SUYUN YENİLENMESİ İÇİN GEREKEN SÜREYİ BİLİYOR MUSUNUZ

Page 1

www.bursahurriyet.k12.tr/susempozyumu


SUYUN YENİLENMESİ İÇİN GEREKEN SÜREYİ BİLİYOR MUSUNUZ?


 Dünya Okyanusları  Yer Altı Suyu  Buz Kütlelerinden Erimeler  Dağlardaki Buz Oluşumları  Kutup Bölgeleri  Göller  Islak Zeminler  Topraktaki Su  Kanal Ağı  Atmosferdeki Su  Biyolojik Su

2500 yıl 1400 yıl 9700 yıl 1600 yıl 10000 yıl 17 yıl 5 yıl 1 yıl 16 gün 8 gün Birkaç saat


SU KAYNAKLARININ SÜRDÜRÜLEMEZLİĞİNİN İŞARETLERİ


Su kaynakları yenilenebilir bir kaynak olmakla beraber sınırsız değildir. Su döngüsü, belirli bir yerde, yılda ancak belirli miktarda suyun bulunmasını sağlayabilir.


Bu durum da, nüfus fazlalaştıkça kişi başına düşen suyun azalacağı anlamına gelmektedir.


Dolayısıyla, 1970′ten günümüze 1.8 milyar insanın dünya nüfusuna eklendiğini düşünürsek, o tarihten bugüne kişi başına düşen su miktarının üçte bir oranında azaldığı hesaplanabilir.


Genel bir kural olarak hidrolojistler susuzluğu, kişi başına düşen yıllık su miktarının 1000 - 2000 m3′ ün altına düşmesi olarak tanımlamaktadır.


Susuzluğun en önemli işaretlerinden biri de, mevcut su kaynakları ile rahat bir yaşamı sürdürebilecek seviyeyi aşmış ülkelerin sayısındaki artıştır. Bu miktar 1000 m3′ ün (kişi başına günde 725 galon) altına indiğinde o ülkede su kıtlığı başlamış demektir.


Günümüzde üzerinde 232 milyon insanın yaşadığı 26 ülke, susuzluk çeken ülkeler sınıfına dahildir. Bunların çoğunun nüfus artış hızları fazla olduğundan, susuzluk sorunları da gittikçe artmaktadır.



Susuzluk çeken ülkelerin 11′i Afrika’dadır. Bugünkü nüfus artış hızlarının sabit olarak kabul edilmesi halinde 2010 yılına kadar 6 ülke daha bunlara eklenecektir. Susuzluk çeken ülkelerde yaşayan Afrikalıların sayısı 400 milyona ulaşacaktır.Bu rakam da kıtanın tahmin edilen nüfusunun % 37’sini oluşturmaktadır.



Orta Doğu’da yer alan 14 ülkeden dokuzu, susuzluk çekenler arasındadırlar. Susuzluğun dünyada en yoğun hissedildiği bölge burasıdır. Bu ülkelerden bazılarının nüfuslarının 25 yıl içinde ikiye katlanacağı tahmin edilmektedir.



Bunun için de sorunun eldeki imkanlarla çözümlenebilmesi olasılığı oldukça zayıf gibi görünmektedir.


Orta Doğu’ daki nehirlerin hemen hepsinin birkaç devlet tarafından paylaşılmakta olduğu göz önüne alınırsa, su kaynakları üzerindeki kullanım hakları iddialarının oldukça tehlikeli bir mecraya dökülüp önümüzdeki on yıl içinde patlayabileceği düşünülebilir.


En sık rastlanan sorun yer altı sularının seviyelerinde meydana gelen düşüştür. Bu, doğanın verdiği miktardan daha fazlasının tüketildiği anlamına gelir.



Bu su kaynaklarından temin edilmekte olan suyun miktarı ile, doğanın sağladığı suyun miktarı arasında bir denge sağlanmazsa, yeraltı suları zaman içinde çok pahalı, çok tuzlu ya da kuru bir kaynak haline dönüşecektir.



Tükenmeye yüz tutan yeraltı su kaynaklarına verilebilecek en somut örneklerden biri de fosil su kaynaklarıdır. Fosil su kaynakları yeraltında binlerce yıldan beri kalmışlardır .


Fosil su kaynaklarının yağmur suyu gibi giden suyu yenileme imkanları bulunmamaktadır. Bir petrol kuyusu yer altındaki rezervi nasıl bitirirse, pompalanan su da fosil su kaynaklarını o şekilde tüketir.


Fosil su kaynaklarına dayanan çiftlikler ve şehirler su kaynakları tükendiği zaman ne yapacaklarını şimdiden düşünmek zorundadır.


Yer altındaki su kaynaklarının azalması, su seviyelerinin düşmesi, ihtiyacın mevcut imkanların çok üstüne çıkması bir su krizinin açık işaretleridir.



Çevre korunmasında oynadığı rolü ve içinde yaşayan varlıkları hiç göz önüne almadan baraj inşa ederek, nehirlerin yataklarını değiştirerek ve su kaynaklarını kirleterek doğa ile ters düşen insanlar, deltaları, gölleri, nehir yataklarını ve buralarda yaşayan canlıları mahvetmiştir.



Bir yanda daha verimli tarım, gelişen sanayi, büyüyen kentler gibi olguların meydana gelmesini sağlayan bir ham madde, diğer yanda bütün doğal yaşamın ihtiyacı olan temel unsur yer almaktadır.


Susuzluğun artması bu ikilemi çözümsüzlüğe sürüklemiştir, suyun insanların kullanımına daha fazla tahsis edilmesi ekosistemlere daha az su kalması demektir.


Bir bataklıkta, gölde veya denizde yaşayan bir canlı türünün neslinin tehlikeye girmesi, o bölgede yaşamakta olan insanların mevcut ekolojik gereksinimlerine kendilerini uyduramamış olduklarını göstermektedir.


SU KAYNAKLARININ TASARRUFLU KULLANIMI


Su kaynaklarının en çok tüketildiği alan tarımdır. Dünya su tüketiminin %65′i tarımda meydana gelmektedir. Toplam su tüketiminde endüstrinin payı %25, ev işyeri gibi yerlerde kullanımının payı ise %10 civarındadır. Endüstride kullanılan suyun bir kısmının sadece soğutma veya benzeri amaçlarla kullanılıp tekrar doğaya bırakıldığı da düşünülürse en önemli su tüketim alanının tarım olduğu ortaya çıkar.


Çin, Mısır, Hindistan, Endonezya ve Pakistan da dahil olmak üzere bir çok ülke gıda üretiminin yarıdan fazlasını sulu tarımdan gerçekleştirmektedir.


Bugün dünya gıda üretiminin %40′ı sulu tarım metodu uygulanan arazilerden elde edilmektedir. Bu araziler toplam tarım alanlarının sadece %17’sini meydana getirmektedir.



Sulamanın kendi de bir sorun kaynağıdır. Uzun vadede ortaya çıkan tuzluluk sıkıntıları tarım arazileri için büyük bir sorundur. Bu tip olumsuzlukları asgariye indirecek teknik yenilikler tarımın doğası gereği çok yavaş uygulamaya geçmekte ya da hiç uygulanamamaktadır.



Mesela; yüzey sulamaları yerine yağmurlama veya damla sulamayı seçmek su tüketim miktarı, tuzlanma, erozyon gibi bir çok sorunun çözümüdür. Fakat maliyeti ve uygulama bilgilerinden yoksunluk bu yöntemin yaygınlaşmasını zorlaştırmaktadır.


Y端zey sulama


YaÄ&#x;murlama sulama


Damla sulama


NASIL SU TASARRUFU YAPILIR?


Bilim insanlarına göre,modern teknolojiler kullanıldığında evlerde %30, tarımda % 50 ve sanayide % 90 oranında azalır.


Su tasarrufu i癟in yap覺lmas覺 gerekenler:


Taşıma sırasında su kaybını en aza indirmek için borular tamir edilmelidir. Tarımsal sulamada buharlaşmadan kaynaklanan kayıpları en aza indirip suyun daha verimli kullanılmasını sağlamak için “damla sulama”(suyun toprak yüzeyine damlalar halinde verilmesi) yöntemine geçilmelidir.


Uygun olan her yere atık su arıtma tesisleri kurulmalıdır. Sanayide kullanılan su, geri kazanım yöntemleriyle tekrar tekrar kullanılmalıdır. Çevre temizlik vergisi örneğinde olduğu gibi, suyun taşınması, işletilmesi ve arıtılmasıyla ilgili giderleri karşılayacak uygun vergilendirmeler yapılmalıdır.


At覺k su ar覺tma tesisi


Bilinçli bir tüketici olarak suyun tutumlu kullanımı, suyun boşa harcanmaması, yani suyun israf edilmeden ihtiyaçlarımızı karşılayacak biçimde kullanılması sorumlu bireyler olarak hepimiz için bir zorunluluktur.


Suyu tasarruflu kullanal覺m!


Öte yandan, nüfus ve ekonomik faaliyetler arttıkça birçok ülke hızla su sıkıntısı çeker duruma gelmekte ya da ekonomik gelişmeleri kısıtlanmaktadır.


Sürdürülebilir kalkınma politikası doğrultusunda, su kaynaklarını tasarruflu kullanma bilinci yerel, bölgesel, ulusal ve uluslararası her düzeyde geliştirilmelidir.


SUYU BİLİNÇLİ KULLANMAK YAŞAM KALİTEMİZİ DÜŞÜRMEZ !!!


SU KAYNAKLARININ KORUNMASI


Su havzalarındaki doğal bitki örtüsü; hidrolojik (su) döngünün teminine, taşkınların dengelenmesine ve düzenlenmesine, sel veya kuraklık gibi aşırı (afet) olaylara karşı bir tampon bölge oluşturulmasına (suların geciktirilmesi yoluyla bir engel teşkil edilmesine) yardımcı olmaktadır.


Bitki örtüsünün ortadan kaldırılması; havza akarlarında siltasyona (birikime), su verimliliğinde ve kalitesinde kayıplara, sucul habitatların bozulmasına ve buna benzer olumsuz sonuçlara yol açabilir.


Su insan için çok önemli. Ama öte yandan da dünya nüfusunun artması, küresel ısınmaya bağlı iklim değişiklikleri, suyun yeryüzündeki dağılımı ve kullanım şekli, su ile ilgili ciddi sorunların ortaya çıkmasına yol açmaktadır. İşte bu konudaki gerçeklerin bir kısmı:


Dünyadaki tatlı suyun %80' i buzul olarak kutuplardadır. Dünyadaki nehirlerin yaklaşık 2/3' ü (yaklaşık 300 nehir) sınır ötesi su olarak bir kaç komşu ülke tarafından paylaşılmaktadır. Bu nehirlerin hemen hemen tamamı komşu ülkelerle sorunlara yol açmaktadır.


Yaklaşık 1,1 milyar insan temiz içme veya kullanım suyundan yoksundur.  Her yıl yaklaşık 5 milyon insan temiz su ile ilgili hastalıklardan dolayı ölmektedir.


2025 yılında dünya nüfusunun üçte biri şiddetli derecede su sıkıntısı çekecektir. Halen dünyada 2,8 milyar insan şehirlerde yaşıyor, bu rakam 2025'te 4,5 milyara yükselecek. Şehirler temiz suya daha fazla ihtiyaç duymakta olup aynı zamanda da daha büyük atık su sorununa yol açmaktadırlar. Şehir nüfusunun artması ciddi su sorunlarını beraberinde getirecektir.


Ülkemizdeki 3200 belediyenin yaklaşık 50 adedi kanalizasyon sularını arıtmaktadırlar. Başka bir deyişle nüfusumuzun yaklaşık 50 milyonuna ait kanalizasyon suları doğrudan nehirlere dolayısıyla göl ve denizlere akmaktadır.


Bunlar, su ile ilgili gerçeklerin sadece bir kısmı. Bu ve buna benzer konuların ciddi bir şekilde dünya gündemine gelmesiyle BM Genel Kurulu 1993 yılı Aralık ayında aldığı bir kararla her yılın 22 Mart gününün " Dünya Su Günü" olarak kutlanmasını kararlaştırmıştır.


TÜRKİYE’NİN SU POTANSİYELİNİN GELECEKTEKİ DURUMU


Akarsular覺m覺z


Türkiye, su kaynakları ve su kaynaklarının kullanımı ve değerlendirilmesi konusundaki faaliyetleriyle bulunduğu coğrafi bölgede nadir sorunsuz ülkelerden biridir.


Fakat su miktarı açısından yeterli bir ülke olarak gözükmesine rağmen, bilhassa kişi başına kullanılabilir su potansiyelinin incelenmesiyle gerçeğin farklı olduğu daha açık görülmektedir.


Uluslararası kriterlere göre kişi başına 10 bin m³ su düşüyorsa o ülke “su zengini” sayılmaktadır; miktar, 3 bin ile 10 bin m³ arasında ise, “yeterli suyu olan ülke”, kişi başına kullanılabilir su miktarı bin ile 3 bin m³ arasında ise “su sıkıntısı olan ülke” diye adlandırılmaktadır, miktar 1000 m³‘ün altındaysa, ülke ya da bölge su fakiri sayılmaktadır.


Türkiye’de günümüzde kişi başına düşen kullanılabilir su potansiyeli yılda 1640 m³/yıl civarındadır. Türkiye’nin kişi başına düşen kullanılabilir su varlığı, diğer bazı ülkeler ve dünya ortalaması ile karşılaştırıldığında su zengini olmayan ülkeler arasında olduğu görülmektedir.


Türkiye’nin 2025 yılındaki nüfusunun 88,9 milyon olması tahmin edilmektedir. Bu durumda kişi başına teknik ve ekonomik olarak kullanılabilir su miktarımız 1237 m³’e inecektir.


Su güvenliğinin net bir göstergesi olan kişi başına düşen su miktarı, nüfus arttıkça azalmaktadır. Bundan dolayı, Türkiye’nin gelecek nesillere sağlıklı ve yeterli su bırakabilmesi için kaynaklarını çok iyi koruyup, akılcı kullanması gerekmektedir.


Düşünülenin aksine, Türkiye su zengini bir ülke olmayıp yakın gelecekte su sorunları yaşamaya aday bir ülkedir.


KÜRESEL ISINMA


Küresel ısınma, insan tarafından atmosfere verilen gazların sera etkisi yaratması sonucunda, dünya atmosferi ve okyanuslarının ortalama sıcaklıklarında belirlenen artışa verilen isimdir.


50 yıldır saptanabilir duruma gelmiş ve önem kazanmıştır. Dünya'nın atmosfere yakın yüzeyinin ortalama sıcaklığı 20. yüzyılda 0.6 (± 0.2) °C artmıştır.


İklim değişimi üzerindeki yaygın bilimsel görüş, "son 50 yılda sıcaklık artışının insan hayatı üzerinde fark edilebilir etkiler oluşturduğu" yönündedir.


Küresel ısınmaya, atmosferde artan sera gazlarının neden olduğu düşünülmektedir. Karbondioksit, su buharı, metan gibi bazı gazların, güneşten gelen radyasyonun bir yandan dış uzaya yansımasını önleyerek ve diğer yandan da bu radyasyondaki ısıyı soğutarak yerkürenin fazlaca ısınmasına yol açtığı ileri sürülmektedir.


K羹resel 覺s覺nma sadece insanlar覺 etkilemiyor.



OLASI ÇÖZÜMLER VE ALINABİLECEK ÖNLEMLER


Sera gazı salınımını kontrol edecek günlük hayattaki bazı önlemler şöyle sıralanıyor:


Standart ampulü, tasarruf ampulü ile değiştirmek, yılda 75 kilogram (kg) karbondioksit tasarrufu sağlıyor. Daha az araba kullanmak. Daha sık yürüyüp, bisiklet kullanmak ve toplu taşıma araçlarından daha çok faydalanmak. Araba kullanılmayan her 2 kilometre için 0,75 kg. karbondioksit tasarruf edilecektir.




Otomobillerin hava ve yakıt filtrelerinin her zaman temiz olmasına dikkat edilmelidir. Çok tozlu ortamlara yaptığınız yolculuklardan sonra mutlaka filtreler temizlenmelidir. Kirli filtreler fazla yakıt harcanmasına yol açmaktadır.


Geri dönüşüme katkıda bulunmak gereklidir. Evlerden çıkan çöplerin sadece yarısını geri dönüştürerek yılda 1200 kg. karbondioksit tasarrufu sağlanabilir. Lastikler kontrol edilmelidir. Düzgün şişirilmemiş lastiklerle litre başına alınan yol yüzde 3 oranında artar. Buradan sağlanacak her 4 litre benzin tasarrufu 10 kg. karbondioksiti atmosferden uzak tutar.



Daha az sıcak su kullanılmalıdır. Suyu ısıtmak için çok fazla enerji kullanmak gerekiyor. Daha az su tüketen bir duş başlığı ile 175 kg, giysileri soğuk su ya da ılık suda yıkayarak da 250 kg. karbondioksit tasarrufu yapılabilir.


Ambalajları fazla olan ürünlerden kaçınılmalıdır. Çöpü yüzde 10 oranında azaltarak 600 kg. karbondioksit tasarrufu yaptırır. Su ısıtıcısı ayarlanmalıdır. Isıtıcıları kışın 2 derece yukarı, yazın 2 derece aşağı ayarlamak yılda 1000 kg karbondioksit tasarrufu yaptırabilir.


Elektronik cihazları tamamen kapatılmalıdır. Evde ortalama 8 saat bekleme konumunda bırakılan TV, DVD, müzik seti gibi elektronik cihazlar, yılda 450 kg karbon gazının atmosfere yayılması anlamına gelir. Her yıl en azından bir ağaç dikmek gereklidir. Bir ağaç ömrü boyunca 1 ton karbondioksit emmektedir.



Özellikle ısınmada güneş enerjisi ile çalışan sistemlerin kullanılması gereklidir. Bu çok büyük tasarruflar sağlayacaktır. Ormanlarda piknik yapmak yerine daha çok az ağaçlık küçük park ve bahçelerde piknik yapmak, orman yangınlarını engelleyecektir.


Güneş sistemi ile ısınma


ISINMANIN KANITI NE?


Sıcaklık kayıtları 19'uncu yüzyıl sonlarında tutulmaya başlandı. Ortalama küresel sıcaklık 20'nci yüzyılda yaklaşık 0.6 santigrat derece arttı. Sıcaklığın artmasıyla buzulların erimesi nedeniyle deniz seviyeleri de 10-20 santimetre arasında yükseldi.




Artık deniz buzları, son birkaç 10 yılın yaz ve sonbahar döneminde yaklaşık yüzde 40'a varan oranda inceldi. Buna karşılık Antarktika'nın bazı bölümleri daha da soğudu. Yüzey ısısı ve troposferdeki ısı arasında bazı çelişkiler göze çarpıyor.




SICAKLIK NE KADAR YÜKSELECEK?


Sera etkisi yaratan gazların salınımı engellenmezse, 2100'e kadar ortalama küresel sıcaklık 1.4-5.8 santigrat derece artacak.  Olayın vahameti şöyle açıklanabilir:


 Medeniyetin ortaya çıkışından beri küresel

ortalama sıcaklık sadece 1 santigrat derece arttı.  Sera etkisi yaratan gazların salımı hemen kesilse bile, bilim adamları etkinin uzun bir süre daha devam edeceğini söylüyor. Çünkü; büyük buz ve su parçalarını da içeren iklim sisteminin normale dönmesi yüzlerce yıl alabilir.


HAVA DURUMU NE OLACAK?


Küresel anlamda çok daha sert hava olayları ortaya çıkacak. Kıyı bölgelerde yağış miktarı artarken, iç bölgelerde sıcak havanın etkisiyle kuraklık baş gösterecek.


ETKİLERİ NELER OLACAK?


Tatlı su kaynaklarının azalması, gıda üretimi koşullarındaki genel değişiklikler ve seller, fırtınalar, sıcak dalgalar ve kuraklık nedeniyle ölümlerde yaşanacak artış gibi potansiyel tehlikeler gündeme gelecek.


Artan fırtınalar ve deniz seviyeleri nedeniyle daha çok sel meydana gelecek. Bununla birlikte, hava sıcaklıkları bölgelere göre çok büyük farklılıklar gösterecek. Ve bu durumun sonuçları tahmin edilmeyecek kadar güç.


Bu durum en çok, hızlı iklim değişimine karşı hazırlık yapamayan yoksul ülkeleri etkileyecek. .


Yaşam alanlarının hızlı değişimine ayak uyduramayan birçok bitki ve hayvan türünün nesli yok olacak. Dünya Sağlık Örgütü'nün verilerine göre, sıtma ve yetersiz beslenme gibi nedenlerden milyonlarca kişi ölümle yüz yüze gelecek.













DERELER,GÖLLER,DENİZLER,OKYANUSLAR… DÜNYADAKİ HIZLI SANAYİLEŞME VE NÜFUS ARTIŞI İLE BİRLİKTE SU KAYNAKLARI HER TÜRLÜ KİRLETİLİYOR , BU DA ÇEVRENİN DOĞAL DENGESİNİN BOZULMASINA NEDEN OLUYOR. ÇEVREMİZİ KİRLETMEK KENDİ VARLIĞIMIZI YOK ETMEK ANLAMINA GELMEKTEDİR.


CANLI VEYA CANSIZ TÜM VARLIKLARI SAĞLIKLI , TEMİZ VE GÜZEL TUTARAK DÜNYANIN ÖMRÜNÜ UZATMAK , GELECEK KUŞAKLARA BIRAKILACAK EN ÖNEMLİ MİRASTIR.


• • • •

Atatürk’ün biz ve gelecek kuşaklara çevre ile ilgili söylediği sözleri ve anekdotları: Sağlıklı yaşam, sağlıklı çevre ile olur. Biz doğayı korudukça doğa da bizi korur. Yarının doğası bugünden yaratılır. Nasıl bulmak istiyorsan öyle bırak.


BİZ DE ATATÜRK’ÜN REHBERLİĞİNDE ONDAN İLHAM ALARAK BU PROJEYİ GERÇEKLEŞTİRDİK.HER DAMLA SUYUN DA HAYATİ ÖNEM TAŞIDIĞI BİLİNCİYLE HAREKET EDEREK PROJE SLOGANIMIZI OLUŞTURDUK: ’’ARTIK ATIK SULARLA NEGATİF ELEKTRİK DEĞİL , POZİTİF ELEKTRİK ÜRETELİM’’


AMACIMIZ ,KİMSENİN BEKLEMEDİĞİ KAYNAKLARDAN ÇOK VERİMLİ KAZANÇLAR ELDE ETMEKTİR VE BU KAZANÇLARI OLUMLU KULLANMAKTIR.


PROJEMİZDE, MAHALLELERİN ATIK SUYUNDAN YARARLANARAK ELEKTRİK ÜRETMEYİ AMAÇLADIK.BUNU DA BİLDİĞİMİZ BARAJ TÜRBİN SİSTEMİ İLE SAĞLAYACAĞIZ.


SU TÜRBİNLERİ Barajlarda (hidroelektrik santrallerde) kullanılır. Buhar türbinindeki gibi aynı prensiple çalışır. Akan su türbin kanatlarına çarparak kanatlar üzerinde bir güç yaratır. Böylece su akışı enerjisi türbini döndüren enerjiye dönüşür. Su türbinleri iki grupta ele alınır. Tepki (reaksiyon) ve itici güç (impuls) türbinleri. Su türbin kanatlarının kesin şekli ve dizaynı su basınç kaynağına uygun verilir.


İLK AŞAMADA KANALİZASYON BORULARINA ÖZEL FİLTRELER YERLEŞTİRİLİP MEKANİK(ÇÖP VE KATI) ATIKLAR ARITILACAK VE TÜRBİNLERİN SORUNSUZ ÇALIŞMASI SAĞLANACAK, AYRICA ÖZEL SU YUMUŞATMA ÜNİTELERİ İLE DE KALSİYUM VE MAGNEZYUM MİNERALLERİ SU ZEMİNİNE ÇÖKERTİLEREK TÜRBİNLERİN KİREÇ TUTMAMASINI YANİ DÖNÜŞ HIZININ YAVAŞLAMAMASI SAĞLANACAK.


BARAJ TÜRBİNLERİ KANALİZASYONDA SULARIN EN HIZLI AKTIĞI YERDE KURULACAK VE HİÇ DURMADAN DÖNEREK, ELEKTRİK ÜRETİMİ SAĞLANACAK. OLUŞAN BU ELEKTRİK YER ALTINDAN ÇEKİLEN ÖZEL HATLARLA MAHALLEDEKİ EVLERE , CADDE, SOKAK , PARK AYDINLATMALARINA DAĞITILACAK.


HER MAHALLE İÇİN YETKİLİ KURUMLARLA İŞBİRLİĞİ YAPILIP KANALİZYON HARİTALARI, NÜFUS SAYISI , TÜKETİLEN SU VE ELEKTRİK DEĞERLERİ ALINACAK VE BU DOĞRULTUDA PROJEMİZİN YERİ , UYGUN TÜRBİN SEÇİMLERİ , ARITMA NOKTALARI V.S.BELİRLENECEK.


PROJEMİZİN EŞDEĞER BİR HİDROELEKTRİK SANTRALI İLE KARŞILATIRILMASI: - BARAJ MALİYETİ, BARAJIN ÇEVRE DENGESİNE OLUMSUZ ETKİLERİ , YÜKSEK GERİLİM HATLARIN ÇEVREYE YAYDIĞI RADYASYONUN OLUMSUZ ETKİLERİ YOK.


DÜŞÜK MALİYETLİ ELETRİK ÜRETECEĞİMİZDEN DOLAYI, EVLERE ÇOK ÇOK UCUZ ELEKTRİK DAĞITILACAK BU SAYEDE VATANDAŞIN CEBİNDE PARA KALACAK. BARAJ VE ELEKTRİK NAKİL HATLARININ TASARRUF EDİLEN PARALARLA BİRLİKTE DIŞARIYA BAĞIMLISI OLDUĞUMUZ DOĞAL GAZLA ELEKTRİK ÜREMİNDEN VAZGEÇİLEREK ELDE EDİLECEK EKONOMİK KAZANÇLA DEVLETİN VE YA ÖZEL TEŞEBBÜSÜN FARKLI ALANLARDA YENİ YATIRIMLAR YAPMASINA İMKAN VEREREK ÜLKENİN KALKINMASI SAĞLANACAKTIR.


Projemiz‌





www.bursahurriyet.k12.tr/susempozyumu


SU


TOPRAK


HAVA


SU



Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.