T lobsang rampa üçüncü göz

Page 50

yoruz. Böyle heyecanlı bir anda insanın ayağının takılıp düş­ mesi çok kolaydır. Şimdi, bunları benim kadar rahat yapabi­ leceğini göster bana." Odadan dışarı çıktım ve Lama ellerini çırparak içeri girmem için işaret verdi. Aceleyle girdim içeri­ ye, ancak hemen durduruldum: "Lobsang! Lobsang! Kendini yarışta mı sanıyorsun? Şimdi daha yavaş ol bakalım. Kendi kendine Om-ma-ni-pad-me-Hum diye mırıldanarak adımları­ nı ayarla! O zaman Tsang-po Ovası'nda dörtnala koşturan bir yarış atı yerine ağırbaşlı bir genç rahip olarak girersin odaya." Bir kez daha dışarı çıktım; bu sefer biraz daha ağır­ başlı girdim içeri ve heykele doğru ilerledim. Tibet usulü se­ lâm vermek üzere dilimi dışarıya çıkartarak dizlerimin üze­ rine çöktüm. Her üç eğilişim de bir kusursuzluk örneği olma­ lıydı. Onlardan gurur duyuyordum. Fakat Tanrım! Eşarbı unutmuştum! Böylece, her şeye yeni baştan başlamak üzere bir kez daha dışarı çıktım. Bu sefer doğru yaptım ve mera­ sim eşarbını heykelin ayakları dibine bıraktım. Sonra geri geri yürüyüp, hiç tökezlemeden, lotus duruşunda oturmayı başardım. "Şimdi ikinci kısma geçiyoruz. Tahta fincanını giysinin sol koluna gizlemen gerekecek. Oturduğun zaman sana çay ikram edilecek. Fincan, giysinin koluyla kolun arasına sıkış­ tırılmış biçimde, şöyle tutulur. Eğer gerektiği kadar dikkatliysen fincan yerinde durur. Şimdi fincan giysinin kolunda olmak üzere, eşarbı da unutmadan bir kez daha deneyelim." O hafta ben artık otomatik bir biçimde hareket edene dek her sabah prova yaptık. İlk başlarda eğildiğim zaman fincan düşer ve tangırdayarak bir süre yuvarlanırdı yerde. Fakat kısa bir süre sonra işin ustalığına vardım. Cuma günü Soy­ lu Reis'in karşısına çıkmam ve ona hazır olduğumu göster­ mem gerekiyordu. Reis gösterimin, "Kardeş Mingyar Dondup'un eğitimime değerli bir katkısı" olduğunu söyledi. Ertesi sabah, Cumartesi sabahı, karşı tarafa, Potala'ya gitmek üzere manastırın bulunduğu tepeden aşağıya indik. Ana binalara yakın, ayrı bir tepenin üzerinde olmasına kar­ şın bizim manastır Potala bölgesinin bir parçasıydı. Bizim 100

tıp manastırımız, tıp okulu olarak bilinirdi, Soylu Reisimiz ise Dalay Lama'nın tek doktoruydu. Aslında o kadar gıpta edilecek bir konumda değildi, çünkü onun görevi bir hastalı­ ğı tedavi etmek değil, sağlığı korumak, hastalanmayı önle­ mekti. Bu nedenle, herhangi bir ağrı ya da sağlık bozukluğu, doktorun görevindeki başarısızlığına bağlanırdı. Yine de Soylu Reis kendi istediği zaman gidip Dalay Lamayı muaye­ ne edemezdi. Ancak o hastalanıp da kendisini çağırtırsa gi­ debilirdi yanına. Fakat bu Cumartesi, doktorun meselelerini düşünecek durumda değildim, kendi derdim kendime yeterdi. Bizim te­ penin eteğine geldiğimizde, Potala'ya doğru döndük ve heye­ canlı gezgin ve hacılar kalabalığı arasından yolumuza devam ettik. Bu insanlar, bizim Dalay Lama adını verdiğimiz En Değerli Kişi'nin evini görmek üzere Tibet'in dört bir yanın­ dan gelmişlerdi. Eğer onu şöyle bir görebilseler, kendilerini uzun yolculuklarının ve katlandıkları zorlukların karşılığını fazlasıyla almış hissederek geri dönerlerdi. Bazı hacılar, bu ziyareti yapabilmek için, yaya olarak aylarca yol katederlerdi. Burada çiftçilere, ufak eyaletlerden gelmiş soylulara, ço­ banlara, tüccarlara ve hastalıklarına bir çare bulmak umu­ duyla Lhasa'ya gelmiş hastalara rastlamak mümkündü. Hepsi birden yolu adeta istila etmişler, Potala'nın eteğinin çevresinde altı millik bir çember oluşturmuşlardı. Bir kısmı toprağın üzerine boylu boyunca uzanmıştı; arada sırada şöyle bir doğrulup sonra yeniden yatıyorlardı tozların içine. Bu arada hastalar ve güçsüzler de arkadaşlarının desteği ya da iki değnek yardımıyla aksaya aksaya geziniyorlardı orta­ lıkta. Bol miktarda da satıcı vardı; bir kısmı seyyar bir man­ galda sıcak tereyağlı çay, bir kısmı da çeşit çeşit yiyecek satı­ yordu. Her tarafta tılsımlar ve "Yeniden bedenlenmiş bir aziz tarafından takdis edilmiş" muskalar satılıyordu. Cahiller için basılmış yalan yanlış yıldız falları satan yaşlı adamlar da vardı. Yolun biraz aşağısında, neşeli bir grup, Potala anısı olarak elle dönen dua değirmenleri satmaya çalışıyordu. Bu arada seyyar yazıcılar da belli bir ücret karşılığında, kendile101


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.