SEMAHLAR, HORONLAR, GOWENDLER - YAŞAR DOĞAN / LOLAN

Page 1

Semahlar Horonlar Gowendler

Yaşar Doğan Emeğin Sanatı E-Yayınları


2


SEMAHLAR HORONLAR GOWENDLER

YAŞAR DOĞAN / LOLAN

Emeğin Sanatı EE-Yayınları Emeğin Sanatı E-Kitaplığı Ocak / 2012

3


Semahlar, Horonlar, Gowendler YAŞAR DOĞAN / LOLAN

Yayın, Tasarım ve Düzenleme: A.Z.ÇAMUR Emeğin Sanatı E-Yayınları Emeğin Sanatı E-Kitaplığı Şiir Dizisi: 7 Ocak 2012

Emeğin Sanatı E-Yayınları Emeğin Sanatı E-Dergisinin yan kuruluşudur. Đlgili web adresleri: http://emeginsanatie-yayinevi.blogspot.com http://emeginsanati.blogspot.com http://issuu.com/emeginsanati Emeğin Sanatı E-Yayınları e-posta adresi: emeginsanati@gmail.com

© Bu e-kitabın tüm hakları Yaşar Doğan’a aittir. Bu kitap ve kitabın özgün özellikleri Emeğin Sanatı kolektifine aittir. Şairin ve Emeğin Sanatı Kolektifinin izni olmadan hiçbir biçimde taklit edilemez, kopyalanamaz, çoğaltılamaz. Ancak kaynak belirtilerek alıntı yapılabilir.

4


ĐÇĐNDEKĐLER

7- ________________________________ 8- ________________________________ 9- ________________________________ 10- _______________________________ 11- _______________________________ 12- _______________________________ 13- _______________________________ 14- _______________________________ 15- _______________________________ 16- _______________________________ 17- _______________________________ 18- _______________________________ 19- _______________________________ 20- _______________________________ 21- _______________________________ 22- _______________________________ 23- _______________________________ 24- _______________________________ 27- _______________________________ 28- _______________________________ 29- _______________________________ 30- _______________________________ 31- _______________________________ 32- _______________________________ 33- _______________________________ 34- _______________________________ 35- _______________________________ 36- _______________________________ 37- _______________________________ 38- _______________________________ 39- _______________________________ 40- _______________________________ 41- _______________________________ 42- _______________________________ 44- _______________________________ 46- _______________________________ 47- _______________________________ 48- _______________________________ 49- _______________________________

Đnisiyatif Gözlüm Pandora’m Ne Çabuk Ahd Krizi Đç Kriz Unuttun mu? Đnsan Bembeyaz Hicran Asi/mi/las/yon Hayat Kes/tane-Tane Kestane Haydi Olsun Frekansı Dizlerin Gowendi Kırık Birler SemahıEbabiller Semahı Sömürü Horonu Çakmak Taşı Horonu Cüz Horonu Che Gowendi Güvercin Gowendi Yama Gowendi Galo Gowendi Ütopya Gowendi Artık Gowendi Göz Göze Gelme Gowendi Lolan Gowendi Yürek GowendiMars Gowendı Çiçeğin Gowendi Semer Gowendi Carlos Gowendi Eden kapısı Gowendi Terki Gowendi Esrar Gowendi Anka Takvimi Gowendi Bembeyaz Sayfa Gowendi Kitap Gowendi

5


6


ĐNĐSĐYATĐF GÖZLÜM

Usu da usul -usul yontular adice Ayçe Usturalar ucunda aynaların çözülmemiş dili Dünyayı ateşe verecek bütün kibritler ıslak Yürekler Orman yangını Yüzler Üstünde lığ Yeryüzünün bir tarafı sel ve bataklık Öteki eskisini aratmayacak kuraklık Ey inisiyatif gözlüm Ne Musa’nın asasına inan Ne de Đsa’nın çarmıhına harfi harfine Her biri aynı mantığa hizmet eden hurafe Büyük mutlukların için kına yakacağın ellerim Neden her an kayıp O muhteşem Atlantis mi ne? Pusu atılmış Cihanda bir sistir sinsi Büyü ateşiyle oynuyor cüceler Gözlerin cilasını Kulağını zarını emmiş Karanlık bir hücresindeyiz hayatın Bak Vatan hainleri kutsanıyor ülkende Hatırlıyor musun Menderesleri Senin başbakanın kutsuyor onları Demokrasi adına palavra meydanında Oysa ne utanç verici andır hatırlasana Hatırlasana Kaç kuruşa bağımsızlığından olduğuna Biz ne zaman kendi yağımızda kavrulamadık ki! Bu kire de git demenin zamanı geldi Gitmiyorsa Osmanlı şamarıyla Dersim Şamarı vurun da gitsin Yükleyerek sırtına sırtlandığı emperyalizmin semerini De… Soluğunu Dallas’ta alsın Uyanın ey Titanlar Kürd’üm Türk’üm!

7


PANDORA’M

Akıllar darmadağınık, kafalar paramparça Hazan hüzünlerinde yıkadım ıslak mendilini Düştüğüm yüzler koptuğum eller kanadıkça, Özledim kulak zarıma işleyen civelek dilini Pandora’m hayat zehirli bir hediyedir. Elma bağı, salkım üzüm, zül yüzüm, gül vahdet Sevip öykünen seher ölen gecedir Yarısı umut, yarısı emel, yarısı zümrüdi zulmet Kahır ormanından geçiyor saadetin yolu Zılgıt bakışları altında bir eski kıskançlığın Kapat gülüm bu derin acılar kutusunu Yanan döşümü sarsın ala kuğu kanatların Öpmelerim örtsün seni yıldızlar altında Yepyeni güneşler getir modern insanlığa Eskiyi yak, yeniyi at şal gibi omuzlarına Eteğinin firfiri dolansın yörüngenin yayına Bırak! Gözlerinin içine bakıp öleyim Promete’nin ateşi şöminede, Hera hep kıvılcım öfkeler içinde Sevişip bütün tahtları devirelim. Anadolu’m olsun yetmiş yedinci dünyanın adı.

8


NE ÇABUK

Ne çabuk değişti etrafımızdaki her şey Ne çabuk değişti gereksinmeler Ne de çabuğuz vaaaay be Đçimizde kendini arayan bir çocuk; çolak Neye dokunsa ey Beyler Yapmacık buluyor herkesi büyüleyen şeyi Geri sarsak zamanı Hangi kuma götürüp gömecek Guguk kuşu hatalarımızı Đleri alsak sırımsıklak Kimin feryatları bir şey değiştirecek Şimdi: deyip geçmeyin Şimdi, şu an çok mühim Haydi, çıkarın ellerinizi Tesadüfler bile etkilenmeli Cenneti ölü yahut diri Beyhude aramayın Onu olduğunuz yerde inşa edin Ne el kapısı ne yarı köle Artık hayatlarınızı yaşayın…

9


AHD KRĐZĐ

Bunun sevdayla bir alakası yok Kokan talanın eğriden geğirmesidir köprü Bindirmeler tutturamıyor artık eski mayayı Polemiklere de doyduk bu hengâmede Kendini vurup öldürüldüm diyenlere de Likorn kervanların dönencinde… Her şey öyle bir gözler önüne serildi ki Halıya basmadan geç Senin kanından almış olsa da rengini Sen ara sokaklarda kendine bir ölüm seç Buralara uğrama sakın bir daha… Burası bursa pazarı değil! Đpek de kozalak da yok… Kekeme gecelerin çekirdeğidir Atomunu iyonundan sıyırmış Nötronlaşmanın kuyusudur Neoliberalizm pazarında kupkuru Şahadet parmağı ucunda Hay torun! Ah! Senin de güzel suratına… Đnsan böyle mi satılırdı… Kan tutmuş bir Denizim içine ettiğin Gel düşman… Çakarlarıma gel! Seni de boğmanın ahdi aldı bu suları. Efsaneler duvarını yıkıp geldi Medüzalar… Yurdumun kadınlarıyla yoğuracağım ben bu yeni hamuru Ekmeğin de tadına varacak çocuklarımız / oyuncağında Onların reklamlarla körelmeyecek yeni gözleri oldum Ruhunu besleyen ağacı sarsıyor sırtım Ve sular ısıttım ayamda Vezüv közü her biri…

10


ĐÇ KRĐZ

Gürültü kozalaklarını tekmeliyorum gün boyu Đfritten çıkmışım adımın yarısı bende yok Đçimin çıplak ayakları mosmor kesilmiş duygu Gittin mi geldin mi Şu zaman aşımında ayni şok Bindiği tekneyi delmiş ruh kezzap ılgım Zapt edilmez hevesler taşımak zor olsa gerek Yürek ak sayfa değil kolayca çevrilecek Her ihtimalin altına yeni bir şüphe odaklı Hani ellerimizle yazacaktık kaderimizi Kendi penceremizden bakacaktık dünyaya Bizim de bir dünyamız olacaktı rengini O bakmaya doyamadığım gözlerinden alan Üşümüş de hangi gecenin sazlığında dilin tutsak Đki yabancı gibi birbirine bakmak bir parmak gün Başımı kaldırdığım yastık altında ihtimal havzası Gece inliyor koynunda çıngıraklı yılan yuvası Ağzını ağzıma koyup çığlığımı tut kimse duymasın Duvarların kulağına işe bu ıslak ıslığı Işığı tutuyorum sarılmış saçlarına yarı ışın Dünya kararmasın içimizin yazı tahtası gibi Gözbebeklerime gül ki Ayrılık kendinden utansın Utansın kendinden bu aksakalı hecin Hicranlar içinde Adını susmadan akacak sulara yazdım kulaçlarla Kucakla da beni / sana sen gelsin Tıpış-tıpış Barikat görsün bu meydanda aşksız ölenler!

11


UNUTTUN MU?

Unuttun mu utku gözlüm? Ahengin de sesi var harmoninin de Đçimden sana yayılanı duyuyor musun? Yaslayıp sırtını sus ağacına… Piramit tarlalarında bir yüzüm Öteki kapılar arasında: Đhtilacı ve ihtilalcı Sana ihtiyacı olan günü süzüyor… Begonyaların yanık türküsü Durduğun mavide yosunsu yunus Senden önce ellerin gitsin istiyorsun Canın çeksin dudakların ıslansın Yüzün gül bahçesi olsun istiyorsun Deste- deste her nefeste Oysa karamsarlık kaplı her yer Yeryüzünün manyetik alanı da daralıyor Yürüdüğüm kulvarlar kırık dökük Yüzleri gibi şu çıkmaz sokakların

12


ĐNSAN

Biraz kendime biraz sana uzak savrularak Geçip gitti yıllar kül gibi Kehribar dağ eteklerine Uçurarak saflığının kelebeklerini Koynunun yaylasında ayrılık otaran zaman Yayını germiş talanlardan akın akın Kanattı vuslata süzülen kanatlarımızı Ilık mevsimlerimizi ırsına miras eyleyerek Soğuk sular serptik Cephanesiz cenklere Bir gün Geri geleceğiz cehennemden Çıktığımız umut kulelerinden tertemiz Bir tanem Sen kır çiçeklerini kuşan Kavganın kapısı her yerde bir birine açık Bir yudum nefes bir derya sevda için Yıllanmış acıların başında oturup ağlayan Kapanmamış yaraları sara sara Düşerek uzun ve sarp yollara Ne kör yılan ne kara talih Sen can Sen yegane insan metabolizma Önünde Biçilmiş kefen susmuş tarih Belki son kuruş belki son kurşun Her imkânsız imkânı havsala vurarak kullan

13


BEMBEYAZ

Yeni bir sayfa kadar bembeyaz Bir odanın kapısını açıyorum elim Hey de ney Her-gele bir deney Güneşi görünce içim dayanamaz Pencereyi acarım sonuna kadar Ufukta hala Çekilmemiş bir halay Đlk nefeste kapkaranlık kesiliyor her şey Kan dünden hazır Başım döner taşıyamam koynumda Başlara fırlatılacak bütün taşları Tutup dünyanın karamsarlığını yaktım peş peşe Đçime ateş düşer yanarım Cayır cayır Körpecik gözbebeklerimde her şey Küllerimden doğar ben Zaman keşfedilmemiş şey Doğarken yorgan değil tufan örtmüş üstüme Bana o gün Hoş geldin’e gelen her şey Nere gitsem önümde bir önyargı Ardımda yargılayamadığım peyderpey Döndüğüm her yan bir çiklet pazarı Kölenin ipi de artık eskisi gibi devredilmiyor Monarşiden terörizme Cumhuriyet dedikleri şey gülüm sadece Bayram günleri eğlenebilmek Yeni bir yıl gelmiş Hoş gelmiş Her şey eskisi gibi olacaksa boşuna gelmiş Ya da kalk bu düzenin düzünde Koyunları bütün yasak dağlarda otaralım Kış yaza kısa kesilmiş bir don Onu da çıkarıp üstümüzden atalım

14


HĐCRAN

Ey teleği kızıl sfenks Tut yüreğini Kaosa giden bu yol üstünde Ince ince kes Kan tutsun Yediverenleri Kendini kollarına alan Güz mahzeninde Bu tufan Kendi yüreğini tutup koparan Bir boran Kalk dilinden çıkar Kendini ısıran her çarkı Dudaklar mosmor Hafızada bin bir yankı Yürek aşkını kesilmemiş sulara çarpıyor Attığın her adımın altında bir sel Seni senden uzaklara alıp götürüyor Seyelanlarını tut da gel Canını nihilizm cıvasına bağlayam! Yanmak Karanlıkta Kalmamaktır Gök düşmüş üstümüze Bu Yeryüzünü Kim bu çamurdan Tutup kaldıracak! Sevdasız yaşamak Kendini Nereye ne kadar Taşıyacak Biber sürdüm dilime Gören Hicran Ağlatıyor sanacak.

15


ASĐ/MĐ/LAS/YON

En Benbenci Geri zekâlıları Bit gibi ezerim kafamda Kaşınırken depderin Halüsinasyonlarım susar dersinde seslerin! Kapısını hep açık bıraktığım Bir dünyanın hayhuyu Kaçmış uykusunu alıp gelince Ayaları yara bere içinde Yıldızlar kuş gibi Gelip gözlerime konar Güller dolanır Boynuma sabaha kadar Telaşından sıyrılmış gece Soyunup girer koynuma Biz sevişiriz Şair dudaklarla acılar içinde Öyle bir haz ve hız alırız ki Toz duman olur tabanına basılmış tabular Saadet şavkımız düşer suya ay gibi Kursakta kalmış umutlar Asimile edilirken Ansızın huylanırım de Kimselere vermem huyumu Sen düşünme beni ey derin sevda Yarın güneşe uyuturum uykumu!

16


HAYAT

Tut boynuna as beni Koynumda kendini sakla Takılınca çıplak koluna Hayatımın ılık yelesi Bir gecelik uykunun Gözkapaklarında Kırarak birbirine geçmemiş Zamanın küstah zincirlerini Aklımın üstünde Halka ki hak Haydi kalk Kaldırıp at üstümüzden Altında yattığımız Bu iğrenç karanlıkları Bekçisini bileğinden vur Ajanını aç karnına tutuklat Bir gözünde severken beni Ötekiyle her kehaneti kuşat Sende sevdiklerime öykünsün abu hayat!

17


KES/TANE-TANE KESTANE

Đçtiğin alevler yalamıyor yasaklar piramidini Devenin nalı düşmüş çöle Umut kulelerin kapısını açmıyor kimseler Korkunun ödünü koparmış fal taşları Yalanlarla yetiştirilmiş promosyon hayatlar Ovamıyor kendi gözlerini Işık yakacaksına ellerini Köroğlu’nun atı kişniyor tutuşturarak kırları Devirler devrilmiş üstüne; Kim bilir hangi kaypak sancı içinde Ömrünün en uzun yoluna uzanmış sabahlıyorsun Gözlerinin önünden boranlarını koparmış Sendelenen sahneler geçiyor Elini tutmuşun Yalnızlığın paylaşılmıyor Şeytan binmiş Düldül’e; Kim bilir kaç günden beri sende can yok seyrediyorsun Đçinden geçenleri Gerçekleştirememek kırmış köprülerini Hangi yana dönsen yüzünü kıyametler kopmuş Bir yerde telaşlar içinde birileri Bedenine basa-basa geçiyor kes/tane-tane Yıldızları koparılmış gecelerde kurumuş ağzının heceleri Söylemeye - söylemeye söylenecek söz bırakmamışsın Ateşböceklerine! Sadece bir kıvılcım bırakmışsın düştüğün yere.

18


HAYDĐ

Haydi hayda Gidiyor dünya Haydi hayda Kalk ayağa Zaman arsız An insafsız Sınıfsız Bir dünya için Kalk ayağa Haydi hayda Gidiyor dünya Haydi hayda Kalk ayağa Kumda kundakta Çamurda sokakta Tarlada ovada Kundaklandı Hayatlarımız Zaman arsız An insafsız Sınıfsız Bir dünya için Kalk ayağa Haydi hayda Gidiyor dünya Haydi hayda Kalk ayağa Hüveyda

19


OLSUN FREKANSI

Bu ne şimşek yanan yakana Đnsan inanamıyor gördüklerine Đşte cana tak etme noktası Bir Afrika ülkesi yıkıyor diktatörünü Kendiliğinden dökülüyor sokaklara halk Kendini sıkıyorlar barbarın kurşununa Varı yoğu çırım-çıplak yumrukları Tunus’un üniversite öğrencileri Bir de liderleri olsaydı ey Che Senin gibi bir liderleri Tek-tek kapı dışı etmezler miydi? Ucuz sermeye peşinde koşan kapitalistleriOy yıldızların tozu Che Nasıl aklından geçmedi bir jet ‘e atlarcasına Tunus! Gidip de kükredin kahrolacası Cezayir de Cezayir’in yarı adı ceza olduğunu yoksa Kulağına fısıldamadılar mı hiç? Olsun Belki yarın kapitalistler kopeklerini kurtarmak için Acımasız bir savaşa girecekler Kaidesi olmayan demokrasilerde Mantıklar altında pusuya yatarak 0lsun En azından onlar özgürlük için ölmeyi de öğrendiler Sürünmekten sonra ölmeyi de öğrendiler Belki bir ilk kale bu asla yıkılmayıp Kapitalizmin paralel köprülerinden Her birini apansız birini kesen Ve büyük inşalığın gözlerinde Sevinç kuşların uçuşu Hadi ak güvercinim bir taklada sen at da Maskeler düşsün Bütün oyunlar bitsin.

20


DĐZLERĐN GOWENDĐ

Künh gözlerinde ruhi türkü Işık gölünde yüreğimi söktü kökünden Bir canım çölde çığ çılan Öteki yalpalandı yalın ayak His sandalların mafsalında ayaklanarak Bayıldım da kendime geldim Ahh ne kadar da uzakmışım kendimden! Artık arştan ödünç aldığım bu can Burçlar gondolu altında sana bir borç Hanı sevip öpsem seni Bu ömrü törpüleyen köprülerde Sevdam boynunun kolyesi Taşıyabilir misin beni ardışık Đnsana inancım kaybolmuş Dizlerimi hissetmediğimde Sen ve ben bir halede karmakarışık!

21


KIRIK BĐRLER SEMAHI

Birine bir şey olsa Dünyalar yıkılırdı başımıza Ellerimiz - alıp giderdi Başımızı Kırklar kapısına… Ve hep hüsrana uğrardık Eğilip Kapıları kubbesi gibi Tünden önce Talan edilmiş Maksureler eşiğinde… Makbule mi geçmemiş adaklar… Yoksa Şu büyük asimilasyon Asimle edilmiyor mu? Kırk jenerasyondan Kırk bir dejenerasyondan sonra… Đnsan bundan daha iyi nasıl yanar! Kaynayıp fışkırınca volkan Hangi taşı kül eylemedi ki? Eyleme Oy gönül beni buralarda Eden gülleri de kanla beslendi.

22


EBABĐLLER SEMAHI

Oy göklerin erdemi Gönül bağı sırça bakış Ebabil Artık şunu bil Yediğin, Đçtiğin, Soluduğun Gördüğün, Görmediğin! Ve okuduğun şeyler iğrenç bir Đnsanlık artığı dimağı bile kendi mekanizmasında dağlayan… Senden daha iyi kim bilir Bu kirlilikte daha fazla yaşanılmayacağını? Her şey heyecan seli Her şey nefes kesiyor durup durduğu yerde Duymuyor musun kantlarının feryadını Kucaklarken mavisini bu sevdanın? Đnsanlığa Bir tek cips takmak eksik Direnci keşfettikleri yerde ihlal etmek Düğmeye basmak yeterli… Yoksa senin de mi bir cep telefonun var Seni de mi bu büyük projeye dâhil ettiler Sen de mi GPS aldın yolunu bulmak için Uy-du-lar bombardımanı altına Başına meteoritler yağarcasına musonlar yerine… Nasıl dayanıyor yüreğin Doğanın ölümünü seyretmeğe? Yazık değimli işe emeğe Đşte her yanın karanlık bir gelecek Söylesene bu pisliği kim temizleyecek! Çöpçülerin aklı bir gün zengin olmakla karmakarışık Şairlerin şehri şer altında… Ne duruyorsun zenginliği anlatmak için insanlığa Canımızın zaman kadar seçeneği de kalmadı Sevmemiş ise Yahudilerin tanrısı bizi 0nlar Kutsal biz yosma çocuğu muyuz?

23


SÖMÜRÜ HORONU

I Sırtını sırıtmadan Düşmanının düşmanına yaslamadan Savaşmayı gerektiriyor yaşamak Kuralları şartlar değiştirir Bir de her şeyin doğal yapısı Ki kapitalizm Pazar bulup sattıkça Đhtiyaç yarattıkça büyür Dürüst olmak Beş vakit namaz kılmak Kadınının üstünü Kıskandığın bir eşya gibi üstünü örtmek Nefsini tutup paramparça parçalamak ta Bir çare değil Çünkü sattığın ve satın aldığın her şey Bir şeytan büyütüyorsa Nefes almana yarayan en ufak şey Sömürülmüş bir halkın Talan edilmiş alın teriyse Ve sen Değişsin diye bir şey yapmamışsan Sana vaat edilen Cennetin yolunu Kıldan ince kılıçtan keskin Sırat köprüsünü nasıl aşıp bulacaksın

II Hangi saf duyu Hangi saf duygu sabote edilmedi Şimdiye kadar Spirualite düşmanın ele geçirdiği Çok tehlikeli bir oyun şimdi Hür vicdanın Senin ve yaratanın arasına Girmiş nifak En ufak ayrıntıyı bile Nebilerin ölmeden önce tasarlanmış

24


Senin gibi Günü gününe yaşamak gibi Tasası da yok düşmanın Onlar için vatan Nerde kasasını daha çabuk Doldurduğun yerdir Mezheplere ayrılmayı anlatmak bile Kolay bir iş değil Hepsi bir zulme baş kaldırma aracıdır Đnsanı sevmeyip Irkçı ve sömürgeci tavrından dolayı Cennetten kovulmadı mı şeytan

III Eğer Đnanıyorsan Hakka Beş öğün namazın Yeryüzünde Sömürülen Bütün halklara sahip çıkmak olmalı Rengine dinine cinsiyetine bakmadan Ki zekat Yoksuna ve aça Sahip çıkmak değil mi Ki cihat Gericiliğe ve zalime karşı Savaşmak değil mi Đlk komün hayat Medine’de kurulmadı mı Varlık ve yokluk ortak olarak paylaşılırken Cana derinden sarılırken Her can için bir de kan kardeşi verilmedi mi

Đşte ben onlara ilk komünistler diyorum Evet ilk komünistler diyorum Onlar da kapitalistten alıp yoksula verdiler Kurunun yanında yaş da yanı elbet Bürokrasi yeni kurallarını ilam edene dek Sonra Yaradan adına yaratılanı sömürdüler Ve hâlâ devam ediyor Din/ Duygu ve insan sömürülerek

25


IV Bu tayin helvasının da tadı kaçtı Yeni kurallar yeni duygular yarattı Her şeyin ambalajı içeriğinden güzel Kirlenip gidiyoruz Sömürülmedik Din ve Nebi kalmadı Sondalar saldılar evrene Keşfetmek için sırlarını Ya kardeşim sana ne evrenin sırlarından Yer yüzünde insan gibi yaşamaman için Nen eksik Bilseler hani Bulsalar yerini arşın Tutup Promete gibi Kokaz dağlarına zincirleyecekler O akbaba açlıklarını doyurmak için Yiyerek günde beş öğün Kul olarak Kulu yaratan ciğerlerini Her haddin de bir sınırı var elbet Al da sez işte Lenin Che Deniz Đbo Şeytana boyun eğmeyişi…

26


ÇAKMAK TAŞI HORONU

Gecenin üstünde gri basıncı ünlemlerin Sabaha karşı safran sancısıyla burkulup üstünden Çaktı çakmak taşını güney batıdan Kaşlarını çatarcasına Ellerinin tuvaline erirken buzulları yerkürenin Titretti ademin balçığını Yedi kat yerin dibine dek Sesindeki tenor hüsranla Yazılmamış tabletleri altında uzay çağının Çarptı parmağının ucuna değen her yeri Çırpınan çalılar doğum sancısına tutuldu da Bir diken daha doğurdu ahtapot kucaklı Çırılçıplak çardağına doğru uzanmış yitik ayakların Patlamış nasırı altına Aklın avlusundan iki tilki kaçtı Kırarak kırk telli palamarını ince sislerin Buruşturmadan yorganını papirüslerin Simgeler çizerek kara mürekkebiyle Çekirdeğine tohumun Binerek cadı gibi miladı süpürgesine çatlakların Nuh’un sıcacık gözyaşları arasında Kayboldu ortalıktan Kaldırdığın her taşın altından Her an karşına çıkarcasına Azgın politika Đki kaynar suya karşı Karşıyaka Birini silkelesen de kurtarıp elinden Ötekinde taş devrinden kalmış bir manzara Yapış yapış kalır Medeniyet palyaçoluğu Demokrasi çubuğu bir orospu çocuğu Çulu altında bezirganın Vurur kafasına Havva’nın Devirerek cıvasını dengelerin Kol kola asla yürümez hayatlar Kalkıp batırdı sokakları Hijyen istiyor hayat fercin ferinde firuze Delerek uyku tulumun kasnağını Bir bakışta bin mucize Yaratmak inşalığa layık olanı oy gündüz ve gece Halüsinasyonu

27


CÜZ HORONU

Devasa iklim tansıklarında Telliturna temayüz Bir hamle daha Ne alacak ne verecek Dosdoğru yaşama hakkı her insanın Eylüllerden sızmış temayül O uçsuz bucaksız O up-ucuz ortamda Güpegündüz Bir cüz gibi Güz duvarlarına çarptı Telaş temaşa Haşa taşları Yaşa kumsalları Despot tarassut uydu Ve çatılmış kaşları çakalların Binip bulutlarına iki yakamızın Yüzler Buz duvar maske Taarruza geçti gece yarısı Ve Kahve telvesinde Tarazlanmış yalabık tarh Bütün kılığıyla kılıbık Elini ateşten alırcasına Üstten emir aldı Yıktı kesti yaktı Güzel olan her şeyi Oy sen Yarım günlük balabankuşu Hala sabık hala sanık Yargılanmadılar diye yakınman Artık bütün kanatlıların dilinde Üç öğün türkü

*Cüz: Zazaca şahın mat olusu, oyunda yenilgi anlamına gelmektedir.

28


CHE GOWENDĐ

Diyorlar ki Che bir katil idi Bir doktor mikrop öldürüyorsa Nasıl katıl olur şimdi Nasıl katil olur hayat kurtarıyorsa! Ah! ! onda ki yürek bir de sizde olsaydı Bu gün bu potansiyel salgınlara karşı Tutarsız kalır mıydık ağız iki karış açık Batıp da bu kirliliğe iki kaş göz arası Vurgunlar milyar tomar… Hangi su hâlâ berrak Hangi toprak daha zehirlenmedi Hangi akla bu hizmet Şunun şurasında Bir meteorit canınız kaldı Haydi, bir gece daha horlayın…

29


GÜVERCĐN GOWENDĐ

Oy boynumun hasreti Gölümün güherçilesi Su ve köpük kolların O uzun ince narin kolların Nilüferler gibi huzur dolu olabilir Ama güvercinler güvercini Takılıp bir saplantıya Ruh ve beden ayni anda seyahat etmeyebilir Ateşlere atılıp her şey de yakılabilir Elini ateşe atıp bir şeyler de kurtarılabilir Ateş üstünde yürüyüp Endişeni de belirtmeyebilirsin Çatlak aynaların karşısında Ve hatta aynaları da kırıp Aynalardan da çıkabilirsin Bir elin kanlar içinde Diğeri yaşamaya dönük Keserken ellerinle göbek bağını Seni umursamayan her şeyle Beni de ummadığın bir anda bulabilirsin Ebediyen kaybettiğini düşünürken Hazana dönende hüzün dolu yüzünü Sırtlayıp gölgesini bir koca yaşlı ağacın Bakışlarında hayatımızın en güzel Gowendi Rüzgarın kendisi ney Yüreklerimiz bu seyranının gizemli davulu Seheri kutsarken Bulduğu dala konan bütün kuşların duası Issız bir akşamı tetiklemişse bahtında olup biten Yeniyi yazmaya türemişse ellerin titremeden Bekleme gayrı gel! Bu an bu handa bir daha yakalanmayabilir Ebabillerini geri çağırma beni çağır çığırına, Parçalayıp bu taşı içinden çıkalım el ele.

30


YAMA GOWENDĐ

Damlayarak damara girmiş kurt Yerin yedi bin katına tam inme zamanı / Yakarsa grizuyu karpit yakar Ayni demagojinin sayfası değil mi her gün? A dan Z ye Ki Biz o antik nakarattan bıkmışız… Bize ne sizin küstah rekabetinizden Kriz ise kriz / ki - o sizin yüzsüz ikiziniz! Neden hep biz sizi kurtaracağız? Faturalar altında ezilirken… Burjuva demokrasisine de karnımız tok! Bu yama - son yama Limiti bu yaz Haliç’e kadar indirebiliriz… Modern haçlı seferleri de bitmeli / Sabote edilirken hümanizm Sizi yarattığımız gibi yok etmeliyiz… Her güne yüreğe eklenen taze bir ülser Eski Çarmıhta çatıcı Đsa feryadı Sırf bir lokma ekmek için hala Milyonlar Didinip duruyorsa gece gündüz Esir aldığınız yerde / O günden beri… Bu çile de bitmeli Kapanmış yaralar da açılmalı Güneşin esrarıyla sardığı her bakışta Toprağı eliyle işlemeyen yanmalı bu cehennemde Hele onu her gün verim adına zehirleyen Boğulmalı sakin sularımızda… Ve olduğumuz gibi Đhtiyaç duyduğumuzu Sadece evet sadece Zaruri olanı üretip tüketerek yeryüzünde Kardeşçe yaşmak Devinimi olsun Yeni insanlığın.

31


GALO GOWENDĐ

Ne karada ne suda Artık huzur yok insanoğluna Salgınlarda ardı arda Yağmurlar gibi çamur olup Yağacak başlarına Ne tuhaf Her şeye karşı el açıp Âmin diyenlerin Çalınmış ruhları Terk ediyor önce bedenleri Hadi bir de gören olsa Şu ışıkların ışığını… Ya/ Hüveyda Demez mi? Size akıl izan göz ve el verdim Neden kul oldunuz On azmışa ANA-ERKĐL ATA- ERKĐL Güven mi ihanet mi bu Sana yüz verip şekledene … Bir günde nasıl oturup baktınız o kadar reklama?

(*)Galo:Kürtçe "dede" anlamına gelir.

32


ÜTOPYA GOWENDĐ

Kaf bir yana karkas bir yana Batırılmış gemilere benziyor sırtımız Batarken de ne güzeliz ama Vedalaşırken vuslatla bile kalır andımız Az önce batmayabilir Vedalaşmayabilirdik Ve hatta batan günün önüne bile geçebilirdik Bütün geç kalmışlıklarımızı sıkıştırarak Heybesine tutulmuş güneşlerin Ayın şavkı altında da bir gece huzura da erebilirdik Erimediysek kutuplar gibi bu kavrulan yağda ve balda Bu sofra el yakıyor Yenisini kurup kurulsak etrafına Kurtarabilir miyiz insanlığı açlıktan Buna da dokunmadan okşayarak ütopyamızı Yalarken yaktığımız ateşlerin alevi morötesini

33


ARTIK GOWENDĐ

Hangi yolun kıyısında beklememiş bizi Zalimin kıldan keskin kılıcı apansızın Hangi talan boranından saklayabildik ismimizi Sığınarak dualar eşliğinde gökyüzüne Gün olmamıştır günden önce acıların Üstünü örtüp yaşamaya devam etmediğimiz Yaşamak böyle mi olmalıydı oy Sevim Zift ile sıvazlanmış aklın zorundayız Neye baksan bir hederin parçasıdır Kanatlanmak sevdaya yaraşır Sen olmasan neye katlanabilir bu sarı yürek Gözlere dağılmış bu toz zerrelerini Bir-bir silmeye vaktimiz olacak mı? Belki kendimizden başlamalıyız Kusur dolaplarını tek-tek temizlemeye Bilmez miyiz usul-usul Đnsanın her şeye kandığını ve hatta Kendi yalanına da nihayet inandığını Cevhere dönmek cehenneme çevirmez dünyayı Tıpkı bu dalavere gibi her şeyde ve her yerde Hakikat sensen ne güne durursun Kesmek için kuyruğunu bu uykunun Artık Nasıl bir dünyada yaşayacağına karar ver Bu dünya yavaş-yavaş başına yıkılırken!

34


GÖZ GÖZE GELME GOWENDĐ

Belki dolmuştur bütün bahanelerin vakti Geriye bir tek seçenek Kuşlukta bir dansa davet yatsıya kalmıştır Havsalında bir Đrlanda ezgisi Kolonyal orduların namlularını kırmıştır Taaa Gal ülkesinden galeyanlara gelerek Belki keşfetmemişsin hala yüreğini Yüzeysel saplantıların odağında törpülenerek Belki dilediğin gibi öpülmemiş Dudakların titriyordur diline dolanınca Güzelliği resmeden ideal serzeniş Başında apansız bir migren kurşun Eşitlik kulelerinde yanıp duran Anka kuşusun Teleğini kanına banıp gelecek yazacakmışsın Öykünerek çocuklarının gözbebeğine Tutmadığın bütün eller için Gowend tepelerinde güneş tutulmaları Sancıyan senden seni alıkoydum yarına Bana kal banarak kendini balıma ki Đhanet diye bir şey kalmasın yeryüzünde Her şey göz göze gelende…

35


LOLAN GOWENDĐ

Delip peltesini sislerin Dilini de çözdük yıldızların Ayaklarımız önümüzde Gidiyoruz bir garip sürüklenmiş Koyduğumuz tavırda da tutum yok Kirli bir savaştayız kirpi kirpiye Bazen kibritler çakarız Bazen de cilalı kirpikleri Dönüp omuz üstünden Cilve ve telve dolu başımızı Gecenin damla -damla Đnsanlığı zehirlediği bir savaştır bu Toprağı da zehirledik Hele hava ve su kıtlığı taaa şimdiden Tırmalıyor kulak kıkırdağını Babiylon da yeniden yakılıp yıkıldı Kalkıp miladı uykulardan Mezopotamya çocukları Tükürüp Lidyalıların suratına Yeni bir medeniyet inşa etmeli Nasıl da alışırdılar bizi Her şeyi başkasından beklemeye Bir bekleye daha kaldık Geçilmezken ortalıkta kirlilikten!

36


YÜREK GOWENDĐ

Fırlayıp gelmiş gençliğin sabahı Üstünde sapsarı geç kalma telaşı Vurarak duygu selinin harıyla Yüreğimin raksa hazır bam teline Gölge etme sevmeyeceksen Git dilek ağaçları altında Saçlarındaki akdikenleri yol Ben de yoluma gideyim usul usul Đkide bir dolup soluğuma Kesme enfes günlerin nefesini Seveceksen yüreğini ağzına alıp Ellerine dolanan tekdüze tereddütleri Adımlarına tırmanan bahaneleri kes Kanatmadan buda hayal kırıklarını Karamsarlıklarını yıka yılmadan Yılanlarını ateşine at akyellerin Gün soyunmuş sevdaya duran cana Kan kaynamış can kıpır kıpır Çengiye durdu hayat kanat kanada Ağzında dudaklarından aldığı gül Elinde sevinç gözyaşlarının Göklere doğru sallanan kınalı mendili Đşte yürek dilinin yakamoz kadifesi Tut köpüğünden çek üstümüze gökyüzü gibi Tozpembe kuşluk vakti Ne er ne geç Umutlara odaklan şimdi

37


MARS GOWENDI

Halden hale girmenin çukuru tutmuş karamuklar altında kuşburnuyla bağlıyor uçkurunu Kimi Marstan gelmişçesine dünyadan habersiz her yere sokuyor tor burnunun kır ucunu Duyduğuyla karnını doyururken gördüğü kendine yetermişçesine ördüğü oto-defans Duvarları dibinde hayıflanırken kadersizliğe çorları ayırmaya çalışıyor aklınca birbirinden Birdenbire aklından geçerken Seyfettin’in camuş’u ve iliklerin zıvanadan çıkmış başçavuşu Gün dönmeye kalkmadan düşüp kalkarak ettiği tövbeleri yalamaya kalkarken aklının bir köşesinde karıncaları hayatın bir ucunda mahşer karakargaların dikkat alarmlarının yağışı Kendisine o çukuru kazanın kalkanıyla koşuyor başını ezmeye o çukurdan kendisini tutup çıkarmaya çalışanın vurarak çenk davullarına haşmet ile komşunun sesinden aldığı tokmakla Açlıktan zil çalan karnına fukarayım diye yeltenen aklına son toksun diyerek çıkışarak Tersaneleri köktencilik ile terslenmiş mürettebatsız bu garip yolculuğunda hayatın Dokunmadan kafasında çiftetelli oynayan bitlere pirelere fal baktırır kahve içmeye fırsat çıkanda soluğunu dereden almışçasına derede kayalıkların ipince çişiyle suvarmaya uğraşırken zihin bostanın çeperini bile aşmayan damlacıklarla vaktini bozarken Bozmaz kafasına kurşun gibi sıkılmış zülüm dolu bir düzenin saat gibi işleyen zembereğini Kapıda ben kendine yabancı

38


ÇĐÇEĞĐN GOWENDĐ

Acımasız baskınların Kıskacında ansızın Uzanırken geleceğe Tinsel mahzenlerde Üşüdük ikimiz de… Hayatlar paramparça Dağılırken şu evrene karanfil çığlık Bir yarı tanrıça Sarıldın umutlarıma Şu hep Uç uca Ulaştırmak istediklerimiz Ayni eksikliğin Verdiği esriklik Kararırken büsbütün yeryüzü Sevdaydık biz Derin ayrılıklar kucakladık Derin yaralar sardık ha bire Sevdayız biz Đnsanlığı karanlıktan kurtaracak… Gowendler tutacak Ellerini tutmayı özlemişim Közlenirken bağrımda Bu evrensel sevda Uyuttum bütün korkuları Dolarken kollarını boynuma Ezberden öte ezelden öte…

39


SEMER GOWENDĐ

Biraz korku çok yalan az uyku Miladi çaba çuhası altında Böyle eğittiler yahu O ayrılmaz parçası olduğun Bütün milleti Hem kanıksın hem de çok tez Büyük ihanetlere uğramış Memiş Bilsen hakikati Bilsen dünyada Yani aslında Perdeler ardında Bütün olup biteni Bütün işbirlikçilerle olan Đlişkini Kuyruğuyla beraber keserdin emme Seni yalana inandırmaya alıştırmışlar Hakikate değil Nasıl ikna etmeli seni Parmağı kanın şahadetine basmadan Ayni semeri yüklenmişken Sadece ardışık Kimi için daha şık açılar içinde

Korku Yalan Uyku

Haydi, bir saat daha uyu Gözbebeklerin bu magma fal taşı Sonra Kendi kendine yeten insanlığın ateşi ol Doğanın o kutsal ateşi Koşup ateşten ateşe Külü değil gülü ol bu meneviş sevginin Elin güneşe bakan saadetim tereği Sırt sırta verelim bu sırtı bütün sırtlanlara karşı

40


CARLOS GOWENDĐ

Bir ortak Pazar bu satılana satılan Berlin duvarı ötesi duvar ki Yanı kapitalizmin sığındığı alçaklık Hatırla Carlos Kaç gönde karlos Kaç yönde o alçak emperyalistler Havalarda kuş gibi durup Biz Faşizmi yerle bir etmekte kararlıyken Geçmediler mi önümüze Markı ve yeni bir Almanya kurup üç günde Faşizmin zihnini Dört bir yana yaymadılar mı? Şimdi IKEA MI hariç? Hadi ben doğmamıştım Sen bir çocuktun Hatırla karlos Berlin üstünde o gün Dönüp dolaşan kaosu hatırla Hayır, üzülme tükür sadece suratlarına Fransa – Đngiltere Amerika – Avusturya ve Avustralya Tükür Carlos Tükür onların suratına bir Türk gibi Tükür Bütün hava-alanların enternasyonal avlusunda Belçika’nın ve Lüksemburg’un suratına da tükür Türk gibi Hayır, üzülme Carlos o zihindi onlara hayat veren Senin dalın-budağın sadece açmaya hazır hazan gülü Texksas’lı kovboylar da silahı bırakıp şırıngayla işliyorlar [Foli’leri] Komünizme karşı dönüp duran her direnişi ki Che den sonra kim senin kadar enternasyonal olabildi Hayır, o kadar kolay değil bu tükürmemek işi Şu lanet olası demagoji dolu yılan eşiğe inat Kalkt’da tükür şu Araplaşan toplumlar suratına Ve parçalanıp dağılan Arapların da çift suratına Neden Pakistan’a var gücüyle yüklenip Terör estirdiklerini düşünerek tükür ki Ta Çin’de bir aile bir köpekten fazlasına bakmasın Diyelim ki hala hayattasın Tayip’i dinleyip bir-iki perde arası Kaç saçmayla tartardın ecdadını Ah! Bir de bu kadar başsız olmasaydı Bu işsizlik ordusu

41


Siyonizm kadar Suudi’ler de şu iğrenç işkence Radarları da ezip geçen Komprime havayla sizi bu oto-yollarda sollayan Bir oto gördünüz mü hiç Biz şahit olduk Adam ve araba Ansızın Ortalıktan kayboldu…

42


EDEN KAPISI GOWENDĐ

Üstümden Aksanlar atlamış Bu akşam Dünyalara erik Bir damlada yaşıyorum Đyodu nasıl da can yakar Gördün mu hiç Senin mi benim mi onun mu Aklımda kalmamış Sanki füzyon meselesi Hep biriz Hani His Hiç Kimse geçemez önüne ya Đşte öyle bir duvarız biz Örülürsek üst üste Hain barındırmasak haini içimizde Hangi dil açmaz eden kapısını

43


TERKĐ GOWENDĐ

Kirli ellerin türküsüyle Dans ediyor her kes Bu türkü de Türkiye’m değil Benim Türkiye’m Eden’in ta kendisi Kirli ellerin türküsüyle Eve Đşe Kahveye Gidip geliyor herkes Kirli ellerin türküsüyle Yatağa Sokağa Fırına Kerhaneye ve günaha Grip çıkıyor herkes Kirli ellerin Türküsünden öte Bir Türkiye’deyim ben Azilde… Yanı uzaklarda Çok uzaklarda Bambaşka bir Çanakkale’de Belki çiniciyim Çin’de Yaptığım çanakları Kafatasına vurmak için Bir Đmparatoriçe’nin Belki Hindistan’da Demlediğim çayı Đçmeyip de dökeceğim tacına Bir Đngiliz kraliçesinin Unuttum mu neOy aklım nerdesin? Kirli ellerin türküsüyle Dans ediyor her kes Bu türkü de Türkiye’m değil Benim Türkiye’m Eden’in ta kendisi hadi geri dön

44


Mar değil Mor’um ben Lolan’ın kılıcı az mı şimşek çaktı Acem ellerine getirmek için sizi Sağ selim. Unuttum mu ne-? Oy aklım nerdesin haydi üç akıl daha çalkala beni!

45


ESRAR GOWENDĐ

Taşıyabildiğin kadar taşı kalbini Göz yummadan provokasyonlara! Bu taş kalpli dünyada/ Bırak kirpilerle yatayım bu gece de… Sürekli silmek ellerini Kuğu aklığıyla bir cevapsa Bir beden de var olmanın cezacımı Yoksa delice sevmek mi? Hayat gibi güzel bir şeyin olmadığı evrede! Öyleyse neden Yok, oluyor güzel olan her şey! Gül gibi açar açmaz/ Bu sağmal taşlar üstünde? Bu günün gecesi de ilk ışıklarından belli Kesmiş kanatlarını her heyecanın Monoton bir KIYIM her yanım Zamanı da başımdan savsakladım. Bir başka zaman için. Sırası değilmiş belki? Şimdi bu yükle bu köprüyü geçmenin/ Avazımın altında avaz-avaza/ Beni öptüğüm her yer kanıyor Yıldızları örtsene üstüme…

46


ANKA TAKVĐMĐ GOWENDĐ

Tutup ellerinden bir Anka takvimi Yıldızları tuzlu suların altından çıkardım Tatlı-tatlı gülümsediler denizkızları gibi Yüzgeçlerinde karakteristik pislenme Ellerinde ıslak mendilleri sarp hüzünlerin Ötede akılının teki bir deliyi almış Akla kara arasında ki köprübaşında Akıllı olsun diye dövüyordu (Suya işemediğinden) Esneyen bir sopaya var gücüyle yüklenerek Đyi ki nefesi kesildi eli kırılmışçasına Eli kırılıcasının Deliden önce yıkıldı delinin yanına Dağıtıp saçlarımı başıma sakladım onları Şu masmavi başıma o denizkızlarını Saçıp ışıkları geceleyin Gowend tutuyoruz Işıkları sönünceye dek yalçın dağların Mumyan mısır’da Sinin Çinde Oy Lolan ne hikmettir bu Kızın Asme’de Gowend tutuyor sekseninde Semalarda seken bir kız gibi bu kez Yeniden bahtiyar olmaya mücehhez

47


BEMBEYAZ SAYFA GOWENDĐ

Ozanlar nebiymiş ben onların ufkunda meneviş Sondan başlangıca tevekkül edecek bu çarp(ışık) iş Yüzünü dönüp de yeryüzünden dolunaya Kendi parmağıyla kendini kör etmiş dünya Dileneceğiz yakında havayı da suyu da bu kuyuda Pisi pinti korkular içinde oturarak bir avam kuytuda Kişneyince deli gibi yedi altlın atları Ellerinde geleceğimizin ruhi ruloları Sonrası bembeyaz bir sayfa’Ya Beni yeni baştan yaz enkazdan kalma Đpimi kestim agnostiğim Teşhise ne gerek sevdiğim Đnkârlar da buzullarda eridi eriyor Beni hep sana getiriyor her amfor Hayat aşksa bana sensiz yaşayamayacağımı öğretti Kollarımda Akdeniz akşamı belki ödünsüz bir eğrelti Duyuyor musun yüreğinin sesini Aynalara tutunca gözbebeklerini

48


KĐTAP GOWENDĐ

Aslında dilimin ucunda bilim Dilimi çözsem çivi yazısı Sökülecek her şey çorap söküğü Ama bu dil başka bir dil En iğrenç polemiğin En kahpe vaatlerin En ücra kapanın şap-şıkır şıkır dilidir Ki / ölüleri de ayağa kaldırır Cennet cehennem ayrıt etmeden / Kırık aynalarda lanetler diyalogu… Kendi yarattığımız vampirleri de Kendimiz yok edebiliriz Önemli olan her şeyi başa sarmak Ve yanan kütüphaneleri Ateşten kurtarmak! Ve okumak şu kitabi Ana dilimimiz gibi Öz ana dilimizde Đnsanlığın ilk gününde… Durun lütfen! Kaldırmayın beni rüyamdan Ki ütopya düş ürünü olsa da Yolu realizmden geçer Gerçekse hayal edebilmek! Ne karamsarlık ne karanlık finalitedir Bir yerlerde Işık oldukça.

49


EMEĞĐN SANATI E-KĐTAPLIĞI

Şiir Dizisi: 12345678-

Kalp Örsünde Karanfil - ALĐ ZĐYA ÇAMUR Arsız Akrostiş - SERKAN ENGĐN Diplerin Zirvelere Uçurumlardır Yolu - ADNAN DURMAZ Acının Ucu - HAMZA ĐNCE Yıldızlı Gece Kanamaları – ĐRFAN SARĐ Öfkeye Tutunmak – ERCAN CENGĐZ Semahlar, Horonlar, Gowendler – YAŞAR DOĞAN Militan Bir Ağrı – MELĐH COŞKUN

http://emeginsanatie-yayinevi.blogspot.com http://issuu.com/emeginsanati

50


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.