Sedat geçmiş, Sedat

döneminde

Mısır

ABD’ye

yaklaşmıştır. 1973 yılındaki savaşta İsrail’e karşı elde edilen kazanımlar

Bağımsızlık Dönemi Birinci

miş, bunun ardından Abdunnasır’ın

ve ülkenin Batı’ya açılması, Mısır’da sona

sekülerleşmeyi doruğa taşımıştır.

ermesinin ardından Mısır’da artan

Abdunnasır döneminde Arap milli-

bağımsızlık

sonrası,

yetçiliği ve sol düşüncelerin etkisiyle

Mısır’a

dinden uzaklaşan Mısır toplumu,

bağımsızlık vermiştir. Ancak y ine de

Enver Sedat’ın ardından da sekü-

ülkede İngiliz etkisi son bulmamış,

lerizme iyiden iyiye yakınlaşmıştır.

İngiltere

hareketleri

1922

Ocak 2020

40

Savaşı’nın

yılında


Enver Sedat’ın bu politikası, 1977

Mursi ilk seçilmiş cumhurbaşkanı

yılındaki Israil ziyaretiyle doruğa

olmuştur.

ulaşmış, Mısır ile Israil arasında

teşkilatı süreçten güçlenerek çıksa

ABD öncülüğündeki Camp David

da, Mısır’da 2013 yılında Batı ve

Anlaşması ile de kendisini pekiştir-

İsrail destekli Abdulfettah es-Sisi

miştir.

öncülüğünde

Camp David Barışı ile Mısır, Arap dünyasında İsrail ile normalleşme

Müslüman

Kardeşler

gerçekleştirilen

ve

binlerce sivilin öldüğü askeri darbe ülkeyi geçmişe götürmüştür.

akımını başlatmıştır. Bu tarihten

2013 yılındaki darbenin ardından

itibaren Filistin’deki Siyonist işgale

ülkede işkencehaneler tekrar kurul-

yönelik genel politikalar değişmiştir

muş, yüzbinlerce Müslüman hapse

ve İsrail bölgede günden güne meşru

atılmış,

bir aktör olarak görülmeye başlan-

olarak işkence ve tecavüzde bulunul-

mıştır. Bununla birlikte Arap dünya-

muş, yüzlerce Müslüman zindanda

sında yöneticiler ve halklar arasın-

yahut idam edilerek şehit edilmiştir.

daki uçurum da belirginleşmiş ve

Binlerce Müslüman kadın, Müslüman

halkların talepleri yönetim bazında

Kardeşler üyesi olma gerekçesiyle

karşılık görmemeye başlamıştır.

terörist ilan edilmiş, zindanlarda

Sedat ise 1981 yılında Halid el-İslambuli’nin öncülüğündeki Müslümanlar tarafından

düzenlenen

öldürülmüştür.

Sedat’ın

suikastla ardından,

tek aday olarak girdiği referandumla Hüsnü

Mübarek

Mısır’ın

başına

geçmiştir. Mübarek döneminde Mısır, İsrail ve ABD ile yakın, içe dönük ve daha baskıcı bir devlet görünümü kazanmıştır.

30

yıllık

dönemde

Müslümanlara

sistemli

tecavüze uğramıştır. Mısır’da halen 100 bini aşkın Müslüman tutsağın olduğu bilinmektedir. Allah onların esaret bağlarını çözsün. Darbeyle başa gelen Sisi bir süre sonra

cumhurbaşkanı

olmuştur.

Sisi halen ülkeyi zulüm ve fesatla yönetmekte

ve

zulmetmektedir.

Müslümanlara

(2)

Mübarek, selefleri gibi Mısır’ı demir

MISIR’DA İSLAMI HAREKET

yumrukla yönetmiştir.

Osmanlı’nın yıkılmaya yüz tutması

2011 yılında başlayan Arap Baharı Mısır’da da kendisini hissettirmiştir. Mübarek, gösteriler şiddetlenir-

ve 1924 yılında hilafetin resmen ilga edilmesiyle İslam aleminde birçok hareket ortaya çıkmıştır.

ken istifa etmiş, ülkede ilk kez seçim

İlmi, fikri ve siyasi yönden İslam

gerçekleştirilerek,

coğrafyasında öne çıkan bir bölge

Muhammed

2. Kitap tavsiyeleri yap

Cemazi-el Evvel 1441

41


Mısır’da İslami hareketin temelini, merhum Hasan el Benna’nın 1928 yılında kurduğu ve kısa süre içerisinde büyüyen, zamanla tüm İslam aleminde alan bulan Müslüman Kardeşler (İhvanı Müslimin) oluşturmuştur. teşkilatı

Müslüman

gerek

Kardeşler

yapılanması

gerek kullandığı yöntemler gerekse olan

Mısır

da

bu

hareketlerin

merkezlerinden biri olmuştur. Rasûlullah

sallallahu aleyhi ve sellem’in

eden

hilafet

cemaatleşme

müessesesi,

birçok anlamda Müslümanlar için bir kalkan olmuştur. En güçsüz vakitlerinde dahi İslam coğrafyası için bir

görmüştür. Özellikle Mısır’daki İngiliz etkinliğine karşı da faaliyetlerde bulunan İhvan ve Hasan el Benna, Mısır toplumunun

umut arz eden hilafet kurumunun

büyümüştür.

ortadan kalkmasıyla Müslümanlar

Mısır’da

derin bir krize girmiştir. Bu krizi aşabilmeyi, dağılan İslam toplumunu

bir

araya

toplayabilmeyi

ve nihai olarak hilafet kurumunu yeniden tesis edebilmeyi amaçlayan İslami hareketlerin, hilafetin ilgasının ardından en aktif olduğu ülkelerden birisidir Mısır. İslami ve gayri İslami birçok farklı ideolojiye merkezlik eden Mısır, 20.

yüzyılın

sine

girdiği

başlarında, sosyal

krize

mantığına

verdiği önem nedeniyle teveccüh

vefatından itibaren kesintisiz olarak devam

İslami

içerikarşı

farklı fikirlere şahitlik etmiştir. Bu bağlamda Arap milliyetçiliği,

takdirini

yakın

kazanarak

zamana

kadar

doğrudan siyasete girmeyen ancak siyasi arenada da farklı ittifaklara giden hareket, Mısır’da İslami çalışmalara temel teşkil etmiştir. İhvan içerisinden ayrılanlar ve harekete yakın

gruplar,

Mısır’da

İslami

hareket adına dikkat çeken yapıları tesis etmişlerdir. Kurulduğu 1928 yılından itibaren İhvan hareketinin yolu sürekli olarak zindanlardan geçmiştir. 1906 yılında doğan Hasan el Benna, 1949 yılında şehit edildiğinde, arkasında gerek İhvan

Sosyalizm, sekülerizm, demokrasi

içerisinde

gibi farklı ideolojilerin yanında,

linde önemli bir miras bırakmıştır.

İslami fikirler de Mısır için güçlü

Benna’nın ardından İslami hareket

bir kanat teşkil etmiştir.

büyümeye devam etmiştir.

Ocak 2020

42

gerekse

Mısır

gene-


Seyyid Kutub ve Sonrası Mısır’ın İslami hareket tarihi süresince en önemli köşe taşlarından biri de şüphesiz şehit Seyyid Kutub’tur. Kutub gerek miras bıraktığı pratik anlayış gerekse Mısır’daki İslami hareketlere kattığı ufuk sayesinde Mısır

Müslümanlarının

yolunda

önemli bir şahıstır. İhvan teşkilatının lideri olmamakla birlikte, Hasan el Benna sonrası öne çıkan en önemli isimlerden olan Kutub, 1953 senesinde resmen üye olduğu harekete önemli fikri ve pratik katkılarda bulunmuştur. Mısır’da İslami hareket, Kutub’un ardından daha pratik ve daha kararlı bir hal almıştır. Kutub’un kattığı ufuk,

Mısır’da

İslami

hareketin

içerisinden çok sayıda yeni filizler yeşermesine vesile olmuştur. Özellikle

yazıları,

kitapları

ve

fikirleriyle Mısır’ın İslami toplumunu ayağa kaldıran Kutub, birçok kez zindana atıldıktan sonra, 1966 yılında idama mahkûm edilmiştir. Rabbimiz şehadetini kabul etsin. Bu

dönemde

ülkenin

başındaki

Arap

aleminde

solun

milliyetçiliğinin

ve

sembolü

Arap olan

Abdunnasır’ın 1967 yılında İsrail’e yenilmesiyle, Mısır’da Arap milliyetçiliği ve sol zayıflama sürecine girmiştir. Kutub ve binlerce Müslüman gencin kanlarının bereketiyle bu tarihin ardından Mısır’da İslami

hareketin

etkinlik

alanı

artmıştır.

Enver Sedat Suikastı Kutub’un ardından İslami harekete karşı baskıların da artmasıyla Mısır’da cihadî hareketler genelleşmiştir. Daha önce Abdunnasır’a karşı planlanan suikast girişimleri, onun

ölümünden

sonra

Sedat’a

karşı da organize edilmiştir.

Cemal Abdunnasır, İhvan başta

1970’li yılların ardından Mısır’da bu

olmak üzere ülkedeki İslami hare-

paralelde Şeyh Ömer Abdurrahman,

kete karşı kapsamlı bir sindirme

Salih

furyası başlatmıştır. Ancak gerek

Muhammed

Seyyid Kutub ve etrafındaki isim-

gibi isimler öne çıkmıştır. 1979’da

lerin fikri faaliyetleri, gerekse 1967

Sovyetler Birliği’ne karşı başlayan

yılının

Abdunnasır’ın

Afgan cihadında Arap mücahidlerin

popülaritesini yitirmesi ile bu furya

önemli bir bölümünü de Mısır’dan

zayıflamıştır.

gidenler

ardından

Seriyye,

Eymen

Zevahiri,

Abdusselam

oluşturmuştur.

Farac

Dünya

Cemazi-el Evvel 1441

43


suikast girişimleri, Mısırlı grupların ülke dışındaki faaliyetleri ve Mübarek’in

baskıları

içerisinde

geçmiştir. Mübarek’in kendisi de 1995 yılında bir suikast girişiminden son anda kurtulmuştur. 1990’ların sonu, 2000’li yıllar ve sonrasında ise dünyanın geri kalaçapında artan cihadî şuur Mısır özelinde de kendini hissettirmiştir.

nındaki diğer İslami yapılar gibi Mısır merkezli grupları bir tercih beklemektedir. Bu süreçte Mısır’daki

şiddeti,

gruplardan silahlı olanlar ülke dışına

ABD ile ittifakı ve İsrail ile barış-

ve genellikle Afganistan’a gitmiş,

ması gibi sebeplerle halktan ciddi

siyasi hareketi benimseyen İhvan’a

tepki toplayan Enver Sedat, böyle

yakın oluşumlar ise ülkedeki faali-

bir atmosferde 1981 yılında öldü-

yetlerine devam etmişlerdir.

rülmüştür.

Mısır’ın

İslami

kesime

yönelik

Suikastin

arkasında

doğusundaki

Sina

olan Mısır İslami Cihad grubudur.

Yarımadası’nda da silahlı gruplar

Suikastın faillerinden, yıllar geçse

varlık göstermektedir. Bu varlık

de akıllarda yerini koruyan Halid

2000’li

el-İslambuli 1982 yılında, 27 yaşın-

göstermiştir.

dayken idam edilmiştir.

yılların

ardından

artış

İhvan, bu yıllarda Mübarek rejimi

Hüsnü Mübarek’ten 2011’e

tarafından zaman zaman kapsamlı

Hüsnü Mübarek’in başa geçmesi ve

hareket bazen ise siyasi arenada boy

ABD’nin ülkedeki etkinliği, Mısır’da

göstermiştir.

İslami hareketlere yönelik baskıyı

2011 yılındaki Arap Baharı ve başla-

günden güne artırmıştır. Mısır’da artan baskı ve ülke dışında faaliyet gösterme imkânı artarken, Mısır’daki

tutuklamalara maruz bırakılmış,

yan gösterilere sonradan katılan İhvan,

gösterilerde

konumda

bulunmuş,

önemli

bir

Mübarek’in

İslami hareketlerin bir bölümü ülke

istifasının ardından yapılan seçim-

dışındaki savaş sahalarına iştirak

lerde

etmiş, bir diğer kısmı ise ülkedeki

Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi

faaliyetlerine devam etmiştir.

de İhvan içerisinden çıkmıştır.

1980 ve 1990’lı yıllar ülke içinde

Devam eden yıllarda Mısır, Mursi

rejimin üst düzey siyasilerine karşı

döneminde Genelkurmay Başkanı

Ocak 2020

44

ise

ülkenin

seçilmiş

ilk


olan Abdulfettah es-Sisi’nin 2013 yazında yaptığı darbe ile gündeme gelmiştir. Darbenin ardından yapılan gösterilerde binlerce silahsız sivil Müslüman meydanlarda şehit edilmiş, İhvan liderleri ve üyeleri tutuklanmış, işkence görmüş ve tecavüze uğramıştır. Halen Mısır zindanlarında yüz binlerce Müslüman bulunmaktadır. İhvan’ın önde gelen bazı liderlerine ve İslami harekete bağlı diğer

gruplardan

Osmanlı’dan kopması ve emperyalist Haçlı devletler tarafından işgal edilmesiyle Mısır’da İslam egemenliği sona erdikten sonra, ülke bir daha istikrara kavuşamamıştır.

Müslümanlara

idam cezaları verilmiştir. Çok sayıda Müslüman da idam edilmiştir. Muhammed Mursi de 2019 yılında, 6 yıllık zindan, işkence ve kötü muamele sürecinin ardından, çıkarıldığı

mahkemede

mazlum

bir

şekilde şehit olmuştur. İnşallah.

Mısır’da İslami Hareketlerin Bugünü Mısır merkezli İslami hareketler bugün genel olarak üç ana kısma ayrılmıştır. Bunlardan ilki İhvan’a yakın olan ve siyasi yöntemi benim-

Sonuç olarak, Osmanlı’dan kopması ve emperyalist Haçlı devletler tarafından işgal edilmesiyle Mısır’da İslam egemenliği sona erdikten sonra, ülke bir daha istikrara kavuşamamıştır. Mısır merkezli İslami hareketler, hilafetin yokluğunda Mısır toplumunun yönünü Batı’dan kıbleye döndürmek için büyük uğraşlar vermiş ve ağır bedeller ödemiştir.

seyen gruplardır. İkinci kısım ülke

Gerek ülke içinde gerekse dünyada

dışında varlık gösteren silahlı yapı-

İslami

lanmalar, üçüncü kısım ise Mısır’da

Mısırlı İslami hareketler, halen bu

çalışmalarda

önce

çıkan

faal bulunan silahlı gruplardır.

yolda gayret sarf etmektedir. Her

Mısır içerisinde ise Müslümanlara

İslami hareketlerin çalışmalarını

ne kadar 2013 yılındaki kanlı darbe

yönelik baskı ve sindirme politi-

sekteye uğratmış ve Mısır zindan-

kası hızla devam etmektedir. Halen

ları yeniden Müslümanlarla dolmuş

ülkede zindanlar Müslüman kadın

olsa da Mısır’da Müslümanlar nihai

ve erkeklerle doludur. Allah onları

gayeleri için bedel ödeyerek çalış-

esaretten kurtarsın.

maya devam etmektedir.

Cemazi-el Evvel 1441

45


GÜNDEM ANALIZ Nedim Bal

GENÇLERİ BEKLEYEN BÜYÜK TEHLİKE; DEİZM -1İ

nsanlık tarihi boyunca çeşitli

Deizm

dönemlerde

şirk

tevhit

inancı

inancının

diğer

batıl/

inançlarından

en

büyük

dışında bir takım uydurma

farkı gayet masum bir inanç-

dinler ve dini inanışlar ortaya

mış gibi gözükmesidir. Tabiri

çıkmıştır. Tevhit inancının olma-

caizse “şeytanın insana sağdan

dığı toplumlarda putlara, ateşe,

yaklaşma” halidir.

ineğe, ay ve güneşe tapma gibi Allah

azze ve celle’ye

ortak koşma/

şirk fiilleri sıklıkla görülmektedir.

Deizm Nedir? Deizm Latince’de “Allah” anla-

Bu günlerde duyarlı Müslümanlar

mına gelen “Déus” kelimesinden

tarafından da dile getirilen ve

türetilmiştir. “Yaradancılık" veya

özellikle gençler arasında hızla

“İlahcılık” da denilen Deizmi

yayılmaya başlayan batıl inanç-

tek bir tarif içine sığdırmak pek

lardan biri de Deizm inancıdır.

mümkün değildir.

Ocak 2020

46


Deizm; Allah’ı sadece ilk sebep olarak kabul eden, O’na hiçbir nitelik ve güç tanımayan “akılcı din

Deist Kime Denir? Âlemi yaratan gücün Allah olduğuna

öğretisi”dir. Bütün dinleri redde-

fakat Allah’ın bu yaratmadan sonra

den, sadece sınırlı bir Allah anlayı-

âlemin

şına dayanan felsefi bir sistemdir.

insanların uymaları için bir takım

Deizm inancına göre âlemi yaratan

emir

güç Allah’tır. Fakat âlemi yaratan

insanı tamamen başıboş bıraktı-

Allah, bu yaratmadan sonra insanı

ğına inanan, toplum içindeki ahlaki

tamamen

ve cezai kuralların tamamen insan

başıboş

bırakmıştır.

Âlemin işleyiş düzenine karışmamış, insan hayatına müdahale etmemiş, insanların uymaları için birtakım emir ve yasaklar koymamıştır. Deizm, temel olarak iki anlayıştan yola çıkmaktadır. “Âleme müda-

işleyişine ve

yasaklar

karışmadığına, koymadığına,

aklı ve bilimsel temeller üzerine bina edilmesi gerektiğini savunan kişilere Deist denir.

Deizm İnancının Ortaya Çıkışı

hale etmeyen bir ulûhiyet anla-

Deizm kelimesinin ilk olarak Viret

yışı” ve “akla ve bilime gösterilen

(1564)

büyük güven ya da bir başka deyişle

dan kullanıldığı kanaati yaygın-

tapınma”.

ve

Burton(1621)

tarafın-

dır. İngiliz filozof Edward Herbert

Deizm inancına göre din; beşeri

“De Veritate” (Hakikat Üzerine)

kavrayışa tabi olmalı, ahlaki değer-

isimli kitabı ile Deizm kurucuları

ler ve cezai durumlar ise rasyonel/ akli temeller üzerine kurulmalıdır. Dolayısıyla Deizm inancı mutlak

arasında sayılmaktadır. Deizmin fikir babası ise 17. yüzyılda

bilgiye sadece akıl yoluyla ulaşılabi-

yaşayan İrlandalı John Toland’dır.

leceği ilkesini esas alır. Bu sebeple

Katolik bir ailede doğmuş olup

vahye dayalı tüm inanış biçimlerini

“Pentheistikon”

reddeder. Bu inanca mensup olanlar

akla dayalı maddeci bir dinin gerek-

insan aklı yeterli olduğu için vahiy

tiğini savunmuştur. Toland’ın bu

ve kutsal kitaplara da gerek olmadığını, Yaratıcının dünyayı ve evreni bir kez yaratmış olduğunu sonra kendi

yasalarına

göre

işlemesi

isimli

kitabında

düşüncesi birçok düşünür tarafından kabul görmüş ve deizm olarak dünyaya

yayılmıştır.

Rousseau

gibi

Voltaire

için insanları ve evreni bir başına

ve

filozoflar

bırakmış olduğunu savunurlar.

Deizmin savunucusu olmuştur.

da

Cemazi-el Evvel 1441

47


Deizmin Kategorileri Her inançta olduğu gibi Deizm de zaman geçtikçe kendi içinde farklılıklara uğramıştır. Deizm sonrası ortaya çıkan akımlar ya da inançlar anlam karmaşasının oluşmaması adına başlarına isim veya ek alırlar. Günümüzde etkili olan 3 farklı deizm bulunmaktadır; Pan Deizm, Panen Deizm ve Spiritüel Deizm.

Deizmin Bazı Özellikleri

İnsanların Deizm İnancına Sapmalarının Sebepleri Türkiye’de,

özellikle

gençler

Deizm inancına göre; Allah ile

arasında Deizm inancının yayılma-

insan arasına hiçbir şey giremez.

sının altında yatan sebeplerin neler

Allah vahiy göndermez. Deizm’in

olduğu hususunda konuyla ilgili

kendine has hiçbir kutsal kitabı

araştırma yapan kurum ve kuruluş-

veya peygamberi de yoktur. İyi birey

ların yapmış olduğu bazı tespitler

olabilmek için peygamber ve kitap-

şunlardır:

lara gerek duymazlar. İyi ve kötüyü, güzel ve çirkini, yasak ve meşruyu belirleyen tek ölçü insan aklı ve bilimdir. Dolayısıyla deistler, Kutsal Kitapları Allah’ın sözü olarak kabul etmezler ve peygamberlere de inanmazlar. Vahye dayalı tüm inanışları reddettikleri için; sevap, günah, ibadet,

Sosyal Medya Üzerinden Seviyesizce Yapılan ‘Din Konulu’ Tartışmalar İnsanların algı seviyeleri gözetilmeksizin özellikle televizyon ve sosyal medya üzerinden fütursuzca yapılan dini konulu tartışmalar, bu tartışmalarda tarafların birbirlerine karşı muhalefet tarzları, sunulan dini bilgilerdeki tutarsızlıklar ve

dua, vahiy, melek, cin, şeytan,

zıtlıklar gençlerde din düşünce-

cennet, cehennem, ahiret ve kader

sinin saygınlığına zarar vermekte

gibi kavramların Deizm inancında

ve zamanla inanç problemlerinin

yeri yoktur.

oluşmasına neden olmaktadır.

Ocak 2020

48


Okullarda Verilen Dini Bilgilerin Yetersiz Olması MEB’in çocuklara

ders ve

gençler doğru ve ikna edici şekilde aydınlatılamadığı

materyallerinin gençlere

yönelik

olmaması veya yetersiz olması en büyük sorunlardan bir tanesidir. Buna ilaveten gençlerin sorduğu dini soruların öğretmenler tarafından geçiştirilmesi, gerekli doyurucu cevapların verilememesi ya da soru soran gençlere hakaret edilerek kişilerin bastırılması gibi durumlar gençlerin iç dünyalarında farklı fırtınaların kopmasına sebep olmaktadır. Zamanla bu gençler İslam’ı yetersiz bulmakta ve farklı inanç arayışlarına yönelmektedir.

için

zamanla

kişilerde bir inanç problemi ortaya çıkmaktadır. Örneğin; öğrencilerin “Kötülükler/Zulümler”

meselesi

çerçevesinde “Allah’ın yeryüzündeki kötülüklere, zulümlere neden müdahale etmediği veya müsaade ettiği” gibi soruların cevapsız kalışı veya bu hususlarda kişilerin bilgi seviyelerinin yetersiz oluşu Deizm inancını ön plana çıkarmaktadır. Çünkü Deizm inancına göre “Allah; yeryüzünü yarattıktan sonra insanları başıboş bırakmıştır. Dolayısıyla ilah, insanların hiçbir fiil ve eylemine müdahil ol(a)mayan bir varlıktır. Bu sebeple Allah’ın yeryüzünde

Müslümanların Rol Model Olamaması

yapılan zulümleri engellemek gibi

Topluma ve özellikle gençlere İslam

yoktur.

dinini anlatan gerek din dersi öğretmenlerinin gerek cami imamlarının gerekse kendilerine İslam davetçisi diyen Müslümanların İslam adına anlattıklarıyla kendi öz yaşamlarındaki

çelişkiler,

tutarsızlıklar,

ahlaki ve insani zaaflar toplumu ve özellikle gençleri dolaylı olarak İslam dininden soğutmaktır.

bir mükellefiyeti de sorumluluğu da İlk bakışta çok masummuş (!) gibi gözüken bu inanç, maalesef zihin ve kalp dünyasında aradığı pek çok sorunun cevabını bulamayan gençler için bir çıkış kapısı olarak görülmektedir.

Deizm İnancı, Ateizm ’den Daha Sinsi ve Daha Ürkütücü Bir Tehlikedir Burada

İtikadi Hususlarda Yeterli Bilincin Oluşturulamaması

şunun

altını

önemle

çizmekte fayda var. Evrenin ve içindeki mükemmel nizamın kendi

Özellikle kader ve sebepler, irade,

kendine var olabileceği saçmalığına

imtihanın hikmetleri, Allah

azze

bir türlü vicdanı basmayan dola-

zatı ve tasavvuru, sabır,

yısıyla Allah’ın varlığını tamamen

tevekkül gibi konularda maalesef

inkâr edemeyen fakat öte yandan

ve celle’nin

Cemazi-el Evvel 1441

49


zihnindeki inançla ilgili soruların

ateist olduklarını söyleyemiyorlar.”

cevabını da tam olarak bulamayan

(T 24)

kişilerin en kolayca sapacağı inanç veya çıkış yolu Deizm’dir.

İlahiyat Fakültesi Öğrencisi

Bu sebeple Müslüman aileler in,

“Önce İslam’ı mantığa dayandır-

çocuklarının ilk aşamada Ateist

maya çalışıyorduk. Sonra...”

olmalarından daha çok Deist olma ihtimallerinden korkmaları ve bu hususta çocuklarını doğru, sahih bir dini eğitimden geçirmeleri gerekmektedir. Çünkü Deizm sapıklığının bir sonraki adımı Ateizm’dir. Müslüman ailelerin içinde yetişen gençlerin durumuyla ilgili bilgiler gün yüzüne çıktıkça bu tehlikenin boyutu daha iyi anlaşılacaktır.

İlahiyat fakültesi öğrencisi olan Bekir,

Deizm

ile

olan

ilişkisi

hakkında şunları beyan etti: "Önce İslamiyet'i mantığa dayandırmak istiyorduk. olmuyor.

İttire Sonra

kaktıra

baktık

mantık

olarak

yorumlamaktan çıkarttık. Allah’a inanmaya başladık sadece.

Yani

deist olduk anlayacağınız.” Bekir, ilahiyat fakültesine geldi-

İBRETLİK HADİSELER

ğinde hala deist olduğunu, namazı,

Ateizm Derneğinden Açıklamalar

orucu bıraktığını ancak daha sonra Tanrı’nın varlığını da sorgulamaya

ateizm

başladığını ve ateizme yöneldiğini

derneği yönetim kurulu üyelerinden

söylüyor. Bekir’in ailesi halen bu

Şener Atik bu konuda şunları söylü-

düşüncelerini

yor: “Ateistler arasında imamlar ve

ben ateist olduğumu söyleyemem.

müezzinler var. Fakat bu insanlar

Babam başında takkeyle gezen bir

farklı sebeplerden dolayı açıkça

adam. Annem günde yedi vakit

Türkiye’nin

Ocak 2020

50

ilk

ve

tek

bilmiyor:

“Aileme


namaz kılar. Beş vakit, üzerine kuşluk namazı, bir de gece namazı. Gerçekten muhafazakâr bir aile yapımız var. Söyleyemem. Söylesem

Müslüman aileler in, çocuklarının ilk aşamada Ateist olmalarından daha çok Deist olma ihtimallerinden korkmaları ve bu hususta çocuklarını doğru, sahih bir dini eğitimden geçirmeleri gerekmektedir.

aramızda soğuma olur.”

Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmeni “Beni Müslüman olarak tanımlayan tek şey bu başörtüsü artık” “Benim

radikale

kaçan

bir

Müslümanlığım vardı. Daha birkaç yıl öncesine kadar erkeklerle tokalaşmazdım bile. Kendimi Müslüman olarak

tanımlıyor,

şekilde

yaşamaya

hayatımı

o

çalışıyordum.

Beş vakit namazımı kılıyordum. Nafileleri yerine getirmeye çalışıyordum. Orucumu tutuyor, Kur’an okuyor, ilmihal bilgileri olsun, hadis olsun o tarz şeyleri tamamlamaya çalışıyordum. Tefsir, hadis derslerine gidiyordum.”

“Ders sorular

verirken

bazen

soruyorlar.

çocuklar

Öğretmenim

başörtüsü takmak gerçekten gerekir mi, ben büyüdüğümde saçım görünürse günah olur mu? Şu an ona karar vereceğiniz bir durum

okumak

yok, 18 yaşına gelin ne isterseniz

istemediğim için bari öğretmen

yaparsınız diyorum. Böyle cevap

olayım diyerek Din Kültürü ve Ahlak

vermek beni rahatlatıyor.”

“İlahiyat

Fakültesi'nde

Bilgisi öğretmenliği üzerine eğitim almaya karar verdim. Dinle ilgili araştırmalarım ve bilinçlenmem (!) de o döneme denk geldi.” “Beni Müslüman olarak tanımlayan tek şey bu başörtüsü artık. Gerek

Başörtülü Ateistler Prof. Dr. İhsan Fazlıoğlu “Odama gelen başörtülü öğrenciler”

ailevi gerekse yaptığım işten dolayı

“(Geçmişte)

Okuduğum

İmam

başörtümü çıkaramıyorum. Fakat

Hatip okulundan bir heyet gelerek

belki birkaç yıl sonra başörtümle

benimle fikir alışverişinde bulun-

vedalaşabilirim.”

mak istediklerini söylediler. Deizm

Cemazi-el Evvel 1441

51


yayılıyor, bu çocuklara ne anlatalım

misyonerler gibi dış etkenlerin de

ne yapalım diye sordular. Dedim

üzerinde duran Yetim Vakfı Eğitim

ki, konuşmayı bırakın, yapın artık.

Sorumlusu Hatice Naç bu konuda

Devamlı

şunları söylüyor:

konuşuyoruz.

Terbiye

temsil ister. Örnek olacaksınız. Dini temsil

makamındaki

insanların

bu durumu sürdüğü müddetçe 10 yıl sonra neslimiz bizimle kavga edecek. Bu dinin bir faydası olsa babama anneme olurdu diyecekler. 15 Temmuz’dan bu yana benim odama 17 tane başörtülü, deist bile değil Allah tanımaz öğrenci gelip benimle bu konuları konuştular. Başörtülüler, öyle geleneksel de değil, bildiğin başörtülü. Sosyal

“Ateizm, deizm ve madde bağımlılığı yayan ekip müthiş profesyonel çalışıyor. Asla hedef kitlesinden vazgeçmiyor. Aileler çocuklarını ya aşırı serbest bırakıyor ya da aşırı baskılıyor. İkisi arasında savrulan genç kendince itilmiş hissediyor. Zaten ilgilenilmeyen ailelerin çocukları ise kendince savrulup duruyor. Tam o esnada bu ekipler çocuklara ulaşıyor.

statüleri gereği ve aileleri nedeniyle

75 Arjantinli 3 ay önce işini gücünü

hala başörtüler ama Allah’a bile

bırakıp

inanmıyorlar.”

Suriyelilere

gelip

diklerini

Maalesef larında da görülen bu itikadi sapma ilgili

örnekler

çoğaltılabilir.

Lakin bu örneklerden bahsederken dahi insanın içi daralıyor. O yüzden bu moral bozucu örnekleri burada sonlandırırken durumun çok daha vahim olduğu gerçeğini hatırdan çıkarmamak gerekir.

Yetim Vakfı Eğitim Sorumlusu Hatice Naç: Deizm inancının yayılması noktaiç

Ocak 2020

52

etmek

söylüyorlar.

iste-

Aylardır

etkenlerin

ları örgütlemek için birçok STK, vakıf

kurdular.

yanı

sıra

Bunlar

gelen

çocukları nasıl organize edebileceklerinin denemelerini yapıyorlar. Misyonerlik, olmadı ateizm, olmadı deizm üzerine çalışıyorlar. Van’da 100 Koreli üniversite öğrencisi var. Uluorta insanları durdurup tanışıyor ve inançlarını yaymaya çalışıyorlar.

“Arjantin’den Antep’e Yerleştiler”

sında

yardım

yerleşti.

Suriyelilerle çalışıyorlar. Bu çocuk-

Müslüman dindar ailelerin çocukile

Antep’e

Madde

bağımlılığına

alıştırmaya çalışanlar da bunlar. Maddeye alışan çocuk zaten daha sonra deizm, ateizme kadar gidebiliyor.”


İSLAM İDARECİLERİMİZİN ALTIN TARİHİ Cihan Malay

İSLAM’DA İDARE VE İDARECİLİK

E

lhamdulillah, iki yıldır

sağlayan özelliklerini aktar-

İslam

maya çalışacağız. Rabbimizden

Medeniyeti’nin

Dünya

Tarihi’nde

niyazımız:

“Aktaracağımız

çalışmaları

şahsiyetlerin hayatlarını anla-

tanıtmaya çalıştığımız “İslam

mayı kolaylaştırması ve anla-

Coğrafyasındaki

Müslüman

dıktan sonra da bu nitelikleri

Kâşifler” başlıklı yazı dizimiz

yaşamada bizden yardımını

geçen ay itibariyle sona erdi.

esirgememesidir.”

Yeni yıldan itibaren de gücü–inşallah-,

Yakın Tarihte İdare ve İdareciliğe Kısa Bir Bakış

İslam Medeniyeti’nin yönetim

Tarihi süreç içerisinde insan-

ve idare anlamında öne çıkmış

lığın içinde bulunduğu sorun-

bazı kişilerinin hayatlarında

ların çözümü adına çeşitli fikir

yönetimde başarılı olmalarını

ve düşünceler ortaya atılmıştır.

yaptığı

müz

bilimsel

nispetinde

Cemazi-el Evvel 1441

53


iddia ettiklerinin tersine bir grubun aşırı zenginleşmesi karşında insan-

Müslümanlar idareyi ele aldıkları topraklarda adaleti gözeterek bulunmuşlardır. Adalet karşısında gün gelmiş Mecusi bir adamla davalaşan Ali radıyallahu anh gibi bir halife, gün gelmiş verdiği kararın doğruluğu tartışılan Yavuz Sultan Selim ve Fatih Sultan Mehmet gibi bir padişah, gün gelmiş valiler geçmiştir. Karşısında kim olursa olsun adaleti uygulamada hiç bir taviz vermeyen kimseler tarafından kararlar alınmıştır.

lığın içerisine düştüğü sefalet ve daha nice komünizmin getirdiği sıkıntılar. Aynı şekilde komünizm düşüncesinden daha yaygın hale gelmiş bulunan kapitalizm düşüncesinin de insanlık tarihine kazandırdıkları ortadadır. Eşyanın üstünlüğünü insana tercih eden, her şeyin merkezine eşya ve parayı koyan, insanın ve insani değerlerin yozlaşmasına ve değersizleşmesine kadar varan durumlar, aşırı bir şekilde yaygınlaşan israf kültürü, aile ve toplum problemlerini, maneviyatı elinin tersiyle iterek maddi gözle meseleleri

halletmeye

(çözmeye)

çalışmak ve daha nice kapitalizmin getirdiği problemler. Yine toplumda liberalizm (bireysel özgürlük) düşüncesi ile toplumu idare etme fikri, bireyin ve idarenin

Bu fikir ve düşüncelerin yönetimi

başındaki kişilerin istediği zaman

ele aldıklarında yaptıklarıyla geride

istediğini sadece menfaati gözete-

ne kötü iz ve mağduriyetler bırak-

rek yapmasını öngörmektedir. Sırf

tığı insanlık tarihinde malum olan

menfaat adına hiç bir kural tanıma-

bir durumdur.

dan merkeze menfaatin konulması

Örneğin; 20. yy. da bütün halkı

sebep olmuştur. Özgürlük adına

eşit göreceğini iddia ederek ortaya

da birçok zulmün ortaya çıkmasına bireyin istediğini yapabilme özgür-

atılan komünizm fikrinin yöne-

lüğünü kendinde hissederek bir

timi ele aldıktan sonra geride ne

anlamda kişinin benliğini putlaş-

kadar ağır izler bıraktığı malumdur.

tırması ya da bencilliğini ilahlaş-

Milyonları bulan ölü, hapishane-

tırması sonucunu doğurmuştur. Bu

lere doldurulan insan kalabalıkları,

fikir de diğer iki örnekte verildiği

Ocak 2020

54


gibi topluma getireceklerinden çok, götürdükleriyle anılmıştır. Kısacası toplumda idareyi ele aldık-

İslam İdaresinin Hâkim Olmasıyla Toplumda Meydana Gelen Değişiklikler

larında topluma huzur ve mutluluğu

Kötü bir şekilde tecrübe edilen ve

vadetmek üzere yola çıkan örnek-

acısının tüm dünyayı kapladığı bu

teki bu üç idare şekli ve idarecileri,

düşüncelerin tam karşısında yaşa-

toplumda

yara-

dığı çağa huzur ve mutluluk getiren,

lar açmışlar ve açmaya da devam

adaleti ve insanca yaşamayı öğreten

etmektedirler.

bir hayat nizamı ve yönetim şekli

Seyyid

kapanması

Kutub

zor

“Yoldaki İşaretler”

durmaktadır ki onun adı İslam’dır.

eserinin önsözünde özetle şu sözlere

İnsana sadece insan olduğundan

yer vermektedir:

dolayı değer veren, İslam’dır.

“Bugün beşeriyet derin bir uçuru-

Bütün

mun

durmaktadır.

hususunda bir tarağın dişleri gibi

Sebebi; değerler âleminde (mane-

eşit gören, temel hak ve hürriyet-

viyatta) iflas etmiş olmasıdır. Bu

lerine (can, mal, namus, din, akıl (1))

durum Doğu’da da Batı’da da açıkça

zarar veren her türlü adımı yasak-

kenarında

görülmektedir. O halde beşeriyet için yepyeni bir önderlik gerekir. Artık batılı insanın önderlik yapamayacağı ortadadır... Beşeriyet adına sunulan önderlik

insanları,

insan

hakları

layan İslam’dır. Toplumun saadetini bulacağı ve emniyet içerisinde rahat bir yaşamı bulacağı adresi, İslam’dır.

için şunlar gerekir:

Ailelerin aradığı huzuru, her yönden

- İnsanların tarih boyu elde ettiği

çözümü de İslam’dır.

maddi medeniyeti (teknik vs.) hem koruyacak hem de geliştirecek, - Beşeriyete daha önce duymadıkları yepyeni değerler sunacak (kula kulluktan Allah’a kulluğa çağrı), - Köklü, olumlu ve gerçekçi bir metot sunacak. Bu

şartları

İslam’dır.”

kendilerini sardığı problemlerinin

Bu söylediklerimizin ispatını şöyle delillendirebiliriz: İnsanlığın acılar içerisinde kıvrandığı, kopkoyu karanlıklar içinde kalakaldığı, cahiliyet adına adeta insanlığın zirveleri yaşadığı, öyle ki kendi öz evladını diri diri toprağa

sağlayacak

düzen,

gömecek kadar alçaldığı, insana verilen değerin mal ve mülk üzerinden

1. İslam bu beş maddeyi, makasıd-ı şeria (dinin şeri delillerinde yer alan ameli hükümlerinin gayeleri) olarak adlandırmıştır.

Cemazi-el Evvel 1441

55


olduğu, basit ve değersiz nedenlerle

İslam toplumunun çekirdeğini oluş-

insanların ölümle tanıştığı, kadının

turan sahabe toplumunda meydana

eşyadan dahi değersiz görüldüğü bir

gelen çok büyük değişiklikler ve bu

toplumda İslam idaresi geliyor ve

değişikliklerin insanların dikkatini

bunların tamamını yıkıyor.

çekmesi, zamanla Müslüman olma-

Önceleri birbirini basit sebeplerle öldürenler, gün geliyor İslam ile

yanların da İslam’a girmelerine vesile olmuştur.

kardeş olup birbirleri için kendile-

Rasûlullah

rini feda eder hale geliyor. (2)

O’nun

Kız çocuklarının yüzü gülüyor ve artık öldürülme endişeleri ortadan kalkıyor. Eşyadan

sallallahu aleyhi ve sellem

önderliğinde

ve

oluşturulan

Müslümanlar topluluğu, Mekke’de yaşanılan

zorlukların

ardından

Medine’ye hicret ederek devletleşme adımını atmışlar, zamanla

dahi

değersiz

görülen

Medine’de

sözü

dinlenilir

bir

kadınlar, el üstünde tutulur hale

konumu elde etmişlerdir. Bu ilerleme

geliyor.

hızla

(3)

Cahiliyenin

koyu

karanlıklarının

yerini, ilmin ve âlimlerin aydınlattığı bir toplum meydana geliyor. Ve bu toplum insanlara faydalı olmayı kendisine şiar edinmiş bir mertebeye ulaşıyor. (4)

tekrar

büyüyerek, Dünya

Müslümanların

Tarihi’nde

duyulmasını sağlamıştır.

adının

(6)

Müslümanların Dünya Tarihi’nde İdareyi Ele Almalarında Öne Çıkan Üç Unsur Müslümanların

Rasûlullah

sallal-

Kapitalizmin o asırdaki hali olan

lahu aleyhi ve sellem

kişiye mal ve makamdan dolayı

dönemde hızla idareyi ele almala-

değer

rında etkili olan faktörler çoktur.

verme

anlayışının

yerini,

ve ardından gelen

sadece Allah için sevmek duygusu

Ancak

alıyor.

gördüğümüz üç unsura değineceğiz.

(5)

biz

burada

çok

önemli

2. “Sizden biriniz kendisi için arzuladığı şeyi din kardeşi için de istemedikçe (tam) iman etmiş olamaz.” (Buhârî, “İman”, 17) 3. Enes b. Malik radıyallahu anh ’dan rivayet edilir ki Enceşe isimli bir sahabe Veda Haccı dönüşünde Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in hanımlarını taşıyan develeri sürmekteydi. Yanık sesi ve hızlı ritmiyle söylediği şarkılarla develeri koşturdu. Rasûlullah: “Ey Enceşe! Yavaş sür, kristalleri kırma” dedi. (Dârimî, “İstizan”, 65; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 19/96, 143, 207; İbn Esîr, Üsdü’l-Gâbe, 1/284, 285) 4. “İnsanların en hayırlısı, insanlara faydalı olandır.” (Buhârî, “Mağâzî”, 35) 5. “Nefsimi kudret elinde tutan Allah’a yemin ederim ki siz, iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de olgun mümin olamazsınız...” (Müslim, “İman”, 22) 6. Müslümanların daha önce de idareyi elinde bulundurduğu zamanlar olmuştur. Daha önceki hükümdar bazı peygamberlerden olan Davud ve Süleyman aleyhumesselam döneminde olduğu gibi.

Ocak 2020

56


Bunlar:

İslam ile izzetlendirdi. Biz izzeti Allah’ın

1. İnançlarına Olan Bağlılıkları

bizi izzetlendirdiği şeyin dışında arar-

Müslümanlar

devletleşme/idareyi

ele alma ve ardından yayılmalarını sürdürdüğü

dönemlerde

çoğun-

lukla sayı olarak az olmuşlardır. Nitekim bunu Bedir, Uhud, Hendek, Mute gibi savaşlarda görmekteyiz. Hatta bu duruma daha sonra Moğollara karşı yapılan Seyfuddin

sak, Allah bizi zillete düşürür.” (7) Evet, Müslümanların asırlar boyu idareyi ele almalarındaki en büyük etken bu. Zira Allah

azze ve celle’nin

devre dışı bırakıldığı yönetimlerde idareye zulüm bulaşacaktır. Zulmün bulaştığı yönetimler de son bulmaya mahkûmdur.

Kutuz komutasındaki Ayn-ı Câlut

Müslümanların

Savaşı’nda, Yusuf b. Taşfin komu-

bağlılıklarının zayıflaması, bera-

tasında Kastilya Krallığı’na karşı

berinde

yapılan Zellakâ Savaşı’nda, Bizans

sayısının ve teçhizatının fazlalığı

ordularına karşı Alpaslan komu-

korkuyu doğuracaktır. Doğal olarak

tasındaki Malazgirt Savaşı’nda da

da düşman karşısına çıkmaya güç

şahit olmaktayız. Daha nicelerini

bulamayacak,

sayabileceğimiz

boyun eğmeye mahkûm kalacaktır.

birçok

Müslümanların,

savaşta

karşılarındaki

düşmana karşı sayıca az olduklarına şahit olmaktayız. Peki, Müslümanların az olmalarına rağmen idare ettikleri alanın genişlemesinde ne gibi bir faktör vardı

inançlarına

göze

gelen

olan

düşmanın

güçlü

karşısında

2. Adalet Müslümanların idareyi ele almalarında ve sürdürmelerinde önemli ikinci husus, her durumda adaleti gözetmeleridir.

acaba? Bu sorunun cevabı, elbette

Müslümanların

ki Müslümanların inançlarına olan

nan topraklarda işlenen herhangi

bağlılıkları idi. Çünkü Müslümanlar

bir hata ve suç karşısında esas olan,

için savaşta mağlubiyet yoktu: Ya bu

adaletin

yolda şehadet gibi yüce bir merte-

gözetilmesi sırasında kim olduğuna

beye ulaşmak ya da gazi olup da bu

bakılmaksızın adaletin çarkı işler. Bu

yola bir daha girmeye fırsat tanın-

bir yönetici olabileceği gibi herhangi

mış olmak duygusu hâkimdi.

bir sıradan vatandaş da olabilir.

Ömer

radıyallahu anh,

Müslümanların

Hayat

idaresinde

gözetilmesidir.

kitabımız

olan

olması

bulu-

Adaletin

Kur’an’da

galibiyetlerdeki bu durumunu şu

müminlerde

gereken

sözlerle ifade etmektedir: “Allah bizi

vasıf şu şekilde belirtmiştir:

bu

7. Hâkim, Sahih, 1/61-62.

Cemazi-el Evvel 1441

57


“Ey iman edenler! Kendinizin veya

öyle bir duruma gelmiştir ki Fatih’in

anne babanızın ve akrabanızın aley-

İstanbul

hine de olsa adaletten asla ayrılma-

Rum halkı, şu sözleri söylemiştir:

yan, Allah için şahitlik eden kimse-

“Müslüman sarığını görmek, Latin

ler olun. (İnsanlar) zengin olsunlar,

serpuşunu görmekten evladır.”

yoksul olsunlar Allah onlara sizden daha yakındır. Öyleyse siz hislerinize uyup adaletten ayrılmayın. Eğer adaletten sapar veya üzerinize düşeni yapmaktan geri durursanız, bilin ki Allah yaptığınız her şeyden haberdardır.” (Nisâ, 135) Müslümanlar

idareyi

kuşatması

sırasında

Müslümanlar daha gittikleri yerlere varmadan,

oraların

idarelerini

ele almadan önce Müslümanların merhametli olduğu onlara ulaşmıştı. Bu da gidilen bazı yerlerde çok fazla kanlı mücadeleye girişmeden ve kan akıtmadan fetih-

ele

aldık-

ler

yapılmasına,

Müslümanların

ları topraklarda adaleti gözeterek

idareyi ele almalarının kolaylığına

bulunmuşlardır. Adalet karşısında

zemin hazırladı.

gün gelmiş Mecusi bir adamla davalaşan Ali

radıyallahu anh

gibi bir

halife, gün gelmiş verdiği kararın doğruluğu tartışılan Yavuz Sultan Selim ve Fatih Sultan Mehmet gibi bir padişah, gün gelmiş valiler geçmiştir. Karşısında kim olursa

Müslümanların

gittikleri

yerleri

yakıp yıkmamaları, oranın halkına herhangi bir zarar vermemeleri yani imha değil de inşada bulunmaları, onların idarelerinde uzun süre kalmalarına olanak sağlamıştır.

olsun adaleti uygulamada hiç bir

Müslümanların Endülüs’te (İspanya

taviz vermeyen kimseler tarafından

ve çevresinde) yaklaşık sekiz asır,

kararlar alınmıştır.

Hristiyanların

Adalet karşısında Müslümanların bu tutumları, insanları hayrette bırakacak düzeye ulaşmıştır ve bunu gören diğer toplumlar da bu adalet karşısında boyun bükmüşlerdir.

çoğunlukta

olduğu

Balkan topraklarında dört asır idarede bulunmaları bu durumun göstergesidir. Nitekim Müslümanların bu topraklardan ayrılmalarının ardından yaşanan katliam ve zulümler şu sözlerin söylenmesine sebep olmuş-

3. Merhamet

tur: “Ah! Eski günler.”

Müslümanların idarelerinde bulu-

Müslümanlara merhamet etmeleri

nan

gerektiğini şu hadis onlara öğret-

halklara

karşı

uyguladığı

merhamet, diğer yerlerde insanla-

mişti:

rın da dikkatini celp etmiştir. Hatta

etmeyene rahmette bulunmaz." (8)

"Allah, insanlara merhamet

8. Buhârî, “Tevhid”, 2, “Edeb”, 27; Müslim, “Fedâil”, 66; Tirmizî, “Birr”, 16.

Ocak 2020

58


NEBEVÎ AILE Halime Yılmaz

MODERNİZMİN KISKACINDA MÜSLÜMANCA DURUŞ

M

odernlik;

yenilikçilik,

sistemidir. Kilisenin baskılarından

aklı her şeyin üstünde

y ılan Avrupa’nın dine genel bir tepki

tutma,

yeni-

olarak ortaya koyduğu bir akımdır.

liğe uydurma ve vahyi ikinci plana

Bu akım, vahyi öteler, aklı ön plana

atma gibi manaları akla getiren bir

çıkarır.

kavramdır.

geleneği

Modernizm,

moder-

nleşmeyi de içinde barındıran bir süreçtir. Bu süreç sosyolojik, ekono-

2-Modernizm iyi bir şey midir? Müslüman modern olabilir mi?

mik ve teknolojik unsurları da içine

Modernizmi yenilik ve çağa ayak

alır. Bu yüzden modernite, toplum-

uydurma olarak ele alırsak eğer

lara göre farklı algılanabilmektedir.

vahyi birinci dereceden ölçü kabul

Türk toplumunda “Modern insan” denilince İslami yaşamı geleneksel gören, yenilikleri İslam’a uydur-

ederek, değişen dünyaya ve gelişen teknolojiye ayak uydurmak kötü değildir.

ması gerekirken, İslam’ı yeniliklere

İslam her daim akıllı olmayı tavsiye

uydurmaya çalışan, vahyi ikinci

eder. İnsanların çoğunun aklını

dereceden ölçü kabul edip, aklı ön

kullanmadığını beyan ederek, akılla

plana çıkaran insan figürü akla

hayatı kolaylaştırmanın ve Allah azze

gelmektedir.

ve celle’ye

iyi bir kul olmanın yollarını

açar. Müslüman akıllıdır. Ama akılcı

1-Modernizmin kaynağı nedir?

değildir. Yeniliklere açıktır. Ama 17.

geçmişini unutmaz. Onun prensip-

Yüzyılda ortaya çıkan, zamanla tüm

leri ve ölçüsünü her zaman ve çağda

dünyaya yayılan toplumsal değerler

İslam belirler, aklı değil.

Avrupa’da

yaklaşık

olarak

Cemazi-el Evvel 1441

59


Modernizm’de akıl haşa vahiyle

Dikkat

savaşır. Aralarında adeta bir salta-

Farklıdır! Çağımızın Putu Akıl Ve

nat yarışı varmışçasına, moder-

Bilim!

nizmin söylemlerinde aklın iktidar olması gerektiği vurgulanır. Avrupa,

kilisenin

Edin!

Her

Çağın

Putu

Akıl ve bilim yoluyla bir gün “evrensel bir mükemmelliğe” ulaşabilece-

baskısından

ğini düşünenler, çok feci bir şekilde

kurtulmak isterken, aklın ve madde-

şeytan tarafından uyutulmakta ve

nin kölesi haline gelmiştir. Bilim ve

kandırılmaktadırlar.

akıl ilahları olmuş, tecrübe etmedik-

kavrama, gereği gibi yaşama, Allah

leri, gözle görmedikleri ve akıllarına

azze ve celle’ye kul olma yolunda sadece

yatmadığı sürece hiçbir şeyi kabul

bir araç kabul edilmelidir. Biz onu

edemez

kullanabilecekken, o bizi kullan-

hale

gelmişlerdir.

Onlar

akıl, tecrübe ve bilimle zamanla “mükemmel ve evrensel doğruya” ulaşacaklarına inanmaktadırlar. İşin kötü ve ilginç tarafı, bu akılcılık ve yenilikçilik oyununa Müslümanların da katılması, onu müdafaa etmesi, bu yolun öncülerine dalkavukluk ederek İslam ile Modernizmi birleştirmeye çalışmalarıdır. Her çağda gereken materyallerin

bulunması,

gelişti-

rilmesi ve kullanılmasında İslam’ın emir ve yasaklarına aykırı olmadığı sürece bir sıkıntı yoktur. İslam, aklı kullanmayı tavsiye etmiş ama akılcı

Akıl;

vahyi

mamalıdır. “Akılcılık ve modernizm akımlarının” tertemiz İslam dinine bulaşması neticesinde, Müslümanların kafasını bulandıran ve onları cehenneme doğru sürükleyen, sorgulayıcı ve eleştirel bir yaklaşımla İslam’ın esaslarına yönelen birçok düşünce meydana geldi. Felsefik yaklaşımlarla her kafadan bir ses çıkartan bu hareket, Kuran ve Sünnet hakkında “şüphecilik” hastalığını tüm dünya Müslümanlarının zihinlerine kazıdı.

olmaya, aklı ilahlaştırmaya ve aklı

Bu şüphe, öyle kötü sonuçlara mal

vahyin önüne geçirmeye asla müsa-

oldu ki Allah

ade etmemiştir.

noğlunu sadece yarattığına, ondan

Her çağın Allah

azze ve celle’ye

şirk

koştuğu bir putu vardı. Mekke Müşrikleri kendi elleriyle yaptıkları putlara taparak şirke düşmüşler-

azze ve celle’nin

insa-

sonra hiçbir şeyine karışmadığına ve elçiler vasıtasıyla onlara yol göstermeyeceğine inanan Deist bir nesil türedi.

ken, günümüzde de “akla” taparca-

Modernizm sadece bir kötülüğe

sına onu birinci dereceden doğruyu

değil binlerce şerre ön ayak olan bir

bulma aleti görerek Allah

başlangıç oldu. O, akılcı ve isyankâr

celle’ye

ortak koşulmaktadır.

Ocak 2020

60

azze ve

bir kesim tarafından yüzyıllar evvel


ekilmiş bir tohum; günümüzdeki

Karl

sonuçları

afyonudur” sözüyle İslam hakkında

da

onun

meyveleri...

Marx’ın

“Din

Gelecekte daha nice dallara ayrıla-

sorgulama

cak Allah bilir.

yetkili gören insanlara reddiyemiz

Diğer yandan Allah

azze ve celle’ye

iman ettiğini söyleyen ama kıt aklıyla

sadece

Kuran’ın

vahiy

kaynaklı olduğuna inanan, sünneti inkâr eden, onunla alay eden ve tüm mesaisini bu yolda harcayan birtakım belamlar da ortaya çıkardı. Kur’anî ilimlere ve onu okuma becerisine bile sahip olmayan bu

ve

toplumların

eleştiriye

kendini

ve cevabımız şudur: “İslam dışı her sistem, toplumların yangını ve afyonudur. Onları sadece ateşe ve boşluğa sürükler” İslam kimseyi uyutmaz. Aksine diriltir. Uyuşturmaz, bilakis gerçeklerle yüzleştirir. Fıtrat dışı bir şey emretmez. Çağlar ötesi bir yaratılışa uygunluk özelliği bir tek İslam’da vardır.

kendini bilmezler, dine bir oryan-

Asıl onlar insanları uyutmaktadır-

talist ve İslam düşmanından daha

lar. Müslümanları savaş ve güçle

büyük zararlar verdiler.

yenemeyeceklerine

Kendini

hadisleri

eleştirebilecek

seviyede gören küçük beyinliler, İslam’ın

ahkamını,

sallallahu aleyhi ve sellem’in

Peygamber ahlakını ve

kanaat

geti-

rince düşünce ve hayat tarzlarını değiştirmeye çalışarak bizi mağlup etmeye ve böylece hedeflerine ulaşmaya çalışmaktadırlar.

dosdoğru yolunu bırakıp, dünya-

Modernizmi Bize Nasıl Aşıladılar? Bizi Nasıl İkna Ettiler?

perest ve materyalist bir anlayışa

Düşünce emperyalizmi yani düşünce

büründüler. Neticede ne ahlak kaldı

yayılmacılığı ile bunu gerçekleştirdi-

ne aile yaşantısı ne saygı ne sevgi ne

ler. Hıristiyanlar, Haçlı savaşlarında

muhabbet ne de güven… Zamanla

Müslümanların karşısında aldıkları

kendilerinden

ağır mağlubiyetlerinin sonucunda

yaşam tarzını ve Allah azze ve celle’nin

bile

şüphelenen

şizofrenik tipler çoğaldı.

Müslümanları askeri saldırıyla asla

Bu, bir beşer ürünü olan modernizmi bir şey sanmanın bir sonucudur. Peygamber sellem’in

sallallahu aleyhi ve

çağları aşan sünnetini terk

yenemeyeceklerini anladılar. Çünkü Müslümanların imanları vardı. Bu gizli güç, onları düşman karşısında yenilmez kılıyordu.

edip, beşer üretimi basit bir akımın

IX.

sapkın

etmektir.

Müslümanlara karşı elde ettikleri

bundan

mağlubiyetin ardından dindaşlarına

yolunu

Günümüz

tercih

Müslümanları

daha iyi uyutulamazdı!

Louis

Haçlı

seferlerinde

şöyle dedi:

Cemazi-el Evvel 1441

61


“Müslümanları

uğrat-

en üstün olanların müminler oldu-

onlara

ğuna inananlar kazanacaktır. Zafer,

karşı sırf silahlı mücadele meto-

tüm gelişmiş silah ve teknolojilerine

dunu kullanmayın. Zaten silahlı

rağmen onları “cahiliye düzeni”

mücadele

gören akıllı müminlere verilecektir.

mak

yenilgiye

istiyorsanız,

sakın

alanında

onlara

karşı

bozguna uğradınız. Onlarla inançları alanında savaşın. Çünkü onların

2-Yayın Propagandaları

gizli güç kaynakları, bu alanlarında

Bu yolla birçok başarı elde etti-

y atar.” (1)

ler. Günümüzün en iyi uyutma ve

Dindaşları, IX. Louis’in bu öğüdünü dinlediler. Artık sadece savaşarak değil “düşünce emperyalizmi” denilen sinsi metodu da yanlarında

getirdiler.

Bu

düşünce-

nin nihai amacı, İslam inancını, Müslümanların kalplerinden söküp atmak ve onları İslam’a bağlılıktan vazgeçirmektir.

(2)

Bunun için çok

araç vardır. Onlardan en önemlileri şunlardır:

kandırma yolu olarak kullanılır. 3-Kadın Özgürlüğü İslam’la zaten özgür ve şerefli olan kadını sokağa dökerek, onu çırılçıplak soyarak, kocası dışında her erkeğe köle yaparak özgür olacağı saçmalığına

inandırdılar.

Bunun

neticesinde modern, özgür, çocuklarının eğitimini başkalarına bırakan, mutlu görünen ama içi darmadağın feminist bir kadın profili

1-Eğitim ve Öğretim Programları

ortaya çıktı. Ve daha nice sonuçlar…

Bu alanda dünya çapında misyoner-

İslam’a sımsıkı sarılıp, Allah

lik okulları açıldı. Ve yavaş yavaş amaçlarına

ulaşmayı

başardılar.

Bunu da İslam ülkelerine uyguladıkları eğitim politikasına borçlu olduklarını itiraf ettiler.

celle

ve Rasulü

azze ve

sallallahu aleyhi ve sellem’in

yolundan gider, İslam karşıtı görüş ve akımlarla mücadeleye devam edersek zafer kazanacağız. Mümin olmanın en üstün olmak için yete-

Bu dinde onları en çok korkutan

ceğini iyice beller ve ölene dek bu

“cihat ruhu” ve müminlerin tekrar

yolda çalışırsak her durumda kaza-

en üstün olanların kendileri oldu-

nan biz olacağız inşallah. Yeter ki

ğunu hatırlamalarıdır.

inancımızı yitirmeyelim.

Hakla batıl arasında yapılan bu

Hamd

savaşta doğru mücadeleyi veren ve

mahsustur…

1. Çağdaş Konumumuz, Muhammed Kutup, s.253 2. A.g.e.

Ocak 2020

62

Alemlerin

Rabbi

Allah’a


SERBEST KÖŞE Derya Fıçıcı

Ey Din-i İslam Sen karanlıkların nuru, gözlerin

Modern çağın sahte ışıkları sönüyor

aydınlığısın.

bir bir.

Sen, uğrunda şehitlerin verildiği

Aydınlık çağ dedikleri, karanlığa

Din-i Mübin’sin.

gömülüyor.

Sensiz beldeler harap,

Senin fecrin doğuyor ufuktan.

evler virane.

İnsanlık sana susadı, kana kana

Bakıyorum şu modern çağ dedikleri

içmek istiyor hidayet menbağından.

zamanın caddelerine. Rengarenk yanan ışıkların altında ölülerden başka bir şey görmüyorum. Her ceset bana bakıyor, sanki beni suçluyor ölümünden. Kimi sarhoş, kimi kumarbaz... Kimi sevda diyor zinaya, kimi yüzde kaç faiz oranını hesaplıyor alacağı kredinin Kimi “Lut kavminin çocuklarıyız!” diye naralar atıyor ortalıkta.

“Hayyel el felah” “Hayyel es salah” İslam davetçileri senin nurunu taşıyor. Gönülden gönüle koşuyorlar, Evlerden, sokaklara, mahallelere, şehirlere... Rahleler senin talebelerinle dolup taşıyor. İffet timsali gençler, vakarla etrafta dolaşıyor. Namazla yüzleri aydınlanmış

Kimi bıkmış bu hayattan, ölümü

amcalar, teyzeler

kurtuluş sanıyor.

Özlemle senin adaletini konuşuyor.

Ey Din-i İslam!

Ey Din-i İslam!

Sensiz kalplerin sessiz çığlıkları

Ellerimiz vesile olsun gelişine,

bunlar.

Dillerimiz seni haykırsın,

Her yerden feryat figan sesler

Allah’ı birlesin kalpler.

yükseliyor.

Zindanlar esirlerini bıraksın.

Cemazi-el Evvel 1441

63


Kapansın tek tek günah zindanlarının kapıları, Hürriyete açılsın bütün kapılar. Allah’a kullukla erisin tüm köle düzenleri. İzzet bulsun seninle, yeniden Bilal’ler, Ammar’lar, Yasir’ler... Mazlumların, mustazafların yüzleri gülsün. Çocukların hayallerinde ekmek yiyebilmek, su içebilmek olmasın. Renkli hayaller kursunlar çocuklara ait. Anne babalarına sarılsınlar, kabirlerine değil. Burası Suriye, burası Filistin, Arakan, Afganistan, Çeçenistan... İşte, fetih müjdeleri geliyor! Geride kaldı, hüzünlü ve buruk bayramlar Dediğimiz günler gelecek elbet. Ey Din-i İslam! Nice erlerin var ki senin, nice yiğitlerin Senin sabahına uyanırlar her gün Senden başka sevdaları olmayan.

Ocak 2020

64

Medinelilerin Musab’ı olmak isterler hep. Bazen zindanların Yusuf’u olurlar. Bazen de kuyuların Yusuf’u. Bazen dar ağaçlarında Seyyid Kutub rahimehullah...

“Düşmanlarım bana ne yapabilir ki? Ben cennetimi göğsümde taşıyorum. Sürgün edilmem seyahat, hapsedilmem halvet, öldürülmem şehadettir.” diyen İbni Teymiyye rahimehullah olurlar.

Kimi zaman da “Bütün insanları O’na davet edeceğiz. Ya fikrimiz galip gelir, izzetle yaşarız veya yolunda şerefle can veririz.” diyerek şehadete kavuşan Hasan El-Benna rahimehullah olurlar. “Müminlerden öyle adamlar vardır ki, Allah’a verdikleri söze sâdık kaldılar. İçlerinden bir kısmı verdikleri sözü yerine getirmiştir (şehit olmuştur). Bir kısmı da (şehit olmayı) beklemektedir. Verdikleri sözü asla değiştirmemişlerdir.” (Ahzab, 23)

Selam ve dua ile




Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.