Tehlikeli Oyunlar

Page 77

Ben Hamlet'in elbisesini giydim. (Depoda başka elbise kalmamıştı.) Ben, ÖLÜM semboliği olduğum için, siyah elbisenin üstüne beyaz bir iskelet çizdirdim. Bizi kameranın karşısına geçiriyorlar. Hostes elini kaldırıyor, tavandan bir beyaz perde iniyor. (Meğer, tavanarasına gizlemişler.) Biz. her şeye hayret eden bir millet olduğumuz için albayım, sevinç ve şaşkınlıkla ellerimizi çırpıyoruz. Zaten biz her zaman alkışlarız. Beğensek de, beğenmesek de, oyumuzu versek de, vermesek de, herşeyi oyun sandığımız için durmadan ellerimizi çırpanz. Ruhbilimciler de öyle söylüyor.-Çocuk kalmak iyiymiş. Biz de iyi kaldık albayım; medeni yet bizi bozamadı. Oyun olarak, yalnız, salonda at yanş lannı öğrendik. İşte —gevezeliğimi mazur görün albayım, çünkü çocuk gibi, her şeyi soruyorsunuz— bu beyaz perde, pat diye inince, arka taraftaki uçak tuvaletinin yanında duran televizyon kameralarının aracılığıyla biz, perdede yansıtılıyoruz. Asmakabakçıya sansür izin vermedi albayım. Aynca, sansürde çıkan bazı aksaklıklar yüzünden Apokalipsin Üç Atlısını oynuyoruz. ÖLÜM Allahın emri olduğu için, ondan korkmuyorlar da, KITLIK'tan korkuyorlar. Sivas ekibinden Veysel, iki numaralı KITLIK atlısını, Dur-muşlann Recep'e benzetiyor. Sivas ekibi gülüyor bu yüzden. Hepsi de itişip duruyorlar. Biz de, Mahşer hipodromunun numaralı tribününden onlara sesleniyoruz. Kıyamet kopuyor. Yaşayan ölüleri oynuyoruz. Konuşmalanmız uzun ve sıkıcı olduğu için, sonunda yalnız At Yanşlan gösteriliyor perdede. Üzerimize bahse giriyorlar. Biz oynayamı-yoruz. Sonunda bizi sahneye davet ediyorlar. Ben maske149 terek beni gösteriyorlar. Sivaslı Mustafa o kadar bağırıyor ki, tayyarede olmasak, tutup kapıdan dışarı atacaklar onu. Uçağımız, gerçekten inişe geçiyor. Çok kalabalık geldik Bilge. Hepimize birer kahve yap. «Bize basit bir oyun yaz,» dedi Bilge, kahveleri getirirken. «Anlayabileceğimiz bir oyun.» Bilge ve kahve, hayalleri eritti. «Size şiddetli bir oyun yazacağız,» diye karşılık verdi Hikmet. «Yalnızlığımızın ve horgörülmüşlüğü-müzün bütün şiddetiyle hepinizi, yerden yere vuracağız.» Bilge, kahvesinin üstüne biraz süt koydu: «Siz kimsiniz?» Ona meyhaneyi anlattı; Mehmet Bey, tombalacı Arif. Muhsin Bey ve Sivas ekibiyle oldukça kuvvetli bir birlik kurduklarım açıkladı. Sayıları gittikçe kabanyordu. Bütün iş, dört tane atla biraz kıyafet bulmaya kalmıştı. Bilge, «Ne olur beni de alın,» diye yalvardı. «Ben hiç bir işinize karışmam. Ortalığı toplayıp sökükleri dikerim. Yemek için nasıl olsa birine ihtiyacınız var.» Hikmet, kaşlarını çattı: «Olmaz; sen bizi yumuşatırsın. İstediğimiz kadar şiddet gösteremeyiz sonra. Az şiddet, şiddetlerin en kötüsüdür. Her atlı, tek başına davranmak, kendi başına cezalandırmak zorundadır; şiddet için insan tek ve yalnız olmalıdır. Sen, aramıeda hemen ortak taraflar bulmağa başlarsın.» Bilge direndi, «Benim kadın olduğumu anlamazlar ki,» dedi. «Saçımı toplarım, kasket de giyerim. Beni, şu uzun saçlı delikanlılardan sanırlar.» Hikmet, başını salladı: «Sen, giyimini de yumuşatırsın. Yalnız bir erkeğin giyinişindeki acımasız sertliği beceremezsin. Hitler'e bak, Musolini'ye bak: Kılıkları ne kadar beceriksiz ve zevksiz bir düzen içindedir. İhmalcilikleri ne kadar gerçektir. Elbiseleri üstlerinden sarkar. Evlerini bile ne vahşi bir görgüsüzlükle döşerler. Yalnızlığın


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.