Tehlikeli Oyunlar

Page 97

vermişti. Fakat Süleyman Bey de evi terkettiği için, vaziyet oldukça garip görünüyordu. Herkes birbirine meseleyi hafifçe gülümseyerek anlatmıştı. İki tarafın da, kimseye gidip dert yanmaması, kadının ya da erkeğin, o güne kadar ifşa etmediği sırlarını ortaya dökmemesi de menfi 187 neticeler doğurdu: Süleyman Turgut tseyıe ı^eyıa, Hanım, ayrılmış olmalarından dolayı cemiyetteki yerlerini kaybettikleri gibi, cemiyetin alakasından da mahrum oldular. Otelde kalan koca ve evden çıkmayan kadın, biraz daha tebessüm sebebi oldu. Hatta bazıları, havadis olmamasından ve havadis olmamasının yarattığı can sıkıntısından, bir takım söylentiler de çıkardılar: Süleyman Beyin —birçoklannca bilinen— sokak dişileriyle münasebetleri ağızdan ağıza dolaşırken, biraz tahrife uğrayarak, gayrı tabii münasebetler şekline inkılap etti. Herhalde bu sözü ilk çıkaran, evli bir erkeğin sokak kadınlarıyla otellerde yatmasını gayrı tabiî bulmuştu ve münasebeti de bu deyimle belirtmişti. Fakat birçokları da, bu münasebeti tabiî bulmuş olmalı ki, sonunda gayrı tabiîliğin, cinsî münasebet şeklinde olduğuna karar verildi. Ne yazık ki, Süleyman Beyi —hiç kimseyle görüşmediği için— bir erkekle de birlikte görmek mümkün olmadı ve bu rjvayet de, istenilen keyifli noktaya ulaşamadan eridi gitti. İlk günlerde, Leyla Hanımı ziyaret etmek isteyen bazı hanımlar olmuştu doğrusu. Onlar da, gelmeden önce haber göndermek inceliğinde bulunduklarından Leyla Hanım, hastalığını bahane ederek kaçınmasını bildi. 'Soğuk nevale' dediler Leyla Nezihî Hanıma, o günlerin tabiriyle; yani, insanın pikniğe giderken yanma aldığı söğüş et, haşlanmış yumurta, beyaz peynir kabilinden yiyecekler. O zamanlar böyle insanlara —Leyla Hanım gibi olanlara— fazla alaturkalıktan kaçınır gibi görünenlere (böyle insanların samimiyetine inanılmıyordu tabiî) 'soğuk nevale' deniyordu. Soğuk şeylerle pikniğe gitmek, gayrı samimi bir alafrangalıktı; halbuki, bizim bildiğimiz, pikniğe gidilirken insanın yanında çaydanlık, demlik, hatta semaver bile bulunmalıydı; köftelik kıyma, ızgara yapmak için şiş vesaire de unutulmamalıydı. Hatta, ne gariptir, Nazım Bey de (bir mecliste otururlarken) Leyla Hanımla Sevgi'den 'soğuk nevale' diye bahsedilince dayanamamış, «Ben kıra giderken yanıma et, börek vesaire gibi sıcak şeyler alırım,» demişti. «Leyla Hanım, Sevgi vesaire gibi soğukluk istemem!» 188 SELİM BEY «Neden yaşıyoruz sanki biz?» diye soruyordu Selim Bey. Kısa zamanda samimi olmuşlardı. «Sıkıntım da benimle birlikte ihtiyarlıyor,» diyordu. «Eskiden oldukça canlı ve neşeli bir sıkıntıydı; şimdi, benim gibi aksi, çekilmez ve gittikçe hiç bir şeyi beğenmez oldu.» Yavaşça göğüs geçirdi. «Eskiden öyle hızlı içimi çekerdim ki, görenler jimnastik yapıyorum zannederdi.» Hep birlikte gülerlerdi. Selim Bey, birden neşelenir, «Ne iyi oldu...» derdi. Sözünü bitirmezdi. Neden ne iyi oldu Selim Bey? diye sormak gerekirdi. Sorulmazsa devam etmezdi. Fakat muhakkak sorulurdu. «Ne iyi oldu da, şu ihtiyar günlerimde, birlikte sıkılacak iyi dostlara rasladım.» Oysa, henüz elli yaşlarmdaydı. Belki o kadar da yoktu. Karısı beş yıl önce ölmüştü. Selim Bey, fransızca öğretmenliği yapıyordu. İngilizceyi de, fran-sızca gramerine göre konuşacak kadar biliyordu. Fiillerde hep geniş zaman kullandığı için, konuşurken pek zorluk çekmiyordu. Sevgi, bu konuşma diline itiraz ediyordu. «Bu kız


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.