Kumbara Dergisi Mart-Nisan 2011

Page 1

BAHAR kapını çaldığında dİkkatlİ açmak lazım

Çinliler gerç ekten böcek yer m i?

YAYInIdIR

ÇOCUK

B AY R A M I N D

)

UMUT ARMA A G A E T M E Y E VA R N MISIN?

Tüm dünya çocuklarıyla oyuna var mısın?

mart-nisan 2011 sayI 27



Küçük iyilikseverler,

KİMSE YOK MU DERNEĞİ BAKANLAR KURULU KARARIYLA “KAMU YARARINA ÇALIŞAN” DERNEK STATÜSÜNE SAHİPTİR VE TBMM’DEN ÜSTÜN HİZMET ÖDÜLÜ ALMIŞTIR.

Kimse Yok Mu Derneği adına İmtiyaz sahibi Mehmet Özkara

Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Ülkü Fırat Atlamaz

Yayın Koordinatörü

Halenur Çalışan Gürbüz

Yapım Genel Yayın Yönetmeni Zeynep Sevde Paksu

Görsel Yönetmen V. Tarık Şimşek

Editör

Sümeyra Üzer

Artık size hitap ederken “küçük” demekten kaçınıyorum. Kumbara Dergisi’yle birlikte geride bıraktığımız 3 sene içerisinde hepiniz büyüdünüz; yetişkinler kadar hatta yetişkinlerden de duyarlı birer hayırsever oldunuz. Küçük kumbaralarınızda küçük harçlıklarınızla biriktirip büyük heyecanlarla yaptığınız bağışlar, tahminlerinizin de ötesinde güzelliklere vesile oldu. Bu dergiyi çıkarmaya karar verdiğimizde bir amacımız vardı: Geleceğin büyüklerinin yardımseverlik duygularını şimiden harekete geçirmek. Siz o amacın gerçekleştiğini gösteren pırıl pırıl kalplerinizle bize doğru yolda yürüdüğümüzü gösterdiniz. Bu yıl 3.’sünü düzenlediğimiz Umut Armağanları Yarışması’na katılımınızla içinizdeki tertemiz umut etme isteğini dünyaya ulaştırdınız. Kısacası siz bizim umudumuzu boşa çıkarmadınız. İşte bunun için size teşekkür ediyor, hayatınız boyunca iyilikten, doğruluktan ve güzellikten ayrılmamanızı diliyorum.Hoşçakalın! Mehmet Özkara Kimse Yok Mu Derneği Genel Başkanı

Grafik

Irma Zmiric

İllüstrasyonlar

Dağıstan Çetinkaya Derya Işık Özbay

Baskı

Mavi Ofset

İletişim

Kimse Yok Mu Derneği Bulgurlu Mah. Aydınoğlu Sok. No: 27 34696 K. Çamlıca/Üsküdar/İSTANBUL Tel: 44 44 593 Web: www.kimseyokmu.org.tr e-posta: info@kimseyokmu.org.tr

Abone

0 216 521 80 80 (Dahili:1193)

neler varmış bu dergide?

2

iyilik uçağı

6

yardımsever hayvanlar

12

üstüme iyilik sağlık

14

bayram rehberi

21

çocuk bayramında umut arma

29

uçan eşşek

35

yardımsever öykü

37

dernek haber

42

bil-bul-eğlen


İYİLİK UÇAĞI

SÜMEYRA ÜZER

Çin Bu sayımızda rotamızı Uzak Doğu’ya çeviriyoruz ve meşhur Kung-Fu dövüşsanatının, yemek çubuklarının ve Çin Seddi’nin memleketi Çin’e gidiyoruz. Dünyanın en kalabalık ülkesi

2

Dünyanın en kalabalık ülkesi olan Çin’e doğru bir yolculuk yapmaya ne dersin? Çok ilginç şeyler öğreneceğin konusunda sana garanti veriyoruz. Çünkü bu ülkenin çok ilginç özellikleri var. 1 buçuk milyar nüfusuyla hem dünyanın en kalabalık ülkesi, hem de tam 14 komşusuyla dünyadaki en fazla komşuya sahip olan ülke. Kung-Fu’nun memleketi neresi dersin peki? Evet, doğru tahmin. Elbette Çin. Dünyanın 7 harikasından biri de bu ülkede. Böcek yiyen insanlar, tehlikeli yollar, gizemli kasabalar ve daha neler neler… Haydi bakalım sıkı tutun, uçuyoruuuuz!


r

Kung Fu: Yaşamak için dövüş!

Kung-Fu dövüş sanatını bilmeyen yoktur herhalde. Hani şu Jackie Chan’in oynadığı pek çok filmde de gördüğün, çok hızlı el ve kol hareketleriyle yapılan dövüş… İşte bu muhteşem dövüş sanatının doğum yeri Çin’in Henan eyaletinde bulunan Shaolin Tapınağı. Buraya “Dövüşen Rahiplerin Yeri” deniyor. Burası yaklaşık 40 okuldan oluşuyor ve en büyüğünün tam 10.000 öğrencisi var. Eskiden Çin’de, varlıklı ailelerin birçoğu çocuklarını çok küçük yaşlardan itibaren Shaolin Tapınağı’na gönderirmiş. Çocuklar burada sabah 5 buçukta kalkıp kahvaltılarını yapar ardından akşam 6’ya kadar uzun bir eğitime katılırlarmış. Akşam yemeğini yedikten sonra hala enerjisi kalan öğrenciler varsa uyku saatlerine kadar eğitime devam ederlermiş. Öğrenciler 1 sene içinde sadece 1 ay tatil yaparmış.

3


o Çinliler gerçekten böcek yer mi? Evet, Çin’de böcek yeniyor fakat her bölgede değil. Daha çok Guanzho şehrinde… Burası böceklerin çokça yaşadığı yarı ormanlık bir şehir… Hatta Guazholular sadece böcek değil; yılan, akrep, çıyan, kurbağa, karınca gibi hayvanları bile pişirip afiyetle yiyor burada.

4

Henan şehrinde, dağları içine saklanmış bir kasaba var. Şimdi uçağımızı bu kasabaya doğru çeviriyoruz. Guoliang kasabası çok şirin ve gizem dolu bir kasaba. Bu kasabada keskin kayalıklı uçurumlar, ceviz ve hurma ağaçları var. Tam 1752 metre yükseklikteki bu kasabaya ulaşılması çok güç. Bu gizemli kasabada 18 aile yaşıyor. Bu aileye mensup 300 kişinin neredeyse hepsinin soyadları aynı. Peki neden bu aile dağın tepesindeki, ulaşımı çok güç bu kasabaya taşınmış? Bu aile eskiden sarayda çok güçlü bir mevkiye sahipmiş. Fakat bir süre sonra yönetime gelen İmparator bütün bölge haklını sürmüş. Halktan bazıları da cezalandırılmaktan korkup kaçmış ve imparator onları bulamasın diye dağın başındaki bu kasabaya yerleşmiş. Guoliang kasabası iz sürülmesi imkânsız yollara sahip. Dar ve sarp geçitleri, kayalıklar arasında gizli birçok sığınağı var. Günümüzde heyecan bağımlısı dağcılar dik kayalıkları olduğu için buraya sık sık geliyor.

Çin Seddi Şimdi dünyanın 7 harikasından birinin üzerinden uçuyoruz. O kadar uzun ki… Tam 6.700 km uzunluğunda. Tahmin ettiğin gibi Çin Seddi’nden bahsediyoruz. Çin Seddi’nin yapımına milattan önce başlanmış. Buradaki beylikler savaşırken korunmak için kendilerine küçük setler inşa etmişler. Zamanla bu setleri birleştirerek uzunca bir duvar yapmışlar. Bu duvar düşmanların kendi bölgelerine geçmelerine engel oluyormuş. Yapımında köylü, asker ve tutuklulardan oluşan yaklaşık 1 milyon kişi çalıştırılmış. Tam 2000 yılda yapılmış. Çin Seddi 1987 yılında UNESCO tarafından Dünyanın 7 harikasından biri kabul edilmiş.

Yangtze Nehri’ne yolculuk Kendini yeşillikler arasında bir cennette hissetmek ister misin? Uçağımız Çin’in en büyük nehri Yangtze’nin üzerinden uçuyor çünkü. Bu nehrin uzunluğu tam 6380 km. Neredeyse Çin Seddi’yle aynı uzunlukta. Nehir dik kayalıklarla ve tapınaklarla çevrili. Çinliler bu kayalıklara şekilleri perdeyi anımsattığı için “Perde Dağları” ismini vermişler. Gerçekten de sanki tiyatro perdesiymiş gibi dalgalı şekildeler.


Havada asılı manastır Uçağımız Çin semalarında süzülürken gözümüze bir şey takıldı. Dağın üzerine asılı kalmış bir yapı gördük burada. Hemen sorduk ve öğrendik ki burası bir manastır. Bu manastır yerden 50 m yükseğe, dağın yamacına yapılmış. Bakıldığında sanki dağa asılmış gibi görünüyor. 491 yılında inşa edilmiş ve 1400 yılı aşkın süredir ayakta kalmayı başarmış. Depremlere ve sert rüzgârlara aldırmamış. Manastır dağın yamacına çakılı tahta kütükler tarafından taşınıyor. Binayı yapanlar çivi ve ya metal hiçbir şey kullanmamışlar.

5

çubuğu

bame d l e n t e ica ve ge olan ının nered dar a r bukla Şimdiye k da u ç c k ’ e 30-40 pılan yem elli değil. u, Henan z buğ bron n ya ak b buda tam olar emek çu ılına ait bii. y y ği 200 ık yoktu ta ileski 1 edildi n e e eb önc an kaş ek yiy nibulun ş milatta lar henüz m e y ı n n yle yapılm r. O zama irlenmede rdikleri sö ya, i a k t l i on ş k çubu n de eller etod geli aşka, Jap i m b r. r Çinlile n böyle bir rı Çin’den kullanılıyo da kla içi çubu tnam’da mek k e m e e Vi yor. Y , Kore ve n a Tayv

q

eden n r e Çinlil nır? kulla m boyunda

k yeme


YARDIMSEVER HAYVANLAR TARIK ŞİMŞEK

ak

yüz üs y u z llu d

cc

cc

şebek

6

Ak yüzlü şebek, maymunun yakın bir akrabası. En önemli özellikleri ise kavga etmekten nefret etmeleri. Birmanya, Tayland ve Malaka yarımadasındaki yağmur ormanlarında yaşayarlar. Beyaz elleri ve yüzlerinin yanısıra diğer maymunlardan farklı olarak şebeklerin kuyruğu yok!

“Bizim evde anne de baba da reis!” Anne-baba ve çocuk şebekler ormanda kendilerine ayırdıkları özel yuvada yaşarlar. Evde anne de baba da eşit haklara sahiptir. İkisi de birbirine baskı kurmaz. Tersine devamlı birbirlerine sevgi işaretleri yaparlar. Eşler sabahları kalktıklarında yaklaşık yarım saat boyunca karşılıklı olarak değişik sesler çıkarırlar. Bu hareketleri aynı iki sevgilinin birbirlerine karşılıklı düet yapmalarına benzer. “Kavga etmeyi hiç sevmem!” Şebekler, kendi yuvalarını çok iyi korurlar. Yuvalarına kendi ailelerinden başkasının girmesini istemezler. Bu kuralı bütün şebekler benimsediği için de hiç kavga çıkmaz. Zaten kavgayı da pek sevmezler.


“Kürkümü sürahi olarak kullanabilirim!” Şebekler meyve yemeye bayılır. Günlük öğünlerinin dörtte üçünü olgun meyvelerle karşılarlar. Yapraklar, bitki filizleri, çiçekler, kuş yumurtaları, kuşlar, böcekler ve örümcekler mönünün kalan kısmını oluşturur. Su ihtiyaçlarını karşılama yöntemleri oldukça ilginçtir. Yağmurlu günlerde, bir sünger gibi yağmur suyunu içine çeken sık kürklü kollarını emerler. Yağmur olmadığı günlerde ise, yerlerdeki ıslak yapraklara kollarını sürterek kürklerine bulaşan suyu yalarlar. “Vahşi hayat bana vız gelir!” Şebekler diğer orman maymunlarıyla karşılaştırıldığında çok daha hızlı ve sessiz hareket ederler. Bir yere gitmek istediklerinde ağaç dallarına asılarak bir ağaçtan diğerine sıçrarlar. Bulunduğu ağaçtan yedi metre uzaktaki bir ağaca sıçrayarak geçebilirler. Gözleri ve elleri inanılmaz bir uyumla çalışır. Bu çeviklikleri onların orman şartlarında 30-40 sene gibi uzun bir süre hayatta kalmalarını sağlar.

7


U İLE N U Y O K U UYK ACERALARİ - 25 ELİF’İN

8

M

ZEYNEP SEVDE PAKSU

DERYA IŞIK ÖZBAY

Elif, evlerinin kapısının önünde çantasını kenara atıp ayakkabılarını çıkarırken, evden gelen çamaşır suyu kokusunu koklayıp derin bir nefes aldı. “Oohhh! Mis gibi! Hanife Teyze’nin kokusunu alıyorum!” Annesi fısıldayarak kızdı Elif’e: “Şşştt hiç öyle denir mi? Alınacak kadıncağız!” Hanife Teyze içeriden gülümseyerek cevap verdi: “Olsun olsun, çocuk o. Hem iyidir çamaşır suyu, ben de severim kokusunu. Temizlik kokusudur.” “Bence de sence Hanife Teyze. Keşke her yer çamaşır suyu koksa. Bugün bizim okulun tuvaleti mesela hiç temizlik kokmuyodu, hayrına çamaşır suyu yardımı yapcam okula!” Annesiyle Hanife Teyze birlikte güldüler bu sefer. Annesi bir yandan gülerken diğer yandan uyardı: “Bak Elif, bahar temizliği yapıyoruz. Sakın ha ortalığı dağıtayım falan deme. O çorapları da hemen değiştir!” “Niye ya daha dün giydim bu çorapları, neyi var ki?” Annesi eline uzun saplı fırçayı alıp Elif’i kovaladı: “Bak hâlâ konuşuyor!” Elif kıkır kıkır gülerek odasına koştu. Tabii koşmasının tek sebebi annesinden kaçması değildi, odasında onu bekleyen biri vardı.


Elif odasına girince Uyku Koyunu’nu aradı gözleri. Ama göremedi. Sonra dolaptan gelen tıkırtıyı duyunca, dolabın kapısını açtı. Uyku Koyunu gardırobun içindeki kıyafetlerin arasına yumulmuştu. Eteklerin, pantolonların, tişörtlerin arasından sadece pufuduk kafası görünüyordu. Elif’i görünce gülümsedi: “Hah tam zamanında geldin. Burada hiçbir şey bulunmuyor, kayboldum yahu!” Elif onu o halde görünce kahkahayı bastı. “Koyuncuğum, hayrola annemlerin gününe mi davetlisin yoksa? Bak şu çiçekli etek güzel gidebilir? Üzerine de parıltılı bluzumu giyersin. Hahahahah!” “Aman çok komik! Burada ciddi bir şey yapmaya çalışıyoruz herhalde.” Elif, arkadaşının iyiden iyiye bozulduğunu görünce alttan aldı: “Tamam tamam sustum. Hayrola ne işin var gardırobun içinde?” Uyku Koyunu, konuşurken yüzündeki muzip ifadeye engel olamayan Elif’in alayını görmezden gelip durumu açıkladı. “Hani sizin eve temizliğe gelen teyze var ya…” “Hanife Teyze mi?” “Evet işte o teyze. Bir ara telefonla konuştu kızıyla. Odana girip gizlice konuştuğunu sandı ama tabii benim burada olduğumu göremedi. Kızı 23 Nisan’da bir oyunda oynayacakmış. Prenses olacakmış ama kıyafet lazımmış. Kadıncağız, ‘tamam evladım bakarız hal çaresine’ dedi ama telefonu kapatınca da kendi kendine ‘ben şimdi nereden bulacağım kıyafeti şu darlıkta’ dedi. Ben de zaten

boş boş duruyorum, bari senin kıyafetlere bakayım da uygun bir şeyler bulayım diye düşündüm.” Elif’in yüzündeki muzip ifade kaybolmuştu. “Gerçekten mi? Hanife Teyze’nin zor durumda olduğunu bilmiyordum ki ben…” Uyku Koyunu sitem ederek baktı Elif’e. “İlahi Elif, kadının paraya ihtiyacı olmasa niye sizin eve temizliğe gelsin?” “Doğru diyorsun… Hiç böyle düşünmemiştim.” Elif, aslında biraz da kendinden utanmıştı. Dünyanın öbür ucundaki yardıma ihtiyacı olan insanları düşünüp de, burnunun ucundakileri görmediği için hayıflanmıştı. “Neyse… Zararın neresinden dönsek kârdır. Öyle değil mi koyuncuğum?” “Nasıl döneceğiz bu zarardan? Bütün dolabını altüst ettim, bulamadım prenses kıyafeti.” Elif gülerek cevap verdi: “O iş kolay. Ben de seneler önce prenses olmuştum. Annem o kıyafetimi sandıkta saklıyor olmalı. Ben hemen bulup getiririm!” Uyku Koyunu kocaman bir kahkaha attı. “Sen mi prenses oldun? Sen prensessen soytarı rolünü kime

9


10

verdiler ki?” Elif kaşlarını çatınca hemen durumu düzeltmeye kalkıştı Uyku Koyunu: “Yani sadece kimin soytarı olduğumu merak ettim, yoksa yanlış anlama!” Elif hiç cevap vermeden annesinin odasına geçti. Birkaç dakika sonra elinde kocaman bir kutuyla dönmüştü. Kutunun içinde pembe, tüllü bir prenses elbisesi, bir taç, bir asa ve pembe taşlı ayakkabılar vardı. “Elif, bir an seni bu kıyafetlerle hayal ettim de… Yok edemedim!” “Dalga geçmeyi bırakır mısın? Çok küçüktüm bi’ kere ben bunları giydiğimde!” Elif, Uyku Koyunu’na göstermek için kutudan çıkardıklarını tekrar kutuya yerleştirip, güzelce kapattı. Çekmecesinden bir kurdele alıp güzelce bağlayıp fiyonk yapmayı da ihmal etmedi. Tam eline paketi almış Hanife Teyze’nin yanına gidecekti ki durakladı. “Ben şimdi Hanife Teyze’ye bunu ne diyerek vereceğim ki? İçim-

den geldi size prenses kıyafeti hediye etmek istedim mi diyeceğim?” Uyku Koyunu ön ayağını çenesine götürüp bir kaşını kaldırdı. “Hakikatan bunu hiç düşünmedim.” Bir süre karşılıklı oturup çözüm aradıktan sonra Uyku Koyunu atıldı: “Eşyalarımı düzenliyordum, bunu çöpe atacaktım, belki işinize yarar diye size vermek istedim, desen olmaz mı?” “Hahahah! Öyle şey mi olur koyuncuğum? Ben de seni kibar bir koyun bilirdim!” Uyku Koyunu biraz bozuldu ama belli etmemeye çalıştı. “Aman ne düşünüyoruz ki. Öylece vereyim. İçimden gelmiş ve hediye vermek istemiş olamaz mıyım?” Elif’in bu fikrine Uyku Koyunu da katıldı. Elif, paketi eline alıp Hanife Teyze’nin yanına gitti. “Hanife Teyzeciğim, eşyalarımı düzenliyordum da… Bunları görünce senin kızın aklıma geldi. Bunu, benden ona hediye götürür müsün?” Hanife Teyze gülümseyerek paketi eline aldı. Kapağını açıp içindeki


11

prenses kıyafetini görünce gözleri şaşkınlıkla açıldı. “Yoksa bizim kız seni mi aradı Elif? Bak haylaza sen…” Elif, hemen durumu kurtarmaya çalıştı. “Anlamadım Hanife Teyze, niye beni arasın ki?” Hanife Teyze, Elif’in hiçbir şeyden haberi yokmuş gibi durmasına inandı. Ama bu sefer daha da şaşırdı. “Allah allah… Demek haberin yoktu. Bak sen Allah’ın işine… Sağol Elifciğim. Bizim kız, 23 Nisan etkinlikerinde prenses olacakmış da, benden prenses kıyafeti istemişti… Hay Allah… Çok şaşırdım şimdi!” Elif’in annesi bir köşeden olan biteni izliyordu. Elif’in bir şeyler çevirdiğini anlamıştı ama o da bozuntuya vermedi. “Senin kızın kalbi temiz Hanife Hanım. Bak Allah istediğini ayağına göndermiş yavrucağın.” “Öyle olmuş vallahi. Sağolasın Elif kızım!” “Ne demek Hanife Teyzeciğim. Bir işe yaradıysam ne mutlu bana!” Annesi gülümseyerek Elif’e baktı. Her halinden kızıyla gurur duyduğu belli oluyordu. Ama yine de Elif’i pek şımartmayı düşünmüyordu.

“Elifciğim gerçekten bir işe yaramak istiyor musun? Makinden çamaşırları çıkarıp asmaya ne dersin?” Elif kocaman bir teşekkür beklerken bu şekilde görevlendirilmeye içerledi biraz. Ama annesinin kaş göz işaretlerini görünce lafını ikiletmedi. “Peki peki gidiyorum!” Elif, elinde çamaşır sepetiyle balkona gidince Uyku Koyunu da hemen yanına koştu. “Ne oldu ne oldu anlatsana?” Elif somurtarak cevap verdi: “Ne olacak, o kadar organizasyon yaptık ödülümüz bu çamaşır sepeti oldu!” Uyku Koyunu kahkahalarla gülerek iki tane mandal uzattı arkadaşına. “Bu mandallar da benden olsun o zaman!” Ön ayaklarını biraraya getirip iki tane mandalı tutmaya çalışan Uyku Koyunu’nun komik halini görünce Elif de kahkaha atmaya başladı. Birlikte iki arkadaş akşama kadar evde Elif’in annesine yardım ettiler. Tabii Elif’ten başka kimse Uyku Koyunu’nun farkında değildi. devam edecek...


ÜSTÜME İYİLİK SAĞLIK

12

ZEYNEP SEVDE

Epeydir yapraklarını dökmüş ağaçlar pembe beyaz çiçekleriyle bize gülümsüyor. Serçeler daha güçlü ötüyor. Çimenler papatyalarla kaplı… Ama bütün bu bahar neşesinin yanında dikkat etmemiz gereken şeyler de var!

bahar kapını çaldığında DİKKATLİ AÇMAK lazım Tembellik değil hastalık! Bahar çoğu kişi için sevindirici… Ama bazılarımız için sevindirici olmayabilir. Çünkü baharla artan üst solunum yolu hastalıkları pek çoğumuzu yatağa düşürüyor. Başta halsizlik olmak üzere yorgunluk, eklem ağrıları, uyku isteği gibi sorunlar ortaya çıkıyor. Bunların nedeni bahar yorgunluğu… Özellikle senin yaşında olanlar bahar yorgunluğu ya da diğer adıyla mutsuzluk yorgunluğu hastalığından çok çabuk etkilenebiliyor.

Güneş yüzünü gösterip havalar ısınmaya başladığında ısı ve nem değişikliği olur. Bu dönemde üst solunum rahatsızlıkları daha çok artar. Burun akıntın mı var? Hapşırık, öksürük, halsizlik seni derslerden alıkoyuyor mu? Ateşin de mi var yoksa? “Ses kısıklığı, kuru ve boğuk tarzda öksürüğüm de var” diyorsan üst solunum yollarında rahatsızlık var demektir. Çok dikkatli olmalısın!


Baharda hasta olmamak için nelere dikkat etmelisin? Öncelikle hasta olan kişilerden uzak durman lazım... Bu nedenle kalabalık ortamlara fazlaca girme.

Sürekli ellerini yıkamalı ve temizlik kurallarına uymalısın ki mikroplardan uzak dur. Odanı sık sık havalandırman da gerekiyor. Öğretmenini bahar hastalıkları konusunda da uyarabilirsin. Sınıfınızı havalandırmayı teklif edebilirsin. Her teneffüste mutlaka ellerini yıkamalısın. Sakın unutma. Çünkü kalabalık ortam hastalıklara her zaman davetiye çıkarır. Polenlere alerjin varsa bunlara mutlaka dikkat et! Sıcak, kuru ve rüzgârlı havalarda ve sabahın erken saatlerinde sokağa çıkma.

Kapı ve pencereleri sıkı sıkı kapat.

13

Dışarı çıkman mutlaka gerekli ise ağız ve burnu koruyan maskelerden yararlan. Açık havada egzersiz yapma. Gözlük kullanıyorsan gözlüğünü düzenli olarak akan suda yıka. Saçlar çok polen tutabileceğinden her gün yatmadan önce mutlaka saçlarını yıka. Üzerine yapışan polenlerden kurtulmak için günlük kıyafetlerini yatak odanda çıkarma.

Bahar yorgunluğuna karşı önlemlerini almayı unutma! Vücudu zinde tutacak meyve, sebze ağırlıklı beslenmeye önem vermelisin.

Düzenli uyumaya dikkat etmelisin. Sosyal faaliyetlerini artırmalısın. Bol su içmelisin. Yüksek konsantrasyon gerektiren işlerden de bir süre uzak durmalısın


bayram REHBERi sümeyra üzer

Tüm dünya

IRMA ZMIRIC

‘Uzuneşek’, ‘birdirbir’, ‘yağ satarım bal satarım’, “saklambaç”, “yakartop” ve daha birçok oyun… Ne güzel oyunlarımız var değil mi? Peki ya dünya çocukları hangi oyunları oynuyor dersin? Çocuk Bayramı öncesinde dünya çocuklarının oyunlarını öğrenmeye ne dersin?

çocuklarıyla

oyuna var mısın? 14

döneter şeceY ! y Dü Hey eyin. dürm ma! ğim a

Ortayı Bul / Küba Bu oyunun orijinal adı “Chocolonga”. 10 veya daha fazla oyuncuyla oynanır. Önce duvara genişçe bir kâğıt yapıştırılıp içine daire çizilir. Bir kişi ebe seçilir. Daireden yarım metre uzakta duran ebenin gözleri bağlanır. Amaç ebe olan kişinin dairenin en orta noktasına dokunmasıdır. Ebe oyuna başlamadan önce üç defa yerinde döndürülür. Böylece ebenin dengesi bozulur ve orta noktayı bulması daha da zorlaşır. Tabii diğer oyuncularda boş durmaz. Dairenin önüne geçerek ebeye zarar vermeyecek şekilde ebenin parmaklarını çekerler.


Yardım edin / İran İranlı çocukların çok sevdiği bu oyun için birsürü arkadaşa ve geniş bir alana ihtiyacın var. En az 16 kişiyle oynanan bu oyunda oyuncular ilk olarak 2 gruba ayrılır. Gruplardan biri kol kola girerek bir daire oluşturur ve yere oturur. Bu dairedeki oyuncuların yüzü dışarıya dönük olmalıdır. Diğer grup ise 4,5 metre uzaklıkta ortadaki grubu çevreleyen bir daire oluşturur. Bu oyunun bir de bekçisi vardır. Dışarıdaki daireyi oluşturan oyuncular ebeye yakalanmadan ortadaki grubun oluşturduğu daireyi bozamaya çalışır. Bunu, ortadaki oyuncuların ayaklarını çekip gruptan ayırmaya çalışarak yapar. Yalnız bunu yaparken çok dikkatli olmalı bekçiye yakalanmamalıdırlar. Çünkü bekçinin değdiği oyuncular oyundan elenir. Bekçinin görevi daireyi koruyup ikinci takımın oyuncularını elemektir.

Daireyi oluşturan takımın oyuncuları kollarını açmamaya çalışırlar. Bu oyuncular başka hiçbir şekilde rakiplerine karşı koyamaz. Ayaklarıyla rakiplerini kovmaya çalışamaz. Eğer ikinci takımın oyuncuları bekçiye yakalanmadan yerde oturan oyunculardan birini daireden çıkarmayı başarırlarsa oyunu kazanırlar.

15

Şu e döns be arka ü s koşu n, öyle ını bi’ p da h ızlı halk ayı, ğıtaca ğım hehe ki !

an Sen urad Ben b ım bekçiyi r a ! oyal k tut çabu elini


n olsam Hehe be ğiştirmiştim de çoktan mma da A yerimi. ıktınız. acemi ç

Değiş Tokuş / Fransa Fransız çocukların favori oyunu olan değiş tokuş için geniş bir bez parçasına ve sandalyeye ihtiyaç vardır. 10 veya daha fazla kişiyle oynanan bu oyunda herkes 1’den başlayarak bir numara alır. Sandalyeler çember oluşturacak şekilde dizildikten sonra ebe seçilen oyuncu gözlerini bağlayıp çemberin ortasına geçer ve iki sayı söyler. Sayıları söylenen oyuncular yerlerini değiş tokuş eder. Gözü kapalı olan ebe de ayağa kalktıkları sırada bu oyuncuları yakalamaya çalışır. Yakalanan ebe olur.

16

Fasulyeleri Yakala / Meksika Meksikalı çocukların “Colorinas” adını verdikleri bu oyun 4 ya da 6 kişiyle oynanır. İlk olarak bahçede küçük bir çukur kazılır ve çukurdan yaklaşık 2,5 metre uzağa bir çizgi çekilir. Oyuncular ellerine bir avuç küçük kırmızı fasulye alır. Bu oyunda herkesin fasulyesi eşit miktarda olmalıdır. Oyuncular çizginin arkasından sırayla ellerindeki bütün fasulyeleri çukura fırlatır. Sonra herkes çukura soktuğu fasulyeleri toplar ve elinin üstüne koyar. Daha sonra da bu fasulyeleri havaya fırlatıp avucuyla yakalamaya çalışırlar. Elinde en fazla fasulye kalan ise oyunu kazanır.

kuru Bu çu kadar kim bu kazmış uzağa ? yaaa

Oyuncular çizginin arkasından sırayla ellerindeki bütün fasulyeleri çukura fırlatır. Sonra herkes çukura soktuğu fasulyeleri toplar ve elinin üstüne koyar. Daha sonra da bu fasulyeleri havaya fırlatıp avucuyla yakalamaya çalışırlar. Elinde en fazla fasulye kalan ise oyunu kazanır.


Ta galagala / Nijerya Ta Galagala senin de çok iyi bildiğin “Sek Sek” oyununa çok benzeyen bir oyun. Ama bu oyunda çizgi çizilmiyor. Çukur açılıyor. Önce resimdeki gibi 8 çukur açılmalıdır. Bu çukurlar sadece bir ayağın sığabileceği kadar geniş olmalıdır. İlk turda oyuncu taşı ilk çukura atar. Tek ayak üzerinde sekerek bu çukurun üzerinden atlar ve diğer çukurlara ilerler. Oyuncu 4. ve 5. çukurlara geldiğinde sağ ayağıyla 4., sol ayağıyla da 5. çukura basar. Aynı kural 7 ve 8. çukurlar için de geçerlidir. Oyuncu burada ellerini çırpar ve zıplayıp olduğu yerde döner. Ve başladığı yere döner. 2. çukura geldiğinde yine 1. çukurun üzerinden atlar ve dönerek taşını alır. Böylece 1. turu tamamlamış olur. Oyuncu bu şekilde taşı 8 çukura da atar ve 8 turu tamamlar. Oyuncu taşının bulunduğu çukura basmamalıdır. Taşın bulunduğu çukurun üzerinden atlamalı ve diğer çukurların dışına basmamalıdır. Bütün turları hatasız tamamlayan oyuncu taşı 7. ve 8. çukurun arasındaki alana atar. Taş çukurlardan birine düşmemelidir. Oyuncu tek ayak üzerinde sekerek ve yalnızca çukurlara basarak 7. ve 8. çukura gelir. Burada el çırpar. Olduğu yerde dönerek taşını alır ve oyunu tamamlar. Bütün bunları hatasız yapan ilk oyuncu birinci olur. Oyuncu turlardan birinde hata yaparsa sıra tekrar kendisine geldiğinde kaldığı turdan devam eder.

ıazan ci Ben k in r En bi cam! m! a luca ben o

aha Sen d rmedin ö beni g ! m lı akıl

17


7 leopar / Sri Lanka “7 leopar” 2 kişilik bir oyundur. Oyundaki ana fikir savaşan rakiplerin güçlerinin eşit olmamasıdır. Bu oyunda oyunculardan birinin kaplan adında kırmızı renkli bir taşı vardır. Diğer oyuncunun ise leopar adında 7 siyah taşı vardır. Kaplan leoparları yiyerek onları oyun dışı bırakabilir. Leoparlar ise kaplanın hareket etmesini engelleyecek şekilde çevresini sarmaya çalışır.

18

Yere ya da kâğıda bir eşkenar üçgen çizilir. Bu üçgenin içine üçgeni dikey olarak 2’ye yatay olarak 3’e bölen çizgiler çizilir. Böylece üçgenle çizgilerin kesiştiği noktalar ve üçgenin köşeleriyle beraber toplam 10 nokta oluşur. Hamleler bu noktalara yapılır. İlk olarak üçgenin en üst köşesine kaplan yerleştirilir. Diğer oyuncu ise tabloda boş bir noktaya leoparlarından birini yerleştirir. Leoparlarla oynayan oyuncu ilk yedi hamlesinde taşlarını boş noktalara birleştirir.

raı şu yok m ı ş m, Ta oysa ya k raya şu yok hmm am, s y o k rdan da o u n o mı… aldık

Kaplan ise leoparın her hamlesinden sonra kaplanı oynatır. Kaplan bulunduğu noktaya komşu boş bir noktaya atlayabilir. Kaplanın hemen yanında bir leopar varsa kaplan düz bir çizgi üzerinde leoparın üzerinden atlayarak leoparı yiyebilir. Tabii bu durumda leoparın hemen arkasındaki nokta boş olmalıdır. Yenen leoparlar oyundan çıkarılır. Kaplan’ın oyunu yenmesi için bütün leoparları yemesi, leoparların oyunu yenmesi için ise kaplanın hamle yapmasını engelleyecek şekilde çevresini kuşatmaları gerekir. n! 1’si ! e 7’y yok oo nsın o h O şa Hiç


min O kadar e rsen. olma iste

ızlı en h n i m an Ale aklay n. s ş ta be ıyım adam

19

Sey / Mali Sey iki kişiyle ve kumda oynanan eğlenceli bir oyun… Bu oyunda kullanılan bir tek malzeme var o da küçük bir taş. Oyuna başlamadan önce oyun alanı iyice düzleştirilir. Bu düzlüğe büyükçe bir daire çizilir. Sonra bu dairenin içine ikinci bir daire daha çizilir. Dairelerin ortasında kalan mesafe çok fazla olmamalıdır. Oyuncular daireyi aralarına alırlar ve karşılıklı otururlar. Her oyuncu kendi önünde iki çizgi arasında kalan bölüme 3 tane çukur açar. Daha sonra yeni çukurlar açılacağı için, bu çukurların yeri de önceden belirlenir ve parmakla işaret konur. İlk oyuncu bir avuç kumu taşla beraber avucuna alır ve önündeki çukurlara dökmeye başlar.

Kumu dökerken taşı hangi çukura bıraktığını rakibine göstermemelidir. Bütün kumu boşalttığında rakibi taşın hangi çukurda olduğunu tahmin etmeye çalışır. Eğer rakip oyuncu taşın yerini bilemezse diğer oyuncu çukurlarının sağındaki daha önce işaret koyduğu yere bir çukur daha açar. Ve oyun tekrarlanır. Taş her çukura en fazla 1 kez saklanabilir. Rakip oyuncu taşın yerini doğru tahmin ederse sıra ona geçer. Yeni çukurlar en sağdaki çukurun sağına açılır. Oyunu, çukurları rakip oyuncu çukurlarına ilk ulaşan kazanır.


AYIN KONUSU

SÜMEYRA ÜZER

O Ç

K U C

)

UT M U A IN? ND I S I M M A R R VA B AY E Y E M ET AGAN

ARM

20

Dünyada üzerinde kutlanan tek çocuk bayramının Türkiye’de olduğunu biliyor m uydun? 23 Nisan Ulusal Egemen lik Ve Çocuk Bayramı’ndan bah sediyoruz! Hemen hatırlatalım. Umut Armağanları Yarışma sı da başladı. Çocuk bayramına sa hip tek ülkenin ferdi olarak, oyunc ağı olmayan çocuklara, oyuncak a rmağan edecek senden daha uyg un birini düşünemiyoruz.

23 Nisan ne demek

?

23 Nisan Ulusal Eg emenlik ve Çocuk Ba yramı Türkiye Cumhuriyeti’n in kurucusu Mustafa Kemal Atatürk tarafından sa na armağan edilmiş bi r bayram. Bayramın kutla ndığı 23 Nisan 1920 aynı zamanda Büyük Millet Meclisi’nin de açılış günü.


21

Ülke genellinde nasıl kutlanıyor? 23 Nisan Çocuk Bayramı’nda TRT çeşitli dünya ülkelerinden gelen çocukları ülkemizde misafir ediyor. 1979 yılından beri devam eden Uluslararası 23 Nisan Şenliğine, artık her yıl yaklaşık 50 ülke katılıyor. Ankara, İstanbul, İzmir Antalya gibi şehirlerde düzenleniyor. Üstelik gelen misafir çocuklar da ülkemizdeki kendi yaşıtlarının evlerinde konaklıyorlar. Dünya çocukları böylece; ülkemiz insanının güzel özelliklerini, ülkelerine döndüklerinde kendi ailelerine, çevrelerine ve toplumlarına yansıtıyorlar.


Şenlik Yürüyüşü Şenlik Haftası, Şenlik Yürüyüşü ile açılıyor. Yürüyüşte konuk gruplar, giydikleri millî kıyafetleriyle şehrin en büyük caddesinde, kendi müziklerini çalıp dans ediyorlar. Daha sonraki günlerde, konuk ülkeler büyük parklarda açık hava gösterileri sunuyor.

Çocuklar iktidarda! Her 23 Nisan’da Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Belediye Başkanları sembolik olarak koltuk ve makamlarını çocuklara devrediyorlar. 1 günlük de olsa, ülke yönetmek keyifli olsa gerek.

23 Nisan’da sen neler yapabilirsin? Sadece çocuklara ait bu bayramda yapacak o kadar çok şey var ki! Şöyle bir sıralayalım bakalım aklımıza gelenleri:

22

İçinden geldiği gibi şiirler yazabilirsin!

Haberdar olduğun bir kompozisyon yarışmasına katıla- bilirsin. Kompozisyon demişken küçük bir hatırlatma ya palım. Bu yıl Umut Armağanları Yarışması’nda kompozisyon dalı da olacak. Yarışma için de güzel bir kompozisyon yazmayı ihmal etmemeni öneririz. Sana ileriki sayfalarda kompozisyon taktikleri de vereceğiz.

Arkadaşlarınla güzel bir tiyatro gösterisi hazırlayıp bü- yüklerine sunabilirsin.

Küçük bir halk oyunu ekibi kurabilir şahane bir gösteri yapabilirsin.

Sabah kalktığında anne ve babana, ”Bu gün benim bay- ramım, hadi beni kutlayın” diyerek onlardan harçlık da koparabilirsin.

Odanı süslemek de eğlenceli olabilir.


Umut armağanları

Madem çocuk bayramı yaklaşıyor, oyuncağı olmayan arkadaşlarının da bayramı bayram gibi yaşamasına yardım et! İşte sana harika bir fırsat. Umut Armağanları yarışması sayesinde, yapacağın oyuncak, oyuncağı olmayan bir arkadaşının yüzünü güldürecek. İşte sana birkaç öneri…

Uzaylı Zeki

Hiç uzaylı bir oyuncağın olmuş muydu? Peki ya bu oyuncağı kendin yapmaya ne dersin? Hadi bakalım iş başına.

Malzemeler: 1. 2 tane büyük 3 tane küçük 5 adet renkli düğme 2. Pötikareli kumaş 3. Elyaf

Yapılışı:: Şimdi kumaşı ters çevirerek ikiye katla. Üzerine kurşun kalemle fazla bastırmadan görüntüdeki Uzaylı Zeki’nin şeklini çiz. Anten, baş, gövde, kollar ve bacaklar… Sonra çizdiğin yerden biraz dikiş payı bırakarak kes. Ve çizdiğin yerden dikkatlice iki kat kumaşı birbirine dik. Küçük bir yerden kumaşı ters çevirebilmek için biraz aralık bırak. Sonra kumaşın düz tarafını bıraktığın aralıktan çevir.Yine aynı aralıktan kumaş ya da elyafı doldur ve aralığı dik. Düğmeleri de diktin mi harika bir oyuncağın olacak.

23


Yumurtadan Civciv İşte sana yapımı çok kolay, çok sevimli bir civciv! Üstelik bu civcivleri istediğin miktarda yapabilir kendine bir civciv ailesi oluşturabilirsin.

Malzemeler:

1. 1 adet yumurta 2. Renkli oyun hamuru 3. Yapıştırıcı

Yapılışı: Önce renkli hamurlarla işe başlamalısın. İlk olarak turuncu hamurla civcivin ayaklarını ve gagasını yap. Ama ayakları biraz kalın yapmalısın. Çünkü ince yaptığın ayaklar yumurtayı taşımaz. Sarı renkli hamurla civcivin kanat ve tüylerini yap. Siyah hamurdan da 2 küçük göz yaptın mı hamurla işin neredeyse bitti demektir. Dilersen civcivin tutması için küçük bir çiçek, şapka, papyon gibi aksesuarlar da yapabilirsin. Her şey senin hayal gücüne bağlı.

24

Şimdi hazırladığın hamurları yumurtaya güzelce yapıştır ve kurumasını bekle. Gördün mü minik civcivin sana gülümsüyor.

Örgü civciv

Yumurtadan civcivden sonra örgüden civciv yapmaya ne dersin?

Malzemeler:

1. Sarı beyaz ve turuncu orlon ip 2. Tığ 3. 2 adet boncuk veya plastik göz 4. Elyaf veya pamuk

Yapılışı: Şimdi annenden biraz yardım iste. Kâse şeklinde biri beyaz biri sarı 2 tane parça ör. İçini elyaf veya pamukla doldurarak bu iki parçayı birbirine dik.Beyaz ipten küçük bir de şapka ör ve az önce tamamladığın gövdenin başına dik. Turuncu iplerden de birer çift el – ayak ve gaga örerek gövdeye birleştir. Son olarak da gözleri yerleştirdin mi örgü civcivin hazır.


Keçeden köpek

Şimdi yapımı çok kolay görüntüsü şahane bir oyuncak yapımı tarif edeceğiz sana.

Malzemeler:

1. Kumaşçıdan alınmış gri ve krem tonlarında keçe 2. 2 adet boncuk 3. Küçük bir zil 4. Biraz elyaf 5. Ve renkli kalın ipler

Yapılışı: Önce keçeyi ikiye katla ve makasla sevimli bir köpek şekli kes.İki parçanın arasına biraz elyaf koy iki parçayı birbirine birleştirerek dik. Krem renkli keçeden iki küçük yuvarlak kes ve kulaklarına dik.Renkli bir iple köpeğe burun dik. Kalın ipe küçük zili geçir ve köpeğin boynuna dola. Boncuktan gözlerini diktiğinde çok sevimli bir köpeğin olmuş olacak.

25

Kızıl Kedi Küçük sevimli bir kedi yapmak ister misin? Hem de turuncu renkli? Evet evet istersin.Hemen malzemeleri verelim de bir an önce nasıl bir kedi olacağını görelim. Sabırsızlandığını görüyoruz.

Malzemeler:

1. Turuncu ve krem keçe 2. Renkli kurdele 3. 3 tane boncuk 4. Elyaf

Yapılışı: Şimdi kumaşçıdan aldığın keçeyi ikiye katla ve sevimli bir kedi şekli çiz. Makasla şeklin üzerinden iki katı da kes. İçine biraz elyaf koy ve kenarlarından dikkatlice dik. Şimdi sıra geldi kedimizi süslemeye. Krem rengi keçeden küçük dikdörtgen ve üçgen parçalar kes. Bu parçalar kedinin kulakları ve sırtındaki çizgiler için. Bu küçük parçaları kedinin sırt kısmına ve kulaklarına güzelce dik.Boncuklardan da göz ve burun yap. Renkli kurdeleyle de şık bir papyon yaptın mı sevimli kedin hazır.


Köylü güzeli Yöresel kıyafetler giyen bir bebek yapmak sence de hoş bir fikir değil mi? Hadi hemen yapalım o zaman. Eskimiş ya da kullanılmayan çorapların varsa şimdi işine çok yarayacak.

Malzemeler: 1. 1 tane beyaz çorap 2. Biraz elyaf 3. Nakışlı şeritler (Tuhafiyelerde çeşit çeşit bulabilirsin bunlardan) 4. Renkli kumaşlar.

26

Çorap Kukla

Hey, dünya çocuklarının renginde kuklalar yapacağız şimdi. Hadi hazırlan! Üstelik öyle basit, öyle kolay ve öyle güzel ki… Hemen malzemeleri verelim öyleyse.

Malzemeler:

1. Çorap 2. Orlon ip 3. Düğme

Yapılışı: Kuklanın gövdesini yaparken makas kullanmana gerek yok. Saçlar için orlon ipten parçalar kes ve çorabın burun kısmının biraz yukarısına dik. Burun kısmına da 2 tane düğme diktin mi sevimli kuklan hazır. Zenci, sarışın ve kumral kuklalar yapmak için sarı, yavruağzı ve kahverengi çoraplar ve ipler kullanman yeterli olacak.

Yapılışı: Önce çorabın içini elyafla doldur ve alt tarafını kapatarak dik.Çorabın baş kısmını küçük bir boğum oluşturarak bir iple bağla. Köylü güzelinin kollarını oluşturmak için beyaz bir kumaştan küçük kollar dikerek içini elyafla doldur ve gövdeye dik. Sonra aldığın nakışlı şeritlerden kısa bir parça kes ve oluşturduğun baş kısmına güzelce dik. Şimdi tasarımcı kişiliğini kullan ve renkli kumaşlar ve nakışlı şeritlerle köylü güzelimize şık kıyafetler dik. Diktiğin kıyafeti de kızımıza giydirdikten sonra şahane bir köylü güzeline sahip olacaksın.


Eldiven Tavşan Kullanmadığın eşyaları değerlendirmek gibisi yok. Üstelik bu eşyalardan oyuncak yapacaksan çok daha keyifli… Şimdi kullanmadığın bir tane eldiven ve çoraptan şahane bir tavşan yapacağız.

Malzemeler: 1. Bir adet eldiven 2. 1 adet çorap 3. Elyaf 4. 7 adet düğme

Yapılışı: Eldivenin işaret ve serçe parmağı dışındaki bütün parmaklarını kes. Kestikten hemen sonra ters taraftan sıkıca dik ki sökülmesin. Sonra eldivenin içini elyafla doldur. Daha sonra çorabın içini de elyafla doldur. Eldivenin uçlarını çorabın açık ağzına geçir ve dik. Kestiğin parmakların içini de elyafla doldur ve tavşanın kollarını dik. Şimdi düğmelerle gözlerini yap. Ve ardından tavşanının kıyafetini kalan düğmelerle süsle. Biz bu tavşana bayıldık!

27

Sevimli Tahta Kafa

İşte sana yapımı çok kolay bir oyuncak daha! Tahta kaşıktan sevimli bir hanım yapmak ister misin? E o zaman hemen malzemeleri verelim.

Malzemeler:

1. Derin olmayan bir tahta kaşık 2. Orlon ip 3. Elbise için bir parça kumaş 4. Yapıştırıcı 5. Sulu boya

Yapılışı: Önce dikdörtgen şeklinde kestiğin kumaşın geniş kenarına iğne iplik yardımıyla bir büzgü yap. Ve kumaşın iki ucunu birleştir. İşte sana minik bir elbise… Tahta kaşığın sapını bu elbisenin ortasından geçir ve düşmemesi için renkli bir kurdeleyle sıkıca bağla. Orlon ipleri eşit uzunlukta parçalara böl, ortalarından sıkıca bağla ve kaşığın başına yapıştır. Bir fırça yardımıyla kaşığa göz, burun ve ağız çiz. Çok sevimli bir tahta bebek oldu bu.


Kompozisyon taktikleri Biliyorsun bu sene umut armağanları yarışmasında kompozisyon kategorisi de var. Sana bu konuda birkaç püf noktası söylesek hayır demezsin herhalde. Kompozisyon yazarken dikkat etmen gereken ilk şey kompozisyonu bölümlerden oluşturmak… Cümlelerini giriş-gelişme-sonuç şeklinde kaleme alırsan güzel bir bütün ortaya çıkar. Giriş bölümü

28

Giriş cümlen kompozisyonun devamını merak ettirecek ilgi çekici bir cümle olmalı. Aynı zamanda bu cümle konunun ana fikrini oluşturmalı. Sonra ele alacağın konuyu birkaç cümleyle tanıtmalısın. Ama fazla da uzun tutma

Gelişme bölümü Gelişme bölümünde konuyu açıklayan cümlelerinden oluşmalı. Ana fikir ortaya çıkmalı bu bölümde konuyla ilgili örnekler ve benzetmeler yapmalısın. Unutma kuracağın her cümle bir önceki cümleyle bağlantılı olmalı.

Sonuç bölümü Sonuç bölümünde ise geliştirdiğin konuyu bir sonuca bağlamalısın. Bu bölüm kısa birkaç cümleden oluşmalı ve konuyu özetlemeli. “Kısaca, özetle…” gibi kelimeleri kullanabilirsin bu bölümde. Ana fikri net bir şekilde belirtmelisin. Bu birkaç taktiği uygularsan çok başarılı bir kompozisyon yazacağının garantisini veriyoruz sana. Hadi bakalım kalemi kâğıdı al eline.

y a l o K

in s l e g


Dağıstan Çetinkaya

UÇAN EŞEK ‘‘YAZA MERHABA PARTİSİ’’

29


30


31


32


33


34


YARDIMSEVER ÖYKÜ

mor kulübe Yazan: Sade Nur Özbİlİcİ Yaş: 11 Şehir: Antalya

Ders zili çalmıştı. Derin ve arkadaşları sınıflarına gülüşerek koştular. Derin çok heyecanlıydı. Çünkü Zeynep öğretmen; “Size bir sürprizim var ama diğer ders açıklayacağım.” demişti. Öğretmen sınıfa girdiğinde, herkes bir anda susmuştu. Hepsi heyecan ve merakla öğretmenlerine bakıyordu. Zeynep öğretmen masasına oturdu ve sevgi dolu gözlerle öğrencilerine bakarak; “Hepiniz sabırsızlıkla sürprizin ne olduğunu öğrenmek istiyorsunuz değil mi?” diye sordu. Tüm sınıf hep bir ağızdan “Eveeeet!” diye bağırdı. “Sizi daha fazla meraklandırmayayım o zaman.” dedi Zeynep öğretmen. Okulumuz bir köy okulunu kendisine kardeş okul olarak seçti. Şimdi aramızda para toplayacağız. Topladığımız parayla kardeş okulumuza ihtiyaçları olan, kırtasiye malzemesi, kitap, kıyafet ve oyuncak alacağız. Hepinizden bir tane de hikâye yazmanızı istiyorum. Yazdığınız hikâyeleri hazırladığımız paketlerle birlikte hediye olarak göndereceğiz. Ve asıl sürpriz şimdi geliyor. Yazdığınız hikâyeler içinden 1. seçilen hikâyenin yazarını hediyeleri teslim etmek üzere köy okuluna göndereceğiz. Derin güzel düşüncelerle eve döndü. O güne kadar hiç köy okuluna gitmemişti. Çok güzel bir hikâye yazmalı, kardeş okuldaki öğrencilerin sevinçlerine şahit olmalıydı. Yemekten sonra hemen masasının başına geçti ve yazmaya başladı. Tam iki saat uğraşmıştı ama değmişti. “İnşallah benim hikâyem birinci seçilir.” diye dua etti. Kâğıdı katladı defterinin arasına koydu. Yatağına girip uykuya daldı. 2 gün sonra sınıfta yine büyük bir heyecan vardı.

Zeynep öğretmen, elinde birinci seçilen hikâyeyle öğrencilerine bakıyordu. “Çocuklar, birinci seçilen hikâyeyi açıklıyorum.” dedi. Tüm öğrenciler nefeslerini tutmuş Zeynep öğretmene bakıyordu. Zeynep öğretmenin gözleri Derin’in gözleriyle buluştu. “Evet, Derin, “Kaf Dağındaki Mor Kulübe” başlıklı hikâyen birinci seçildi. Yardım ekibiyle hediyeleri teslim etmeye köy okuluna sen gideceksin. Haydi bakalım hikâyeni arkadaşlarına da oku.” dedi. Bütün sınıf Derin’i alkışlayarak tebrik etti. Derin, hikâyesini öğretmeninin elinden aldı ve okumaya başladı. Heyecandan sesi titriyordu: Uzun yıllar önce küçük bir kasabada, anneannesiyle yaşayan Ali adında küçük bir çocuk varmış. Ali’nin en büyük hayali Kaf dağını görmekmiş. Geceler boyu Kaf dağına gidebilmek için Allah’a dua edermiş. Bir gün kasabaya at arabasıyla bir baba ve oğul gelmiş. Ali kasabaya gelen yabancıları çok merak etmiş ve kendisine arkadaş olur ümidiyle çocukla tanışmaya gitmiş. Bu baba oğul çok fakir görünüyormuş. Kıyafetleri çok eskiymiş. Babanın alnı çizgi çizgi, saçlarının neredeyse tamamı beyazmış. Oğulun ise yüzü hiç gülmüyormuş. Ali kısaca kendini tanıtmış. Ayaküstü biraz muhabbetten sonra Ali, yabancıların karnının aç olabileceğini düşünmüş ve onları evlerine davet etmiş. Baba ve oğul rahatsızlık vermek istememişler fakat Ali onları ikna etmiş. Ali’nin anneannesi onlara güzel bir sofra kurmuş. Aç oldukları her halinden belli olan baba oğul büyük bir iştahla yemeklerini yemişler. Biraz sohbet ettikten sonra kalkmak için müsaade istemişler. Ali yüzünün hiç gülmediğini fark ettiği arkadaşına küçük bir hediye vererek onu mutlu etmek istemiş. En sevdiği oyuncak trenini arkadaşına hediye etmiş.

35


Arkadaşı gülümseyerek teşekkür etmiş ve ”Dilerim en büyük dileğin gerçekleşir.” diye dua ederek babasıyla birlikte oradan ayrılmış. Misafirlerini uğurladıktan sonra Ali hemen yatağına girmiş ve gönül huzuruyla derin bir uykuya dalmış. Uykuya dalmasından az bir zaman geçmiş ki birden cama vurulduğunu duyarak irkilmiş. Yatağından kalkmış ve perdeyi aralamış. Pencerenin önünde birkaç tane leylek görmüş ve pencereyi açmış. İçeri bir leylek girmiş ve demiş ki; “Bu gün bir baba oğulu sevindirdin. Biz de senin dileğini yerine getirmek için buradayız. Hadi sırtıma atla seni Kaf dağına götüreceğim.” Ali büyük bir sevinçle leyleğin sırtına binmiş. Uzun bir yolculuktan sonra cennet gibi bir yere varmışlar. Rengârenk çiçekler, cıvıl cıvıl öten kuşlar, mis gibi kokan ağaçlar varmış burada. Leylekler Ali’yi küçük,

36

mor renkli bir kulübenin önüne bırakmış. Ali gözlerine inanamamış. O küçücük kulübenin içerisi devasa büyüklükteymiş ve kendi gibi bir sürü çocuk varmış içeride. Çikolata ağaçları, bin bir çeşit oyuncaklar, yemekler… Leylekler, “Bu gün büyük bir iyilik yaptın. Bu yüzden buradasın. Buradaki çocuklar senin gibi iyilik yaparak buraya gelmeyi hak etmiş çocuklardır. Burada zaman yoktur. Ne kadar yaşarsan yaşa, kasabana döndüğünde kaldığın zamandan devam edersin. Evine dönmek istediğinde cama üç kez vurman yeterli demişler ve semaya doğru havalanmışlar. Ali ömründe ilk kez bu kadar mutlu olmuş ve kulübedeki diğer çocuklarla tanışmak için hemen aralarına karışmış. Derin hikâyesini bitirdiğinde herkesin yüzünde mutlu bir ifade vardı. Arkadaşları bu güzel hikâye için Derin’i bir kez daha alkışladılar. Derin çok mutluydu. Sırasına oturdu ve köy okulundaki öğrencileri düşünerek hayale daldı.


YARDIMSEVER HABERLER

3.UMUT

HALENUR ÇALIŞAN GÜRBÜZ

ARMAĞANLARI

UMUT GETİRDİ Kimse Yok Mu Derneği Umut Armağanları Yarışması’nın 3.sünü düzenledi. 3. Umut Armağanları daha önceki yıllardan farklı olarak “kompozisyon” kategorisini de içeriyor. İhtiyaç sahibi çocuklar için oyuncaklar yapıp kompozisyonlar yazmayı amaç edinen yarışma, bu sene de çok eğlenceli ve çok iyiliksever!

37


38

En iyiliksever yarışma Birinci yılından beri Kumbara sayfalarından size aktardığımız Umut Armağanları Yarışması, bu sene on binlerce çocuğun katılımıyla büyüdü. Türkiye’nin 81 ilinden katılımcıların oyuncaklar yaptığı muhteşem yarışma aynı zamanda bir yardımlaşma biçimi.


Oyuncaklar ihtiyaç sahiplerine gidiyor Biliyorsunuz, bir Umut Armağanları geleneği var: Yarışmaya katılan bütün oyuncakların ihtiyaç sahibi çocukları sevindirmesi. Geçen yıllarda Bosna ve Kosova’daki çocuklara götürülen oyuncaklar, aynı zamanda Türkiye’de de yoksul köylerde ve mahallelerde çocuklarla buluşmuştu. Oyuncaklar Urfa, Adana, Antep, Maraş, Konya, Denizli, Antalya ve İzmir’deki umut çocuklarını sevindirdi. Umut Armağanları ayrıca Sudan, Haiti ve Peru’ya kadar gitti.

3. Umut Armağanları Yarışması’na tüm Türkiye katılıyor Yarışmaya bu sene 81 ilimizden de katılım var. Artık on binlerce çocuk Umut Armağanları yapıyor ve armağanlarını hiç tanımadıkları kardeşleriyle buluşturmak için can atıyor.

39


3. UMUT ARMAĞANLARI’NIN JÜRİ ÜYELERİ: TRT Çocuk Kanalı Genel Yayın Koordinatörü Can Soysal Yumurcak TV Genel Yayın Yönetmeni Meryem Akbal Sanatçı Filiz Taçbaş Sanatçı Dağıstan Çetinkaya Uzman Psikolog Ferhat Çelik

40

“Tut Elimden” Kompozisyon Yarışması Umut Armağanları Yarışması’na oyuncak yapmanın dışında kompozisyonla da katılım sağlanabiliyor. Kompozisyonlarda iyilik yapmak, yardımseverlik, yoksulun, yetimin elinden tutma gibi konular işlenecek.

Armağanınızı yaparken ailenizden yardım alabilirsiniz Umut Armağanları Yarışması’na oyuncak yapmanın dışında kompozisyonla da katılım sağlanabiliyor. Kompozisyonlarda iyilik yapmak, yardımseverlik, yoksulun, yetimin elinden tutma gibi konular işlenecek. Umut Armağanları Yarışması’nda asıl amaç bir çocuğu sevindirmek olduğu için, bu amaca ulaşmak uğruna her türlü kolaylık sağlanıyor. Siz de armağanınızı tasarlarken anne ve babanızdan yardım alabilir; oyuncağınızı, hediye edeceğiniz çocuğun en çok hoşuna gidecek hale getirebilirsiniz. Fakat unutmayın, jüri üyeleri yarışmacıların kendi başlarına yaptıkları oyuncaklara daha yüksek puanlar veriyor!


Yarışmanın ödülleri muhteşem! A ve B Kategorisi (6., 7. Ve 8. sınıflar; 3., 4. ve 5. sınıflar) Birinciye 3000 TL, ikinciye 2500 TL, üçüncüye 2000 TL eğitim bursu ve hepsine yurtdışı yardım gezisi, Dördüncü, beşinci ve altıncıya netbook, Yedinci, sekizinci, dokuzuncu ve onuncuya dijital fotoğraf makinesi, İlk 10’a giren herkese 100 TL’lik giyim çeki...

C Kategorisi Birinciye 1500 TL, ikinciye 1000 TL, üçüncüye 500 TL eğitim bursu ve hepsine yurtdışı yardım gezisi, Dördüncü, beşinci ve altıncıya netbook, Yedinci, sekizinci, dokuzuncu ve onuncuya dijital fotoğraf makinesi, İlk 10’a giren herkese 100 TL’lik giyim çeki...

41

41

ÖDÜL TÖRENİ Yarışmanın bu yılki ödül töreni ve oyuncak sergisi İst anbul Haliç Kongre Merkezi’nde 17 Nisa n Pazar günü saat 16’da düzenleniyor. Da vetlisiniz.


BİL-BUL-EĞLEN

Kelimeler:

42

Bayram Nisan Çocuk Kutlama Gösteri Yirmi üç Şenlik Heyecan Süsleme Şiir Atatürk Meclis Egemenlik Coşku

B E

G

E

M E

N

L

İ

K

Ş

A

N

İ

S

A

N

H

T

M H

E

A

Y

K

U

T

L

A

M A

N

T

Ç

R

G

Ö

S

T

E

R

İ

L

A

O

Y

A

M E

C

L

İ

S

İ

T

C

İ

T

M E

H

V

İ

N

K

Ü

U

R

H E

Y

E

C

A

N

E

R

K

M S

Ü

S

L

E

M E

42 B

K

K

İ

C

O

Ş

K

U

Y

N

Y

J

T

Ü T

Ö

Ç

I

U

Ö

Y

Ö

Y

I

Ç

Y

Ş

İ

İ

R

B

D

A

H


1

1

2

3

4

5

6

7

8

9

10

2 3

4

5 6 7 8 9

43

10 )

soldan saga

)

yukarıdan asagı

??

?

1. Bir yere çıkıp - inerken üzerine basılan düz yüzey. - Bir hatayı bağışlama. 2. Peygamberimizin yaptığı savaşlardan biri. - Yakmak fiilinin emri. 3. Başkalarına karşı saygılı davranan. 4. Yeryüzü parçası, toprak. - Türkiye’nin komşularından biri. 5. Bir kumaş türü. - Yemek fiilinin emri. - Bal yapar. 6. Değişik ırkta ana babadan doğmuş olan (kimse). 7. Renk vermek için kullanılır. - Aktinyumun simgesi - Şehir. 8. Deri ile kemik arasındaki kas ve yağdan oluşan tabaka. - Bir nota. - Rütbesiz asker. 9. Yeni olmayan. - Güç. 10. Uygun bulma, tasdik.

<

1. Hz. Muhammed’in Miraç Gecesi’ndeki biniti. - Kışın başımızı soğuktan korur. 2. Bir nida. - Kendi işini kendisi yapabilen otomatik araç. 3. Yüz. - Genişlik. 4. İsim. - Bir gezegen 5. Bir soru. - Yankı 6. Avuç içi. - Bir göz rengi. - Mağara. 7. Bir yeri kazma işi. - Bir kız ismi, kraliçe. 8. Bir yaz meyvesi. - Oy. 9. Kışın yağar. 10. Bir nota. - Bolluğun tersi.




Merkez: Bahçelievler Mah. Kaldırım Cad. No: 17/2 Çengelköy – Üsküdar / İSTANBUL Tel: 0216 460 15 63 – 64 Fax: 0216 460 15 65

Beylerbeyi: Yalıboyu Cad. Arabacılar Sk. No: 18 / A Üsküdar / İSTANBUL Tel: 0216 557 60 56 Fax: 0216 557 60 57

Sultanbeyli 1: Mecidiye Mah. Fatih Bulvarı No: 444 Sultanbeyli / İSTANBUL Tel: 0216 496 15 94 Fax : 0216 419 53 75

Çengelköy: Bahçelievler Mah. Kaldırım Cad. No: 48 Çengelköy – Üsküdar / İSTANBUL Tel: 0216 332 23 75 Fax: 0216 332 23 27

Libadiye: Bulgurlu Mah. Libadiye Cad. No: 48 Üsküdar / İSTANBUL Tel: 0216 545 27 12 Fax: 0216 545 27 13

Sultanbeyli 2: Battalgazi Mah. Bosna Bulvarı No: 90 Sultanbeyli / İSTANBUL Tel: 0216 592 60 27 Fax: 0216 592 60 27

Burhaniye: Burhaniye Mah. Nuribey Cad. Yazmacı Emine Sk. No : 3 Üsküdar / İSTANBUL Tel: 0216 557 73 91 Fax: 0216 557 73 91

Kirazlıtepe: Kirazlıtepe Mah. Mehmet Akif Ersoy Cad. No: 34 Üsküdar / İSTANBUL Tel: 0216 318 08 86 Fax: 0216 318 40 46

Kısıklı: Kısıklı Mah. Alemdağ Cad. Yanyol Sk. No: 14/B Üsküdar / İSTANBUL Tel: 0216 443 04 72 Fax: 0216 443 04 72

Kavacık : Baoğaziçi Cad. No: 15 Kavacık – Beykoz / İSTANBUL Tel: 0216 680 43 30 Fax: 0216 680 43 40

Çekmeköy: Merkez Mah. Çavuşbaşı Cad. No : 46 Çekmeköy / İSTANBUL Tel: 0216 642 34 40 Fax: 0216 642 34 41

Arayın

evİnİzden alalım, Evİnİze bırakalım

KREDİ KARTI GEÇERLİDİR

ÜCRETSİZ OTOPARK

ÜCRETSİZ MÜŞTERİ SERVİSİ

SİZE BİR TELEFON KADAR YAKINIZ


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.