Dewa Gazetesi - Sayi 3

Page 1

“mit deutscher Beilage”

Aylık Gazete Monatliche Zeitung Ekim / Oktober 2008 Sayı / Ausgabe: 3 Tanıtım Sayısı Gratisexemplar

Gazeteniz artık Almanca ekiyle birlikte

%30 Aşırı Sağ Dedi

VİF’ten 6. Kur’an Ziyafeti Viyana İslam Federasyonu’nun altıncısının hazırlıklarını sürdürdüğü Kur’an Ziyafeti programı, bu yıl 25 Ekim Cumartesi günü saat 17.00’de Avusturya’nın en büyük salonlarından biri olan Austria Center’da düzenlenecek.

Partilerin Kasası Dolacak

SPÖ ve ÖVP’nin büyük oy kaybettiği 28 Eylül 2008 Pazar günü yapılan genel seçimler milliyetçi kanadın yükselişi ile sonuçlandı. Seçimde en kötü sonucu ise ÖVP aldı. Önceki seçimlere göre % 8,7 oy kaybına uğrayan ÖVP ve % 5,7 oy kaybeden SPÖ‘nün oylarının çoğu FPÖ ve BZÖ’ye gitti. Oylarını toplamda % 13,9 yükselten FPÖ ve BZÖ seçimlerin galibi olarak görülüyor. Yeşillerin umduklarını bulamadıkları seçimde sandıklardan çıkan sonuç tekrar SPÖ-ÖVP koalisyonu ihtimalini güçlendiriyor. Devamı 3’de

Devamı 4’de

Seçimlerin ardından oluşan oy dağılımı partilerin alacağı devlet desteğini büyük oranda değiştirdi. Yeni oy tablosuna göre devlet kasasından toplam 42 milyon euroluk yardım, gelecek yıl partilere dağıtılacak. Seçimin süpriz partisi olan BZÖ‘nün alacağı yardımın 2,5 milyon euro artması bekleniyor. Buna karşın ÖVP’nin oy kaybıyla orantılı olarak alacağı yardımda geçen yıllara oranla 2,5 milyon euroluk bir azalma söz konusu. Desteğin Partilere göre Yeni Dağılımı SPÖ 11,87 Milyon Euro ÖVP 10,73 Milyon Euro FPÖ 7,95 Milyon Euro BZÖ 5,94 Milyon Euro Grüne 5,47 Milyon Euro Seçim Kampanyası giderlerinin bir kısmı geri alınacak Devlet kasasından yapılacak olan 42 milyon euroluk yardımın yanısıra seçim kampanyalarında yapılan masraflar için 13 milyon euro tutarında bir destek paketi de partiler arasında bölüştürülecek. Buna göre partilerin alacağı ek destek şöyle: SPÖ 4,2 Milyon Euro, ÖVP 3,62 Milyon Euro, FPÖ 2,55 Milyon Euro, BZÖ 1,55 Milyon Euro Grüne 1,38 Milyon Euro. Yüzde 1’den fazla oy alıp parlamentoda temsil edilmeyen partilerin reklam giderleri ise başka bir bütçeden karşılanacak. Bu durumda LIF‘in 280.000, Liste Fritz‘in ise 260.000 euro destek alması bekleniyor.

Anadolu Camii’nden 1000x1000 Kampanyası

Gençliğin Adresi Olmak İstiyoruz Bir taraftan konu herkesin dert yandığı gençlik, diğer taraftan da yönelttiğim sorulara cevap veren kişi, kendini gençliğe hizmete adamış Yasin Bey olunca, ortaya gençlerin sorunlarına dair dikkatle okunması gereken tespitler ve bir o kadar da önemli çözüm önerileri içeren bir söyleşi çıktı. Devamı 12-13’de

KÖŞEM

2

40 yıl önce Avrupa’ya çalışmak için gelen Türk isçilerin zamanla bulundukları ülkeleri memleketleri gibi benimsemeleriyle yatırımları da değişti. Daha önceleri Türkiye’de ev yaptırıp, bulundukları yerlerdeki camilere yardım yapan, hatta camiyi yaptıran isçiler şimdilerde ise Avusturya’da ev alıp, gittikleri camilerin mülkiyetlerini satın alıyorlar. Bu kapsamda Viyana İslam Federasyonu`na bağlı 10. Viyana’daki Anadolu Cemiyeti, 2005 yılında aldığı yeni binasının bankaya olan borcunu kapatmak için bir kampanya başlattı. Devamı 7’de

Muhammed Turhan

Islamische Föderation in Wien

Ramazan Bayramınız Mübarek Olsun Bütün İslam alemi ve Avusturya’da yaşayan insanımızın mübarek Ramazan Bayramını en içten dileklerimle tebrik ederim. Viyana İslam Federasyonu Başkanı

Mehmet Turhan

Rahmet Rüzgarı

4

Mustafa Bu Günün Gariplerine Mullaoğlu Müjdeler Olsun

Molterer’den İstifa

Viyana’da Mektep Açıldı Juwa Eğitim Merkezleri geçtiğimiz yaz faaliyete geçirdiği Kindergarten ve Hort’larının yanında daha önceden yaptığı Nachhilfe ve İslami İlimler programlarını “Mektep” çatısı altında topladı. Mektep, Nachhilfe ve İslami İlimler alanlarında hizmetlerini 10., 16. ve 20. Viyana’daki yerlerinde verecek. Devamı 10’da

8

Naci ONAY

Bizi Durduran Şey...

10

Serdar KACIR

Bayramı Yaşamak

ÖVP Genel Başkanı ve Maliye Bakanı Wilhelm Molterer seçimlerdeki başarısızlığın ardından istifa etti. 28 Eylül seçimlerinin ardından Pazartesi akşamı seçim sonuçlarını değerlendirmek için bir araya gelen ÖVP’den bir istifa kararı çıktı. ÖVP Genel Başkanı Wilhelm Molterer görevinden çekildiğini açıkladı. Yerine temcilcisi Josef Pröll’ü öneren Wolterer iyi dileklerle geri çekildi. ÖVP’nin yeni başkanı olan Josef Pröll ise “Wolterer olmasaydı politikada olmazdım.” diyerek Wolterer’e teşekkür etti.

16

Murat Solmazgül

Mümini Diğerlerinden Ayıran Vasfı


2

Ekim 08 Oktober 08

Nefislerin te’dib edildiği, ruhların terbiye olunduğu, tövbe ile ağır yüklerimizden kurtulduğumuz, hayata yeni bir bakış açısıyla yaklaştığımız, negatif düşünce ve eylemler yerine huzur ve saadetin yolunu tuttuğumuz, rahmet, mağfiret ve necat ödülleriyle bir Ramazan’ı geride bıraktık. Her günü sanki bir festival ve panayır havasında zinde ve canlı bir zaman dilimiydi bu müstesna ay. Yediden yetmişe erkek-kadın, genç-yaşlı, zengin-fakir, amir-memur, işçi-patron, usta ve çırağın eşit şartlarda aynı alan ve mekânda aynı duyguları tattığı bir aydı bu ay. Bütün camilerde verilen iftar yemekleri, teravih ve masa sohbetleri, salât-ü selamlar, hatm-i şerifler, semaya yükselen niyazlar, O’na açılan kalpler, seherde bir çiçek gibi gözyaşıyla birlikte açılan eller... apayrı bir bahar, apayrı bir aydı. Hele hele Ramazan’ın 27. Gecesi 83,5 yıllık büyük bir ikramın yapıldığı gece insan seli oluştu. Fecre kadar programlar, zikirler, tesbihatlar, tefekkürler, halka-i kuraniyye,

salat-u kıyam ve sahur etkinlikleriyle müminler coştular. Resulullah’ın müekked sünnetlerinden olan itikâf ibadeti ile de bu gece taçlandırılmış oldu. Bir çok camimizde Cuma cemaati kadar gece namazında cemaat olması ayrıca bizi hoşnut ve mesrur etmişti. Elbette ki bu müstesna ayda mazlumlar ve yoksullar unutulamazdı. Bu altın insanların en mühim meziyetlerinden biri de kendileri darda bile olsalar kardeşlerini kendilerine tercih etmeleridir. Ne mutlu kardeşinin ihtiyacını kendisinden ehem görenlere... Ümmet-i Muhammed’in coğrafyasında boynu bükük, kalbi buruk, iftarlarını gözyaşlarıyla açmış milyonlara bir sosyal dayanışma çalışması olan sadaka, fitre, zekât, teberru ve aynı zamanda kardeşlik gereği olan dualarla Ramazan’ın sonuna gelinmiş oldu. Ramazan Ümmet-i Muhammed’e içerisinde de bizlere şikâyetçi değil, şefaatçi olsun diye dua ediyoruz. Ayrıca hem Avusturya toplumunun, hem de bütün dünya insanlığının hayır, huzur ve saadetine, özellikle

Muhammed Turhan Rahmet Rüzgarı Filistin’de, Gazze’de, Irak’ta, Çeçenistan’da ve dünyanın dört bir yanındaki mazlumların kurtuluşuna vesile olsun.

Kriz Sinyali

28 Eylül seçimlerinin ardından ne partiler, ne de seçmen neticeden memnun kaldılar. Aşırı sağ kesimin trendinin yükselmesi toplumun kahir ekseriyetinde endişe verici olarak değerlendirildi. Ne hazindir ki güdülen yanlış yabancı karşıtlığı, söylem ve politikalarla tüm Avrupa ülkelerinde benzer bir tablo oluşturdu. Bu seçimden çıkarılacak derslerin başında koalisyonun ortağı Hıristiyan Demokratların seçim kampanyalarında endirekt olarak Müslümanları perde arkasında hedef almaları geliyordu. Bu ve benzeri

tutarsız politikaları nedeniyle Sosyal Demokratlarla arasındaki oy oranının hayli açılmasına sebep oldu. Aşırı sağ kesimin bu seçimlerde yapmadığını yapmaya başlaması dikkat çekiciydi. Diğer mühim bir husus da her iki aşırı partinin bu kampanyada oldukça sert söylemlerden kaçınarak yabancı karşıtlığını bir önceki seçimlere göre fazla yansıtmaksızın bir kampanya dönemi geçirmiş olmaları ve bu konuda da netice elde etmeleridir. Sosyal Demokratlar ise iyi bir manevra yaparak parti başkanlığına daha tutarlı ve sevilen bir kişinin getirilmesiyle ciddi bir erimenin önüne geçmiş oldular. Koalisyona gelince tam bir bilmece... Yeşillerin beklenen

performansı elde edememiş olması nedeniyle toplumu rahatlatacak bir formül görünmüyor. Ancak Molterer’in istifası belki yeni bir ümit sayılabilir SPÖ ve ÖVP arasında. Görünen o ki sıkı pazarlıklar olacak. Çok kolay bir hükümet hemen kurulamayacak. Göstergeler her halükarda SPÖ’nün hükümeti kurma görevi kendisindeyken ÖVP’ye bir takım tavizler vereceği yönünde. İşte bu zaten bir önceki koalisyonun erken seçime gitmesini mecbur kılan noktaydı. Ancak pratiğe en yakin formül de sanki bu gibi görünüyor. ÖVP’nin iki aşırı sağ partiyle koalisyona yönelmesi durumu % 55’lere varan ciddi bir oranı karşımıza çıkarır. Ancak bu da ÖVP’nin bundan sonraki dönemlerde marjinal bir parti konumuna düşmesine vesile olabilir. Avusturya toplumuna hayırlı olacak bir hükümet diliyorum.

6. Büyük Buluşma

Evet, saatlerinizi 25 Ekim tarihine kurun. Avusturya Center’da 6. büyük buluşma

Güncel ve gazetemizde yayınlanan özel haberleri yakından takip edebileceğiniz geniş içerikli, kaliteli habere önem veren haber sitemiz açıldı.

gerçekleşecek inşallah. Birbirinden mükemmel yaşları 5 ile 9 arasında 5 çocuk hafız, Pakistan, Tacikistan, Bangladeş ve Mısır’dan altın çocuklar programın birinci bölümünde birbirleriyle ezberden Kur’an okuyarak yarışacaklar. İkinci bölümde ise davudi sesleriyle büyük kariler bizlere inşallah unutulmayacak anlar yaşatacaklar. 7’den 70’e genç-yaşlı, hanım-erkek herkesi bu büyük buluşmaya çağırıyoruz.

Sosyal Dayanışma Kampanyası

Bir önceki sayımızda da duyurduğumuz gibi Sosyal Dayanışma Kampanyası çerçevesinde Efendimiz’in aileye vurgu yapan Sosyal Dayanışmayı zirve noktada işleyen bir hadisini Ekim’in son haftasında Avusturya’mızın büyük şehirlerinde döner bilbordlarda duyurmuş olacağız. Son olarak Ramazan Bayramınızı tebrik ediyor, başta İslam Âlemi olmak üzere bütün Dünya insanlığının hayır, huzur ve saadetine vesile olmasının Cenab-ı Hakk’tan niyaz ediyorum.


Ekim 08

HABER

Oktober 08

Genel Seçim Sonuçları

3

Nationalratswahl 2008

Seçimin Galibi Aşırı Sağcılar Avusturya Ulusal Meclisi’nde İlk Türk Milletvekili

Yeşiller partisinden Viyana Eyalet Meclisi milletvekili olan Alev Korun 28 Eylü’de yapılan seçimlerde Avusturya Parlamentosu‘na milletvekili olarak girmeyi başardı. Avusturya Parlamentosu’nda yabancı kökenli ilk milletvekili olan Korun, Yeşiller Parti Başkanı Alexander van der Bellen ve Eva Glawischnig’in ardından 3. sıradan aday gösterilmişti. Korun’un seçilmesine kesin gözüyle bakılıyordu. Korun, 1969 yılında Ankara’da doğdu. Avusturya Lisesi mezunu olan Korun, Innsbruck üniversitesi Siyaset Bilimi bölümünü bitirdikten sonra 2001-2005 yılları arasında 3. Viyana meclis üyeliği yaptı. 2005 yılından bu yana Yeşillerden Viyana eyalet Milletvekili olarak görev yapıyordu.

IMPRESSUM

SPÖ ve ÖVP’nin büyük oy kaybettiği 28 Eylül 2008 Pazar günü yapılan genel seçimler milliyetçi kanadın yükselişi ile sonuçlandı. Seçimde en kötü sonucu ise ÖVP aldı. Önceki seçimlere göre % 8,7 oy kaybına uğrayan ÖVP ve % 5,7 oy kaybeden SPÖ‘nün oylarının çoğu FPÖ ve BZÖ’ye gitti. Oylarını toplamda % 13,9 yükselten FPÖ ve BZÖ seçimlerin galibi olarak görülüyor. Yeşillerin umduklarını bulamadıkları seçimde sandıklardan çıkan sonuç tekrar SPÖ-ÖVP koalisyonu ihtimalini güçlendiriyor.

İlk defa bir yabancı mecliste Avusturya meclisindeki en büyük eksik yabancı kökenli bir milletvekiliydi. Bu seçimlerde büyük partile-

rin yabancı kökenli adaylarını seçilemeyecek yerden sıraya koymaları ve bu konuda tavırlarında değişiklik olmaması yabancıları üzmüştü. Yeşiller, Viyana milletvekili olan Alev Korun’u listelerinde 3. sıradan aday göstermişti ve dolayısıyla ilk defa yabancı kökenli bir milletvekili meclise girmeyi başardı. Avusturya genelinde 1 buçuk milyona yakın yabancı kökenli vatandaş yaşıyor.

oy almıştı. Strache’nin seçimlerdeki başarısı aşırı ırkçı politikalardan uzak durarak milliyetçiliğe vurgu yapmasına bağlandı. Daha geniş kitlelere ulaşmak için Avusturya’yı sahiplenen ve ülkesinin başarısını ön planda tuttuğunu hissettiren bir politika gütmesi Strache’ye başarıyı getirdi. Ama bu tutum Strache’nin yabancılara karşı yumuşadığı manasına gelmiyor.

Strache ve Haider’in başarısı

Seçimi gençler mi yönlendirdi?

Strache % 18, Haider ise % 11 oy alarak Avusturya’daki aşırı sağcı kanadın gücünü tekrar göstermiş oldu. Haider’in 99 yılındaki seçimlerde FPÖ’nün başındayken aldığı oy şu anki FPÖ-BZÖ toplamından daha az. FPÖ 99 seçimlerinde % 26,9

Bu seçimlerde ilk defa uygulanan 16 yaş sınırı seçimleri pek etkilememiş gibi görünüyor. Seçimlere toplam 6.332.921 seçmen katıldı ve 225.029 yeni seçmen eklendi. İlk defa oy kullanacakların oranı yaklaşık % 4 ve ölüm oranlarını da düşününce en

fazla % 6 gibi bir oran çıkıyor ve bu da FPÖ ve BZÖ’nün yükselişinin sebebinin tam olarak gençler olmadığını gösteriyor.

Halk SPÖ ve ÖVP’ye bir şans daha verdi SPÖ’nün ÖVP dışındaki partilerle koalisyona yanaşmaması kurulacak yeni hükümet için alternatifleri azaltıyor. FPÖ ve BZÖ ile koalisyona sıcak bakmayan SPÖ, ÖVP ile şartlı olarak masaya oturmak istiyor. Bir önceki hükümette yaşanan sorunların tekrarlanmamasını isteyen SPÖ ve ÖVP büyük bir ihtimalle yeniden koalisyon hükümeti kurabilirler. Milliyetçilerin sandalye sayısını arttırdıkları yeni mecliste SPÖ ve ÖVP’nin işi geçen yıllara oranla daha zor.

Omar al-Rawi’nin Tercihli Oy Başarısı Avusturya’da tercihli oylar, normal oylar kadar önemlidir. Adayların seçim çalışmalarının karşılığını ve destekleyenlerinin çokluğunu gösteren tercihli oylarda Omar al-Rawi Viyana’da Strache ve Faymann’dan sonra üçüncü oldu. 3326 tercihli oy alan al-Rawi’den sonra 2023 oy ile Johannes Hahn geliyor. Önceki seçimlerde de bu başarısını ortaya koyan al-Rawi’nin genel seçimlerde ki sırası ise hayal kırıklığıydı. Tercihli oylarda sıralama ise şöyle oldu: 1) Heinz-Christian Strache, (5069 oy)

2) Werner Faymann, (4939 oy) 3) Dipl.-Ing. Omar Al-Rawi, (3326 oy) 4) Dr. Johannes Hahn, (2023 oy) 5) Prof. Alexander Vander Bellen, (1918 oy) 6) Dr. Mag.a Eva Glawischnig, (1890 oy) Türk adayların aldığı tercihli oylar Mag. Alev Korun, 876 Nurten Yılmaz, 565 Mustafa Yenici, 323 Mag. Şirvan Ekici, 306

Herausgeber: Tulpe, Verein für Interkulturelle Orientierung; Rauchfangkehrergasse 36, A-1150 Wien - Kontakt: office@dewa.at Chefredakteur: Yakup Geçgel - Redaktion: Mustafa Uçar, Tuğba Kacır, İlknur Özyürek, Mahmut Bülbül, Murat Solmazgül, Serdar Kacır - Anzeigen: Mehmet Akkaya Layout und Art Director: Musdi - Druck: Sun Print & Vertriebs GmbH Deutschland - Der Herausgeber übernimmt keine Haftung für den inhalt der Anzeigen und Kolumnen


4

Ekim 08

HABER

Oktober 08

Mustafa MULLAOĞLU

VİF’ten 6. Kur’an Ziyafeti

office@dewa.at

Bu Günün Gariplerine Müjdeler Olsun! Bu makalemde, yüce dinimiz İslam’ın başlangıcı ve sonu olan garipliği ve garipleri konu edinmek istedim. Çünkü Hz. Peygamberimiz (a.s.v.) bu konuya dikkat çekmişler ve Hz. Ebu Hüreyre (r.a.)’nın rivayet ettiği Hadis-i Şerif’te, Rasulullah (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurmuşlardır: “İslam garip olarak başladı, tekrar yine, başladığı gibi garipliğe dönüşecektir. O gariplere müjdeler olsun.” (Müslim) Bu Hadis-i Şerif’te müjdelenen garipler kimlerdir? Onları ele almaya çalışacağım. Bu vesileyle de zamanın garipleri kalıp da nebevî müjdeye mazhar mı olmalı, yoksa dünyalık bir takım hesaplar peşine takılıp asıldan kopmak ve ilkelerden sıyrılmak suretiyle bu müjdelenmiş zümrenin dışında mı kalmalı? Öyle ise önce garipler kimlerdir bir tanımlayalım: Garipler iki kısımdır: 1- Anadan, babadan, evlâdu- iyalından ve ülkesinden-vatanından uzak kalmış olanlar. 2- Dini, inancı, düşüncesi, dünya görüşü, duruşu ve ilkeleri sebebiyle dışlanmış, itilmiş ve yalnız bırakılmış olan garipler. Bu ikinci kısımdaki garipler kendi ülkesinde ve kendi yakınları ve halkı arasında dahi olsalar garip hükmündedirler. Dolayısıyla bu Hadis-i Şerif’te müjdelenmiş olan garipler kimlerdir? Bu soruyu yine Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in hadislerinden cevaplayalım. Efendimiz (a.s.v.) yukarıdaki bu meşhur ve malum sözlerini ifade buyurduklarında bir kısım sahabe sormuşlar ve: “O garipler kimlerdir? Ya Rasulallah!” demişler. Peygamberimiz (s.a.v.) aşağıdaki muhtelif rivayetlerdeki sözleriyle şu yanıtları vermişler: 1- Garipler: “İnançlarından dolayı kabilelerinden kaçanlardır.” (Ahmet b. Hanbel) 2- Bir başka seferinde “Garipler kimlerdir?” diye sorduklarında ise şöyle cevap vermişlerdir: “Garipler; insanların bozulduğu zamanda düzgün yaşayanlardır.’’ 3-Başka bir defasında da sormuşlar ve “Garipler; dinlerinin gereği olarak fitneden kaçanlardır.” buyurmuşlardır. 4- Dördüncü bir rivayette de aynı soruya “Garipler; insanların sünnetimden bozduklarını düzeltmeye çalışanlardır.” cevabını vermişler. 5- Beşinci bir rivayette ise şöyle cevap vermişler: “Sünnetimi ihya edenler ve insanlara öğretenlerdir.” (Müsned-i Şihab) 6- Altıncı bir rivayette ise cevabı şöyle olmuş: “Garipler; kötü ve isyan edenlerinin çok, itaat edenlerinin az olduğu insanların içindeki iyilerdir.” (Müsned-i Ahmet) 7- Hz. Enes’in (r.a.) rivayetine göre ise Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuşlar: “İnsanlara öyle bir zaman gelecek ki o zamanda dinin üzerinde sabredip sebat eden eliyle ateş koru tutmuş gibidir.” (Tirmizi) İşte bunun içindir ki Hz. Peygamberimiz (s.a.v.) bir Hadis-i Şeriflerinde: “Ümmetimin fesada uğradığı (bozulduğu) bir zamanda sünnetime sımsıkı sarılana yüz şehit ecri (sevabı) vardır.” buyurmuşlardır. Gelelim bu günümüze! Manevi çöküntünün ve ahlaki yozlaşmanın iyice dibe vurduğu bir dönemde, Habib-i edibimiz, Efendimizin (a.s.v.) bu sözlerinde tarif olunan kimselerden olabilmek ve öyle kalabilmek şüphesiz her şeyden önce Cenab-ı Hakk’ın büyük bir lütfu ve dünyada erişilebilecek en yüce mertebe ve en büyük izzet ve şereftir. Kimilerinin makam, şöhret veya dünyalık herhangi bir hesap peşinde batıl cenahta yerini alarak madalyalarla ödüllendirildikleri böyle bir dönemde, şartlar ne olursa olsun önce ahlak ve maneviyat ilkesine sarılıp her alanda hakkı üstün tutan, maneviyatçı ve nefsi terbiyeyi esas alan, çözümün ve kurtuluşun ancak ve ancak İslam’da olduğuna inanan, savunan ve gücünün yettiği kadar maddi ve manevi mücadele eden bu günün gariplerine müjdeler olsun! Bu makaleyi yazmak öyle bir zamanda nasip oldu ki; ayların en faziletlisi olan Ramazan ayı, günlerin en güzeli olan Cuma günü ve gecelerin en hayırlısı olan Kadir gecesi... Bu kadar anlamlı bir gün, gece ve ayda Yüce Rabbimiz, bizlere, sevdiklerimize, dostlarımıza ve dindaşlarımız olan bütün Ümmet-i Muhammed’e, İslam’ın ruhuna ermeyi, ibadetlerin şuuruna varmayı, Kur’an ve Sünnet’in emir ve mesajlarına sarılmayı ve hayata yansıtmayı nasip eylesin. Kıymetli DEWA okuyucuları kardeşlerimizin Ramazan aylarını, Kadir gecelerini ve Mübarek Ramazan Bayramlarını kutluyor, Alemi İslam’ın uyanışına, kurtuluşuna ve saadetine vesile olmasını Rabbim’den temenni ve niyaz ediyorum.

Viyana İslam Federasyonu’nun altıncısının hazırlıklarını sürdürdüğü Kur’an Ziyafeti programı, bu yıl 25 Ekim Cumartesi günü saat 17.00’de Avusturya’nın en büyük salonlarından biri olan Austria Center’da düzenlenecek. Yapılan hazırlıklarla ilgili bilgi veren VİF yetkileri çalışmaların büyük oranda tamamlandığını ve programa katılacak hafızların

tespit edildiğini söylediler. Bu yılki Kur’an Ziyafeti’nde Türkiye, Tacikistan, Pakistan, Malezya, Mısır ve Suudi Arabistan’dan iştirak eden karilerin yanı sıra sürpriz katılımların da olması bekleniyor. Her yıl katlanarak artan bir coşkuyla karşılanan ve gönüllerde derin izler bırakan Kur’an şölenleri, Avusturya’da yaşayan Müslümanlar için önemli bir

gelenek halini aldı. Bu ihtiyaca cevap vermek üzere Viyana İslam Federasyonu tarafından organize edilen Kur’an Ziyafetleri, her yıl birbirinden farklı hafızlarıyla dinleyenlerin kulaklarından kalplerine bir köprü kuruyor. Avusturya’da yaşayan Müslümanların yoğun ilgisine mazhar olan şölenin bu yıl da büyük bir dinleyici kitlesiyle buluşması bekleniyor.

Westbahnhof’a Ne Oluyor?

Viyana’nın Batı Avrupa ile buluşma noktası olarak kabul edebileceğimiz batı tren istasyonu “Westbahnhof” yenileniyor. 1950li yıllarda yapılan şu anki bina yapı koruma kanunundan dolayı sadece restore edilecek. Geçtiğimiz

Eylül ayında çalışmalarına başlanan proje, tamamlandığında Avrupa’nın ilk Bahnhof-City kompleksi olacak. Şu anda kullanılmayan boş alanlarla beraber daha önceden boşaltılan eski binaların yerine otel ve işyerleri yapı-

lacak. Felberstrasse boyunca yapılacak olan yeni binaları da kapsayan büyük proje toplam 130 Milyon Euro’ya mal olacak. 2011 yılında açılması düşünülen istasyonda, 17bin m² hizmet alanı, 29bin m² otel ve büro alanı bulunacak.

Başkonsolosluk Yeni Bina Satın Aldı Büyükelçilik binasında hizmetlerini yerine getirmeye çalışan Viyana Konsolosluğu daha iyi hizmet verebilmek için yeni bir bina satın aldı. Geçtiğimiz yaz ayında alınan karar doğrultusunda çalışmalara başlayan Başkonsolosluk, 13. Viyana Hietzinger Hauptstrasse’de bulunan bir binayı satın aldı. Mekan de-

ğişikliğinin yanında personel eksiğini de kapatmaya çalışacak olan Başkonsolosluk, bakım ve onarım çalışmalarının tamamlanmasının ardından önümüzdeki sene sonbahardan itibaren yeni binasında hizmet verecek. Viyana, Niederösterreich, Steiermark ve Burgenland eyaletleri Konsolosluğun hizmet alanına giriyor.


Ekim 08

IFTARLAR

Oktober 08

Zümreler Arası Köprü Oluşturan Bir İftar

Viyana İslam Federasyonu, 5 Eylül’de Viyana’nın yüksek binalarından Floridotower’da geleneksel iftar programını gerçekleştirdi. Binanın 30. katında bulunan yemek ve toplantı salonunda güzel bir Viyana manzarası eşliğinde çok sayıda davetlinin katıldığı programa, IGMG Genel Başkanı Yavuz Çelik Karahan, IGGiÖ Başkanı Prof. Anas Schakfeh, Türkiye Cumhuriyeti Viyana Başkonsolosu Sedat Önal, IGMG Genel Sekreteri Oğuz Üçüncü, Dışişleri Bakanlığı Genel Sekreteri Mag. Sabine Kroissenbrunner ayrıca Malezya, Endonezya, Irak, İran, Cezayir, Mısır, Sudan, Kazakistan, Türkmenistan Büyükelçileri ve çok sayıda basın mensubu katıldı.

Genel olarak birlik ve beraberlik mesajlarının verildiği iftar programında, Viyana İslam Federasyonu Genel Başkanı Muhammet Turhan yaptığı konuşmada Müslümanların güncel sıkıntılarından bahsetti. Konuşmasında, içinde bulunduğumuz Ramazan ayının dünya geneli için önemine değinen Turhan „Ramazan sadece fecr (sabah) ile magrib (aksam) arası tutulan mide orucundan ibaret değildir. Ramazan insanlığın sefalet ve yoksulluğunu, acı ve kaderini kavramanın; aynı zamanda gözyaşlarının dinmesi ve acıların bitmesi için fiili adım atmanın ayıdır. Bu cümleden hareketle fitre, zekât, sadaka ve teberrusuyla toplumsal dayanışmayı perçinleştiren, zümreler arası köprü oluşturan

bir aydır.” dedi. Ramazan’ın Müslüman’ın önce Rabbi, daha sonra şahsı, ailesi, akraba ve çevresi ve bütün beşeriyetle olan münasebetlerinin gözden geçirilmesine, eksikliklerin giderilip, kişinin kendini yenilemesine vesile olan bir ay olduğunu hatarlatan Turhan konuşmasını şöyle sürdürdü: “Bizler yeni bir Ramazanı idrak ederken yeryüzü coğrafyasında açlık ve sefaletle pençeleşen, öbür tarafta haksız yere zulme maruz kalan mazlum insanlar var. Bu vesile ile dünyanın en büyük açık hapishanesi haline getirilen Gazze’deki insanımızın da çığlık ve nidalarının duyulmasını temenni ediyorum.” 28 Eylül Avusturya erken genel seçimlerine de değinen Muhammet Turhan, seçimlerin önce-

5

likle Avusturya’ya hayırlar getirmesi temennisinde bulundu. Viyana İslam Federasyonu Genel Başkanı Muhammet Turhan ayrıca, yabancı düşmanlığının giderek yükseldiği bir dönemde oy avcılığı adına Avusturya’da var olan insicam ve ahengin bozulmaması ve ucuz siyasetin yapılmaması gerektiğini kaydetti. İftar programı vesilesiyle yaptığı konuşmada 25 Ekim’de saat 5’de Avusturya Center’da yapılacak olan altıncı Kur’an Ziyafeti programına katılımcıları davet eden Turhan, konuşmasını şöyle sonlandırdı: “Davetimize icabetinizden dolayı tekrar teşekkür ediyor, Ramazan’ın İslam Âlemi ve bütün insanlığa hayırlar getirmesini diliyorum.”

İftarlardaki Yabancılar

Ramazan boyunca verilen özel iftarlara yabancıların ilgisi büyüktü. Bakanlardan belediye başkanlarına, iş adamlarından siyasilere kadar katılım vardı. İşte iftarlarımızda ki yabancılar...

Dışişleri Bakanlığından Mag. Sabine Kroißenbrunner (Konuşmasına türkçe başladı) Viyana İslam Federasyonu İftarı

Başbakan Alfred Gusenbauer Carla Amina Baghajati’nin konuşmasını dinlerken Başbakanlık İftarı

Meclis Başkanı Dr. Andreas Khol Union Islamischer Kulturzentrum’da Yapılan İftar (Süleymancılar)

Avrupa Parlamentosu üyesi Hannes Swoboda Atib iftarında

20. Viyana Belediye Başkanı Hannes Derfler meclis üyesi Emine Polat ile beraber konuşma yaparken Rıdvan Camii iftarı


6

Ekim 08

HABER

Oktober 08

VİF 3. Hadis Kampanyası’nı Düzenliyor

Viyana İslam Federasyonu’nun “Sosyal Dayanışma 3” başlığı altında yürüttüğü Hadis Kampanyası 22-29 Ekim tarihleri arasında başta Viyana olmak üzere St. Pölten, Linz, Salzburg ve Graz’da düzenlenecek. Peygamber Efendimiz (Sav)’i kendi sözleriyle topluma tanıtmak ve sosyal dayanışmayı desteklemek amacıyla 2006 yılında başlatılan bu güzel çalışma bir gelenek halini alarak sürdürülmeye devam ediyor. VİF Tanıtma Başkanlığı’ndan alınan

bilgiye göre Hadis Kampanyası toplam 268 farklı noktada, billboardlarda yayınlanacak hadislerle gerçekleştirilecek. 163 hareketli (Rolling Board) ve 105 ışıklı panoda (City Light) yayınlanacak olan hadisin geçen yıllarda olduğu gibi büyük bir ilgi uyandırması bekleniyor. Ayrıca Viyana’da 200 ticari taksi aracında da 3-4 hafta süreyle Hadis Kampanyasının devam ettirilmesi planlanıyor. Peygamber Efendimiz (sav)in evrensel çağrısını Müslümanların

yanısıra diğer din mensuplarına da ulaştırılmasını sağlayan bu güzel kampanya, önemli bir boşluğu dolduruyor. Kendisine diken atanlara gül ile kucak açan İslam Peygamberine karşı, Avrupa’da oluşturulmaya çalışılan suni düşmanlığa verilecek en iyi cevap yine onun en güzel sözleri olsa gerek. Bu önemli görevi yerine getiren Viyana İslam Federasyonu, Hadis Kampanyası’nı gelecek yıllarda da devam ettireceğinin müjdesinin şimdiden verdi.

Avusturya’da İlk Müslüman Mezarlığı Açıldı

Projesi 20 yıl öncesine dayanan ve 2003 yılından beri yapımı süren Müslüman Mezarlığı maddi desteğin sağlanmasıyla Wien-Liesing’de açıldı. Yaklaşık 4000 mezar kapasitesi bulunan mezarlık, Müslümanların ihtiyaçlarına uygun olarak hazırlan-

dı. 34bin metrekare alan üzerine kurulan mezarlıkta, cenaze namazı için alan, gasilhane ve morg bulunuyor. Bu ilk Müslüman Mezarlığı OPEC Found’un (Petrol ihraç eden ülkeler birliğinin yardım kuruluşu) ve Katar Devleti’nin destekleri ve toplanan

yardımlarla yapıldı. Mezarlıkta güvenlik kamerası ve polis korumasının olmadığını belirten Viyana Milletvekili Omar al-Rawi, mezarlığın şeffaf ve huzurlu olmasını önemsediklerini ve şu anda böyle bir yatırıma gerek olmadığını belirtti.

Viyana Din Hizmetleri Müşavirliği’nde Görev Değişikliği

Din Hizmetleri Müşavirliği’nde Harun Özdemirci’nin görevinin bitmesiyle boşalan koltuğa Mehmet Emin Çetin atandı. Yeni Müşavir 2005 yılından bu yana Hannover Başkonsolosluğu’nda görev yapıyordu. Erzurum Atatürk Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi mezunu Müşavir Mehmet Emin Çetin evli ve beş çocuk babası. Kısa Özgeçmişi 05.03.1959 yılında Çorum ilinin Ortaköy ilçesinde doğdu, ilkokulu Ortaköy ilçesinde bitirdikten sonra İmam Hatip Lisesi’ni Çorum’da okudu ve mezun oldu. 1977-1980 yılları arasında Kastamonu’nun Pınarbaşı ilçesinde İmam Hatip olarak görev yaptı. 1984 yılında Erzurum Atatürk Üniversitesi İslam İlimleri Fakültesi’nden mezun olduktan sonra Erzincan Refahiye ilçesinde merkez vaiz olarak görev yaptı. 1987-1993 yılları arasında Almanya’nın Oberhausen kentinde din görevlisi olarak görev yapmış olan Mehmet Emin Çetin, Türkiye’ye dönüşünde sırasıyla Samsun ili Kavak ilçesi, Çorum ili İskilip ilçesi ve Ankara Elmadağ ilçesi Müftülüğü görevlerinde bulundu. 2005 Yılında ise T.C. Hannover Başkonsolosluğu Din Hizmetleri Ataşesi görevinde bulunan ve 19.06.2008 tarihinden itibaren de T.C. Viyana Büyükelçiliği Din Hizmetleri Müşaviri olarak atanmış olan Mehmet Emin Çetin evli ve beş çocuk babasıdır.

Gusenbauer: En Az Görev Yapan Başbakan

48 yaşında olan Dr. Alfred Gusenbauser, 1945 yılında kurulan ikinci Cumhuriyet’ten bu yana en kısa görevde kalan Başbakan oldu. 13 Ocak 2007’de göreve başlayan Gusenbauer sadece 21 ay görevde kalabildi. İkinci Cumhuriyet döneminde en uzun görev yapan Başbakan ise 13 yıl koltukta oturan Bruno Kreisky. Dr. Alfred Gusenbauer’in siyasi yaşımı 84 yılında katıldığı “Sozialistischen Jugend” ile başladı. Burada eyalet temsilciliği yapan Gusenbauer, 85-89 yıları arasında Sozialistischen Jugendinternationale’de başkan yardımcılığı yaptı. 90 ve 91 yıllarında sırasıyla önce Melk, daha sonra ise Ybbs an der Donau’da SPÖ yönetiminde görev aldı. Devam eden yıllarda SPÖ Niederösterreich Başkanlığı yapan Gusenbauer, ilk defa 93 yılında milletvekili oldu ve 2000 yılına kadar SPÖ yönetiminde bulundu. 8 Ağustos 2008 tarihinde görevi Werner Faymann’a teslim edene kadar, 2000 yılından beri SPÖ Başkanlığı’nı yaptı. 2007 seçimlerinde SPÖ’nün birinci parti olmasıyla Başbakan olan Gusenbauer aynı zamanda Spor Bakanı’ydı. İsrail’de bulunan Herzliya Özel Üniversitesi’nde fahri üyeliği bulunan Gusenbauer, 2006 yılında ünlü Bilderberg toplantısına da katılmıştı. St. Pölten’de doğan Gusenbauer Viyana Üniversitesi’nde Siyaset Bilimi, Filozofi ve Hukuk eğitimi aldı. Selina adında bir kızı var.


HABER

Ekim 08 Oktober 08

7

Taksicilerden Afrika’ya yardım kampanyası Viyana İslam Federasyonu ve bir grup Müslüman taksicinin ortaklaşa düzenlediği Afrika ülkelerine yardım kampanyası ilk durak olan Gana’ya ulaştı. Yardım kampanyası çerçevesinde Kuran-ı Kerim, halı, ev eşyaları ve elbiseler toplanarak ihtiyaç sahiplerine gönderildi. Gazetemize bu konu hakkında bilgi veren Müslüman Taksiciler Grubu sözcüsü Resul Ekrem Gönültaş: “Şubat ayında meslektaşımız olan Ganalı Hasan Yunus’un Gana’da insanların Kuran-ı Kerim’e, camilerin ise halıya ihtiyacı olduğunu söyledi. Ekonomik şartların çok kötü olmasından dolayı camilerde insanların toprak üzerinde namaz kılmak zorunda kaldıklarını belirtti. Çocukların hafızlık eğitimlerini yaparken 8 çocuğa 1 Kur’an düştüğünü belirten arkadaşımız ile beraber 15 kişilik gönüllü bir grup kurduk ve toplanan yardımları bir konteynır kiralayarak Gana’ya gönderdik. Yardımlar, Viyana İslam Federasyonu camilerinden toplandı, konteynır masraflarını ise taksiciler olarak biz karşıladık.” dedi. Yardım kampanyasına önümüzdeki sene de devam edileceğini bildiren grup yetkilileri, yardımda bulunmak isteyen vatandaşlarımızın 0699 11 55 17 22 ve 0660 76 36 090 nolu telefonları aramalarının yeterli olduğunu belirtti.

Mecliste Maraton Vardı

Seçimlerden önce halkın gözüne girebilmek için partiler sokaklarda yarışırken SPÖ yarışı meclise taşıma cesareti gösterdi. Seçim öncesi aşırı yoğun olan meclis koridorları SPÖ’nün öncülüğünde verilen kanun tasarıları ile seçimi etkileyecek bir hal aldı.

Üniversite harçları kalktı

SPÖ, Yeşiller ve FPÖ’nün oyları ile okul harçları yeni şeklini aldı. Bundan sonra Avusturya ve Avrupa Birliği vatandaşı olan öğrenciler harç ödemezken diğer ülkelerden gelenler 363 Euro ödeyecekler. Normal okul süresini iki dönem aşanlar ise herhangi bir önemli mazeretleri yoksa 363 Euro harç ödemek zorunda kalacaklar.

Vergilerin yarıya indirilmesi seçim sonrasına kaldı Gıda ürünlerine uygulanan vergilerin yarıya indirilmesini isteyen SPÖ, BZÖ engeline takıldı. Daha önceden destek veren BZÖ oylama günü farklı sebeplerden dolayı desteğini çekti.

Bakımparası da yükseldi

Seviye 1 ve 2’ye % 4, seviye 3 ile 5 arasına % 5, seviye 6 ve 7’ye %6 zam yapıldı. Yeşillerin her seviyeye %5 zam isteği kabul edilmedi.

Artık Familienbeihilfe yılda 13 kez alınacak

Familienbeihilfe ile ilgili ortak karar çıkarken, vatandaşlar artık Eylül ayında iki katı ücret alacaklar.

Emeklilere Zam Yapıldı

Emekli maaşlarına %3,4 zam yapıldı ve ayrıca emeklilere bir kereliğine mahsus olmak üzere 50 ile 150 arasında ödeme yapılacak.

Anadolu Camii’nden 1000x1000 Kampanyası

40 yıl önce Avrupa’ya çalışmak için gelen Türk isçilerin zamanla bulundukları ülkeleri memleketleri gibi benimsemeleriyle yatırımları da değişti. Daha önceleri Türkiye’de ev yaptırıp, bulundukları yerlerdeki camilere yardım yapan hatta camiyi yaptıran isçiler şimdilerde ise Avusturya’da ev alıp gittikleri camilerin mülkiyetlerini satın alıyorlar. Bu kapsamda Viyana İslam Federasyonu`na bağlı 10. Viyana’daki Anadolu Cemiyeti, 2005 yılında aldığı yeni binasının bankaya olan borcunu kapatmak için kampanya başlattı. 1000x1000 adını verdikleri kampanya ile bir yıl içeri-

sinde bütün borçlarını kapatmayı hedefleyen Cemiyet, bütün Müslümanlardan gereken desteği görmek için tanıtım toplantıları düzenliyor. Her bir kişiden 1000 Euro’yu yıllık taksitle ya da bir kerede alan Cemiyet, böylelikle cami olmayan binalarına gereken diğer yatırımları da kolaylıkla yapabilecek. 2005 yılında yaklaşık 1,5 milyon Euro’ya satın alınan Anadolu Cami mülkü 1130 m² kapalı alana sahip. Binada caminin yanında, düğün salonu, lokanta, market, kitabevi, berber, spor salonu ve ABİZ Eğitim Merkezi ile İslam Enstitüsü bulunuyor.

Müslüman mezarlığı tahrip edildi 27 – 28 Eylül tarihlerinde Yukarı Auvusturya eyaletinde (LinzTraun) 90 tane Müslüman mezarı tahrip edildi. Mezarlıkta meydana gelen tahribat Müslüman toplum ve medya tarafından sert tepki gördü. Bu çirkin olayda aşırı sağcı kesimin parmağı olduğu biliniyor. Saldırganların mezar taşlarını yıkıp, üstlerine Yahudi simgeleri, sembolleri

ve özellikle bir İsrail partisinin ismini yazdıkları, fakat bu durumun olayları çarptırma amaçlı yapıldığı tespit edildi. Ramazan bayramı öncesi böyle çirkin bir olayın gerçekleşmesi Avusturya genelinde Müslümanlar tarafından üzüntüyle karşılandı ve kınandı. Yetkililerden olayların sorumlularının bir an önce cezalandırılması istendi.


8

Ekim 08

DÜNYA

Oktober 08

Naci ONAY office@dewa.at

Kardeş şehir Bratislava’da iftar vardı

Bizi Durduran Şey… Her insanın ruhunun derinliklerinde gerçekleşmesini istediği, hayatına anlam vermesini ve istediği hayat standartlarına ulaştırmasını beklediği hayalleri vardır. Hayal ettiği her şeyin temelinde mutlu olacağı düşüncesi yatar. Kişi, üniversite okuyarak aldığı diplomanın vesilesiyle üstü-başı temiz, masa başında bir iş sahibi olmakla, sonra sahip olduğu iyi maddi imkânlar dolayısıyla temiz, güzel ahlaklı, namuslu bir hanımefendiyle yuva kurmakla, son olarak da bir kız, bir de erkek evlat sahibi olup yuvasının şenlendiğini düşünmekle, yani kendisine çizdiği hayat standartlarına ulaşmış olmanın verdiği gururla hayatını idame ettirmek ister. Hiç dikkat ettiniz mi? Bu ve buna benzer hayalleri hemen hemen her birey kurar. Kimi insan ulaştığı hayalin tadına vararak bir hayat sürdürürken, kimisi ulaşabildiği hayat çıtasında kendisini mutlu hissetmeyi tercih eder; kimisi şartlardan ve zorluklardan yakınarak bulunduğu konumdan şikâyet ederken, kimisi de keşke “Hayallerimin önünde duran, hakkıyla değerlendiremediğim, kaçırdığım zamanı geri dönderebilseydim.” diye yakınır. Bunların hepsini bir realite olarak kabul ettiğimizi düşünüp, işte tam bu sırada, şu an ve bundan sonrasına dair olacaklar bize istikbali vaat edecekse, sizce de şimdiyi değerlendirmek ve hayatın katma değerlerinin farkına varıp şimdiyi özneleştirerek başlamak daha doğru değil midir? En azından, hangi yaş grubuna mensup olursak olalım bundan sonrasına kilitlenmek, bundan sonrasını güzelleştirmek, bundan sonra hata yapmamaya gayret göstermek, sevmeyi, iltifat etmeyi, izzet sahibi olmayı, saygıdeğer kişiliğe kavuşmayı planlamak doğru değil midir sizce de? Eğer bütün bunlara bir itirazınız yoksa bundan sonrasını kazanmak adına yola çıktığınızda size engel olacak nedir? Farklı bir kişiliğe yönelmeniz, akranlarınız tarafından tuhaf karşılanabilir. Hiç iltifat etmediğiniz insan sizden durup dururken iltifat görünce şaşırabilir. Artık kahveye kâğıt oynamaya gitmek yerine camide saf tutmanız kahve cemaati tarafından tuhaf karşılanabilir. Eve girerken her zamankinden farklı olarak “serwus” yerine ´´Selamünaleyküm´´ demeniz ailenizi şaşırtabilir. Kararlarınızı hakkaniyet esasına dayanarak vermeniz çıkarcıları kızdırabili. Sürekli ölümü düşünerek hareket etmeniz etrafınızdaki canlıları korkutabilir. vesaire, vesaire... Vurgulamak istediğim malum oldu sanırım. Zira şöyle de düşünüyorum; Efendim, uzaya gittik, onlarca devasa galaksiyi keşfettik. Hatta para kazanmanın envaiçeşit yollarını keşfettik; Viyana’da hangi mahallede, hangi köşede döner-kebap dükkanı para yapar diye düşündük,taşındık, amma, kendimizi, eşimizi, çocuklarımızı, yani hayatımızın sırrını keşfedemedik. Bugün olduğumuz yere bizi başkaları, dayımızın oğlu, teyzemizin kızı, getirmedi. Biz kendi kararlarımız ve yaşadıklarımızla buralara geldik. Eğer bizi bu güne getirenler bundan sonrasına umutla baktıramıyorsa: Mesela takındığımız tavırlar, evlad-ı iyalimize örneklik teşkil etmiyorsa, bir baba oğlunun şahsiyetsiz olmasına engel olamıyorsa, bir anne evladına söz geçiremiyorsa, bir kız annesinin giyiminden kuşamından, iffet ve namus anlayışından, “yobazlıktır” diye açılıp saçılıyorsa, artık ümmetin erkekleri bile kadınlar gibi kaş aldırıyor, manikür-pedikür yaptırıyorsa, atamızdan dedemizden bize miras kalan manevi değerlerimiz şimdiki gençlik tarafından horlanıyorsa… Sizce de biz bir yerlerde hata yapmıyor muyuz? Bütün bu olanlardan şikâyetçi olan bizler; Var olan sorunları çözme yollarını bilmemize rağmen, sizce de hayatımızın gidişatında değişiklik yapmamalı mıyız? Hayata bakış açılarımız değişmemeli mi? Eğer değişmeli diyorsanız, !!!... Bunu biz yapmayacağız da kim yapacak? Hayata hâkim olabilmek için onu yönetmeyi bilmeliyiz. Davranışlarımıza hâkim olabilmek için duygularımızı yönetmeyi bilmeliyiz. Hayatta ya tozu dumana katacağız, ya da tozu dumanı yutacağız… Çünkü insan ya örs olur, ya da çekiç… KENDİ GELECEKLERİ İLE ALAKALI PLANLARI OLMAYANLAR; başkalarının planlarına dahil olurlar. Hayatta başarılı olmak istiyoruz. Başarıya ulaşmak için “neler” yapmamız gerektiğini biliyoruz. Bunları “niçin” yapmamız gerektiğini de biliyoruz. İstersek “nasıl” yapacağımızı da biliyoruz. Yapmamakla “neler” kaybettiğimizi de biliyoruz. Yaparsak “neler” kazanacağımızı da biliyoruz. Bir başlarsak o işi yapabileceğimizi de biliyoruz. Ama yine de hiçbir şey yapmadan bekliyoruz… Neden?... İste bizi durduran… ATALET… Olduğumuz yerde durarak, istediğimiz yere varamayız… ATALET: Boş durmak, tembellik, işsizlik, avarelik, vurdumduymazlık demektir.

Bratislava’da yaşayan Müslümanların oluşturduğu Islamic Fundation ünlü Aston otelinde iftar verdi. Çok sayıda davetlinin katıldığı programa Viyana İslam Federasyonu Başkanı Muhammed Turhan beyin yanı sıra Mısır, Libya, Suriye, Endonezya, Malezya Büyükelçilikleri ile birlikte Slovak gazeteciler de iştirak etti. İf-

tarda konuşma yapan Islamic Fundation başkanı Mehmet Saufan, yapılan çalışmalar hakkında bilgi verdi. Programa özel misafir olarak katılan VIF Başkanı Muhammed Turhan da iftarın ardından bir konuşma yaptı. Turhan konuşmasında, Slovakya’da yapılan faaliyetleri yakından takip ettiklerini ve çalışmaların en

üst düzeye gelmesi için her zaman yardımcı olacaklarını söyledi. VIF çalışmaları hakkında da bilgi veren Turhan, şu an Avusturya ‘da Başbakanlık makamında İftar verildiğini ve bu güzel çalışmanın inşallah önümüzdeki yıllarda Slovakya’da da gerçekleşmesi için hiç bir engel olmadığını dile getirdi.

Kutsal Emanetler Artık Bir Tık Uzağınızda Topkapı Sarayı Kutsal Emanetler Dairesi’nde bulunan kutsal emanetler artık sanal alemde üç boyutlu olarak görülebilecek. Kutsal Emanetler artık sanal alemde üç boyutlu olarak ziyaret edilebilecek. Peygamber efendimiz Hz. Muhammed (a.s.)’ın hırkası, kılıcı, sakal-ı şerifi ve ashabının kullandığı bir çok eşyayı barındıran Topkapı Sarayı Kutsal Emanetler Dairesi üç boyutlu olarak internete taşındı. www.360tr.com sitesinden görüle-

bilecek olan kutsal emanetler müslümanlar için güzel bir imkan. Hz. Muhammed (s.a.v)’in Hırka-i Şerifi’nden Hazreti Musa’nın asasına, Hazreti İbrahim’in tenceresinden Hazreti Davud’un kılıcına pek çok kutsal eşyanın bulunduğu Topkapı Sarayı Müzesi’ndeki Kutsal Emanetler Dairesi, 3 boyutlu olarak ‘www.360tr.com’ internet sitesinden ziyaret edilebilecek. Peygamber Efendimiz (s.a.v)’in Sakal-ı Şerifi, mübarek ayak izleri,

Kabe kapısı anahtarları, Kabe olukları, Hacerü’l-Esved Muhafazası ve daha pek çok Kutsal Emanet artık dünyanınher yerinde bir tık uzaklıkta. www.360tr.com multi-medya grubu yakında aynı yöntemle Kudüs ve Mescid-i Aksa projesini yayımlayacak. Ayrıca 360tr’nin yakın zaman projeleri arasında “En Büyük Sanal Şehir” adı altında İstanbul’un tüm tarihi, mimari, kentsel yapısının internete taşınması bulunuyor.


İSLAM DÜNYASI

Ekim 08 Oktober 08

9

İslam Dünyası Bayramı Aynı Gün Kutladı

Batı’dan İran’a Yeni Yaptırım

Önceki yıllarda bayramda yaşanan ihtilaf bu yıl olmadı. Hem Ramazanın hem de bayramın başlangıcında birlikte hareket edemeyen İslam dünyası bu yıl aynı gün bayram yaptı. Hilalin görünmesinden doğan ihtilaflar bu yıl bayrama farklı günde başlanmasına sebep olmadı. Suudi Arabistan resmi olarak 30 Eylül Salı gününü bayram ilan etti. İslam dünyasında çoğu ülke hilalin görünmesinde Suudi Arabistan’a uyuyor.

sarısını kabul etti ve bu ülkenin, taahhütlerine uymasını istedi. BM Güvenlik Konseyi’nde oybirliğiyle alınan 1835 sayılı kararda, İran’dan, nükleer faaliyetleriyle ilgili önceki BM Güvenlik Konseyi kararlarına uyması istendi, ancak İran’a başka yaptırımlar uygulanmasının öngörülmediği belirtildi. ABD ve Rusya’nın, İran’ın önceki nükleer çalışmalarına ilişkin yeni bir BM Güvenlik Konseyi karar ta-

Papaz Teslise Cevap Veremedi Gerçek Hayat dergisinde kendisiyle yapılan röpartajda nasıl Müslüman olduğunu anlatan İtalyan Elisa Hanım ilginç bir anektot aktarıyor. Teslis inancı Elisa Hanımın kafasını karıştırınca sorularına cevap aramak için papazlara başvurur. Gittiği papazlardan birisi oldukça şaşırtıcı bir cevap verir. Elisa Hanım: ‚Katolikler Hz. İsa’nın hem Tanrı olduğuna, hem de Tanrının Oğlu olduğuna inanıyorlar. Bu nasıl olabilir?‘ diye sorunca papaz sorularını dinledikten sonra sessiz bir şekilde ağlamaya başlar ve “Ben de yıllardır teslis konusunda şüpheler taşıyorum. Bu soruya bir türlü cevap bulamadım. Bence doğru yoldasın, İslam’ı araştırmaya devam et.” der. Röportajın devam eden kısmı oldukça ilgi çekici: -Ziyaretine gittiğiniz papaz sorularınıza nasıl cevaplar verdi? Bu konuları fazla karıştırmamam gerektiğini, İsa Mesih’e inanmaya devam edersem mutlu olacağımı söyledi. Bu papazın dışında üç papazı daha ziyaret ettim. Onlardan başta teslis olmak üzere Hıristiyanlıktan şüphe duymama neden olan sorularımı cevaplamalarını istedim. En son ziyaret ettiğim papaz sorularımı dinledikten sonra sessiz bir şekilde ağlamaya başladı. Kendisine niye ağladığını sorduğumda cevap olarak “Ben de yıllardır teslis konusunda şüpheler taşıyorum. Bu soruya bir türlü cevap bulamadım. Bence doğru yoldasın, İslam’ı araştırmaya devam et.” dedi. Papazın bu cevabı beni çok şaşırttı ve son ziyaretimden sonra Allah’ın tek olduğuna kesin olarak inanmaya başladım. Bu süreçte gerçeğin peşine düştüm ve sabah akşam İslam hakkında kitaplar okudum. Kur-an’ı ve İncil’i yanımdan ayırmıyordum, sürekli olarak İncil’le Kur‘an arasında kıyaslamalar yapıyordum. Belli bir süre sonra İslam’ı daha iyi tanımak için bir İslam ülkesine gitmeye karar verdim ve 3,5 yıl önce Mısır’a yaptığım gezi sırasında Müslüman olmaya karar verdim. - Bu kararı nasıl aldınız? Mısır’da başınızdan neler geçti? Nil Kenarı’nda gezerken ilk defa ezan sesini duydum. Ezanda neler söylendiğini anlamıyordum; fakat ezan sesi tıpkı üniversitedeki dinler tarihi hocamız gibi beni de çok etkilemişti. O an, içimden Allah’a secde etmek geldi ve bir camiye giderek dakikalarca Allah’a secde ettim. Daha sonra otele dönüp ağlayarak Allah’a bana doğru yolu göstermesi için dua ettim. Duadan sonra uyumaya başladım ve ilginç bir rüya gördüm. Rüyamda çok kötü bir yerdeydim ve oradan kurtulmak istiyordum. Ne yapacağımı bilmiyordum. Bir anda güzel bir yere geçtim. Bu güzel yerde bir ses bana: “Kıbleye yönelirsen huzura kavuşacaksın ve gerçeği bulacaksın.” dedi. Ben de rüyada kıbleyi aramaya başladım. Kıbleyi ararken uyandım, bu rüyayı gördükten sonra kesin olarak Müslüman olmaya karar verdim ve bir camiye gidip Kelime-i Şehadet getirerek Müslüman oldum.

Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi, İran’a, uranyum zenginleştirme çalışmalarına çözüm kapsamında “tümüyle ve ertelenmeden uygulanacak yaptırımlar” sunmayı planlıyor. Konsey üyesi 15 ülke tarafından sunulacak taslak önerisinde, ek yaptırım çağrısının olmayacağı açıklandı. Yaptırımlar arasında 2006 senesinde uygulanan bazı İranlı şirket ve yöneticilere seyahat yasağı ve mali kısıtlamalar, rafine edilmiş petrol ürünlerinin İran’a ihracatının yasaklanması var. ABD ve İngiltere gibi bazı Batı ülkeleri, İran’a, tartışmalı nükleer programı sonlandırma çağrısı kapsamında kendi yaptırımlarını sunmuşlardı. BM’nin 5 daimi üyesi (ABD, Rusya, İngiltere, Fransa, Çin) ile Almanya ve Avrupa Birliği (AB) geçtiğimiz Mart ayında belirledikleri yaptırımlarda, ekonomik açıdan teşvik edici ve cezalandırıcı önlemler olmak üzere ikili bir yol izlemişlerdi. Bu arada, BM Güvenlik Konseyi, İran’dan nükleer faaliyetlerini durdurmasını istediği bir karar ta-

sarısı üzerinde anlaşmaya vardıkları bildirilmişti. Batılı diplomatik kaynaklar, karar tasarısında, daha önce alınan yaptırım kararlarının uygulanmasında kararlılığın teyit edildiğini, konseyin İran’dan, önceki kararlara uymasını isteyeceğini kaydetmişlerdi. Karar tasarısının, uranyum zenginleştirme çalışmalarını bırakmayan İran’a bu nedenle yeni yaptırımlar uygulanmasını içermediği belirtiliyordu.

ABD’den, İran’a karşı İsrail’e ‘Erken Uyarı Sistemi’ İsrail’e “erken uyarı radar sistemi” yerleştiren ABD, böylece ilk kez İsrail topraklarına Amerikan askeri personelini de yerleştirmiş oldu. Savunma adı altında yapılan çalışmalar İran’ı çembere alma niyeti olarak gözleniyor. ABD Ordusu Avrupa Komutanlığı, İsrail’e geçen hafta 120 kişilik bir destek ekibiyle birlikte “erken uyarı radar sistemi” yerleştirdi. ABD’nin savunma konularıyla ilgili haftalık “Defence News” der-

gisinin haberi İsrail basınında da yayımlandı. Haberde, böylece ilk kez İsrail topraklarına Amerikan askeri personelinin de yerleşmiş olduğu belirtildi. Defence News dergisi, ABD ve Alman kaynaklara dayanarak yayınladığı haberde, ABD’nin 21 Eylül’de, 10’dan fazla uçakla İsrail’e X-band radar sistemi transfer ettiği belirtildi. Sistemin güya İran’dan yönelebilecek karadan karaya füzelere karşı İsrail savunmasını artırmayı

amaçladığı kaydedildi. Aynı sistemin Kuzey Kore’den yönelebilecek füze saldırısına karşı, geçen iki yıl içinde Japonya’ya da kurulduğu belirtildi. Yeni erken uyarı radar sisteminin, halen kullanılmakla olan sistemle karşılaştırıldığında, İsrail’e, füze saldırılarına karşılık vermede dakikalar kazandırdığı belirtiliyor. ABD uydularından gönderilecek verilerle, sistem, fırlatılmasından kısa bir süre sonra füzeleri belirleyebilecek.

Mekke ve Medine’nin Yeni İmar Projeleri Şok Etti Mekke ve Medine’de yapılması planlanan gökdelenler, İslam’ın kıblesi Kabe ve Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)‘in türbesini beton yığınlarının arasına mahkum edecek. Mekke ve Medine’de gerçekleştirilecek olan projelerin fotoğrafları görenleri dehşete

düşürüyor. Suudi yönetiminin Kabe’nin çevresindeki binaları ve beş yıldızlı büyük otelleri yıkarak Kabe’nin etrafının genişletileceği söyleniyordu. Yıkımların Kabe’nin etrafını genişletmek yerine gökdelenler için yapıldığı iddia ediliyor. Mekke projesinin

ardından Medine’de de Peygamberimizin Ravza’sının etrafını da gökdelenlerle çevrelemek istediği basına yansıyan haberler arasında. Mekke ve Medine’de yapılması planlanan gökdelenlerin kutsal mekanlarda manevi tahribata yol açacağı düşünülüyor.


10

Ekim 08

EÐİTİM ve REHBERLİK

Oktober 08

Viyana’da Mektep Açıldı

Serdar KACIR serdarkacir@hotmail.com

Bayramı Yaşamak İbadetin ve manevi yoğunluğun ziyadeleştiği mubarek bir ayı nihayet geride bıraktık. 11 ayın sultanı olarak nitelediğimiz Ramazan ayı hakikaten iklimi gereği diğer aylardan oldukça farklı. Ramazanın manevi ikliminden istifade eden insan, bir nevi Allah’ın arzu ettiği hal ve kıvama gelir. Sadece midesine değil bütün uzuvlarına oruç tutturmayı başarmış, uzun bir süre ibadet ettiğinin bilinciyle zihni ve kalbi uyanık olan insan, bu çabasına karşılık olarak manevi ziyafete davet edilir. Bizler maddi ve manevi bu ziyafete bayram diyoruz. Bütün bir yıl kalbi ve zihni kirlenen Müslüman Ramazanda kendini bakıma alır. Oruç, Namaz, Kuran, Zekat ve Sadaka-ı Fıtır ile hem maddi hem de manevi bir temizlik süreci yaşanır. Bize Allah’ı unutturan dünyevi zevkler bu ayda insanla-yaratıcısı arasından çekilir ve kul Rabbiyle başbaşa kalır. Zikirle meşgul olan kalp, açlığın verdiği uyanıklıkla nimetin şükrünü hatırlar. Oruç, kendini tutmaktır. Ramazan mahyalarından en çok dikkatimi çeken, ‘Ey oruç tut bizi’ cümlesidir. Nefsinin arzu ve isteklerine ram olmuş insan oruçtan medet umarak, kendisini tutmasını istemektedir. Nihayet orucu tutanı oruç da tutacaktır. Bizi tutan oruç Allah’a yaklaştıracak ve kul sofraların en güzeline davet edilecektir. Bayram uzun bir yoldan gelen bir muştu ve müjdecidir. Beraberinde sevgiyi, saygıyı, sıla-i rahimi, kardeşliği ve barışı getirir. İnsanlar yaratıldıkları hal ve saflık üzere olurlarsa zulüm ve kötülüklerden uzak bir hayatın mümkün olabileceğine işaret eder. İşte Ramazan kaybettiğimiz, kirlettiğimiz bu saflığa tekrar kavuşmak için çıktığımız bir yolculuktur. Orucun rehberliğinde yürünen bu yolda diğer ibadetler yol arkadaşlığı yapacak ve insan bayrama, yani Rabbine kavuşacak. Bayramda yaşanan güzellikler insanın Ramazan boyunca tekrar kazandığı iyi hasletlerin ve saflığının bir yansıması olarak görülmeli. Yani bir nevi deniliyor ki; kendinizi, nefsinizi tutarsanız, felaha, kurtuluşa erersiniz. Bayram kurtuluşun belgesidir. Ve bütün Müslüman ümmeti bu kurtuluş belgesini ellerine aldığında ortaya büyük bir sevinç tablosu çıkar. Dünya zevklerinden ve nefsinin isteklerinden azad olmuşluğun, kurtulmuşluğun müjdesi olan bayram cennetten bir tablo gibidir. Bayram namazını eda eden Müslüman, kardeşi olan diğer Müslümanı müjdeye mazhar olduğu için tebrik eder, diğeri de aynı şekilde karşılık verir. Kalplerin kucaklaştığı bu günde gönüller aynı sofranın etrafında bir araya gelir ve manevi ikramlardan hep birlikte istifade edilir. Bizi bayrama ve bayramla beraber gelen bütün güzelliklere kavuşturan Rabbimize şükretmeli, bu güzelliklerin bütün hayatımızı kuşatması ve bir sonraki Ramazana ulaştırması için dua etmeliyiz. Bayramınız mubarek olsun.

Viyana: Öğrenci sayısı bu yıl yine düşüşte!

Açıklanan son istatistiklere göre, 2008/09 öğretim yılında Viyana’da öğrenci sayısının düşüşte olduğu bildirildi. Viyana’da bu yıl geçen

yıla oranla öğrenci sayısında toplam 9513 azalma oldu. Okula giden toplam öğrenci sayısı ise 1.007.857. Bakanlık öğrenci sayısındaki bu düşüşün sürpriz bir gelişme olmadığını açıkladı. Avusturya genelindeki doğum oranı düşüklüğünün böyle bir sonuç ortaya çıkarması bekleniyordu. Paralel bir gelişme olarak Eğitim Bakanı Claudia Schmied’in inisiyatifi ile yürürlüğe geçirilen sınıf başına düşen öğrenci sayısının azaltılması projesi kapsamında ilk ve ortaokullara 240, yüksek okullara ise 540 yeni öğretmenin ataması yapıldı.

kattığımız için Nachhilfe derslerinin daha iyi takip edilebilmesi ve sunulabilmesi için Mektep Derneği’ni açtık. Juwa’da sadece Kindergarten ve Hort hizmetleri verilirken Mektep’de ise Nachhilfe ve İslami İlimler dersleri verilecek. Bununla beraber Mektep Derneği’nin 10. Viyana’daki merkezinde Veysel Türk, 16. Viyana’daki şubede Ömer Dikici ve 20. Viyana’da ise Adem Uysal müdürlük yapacak.” Ayrıca Mesut Koca JUWA BBZ’nin başarılarına Mektep’in katılmasının ardından bu eğitim rüzgârının planlı bir şekilde Viyana dışına yayılacağının müjdesini verdi.

Juwa Eğitim Merkezleri geçtiğimiz yaz faaliyete geçirdiği Kindergarten ve Hort’larının yanında daha önceden yaptığı Nachhilfe ve İslami İlimler programlarını “Mektep” çatısı altında topladı. Mektep, Nachhilfe ve İslami İlimler alanlarında hizmetlerini 10., 16. ve 20. Viyana’daki yerlerinde verecek. Viyana İslam Federasyonu Eğitim Başkanı Mesut Koca, bu konu hakkında açıklamada bulundu. “VIF’in eğitim faaliyetleri bünyesinde JUWA BBZ olarak daha önceden Nachhilfe ve İslami İlimler dersleri veriyorduk. Geçen ay faaliyete geçirdiğimiz Kindergarten ve Hort’ları Juwa BBZ bünyesine

Gençler Buluşuyor Avusturya´da yaşayan Müslüman Türk gençleri gerek dini gerek kültürel açıdan çok farklı bir ortamda büyüyorlar. Bundan dolayı benzer bir tecrübeye sahip olmayan büyüklerinin çözüm sunamadıkları bir takım sorunlarla karşı karşıya kalıyorlar. Bu konunun önemli olduğunu düşünen JUWA (Jugend Föderation Österreich), gençleri bir araya getirip sorunların çözümü için “Gençlik Buluşması” adı altında bir organizasyon düzenliyor. Kendi problemlerinin çözümünde en iyi katkıyı sağlayacak olanların yine kendileri olduğunu düşünen JUWA Derneği, oluşturdukları platforma bütün gençleri davet ediyor. Program 18 Ekim Cumartesi günü saat 19:30’da 15. Viyana’daki Haus der Begegnung’da yapılacak. Yer: Haus der Begegnung - Schwendergasse 41, 1150 Wien Ulaşım: 58 ve 52 tramvayı ile Anschützgasse durağı

VIF’de Yeni Eğitim Yılı Başladı

Viyana İslam Federasyonu Eğitim Başkanlığı yeni çalışma yılı eğitim faaliyetlerine Eğitim Başkanları ile yapılan Değerlendirme Toplantısı ile başladı. Viyana ve çevresindeki Cemiyet Eğitim Başkanlarının katıldığı toplantıda, yaz kurslarının değerlendirmeleri yapıldıktan

sonra haftasonu derslerinin plan ve programları görüşüldü. Yapılan bilgilendirmeleri özetleyen Eğitim Başkanı Mesut Koca, haftasonu derslerinde yaz kursunda olduğu gibi tüm cemiyetlerde ortak müfredatın uygulanacağını ve 7 yıllık bir müfredatı temel alarak eğitimin

takip edileceğini söyledi. Derslerin çocuklarımızı sıkmadan ve daha verimli geçmesini sağlayacak sosyal aktivitelerin de yer verildiği eğitim planının uygulanması için gerekli materyallerin de sağlanacağını sözlerine ekleyen Eğitim Başkanı, eğitimcilerle alakalı çalışmanın da sürdürüleceğini, bu konuda seminer ve eğitim derslerinin yoğun olarak uygulanacağını söyledi. Toplantıda tüm cemiyet ve eğitim kurumlarında 4 Ekim tarihinde başlayacak olan İslami İlimler derslerinin verimli ve başarılı geçmesi temennisi ile velilerin bir an önce kurumlara başvurması gerektiğinin altı çizildi.


KÜLTÜR-SANAT

Ekim 08 Oktober 08

„Nerde o eski bayramlar?” demeyin!

11

Tugba İsmailoğlu Kacır Mübarak Ramazan ayının gelmesiyle gitmesi yine bir oldu. Her sene büyük bir heyecanla beklenen bu yüce ay, nasıl da göz açıp kapayınca kadar geçer hiç anlaşılmaz. Ve her sene ardından nemli gözlerle bakılırken adet olduğu üzere “Rabbim seneye de bizi Ramazan’a eriştir.” diye dua edilir. Ramazanın teselli olarak ardından bayram gelir, iyi ki gelir. Bayramın mutluluğunda insanların hüzünleri silinir. Bayramın tatlı telaşesi sarar tüm Müslümanların evlerini. Anneler temizlik ve tatlıların, babalar çocukların bayramlıklarının eksiksiz tamamlanmasının, çocuklar ise bayramda gelecek harçlıkların endişesinde iken gelir çatar bayram. Bir çoşkuyla kutlanır bayramlar. Lakin artık, son yıllarda çokça moda olan bir cümle düşüveriyor hemen zihnimize bayram denince: “Nerde o eski bayramlar?...” Herkes elden artık gitmiş ve geri kazanılması mümkün olmayan bir şeyin ardından yastaymışçasına ve biraz da eskiden yaşadık gururuyla söylüyor bu cümleyi. Ama illa ki herkes söylüyor. Hele de Avrupa’da, kendi ülkesine, kültürüne uzak yaşayan ve bayramı bu topraklarda karşılamak durumunda olan Türk aileler arasında sanki bu söz daha çok sarfediliyor. Aslında söylenmek istenen eskiden, henüz bizler büyük şehirlerin karmaşasında yitmemişken, henüz kapı komşumuzun ne derdi var biliyorken, henüz kendi dertlerimizle boğuşmaktan başkalarını unutmamışken bayramların daha bir farklı olduğu. Günler öncesinden ba-

günü. Onun ilgisini bayrama yoğunlaştırmak durumundayız.

baannelerimizin bayram telaşına düşüp evlerini dip köşe temizledikleri, bayram tatlılarını, şekerlemelerini büyük bir ihtimamla hazır ettikleri zamanları anlatıyor bu söz. Yıl boyunca sadece bayram vesilesiyle elbise alınabildiği ve dolayısıyla çocukların “Ah ne zaman gelecek?” mutluluğuyla beklediği bayramlardan bahsediyor bu söz. Arefe günü ikindi vakti topun atılmasıyla günlük tüm dertlerin ve tasaların geride bırakılarak bayrama girildiği ve bayramın bayram olarak kutlandığı zamanları özlüyor ve özletiyor bu söz... Lakin bu söz, artık o kadar da masum görünmüyor. Bizler modern yaşamın kıskacında, ailelerimizi, çocuklarımızı, değerlerimizi korumanın çabasındayken, elimizde kalan en değerli şey olan bayramlarımızı, bir nefeste çekip alıyor bizden bu cümle. Biz yabancı topraklarda bayramı bayram yapmaya çalışırken çoktan elimizden alınmış, kaybedilmiş bir şeylerin haberini veriyor bize bu söz. Çoktan yenik başlıyoruz yarışa “Nerde o eski bayramlar?” dediğimizde. Çocuğumuzdan asla görmediği o eski bayramlarla avunmasını ve bu kaybedilmiş şeyin peşinde koşmamasını istiyoruz farkında olmadan. Ve elimizde buruk, yaşasak ne yaşamasak ne, zaten bayramlar eskilerde kaldı algısıyla karşılıyoruz bayramı. Halbuki böyle olmamalı! Biz eğer babaysak, bayram öncesi bir gün bayram alışverişi günü ilan edip ailecek alış verişe gitmeliyiz. Ama aldıklarımızdan çok

yapılan şeyin anlamını hissettirmeliyiz çocuklarımıza. Biz eğer anneysek, yine günler öncesinden bayramın telaşesini getirmeliyiz evimize. Evde seferberlik ilan etmeliyiz bayramın bir hafta öncesinde ki çocuklarımız büyük bir şeyin geldiğinin farkında ve heyecanında olsun. Her zaman yaptığımız güzel tatlılardan daha farklı, daha güzel, daha bizden olan tatlılar yapmalıyız bayramdan önce, ve bayrama kadar bir hazine gibi saklayıp değerlenmesini sağlamalıyız o tatlıların. Varlıkta varlığın değerini kaybetmiş bir nesil yetiştiriyoruz. Bu durum birer eğitimci olarak anne-

Prison Break’de Amerikan Ergenekon’u Türkiye’de Ergenekon soruşturması başladığından beri diğer ülkelerin böyle bir yapısının olup olmadığı merak konusu oldu. Kurtlar Vadisi dizisiyle ülke içi derin ilişkilerin halk arasında sürekli konuşulması ve televizyon kanallarının bunu bir malzemeye dönüştürmeleri TV dizilerinin amacını hep düşündürüyor. Yaklaşık 3 yıldır devam eden ve dünyada en çok izlenen dizilerden biri olan Prison Break’de geçen hafta Türklere değinildi. Hapishaneden kaçışla başlayan dizinin son sezonunda kahramanlarımız hapse

girmemek için istihbaratla ortak çalışıp “Şirket” olarak bahsedilen özel bir grubun elinden kuruma ait olan bilgilerin olduğu hafıza kayıtlarını ele geçirmeye çalışıyorlar. Toplam 6 tane olan kayıtlardan birinin, ele geçirilen bir fotoğrafta Türk konsolosunda olduğu görülüyor. Daha sonra kahramanlarımız kaydın konsolosta değil de Amerikalı eşinde olduğunu öğreniyorlar. Kahramanlarımız kaydı ele geçirmek isterken konsolosun eşinin korumalarından birini öldürmek zorunda kalıyorlar. Şirket bu durumu örtbas etmek için koru-

manın Ermeni bir fanatik tarafından öldürüldüğünü söylüyor. Amerikan filmlerinde ve dizilerinde bu duruma benzer çok fazla Türkiye yaklaşımı var. Ama işin ilginci genellikle Türkiye’nin uluslararası olaylara karıştığı dönemlerde o olayların dizilerde veya filmlerde inceden işlenmesi. Geçen haftalarda Türkiye Milli Takımı’nın Ermenistan ile yaptığı maçın ardından dizide bu konunun içeriğe sonradan eklenmişçesine işlenmesi ve kötülenen tarafın Ermeniler olması bir hayli ilgi çekici.

babanın üzerine oldukça büyük bir yük yüklüyor. Zaten eski bayramların neşesi ve “eskiliği” de oradan geliyor. Yok olan zamanda varlık demek olduğu için o kadar kıymetliydi o eski bayramlar. Bir çocuk için yılda bir veya iki defa alınacak olan ayakkabının habercisiydi bayram. Onun için çocukların bayram gecesi gözüne bir türlü uyku girmiyordu. Harçlık demekti bayram, harçlık kelimesinin anlamını bilen çocuk için. Dolayısıyla bizler çocuklarımıza kaybedilmiş bir bayramın öyküsünü anlatmak yerine, bayramı yaşatmak istiyorsak, ona değerli kılmak zorundayız bu şenlikli

Türkiye’de son yıllarda uzun bayram tatillerini tatil beldelerinde geçirmek, bayramda herkesten kaçıp “kafa dinlemek” oldukça moda oldu. Bayram, yıllık tatil mevsimi olarak algılanmaya başlanınca içi iyice boşaltıldı. Gençler deniz kıyılarında bayram tatillerini “değerlendirirken”, yaşlılar belki de yıl boyunca en çok hatırlanmaya ihtiyaçları olan zamanda ellerinde yenmemiş tatlıları ve kapağı dahi açılmamış gül sularıyla öylece kalakaldılar. Cep telefonlarında ondan ona gönderilen, basmakalıp, duygudan ve anlamdan uzak bayram mesajlarıyla yetinmek zorunda bırakıldı insanlar. Ve bu durum artık bir moda hali olmaktan çıkıp yavaş yavaş doğallaşmaya, kabullenilmeye başlandı. Yurtdışında ise hafta arasına gelen bayram günlerinde işte gitmek zorunda olan babayla birlikte bayram da gitti. Ama bu gidişe bir dur demek, elimizden alınmaya çalışılan bayramlarımıza sahip çıkmak bizim elimizde. İşe ilk olarak “Nerde o eski bayramlar?” demeyi bırakarak başlamak, ardından sahip olduğumuz imkanlar ve içinde bulunduğumuz koşullar çerçevesinde bayramımızı bayram yapmakla devam etmek gerekiyor. Biz bayramlarımızdan vazgeçersek kimsenin tutup bize bayram getirmeyeceğinin artık farkına varmalıyız. O halde geçen bayram Ramazan’dı, niyetimizi Kurban’a edelim...

Türkiye’den Manzara Sunmak İçin Son Tarih 15 Ekim T.C. Büyükelçiliği ile Avusturya Amatör Fotoğrafçılar Derneği’nin ortaklaşa düzenlediği fotoğraf yarışması için son katılım tarihi 15 Ekim. Geçtiğimiz yıl düzenlenen “Avusturya’da Türk Anıları” adlı fotoğraf yarışması çok ilgi görmüştü. Yarışmanın gelenekselleşmesi için bu sene Nisan ayında

başlayan yeni yarışma Türkiye’nin güzelliklerini ortaya sermek için büyük bir fırsat. TürkiyeAvusturya ilişkilerine farklı bir katkı sağlayacak olan yarışmada ilk üçe Bentour firması tarafından Türkiye’de tatil hediye edilecek. Ayrıntılı bilgi için www.tcviyana. at adresine bakabilirsiniz.


12

Ekim 08

RÖPORTAJ

Oktober 08

Gençliğin Adresi Olmak İstiyoruz

Röportaj: Serdar KACIR Dewa Bir taraftan konu herkesin dert yandığı gençlik, diğer taraftan da yönelttiğim sorulara cevap veren kişi, kendini gençliğe hizmete adamış Yasin Bey olunca, ortaya gençlerin sorunlarına dair dikkatle okunması gereken tespitler ve bir o kadar da önemli çözüm önerileri içeren bir söyleşi çıktı.

Yasin TECER KİMDİR? “Gençlikle alakalı konularda zaafım var” diyen Yasin Tecer, 74 Sivas doğumlu. İmam Hatip Lisesi eğitiminin ardından, 1997 yılında Mısır Ezher Üniversitesinden mezun olmuş. Akabinde Avusturya’ya imam olarak gelmiş. Viyana İslam Federasyonu Gençlik Başkanlığı’na görevlendirilince Evzai Üniversitesinde başladığı yüksek lisans eğitimini durdurarak akademik çalışmalara ara veren Tecer, evli ve iki kız çocuğu sahibi.

Yaklaşık 8 yıldır kısa adı JUWA olan Avusturya Gençlik Federasyonu’nun başkanlığını yürütüyorsunuz. Federasyonu ve çalışmalarınızı daha yakından tanımak isteyen okurlarımıza neler söyleyebilirsiniz? Avusturya Gençlik Federasyonu resmi tüzel kişiliği ile çalışan bir kurum. 1985 yılında çalışmalarına başlayan federasyonun asıl kurumsal anlamda faaliyetleri 1987 yılında belirginlik kazanıyor. Federasyonun çalışmalarını tarihi süreç içerisinde gözden geçirdiğimizde 80’li yılların toparlanma süreci olduğunu görüyoruz. 90’ların ortasına kadar kurumsal yapılanma ve derneklerin kurulması devam etmiş. Akabinde 96’dan 2001 yılına kadar faaliyetlerini Haus der kulturell und Aktivität und Toleranz

(HAT) isminde yürüten bir dernek kurulmuş. Göreve gelmemden kısa bir süre sonra tüzel kişiliğinde değişikliğe giderek federasyon yapısına bürünen bu dernek 2004 yılından buyana kısa adı JUWA olan Avusturya Gençlik Federasyonu olarak faaliyetlerini sürdürüyor. Şuan itibari ile Avusturya genelinde bir kısmı şube bir kısmı da partner statüsünde olan 50’den fazla dernekle ortak çalışıyoruz. 14 kalemde yürüttüğümüz faaliyetlerimizi 8 başlık altında topluyoruz. Teşkilatlanma birimi, yüksek öğrenim birimi (Interkulturelle Studenten Vereinigung - ISV), tanıtma birimi, eğitim birimi, orta öğretim birimi (Interkulturelle Schülervereinigung Österreich ISVÖ), sekreterlik, spor, gezi, gob ve muhasebe birimi ve tabii bunların alt kademeleri ile çalışmalarımızı gerçekleştiriyoruz. Mutat olarak mayıs ayında çalışma takvimimizi bitiririz ve yeni sezonu planlarız. Yıllık çalışmalarımızı planladıktan sonra şubelerle fikir alışverişinde bulunuruz ve planlarımızı uygulamaya koyarız. Her zaman için önümüzde 5 ve 10 yıllık planlarımız ise hazır haldedir. Kurumların uzun vadeli çalışabilmesi için yol haritası çizmeniz lazım.

Herhangi bir görev değişikliğinde belirlenen yol haritasına bağlı kalınırsa planlanan hedeflere istikrarlı bir şekilde gidilmiş olur, aksi halde zaman kaybı oluyor. Yaklaşık 1000 civarında idarecimiz, 300 civarında üniversitelimiz, 3000’e yakın resmi üyemiz var. Üye olmayan fakat bünyemizde bulunan diğer gençlerle beraber ortalama 5000 gence hitap ettiğimizi ifade edebilirim. JUWA olarak bizim ulaştığımız kitle Avusturya’da ulaşılması gereken genç nüfusun % 10’una bile tekabül etmiyor. Sizin tespit ettiğiniz ve bugün çözüm üretmeye çalıştığınız gençliğin temel sorunlarını sıralayacak olursak, neler var listenizde? Esasen insanın hayatında hangi sorunlar varsa, o sorunlar aynı zamanda gencin de sorunu. Bunu çerçevelemek hakikaten o kadar zor ki... Biz her ne kadar göçmen statüsünde bulunuyor olsak da artık yerli insanlarız, biz de artık Avusturyalıyız. Böyle baktığımız zaman da buradaki problemlerin formatında değişiklikler oluyor. Avusturya bir göçmen akımına hazır değildi. Tabii biz de böyle bir ortamda yaşamaya hazır değildik. Dolayısıyla bilinmeyenlerle dolu birlikte


Ekim 08

RÖPORTAJ bir yaşam var. Gençliğin problemlerini tasnif etmeden önce fotoğrafı iyi analiz etmemiz gerekir diye düşünüyorum. Buraya gelen göçmenlerin kendilerinin ergenlik dönemleri de dahil geride bıraktıkları bir ülke var. Avusturya’da yetişen gençler artık nerdeyse 3. ve 4. nesil oldukları için, birinci nesille kendileri arasındaki problemlerde hayata bakış açısından kaynaklanan yansımalar var. Biz bu noktada çok zorlanıyoruz. Yani bu problemin adını koymakta, çözüm bulmakta zorlanıyoruz. Bir kırılma noktasındayız. Fay hattında gidiyoruz ve nerde nasıl kırılacak onu da bilmiyoruz. Tabii burada hem devletin kurumlarına hem de devlet yöneticilerine gerek göçmenlerle gerekse gençlikle alakalı değerlendirmelerde bulunurken çok büyük görevler düşüyor. Ben şahsen şöyle düşünüyorum. Gencin kendinden, psikolojisinden kaynaklanan problemler var. Ailesinden, ailenin zihniyet ve yaşam tarzından kaynaklanan problemler var. Bunu sağ, sol ya da liberal kesim şeklinde hiç ayırmaksızın söylüyorum, çünkü nihayetinde bu problemler ortak. Eğitimle ve çevresiyle alakalı problemleri var. Ama gencin kendisiyle alakalı problemlerin en başında, aslında gençlik problemlerinin en başında, kimlik ve şahsiyet problemi olduğunu düşünüyorum. Sadece Müslüman gençliği ele alırsak, ilk sırada gelmesi gereken başlık manevi problemler… Araştırma ve anket çalışmaları yaparak gençlerin nabzını yoklamaya çalışıyoruz. Bu çalışmalardan derlediğimiz bazı sonuçlar var, bunları kitaplaştırmak da istiyoruz ama uzun vadeli bir süreç olduğu için biraz zaman alıyor.

Gençlerin ergenlikle alakalı ciddi problemleri var. Kabul etmemiz gerekir ki, bizim burada çok fazla yetişmiş insanımız yok. Yetişmiş insanların ise özellikle manevi ve dini hassasiyetleri pek fazla yok, çünkü Müslüman değiller. Herhangi bir sıkıntıda genci yönlendirebileceğimiz psikolojik bir danışma merkezimiz olsa diyoruz… Aile içi problemler var. Ki bu sorunlar sadece ana-baba ve gencin arasındaki iletişimle alakalı değil, gencin kendi eşiyle de problemi var. Birinci veya ikinci nesille kıyasladığınız zaman, yeni nesilde evlenip de boşananların sayısı önceki nesillere göre korkunç boyutlarda. Mahkemelere baktığınız zaman, avukatlarla görüştüğünüz zaman ve ceza evlerini ziyaret ettiğiniz zaman, görüyorsunuz ki genç hayatın her yerinde var. Buna karşın sınırlı imkanlar ve elemanlarla her tarafta olumsuz neticelerin çıkmasına derman olabilecek çok da fazla yeterliliğiniz yok. Bu sadece bizim için değil herkes için geçerli… Gencin Allah ile arasında problem var. En temel sıkıntı da buradan kaynaklanıyor herhalde… Buradan kaynaklanıyor… Zaten Allah’ı tanısa bilse, Kuran-ı Kerimin niçin indirildiğini ve dininin ne anlam ifade ettiğini bilse bütün problemlerin çözüm noktasının neresi olduğunu da bilir. Ahlaki problemleri var. Hatırlarsınız U-Bahn’larda ve otobüs duraklarındaki gençlerin hal ve hareketleri medyaya yansıdı. ‘Bizim gençlerimiz neden böyle?’ diye bir soru soruldu. Genel olarak gençler, ortamın verdiği özgürlük psikoloji ve hukuki serbestliğin de avantajlarını

kullanarak, sanki mutlak hür ve özgür gibi hal ve hareketler içerisinde oluyorlar. Tabii burada da cehaletin yansıması oluyor. Başka bir nokta ise, gençlerin ait oldukları ülkeye dönmeye dair düşünceleri… İlginçtir… Mesela, biz ‘kalıcıyız’, ‘kalmalıyız’, ‘artık buralıyız’ ve yasal zeminde her türlü hakka biz de sahip olmalıyız diyoruz. Dilimiz, rengimiz, dinimiz yasalar karşısındaki konumumuzu zedelememeli diyoruz. Birinci nesilde anlayabilirsiniz bu düşünceyi, fakat en son nesilde bu düşünceyi anlamak biraz zor. Çünkü birkaç yıl evvel böyle bir şey yoktu, fakat artık yeni nesil son bir yıldır dönmeyi düşünüyor. Gencin buradan gitmesinin sebepleri üzerine yaptığım kısa nabız yoklamalarından çıkardığım sonuç şu oldu. Siyasilerin yabancılara yönelik politikaları, İslam üzerine yaptıkları politikalar, etnik köken ve kimliğinizden dolayı meslek anlamında yaşanılan sıkıntılar, devlet dairelerinde farklı muamelelere tabi tutulmanız sebepler olarak karşımıza çıkıyor. Yaptığımız bir ankette gençlere şu soruyu yönelttik. Vatandaş olduğunuz halde Avusturya makamları nezdinde eşit muamele gördüğünüzü düşünüyor musunuz? Geçlerimizin % 50’den fazlası uygulamaların adil olmadığını ve eşit muamele görmediklerini ifade ediyorlar. Siyasi rant üzerinden, oy avcılığı yaparak toplumun genleriyle oynamanın, buraya ve siyasete kazandıracağı bir şey olmadığını düşünüyorum. Gençlerin arkadaşlarıyla ilgili problemleri var. Arkadaş çevresi çok üzerinde durulması gereken bir konu… Zararlı alışkanlıklarla alakalı sıkıntılar var. Moda, giyim kuşam, müzik ve spor gibi ilgi alanlarından kaynak-

Oktober 08

lanan bazı problemlerin de gencin hayatında yansımalarının olduğunu görüyoruz. İş hayatıyla, toplumsal katılımla akalalı problemler var. Bu da daha ziyade şu noktada ortaya çıkıyor. Gençlere karşı güvensizlik var toplumumuzda. Yani onları öne çıkarmak yerine sürekli onları yönlendirme, kendi kararlarını kendilerinin vermesini ve onlara özgür bir irade ve alan oluşturmak yerine, sürekli koordinatlarının belirlendiği bir alan içerisinde hareket etmelerini istemek gibi bir yanılgı var maalesef. Entegrasyon ve vizyon problemleri var. Vizyondan sadece bir gencin yirmi sene sonra kendisini nerde görmek istediği hususunu anlamıyorum. Gencin dünyaya karşı bir vizyonu yok. Dünya olaylarına dair bir bakışı ve söyleyeceği bir sözü yok. Danimarka ve Graz olayları ile alakalı söyleyeceği, kendi geleceği ve bu topluma sağlayacağı katkılarla alakalı bir projesi yok. Sorunlarla alakalı sağlam bir şema çizdiniz. Dilerseniz biraz da çözümler üzerine konuşalım. Yürüttüğünüz faaliyetlerde bu sorunların çözümlerine dair ne tür çalışmalar yapıyorsunuz? Öncelikle şunu söyleyeyim. Ne yapıyorsak Allah’ın yardımıyla yapıyoruz. Biz kendimizi bir bayrak yarışında gibi düşünüyoruz. Bugün federasyonumuzun kurumları oluşuyor vs. Bu ne bendenizin ne de bu ekibin başarısı… Nasıl ki bir kulübün futbol sahasındaki başarısında amigosundan tutun, taraftarının, federasyon başkanına varıncaya kadar ilgililerin payı varsa… Başta Viyana İslam Federasyonu olmak üzere, camiamızın, bizimle ortak çalışanların, geçmişte bu işe ilk adımı atanların ve bugün

13

duasıyla, aidatıyla, bir şekilde destek veren herkesin bu başarıda bir ortaklığı söz konusu… Neler yapılıyor? İyi bir teşhis, iyi bir tedaviye götürür diye düşünüyorum. Şunu da ifade etmeliyim. Biz dışımızdaki gençlik kuruluşlarıyla da ziyaretleşmeye başladık. Kutlu Doğum Platformu’ndaki birlikteliğin işi bir noktaya getirmesini bekledik. Çünkü biz biliyoruz ki, büyüklerimizin ciddiye aldığı hususlar daha ciddi takip ediliyor. Yani bu iş hiç bize, gençlerin omzuna kalmadan yürüsün. Fakat meydana çıktığınız zaman karşınızda gençlik kuruluşu da çok fazla yok. İstiyoruz ki bizim tespit ettiğimiz formatlar sadece bize ait olmasın, daha geniş bir bakış açısı kazanalım. Zaman zaman diskolara gittiğimiz oluyor. Arkadaşlarla gençlerin buluştuğu mekanlara ziyaretler yapıyoruz. Gasthaus, kahve yönetenlerle ve gençlerin takıldığı gençlik merkezlerinin idarecileriyle mülakatlarımız oluyor. Şunu da itiraf edelim ki, bizim önümüzde, bize yol gösteren ideal bir Avrupalı gençlik kuruluşu yok. Bu örnekliğin olmaması, aslında bizlerin deneme yanılma sürecinde olduğumuzu ifade ediyor. Bu bizim için hem iyi hem de dezavantaj… İyiliği şu: Kurtarıcılarınızı kendi aranızdan yetiştirmek zorundasınız. Probleminizi kendiniz dert edinip çözümünü bir şekilde bulacaksınız. Dezavantajı ne derseniz, süreci uzatıyor. Keşke önünüzde bir model olsa da hemen örnekleseniz…

Röportajın devamı www.dewa.at sitesinde...


14

Ekim 08

KÜLTÜR-SANAT

Oktober 08

Ahmet Ertuğ

Efes Müzesi’nde Ahmet Ertuğ Sergisi ve Sanat Kitabı Tanıtımı 11 Ekim 2008 - 12 Ocak 2009 tarihleri arasında Viyana Efes Müzesi önemli bir sergiye ev sahipliği yapmaya hazırlanıyor. Dünyaca ünlü Türk mimar ve fotoğraf sanatçısı Ahmet Ertuğ’un objektifinden çıkan Efes resimleri Viyana Efes Müzesi’nde sergilenecek. Ahmet Ertuğ’un Ertuğ-Kocabıyık Yayınları tarafından basılan “Efes. Mimari, Anıtlar ve Heykel” isimli şık kitabından sergiye taşınan 25 fotoğraf Efes’in 8000 yıllık tarihinden izler taşıyor. Metin editörlüğünü 2007 yılına değin arkeolojik Efes kazılarının başkanlığını yürüten Profesör Friedrich Krinzinger ve kazılardan sorumlu arkeologlar heyetinin yaptığı kitap için Selçuk Efes Müzesi, İzmir Arkeoloji Müzesi ve Viyana Efes Müzesi’nde sergilenen arkeolojik eserler Ahmet Ertuğ tarafından fotoğraflanmış. Türkiye Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Avusturya Bilim ve Araştırma Bakanı Dr. Johannes Hahn ve Eğitim Bakanı Dr. Claudia Schmied’in onursal katılımlarıyla gerçekleştirilen organizasyon Avusturya ile Türkiye arasındaki kooperasyonun bir yansıması olarak karşımıza çıkıyor. Avusturya Arkeoloji Enstitüsü (Österreichischen Archäologischen Institut - ÖAI) 135 yıldır Efes’te kazılar sürdürmekte ve Türkiye Cumhuriyeti ile ortak çalışmalarda bulunmaktaydı. Serginin ardından koleksiyonun müzeye

hediye edileceği ise edinilen bilgiler arasında. Viyana Efes Müzesi’nin 30 Yılı (30 Jahre Ephesos Museum in Wien) 11. Ekim 2008 - 12. Ocak 2009 Efes Müzesi, Yeni Saray (Ephesos Museum, Neue Burg) A-1010 Wien, Eingang Heldenplatz

“Efes. Mimari, Anıtlar ve Heykel”

Tarihi Neolitik döneme değin uzanan Antik Kent Efes, ünlü sanat fotoğrafçısı Ahmet Ertuğ’un son kitabının konusu. Efes bin yıllarca süren tarihi boyunca pek çok kez kuruldu ve yok oldu ve her seferinde yeniden

inşa edildi. Tarihin biriktirdikleri 19. yüzyıldan itibaren kazılarla ortaya çıkarılmaya başlandı. Ahmet Ertuğ elde edilen bulguları fotoğraf karelerine taşımaya karar verdiğinde 1954 yılından beri kazı,

restorasyon ve rekonstrüksiyonları yapan Avusturya Arkeoloji Enstitüsü uzmanları ile işbirliği yapmış. Kitabın metin editörlüğünü Avusturyalı Profesör Friedrich Krinzinger yapmış ve metinler araştırmalardan sorumlu arkeologlarla birlikte yazılmış. Selçuk Efes Müzesi, İzmir Arkeoloji Müzesi ve Viyana Efes Müzesi’nde bulunan objelerin fotoğraflarından oluşan kitapta, 34 adet renkli panoramik levha ve 109 adet renkli levha bulunuyor. Baskısı ve cilt işlemleri İsviçre’de gerçekleştirilen eser, Japonya’da özel olarak imal edilmiş bir cilt kumaşı ile elde kaplanmış olup, özel kutusu içinde sunuluyor. Orjinal adı “Ephesus: Architecture, Monuments and Sculpture” olan eserin dili İngilizce olup yapımı üç yıl sürmüş. Ertuğ-Kocabıyık Yayınları tarafından sunulan kitap 240 sayfa ve liste fiyatı yaklaşık 1000 YTL.

Işığın mekanlardaki dansının peşinden koşan bir sanat fotoğrafçısı Ahmet Ertuğ... Haftalarca hatta aylarca ışığın en saf, en yalın halini yakalamak için beklediği oluyor. Eserlerindeki mükemmelliği yakalamak için mekanları ışık saatleriyle ve ışık mevsimleriyle kazıyor zihnine. Bir İstanbul aşığı olan sanatçı, İstanbul’un tarihine sinmiş olan gizemi yüzyıllık yapılarda görerek muhataplarının karşısına çıkarıyor. Ertuğ’un en çok ilgisini çeken tarihi yapılar genelde Sinan’a ait. Ertuğ’un resimlerine bakarken çok iyi bildiğiniz mekanları tanıyamıyorsunuz bazen. Onun kadrajından başka derinliklere, başka sırlara bürünüp çıkıyor Türkiye’nin sahip olduğu güzellikler. Ayasofya, Topkağı Sarayı, Süleymaniye Camii gibi ulu mekanlar başka hikayeler anlatıyorlar onun gözünden baktığınızda. Çocukluk yıllarında caz gitaristi olmak hayalinde olan Ahmet Ertuğ, babasının hayallerinin peşinden giderek mimar olmaya karar vermiş. Londra’da dünyanın sayılı mimarlik okullarından Architectural Association’u 1974 yılında bitirdikten sonra İngiltere, İran ve Türkiye’de bir süre çalışmış. Londra şehir hayatını fotoğraflara taşımış. 1974-76 yıllarında İran’da eski İran heykelleri üzerinde çalışmış. Ama asıl perspektifini Japon Vakfı’nın ‘Fellowship’ ödülünü kazanıp Japonya’ya gidince edinmiş. “Zen bahçelerini gezmeden önce yuvarlak bir pencereden bahçenin en görkemli bakış noktasını size sunuyorlar. Sanki objektifin içine giriyorsunuz. Benim de mimari çevreye bakışım bu şekilde. Kendimi objektif yerine koyuyorum ve izleyenleri o kültür mirası ile yüz yüze bırakıyorum.” diyen sanatçı adeta bakış dersleri almış geleneksel Japon mimarisinin içinde. Japonya yıllarının ardından İstanbul’a gelir sanatçı ve artık hazırdır İstanbul’un zengin tarihinin kapılarını aralamaya. Katman katman açar tarihi İstanbul yapıları kapılarını bu görmeyi ve göstermeyi gören göz karşısında. Bir de üstüne İstanbul aşkı eklenince Ertuğ’un karelerindeki kusursuz güzellikler yansıyıverir sanatçının kitaplarına. 80lerden sonra farklı şehirlerde sergiler açmaya başlar Ahmet Ertuğ. Paris, Madrid, Toronta bunlardan bazıları. 25x25 sinar kameralarla çalışan Ertuğ’un Bizans, Osmanlı, Hellenistik Roma ve Asya sanatlarının derinliklerini barındıran yirmiye yakın kitabı bulunuyor. Türkiye‘de pek sık sergi açmasa da yurtdışında oldukça iyi tanınan sanatçı, “Özellikle yurtdışında ‘bizim çok zengin bir kültür mirasımız var ve bunun farkındayız’ mesajını vermeye çalışıyorum. Onlar, bizim bu tarihî yapılar ile ilişkimiz olmadığını zannediyor.” diyor. Müthiş bir Mimar Sinan düşkünü olan Ertuğ, onun eserlerini çe-

kerken Sinan’ın durduğu yerden onun bakışını yakalamaya çalışıyor. Sinan’ın eserlerini genellikle Ekim-Kasım aylarında çektiğini belirten sanatçı, “Sinan’da estetik ve mühendislik sanatının en saf boyutu var. O, ışığın sırrının farkındaydı. Ve İstanbul’un ışığını çok iyi takip etmişti. Ben de eserleri Sinan’ın rüyasındaki şekliyle yakalamaya çalışıyorum.” diyor. Osmanlı mimarisinde kusursuz kullanılan ışığın peşinden gidiyor sanatçı Osmanlı eserlerini fotoğraflarken. Daha karanlık Bizans eserlerinde ise daha çok kandil ışıklarının mekandaki buğusunu yakalamaya çalışıyor. Tarihi mekanları ait oldukları zamanlarda fotoğraflamak isteyen sanatçı yapıların çokca tahrip ve modernize edilmesinden oldukça rahatsız. Hatta bazen fotoğraflayacağı mekanda varsa modern lambalar ya da kablolar onları dahi söktürmek zorunda kaldığı olmuş. İstanbul’da yaşanan tahribattan oldukça muzdarip olan sanatçı “Anıt yapıların dışında geriye çok az şey kaldı bu kentte. Topografya ve siluetin güzelliğiyle kurtarıyoruz. Tarihî yarımadanın büyük kısmı ömrünü tamamlamış niteliksiz yapılardan oluşuyor. İstanbul, 2010 yılında Avrupa Kültür Başkenti olacak, biz de yeniden bu kenti dünyanın başkenti yapmak için çalışmalar yapmalıyız. Tarihî yarımadadaki yapıların niteliklerini artırmanın yanında, insanlara kentlilik bilincinin verilmesi çok önemli.” diyor. Bir şaheser niteliğinde olan kitaplarını özel olarak İsviçre ve İtalya’da bastırıyor Ahmet Ertuğ. Fotoğraflardaki mükemmellik ve çalışmadaki titizlik ciltteki özenle birleşince ise ortaya estetik açıdan kusursuz, göz ve ruh doyurucu eserler çıkıyor. ‘Ben bir kitaba başladığımda onu sayfa sayfa kafamda bitirmiş olurum.’ diyen sanatçı aynı zamanda bir tasarımcı. Ertuğ, sadece kitaplarının fotoğraflarını çekmekle kalmıyor, kitapları için gerekli tüm ayrıntılarla, dizaynla, kullanılacak malzemeyle de kendisi ilgileniyor. Ahmet Ertuğ Kitapları: Silks for the Sultans, Reflections of Paradise, Gardens of Paradise , Istanbul: City of Seven Hills, Hagia Sophia, In Pursuit of Excellence, Istanbul: Gateway to Splendour, The Seljuks, Images of Imperial Istanbul, Topkapı: The Palace of Felicity, Istanbul: City of Domes, Istanbul: Capital of Empires, Turkish Carpets from the 13th-18th Centuries, Sinan: An Architectural Genius, Atatürk: Değişim ve Uluslaşma Süreci, Anatolien Carpets, Surname-i Vehbi, Sculptured for Eternity, Chora: The Scroll of Heaven, Spiritual Journey, Panoramic Landscapes of Cappadocia, Sacred Art of Cappadocia, Ephesos www.ahmetertug.com https://www.ertug-kocabiyik.com


Ekim 08

KÜLTÜR-SANAT

Van Gogh Viyana’da

Oktober 08

15

Frankfurt Kitap Fuarı’nın Onur Konuğu Türkiye Dünyanın en büyük ve en önemli kitap fuarı olarak kabul edilen Frankfurt Kitap Fuarı’nın bu yılki onursal konuğu Türkiye.

19. yüzyılın en büyük ressamı van Gogh’un eserleri 5 Ekim - 8 Aralık tarihleri arasında Albertina’da sergileniyor. Karanlıkların ressamı Vincent van Gogh’un resimleri dünyanın en büyük sanat galerilerinden biri olan Albertina’da sergileniyor. Büyük sonbahar sergisi olarak hazırlanan organizasyon boyunca, 5 Ekim’den 8 Aralık’a kadar ünlü ressamın çok sayıda tablosu Viyanalıları bekliyor olacak. Ellisi resim, yüzü çizim olmak üzere toplam 150 van Gogh eserinin bir araya getirildiği sergi, 1990 yılında sanatçının yüzüncü ölüm yıldönümünün anısına Amsterdam’da açılan sergiden beri en büyük girişim. Ayrıca elli yıldan uzun bir süredir Viyana’da açılan ilk van Gogh sergisi olma özelliği taşıyan organizasyonun büyük ilgi görmesi beklendiği için müzenin hizmet verdiği zamanlarda değişikliğe gidildi. Amsterdam van Gogh Müzesi işbirliğiyle açılan sergi için, van Gogh Amsterdam Müzesi, Kröller-Müller Müzesi (Otterlo), Metropolitan Sanat Müzesi (New York), Orsay Müzesi (Paris), Ulusal Sanat Galerisi (Washington), Guggenheim Müzesi (New York), Puşkin Müzesi (Moskova), Armand Hammer Müzesi‘nden (Los

Angeles) ve özel koleksiyonlardan van Gogh eserleri bir araya getirildi. 1853 yılında güney Hollanda’da doğan Vincent von Gogh oldukça buhranlı, inişli çıkışlı bir hayat geçirmiş ve henüz 37 yaşındayken yine girdiği bir bunalımdan çıkamayıp intihar ederek hatayına son vermiştir. Anlaşılmazlığıyla kabul edilen ressam yaşadığı dönemde mazhar olamadığı ilgiye ölümünün ardından ulaşır. Ressamın kendi kulak memesini kesmesi asla anlaşılamayan hareketlerinden sadece birisidir. Dünyaca ünlü sanatçının kendisi hayattayken değerini bulamayan resimleri ölümünden sonra büyük ilgi görür ve maddi anlamda sanatçının kendisinin bile asla tahmin edemeyeceği bir değere ulaşır. Bugün yeryüzünün en pahalı resimleri arasında yer alan van Gogh resimlerini görmek isteyenler 8 Aralık tarihine kadar Albertina’yı ziyaret edebilirler. Günlük 9.00 - 19.00 , Ayrıca Çarşamba 9.00 - 21.00 Albertinaplatz 1 1010 Wien www.albertina.at

Türkiye, bu yıl altmışıncısı 15-19 Ekim 2008 tarihleri arasında düzenlenecek olan Frankfurt Kitap Fuarı’na “Bütün Renkleriyle Türkiye” sloganıyla onur konuğu olarak katılacak. Almanya’dan edebiyatını ve kültürünü tüm dünyaya tanıtmaya hazırlanan Türkiye çalışmalara son hızla devam ediyor. 2008 Mart ayından beri devam eden etkinlikler Eylül ayında büyük bir yoğunlukla devam etti. Fuarın yaklaşmasıyla etkinlik takvimi bir hayli yoğunlaştı. Şimdiye kadar düzenlenen etkinlikler ve fuar esnasında gerçekleştirilecek toplam 250 etkinlikle Türk edebiyatı bütün renkleriyle okura sunulmaya çalışılıyor. Türkiye’nin içinden geçmekte olduğu Avrupa Birliği görüşmeleri sürecinde “ötekileştirilme” çabasına bir nevi cevap niteliğinde olan fuar, kültürler arasında oluşturulmaya çalışılan ikilik tartışmalarına bir nokta koyuyor. “Bütün Renkleriyle Türkiye” sloganıyla gerçekleştirilen fuarda Türk kültürünün ve tarihinin sahip olduğu zenginlikler yadsınmaksızın gün yüzüne çıkarılmaya çalışılıyor. Organizasyonun sitesinde yapılan açıklamada “Kültürümüzün zenginliğine içerdiği kimliklere sahip çıkarak, bünyemize katarak öne çıkartmak, bizi hem kompleksli bir dar görüşlülükten kurtarıp özgürleştirecek, hem de ülkemizin mevcut gücünün çok daha rahat görülmesini sağlayacaktır.“ deniliyor. Türkiye Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay fuarla ilgili yaptığı açıklamada “Bu fuar vesilesiyle Türkiye’nin bir yandan kültürel anlamdaki faaliyetlerini Avrupa’ya, oradan da dünyaya tanıtmaya çalışacağız. Bir anlamda sadece yayın alanında değil tüm kültür-sanat faaliyetlerimizi dünyaya duyuracağız.” dedi. Frankfurt Kitap Fuarı’nın ardından 2008 içinde Rusya, 2009’da Fransa ve Çin kitap fuarlarına da katılım için görüşmelerin sürdüğü-

nü belirten Günay, “Tüm bu çalışmalar aslında 2010 İstanbul Avrupa Kültür Başkenti projesinin duyulmasını sağlayacak.” dedi. 1949 yılından bu yana her yıl Almanya’nın Frankfurt şehrinde düzenlenen fuara 100’den fazla ülkeden yaklaşık 7.000 yayıncı katılıyor. Etkinlikleri sadece fuar süresiyle kısıtlı kalmayan organizasyonda yıl boyunca, edebiyat, sanat, bilim, kültür içerikli yüzlerce konferans, oturum panel ve söyleşi düzenleniyor.

Bu yıl 280.000 kişinin katılımının beklendiği fuar kapsamında ayrıca Frankfurt’taki Alman Mimarlık Müzesi’nde açılan “Becoming Istanbul/İstanbullaşmak” adlı serginin 9 Kasım’a kadar devam edeceği bildirildi. Dünyanın merkezinde duran İstanbul’un farklı yüzlerini, sahip olduğu tarihi mirası ve kentsel dokusunu farklı perspektiflerden yansıtan sergi, çok sayıda fotoğrafçı, sanatçı, mimar, yazar, çizer ve akademisyenin eserlerinden oluşturuyor.

Viennale 17 Ekim’de Başlıyor Uluslararası Viyana Film Festivali Viennale, bu yıl 17-29 Ekim tarihleri arasında gerçekleşecek. Alternatif film festivali olarak gösterilen Viennale (Uluslararası Viyana Film Festivali), bu yıl da oldukça kapsamlı bir programla Viyanalılara sinema dolu günler geçirtmek için hazırlanıyor. 17-29 Ekim tarihleri arası gerçekleştirilecek olan festivalin her yıl olduğu gibi bu yıl da Viyana’nın çehresini değiştirmesi bekleniyor. Bu sene ünlü müzisyen Bob Dylan ve onun sinemayla olan ilişkisi de işlene-

cek olan festivalde, Cannes’da en iyi film seçilerek Altın Palmiye ödülünü alan Entre les murs’un da içinde bulunduğu kısa ve uzun metraj film, belgesel olmak üzere 300den fazla filmin gösterilmesi planlanıyor. Ayrıca ünlü Fransız yönetmen JeanLuc Godard’ın çektiği yaklaşık bir dakikalık reklam filmi ile Eylül ayından beri sinemalarda festivalin tanıtımı yapılıyor.

1960 yılından beri her yıl Ekim ayında 12 gün süreyle gerçekleştirilen festival Viyana ile özdeşleşmiş durumda. Festivalin geçen sene 91.700 ziyaretçi ile kırdığı rekora bakılınca bu yıl da organizasyonun Viyanalılar tarafından oldukça yoğun bir ilgi görmesi bekleniyor. Ayrıntılı Bilgi ve Festival Programı için: http://www.viennale.at/


16

Ekim 08 Oktober 08

Murat Solmazgül msolmazgul@hotmail.com

Mümini Diğerlerinden Ayıran Vasfı Namaz, Kur’an’da imandan sonra zikredilen ilk amel, amel-i salih. Kur’an’da Müslümanların vasıflarının zikredildiği -neredeyse- her yerde namaz da zikrediliyor. Yani namaz Mü’minin vasfıdır, özelliğidir. Efendimiz (s.a.v.)’in buyurduğu gibi; “Müslüman ve gayr-i müslimin arasındaki farktır namaz.” Bugün Müslüman toplumlara baktığımızda maalesef namazın unutulduğunu, hatta daha kötüsü önemsenmediğini görüyoruz. Yüzde doksan dokuzu Müslüman olan memleketimizde yapılan bir araştırmanın sonucu İslam toplumuna hiç yakışmayan bir gerçeği gün yüzüne çıkardı. Ülkemizde yaşayan insanların sadece yüzde yirmi beşi namaz kılıyormuş. Ne acı bir tablo! Oysa Allah (c.c.) Ankebût sûresi 45. Ayette “Muhakkak namaz insanı kötülüklerden ve fuhşiyyattan alıkoyar.” buyuruyor. Düşünün dostlar! Bugün İslam toplumunun en çok sıkıntısını çektiği mesele ve İslam düşmanlarının en kuvvetli silahı toplumsal yozlaşmadır. Ve namaz toplumsal yozlaşma zehrinin en kuvvetli panzehiridir. Çünkü namaz insanı zamanı disiplinli kullanmaya alıştırır. Namaz periyodik olarak kulu günde beş defa yaratıcısının huzuruna çıkarır. Ona kulluğunu ve Yaratıcısına karşı sorumluluklarını hatırlatır. Namaz aslında sadece bir ibadet değil kulluğun gereğidir. Allah (c.c.) insanları ve cinleri ancak kendisine ibadet etmeleri için yaratmıştır. İbadetin özü ise namazdır. Zira namaz içerisinde secdeyi barındırır. Secde kulun yaratıcısına en yakın olduğu andır. Öyleyse namaz Mü’minin zoraki yahut gelişi güzel eda ettiği bir ibadet olmaktan ziyade, itina gösterilmeye layık bir ibadettir. Aslında namaz bir aşktır. Namaz bir tutkudur. Namaz Mü’minin miracıdır… Bir zamanlar bu dünyada yaşayan bazı örnek insanlar namazın bir aşk olduğunu, bize yaşayarak göstermişlerdir. Örneğin; Müslim bin Yesar namaz kılarken yakınında çöken bir kubbenin farkında bile olmamıştır. Abbad bin Bişr (r.a.) nöbet tutarken vücuduna tam üç ok isabet etmiş, buna rağmen namazına devam etmiştir. Hz. Ali (r.a.) ayağına saplanan okun –acıyı hissetmemesi için- namazda iken çıkarılmasını istemiştir. Rabiatü-l Adeviyye namazda iken gözüne batan çöpün acısını hissetmemiştir. Bu insanlar namaza olan tutkuları sebebi ile bizim için birer efsane olmuşlardır. İslam toplumu bugün de bu insanları kendine örnek almalı, onlar gibi yaşamaya, onlar gibi düşünmeye gayret etmeli. Namazı sadece eda etmekle kalmamalı, namazı sevmeli ve çocuklarına da sevdirmeli. Namazı huşu ile kılmayı öğrenmeli ve bunun için gayret sarf etmeli. Bu yazımızı şöylece sonlandıralım; Namazımızı huşu ile kılabilmek için şu noktalara dikkat etmeliyiz: • Namazda dikkat dağıtacak ortamlardan uzak durulmalı. • Namaz aceleye getirilmemeli, ona özel zaman ayrılmalı. • Namazın Efendimiz (s.a.v.)’in vefatından önce söylediği son söz olduğu hiç bir zaman unutulmamalı. • Ve öldükten sonra hesaba çekileceğimiz ilk amelimizin de namaz olduğu unutulmamalı, bu şuur ile yaşanmalıdır. • Ve unutulmamalı ki namaz demek kurtuluş demektir! Haydin kurtuluşa… Fî emânillâh…

DİN ve HAYAT

Asrın Gençlerine Örnek bir Yıldız Değerli gençler! bize verilen ömür sermayesini iyi değerlendirir ve Yaratıcımızın razı olacağı şekilde kullanırsak, dünyada huzurlu mutlu ve saygın bir hayat yaşarız, ahirette de Cennet ve Cemalullah bizim mükâfâtımız olur. Nitekim Rabbimiz şöyle buyuruyor: „Kim Rabbiyle karşılaşmak isterse, salih amel işlesin ve ibadetlerine hiçbir kimseyi ortak koşmasın.“ (Kehf suresi ayet 110) Sevgili gençler! Henüz hayatın başındasınız, yeni açan bir gül misalisiniz. Neyi, nasıl ve ne zaman yapmanız gerektiğini hakkıyla bilmeyebilirsiniz. İmtihan meydanı olan bu dünyada bir Müslüman gibi yaşayıp Rabbimizi razı etme noktasında tecrübesiz olabilirsiniz. Siz de biliyorsunuz ki kısacık hayatımızda bize kulluk görevlerimizi unutturacak sayısız engel var. Özellikle gençlik için dünya hayatı adeta bir buz pateni pisti. Her an ayağımız kayıp düşebiliriz. Ayağımızın kaymaması ve dünyada kulluk görevlerimizin aksamaması için, bu dünya hayatında emin adımlar atmalı ve hesaplı bir şekilde hareket etmeliyiz. Tabî ki yazıldığı gibi kolay değil ama yapılamayacak kadar zor da değil. Zira bizi çok seven, imanımıza her şeyden daha çok değer veren, yaptığımız günahları örten ve tövbe etmemiz için bize fırsatlar veren yüce Yaratıcımız var. Aziz gençler! Bu zor ve çetin hayatı, -ki her ânı imtihandır- Rabbimizin rızasına uygun, Hz. Muhammed (s.a.v.) efendimize layık bir genç olarak geçirmek için, bir çok desteğe ve yardıma ihtiyacımız olacak. Bu imtihana ilk olarak biz tâbi tutulmadık. Bizden önce yaşayan ve bu imtihanı yüzünün akı ile başaran yıldızlar gördü bu dünya. Bu imtihanda en büyük desteği bu yıldızlardan (onları örnek alarak) alacağız. Onlar bu hayat köprüsünden geçmiş imanıyla, ibadetiyle örnek olmuş nefis, şeytan ve şeytanlaşmış insanlara karşı olan mücadelesinde muvaffak olup tarihin şeref levhalarına şerefli ismini yazdırmış insanlardır. İki cihan sultanı olan efendimiz (s.a.v.) örnek alınması gereken bu ilkler için şöyle buyurmuştur: “Ashabım gökteki yıldızlar gibidir. Hangisine uyarsanız doğru yolu bulursunuz.” Evet ey genç kardeşim, demek ki bu zor ve çetin hayatta her tarafın adeta insanı günaha teşvik ettiği, kulluktan uzaklaştırdığı zamanda sahipsiz ve yalnız değilsin. Hele hele örneksiz hiç değilsin. Genç kardeşim! İnancın sağlam olsun. Sahibimiz Allah (c.c.), pusulamız Kur’an, örneğimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)’in mübarek ashâbı ve salih Mü’minlerdir. Belki Avrupa ortamında yetişmiş gençler olarak sürekli şeytan bize şu fikri ve vesveseyi empoze ediyor: Bulunmuş olduğumuz ortam ve çevre, genç bir Mü’min için adeta hayatı müslümanca yaşanmaz hale getiriyor. Sanki böyle bir ortamda günah işlemek normalmiş gibi gösteriyor. Ey genç Müslüman! Tarih kitaplarımız örnek alınacak yıldız şahsiyetlerle dolu. Ama biz bu yazımızda kısaca bir yiğitten, genç bir yıldızdan bahsedelim. Hepimizin adını duyduğumuzda görmediğimiz halde bizi kendisine hayran bırakan gençlerden birisidir Hz. Musab. Genç kar-

deşlerim bir ortam düşünün. Öylesine bir zaman dilimi ki her türlü günahın, çirkefin mubah sayıldığı, adaletsizliğin, zulmün kol gezdiği bir zaman dilimi. Öyle ki insanlar su yerine içki içer, hayat kadınları birlikte oldukları kişiler sayısınca şeref (!) kazanır. Namus anlayışının olmadığı bir zaman. Malı ve imkânı olan herkese bütün kapıların açık olduğu bir dünya. İşte bu ortamda 18’lik bir gül olan Musab’ı da düşünün. Musab ki o günün en pahalı ve güzel elbiselerini giyer, en güzel kokularını sürer. Söz yerinde ise modanın yönünü belirleyen bir gençtir. Mekke’nin en zengin ailelerinden birisinin çocuğu olan Musab, zenginliği, yakışıklılığı ve saygınlığı ile Mekke’de nam salmış bir gençtir. Musab yoldan geçtiğinde Mekke’nin kızları ve kadınları onu elde etmek için türlü türlü planlar yaparlardı. Ama genç Musab hayatının baharında olmasına rağmen bütün günahları elinin tersiyle iter ve Hz. Muhammed (s.a.v.)’e tabi olur. Musab’ın adı artık Müslüman genç Musab olur. Bütün bu günah ortam ve imkânına rağmen, Müslüman genç Musab bunların hiç birine iltifat etmez, günümüzün deyimiyle pas vermez. Gençliğini Müslüman bir genç olarak geçirmek istediğinden dolayı Mekke’de horlanır, kınanır, işkenceye tâbî tutulur, aç bırakılır, ama onu hiçbir şey Müslüman bir genç olarak yaşamaktan alıkoyamaz. Açlığa, susuzluğa, parasızlığa, işkenceye katlanır, ama Allahsız, kitapsız, imansız, Peygambersiz, bir hayatı kabul etmez. Çünkü pusulası olan Kur’an-ı Kerim, örneği olan Hz. Muhammed (s.a.s.) efendimiz ona yol gösterir, ibadete ve kulluğa devam eder. Rabbimizin yasakladığı içkiyi, kumarı, zinayı vs. bütün yasakları reddeder. Her harama hayır der. 18’lik Müslüman genç Musab bütün aldatıcı dünya nimetlerini ve günah ortamını elinin tersiyle iter ve Rabbinin rızası doğrultusunda yaşar. Öyle ki; zengin Musab, genç Musab, yakışıklı Musab vefât ettiği zaman var olan kefeniyle başını örtseler ayağı açılır, ayağını örtseler başı açık kalır. Resulullah (s.a.v.) bu sahneyi görünce ağlar ve Müslüman genç Musab’ı tebrik ve takdir eden sözler söyler. Böylece Musab dünyanın şatafatını zevk ve sefasını terk ederek Allah’a kul, Hz. Muhammed’e layık bir ümmet olma gayretiyle, azıcık olan bu dünya hayatını, ömür sermayesini, ebedi olan ahiret nimetleri uğruna feda etmiş olur. Evet ey asrımızın genç Musabları, biliyorum, hayat çetin ve zor. Hayatın bütün aldatmalarını, günahlarla dolu ortam ve çevreyi bir kenara iterek terketmeye var mısınız? Mevlâmızın bizi yaratış gayesi olan kulluğumuza dönmeye, aslımıza, tarihimize ve kendi kimliğimize sarılmaya var mısınız? Son olarak unutmayınız ki hayat sadece bu dünyadan ibaret degildir. Bu dünya sadece ahiretin tarlasıdır. Burada ne ekersen ahirette onu biçeceksin. Öyleyse Cennet ve Cemalullahı isteyen günah ve günahlarla dolu ortamlardan uzak durarak, Musabvârî bir hayat yaşasın… Mehmet Davudoğlu Hamidiye Camii İmam-Hatibi


Ekim 08

DİN ve HAYAT

Oktober 08

17

amazan-ı Şerîf’e Elveda Derken...

Tüm bereketi ve güzellikleri ile bizleri kuşatan 11 ayın sultanı Ramazan’a elveda dedik. Ramazan’da ibadetlerimizi artırarak, ibadetlerimize itina göstererek, fakir ve çaresizleri hatırlayarak, onlara yardımlarda bulunarak manevî birçok kazanımlar elde ettik. Ramazan’ın rahmet ve bağışlanma ayı olduğunu hatırladık. Ramazan’dan sonra da yaşantımıza dikkat ederek, Ramazan’da kazandığımız güzellikleri muhafaza etmeliyiz. Ramazan’da devam ettiğimiz ibadetleri bu aydan sonra da devam ettirmeliyiz. Ramazan’ı sadece bağışlanma ayı olarak değil de aynı zamanda yeni başlangıçlar yapma yeni kararlar alma ayı olarak telakkî etmeliyiz.

Şevval Ayı Orucu Allah Teala orucu Ramazan’da farz kılmıştır. Ama Ramazan dışında da tutulacak oruçlar vardır. Bu oruçlar Nezir (adak) orucu, Yemin keffareti orucu, Ramazan’da tutlamayan oruçların kazası olan oruçlar ve nafile olan oruçlardır. Bunların tafsilatına girmeden içerisinde bulunduğumuz günlerle alâkası olması açısından, Şevval ayında altı gün tutulan oruç ve Pazartesi ve Perşembe günleri tutulan oruçlardan kısaca bahsedeceğiz. Ramazan ayından sonra Şevval ayında altı gün tutulan oruç yapılması nafile olan bir ibadettir. Peygamber efendimiz (s.a.v.): “Kim Ramazan orucunu tutar ve ona Şevval ayından altı gün ilave ederse, sanki yılın bütününde oruç tutmuş gibi olur.” (Müslim, Sıyam:204; Tirmizî, Savm:53; Ebû Davud, Savm: 58) buyurmuş ve bizleri bu orucu tutmaya teşvik etmiştir. Bu altı günlük oruç peşpeşe tutulabileceği gibi ayrı ayrı da tutulabilir. “Şevval ayında tutulacak 6 gün orucun ayrı ayrı günlerde haftada iki gün tutulması müstehabtır.” (Büyük İslam ilmihali) Ramazan’dan sonra Şevval ayında tutulan altı günlük oruç sebebi ile kişinin bir yılı oruçlu geçirmiş gibi olmasını alimler; Hz. Ebu Hureyre (r.a.)’den rivayet edilen “Âdemoğlunun her ameli katlanır. (Zira Cenab-ı Hakk’ın bu hu-

Hazırlayan: Murat Solmazgül Aziziye Camii İmam-Hatibi

Pazartesi Ve Perşembe Oruçları

sustaki sünneti şudur:) Hayır ameller en az on misliyle yazılır, bu yedi yüz misline kadar çıkar. Allah Teala Hazretleri (bir hadîs-i kutsîde) söyle buyurmuştur: “Oruç bu kaideden hariçtir. Çünkü o sırf benim içindir, ben de onu (dilediğim gibi) mükâfatlandıracağım. Kulum benim için şehvetini, yiyeceğini terk etti.” (Kütüb-i Sitte / 3082) hadisine dayandırarak Ramazan’da tutulan 30 gün orucu 10 ile çarpınca 300 gün oruç eder. 6 gün de Şevval orucunu 10 ile çarpınca 60 eder. Toplayınca 360 gün eder. (Kameri ay hesabına göre yıl 360 gündür) şeklinde değerlendirmişlerdir.

Sene içerisinde Pazartesi ve Perşembe günleri oruç tutmanın ayrı bir fazileti vardır. Peygamber efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Ameller, Pazartesi ve Perşembe günleri Allah’a arz olunur. Ben de amelimin oruçlu iken arz olunmasını isterim.” (Tirmizi) “Pazartesi ve Perşembe günleri, günahların affedildiği gün olduğu için oruç tutuyorum.” (Müslim) Sıhhati ve kuvveti yerinde olan

Şevval ayında tuttuğunuz oruçlar için nafile oruca niyet edebileceğiniz gibi, kaza orucuna da niyet edebilirsiniz. Böylelikle hem kaza orucunuzu ödemiş olur, hem de Şevval ayında altı gün tutulan orucun sevabını kazanmış olursunuz. Şevval ayında tuttuğunuz orucu Pazartesi ve Perşembe günleri haftada iki gün tutarsanız, Pazartesi ve Perşembe günlerini oruçlu geçirme sünnetini de yerine getirmiş olursunuz.

Süfyan-ı Sevrî anlatıyor: - Ben Mekke-i Mükerreme’de üç sene oturdum. Mekkelilerden bir kimse her gün Harem-i Şerif‘e gelir, tavaf eder, namaz kılar ve sonra bana selam verip giderdi. Ben bu kimse ile daha sonra tanıştım. Bir gün o kimse beni yanına çağırdı. Bana dedi ki: - Ben öldüğüm vakitte kendi elinle beni yıka, namazımı kıl ve defneyle. O gece beni terk etmeyip kabrimde gecele. Münker ve Nekir‘in suali anında bana Tevhid’i telkin et!, dedi. Ben de o kimsenin istediklerini yapmayı kabul ettim. Bana emrettiğinin aynını yaptım: Kabrinde geceledim. O gece uyku ile uyanıklık arasında iken: -Ya Süfyan! Beni korumaya ve senin tel-

Yalnız Şevval ayının birinci günü bayram olduğundan o gün oruç tutmak haramdır. Cuma günleri de yalnız başına (Perşembe veya Cumartesi günü ile birleştirmeden) oruç tutmak tenzîhen mekruhtur.

Mü’minler, Pazartesi ve Perşembe günlerini oruçlu geçirerek çok yüksek derecelere erişebilirler. Ve aynı zamanda Resulullah (s.a.v.)’in önemli bir sünnetini yerine getirmiş olurlar. Resulullah (s.a.v.) “Oruç, Cehennem ateşinden koruyan bir kalkandır.” (Buhari) buyurmuştur. Bu kalkana hayat boyu muhtaç olduğumuza göre, mutlaka oruçtan nasiptar olmanın yoluna bakmalıyız. Allah (c.c.) tuttuğumuz ve tutacağımız oruçlarımızı kabul buyursun.

Bir Menkıbe kinine ihtiyaç kalmadı, diye bir ses işittim. O zaman: -Ne sebeple bu lütfa eriştin, diye sordum. Bana cevap olarak: - Ramazan-ı Şerif‘in orucunu tutup Şevval’den altı gün daha eklemem sebebiyle, dedi. O zaman ben uyandım. Yanımda kimseyi göremedim. Abdest aldım, namaz kıldım, uyudum; böylece bu durumu üç kere gördüm. Bildim ki bu Rahmanîdir; şeytandan değildir. O zaman da kabrin yanından ayrıldım ve “Ya Rabbi! Beni Ramazan‘ın orucuna ve Şevval’den altı gün orucuna muvaffak kıl.” diye dua ettim. Allahü Teala Hazretleri beni de muvaffak kıldı.


18

Ekim 08

AİLE

Oktober 08

Ramazan Sonrası Beslenmeye Dikkat!

Bir Ramazan’ı daha geride bıraktık. Bir ay boyunca tüm oruçlu Müslümanlar Ramazan’ın sevabına erişti inşallah. Oruç vesilesiyle tüm yıl hiç durmaksızın çalışan vücudumuzu da dinlenmeye almış olduk. Midelerimiz orucun temposuna kendisini ayarladı. Ramazan’ın ardından gelen bol tatlılı bayramda Ramazan boyunca biraz düşmüş olan kan şekerimizi de dengeledik. Ancak şimdi dik-

katli olma zamanı. Vücudumuza, normal öğünlere uyum sağlaması için zaman vermeliyiz. Düzenli beslenmeye özen göstermeli, Ramazan’da olduğu gibi bol sıvı tüketmeye gayret etmeliyiz. Öğünlerimizin protein açısından zengin ama abartılı olmaması önemli. Kilo durumumuzu dengede tutmak için ise günleri protein ve karbonhidrat günleri olarak ayırmakta fayda var. Yağ, karbonhidrat ve

basit şeker içeriği yüksek olan ağır hamur tatlılarının tüketimine dikkat edilmesi gerekiyor. Yemek araları sıklaştırılarak porsiyonlar küçültülmeli. Günde ara öğünlerle birlikte en az 6 öğün üzerinden tüm besin gruplarından tüketilmeli. Ağır bir besin grubu üzerinden çok fazla tüketim yapıldığında bir yandan enerji kaybı söz konusu olurken, diğer yandan kilo alma riskinin arttığı unutulmamalı.

Unutkanlığın İlacı Kuruyemiş Eğer hafızanızın zayıflığından şikayet ediyorsanız bol bol kuruyemiş tüketin. Unutkanlık günümüzde pek çok insanın problemi. Stresli şehir yaşamı, zihin bölünüklüğü ve yorgunluk unutkanlığı arttıran faktörler. Ama fiziksel olarak magnezyum eksikliğinden kaynaklanan unutkanlık sorunundan kuruyemiş yiyerek kurtulmak mümkün. Badem, fıstık, fındık, ceviz gibi yağlı yemişler günlük belli porsiyonlarda düzenli olarak tüketildiğinde unutkanlığı önlüyor.

Kitabiyat Dağların Sırrı

Muhammedül-Emin

İhsan Süreyya Sırma, Beyan Yayınları, İstanbul, 2008, 223 sayfa

Muhammedü´l- Emin: Hz. Muhammed´in Peygamberlik Öncesi Hayatı, Casim Avcı, 2008, 128 sayfa

Bu kitap, dağların sadece birkaç tanesinin hikayesini, serüvenini konu edindi.Okuyucular bu dağ öykülerini okudukça, dağcı tarihçiyle beraber o dağlara tırmanacak, uçurumlarında laleler devşirecek, yamaçlarında nevruzlar toplayacak; o dağlarla kokacak, onlarla düşünecek, onlarla tebessüm edecek ve bazen de onlarla ağlayacaktır belki. Bu yolculukta öyle şeyler göreceksinin ki, yorulduğunuzun farkına bile varamayacaksınız. Dağların çiçeklerini derecek; meyvelerinden nasiplenecek; geyiklerinin sütüyle beslenecek; ormanlarının, her nefesi sadece oksijen kokan rüzgarlarını bronşlarınıza dolduracak; toprakları altında sizin için sakladığı kengerleri soyup yiyecek; hiçbir hormonun ulaşamadığı böğürtlenlerin şifasını bulacak; vadilerinde, uçurumlarında, kayalıklarında, yamaçlarında nice hikmetlere şahit olacak, ve bütün bunları sizin için dağlara vermiş olan Yüce Allaha şükredeceksiniz. Haydi, alın bastonunuzu, düşün dağların yoluna; tırmanın patikalardan geçerek yüce zirvelerine.

Hz. Muhammed (s.a.v.)‘in peygamberlik öncesi hayatı ilk kez bir müstakil kitap olarak yayımlandı. Kitap, İslam öncesi Mekkenin portresini de ayrıntılı olarak çiziyor. Dr. Casim Avcı’nın kaleme aldığı, Dr. Ömer Türker’in editörlüğünü yaptığı Muhammedü’lEmin, Peygamber Efendimiz’in çocukluğunu, gençliğini, Hz. Hatice ile evliliğini ve vahye hazırlanışını ele alıyor; bu dönem içindeki önemli olayları tüm detaylarıyla aktarıyor.Kitapta, Mekke tarihi, Mekke ve Kâbe ile ilgili görevler, sosyo-ekonomik hayat ve putlar, Fil vakası, Peygamber Efendimizin’in soyu ve ailesi, Kutlu Doğum, sütannesi Halîme’ye verilişi, annesi ve dedesinin vefatları, amcası ile yaptığı Suriye seyahati ve rahip Bahira hadisesi, Efendimiz’in Ficâr Savaşı’na katılması, Hilfu’l-Fudûl cemiyetinde bulunması, Hz. Hatice ile evlenmesi ve Kâbe hakemliği gibi önemli olaylar, bilimsel tarihçilik esaslarına sadık kalınarak, son derece sade ve anlaşılır dille anlatılıyor.

Güvenli Gıdalar Hazırlamak İçin Dünya Sağlık Örgütü’nden (WHO) 10 Altın Kural 1.Güvenli olması için işlenmiş gıdaları tercih edin. Meyve ve sebzeler gibi bazı gıdalar doğal hallerinde en iyi iken diğer bazı gıda çeşitleri işlenmediği taktirde güvenli değillerdir. Örneğin her zaman için pastörize edilmiş sütü çiğ süte tercih etmelisiniz ve eğer seçme şansına sahipseniz taze veya dondurulmuş ve iyonize radyoaktif ışınlardan geçirilmiş kümes hayvanlarını tüketmelisiniz. Alış verişe gittiğiniz zaman şunu aklınızdan çıkarmayın: Gıdalar raf ömürlerinin uzatılması kadar güvenliklerinin arttırılması için de bazı işlemlerden geçirilirler. Bazı gıdalar ise, örneğin marul gibi, çiğ tüketilirler ve bu gıdalar çok iyi yıkanmalıdırlar. 2.Gıdaları iyi pişirmelisiniz. Bir çok çiğ gıdaya; örneğin kümes hayvanlarına, etlere, yumurtalara ve pastörize edilmemiş sütlere bazı hastalıklara neden olabilen organizmalar bulaşabilir. İyi bir pişirme bu tür organizmaları öldürebilir fakat şunu unutmamalıyız ki pişirilen gıdaların her tarafının sıcaklığının en az 70 °C ye ulaşması gerekmektedir Eğer pişirilen tavuk etinin kemiklere yakın olan kısmı hala çiğ ise onu tekrar fırına koyup tamamen pişmesini sağlamalısınız. Dondurulmuş etler, balık ve kümes hayvanlarının etleri pişirilmeden önce tamamen çözdürülmelidir. 3.Pişirilmiş gıdaları derhal tüketmelisiniz. Pişirilmiş gıdalar oda sıcaklığına kadar soğudukları zaman üzerilerindeki mikropların sayısı hızla artmaya başlar. Pişirilen gıdaların uzun süre bekletilmesi mikropların çoğalma riskini arttırır, güvenli olması açısından pişirilmiş gıdalar henüz sıcakken tüketilmelidir. 4.Pişirilmiş gıdaları dikkatlice saklamalısınız. Eğer yiyeceklerinizi önceden hazırlamak isterseniz veya artan yiyeceklerinizi saklamak isterseniz onları yeterince sıcak (yaklaşık 60 °C veya üstü) ya da yeterince soğuk (yaklaşık 10 °C veya altında) tutabildiğinizden emin olmalısınız. Eğer pişirilmiş gıdalarınızı 4-5 saatten fazla saklamayı düşünüyorsanız bu kural hayati önem taşımaktadır. Bebekleriniz için hazırladığınız gıdaları hiç saklamamalısınız. Gıdalardan bulaşan hastalıklara neden olabilen bir çok durumun ortaya çıkmasını sağlayan en sık yapılan hata çok miktarda sıcak gıdanın buzdolabına yerleştirilmesidir. Tıka basa doldurulmuş buzdolaplarında saklanan pişirilmiş gıdaların iç kısımları gerektiği kadar kısa sürede soğutulamaz ve eğer bu kısımlar uzun süre için 10 °C’ nin üstünde kalırsa mikroplar kolayca gelişir, çabucak sayıları artar ve hastalık yapıcı seviyeye ulaşır. 5. Pişirilmiş gıdaları yeterince tekrar ısıtmalısınız. Saklama süresince üreyen mikroplara karşı en iyi korunma yöntemi bu gıdaları en iyi şekilde tekrar ısıtmaktır (Uygun saklama koşulları

mikropların büyümesini yavaşlatır fakat onları öldürmez). İyi bir yeniden ısıtmanın anlamı ısıtılan gıdanın her tarafının sıcaklığının en az 70 °C’ ye ulaştırılmasıdır. 6. Pişirilmiş gıdalar ile çiğ gıdaların birbiri ile temasından kaçınmalısınız. Güvenli bir şekilde pişirilmiş gıdalar çiğ gıdalarla çok az bir temasta bile bulunsa kontaminasyona neden olabilir. Bu karşılıklı kontaminasyon pişirilmemiş bir kümes hayvanının etinin pişirilmiş bir gıda ile teması sayesinde direkt de olabilir. Bu göze çarpmayan bir durum olabilir. Örneğin pişmemiş bir tavuğu parçalamak için kullandığın tahtayı ve bıçağı yıkamadan pişmiş bir gıda için kullanmamalısınız, böylece hastalık yapıcı organizmaları tekrar pişmiş olan ete bulaştırabilirsiniz. 7. Ellerini tekrar tekrar yıkamalısınız. Gıdaları hazırlamaya başlamadan önce ve her aradan sonra ellerinizi güzelce yıkamalısınız, özellikle de bebeklerin altını değiştikten ve tuvaleti kullandıktan sonra. Balık, et ve tavuk eti gibi çiğ gıdaları hazırladıktan sonra diğer gıdalara bu ellerinizle dokunmadan önce ellerinizi yıkamalısınız. Gıdaları hazırlamadan önce eğer elinizde herhangi bir enfeksiyon varsa onun üzerini iyice kapattığınızdan emin olmalısınız. Şunu unutmamalısınız ki evde beslenen hayvanlar; köpekler, kediler, kuşlar ve özellikle kaplumbağalar genellikle hastalık yapıcı tehlikeli organizmaları üzerinde taşırlar ve bunlar sizin ellerinizden gıdalara bulaşabilir. 8. Bütün mutfak yüzeylerini temiz tutmalısınız. Gıdalar kolayca kontamine olabildikleri için gıda hazırlanmasında kullanılan bütün yüzeyler temiz tutulmalıdır. Düşünün ki her bir gıda parçası veya kırıntısı mikroplar için bir ortam teşkil eder. Tabak ve diğer aletlerle temas eden bezler sık sık değiştirilmeli ve tekrar kullanılmadan önce kaynatılmalıdır. Zemin temizliğinde kullanılan bezler diğerlerinden ayrı tutulmalı ve onlarda sık sık yıkanmalıdır. 9.Gıdalarınızı böceklerden, kemirgenlerden ve diğer hayvanlardan korumalısınız. Hayvanlar genellikle hastalık yapıcı mikroorganizmaları taşırlar ve bu mikroorganizmalar gıdalardan doğan bazı hastalıklara neden olurlar. En iyi koruma yöntemi gıdalarınızı kapalı kutularda saklamaktır. 10. Güvenli su kullanın. Gıdaları hazırlamak için temiz su kullanmak içmek kadar önemlidir. Eğer su kaynağı ile ilgili bir şüpheniz varsa gıdalara eklemeden önce kaynatmalısınız veya içecekseniz buz haline getirebilirsiniz. Özellikle bebekler için hazırlayacağınız yiyeceklerde kullandığınız suya dikkat etmelisiniz kaynak: http://www.food-info.net/tr/bact/ whorules.htm


Ekim 08

TEKNOLOJİ

Adobe CS4 İle Vites Büyüttü

Oktober 08

A1’den Bedava Laptop Teknik Özellikleri CPU: 1.6 GHz Intel Atom Ekran: 10,2” LCD (Çözünürlük: 1024 x 600 Piksel) Ram (Speicher): 1 GB Hard disk (Festplatte) : 160 Gigabyte WLAN: 802.11 b/g Webcam: 1.3 Megapixel CCD İşletim sistemi (Betriebssystem): Windows XP Home Edition Pil: 6 Zellen Modem: HSDPA/HSUPA Bluetooth Ağırlığı: 1.5 Kg

Dünyaca ünlü fotoğraf editörü Photoshop’u üreten Adobe firması tasarım serisinin yeni versiyonunu tanıttı. Bu ay tüm dünyada satışa çıkacak olan CS4 yepyeni özellikleri ile grafik ve video çalışmaları yapanların işlerini bir hayli kolaylaştıracak. Adobe’nin CS4 adı altındaki paketinde grafikerler için Photoshop, Indesign, Illustrator, video çalışmaları yapanlar için After Effects, Premiere Pro, Soundbooth ve web tasarımcıları için ise Flash, Dreamweaver ve Fireworks programları var. Adobe’nin bütün programlarını içinde barındıran Master Collection’ın satış fiyatı ise yaklaşık olarak 3000 Euro.

iPhone’a Google’dan Rakip “G1”

19

Q10air

Haberlerini takip ettiğimiz mini laptoplar artık hayatımızın bir parçası... Avusturya’nın en eski telefon operatörü olan A1 firması bu değişimin farkına varıp özel üretilmiş mini laptop’u bedavaya veriyor. HSDPA Internet bağlantısı aldığınızda önce-

den verilen USB girişli aletler yerine alternatif olarak içinde sabit HSDPA bulunan mini laptop’u alabilirsiniz. Sadece yeni kayıtlar için verilen laptop’u almak için en az 5GB kapasiteli internet bağlantısını seçmeniz gerekiyor. Aylık 30 Euro gibi

masrafı olan ve 24 aylık anlaşma ile satılan mini laptop’un tek artısı içinde internet için gereken aletin hazır bulunması. Bu özelliklerdeki mini laptop’un piyasa fiyatı yaklaşık olarak 350 Euro civarında ve hiç birisinde HSDPA bulunmuyor.

HTC’den Yeni Bir Telefon Son yıllarda arama motorunun dışında farklı alanlarda kendine yer bulan Google, uzun bir süredir bahsedilen telefonunu Amerika’da satışa çıkardı. T-Mobile firması ile anlaşarak satılan telefona G1 adı verilmiş. Google’ın kendi geliştirdiği açık kaynak kodlu işletim sitemine sahip telefonunun üretimini dünyaca ünlü HTC firması yapıyor. Telefon 3G, Edge ve Wi-Fi ile çalışabiliyor ve dokunmatik ekrana sahip. İnternete Google’ın yeni browserı Chrome’un lite versiyonu ile girebiliyor. Google’ın Maps uygulaması ile harita desteği de bulunan G1’de pusula özelliği de var. G1, Google mail, takvim ve contact ile de senkronize olabiliyor. POP3 ve IMAP e-mail uygulamalarını da destekleyebiliyor. iPhone’dan farklı olarak alt tarafında kızaklı bir full QWERTY tastaturu var. Amazon’dan MP3 satın alınabilecek olan G1, Google Talk, Yahoo Messenger ve Microsoft Live Messenger’ı da destekleyecek. Tüm donanımına rağmen ürün, teknik özellikleri açısından HTC’nin en son ürettiği HTC Touch HD ile kıyaslandığında bir adım geride kalıyor.

Google 10 Yaşında..

Cep bilgisayarının özellikleri: - Qualcomm® MSM 7201A™ 528 MHz işlemci - 3.8 inç 800x480 WVGA ekran - Windows Mobile 6.1 - TouchFLO 3D - 5 mp kamera ayrıca ön yüzde VGA kamera - 288 MB RAM - WiFi - Bluetooth, FM radyo, EDR, 3G - GPS - Quadband GSM - 310 dakika konuşma süresi - MicroSD kart desteği - 146 gram (pil dahil) - Google maps - 3,5 mm audio jack girişi (standart kulaklık) - Boyutları 115 mm x 62,8 mm x 12 mm

Teknolojinin neresinde duruyorsunuz?... Veya onu yakalayabilen var mı? Her gün yeni bir ürün ile karşımıza çıkan HTC firması, cep bilgisayarları piyasasını yönlendirmeye devam ediyor. Yaz sezonundan önce çıkardığı Diamond ve

Touch Pro’dan sonra bu seriye daha gelişmiş özellikleriyle Touch HD de katıldı. Yüksek çözünürlüklü ekranı ve mevcut yeni tekniklerin neredeyse hepsini içinde bulunduran bu teknoloji harikası sadece 12 mm kalınlığında. Bize sunduğu özellik-

lerine bakıldığında kullanıcı dostu olan telefonumuz normal kulaklıkları destekliyor ve 5 MP kameraya sahip. Henüz satışa çıkmamasına rağmen online alışveriş sitesi Amazon ürünü 620 Euro’dan satacağını duyurdu.

CERN Nedir? Google’ın ilk logosu Dünyanın en büyük markası olan Google 15 Eylül’de 10 yaşını doldurdu. Stanford Üniversitesi öğrencilerinden Larry Page ve Sergey Brin elbette 1997 yılında “google.com”u satın aldıklarında bu gelecekten habersizlerdi. Basit bir internet arama moturu olarak kurulan Google kısa sürede rakiplerini geride bırakarak hayli geniş bir alanda hizmet vermeye başladı. Bugün ismi işini aşan bir konuma gelen Google çalışanları önümüzdeki 10 yılın planlarını yapmaya çoktan başladılar. Gelecekte bizi ne tür yeniliklerin beklediğini ise bir sır gibi saklamaktalar.

CERN “Nükleer Araştırmalar için Avrupa Konseyi” anlamına gelen Fransızca Conseil Européen pour la Recherche Nucléaire sözcüklerinin kısaltmasıdır. Bu kurum, İsviçre ve Fransa sınırında yer alan dünyanın en büyük fizik laboratuarıdır. 1954 yılında 12 ülkenin katılımıyla kurulmuş olan CERN’in günümüzde 20 asil üyesine ilaveten Türkiye’nin de aralarında bulunduğu 50 “gözlemci”

üyesi vardır. Avusturya Cern bütçesinin %2,2’sini karşılamaktadır (15 Milyon Euro). CERN’de yüzlerce bina, 3000 kişilik destek personeli ve nöbetleşe kısa süreler için çalışan 2500 kadar fizikçi vardır. Bunlardan 100 kadarı teorik fizikçilerdir. Diğerleri ise, teorisyenlerin fikirlerinin tecrübe edildiği deney düzeneklerinin (mekanizmalarının) projelerini hazırlayan, yapımını sağlayan ve deney-

leri yürüten tatbikatçılardır. ATLAS deneyi, Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi’nde (CERN) bu yıl çalışmaya başlayan LHC (Büyük hadron carpistiricisi) hızlandırıcısında kurulan beş deneyden biridir. Diğerleri CMS deneyi, LHCb deneyi, Alice deneyi ve Totem deneyi’dir. ATLAS ve CMS genel amaçlı, LHCb b-fiziği üzerine, Alice ağır iyon fiziği ve Totem ise toplam tesir kesiti ölçümü üzerinedir.


SUDOKU 6 7

5 3

6

4 4

5

9

1

9

4 1

2

6 3

7

7 7

4

4 5 3

4 3

7

2

2 8

3

2

8

KOLAY

KARİKATÜR

EĞLENCE

1

6

8 4

5 5

7

9 3

2

3

6 6

8 2

7

4

8

2

7

3

9

3 2

1

5

9

ORTA

Oktober 08

4 8

1

5

6

1

7

3 5 5

7

9 3

2

3

6 6

7

8 2

4

8

2

7

3

9

3 2

1

5

9

ZOR

20

Ekim 08

4 8

1

3

5

1

6 7


36

Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir

BULMACA hayat Haziran-Temmuz-Juni-Juli 2007 Cemaziye`lahir 1428

bulmaca21

Ekim 08 Oktober 08


22

Ekim 08

SPOR

Oktober 08

12 Dev Adam Avrupa Finallerinde 2009 Avrupa Erkekler Basketbol Şampiyonası Eleme Grubu maçlarında yaptığı 6 maçı da kazanarak Polonya’ya namağlup gitme hakkını elde eden A Milli Takım, ortaya koyduğu performansla göz doldurdu. A Milli Takım, grubunda yaptığı 6 maçı kazanırken, A Grubu lideri Sırbistan, 8 maçta 7 galibiyet ve 1 yenilgi, B Grubu’nda Makedonya 6 maçta 4 galibiyet ve 2 mağlubiyet, D Grubu’nda ise İngiltere 6 karşılaşmada 4 galibiyet ve 2 yenilgi elde etti. A Milli Takım, yaptığı 6 maçta pota altında rakiplerine üstünlük sağlarken, takım oyununu da unutmadı. Grubun ilk maçında Ukrayna karşısında ribauntlarda 36-31 üstünlük yakalayan milliler, Belçika ile oynanan ilk maçta 41-28, Fransa karşısında 35-34 üstünlük yakaladı. Milliler, Belçika ile yaptıkları ikinci mücadelede bu alanda rakibine 39-27 üstünlük sağlarken, grubun son maçında Fransa karşısında 50 ribaunt alıp, rakibine 37 ribaunt verdi. Türkiye, sadece Ukrayna ile deplasmanda yaptığı karşılaşmada ribuantlarda 32-30 geride kaldı. Ribauntlardaki başarısını takım oyununa yansıtan ‘’12 Dev Adam’’, asistlerdeki performansıyla da iyi bir görüntü çizdi. Ukrayna ile yapılan ilk karşılaşmada takım halinde 18 asist yapan milliler, Belçika maçında 11, Fransa

Antrenör Bogdan Tanjevic yönetiminde genç oyuncular ağırlıklı bir kadroyla mücadele eden ‘’12 Dev Adam’’, sakat oyuncuların yokluğunda grup maçlarının tamamını kazanmasını bildi. 4 grupta yapılan ve toplam 17 takımın mücadele ettiği elemelerin tek namağlup takımı da Türkiye oldu.

karşılaşmasında 12 asist ile oynadı. AMilli Takım, Ukrayna karşısında 13, Belçika’da 17 ve Fransa’da da 13 asistlik bir istatistik tutturdu. ERSAN İLYASOVA ÖN PLANA ÇIKTI Milli takım, takım halinde başarılı bir görüntü çizerken sezonu İspanya’da geçiren Ersan İlyasova istatistikleriyle ön plana çıktı. Grup maçların 3’ünde maçın adamı olan Ersan, skorer oyunun yanı sıra ribauntlarıyla da pota altında takımına büyük katkı yaptı. Ukrayna mücadelesinin yanı sıra iki Belçika karşılaşmasında Türkiye adına maçın adamı olan Ersan, 6 maçta toplam 78 sayı yapıp, 51 ribaunt aldı. Ersan’ın 6 maçtaki ribaunt ve sayı istatistiği şöyle: Ukrayna: 12 ribaunt, 10 sayı Belçika: 9 ribaunt, 21 sayı Fransa: 8 ribaunt, 4 sayı Ukrayna: 7 ribaunt, 9 sayı Belçika: 8 ribaunt, 22 sayı Fransa: 7 ribaunt, 12 sayı Bu arada Fransa maçında Ender Arslan ön plana çıkarken, Ukrayna karşısında Kerem Gönlüm ve Fransa’da

da Fatih Solak maçın adamı oldu. HİDAYET TÜRKOĞLU TECRÜBESİNİ GÖSTERDİ Milli takım başarısında NBA patentli Hidayet Türkoğlu da tecrübesini konuşturdu. Yıldız oyuncu kimliğinden sıyrılıp kaptan olarak takımını taşıyan Hidayet, Fransa ile yapılan son karşılaşmada oynamamasına rağmen 5 maçta toplamda 60 sayı üretip, 21 ribaunt aldı ve 19 asist yaptı. GİZLİ KAHRAMAN KEREM GÖNLÜM A Milli Takım’da Kerem Gönlüm de istatistikleriyle adeta takımın gizli kahramanı oldu. Gruptaki 6 maçta toplam 67 sayıyı rakip potaya bırakan tecrübeli oyuncu, ribauntlarıyla pota altında takımına büyük katkı verdi. Bu oyuncular dışında Kerem Tunçeri, Oğuz Savaş ve Ender Arslan skorer oyunlarıyla ön plana çıktılar. Pota altında bloklarıyla rakip oyuncuları durduran Fatih Solak’ın yanı sıra kadrodaki diğer oyuncular oynadıkları süre içinde başarılı olarak bu isimlere ayak uydurdular. http://www.tbf.org.tr

UEFA Kupasında Değişiklik

Gece Yarışı Alonso’ya Şans Getirdi Önceki Logo Avrupa Futbol Birliği UEFA kupasının yapısını, adını ve logosunu değiştirdi. UEFA kupası yerine “Avrupa Ligi” adını alan organizasyonda maçlar artık deplasman usulü oynanacak. Böylelikle bir takım rakip takım ile iki kez oynamış olacak. Bunun yanında logosunda da değişiklik yapan UEFA yeni logoda kırmızı ve sarı renkleri kullanmış. UEFA

Yeni Logo Başkanı Michel Platini, konuyla ilgili yaptığı açıklamada, ‘’Yapılan değişiklikler UEFA ve Avrupa futbolu için son derece büyük önem taşıyan bu turnuvaya daha çok taraftar, daha çok oyuncu ve daha çok kulüp sağlayacak. Beni son derece tatmin eden bu yeni format, UEFA Avrupa Ligi’ne başarılı bir ivme kazandıracaktır.’’ diye konuştu.

Formula 1 Dünya Şampiyonası’nda sezonun 15. yarışı Singapur’da yapıldı. Kazaların ve arızaların damga vurduğu tarihin ilk gece yarışında kazanan isim Fernando Alonso oldu. Kariyerinde 2 dünya şampiyonluğu bulunan Renault pilotu Fernando Alonso, yaklaşık 1 yıl aradan sonra podyumun ilk basamağına çıktı. 15. sırada başladığı yarıştan kariyerinin 20. birinciliğini alarak ayrılmayı başaran İspanyol sürücü, son yarışını geçtiğimiz sezon McLaren

takımıyla Monza’da kazanmıştı. Sezonun 3. ‘cadde’ yarışı olan Singapur City Pisti’nde 61 tur üzerinden koşulan yarışa ilk sırada başlayan Felipe Massa 17. turda Nelson Piquet’nin geçirdiği kaza sonrası pite girdi. İlk planlı pit-stopunu yapan Ferrari pilotu Massa büyük bir talihsizlik yaşadı; yakıt takviyesi sırasında benzin hortumu kopunca bir mekaniker yerde kaldı ve ezilme tehlikesi atlattı, Massa depo kapağına takılı kalan

hortumun çıkarılabilmesi için yaklaşık olarak 2 dakika bekledi ve piste son sırada döndü. Ancak Massa’nın yaşadığı şanssızlık bununla da son bulmadı. 2 dakikalık gecikmenin ardından piste dönmek isteyen Massa, bu kez pist girişinde Toro Rosso pilotu Bourdais’i sıkıştırınca yarış komiserleri tarafından pitten geçme cezasına çarptırıldı. Felipe Massa böyle pole pozisyonunda başladığı ve oldukça iddialı olduğu tarihi yarışı 13. sırada bitirebildi.


t r o H n e t r a g r e Kind

1 15. Viyana

Juwa BBZ Merkez Pernerstorfergasse 57/27 1100 Wien

Müslüman pedagogların gözetiminde, MA10 destekli

Ullmannstr. 63 0650 417 48 24

2 20. Viyana

Dresdner Strasse 53 0650 417 48 25

Kindergarten Pztesi-Cuma: 08:00 - 16:30 Pztesi-Cuma: 08:00 - 12:30 Pztesi-Cuma: 08:00 - 13:30 Hort Pztesi-Cuma: 12:00 - 17:00 Öğle yemeği dahil Okul derslerine yardým Kuran ve Ahlak

Kindergarten ve Hortlarımız faaliyete başlamıştır


eety_49_q.pdf

28.08.2008

0:52:18 Uhr

Şimdi daha da ucuz ! Türkiye‘yi aramanın dakikası artık sadece eety world

C

M

Y

CM

İnanılmaz fiyatlarla yurtdışı tarifeleri Tüm dünyaya sms 9 cent Kendi dilinizde Müşterihizmetleri Aylık sabit ücret ve zorunlu kullanım limiti yok Fatura bilgilerini kontrol etme imkanı Kolayca kontör yükleme ve kalan kontör öğrenme eety World kartınıza 10€ yada 20€'luk eety türk kontörünüzü yükleyin, çok uygun fiyatlarla konuşmaya başlayın. eety‘nin avantajlar dünyasında yerinizi alın.

MY

CY

CMY

K

Cent Sorularınız ve ayrıntılı bilgi için: +43 (0) 681 83 0 83 info@eety.at www.dieweltkarte.at ve www.eety.at eety-Telecommunications GmbH Alser Straße 24/8, 1091 Wien eety logosunu gördüğünüz her yerde !

Avusturya içi tüm görüşmeler ve Tüm dünyaya SMS

Die ganze Welt um wenig Geld! dieweltkarte.at

9

Cent


Monatliche Zeitung Aylık Gazete Oktober / Ekim 2008 Sayı / Ausgabe: 3 Gratisexemplar Tanıtım Sayısı

Jugendtreff Die Sozialisation der muslimisch türkischen Jugendlichen in unserer Gesellschaft und deren Probleme sollen am 18. Oktober auf den Tisch gelegt werden. Lösungsalternativen und Präventionsmöglichkeiten werden vorgestellt und entwickelt. Seite 3

Wir sind jetzt Online!

Van Gogh in der ALBERTINA

Wahlergebnisse 28.September

Bei der großen Herbstausstellung von 5. September 2008 bis 8. Dezember 2008 in der Albertina wird Vincent van Gogh aus einer völlig neuen Perspektive dargestellt. Die Ausstellung bringt den Maler Van Gogh mit dem Zeichner zusammen und veranschaulicht mit 150 Werken, wie sehr die Pinselführung in seinen Gemälden durch Van Goghs ausdrucksstarke Zeichenkunst vorbereitet wird. Seite 4

SPÖ und ÖVP haben bei den entscheidenden neuen Wahlen im Vergleich zu den letzten Wahlen enorme Wählerstimmen verloren. Ein allgemeiner Rechtsruck ist das eindeutige Resümee bei diesem Urnengang gewesen. Statistisch betrachtet hat die ÖVP den immensesten Verlust erlitten. Stimmenverlust in der Höhe von 8,7%, während die Freiheitlichen auf überraschende 13,9% gestiegen sind. Mager viel die Wahl vor allem für die Grünen aus. Seite 2

HadithProjekt Nr. 3 Die Islamische Föderation in Wien gab in den vergangenen Wochen bekannt, dass unter dem Titel „gesellschaftliche Solidarität 3“ ein neues Hadith-Projekt im Zeitraum 22. bis 29. Oktober an den verschiedenen Orten des Bundeslandes veröffentlicht wird. Das im Jahre 2006 begonnene Projekt bezweckt durch Aussagen des Propheten Muhammed, einen Beitrag zur gesellschaftlichen Solidarität zu leisten. Nach Angaben der PR-Abteilung der IFW wird der Hadith an insgesamt 268 Billboards, 163 Rolling Boards und an 106 City Lights projiziert. Zusätzlich sollen heuer in Wien fast 200 Taxis die Aufschrift 3 bis 4 Wochen präsentieren. Man erhofft somit einen allgemeinen Diskurs über soziale Entwicklung und Beziehung in der Gesellschaft zu erreichen. Die Islamische Föderation in Wien erwähnte außerdem, dass diese Art von Projekt noch seine Nachfolgen haben wird.

Veranstaltungshinweis: Koran Rezitation 6 Am Samstag 25.Oktober werdensich traditionsgemäß die Tore des Austria Center für das von der Islamischen Föderation in Wien veranstaltete Event des Korans wieder öffnen. Für das diesjährige Programm sind unzählige Ehrengästen und Koranrezitatoren aus verschiedenen Teilen der Erde eingeladen worden. Von Tadschikistan, Pakistan, Malaysien, Ägypten, Türkei bis Saudi Arabien werden die besten der Koranrezitatoren auf der Bühne ihren Platz ein-

nehmen. Diese Veranstaltung wird jährlich von der IFW aufgrund hoher Nachfrage organisiert und durchgeführt. Es soll einen Beitrag für Muslime und auch Nichtmuslime in Umgang mit den koranischen Inhalten aufklären und erinnern. INFOS: Einlass 16h, Beginn 17h 4500 Plätze, Eintritt mit Ticket, Ticket Vorort oder an vielen Kulturvereinen zu haben.


2

Oktober 08 Ekim 08

Nationalratswahl 2008

Islamische Gräber in Traun geschändet

Wahlergebnisse 28.September SPÖ und ÖVP haben bei den entscheidenden neuen Wahlen im Vergleich zu den letzten Wahlen enorme Wählerstimmen verloren. Ein allgemeiner Rechtsruck ist das eindeutige Resümee bei diesem Urnengang gewesen. Statistisch betrachtet hat die ÖVP den immensesten Verlust erlitten. Stimmenverlust in der Höhe von 8,7%, während die Freiheitlichen auf überraschende 13,9% gestiegen sind. Mager viel die Wahl vor allem für die Grünen aus.

Erste Person mit Migrationshintergrund im Parlament

Alev Korun (GRÜNE) ist nun die erste Abgeordnete mit Migrations-

hintergrund im Parlament. Kandidaten die denselben Status wie Alev Korun besitzen, konnten in ihren jeweiligen Parteien nicht qualifiziert und auch nicht auf die Rangliste gestellt werden. Diese Entwicklung ist einmalig in der österreichischen Politik.

Wählen mit 16 Jahren ein Handicap? Die Einführung der Wahlmöglichkeit mit 16 Jahren gab nicht wie erwartet den ausschlaggebenden Effekt in der Entwicklung der Politszene. Von insgesamt 6.332.921 Wählern, nahmen nur 225.029 an den Wahlen teil. Dies ergibt nur eine 6%ige Anteilnahme und zeigt, dass

die Jugendlichen nicht an dem Vormarsch der Rechtspopulisten mit ihren Stimmen beigewirkt haben.

Zweite Chance für SPÖ und ÖVP Koalitionsgespräche und Annäherungsversuche zur Kooperation zwischen beiden Parteien sind in den vergangenen Tagen unübersehbar. Die Tendenz einer Koalition der Roten mit der FPÖ und BZÖ ist eindeutig auszuschließen. Die Möglichkeit einer rot-schwarzen Regierung ist realistisch. Jedoch wird es im Parlament schwieriger für sie als das letzte Mal, da die rechte Front mehr Stuhl ergriffen hat.

Studiengebühren abgeschafft

90 Gräber wurden im islamischen Abteil eines Friedhofs in Traun (Bezirk Linz-Land) am Wochenende zum 27. und 28.September geschändet. Die Islamische Religionsgemeinde Linz vermutet die Täter in der rechtsextremen Szene. Grabsteine und hölzerne Tafeln wurden aus der Verankerung gerissen und mit schwarzem Lack besprüht. Die Schmierereien auf den Grabsteinen zeigen Davidsterne und siebenarmige Leuchter, auch der Name einer israelischen Partei ist aufgesprüht worden. Dass die jüdischen Symbole von den rechtsradikalen Tätern als Ablenkung verwendet worden ist, wurde festgestellt. Die Polizei ermittelt in alle Richtungen. Die Religionsgemeinde in Linz zeigte sich wenig überrascht von den Vandalenakten, denn die muslimischen Bestatter mussten Tage vorher Stickers einer rechtsradikalen Organisation beim Eingang des Friedhofs entfernen. Während des Fastenmonats Ramadan sei die Betroffenheit bei den Angehörigen besonders groß.

Mentoring für MigrantInnen

Nach 19 Stunden ist die letzte Nationalratssitzung vor dem Wahltag beendet worden. Die Studiengebühren wurden abgeschafft, das Pflegegeld erhöht, die 13. Familienbeihilfe eingeführt und ein Pensionspaket verabschiedet. Eine eindeutige Stimmenmehrheit fand man vor allem bei der Abschaf-

fung der Studiengebühren. Mit der SPÖ, Grünen und FPÖ wurden die Beiträge für den Regelfall aufgehoben. Zusätzlich sollen auch die Zugangsbeschränkungen an den Universitäten reduziert werden. Laute Jubelkonzerte gab es nachdem Beschluss aus der Besuchergalerie. Ob die zurzeit ab-

geschaffte Studiengebühr für das kommende Sommersemester und für die Jahre danach auch wirklich vollzogen wird, ergibt sich aus der neuen Regierungsbildung. Unzählige Debatten über die Wiedereinführung der Studiengebühren gab es ja bereits vor dem Nationalratsbeschluss.

Die Wirtschaftskammer Österreich (WKÖ) bietet mit dem Integrationsfonds und dem AMS zusammen ein viermonatiges Mentoringprojekt für 50 MigrantInnen an. Bei den MentorInnen handelte es sich um hochrangige Unternehmergruppen und bei den Mentees um Menschen mit Migrationshintergrund. Hierbei wird von den Teilnehmern ein gewisses Bildungsgrad und Deutschkenntnisse erwünscht. Beim Mentoringprojekt sollen MigrantInnen die Möglichkeit erhalten, Kontakte zu knüpfen, Einblicke in die Arbeitsfelder der Unternehmer bekommen und für sich Unterstützung bei der Jobsuche holen. Laut der Wirtschaftskammer gelang bis jetzt bei ca. 50 Prozent der Mentees eine Eingliederung in die Arbeitswelt. Im Wintersemester gibt es eine Neuauflage des Mentoringprojektes in Wien und es sollen zukünftlich noch weitere Angebote dieser Art in den verschiedensten Bundesländern zu Verfügung gestellt werden.


Oktober 08 Ekim 08

Diskussion Zwischen Heinz-Christian Strache Und Der Wiener Linien Seit Wochen gibt es eine aufregende und interessante Diskussion im öffentlichen Raum zwischen dem FPÖVorsitzenden Heinz- Christian Strache und der Wiener Linien. Dabei geht es um eine junge Dame mit Kopftuch, die ihre Ausbildung als Straßenbahnfahrerin bei den Wiener Linien aufgenommen hatte. Der rechtspopulistische Politiker vertritt die Meinung, dass einer kopftuchtragenden Frau an öffentlichen Dienstleistungsplätzen die Einstellung verweigert werden müsse. Die Verantwortlichen der Wiener Linien jedoch, teilten der Freiheitlichen Partei mit, dass solch etwas nicht in Frage kommen kann, da dies rechtswidrig und vor allem ihren eigenen Prinzipen nicht entspreche. Die Dame wird nach positivem Abschluss als erste Straßenbahnfahrerin mit Kopftuch und Migrationshintergrund in Wien tätig sein.

Zahl der Schüler weiter im Sinken

Die sinkende Schülerzahl setzt sich auch in diesem Schuljahr 2008/09 fort. Gewinner sind im Vergleich zum letzten Schuljahr wieder die technischen Schulen mit einem Plus von 1055 Schülern. Insgesamt sank heuer die Gesamtzahl um 9513. Somit beruht sich die neue Schulstatistik ab September auf 1,007.857 Schülerinnen und Schüler. Diese Zahlen sind angesichts der seit Jahren sinkenden Geburtenrate keine Überraschung. Dennoch bleiben mehr junge Menschen im Schulalltag, da der Zulauf zu den höheren Schulen und damit zu einer längeren Ausbildungszeit anhält. Die Volksschulen haben heuer ein Minus von 4409, die Hauptschulen ein Minus 4624, die AHS-Unterstufe trotz höherer Übertrittsrate im Vergleich zur Hauptschule minus 1571. Unverändert bleibt die Polytechnische Schule bei Minus 333. Dennoch gibt es heuer mehr Lehrkräfte als letztes Jahr. An den Volks-, Haupt-, Sonderschulen und Polytechnikum werden zusätzlich 220 Junglehrer neu angestellt. An den mittlere und höhere Schulen (HAK, HASCH, HTL) 540 Lehrer. Unterrichtsministerin Claudia Schmied führt dies auf die von ihr forcierte Senkung der Klassenschülerhöchstzahlen in den Volksschulen und in der Sekundarstufe I zurück. Während die angestrebte Höchstzahl von maximal 25 in den ersten beiden Volksschulklassen mit 18,7 und in den Hauptschulen mit 20,4 klar unterschritten wird, liegt die durchschnittliche Klassengröße in der AHS-Unterstufe mit rund 25,9 knapp darüber. Zu den 760 zusätzlichen Lehrkräften rücken nach Lehrerpensionen ab Herbst noch etwa 1500 Junglehrer nach.

IMPRESSUM

Jugendtreff

3

Die Sozialisation der muslimisch türkischen Jugendlichen in unserer Gesellschaft und deren Probleme sollen am 18. Oktober auf den Tisch gelegt werden. Lösungsalternativen und Präventionsmöglichkeiten werden vorgestellt und entwickelt. Die Veranstaltung wird präsentiert von der Jugend Föderation Österreich. Dieser Treff dient als Plattform für alle Jugendliche und wird in 1150 Wıen ,Schwendergasse 41 um 19:30h im Haus der Begegnung ausgetragen. Vekehrsverbindungen: Straßenbahn 58 oder 52 bis Anschützgasse

Berufsmatura in Salzburg kostenlos Die Berufsmatura startet in Salzburg und somit stehen den Lehrlingen mit einem kostenlosen Weiterbildungsangebot alle Türen zu Fachhochschulen und Universitäten offen“, sagte Landeshauptfrau Gabi Burgstaller. Lehrlinge können künftig die Berufsmatura absolvieren. Die „Berufsmatura“ bringt für Salzburgs Lehrlinge die Möglichkeit, zusätzlich zur Lehre eine vollwertige Matura abzulegen. „Damit steigen die Chancen der Lehrlinge auf dem Arbeitsmarkt noch einmal kräftig an. Durch eine langjährige Forderung der Bildungsministerin Claudia Schmied und des Landes Salzburg konnte dieses Projekt erfolgreich umgesetzt und das dafür notwendige Geld bereit gestellt werden. Der Bund stellt bekanntlich für diese Ausbildung bis zu 6.000 Euro pro Lehrling zur Verfügung. Während die Berufsreifeprüfung den Teilnehmer bisher rund 3.500 Euro gekostet hat, zahlt für Lehrlinge nunmehr

der Bund. Noch offen ist die Frage der kostenlosen Reifeprüfung für jene, die bereits über einen Lehrabschluss verfügen. Seit 2004 hat Salzburg rund 15 Mil-

lionen Euro in die Landes-Berufsschulen investiert. Diese umfassten Maßnahmen für Sanierung, Renovierung, Ausstattung und Einrichtung der vielen Berufsschulen.

Anstieg der Insolvenzen, Konkursen Die Zahl der Unternehmensinsolvenzen in Vorarlberg ist in den ersten drei Quartalen 2008 in etwa auf dem Vorjahresniveau geblieben. Geprägt wurde das diesjährige Bild der Unternehmensinsolvenzen in Vorarlberg vom Konkurs der traditionsreichen Textilfirma F.M. Hämmerle, die einst der größte Textilbetrieb Österreichs war. Ende Juli wurde das Konkursverfahren eröffnet, betroffen sind 314 Arbeitsplätze. Die Zahl der Privatkonkurse nahm von Jänner bis September noch einmal um rund 14 Prozent gegenüber dem Vorjahr zu. Insgesamt wurden 457 Verfahren eröffnet. Die geschätzten Passiva betrugen 53,2 Mio. €.

Herausgeber: Tulpe, Verein für Interkulturelle Orientierung; Rauchfangkehrergasse 36, A-1150 Wien - Kontakt: office@dewa.at Chefredakteur: Yakup Geçgel - Redaktion: Mustafa Uçar, Tuğba Kacır, İlknur Özyürek, Mahmut Bülbül, Murat Solmazgül, Serdar Kacır - Anzeigen: Mehmet Akkaya Layout und Art Director: Musdi - Druck: Sun Print & Vertriebs GmbH Deutschland - Der Herausgeber übernimmt keine Haftung für den inhalt der Anzeigen und Kolumnen


4

Oktober 08 Ekim 08

Van Gogh in der ALBERTINA Bei der großen Herbstausstellung von 5. September 2008 bis 8. Dezember 2008 in der Albertina wird Vincent van Gogh aus einer völlig neuen Perspektive dargestellt. Die Ausstellung bringt den Maler Van Gogh mit dem Zeichner zusammen und veranschaulicht mit 150 Werken, wie sehr die Pinselführung in seinen Gemälden durch Van Goghs ausdrucksstarke Zeichenkunst vorbereitet wird. 50 Gemälde und 100 der bedeutendsten Aquarelle und Zeichnungen von über 60 Leihgebern aus aller Welt zeigen das Verhältnis Van Goghs mit seiner ausdrucksstarken Linienkunst in ihrer unauflösbaren künstlerischen Einheit. Die Ausstellung wird in Zusammenarbeit mit dem Van GoghMuseum Amsterdam präsentiert. Es ist die größte Präsentation seit der Amsterdamer Jubiläumsausstellung 1990 und zugleich seit über einem halben Jahrhundert die erste Van Gogh-Ausstellung in Österreich. Zur Person Van Goghs: Er gilt als einer der Begründer der modernen Malerei. Er hinterließ ca. 864 Gemälde und über 1.000 Zeichnungen, die allesamt in den letzten zehn Jahren seines Lebens entstanden sind. Sein Hauptwerk,

GOOGLE erreicht 10. Jahrestag Die weltweit bekannteste und größte Internet Suchmaschine und Marke Google feierte am 15.September seinen 10. Jahrestag. Die Studenten der Stanford Universität Larry Page und Sergey Brin waren damals am Anfang sich dessen nicht bewusst, dass einst ihr “google.com” sich so weit entwickeln wird. Heute hat Google sehr viele Konkurrenzen hinter sich gelassen und forscht jetzt an den verschiedensten Gebieten der Technologie um seinen Usern an den neuesten Entwicklungen im Laufenden zu halten.

das stilistisch dem Postimpressionismus zugeordnet wird, übte starken Einfluss auf nachfolgende Künstler, vor allem die Fauves und Expressionisten, aus.

Expressionismus: war eine Stilrichtung in der Kunst am Anfang des 20. Jahrhunderts. Der Expressionismus ist eine Bewegung gegen die Tendenzen des Naturalismus.

Viennale 2008 mit internationalen Filmhighlights Österreichs größter Filmevent, bietet heuer von 17. bis 29. Oktober sehr interessante Filmbeiträge. Es wird ca. 300 Spiel-, Dokumentar- und Kurzfilmen präsentiert. Das Festival stellt zugleich das neue Kino in einen spannenden Zusammenhang mit wichtigen filmhistorischen Entdeckungen und retrospektiven Programmen. Das Hauptprogramm der Viennale wird etwa 130 aktuelle, abendfüllende Spiel- und Dokumentarfilme umfassen. Die Viennale findet traditionell seit 1960 jährlich statt und erreichte vergangenes Jahr einen Besucherrekord von 91.700 Gästen. Bei dem diesjährigen Event werden aufgrund hoher Interesse mehr Besucher erwartet als zuvor. Informationen zum Event unter www. viennale.at

Wiener Westbahnhof bekommt neues Gesicht Der als Knotenpunkt Österreichs mit dem westlichen Europa zählende Westbahnhof wird neu gestaltet. Da das alte Gebäude unter Denkmalschutz seit 1950 steht, werden in der großen Halle nur Renovierungen stattfinden. Das neue Projekt soll im Jahre 2011 enden und als das größte und einmalige Banhof-City-Komplex in Europa gelten. Im Umkreis des Bahnhofs werden 17.000m² Hotel und unzählige Büros im Ausmaß von 29.000m² als Gesamtkomplex erbaut. Insgesamt kostet das Projekt der ÖBB und der Stadt Wien mehr als 130 Mio. €.


Allahs gesandter Muhammad (s.a.s.) sagte; „Kein Vater hat seinem Kind ein noch wertvolleres Geschenk gemacht als eine gute Erziehung.“

„Hiçbir baba evladına güzel ahlaktan daha güzel bir hediye vermemiştir.“

Kindergruppen

www.kindergruppen-funkelstern.at Die Gruppen

Unser Angebot -

Koran und Du‘ a Sira Fiqh und Ibadat Vorschulprogramm Kinderbücherei Sprachkurse Montessori Ausflüge

Angebote für Hortkinder -

Schulaufgabenbetreuung Ausgänge Nachhilfe Islamunterricht (samstags)

Wir versuchen in den Kindergruppen das Angebot für alle Alterstufen abzudecken. Gegliedert wird dabei dem Alter nach, angefangen mit der Kleinstkindergruppe für 0-3 jährige, weiter in Gruppen für 3-4 und 4-5 jährige, sowie eine Vorschulgruppe für Kinder von 5-6. Desweiteren bieten wir Nachmittagsbetreuung für Schulkinder von 6-16 Jahren in der Hortgruppe an. Bei max. 14 Kindern und min. 2 BetreuerInnen pro Gruppe ist eine umfassende und individuelle Betreuung gewährleistet.

Unsere Ziele

Eine ausgewogene Förderung aller Entwicklungsbereiche, die dem Entwicklungsstand des Kindes angepasst wird, ist für uns essentiell. Dazu zählen unter anderem die folgenden grundlegenden Bereiche - Sprache - Bewegung - Kreativität - Sozialisation - Musikalität - Religiöse Werte

Preise

Ganztags Teilzeit Halbtags Hort Krippe Krippe Krippe

08:00 08:00 08:00 12:00 08:00 08:00 08:00

-

17:00 13:30 12:00 17:00 17:00 13:30 12:00

Uhr Uhr Uhr Uhr Uhr Uhr Uhr

€ 310.€ 240.€ 200.€ 220 .€ 350 .€ 290.€ 240.-

Auf Anfrage können wir unsere Öffnungszeiten von 07:00 bis 17:30 Uhr ausdehenen. DerElternbeitrag kann bei geringeren Einkommen von der MA10 gefördert werden.

Amacımız

Okul Öncesi Eğitim, çocuğun bireysel özelliklerine uygun olarak; tüm gelişimlerini, toplumun kültürel değerleri doğrultusunda yönlendiren, duygularının gelişimini ve algılama gücünü artırarak akıl yürütme sürecinde ona yardımcı olan ve yaratıcılığını pekiştiren, onların milli, manevi, ahlaki, kültürel ve insani değerlere bağlılığını geliştiren, kendini ifade etmesine, öz denetimlerini sağlayabilmesine ve bağımsızlığını kazanmasına olanak sağlayan sistemli bir eğitim sürecidir. Aynı zamanda, okul öncesi eğitim kurumları, çocuklara Almanca‘nin doğru ve güzel kullanımını sağlar, onları ilköğretime hazırlar ve toplum tabanlı aile ve çocuk eğitimi yapar. Bu nedenle, eğitim sistemimizin ilk basamağını oluşturan okul öncesi eğitim, çocuğun daha sonraki yıllarına yön veren bir süreçtir.

Öffnungszeiten Montag bis Freitag 08:00 - 17:00 Uhr (auf Anfrage 06:30 - 17:30 Uhr) Tel. Fax Email Web

(01) 402 362 129 (01) 402 362 160 mail@kindergruppen-funkelstern.at www.kindergruppen-funkelstern.at

Sie erreichen uns mit... U-Bahnlinie U6, Straßenbahnen 40, 41 und 42 , Autobus 40A

Obmann Mehmet Akkaya Mobil 0699 10529529 Leitung Elfriede Ahmed Mobil 0676 9743840 Religiöse Inhalte M. Senol Bülbül Mobil 0660 40552672

Adresse Währinger Straße 67 Dachgeschoss A-1090 Wien


6

Oktober 08 Ekim 08

Angst und Furcht vor Skinheads mehr als vor Muslime in Österreich

Wilhelm Molterer ist nur einen Tag nach dem Wahldebakel vom Sonntag als ÖVP-Chef zurückgetreten. Sein Nachfolger ist der schon seit langem als Kronprinz genannte Josef Pröll. Die ÖVP hat ihren Führungswechsel am Montag bestätigt. Nach zweistündiger Vorstandssitzung erklärte Molterer, dass er dem Bundesparteivorstand vorgeschlagen habe, dass Josef Pröll als neuer geschäftsführender Bundesparteiobmann die Führungsverantwortung in der ÖVP übernehmen soll. Der Vorstand der Volkspartei akzeptierte diese Entscheidung einstimmig ab und leitete die neue Ära der ÖVP mit Pröll ein.

15 Prozent sehen persönliche Bedrohung durch Muslime. 30 Prozent fürchten Frauen mit islamischer Bekleidung. Die umstrittene Sicherheitsfrage in Bezug auf Migranten, Flüchtlinge und Muslime wird für viele ÖsterreicherInnen als verzerrte Bedrohungen angesehen. Sie fürchten sich viel mehr vor Skinheads als vor Islamisten. In einer Umfrage der Sozialwissenschaftlichen Studiengesellschaft (SWS) gaben 65 Prozent der ÖsterreicherInnen an, ein unangenehmes Gefühl bei der Begegnung Skinheads zu haben. Nur 40 Prozent fühlen sich hingegen beim Kontakt mit muslimischen Männern, die nach einem „strengen Muslim“ aussehen, nicht wohl. Das überraschende Ergebnis ist, dass Frauen, die „nach islamischer Art gekleidet“ sind, 30 Prozent von den Befragten gefürchtet werden. Einer wirklichen Bedrohung durch muslimische Extremisten sehen sich nur wenige Österreicher ausgesetzt. 15 Prozent sehen sich als Österreicher bedroht. Die Mehrheit vertritt die Meinung, dass es zurzeit keine Bedrohung gäbe. Man kann sich aber vorstellen, Österreich in solch eine Bedrohung durch Islamisten verwurzeln könnte. Der Prozentanteil liegt hierbei bei 65.

Neue Ära bei der ÖVP nach Rücktritt von Molterer

Die Heimstätte der Tulpen ist Holland?

Allgemein sehen sich die Österreicher tolerant auftretend gegenüber Fremden, die sich der hier gewohnten Lebensweise nicht anpassen wollen (71 Prozent). Jedoch 19 Prozent sind hingegen dieser Ansicht und verlauten, dass dies nicht zutreffe. Im Rah-

menprogramm „Demokratie- und Toleranz -Monitoring“ der SWS, dessen Befragungen mehr als 1.000 Personen inkludierten, ergaben sich sehr wesentliche Informationen im Werdegang des gesellschaftlichen Bewusstseins und der Reflexion.

Antisemitistische und antimuslimische Einstellung in Europa im Vormarsch

Die Tulpe kann jeder Tourist aus aller Welt zur Frühlingszeit in Holland bewundern. Sie ist zur beliebtesten Gartenblume Hollands herangewachsen und steht im Sinnbild der Niederlande. Die eigentliche Heimat der Tulpe ist jedoch Vorderasien. Als die Reise der Tulpe in Konstantinopel hielt, zierte sie lange Jahre die Gärten der Sultane. Bei den Osmanen war die Tulpe als Wappenblume in Verwendung gewesen. Ihren ursprünglichen Namen hat die zarte Blume aus ihrer turbanähnlichen Blüte, welches „tülbend“ genannt worden ist. Im 16. Jahrhundert wurde durch den österreichischen Botschafter Ogier Ghislain Busbecq die Tulpenzwiebel nach Wien gebracht und von dort erreichte es im späteren Verlauf die Niederlande.

Einkommen in Niederfall

Aus der US-Studie des Pew Research Centers in Washington geht hervor, dass in letzter Zeit immer mehr antisemitistische und antimuslimische Einstellungen sich verbreiten. Besonders hohen Zuwachs, antisemitischer Stimmung in Europa ist in Spanien ersichtlich. Die niedrigsten Werte wurden für Großbritannien ermittelt. Die antimuslimischen Einstellungen in Deutschland sanken seit 2005 von

54 auf 50 Prozent. Befragt wurden 4.700 Menschen aus Deutschland, Spanien, Frankreich, Großbritannien, Polen und Russland. In Spanien stieg der Anteil der Menschen mit antisemitischen Einstellungen seit 2005 von 21 auf 46 Prozent. Rund ein Drittel der Polen und der Russen wurden als antisemitisch eingestuft, rund ein Viertel der Deutschen und rund ein Fünftel der Franzosen. In

Großbritannien lag der Anteil bei neun Prozent. Antimuslimische Einstellungen lagen der Studie zufolge bei der Hälfte der Deutschen, 46 Prozent der Polen, 40 Prozent der Franzosen, einem Drittel der Russen und einem Viertel der Briten vor. In Spanien wiederum sank der Anteil der Menschen mit antimuslimischen Einstellungen seit 2006 von 60 auf gut 50 Prozent.

24.564 Euro brutto verdiente im Vorjahr ein Niederösterreicher. Das sind 2047 Euro pro Monat.Damit liegen die niederösterreichischen voll- und teilzeitbeschäftigten Arbeiter und Angestellten im Bundesländervergleich im Mittelfeld. Das geht aus einer Studie des Hauptverbandes der Sozialversicherungsträger hervor. In der Studie wurde das Einkommen von Selbstständigen nicht berücksichtigt. Auf der Bezirksebene, gibt es je nach Ballungszentren ein beachtliches Gefälle. Während man im Raum Amstetten mit 2174 Euro am meisten verdient, liegt man in Hollabrunn um 446 Euro darunter. Österreichweit bedeutet das den drittletzten Platz. Die hohe Teilzeitquote bei Frauen samt geringeren Aufstiegschancen nach vor allem der Babypause, schlägt sich auch im Einkommen deutlich nieder. Demnach verdienen Männer in NÖ mit 2370 Euro um über 800 Euro mehr. Frauen liegen damit um ein Drittel unter dem Einkommensniveau der Männer. Ein Lohn- und Gehaltsgefälle gibt es auch bei Arbeitern und Angestellten. Letztere verdienen um ein knappes Viertel mehr.


Oktober 08 Ekim 08

7

Nationalsozialismus

Wie waren die Ideologien der damaligen Nazionalsozialisten....... In dem Roman „Jugend ohne Gott“ schreibt Ödon von Horvath über die Entwicklung der Jugend zur Zeit des Nationalsozialismus(1938-1945). Es ist dem Autor ein Anliegen, aus der Sicht eines gebildeten humanistischenMenschen, eines Lehrers, uns vor Augen zu führen, wie Jugendliche in einem faschistischen Staat beeinflusst und gelenkt werden. Im Mittelpunkt seiner Betrachtung steht die ideologische und moralische Deformierung der Jugend im Faschismus. Der Lehrer ist erschrocken und entsetzt, wie töricht, unüberlegt und dumm die Schüler die nationalsozialistischen Propaganda Parolen nach plappern. Mit der Zeit haben sie sich die Phrasen so eingeprägt, dass sie daran glauben. Das selbstständige Denken fehlt ihnen vollständig. Der Lehrer bemüht sich selbstverständlich in aller Ruhe um eine positive Beeinflussung, aber niemand hört ihm zu. Einmal allerdings verliert er in seiner Entäuschung und in seinem

Verdruss seine Nerven. Er muss sich wegen der Bemerkung „Auch Neger sind Menschen“ vor dem Direktor verantworten, weil sich der Vater eines Schülers bei ihm beschwert und mit seiner Anzeige gedroht hat. Der Lehrer möchte seinem Kollegen beistehen. Er sieht die Gefahr, dass dieser gute Pädagoge unter dem Naziregime im kürze seine Anstellung verlieren wird. Er gibt zu, dass er sich zum Schein dem Zeitgeist des Hitlerregimes angepasst hat. Dasselbe rät er dem Lehrer. Der Lehrer beobachtet, dass die Jungendlichen dieser Zeit keine ausgeprägte Pubertät erlebt. Mädchen und Jungen werden in der Hitlerjugend geschlechtlich getrennt erzogen: Die Jungen zur Härte, Ausdauer und dem klaglosen Durchhalten bei körperlichen und seelischen Belastungen. Eine zehnjähriger ist damals auf ihrer sportlichen Leistung stolz gewesen, wenn sie zb ohne Pause mit sehr schwerem

Rucksack 20km marschiert ist. Lon und Anmerkung hat es dafür nicht gegeben. Man hat solche Förderungen als eine Selbstverständlichkeit empfunden. Weil damals die Schüler es nicht anders gewusst haben, sollte man ihren Verhaltensweisen keine Vorwürfe machen. So ist es dem Hitlerregime gelungen die Jugend unauffällig udn spielerisch für den Härten des Krieges vorzubereiten. Diese Lehrer macht sich schließlich klar, dass er in dieser Gesellschaftleben muss, sich künftig zurückhalten und niemals mehr seine Meinung äußern wird. Und noch Heute trauen sich Menschen nicht ihre Meinung ausdeutlich zu äüßern. Sie haben Angst sich in einer extremen Stellung reinzufallen. Doch wen man erst die Meinung nicht sagt was man denkt, ist man schon längst in die extreme Stellung reingefallen... Gibt es heutzutage noch Menschen mit ihrer Ideologien.?

Ich willl... nicht...!!! Gibt es Gerechtigkeit...???

Oft ist es in unserer Zeit schwer zu beurteilen was Gerechtigkeit ist und was nicht. Viele Menschen sind der Meinung nach, dass Geld des Lust und des Lebens sei und dabei können sie SO ‚nell darauf vergessen das viele Menschen auf der Erde vor Hunger sterben. Ich will dies nicht....... Ich will nicht, dass viele reiche Menschen die armen Menschen nicht berücksichtigen. In unserer Welt herrscht eine große Ungleicheit die man leider nicht gleich stellen kann. Ich will nicht in einer solchen Masse untergehen. Ich will nicht, dass es ungerecht auf unserer Welt zu geht. Jedoch glaube ich manchesmal, dass ich in einer großen Schema gepresst werde. Ich will nicht in einem Katolog eingetragen werden, sodass ich mich verabschauen solle. Ich will nicht, dass viele Menschen nach Äußerlichkeit handeln, denen die das machen sollte es bewusst sein, dass sie den größten Fehler begehen. Das Leben ist vollversteckt mit Formeln die amn lösen muss, damit man die Hoffnung hat zu überleben. Ich will nicht hinter den versteckten Formeln untergehen. Es ist verdammt zu sehen dass, die einigen Menschen darauf vergessen haben das Lust des Lebens Freude, , Liebe und Freundschaft sei. Ich will nicht in einer solchen ungewöhnlichen Leben untergehen. Ich will nicht das sein was alle von mir erwarten. Ich will das sein was mich erfreut und was ich bin.............................nämlich das bin ich................ ILKNUR ÖZYÜREK


n a r u K iyafeti Z Koran Rezitation

25.10.08 Samstag 17:00 Einlass 16:00 www.ifwien.at

Austria Center Vienna, Bruno-Kreisky-Platz 1, 1220 Wien Ulaşım, Verbindung: U1 Kaisermühlen-Vienna Int. Center Autobahn A22 - Ausfahrt Vienna Int. Center

INFO. +43 660 767 48 48 +43 1 961 91 21 11 +43 1 961 91 21 13

Einlass nur mit Einladungskarte, Giriş sadece kartlıdır. Kinder unter 8 Jahren Eintritt verboten. 8 yaşından küçükler salona alınmayacaktır.


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.