Tehlikeli Oyunlar

Page 45

yol alıyordu. Antonius ile Kleopatra'nın yıpranmış münasebetlerinin kendilerinde yarattığı bezginlikten istifadeye kalkışmayacak kadar gururlu ve bu münasebetin onlarda vücuda getirdiği ruhi teşevvüşü istismar etmeyecek kadar müstağni olan Sezar, her şeye rağmen, bu komplike vaziyetin kendisine temin edeceği avantajlardan elbette istifade edecekti. Bu, bir tabiat kanunu idi: Beklemesini bilenler, tabii fırsatlardan istifadeyi her ne kadar düşünmezlerse de, ayaklarına kadar gelen nimetleri teperek, masum arzularının onları sevkettiği mecradan tamamiyle uzaklaşamazlar. Masum...» Hikmet, sözlerini, eliyle de destekleyerek atıldı: «Bu çeşit masumiyetin karşısındayım albayım.» Elinin keskin yanıyla Sezar'ı havada biçti: «Fırsatlardan yararlanmak istemeyen insan, fırsatın dağıtıldığı sırada orada bulunmaz. Kendisini, yaralı bir kalbin emrine sunamaz.» «Bu da bir düşüncedir.» «Hayır, düşünce yalnız budur. Gerisi sahtekârlıktır. Kleopatra kadar Sezar da suçludur olup bitenlerden.» Hüsamettin albay, Sermet Beye döndü: «Evveliyatı olan bir münakaşadır bu, seni şaşırtmasın birdenbire.» Hikmet ayağa kalktı: «Çayları tazeleyebilir miyim?» Karşılık beklemeden, bardakları tepsiye doldurdu: «Kaşığı, fincan tabağında olan bardak albayımın; bardağın içinde kaşık bulunanı Sermet Beyin; kaJLM şılık beklemeden kapıya yöneldi. Kimseden karşılık beklemiyorum. Ben monologdan yanayım. Sevgisiz acımaya karşıyım. İnşallah bu arada, hangi bardak kimindi unuturum. Çaydanlığı bezle tutmayı unuttu; elini yaktı. Parmaklarını bir süre havada salladı. Bunu daha önce yaşamıştık. Gecekonduda bile eski düzen, her yerde eski düzen. Eski düzene isyan ediyorum ve eski düzenin değişmesine karşıyım. Ha-ha. Önce şekerleri koyalım. (Herkesin ne kadar şeker aldığını gördük çünkü.) Şeker bardağın dibine doğru kayarken, bir kısmı ıslak yüzeye yapıştı. Zarar yok; çay, onu dibe indirir. Küçük hesaplar! Çaydanlığı hırsla, çinko tezgâhın üstüne vurdu. Sıcak su damlaları elinin üstüne sıçradı: Küçük iğneler. Öfkelenirken gülünç olmamalı. Gülünçlüğün ölçüsü nedir? Ben! Ben bir şey yaparsam gülünç olur. O halde gülelim. Ha-ha. Bir bu 'ha-ha' ile iyi geçiniyoruz, o kadar. Çünkü içimden söylüyorum onu. Ulan ha-ha! Herkesi gülünç duruma düşür, olur mu? Demlikte su kalmadı; çaydanlıktan biraz koy ve çalkala. Küçük hesaplarmış. Siz sanki farklı mısınız? Ulan hepinizin ciğerini biliyorum! Öyle değil mi^ Haha? Değil. Herkes böyle alçaltıcı ve küçük düşüncelere kapılmaz mı yani çay koyarken? Kapılmaz. Neyse, biz de durumumuzu dışarıya belli etmiyoruz hiç olmazsa. Büyük adamlar ne yapar peki bu durumda? Onların uşakları vardır. İçlerinde fakir olanı yok mu? Uzatma. Çayları soğutacaksın. «Tamam beyim, geliyor beyim.» Hüsamettin Bey güldü: «İstediğin oldu, kitabı kapattık. Rahatladın mı?» Hikmet* Hüsamettin Beyin çayını verirken, kibar bir garson özen-tisiyle eğildi: «İnsan bazı güçlüklerden, ancak onları unutmak suretiyle kurtulabiliyor albayım.» Kapı vuruldu. Nur-hayat Hanimin çalışı. Hüsamettin Bey seslendi: «Kapı açık Nurhayat Hanım.» Misafir geldiğini anladı; görünmeden edemez. Dul kadın, odaya girmedi; kapıdan, «Belki bulaşık vardır diye bir uğradım,» dedi. «İçeri gel.» «Yok, bir mut89 ------f-J — ---------------„ __ _ Hikmet kalktı, pencerenin yanma gitti. Bu kadının geleceğini hesaplamamıştım. Şimdi, albayın yüzüne bakmanın güçlüğü var. Nerden çıktı bu kadın? Mutfaktan bir ses geliyor.


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.