Yüz Yıllık Yalnızlık-Marquez

Page 135

Generated by ABC Amber LIT Converter, http://www.processtext.com/abclit.html

süregeldiği gibi akreplerin ve kelebeklerin arasında her gece sevgiyle ürpererek, çırılçıplak kendisini bekleyen Meme'nin yanına girebilmek için banyonun kiremitlerini sökerken, nöbetçi onu vurdu. Belkemiğine saplanan kurşun, onu ömür boyu yatağa bağladı. İyice yaşlandıktan sonra, hiç sesini çıkarmadan, hiç sızlanmadan, sevgisine bir an bile ihanet etmeden anıların acısı ve bir an rahat vermeyen sarı kelebekler arasında tek başına öldü. Herkes onu bir tavuk hırsızı olarak tanımış ve toplumun dışına itilmişti. ::::::::::::::::::::::::: Meme Buendia'nın oğlunu eve getirdikleri sırada, Macondo'ya öldürücü darbeyi indirecek olaylar, daha yeni yeni oluşuyordu. Öyle karışık günler yaşanıyordu ki, kimse aile skandallarıyla uğraşacak durumda değildi. Bu yüzden Fernanda, çocuğu sanki hiç yokmuş gibi gizli tutabileceğine güveniyordu. Çocuğu getirdikleri zaman geri çeviremeyecek durumda olduğu için eve almak zorunda kaldı ve banyonun su deposunda boğacak cesareti bulamadığı için de, istese de istemese de ömrünün sonuna dek onu kabullenmesi gerekti. Çocuğu, Albay Aureliano Buendia'nın eski işliğine kapattı. Ve onu nehirde yüzen bir sepetin içinde bulduğuna, Santa Sofia de la Piedad'ı inandırdı. Ursula ise çocuğun nereden çıktığını hiç öğrenemeden ölecekti. Bir gün Fernanda, bebeğe mama yedirirken işliğe giren Amaranta Ursula da nehirde yüzen sepet masalına inandı. Meme'nin trajedisine yolaçan akılsızlığı yüzünden karısıyla iyice bozuşan Aureliano Segundo ise, torununun varlığını, çocuk eve getirildikten üç yıl sonra bir rastlantıyla öğrenebildi. Çocuk o gün, Fernanda'nın bir anlık boş bulunmasından yararlanarak verandaya fırlamıştı. Çırılçıplaktı, saçları keçe gibiydi ve hindi boynuna benzeyen kocaman bir cinsel organı vardı. Bu görünüşüyle çocuktan çok, ansiklopedilerde anlatılan yamyamlara benziyordu. Fernanda, düzelmek bilmeyen yazgısının bu cilvesini, hiç hesaba katmamıştı. Çocuk, Fernanda'nın evden uzaklaştırılıp kurtulduğunu sandığı bir yüzkarasının geri dönüşü gibi ortaya çıkıvermişti. Omuriliği parçalanan Mauricio Babilonia'yı alıp götürdükleri anda, Fernanda bu başbelasının bütün izlerini yoketmek için inceden inceye bir plan kurmuştu. Kocasına hiç danışmadan bavullarını topladı, ufak bir valize, kızına gerekli üç kat çamaşır yerleştirdi ve trenin gelmesine yarım saat kala kızının odasına gitti. -Hadi gidiyoruz, Renata, dedi. Herhangi bir açıklama yapmadı. Meme de ne bir açıklama bekliyor, ne de öyle bir açıklama istiyordu. Nereye gittiklerini bilmiyordu, hoş kendisini mezbahaya götürüp kıtır kıtır keseceklerini bilseydi yine de aldırmayacaktı. Arka bahçedeki kurşun sesini ve Mauricio Babilonia'nın acılı çığlığını duyduğu andan sonra hiç konuşmamıştı, ömrünün sonunadek de ağzını açmayacaktı. Annesi odadan çıkmasını söyleyince, Meme saçını taramadan, yüzünü yıkamadan onun peşinden gitti ve çevresinden hala ayrılmayan sarı kelebekleri bile farketmeden uykuda geziyormuş gibi trene bindi. Fernanda, bu taş gibi suskunluğun kızının iradesine bağlı bir kararlılık mı olduğunu, yoksa trajedinin etkisiyle kızın dilinin mi tutulduğunu hiçbir zaman anlayamadı, bunu öğrenmek zahmetine de girmedi. Bir zamanlar sihirli bölge sayılan yerlerden geçerlerken, Meme, nerede olduklarına bile bakmadı. Demiryolunun iki yanında göz alabildiğine uzanan gölgeli muz ağaçlarını görmedi. Gringoların beyaz evlerini, toz ve sıcaktan kurumuş bahçelerini, teraslarda oturup iskambil oynayan şortlu, mavi çizgili gömlekli kadınları görmedi. Tozlu yollardaki hevenk hevenk muz yüklü kağnı arabalarını görmedi. Durgun nehirlere balık gibi atlayan ve güzel göğüsleriyle tren yolcularının yüreğini kaldıran kızları görmedi. Mauricio Babilonia'nın sarı kelebeklerinin uçuştuğu yerlerde, biraraya sıkışmış, sefalet içindeki işçi kulübelerini, kulübelerin önlerinde oturaklara oturmuş, yemyeşil benizli, bakımsız çocukları ve tren geçerken bağırarak sövgüler yağdıran karnı burnunda kadınları görmedi. Okuldan eve gelirken bir sevinç kaynağı olan bu görüntüler, bu kez Meme'nin yüreğinde en ufak bir kıpırtı uyandırmadan geçip gittiler. Pencereden dışarı hiç bakmadı. Muz ağaçlarının boğucu nemi sona erip

Page 134


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.