Yüz Yıllık Yalnızlık-Marquez

Page 119

Generated by ABC Amber LIT Converter, http://www.processtext.com/abclit.html

Uyanınca ikisi de kırkar portakal suyu, sekizer litre kahve ve otuzar tane çiğ yumurtayla kahvaltı ettiler. Uykusuz geçen ve iki domuz, bir hevenk muz, dört kasa şampanya tüketilen gecenin sonunda ikinci sabaha vardıklarında, Fil, Aureliano Segundo'nun farkında olmadan, sorumsuzluk gibi ters bir noktadan hareketle kendi yöntemini bulduğunu sezdi. Bu haliyle, Fil'in sandığından daha tehlikeliydi. Ancak, Petra Cotes sofraya nar gibi kızartılmış iki hindi getirdiğinde, Aureliano Segundo patlamak üzereydi. Fil, -Yiyemeyecekseniz, zorlamayın, dedi. -Berabere kaldığımızı ilan edelim. Bunu yürekten söylemişti. Çünkü kendisi bir lokma daha alırsa rakibinin ölümüne yolaçacağını anlıyor, bu yüzden yemek istemiyordu. Oysa Aureliano Segundo kadının bu sözünü bir meydan okuma olarak yorumladı ve kaldıramayacağı kadar fazla hindi yedi. Sonra kendini kaybetti. Ağzı köpekler gibi köpürerek, acı acı inleyerek, kemiklerle dolu tabağa yüzüstü kapandı. O büyük karanlığın içinde kendisini yüksek bir kulenin tepesinden dipsiz bir kuyuya atıyorlarmış gibi oluyordu. Bir an kendine geldi ve bu dibi gelmez düşüşün sonunda ölümün kendisini beklediğini farketti. -Beni Fernanda'nın yanına götürün, diyebildi. Arkadaşları onu eve taşıdılar, metresinin evinde ölmemek için verdiği sözü yerine getirmesine yardımcı olmanın rahatlığıyla bırakıp gittiler. Petra Cotes, onun gömülürken giymek istediği çizmeleri boyamış, hazırlamıştı; yollayacak birini ararken arkadaşları geldiler ve Aureliano Segundo'nun tehlikeyi atlattığını haber verdiler. Gerçekten de Aureliano Segundo bir haftadan kısa sürede iyileşti ve aradan iki hafta geçmeden o güne kadar eşi benzeri görülmemiş şenlikler, şölenlerle kefeni yırtışını kutladı. Yine Cotes'in evinde kalıyor, ama Fernanda'yı her gün yokluyor, hatta arada bir ev halkıyla birlikte sofraya oturuyordu. Kader, onun yaşamını altüst etmiş, metresinin kocası ve karısının aşığı durumuna getirmişti. Bu dönem, Fernanda için bir dinlenme, bir değişiklik dönemi oldu. Kocası kendisini bıraktıktan sonra yalnızlığın getirdiği cansıkıntısı içinde onu tek oyalayan, öğlen uykusu saatlerindeki piyano dersleriyle çocuklarından gelen mektuplar oluyordu. Fernanda'nın iki haftada bir çocuklara yazdığı, ayrıntılı haber bültenlerini andıran mektuplarında, yalan olmayan tek söz yoktu. Dertlerini çocuklardan gizliyordu. Begonyaların üzerine düşen güneş ışığına öğleüstü, saat ikide çöken ağır sıcağa, sokaktan içeri dolan karnaval dalgalarına, şarkılara, kahkahalara rağmen, her geçen gün biraz daha kendi ailesinin kasvetli köşküne benzeyen bu evin acılarını, mutsuzluklarını çocuklardan gizliyordu. Fernanda'nın ömrü üç canlı hayaletle, Jose Arcadio Buendia'nın ölü hayaleti arasında geçiyordu. Jose Arcadio Buendia'nın hayaleti kimi zaman salonda oturuyor, Fernanda piyano çalarken meraklı bir dikkatle dinliyordu. Albay Aureliano Buendia bir gölgeden farksızdı. Albay Gerineldo Marquez'e sonu belirsiz bir savaşa girmelerini önermeye gittiği günden sonra hiç sokağa çıkmamış, işemek için kestane ağacının altına gitmesinin dışında işliğinden çıkamaz olmuştu. Yanına da kimseyi sokmuyordu. Yalnızca üç haftada bir gelen berberi içeri alıp tıraş oluyordu. Ursula günde bir kez ona yemek getiriyor, albay da ne olsa yiyordu. Yine eskisi gibi canla başla balıklar yapıyordu. Ancak bunları alanların süs eşyası olarak değil de tarihsel değeri olan bir nesne diye aldıklarını duyunca, balıkları satmaktan vazgeçmişti. Bir gün evlendikleri günden beri yatak odasında duran Remedios'un bebeklerini bahçeye yığdı, hepsini yaktı. Her an tetikte duran Ursula, oğlunun ne yaptığını farketti, ama onu engelleyemedi. -Sen taş yüreklisin, dedi. Albay, -Bunun yürekle ilgisi yok, diye karşılık verdi. -Odaya güveler doluyor. Amaranta kefen bezini dokuyordu. Onun arada sırada neden Meme'e mektup yazdığını, hatta

Page 118


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.