Orhan Yalçın
nolojilerini farklı bir ülkede kurmuyor. ABD’nin bu anlamda hiçbir teknolojisi farklı bir ülkede değildir. Gelişmesini tamamlamış teknolojiler farklı ülkelere transfer edilmektedir. Maliyet ko nusunda Türkiye, tersine mühendisliği iyi çalıştı rabilir, ülkemizde üretim yapan akademisyenleri destekler ve bürokratik işlerle meşgul etmezsek bu işler kolayca çözülür. Ancak kahrolası kalıpları bir türlü kıramıyoruz. Konu ile ilgili olarak, nelere dikkat çekmek istersiniz? Her ne olursa olsun, her zaman merkezde in san olmalıdır. Bireysel akademik özgürlüğe hiç bir şekilde sınır konmamalıdır. Akademisyenleri kontrol etmek, onları hizaya getirmek, kafasının arkasındakileri okumak gibi çağın çok gerisinde kalmış düşüncelerden şiddetle kaçınılacak poli tikalar geliştirilmelidir. İnsana ve insan emeğine yapılan yatırımın hiçbir zaman zayi olmayacağı gerçeği unutulmamalıdır. Bazı meslektaşlarım bana kızacak ama, yukarıda da ifade et ti ğim gi
bi kahrolası kalıpları kırmadan bu işi başarmak çok zor olacak. Ancak, yabancı ülkelerin ülkemizde üniversite kurmalarına izin verilmesini isabetli buluyorum. Bu üniversiteler alternatif oluşturacak ve kalıp lar daha erken kırılacaktır. Çünkü hantal, ekono miye katkısı olmayan ve lise mantığında öğretim yapan üniversiteler, alternatifleri karşısında kendilerini yenilemek durumunda kalacaktır. Zahmetsiz bir sonuç elde edilemeyeceğini unut mamalıyız. Son olarak şunu belirteyim; nanobi lim ve nanoteknolojiye yapılan yatırım ülkeye ve gençliğimize yapılan yatırım olacaktır. MEB, YÖK ve politikacılar, temel bilimleri ayağa kaldır malıdırlar. Bireysel akademik özgürlük olmadan, bağımsız ve özgürce bilim yapılamaz. Bu yüzden özgürlükçü YÖK yasası tek başına yeterli değil dir. Özgür akademisyenlere de ihtiyaç vardır. Röportaj: Fahri Sarrafoğlu
Bu alanda yatırım yapacak sanayicilerin, araştırma merkezleri çatısı altında doktora yapan öğrencileri desteklemeleri sağlanmalıdır. Doktora öğrencileri, vakitlerinin bir kısmını sanayide bir kısmını araştırma merkezlerinde geçirmelidir. Böylece hem üniversitenin işi görülmüş hem de sanayici kalifiye eleman kazanmış olur.
Nanoteknoloji ve Grafen Grafen, silisyuma göre daha yüksek frekans performansı, elektriği bakırdan daha iyi iletmesi, çelikten 300 kat daha güçlü olması gibi özellikleriyle modern elektroniğin kalbi olduğunu göstermekte, uzun vadede yeni bilgisayar paradigmalarını ve yapay retina gibi çığır açan tıbbi uygulamaları doğurması beklenmektedir.
İşsizlik ve ekonomi insanlık var oldukça gündemden düşmeye cek. Nanoteknoloji ve nanobiyoteknoloji sayesinde, moleküler dünyada gıda sentezi ile kıtlık ve açlık en aza indirilecek. Tren, uçak, gemi, ve diğer taşıma araçları çok hafif ve dayanıklı olan nanomalzemelerden yapılacağı için yolculuklar daha güvenli ve huzurlu olacak. Hayat böyle devam edecek.
Açık Ameliyatların Tarihe Karışması Kaçınılmaz
IBM’de deneme amaçlı manyetik hafızalar ya pılmıştır. İleri bir hedef olarak, kalp ve damar ameliyatlarında, manyetik alan etkisinde dö nen manyetik nanoparçaçıkların kullanılması da, açık ameliyatların tarihe karışmasını kaçı nılmaz kılacaktır. Özellikle DNA-DNA’da rol oyna yan biyoçipler, genetik hastalıklarda ve mutasyon taramasında kullanılacaktır. Son zamanlarda çokça üretilmeye başlanan karbon nanotüpler ve bunla rın nanoterazi uygulaması bir hayli ilginçtir. Nanotü pün ucuna nanokütle konularak (22-23 femtograms), do ğal titreşim modunu uyaran nanoterazi ölçüme hazırdır. Yine nano ölçeklerde bir yapı olan ve son zamanlarda bilim dünyasında büyük ilgi gören grafen, elektronik dünyasının vazgeçilmezi olma yolun da hızla ilerlemektedir. 2010 yılı itibariyle grafen elektronik dünyasının tam kalbinde yer almaktadır.
Grafen: Modern Elektroniğin Kalbi
Günümüz elektronik dünyasında yarı iletken teknolojisinde en çok kul lanılan madde silisyum ve silisyum temelli teknolojilerdir. Ancak geli
şen elektronik cihazların boyutları, silisyum teknolojisinin ulaşabileceği en küçük boyut sınırını aşmaktadır. Silisyumun yerini alacak ve onu ta cından edecek grafen, çok yeni olup 2010 yılında Nobel fizik ödülünü Manchester üniversitesinden Geim ve Novoselov’a kazandırmasıyla da dikkatleri üzerine çekmiştir. Grafen; iki boyutlu/düzlemde ve altıgen ya pıda karbon atomlarının dizilmesinden oluşmakta olup, silisyuma göre daha yüksek frekans performansı, yüksek mobilite, çok kararlı olması, güçlü bir ambipolar elektrik alan et kisi, yakıt pillerinde kullanılabilmesi, elektriği bakır dan daha iyi iletmesi, çelikten 300 kat daha güçlü olması ve uygulanan kapı gerilimine bağlı olarak hem p-tipi hem de n-tipi yarı iletken özelliği sergileyebilmesiyle de modern elektroniğin kalbi olduğunu göstermektedir. Avrupa Komis yonu’nun seçtiği projelerden birisi olan Grafen Projesi, 2013 yılında başlayacak olup, Türki ye’den Sabancı Üniversitesi bu projede yer ala caktır. Grafen’in, uzun vadede yeni bilgisayar pa radigmalarını ve yapay retina gibi cığır açan tıbbi uygulamaları doğurması da beklenmektedir. Nanoteknolojik ürünlerin askeri, savunma ve tıp alanında önemli gelişmelerde kullanılması nedeniyle, gelişmiş ülke ler bu alana yüklü miktarda bütçe ayırmaktadırlar. Nanoteknolo jiye yatırım yapan ülkelerin, bu teknolojiden yılda trilyon dolarlık, belki de katrilyon dolarlık gelir elde edecekleri ise dikkatlerden kaçmamalı dır. Avrupa Birliği, nanoteknoloji için milyar Euro kadar kaynak ayırmış durumdadır. Bizim ise geriden takip et ti ğimiz bu treni kaçırmamamız gerekir. Ayrıca devlet üniversitelerinin bu tür çalışmaları gelişmiş ülke seviyelerine çıkarmaları için şartları zorlanmalı ve akademisyenler teş vik edilmelidir.
27