Kimlife Eylül 2012

Page 50

KİMLife Beslenme Onlardan başlayıp son Peygamber Hz. Muhammed, ailesi ve ashabına kadar sabır ve teslimiyet örnekleri bu tarihi seyir içinde kişiyi manevi bir iklime götürür. Resulullah’ın risalete hazırlık içinde olduğu tefekkür sürecini geçirdiği Nur Dağı, kişide kendine dönmeye bir basamak teşkil edecektir. Müzdelife’de kendine dönüş, tefekkür ve kendini tanıma fırsatı bulabilecektir. Bedir’de, Uhut’ta gelişmenin, değişmenin, millet olmanın, devlet olmanın basamaklarını, itaatin, nizam ve intizam içinde olmanın sonuçlarını düşünebilecektir.

Hac, dürtü ve öfke kontrolünü öngörür

zerre gibiyse bu kalabalıklar içindeki her fert de bir zerre gibidir, kendisi de. Büyüklüğün de, küçüklüğün de ne kadar izafi olduğunu, önemli olanın bir nizam içinde yaradılışına uygun bir nizam içinde hareket etmek olduğunu hissetmektedir. Itaat ediyorsa kainattaki düzene, mükemmel şekilde yaratılmışvarlığındaki intizama uygun olarak itaat edip ibadet ettiğini hissedecektir. Hac bu yönüyle bir öze dönüş vesilesidir. Kendini bildi bileli beş vakit döndüğü kıblegâhındaki bu dönüş onu yaradılıştaki bu intizamı bir kere daha hatırlamaya götürecektir. Yine Arafat’ta o mahşeri kalabalıkta kalabalıklar içindeki yalnızlığını hissederken Yaradan’ını ve kendini tanıyacak, birliğin zevkine erecektir.

Hac ibadeti, kişinin dürtü ve öfke kontrolünün güçlü olmasını gerektirir. Zira hac ibadeti yapan mü’min bilir ki hacda kavga gürültü olamaz. Kişi kendisini, davranışlarını kontrol etmesini öğrenmek zorundadır. Mü’min, elinden ve dilinden zarar görülmeyen bir kişi olduğunu hac esnasında da en güzel şekilde göstermek durumundadır. Mesela Hacerü’l-Esved’i öpmek için can atsa da eğer bir mü’min kardeşinin eziyet görmesine yol açacaksa ne kadar istese de öpmeyecek, kendisini kontrol edecektir.

Hac, öze dönme vesilesidir Mü’min Kâbe’de tavaf ederken atomlardan gökteki galaksilere karşı her şeyin bir dönüş içinde olduğu bu kainatta kendisini bir zerre gibi hissetmektedir. Belki de bu kalabalıklar içinde her zerre aslında bir güneştir. Çevresindeki pek çok varlık için bir cazibe merkezi, pek çok varlığa bir ışık kaynağı. Pek çok varlık ondan istifade etmektedir. Bir anne, bir baba, bir eş, bir arkadaş, bir dost, bir alim gibi. Hem de bir galaksideki her güneş, her yıldız nasıl adeta bir

Hac duygusunu buradan da yaşayabilmeliyiz Insan, Allah’a kullukla inkişaf eder ve gerçek gücünü elde eder. Allah’la münasebet, insanlığa has bir keyfiyettir. Allah, insanın bozulup kokuşmaması için, kendisiyle münasebet kurmasını, itaat edip kullukta bulunmasını istemektedir. Zira kulluk, insanın kendisini yaratan ve ayakta tutan Rabb’iyle irtibatın adıdır. Bu ayakta tutma, O’nunla

50 kimlife

münasebet kesildiği zaman ölür. Insan, kulluk yaparsa Cenab-ı Hak’la münasebeti devam eder. Kullukla Rabb’in arasına giren her mâni, bu münasebeti kesici mahiyettedir. Bu sebeple mümin, ibadetlerini büyük bir neşve, huzur ve heyecan içinde yerine getirmek için fırsatlar peşinde koşar durur. Biz, bunun en bariz örneklerini, hac ibadetinin yapıldığı Kâbe’de müşahede ediyoruz. Orada müminler, büyük bir ziyafete icabet ediyor gibi koşar, “ibadetimi kaçıracağım” endişesiyle adımlarını bir pergel gibi açar ve hedeflerine doğru hızla yol alırlar. Gayeleri, kendilerini bir an önce Kâbe’ye atarak Allah’ın huzuruna varmak ve kulluklarını ifa etmektir. Kalben onlarla beraberiz Işte hac ibadeti bünyesinde, böyle bir koşuşun neşvesini taşır. Ona bakıldığı zaman bu mana sezilebilir ve mümin bunu duyar. Her ne kadar siz, “Biz hacca gidemeyeceğiz. Dolayısıyla bu manaları ruhumuzda duyamayacağız.” deyip hüzne kapılıyorsanız da üzülmeyin. En azından niyetlerimizle kalben onlarla beraber olabiliriz. Ve onların o mübarek topraklarda yaşadıkları his yoğunluğunu biz de çevremizde yaşayabiliriz. Bunun için bizler de günün değişik anlarında “Lebbeyk, Allahümme lebbeyk, Lebbeyke lâ şerike leke lebbeyk. Inne’l-hamde ve’nni’mete leke ve’lmülke lâ şerike leke” diyerek hacılarla bir duygu birliği içine olabiliriz. Bu muhteşem ruhânî birliği tesis etme adına bol bol salavat-ı şerifeler de getirebiliriz. Necip Fazıl, “Bazı geriden gelen yüz bin devir ileride!” diyor. Dolayısıyla o mübarek mekanlara gidemeyip de yüreği yananların ne kazandığını bilemiyoruz. Kim bilir bu duygu ve düşüncenin hasıl ettiği yürek burkuntusuyla yapılan dualar ne kadar kıymetlidir. Biz de bu hasretle birlikte dualarımızı birleştirerek hacdaki kardeşlerimizle aynı atmosferi paylaşabilir ve onların yaşadığı manevi ziyafetten istifade edebiliriz. Ali DEMİREL


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.