Tehlikeli Oyunlar

Page 102

Biraz daha düzeltti yazıyı, sonra okudu: MA PETITE PRINCESSE Nejat, dalgın bakışlı bir tıbbiye talebesiydi. Gözlerinde, henüz yaşamadığı elemli bir geleceğin solgun lekeleri, aynı mütereddit ıstırabı paylaşmak isteyenlerin hemen farkedebilecekleri bir ifade ile yerleşmişti. Uçuk pembe dudaklarından gözlerine yayılan tebessümün geçiciliğini görmeyenler, ondaki bu elîm istidadı kolayca gözden kaçırabilirlerdi. Dinlemediği sözlere kayıtsızca gülüşü, konuşurken muhatabına bakmayan dalgın gözlerinin ihmalciliği, otururken daima kavuşturduğu kollarının gerisindeki hareketsizliği, ilk bakışta tesirli olmaktan çok uzaktı. Zer-rin'i tanıdığı gün de, soğuk ve durgun oturuyordu. Arkadaşları, Zerrin'le bir roman üzerinde konuşuyorlardı. Bahsedilen romanın kahramanı hakkında yumuşak sözler eden arkadaşları gibi konuşması gerektiğini seziyordu. Fakat hayır, ne onlardan yana olsa, ne de onlara şiddetle karşı koyarak yıllardır içinde biriktirdiği garip hisleri dile getirse istediği tesiri uyandıramazdı. Bu, onun kaderiydi. Halbuki Zerrin'e onlardan farklı olduğunu, arkadaşları gibi hissetmediğini ve şiddetli arzularını ifade etmesine yardımcı olacak bir insana muhtaç olduğunu, gururundan fedakârlık etmeden anlatmak istiyordu. Bir anlık sessizlikten faydalanarak, «Romandaki bu sözleri aynı güzellikle tercüme etmek mümkündür,» dedi. Büyük bir gürültü ile itiraz ettiler. Zerrin koştu, romanı getirdi. Onun telaşını gözleriyle takip eden Nejat, küçük bir ilgi, hafif bir heyecan, diye düşündü. Kitabı aldı, ağır hareketlerle sayfaları çevirdi, bahsi geçen mektubu buldu: Küçük sultanım benim, Sizinle birlikte olduğum zamanlar duygulu sanıyordum kendimi; bana bu cesareti vermiştiniz. Şimdi, birlikte yaşadığımız günleri düşünmek için, sizinle konuşuyorum, sizi dinlemeğe çalışıyorum. Bu yaşantının sona erdiğine inan196 197 yaşantımı da, siz olmadan nasıl sürdürebilirim? Bütün büyü sizdeymiş. Beni bu durumda görseydiniz, yani beni uzaktan takip edebilseydiniz, beni bir zamanlar sevmiş olduğunuza inanamazdınız. Belki ben her zaman böyleydim. Belki ikimiz de kendi başımıza birer dünya kurduk birlikte yaşarken. Şimdi eski dünyama dönmüş bulunuyorum ve bunun eski bir dünya olduğunu, usandırıcı tekrarlarla dolu olduğunu ve ne yazık ki kendimin de bu can sıkıcı romanın bir parçası olduğumu, yeni yalnızlığımın içinde anladım. Artık sanki yaşamıyorum, yaşayan birini seyrediyorum; daha önce bildiğim romanı okur gibiyim. Bir roman, kendini okumaya başlasaydı herhalde bu kadar sıkıcı bulurdu kendini... «Gördünüz mü?» dedi Selim Bey. «Bir zamanlar, insanlar böyle kıyafetlerle dolaşıyorlarmış. Sert kolalı eski gömleklerimden birini giymiş gibi sıkıldım yahu.» Sevgi, «Daha daha,» dedi. «Bu kadar kızım. Sonra, başka bir bölüm var. Hemen altına yazmıştım. Kim bilir neden, sultan bahsini burada kesmişim. Bundan bir şey çıkmaz mı demişim acaba?» «Belki başka bir yerde devam etmişsinizdir,» diye heyecanla atıldı Sevgi. Selim Bey kâğıttan karıştırdı: «Yok, yok. Etmemişim. Bunu yarım bırakmakla bir şey düşünmüşüm ama, Allah bilir neydi.»


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.