Tehlikeli Oyunlar

Page 128

koltukların yeni yüz istemesi gibi son derece elle tutulur gerçekler, birer soyut kavram durumuna düşüyordu. İnsan, neredeyse bunları konuşmaktan utanacak gibi oluyordu. Bu evde dedikodu da yapılamıyordu; Sevgi'nin böyle konuşmalardan başı ağrıyordu. İnsan da her zaman Sevgi'nin verdiği öğütleri dinlemekten sıkılıyordu doğrusu. Ve işte o zaman evin boşluğu ve heyecansızlığı, yani yükselip alçalmaların yokluğu göze çarpıyordu. Bu evde oturacak yer sayısı bir arabadakinden daha azdı. Belki bu evde bir kokteyl parti verilebilirdi; ona da bardak ve tabak yetişmezdi. Onları partilere çağırmak da yararlı olmuyordu: Kim diye takdim edeceklerdi Sevgi'yle Hik-met'i? Kimse de onlar gittikten sonra, 'Kimdi bu sevimli çift?' diye sormuyordu. Ayrıca Hikmet, böyle partilerde içkiyi fazla kaçırıyor; önüne gelenle, böyle toplantılarda hiç konuşulmayan konularda, hiç duyulmamış yüksek seslerle tartışmalara giriyordu; tartışma ne demek, adamlara resmen saldırıyordu. Buna izin verilemezdi. Sevgi, Hikmet için korkuyordu. Karanlık düşünceli arkadaşlarının yeniden eve dolmasından korkuyordu. Bu korkusunu Hikmet'e belli etmek istemiyordu. Dumrul, Sevgi'nin evde olmadığı zamanlar —Sevgi, bir kursta İngilizce öğretiyordu bazı fünler— Hikmet'e uğruyordu. Sevgi'nin 'Mücevherlerini beğenmediğini de böyle bir gün açıkça söylemişti. Hikmet artık böyle açık konuşmalardan hoşlanmıyordu. Sevgi'yi beğenmemek, Hikmeti beğenmemek demekti. Nursel Hanımın evinden getirilen iki parça sehpanın üstünde Sevgi'nin küçük defteri duruyordu. Hikmet söyleniyordu: İnsanın^ya arkadaşından ya.da..akıldan yana 245 Sevgi'den yanaydı. Dumrul, bu sözlere karşılık vermeden defteri sehpadan aldı; bu sırada iki parça sehpanın üstü yere düştü. Dumrul hafifçe gülümsedi. Hikmet bu gülümsemeyi sevmedi; fakat Dumrul'a bunu açıkça söylemedi. (Zaten son günlerde, Dumrul'a açıkça söylemediği şeylerin sayısı artıyordu.) Dumrul, defterden rastgele bir sayfa açtı, yüksek sesle okudu: YAĞMURLU BİR GÜN Soğuk bir yağmur yağıyordu. «Canın sıkılıyor mu?» diye sordu. Sıkıntıya alışıktım. Bütün günü sobanın başında geçirirdim. «Kitap okumaz miydin?» İhtiyacım yoktu herhalde. «Neler düşünüyordun?» Belirli düşüncelerim yoktu. Bazı şeyleri de düşünmekten korkuyordum. Bugün sağlam inançlarım var. Düşünceler de insanları iyileştirebilir. «Böyle bir yazıyı nasıl beğenebilirsin Hikmet?» «Anlamıyorsun azizim,» diye karşılık verdi Dumrul'a. Neden anlamadığını da açıklayamadı. İşte o zaman kendini güçsüz hissetti. Sonra Sevgi'ye anlattı bunu. «Üzülme,» dedi Sevgi. Bazı güzellikler herkesle paylaşılamazdı. «Kimse senin gibi hissedemez,» dedi Sevgi. Hikmet'in, artık arkadaşlarına muhtaç olmamasını çekemiyorlardı. «Senin ayakta kendi başına durmana dayanamıyorlar.» Fakat bu Dumrul'du. Evet, ama, bu Dumrul evlenme törenine bile gelmemişti. Bir işi çıkmıştı canım. Hayır, Sevgi'yi beğenmiyorlardı. Dumrul, Hikmet'in evine ilk çağrıldığı zaman da gelmemişti. Tam sokağa çıkacağı zaman karısıyla kavga etmişti Dumrul. Karısıyla neden hiç geçinememişti? Evet, geçinemiyordu işte. Her zaman kavga ediyorlardı. Neden yalnız gelmemişti? Bir sürü yere tek başına gidiyordu oysa. Doğru. Hikmet sofrayı ne kadar özenerek kurmuştu. Karısının dalgınlığını bildiği için, tek sofra örtüsünü yıkatıp


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.