KALP ÖRSÜNDE KARANFİL - ALİ ZİYA ÇAMUR

Page 1

KALP ÖRSÜNDE KARANFİL

ALİ ZİYA ÇAMUR Emeğin Sanatı E-Yayınları

1


2 …………… 1 Mayıs 3 …………… Güneşe Gölge Düştü 4 …………... Dilek 5 …………... Dost 6 ……….….. Bilmek 7 ……….….. Çözmek 8 ……….….. Sapmak 9 ……….….. Tükenmek 10 ………….. Ay 11 ………….. Ezgiden Söze Sözden Yüreğe 12 ………….. Arzularımızda Köpüren Umut 13 ………….. Gecenin Çıkrığında 14 ………….. Bozbulanıklık 15 ………….. Gülüşün Gün Işığı 16 ………….. Yıldızlara Kulaç Atmak 17 ………….. Gurbetin Zulasında 18 ………….. Hoyrat 19 ………….. Küllenen Güller 20 ………….. Mızrak Çuvala Sığmamalıdır 21 ………….. Dünden Yarına 22 ………….. Yalnızlıklara Karşı 23 ………….. Yürek Çalgını 24 ………….. Kıl Heybemde Karanfil 25 ………….. Gülüşlerin 26 ………….. Bir Halk Oyununa İzdüşüm 27 ………….. Susarsa Uçurum 28 ………….. Umudum Süt Beyazı 29 ………….. Sığınağında Kanar Umut 30 ………….. Bergüzar 31 ………….. İskele Alabanda 33 ………….. Kan Oyuyor Mermeri 34 ………….. Sabırkıran 35 ………….. Ay Durumları 36 ………….. Aşkla Birlik

2


1 MAYIS Delerken çiçekler _____________toprağın karanlığını Aydınlığın dudağında evren _____________uyandı uykusundan. Kuşlar kanatlarıyla _____________dağıtırken sisini karanlığın terkisinde güneşin ışığını _____________saçtı dört yana, ________________________dört nala atlar. Bir mayıs sabahında ___aynı çarka asıldı binlerce yürek, ___aynı saza mızrap vurdu binlerce parmak, ___aynı sevdayı haykırdı binlerce ağız, ___aynı özlem için sıkıldı binlerce yumruk, __________________ baskıya, zulme, _________________________sömürüye karşı! Öfkeli boğazlardan çıkan sesle _____gürledi ağızlarda Bir Mayıs Marşı. Bu ses, titretirken yürekleri, _____adımlar sarsarken kaldırımları Tüm yurtta yankılandı, __________________ köy köy, _________________________kent kent, ________________________________çarşı çarşı...

3


GÜNEŞE GÖLGE DÜŞTÜ Gencecik baharlar tutsak, Köhnemiş kışların zindanlarında. Çile çiçekleri açmış kara duvarda. Karanlığın ıslak sırtında Yapayalnız, Dörtnala Tırmanır süvariler Gecenin doruğuna. Gözlerde dikenli tel, Dudaklarda demir kafes, Yürekler taş duvar… Güz vurdu yüzlerinize, Esti yüreklerinizde Kahrın karayelleri. Başınıza üşüştür Cehennem zebanileri, Güneşe gölge düştü!

4


DİLEK Sınır Koysam Sonsuzluğa. Kırsam Kapılarını Zamanın. Evrenin Dönsem Başlangıcına. Atlasam Bir başka Boyuta. Üflesem Zamanın Alevini. Çeksem İpini Son serüvenin.

5


DOST Dalga Kırıyor Geceyi Uzaklarda. Sürüyor Zamanı Sabanı Yıldızların. Takılakalmış Aya Gözümde Tüllenen Bulut. Sesini Sesime Katan Dost, Git Gidebildiğin Yere Dek! Yağmurlar Yıkasın Yüreğini. Kaygılarını As Duvarlarına Gecenin. Salınsın Uçurtmaların Uçurumlarda. Bakışı Nabzımda Vuran Dost, Çık Çıkabildiğin Yere Dek!

6


BİLMEK Bilmek, Zamanın burçlarında Sabrın hurcunu çözmek. Ezmek kuşkuların yedi başlı ifritini, Ay ışığında bulutları silmek. Bilmek, Sevgilerin kavşağında Kaldırımları ezen gizleri çözmek. Gezmek yürek atlasında evreni Çiçek çiçek yüreklere ekilmek. Bilmek, Beynin kıvrımlarındaki fayda Kitlelerin düşlerine sızmak. Bozmak oyununu Kiralık konaktaki Ali Cengiz’in, Kara kanlı zalimlerin tepesine dikilmek. Bilmek, Vazgeçilemeyen sevdaların, Su katılmamış kıvamında Destanını yazmak. Kazmak düşünce ufkunun Yedi katlı höyüğünü, Aymazlık düşlerinden apansızın irkilmek. Bilmek, Karanlığa sıkılan mermilerin Çekirdeklerini belleğe dizmek. Çizmek ölüm ormanında Dirilenlerin halayını, Boyun bükmektense kudurmuşun dizginine, Dara çekilmek.

7


ÇÖZMEK Bir avuçluk nefesin parmaktaki izini görmek, Örmek gümüşlü sabahlara gecede yamalı ışıltıları. Kıvılcım suretinde gülde tutkuyu sezmek. Ateşin azarında suyu yangına çekmek, Dökmek fenersiz gecelere devingen okyanusları. Aymazın tespihine direnci dizmek. Gül zamana asılan sabrın kilidini kırmak, Haykırmak en yeğin bulutlara çelikten istemleri. Acıdan ve karadan fona top top karanfil çizmek. Zulmün kara kaftanını yedi yerinden yarmak, Sarmak gökkuşağına en renkli umutları. Ağıt torbasının ağzını büzmek. Nara vuran sancıyı güz aynasında duymak, Yaymak gökyüzü sofrasına nakışlı ezgileri. Ölümün köpüklü pıhtısından yaşamı süzmek.

8


SAPMAK Acının ve sabrın bileşme çizgisinde Dağıtmak özündeki direnci, Coşku ve özlemlerin sarmalından kopmak. Güneşe gebe, Ay ışımaz, kurşun geçmez gecede Kokutmak yüreğin cevherini, Korkunun ve kâbusun koncolosuna tapmak. Buruk oflanmaların düzmece telaşında Akıtmak güneşe buzu, Dönekliğin ve iğvanın çelik ağına çarpmak. Yapay hıçkırıkların bulaştığı çapakta Çarpıtmak düşüncenin çelik ayak izini, Palavracı baronların dışkılarını kapmak. Ucuz yükselişlerin büküldüğü durakta Yansıtmak bir yılanın çalınmış gülüşünü, Kanlı göz yaşlarından kara sırça köşk yapmak.

9


TÜKENMEK Küstürülmüş yaşamın türküsünü acıya tutsak kılmak; Vururken çaresizliğin kıyılarına Pençesi çatlak yorgun aslana dönmek. Kopartılmış coşkuların kör kurşununda sarsılmak Kırarken atomlarını umudun Boyutu dar, sığ ufuklarda sönmek. Abartılmış kaygıların kör uçkurunda boğulmak Tararken korkunun saçlarını aymazlık tünelinde Köstebeğe öykünmek. Yağmalanmış baharların viran kuyularına düşmek Sorarken saygınlığın adresini utanç bahçelerinde Düşkünlüğün yorganını örtünmek Batırılmış şafakların soğuk sarmalına kıvrılmak Ararken onurun ışığını karanlık dehlizlerde Gammazlığın çukuruna sürtünmek. Kaptırılmış sevinçlerin boranında savrulmak Sararken sağır yokuşları kaypak yürüyüş Çürüyüş değirmeninde kırık çarklara tutunmak. Saptırılmış arzuların çürük tahtına kurulmak Yararken inancın kehribarını Tarihin kalburunda geçmişin köpüğüyle övünmek.

10


AY Ay usulca eğilir de yer yüzüne, Üfler karanlığın kısık neyini, Her bir otu tek tek öper. Salar bir ardıç kuşu Sesini sessizliğe, Gül yaprağı dudağını açar Bir damla çiye. Eser savura savura samanyolunu Sıcacık bir yel, dünden. Ay, yavaşça çeker elini, eteğini Otların, çalıların üstünden.

11


EZGİDEN SÖZE SÖZDEN YÜREĞE Dudakta eriyen bir türkünün gümüşî dumanlarında dalgalanan gönüller, yakamozlaşan sesin pırıltılı ezgisinde bir top damlaya dönüştüler. Rüzgârın çeliği titreştiren gücünde halkalanan ezgi çiçekleri, kulaktan kulağa şiirin, sevginin, tutkunun ve coşkunun ılık nefeslerini üflediler. Asî dağların sabrı sarmalayan sert duruşlu, dost tavırlı sarp kayalarında yansıyan hoyrat, akıtıverdi dudaklara onurun, direncin ve kadim dostluğun şekersiz ama çok tatlı kekik çayını. Yarınlara çatkılanan köknarların duruşunda erdeme, sabra ve onura dair söz demleyen ozan, açtı umutlu ve mutlu günlerin eylem kapısını.

12


ARZULARIMIZDA KÖPÜREN UMUT Uzun zemherilerin boğazında Düşlerimizin uçurumlu kanatlarında Estirdiğimiz umutlarımızdı. Martı öfkesinde dalgalı Derin arzuların burkuk serinliğinde Yaşanan hasretlerimizdi. Tüy ıslaklığında hafif Bulutsu özlemlerin aydınlığında Şavkıyan alnımızdı. İnce süzgünlüklerin boy veren şafağında Yapraklanırken kıvılcımlar Yüzlerde ışıyan hüzünlerimizdi. Günlerimizi köpürten ıssızlıklarda Yıldızlara astığımız İzdüşümü değil miydi düşlerimizin? Özlemlerimizin aralık kapılarından Devrim istasyonunun trenlerine Yüreğimizi harlandıran buhardı umutlarımız. Kırdığımızda İstencin çelik kabuğunu Bencilliğin buzdan köprüsünde, Gülüşlenen yarınlarımıza Fışkıracak her ilkyaz Yoğurt çiçekleri.......

13


GECENİN ÇIKRIĞINDA Kanlı çığlıkları günün Demirler yaşamaya Sıcacık sessizlikte güneşe tutkunları. Kuş maviliğinde Yüreklerden fışkıran ışıklı bahar, Filiz verir dudaklarından, Öpüşler sarar geceyi... Ay, mavi dağlarca Düş suskunu bulutlara mahpus. Kar, kıvrılırken evrenin ince kıvrımlarına, Ateşli güllerin Alırız kokusunu. yıldızlardan. Gök dalında Gözlerimiz ışkın salarken aşklara, Başlar ışık serenatında Özlemler resmigeçidi. Bir koşu tutturur Şaşı yokuşlarda güneş, Salınır çaprazında uykusuz gecelerin. Soğuk bir ev, Boğuk sokaklar sıkıntısında... Düş kokan duvarlarda, Dalga dalga arzular Tutsak düşmüş gölgelere. Seslerin izlerini Boşaltıyor bir çıkrık, Gecenin gizlerine.

14


BOZBULANIKLIK Zamanın arı süzgecinde ayıklanır tanıklığı, doğruyu aşan şaşılası yüzlerdeki boz bulanıklığın. Kımıldanırken gerilerden kopan karabasan öfkeler, birikimlerin yitik köprüsünde ancak karşılar sarsılan değerleri uçurumlar. Bilinmedik izlerin doludizgin akışında, uğuldarken kulağımızda acılarla dövülen davul sesleri; hasret örsünde hasetlikleri kül ufak eder, çatırdatır umursamazlığın kan kalesini. Vurgunların kara deliğinde burgaçlanırken hasretler, göz yaşı seline tutunan sevdalara yozluğun hançeri üşürülür. düşürülen gölgelere.

15


GÜLÜŞÜN GÜN IŞIĞI Ak boncuklu tezgâhların alın teri dokuduğu bıçak uçlarında, Çıtırtılarla titrerken tezgâh Mutluluk örülürdü atkı ve çözgü arasında... Uçurumlarda çakan, hercai bulutların gülüşleri demetleyen şimşeği gümbürdetirken kılı kırk yaran ay ışığında geceyi; sabah küstü, güneş küstü... Gözlere şan olası hasret sofrasından düşerken saçaklara hasetlik, kirlenen öfkelerin tutsaklığında çekeklere kızaklandı umutlar. Engebeli sessizliklerin heyecanını yutkunurken, vaha körlüğünü asmak nedir bir Van Gogh peyzajına? Hüzün kusan tel kalburlarda süzülen tutkular, kaçıverdi çelik kafesler ardına, beynimi oyadursun ayağımın altındaki kıpraşma. Sağır dönemeçlerinde, sarsıla sarsıla çıkarken yokuşları; çözüyoruz dokusunu bulutların Bir bir, belik belik.... Hedefimiz, ağır aksak ayak seslerinin kulaklara dokunuşunda, buluşmak gülüşlerin en durusunda yıkanan gün ışığıyla.

16


YILDIZLARA KULAÇ ATMAK Uzun gecelerin daralan yüreğinde burgaçlanan pembemsi düşlerin yüzümüze yansıyan gölgesinde ayrılık şarkılarının sinsi prangalarını gördük; yıldızların aynasında bam telimizi sızlatan gizli bir duyarlığın uzun ve ılık soluklarını duyduk. Kuş cıvıltılarında saklı kaygıların içimize düşen ateşi, uzun dilimli günlerin son makarasında hüzzam şarkılara ara nağme olmaktan kurtulamadı. Vurdumduymazlığın dar sürecinde, oluk oluk yüzümüze vuran gamsızlık alevlerinde kulaç atarken, sevdalarımızı saldığımız uçurumlara ayrılıktan köprüler kurduk. Yakamızdan düşen hıçkırıkların tutuştuğu gözlerde, sözlerimiz birer yanardağca şahlandı; yürekten kopanlar, kapladı sevgi külleriyle üstünü sevgisizliğin. Sevgilinin bir ateş çemberi bakışlarının menziline girmek, uzayan düşlerin daralan geçitlerinde çığlık çığlığa karıştı karanlığa. Bahta düşen karların ağaran yüreğinde, kıvranan özlemlerin coşturduğu ırmaklarcasına akan imgelerden fırlayan sevgi salkımları sarkıtlaştı damla damla umuda.

17


GURBETİN ZULASINDA Sığsa da bir gara koskoca bir memleket Gölgesi düşer mi okyanuslara? İzlerin teknesinde çürürken yüz metre Yatırır kaygılarını dibi küflü bir şişeye. Farklı gelgitlerin omuz silkişinde Üfler yoğurdunu mumların gölgesinde Ölünse de bir kavganın poşetli köşesinde Demlenir boş bedenlerde bıçak sırtı giysiler. Eritirken rüzgârı mermer köşe taşları Sulanır anılarda emanet gözyaşları, Navlunsuz bir dolmuşun farlarında kamaşır Ussuz bilinçaltının stepnesiz gözleri. Acıtan hayallerin durgun dalgalarında Çarpışır yokuşların leyleksiz bacaları. Irmaklar pusulasız açılsa da ovada Çekilince sifonu bir deniz kıyısında, Yaşam yükleniverir suların kervanına

18


HOYRAT Islanır yağmurda tükenmiş bir sessizlik, Gökyüzüne serüvenler çizilir suskun. Taş keser arsız korkuları çöllerin, Bir tövbekâr eğilir gibi sevgiye Su uğuldar öksüz damarlarında yerin. Bir rüzgâr, yalarken geçitlerini kimsesizliğin Apansız kuşlar dökülür yuvalarından, Deniz kapanır durur kendi göğsüne. Özlemlerin koyağından kopar bir hoyrat, Geçer de nakışa gebe her iğne deliğinden, Mühürlü yüreklere sızmaz tek bir notası.

19


KÜLLENEN GÜLLER - Uğur Kaymaz, İman El-Hams ve diğer savaş yitiği çocuklara Ölüm geceden gebe, kesik rüzgârlardan sağılır zulüm. Bir çiçeğin kristal dişlerinde tuzlanmış düşler soğuk. Hazları yırtık, hızları sırma, günceleri gergin, günleri seyrek; İbretlik âlemlerin oturaksız deminde balatası sıyrık eller Hasırı solgun, hazırı soygun kombine çözülüşlerde.... Kıvrık masalların zarsız duvarları yankısız parmaklara hazır. Beyaz bir niçin oldu çocuğun gözlerine yaslanan, Demir soğukluğunda aktı ellerine kara sükût ezberden. Talihsiz gelişlerin tarifsiz yitikleriydiler tarihsiz güncesinde Tanrı’nın... Kuru düşleri gök yatağında ıslanırken, yağmursu paylaşımlarda Halkalanan suların merkezine düşmüş birer taştılar. Gözlerden sızan gölde yazısız bir tarihin sözsüz ağıtıydılar Düşürürlerken hayatın soğuk terlerine uçurumları Sessizliğine döküldü takvim, gün günü döllerken kısır döngüye. Payına düşen zaman kırıldı üşürken küllenen şafaklarda gül

20


MIZRAK ÇUVALA SIĞMAMALIDIR Siliniyor sırlarından zamanın arsız yüzü, Doğuyor toprağın altından ölümün (g) öksüz güneşi. Eskiyen yazların artık gülleri kül rengidir, Alçalan gülüşlere karşı ağlamalar yükselen isyan... Çoğalırken korkunçluğu, gecenin kara ellerinde, Düşleri dökülüyor çiçeklerin, melek öpüşlerinde. Paslanıyor tek tek dudaklarda Tanrı’nın izi, Evlerden ırak çağda eskiyor korkunun eksik gizi. Nefretin gücü içinden büyür, ağır ıslaklığına. Doğrulurken gözler, kedere sorular doğurur, Geceyi boğan cinnet karanlık vadilere kaparken günü. Dil altında gül taşır, kılıfsız yüreklerin pırıltılı çizgileri. Oyarken sus kapısını kuşkuların tahtakurusu, Yutar terleten bakışların girdabı sorgu gemilerini. Kanar da kırık dizelerin kesik uyakları açık kapanlara, Büyütür günün evhamında şairi, şiire gömülü sureti. Huysuzluğunda dil yontarken boynuzunu yaldızlı günahların Yarasına eker kalemin tartımsız uçlarını Ezberini çeker de eğnine şair, yürür inadın son cephesine Yüzleşirken yüzsüzlüğün kırık aynasıyla, acıları dokur... Artık mızrak çuvala sığmamalıdır! ...

21


DÜNDEN YARINA Dünlerdir kazıyor gözlerimi bir çığlık, Ezbere bir uğultu kaplıyor soluğumu Pıhtılaşıyor küllerde kaygının çıplak teri Yankısız içbükey mercek oluyor Kendi vuruşuna çakılan mermi... Uzak müfrezelerin ıslığında tükeniyor İmzasız mektuplarda ürkek adresler, Büzgüsünden sızıyor gece yarısında ay Konserve bir kentin yarık duvarlarına... Kırandan kıyıya vurgun çamın yazgısında Döküyor körlemeden yazanaklarını tanıklıklarım, Hasretin duldasına dadanmış yollarımda İlerliyor bir sustalı canevimin son sekisine. Gene de yüreğimde susmak bilmez bir kuş, Öpüldüğü şafaklara ötmede hâlâ... İçimde öksüz kalmış bir coşku Elmasını dişliyor pas tutmuş bir umudun... Seheri dikiyor dağlara terzi Kapanmaz bir diş izinde dönerken iğne, Sarılıyor yolların gizli ufkunda Gelincik ağzı işlek bir yara.

22


YALNIZLIKLARA KARŞI Dar kuyuların poyrazında özlem devinir, Tutuşan arzuların öncesiz yalnızlığında Taç yaprağa düşü/veren çiğler tamamlar birbirini Demler sevgiyi haykırışa dönüşmeden sesler. Buğulu çay bardağına dökülen sevgi Örgütler yalnızlıklara karşı direnci. Görürüz ayrılık şarkılarının sinsi prangalarını Daralan yüreğin düşe/yazan gölgesinde. Sırrı atmış aynasında gizli duyarlıkların Sarar hüzün dilimlerini günün makarasına, Yakamızdan düşen lavların menzilinde Çığlık çığlığa kararır gamsızlığın katarı. Turunç soluğumuz üflüyor son surunu tufanların, Mutların sarmaşık tünelinde kayıyor yalnızlıklar... Yörüngesinde turlarken, yılgınlık dokuyor acılar, Heves salıncağında destelenmiş yığın yığın sorular. Hangi tomurcukta sevdalı yıldızların mevsimi? Masal mı ansıma mı yelkensiz yokuşlarda savrulan? Söylenceler kanıyor güzün soluk sığınağında, Gecenin öksesinde hercai bulutlar küskün, Çekeklere kızaklanmış öfkelerin uçları tuzlu... Engebeli sessizlikte yutkunur heyecansız rüzgârlar. Ayağımın altındaki kıpraşma törpülerken beynimi, Asarım Van Gogh peyzajına vahaların körlüğünü... Ay, mavi dağlarca bulutlara mahpus, Bir rahvan koşu tutturur, şaşı yokuşlarda güneş, Zaman havuzunda halkalanan dalgalar Boyut atlatıyor her ivmede, esriyen suya. Fırlıyor kırık anların şeytan uçurtması, Takılıyor ebemkuşağının en mor ucuna.

23


YÜREK ÇALGINI -Sesin ve ezgilerin, hep kulaklarımızda çınlayacak KâzımAcı poyrazın gücü yaslıyor dört bir yana Kemençenin sırtındaki seste sancıyı. Hangi linçin ilmeği değdi de sana uşak, Tekerlendi avucuna yitirilmiş gölgeler, Gecede rüzgâr ayıklıyor sarı yaprakları., Gözlerinin karasında tükendi uçurumlar Dalgalanan hüznün kırık teli artık çınlayan. Şimdi kara duvarda kan revan bir gitar Suskunluğa gizlenerek kanar kendi sesine Atarken içine senden kalan dalgaları Sarkıtlara teğet geçen hilesiz sesin Çakıverirken şimşeğini bunaltılara Türkülerin, ımakları örgütlerdi ateşe “Yürek çalgunu mi yedun uşak! ” Tuttu da penasını batırdı düşlerimize Bir el ateş topu yankılandı gecede. Mor ötesinde silme yıldız oldu gökyüzü. Kaynadı sabrın çıkrığında telâşlı sesler, Çıldırtılmış karanlıkta sersemledi sivriler. Bir yerlerin ya da birilerinin delinmişliğine… Döküldü yorgun bir ağıt, düğmelendi gözler, Çatladı kemençenin bağrındaki çığlık Toprakta dağıldı bademin sert kabuğu Kımıldadı uzaklarda kuş sesinde bir yıldız Bir el sarsıyor derinden susamış türküleri Gülüş yüklenirken dengini son çırpınışta Deniz silkeliyor pul pul çarşaflarını Kamaşınca maviden suya dökülmüş ağlar Bir ömrü siliyor kara bir el ufuklardan Kanıyor masalsı bulutların ebruli duvakları Anmak zordur künyesiz yaraların izini koşar adım çekiyor küreğini hayatın eli yalnızlığın yazanakları mühürlüdür ağıtla yaşamak ve yaşamamak arasına gömülür hançer sessiz kanatlar değer geçer avuçlara

24


KIL HEYBEMDE KARANFİL Düşer gözelerime güz ikindisine sargın şehir Ayrışır bahçemde en ayrıksı rüzgârları hasretin Koşsam da yürüsem de yetişmek zor mu zor... Bir sulu sepken dökümünde unutkanlıklar açar Kırık bir ezgi kırıtır, durur dudağımda Yüreğime burkuntusu düşer unutuşların. Kıvamını yitirmiş zamana döllenmede hüzün Yüzümde solgun izbeler dökülüyor sokağa Andır yaşanan; gerisi, kıl heybemde saklı karanfil...

25


GÜLÜŞLERİN - İ. Kaypakkaya’ya Düşen tetikteki yitik parmakta Paramparça bir mevsimdir duruşun. Acılar geceyi ağulamakta, Ağıtları demliyor suskunluğun Gülüşlerin dokunuşlardan uzak! Tahammüllerin son durağında Tarıyor dipleri beklentilerim, Parçalanıyor al dudağında Kopmuş son yerinden ilintilerim. Bakışlarım, gülüşlerinde tutsak! Gölgesinde umut saklı dağlarda Yarıyor havayı bungun nefesin. Buzlara kazınmış kıl bir ihbarda Bedenine uzanıyor kanlı kin. Gülüşlerin aldatıcı bir tuzak! Fırsatlar yüzlerden dökülmüş kir kir Donduran kahırlar kusuyor gece. Beklentiler yorgun, umutlar bakir Susuşlarda yıldızlandı işkence. Gülüşün zulamda bitimsiz erzak! Kundaklanmış acılarda sarsıldım Kıblemde sabrının fotoğrafları. Kararan şafakta gene asıldım, Kulaklar duymayacak itirafları. Gülüşünden eksik bakışlar aksak!

26


BİR HALK OYUNUNA İZDÜŞÜM Yıldızların kavurduğu, topraklar üzerinde Tutunuyoruz direncimize okyanusun ritmiyle. Şemmamme………………………. Şemmamme! ............................ Umut yağmurlarında şafaklanırken yüreklerimiz Mavi dağlarına ülkemin kızıl baharlar çalmada eller… Şemmamme………………………. Şemmamme! ............................ Acımız haz verirken sürüngen öfkemize Kaşıyoruz sarkıt ve dikitini kararsızlığın. Şemmamme………………………. Şemmamme! ............................ Azgınlaşmış çizgiler solluyor ufukları Salınıyor saydam kuşkulara soluklarımız. Şemmamme………………………. Şemmamme! ............................ Yıldızların potasında eriyor kıl payı yanılgılar Tedirginliklerimizin çözüyoruz dar yakasını... Şemmamme………………………. Şemmamme! ............................ Pusulamızda inat, çekeğimizde direnç ve istencimiz Adım adım ayıklıyoruz gölgelerin saltanatını. Şemmamme………………………. Şemmamme! ............................ Şahan uçuruyor vuruşlarımız kavganın doruğuna Söküyor dağların kaşında karanfil duruşlu seher. Şemmamme………………………. Şemmamme! ............................ Şimdi sürme zamanı ateşe sabrımızı Tokmağın davula indiği hengâmede. Şemmamme………………………. Şemmamme! ............................ Şemmamme………………………. Şemmamme! ............................

27


SUSARSA UÇURUM Kamçılıyor aydınlık yüzün gözlerimin ışığını. Masal varoşlarından kopup geliyor suskun gülüşün. Sözcüklerin düşerken dudaklarından, parçalanıyor özlemlerim. Susarsa uçurum... Kadife yalnızlığında zaman, bir usturadır geçmişin gizemini yaran. Yüreğimdeki kar eridiğinde, tutmaz vadileri gönlümün; akan ve gönle kayan sevgisini. Ağır ırgatlığında, sevginin susuzluğunda çölleşirken arzular, yutar tutkularımızı gönlümüzü yalayan yakıcı yansımalar ya da yanılsamalar. Ne zaman sekmezse yüreğinden yüreğime fırlattığın taş, yıldızlarda dürülür ipek çarşafı sevgimin; kalır en sivri özlemlerin gecelerinde, sayılır eski günlerin borcuna. Paldır küldür sevişmelerin çıplak gölgesinde, bakışları kederle sırlı ışıklar erirken tasalı karanlıklarda, kırağı yağar coşkulara... Tel tel örerken umutlarını kırpıntılı dalgalara, ayrılığın dağdağasında yadırganır uçuk ve üstü açık düşleri kadınların.

28


UMUDUM SÜT BEYAZI Sancılı ebenin gebe baldırlarında kesildi göbeği kırmızı bereketin. Çatlamış bir toprak inilti Arpa yaydık, nen çaldık çatal düşlere. Arlanmaz bir avuç taşladı gökyüzünü. Tuzladı siluetler bozkırda bakirliği. Yıldızlar korosuna sızdı aysız, arsız bir gölge, çizdi defter yapraklarında şiirlerin üstünü... Mürekkebi bastılar kanadına hür kelebeğin, Türedi korkular tüketti kördüğüm örtüleri, Terledi duraksız rüzgârların alnı. Safrasını sarıverdi tepemize kör tarih Kirler kinleri doğursun kendi karasında, Üre-dursun varsın yalancı mevsimler kavruk diplerinde kepir toprağın. Sır destelerinde sığ ihanetler zakkum uçlarından sırıtsın. İzmarit kokusunda kendine bunalsın gecenin poşetli köseleri. Biz reddi miras talep ettik Zeus'tan. Gölge tutmaz umudum süt beyazı, bir ak kağıda sağıyorum kalemimden kanayanı, damla damla, harami ayazlara .

29


SIĞINAĞINDA KANAR UMUT

Avuçlarımdan düşerken sayrı yalnızlıklar, Gizlendi sevinçlerin sarmaşık tüneline. Yörüngesinde dönerken acıların dökümü, Soluğunda yıprandı üşüyen yılgınlıklar. Düşlerin salıncağında destelerken günleri, Hangi tomurcukta saklı yıldızların mevsimi? Hangi boşlukta yitik, ayrılığın çığlığı? Masal mı, ansıma mı Yelkensiz çiçekleri yokuşlarda savrulan bir şiirden? Buğulanan yaşamın güz şarkısıydı, Üfürüğünde rüzgârın. Sığınağında kanar umut Söylenceleri sararken düşlerin masurasına, Sızdırır demlenmiş dostlukları gecenin öksesine.

30


BERGÜZAR Önce demeli ve dinlemeli ki sevgi, Uçucu bir dilek mi gâhî toz, gâhî duman? Elle yoğrulan, dilde sunulan emek mi? Gülden gönle? Bir kavala aynı seste delik olabilmek mi? Mevzu derin, yüzmesini bilene, Eyyamcı baharlardan bana ne? Belkisiz ve keşkesiz, her püskülsüz sevgiye Yeşil dalda kızıl karanfil büyük insanlık. Yol uzun, büklüm büklüm yenilgiler, Salkımsaçak ihanet. Misyonlar tuz yüklüdür, vizyonlar buzul, Sivriler çakıl çukul, çukurlar kösnül, Ufuklarda forsu sıyrık fosmodern vurdumduymazlık Arkalarda bardabaş isyan, En önlerde damıtık hüsran Mermer yanıklarında devşirme küfler Düşüyor şerhini karamukların kararsızlığına.. Sığılmaz boşluklarda öküz boynuzu izler, Teslimiyet kokuyor çürük çarık kimlikler. Sorulara susamış suskun taş bloklara düştü, Blogcu paketinde briket yanıtlar. Pörsümüş akacından boşalır salgılar ki telvesiz Kusulur gözlere beyinler kitlenince egoya. Hayret uçurumunda kara bir kusurdur burası İki başlı kahır ihalesinde katarsız bir kör duman Kendine inmeyenlere inak, Nirvana'da inatsız çay Titrek ayaklı kırık masada ürkek görünmekten kolay Kalemimden kara mürekkep dökülürcesine Uzun aktı dizelere coğrafyamızdan sızılar. Ey çamur! Ömrün, rüzgâr ve güneşin dostluğu kadar, Eser, tozar ömrümüze senden bergüzâr.

31


İSKELE ALABANDA Güdük yalazlarda yadsınmalı kolay. Kordan avuntularda yürek karanlık. Acar güllere susamış da açar yediveren devrimler. Engeller soyut, sarplar derin, uyurgezer kapılarda kanlı yazıtlar. Yıldızlar karıncalı, avurdu kıvrak kasnak kafalar, dibi delik ampulde patlak tungsten... İnebahtı bahtsızlığı berisiz bir karşı geçe içinde. Araf atılganları dokuyor yoyuk itirafları. Her baklası bir yalan zincirlenmiş palavraya şaftı yamuk bir kayık. Ucu kırık kalem tersinden veriyor filiz. Üşenmişlik kışında hasatlar bakir. Uyurgezer bir tespih, yanar döner bir kalem, mızmızlığın külahında teneke saplı idare karanlığı satıyor huzme huzme! Bir sınık kol kusuyor alçılarını, kara duvarlarına gökyüzünün. Güvercinler fırlıyor parmak uçlarından, ağıyor novalara bir ufuk: Orion'da yıldızlar kınalandı! Kıvrımlar kılağıda, özlemede ekmeği ummusuk ala seher… Emek kapısında buhar tütüyor, Çımacılar çözüyor kör düğümü, iskelede alargasız bir kavga ! Sancakta ak kartal koynunda

32


kara karga, kara korsan burcunda kara şahin. Kızıl atmacaya kesmiş silme gökyüzü, yeryüzünde dingilli koç oyunu oynanmada: En üstteki en alta en alttaki en üste! Bir şimşir taraktan geçiyor dünya, Sibernetik bir mıknatıs döküyor magmaya topladığı kıyım aletlerini toptan. Evrensel bir türkü dokuyor Yüzlerdeki gülümseme. Tutuşuyor el ele dağla ova, Haydi haaaa! İskele alabandaaaa!

33


KAN OYUYOR MERMERİ Sallantılı utkulara sallandı eller, Mülkiyet kafilesinde sustu susuzluk… Gölgeler okşandı, ışık dilceve, Çalıntı yenilgiler bizi küçülten. Nadan eli değmiş esrimelere Zarf çıkarılmış göklere _______Mazruf çöpe… Kolu çolak, topuğundan hançerli gerillanın Hâl, kabzımal tezgahında Gidiş yollarında nüzullü surlar Dijital intiharlar zamanı şimdi Tedavülü kalkalı çok oldu romantizmin Hasret menzilimiz, ______Maktül ile katil mesafesinde… Bireyler türedi kendi kurağına yorgun Dipsiz kahramanlar arıyor Göz yordamıyla eller Akılların kırdılar iklimini iki kere Hurdaya çıkardılar ufku Karayel üstünde hazlar kayığı _____Göçüyor başka paralellere… Delircim enlemlerde sırrı dağıldı aşkların Öyle bir kumardayız… Aldığımız kendimiz, verdiğimiz kendimiz. Kendi içinden çıkan yollar Akmıyor başka mecralara Kirin röveşatasında eksiliyor ışıklar Derbeder darbeler düşüyor _____Us/l/anmaz potaya… Kanserli tasarımlar çürütüyor Yoluna basılan tüm imgeleri Engelli koşularda sıkışıyor bellekler Alanlardan düşürüldük dar kapılara Halt etsin Hades, Şimdi ne kerberoslar türedi ____Kan oyuyor mermeri

34


SABIRKIRAN Firari günlerde düşsüz uykulardayım Gün sınanıyor geceyle, biz izlerimizle Yok rüzgarın kitabında tek çizgim Emanet kulaklarda sesim çınlamaz Demir aldı iskelem sabırkırandan Bilincim tarıyor sularda pusuları Hayatın seyrelen sesini sıkıyor avuçlarım Kararan raylarında gecenin Asıyorum karabasanlara pankartımızı Kabzası gölgesiz şiirler düşürüyorum suya Dönüyor erketeden kınındaki intikam Koşuyor hedefine palas pandıras Eriyor sol yanımın ağulu kini Ellerimin gölgesinde yumruklaşıyor Nanemolla uçurumlar Sesimin koyaklarını salıyorum özlemlerime Harlı başkaldırılarda göveriyor yağmur boylu destanlar İnançla açıyoruz Tuzlanan zamanın kilidini. Düğümlü yönlerin açılıyor kapıları Gün eyleme açıyor göğsünü Hayatın tuzundan dökülüyor pay Terli yüzlerimize

35


AY DURUMLARI İndim ağzına karanlığın, Gülen bir alevdi gök yüzünde ay Gecenin kara terkisinde Kırık bir yay.. İndim balkonuna anaç bir evin Yanan öfkeydi ocaklarda Damları kuşatmış kesikbaş’ın hançeri Her sokak susuz bir çay İndim kıyısına bir intiharın Kıvılcımından tutuştu sular Sarkıttan dikite dönüşürken dalgalar Tan yeri tutuştu başladı halay

36


AŞKLA BİRLİK Dokunsan taş kırılacak Daralacak suların yolu soluğunla Yaşam sığılamaz olacak Çizgisi değişecek suların Tüneği yitecek uykuların Bakışın mermerde güllenecek Körelen kıvılcımlar yeniden dellenecek Gün gelecek... Seninle günler paylaşılacak

37


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.