Medikal Aralık'16

Page 1

Yeni teknolojiler beyin tümörlerine

meydan okuyor

Kalp hastalarının yeni umudu;

Eriyen Stent Kablosuz kalp pilleri

hayat kurtarıyor HIV’den Korunmak

Mümkün mü?




İMTİYAZ SAHİBİ İstmag Magazin Gazetecilik İç ve Diş Tic. Ltd. Şti. adına H. FERRUH IŞIK GENEL MÜDÜR MEHMET SÖZTUTAN mehmet.soztutan@img.com.tr Editor-in-Chief SİMGE GÜNDÜZ simge.gunduz@img.com.tr Recep ARSLANTAŞ recep.arslantas@img.com.tr GRAFİK TASARIM TAYFUN AYDIN tayfun.aydin@img.com.tr REKLAM KOORDİNATÖRÜ Recep ARSLANTAŞ recep.arslantas@img.com.tr Reklam Danışmanı Sedat KARADAYI sedat.karadayi@img.com.tr Zekai ŞİMŞEK zekai.simsek@img.com.tr SORUMLU MÜDÜR CÜNEYT AKTÜRK cuneyt.akturk@img.com.tr KURUMSAL İLETİŞİM MÜDÜRÜ EBRU PEKEL ebru.pekel@img.com.tr FOREIGN RELATIONS TARIK ORAL tarik.oral@img.com.tr MUHASEBE FİNANS MUSTAFA AKTAŞ muhasebe@img.com.tr ABONE İSMAİL ÖZÇELİK ismail.özcelik@img.com.tr BURSA BÖLGE ÖMER FARUK GÖRÜN fgorun@ihlas.net.tr Buttim Plaza D Blok Kat: 4 No:1267 BURSA Tel:+90 224 211 44 50 / Fax: 224 211 4481

CTP • BASKI İHLAS GAZETECİLİK A.Ş. Merkez Mah. 29 Ekim Cad. İhlas Plaza No: 11 A/41 Yenibosna - Bahçelievler / İSTANBUL +212 454 30 00 ADRES Evren Mah. Bahar Cad. Polat İş Merkezi B-Blok - No:1 Kat:4 Güneşli - Bağcılar - İstanbul Tel.:+90.212 604 50 50 Faks:+90.212 604 50 51 www.medikalteknik.com.tr e-mail: info@medikalteknik.com.tr İMG - Medikal Teknik Dergisinde yer alan makalelerdeki fikirler yazarlarına aittir. Yayınlanan ilanların sorumluluğu reklam verene aittir. İMG - Medikal Teknik Dergisi’nin bütün yayın haklarıİstmag Magazin Gazetecilik İç Ve Diş Tic. Ltd. ’ye aittir. Yazılar kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. aygın süreli bir yayın olan Medikal Teknik Dergisi ayda bir yayınlanır.

simge.gunduz@img.com.tr

2017’ye sağlık sektöründe yeni projelerle merhaba diyoruz Sağlık Bakanlığı ve bağlı kuruluşlar 2017 yılı bütçesi yayımlandı. 2017 yılına ilişkin toplam bütçe 64 milyar 43 milyon TL olarak açıklandı. 2016 yılında bu rakam 53 milyar 147 milyon TL idi. İki yılın değişim oranı yüzde 20,5 olarak kaydedildi. 2017 TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu sunumunda; Sağlıkta Dönüşüm Programı, Halk Sağlığı Hizmetleri, Acil Sağlık Hizmetleri, Hastane Hizmetleri, İlaç ve Tıbbi Cihaz Hizmetleri, Sağlık İnsan Kaynakları, Sağlık Yatırımları, Sağlıkta Finansman, Sağlıkta Dönüşüm Programı Uygulama Sonuçları ve Sağlıkta Dönüşüm Programı İkinci Faz çalışmaları da yer aldı. Yeni yılda sağlık turizmden beklentiler de oldukça büyük. 2017’de sağlık turizmden elde edilecek gelirin 10 milyar dolar olması hedefleniyor. Sağlık Bakanlığı’nın verilene göre hedef, 2023 yılında 2 milyon uluslararası hastayı Türkiye’de tedavi etmek. Bu nedenle hem turizmciler ayağında hem de sağlık sektörü ayağında çalışmalar sürüyor. Sağlık turizminden gelir beklentisi 20172018 yıllarında 10 milyar dolar, 2023 yılında ise 20-25 milyar dolar civarında. Türkiye’nin ilk ‘Sağlık Kenti’ projesi de 2017 baharında hizmete açılacak. Sağlık Bakanlığı, dünya standartlarında sağlık hizmeti sunmak amacıyla benzerlerine bazı batı ülkelerinde rastlanan ve kamunun yatırım ihtiyacının karşılanmasında bir finansman modeli olarak benimsenen, Kamu-Özel Ortaklığı modelini ilk defa Kayseri’de uygulayarak, büyük bir sağlık kompleksini hayata geçirmeye hazırlanıyor. Türkiye’de bir ilk olacağı ifade edilen, modern bir otel ve AVM’ye de yer verilen sağlık kampusu gelecek projeler için de bir örnek niteliğinde. Mersin, Isparta, Yozgat, Ankara Bilkent ve Adana’daki şehir hastanelerinin de gelecek yıldan itibaren hizmete girmesi planlanıyor. Medikal Teknik ekibi olarak 30 Ocak-2 Şubat tarihleri arasında düzenlenecek olan Arab Health fuarında ülkemizi temsil edeceğiz. Sektörümüzde yeni yıla dair tüm projeleri dünya ülkelerinin katılıcı olacağı fuarda aktaracağız. Yeni sayımızda görüşmek dileğiyle.


6

Dr. Suat Günsel Girne Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Açıldı

Kablosuz kalp pilleri hayat kurtarıyor

10 14

Çalıntı sağlık bilgileri internette çarpıcı fiyatlardan satılıyor!

Bakan Akdağ’dan Suudi Arabistan’a ziyaret

28

24 Cerablus Hastanesi tam teşekküllü olarak hizmet verecek

Türkiye’de her yıl 150 bin prematüre bebek doğuyor!

44


Makale Makale Makale Makale Makale Makale Makale Makale Makale AKTÜEL

Sektörü güzel günler bekliyor

Sararıp dökülen yapraklar mevsimsel bir gelişme

Teknik dergisi ekibi olarak bizde MEDICA

endişe verici boyutlara ulaştı. Estikçe esiyor.

olumlu geçmesi önemliydi.

gibi önüne ne gelmişse sürükleyip, alıp götürmek

edilecek olan II. Tıbbi Tedarik Zinciri Yönetimi

bir gecesi var. Umutsuzluğa kapılmadan, şartları

dergisi ekibi, 2017 yılında da sektörümüzün

olsa da, mevsim normalleri üzerinde esen rüzgârlar

fuarındaydık. Geçtiğimiz yıllara göre, bu sene fuarın

Neredeyse canlılara yaşam alanı bırakmayacakmış

Antalya’da 8-10 Aralık 2016 tarihlerinde organize

istiyor. Her gecenin bir sabahı, her sabahında

Kongresindeki yerini alan Medikal Teknik

kabullenip, yaşamın tadını çıkarmanın yollarını

en önemli kongre ve fuarlarında olacak. Yeni

bulmalıyız.

yılın, sektörümüzün bütün

Yeni bir yıla başlayacak olmamızın verdiği

temsilcilerine huzurlu, sağlıklı,

yaşayacağımız şu günlerde, dövizdeki

geçmesini temenni ederim.

ulaştı. Korkunun ecele faydası yok. Öyle

görüşünceye kadar esen kalın.

heyecanla, yeşeren umutlarımızın mutluluğunu

başarılı ve bol kazançlı

dalgalanmalar oldukça endişe verici boyutlara

Ocak 2017 sayımızda

veya böyle hayat bir şekilde devam ediyor.

Bekleyerek, erteleyerek, belki de korkarak ne yapabiliriz ki! Çoklu planlarımızı masaya yatırarak, yolumuza devam

etmeliyiz. Hayatta güzel şeyler de oluyor aslında. Geçtiğimiz

günlerde, dünyanın en büyük

uluslararası sağlık ve medikal ürünleri fuarı Almanya da

gerçekleşti. Birçok ülkeden milli katılımların organize edildiği

fuara, İKMİB 38. Türk firmasıyla milli katılım organizasyonunu 8. defa gerçekleştirdi. Ülkemizden

bireysel katılan firmalarında olması oldukça onur vericiydi. Medikal

4

Aralık 2016

Recep Arslantaş Genel Koordinatör Recep.Arslantas@img.com.tr



AKTÜEL

Dr. Suat Günsel Girne Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Açıldı Türkiye’deki pek çok üniversite hastanesine ürün ve çözümleriyle hizmet veren Siemens Healthineers, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ndeki Dr. Suat Günsel Girne Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’ni de en gelişmiş sağlık teknolojileriyle donattı

G

örüntüleme teknolojilerinden laboratuvar diagnostiğine ve otomasyon sistemlerine kadar pek çok alanda sağlık kuruluşlarına ürün, çözüm ve teknolojiler sunan Siemens Healthineers Türkiye, özel sektör ve devlet hastanelerinin yanı sıra üniversite hastanelerine de hizmet veriyor. Siemens Healthineers’ın üniversite hastanelerine yönelik en yeni ve kapsamlı projelerinden biri de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ndeki Dr. Suat Günsel Girne Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde gerçekleştirildi. MR, bilgisayarlı tomografi, ultrason, X-ray cihazları, anjiyografi cihazları gibi çok geniş kapsamda ürün sağlanan hastanenin açılışı 15 Kasım’da, KKTC 3. Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, çeşitli bakanlar, Yakın Doğu Üniversitesi Kurucu Rektörleri Dr. Suat Günsel ve Cemre Günsel Haskasap, akademik kadrolar ve Siemens Healthineers Türkiye ekibinin

6

Aralık 2016

katılımıyla yapıldı. Girne Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Bulakbaşı, hastane hakkında şunları ifade etti: “Hastanemiz, bir yıldan kısa bir süre içinde, fakülte ile entegre olacak şekilde, 15 bin m2’lik alan üzerinde açıldı. Toplam 150 yatak kapasiteli ve yüksek teknolojik donanımı ile Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesi’nden sonra adadaki ikinci en büyük ve donanımlı hastaneyi kurduk. Bu süreçte, bize büyük katkı sağlayan yapı ve teknolojik çözüm ortaklarımıza çok teşekkür ederiz.” Açılış töreninde Siemens Healthineers Türkiye Genel Müdürü Şevket On, Görüntüleme Ülke Lideri Enis Sonemel, Kurumsal İletişim Müdürü Müge Yılmaz, Satış Yöneticisi Yılmaz Korkmaz, Proje Müdürü Suat Akyol ve Ali Emre Pekmez’den oluşan bir kadro da hazır bulundu. Şevket On, böylesine kapsamlı bir projeye katkıda bulunmaktan gurur duyduklarını ifade ederek:


“Bu projeyle, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti yepyeni sağlık teknolojilerine kavuştu. Siemens Healthineers olarak ileri teknolojili görüntüleme cihazlarımızı KKTC halkının hizmetine sunmaktan onur duyuyoruz.” dedi. Proje kapsamındaki son teknoloji ürün ve çözümler hayata geçirildi… Siemens Healthineers tarafından Dr. Suat Günsel Girne Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’ne temin edilen ürünler bilgisayarlı tomografi, MR, anjiyografi, X-ray, ultrason ve özel cihaz yazılımlarını kapsıyor. Siemens Healthineers imzalı bilgisayarlı tomografi cihazı Somatom Definition Flash, benzersiz Dual Source teknolojisini kullanarak düşük radyasyon dozuyla yüksek hızda çekim imkanı sağlıyor. Somatom Definition Flash ile tek kalp atımı süresinde çekim yapmak mümkün oluyor. Böylece optimum görüntü kalitesi elde ediliyor. MR’da ise Magnetom Aera 1.5T ve Magnetom Skyra 3T çözümleri Dr. Suat Günsel Girne Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nin hizmetine sunuldu. Magnetom Aera 1.5T hasta konforunu artırırken tarama başına maliyetleri de düşürüyor. Magnetom Skyra 3T MR cihazı da güvenilir görüntü kalitesi sunmanın yanı sıra verimliliği yüzde 50’ye varan oranda artırıyor. Siemens Healthineers’ın MR için sunduğu Quite Suite çözümü de gürültü düzeyini düşürerek hastaların daha rahat etmesini sağlıyor. Anjiyografide de Siemens Healthineers’ın Artis Zee Biplane çözümü sunuldu.

Artis Zee Biplane, görüntü kalitesi ve kullanım kolaylıkları sebebiyle tercih ediliyor. Dr. Suat Günsel Girne Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi, X-ray çözümlerinde de mamografiden floroskopiye kadar tüm ihtiyaçlarını Siemens Healthineers portföyünden karşıladı. Proje kapsamında Multix Fusion dijital X-ray, Mobilett Mira Max mobil X-ray, MAMMOMAT Inspiration dijital mamografi, Luminos Fusion ikisi bir arada radyografi ve floroskopi sistemi, cerrahi görüntüleme odaklı Cios Select mobil C-kol çözümleri kullanıldı. Hastanenin tercih ettiği ultrason cihazları da Siemens Healthineers ACUSON serisinin 5 farklı modelini (S3000, S2000, S1000, NX3, SC200) içeriyor.

Aralık 2016

7


Sağlık

Akciğer kanseri tedavisinde yeni bir yöntem

“İntratümöral Kemoterapi” Türkiye’den dünyaya yayılan intratümoral kemoterapi; özellikle akciğer kanseri hastalarında diğer tedavi yöntemleri ile birlikte uygulanıyor, hastanın bağışıklığını güçlendiriyor ve vücudun kanserle savaşmasını kolaylaştırıyor belirtisi öksürük! Eğer bir ay devam eden kuru bir öksürük varsa, bu mutlaka adı konulması gereken bir durumdur. İkincisi eğer hasta şanslıysa, ‘hemoptizi’ denilen kanama olur. Balgam içerisinde ince kırmızı kan görülür ya da tamamen parlak küçük bir kan gelir. Bu da tıpkı öksürük gibi hastaların psikolojik olarak hep reddettikleri bir durumdur.”

Omuz ve sırt ağrısına dikkat: “Bazen akciğer

kanseri sadece lokal ağrılarla belirti verebilir; sırt ağrıları, omuz ağrıları gibi. Bunlar da akciğer kanserleri için çok özel, çok spesifik bir durum değildir. Yani akciğer kanseri aslında ufak bulgular vermesine rağmen çok sinsi gelişen bir kanserdir. Belirleyici ağrılar ancak kemiklere, akciğer zarına ulaştığı zaman kanser ortaya çıktığı için bunlar geç bulgulardır. Bu nedenle özellikle sigara içen kişilerin çok uyanık olması gerekiyor.”

Türkiye İş Banksası iştiraki Bayındır İçerenköy Hastanesi ve Levent Tıp Merkezi Göğüs Hastalıkları Bölümü Başkanı Prof. Dr. Firuz Çelikoğlu

Ö

ksürük, ağrı gibi belirtiler çoğunlukla gözardı edildiği için geç fark edilen ve bu nedenle tedavi edilemediği yanılgısına düşülen akciğer kanseri, erken evrede yakalandığında tedavi şansı buluyor. 1980’li yılların sonunda Prof. Dr. Seyhan Çelikoğlu’nun geliştirip uyguladığı ve bugün ABD’de ve Avrupa ülkelerinde de uygulanan İntratümoral Kemoterapi ile tedavi şansını çok yükseltiyor. Türkiye İş Banksası iştiraki Bayındır İçerenköy Hastanesi ve Levent Tıp Merkezi Göğüs Hastalıkları Bölümü Başkanı Prof. Dr. Firuz Çelikoğlu; Akciğer kanserinin tanı ve tedavi yolları ile intratümoral kemoteripinin detaylarını anlatıyor.

İlk belirti öksürük: “Akciğer kanserinin en önemli 8

Aralık 2016

Erken teşhis hayat kurtarır: “Eğer akciğer

kanseri erken safhada tespit edilirse mutlaka tedavisi olur. Ancak hastalar belirtileri yadsıdığı ve zamanında yakalayamadığımız için akciğer kanseri tedavisiz bir hastalıkmış gibi karşımıza çıkıyor.”

Sigara genleri vuruyor: “Akciğer kanserinde

birinci risk faktörü genetik etkenlerdir. Aslında vücutda sürekli kanser oluşur ancak P53 geni, bu sorunlu hücreleri yok eder. Bu genin yok olması kanserin oluşumunu tetikler. P53 geninin aktivitesinin azalmasının ilk nedeni sigaradır. Sigaranın içindeki maddeler, toksik maddeler, sıcaklığı, ısısı gibi durumlar vücudun P53 geninin aktivitesini azaltmaya başlar. Sonuçta dengeler bozulursa kanserojen bir ortam oluşabilir. Eğer vücutta diğer kanserlere müsait bir ortamdaysa bu sigara içen kişilerde çok daha hızlı gelişir.”


Şehir

merkezi kanser ediyor: “İkincisi; akciğerle ilgili enflamasyon hastalıkları geçirmiş kişiler sigara içmeye devam ediyorsa kanser olma riski daha fazladır. Sigaranın yanında hava kirliliği de varsa bu sigaranın kanser etkisini daha da artırır. Yani şehir merkezlerinde yaşamanın riski artırdığını söyleyebiliriz.”

Kimyasal maddelere dikkat: “Bunların dışında

kimyasal maddelerle maruz kalınması etkendir. Bu nedenle sanayide çalışan işçilerin de riski yüksektir. Aspest en önemli kanser nedenlerinden biridir. Şu anda çok büyük bir oranda kontrol edilmekle beraber izolasyon için kullanılan bu madde fren balatalarında, boruların izolasyonunda bulunur. Eski binaların yıkımlarında, batık gemilere dalışlarda karşılaşılan kimyasaldır.”

Geleceğin tedavisi: İntratümöral Kemoterapi Diğer pek çok kanser tedavisinde kullanılan cerrahi, kemoterapi ve radyoterapi yöntemlerinin uygulandığı akciğer kanserlerinde, tedaviye katkıda bulunacak çok önemli üçüncü bir seçenek daha bulunuyor. 1980’lerin sonunda 1990’larda Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde Prof. Dr. Seyhan Çelikoğlu’nun geliştirdiği, dünyada şu anda kabul edilmiş olan intratümoral kemoterapi (lokal kemoterapi) de bu hastaların tedavi olanaklarını artırıyor. Yapılan büyük araştırmalar sonucunda şu anda dünyada intratümoral kemoterapi de uygulanıyor. İntratümoral kemoterapi, geleceğin tedavilerinde immunoterapinin birinci basamağı kabul ettiğimiz tedavi olarak yerini alıyor. İntratümoral kemoterapi tedavisinde akciğerin içerisine bronkoskopla giriliyor

Erken safhada yakalanan kanserlerde ilk seçenek cerrahi, yani lokal olarak çıkartmak. Bu tedaviye destek olabilecek bir tedavi de intratümoral kemoterapidir. Dünyada kabul gören intratümoral kemoterapi tedavisinde: akciğerin içerisine bronkoskopla direkt giriliyor. Hava yollarını tıkayan kanser hücrelerinin içerisine ilaç verilerek o tıkanıklığın erimesi sağlanıyor, böylece akciğerde havalanma tekrar başlıyor. Ayrıca bu verilen ilaçlar, direkt lenflere gidip lenflerdeki kanser hücrelerini de temizliyor. Böylece bölgenin dışına yayılmasını engelliyor. Bu tedavinin bir yararı da ileri derecede akciğer kanserinde, kanseri küçülttüğü için ameliyat edilmeye imkan yaratacak düzeye getirmesidir. İleri evre gözüken kanserin bile erken evreli bir kansere dönüşmesi şansını bize sunuyor. Bu düzeyde olup ameliyat ettiğimiz, yaşamı kurtulan hastalarımız var. Yan etkisi olmayan etkili bir tedavi Intratümoral kemoterapinin yan etkisi hemen hemen yok gibi. Olan yan etkileri de pozitif. Öncelikle kanamayı durduruyor, hava yollarını açıyor, nefes darlığını düzeltiyor. Yan etkileri; belki ilk gün yapılan işlemlerdeki o da sadece ilk gün ve bazı hastalarda ateşlenme hissi olabiliyor. İşlem günübirlik ve ayakta yapılıyor. Hasta aynı gün evine dönüyor. Saç dökülmesi, kan hücrelerinde azalma, halsizlik olmuyor. Havayolu içerisini tıkayan, akciğer kanseri hastalarının yanı sıra beyin tümörlerinde uygulanabiliyor; çünkü kemoterapi tedavisinin etkisi beyin tümörlerine ulaşmıyor. Pankreas kanserlerinde, kolerektal kanserlerde yani rektum kanserlerinde, mide kanserlerinde, karaciğer kanserlerinde ve kanser metastazlarında uygulanabiliyor.

Aralık 2016

9


Sağlık

Kablosuz kalp pilleri hayat kurtarıyor

Memorial Ankara Hastanesi Kardiyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ali Oto

K

alp atış hızında yavaşlama hatta zaman zaman duraklamalar, hastaların yaşamını tehdit edebiliyor ve yaşam kalitesini olumsuz etkiliyor. Bu alanda son yıllarda devrim niteliği taşıyan kablosuz kalp pilleri hastalara büyük konfor sağlıyor. Memorial Ankara Hastanesi Kardiyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ali Oto, kablosuz kalp pillerini anlattı. Kalp ritmini piller koruyor “Kalp hızının ileri derecede yavaşladığı durumlarda, kişinin yaşamını sürdürebilmesi için ya da yaşam kalitesini yükseltmek amacıyla vücuda yerleştirilen cihazlara “kalıcı kalp pilleri” denilmektedir. Bu durum temelde kalbin elektrik şebekesi ile ilgili bir sorun sonucu ortaya çıkmaktadır. Kalpte de tıpkı şehirlerin elektrik şebekesine benzeyen bir elektrik ağı bulunmaktadır. Bu ağın merkezinde pirinç tanesi büyüklüğünde bir jeneratör yer alır. Sağ kulakçıktaki bu jeneratörden çıkan uyarılar kulakçıklar ile karıncıklar arasındaki ara istasyona gelip, buradan da tüm kalbe yayılır. İşte bu jeneratörden başlayarak ağ sisteminde oluşan herhangi bir kesinti kalp ritminde

10

Aralık 2016

yavaşlamaya, bazen de durmaya yol açabilmektedir. Bu durumda kalp pilleri gerektiğinde devreye girerek, kalp hızının kişinin gereksinimini karşılayacak düzeyde olmasını sağlamaktadır.” Doğrudan kalbe yerleştiriliyor “Günümüzde kullanılan kalp pilleri, köprücük kemiği altındaki toplardamardan kalbin içine teller (bir, iki ya da üç kablo şeklinde) uzatıldıktan sonra, kalp pilinin göğüs kası arkasına yerleştirilmesi ile vücuda konulmaktadır. Yakın zamanda geliştirilen yeni bir sistem ise bu kablolara gereksinimi ortadan kaldırmaktadır. Son derece küçülen kalp pili, doğrudan kalbin içine yerleştirilmektedir. Böylelikle damar sistemine gerek kalmamakta ve kabloların yerleştirilmesine bağlı damar sorunları da ortadan kalkmaktadır.” Kesi yapılmadığı için enfeksiyon riski ortadan kalkıyor “Yeni nesil kablosuz piller, diğer pillerin sahip olduğu tüm ileri özellikleri barındırmaktadır. Yapılan araştırmalar her iki ürünün kullanım ömrünün de benzer olduğunu ortaya koymaktadır. Kablosuz kalp pillerinin en önemli avantajı, işlem için herhangi bir kesi yapılmadığından enfeksiyon riski ve pil cebiyle ilgili sorunların ortadan kalkmasıdır. Kablolu kalp pilleri üst ana toplardamarlardan girilerek konulmaktadır. Dolayısıyla bu pillerin yerleştirilmesi için sağlam bir toplardamar sistemi gereklidir. Bazı hastaların ana toplar damarlarının damarlarının yıpranmış olması, anatomik olarak bu işleme uygun olmaması ya da daha önceki pil takma işlemleri nedeniyle tıkanmış olması kablolu kalp pili takılmasını engellemektedir. Bu hastaların yanı sıra tek odacığa kalp pili takılması gereken hastalarda da kablosuz kalp pillerinin kullanılmasının tercih edilmesi önerilmektedir . Yeni nesil piller şu an için bu hasta gruplarında kullanılmaktadır. Gelecekte ise tüm kalp pillerinin kablosuz olacağı öngörülmektedir.”



Sağlık

Koroner arter hastalığı artık kişiye özel Kişiye özel tedavi ile kalp damar hastalıklarında önemli gelişmeler kaydediliyor gözlenir. Egzersiz ve stres gibi kalbin kan ihtiyacını artıran durumlar bu yakınmaları başlatabilir. Bu yakınmalar genellikle dinlenildiğinde geçer.” Tanı kalp damarlarının görüntülenmesiyle konuluyor “Koroner arter hastalığının kesin tanısı “koroner anjiyo” olarak adlandırılan kalbin damarlarının görüntülenmesi ile konulmaktadır. Son yıllarda bilgisayarlı tomografi ile de görüntü alınsa da “altın standart” kasık ya da kol atardamarından girilerek yapılan klasik anjiyodur. Tanısal anjiyo sonucunda hastaya tedavi seçeneklerinden uygun olanı önerilmektedir.” Tıbbi tedavi: “Bu tedavi seçeneği genellikle hastanın damar yapısının herhangi bir girişimsel müdahaleye gerek olmadığı ya da cerrahi veya stent işlemlerinden yeterli faydanın sağlanamayacağı hallerde önerilmektedir.”

Memorial Ankara Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Cem Yorgancıoğlu

D

ünyada ölüm nedenleri arasında kalp hastalıkları ilk sırada yer alıyor. Toplumun artan yaş ortalamasının yanı sıra; sigara kullanımı, yanlış beslenme alışkanlıkları, obezite, yüksek tansiyon, diyabet gibi çoğu kontrol edilebilir faktörler, kalp ve damar hastalıklarının temel nedenleri olabiliyor. Koroner arter hastalığının tedavisi ise ilaç kullanımının yanı sıra yaşam tarzı değişikliği ve cerrahi müdahale de gerektirebiliyor. Memorial Ankara Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Cem Yorgancıoğlu, koroner arter hastalığı ve tedavi yöntemleri ile ilgili yeni bilgileri Medikal Teknik okuyucuları için paylaştı. Sol kola vuran ağrı damar tıkanıklığı habercisi olabilir! “Koroner arter hastalığı, kalp adalesini besleyen ve “koroner arterler” olarak adlandırılan atardamarların sıklıkla “ateroskleroz” adı verilen damar sertliği sonucunda daralma veya tıkanması sonucu kalbin kan ihtiyacı ile gelen kan miktarı arasındaki dengesizlikten dolayı ortaya çıkan tablodur. Daralma sonucunda gelen kan miktarındaki azalmaya bağlı olarak yorgunluk, göğüste gerginlik, baskı hissi, yanma, genellikle sol kola vuran ağrı, çeneye doğru yayılan ağrı hatta bazen mide ağrısı şeklinde yakınmalar

12

Aralık 2016

Balon veya stent: “Böyle bir girişim, genellikle hastanın damar yapısındaki darlığın bu tedavi yöntemine uygun olduğu ve yeterli kazanımın sağlanacağı durumlarda ya da cerrahi tedavi riskinin çok yüksek olduğu vakalarda önerilmektedir.” Koroner bypass: “Cerrahi tedavi ise genellikle hastanın damar yapısına bir girişimin gerekli olduğu ve hastanın en düşük riske karşın en yüksek kazanımının cerrahi tedavi ile olduğu durumlarda önerilmektedir. Koroner bypass, darlık olan bölgenin daha ilerisine kanı götürmek amacı ile yapılan bir köprüleme işlemidir. Bu işlem bir açık kalp ameliyatı olarak yani kalbi durdurarak yapılabileceği gibi, kalbi durdurmadan çalışan kalpte de yapılabilmektedir. Kesi klasik olarak her iki meme arasından orta hatta olabileceği gibi küçük ya da yandan da olabilmektedir. Yöntem seçiminde temel hedef, hastanın genel durumuna ve riskine uygun olarak en faydalı aynı zamanda da en risksiz ameliyatı gerçekleştirmektir. İşlem sonrasında hastaların büyük bir çoğunluğu, 5-7 gün içinde taburcu olarak sağlıklı bir şekilde gündelik hayatlarına dönebilmektedir.”



AKTÜEL

Çalıntı sağlık bilgileri internette çarpıcı fiyatlardan satılıyor! Yanlış ellere geçen sağlık bilgileri, sahtecilik yolu ile farklı tedavilerde, reçetelerde hatta çok pahalı ameliyatlarda kullanılabiliyor ve bu sözde tedaviler için sigortadan yüklü ödemeler talep ediliyor…

Fortinet Bölge Direktörü Derya Aksoy

G

ünümüzde sağlık kurumlarına yönelik tehditler daha derin ve daha hasar verici hale gelmiş durumda. Bu da daha güçlü güvenlik stratejileri geliştirmeleri ve bu alanda yatırım yapmaları için BT’nin elini güçlendiriyor. Bu nedenle global çapta sağlık hizmetleri alında siber güvenlik pazarının 2022 yılına kadar yaklaşık 11 milyar doları (32 milyar TL) bulması bekleniyor. Yüksek performanslı siber güvenlik çözümleri alanında dünyanın önde gelen şirketlerinden Fortinet’in Bölge Direktörü Derya Aksoy, 2014 yılında 5,5 milyar değerinde olan bu pazarın 2020 yılına kadar ciddi bir büyüme sergilemeye meyilli olmasının arkasındaki nedenleri sıralarken birbirinden çarpıcı bilgileri de paylaşıyor. “600 binden fazla hastanın sağlık kayıtları satışa çıkarıldı” Sadece 2015 yılında 113 milyondan fazla tıbbi kayıt ihlali yaşandığını beliren Aksoy; “Bunu daha basite

14

Aralık 2016

indirgersek eğer bu kayıtlardan her biri bir hastayı temsil ediyorsa bu da Türkiye nüfusundan daha fazla insanın saldırılara kurban gittiği anlamına geliyor. Dahası bu yaz ‘derin internette’ ortaya çıkan bir siber suç reklamında 600 binden fazla hastanın sağlık kayıtları satışa çıkarıldı. Kayıtlarda kurbanların tam isimleri, sosyal güvenlik numaraları, doğum tarihleri ve dahası yer alıyordu ki tüm bu bilgiler sahtecilikte kullanılabilecek bilgiler.” dedi. “Siber suçlular; hastanelerin, doktorların ve sigorta şirketlerinin çoğunun MEDJACK, sosyal mühendislik ve fidye yazılım gibi sayıları hızla artan sofistike saldırılara karşı hazırlıklı olmadıklarının farkında. Daha verimli ve etkili sağlık hizmeti vermek için verilerini online ortama taşıyan sağlık kurumlarının sayısı arttıkça, sağlık sektörü siber suçluların bir numaralı hedefleri olmaya da devam edecek.” diyen Aksoy; “Hatta konu birçok sağlık kurumu için artık hacklenip hacklenmeyecekleri değil ne zaman hacklenecekleri meselesine dönüşmüş durumda.” uyarısında bulundu. “Ölümcül sonuçlar ortaya çıkabilir” Sağlık hizmetleri sektöründe yaşanan her bir dijital ilerlemenin, siber suçluların içeriye sızmaları için bir fırsat oluşturduğunu da vurgulayan Aksoy; “Günümüzdeki organizasyonlar sadece bu amaç için geliştirilmiş yeni teknolojik inovasyonlar ile güçlenen tehditlerin artan saldırısına maruz kalıyor. Veri depolamada bulut servislerini kullanmak, hareket halindeki çalışanların güvenli olmayan ağlar üzerinden bağlantı yapması, kendi cihazını getir (BYOD) fenomeni ve dizüstü, tablet gibi verilerin fiziksel olarak çalınmasını kolaylaştıran cihazlar sağlık hizmetlerini saldırılara karşı daha zayıf hale yaygın dijital uygulamadan sadece birkaçı. Tüm bunlara ek olarak, Tıbbi Nesnelerin İnterneti’nin (IoMT) hızla yaygınlaşması da bu güvenlik bilmecesini daha da karmaşık duruma getiriyor.


İnsülin pompalarından kablosuz kalp pillerine ve infüzyon cihazlarına kadar tüm bağlantılı cihazlar, sağlık kurumlarını ağ içerisindeki bu cihazları koruyacak ve “konteynır” içine alacak dahili segmentasyon güvenlik duvarları gibi teknolojilere yatırım yapmaları için zorluyor. Çok katmanlı güvenlik önlemleri alınmadan bağlantılı cihazlar kullanmak tam anlamı ile ölümcül sonuçlar doğurabilir.” şeklinde konuştu. “Tek bir çalıntı sağlık kaydı 60 dolara kadar alıcı bulabilir” Tüm endüstriler içerisinde sağlık kurumlarının en sık saldırıya uğrayan hedeflerden birisi olmasının nedeninin bu kurumların “derin internette” para kazandıracak değerli veriler bulundurması olduğunu da ifade eden Aksoy; “Derin internette çalıntı bir kredi kartı bir, iki veya üç dolara satılabilir. Sosyal güvenlik numaraların fiyatı ise 15 dolara kadar çıkabilir. Ancak tam bir sağlık kaydı bir altın madeni değerindedir. Bu bilgiler 60 dolara kadar alıcı bulabilir.” diyerek tehlikenin büyüklüğüne dikkat çekti. Çalıntı kredi kartı bilgilerinin kredi kartı iptali ile kolaylıkla geçersiz hale getirilebilirken tıbbi kayıtların sınırsız bir raf ömrüne sahip olduğunun altını çizen Aksoy; “Eğer bu bilgiler yanlış ellere geçerse sahtecilik yolu ile farklı tedavilerde, reçetelerde hatta çok pahalı

ameliyatlarda kullanılabilir ve bu sözde tedaviler için sigortadan yüklü ödemeler talep edilebilir.” dedi. “Tek bir veri ihlalinin sağlık kurumuna maliyet 4 milyon dolar” İster uluslararası olsun ister olmasın, siber suçluların saldırılarının her zaman finansal sorunlara da neden olduğunu belirten Aksoy; “Hatta sadece bu yıl sağlık kurumlarında yaşanan tek bir veri ihlalinin maliyeti 3,79 milyon dolardan 4 milyon dolara yükseldi. Ayrıca her bir ihlal sonrasında kurumlar daha fazla güvenlik elemanı alıyor, tehlikeler konusunda farkındalık yapmak için çalışanlarına yönelik eğitimler uyguluyor, ticari açıdan sürdürülebilir bir strateji geliştiriyor ve yeni güvenlik sistemleri kuruyor. Tüm bunlar bir araya geldiğinde hem sermaye giderleri hem de işletme maliyetleri üzerinde ciddi bir yük oluşturuyor. Ayrıca bu tarz ihlallere izin veren kurumlara yönelik yasal cezalar uygulanabiliyor, dava ve avukat ücretleri de bunun üzerine eklenebiliyor. Tabii tüm bunlar, bir hasta kaybının yarattığı zararın yanında da hiç kalıyor. Sonuç olarak sağlık kurumlarının; kendilerini, hastalarını ve çalışanlarını derin interneti altın bulmak için kazan siber suçlulara karşı korumak için veri güvenlik çözümlerine yatırım yapmaları artık hayati bir öneme sahip hale gelmiştir.” diyor.

Aralık 2016

15




AKTÜEL

Örnek bir hastane yapısı nasıl olmalıdır?

B

ir hastane yapısının başarısı, projelendirme sürecinin en başından sonuna kadar yatırımcılar, doktorlar, hemşireler, hastane yöneticileri, danışmanlar, mimarlar ve diğer teknik disiplinlerin uyumlu şekilde çalışmasına bağlıdır. Medikal planlama aşamasında, departmanların bir araya gelirken yatay ve düşey ilişkileri, steril ve steril olmayan mekanların ilişkileri, yatan ve ayakta tedavi görecek hastaların ilişkileri gibi bir çok kriter doğru olarak tanımlanmalıdır. Bu karmaşık ilişkiler, konuya matematiksel ve hassas olarak yaklaşılmasını zorunlu tutar. Bunun yanında tasarım, malzeme ve renk seçimi kararları hastane yapısının kullanıcıları üzerinde ki psikolojik etkisini de belirler. Hastane kullanıcılarının sadece hastalar olmadığı, kontrole gelen sağlıklı insanlar, hasta ziyaretine gelen hasta yakınlarının da olduğu bu süreçte göz ardı edilmemelidir. Hastane projelendirmesinde ortaya çıkacak ürünü sadece bir yapı olarak değil, kendini yenileyen ve hızlı değişim gösteren, yaşayan bir organizma olarak ele almak gerekir. Projelendirme sürecinin başlangıcında elimizde olan ihtiyaç programının ileride nasıl evrim geçireceğini ön görmek, en başından buna uyum sağlayabilecek bir yapı ortaya çıkarabilmek açısından

18

Aralık 2016

önemlidir. Bu yaklaşımın doğru uygulanması, ileride ortaya çıkabilecek ilave masrafları azaltacak ve çoğu durumda yenilenen ihtiyaçlar karşısında çözümsüz kalınmasına mani olacaktır. Tasarım sürecine başlarken tüm bu parametrelerin doğru tanımlanması ve projeye aktarılması, hastanenin başarılı bir şekilde ortaya çıkması için önemlidir. Bunun yanında bu kararlar hem projelendirme süresini hem de yapı ve işletme maliyetlerini olumlu olarak etkilerler. Cezayir’in Bouchaoui bölgesinde projelendirdiğimiz 120 yataklı Askeri Hastane projesi toplam 83.000m² inşaat alanına sahiptir ve bünyesinde hastane yapısının yanında otel ve sağlık personeli için farklı konfor sınıflarında lojmanlar da barındırmaktadır. Hastane yapısı modern, teknolojik ve çağdaş görünümlü bir yapı olarak tasarlanmıştır. Hastane Departman Yerleşimi Hasta yakınları ile doğrudan ilişkili olan idari alanlar ve muhasebe birimleri zemin katta, bekleme ve danışma alanları ile doğrudan bağlantılı olacak şekilde düzenlenmiştir. Tüm klinik alanlar zemin katta kurgulanmıştır. Acil servis ise yapının zemin kat doğu kanadında kendine özel girişiyle çözülmüştür.


Ana cerrahi ünite, diyaliz birimi, fizik tedavi, sterilizasyon-eczane, laboratuvarlar ve morg 1.bodrum katta planlanmıştır. Havalandırma cihazları yapının genelinden bağımsız düşünülmesi gereken ameliyathane için bu katta ayrıca bir mekanik oda oluşturulmuştur.

bakım ünitesi, 8 yataklı hematoloji-onkoloji servisi, yine 8 yataklı kulak-burun-boğaz servisi ve 8 yataklı göz hastalıkları servisi bulunmaktadır. 8 yataklı kadın hastalıkları ve doğum servisi, 12 yataklı genel cerrahi servisi ve 12 yataklı ortopedi servisi ise hastane yapısının 3. katında yer almaktadır.

Ana servis bağlantısı için; 1. Bodrum kata ulaşan ayrı bir servis rampası bulunmaktadır. Ayrıca 1.bodrum katta 168 araçlık kapalı otopark bulunmaktadır. Kapalı otopark alanından 2 adet asansör ile lobi-zemin kata ulaşılabilir. 2. Bodrum katta tıbbi tanı-görüntüleme ve nükleer tıp birimleri bulunmaktadır. Bu birimler yapının geri kalanından fiziksel yalıtım gerektirdiğinden ve ağır cihazlar içerdiğinden dolayı 2.bodrum katta yer alması tercih edilmiştir. Bu birimlerden bağımsız olarak sürekli eğitim merkezi, hastane mutfağı, atölyeler, IT, çamaşırhane, servis birimleri ve yapının geneli için gerekli olan mekanik, elektrik odalar bu katta planlanmıştır. Tüm servis ve teknik alanlar servis asansörleri ile gerekli şekilde ilişkilendirilmiştir. Yapının 1. katında 24 yataklı dahiliye servisi, 8 yataklı kardiyoloji, 8 yataklı diyabetoloji servisi yer almaktadır. 2. hastane katında ise 16 yataklı yoğun

İç Dolaşım Senaryoları 120 yataklı hastane yapısında 6 adet yolcu-sedye asansörü; ayrıca 2 adet başkanlık katına hizmet veren VIP asansör bulunmaktadır. Buna ek olarak blok kesişimlerinde yer alan ve departmanların servis alanlarına doğrudan bağlanabilen servis asansörleri yer almaktadır. Bu servis asansörleri düşeyde hasta katları, helipad, morg ve teknik alanları birbirine bağlayabildiği gibi aynı zamanda yangın asansörü özelliğindedir. Ağır vakaların sevk ve kabulünün yapılacağı düşünülerek, yapının en yüksek noktasında helikopter pisti planlanmıştır. Bu pist ile ameliyathaneler arasında doğrudan ilişki kurulmuştur. ORTAK MİMARLAR, Mimar Onur Kırçal (İTÜ) ve Y.Mimar Evren Yıldırım (İTÜ) ortaklığında 2006 yılından bu yana, kullanıcı talep ve ihtiyaçlarını, mimari tasarım anlayışı ve çevre koşulları ile harmanlayarak, doğanın ve çağının parçası olan yapılar tasarlıyor.

Aralık 2016

19


AKTÜEL

Yozgat Şehir Hastanesi Aralık’ta açılıyor Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu Başkanı Prof. Dr. Alper Cihan, Yozgat Şehir Hastanesinde aralık ayı sonunda hasta kabulüne başlanacağını söyledi. Hastanenin aralık ayı sonunda hasta bakımlarına başlayacağını dile getiren Cihan, personelin nakli çalışmalarının yavaş yavaş gerçekleştiğini, aralık ayının ortalarında hasta bakma denemeleri yapılıp, ay sonunda da hasta kabulü yapılacağını ifade etti. Cihan, şehir hastanelerinin kamu özel ortaklığı olarak farklı bir model olduğuna dikkati çekerek, “Bu modelde hastanelerin daha kaliteli, hastaların daha büyük bir konfora sahip olması, sağlık hizmetlerinin eksiksiz ve zamanında sürdürülmesi için bütün kaynakları kullanıyoruz. Şehir hastanelerine bakınca, bu hastanede doktor da olurum hasta da olurum. Yani her şeyi, tıbbı cihazı, aleti, edevatı, ameliyathanesi, yoğun bakımı, servisleri, yemekhanesi, her şeyi mükemmel.” diye konuştu.

Türkiye kendi aşısını üretmeye hazırlanıyor Bazı programlara katılmak üzere Antalya’da gazetecilerin sorularını yanıtlayan Gümüş, yerli aşı ve ilaç üretimine yönelik, 10. Kalkınma Eylem Planı’nda Türkiye’de sağlık endüstriyellerinin geliştirilmesinin de olduğunu söyledi. Bununla ilgili sağlık endüstri yönlendirme kurulu oluşturulduğunu belirten Gümüş, şu değerlendirmede bulundu; “Türkiye her yıl yaklaşık 300 milyon dolarlık aşı alıyor. Bu aldığımız aşıların Türkiye’de üretilmesi, sadece dolum, montaj değil, aynı zamanda esas hammaddenin üretilmesi konusunda görüşme yapıyoruz. Burada Ar-Ge, inovasyon, Türkiye’deki bazı bilim adamlarımızın bu konuda yetişmesi iş birlikleri önemli. Görüşme yapıyoruz. Bu alım gücümüzü kullanarak, bu sektörü geliştirmeyi hedefliyoruz.”

Sağlığa harcanan para 100 milyar lirayı aştı Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2015 yılına ilişkin Sağlık Harcama İstatistikleri’ni yayımladı. Buna göre, sağlık harcaması, 2015 yılında bir önceki yıla göre yüzde 10,4 arttı ve 94 milyar 750 milyon liradan 104 milyar 568 milyon liraya çıktı. Cari sağlık harcamasının toplam sağlık harcaması içindeki payı 2014 yılında yüzde 93,8, 2015 yılında ise yüzde 92,6 olarak gerçekleşti. Kişi başı sağlık harcaması, 2014 yılında bin 232 lira iken, 2015 yılında yüzde 9,2 artarak bin 345 liraya yükseldi. Toplam sağlık harcamasının gayri safi yurt içi hasılaya (GSYH) oranı ise 2014 yılına göre değişmeyerek yüzde 5,4’te kaldı.

20

Aralık 2016


Çinli bilim insanları, “canlı” virüsten grip aşısı üretti Şinhua ajansının haberine göre, bilim adamları, bilinen tedavi metodu olan ölü veya zayıflatılmış virüs aşısı

yerine,

üretmeyi

canlı

virüs

başardı.

kullanarak

Science

grip

dergisinde

yayımlanan araştırmada, aşı için kullanılan canlı virüslerin,

hastalıkların

yayılma

özelliklerini

engelleyebileceği iddia ediliyor. Canlı virüsler

genetik olarak parçalara ayrıldı. Daha sonra kendini

virüslerin,

kopyalama

özellikleri

yerleştirildiği

yok

sağlıklı

edilen

hücrenin

bağışıklık sistemini etkinleştirmesi sağlandı. Bu yöntemin, grip hastalığı olan dağ gelinciği ve gine domuzu türlerde olumlu sonuç verdiği belirtildi.

Antalya akıllı hastaneye bu ay kavuşuyor Antalya’nın Kepez ilçesinde, sağlık çalışanlarının tablet bilgisayar kullanacağı, vatandaşların yoğun bakım ünitesindeki hastalarını internet üzerinden izleyebileceği “akıllı” devlet hastanesinin bu ay açılması planlanıyor. Hastanenin tüm alanlarında görme engelliler için yürüme bantları, işitme engelli hastaların doktorlarla iletişim kurmasını sağlayacak, işaret dilini bilen personel olacak. Hastanedeki tüm işaretler, yönlendirme levhaları, görme engelliler için Braille alfabesiyle yazıldı. Antalya’nın en büyük onkoloji merkezi de Kepez Devlet Hastanesinde kurulacak. Ayrıca akıllı hastanede yanık tedavi merkezi olacak, anjiyo ve açık kalp ameliyatı da yapılabilecek.

Bilim adamlarından alzaimer hastalığı için müthiş buluş Yonhap haber ajansının Kore Bilim ve Teknoloji Enstitüsüne

(KIST)

dayandırdığı

habere

göre,

çalışmanın lideri Kim Young-soo ve Yang Seunghoon, Necrostatin-1 olarak adlandırılan molekülün,

beyin hücrelerinin ölümünü ve bilişsel bozuklukları azalttığını ortaya çıkardı. Sinirlere ait hücrelerin

ölümünü azaltmanın, tedavinin önemli bir hedefi olduğunu

belirten

bilim

adamları,

sonuçların,

Necrostatin-1 molekülünün, hastalığın sebebi olarak bilinen amyloid beta ve hyperphosphorylated tau

proteinlerini etkin biçimde önlediğini gösterdiğini ifade etti. Sadece Güney Kore’de yaklaşık 700 bin kişinin demans hastası olduğu tahmin edilirken, bu sayının 2024 yılında bir milyona ulaşacağı sanılıyor.

Aralık 2016

21


Uyku Laboratuvarı

|

Gün Işığı Lambaları

Kızılötesi Lamba

TÜRKİYE DİSTRİBÜTÖRÜ www.nabiztip.com


Süt Pompaları

Bebek Telsizi

Beslenme

|

Ağırlık

Ateş Ölçerler

TÜRKİYE DİSTRİBÜTÖRÜ www.nabiztip.com


AKTÜEL

Bakan Akdağ’dan Suudi Arabistan’a ziyaret Sağlık Bakanı Recep Akdağ, çalışma ziyareti kapsamında gittiği Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’da mevkidaşı Tevfik Fevzan Er-Rabia ile bir araya geldi

İ

ki ülke arasında sağlık alanındaki ikili ilişkilerin son durumunu değerlendirmek ve yeni iş birliği alanlarının tespiti ile ortak sağlık projelerinin geliştirilmesi hakkında görüşmelerde bulunmak üzere teknik bir heyet ve iş adamlarıyla Suudi Arabistan’a giden Bakan Akdağ, mevkidaşı Rabia ile temaslarına başkent Riyad’da gerçekleştirilen toplantıyla katıldı. Akdağ, burada yaptığı konuşmada, temasları kapsamında Türkiye’nin sağlık alanında gerçekleştirdiği reform ve kalkınmanın Suudi Arabistanlı yetkililer ve firmalar ile paylaşıldığını, Suudi Arabistan’ın 2030 hedefleri çerçevesindeki sağlık reformlarında yerli firmalar ile beraber Türk firmalarının ortak yatırım yapması konusunda bilgi alışverişinde bulunduklarını ifade etti. Akdağ; “Suudi Arabistanlı yetkililerle sağlık alanındaki mevcut ilişkileri daha da ilerletmeyi hedefliyoruz” Türkiye ile sağlık alanında iş birliği yapmaktan memnun olduklarını söyleyen Suudi Arabistan Sağlık Bakanı Rabia ise bunu hem üretim hem de ticari alanlara doğru genişletmek istediklerini dile getirdi. Türkiye’nin sağlık konusundaki reformları ve tecrübelerine çok önem verdiklerini ve bundan yararlanmak istediklerini vurgulayan Rabia, Türkiye

24

Aralık 2016

Sağlık Bakanlığı ile iyi ilişkiler geliştirdiklerini ve bu ilişkileri giderek daha fazla ilerletmeyi arzuladıklarını kaydetti. Başkent Riyad’daki programın ilk gününde Suudi Arabistan’ın 2030 vizyonu çerçevesinde sağlık alanında yapılacak reformlar ve yatırımlar, yabancı firmalar ile beraber Türk firmaların yatırım ve üretim fırsatları, devletin sağlayacağı teşvikler, ikinci gün ise Türkiye’nin sağlık alanında yaptığı reformlar ve elde edilen tecrübeler heyetler arasında paylaşıldı. Bakan Akdağ, programının son gününde başkent Riyad’daki Kral Abdülaziz Şehir Hastanesi’ni ziyaret ederek hastane yetkilileri ile bir araya geldi. Yetkililerden hastane hakkında bilgi alan Akdağ ve beraberindeki heyet, Suudi Bakan er-Rabia ile beraber bin 505 yataklı hastanenin farklı bölümlerini gezdi.


Biz Üretiyoruz, Medikal Firmalarımız Kazanıyor

MED İlaç ve Sağlık Ürünleri A.Ş.

INSUPORT Mini Diabet Çanta

Blefari�o Swap Mendil

Long Time Forte Sprey (Gecik rici) TTO Sıvı Sabun

Lubricant Gel Kayganlaş�rıcı (Sade-TTO-Şe�ali-Çilek Formlarında)

Organi�o Güneş Losyonu (30SPF - 50SPF - 50+Kids Formlarında)

TTO Ucux Krem

Blefari�o Göz Şampuanı 45 ml.

INSUPORT Diabet Çanta

İLAÇ ve SAĞLIK ÜRÜNLERİ A.Ş.

Blefari�o Jel 100 ml.

Organi�o Ekilmiş Saçlara Özel Şampuan

Kendi Markanızda Fason Ürünler Üretiyoruz

GlucoSwap Diabet Mendil

MEDİKAL SEKTÖRE ÖZEL

TTO Şampuan 400 ml.

TTO Gold Nail (Tırnak Solüsyonu)

Organi�o Nemlendirici Losyon

TTO Ağız (Oral) Sprey

TTO Beşi Bir Yerde Onarıcı Yüz Bakım Se

TTO İn m Köpük

Balmoil Yağ Banyosu

TTO Diş Macunu

Nemlendirici Yüz Kremi + BB Krem + Acnex Krem + Yüz Temizleme Jeli + Tonic

TTO Kil Maskesi

TTO Coldmax Solüsyon

TTO Terex Sprey

GMP Normlarındaki Üretim Tesislerimizde Sağlık Bakanlığı Mevzuatına Uygun

Kendi Markanızda Fason / Private Ürün Siparişleriniz İçin Lütfen Bizi Arayın ! Tel: 0312 223 83 03 - www.jeomed.com.tr


AKTÜEL

Thomas Jefferson University Hospitals, IBM Watson ile Kognitif hastane odaları tasarlıyor

9

00’ün üzerinde akut tedavi yatağı ve üç tesise sahip, Center City, Philadelphia ve Pennsylvania Jefferson Health’in bir parçası olan Thomas Jefferson University Hospitals Inc., hasta deneyimini geliştirmek ve hastalara daha kişiye özgü, hızlı ve duyarlı bakım hizmeti sağlamak için IBM Watson Nesnelerin İnterneti (IoT) destekli kognitif hastane odalarını hizmete sunmaya hazırlanıyor. Jefferson, şu anda bazı hastane odalarına hoparlörler yerleştirerek bu sayede hastaların yatış süreçlerini daha konforlu hale getirmeyi ve bu odalardaki hastaların temel bilgilerine erişimi kolaylaştırmayı planlıyor. ”The Physician’s Foundation’a göre hekimlerin %81’i tam zamanlı çalıştığını ifade ederken, yalnızca %19’u daha fazla hasta görmeye zamanı olduğunu söylüyor. Ayrıca hekimler vaktinin %20’sini klinik amaçlar dışındaki belgeler üzerinde harcıyor. Hastalar, artık

26

Aralık 2016

IBM Watson IoT Platformu’na bağlı hoparlörlerle etkileşim kurarak, ışıklar ve panjurlar gibi hastanede yatış sürecini etkileyen unsurları ve genel deneyimi kontrol edebiliyor. Ayrıca, hastane olanakları hakkında sorular sorup, hekimlerin özgeçmişleriyle ilgili bilgi alabiliyorlar. Thomas Jefferson University ve Jefferson Health Teknoloji İnovasyonu ve Müşteri Deneyimi Başkan Yardımcısı Neil Gomes konu ile ilgili yaptığı açıklamada; “Hastanede olmak hastalar ve yakınları için kimi zaman yoğun, endişe yaratıcı ve hatta korkutucu bir deneyim olabiliyor. Vizyon sahibi Başkanımız ve CEO’muz Dr. Stephen Klasko sayesinde bir hemşire çağırmak zorunda kalmadan hastane ziyaretleri sırasında hastalarımıza temel, ancak önemli bilgileri doğal dilde aktarabilen, Watson IoT destekli hoparlörler gibi yeni inovasyonlara yatırım yapabiliyoruz.” dedi. IBM Watson kognitif bilişim ve doğal dil yeteneklerinden yararlanan IBM Watson IoT Platformu’na bağlı olan oda hoparlörleri ile hastalar kendilerini ilgilendiren önemli hastane verilerine kolaylıkla erişebiliyor ve yatış sürecinde kafalarında oluşabilecek sorulara yanıt bulabiliyorlar. Bu uygulama ile birlikte hastalar örneğin, “Kardeşim Salı günü beni ne zaman ziyaret edebilir?” ya da “Doktorum hakkında bilgi ver” gibi bilgi isteğinde bulunabiliyor. “Şelale müziği çal” ya da “Oda sıcaklığını artır/düşür” ya da “Her 4 saatte bir kalkıp yürümem gerektiğini bana hatırlat” gibi isteklerini de bildirebiliyorlar. Ayrıca, “Bir anket yap ve sonuçlarını hemşirem için kaydet” gibi hastanın hastanede geçirdiği süreyi daha konforlu, rahat ve eğlenceli hale getirmeye yardımcı olabilecek etkileşimli bir diyalog kurabiliyorlar.


ÜÇLÜ GÜÇLÜ ETKİ

CORIDERM

®

bariyer krem BAYİLİKLER VERİLECEKTİR

JEOMED tesislerinde üretilmiştir

HASTA BEZİ YANINDA CORİDERM BARİYER KREM

PATENTLİ FORMÜL

Tea Tree Oil; Güçlü Onarıcı Etki Sea Buckthorn Oil; Rahatlatıcı ve Onarıcı Etki St John’s Wort Oil; Yara İyileşmesine Yardımcı Etki


AKTÜEL

Cerablus Hastanesi tam teşekküllü olarak hizmet verecek

T

erör örgütü DEAŞ’tan temizlendikten sonra Sağlık Bakanlığı tarafından Cerablus’ta açılan hastanenin hizmet alanı genişletiliyor. Kızılay’ın da desteğiyle tefrişatı süren yeni ek bina sayesinde 40 yataklı tam donanımlı bir yoğun bakım ünitesine kavuşacak hastane 2 aya kadar kalp dışındaki tüm ameliyatlar yapılabilecek. Kızılay Başkanı Dr. Kerem Kınık, hastanedeki ekiplerin kurulduğunu ve günlük ortalama 400 kişiye hizmet verilmeye başlandığını söyledi. Hastanede 26’sı doktor 100’e yakın personelin görev aldığı aktaran Dr. Kınık, hastane sayesinde Türkiye’ye hasta sevkinin büyük oranda durduğunu dile getirerek; “Hastane sadece Cerablus merkezine değil, çevresiyle beraber 50 bine yakın nüfustaki hinterlandın ihtiyacına cevap vermeye çalışıyor. Burada hem ilk müdahalenin yapılması hem de rutin hastaların tedavisine cevap veriliyor. Kızılay olarak bizler de Sağlık Bakanlığımızın talimatları ve destekleriyle bu hizmete vesile oluyoruz” dedi. Ek bina ile 40 yataklı hastane olacak Hastanenin kapsamını geliştirmek için yeni bir ek

28

Aralık 2016

bina hizmete açılmasının kararlaştırıldığını ifade eden Kınık, bu anlamda ek binanın acil servis hizmetlerinde önemli bir boşluğu dolduracağını kaydetti. Dr. Kınık; “Bu ek binada 2 ameliyathane olacak, 4 yoğun bakım odası olacak ve 40 yataklı bir hastane devreye girmiş olacak. Özellikle acil servis hizmetinde önemli bir boşluğu giderecek. Mevcut hastanenin hemen yanında tasarlanan binanın da devreye girmesiyle bölge büyük bir acil servis kapasitesine kavuşacak. Tam teşekküllü olarak hizmet vermeye başladığımızda büyük oranda ateşli silahla yaralanmalar da dahil olmak üzere burası tüm hastalara cevap verebilecek” diye konuştu.


DİYABETLİLERE ÖZEL MEDİKAL ÜRÜNLERDE BAYİLİKLER VERİLECEKTİR !

INSUPORT Mini İnsülin Taşıma Çantası

INSUPORT İnsülin Taşıma Çantası

GlucoSwap Dezenfektan Mendil

SEK YÜK ARJI M KÂR KSEK K YÜ NLİ İ K ET

TTO Thermal Diş Macunu

TTO Ucux Uçuk Kremi

Talepleriniz için: info@jeomed.com Adres: Çamlıca Mah. 147. Sk. Dimas İş Mrk. No:4/K Gimat - Yenimahalle - ANKARA Tel: +90 (312) 223 83 03 - Faks: +90(312) 212 30 03 web: www.jeomed.com İLAÇ ve SAĞLIK ÜRÜNLERİ A.Ş.

İLAÇ ve SAĞLIK ÜRÜNLERİ A.Ş.


AKTÜEL

Gilead Türkiye Fellowship Programı ödülleri sahiplerini buldu! Fellowship Bilimsel ve Sosyal Destek Programı ile HIV-AIDS, Hepatit B ve C, Invazivfungal Hastalıklar (IFD) ve Hematoloji Terapötik alanlarında araştırma, eğitim, sağlık ve hasta bakımını iyileştirme amaçlarıyla yeni fikirlerin geliştirilmesi, keşfedilmesi ve yayılması sağlanıyor

1

987 yılında California’da kurulan Gilead, yıllar içinde hızla genişleyen ürün portföyü ve araştırma aşamasındaki ilaçlarıyla, 6 kıtaya yayılmış 8600 çalışanı ve 400 civarında devam eden ve planlanmış klinik araştırmalarıyla Dünya’nın en büyük biyofarmasötik şirketlerinden biri. 2007 yılında İstanbul ofisi kurulan Gilead Sciences, HIV/ AIDS, Kronik Hepatit B ve C, Hematolojik kanserler ve Sistemik Fungal enfeksiyonların tedavisinde kullanılan ürünlerin Türkiye’de ruhsatlandırılmasından, ithalatından, pazarlanmasından, satışından ve dağıtımından sorumlu. Gilead’ın araştırma ve geliştirme çalışmaları bugün itibariyle HIV/AIDS, karaciğer hastalıkları, ciddi solunum ve kalp-damar rahatsızlıkları, kanser ve enflamasyon için bir sonraki nesil olabilme potansiyeline sahip yenilikçi tedavi seçeneklerinin incelendiği 200’ü aşkın klinik çalışma ile, kuruluşundan itibaren ulaştığı en kapsamlı noktada devam ediyor. Gilead, Nisan 2013’te ABD Patent ve Ticari Marka

30

Aralık 2016

Bürosu (USPTO) tarafından dünya çapında yaşam kurtaran teknolojileri sunmanın yenilikçi yollarını geliştiren kuruluşlara verilen İnsanlık için Patentler ödülünü alarak bu ödülü alan 10 kuruluştan biri olma özelliğini taşıyor. Gilead Türkiye global destekli çalışmaların yanında, Gilead tarafından daha önce hizmete sunulmuş ürünlerle ilgili, üzerinde çalışılan terapötik alanlarda araştırıcı, destekli çalışmaları aktif olarak destekliyor ve yenilikçi tedavilerin temininin yanı sıra bilimsel çalışmalarla, sürekli tıp eğitimi, sosyal ve akademik destek projelerine yoğunlaşarak faaliyetlerini sürdürüyor. Bunlara ek tüm Avrupa’yı kapsayan akademik ve sosyal destek programları dışında her ülkenin kendi özelinde Gilead Fellowship Programı gibi ülkelerin akademik sosyal ve eğitsel ihtiyaçlarına katkı amaçlı programları da organize ediyor. Fellowship Bilimsel ve Sosyal Destek Programı’nın amacı; HIV-AIDS, Hepatit B ve C, Invazivfungal Hastalıklar (IFD) ve Hematoloji Terapötik alanlarında araştırma, eğitim, sağlık ve hasta bakımını iyileştirme amaçlarıyla en iyi uygulamayı oluşturan ve teşvik eden yeni fikirlerin geliştirilmesi, keşfedilmesi ve yayılmasını sağlayacak projelere destek vermek. Projeler Türkiye’nin önde gelen bilim insanlarından oluşan, tamamen bağımsız jüriler tarafından değerlendiriliyor ve ödüle hak kazanıyor. Total bütçe olan 300.000TL, başarılı bulunan projeler arasında dağıtılıyor. Programa 2015’te 42, 2016’da 49 proje başvurmuş, değerlendirme komisyonu tarafından projelerden 2015’te 6’sı 2016’da 9’u, desteğe hak kazanmıştır. 2017 Gilead Fellowship programı ise 1 Şubat, 30 Haziran 2017 tarihleri arasında yeni projeler için başvuruları bekliyor.


2015, 2016 yıllarında kazanan ödül almaya hak kazanan projeler ise şöyle; Dr. Hande Berk Çam: C. Albicans’a bağlı kateter enfeksiyonlarında antifungal kullanımının oluşan biyofilm ve notch proteinlerinin ekspresyonu üzerine etkisinin doku düzeyinde araştırılması. Dr. Ege Can Şerefoğlu: ARV tedavi alan HIV pozitif bireylerde cinsel işlev bozuklukları. Doç. Dr. Bilgül Mete: Gerçek hayatta uzun dönem Hep B tedavisinde değişik tedavi yaklaşımlarının etkinlik ve güvenilirliğini uzun süreli olarak değerlendiren gözlem çalışması. Prof. Dr. Volkan Korten: HIV pozitif hastalarda dört farklı kardiyovasküler risk skorunun karşılaştırılması. Dr. Ekrem Ünal: Minimal rezidüel hastalığı tanımlamak ve izlemek için düşük maliyetli teknoloji geliştirilmesi. Dr. Güneş Esendağlı: Antiretroviral tedavi alan kişilerde T hücre yorulması ve vaskülit aktivasyonu. Prof. Dr. Sibel Aşçıoğlu: Hematolojik kanserli febrilnötropenik hastalarda emprik ve preemptiveantifungal tedavi yaklaşımlarının etkinlik ve maliyetlerinin karar analizi yöntemiyle karşılaştırılması. Dr. Metban Mestanzade & Prof. Dr. Sevgi Beşışık: Hematolojik Malignitelerde Allojenik kök hücre nakli sonrası B, T ve NK hücre kimerizmi değerlendirilmesi. Doç. Dr. Serdar Şıvgın: Allojenik Hematopoietik Kök Hücre Nakli (alloHKHN) yapılan ve aşırı demir birikimi olan hastalarda kök hücre nakli sonrası dönemde Labil Plazma Demir (LPD) düzeylerinin demir yükünü göstermedeki özgünlük ve hassasiyetinin

değerlendirilmesi ve Demir Şelasyon Tedavisi sırasındaki değişimlerinin tespiti. Prof. Dr. Deniz Güney Duman: Kronik Viral Hepatit B ve C hastalarında Endoskopik Ultrasonografi ile hesaplanan Karaciğer Elastografi değerlerinin güvenilirliği. Doç. Dr. Murat Sayan & Doç. Dr. Alper Şener: Türkiye’de Kronik Hepatit C’li hemodiyaliz hastalarında HCVAntiviral (NS3/4, NS5A, NS5B) ilaç direnci ve sorumlu mutasyonların belirlenmesi. Yard. Doç. Dr. Umut Şahin & Prof. Dr. Fehmi Tabak: SUMO (Small Ubiquitin-likeModifier) ve PML (PromyelocyticLeukemia) proteinlerinin ekspresyonu ve hücre içi PML/SUMO modifikasyon sisteminin verimliliği HIV enfeksiyonun seyrini ve tedavi sürecini etkiler mi? Prof. Dr. Hüsnü Pullukçu: HIV pozitif hastalarda aşı ile korunabilen hastalıklara karşı önerilen aşı programları yeterli mi? Pozitif Yaşam Derneği: Psiko Sosyal Destek ve HIV travması üzerindeki etkileri. Kırmızı Şemsiye Derneği: Ankara’da trans kadın seks işçilerinin cinsel sağlık durumunun iyileştirilmesi projesi. Şişli Belediyesi Sağlık Hizmetleri Müdürlüğü: Comprehensive CommunityBased HIV/AIDS Voluntary Counseling, Testingand Outpatient CareIntegrated in Sisli Municipality Health Center; Center of Excellence.

Aralık 2016

31


AKTÜEL

Kendin için 1 Ara’lık GSK Türkiye, HIV alanında farkındalık yaratmak amacıyla “Kendin için 1 Ara’lık” adında bir kampanya başlattı pozitif bireylerin yanında olduğumuzu bir kez daha göstermek istiyoruz. 2020 vizyonumuz kapsamında hayatı sağlık ve iyilikle buluşturmak hedefimize giderken bu önemli işbirliği ile milyonların hayatına dokunacağımız için çok heyecanlıyız. Bu kampanya ile insanların birbirlerinin hikayelerine dokunmalarını hedefliyoruz.” dedi

D

ünyada milyonlarca insanı etkileyen HIV (Human Immunodeficiency Virus – İnsan Bağışıklığı Yetmezlik Virüsü) hakkında farkındalık oluşturmak amacıyla GSK Türkiye tarafından hayata geçirilen “Kendin İçin 1 Ara’lık” kampanyası 1 Aralık Dünya AIDS Günü’nde başladı. Kampanya, HIV’in tokalaşarak, sarılarak, dokunarak bulaşmadığına vurgu yapmak amacıyla “dokun” temasına odaklanıyor. Gerçek hikayelerden yola çıkarak hazırlanan 15 kurgu videonun bulunduğu online platformunu ziyaret edenler, HIV pozitif bireylerin ve yakınlarının hayatına dokunabiliyor. Hikayelerin sonunda yer alan manifestoya “katılıyorum” seçeneğini işaretleyerek HIV ile yaşayanların yanında olduklarını belirtebiliyor. “Biz sağlık ve iyilik temsilcileriyiz” GSK Türkiye Genel Müdürü ve Başkan Yardımcısı Dr. Emin Fadıllıoğlu Kendin için 1 Ara’lık projesi konusunda bilgi verdi. GSK’nın sağlık ve iyilik temsilcisi olduğunu belirten Dr. Fadıllıoğlu; “GSK bu sene de 5. defa ilaca erişim şampiyonu seçildi. Bu da GSK’nın ilaç ve sağlık hizmetlerinin yanı sıra toplumun her kesimine sosyal sorumluluk projeleriyle de dokunduğu için gelen bir başarı. Biz de GSK Türkiye olarak sadece sunduğumuz yenilikçi tedavi çözümlerimizle değil bu anlamlı günde hayata geçirdiğimiz bu proje ile HIV

32

Aralık 2016

HIV Enfeksiyonu Nedir? HIV (Human Immunodeficiency Virus - İnsan Bağışıklık Yetmezlik Virüsü) enfeksiyonu, etken virüsün etkisiyle bağışıklık sisteminin giderek baskılandığı kronik bir enfeksiyon hastalığıdır. HIV vücudun savunma gücünü zayıflatır, hatta yıkar ve normal koşullarda tedavi edilebilen hastalıklar, savunma gücü yetersiz kaldığından tedavi edilemez hale gelebilir. AIDS ise edinilmiş bağışıklık yetmezliği sendromudur. HIVenfeksiyonunun en ileri safhasını oluşturur. HIV, HIV Pozitif bireyin belirli bedensel sıvılarının temasıyla; cinsel yolla, kan ve kan ürünleriyle veya anneden bebeğe bulaşabilmektedir. HIV’den Korunmak Mümkün mü? HIV enfeksiyonu riskini azaltmak için cinsel ilişkide doğru ve düzenli bir biçimde korunma, cinsel partnerlerin sayısının sınırlanması ve ilaç enjeksiyon ekipmalarının asla paylaşılmaması önerilir. Anneden çocuğa HIV bulaşması HIV’nin çocuklara bulaşmasında en yaygın yoldur. Hamilelik sürecinde kadınlara ve doğumdan sonra bebeklere verilen HIV ilaçları, bulaşma riskini azaltmaktadır. HIV, HIV’li bireylerle tokalaşarak veya onlara sarılarak bulaşmaz. Bunun yanı sıra, HIV’li bireylerin tabakları, klozet kapakları veya kapı kolu gibi eşyalarına dokunarak geçmez. HIV hava yoluyla veya kene, sivrisinek gibi böcek ısırıklarıyla da bulaşmaz.


Az diyabet çok sağlık AstraZenecalılar, “Az Diyabet Çok Sağlık” diyerek, şirket içinde düzenledikleri çeşitli aktivitelerle, hayata diyabet hastalarının penceresinden bakmaya çalışıyor

Son yıllarda yapılan araştırmalar 2035 yılında dünyada 592 milyon, Türkiye’de ise 11,7 milyon diyabet hastası olacağına işaret ediyor. 2010 yılı sonunda tamamlanan TURDEP-II (Türkiye Diyabet, Hipertansiyon, Obezite ve Endokrinolojik Hastalıklar Prevalans Çalışması-II) çalışmasına göre Türkiye’de 7 milyonun üzerinde diyabet hastası yaşıyor ve diyabet sıklığının 12 yıllık artış oranı %90’ın üzerinde. Uluslararası Diyabet Federasyonu’nun (IDF) verilerine göre Türkiye, Avrupa ülkeleri arasında diyabet görülme sıklığının en yüksek olduğu ülke. Ancak TURDEP-II çalışması ülkemizde diyabet farkındalığının düşük olduğunu ve bilinen diyabetlilerin en az yarısında glisemik kontrolün sağlanamadığını ortaya koyuyor. Bu kapsamda daha sağlıklı bir gelecek için çalışan AstraZeneca, diyabet hastalarının yaşamlarını kolaylaştırmanın ilk adımının onları anlamak olduğuna inanıyor. 14 Kasım Dünya Diyabet Günü’nü içerisine alan hafta boyunca AstraZeneca çalışanları sağlıklı beslenerek, ofis içerisinde egzersizler yaparak, kan şekeri ölçümü yaptırarak ve retinopatisi olan diyabet hastalarının dünyayı nasıl gördüğünü deneyimleyerek, bir hafta boyunca dünyaya diyabet hastalarının

penceresinden baktılar. Hafta boyunca süren etkinliklerde ilk gün sağlıklı beslenen AstraZenecalılar, ikinci gün fiziksel aktivitelerini arttırmak amacıyla ofis içinde çeşitli egzersizler yaptılar. Üçüncü gününde diyabetik retinopati hastalarının dünyayı nasıl gördüğünü sanal gerçeklik gözlüğüyle deneyimleyen AstraZeneca çalışanları dördüncü günde açlık ve tokluk kan şekeri ölçümü yaptırdılar.

Aralık 2016

33


AKTÜEL

Kazakistan Sağlık Heyeti, Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu’nu ziyaret etti Toplantıda konuşan TİTCK Başkanı Dr. Hakkı Gürsöz, ziyaretin, ilaç ve tıbbi cihaz alanlarındaki işbirliğinin önemli bir adımı olabileceğini söyledi. Geçtiğimiz günlerde Kazakistan’da iki ülkenin otoriteleri arasında İlaç Takip Sistemi hakkında bilgi paylaşımına dair mutabakat zaptı imzalanmıştı. Dünyada ilk ve tek olma özelliğini taşıyan İlaç Takip Sistemi (İTS) hakkında heyete bilgi veren Gürsöz; “Tecrübelerimizi dost ve kardeş ülkemiz ile gönül rahatlığıyla paylaşabilir, ortak alanlarda çalışabiliriz” diye konuştu. Hafta boyunca ülkemizde bulunacak heyete İTS uygulamalı olarak tanıtılacak. SGK Geri Ödeme Sistemi hakkında da bilgilendirme yapılacak.

Metastatik meme kanseri hastalarının hayatını değiştirecek fikirler için çağrı! Pfizer, benzeri olmayan bir teknolojik yenilik yarışmasıyla herkesi metastatik meme kanserli kadınların hayatına renk katmak için fikir üretmeye çağırıyor. Metastatik Meme Kanserli Kadınlar için Yenilikçi Fikirler (Advancing Care for Patients Living with mBC) isimli bu yarışma kapsamında, metastatik meme kanseriyle yaşayan kadınların yaşamlarını iyileştirmeye yardımcı olacak, teknolojiden ilham alan, yenilikçi ve anlamlı çözümlerin geliştirilmesi hedefleniyor. Bu hedefe uygun başarılı fikirlere toplam 250.000 dolar fon sağlanacak, başvurular için son gün ise 20 Ocak 2017. Başvuruların değerlendirmesi üç aşamada yapılacak. Değerlendirme sonucunda yarı finalist, finalist ve birinci olmak üzere dereceye giren üç projeye toplam 250.000 dolar fon sağlanacak. Birinci gelen projenin ödülü ise 100.000 dolar. Yarışmaya katılmak için dünyanın her yerinden kuruluşlar, 18 yaş üstü bireyler veya en az iki kişiden oluşan grupların fikirlerini 20 Ocak 2017’ye kadar kurumun web adresine göndermeleri gerekiyor.

34

Aralık 2016


history


AKTÜEL

Pakistan ilaç ve tıbbı ürünler endüstrisi büyüyor Pakistan ilaç ve tıbbı ürünler endüstrisinin önde gelen şirketlerinden ATCO Laboratuvarları, en çok satış yapan sorumlularını İstanbul’da ödüllendirdi

Ş

irketin İstanbul’da düzenlediği motivasyon toplantısına, Pakistan, Vietnam ve Afganistan’ dan 500’ün üzerinde tıbbı ürün ve ilaç pazarlamacısı ile yerel doktorlar katıldı. Toplantıda ATCO’nun girişimsel kardiyoloji ürünleri alanında çözüm ortağı olan Alvimedica’nın, diyabetik kalp hastalarına uygun senti Cre8™ ile ilgili sunumu büyük ilgi topladı. En çok satış yapan satış sorumluları, bu ürünün yenilikçi ve benzersiz yapısı nedeniyle, satışının kolaylıkla gerçekleştiğini vurguladılar. “Başarının Anahtarı Gelişmedir” temasıyla düzenlenen toplantıda başarılı olan satışçılar, altın anahtarla ödüllendirildi.

36

Aralık 2016

Alvimedica yetkilileri, toplantıya katılan konuklardan, girişimsel kardiyoloji alanında yerli üretim stentlerin dünya standartlarındaki diğer ürünler kadar iyi olduğu konusunda övgü aldıklarını belirterek, üretip ihraç ettikleri ilaçlı stentlerin global pazarda rağbet gördüğünü vurguluyor. Girişimsel sağlık teknolojilerine dayalı yerli imalatlar, geleceğin dikkat çekici ihraç ürünleri arasında olmaya devam edecek gibi görünüyor. Alvimedica, özel polimersiz ilaç salınımlı stenti Cre8™ yanı sıra özel stent tasarımları, hemo ve biyo uyumluluğu arttıran saf karbon kaplamaları gibi oldukça gelişmiş ilaç salınımlı stent teknolojilerine sahip. Şirket, birinci sınıf çıplak metal stentler, kılavuz diagnostik ve balon kateterler de üretiyor. Ameliyathanede inovasyon alanında hekim ve cerrahlara yeni nesil, minimal-girişimsel sağlık teknolojilerini ihraç ediyor. Girişimsel kardiyoloji alanında global pazar için üretim yapan %100 Türk sermayeli Alvimedica, ürettiği yüksek teknolojili tıbbi cihazlar ile, 71 ülkede, toplamda 400’ü aşkın çalışanı ile faaliyet gösteriyor.



AKTÜEL

YorkTest, Asist Wellness Center ile yeniden Türkiye’de Asist Wellness Center, dünyada klinik araştırması olan tek gıda intoleransı testi YorkTest ile Türkiye’nin yaşam kalitesini artırmayı hedefliyor

A

sist Welness Center A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Enver Güven, medikal sektöründe test konusunda dünyanın en tanınan ve güvenilir testlerini Türkiye’ye getirmeyi hedeflediklerini söyledi. Yaklaşık dört yıl önce wellness ve sağlık testleri konusunda hizmet vermeye karar verdiklerini ifade eden Enver Güven iki yıl önce de YorkTest’in Türkiye’deki tek distribütörü olduklarını belirtti. Asist Wellness Center çatısında medikal sektöründe test konusunda dünyanın en tanınan ve güvenilir testlerini Türkiye’ye getirmeyi hedeflediklerinin altını çizen Enver Güven sözlerini şöyle sürdürdü; “Dünyada klinik araştırması olan tek gıda intoleransı testi YorkTest 35 yıldır uygulanıyor. YorkTest gıda intolerans düzeyini belirleyerek bireylerin yaşam kalitesini artırıyor. YorkTest ile diğer yöntemler arasındaki en önemli fark YorkTest’in testlerinin klinik çalışmalarla doğrulanmış olmasıdır. Bu tür testler kanunlarla sınırlandırılmadığı ve kontrol edilmediği için klinik çalışma çok önemlidir. YorkTest’in 1998’den beri uyguladığı gıda intolerans test yöntemi 158 besini test ediyor, ispatlanmış ve güvenilir bir hizmet sunuyor.” Ülkemizin en önemli sorunlarında biri “Uyuşturucu” Asist Wellness Center’ın YorkTest’in yanı sıra yakın gelecekte yeni testler getireceğini anlatan Enver Güven, ilk olarak dünyanın ve ülkemizin önemli sorunlarından uyuşturucu testini Türkiye’de uygulamaya başlayacaklarını söyledi. Söz konusu testin saç telinden yapıldığını ve son 90 gündeki uyuşturucu kullanımını madde bazında

38

Aralık 2016

tespit ettiğini anlatan Güven; “Bu test başta ebeveynler olmak üzere herkesin kafasındaki en büyük soru işaretini giderecek, gençlere ‘hayır’ demek için bir neden sunacak. Uyuşturucu testinin yanı sıra 2017 yılından itibaren bazı önemli genetik testler ve alerji testlerini de Asist Wellness Center bünyesine katacağız.” Yorktest Medikal Direktörü Dr. Gill Hart ise, YorkTest’in gıda intoleransı alanında doğru ve güvenilir hizmet geliştiren tek test olduğunu söyledi. YorkTest’in geliştirdiği testlerin parmaktan kan alınarak kolaylıkla yapıldığını belirten Dr. Gill Hart, dünya nüfusunun yüzde 45’inin gıda intoleransı nedeniyle sorun yaşadığını anlattı. Dr. Hart sindirim problemleri, hassas bağırsak sendromu (IBS), kilo alma, düşük enerji, baş ağrısı, migren, deri problemleri, moral bozukluğu, solunum problemleri, eklem ağrısının ağırlıklı olarak gıda intoleransından kaynaklandığını söyledi. YorkTest’in 35 yıl önce York Üniversitesi’nin Bilim Parkı’nda kurulduğuna dikkat çeken Dr. Gill Hart; “YorkTest global çapta faaliyet gösteriyor, benzeri olmayan gıda intolerans testini gerçekleştiren tamamen akredite edilmiş laboratuvarlara sahip. YorkTest İngiltere’nin tıbbi sağlık otoritesi Medical Health Authority (MHRA) tarafından her yıl denetleniyor ve çok önemli ödülleri bulunuyor. Ayrıca İngiltere Kraliçesi’nden bir onur ödülü almış olmaktan da büyük gurur duyuyoruz” dedi.



Sağlık

Vücudun en çok ihtiyaç duyduğu

5 vitamin!

A VİTAMİNİ Eksikliğinin belirtileri: A vitamini karaciğerde

Acıbadem Fulya Hastanesi Sağlıklı Beslenme ve Diyet Uzmanı Ayça Kaplan

V

itaminler olmadan sağlıklı bir yaşamdan söz edemeyiz. Çünkü vücuttaki birçok faaliyeti başlatan ve sürdüren, vitaminlerdir. Bu vitaminlerin bazılarının öncü maddeleri vücutta bulunuyor ve aktif vitamine dönüştürülerek kullanılıyor. Bazıları ise az miktarda da olsa vücutta sentezlenebiliyor. Ancak insan metabolizması için, doğal olarak vücutta üretilen vitaminler yetersiz kalıyor ve mutlaka dışarıdan sağlanması gerekiyor. Bu nedenle özellikle besinlerle vitamin alımı hayati önem taşıyor. Günlük vitamin ihtiyacını karşılamanın vücut fonksiyonları açısından vazgeçilmez olduğuna dikkat çeken, Acıbadem Fulya Hastanesi Sağlıklı Beslenme ve Diyet Uzmanı Ayça Kaplan; “Vücudun vitamin gereksinimi; yaşa, cinsiyete ve hamilelik gibi etkenlerin varlığına göre değişiyor. Ancak özellikle bazı temel vitaminlerin eksikliğinde genel hastalıkların görülme oranında artış olabiliyor” diyor. Dyt. Ayça Kaplan’dan, vücudun eksikliğini en çok hissettiği 5 vitamini ve kaynaklarını öğrendik.

40

Aralık 2016

depolandığı için yetersiz alındığında önce karaciğerdeki depolar azalıyor, ardından kanda miktarı düşüyor. A vitaminin eksikliğinde sıklıkla görme ile ilgili problemler ortaya çıkıyor. Gece körlüğü, gözün parlaklığını yitirerek aşırı kuruması, gözyaşının yetersiz salgılanması bu sorunlardan bazıları. Ayrıca A vitamini bağışıklık sisteminde de görev aldığı için eksikliğinde halsizlik ortaya çıkabiliyor ve enfeksiyon riski artabiliyor. Uzayan A vitamini eksikliği ise vücutta geri dönüşü olmayan sağlık sorunlarına neden olabiliyor. Kaynakları: Karaciğer, yumurta sarısı, tereyağı gibi hayvansal besinler; koyu yeşil yapraklı, sarı ve turuncu renkli sebzelerde bulunuyor. Günde 5 porsiyon sebze ve meyve yemek A vitaminini yeterli miktarda almaya yardımcı oluyor. Gereğinden fazla alınırsa karaciğerde büyüme, ciltte pul pul dökülme, sinir sisteminde bozukluklar, avuç içinde ve ayak tabanlarında renk değişimi, mide bulantısı gibi sonuçlar görülebiliyor.

FOLİK ASİT Eksikliğinin belirtileri: Folik Asit azaldığında

kan hücrelerinin olgunlaşma süreci bozuluyor. Aynı zamanda hamilelikte vücut için önemli yüzde 50 artış gösteriyor. Eksikliğinde; anne karnındaki bebekte “nöral tüp” adı verilen ve yapı beyin dokusundan başlayıp, boylu boyunca omuriliği de içine alarak aşağı doğru uzanan yapıda sorun olabiliyor. Ayrıca halsizlik, aşırı huzursuzluk, gelişme geriliği, infeksiyon hastalıklarına karşı direnç düşüklüğü de görülebiliyor. Kaynakları: Karaciğer ve koyu yeşil yapraklı sebzeler temek kaynakları. Ayrıca enginar, brokoli, pancar, bamya, maya ve kuru baklagiller da folik asitin doğal kaynakları arasında yer alıyor.

B12 VİTAMİNİ Eksikliğinin belirtileri:

B12 eksikliğinde ortaya çıkan belirtiler başka pek çok rahatsızlıkta da görülebildiğinden, bu belirtilerin vitamin eksikliğinden kaynaklandığını hemen anlamak mümkün olmayabiliyor.


Bu nedenle genellikle teşhisi doğrulamak için kan testi gerekiyor. B12 vitamini eksikliği; beyin ve sinir sisteminde, özellikle ağır ve geri dönüşü olmayan hasarlara neden olabiliyor. Ayrıca kansızlık, dilin şişmesi veya iltihaplanması, cildin sararması veya solması, kol ve bacaklarda uyuşma ve karıncalanma, halsizlik, unutkanlık, hafıza kaybı ve dikkat dağınıklığı gibi şikayetlerle de belirti verebiliyor. Kaynakları: Et, süt ürünleri, balık, kabuklu deniz ürünleri gibi hayvansal gıdalar B12 açısından en zengin besinler arasında yer alıyor.

C VİTAMİNİ Eksikliğinin belirtileri: Eksikliğinde diş eti

öncelikli olarak kemik dokusu etkileniyor. Son yıllarda yapılan araştırmalar, diyabetin ortaya çıkması ve D vitamini arasında da önemli bir ilişki olduğu gösteriyor. Bunun dışında; prostat, meme kanseri, Romatoid Artrit ve MS gibi otoimmün hastalıkların (bağışıklık sistemi hastalıkları) görülme oranı da D vitamini eksikliği ile artabiliyor. Kaynakları: Besinlerde limitli olarak bulunan D vitamininin en iyi kaynakları; balık yağı, karaciğer, yumurta sarısı, süt, yosun ve mantar. D vitamini fazla alındığında ise kanda kalsiyumun aşırı yükselmesine neden olabiliyor. Bu da sanılanın aksine osteoporozu engellemediği gibi ilerlemesine bile yol açabiliyor.

kanamaları, eklemlerde şişme, anemi, demir emiliminin azalması gibi şikayetler görülüyor. Kaynakları: Turunçgiller, kuşburnu, kivi, çilek, brokoli, kırmızı ve yeşilbiber, kavun, yeşil yapraklı sebzeler, domates, karnabahar ve patates C vitamini açısından en zengin besinler arasında. Kışın günlük tüketilmesi gereken 2-3 adet meyveyi C vitamini yüksek olan portakal, mandalina gibi turunçgillerden tercih etmek özellikle bağışıklık sisteminin güçlenmesine yardımcı oluyor.

D VİTAMİNİ Eksikliğinin belirtileri: D vitamini eksikliğinde İdrarla atılan vitaminler daha çabuk tükeniyor Vitamin eksikliğinin vitamine göre değişkenlik gösterdiğini belirten Dyt. Ayça Kaplan, “A,D,E,K vitaminleri yağda çözümlüyor. Yani bu vitaminler emilim sırasında diyet yoluyla alınan yağları kullanıyorlar ve karaciğer ile yağ dokusunda önemli miktarlarda depolanıyorlar. Bu nedenle bu vitaminlerin eksikliklerine çok sık rastlanmıyor ve eksikliğinde meydana gelen hastalıklar kendini çok geç gösterebiliyor. Ancak B ve C vitaminleri suda çözünen ve fazlası idrar ile vücuttan dışarı atılan vitaminler. Bu da eksikliklerinin çok daha çabuk ortaya çıkmasına neden oluyor” diyor.

Aralık 2016

41


AKTÜEL

Sırdaş hastane dönemi başlıyor Sağlık Bakanlığı tarafından hazırlanan “Kişisel Sağlık Verilerinin İşlenmesi ve Mahremiyetinin Sağlanması Hakkında Yönetmelik” Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi Tek sorumlu Sağlık Bakanlığı Sağlık Bakanlığı’nın topladığı verinin mahremiyetinden sorumlu olduğunu vurgulayan Durkaya şöyle devam etti; “Sağlık Bakanlığı hizmeti sunabilmek adına topladığı verinin gizliliğinden sorumlu olacak. Yönetmeliğe göre, kişinin rızası olmaksızın üçüncü şahıslarla verinin paylaşılmaması, kopyalanamaması ve kaydedilememesi amacıyla gerekli tedbirler alınacak. Kişisel sağlık verilerini işleyen veya görevi gereği kişisel sağlık verilerine erişen herkes, bu bilgilerle ilgili olarak sır saklama yükümlülüğü altında olacak.

S

KPMG Türkiye BT Danışmanlığı Hizmetleri Lideri Tanıl Durkaya

ağlık hizmetlerinin her aşamasında kayıt altına alınan hasta bilgileri yasal korumaya kavuştu. Teknolojinin gelişmesiyle dijital ortaya taşınan kişisel bilgilere yetkisiz ulaşım önlenecek. Yönetmelik 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’na da uygun şekilde, sağlık kayıtlarını yönetme, paylaşma, silme ve düzeltme gibi yetkilerin tümünün, verinin tek sahibi olan vatandaşa bırakılmasını öngörüyor. e-Devlet üzerinden hesap açılabilecek KPMG Türkiye BT Danışmanlığı Hizmetleri Lideri Tanıl Durkaya, Sağlık Bakanlığı tarafından hazırlanan Kişisel Sağlık Verilerinin İşlenmesi ve Mahremiyetinin Sağlanması Hakkındaki Yönetmeliğin hayatımızı nasıl değiştireceğini anlattı. Durkaya; ”Önceki hafta yürürlüğe giren yönetmelik çerçevesinde artık vatandaşlar kişisel sağlık kayıtlarına erişebilecek, bunları istedikleri hekim ya da kişilerle paylaşabilecek, düzeltebilecek, isterse silebilecek. Kısacası her vatandaş kendi kişisel sağlık verileriyle ilgili tasarruflarda bütün yetkiye sahip olacak. e-Devlet üzerinden açılabilecek kullanıcı hesabı, vatandaşın başvurusu üzerine aile hekimi tarafından da belirlenebilecek” dedi.

42

Aralık 2016

Sır saklayamayan tazminat ödeyecek Tanıl Durkaya, sağlık hizmeti sunucularının mevcut BT alt yapılarının yeterliğini hızlıca değerlendirmesi ve yönetmelikle tam uyum için gerekli iyileştirme alanlarının belirleyerek vakit kaybetmeden uygulamaya geçmesi gerektiğini söyledi. Durkaya, “Kayıt alt yapılarının konumlandırılması, iletişim planlarının tanımlanması ve süreç tasarımları ile gerekli tedbirler planlanmalı, yatırım gerektirecek konular göz önüne alınmalı. Kişisel sağlık verilerinin işlenmesi, saklanması ve imha edilmesi için yönetmeliğin getirdiği yükümlülükleri sağlayamayan ya da sağlamakta eksik kalan sağlık hizmeti sunucuları, veri sahibine karşı sorumlu durumda. Uygun altyapılarla cevap veremeyenler tazminat talepleri ve idari soruşturmalarla karşı karşıya kalabilir” diye konuştu.



AKTÜEL

Türkiye’de her yıl 150 bin prematüre bebek doğuyor! Stres, obezite, sağlıksız beslenme, ileri ve erken yaş çoğul gebelikler prematüre doğumları artırıyor

H

ayata erken “merhaba” diyen çocuklar, Dünya Prematüre Günü nedeniyle Medical Park Bahçelievler Hastanesi’nde düzenlenen Aceleci Leylekler etkinliğinde bir araya geldi. Hızla artan prematüre doğumlar konusunda farkındalık oluşturmak amacıyla düzenlenen etkinlikte, prematüre doğan çocukların aileleri de katılımcılarla deneyimlerini paylaştı.

Erken doğum oranı yüzde 11.9 Etkinlikte konuşan Medical Park Bahçelievler Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Esma Türkmen, Dünyada yüzde 10 olan erken doğum oranının Türkiye’de yüzde 11.9 olduğuna dikkat çekerek ülkemizde her yıl 150 bin prematüre bebek doğduğunu ifade etti. Dr. Türkmen, prematüre doğumların artışındaki nedenlerini ise erken veya ileri yaş gebelikleri, ürogenital sistem enfeksiyonları, annede eklampsi ve preeklampsi sorunları (gebelik zehirlenmesi), çoğul gebelikler, stres, obezite ve sağlıksız beslenme olarak sıraladı. Kuvöz teknolojisi çok önemli Dünya Sağlık Örgütü tarafından 23 ile 37. gebelik haftası arasında doğan ve doğum ağırlığına göre 1000 gramın altında olanların aşırı derecede düşük doğum ağırlıklı, 1000-1499 arası olanların çok düşük doğum ağırlıklı, 2500 gramın altında olanların ise düşük doğum ağırlıklı olarak sınıflandırılarak ‘prematüre’ kabul edildiğini belirten Dr. Esma Türkmen, şunları söyledi; “Prematüre yenidoğanları sağlıkla hayata

44

Aralık 2016

kazandırmak büyük özveri ve emek istiyor. Bu bebeklerin hayata tutunabilmesi için etkin yenidoğan bakım ve tedavilerinin yanı sıra sağlık birimleri ve ailelerin işbirliği de çok önem arz ediyor. Kuvöz teknolojisi, prematüre bebek bakım ve tedavisinde önemli bir rol oynuyor. Kuvöz, bebeğin anne karnında geçirmek zorunda olduğu ve mahrum kaldığı sürecin dış dünyadaki tamamlayıcı en önemli basamaklardan birini oluşturuyor.” Gelişim sorunlarına neden oluyor Prematüre bebeklerde akut dönemde beyin, akciğer, kalp, bağırsaklarla ilgili sorunlar ileriki dönemlerde ise bilişsel duyusal ve nöromotor gelişim sorunları ortaya çıkabileceğinin altını çizen Çocuk Hastalıkları Uzmanı Dr. Esma Türkmen, “Prematüre doğumların önlenmesi için annede sağlıklı prenatal izlem ve enfeksiyonların kontrolü, stres ve tetikleyici faktörlerin engellenmesi, erken ve çok geç yaş gebeliklerden korunma, obezite ve sağlıksız beslenmenin önüne geçilmesi ve endikasyonu olmayan IVF gebeliklere (tüp bebek) bağlı çoğul doğumların önlenmesi elzemdir” dedi. Ülkemizde prematürite ve preterm sorunları açısından ailelere verilen desteğin ve bilgilendirmenin yetersiz olduğuna da dikkat çeken Dr. Esma Türkmen, şöyle devam etti; “Anne ve babanın prematüre bebek sahibi olmakla ilgili ruhsal ve mental olarak sürece hazırlanması ve desteklenmesi çok önemli. Ayrıca önlemler ve izlem sürecinde yenidoğan üniteleri ve aileler arasında sağlıklı bir köprü kurulmalı.”



Sağlık

Hamilelikte yorgunlukla başa çıkmanın 6 yolu Yorgunluk hissi özellikle gebeliğin başlangıcında yaygın olarak görülüyor ve bu his bazı kadınlarda tüm gebelik boyunca devam ediyor gebeliğin ikinci üç ayında geçer ve yaklaşık yedinci aya kadar kendinizi yine enerjik hissedersiniz. Bu aydan sonra ise gittikçe artan ağırlık hissi, sırt ağrısı, mide yanması ve bacaklara giren krampların etkisiyle uyku kalitesi bozulur ve yorgunluk hissi ve bitkinlik durumu geri döner. Bu arada bebek hareketlerinin tetiklediği idrar hissini de unutmamak gerekir.”

K

Kadın Hastalıkları Doğum ve Tüp Bebek Uzmanı Op. Dr. Betül GÖRGEN

adın Hastalıkları Doğum ve Tüp Bebek Uzmanı Betül Görgen, hamilelikte yorgunluğun nedenleri ve başa çıkmanın yolları hakkında önemli bilgiler verdi. Görgen bu durumu; “Çoğu kadın gebeliğin erken dönemlerinde devamlı yorgun hisseder. Adeta kilolarca ağırlık vardır üstünde. Daha önce gece kuşu olanlar bile, akşam saat 20:00’yi görecek kadar uyanık kalmakta zorlanırlar. Aslında erken gebelik dönemindeki yorgunluğun sebebini kimse tam olarak bilmemekle beraber olası sebeplerinden biri hormonlardaki büyük değişim; özellikle progesteron hormonundaki dramatik artış. Aynı zamanda çok sık tuvalet ihtiyacının oluşması uyku kalitesini bozarak bu yorgunluk hissinin artmasına katkıda bulunur. Bulantı ve kusma da kesinlikle enerjiyi tüketir. Beraberinde üzüntü, umutsuzluk hissi ve depresyon da yorgunluk ve uyku kalitesindeki bozulmanın sebeplerinden biridir. Muhtemelen hormonal değişikliklerin yol açtığı bu sebeplerin yanında, gebelerde hiç de azımsanmayacak sıklıkta rastlanan demir eksikliği anemisini de unutmamak gerekir.” şeklinde açıklıyor ve hamileler için bu durumu en iyi atlatacakları ipuçları veriyor. Bu durum ne kadar sürüyor? “Kişiden kişiye değişmekle beraber, bu semptomlar

46

Aralık 2016

Nasıl başa çıkılır? Vücudunuzun verdiği sinyalleri önemseyin: “Yatağa her zamankinden daha erken gitmekle başlayabilirsiniz. Gün içinde şekerleme yapmayı alışkanlık haline getirin. Eğer çalıştığınız yerde ayrı bir odanız varsa kapıyı kapatıp başınızı koyun.” Günlük programınızı ayarlamaya çalışın: “Gereksiz sosyal toplantıları ve ev işlerini azaltın. Eğer ev dışında çalışıyorsanız planlarınızı biraz işten erken çıkmak üzere yapın. Hafta arası bir gün izin alın ve annenizin evine gidip dinlenin. Böylece gereksiz telefonlardan ve varsa diğer çocuğunuzun taleplerinden kurtulmuş olursunuz.” Doğru beslenin: “Gebelik günde fazladan 300 kalori gerektirir. Bunu patates cipsleri ve şekerli barlarla doldurmayın. Meyve sebze, tam tahıllı ekmek ve yağsız sütten oluşan sağlıklı bir beslenme sizi enerjik yapacaktır. Ara öğünlerde meyve veya yoğurt tüketin.” Yerterli sıvı alın: “Kafeini kesip bol miktarda su için. Gece tuvalet ihtiyacını artırmamak için sıvı alımını yatmadan birkaç saat önce kesmek gerekebilir.” Hergün düzenli egzersiz yapın: “Düzenli yapılan 20-30 dakikalık aktivite sizi daha enerjik hissettirir. Gerilme ve derin nefes alarak yapılan egzersizler çok faydalı olacaktır. Yürüyüş çok faydalı gelecektir.” Gayretli olun: “İlk üç ayı atlattıktan sonra rahatlayacaksınız. Dayanın… Sonra rahat edip gebeliğin keyfini çıkartacağınız dönem başlayacak. Gebeliğin son dönemecindeyseniz, bu günleri ileride gülümseyerek anımsayacaksınız. Bu yüzden tadını çıkarmaya bakın.”



FUAR

Medikal ve tıp alanında son yeniliklerin adresi

“MEDICA Uluslararası Medikal Ürünler ve Teknolojileri Fuarı” Kimya ihracatını sürdürülebilir kılmak adına yoğun çalışmalar yürüten İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamülleri İhracatçıları Birliği (İKMİB), 2016 yılı tanıtım faaliyetleri için Kasım ayında Almanya düzenlenen dünyanın en büyük sağlık ve medikal ürünler fuarı Medica’daydı

M

ilyarlarca dolarlık büyüklüğe sahip dünya sağlık endüstrisinin bir numaralı buluşma noktası olan MEDICA Uluslararası Medikal Ürünler ve Teknolojileri Fuarı, 14-17 Kasım 2016 tarihleri arasında Almanya’nın Düsseldorf şehrinde düzenlendi. 38 Türk firması İKMİB’in bu yıl sekizinci kez düzenlediği milli katılım organizasyonuyla dev buluşmada yerini aldı. Sektör profesyonellerini bir araya getiren MEDICA, medikal ve tıp alanında son yeniliklerin sergilendiği bir platform olarak önem taşıyor. Dünyanın pek çok ülkesinden binlerce ziyaretçiyi ve sağlık profesyonelini ağırlayan fuarı her yıl olduğu gibi bu yıl da sağlık ve medikal sektöründeki karar vericilerden oluşan yaklaşık 100 bin kişi ziyaret etti. Kimya sektörünün ihracatını artırmasında milli katılım organizasyonu düzenlenen fuarların büyük payı olduğunu belirten İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamülleri İhracatçıları Birliği (İKMİB) Yönetim Kurulu Başkanı Murat Akyüz şunları söyledi: “Var olduğumuz pazarlarda payımızı artırmak yanında yeni pazarlarda kendimizi daha iyi tanıtmak açısından fuarlar önem taşıyor. İhracatçı firmalarımızla birlikte bu yıl da

48

Aralık 2016

yoğun bir fuar programı geçirdik ve dünyanın dört bir yanına ulaştık. Milli katılım organizasyonlarımızın ihracatımıza katkısını her geçen yıl daha çok görüyoruz. Medica Fuarı, Türkiye’nin en yüksek katılımlı fuarlarından biri haline geldi. Bu yıl 8’inci kez dünyanın en büyük sağlık fuarındaydık. Birçok firma milli katılım için sırada bekliyor. Özellikle ihracata yeni başlamış, kendini tanıtmak ve ihracatını artırmak isteyen firmalar için önemli bir atlama eşiği diyebiliriz.”



(yağ, su, kas, kemik, kalori, BMI)

TÜRKİYE DİSTRİBÜTÖRÜ www.nabiztip.com


|

TÜRKİYE DİSTRİBÜTÖRÜ www.nabiztip.com


AKTÜEL

Philips, yeni marka kampanyasında süper kahraman Spider-Man’den ilham alıyor

P

Philips Ortadoğu ve Türkiye Marka, İletişim ve Dijital İletişim Direktörü Lian Vergeer Langens

hilips’in sağlık hizmetlerine yönelik farklı bakış açısını ortaya koyan kampanya, Philips’in sağlığın kalbine insanları koyduğunu bir kez daha gösteriyor. Kampanya Philips’in, sorunlara hasta, hasta yakınları ve sağlık profesyonelleri gözünden yaklaşarak, insanların yaşam kalitesini arttırmanın yeni ve daha iyi yollarını bulmak için çalıştığının altını çiziyor. Yeni reklam kampanyası ile ilgili bilgi veren Philips Ortadoğu ve Türkiye Marka, İletişim ve Dijital İletişim Direktörü Lian Vergeer Langens; “Philips’te başlangıç noktamız insanlar. İnsanların hayatlarına anlam katan inovasyonlar ile katkı sağlamak istiyoruz. Philips olarak sağlık hizmetlerine farklı bir açıdan bakarak beklenmeyen olasılıkları sağlık alanında inovasyonlara dönüştürüyoruz. Reklam kampanyamızda gerçek

52

Aralık 2016

bir olaydan ilham alarak, hasta çocukları Spider-Man

mutlu gibi

etmek

için

giyinen

bir

cam temizleyicisinin hikâyesini anlatıyoruz. Bu kişi, çocukları neşelendirmenin onların iyileşmelerine yardımcı olduğuna inanıyor. Bizce bu, empatinin ve insanları anlamanın fark yaratacağına dair harika bir örnek. Bu kişinin dünya görüşü Philips’in de dünya görüşünü yansıtıyor ve biz de reklam kampanyamızda bunu yansıtmak istedik. Birçok insan Philips ile büyüdü. 125 yıllık bir şirketiz. İnsanları sağlığın kalbine koyan ürünler ve çözümler sunmaya ve tedavi sonuçlarını geliştirmeye devam edeceğiz. ‘Her Günün Kahramanı’ isimli yeni kampanyamız hayatı iyileştirmek için nasıl yeni yollar bulduğumuzu en iyi şekilde gösteriyor.” dedi.



AKTÜEL

Koç Üniversitesi Hastanesi online çocuk diyabet eğitimlerine başladı Bu eğitim programında her ay bir konu ele alınacak. Bu programla, Tip 1 diyabetli çocuklar ve ailelerine en yeni bilgileri sunmanın yanı sıra ülke çapında diyabetliler arasında bir etkileşim platformu kurmayı amaçlıyoruz.” dedi. Online çocuk diyabet eğitim platformu livepublic.vkvhealth.org adresi üzerinden takip edilmesi planlanan eğitim programında, her ay bir konu ele alınması planlanıyor. Bu programla, Tip 1 diyabetli çocuklar ve ailelerine en yeni bilgileri sunmanın yanı sıra ülke çapında diyabetliler arasında bir etkileşim platformu kurmayı amaçlanıyor. Eğitim programları kapsamında gelecek dönemde, “Karbonhidrat sayısı niçin gerekli? Yağları ve proteinleri de saymak gerekli mi?”, “Yapay pankreas ne kadar yakın? Türkiye’ye ne zaman gelecek?”, “İnsülin pompa tedavisi ve kan şekeri ölçüm sistemlerinde yenilikler”, “Tip1 diyabetli bir profesörün yaşam deneyimleri”, “Diyabetli bir çocuk annesinin deneyimleri ve önerileri” ve “İnsülin enjeksiyonu sanıldığı kadar basit mi? Sık yapılan hatlar ve yeni teknolojiler” gibi konu başlıkları ele alınacak.

Koç Üniversitesi Hastanesi Çocuk Endokrinoloji ve Diyabet Bölümü’nden Prof. Dr. Şükrü Hatun

K

oç Üniversitesi Hastanesi Çocuk Endokrinoloji ve Diyabet Bölümü, Online Diyabet Eğitimleri’ne başladı. 2017 yılı Kasım ayına kadar devam edecek olan eğitimlerin ilki, 14 Kasım Dünya Diyabet günü kapsamında düzenlendi. “Okulda Diyabet Bakımı: Ailelere, öğretmenlere, okul hemşirelerine ve servis şoförlerine düşen görevler” başlıklı eğitim programında çocuklarda görülen diyabetin % 95’den fazlasının Tip 1 diyabet olduğunu aktaran Koç Üniversitesi Hastanesi Çocuk Endokrinoloji ve Diyabet Bölümü’nden Prof. Dr. Şükrü Hatun; “livepublic. vkvhealth.org adresinden canlı ya da sonrasında kayıt üzerinden izlenebilecek eğitim programları başlattık.

54

Aralık 2016



Sağlık

Ameliyat sonucuna ışık tutan yeni sistem Ameliyat sırasında dokularda kan dolaşım bozukluğu olup olmadığı ameliyat sona ermeden, dakikalar içinde görülebilecek

Ş

işli Hamidiye Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne bağışlanan cihazın teslim töreninde konuşan Vakfın Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Türker Özkan, mikrocerrahi operasyonlarında operasyon alanının kan dolaşımının dokunun yada organın yaşaması için yaşamsal önemde olduğunu, bağışlanan SPY Floresans Görüntüleme ve Perfüzyon Değerlendirme Sistemi sayesinde operasyon sırasında yada sonrasında dakikalar içinde gerçek zamanlı olarak kan akımının doğrulanabileceğini ve beslenme bozukluğuna bağlı komplikasyonların önüne geçileceğini ifade etti. Özellikle uzuv kopmalı kazalar sonrası gerçekleştirilen uzun ve zahmetli operasyonlarda, uzvun iyileşebilmesi için dolaşımın sağlıklı olup olmadığının hemen anlaşılabileceğini ve uzvun beslenme bozukluğuna bağlı bir hasara maruz kalmasının önüne geçilebileceğini belirten Prof. Dr. Türker Özkan,

56

Aralık 2016

kurtarılan uzuvların hastanın yaşam kalitesini ve üretime geri kazanılmasının oranını arttıracağını kaydetti. Bu sistemin plastik ve rekonstrüktif cerrahi dışında meme cerrahisinden kalp damar cerrahisine, transplantasyon cerrahisinden onkolojik cerrahiye kadar bir çok farklı cerrahi alanda kan dolaşımı, safra yolları, lenfatik ve bazı tümörlerin görüntülemesinde de kullanıldığının altını çizdi. Sistemin zararlı bir ışın yaymadığını ve mobil olduğunu vurgulayan Özkan, bu sayede ameliyathane dışında da gerektiğinde acilde, yoğun bakımda poliklinik ya da hasta odasında kullanılabildiğini sözlerine ekledi. Sistemi üreten Novadaq firmasının Türkiye Temsilcisi Volkan Uyanık da sistemin nasıl çalıştığını şu sözlerle anlattı; “Ameliyat sırasında hastaya damar yolundan bir madde veriliyor. Enjekte edilen 1-2 CC’lik madde dakikalar içinde ameliyat olan noktaya gidiyor, verilen maddenin yaydığı ışık insan gözü tarafından görülmese de SPY tarafından görülebiliyor. İlgili noktadaki dokunun y ada organın kan dolaşımı hemen gerçek zamanlı kontrol ediliyor. İlgili alana yayılıyor ve ışık gibi aydınlanıyorsa doku ya da organın kanlanıp beslenmesinde bir sorun olmadığı ve ameliyatla istenilen dokunun başarılı bir şekilde yerine dikildiği anlamına geliyor. Ancak madde ilgili alana yayılmıyor ve bölge karanlıksa bir kan akımı ve beslenme sorunu olduğu anlamına geliyor. Bu da cerrahımıza hemen, daha ameliyathanedeyken tekrar müdahale etme şansı veriyor. Bu sayede dokuda ya da organda beslenme bozukluğuna bağlı bir hasar oluşmadan müdahale etme imkanı tanıyıp doku ve organ kaybının önüne geçiyor. Ayrıca tekrar ameliyatları engelleyerek hastane bütçesine katkıda bulunuyor.” TİSK Mikrocerrahi ve Rekonstrüksiyon Vakfı, aynı sistemi Şişli Hamidiye Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin dışında İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi’ne, Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne ve Ankara Gülhane Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne de bağışladı.


PHARMA

DISINFECTION

STERILISATION

El ve Cilt Antiseptikleri

HYGIENE

PLUS

Yer ve Yüzey Dezenfektanları Medikal ve Tıbbi Cihaz Yüzey Dezenfektanları Medikal ve Tıbbi Cihaz Yüzey Dezenfektanları (Alkolsüz) Endoskop ve Tıbbi Alet Dezenfektanları

SOLÜSYON/TOZ

Endoskop Tıbbi Alet Temizlik ve Bakım Ürünleri

SF

Dental Ürünler Otomatik Yıkama ve Dezenfeksiyon Makinesi Hemodiyaliz Cihaz Dezenfektanları DUVAR DİSPENSERLERİ

Aksesuarlar

KÜVET DOZAJ POMPALARI

KALİTE

GÜVENİLİRLİK

ÇEŞİTLİLİK

Üretici Firma: ACTO PHARMA HİJYEN SANAYİ TİCARET A.Ş. Akçaburgaz Mahallesi 3038 Sokak No:11 34522 Esenyurt / İSTANBUL www.actopharma.com info@actopharma.com Tel: 0 (212) 771 56 21 • Fax: 0 (212) 771 56 22


Sağlık

Kalp hastalarının yeni umudu; Eriyen Stent Eriyerek vücutta kaybolan stentler tıp alanında hastalara umut oluyor bir ağrı hissidir. Bazı hastalarda bu his çeneye, sırta veya sol kola yansıyabilir. Bu belirtiler bazen çok hafif şiddette olabilirken bazen çok belirgin olabilir. Kalp damar hastalığı olan pek çok hastada bu tipik belirti olmayabilir, bazen efor esnasında nefes nefese kalma veya erken yorulma bu hastalığın ilk sinyalini verebilir. Bazı hastalarda ise hiç belirti vermeden, sessiz ve sinsi bir şekilde de ilerleyebilir ve kendini ilk olarak bir kalp krizi ile gösterebilir. Şiddetli göğüste sıkışma hissi ile beraber, nefes darlığı, soğuk terleme ve baygınlık hissi eşlik edebilir. Böyle bir tablo geliştiğinde mutlaka en hızlı şekilde, en yakın sağlık kuruluşuna başvurmak gerekir.”

K

Liv Hospital Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Alp Burak Çatakoğlu

alp damarlarının açık kalmasını sağlayan stentlerin eriyerek vücutta kaybolanları son yıllarda tıp alanında kullanılmaya başlandı. Eriyen stentler, metal stentler gibi ömür boyu hastanın damarında kalmıyor. Damar içinde ilk 6 aydan sonra erimeye başlayan ve iki yılda tamamen kaybolan eriyen stent sayesinde kalp damarlarının yapısı bozulmuyor. Liv Hospital Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Alp Burak Çatakoğlu eriyen stentin avantajlarını Medikal Teknik okuyucuları için anlatıyor. Damar tıkanıklığının veya darlığının belirtileri nelerdir? “Koroner damarın içinde yer alan yağ ve kireçten oluşan aterosklerotik plak belli bir darlık seviyesine ulaştığında kalp kasının beslenmesi bozulur. Kalp kasına yeterli kan ve oksijen ulaşamadığı zaman bazı tipik belirtiler oluşabilir. Hastaların en sık vurguladığı belirti yol yürürken veya merdiven çıkarken göğüs kafesinin orta veya sol tarafında bir yumruk tarzında veya daha geniş bir alanda, baskı veya sıkışma tarzında

58

Aralık 2016

Damar tıkanıklığı tedavi edilmezse ne olur? “Dünya Sağlık Örgütü (WHO) verilerine göre dünyada en öldürücü hastalıklar listesinde kalp ve damar hastalıkları en önde gelen hastalık olarak kabul edilmektedir. Koroner damarların daralmaya başlamış olması, gelecekte bir kalp krizine yol açabileceği gibi, ani ölümle de sonuçlanabilir. Anne, baba veya kardeşlerinde kalp hastalığı olanlar, şeker hastalığı, hipertansiyon veya kolesterol yüksekliği olan veya sigara tüketen kişiler kalp damar hastalığı ile daha erken yaşlarda tanışır. Diğerlerine göre artmış riski olan bu gruptaki hastaların kalp-damar hastalığı yönünden daha titizlikle ve daha sık kontrolleri yapılmalıdır. Araştırmalar şeker hastalığı olanlarda kalp krizi riskinin yaklaşık dört kat arttığını gösteriyor. Şeker hastalarının kalp-damar hastası olarak baştan kabul edilip tedavilerinin mutlaka kardiyoloji uzmanı ile düzenli gözden geçirilmesi bu riski azaltmak için çok önemlidir. Kalp krizi geçiren hastalar, erken bir müdahale ile kurtarılabilirken, bazı hastalarda ölüm ile sonuçlanabilir veya kalp dokusunda ağır hasarlar meydana gelip kalp yetmezliği ile mücadele etmek zorunda kalabilir. Bu nedenle esas amaç kalpdamar hastalığını erken evrede, henüz bir kalp krizi oluşmadan teşhis etmek ve gerekli önlemleri almaktır.” Damar tıkanıklığı hangi hastalıklara yol açar? “Damar tıkanıklığı kalp krizlerine, kalp yetmezliğine, ritim düzensizliklerine ve ölüme yol açabilir.


Damar tıkanıklığı ve darlıkları günümüz teknolojisi ile erken evrelerde teşhis edilebilir. Kardiyoloji uzmanları hastaların risk profiline göre, tedaviye erken dönemlerde başlayabilmekte, pek çok gelişmiş tetkik yöntemi ile hastalığın ciddiyetini belirleyebilmektedir.” Eriyen stent hangi durumlarda kullanılabiliyor? “Günümüzde metal veya ilaçlı metal stentlerin kullanılabildiği hemen tüm hastalarda eriyebilen stentleri kullanmak düşünülebilir. Bazı hastalarda ise ek avantajları vardır. İlk kez stent kullanılacak hastalar için önerilir. İleride aynı bölgeye bir tedavi girişimini kolaylaştırır. Özellikler genç hastalar daha çok fayda görür. Gelecekte işlem tekrarı ihtimali yüksek olan hastalara tercih edilmelidir. Risk faktörleri olan hastalarda yeniden daralma ve tedavinin tekrarı göz ardı edilmemelidir. Dolayısıyla metal stentlerin üzerine yeniden metal stent uygulamak hatta bazen 3. kez stent uygulamak gerekebilir. Özellikle şeker hastalığı, hipertansiyon, sigara, kolesterol yüksekliği ve ailede kalp hastalığı öyküsü olması bu ihtimali arttırır. Stent konulan hasta bölgenin takibinde standart anjiyografi yerine koroner tomografi kullanılabilir, dolayısıyla hasta konforu ve emniyeti artar. Metal alerjisi olan

hastalara metal stent uygulanması tekrar daralma olasılığını arttırır. Koroner bypass ameliyatına uygun yapıda olmayan ince yapılı damarlara ve uzun hastalıklı bölgelere uygulanması mümkündür.” Eriyen stentlerin avantajları nedir? • Koroner damarın stente ihtiyacı kısa sürelidir. Görevini tamamladıktan sonra damarda kalmasının bir avantajı yoktur. • Stent eridikten sonra geriye normal fonksiyonlu bir damar yapısı kalır. İleride yapılacak tedavilere engel oluşturmaz. • Bazen stentli bölgeye yeniden stent koymak veya bypass operasyonu gerektiğinde zorluklar az da olsa yaşanabilir. • Kan sulandırıcı kullanım süresi azalır. • Metal stent konulan bölgenin tomografi ile incelenmesi mümkün değildir. Halbuki eriyebilen stent konulan damarlar koroner tomografi ile görüntülenme şansına sahiptir. Yaşam kalitesini arttırır.

Aralık 2016

59


Sağlık

Yeni teknolojiler beyin tümörlerine meydan okuyor Günümüzde beyin tümörü ameliyatları “floreseine filtreli mikroskop” sayesinde, sağlıklı beyin dokularına zarar vermeden yapılabiliyor beyin dokusundan ayırt etmek çok daha kolay hale geliyor ve sağlam beyin dokularına zarar vermeden sadece tümöre ait dokuların temizlenmesi sağlanıyor. Eski kuşak filtre teknolojisi, ameliyat sırasında oluşan kanamaları gösteremiyorken, floreseine filtre kullanımı bu dezavantajı da ortadan kaldırıyor” dedi.

B

Prof. Dr. Serdar Kahraman

eyin tümörleri günümüz cerrahi yöntemleriyle, geçmiş yıllara göre çok daha başarılı bir şekilde mikrocerrahi ile çıkarılabiliyor. Kuşkusuz bunda, modern tıp teknolojilerinin de rolü çok büyük. Anadolu Sağlık Merkezi Beyin ve Sinir Cerrahisi Bölümü Direktörü Prof. Dr. Serdar Kahraman Türkiye’de ve dünyada sayılı merkezde kullanılan “floreseine filtreli mikroskobun”, beyin tümörü ameliyatlarında büyük bir iş başardığını söyleyerek “Şöyle ki; ameliyat sırasında damardan verilen floreseine adlı madde sayesinde özellikle glial beyin tümörlerinde normal mikroskopla ayırt edilemeyen bir boyanma görülüyor. Böylece floreseine filtreli mikroskop ile ameliyat sahasına bakıldığında, boyanan tümör dokusunu normal

60

Aralık 2016

Beynin üç boyutlu haritası çıkarılıyor Beyin tümörüne en kısa ve en doğru yerden ulaşabilmeyi sağlayan bir diğer önemli teknolojik cihazın ise “Nöronavigasyon” olduğunu belirten Anadolu Sağlık Merkezi Beyin ve Sinir Cerrahisi Bölümü Direktörü Prof. Dr. Serdar Kahraman; “Bunu, hastanın önceden çekilen MR görüntüleri ile ameliyat masasında sabitlenmiş kafa pozisyonundan elde edilen kızılötesi kamera kayıt bilgilerinin birbiriyle eşleştirilmesi olarak tanımlayabiliriz. Aslında bu cihaz özetle, bize beynimizin üç boyutlu haritasını çıkarıyor. MR görüntüleri ile eşleşen bu harita sayesinde, beynin en derin bölgelerine yerleşen çok küçük boyutlu tümörlere dahi rahatlıkla müdahale etmek mümkün. Birkaç milimetre yanılmanın bile normal beyin dokusuna vereceği zararı göz önüne alırsak, bu teknolojinin sağladığı avantajın önemini daha iyi anlayabiliriz” dedi. Tümöre “gitsin” diyen monitör Beyin dokularında istenmeyen ve beklenmeyen zararların meydana gelme olasılığını en aza indirebilmek için yardımcı bir teknoloji olan “Nöromonitörizasyon” yönteminin kullanıldığının da altını çizen Prof. Dr. Serdar Kahraman; “Kısaca açıklarsak; bu işlem, beyin kabuğundan başlayıp kol ve bacaklarda biten elektrik dalgalarının ameliyat süresi boyunca ölçülmesinden ibaret. Kafatasından verilen küçük elektrik uyarılarına ait cevaplar kol ve bacaklardan kaydediliyor.


Eğer ameliyat sürecinde bu dalgalarda azalma ya da kayıp ortaya çıkarsa, tümörün beynin o bölgesinden tamamen çıkarılması mümkün olamayabiliyor. Çünkü tümörün tamamını çıkarmaya çalışmak, hastada kalıcı felçlere, konuşma ve görme bozukluklarına; dolayısıyla yaşam kalitesinde büyük bir düşüşe neden olacaktır. Bu nedenle bazen tümörün hassas bölgelere yakın olan bir kısmı bilerek bırakılabiliyor. Bu noktada da, daha önce bahsettiğimiz gibi kemoterapi, radyoterapi ve CyberKnife gibi ek tedaviler devreye giriyor. Elbette nöromonitörizasyon yanıtları her şeyin yolunda olduğunu gösteriyorsa, sonuna kadar gidilerek tümörün tamamı da çıkarılabiliyor. Böylelikle hastanın ameliyat sonrası yaşam kalitesi de en üst seviyede korunmuş oluyor” şeklinde konuştu. Minimal invazif yöntemler ile yaşam kalitesi üst düzeye çıkıyor Beynin su kanalları gibi bazı anatomik bölgeleri için “Nöroendoskopi” olarak tanımlanan minimal invazif, yani kapalı a m e l i y a t yöntemlerinin kullandıklarını söyleyen Prof. Dr. Serdar Kahraman; “Bu yöntemde kullanılan aletler

de gelişmiş teknolojinin beyin cerrahisine bir diğer armağanıdır. Açılı ve ince kameralar yardımıyla beynin derin ve hassas bölgelerine ulaşılabilirken, tümör çıkarıldıktan sonra hasta çok daha hızlı bir şekilde iyileşerek sağlığına kavuşuyor. Modern tıbbın tüm bu gelişmiş teknolojik cihazları/yöntemleri, tecrübeli ve bu alanda uzman ekiplerin ellerinde başarılı ameliyatları da beraberinde getiriyor. Böylece hastaların ameliyat sonrası yaşam kalitesi de en üst düzeyde korunmuş oluyor” dedi.

Beyin tümörleri nasıl belirti veriyor? Yetişkinlerde daha çok beynin üst bölümünde yerleşim gösteren beyin tümörleri, çocukluk çağında ise beyincikte, yani alt kısımda yerleşim gösteriyor. Bulundukları bölge ve bası miktarına bağlı olarak farklı belirtiler olabiliyor. Kafatası sert ve genişleme imkânı olmayan bir yapı olduğu için tümör kitlesi büyüdükçe öncelikle kafa içi basıncında artma belirtileri (KİBAS) söz konusudur. Örneğin; özellikle sabahları şiddetli seyreden baş ağrısı, bulantı ve kusma gibi. Diğer bulgular ise daha çok tümörün yerleştiği bölgeye bağlı olarak değişebilir. Özellikle yetişkinlerde geç epilepsi dediğimiz sonradan ortaya çıkan bayılma nöbetleri, beyin kabuğuna yakın yerleşen tümörlerin ilk bulgularından biri olabilir.

Aralık 2016

61


AKTÜEL

Uyuşturucu ile Mücadele Yüksek Kurulu Ankara’da bir araya geldi Uyuşturucu ile Mücadele İl Koordinasyon Kurulları Değerlendirme Toplantısı, Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Sağlık Bakanı Recep Akdağ, Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci, Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç’ın katılımıyla Ankara’da gerçekleşti

T

oplantıda konuşan Kurtulmuş, uyuşturucu ile mücadelede milli seferberlik ruhu içerisinde hareket edilmesi gerektiğine vurgu yaparak; “Uyuşturucu ile mücadele Ankara’da bakanlıklardan başlayarak Türkiye’nin en ücra köşesindeki köye kadar, en ücra köşesindeki mahalleye kadar sürdürülmelidir. Bu sadece bir devlet işi, kamu görevi değildir. Uyuşturucu ile mücadele sivil bir alandır. Bütün sivil toplum kuruluşlarımızı, iş dünyasını, iş adamlarımızı, medyamızı büyük bir sorumluluk duygusu içerisinde bu meseleye omuz vermesini, yılbaşında yapacağımız Uyuşturucu Şurası ile birlikte de kamuoyundaki farkındalığın arttırılarak yolumuza hızlı bir şekilde devam etmemizin en doğru yol olduğu kanaatindeyim.” dedi. AB ülkeleri uyuşturucu ile mücadelede Türkiye ile işbirliğine çağırıldı Uyuşturucu ile mücadelede Türkiye’nin tek başına mücadele etmesinin yeterli olmayacağını söyleyen Kurtulmuş; “Özellikle Avrupa’dan gelen sentetik uyuşturucu konusunda önleyici olmalarını, Türkiye ile işbirliği yapmalarını, kendileri için de sorun olan bu meseleyi Türkiye’de daha büyük sorun olarak

62

Aralık 2016

gördüğümüzü ve buradan da o anlamda önleyici adımlar atmalarını temenni ediyoruz.” İfadelerini kullandı. Uyuşturucu ile Mücadele İl Koordinasyon Kurulları Değerlendirme Toplantısında konuşan Sağlık Bakanı Recep Akdağ, Sağlık Bakanlığına verilen koordinasyon vazifesinin önemli bir toplantısında olduklarını söyledi. Sağlığın sadece Sağlık Bakanlığına bırakılamayacak kadar geniş bir konu olduğuna işaret eden Akdağ, uyuşturucu ve madde bağımlılığı ile mücadelenin önemine değinerek, şu değerlendirmede bulundu; “Konu nihayetinde büyük ölçüde bir sağlık konusudur. Bir genç ya da yetişkin bir insan, kendi vücuduna, bedenine, ruhuna zarar verebilecek bir bağımlılığa maruz kalıyor. Tabii ki bunun toplumsal sonuçları var. Kişi öncelikle kendisinin ve ailesinin hayatını harap ediyor. Bu önemli bir sağlık meselesidir. Sağlık Bakanlığı ne kadar gayret etse, bu meselenin üzerinden tek başına gelemez.” Hükümetin ciddi bir koordinasyon içerisinde bu meseleyi ele aldığını belirten Akdağ, uyuşturucu ile mücadele kurullarının oluşturulduğunu ve Başbakan Yardımcısı başkanlığında çok paydaşlı bir sorumluluk alanına taşındığını söyledi.


“Koruyucu çalışmalar yapmalıyız” Konuşmasında Türk Yeşilayına teşekkür eden Akdağ, kuruluşun bu sorunda sivil toplum örgütlerinin lokomotifi olduğunu söyledi. Uyuşturucunun gençlere ve topluma erişmesine engel olunması gerektiğini vurgulayan Akdağ; “Gençlerimizin, toplumdaki diğer insanların bu illetle tanışmamalarını sağlamak için koruyucu çalışmalar yapmalıyız. Bir şekilde maruz kalan kişilerin tedavisi ve sosyal rehabilitasyonları için de çalışmalarımızı koordinasyon içerisinde yürütmeliyiz.” dedi. “Hapların büyük çoğunluğu Avrupa’da üretiliyor” Türkiye’nin Avrupa’dan gelen uyuşturucu tehdidi altında olduğunu belirterek, madde bağımlılığı yaratan hapların büyük bir çoğunluğunun Avrupa’da üretildiğini ve Türkiye’ye sokulduğunu söyleyen Akdağ, Avrupalı ülkelerin bu üretimi engellemesi, pazarlama zinciriyle mücadele etmesi, gümrüklerine sahip çıkması konusunda üstlerine düşen sorumluluğu yerine getirmesi gerektiğini vurguladı.

Bakan Akdağ, çocukların, ailelerin geleceğini karartma riski olan bu illetle mücadele edeceklerinin altını çizerek, şöyle dedi; “Bir şekilde madde bağımlılığına duçar olmuş bir kimse, ister erişkin olsun, ister genç olsun bu kişileri damgalamak, bu kişileri suçlu gibi görmek yanlıştır. Bu kişiler sonuçta uyuşturucuyu üreten, pazarlayan, satan insanlık düşmanlarının mağdurlarıdır. Onları damgalanmış bir suçlular, yanlış kişiler gibi asla görmeyelim, toplumumuzun birer parçası, değerleri, mensuplarıdır ve o illetten kurtulmaları için bu damgalamayı yapmadan, kesinlikle böyle bir yanlışa düşmeden bu kardeşlerimize destek olmak durumundayız. Hükümet olarak bunu devam ettireceğiz.”

“Uyuşturucu ile tereddüdü olan 191’i aramalıdır” Sağlık Bakanlığının 191 numaralı danışması hattında 130 uzmanın 24 saat uyuşturucu ile mücadele konusunda danışmanlık verdiğini söyleyen Sağlık Bakanı, “Uyuşturucu ile ilgili bir sorusu olan ya da yakınında bir aile üyesinde bir tereddüdü bulunan kişiler 191 numaralı hattımızı aramalıdır. Bu hat profesyonel uzmanlar tarafından her an yardıma hazır bir hattır.” ifadesini kullandı. Akdağ, AMATEM ve ÇEMATEM’lerin sayısını artıracaklarını aktararak, uyuşturucu haberleri yapılırken özen gösterilmesi gerektiğini de söyledi.

Aralık 2016

63


Sağlık

Ultrasonografi alanındaki yeni yöntemler Özel Esencan Hastanesi Radyoloji uzmanı Uzman Dr. Gülseren Yirik ultrasonografi alanındaki en yeni gelişmeleri ve doğru bilinen yanlışları Medikal Teknik okuyucuları için anlattı.

4 boyutlu ultrasonografi (USG) nedir? 4 boyutlu ultrasonografi ya da renkli ultrasonografi, bebeğin anne karnındaki hareketleri ile birlikte renkli olarak görüntülenmesi sağlıyor. Doktorunuzun 4 boyutlu ultrason olarak istediği şey aslında ikinci düzey, detaylı ya da ayrıntılı ultrasonografi olarak da isimlendirilen sağlık taramasıdır ve siyah-beyaz olarak yapılır. İşlem bittikten sonra teknik koşullar elverdiği ölçüde 4 boyutlu, yani renkli görüntü alınır. Temel olarak bebeğin yüzünün görüntülenmesidir. Nadiren bebeği tümüyle görmek mümkün olabilirken; annenin kilosu ve cilt kalınlığı, amnion sıvı miktarı, bebeğin pozisyonu gibi faktörler uygun olmadığı taktirde renkli görüntü almak mümkün olmaz. II. Düzey USG ne için yapılır? “Bu incelemede el, kol, bacak, ayaklar,bütün iç organlar, kalp, beyin, omurga ayrıntılı olarak incelenir. Down sendromu başta olmak üzere kromozom anomalisi yönünden minör ve majör belirteçler taranır. Renkli doppler denilen inceleme ile bebeğin beyin damarı, göbek kordonu ve annenin rahim damarları değerlendirilir. Bu inceleme özellikle 6. aydan sonra gelişme geriliği olan bebeklerde önemlidir. Kalp anomalilerinin yaklaşık %70-80 kadarı anne karnında

64

Aralık 2016

saptanabilir. Çok küçük delikler ve bazı nadir görülen damar hastalıkları saptanamaz. USG, görselliğe dayalı bir yöntemdir ve bebekteki olası anomalilerin yaklaşık %80 ini saptayabilmektedir. Dolayısıyla incelemenin normal olması, bebekte hiçbir şey olmadığı anlamına gelmez.” Tarama testleri nelerdir ve ne işe yarar? “Gebelik haftasına göre ikili, üçlü, dörtlü testler, ikinci dezey USG yapılmaktadır. Bebekte T21, T13 ve T18 oluşma ihtimali hesaplanır.” Down sendromu (Trizomi 21) nedir? “Bir kromozom anomalisidir ve tedavisi yoktur. Tanısı sadece kromzom analizi ile yapılabilir. Bu ise gebelik haftasına göre korion villus biyopsisi, kordosentez ya da amniosentez ile mümkündür.” O zaman neden tarama testi yapılıyor? “Amniosentez, (anne karnından su alınması) pahalı ve yaklaşık 1/100-300 oranında düşük riskine neden olduğundan her gebeye değil, sadece riski yüksek çıkan gebelere yapılır.” Riskin yüksek çıkması ne demektir? “Yüksek risk için sınır değer 1/250 dir. Riskin yüksek çıkması bu bebeğin Down sendromu olduğunu değil, kromozom analizi yapılması gerektiğini gösterir.”


İkili test nedir? “Sanıldığının aksine ikili test bebeğin zekasını ölçmez. Bu test ile T21 (Down sendromu), T13 ve T18 denilen kromozom anomalilerinin oluşma ihtimali hesaplanır. Down sendromu taramasında ense kalınlığı, burun kemiği ve baş- popo mesafesi ölçülerek kan ile birlikte değerlendirilir. Triküspit kapak ve duktus venozus gibi parametrelerin de ölçümü ile ikili testin doğruluğu yaklaşık % 95 e çıkmaktadır. İkili testte ölçümlerin doğruluğu çok önemli olup, perinatolog veya bu konuda eğitim almış radyologlar tarafından yapılmalıdır. Fetal Medicine Foundation (FMF) isimli bir kurumun sertifikalandırdığı ve denetlediği hekimler ikili testi doğru bir şekilde yapmaktadır. Hastanemizde FMF programı kullanılmaktadır.” İkili testi kaçıran gebeler ne yapabilir? “İkili testi kaçıran ya da ikili testte riski yüksek çıkan gebelere üçlü ve dörtlü testler yapılabilir. Bu testlerde sadece kan örneği alınır.” İkinci düzey USG de Down sendromu anlaşılır mı? “Down sendromu olup olmadığı sadece kromozom analizi ile yapılabilir. USG de Down sendromunda görülebilecek majör ve minör belirteçler taranır. Minör belirteçler Down sendromu çıkmadığı taktirde bebeğe zarara veren belirtiler değildir ve hastalık yapmazlar. Majör belirteçler ise Down sendromu çıksın yada çıkmasın bebekte hastalık yapacak bulgulardır. Minör ve majör belirteçlerin varlığı ve sayısı doğrutusunda risk katlanarak artmaktadır. Majör belirteçler arasında VSD (kalpte delik), hafif ventrikülomegali (beyinde

su toplama), duodenal atrezi (oniki parmak barsak tıkanıklığı) sayılabilir. Bu gebelere mutlaka kromozom analizi gerekir.” Hiçbir test yapılmazsa ne olur? “Hiçbir test yaptırmayan gebede risk hesabı gebenin yaşı ve gebelik haftası esas alınarak yapılır. Yani her yaşa özgü belirlenmiş standardize bir risk vardır. Örneğin 20 haftalık bir gebelikte 25 yaş için risk 1/1147 iken, 40 yaş için risk aynı gebelik haftasında 1/82 dir.” Bu testlerin yapılması zorunlu mudur? “Down sendromu olsa bile bebeği aldırmak istemiyorsanız tarama testine gerek yoktır. Bu bir kromozom anomalisi olduğundan herhangi bir tedavisi yoktur. Ancak unutulmamalıdır ki ikili test ve ikinci düzey USG de yalnız belirteçler taranmaz. Aynı zamanda bebekte kalp hastalıkları, beyin anormallikleri, fıtık gibi pekçok yapısal anomali saptanmaktadır.” İkili test ya da diğer tarama testleri iyi çıkmışsa bebekte Down sendromu olmaz mı? “Sonucun iyi çıkması amniosenteze gerek yok; sonucun kötü çıkması ise amniosentez gerekli anlamına gelir. Yani, sonucun iyi olması bu bebekte Down sendromu olmayacağını garantilemediği gibi; sonucun kötü olması Down sendromu olduğu anlamına gelmez. Çünkü bu testler tanı değil, tarama testidir. Tanı testi gebelik hafftasına göre korion villus biyopsi ve amniosentezdir.”

Aralık 2016

65


Sağlık

Sahte implantlara dikkat! Diş implantları ağız diş sağlığı konusunda çığır açan bir uygulama olarak kabul gördü. Bununla birlikte şu anda dünya piyasasında, özellikle de ülkemizde, kalitesiz ve patentsiz üretilmiş, ucuz implantlar yaygın olarak görülüyor

Dentram Diş Klinikleri Kurucusu Prof. Dr. Serhat Yalçın

D

iş implantlarında Grade IV. Titanyum kullanılıyor. Titanyum reaktif bir metaldir ve saf olarak elde edilmesi zordur. Saf titanyumu sertleştirmek için içine çok az miktarda aliminyum ve vanadyum ilave ediliyor. Kaliteli implant sadece yapıldığı titanyumla değil, bununla birlikte yüzey yapısının kaliteli olması ile de belirlenir. Dentram Diş Klinikleri Kurucusu Prof. Dr. Serhat Yalçın, implant ihtiyacı olan hastaların sadece fiyat odaklı düşünmemelerini, implantın kaliteli ürün ve tecrübeli Hekimler tarafından yapılması gerektiğini vurguluyor. Prof. Dr. Yalçın; “İmplant uygulamasında başarının iki önemli ayağı vardır. Uzun süreli klinik sonuçlarla başarısını ispatlamış uluslararası standartlarda patentli ürünlerin kullanılması ve iyi eğitim almış,

66

Aralık 2016

tecrübeli bir hekim tarafından uygulanması” dedi. İmplantların insan kemiğiyle kaynaşmasının uygun koşullar oluşturulduğunda mümkün olduğuna dikkat çeken Yalçın; “İyi ve kaliteli implant sistemleri ve tecrübeli ellerde % 1-2 oranı gibi düşük bir oranda kayıplarla karşılaşıyoruz” şeklinde konuştu. İmplant kayıplarının sebepleri İmplant kayıpları yalnızca kötü kalite implant malzemesi kullanıldığı için meydana gelmiyor. Bunu etkileyen birçok faktör vardır. İmplant kayıplarına sebep olan en önemli faktörler ise şunlar; 1. Kötü kalite implant 2. Kötü yüzey yapısı 3. Kemik eksikliği ve Enfeksiyon 4. Operasyon sırasındaki Isı oluşumu ve stres



Sağlık

K

Sigara Ağız Kanserini Tetikliyor!

ullanım oranı gün geçtikçe artmakta olan sigara, vücut bütünlüğümüzü olumsuz yönde etkileyerek, sağlığımızı tehdit ediyor. Oluşan olumsuz komplikasyonlar en somut şekli ile dişlerimizde görülüyor. İçerisinde bulunan maddelerle, vücut direnicini düşüren sigaranın, insan hayatını tehdit eden pek çok kanser türüne neden olduğu da biliniyor. Sigaranın ağızda çürük oluşumu, dişeti hastalıkları, dişlerde sararmaya neden olması dışında, akciğer, yemek borusu ve ağız kanseri riskini arttırdığını belirten Diş Hekimi ve Protez Uzmanı Çağdaş Kışlaoğlu, konu ile ilgili görüşlerini aktarıyor. Sigaranın ağız ve diş sağlığına olumsuz etkileri “Sigara, içeriğindeki bir çok zehirli madde nedeniyle, ağızdaki tükürük bezlerini çalışmasını olumsuz etkileyerek ağız kuruluğuna, kötü kokuya, ve ağız üzerinde bakterilerin daha rahat tutunmasına neden olur. Ayrıca bu kişilerdeki halitozis (kötü ağız kokusu),dişler fırçalansa da çoğu zaman hissedilir. Sigara içenlerde tat alma duyusunda azalma ve bağışıklığın azalmasına bağlı olarak ağızda iltihabi oluşumlar gözlenir. Sigara, hem ağızda daha çok yara oluşturarak, kan akımını yavaşlatırken, vücutta oluşan yaraların iyileşme sürecini de geciktirmektedir.”

Diş Hekimi ve Protez Uzmanı Çağdaş Kışlaoğlu

68

Aralık 2016

Sigara dişleri çevreleyen kemiklerde erimeye neden oluyor “Sigaranın alışkanlığı

dönüşmesindeki en büyük neden, içinde bulunan nikotin maddesidir. Nikotin; merkezi sinir sistemini etkileyerek, beyindeki haz yollarını etkileyen ‘’dopamin’’ hormonunu salgılatır. Bir süre sonra bu alışkanlık tiryakiliğe neden olur. Dişlerin ön ve arka yüzeylerinde oluşan nikotin lekeleri, ilerleyen dönemlerde dişler fırçalansa da beyazlamaz. Tütün içinde bulunan katran, diş taşında kahverengi bir görünüm oluşturur. Diş çürüğü olan birisi aynı zamanda sigara da içiyorsa çürüğün yayılışı hızlanır. Sigara damakta kırmızı renkli iltihaplar oluştururken, dişleri çevreleyen kemiklerde erimeye neden olmaktadır. Kemik erimesi de diş etlerinin çekilmesine ve zamanla diş kaybına sebep olur.” Sigara kullanımına bağlı olarak ağız kanseri “Yapılan araştırmalar sonucunda sigara, akciğer kanseri ve kalp hastalığı arasındaki ilişki, kanıtlanmıştır. Sigara; içerisinde bulunan kimyasal maddelerle dişlerimizi etkilerken, ilişkili olarak vücut bütünlüğümüzü de tehdit etmektedir. Bağışıklığı düşen vücutta bakterilerin tutunması kolaylaşır, enfeksiyonlarla mücadeleyi, yaraların veya ameliyatların iyileşmesini de güçleştirir. Her sigara içişinizde, ağız sağlığınız da risk altındadır. Tütün ürünlerinin kullanımı; boğaz, ağız, gırtlak ve yemek borusu kanserinin görülme ihtimalini artırır. Çoğu insan erken belirtilerin farkında değildir veya onları göz ardı eder, bunun sonucunda da ağız kanseri sıklıkla teşhis edilmeden yayılır. Erken teşhis, bireylerin rutin diş hekimi kontrollerini aksatmaması, sigaranın neden olduğu hasarı en aza indirmek ve kanser riskinden korunmak için önemli tedbirlerdir.”


Tıbbi Cihaz 2016 yılı üçüncü çeyrek denetim verileri açıklandı

Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu (TİTCK) Denetim Hizmetleri Başkan Yardımcılığı, Tıbbi Cihaz Denetim Dairesince yürütülen tıbbi cihaz denetimleri kapsamında, 2016 yılının üçüncü çeyreğinde (Temmuz-Ağustos-Eylül) gerçekleştirilen denetimlerde, piyasaya arz edilmiş teknik düzenlemeye aykırı ve güvensiz ürünler tespit edilmiş olup bu ürünlere ilişkin idari yaptırımlar uygulanmıştır. Güvensiz ürünlere dair bilgilere TİTCK web sitesinden ayrıntılı olarak ulaşılabiliyor. Gerçekleştirilen denetim faaliyetlerine ilişkin veriler ise aşağıdaki gibidir; · Denetlenen ürün sayısı: 755 · Uygunsuz ürün sayısı: 267 · Güvensiz ürün sayısı: 39 · Güvensizlik gerekçesi ile uygulanan toplam para cezası: 690.300TL · Toplam para cezası: 690.300TL

Kasım 2016

69


|

(NEM ALMA CİHAZLARI)

TÜRKİYE DİSTRİBÜTÖRÜ www.nabiztip.com


C

M

Y

CM

MY

CY

CMY

K

Nebulizatörler

Ateş Ölçerler

TÜRKİYE DİSTRİBÜTÖRÜ www.nabiztip.com


AKTÜEL

Yeditepe Üniversitesi Eczacılık Fakültesi, ECZAK’tan tam akreditasyon alan ilk vakıf üniversitesi oldu ilk Vakıf Üniversitesi Eczacılık Fakültesi oldu. ECZAK

tarafından

hazırlanan

belge

Yeditepe

Üniversitesi’nde düzenlenen törenle verildi. Törene,

Yeditepe Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr.

Ahmet T. İnce, Ulusal Eczacılık Eğitimi Akreditasyon Kurulu (ECZAK) Başkanı Prof. Dr. Sevim Rollas,

ECZAK Sekreteri Prof. Dr. Belma Koçer Gümüşel, Türk Eczacıları Birliği 2. Başkanı Ecz. Sinan Usta,

İstanbul Eczacı Odası Yönetim Kurulu Üyesi Ecz. Zehra Zeynep Ayna, İstanbul, Marmara, Acıbadem Biruni, Kemerburgaz Üniversiteleri Eczacılık Fakültesi Dekanları, İlaç Endüstrisi İşverenler Sendikası – Kamu

ve Akademik İlişkiler Koordinatörü Dr. Ecz. Vedat

K

Eğilmez, Zadevital Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Mevlüt

alitesini ulusal ve uluslararası akreditasyon kuruluşlarının denetimleriyle tescilleyen Yeditepe Üniversitesi, başarılarına bir yenisini daha ekledi. Yeditepe Üniversitesi Eczacılık Fakültesi, Ulusal Eczacılık Eğitimi Akreditasyon Kurulu ve Eczacılık Eğitimi Programlarını Değerlendirme ve Akreditasyon Derneği tarafından değerlendirilerek 6 yıl süre ile “Tam Akreditasyon” almaya hak kazanan

72

Aralık 2016

Büyükhelvacıgil, öğretim üyeleri ve öğrenciler katıldı.

Fakültenin akreditasyon sürecini anlatan Yeditepe

Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Dekan Yardımcısı Doç.

Dr. Hande Sipahi, ilk akreditasyon başvurusunun eski

dekan Prof. Dr. Hülya Akgün’ün öncülüğünde 2014 yılında yapıldığını belirterek, akreditasyon sürecine

yapılan denetlemelerde elde edilen başarılı sonuçları paylaştı.



Kongre

VII. Ulusal Akciğer Kanseri Kongresi gerçekleşti Erken tanı oranlarını artırmaya yönelik tarama çalışmaları devam etmektedir. Etkin ve erken evrede tanı koymaya yönelik olarak lezyonun yerleşim yerine göre farklılıklar olmakla birlikte bronkoskopik, endobronşiyal ultrasonografik biyosi yöntemleri, transtorasik, elektromanyetik navigasyonel biyopsi yöntemleri kullanılmakta, gelişen teknolojiye uyum sağlayarak her geçen gün yenileri eklenmektedir.

T

ürk Akciğer Kanseri Derneği (TAKD) ve Türk Göğüs Cerrahisi Derneği (TGCD)’nin birlikte düzenlediği “VII. ULUSAL AKCİĞER KANSERİ KONGRESİ”, 24-27 Kasım 2016 tarihleri arasında Sueno Deluxe Otel, Belek’te gerçekleştirildi. Akciğer kanseri konusundaki gelişmelerin ayrıntılı olarak tartışıldığı kongreyi 400’ü aşkın katılımcı takip etti. Güncel konular ve 160 bildiri, alanında deneyimli ve söz sahibi yerli ve yabancı 140 konuşmacı ile birlikte, panel ve konferanslarda tartışıldı. Konularındaki uzman 361 hekim güncel bilgiler eşliğinde kendi deneyim ve rutin uygulamalarını tartışma olanağı buldu. Akciğer kanseri tüm dünyada ve ülkemizde en ölümcül kanserler arasındadır. Tüm dünya ve ülkemizde erkeklerde kansere bağlı ölümlerin birinci sıra, kadınlarda dünya verilerine göre 2. ülkemiz verilerine göre 6. sırada ölüm nedenidir. Ülkemizde yaklaşık olarak her yıl 30.000 yeni olgu akciğer kanseri tanısı almaktadır. Hastalık en sık 55-75 yaş grubunda ortaya çıkmaktadır. Artan yaş ile risk artmaktadır. Akciğer kanserine genellikle ileri evrelerde tanı konabilmektedir. Ülkemiz verilerine bakıldığında olguların % 77 sinin lokal ileri ve ileri evre aşamasında tanı aldığı gözlenmektedir, %23 lük bölümüne erken evrede tanı konmakta ve bu evrede tanı alan hastada etkin tanı yaklaşımları mümkün olmakta ve sağ kalım oranları da yüksek olmaktadır.

74

Aralık 2016

Bu ölümcül hastalığın en önemli nedeni sigaradır. Pasif sigara maruziyeti de önemli etmenler arasındadır. Sigara içen bir bireyin tüm yaşamı boyunca sigara içmemiş bireye oranla akciğer kanseri geliştirme oranı 10-30 kat fazladır. Ağır sigara içen bir bireyin riski %30 lara çıkarken, hiç sigara içmeyen bir bireyin akciğer kanserine yakalanma riski %1 den daha düşüktür. Kanser riski; sigara sayısı, sigara içme süresi ile de yakın ilişki göstermektedir. Bunlara ek olarak sigaraya başlama yaşı, inhalasyon derinliği, sigaranın katran ve nikotin içeriği, filtre içerip içermemesi de kanser gelişme riski ile yakından ilişkili faktörlerdir.



Kongre

33. Ulusal Gastroenteroloji Haftası Türk Gastroenteroloji Derneği (TGD) tarafından düzenlenen 33. Ulusal Gastroenteroloji Haftası, 22-27 Kasım 2016

tarihleri arasında Regnum Carya Hotel, Belek, Antalya’da gerçekleştirildi. Kongremiz bu yıl 1000’e yakın doktor,

hemşire, teknisyen ve öğrencinin katılımı ile düzenlendi.

Ayrıca, “Endoskopi Hemşireleri ve Teknisyenleri Derneği 3 gün süren ve 1 günü “Endoskopi Hemşireleri & Teknisyenleri İçin Temel Yaşam Desteği” ve “Endoskopi Hemşireleri & Teknisyenleri İçin Motilite” kurslarından oluşan programı

ile bilimsel olarak kongreye zenginlik kattı. Kongrede ayrıca Temel Gastroenteroloji”, “İleri Gastroenteroloji”, “İyi Klinik

Uygulamalar”, “Nörogastroenteroloji ve Motilite Çalışma Grubu Toplantısı Gastroözofageal Reflü Hastalığı Kursu; G’den H’ye…”

kursları da yapıldı. Kongrede, Gastroentero-Hepatoloji alanında çok önemli ve ilgi çeken konuların yanı sıra, olgular eşliğinde sık karşılaşılan problemlere ve hastalıklara yaklaşım ile birlikte tıptaki yeni gelişmeler gözden geçirildi. Son gelişmelere ilişkin

konferanslar, dünyadaki gastroentero- hepatolojideki son

gelişmeler, programın ana başlıklarını oluşturdu. Kongrede konularında söz sahibi Türkiye’den 197 ve yurtdışından 10 konuşmacı ve oturum başkanı görev aldı.

Dünyaca ünlü profesörler Artroskopi ve Diz Cerrahisi Kongresi’nde buluştu

2016

76

Aralık 2016

Türkiye Spor Yaralanmaları Artroskopi ve Diz Cerrahisi Derneği (TUSYAD) tarafından düzenlenen ve uluslararası kongre olma özelliği taşıyan Türk Spor Yaralanmaları, Artroskopi ve Diz Cerrahisi Kongresi 22 – 26 Kasım 2016 tarihlerinde İstanbul’da gerçekleşti. İstanbul Wyndham Grand Levent Otel’de gerçekleşen Türk Spor Yaralanmaları, Artroskopi ve Diz Cerrahisi Kongresi’nde Türkiye’nin ve dünyanın önde gelen profesörleri bir araya geldi. Artroskopi ve Artroskopik cerrahi ile birlikte diz cerrahisi ile her türlü spor yaralanmasının önlenmesi ve tedavisi alanında çalışmalar yapan TUSYAD (Türkiye Spor Yaralanmaları Artroskopi ve Diz Cerrahisi Derneği) tarafından düzenlenen konferansta, yerli yabancı 800’den fazla katılımcı yer aldı. Konferansın açılış konuşmasını yapan TUSYAD Başkanı Prof.Dr.Mehmet Aşık, dünyada artroskopik cerrahi ve özellikle de kıkırdak, kalça, diz, ön çapraz bağ, omuz, el – ayak bilek cerrahisi ve menisküs cerrahisi alanında uygulanan yeni tedavi yöntem ve gelişmelerin, konferansta uygulamalı olarak anlatıldığını söyledi.


26-30


Kongre

Havamızı koruyalım KOAH’sız yaşayalım ! T.C. Sağlık Bakanlığı ve Türk Toraks Derneği işbirliğiyle 16 Kasım 2016 tarihinde Dünya KOAH Günü etkinlikleri yapılarak toplumumuzda, sağlık çalışanlarında ve sağlık yöneticilerinde KOAH farkındalığı ile bilincin artırılması hedefleniyor. Türk Toraks Derneği(TTD) adına açıklama yapan TTD KOAH Çalışma Grubu Başkanı Prof. Dr. Nurdan Köktürk, KOAH’ın zararlı toz, gaz ve parçacıkların solunması sonucu hava yollarında ve akciğerlerde gelişen mikrobik olmayan iltihapla geliştiğini, hava yollarının daralması, tıkanmasıyla sonuçlanan bir hastalık olduğunu söyledi. Hastalığın genellikle ilerleyen yapıya sahip olduğunu ifade eden Prof. Dr. Köktürk, tüm dünyada önemli bir halk sağlığı sorunu olmasına karşın, kamuoyu tarafından yeterince bilinmediğini dile getirdi. “Toplumumuzda 40 yaş üstü her 5 kişiden birinde KOAH vardır. Oysa, 10 KOAH hastasının sadece biri doktora başvurmuş ve doğru tanı alabilmiştir.” diyen Prof. Dr. Köktürk, hastalık gelişiminde olumsuz çevre koşullarının önemli bir etken olduğunu kaydetti. Küresel Hastalık Yükü Çalışması’na göre, KOAH’ın yılda 2 milyon 900 bin hastanın ölümüne yol açtığını anlatan Prof. Dr. Köktürk, “KOAH, tüm ölümlerin de yüzde 5,5’inden sorumludur. Türkiye’de solunum sistemi hastalıkları en sık görülen 3’üncü ölüm nedenidir ve bu ölümlerin yüzde 61,5’i de KOAH’tan kaynaklanmaktadır.” dedi.

Sağlık ekonomisinin kalbi Ankara’da atacak Sağlık Ekonomisi ve Politikası Derneği (SEPD) tarafından düzenlenen “3.Sağlık Ekonomisi Kongresi”, 08 Aralık 2016 tarihinde, Ankara Hilton Otel’de gerçekleştirilecektir. Kongrede kamu, akademi ve özel sektör katılımı ile ilaç ve tıbbi malzemede yaşanan fiyatlandırma ve geri ödeme sorunları, şehir hastanelerinin geleceği 2 ayrı panelde tartışılırken, sağlık ekonomisi ve politikası başlığı altında 14 sözel bildiri, 5 poster bildiri sunulacaktır. Sağlık ekonomisi ve politikası alanında teorik ve pratik kapasitenin gelişimine katkıda bulunmak amacı ile kurulan Sağlık Ekonomisi ve Politikası Derneği, Türkiye’de sağlık ekonomisi ve politikası alanlarında çalışan kişi ve kurumları bir araya getirip, ulusal ve uluslararası kurumlarla işbirliği yapmayı, sağlık ekonomisi ve politikası alanına yön veren, araştırma, toplantı ve eğitimler yoluyla hem kamu hem de özel sektörde bu alanların gelişimine liderlik eden bir sivil toplum kuruluşu olmayı hedefliyor. “I.Sağlık Ekonomisi Kongresi” de bu hedefe hizmet ediyor.

78

Aralık 2016






Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.