BDK Haftasonu 2

Page 1


dolabın kapakları

PROJE ÇOCUK, ŞANTİYE ÇOCUK

Bazı çocukların günlük programı beni şaşırtıyor. Çocukların programları anne babalarınınkinden bile daha yoğun olabiliyor. Neler oluyor çocukların programlarında? Bir okula gittikleri halde özel dersler, dershaneler; spor etkinlikleri, sanat etkinlikleri ve kim bilir daha neler… Bir çocuk bunca etkinliğin kaçını birden aynı anda isteyebilir? Kaçına katılmaya kendisi karar vermiştir? Bırakın özel dersleri, dershaneleri, çocuklar okula giderken bile yarım gönüllüdür. Peki ya tüm o etkinlikler? Hem bu çocuklar ne zaman sokakta oynuyorlar? Ne zaman kendi başlarına kalıp can sıkıntısıyla ve can sıkıntısının onları yuvarladığı dipsiz hayal kuyularıyla tanışıyorlar? Bu kadar yönlendirmeden sonra kendi yollarını nasıl buluyorlar? Çocukları “yönlendirmek”, onlara bo-

yama kitabı gibi “hazır” malzemeler vermek, canlarının sıkılmasına fırsat vermemek üzerine düşünüp duruyorum ne zamandır. Beni bu konuda düşünmeye iten, sevgili Pınar Büyükgüral’ın blogunda yayınladığı “Şantiye Çocuk” başlıklı yazı oldu. Pınar, her dakikası programlanmış, o kurstan şu etkinliğe sürüklenen çocuklara işaret ediyordu. “Kendi kendine bırakılmayan çocuk tek başına nasıl zaman geçireceğini bilemez. Canı sıkılmadığı için yaratıcılığını kullanamaz, kendini oyalayamaz. Çünkü canının sıkılmasına fırsat yoktur,” diyerek konunun özüne değiniyordu. Benzer bir yaklaşıma daha önce ünlü çocuk psikiyatrı Adam Phillips’in yazılarında da rastlamıştım. Psikiyatri de can sıkıntısının ne büyük bir nimet olduğuna değiniyordu. Öyle ya, çocuğun canı sıkılacak ki, kendisini neyin eğlendirdiğini, neyin mutlu ettiğini; dolayısıyla ilgi alanlarını, nasıl bir kişi olduğunu keşfetmeye başlasın. Çocuk başka nasıl inşa edecek kendi kendini? Evet, bunları okumuştum okumasına ama Pınar’ın yazısını okuyana kadar “proje çocuk” kavramıyla ilişkilendirememiştim. Bütün çocukluğum sokaklarda, ağaç tepelerinde, çamur diplerinde geçmişti; sokakta arkadaşlarımla ilişkilerimi düzenlemem, karşılaştığım sorunları ya kendi başıma, ya arkadaşlarımla işbirliği yaparak halletmem gerekmişti. Canım sıkıldığında hava-

daki kuşlardan yerde bulduğumuz bir dal parçasına kadar milyonlarca farklı “şey” imdadımıza koşmuştu. Tüm Çizen: Pınar Büyükgüral bunlar olmuştu ama bir “şantiye çocuk” olduğumu ancak Pınar’ın yazısını okuyunca fark ettim. Evet, biliyorum, tüm ebeveynler çocuklarına “iyi bir gelecek” hazırlamak istiyorlar. Bunu başarabilmek için sistemin gereklerini yerine getirmek yetmiyor. Çocukları artık neredeyse anne karnındayken biçimlendirmeye başlamak gerekiyor. Bu benim görüşüm değil, öyle de yaşamıyorum ama sistemin ebeveyni nasıl sıkıştırdığını anlayabiliyorum. Lakin çocuklara bunu yapmaya hakkımız olduğunu sanmıyorum. Aklınızda bulunsun, ben “şantiye çocuk” taraftarıyım. Eğer günün birinde önüme konan CV’lerden birini seçmem gerekirse, şu kolej, bu kurs yazanı değil sokakta oynarken çamura bulandığını, bir kedi yavrusu için karşı mahalleyle kapıştığını yazanı tercih edeceğim. Dolap kapağı Yıldıray Hamiş: Pınar Büyükgüral’ın yazısını okumak için bu linke tıklayınız.


nerede ne var

10 Mart Cumartesi Etkinlikleri İbiş Ve Arkadaşları’nın Maceraları Kukla Tiyatrosu - Oyuncak Müzesi

Faber-Castell ile Hayallerim Atölyesi Uzayda Yolculuk- Oyuncak Müzesi

Geleneksel kukla tiyatrosu İbiş kısa bir aradan sonra tekrar İstanbul Oyuncak Müzesi’nde seyirciler ile buluşuyor… İbiş ve arkadaşları hem çok güldürecek, hem de düşündürecek. Tarihten günümüze taşınan bu eğlenceli maceraya hazır mısınız?

(3 boyutlu resim çalışması) Uzayda seyahat etmeye ne dersiniz? Keyifli uzay yolculuğu üç boyutlu olarak resmediliyor.

Oyun Tarihleri: 10 Mart 2012 Cumartesi Yaş Grubu: 3 yaş ve üzeri Atölye Ücreti: 15 TL (Müze giriş ücreti dahildir.) Bilgi ve Rezervasyon: 0 216 359 45 50-51

Saat: 11:00-13:00 Yaş Grubu : 4 -8 Yaş Atölye çalışmaları müze ziyaretçilerine ücretsizdir. Müze giriş ücreti; tam bilet 8 TL, indirimli bilet 5 TL’dir. Bilgi ve Rezervasyon: 0216 359 45 50-51

Çağdaştan Şablona Borusan Contemporary Çocuk Atölyesi 30 dakika süren rehberli, anlatımlı geziyle yapılacak çalışmaya referans olacak müze bölümleri görülecek. Ardından sünger, makas ve kalıpların kullanıldığı iki boyutlu, renkli bir çalışma gerçekleştirilecek.

Saat: 10:30-12:30, 13:00-15:00, 15:30-17:30 Yaş Grubu: 5-9 Yaş Bilgi ve Rezervasyon: 0212 362 00 96

Ailelerin Sınavı - Koç Üniversitesi Koç Üniversitesi’nin, Türk Psikologlar Derneği işbirliği ile çocukları sınava girecek ailelere ve öğretmenlere yönelik başlattığı “Ailelerin Sınavı” ücretsiz seminerler dizisi devam ediyor. “Çocuğunuz Sınava Giriyor, Ya Siz?” başlıklı ikinci seminer Koç Üniversitesi Anadolu Medeniyetleri Araştırma Merkezi’nde Türk Psikologlar Derneği Üyesi Uzman Klinik Psikolog Aygün Tuçe Ataş tarafından gerçekleştirilecek. Saat: 14:00-17:00 Bilgi ve Rezervasyon: 0212 393 60 00

Ritim Atölyesi Koza Çocuk Kitaplığı ve Oyuncak Atölyesi Ritim eğitmeni Yavuz Gümüş çocuklara vurmalı çalgıları tanıtacak. Hep birlikte ve solo yapılacak performanslar ile çocuklar ritim ve müziği beden hareketleriyle birleştirecekler. Yaş Grubu: 4 - 6 Yaş Süre : 1 saat (16.30 – 17.30) Ücret : 15 TL Bilgi ve Rezervasyon: 0216 550 23 00


10 Mart Cumartesi Etkinlikleri

nerede ne var

ANKARA Bremen Mızıkacıları - Meydan Sahnesi Saat:13:00 Aslan ve Dostları - Petits Acteurs AKM Kentpark Sahne Saat: 14:00 ve 16:00 Buz Devri Müjdat Gezen Sanat Merkezi Saat: 16:15 Dedektif Şakir’in Maceraları Petits Acteurs AKM Kentpark Sahne Saat: 14:00

İZMİR Uluslar arası Kukla Günleri - Ayakların İzinde Fransız Kültür Merkezi Saat: 16:00/20:00 Uluslar arası Kukla Günleri - Poşet Hanım Güzelyalı Kültür Merkezi Saat: 20:00 Hansel ve Gratel - Ege Üniversitesi AKM Saat: 13:00 Şirinler - Ege Üniversitesi AKM Saat: 15:00


11 Mart Pazar Etkinlikleri

nerede ne var

Fosil Keşif Atölyesi - Oyuncak Müzesi Çocuklar, Paleontolog Doktor Nuran Filoreau ile birlikte yaptıkları kazılar sırasında “Fosil nedir?”, “Neye benzer?”, “Nerede bulunur?”, “Fosil bize ne anlatır?” gibi soruların cevaplarını öğreniyorlar. Saat: 11:00- 12:00 Yaş Grubu: 4-11 yaş Bilgi ve Rezervasyon: 0216 359 45 50-51

Mobil Heykel Borusan Contemporary Çocuk Atölyesi Kısa müze gezisinden sonra farklı yaş grupları için zorluk dereceleri ayarlanmış, oyuncak mort, kablo, pil ve farklı üç boyutlu materyallerin kullanıldığı mekanik, form, inşa gibi becerilerin geliştirildiği hareketli heykellerin yapıldığı eğlenceli bir çalışma gerçekleştirilecek.

Saat: 10:30-12:30, 13:00-15:00, 15:30-17:30 Yaş Grubu: 8-13 Yaş Bilgi ve Rezervasyon: 0216 359 45 50-51

“Çok Soğuk” Çocuk Oyunu Tiyatro Bereze Yazan&Oynayan: Erkan Uyanıksoy&Elif Temuçin Yöneten: Torkild Lindebjerg Koreografi: Paivi Raninen

Atölye: Atık Malzmelerle Kukla Yapımı Tiyatro Bereze Bu atölyede, atıkların ve gündelik yaşamda önemsiz görünen birçok malzemenin her çocuğun yapabileceği basitlikte birer kuklaya dönüşmesi amaçlanıyor. Oyun+Atölye: 30 TL

Sadece Atölye: 20 TL

Hava çok soğuk. Beş parasız bir sokak müKatılım 15 kişi ile sınırlıdır. zisyeni ve bir sokak ressamı dışarıda nasıl Bilgi ve Rezervasyon: 0212 243 50 51 / çalışır? 0532 255 55 80 Sıkıcı, kasvetli, gürültülü caddede gizemli bir yer keşfederler. Ama burası iki kişi için Ahşap Oyuncak Atölyesi çok küçük?! Koza Çocuk Kitaplığı ve Oyuncak Atölyesi Bilgi ve Rezervasyon: 0212 243 50 51 / Oyuncak tasarımcısı Oğuz Ege ve Zafer Gü0532 255 55 80 müş çocuklarla birlikte ahşaptan oyuncak yapacaklar. Çalışma bitiminde her çocuk kendine bir oyuncak üretmiş olacak. Yaş Grubu: 3 Yaş ve üstü Süre : 1 saat (16.30 – 17.30) Ücret : 20 TL Bilgi ve Rezervasyon: 0216 550 23 00


nerede ne var

11 Mart Pazar Etkinlikleri Mucitler Atölyesi Mucitler Atölyesi 4-14 yaş arası çocuklara bilim ve teknolojiyi sevdirmeye yönelik etkinliklerine devam ediyor. Mucitler Atölyesi’nin yeni dönem hafta sonu atölye çalışmaları 11 Mart-27 Mayıs 2012 tarihleri arasında Pazar günleri düzenlenecek. Programda dört farklı atölye çalışması yer alıyor: Deney Atölyesi, Elektrik-Elektronik Atölyesi, Matematik ve Zeka Oyunları, Robot Atölyesi. Program: 11.00-12.30 Elektrik-Elektronik Atölyesi (6-12 yaş) 13.00-14.00 Deney Atölyesi (4-6 yaş) ve (7-12 yaş) 14.00-15.00 Matematik ve Zeka Oyunları (4-6 yaş) ve (7-12 yaş) 15.00-16.30 Robot Atölyesi (9-14 yaş) Ücret: Elektrik-Elektronik Atölyesi : 40 TL Deney Atölyesi: 20 TL Matematik ve Zeka Oyunları: 20 TL Robot Atölyesi: 40 TL Bilgi ve Rezervasyon: 0 216 594 60 67 / 0 505 394 58 44

ANKARA Alaaddin’in Sihirli Lambası Maltepe Park AVM Çağlar Kültür Merkezi Saat: 15:00 Buz Devri Müjdat Gezen Sanat Merkezi Saat: 16:15 Devir Taş Devri Hapşu Meydan Sahnesi Saat: 13:00

İZMİR Cailluo ve Arkadaşları İsmet İnönü Sanat Merkezi Saat: 12:00/14:00/16:00 Hansel ve Gratel Ege Üniversitesi AKM Saat: 15:00 Şirinler - Ege Üniversitesi AKM Saat: 13:00 Tombul Prenses ve Üç Sıska Adam Han Tiyatrosu Saat: 13:00


iyi cüceler’de neler var?

“Bir çocuk kitabevi sahibi olmak bizim coğrafyamız için fazla romantik diye düşünenler olabilir, şu 1,5 bize gösterdi ki, hiç de öyle değil!”

İyi Cüceler’de Neler Oluyor? İyi Cüceler’in evsahipliğini devralalı 1,5 ay olmuş…inanılmaz! Dükkanın kapısından buranın yeni devleri olarak ilk girdiğimizde İstanbul’da karlar yağıyordu…şimdi bahar kendini göstermek üzere! Ve biz ilk başladığımızdan da daha heyecanlı, hevesli ve keyifliyiz. Bir çocuk kitabevi sahibi olmak bizim coğrafyamız için fazla romantik diye düşünenler olabilir; şu 1,5 ay bize gösterdi ki, hiç de öyle değil! Bu kısacık zamanda “tükkan” dediğimiz şu mekanda kurduğumuz dostluklar, tanışmaya gelen aileler, ve tabii ki en çok da çocuklar geleceğe umutla bakmamızı sağlıyor. Bize göre İyi Cüceler herşeyden önce bir “kitabevi”. O yüzden okumaya, birlikte okumaya, her türlü yazarı, çizeri tanımaya yönelik okuma etkinlikleri bizim programımızda en önemli yeri tutuyor. Salı ve Pazar okumalarımızı şimdiden

geleneksel hale getirdik, hatta müdavimlerimiz bile oldu! Özellikle okul öncesi dönemin beceri geliştirmede ne kadar önemli bir yer oluşturduğunu artık hepimiz biliyoruz. Ebrudan kil atölyesine, marangozluktan origamiye farklı yetenekleri ortaya çıkarmaya yönelik atölyelerimiz de yine hem cüceler hem de devler tarafından büyük ilgi görüyor. Her ne kadar daha çok okul öncesi gruba hitap ediyormuş gibi görünsek de, aslında İyi Cüceler’de “büyük çocuk” kitapları da mevcut. Bundan sonra aklımızda olan ilk hedef bu yaş grubunu ve ailelerini de kitabevimizde misafir etmek, onlara yönelik de daha fazla etkinlikler sunmak. Bunların ilki bu hafta sonu düzenleyeceğimiz “Ergenle Yaşamak” söyleşisi. Bunun yanı sıra, özellikle 10 yaş üstünün çok ilgisini çekeceğini düşündüğümüz bir Sinema Atölyesi başlatı-


iyi cüceler’de neler var?

İyi Cüceler’de Hafta Sonu Etkinlikleri 10 Mart Cumartesi Ebru Atölyesi Geleneksel Türk el sanatlarından Ebru’ya keyifli bir başlangıç. Saat: 11:30 Yaş: 3 yaş üstü

Ücret: 40 TL

11 Mart Pazar “Sakar Cadı Vini” Okuması Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları’nın sevilen karakteri Sakar Cadı’nın ilk kitabını okuyoruz. Tüm Viniseverleri ve Vini’yle tanışmak isteyenleri bekleriz. Saat: 11:00

8]PDQ 3VLNRORJ $\úH (UoHWLQ

yoruz. Detayları facebook sayfamızdan ve basından takip edebilir ya da bizi arayabilirsiniz. İyi Cüceler’in enerjisi bizi sürekli yepyeni fikirler geliştirmeye, daha iyi şeyler yapmaya zorluyor. Bize bu enerjiyi veren herkesi, özellikle de bu kapıdan içeri girdiği an mutluluklarını bize yansıtan çocukları sevgiyle selamlıyoruz. İyi Cüceler adına, Biranda ve Zeynep

11 Mart Pazar “Kim Korkar Kırmızı Başlıklı Kızdan” Okuması Kitabın yazarı Sara Şahinkanat ile hareketli, interaktif, kostümlü bir okuma…kaçırmayın! Saat: 16:00 * Okuma etkinliklerimiz her yaştan cüce ve deve açıktır. 11 Mart Pazar “Ergenle Yaşamak” SÖYLEŞİSİ Uzm. Psikolog-Psikodramatist Ayşe Erçetin ile ergenlik dönemi sorunlarına ve çözümlerine ilişkin, okuma önerileriyle de zenginleştirilmiş bir sohbet. Saat: 18:00-19:30 arası Okuma ve söyleşi etkinliklerimiz ücretsizdir. Bilgi ve rezervasyon için 0216 385 91 11 ve info@iyicuceler.com Facebook: Iyi Cüceler Twitter: @Iyi_Cuceler


düşevi’nde neler var?

Bu DÜŞ kendine bir EV bulduğunda, sahiplerinden birisi New York’un karışık ara sokaklarında kaybolmuş, kendine bir “çıkış yolu” arıyordu. Karşısına çıkan bir çocuk kitapçısı sadece o sokaklardan değil, hayatının ileriki yıllarda çıkmaz sokağa dönüşen zamanlarından da çıkış yolu olacağını nereden bilecekti ki! Beş yıl önce bir “New York masalı” olarak başlayan, girince çıkmak istemeyeceği bir çocuk kitapçısının kendi dilindeki kitaplarla kendi ülkesinde var olmasını o kadar gönülden istemiş olmalı ki; 3 yıl sonra, İstanbulGöktürk’te, âşık olduğu beyaz ahşap bir kapının arkasında, can dostu “Rapunzel”le beraber DÜŞEVİ Çocukların Kitapçısı açılmış oldu! Güneşli ve sakin bir Haziran sabahı kapılarını açtığında, DÜŞEVİ henüz minik bir bebekti. İçerideki raflarda kitaplar, her birinin kendini gösterebileceği kadar geniş bir alana yayılma özgürlüğüne sahipti. Geçen zamanla, kitap sayısı, çalışılan yayınevleri, ürün çeşitliliği ve en önemlisi içeri giren, çıkmak istemeyen, gelince kollarını açıp bizi kucaklamaya koşan çocuk sayısı arttı. Raflara konan her kitabı zamanımız yettiğince okuduk ki gelenlere içerik hakkında bilgi verebilelim, önce biz sevelim. Yapbozları, kutu oyunlarını önce biz açıp oynadık (evet evet itiraf ediyoruz, biz hâlâ oyun oynamayı seven ve büyümeyi reddeden yetişkinleriz!), “ev”imize dahil olan her ürünü önce biz benimsedik, sonra satmaya gönüllü olduk. Baktık ki anne-babalar kitap bakarken, minikler yerlerde yuvarlanıyor, daha çok eğlensinler diye mini mini tüneller yaptık onlar için. Minik masalarımızın üstüne oyuncaklar, duvarımıza kocaman bir beyaz tahta koyduk ki, geldiklerinde o kocaman hayal dünyalarını beslemeye birazcık da olsa bir katkımız olabilsin. O miniklerle geçirilen vakit o kadar keyif verdi ki, atölye çalışmaları koyduk hem sanat, hem bilim alanında.

Yakında İngilizce ve küçük yaş grupları için de atölye çalışmaları yapmayı hedefliyoruz, durmak yok! Düşevi açıldığından beri büyümüş olsa da, daha kat edecek çok yolu var. Bize kalsa hep bir yanımız eksik gibi hissediyoruz, daha çalışılacak yeni yayınevleri, raflarımızı zenginleştirecek yeni kitaplar, “ev”imizde “düş”lerimizi renklendirecek yenilikler olacak. Hep birlikte, çocuklarla ve hep çocuk kalıp büyümeye meydan okuyanlarla! HAFTASONU ATÖLYE PROGRAMI: DENEY ATÖLYESİ: 10.Mart Cumartesi (14:00- 15:00)- Hep beraber birbirinden renkli tepkimeler yapıyoruz, değişik malzemelerin özelliklerini öğreniyoruz. 17.Mart Cumartesi (14:00- 15:00)- Nasıl ve ne kadar nefes aldığımızı biliyor musunuz? Ya başımızın dönmesinin sebebini? Gelin beraber hem eğlenelim, hem öğrenelim. TASARIM ATÖLYESİ; Her Cumartesi saat 15:30- 16:30 arası- İster minyatür kıyafetler tasarlayın, ister keçeden hayvancıklar, isterseniz de kendiniz için kimsede eşi olmayan çantalar. Tamamen size özgü bu tasarımlarınızı atölye sonrası götürmeniz ve kullanmanız için öğretmenimiz portatif dikiş makinesiyle dikecektir. YERİMİZ SINIRLI OLDUĞUNDAN, LÜTFEN ÖNCEDEN REZERVASYON İÇİN BİZİ ARAYIN. DÜŞEVİ ÇOCUKLARIN KİTAPÇISI www.dusevikitapevi.wordpress.com Facebook/ düşevi kitapevi Twitter/ dusevikitapevi TEL: 0212 322 92 12


söyleşi

Heykeller, otomatlar ve çocuklara etkinlikler

Heykeli nasıl bilirsiniz? Hareketsiz, değil mi? Gerçi bir hareketin dondurulmuş halini de gösterebilir heykeller. Oysa hareketli heykeller yapan heykeltıraşlar da var. Eda Taşlı hem heykellerini hareketli yapan, hem de bu işi çocuklarla birlikte yürüttüğü bir etkinliğe dönüştüren bir heykeltıraş. Eda, ben seni düzenlediğin oyuncak atölyeleriyle tanıdım. Doğrusu, bisikletli olman heykeltıraş olmandan daha çok ilgimi çekmişti en başta. Derken hareketli oyuncaklarını, otomatlarını fark ettim. Neyse bu konuya sonra geleceğiz. İlk şu soru: Eda Taşlı kimdir? İlk önce Kocaeli Üniversitesi GSF’de Fotoğraf okudum. Okurken, Galatasaray

sinde eğitim görmeye başladım.

geçti elime. Adı “Matematik Sanatı” idi. O kitapla epey haşır neşir oldum. Bir gün Moda’da bir kafede kitabı okuyordum ama anlayamıyordum. İçinde formüller falan vardı. O sırada kafede oturan yaşlı bir amca geldi ve okuduğum kitabın ne olduğunu sordu bana. Ben de, “Matematik üzerine bir kitap ama anlayamıyorum,” dedim. Yaşlı amca kitabı elimden aldı ve kitabın anlattıklarını bana açıklamaya başladı. Şaşırdım ve kim olduğunu sordum. Bana, “Ben, Oktay Sinanoğlu,” dedi. İnanamadım! Dünyanın en önemli bilim insanlarından biri! Bir buçuk saat kadar muhabbet ettik. Matematiğin sanatla ilişkisi üzerine konuştuk. Daha doğrusu, o anlattı ben de dinledim. Çok özel bir gündü benim için.

Peki otomatlara, hareketli oyuncaklara ve çocuklarla etkinlik yapmaya nasıl başladın?

Bu karşılaşmanın sana yaradığı ortada. Peki oyuncak yapmaya nasıl başladın?

Dergisi’nde maç fotoğrafçılığı yaptım. Tabii bir yandan sürekli bir şeyler çiziyordum; ressamları, heykeltıraşları takip ediyordum. Yaptığım işte mutsuz olduğumu fark eden ailem bana destek verdi ve ne yapmak istiyorsam onu yapmamı söyledi. Onların bu desteği hemen ertesi gün işten ayrılmama ve yeniden sınava girmeme sebep oldu. Sonra, 2004 yılında Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi heykel bölümüne girdim ve ahşap atölye-

“Hareketli işler yapmaya başlamam aslında ta fotoğrafla uğraştığım günlere uzanıyor”

Hareketli işler yapmaya başlamam aslında ta fotoğrafla uğraştığım günlere uzanıyor. O vakitlerde kendim için çektiğim fotoğraflarda hep bir hareket, devinim, sonsuzluk takıntım vardı ama ben o zamanlar bunun pek farkında değildim. Heykel bölümünde 2. sınıftayken bir kitap


söyleşi

İşlerini nerede yapıyorsun? Atölye mi kurdun?

“Çocukların önlerine koyulan oyuncağa dair fikirleri benim için önemli. O fikirler doğrultusunda oyuncaklarda değişiklikler yapıyorum“

Atölyeyi bizim evin bir odasına kurdum. Bu, yaptığım işe daha da yoğunlaşmama olanak sağladı. Neden ben bunları hareketlendirmiyorum diyerek matematik ve mekanizma üzerine çalışmaya başladım. Çarklar, makaralar, kayışlar... Bir ağ kurmaya başladım işlerimde ve bu doğaçlamaya da açık bir dil oluşturdu. Bir ağı kuruyorsunuz; sonra aklınıza bir şey daha geliyor, bir mekanizmaya başka bir şey ekleyerek sonsuz bir ağ sistemi kurabiliyorsunuz. Tam benlik, sonsuzluk, hareket, devinim! :) İşte tamam, ben artık çok mutluydum işimle, kendimi bulma sevinciyle hala çalışıyorum. :)

Oktay Sinanoğlu’yla karşılaşmanın üzeÇocuklarla yaptığın etkinliklerden söz rinden zaman geçti. Mekanik, matematik etsene biraz. ve hareket üzerine yoğunlaştım. Bununla Ben çocuklara oyuncak yaptırmaya İyi ilgili işler tasarlamaya başladım. Sonunda bir heykel yaptım. Hafif bir malzemeden, yapboza benzer bir heykel. Leonardini Oyuncak Yarışması’na yolladım ve birinci oldum. Bunun üzerine mekanik işler yapma isteğim iyice kabardı. Mekanizmalı oyuncaklar yapmaya başladım. Ben tabii bunlara sadece oyuncak demek istemiyorum, çünkü bu da sanat, kinetik heykel! Yani illaki sadece çocuklara değil büyüklere de oyuncak.

Cüceler’de başladım. Ardından Santral İstanbul’da otomat yaptırma işi geldi. Çocuklara hareketin nasıl oluştuğunu, bir makinenin nasıl çalıştığını tezgâhlı matkabın üst kapağını açarak anlatmaya çalışıyorum. Bir makine sisteminden oyuncak yapma yollarını gösteriyorum. İlk önce onlara oyun oynatıyorum, kendi bedenlerini bir hareket ağına döndürmelerini istiyorum. Mesela bir tren olduklarını hayal etmelerini ve tekerleklerinin nasıl döndüğünü vücutlarıyla algılamalarını sağlıyorum. Sonrasında benim önceden hazırladığım parçaları bir araya getirerek bir otomatı, hareketli oyuncağı nasıl yapmaları gerektiğini kendi elleriyle yaparak algılıyorlar. Çocuklarla yaptığın etkinlikler sana, işine ne katıyor? Çocukların önlerine koyulan oyuncağa dair fikirleri benim için önemli. O fikirler doğrultusunda ben de tasarladığım oyuncaklarda değişiklikler yapıyorum. Çocuklarla yeni etkinlikler tasarlıyor musun? Neler yapacaksın? Şu anda da hala İyi Cüceler de aktif olarak çocuklara oyuncak yaptırıyorum. Etkinliklerim hakkında bilgi almak isteyenler “Eddlook” adlı web siteme ya da Facebook sayfama bakabilirler.


serbest atölye

Özgür Çocuk kimdir? sorusu ile bir şeyleri anlamaya başlamıştım. Bazen cevaplar değil de, sorular anlamamızı sağlar ya, çok basit gibi görünür bu sorular ama basit değildir hani, çünkü sorunun kendisi kadar basit bir cevap bulmak çok güçtür, bu nedenle cevabı ağzımızda geveler dururuz ama bir türlü veremeyiz. Tam öyle bir soruydu. “Mmm, hımm” gibi bir mırıldanma oldu kocaman salonda ama cevap yoktu. Ben de cevap veremedim ama gözümün önünde elini kolunu alabildiğine sallayarak dolanan, zıplayan bir çocuk belirdi itiraf edeyim. İzmir’de, büyükçe bir konferans salonunda, “Reggio Emilia Yaklaşımını” öğrenmek üzere toplanmıştık. Konferans,”Reggio Emilia bir bakış açısıdır, bir sistem veya teknik değildir, bire bir uyarlanamaz” denilerek başladığı için sadece bakış açısına odaklanmaya çalıştım. Bilirsiniz, bakış açısı göze görünen bir şey değildir, neyse ki, ben kendimi bildim bileli böyle görünmeyen şeyleri pek severim. Uzun uzun anlatmayacağım ‘Reggio Emilia’ yaklaşımını, tarihçesini. “Hangi kasabada ne zaman nasıl kimler tarafınca başlatılmış, kaç okul olmuş, kaç sergi yapmış,” gibi internette birkaç tıklama ile kolayca ulaşılabilir bilgiler yerine, yaklaşımın şimdiye kadar çocuklar ve onların eğitimine dair ezberlerimizi bozan, “Tüm bildiklerini unut,” diyen cümlelerine yer vereceğim yazımda. “Çocukların yüz dili vardır” diyor Reggio Emilia yaklaşımı. “Bizim bir, bilemedin iki ya da üç dilimiz var ama çocukların öyle mi?” diyor. “Haydi, kıralım kafamızdaki geleneksel çocuk imajını ve çocukları doldurulacak boş sayfalar olarak görmeyelim artık,” diyor. “’Özgür çocuk’, topluluk içinde kendi olarak var olabilen çocuktur,” diyor. “Çocukları özgürleştirmek, onları bir boşluğa bırakmak değil, kendilerini var edecekleri bir çevre sağlamaktır,” diyor. Reggio Emilia’da çocuk, çevresindeki her şeye dokunuyor. Toprağa, yaprağa dokunuyor, onları kokluyor; o herkesin olan ama aslında kimsenin olmayan kamusal mekanlarda dokuna dokuna ilerliyor (belki elini kolunu tam da benim hayalimdeki gibi sallıyordur, kim bilir), hisleriyle buluyor, keşfederek öğreniyor.

Kendi kendine öğreniyor da diyebiliriz belki ama ardından, “Peki öğretmenler? Onlar öğretmiyorsa ne yapıyorlar? Öğretmen yok mu?” sorularına cevap vermemiz gerekir böyle dersek. Öğretmen var tabii ki; hatta bir tane değil birçok öğretmen var Reggio Emilia’da. “Öğretmenlerden biri çevre.,Sosyal ve fiziksel çevre öğretmendir,” deniliyor ve defalarca tekrarlanıyor bu cümle. Bizim “öğretmen “ tanımımızın tam karşılığı olan öğretmenler ise öncelikle çocuğun özgürce keşifler yapacağı ortamı oluşturmakla görevli. Ayrıca gözlemlemekte ve bu gözlemleri somut hale getirmek de görevleri arasında. “Sadece bitmiş bir ürüne bakarsak hiç bir şey göremeyiz, sürece bakarsak çocuğun stratejisini görürüz, hangi sorunları görüyor ve nasıl çözmeye çalışıyor anlayabiliriz, sadece ne olduğunu değil nasıl olduğunu da görürüz,” deniliyor. Bu kadarla bitmiyor görevler. Öğretmenin görevleri arasında öyle bir şey var ki, bence en zor kısmı da bu: Çocuğun keşfetmeye devam etmesini sağlayacak sorular sormak. Sorular, çok önemli, tek bir kelime ile, “evet” ya da “hayır” diye yanıtlanmayacak sorular sormak zorunda öğretmen. Diğer bir deyişle çocukların, “Eveeeeeeet “ ya da “Hayıııııır” şeklindeki o çok bildiğimiz bağırışlarıyla cevap vermelerini engelleyecek, sorular olmalı bunlar. Bir de sakıncalı sorular var. “Ne yaptın?”sorusu mesela, meğer ne tehlikeli bir soruymuş bu. Çocuğun bitirip bitirmediğini bilmeden bu soru sorulduğunda, çocuğun yaratma süreci sonlanabilirmiş.


serbest atölye

Ne yapacağı baştan söylenmiyor çocuklara ama bir başlangıç malzemesi, objesi, mekanı, cümlesi, sesi var genellikle;sonrası tamamen çocukta. Öğretmen süreci, not tutarak, sesleri, görüntüleri kaydederek somutlaştırıyor ve diğer öğretmenlerle gözlemlerini hemen her an paylaşıyor.

Konferans sonlanırken küçük bir atölye yönetimi denemesi yaptık hep birlikte. Reggio Emilia Öğretmenleri kısa bir tarif verdiler ne yapacağımıza dair, ama bu azacık bilgi yeterli gelmedi bize. “Eee, ne yapacağız?” diyerek merakla yüzlerine baktık. Gelelim okulun mimarisine; mimari, bahsettiğimiz bu paylaşım ortamını destekliyor. Bu eğitim yaşamdan besleniyor, bulunduğu coğrafyanın toprağı ve suyu ile biçimleniyor deniliyor ya, okulun mimarisinde bunu apaçık görüyoruz. İtalya’nın büyük küçük tüm kentlerindeki meydanları “piazzaları” hatırlayalım. İtalyan kültüründe var olan toplanma, bir araya gelme, laflayarak eğlenme geleneklerinin etkisiyle oluşmuş mekanlardır meydanlar. Okulda da büyük, küçük herkesin bir araya geldiği, sınıfların, atölyelerin açıldığı meydancıklar var. Bir şekilde yeşil, okulun ortasına kadar giriyor. Yaşantı, boyut, ışık ve yeşil bu meydanı boşluktan mekana çeviriyor. Atölyeler rengarenk. Malzemeler ve öğrencilerin yaptığı çalışmalarla tıka basa dolu hatta biraz karışık. Bu karmaşaya projeksiyon makinesinden yansıyan görüntüler eşlik ediyor. Atölyenin duvarında bir kaplanın dolandığını görmek şaşırtıcı değil Reggio Emilia okullarında. Çocukların tek başlarına ya da birkaç kişilik gruplar halinde çalışmasına imkan veren oturma ya da oturmama düzeni dikkatimi çekiyor. Özgür çocuk tanımı tekrar aklıma geliyor. Çocuğun grup içinde kendisi olabilmesine imkan verecek şekilde biçimlenmiş her şey bu okulda sahiden de.

Ne yapacağımızı keşfetmemiz gerekiyordu ama hazır bilgiye öyle bir alışmışız ki başlamamız biraz zaman aldı. Ne yaptığımızla değil, yaparken ve yapamazken ne hissettiğimizle ilgilendiler neyse ki. Sonra sorular sormaya başladık, onlar da bize sorular sordular, onlar sordukça biz anladık, anladıkça daha başka sorular sorduk. Bu heyecan dolu deneyimi paylaşmak istedim bu yazıyla ama yazarken çok daha güzel ve paylaştıkça çoğalacak bir fikir geldi aklıma. Çocukların yaratıcılığına imkan sağlayacak, onların kendi kendilerine keşfetmelerini destekleyecek bir takım etkinlikleri hep birlikte deneyebiliriz diye düşündüm. Bu köşenin adı gibi serbest atölyeler yaparız hep birlikte. Ben yemek tarifi verir gibi atölye kapsamlarını anlatırım, sizler evde, işte, sokakta çocuklarla bulunduğunuz her mekanda uygularsınız bunları. Hep birlikte soracağımız soruları düşünürüz. Sorular sorarız, sorarken öğreniriz. Ne dersiniz? Beyhan İslam


12

xxx ev editörü

ÇOCUKLARLA ALIŞVERİŞ EĞLENCELİ OLABİLİR Mİ? Evet, Sevgili Okur, neden olmasın! Bir düşünün çocuklar her zaman soru sormaya ve cevaplar almaya meraklı değiller mi? Alışveriş zamanları ve mekanları hem bu amaca uygun, hem de ihtiyaçlarınızı karşıladığınız anlara dönüşebilir. Her şeyden önce alışverişe çıkarken özellikle çocukları evde bırakmak yerine, onları da bu etkinliğe dahil etmeniz çocukların kendilerini daha iyi hissetmelerini sağlayacaktır. Aşağıdaki öneriler, çocuklarınızla birlikte alışveriş deneyiminizi eğlenceye dönüştürebilir. Üstelik çocuklarınız “çöpü çıkarmak, markete gitmek” gibi büyüdükçe karşılaşacakları istekleriniz için de alıştırma yapmış olurlar. Unutmadan, çocuklarınıza alışverişle ilgili öğreteceğiniz ilk kural her zaman alınması unutulan bir şeyin kalacağıdır.

Alışverişe başlamadan önce... Çocuğunuzun ihtiyaçlarına karşı hazırlıklı olun. Çocuklar yorulabilir, acıkabilir, sıkılabilir, kalabalık ve gürültü yüzünden huzursuzlaşabilir. Alışverişe karnı aç giden çocuk, raflarda gördüğü her tür şeyi isteme eğilimindedir. Alışverişe gitmeden yemek yiyin. Yanınızda da acıkma riskine karşı kuruyemiş, meyve, meyve suyu gibi atıştırmalıklar bulundurun.

hem bebek için güvenli ve huzurlu; hem de sizin için pratik olabilir. Küçük çocukları oyalamak için... Yanınızda çocuğunuzun sevdiği bir oyuncağı ya da kitap olsun. Böylece alışveriş arabasının içi keyifli bir oyun alanına dönüşebilir. Kalabalık saatlere dikkat! Marketler hafta sonları ve akşam yemeği öncesi saatlerde daha kalabalık (yani yorucu ve stresli) olur. Alışverişi hafta içi gündüz ya da akşam yemeğinden sonra yapın. Çocuğunuzu alışveriş eylemine dahil edin. Alışveriş listenizi çocuğunuzla birlikte oluşturun. Çocuğunuz okuma yazma bilmiyorsa, listesini resim çizerek yapabilir. Resmi market broşürlerinden kestiğiniz fotoğraflarla süsleyebilirsiniz. Markette listeyi kontrol etme işi çocuğunuzun olsun.

Çocuklarla market alışverişini eğlenceye dönüştürecek 7 öneri 1. “Nesi var?” oyunu oynayın. Market arabasında ya da raflarda bulunan bir ürünü aklınızdan tutun. Çocuğunuz size “Nesi var?” diye sorduğunda, bir ipucu verin. Çocuğunuz ürünü tahmin etmeye çalışsın. 2. Kişilikli sebze-meyveler. Alacağınız sebze ve meyvelerle ilgili öyküler uydurun. Her sebze/meyveye çeşitBebekle alışveriş... li kişilik özellikleri atfedin. Enginar caz müzik dinler; Bebeğinizle markete gidecekseniz, ufaklığın tok ve hafta sonları bile kıravat takar. Domates şımarıktır; uykusunu almış olduğundan emin olun. Bebeklerin çünkü...gibi. çoğu kucakta daha mutlu olur. Kanguru ya da sling 3. Alfabe oyunu. Birlikte alfabeyi sayın. Harfleri sa-


Keepon / flickr.com

ev editörü

yarken, her harfle başlayan 5 nesne/ürün bulmaya çalışın. 4. Sen olsan ne pişirirdin? Aldığınız yenilebilir ürünlerin ne yapımında kullanıldığını konuşun. Yumurtayla sucuklu yumurta yapılır, omlet yapılır, kek yapılır...vs. 5. Çocuğunuza seçme şansı verin. Ürünler arasında tercih yapmak gerekiyorsa, çocuğunuza da danışın. Hangi elmalardan alalım? Burgu makarna mı istersin, çubuk makarna mı? Market içinde tek başına dolaşabilecek kadar büyükse, işbölümü yapın. Kendinize belirli buluşma noktaları belirleyin ve bazı ürünleri onun bulup getirmesini isteyin. 6. Ürün etiketlerini okuyun. Hem farklı bir okuma etkinliği olur, hem de kullandığımız ürünlerin içeriğine dair bir yaklaşım geliştirmiş olursunuz. “Organik gıda”, “ekolojik tarım”, “katkı maddesi”, “pastörize”, “vitamin”, “yağ”, “protein”, “GDO” ve daha onlarca kavram üzerine sohbet edebilirsiniz. (Yeri gelmişken, Fikir Sahibi Damaklar’ın “Etiket Hafiyesi” kampanyasına da bir göz atın.) 7. Matematik egzersizi yapın. Okuma yazma biliyorsa, çocuğunuza fiyat analizi yapmayı öğretin. Kaç kilo? Kaç gram? Toplama, çıkarma, sayı sayma, fiyat hesaplama, birim fiyat, para üstü...vs. Market bir matematik cennetine dönüşebilir. “Çocuklarla alışverişi daha da eğlenceli hale getirmek istiyorsanız, sonraki sayfadaki, Pino tasarımı parmak kuklalarıyla tanışın!”


pino’nun köşesi

“Sayfayı indir, çıkış al, keserek yapıştır.”


pino’nun köşesi

Yayıncı: Bir Dolap Kitap Editör: Umut Kaan Özdemir Grafik Tasarım: Gökay Cesur Uygulama: Cihan Mutlu Katkıda bulunanlar: Beyhan İslam, Pınar Büyükgüral, M. Banu Aksoy, Yıldıray Karakiya

COPYRIGHT/TÜM HAKLARI SAKLIDIR.© 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunundan doğan tüm tüm haklarımız saklıdır. Bu yayının hiç bir bölümü, Bir Dolap Kitabın ve yazarının önceden yazılı izni olmaksızın mekanik olarak, fotokopi yoluyla veya başka herhangi bir şekilde kopyalanamaz,çoğaltılamaz; başka bir imzayla ve kaynak göstermeden yayınlanamaz. Yayımlanan yazılardan yazarları sorumludur.


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.