Tehlikeli Oyunlar

Page 80

heyecanlandı: «Aslında biz, herkesle birlikte, kendimizi de cezalandırmak istiyoruz. Bizim yaşamaya hakkımız yok, çünkü topluma bir katkımız yok; öldürmek istiyoruz. Derler ki, bu ülkede, büyüklerimizin yaptırdığı bir yağmada, ortalığa dökülen yaratıkları, vatandaşlarımız ilk defa görüyorlarmış. Onlar da vatandaşlarımızı ve vatandaşlarımızın yürüdükleri caddeleri ve vatandaşlarımızın seyrettikleri vitrinleri ve bu vitrinlerdeki eşyaları ilk defa görmüşler. Eşyadan gözleri kamaşmış, düzgün yolda ayakları birbirine dolaşmış. Onlara alması öğretilmediği için, parçalayabilmişler ancak; vahşetten değil, görgüsüzlükten. Buz dolabı karları yağmış-, kumaş selleri akmış sokaklardan. Sert kaplamalı caddeler ayaklarını acıtmış olmalı ki, sadece yeni ayakkabıları almayı akıl edebilmişler; ayaklarını saran paçavraları, dükkânların temiz mermerleri üzerine bıraktıkları gibi insanın ayağını okşayan ayakkabılar giymişler. Apo-kalipsin Dört Atlısı, o gece oldukça yorulmuş. Oysa şimdi-sakin görünüyorlar ve sen de bu görüntüye kapılıyorsun.» Bilge, «Bunlar senin atlıların olamaz,» dedi. «Bu kadar şiddeti sizin içiniz kaldırmaz. Siz, salonda at yarışları oynayabilirsiniz ancak.» Hikmet birden duruldu, «Doğru,» dedi. Ben de, gölge-siz ve beyaz rüyalar görüyorum. Beyaz atlarla yarış alanına çıkıyoruz. Eski zamanlarda geçen filimlere benziyoruz. Aslında serseri ve ayyaş ve çapkın oyuncuların, çimenleri 154 gıoı ıoegyourpardonladıklan renkli filimler çeviriyoruz. Bütün leydiler, çimenlere kadar inen çiçekli beyaz elbiseleriyle oldukları yerde dalgalanıyorlar. Silindir şapkalı ve bar kapıcısı suratlı figüranlar, tabii görünmenin telaşı içinde. Her yerde bir rejisör korkusu seziliyor. Serseriler, kendilerinin olmayan elbiseler içinde, objektif ebakmıyormuşçasına bir gülümseme tutturmuşlar. Yarış alanını ayıran beyaz parmaklığa, elbiseleriyle sürünerek geçiyorlar önümüzden. Dürbünleri boyunlarına asılı, dürbünleri zarif fildişi sapların ucunda. Tribünler, kat kat gökyüzüne yükseliyor. Utanmasalar, tavandan da çe-koslavak kristal avizeler sarkıtacaklar. (Gerçeğe uygun olmaz diye yapmıyorlar.) Kadınların, arkası kalkık elbiseleri çimenlere süründükçe tatlı bir hışırtı duyuluyor; silin-dirşapkalıların, anlaşılmak mırıltıları gibi. Fakat onlar figüran, beş dolar alıyorlar günde en fazla. Biz daha önemliyiz: Bir kere, haftalık esası üzerinden çalışıyoruz. Yüz •dolardan fazla para geçiyor elimize haftada. Atları koşturmak gibi zor bir işimiz varsa da, tehlikeli sahneleri zaten Amerikan kovboyları oynuyor. Kılık kıyafetimiz lüks değil; fakat, onlar gibi gardroptan giyinmiyoruz. Hepsi ısmarlama. Çekimden sonra, Holivut kantinde biraları da biz ısmarlıyoruz figüran kızlara. Gene de heyecanlıyız tabii; çünkü seyredileceğimizi biliyoruz. Rolümüzü samimiyetle oynuyoruz, rolümüze bütün kalbimizle bağlıyız. Onun için daha çok para veriyorlar bize. Haftada yüz...» Bilge söze karıştı: «Hayallerini, başlangıçta da böyle gülünç durumlara düşürüyor musun?» Hikmet utandı: «Belki, başlangıçta biraz romantik düşünmüş olabilirim.» Hemen ekledi: «Fakat, gerçeklikleri hakkında size teminat veririm.» Kızdı: «Canım, ötekilerden biraz başka türlü hissettiğim muhakkak. Fakat senin karşında da romantik gö-rünemem ya.» «Sen bana bakma,» dedi Bilge. «Bildiğin gibi anlat.» Ben sana bakıyorum; fakat, dönülmez bir yola girdik artık. «Ucuz hayallerin anlatımı da ucuz oluyor,» dedi. Ken155 ™™


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.