YEDİNCİ DÜŞ

Page 1

YEDİNCİ DÜŞ

Fantastik Kurgu 8-14 Yaş Çocuk Oyunu

2 Bölüm

Nursel ÇETİN-Eşref KARADAĞ

1


YEDİNCİ DÜŞ

OYUN KİŞİLERİ

MÜFETTİŞ

:40 yaşlarında. Çocukların dostu, düşlerin koruyucusu, kurnaz ve iyi...

RAZANYA

:35 yaşlarında bir cadı. Kurnaz bir düş engelleyicisi.

CAKCAK

:20 yaşlarında, Müfettiş’in yardımcısı. Saf, çocuksu, geveze...

ESRA

:10 yaşında bir kız.

KADİR

:10 yaşında bir erkek.

SEDA

:8 yaşında bir kız, Kadir’in kardeşi.

SONER

:8 yaşında bir erkek, Esra’nın kardeşi.

DÜŞ MİMARI

:35 yaşında bir erkek.

SES 1

:

SES 2

:

Zaman

:Masalsı bir dönem, belki de gelecekten bir zaman.

Mekân

:Çocukların odaları, Mimar’ın çalışma odası, şehrin karanlık sokakları...

Dekor

:Sahne, çocukların odası, Mimar’ın çalışma odası ve şehrin karanlık

sokakları olarak kullanılacaktır. Bunun için ikiye bölünebilir ya da kullanışlı paravanlarla aralarda değiştirilebilir. Çocukların odası için dört adet (tekerlekli) tekli ranza, içinde kitapların bulunduğu bir kitaplık, bir çalışma masası ve bir bilgisayar gereklidir. Mimarın odası için de üzerinde (yanıp sönen) pek çok ışıkları olan garip bir cihaz (düş kaydedici), dikkat çeken bir masa lambası gereklidir. Bilgisayar, çalışma masası ve kitaplık, ortak kullanım araçları olarak

2


kullanılacaktır. Sahne ikiye bölünürse sağ kapı mimarın odasının, sol kapı da çocukların odasının girişi olarak kullanılabilir. İki kapı arasında bir pencere konmalıdır. Kostüm ve Aksesuarlar: Müfettiş pardösü giymeli, başına bir fötr şapka takmalı, yuvarlak ve küçük camlı gözlüğü bulunmalı, bir elinde baston tipi, üzerinde ışıkları bulunan bir şemsiye, diğerinde de bir büyüteç olmalıdır. Yardımcısı Cakcak ise kendisine küçük olan (kolları ve paçaları kısa görünen) bir takım elbise giymeli, ayaklarında kocaman ayakkabılar bulunmalı, müfettişe ait büyükçe bir not defteri, ajanda vb. taşımalıdır. Razanya’da uzunca bir burun, kapüşonlu siyah bir pelerin, üzerinde ışıkları yanıp sönen son model bir uçuş süpürgesi olmalıdır. Düş Mimarı’nda beyaz bir çalışma önlüğüyle, top sakal bulunmalıdır. Çocuklar günlük giysileriyle bulunabilir. Düş gösterimi için bir yansıtıcıya, sahnenin değişik yerlerinde yanıp sönecek rengârenk ışıklara ve kahramanların mekânlar arasındaki hızlı geçişlerini anlatacak özel bir müziğe veya seslemelere (efekt) gereksinim vardır. Ayrıca düşler için, ışıklar içinde hareket eden bir bisiklet, bir dönme dolap, bir kaykay, bir tahterevalli, platform üzerinde çarpışan arabalar ile camdan gibi görünen, içinde çeşitli ulusların yapı örneklerinden maketler ve oyuncaklar bulunan “Barış Parkı” yazan güzel bir park ve girişinde “Barış Kulübü” yazan, içinde her ulustan insanın mutluluk içinde, gülüp eğlenirken görünen bir salon görüntülerine gereksinim vardır. Yine, bazı düşleri anlatmak için savaşın değişik sahnelerini (karada savaşan askerler, bomba atan uçaklar, uçuşan füzeler, yanmış yıkılmış şehirler), bir boks, bir karate karşılaşmasını gösteren görüntüler de bulunmalıdır. Müzik

:Seçilen müzikler, doğaüstülüğü iyi anlatmakla birlikte şarkılı sahnelerde

çocukların seviyesine inmelidir.

3


I. BÖLÜM

Birinci Sahne

Sahne karanlıktır. Hazır olan dört ranza görünmez. Karşıda bir şehir silueti görürüz. Uzaktan gece böceklerinin sesi duyulur. Üzerlerine yerel (lokal) ışık düşen Müfettiş’le Cakcak sol kapıdan girerek ilerlerler. Müfettiş’in elinde meşhur şemsiyesi ile büyüteci, Cakcak’ta ise büyükçe bir not defteri vardır. Sahne ortasına geldiklerinde Müfettiş şarkı söyleyerek dans etmeye başlar.

MÜFETTİŞ

-

Nerede o güzel düşler? Nereye gitti gülüşler? Çocuklara neler oldu? Sarpa sardı bizim işler.

BİRLİKTE

-

Düşten düşe koşar idik, Doludizgin yaşar idik, Bulunca güzel düşleri, Gerçeğine taşır idik.

MÜFETTİŞ

-

İşsiz kaldık evlat Cakcak, Bizim sonumuz ne olacak? Yeni iş buluruz ama, İnsanlıktan ne kalacak?

4


BİRLİKTE

-

Nerede o güzel düşler? Nereye gitti gülüşler? Çocuklara neler oldu? Sarpa sardı bizim işler.

Sahnenin uç kısmına gelip ayaklarını sarkıtarak otururlar. MÜFETTİŞ

-(üzgün) Koca şehir nasıl da ıssız...

Cakcak, eliyle işaret ederek seyirciyi gösterir. Müfettiş anlamaz. MÜFETTİŞ

-(uzatır) Eskiden... (birden) Böyle miydi evlat? Ortalıkta cıvıl cıvıl çocuklar

olurdu. Cakcak elini müfettişin gözüne sokarcasına işaretini sürdürür. MÜFETTİŞ

-(gülümseyerek) Oynayan, zıplayan, düş kuran, yardımlaşan çocuklar... (birden)

Şimdi neredeler! Hı, söyle neredeler? CAKCAK

-(başıyla seyirciyi göstererek) Buradalar...

MÜFETTİŞ

-(anlamaz, devam eder) Ne güzeldi o günler! Düşten düşe koşardık seninle... Bir

bir kurtarırdık çocukların düşünü. Cakcak çocuklara el sallar... CAKCAK

-(birden) Bir düş kahramanı olduğum için çok mutluyum!

MÜFETTİŞ

-(Cakcak’a anlamsızca bakar) O Razanya cadısı... (birden) Baş edemezdi

bizimle... Hey gidi günler, hey! CAKCAK

-(seyirciyi göstererek bağırır) Çocuklar, diyorum hocam! Hepsi buradalar.

Karşımızda toplanmışlar. MÜFETTİŞ

-(paylar) Sen hayal görüyorsun Cakcak. Sözümü kesip durma!

CAKCAK

-(seyirciye) Arkadaşlar, bir alkış yok mu?

5


Seyirci alkışlar. Müfettiş, karşısında seyirciyi görünce çok mutlu olur. MÜFETTİŞ

-(gülümseyerek) Aa! Siz burada mıydınız? (Cakcak’a sinirlenir) Bunu bana niye

söylemiyorsun Cakcak? Sen nasıl yardımcısın! Cakcak, Müfettiş’in nasıl bir adam olduğunu anlatmak için üzgünce başını sallar. CAKCAK

-(alaylı) Kusura bakma hocam, düşünemedim.

MÜFETTİŞ

-Hımm! (paylarcasına) Bir daha olmasın evlat! (uzatır) Yardımcı dediğin...

(birden) Her şeyi düşünmeli! Yaz bunu deftere! Cakcak, elindeki defteri açıp müfettişin söylediğini yazmak ister. Birden ne yazacağını unutur. CAKCAK

-Ne yazacaktım hocam?

MÜFETTİŞ

-(düşünür, hatırlayamaz) Ben de unuttum Cakcak! (paylar) Zamanında yazsaydın

ikimiz de unutmamış olurduk! CAKCAK

-(seyirciye) İşimin zorluğunu anlıyor musunuz arkadaşlar? (sevinçle) Ama ben bir

düş kahramanıyım! MÜFETTİŞ

- (Cakcak’a) İşimiz zor tabii.(seyirciye) Yardımcımla oturduk, eski günleri

konuşuyorduk. (uzatır) Madem buradasınız... (birden) Siz de dinleyin o zaman... (Cakcak’a) Ne diyordum evlat? CAKCAK

-Eski günler, diyorduk hocam.

MÜFETTİŞ

-(gülümseyerek) Bisiklet düşünü hatırlıyor musun evlat?

CAKCAK

-(o günleri düşler) Unutur muyum hocam? Tembel, cılız bir çocuk görmüştü önce...

Arkadaşlarına anlattığında alay etmişlermiş onunla. İki tekerlekli araç mı olur, diye... MÜFETTİŞ

-Yalnız, çocuğun arkadaşları mı? Düş İşleri Bakanı da çok saçma bulmuştu bu

düşü... Bakana kalsa... CAKCAK

-(keser) Aman hocam! Bakanı bırakalım da biz yine düşlerden konuşalım.

(şüphelice çevresine bakar) Ne olur, ne olmaz... (es) Ya dönme dolap düşü?

6


MÜFETTİŞ

-Düş cadısı engellemeyi çok istemişti ama... (gülerek) Yine yenilmişti bize.

(birden) Evlat, ne olmuş biliyor musun? (gülerek) Bir gün, düş cadısı Razanya’yı dönme dolapta eğlenirken görmüşler. (hayretle) Bak sen şu işe! Razanya, yanıp sönen ışıklarıyla, karanlıkta sessizce sokulur. RAZANYA

-Biri benden mi söz etti? Süpürgemin kulakları çınladı da... (Müfettiş’le Cakcak’ı

görür) Sizi dedikoducular! (seyirciye) Merak etmeyin çocuklar, onlar beni duyamaz... (kahkaha atarak) Çünkü özel duruma geçtim. Yani görünmez ve duyulmaz oldum. (kahkaha atar) MÜFETTİŞ

-(havayı koklar) Tanıdık bir koku aldım ama... (düşünür) Çıkaramadım.

RAZANYA

-(alaylı) Artık yaşlanmışsın Müfettiş!

MÜFETTİŞ

-Artık yaşlandım evlat...

RAZANYA

-(kahkaha atar)

CAKCAK

-Şehrin arka sokakları hocam... Böyle kokular olur. (merakla) Hocam! Bir düşün

gerçekleşmesi için yedi defa görülmesi niçin gereklidir? Düş kaydedici ilk gösterimde kaydetse olmaz mı? MÜFETTİŞ

-Olmaz evlat... (babacan) Bir düşün yedi defa görülmesi aslında çocuk beyninin

uyguladığı bir tür testtir. Aynı zamanda ihtiyacın ortaya konmasıdır. (uzatır) Çünkü... (birden) Düşler, isteklerden doğar. CAKCAK

-İyi de... Bu Razanya cadısı ne istiyor düşlerden? Bıraksa da her çocuk özgürce

düşünü görse olmaz mı? RAZANYA

-(parmağını sallayarak) Çok ayıp çok!

MUFETTİŞ

-(dertli) Ah evlat! Kaç defa söyleyeceğim, Razanya düş mafyasına çalışıyor.

(öfkeli) Düş mafyası da insanların her zaman kavga etmesini, hatta birbirleriyle savaşmasını istiyor. Onların saltanatı insanların mutsuzluğu üzerine kurulmuş... CAKCAK

-Hocam... (kararsız) Bir soru daha soracağım ama... Pek dilim varmıyor.

MÜFETTİŞ

-Haydi Cakcak! Soruyu sakız gibi geveleme ağzında.

7


CAKCAK

-Şey... Biz, yani insanlık... Razanya cadısına yenildik mi yani?

RAZANYA

-(keyifle) Hah şunu bileydiniz! Yenildiniz tabii!

MÜFETTİŞ

-Hayır evlat... Aslında insanlık kendisine yenildi... Artık güzel düşler görülmüyorsa,

bunun tek suçlusu yine insanlıktır... (uzatır) Ancak... (birden) ben insanlıktan umudumu kesmek istemiyorum ama... RAZANYA

-(alayla) Söylemeye dilin varmıyor değil mi?

MÜFETTİŞ

-(yürekten bir iç çeker) Her geçen gün işler kesatlaşıyor Cakcak... (uzatır) Böyle

giderse... (birden) Yakında aç kalacağız. (havayı koklar) Bu... Bu, başka bir koku sanki... Amaan! Çıkaramadım işte! Nasılsa alışırız birazdan. CAKCAK

-(birden) İyi ki bir düş kahramanıyım!

RAZANYA

-(Cakcak’a bakar) Dengeyi bozmuş bu yardımcı… (kahkaha atar) Üzüldüm

şimdi yaa! (oynar) Üzüntümden göbek atasım geldi. Ben burada daha çok kalamam. Hoşcakalın çocuklar! Güzel düşler görmeyin sakın! Baay! (gider) Cakcak, bir eli kulağında, diğer eli karnında üzgünce dinlemektedir. MÜFETTİŞ

- (üzgün) Zavallı şemsiyemin... (şemsiyeyi kaldırarak seyirciye gösterir) Alarm

lambaları artık yanmaz oldu. CAKCAK

-(kayıtsız) Pili bitmiştir hocam... Ben size Japon pazarından yenisini alırım.

MÜFETTİŞ

-(Cakcak’ı duymaz) Düş Mimarı, yıllardır bizi aramıyor Cakcak...

(sinirli)

Aramaz tabii! (sert) Niye arasın ki! CAKCAK

-(safça) Niye?

MÜFETTİŞ

-(uzatır) Çünkü... (seyirciyi gösterir) Çocuklar, yeni düşler görmüyor da ondan!

(es) Hatırlıyor musun; (gülümseyerek düşler) en son çarpışan arabalar düşünde aramıştı bizi... CAKCAK

-(düşler) Ne maceraydı...

MÜFETTİŞ

-(sinirlenir) Senin için her şey macera Cakcak! (uzatır) Ben burada... (birden) İşsiz

kalmaktan, aç kalmaktan söz ediyorum! (uzatır) Sen ne yapıyorsun?

8


CAKCAK

-(safça) Ne yapıyorum hocam?

MÜFETTİŞ

-(sinirli) Geçmişi düşleyip keyif çatıyorsun! (uzatır) Gülümseyip... (birden)

eğleniyorsun! CAKCAK

-(üzgün) Hiç de eğlenmiyorum! (karnını tutar) Dinle bak karnımı... (dinler)

Açlıktan cırrık cırrık sesler geliyor. MÜFETTİŞ

-(elini kulağına götürerek dinler) Hımm! Evet, sesleri ben de duyuyorum.

CAKCAK

-(ağlamaklı) Yaa! Bu dayanılır bir şey mi hocam?

MÜFETTİŞ

-(sinirlenir) Saçmalama Cakcak! (uzatır) Onlar... (birden) Gece böceklerinin sesi!

CAKCAK

-(korkuyla ayağa fırlar) Ne! Gece böcekleri mi? (iki eliyle karnından tutarak

sağa sola sallar) Gece böcekleri karnıma mı girmiş? Eyvahlar olsun! Eyvahlar olsun! (olduğu yerde zıplar) Hişt! Hişt! Düşün! Düşün karnımdan! MÜFETTİŞ

-(gülerek) Ah benim akıllı yardımcım!

CAKCAK

-(zıplamayı sürdürür) Düştü mü hocam? Düştü mü? (yerlere bakar) Düştü mü?

MÜFETTİŞ

-(gülerek) Hayır, düşmedi Cakcak. Daha hızlı sallamalısın. (uzatarak) Hatta...

(birden) Göbek atmalısın evlat. Hareketli bir müzik çalar. Müfettiş göbek atan Cakcak’a ritm tutarak seyirciden alkış desteği ister. Gösterinin en keyifli yerinde eliyle işaret ederek müziği keser. MÜFETTİŞ

-Bu kadar yeter Cakcak! Artık işimize bakmalıyız.

CAKCAK

-(şaşkın) Ama hocam... Bizim bir işimiz yok ki.

MÜFETTİŞ

-(düşünür) Haklısın evlat... (üzgün) Bizim artık bir işimiz yok... (Cakcak’a) Bunu

da yaz... Cakcak hemen defteri açar ve heceleyerek yazmaya başlar. CAKCAK

-Bi-zim... ar-tık biiir i-şi-mizzzz yok... (Müfettiş’e) Yazdım hocam...

9


MÜFETTİŞ

-Gidelim o zaman... (seyirciyi gösterir) Bak, çocukların da uykusu geldi zaten...

Gidip uyusunlar. (uzatır) Belki de... (birden) Çok güzel bir düş görürler. Zamanında uyuyan çocuğun düşü bol olur... Hoşça kalın arkadaşlar. CAKCAK

-(sevinçle) İyi ki bir düş kahramanıyım!

Müfettiş, Cakcak’a yine ters ters bakar. El sallayarak çıkarlar. Işıklar kararır

İkinci Sahne

Sahne karanlıktır. Seyirciler arasından, konuşarak, önce Esra ile Soner, sonra da Kadir ile Seda (birbirini izleyerek) sahneye doğru gelirler. Yerel ışıklar çocukları izler. ESRA

-(yüksek sesle) Anlamadım anne! Ne? (es) Bilgisayarı kapatayım

mı?

(yalvarırcasına) Ama oynuyorum daha! Kapatırsam kahramanım ölecek! (es) Peki anne! (kızgın) Kapatıyorum işte! SONER

-(Esra’ya) Hayır! Kapatma! Sıra bana geldi. Şimdi de ben oynayacağım.

ESRA

-Kapatıyorum!

SONER

-Kapatma!

ESRA

-Annem, ikimizin de yatmasını istiyor.

SONER

-(kızgın) Bu haksızlık değil mi? Ben hiç oynamadım! Hem saat kaç ki?

ESRA

-Kaç olacak, daha on iki bile olmamış. (alaylı) Tavuk gibi erkenden yatıyoruz!

SONER

-(kızgın) Senin yüzünden işte!

10


Esra ile Soner oturduğu yerden kalkıp sahneye doğru yürürler. Bu kez seyircinin arasından Kadir ile Seda’nın sesi duyulur. KADİR

-(yüksek sesle) Ne diyorsun baba! Televizyonu mu kapatayım? (şaşkın) Filmin en

heyecanlı yerinde öyle mi? Yarın okul mu var? Olsun. Ben... SEDA

-(uyarır) Babam çok sinirlendi.

KADİR

-Tamam baba! Şimdi gidip yatıyorum!

SEDA

-(Kadir’e) Oh olsun! Oh olsun! Benim dediğim kanalı açmadın ya, oh olsun! Ne

güzel ‘Sihirli Cadı’yı izleyecektik. Ver kumandayı bana! KADİR

-Hayır!

SEDA

-Ver dedim!

KADİR

-Niye verecekmişim. (es) Babam yatın diyor, duymuyor musun?

SEDA

-(parmağını sallar) Yarın kumanda benim, unutma!

KADİR

-(düşünür) Söz veremem.

SEDA

-Ya kumandayı verirsin, ya da telefonundan oyun oynarım.

KADİR

-Yok yaa! (es) Haydi, babam gelmeden gidip uyuyalım.

Kadir ile Seda sahneye yürürler. ESRA

-(kendi kendine) Çok güzel bir oyundu... Şu annem de hiç rahat bırakmaz ki!

(yatağa sokulur) Ee, ben şimdi nasıl uyuyacağım? Gözümün önünde savaşan insanlar uçuşuyor. SONER

-(Esra’ya) Oh! Ne güzel oldu! (es) Senin yüzünden! Erkenden uyuyoruz işte!

Esra ile Soner yatağa girip yorganı başına çekerler. ESRA

-Gece sayıklamak, abuk sabuk şeyler söylemek yok.

SONER

-Sayıklayan sensin! Sabaha kadar oyunlarından söz ediyorsun.

Kadir ile Seda da sahneye çıkıp yataklarının başına gelirler. KADİR

-(merakla) Sence filmin sonu nasıl bitmiştir Seda? Uçan adam şehri kurtarmış

mıdır?

11


SEDA

-(kayıtsız) Bana ne senin filminden!

KADİR

-Benimle birlikte izlerken iyiydi değil mi?

SEDA

-Bir kere, korktum ondan ben... Hep gözlerimi kapattım biliyor musun?

KADİR

-Korkacak ne var? Ben de büyüyünce uçan adam olacağım.

Kadir, ranzanın üstüne çıkıp garip karate hareketleri yapmaya başlar. Seda ise Kadir’e bakmamak için başını yorganın altına sokar. KADİR

-(bağırarak) Uçan adam geliyoooor! Çekin silahlarınızı! Yeeeaaaah! (dinler) Bu

kapı sesi mi? Eyvah! Babam geliyor! Hemen yatmalıyım! SEDA

-Oh olsun! (güler) Kadir de yorganın altına girer. Yerel ışıklar yavaşça kararır. Kısa süreli bir müzik

geçişinden sonra sessizlik olur. Müfettiş’le Cakcak yerel ışık takibinde konuşarak sahneye girerler. MÜFETTİŞ

-İşte, böyle evlat... (üzgün) Neredeyse şehrin yarısını dolaştık; güzel düş gören bir

çocuğa rastlamadık. (uzatarak) Neden dersen... (birden) Çocuklar artık şiddetle büyüyor da ondan. CAKCAK

-Onlar da bir düş kahramanı olsalardı…

Aynı anda fonda karmakarışık görüntüler oluşmaya başlar. Değişik savaş görüntüleri, kavga eden insanlar, yıkılmış evler, ağlayan çocuklar, boks maçı yapanlar, birbirini dövenler... MÜFETTİŞ

-(görüntülere üzüntüyle bakar) Görüyorsun değil mi evlat? İşte günümüz

çocuklarının iç dünyası... (uzatır) Hal böyle olunca... (birden) Düş cadısı Razanya durumdan memnun olmalı… Razanya, ışıklar içindeki süpürgesine binerek sahneden gelir geçer. RAZANYA

-(iğrenç bir kahkaha atar) Her şey yolunda görünüyor... (kahkaha atarak

uzaklaşır)

12


MÜFETTİŞ

-(havayı koklar) Burnuma yine aynı koku geldi... Ne olduğunu bir türlü

çıkaramıyorum evlat. CAKCAK

-(gülerek) Ben bir koku alamadım hocam. Kötü bir koku mu?

MÜFETTİŞ

-(koklamayı sürdürür) Hayır... Değişik... Bu... Tanıdık bir koku... Neyse. (es)

Çocukların düşlerine bakar mısın evlat? CAKCAK

-(gözlerini kapatır)Ben daha fazla bakamayacağım hocam. İçim bir tuhaf oldu...

Başım döndü... Biz seyrederken kötü oluyoruz; bir de o çocukları düşünür müsün? MÜFETTİŞ

-(üzgün) İnsanlığın geleceğinden çok kaygılıyım evlat... Böyle giderse kendimize

yeni bir iş arayacağız. (sinirli) Haydi, evimize gidip uyuyalım... CAKCAK

-Gidelim hocam... Düş kahramanları umutsuzluğa kapılmaz…

Müfettişle Cakcak çıkar, ışıklar kararır.

Üçüncü Sahne

Soner ile Esra’nın odası. Esra bilgisayarda gürültüler içinde oyun oynamaktadır. Soner, sırtındaki çantayla okuldan gelir. SONER

-(soluk soluğa) Esra duydun mu? Mahalleye Balnine diye biri taşınmış.

ESRA

-(gözünü bilgisayardan ayırmaz) Ee, bize ne bundan?

SONER

-(heyecanla) Bize ne olur mu? Kadın masalcıymış...

ESRA

-(Soner’e döner) Masal da neymiş?

SONER

-Masal işte Esra... (es) Tam olarak ben de bilmiyorum. Çocukları karşısına alıp

güzel güzel söylüyormuş.

13


ESRA

-(bilgisayara döner) Hımm. Anladım. Şarkıcı gibi bir şey desene... Gösteri de

yapıyor muymuş? SONER

-(sağ ayağını yere vurur) Şarkıcı gibi değil Esra... Bu kadın masalı konuşur gibi

söylüyormuş. (düşlemeye çalışır) Ama çok güzel söylüyormuş. ESRA

-(kayıtsız) Büyücü filandır o. Böyle zırvalar duymak istemiyorum. (es) Sahi, sen

kimden duydun bunu? SONER

-(hızlıca anlatır) Bizim okuldaki Kadir söyledi.

ESRA

-(şaşkın) Bizim sınıftaki Kadir mi?

SONER

-Evet, o. (es) Pazar günü, Balnine’nin evinin önünde savaş oyunu oynuyorlarmış.

ESRA

-Ee?

SONER

-Kadın bunlara su getirmiş.

ESRA

-(şaşkın) Ne! Su mu? (es) İçmişler mi?

SONER

-(kararsız) Şey... Evet. İçmişler.

ESRA

-(şaşkın) Nasıl yaparlar böyle bir şeyi? Tanımadıkları yaşlı bir kadının verdiği suyu

nasıl içerler? SONER

-İçmişler işte... Sonra kadın bunlarla konuşmaya başlamış. Öyle güzel şeyler

söylüyormuş ki; dinlemeye doyamamışlar. ESRA

-(şaşkınca haykırır) Delilik bunların yaptığı! Bilgisayar varken sokakta oyun

oynanır mı? Ya başlarına bir şey gelseydi? Çocuk kopyacıları, ruh hırsızları, gen avcıları çıksaydı karşılarına? (es) Neyse, sen dinleme onları... (oyun oynamaya devam eder) SONER

-(kararsız) Esra...

Esra, Soner’i duymaz, hararetli bir şekilde oynamayı sürdürmektedir. SONER

-Esra... (es) Sana bir şey söylesem?

ESRA

-(kayıtsız) Söyle...

SONER

-(sıkıntılı) İzin vereceksin değil mi?

14


ESRA

-(kayıtsız) Veririm tabii.

SONER

-Söz mü?

ESRA

-Söz.

SONER

-Bak söz verdin... İzin vermezsen?

ESRA

-(gözü ekranda) Veririm, dedim.

SONER

-(kararsız) Şey... Biz Kadir’le anlaştık. (es) Yarın okuldan sonra... Balnine’nin

evine gideceğiz. ESRA

-(şaşkın) Ne! (Soner’e döner) O kadının evine mi gideceksiniz? Saçmalama Soner!

Buna izin veremem! SONER

-Hani söz vermiştin? Verecektin?

ESRA

-Ama bu durum başka... Çocuk başınıza bir büyücünün evine gidiyorsunuz. Hem de

garip bir kadının evine... Buna nasıl izin veririm? SONER

-(sinirli) Söz vermiştin!

ESRA

-(kayıtsız) Ben söz verdiğimi hatırlamıyorum.

SONER

-Hem, ne olacak ki? Kadir’le birlikte gideceğiz. Biraz masal söyletir döneriz. (es)

Tamam mı Esra? İzin vereceksin değil mi? ESRA

-Bilmem... Biraz düşünmem gerek. (es) Tamam. Yer gösterici cihazını açmayı

unutma o zaman. Bir de çok geç kalmamaya bak. (es) Şu masal neymiş, nasıl bir şeymiş iyice öğren bakalım. (kuşkulu) Ben bu işten şüphelenmeye başladım. SONER

-(Esra’nın yanaklarını sıkar) Canımsın! Canımsın! Söz, tam üç gün bilgisayarı

istemeyeceğim senden. Dilediğin gibi oyna. ESRA

-Söz mü?

SONER

-Söz.

ESRA

-Sen de söz verdin bak; sonra etrafımda dönüp, beni rahatsız etmek yok, tamam mı?

SONER

-(sevinçle) Anlaştık!

15


Işıklar kararır.

Dördüncü Sahne

Düş Mimarı’nın odası. Odaya ölgün bir ışık egemendir. Mimar, çalışma masasına, düş alıcısının yanına kapaklanmış miskince uyumaktadır. Birden, düş alıcısının alarmı ötmeye başlar. Renkli ışıklar yanıp sönmektedir. Düş Mimarı, başını kaldırmadan sayıklarcasına konuşur. D. MİMARI -Halüsinasyon görüyor olmalıyım... Alarm çoktandır çalmayınca, beynim benimle dalga geçiyor... Alarm yükselen bir sesle ötmeyi sürdürür. Mimar, başını kaldırmadan kendini tokatlar. D. MİMARI -Beynim! Beynim!(sinirli) Kes şunu! Rahat bırak da kestireyim biraz. Alarmın sesi dayanılmaz dereceye yükselir. Mimar, başını kaldırır. Sesin düş kaydediciden geldiğini görünce çılgına döner. D. MİMARI -(şaşkın) Aman Allah’ım! Bu... Bu gerçek! Çocuklardan biri güzel bir düş görüyor olmalı! Mimar, heyecanla kalkıp bilgisayarın monitörünü açar. Görülen düşü izlemeye başlar. Düş aynı anda sahneye yansıtılarak seyirciye de izletilir. D. MİMARI -(sevinçle) Muhteşem! Muhteşem bir şey! (es) Sanki bir parka mı benziyor? (heyecanlı) Evet... Evet. Bir çocuk parkı bu! (es) Ama böylesini hiç görmemiştim şimdiye kadar! (şaşkın) Aa! Çocuklar ağaçları, binaları yemeye başladı. Camı nasıl yiyor bunlar? Yoksa... (es) Parktaki her şey, şekerden mi? Evet! Şekerden olmalı... (şaşkın) Aa! Yendikçe kendini bütünlüyor bu şekerler! (heyecanlı) Aman Allah’ım! Aman Allah’ım! Dünyanın bütün çocukları bir arada!

16


Kavga etmeden ne güzel oynuyorlar! Çinlisi, Afrikalısı, Kuzeylisi, Güneylisi... Üstelik her ülkenin mimarisinden örnekler var. Bu... Bu muhteşem bir düş! Görüntü birden kesiliverir. D. MİMARI -(üzgün) Aaa! Keşke biraz daha sürseydi. (es) Durmamalıyım! Hemen Düş İşleri Bakanlığına haber vermeliyim! Düş Mimarı, bilgisayarın klavyesinden bazı numaralar tuşlar. Karşı tarafın telefonu çalar. Karşıdan biri konuşmaya başlar. Sesleri duyarız. SES 1

-(soğuk) Evet, Düş mimarı? Bir sorun mu var?

D. MİMARI -(heyecanlı) Efendim! Efendim! Güzel gelişmeler var! Bakanımla hemen konuşmam gerek! SES 1

-(soğuk) Neler oluyor Mimar? Bakanımıza ne anlatacaksın?

D. MİMARI -(heyecanlı) Bir düş... Alıcım bir düş tespit etti! SES 1

-(rahat) Düş mü? Nasıl bir düş?

D. MİMARI - (kekeler) E-e-efendim... Eski günlerdeki gibi... Bambaşka bir düş... Barış içinde bir park... Gülüp oynayan dünya çocukları... SES 1

-Bir park mı? Ondan bizde çok var Mimar! Bunun neresi yeni?

D. MİMARI -(heyecanlanır) Ama efendim... İçinde bütün dünya çocukları vardı. Üstelik her şey... SES 1

-Evet? Herşey?

D. MİMARI -Herşey şekerden görünüyordu. SES 1

-(alaylı) Şekerden mi? Alkol almadın değil mi Mimar? Düşü bir kez görmeyle nasıl

anladın her şeyin şekerden olduğunu? D. MİMARI -Şey... Efendim. Çocuklar binaları, ağaçları yiyordu.

17


SES 1

-(kahkaha atar) Mimar! Böyle bir saçmalık için bakanımızı nasıl rahatsız edersin!

Hemen bize kan örneği göndermelisin! Birimimiz tarafından durumunu yeniden gözden geçireceğiz. Bir daha kesin verilere ulaşmadan bizi rahatsız etme! D. MİMARI -Ama efendim... Karşı taraf telefonu kapatır. Kesik kesik dııt sesleri gelir. D. MİMARI -(kendi kendine) Bana inanmadı... Benim bir sarhoş ya da deli olduğumu düşündü... (sinirli) Görürsünüz siz... Düşü kaydettiğim gün söylediklerinize pişman olacaksınız. (es) Müfettiş’e sinyal göndermeliyim. O bana inanır. Klavyenin tuşlarından birkaçına basar. Bilgisayardan uyarı sesleri gelir. SES 2

-(donuk bir ses) Uyarı! Uyarı! Uyarı! Aradığınız birim şu an uyku izninde!

Sinyallerin sürekliliği için yeşil tuşa, vazgeçmek için kırmızı tuşa basınız. Uyarı! Uyarı! Uyarı! D. MİMARI -(sinirlenir) Aksiliğe bakın! (es) Ben en iyisi yeşil tuşa basayım. (basar) Gözlerini ovuşturur. Kalkar, pencerenin perdesini açar. Dışarıya bakar. D. MİMARI - Ortalık zifiri karanlık... Daha sabaha çok var. (esner) En iyisi masa başında biraz daha kestirmek. Belki de düşün tekrarı gelir. Düş Mimarı, çalışma masasına yeniden oturur. Başını elleri arasına alıp kestirmeye başlar. Işıklar körelir. Işıkları yanıp sönen şemsiyesiyle sahneye Müfettiş girer. Heyecanlıdır. Masada kestiren Mimar’ın yanına sokulur. MÜFETTİŞ

-(birden) Mimar! Geldim işte!

Mimar, irkilerek uyanır. D. MİMARI -(korkmuş) Ödümü kopardın Müfettiş! İnsan böyle mi gelir? MÜFETTİŞ

-(büyüteciyle Mimar’a bakar) Davul zurnayla gelecektim ama... Tokmağı

bulamadım. D. MİMARI -Ne tokmağı?

18


MÜFETTİŞ

-Davulun tokmağı... (sinirlenir) Tokmağı bırak şimdi Mimar! Bu sinyaller de neyin

nesi? D. MİMARI -Acil durum, müfettiş! MÜFETTİŞ

-(sinirlenir) Acil durum olduğunu biliyorum! Cakcak’tan betersin Mimar! Ne oldu

söylesene! Cakcak, bir eliyle toplamakta olduğu pantolonunu tutarken, diğer elinde koca pabuçlarıyla arkadan çıkagelir. CAKCAK

-Yetiştim hocam! İyi bir düş kahramanı geç kalmamalı…

MÜFETTİŞ

-Hıh! Cakcak da geldi... (Cakcak’a) Nerede kaldın evlat?

Cakcak, pantolonunu topladıktan sonra ayakkabılarını giyer. Koltuğunun altındaki defteri açıp, yazmak için bekler. CAKCAK

-Yazmak için hazırım hocam!

MÜFETTİŞ

-(Mimar’a) Anlat bakalım Mimar; neydi o sinyalin anlamı?

Bu sırada, ışıklı süpürgesiyle cadı Razanya sahneye girer. Bir köşeden konuşulanları dinlemektedir. Sahnedekiler onu ayrımsamaz. Seyirciye de “Sessiz olun” işareti yapar. MÜFETTİŞ

-(üzgün) İşimiz bitti değil mi? Bu sinyali ondan gönderdin bize? (havayı koklar)

CAKCAK

-(kulaklarını kapatır) Bunu duymaya dayanamayacağım!

D. MİMARI -Onu da nereden çıkardınız Müfettiş. Tam tersine, işimiz yeni başlıyor. Çünkü düş kaydedicim, güzel bir düş algıladı. Herkes (Razanya, Müfettiş, Cakcak) aynı anda söyler. KORO

-Güzel bir düş mü? Işıklar kararır...

19


Beşinci Sahne

Esra bilgisayarının başında garip, vurdulu kırdılı bir oyun oynamaktadır. Çocukların üçü birden sırtlarındaki çantayla sahneye girer. Esra, çocukları ayrımsamaz. Soner, girer girmez çantasını fırlatır. ESRA

-(irkilir) Ödümü kopardın Soner! İnsan bir geliyorum demez mi? (dönüp bakar)

Oo! (alaylı) Masalcıların hepsi buradaymış! SEDA

-(düşleyerek) Ne masaldı ama! Bayıldım ben bu nineye!

ESRA

-(Kadir’e) Aferin size! Seda’nın da beynini yıkamışsınız! (Soner’e) Soner, yarım

saat geç kaldığının farkında mısın? Az kalsın sana uyarı gönderecektim. KADİR

-Yapma Esra! Birlikte olduğumuzu biliyordun.

ESRA

-Değdi mi bunca zamanınızı harcamaya? Şu yaşlı kadında ne buluyorsunuz

anlamıyorum. SONER

-(övgüyle) Öyle güzel bir masal dinledik ki... Bir daha anlatsa yine dinlerim.

(Kadir’e) Kadir, neydi masalın adı? SEDA

-(söze atlar) Gülümsemenin Gücü...

KADİR

-(coşkuyla) Evet... Mükemmel bir masaldı. Esra, neler kaçırdığını bir bilsen.

ESRA

-(küçümser) Bir büyücünün etkisine girecek kadar aklımı yitirmedim henüz. (es)

Neler kaçırmışım söylesenize? SONER

-(heyecanla)Kavga eden iki ülkeyi anlattı Balnine. İnsanların mutsuzluğunu...

SEDA

-(ezberlemiş gibi) Hiç gülmeyen insanları... İnsanların birbirine karşı kötü

davranışlarını... KADİR

- Evet, insanlar gülümsemeyi hiç bilmiyormuş.

Hatta kazara gülümseyenler

ayıplanıyormuş bu ülkelerde. (tane tane anlatır) Üstelik kimse, kimseye saygı göstermiyormuş. Kendi kentleri bile yaşanmaz hale gelmiş. Hoşgörü, anlayış kalmamış insanlarda.

20


ESRA

-(alaylı) Bu kadın sizi fena etkilemiş...

SONER

-(heyecanlı) İnsanların duyarlılığı kalmamış. Herkes bir “Bana ne?” şarkısı

tutturmuş gidiyormuş. KADİR

-(coşkuyla) İnsanların para hırsları, her şeyi yok etmelerine neden oluyormuş. (es)

Hiç bir şeyin önemi yokmuş bu ülkelerde. Kültürel değerleri savunanlar ‘gericilik’le suçlanıyormuş. Tarihi zenginlikler birer süs eşyası gibi elden ele alınıp satılıyormuş. SEDA

-(heyecanla) Çocuklar korku içinde büyüyormuş. Sonra...

ESRA

-(keser) Amaan! Yeter yahu! Ezberlemiş papağan gibi amma da döktürdünüz ha!

Sonra ne olmuş anlatsanıza! KADİR

-Bir mucize...

ESRA

-(şaşkın) Mucize mi? (alaylı) Bir büyücüden ne beklenir ki! Hepinizin aklını çelmiş

bu kadın. Ee? Nasıl bir mucizeymiş bu? SONER

-(düşleyerek) Küçük bir gülümseme...

ESRA

-(şaşkın) Ne dediniz? Gülümseme mi? (sırıtır) Böyle mi yani?

SEDA

-Hayır Esra! (alaylı) Seninki sırıtma!(güler)

KADİR

-(gülümser) Böyle... Kentin pazarına bir gün bir köylü gelmiş; ürettiklerini satmaya.

ESRA

-Ee?

KADİR

-(gülümser) Köylü sürekli gülümsemekteymiş. İnsanlar bu adamı çok garip

bulmuşlar? Pazaryerinde başına toplanmışlar. SONER

-(heyecanla) Adamın malları on dakikada bitmiş. Satın alan insanlar şaşkınmış.

KADİR

-(coşkuyla)

Sürekli

gülen

bir

adamın

mallarını,

niçin

satın

aldıklarını

düşünüyorlarmış. Sonra da ‘gülümseme’ denilen o ilginç durumun gücünü anlamışlar. SEDA

-(gülümseyerek) Böylelikle herkes gülümsemeye başlamış...

ESRA

-(gülümser) İlginçmiş... Daha sonra neler olmuş?

SONER

-Gülümseme bulaşıcı bir hastalık gibi insandan insana yayılmış.

21


KADİR

-(coşkuyla) İnsanlar iyiliğin ayrımına varmışlar. Önce mahalleler, sonra şehirler

değişmeye başlamış. SEDA

-(heyecanlı) Artık herkes değişmekteymiş.

KADİR

-(eleriyle işaret eder) Derken bu gülümseme diğer ülkeye sıçramış. Onlarda da

değişimler başlamış. SONER

-Çok kısa zaman sonra, kavgalı olan iki ülke insanları, birbirleriyle barışmak

istemişler. KADİR

-(tane tane anlatır) Sonunda beklenen olmuş. İki ülke arasındaki kin ve nefret

kaybolup gitmiş. (es) Aradaki sınırlar kalkmış. İnsanlar birbirleriyle kucaklaşmış. İki kral bir araya gelip yeni ülkeyi yönetecek bir kral aramaya başlamışlar. Yeni kral, ilk gülümseyen olmalıymış. ESRA

-(şaşkın) Ne yani? O köylü, koca ülkenin kralı mı olmuş?

SONER

-Evet Esra... Aynen dediğin gibi...

SEDA

-(merakla) Nasıl? Beğendin mi?

ESRA

-(mutlu) Baştan bir deli saçmasına benziyordu. Ama çok hoşuma gitti. (es) Yine de

masal denilen bu şeylere ayıracak vaktim yok benim. KADİR

-(burun kıvırır) Sen bilirsin... Ama biz masalları çok sevdik.

SONER

-Hatta yarın, on kişilik bir grupla gitmeyi planlıyoruz. (övgüyle) Çünkü Balnine

yeni bir masal anlatacak. SEDA

-(övgüyle) Bizim sınıftan da üç kişi gelecek.

ESRA

-(bıkmış) Amaan! Giderseniz gidin! (başını sallar) Off! Bilgisayarın başında

boynum tutulmuş. Ben biraz dinlenmek istiyorum. Oynamak isteyen varsa gelsin. (Kadir’e) Kadir? KADİR

-İstemiyorum. Sağ ol Esra.

ESRA

-(Soner’e) Haydi gel Soner, bilgisayarı sana vereyim. Aslında üç gün dolmamıştı

ama...

22


SONER

-(isteksiz) Ben de oynamak istemiyorum. Yatağıma uzanıp masalı düşüneceğim.

(es) Hem, bilgisayar sıkıyor artık beni. ESRA

-Seda? Sakın sen de istemediğini söyleme! Seda başını iki yana sallar.

ESRA

-(şaşkın) Aman Allah’ım! Ne olmuş size? Bu kadın hepinizi büyülemiş. (es) Biliyor

musunuz; sadece bu kadını merak ettiğim için yarın ben de geleceğim. SONER

-(sevinçle) Ne! Geliyor musun yani?

ESRA

-(gülümseyerek) Evet... Şu Balnine nasıl bir kadınmış bakayım. Peşin peşin

söyleyeyim; canım sıkılırsa sizi bırakır gelirim. SONER

-(sevinçle) Yaşasın! Esra da geliyor!

KADİR

-Anlaştık o zaman. Yarın okul çıkışı toplanırız. (Seda’ya) Seda, haydi, biz de

gidelim artık. Işıklar kararır...

Altıncı Sahne

Düş Mimarı’nın odası... Ölgün ışıklar, gecenin bir saati olduğunu anlatmaktadır. Anın gerginliği tik takları duyulan saatle verilir. Mimarın birkaç günlük sakalı, dağınık saçları sıkıntısını ve uykusuzluğunu göstermektedir. Mimar, bilgisayar ile düş alıcısının çevresinde fır dönmektedir. Sahne üstüne yine çok karışık düş görüntüleri yansımaktadır. Öte yandan, Razanya parlayan süpürgesiyle sessizce Mimar’ın yakınına sokulur.

23


D. MİMARI -(sıkıntılı) Beş gün oldu... Beş gün... Bir daha görülmedi o düş... (es) Gördüklerim gerçek değil miydi? (gözlerini tavana diker) Yoksa ben... Yoksa... Bir akıl sorunu mu yaşıyorum? Hayır, hayır! Düşündüklerim olamaz... RAZANYA

-(homurdanarak) Bence de olamaz...

Mimar, Razanya’nın söylediklerini duymaz. Düş alıcısının etrafında bir iki tur daha atar. D. MİMARI -(kaygılı) Peki ama... Bu düşün devamı niye gelmedi? Ne oldu da, bu güzel düşten vazgeçildi? Hangi çocuk? Nerede gördü o bir solukluk düşü? (düş alıcısını okşar) Haydi makinem! Haydi! Tara tüm çocukların düşünü! Bul o düşün kaynağını... (es) Hayır... Yok. Gelmeyecek bu düşün gerisi... RAZANYA- (homurtuyla) Umarım gelmez... Düş Mimarı masasının başına oturur. Dirseklerini masaya dayayarak başını ellerinin arasına alır. D. MİMARI -Kaç gündür uykusuzum. En iyisi biraz kestirmek... Nasılsa düş alıcım hep açık. RAZANYA

-(rahat) Kestir tabii Mimar. Merak etme, ben bakarım cihazlara... (kahkaha atar)

Nasılsa görünmezim... Işıklar daha da solar. Düş Mimarı uykuya dalmıştır. Alıcının alarm ışıkları kuvvetli bir uyarı sesiyle birlikte yanıp sönmeye başlar. Mimar yerinden fırlar. Bilgisayarın ekranına bakmaya başlar. Sahne üstünde yine aynı görüntüler vardır. D. MİMARI - (kendinden geçercesine) Eveeet. İşte buu. Aynı düşün ikincisi... Aynı düşş... (panikle) Hemen Müfettiş’i çağırmalıyım. RAZANYA

-(ekranı göremez) Çekil önümden akıllı!

Mimar, hızlı hareketlerle bilgisayarın birkaç tuşuna birden basar. Sonra düşü ayakta izlemeye başlar. Yeniden aklına bir şey gelir. Bilgisayarın klavyesinden birkaç tuşa basar.

24


D. MİMARI -(panikle) Koordinatlar... Koordinatlar. (heyecanla) Düş’ün hangi mahalleden geldiğini bulursam, işim iyice kolaylaşır. RAZANYA

-Evet... Benim de.

Müfettişle Cakcak hemen gelirler. Sahneye giren bilgisayarın ekranına bakmaya başlar. Çok geçmeden görüntüler karıncalanır. Mimar, düş alıcısının ayarlarını kontrol eder. Derken görüntünün tamamı kaybolur. D. MİMARI -(şaşkın) Ne oluyor bu makineye. Oysa tüm ayarları tamam... Bakımını da yeni yaptırmıştım. RAZANYA

-(kahkaha atar) Ne olacak; süpürgemin ışıkları sinyalleri engelliyor. Müfettiş

düş’ün kaynağını öğrensin istemiyorum. MÜFETTİŞ

-(sinirli) Kahretsin! Kahretsin! O cadının işi bu! Düşü engelleyemeyince sinyalleri

engelledi...(havayı koklar) RAZANYA

-(alaylı) Bazen bu adamın içgüdüsüne bayılıyorum.

CAKCAK

-(taşkın) Haydi hocam! Hemen yakalayalım onu! (kapıya doğru hareketlenir)

bizim gibi düş kahramanlarından kaçamaz! MÜFETTİŞ

- (sakin) Dur evlat dur! Henüz elimizde en küçük bir bilgi bile yok. Nerede

arayacağız ki? (Mimar’a) Düş Mimarı, sinyallerin geldiği yer belli mi? Bir bulguya rastlayabildin mi? RAZANYA

-(sus işareti yapar) Şiişşşt! (dikkatli) Aa! Burası çok önemli...

Mimar, bilgisayarın başında uğraşmaktadır. Müfettişle Cakcak da başına toplanır. D. MİMARI -(sıkıntılı) Uğraşıyorum müfettiş. Bu yeni programdan çok umutluyum. Mimar, birkaç tuşa daha basar. Sonunda, klavyenin bir tuşuna sertçe basarak son işlemi olduğunu gösterir. Bu sırada yapılan işlemler sahnenin üstündeki görüntüde seyirciye de gösterilmektedir. Pek çok rakam art arda geçtikten sonra ekranda bir mahalle haritası görünür.

25


D. MİMARI -(sevinçle) Evet Müfettiş... Sonunda oldu. Sinyalleri aldığım mahalle işte burası... RAZANYA

-(mutlu) Bu çok güzel bir haber... Bilgiye bayılıyorum! Biri aşçının yemek yaptığı

gibi bilgiyi üretiyor, sonra birileri de o bilgiyi kullanıyor. Bedava... CAKCAK

-(şaşkın) Hocam! Burası bizim mahalle...

MÜFETTİŞ

-(havayı koklar) Çok yakınımızda... (sıkıntılı) Evet evlat... Burası bizim mahalle...

Ama mahallenin neresi? CAKCAK

-(üzgün) Haklısın hocam... Yüzlerce evden oluşan koca bir mahalle... Samanlıkta

iğne arar gibi sokaklarda çocuk mu arayacağız? RAZANYA

-(alaylı) Siz yorulmayın, ben yerinize ararım.(kahkaha atar)

MÜFETTİŞ

-(Mimar’a) Başka bir bilgi yok mu Mimar? (Müfettiş havayı koklar) Kokuyu

aldınız mı? MİMAR

-(havayı koklar) Sanırım bir kablo yanığı...

CAKCAK

-(art arda birkaç kez koku alır) Mis gibi taze ekmek kokusu... Çıtır çıtır...

MÜFETTİŞ

-(paylar) Derdin günün yemek düşünmek evlat... Bu kadar gırtlağa düşkünlük iyi

değildir. Yaz bunu da... CAKCAK

-(yazar) Gırtt-la-ga düş...

MÜFETTİŞ

-Bırak yazma! Vazgeçtim...

Cakcak, şaşkına döner. Mimar, bilgisayarda işlem yapmayı sürdürmektedir. D. MİMARI -Küçük bir ayrıntı sormuştunuz... MÜFETTİŞ

-Evet, küçük bir ayrıntı... Ne bileyim; sinyalin kaynağıyla ilgili...

RAZANYA

-Onu ben de bekliyorum. Haydi mimar, bul bunu...

D. MİMARI -(boş bakar) Nasıl? Anlamadım Müfettiş. CAKCAK

-(sinirli) Anlamayacak ne var Mimar? Hocam, düş sinyalinin nereden geldiğini

soruyor.

26


MÜFETTİŞ

-(Cakcak’a) Bir dakika evlat... Girme araya. (Mimar’a sakince sorar) Bizim

mahalleyi gören kaç alıcı var? RAZANYA

-(kendi kendine) Beş alıcı Müfettiş...(kahkaha atar)

Müfettiş, Razanya’yı duymaz. D. MİMARI -(düşünerek saymaktadır) Bir, iki, iki de doğudaki tepede... Bir de... Evet, beş alıcı var müfettiş. MÜFETTİŞ

-(sakince) Hangi alıcıdan, ya da alıcılardan sinyal gelmedi?

Mimar, bilgisayarda art arda birkaç işlem daha yapar. RAZANYA

-(dikkatli) Burası çok önemli... Sessiz olmalıyım.

MİMAR

-Yalnızca iki numaralı alıcıdan gelmedi Müfettiş. Şu büyük parkın olduğu tepedeki

alıcı bize sinyal vermedi. MÜFETTİŞ

-(düşünür) Hımm... İki numaralı alıcı hastanenin alt tarafındaki binaları görüyor.

Demek ki mahallenin orasını çıkaracağız. (Cakcak’a) Yaz evlat! (koklar) Kötü koku arttı... CAKCAK

-(yazar) Kö-tü ko-kuuu...

MÜFETTİŞ

-(paylar) Onu değil akıllı! Hastanenin ardını yaz!

CAKCAK

-(yazar) Hass-ta-nee-ninnn alt taa-raa-fı ipp-tal.

MİMAR

-(umutsuz) Geriye dört alıcı kalıyor ki... O da mahallenin çoğu demektir.

MÜFETTİŞ

-Sakin ol Mimar! Daha sorularım bitmedi ki. Sinyali en güçlü veren alıcı

hangisiydi? Mimar, bilgisayarda birkaç işlem daha yapar. MİMAR

-Beş numaralı alıcı... Evet, beş numaralı alıcı! (fısıltıyla) Müfettiş, çok akıllısın!

RAZANYA

-Evet... Bazen ben de kıskanıyorum bu adamın aklını... Ama gelip geçiyor canım...

Jet gibi... (kahkaha atar) Müfettiş havalara girer. Elindeki büyüteci gözüne dayayarak Mimar’a bakar.

27


MÜFETTİŞ

-(aşırı sakin) Evet... Sanırım yolun sonuna geldik. Söyle Mimar... (Cakcak’a)

Evlat, sen de duyduklarını deftere yaz; beş numaralı alıcı mahallenin neresini görüyor? CAKCAK

-(sevinçle) Yaşasın! (aceleci) Haydi, söyle Mimar!

RAZANYA

-Ben de aklıma yazıyorum.

MİMAR

-(üzgün) Hastanenin alt tarafındaki birkaç ev hariç... Hepsini...

MÜFETTİŞ

-Yaz evlat... (birden) Çuvalladık!

CAKCAK

-(yazar) Çuuu-valll...

MÜFETTİŞ

-(keser) Kes evlat saçmalamayı! (es) Şimdi yeni görevini açıklıyorum. Mahallenin

tamamını dolaşacaksın. CAKCAK

- (şaşkın) Nee!

MÜFETTİŞ

-(rahat) Beni duydun...

CAKCAK

-(seyirciye) Çuvalladık!

RAZANYA

-Haklısın, palyaço kılıklı... Ben de çuvalladım.

MÜFETTİŞ

-(büyüteciyle Mimar’a bakar) Mimar... Dört tane alıcı kaldı geriye... Bir, üç, dört

ve beş numaralı alıcılar... D. MİMARI -Evet? CAKCAK

-(merakla) Evet hocam?

MÜFETTİŞ

-Çevredeki en büyük bina hangisi?

CAKCAK

-(merakla) Hangisi?

MÜFETTİŞ

-Hastane... Değil mi?

D. MİMARI -(sevinçle) Eveeeet! Hastanede yatan bir çocuk... Belki de hasta bir çocuk görüyor bu düşleri... CAKCAK

-(sevinçle) Yaşasın! Haydi, hocam hastaneye gidelim! Yoksa Razanya cadısı bizden

önce bulur o çocuğu... D. MİMARI -(hayranlıkla) Çok akıllısın Müfettiş!

28


RAZANYA

-(alayla) O kadar da değil... (kahkahayla) Müfettiş pişirdi, ben yemeye gidiyorum.

(hırs ve kinle) Bulmalıyım o çocuğu! Hemen bulmalıyım. Engellemeliyim o iğrenç düşlerini! Sizi akıllılar! Razanya, kahkahalar atarak uzaklaşır... MÜFETTİŞ

-(havayı koklar) Koku uzaklaşıyor... (gülerek) Bazen akıl, kişinin kendi tuzağı

olabilir. (Cakcak’a) Evlat, bunu mutlaka yazmalısın! (es) Bu arada... (kahkahayla) Bizim balık zokayı yuttu. Işıklar kararır... I. Bölümün sonu

29


II. BÖLÜM Birinci Sahne Sahne karanlıktır. Razanya sahneye girer. Sinirlidir. Yerel ışık düşer. Şarkı söyleyerek dans etmeye başlar. RAZANYA

-(sinirli)

Kimse kaçamaz benden! Atlatamaz kimse beni! Bulurum iğneyi bile, Samanlığın içinde.

(coşkuyla)

Razanya benim adım, Bilseniz ne inatçıyım. Keçiler masum kalır, Cadıların cadısıyım.

(sinirli)

Sevmem güzel düşleri, Hele çocuk gülüşleri, Kötülük bende kalsın, Dünyayı kavga sarsın.

(coşkuyla)

Razanya benim adım, Bilseniz ne inatçıyım. Keçiler masum kalır, Cadıların cadısıyım.

Sinirinden yerinde duramamaktadır. Sahnede bir o yana bir bu yana gider gelir.

30


RAZANYA

-(üzgün) Yok, yok yok! Hastanede bakmadığım yer kalmadı. Üç gündür arıyorum.

Sanki yer yarıldı içine girdi. Nereye gitti bu çocuk? (es) Üstelik şefimden azar işittim. (şefini taklit eder) Alırım süpürgeni elinden! (iç çeker) Nankör meslek bizimki... Başarılı oldun mu ses yok. Ama birkaç gün gecikince kıyamet koparıyorlar hemen. (şefini taklit eder) Alırım süpürgeni elinden! (sinirlenir) Alın bakalım! Ama yağma yook! Benim adım da Razanya ise öyle kolay pes etmem! Razanya’nın süpürgesinde alarm ışıkları yanıp sönmeye başlar. RAZANYA

-(şaşkın) Ne! Beşinci düş mü? Kötülükler adına! Nedir bu başıma gelenler!

(süpürgesinde bir düğmeye basar) Süpürgem! Süpürgem! Çabuk göster o düşü bana! Aynı düş ekrana yansır. Pırıl pırıl bir parkta güle oynaya, dostluk içinde eğlenen dünya çocukları. Dünya yapılarının maketleri… Çocukların hepsi de mutludur. Çevreye gülücükler saçarlar. RAZANYA

-(çılgınca haykırır) Mikrooop! Mikrop bu işte! Gülümseme virüsü! Nasıl da

yayılıyor çocuktan çocuğa. Razanya hem düşü izlemek ister, hem de dayanamaz. Sık sık eliyle yüzünü kapatır. RAZANYA

-(acıyla) Ah! Dayanamıyorum bu işkenceye! Dayanamıyorum! (es) Bakmamalıyım,

biliyorum ama... (umutla) Ya bir ipucuna rastlarsam? O çocuğun kimliğine dair küçük bir yüz! (iğrenerek) Kötülükler adına! Daha fazla dayanamayacağım! İçimde değişimler olduğunu hissediyorum... Başını iki yana sallayarak olduğu yerde döner. Yüzünde eli olduğu halde parmaklarının arasından bakmayı sürdürmektedir. RAZANYA

-(panikle emir verir) Süpürgem! Süpürgem! Dondur görüntüyü! (görüntü donar)

Bu çocuklar... Bu çocuklar da kim? Nasıl da mutluluk saçıyorlar çevrelerine… Pekiyi, kim bu çocuklar? (kendi kendine) Burada böyle bekleme Razi! Haydi! Fırla bakalım şu mahalleye! Yoksa kaptıracaksın şu iki bin yıllık süpürgeyi!

31


Razanya fırlayarak sahneden çıkmaya yeltenir. Dışarıdan Müfettiş’le Cakcak’ın sesi duyulur. Razanya paniğe kapılır. Sahnede bir o yana bir bu yana kaçışmaya başlar. Süpürgenin düğmeleriyle oynar. RAZANYA

-(panikle) Bunak Müfettiş’le yardımcısı geliyor! (birkaç tuşa basar) Hemen

görünmez olmalıyım! Olmuyor! Olmuyor! (dişlerini sıkar) Kötülükler adına! (titrer) Neyin var süpürgem? Niçin, beni görünmez yapmıyorsun? (birkaç tuşa daha basar) Günden güne gücüm azalıyor! Haydi! Görünmez yap beni... (donakalır) Müfettiş’le Cakcak girer. MÜFETTİŞ

-(şaşkın) Vay vay vay! Kimler var burda! (seyirciye) Arkadaşlar, niye gelmiş bu

cadı? CAKCAK

-(şaşkın) Bu... Bu... Bu Razanya değil mi? (seyirciye bakar) Çocukların düşleri

tehlike altında hocam. Ama bir düş kahra… MÜFETTİŞ

-(bakışıyla Cakcak’ın sözünü keser) Merak etme evlat... Gerekeni yaparız şimdi.

Razanya ile Müfettiş, kapışacak iki horoz gibi birbirine bakarak sahnede dönerler. Razanya, süpürgesini, Müfettiş de şemsiyesini silah gibi birbirine çevirmiştir. Cakcak da arkasına saklanmak istercesine Müfettişle birlikte hareket etmektedir. MÜFETTİŞ

-(Ne o Razanya? (kahkaha atar) Süpürgen sözünü dinlemiyor mu? Seni görünmez

yapamadı değil mi? (alayla) Yoksa eski gücün kalmadı mı? RAZANYA

-(paniğininden sıyrılır) Eski gücü kalmayan sensin ihtiyar! Şimdi görürsün sen!

(süpürgenin düğmelerinden birine basar) Lazer çemberinin içine al onu süpürgem! (süpürgesine) Kahretsin! Neyi var bunun! MÜFETTİŞ

-(güler) Devreleri paslanmıştır... Tıpkı senin gibi...

Razanya, süpürgesiyle bir hamle yapar. Müfettiş, Razanya’nın menzilinden çekilir. RAZANYA

-(kendinden emin) Boşuna uğraşma Müfettiş! Zafer Düş Mafyasının olacak!

Göreceksin!

32


Cakcak, Müfettiş’in arkasından yaptığı küçük hamlelerle Razanya’ya vurmaya çalışır. CAKCAK

-(hırsla) Şimdi görürsün sen! Kötü cadı! Al sana!

MÜFETTİŞ

-(coşkuyla) Kabul etmelisin Razanya! Bu kez kontrolü kaybettin! Zafer çocukların

olacak! Onlar günden güne çoğalıyorlar. (şemsiyesiyle hamle yapar) Artık çocukların önünde kimse duramaz! RAZANYA

-(hamleden kurtulur) Geçen yüzyıl... Markino düşünü hatırlıyor musun Müfettiş?

Zenci bir çocuk görmüştü... (alaylı) Hatırlamazsın tabii... Çünkü insanlık onu hayata geçiremedi... İkinci düşten sonra... (hamle yapar) Engellemiştim? Eğer başarısız olsaydım... İnsanlık hiç tatmadığı bir duyguyla tanışacaktı... (küçümser) Barış, iyilik... İnsanlara hiç yakışmıyor Müfettiş! (es) Biliyor musun; ben aslında insanlara iyilik ediyorum. (kahkaha atar) MÜFETTİŞ

-(hamle yapar) Sen kötü bir cadısın! Bir gün yaptıklarının cezasını ödeyeceksin!

CAKCAK

-(Müfettiş’in arkasına saklanarak) Kötü cadı! Kötü cadı!

RAZANYA

-(güler) Kötü olduğumu biliyorum Müfettiş! Bana yeni bir şey söyleyin!

Müfettiş, arkasında saklanan Cakcak’ın kolundan tutup ortaya fırlatır. MÜFETTİŞ

-Yakala onu evlat! Çevir önünü!

Cakcak’ın üzerine geldiğini gören Razanya söylenerek kaçar. Müfettiş kovalar. RAZANYA

-(çılgın kahkaha) Sizi yine yeneceğim! Zafer kötülüğün olacak!

CAKCAK

-Kaçma cadı! Gel buraya! Düş kahramanlarından kaçamazsın!

MÜFETTİŞ

-(Cakcak’a) Atla üzerine evlat! Yakala onu!

RAZANYA

-(kapıdan çıkar) O düşü engelleyeceğim! Bulacağım o çocuğu! (sesi uzaklaşır)

Düş mafyası yine kazanacak! (uzaklaşan kahkaha) MÜFETTİŞ

-(sesi sahne dışından) Yine kaçırdık Cakcak! Yine kaçırdık! Işıklar kararır...

33


İkinci Sahne

Esra ile Soner’in odası... Esra bilgisayarda bulmaca çözmektedir. Soner yatağa uzanmış, elindeki elektronik kitabı okumaktadır. Kapının zili çalar. ESRA

-(ekrana yaklaşmış) Bu oyundan bir şey anlamadım doğrusu... (Soner’e) Baksana

kapıya! SONER

-(başını kitaptan kaldırmadan) Niye ben bakıyorum?

Zil yeniden çalar. ESRA

-(sinirli) Soner! Kapıya bak dedim!

SONER

-Tamam ya! Tamam! Bakıyorum işte! (homurdanır) Sen, hiç kalkma o koltuktan!

Soner şunu yap... Soner bunu yap... Soner kapıyı açar. Gelenler Kadir ile Seda’dır. KADİR

-(heyecanla) Duydunuz mu olanları! Balnine kayıplara karışmış.

SONER

-(şaşkın) Ne! Kayıplara mı karışmış? Nereye gider ki?

SEDA

-(üzgün) Kimse bilmiyor! Birden ortadan yok oluvermiş.

ESRA

-(gülümser)Masalını sevmiştim ama... (kararsız) Yine de… Gözüm tutmamıştı o

ihtiyarı. (düşünür) Size, bu kadın bir büyücü demiştim değil mi? KADİR

-Ne kadar yanıldığını bir bilsen… Balnine, şimdiye kadar tanıdığımız kadınların en

iyisi. SONER

-Kadir doğru söylüyor. Onu tanıdıktan sonra hayatımız değişti.

SEDA

-Neler öğrendik neler…

ESRA

-Allah aşkına! (dudak bükerek) Balnine’yi ne kadar tanıyorsunuz ki? Şunun

şurasında daha üç beş masal dinlediniz. KADİR

-Bu kadar basit değil işte… (es) Dinlediğimiz masallar bize düşünmeyi öğretti.

34


ESRA

-Düşünmeyi mi?

KADİR

-Evet, düşünmeyi… Daha önce aklımızın ucundan bile geçmeyen şeyleri düşünür

olduk. (es) Esra, sana bir şey soracağım. ESRA

-Pekiyi, sor bakalım.

KADİR

-İnsanlar mutlu mu sence?

ESRA

-(düşünür) Bilmem… Bu güne kadar hiç düşünmedim. (düşünür) Sence?

KADİR

-(kendinden emin) Mutlu değil… Ben de bunun farkında değildim. Balnine’nin

masalları bizde farkındalık yarattı. SONER

-İnsanların mutlu olması mümkün değil. Para ve mal edinme hırsı, pek çok değerin

önüne geçmiş durumda… KADİR

-(başını sallar) Soner haklı… İnsanlar konuşurken bile birbirinin gözüne bakmıyor

artık. Küçük gülümsemeler olmadıkça, büyük mutluluklar kesinlikle olmayacaktır. SEDA

-Saygı, sevgi, hoşgörü unutulmuş değerlerden birkaçı…

ESRA

-(şaşkın) Vay! Vay! Vay… Siz neler söylüyorsunuz böyle? (şüpheli) Yoksa bu

söylediklerinizi bir kitaptan mı ezberlediniz? (parmağını şıklatır) Durun tahmin edeyim; üçünüz de aynı kitabı okudunuz ve bana bir oyun oynuyorsunuz… (güler) Bildim mi? KADİR

-Üçümüz aynı kitabı okumadık ama üçümüz de aynı masalları dinledik. Ve…

(kararlı) Üçümüz de bir şeyleri değiştirebileceğimizin ayrımına vardık. SONER

-(küçümseyerek) Sen hiçbir şeyin farkında değilsin Esra. Hayatta, şu bilgisayar

oyunlarından başka bir şey olmadığını düşünüyorsun. ESRA

-Şu küçümsediğin oyunlar için benimle kavga ediyordun. Bilgisayarın başınan hiç

ayrılmıyordun. Ne zaman unuttun? SONER

-Haklısın… Ama o günler benim için geride kaldı. Şimdi yapılacak daha önemli

işlerim var.

35


KADİR

-(inançlı) İnsanlığın geleceği için, yapılacak o kadar çok işimiz var ki… Asla zaman

kaybetmemeliyiz. ESRA

-(şaşkın) Bizim mi? (alaylı) Çocuk başımızla ne yapabiliriz ki?

KADİR

-Çok şey… Öncelikle, sevgi, saygı ve paylaşımın egemen olduğu oyunları

oynamalıyız. Böylelikle büyüklere model olabiliriz. SEDA

-Unutulmuş değerlerimizi ortaya çıkarıp arkadaşlarımız arasında yayılmasını

sağlayabiliriz. SONER

-Eski oyunları araştırabiliriz. Böylelikle sokaklarda olmasa bile, spor salonlarında

oynayabiliriz. ESRA

-(düşünür) Siz neler söylüyorsunuz öyle? (şaşkın) Sanki benim tanıdığım çocuklar

değilsiniz. Neler oldu size? KADİR

-Balnine bize insan olduğumuzu öğretti.

SONER

-(mutlu) Hayal kurup düşlemeyi, umut etmeyi alışkanlık haline getirdik.

SEDA

-(heyecanla) Hey millet! Biliyor musunuz? (es) Dün gece güzel bir düş gördüm.

SONER

-Anlatsana Seda!

Bu sırada bir ışık oyunu olur. Bu ışık oyununu garip bir müzik destekler. Müfettiş çocukların yanı başında bitiverir. Ancak çocuklar onu görmez ve duymaz. MÜFETTİŞ

-(heyecanla) Duydun mu evlat! Duydun mu? İşte, düş gören çocuğu bulduk!

(arkasına bakar) Evlat? Nerdesin? Seni göremiyorum… Kapı gıcırdayarak açılır. Cakcak kapıdan gelir. Kapının açılması çocukların dikkatini çeker. Ancak, kimseyi göremezler. CAKCAK

-(heyecanla) Geldiiim hocam!

MÜFETTİŞ

-(sızlanarak) Sen beni öldürecek misin evlat? (sesini kısarak) Kendini ışınlamak

varken niçin kapıdan geliyorsun?

36


CAKCAK

-(rahat) Ne fark eder hocam? Çocuklar beni göremez ki… (duygulu) Hem… İnsan

olmak nasıl bir şeymiş bir bakayım dedim… SONER

-(merakla) Kapıyı kim açtı şimdi?

ESRA

-Ortada bir garipliktir dönüyor… (tedirgin) Sanki görünmez biri içeriye girdi.

KADİR

- Sakin olun arkadaşlar. (rahat) Sadece rüzgâr esti…

MÜFETTİŞ

-(fısıldayarak) Gördün mü? Çocuklar şüphelendi.

CAKCAK

-Niye fısıldayarak konuşuyorsun hocam? Çocuklar bizi duymaz ki…

SONER

-Ee? Gördüğün düşü anlatacaktın Seda?

SEDA

-(gülümser) Düşümde… Kocaman bir çocuk parkı gördüm… (gözleri parlar) Her

ülkeden, her dilden çocuklar vardı parkta. (elleriyle gösterir) Pırıl pırıl oyuncaklara herkes sırayla biniyordu. Kimse kavga etmeden, güle oynaya eğleniyordu parkta. (es) Üstelik parkta bulunan her şey… (es) Galiba şekerdendi. Şeker yemek isteyen bir çocuk canının istediği oyuncaktan bir parça koparıp yiyebiliyordu. SONER

-(şaşkın) Ne! Şekerden mi?

ESRA

-(şaşkın) Şekerden mi dedin? Çok saçma! Bu düş…

SONER

-(keser) Bir dakika Esra. (Seda’ya) Çocukların koparıp yediği kısımlar

kendiliğinden bütünleniyordu değil mi? SEDA

-(şaşkın) Aa! Evet! Sen nereden bildin Soner?

KADİR

-Tüm milletlerin oyuncaklarından birer tane var mıydı parkta?

SEDA

- Elbette vardı… (şaşkınca Kadir’e bakar) Kadir! Nereden biliyorsun? Daha önce

anlatmadım ki? KADİR

-(şaşkın) Aynı düşü ben de gördüm. Hem de iki defa…

CAKCAK

-(şaşkın) Hocam, ne diyor bu çocuk?

MÜFETTİŞ

-(mutlu) Aynı düşü gören ikinci çocuk evlat… Olamaz mı? Bisiklet düşünü

hatırlasana; aynı düşü beş ayrı çocuk görmüştü.

37


SONER

-(şaşkınca Kadir’e bakar) Olamaz! Ben de… Ben de gördüm o düşü.

SEDA

-(şaşkın) Nee! Sen de mi gördün?

SONER

-(heyecanla) Yalnız ben değil, bizim sınıftan Nilay da görmüş.(gülerek) Sanırım bu

günlerin moda düşü bu. CAKCAK

-Varan beeş!

MÜFETTİŞ

-(sevinçle) Bu düş gerçekleşecek evlat… İçimden bir ses öyle diyor.

ESRA

-(şaşkın) Hey! Neler oluyor burada? (düşünür) Üçünüz bir araya gelip de bana

oyun oynamıyorsunuz değil mi? (Soner’e bakar) Hı? Soner? (Kadir’e sorar) Kadir? Seda? Söyleyin bu bir oyun değil mi? SEDA

-Gerçeek!

ESRA

-Hıh! Gerçekmiş… Hem her şey şekerden, hem de gerçek, öyle mi? Siz onu, benim

külahıma anlatın! (es) İyi ki şu masalcı kadın kayboldu. Yoksa hepiniz tırlatacaktınız. MÜFETTİŞ

-(şaşkın) Balnine de kim?

CAKCAK

-(rahat) Mahalleye yeni taşınan ihtiyar kadın…

MÜFETTİŞ

-(merakla) Ne diyorsun evlat? Sen tanıyor musun onu?

CAKCAK

-Evet… Bir defa etrafında beş çocukla kapı önünde görmüştüm onu… Çocuklara bir

şey anlatıyordu. MÜFETTİŞ

-(gözleri parlar) Tabii ya! Masallar… Balnine adlı kadının anlattığı masallar…

(aceleyle) Bulmalıyız onu. SONER

-(merakla) Sahi, ne yapacağız Kadir? Balnine olmazsa o güzel masalları kim

anlatacak bize? SEDA

-Okuruz Soner. Balnine bize kitap okumanın güzelliğini gösterdi.

KADİR

-(rahat) Kaygılanacak bir şey yok. Balnine’nin bir işi çıkmıştır. Ne bileyim; bir

yakının yanına gitmiştir…

38


CAKCAK

-(düşünceli) O masalcı kadını bulmalıyız hocam… (düşünür) Belki de… (es)

Eyvah! Onu, Razanya kaçırmış olmalı… Masalcı kadına bir şey yapabilir… Gidelim mi hocam? SEDA

-(yalvarırcasına) Ona kötü bir şey olmasın, ne olur?

MÜFETTİŞ

-(gülerek) Merak etme evlat. Ona bir şey olmaz… Işıklar kararır…

Üçüncü Sahne

Düş Mimarı’nın odası. Düş Mimarı, Müfettiş ve Cakcak son durumu konuşmaktadırlar. D. MİMARI - (sıkıntılı) Düşler bıçakla kesilir gibi kesildi. (es) Ne olacak Müfettiş? Böyle, elimiz kolumuz bağlı bekleyecek miyiz? MÜFETTİŞ

- (inançla) Elbette gerekeni yapacağız Mimar. Düş cadısı bir zafer elde ettiğini

sanıyor. (Cakcak’ın elindeki defteri gösterir) Nah! Buraya yazıyorum. Bu coşkunun önünde kimse duramaz artık! Cakcak, yazmak için defteri açar… Müfettiş, ‘yazma’ dercesine eliyle işaret eder. CAKCAK

- Hocamı duydun Mimar… Kesin konuşuyorsa mutlaka bir bildiği vardır.

D. MİMARI -Son düş görüleli on sekiz gün oldu müfettiş… (kaygıyla) Biliyorsun ki, iki düş arasından yirmi bir gün geçerse öncekiler görülmemiş sayılıyor. MÜFETTİŞ

-(sıkıntılı) Ah Mimar! Bu sorunu neredeyse tüm düşlerde yaşadık. Düşüncelerde

olgunlaşma gerçekleşmedikçe düşler gecikebilir. (es) Hatta yarım bile kalabilir. CAKCAK

-(kaygıyla) Hocam? Barış parkı düşü de yarım kalabilir mi?

Razanya, garip ışıklar ve sihri andıracak bir müzikle sahneye girer.

39


RAZANYA

-Kimler varmış burada? (kahkaha atar) Artık eski gücüme kavuştum… Beni hiç

kimse göremeyecek! (kahkaha atar) MÜFETTİŞ

-(emin) Sanmam evlat…(düşünür) Şu an düşüncenin kuluçka evresindeyiz.

(çevresine bakarak havayı koklar) En kısa zamanda dördüncü düşü de göreceğiz. Bana inanın… Razanya, Cakcak’ın önünden geçerek Müfettiş’le Mimar’ın etrafında dolanır. RAZANYA

-İhtiyar, yine çok umutlu… (kahkaha atar) Göreceğiz bakalım! Şurada üç gününüz

kaldı. D. MİMARI -(sinirli) Bundan nasıl bu kadar emin olabilirsin Müfettiş? Bilip de, Düş İşleri Bakanlığı’ndan gizlediğin bir bilgi mi var? RAZANYA

-(sevinç çığlığı atar) Atıyor Mimar, atıyor. (kahkaha atar) Sen inanma o

ihtiyara… MÜFETTİŞ

-(havayı koklar) Hayır Mimar… Bilgilerimi bakanlıktan asla gizlemem ben…

(koku almayı sürdürür) Sadece sezgilerime güveniyorum. (coşkuyla) Bu iş kısa sürede bitecek! RAZANYA

-(kahkahayla) Bence de Müfettiş! Bence de… (kahkaha atar)

Müfettiş, görmediği halde Razanya’nın olduğu yere bakarak konuşur. MÜFETTİŞ

-(coşkuyla) Biliyor musun Mimar, Barış Parkı gerçekleştiğinde… (es) Razanya

cadısı ve Düş mafyası, insanlığın gelişiminde kara bir leke olarak tarihin tozlu sayfalarına karışacak! RAZANYA

-(uzun bir kahkaha atar)

CAKCAK

-Hocam doğru söylüyor!

RAZANYA

-Zavallı insanlar… (kahkaha atar) Masalcı kadını etkisiz hale getirdikten sonra düş

gören çocukları da tespit ettiğimi bilseler… (sevinç çığlığı atar) Üç gün… Üç gün sonra insanlığın son umudu da bitecek! (es) Bu kadar gevezelik yeter! Hemen işbaşına gitmeliyim. Razanya çığlık atarak seyirciye el sallar ve sahneden çıkar.

40


MÜFETTİŞ

-Bu kadar gevezelik yeter evlat… Mahalleyi şöyle bir dolaşalım. (Mimar’a) Mimar,

sen de düş kaydedicinin başından ayrılma… Alarmını bekliyorum! Işıklar kararır…

Dördüncü Sahne

Çocukların odası… Esra, bilgisayarın başındadır. Soner’in elinde ise okuduğu bir elektronik kitap vardır. Razanya odanın ortasında bitiverir. RAZANYA

-(kendi kendine) Evet… (Soner’i gösterir) Düş cambazının biri bu çocuk… Hep o

kadının ve elindeki kitapların yüzünden. (hırsla) Şimdi bilirim ben yapacağımı… Razanya, el kol hareketleriyle Esra’yı etkisi altına almaya çalışır. Esra’da garip bir uyuşukluk gözlenir. Bakışlarını Soner’e diker. Bilgisayarın başından kalkar, Soner’in yanına gider. ESRA

-(kibarca) Soner… Soneeer…

RAZANYA

-(sevinçle ellerini ovuşturur) Ah! Evet! Oluyor! Oluyor! (Esra’ya) Haydi Esra,

göster kendini! ESRA

-(kibarca) Soner, diyorum! Kardeşim!

SONER

-(başını kitaptan kaldırmadan) Evet?

ESRA

-Soner… (es) Ne diyorum biliyor musun?

SONER

-(kayıtsızca) Kitap okuyorum.

RAZANYA

-(Esra’ya) Pes etme Esra! Haydi, inatlaş onunla!

ESRA

-(nazlanarak) Aman Soner! Çok güzel bir oyun yükledim. Haydi gel, birlikte

oynayalım! Soner, kitap okumayı sürdürmektedir. Yanıt vermez.

41


RAZANYA

-Kitabını sonra okusun!

ESRA

-(alttan alır) Kitabını sonra da okursun. Biricik ablanı kırıyor musun? Haydi! Bırak

kitabı… SONER

-(başını kaldırıp) Bu kitabı bu akşam bitirmem gerek. (es) Arkadaşlarla öyle

anlaştık. RAZANYA

-(merakla) Arkadaşları da kimlermiş? Bilmediğim kimse var mı acaba?

ESRA

-(merakla) Arkadaşların da kimler?

SONER

-Kadir, Esra… Sonra Ercüment. (düşünür) Bir de Nilay var… Hepimiz de aynı

kitabı okuyoruz. Yarın üzerinde konuşacağız. RAZANYA

-(üzgün) Ercüment’le Nilay da kimler?

ESRA

-(merakla) Ercüment’le Nilay da kimler?

SONER

-Tanımazsın… Uzay matematiği dersinden arkadaşlarım…

ESRA

-(aklına yeni gelmiş) Bak ne diyeceğim? İnternette güzel bir oyun var. Kaç kişi

olursak olalım, oynayabiliyoruz. Arkadaşlarına birer sinyal çak da bilgisayarın başına toplansınlar. Birlikte çok eğleniriz. Haydi! Haydi! Soner bir an, bu fikri düşünür. SONER

-(düşünür) Bilmem ki…

RAZANYA

-(Esra’ya) Düşünüp durmasın artık. Kabul etsin.

ESRA

-Aman Soner! Ne düşünüp duruyorsun ki? Kabul et de oynayalım. O sırada, garip sesler ve ışıklar eşliğinde Müfettiş’le Cakcak gelir.

ESRA

-(ısrarla) Haydi! Bırak şu kitabı…

SONER

-(yalvarır) Sonra oynasak?

MÜFETTİŞ

-(havayı koklar) Evlat, neler oluyor burada? (çevresine bakınır) Seni göremesem

de; burada olduğunu biliyorum. (güler) Düşlerin önüne geçemeyeceksin!

42


CAKCAK

-(şaşkın) Hocam ne oluyor? Kiminle konuşuyorsun? (elini Müfettiş’in gözleri

önünde sallar) İyi misin? ESRA

-(Soner’in başında dikilmektedir) Haydi ama Soner! Çok nazlandın.

Arkadaşlarına birer sinyal gönder de oyuna başlayalım. MÜFETTİŞ

-(Soner’e) Kabul etme evlat. Kabul etme! Kitabın daha önemli…

RAZANYA

-(Müfettiş’e) Allah’ın cezası! Sen de nereden çıktın? (Esra’ya) Bilgisayarı hep sana

vereceğim, de. İstediğin kadar oynayacaksın, de! Haydi Esra! Söyle bunları Soner’e. ESRA

-(alttan alır) Soner… Bana kırgın olduğunu biliyorum. (es) Benden fırsat bulup

bilgisayarın başına oturamadın. (es) Sana söz veriyorum; kitabı bırakırsan bilgisayarı hep sana vereceğim. İstediğin kadar oynayacaksın. MÜFETTİŞ

-(Soner’e) Kabul edemezsin evlat. Bu bir tuzak… Kitabını bırakamazsın!

CAKCAK

-Hayır, de evlat! Hayır de… Düş kahramanı sesleniyor; hayır, de!

SONER

-Esra, ben kitabımı okumak istiyorum. Bu konuda kararlıyım. Lütfen bana engel

olmaya çalışma. (es) Hem… Ben sana kırgın da değilim. RAZANYA

-(dişlerini sıkarak) Kötülükler adına! Olamaz böyle bir şey!

MÜFETTİŞ

-(Soner’e) Aferin evlat! Cadıya gereken yanıtı verdin. (es) Haydi, Esra’ya da bir

kitap ver. (Yatağından kalkıp kitaplıktan bir elektronik kitap alır.) SONER

-Esra, canın sıkılıyorsa bu kitaba başlasana... Çok seveceksin. Bir solukta

okuyacağın bir kitap… ESRA

-(kararsız) Bilmem ki…

RAZANYA

-(Esra’ya) Hayır! Bırak o kitabı Esra!

Esra, parmağını ekrandan geçirerek kitabın sayfalarını karıştırmaya başlar. RAZANYA

-(öfkeyle) Bırak onu!

MÜFETTİŞ

-Haydi! Okumaya başla Esra!

43


CAKCAK

-(el çırpar) Başla! Başla! Başla!

Esra, kitabı okumaya başlar. Razanya, hırsından çatlamak üzeredir. Ayağını şiddetle yere vurur. RAZANYA

-(öfkeyle) Burada daha fazla kalamam! Diğer çocuklara gitmeliyim. Diğer

çocuklara… Onları olsun… Razanya birden yok olur. Müfettiş, havayı koklar. Gülümsemeye başlar. MÜFETTİŞ

-(el sallar) Güle güle düş cadısı! (Cakcak’a) Haydi evlat! Biz de arkasından

gitmeliyiz? CAKCAK

-(şaşkın) Kimin!? Işıklar kararır…

Beşinci Sahne

Düş Mimarı’nın odası… Sessizlik… Gerginliği anlatan saat sesi… Düş Mimarı, Müfettiş ve Cakcak, tüm dikkatleriyle düş kaydedicinin başında beklemektedirler. D. MİMARI -(umutsuz) Boşuna! Her şey boşuna… Bu gece son şansımız. Adım gibi biliyorum ki bu düşlerin arkası gelmeyecek. MÜFETTİŞ

-(rahat) Sabret Mimar… Sabaha çok var. (uzatır) Düş dediğin, (birden) yedi, sekiz

saniyelik bir kurgu… Mimar, sıkıntılı bir şekilde düş kaydedicinin etrafında dönmektedir. CAKCAK

-Hocam doğru söylüyor. Beklemeliyiz.

44


D. MİMARI -(düş kaydediciyi gösterir) Yanıp sönen ışığı görüyor musun Müfettiş? Önceki kayıtları silmek için son gece olduğunu belirtiyor. Işık ve ses oyunlarıyla, Razanya neşeli bir şekilde sahneye girer. RAZANYA

-(alaylı) Ekip yine toplanmış… (kahkaha atar) Ama boşuna!

MÜFETTİŞ

-(rahat) Görüyorum Mimar… (uzatır) Üzgünüm ama… (birden)görüyorum.

Mimar iyice sinirlenir. Müfettiş’in kolunu tutar. D. MİMARI -Müfettiş! (dişlerini sıkar) Bu benim son şansım, anlıyor musun? Son şansım! (es) Bakanlığın gözünde, işe yaramaz birimin, işe yaramaz bir sorumlusuyum. Bu düşünceyi çürütmem gerek… İşe yaradığımı göstermem gerek! (üzgün) Yoksa bu birim kapatılacak! MÜFETİŞ

-(üzgün) Seni iyi anlıyorum Mimar… (havayı koklar) Üzgünüm, beklemekten

başka yapılacak bir şey yok. (homurdanarak) Bak… (alaylı) Başka bekleyenler de var… RAZANYA

-(kahkaha atar) Ayy! Çok üzüldüm, çook! (kahkaha atar) Şunların haline bakar

mısınız? MÜFETTİŞ

-Mimar, (uzatır)şu ekranı… (birden) niye açmıyorsun?

D. MİMARI -(dudak büker) Abuk sabuk düşler izlemekten yoruldum. Bütün programlar hazır, beklediğimiz düş geldiğinde zaten haberimiz olacak. Razanya, Mimar ile Müfettiş’in yanına sokularak düş kaydedicinin yanına gelir. RAZANYA

-(kahkaha atar) Beklediğiniz asla gelmeyecek! Bir iki kitap okumayla bu işler

olsaydı… Şimdiye kadar dünya düş cenneti olurdu. (es) Nasıl olsa beni görmüyorlar… (kahkaha atar) Şu cihazın düğmeleriyle oynasam… Belki de geçmişi silmeyi başarırım. Müfettiş, kokunun yükselmesinden şüphelenir. Düş kaydediciyi Razanya’dan korumak için cihazın yanına sokulur. MÜFETTİŞ

-Evlat, ver bakalım şu şemsiyeyi…

Cakcak, masaya dayalı olan şemsiyeyi uzatır.

45


MÜFETTİŞ

-(havayı koklar) Burnuma kötü kokular geliyor. (çevreye bakınır) Sanırım

çevremizde birileri var. Manyetik korumayı açalım da… (uzatır) cihazlarımızın başına… (birden) bir iş gelmesin… Razanya, düş kaydediciyi karıştırmak ister. Bu amaçla bir, iki hamlede bulunur. Fakat belli bir mesafeden ötesine ulaşamaz. RAZANYA

-(sinirli) Kahretsin! Yine o baş belası, manyetik koruma! (Müfettiş’e bakar)

Burada olduğumu nasıl anladı acaba? (şaşkın) Bu adamın gizli bir gücü var, ama bir türlü öğrenemedim. Razanya cihaza dokunmak için bir hamle daha yapar. Yine başarılı olamaz. Sinirinden dişlerini sıkar. RAZANYA

-(sinirli) Kötülükler adına! Nasıl bir korumadır bu? Cihaza bir türlü

dokunamıyorum! Razanya, hırslı bir şekilde cihazların etrafında dolanmaktadır. Düş kaydediciden garip sesler gelmeye başlar. Aynı anda rengârenk ışıklar yanıp sönmeye başlar. Razanya da dâhil herkes cihazın başına toplanır. CAKCAK

-(heyecanla) Geliyor hocam! Geliyor! Geliyor!

MÜFETTİŞ

-(telaşla) Mimar! Mimar! Ekranı aç!

RAZANYA

-(sinirli) Çabuk ol Mimar! Meraktan çatlatma kadını!

Mimar ekranı açar. Karşıda, kadınlı erkekli bütün dünya insanlarının akın akın içine girdiği “Barış Kulübü” adlı bir bina görünür. RAZANYA

-(şaşkın) Kötülükler adına! Bu da nereden çıktı şimdi? Daha ‘Barış Parkı’ düşünü

engellememişken, bir de bununla mı uğraşacağım? CAKCAK

-(şaşkın) Hocam bu ne?

Görüntüler binanın içine doğru uzanır. Dünya insanları birbirine çiçekler vermekte, gülüp eğlenmektedir.

46


MÜFETTİŞ

-Bu… Yeni bir düş evlat. Barış parkı kadar da önemli! Durun! İzleyelim şunu.

D. MİMARI -(üzgün) Sanmıştım ki… RAZANYA

-(sinirli) Barış, barış, barış… Nedir bu insanların barışla zoru! (sakin) Neyse… Şu

park düşü olmasın da…(kahkahayla) Bunu da bir şekilde engellerim nasılsa. Birden görüntüler değişir. “Barış Parkı” düşü tüm muhteşemliğiyle ekrandadır. D. MİMARI -(haykırır) Barış parkı! Barış Parkı! MÜFETTİŞ

-(sevinçli) Biliyordum! Biliyordum! (havayı koklar) Bu düşün yarım

kalmayacağını biliyordum… (uzatır) Çünkü… (birden) Çocuklar isterse her şey olur. CAKCAK

-Yaşasın! Oldu işte! Varan altı! (Mimar’a) Hocam ne demişti?

Razanya, çıldırmışçasına sahnede koşmaya başlar. Süpürgesini yerden yere vurmaktadır. D. MİMARI -(heyecanla) Haydi yedinci düş! Neredeysen çık gel! RAZANYA

-(haykırır) Nefret ediyorum! Nefret ediyorum! Çocuklardan da, barıştan da,

mutluluktan da nefret ediyorum! Razanya çığlıklar atarak sahneden çıkar. Sesi dışarıdan duyulmaktadır. RAZANYA

-(sesi sahne dışından) Nefret ediyoruuuum!

D. MİMARI -(sevinçle) Artık ben uyumam Müfettiş. On gün sonra da gelse, yedinci düşü beklerim. MÜFETTİŞ

-(havayı koklar) Bazıları dayanamadı. (gülerek) Sanırım barış çarptı… (boşluğa el

sallar) Güle güle! CAKCAK

-(şaşkın) Hocam iyi misin? Kiminle konuşuyorsun? Işıklar kararır…

47


Altıncı sahne

Şehrin karanlık sokakları… Razanya, kendi kendine konuşarak üzgün bir halde yürümektedir. Üzerine yerel ışık düşer. RAZANYA

- (üzgün) Böyle bir sona nasıl yaklaştım ben? (es) Üç beş çocuğa nasıl engel

olamadım? (dayanılmaz çığlıklar atar) Kötülükler adına! Binyılların Razanya’sı yenilecek mi şimdi? (ağlayarak çığlık atar) Şefim… Dedi ki… (taklidini yapar) Beceriksiz Razi! Son düşe de engel olamazsan süpürgeni elinden alırım! (sinirli) Kolaysa gel de sen engel ol! Çocuklarla uğraşması kolay mı? Yerde gördüğü konserve kutusuna sinirle tekme atar. RAZANYA -(sinir krizi geçirmektedir) Bunca yıllık, cadıların cadısı Razanya’ya bu yapılır mı? (kıkırdayarak güler) Süpürgemi elimden aldığı yetmiyormuş gibi… (gülmeyi sürdürür) Beni… (güler) Beni… (uzun uzun kıkırdar) Beni insana çevirip, bir anasınıfına öğretmen yapacakmış… (kıkırdar) Beni… Çocuklardan nefret eden beni… (gülmesi ağlamaya dönüşür) Anasınıfı öğretmeni… (hıçkırarak ağlar) Birden susar. Çevresine bakınır. Gözlerini siler, dağılmış olan saçını, başını toplar. RAZANYA

-(hırslı) O çocuklar… Kiminle uğraştığını bilmiyor! Şimdi görür onlar!

(homurdanarak) Hemen çocukların odasına gitmeliyim… (bağırır) İzin vermeyeceğim! İzin vermeyeceğim! Yedinci düşü görmelerine izin vermeyeceğim! Sahne aydınlanır. Dört ranzada, dört çocuk (Esra, Kadir, Soner, Seda) uyumaktadır. Razanya, çocukları sırayla dolaşarak kontrol etmektedir. RAZANYA

-(Kadir’in başında) Bu çocuk! Gülümsüyor mu? Yoksa yedinci düşü mü görecek?

(Kadir’i uyandırmadan sallar) Hayır! Hayır! Görmemelisin! (Kadir yatağında döner) Evet, bu tamam. Şimdi diğerine geçelim…

48


Razanya, Soner’in yanına gelir. RAZANYA

-(hırsla) Yoksa sen! Sen! Yedinci düşü mü göreceksin? Gülümsedin mi? (Soner’i

dürter) Hayır! Hayır! Görmemelisin! (Soner yorganı başına çeker) Diğeri! Diğerine gitmeliyim! Engel olmalıyım bu çocukların düşlerine! Razanya, Seda’nın yanına gider. Seda’ya şöyle bir bakar. Sonra Esra’nın başucuna geçer. Esra, Kadir, Soner, Seda arasında dönüp durur. Bu sırada, rengârenk ışıklar ve ses gösterisi arasında Müfettiş’le Cakcak girer. RAZANYA

-(bıkmış) Yine mi bunlar? Nereye gitsem karşıma çıkıyorlar!

CAKCAK

- İyi ki bir düş kahramanıyım!

MÜFETTİŞ

-(Cakcak’a ters bakar) Yeter artık evlat! Anladım; düş kahramanı olmaktan çok

mutlusun. Ama sırası değil… (havayı koklar) Şemsiyem! Şemsiyemi hemen kullanmalıyım! CAKCAK

-Neler oluyor hocam?

Müfettiş, şemsiye üzerindeki düğmelerden birine basar. Şemsiyede ışıklar yanıp sönmektedir. MÜFETTİŞ

-Manyetik koruma… (havayı koklar) Çocuklara kimse dokunsun istemiyorum.

CAKCAK

-(kırgın) Aşk olsun hocam! Ben çocuklara niçin dokunayım?

Müfettiş şemsiyesini tüm çocukların üzerinde gezdirir. MÜFETTİŞ

-(Cakcak’a) Tamam evlat… Uzatma. Benimki basit bir önlem

Razanya Seda’nın yanına gider. RAZANYA

-(panikle) Gülümsüyor! Gülümsüyor! Düş… (korkar) Düş görecek olmalı!

Dokunmalıyım, konumunu değiştirmeliyim şunun! Razanya, Seda’ya dokunmak ister. Ama dokunamaz. Ikınır, sıkınır başaramaz. RAZANYA

-(sinirle) Kahretsin! Kahretsin! Yine o şemsiye! Şu manyetik duvarı bir türlü

aşamıyorum! (panikler) Kötülükler aşkına! Kötülükler aşkına! Ben şimdi ne yapacağım? (Kadir’i gösterir) Şu çocuğa gitsem?

49


Hızla Kadir’in yanına gider. Ona da dokunamaz. Esra’nın yanına geçer. Dokunamaz. Soner, Kadir, Esra… Çocuklara hiçbir şey yapamaz. Ellerini başının arasına alıp korkuyla olacakları beklemektedir. RAZANYA

-(hıçkırır gibi) Kötülükler aşkına! Kötülükler aşkına! (çıldırır) Ben şimdi ne

yapacağım? Süpürgemi… Göz göre göre kaptıracak mıyım? (çığlıklar atar) Birden şemsiye üzerindeki alarm ışıkları yanmaya başlar. Herkes olduğu yerde durur. Razanya çömelmiş, başını kollarının arasına alarak donakalmıştır. Müfettişle Cakcak, yanan ışığa bakakalırlar. CAKCAK

-(şaşkın) Hocam… Hocam, şemsiyenin alarmı… Alar-mı… Şemsi… alarm…

İlk şoku atlatan Müfettiş şemsiyenin düğmesine basar. Düş sahne ekranına yansır. Barış Parkı yedinci kez görülmektedir. MÜFETTİŞ

-(şaşkın) Aman Allah’ım! Aman Allah’ım! Şunun güzelliğine bak! (es) Cakcak, bu

bir mucize! Bu insanların mucizesi… Geçmiş olsun evlat! Bu iş bitti! Razanya, çarpılmış gibi ışıklar ve dumanlar arasında garip bir şekilde dönerek sahneden çıkar. Süpürgesi seyircinin göreceği bir yerde kalır. CAKCAK

-(şok içinde) Hocam… Hocam… Bitti mi şimdi?

MÜFETTİŞ

-(mutlu) İnsanlık, sonunda başardı…

CAKCAK

-Ya Razanya? Razanya artık yok mu?

Müfettiş, Razanya’nın süpürgesini görür. Süpürgenin yanına gidip bulunduğu yerden alır… Artık elindeki sıradan bir süpürgedir. MÜFETTİŞ

-(süpürgeye bakarak) Sanırım yok…

CAKCAK

-(üzgün) Onu özleyeceğim galiba…

Müfettiş, şaşkın bir şekilde süpürgeye bakan Cakcak’ın omzuna dokunur. MÜFETTİŞ

-Evlat… Görev tamamlandı. Gitme zamanı.

50


Sahne kararır. Müfettişle Cakcak’ın üzerine yerel ışık düşer. Müfettişle yardımcısı, seyirciye doğru yaklaşır. Oyunun başında olduğu gibi sahnenin ön kısmına, ayaklarını sarkıtarak otururlar. Kısa süre dalgın bir şekilde kalırlar. CAKCAK

-(düşünceli) İyi ki… Bir düş kahramanıyım. İyi ki…

MÜFETTİŞ

-Karnın aç mı evlat?

CAKCAK

-(dalgın) Razanya artık yok…

MÜFETTİŞ

-(iştahla) Şöyle… Limonlu bir mercimek çorbası içelim mi?

CAKCAK

-(dalgın) Kötü cadı gitti…

MÜFETTİŞ

-(iştahla) Üstüne de bir demli çay?

CAKCAK

-(gözleri bir noktada) Düş kahramanları yemek yemez ki…

MÜFETTİŞ

-(üzgün) Haklısın… Ama… Yedinci Düş… Çok şey değiştirebilir.

Cakcak, dalgınlığından sıyrılır. Oturduğu yerden kalkarak üzerindeki uyuşukluğu atmaya çalışır. CAKCAK

-Hocam? Şu masalcı kadın… Neydi adı?

MÜFETTİŞ

-Balnine.

CAKCAK

-Evet… Balnine. Bir daha çocuklara görünmedi. (kaygıyla) Başına bir iş mi geldi?

MÜFETTİŞ

-Dinle evlat… (sakin) Biz nasıl gerçek bir insan değilsek, Balnine de bizim gibi bir

düş kahramanı. CAKCAK

-(şaşkın) Ne! Balnine bir düş kahramanı mıydı?

MÜFETTİŞ

-Evet evlat… Bir çocuğun istediği, özlediği, düşlediği bir kahraman…

CAKCAK

-Bunu başından beri biliyordun değil mi?

MÜFETTİŞ

-(gülümseyerek) Biliyordum… Bu yüzyılda, şehrin tam ortasında bir masalcı

kadın… (uzatır) Bu, (birden) olacak şey mi evlat? CAKCAK

-Pekiyi, neden çekip gitti?

MÜFETTİŞ

-Bu bir düş’tü evlat. (uzatır)Her güzel şey gibi… (birden) sona erdi.

51


CAKCAK

-(merakla) Pekiyi, ya Razanya? İkimiz de biliyoruz ki, o da insan değil. Ama

yüzyıllardır yeryüzünde? Niçin yok olmuyor? MÜFETTİŞ

-Razanya da bir düş kahramanı…

CAKCAK

-(şaşkın) Düş kahramanı mı? Ama o kötü biri?

MÜFETTİŞ

-Tamam. Kötü düşlerin kahramanı… İnsanların içinde taşıdığı kötülüğü temsil

ediyor. Yani evlat, Razanya’yı da, bizi de ayakta tutan insanlar. (üzgün) Şu Barış Parkı, Razanya’nın sonu olacak sanırım. CAKCAK

-(üzgün) Razanya’yı bir daha göremeyecek miyiz? O olmazsa biz ne yaparız?

Kiminle mücadele ederiz? MÜFETTİŞ

-Evlat, sana hak veriyorum. Razanya’nın olmadığı bir dünya bizim için sıkıcı

olacak. Ama insanlar, barışın egemen olduğu bir dünyada mutluca yaşayacaklar. Cakcak sıkıntılıdır. Müfettişin etrafında dolanır. CAKCAK

-Hocam? (duygusal) Ben… Ben insan olmak istiyorum.

Müfettiş de oturduğu yerden irkilerek kalkar. MÜFETTİŞ

-(şaşkın) Neden evlat? Düş kahramanı olarak sonsuza kadar yaşamak varken…

İnsan olmayı neden istiyorsun? CAKCAK

-(düşler) Ben de insanlar gibi düş görmek istiyorum. (gülümser) Güzel, dünyayı

değiştirecek düşler… MÜFETTİŞ

-Ama insanların… (es) Ömürleri kısa olur evlat. (hesap yapar) En çok…

(parmaklarıyla sayar) yüz yıl yaşarlar. (es) Doğarlar, büyürler ve… (eliyle işaret eder) göçüp giderler. CAKCAK

-Ben… Bunlara razıyım hocam. (es) Hem, iyi yaşam sürmüş bir insan ölümsüz

sayılır. MÜFETTİŞ

-(şaşkın) Evlat, bu… (uzatır) çok güzel bir söz… (birden) Senin mi?

CAKCAK

-(utangaç gülümser) Şey… Evet hocam. Şimdi düşündüm.

52


MÜFETTİŞ

- (defteri gösterir) Bunu yazmalısın. (birden) Hem de şimdi…

Cakcak, defteri alır, yazmaya başlar. CAKCAK

-(heceleyerek) İi-yi ya-şamm sür-mmmüş birr in-sann ö-lüüüm-süz saa-yı-lırr.

Nokta! (Müfettiş’e bakar) Yazdım hocam. MÜFETTİŞ

-Aferin evlat!

CAKCAK

-Hocam? (es) Bir gün olur muyum dersin?

MÜFETTİŞ

-Ne, olur musun?

CAKCAK

-Bir gün… (düşler) Ben de bir insan olur muyum?

MÜFETTİŞ

-(seyirciye bakar) Bu, çocuklara bağlı evlat. (uzatarak) Çocuklar düşlerse,

(birden) bir gün sen de insan olabilirsin. (coşkuyla) Çocuklar düşlerse her şey olur evlat! (inançla) Her şey… CAKCAK

-(sevinçle) Sahi mi? Sahi mi? (seyirciye) Arkadaşlar, hocamı duydunuz… Benim

inan olmamı düşler misiniz? (seyircinin yanıtını bekler) Çok teşekkürler! Çok teşekkürler! (sevinçle) O zaman… Barış parkında görüşmek üzere. Razanya sahneye girer. Üstünde hanım hanımcık bir giysi, ayağında bir etek vardır. Saçları topuz haline getirilerek hafif bir makyaj yapılmıştır. İki koluyla kucağındaki kitapları sıkıca kavramıştır. Müfettiş’le Cakcak’ın yanına gelir. CAKCAK

-(şaşkın) Sen! Sen… Razanya!

RAZANYA

- (sakin) Merhaba. Benim adım Raziye. Af edersiniz. Tanışıyor muyuz?

MÜFETTİŞ

-(sakin) Yardımcım… (Cakcak’a göz kırpar) Sizi biriyle karıştırdı da?

RAZANYA

-(elindeki küçük kâğıdı uzatır) Şey… Size bir adres soracaktım? (gülümser) Ben

anasınıfı öğretmeniyim. Kâğıtta yazılı olan okula tayinim çıktı. Yerini biliyor musunuz? MÜFETTİŞ

-(çıkışı gösterir) Buradan doğruca gidin, köşe başından sağa dönün. Okulu

göreceksiniz.

53


RAZANYA

-Çok teşekkür ederim. (es) Biliyor musunuz; ben de sizi tanıdığım birilerine

benzettim ama… (gülümser) İnsanlar çift yaratılırmış değil mi? İyi günler. (çıkar) CAKCAK

-(şaşkın) Hocam, bu Razanya değil miydi?

MÜFETTİŞ

-(gülümser) İnsan, insana benzer evlat… (uzatır) Çocuklar… (göz kırpar)

Çocuklar düşlerse her şey olur… (defteri gösterir) Son olarak bunu da yaz! Işıklar kararır… Oyunun Sonu.

54


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.