Yarin194

Page 1

İşçileri günde 30 lira için ölüme gönderdiler Kazada ölen 15 işçi, yan yana gömüldü

Manisa’nın Salihli ilçesine bağlı Çökelek Köyü’nde Gölmarmara ilçesine çalışmak için giden tarım işçilerini taşıyan kamyonete tır çarpması sonucu 13’ü kadın 1’i çocuk olmak üzere 15

işçi hayatını kaybetti, 2 işçi de yaralandı. Günde 30 liraya çalışan15 işçinin can verdiği bu katliamla birlikte Türkiye’de 2015 yılında tarım işkolunda ölen işçilerin sayısı 190’a yükseldi. güncel 06

Arçelik LG MESS’ten hesap soruyor

Güzel günlerin habercisi...

7 Temmuz 2015 Salı Sayı: 194 l

l

1 TL www.yarinhaber.net l

Bu haftaa CHP eski milletvekili Ali Özgündüz ile, 4 bakanın yargılanmasını, hukuki süreci ve ko CHP eski milletvekili Ali Özgündüz ile, 4 bakanınn yargılanmasını, hukuki süreci yargılanmasını, hukuki süreci ve koalisyonu konuştuk. emek 09

Yunan halkı % 61 ile cevabını verdi:

Kemer sıkmaya hayır François Hollande

Angela Merkel

Şimdi AB düşünsün

Yunanistan halkının referandum oylamasında AB’nin kemer sıkma politikalarına “hayır” demesi ile gözler Avrupa Birliği patronlarına çevrilmiş durumda... güncel 03

Yunan halkının kararı AB’yi tokatladı

“Demokrasi şantaja boyun eğmedi”

Yunanistan’da beklenen seçimler gerçekleşti. Syriza, seçildiğinden beri AB politikalarını ülkeden atmaya ve krizden kurtulmak için yöntemler geliştirmeye çalışırken halk da seçimini AB’ye karşı yaptı. Yunanistan halkının referandum ile Avrupa Birliği’ne karşı ortaya koyduğu irade hem ülkede hem dünyada sevinçle karşılandı.

Kemer sıkma önlemlerinin sürmesini öngören taslağın oylandığı referandumda ‘Hayır’ sonucunun çıkmasının ardından kameraların karşısına geçen Yunanistan Başbakanı Aleksis Çipras ise AB’ye “Demokrasinin şantaja boyun eğmeyeceğini göstermiş olduk” sözleriyle göndermede bulundu. güncel 03

Erdoğan savaş planlarını adım adım hızlandırıyor

Günde bir simit parasına zam Düşürülemeyen enflasyon, memura ve emekliye fark verileceği ay düşük çıktı. Bayram öncesi vatandaş zam oranlarını beklerken açıklanan zam oranının günde bir simit parası bile etmemesi tepkilere neden oldu. ekonomİ 07

Çok çarşaf yırtar

HAKAN ÖZTÜRK

CHP’li vekillerden beklenen önerge Kadın cinayetlerine karşı yasa önerisi CHP’li Sezgin Tanrıkulu ve Aylin Nazlıaka’dan geldi. kadın 08

Cumhurbumhurbaşkanı Erdoğan’ın geçen hafta kamuoyunda gündeme getirdiği savaş söylemleri, bu hafta kendisini hazırlıklara bıraktı. 7 Haziran’da kaybettiği iktidarı kazanmak için savaşa oynayan Erdoğan’a toplumdan gelen tepki ise büyük. güncel 05

Bilal’in gözü üniversite gençliğinde

04

Aklın yolu 05

Savaşı da görmezsen yanmışsın arkadaş

SİBEL UZUN

Uyanış 06

Avrupa tarihinde bir ilk

GÜLSÜM KAV

Ana Fikir

Bekleme odasından, yoğun bakım odasına… Bilal Erdoğan’ın mütevelli heyetinde olduğu TÜRGEV, ülke genelinde sessiz sedasız vakfa tahsis edilen devlet arazilerine açtığı yurtlarla üniversitelileri kendine bağımlı hale getirmeye çalışıyor. gençlİk 11

KADİR DADAN Adalet kazandı

Aylin Nazlı Aka

Sezgin Tanrıkulu

FADİK TEMİZYÜREK

02

Midas’ın altınları 09

Hakikat


YESiL SAYFA

02

7 Temmuz 2015

Kadir Dadan

Midas’ın Altınları

Bekleme odasından, yoğun bakım odasına… Türkiye kamuoyu 2000li yılar ile birlikte, sağlık hizmetlerinde dağınık ve etkisiz haldeki birçok uygulamanın, yaygın ve etkili kullanılmasına tanıklık etmeye başladı. 112 Acil Sağlık hizmetleri, aile sağlığı hizmetleri, özel hastanelerin kamu sigortaları tarafından kullanımı gibi. Ancak bu uygulamalardan hiçbirisi, yaygınlaştırılan yoğun bakım hizmetleri kadar ilgi ve beklenti görmedi. Öyle ki, kamuoyuna mâl olmuş kişilerin yoğun bakım durumları, televizyon haber programlarının ana gündem maddeleri arasına girerken, sıradan yurttaşlar da hemen her ciddi hastalanışların da (hatta bazen ciddi olmasa da) yoğun bakım deneyimi yaşamaya başladılar. Yoğun bakım hizmetlerinin üniversite çerçevesinden çıkarak yurt çapında yaygınlaştırılması, nispeten az sayıda yaşama döndürmenin yanı sıra, bir yandan büyük cerrahi girişimlerin sayı ve yapılabilirliğini artırırken, öte yandan organ ve doku nakli için ciddi bir zemin hazırladı. Koroner yoğun bakımlar da, yıllara yaşama katma olmasa da en azından yaşama yıllar katma şansını verdi. Tüm bunlar olurken, yoğun bakımlar ile birlikte başka bir uygulama da yaygınlaştı; bekleme odaları… Aslında yoğun bakım üniteleri mümkün olan en az temas ilkesine göre çalıştığı ve iyileşme sürecinde hastalar normal hasta yataklarına alındığı halde, yoğun bakıma alınan hastanın yakınlarını evlerine, işlerine göndermek pek mümkün olmaz. Çoğu zaman yeterli bilgi akışı olmadığı gibi, ölüm kalım hattında umut verici konuşma da pek mümkün olmadığı için, bekleme odaları başlangıçta panik ve kaygının hakim olduğu yerlerdir. Saatler ve günler geçtikçe bir yandan olayın ağırlığı kabullenilirken, öte yandan hem sağlık çalışanlarının hem de hasta yakınlarının yıpranmaya başladığı belirsizlik süreci başlar. Sonu bilinmeyen eli kolu bağlı bekleyiş, fiziksel ve ruhsal çöküşü beraberinde getirir. İşte böyledir bekleme odaları. Cumhurbaşkanı, halkoyuyla seçildikten sonra parlamenter sistemin bekleme odasına alındığını ve genel seçimlerden sonra başkanlık sistemine geçileceğini iddia etmişti. Seçimlerden çıkan tablo başkanlık sistemini gündemden düşürdü ama, parlamenter sistemin yeniden işlerlik kazanmasını henüz sağlayamadı. Yeni cumhurbaşkanı seçilene kadar da önümüzdeki dört yıl içinde işlerlik kazanması pek mümkün görünmüyor. Genel olarak bakıldığında çok partili demokrasimizin, ilk kurulduğu andan beri hastalıklı olduğunu, bu nedenle birkaç kez kesintiye uğradığını, 1980’den beri ise hastalıklarının arttığını, ağır ve yoğun tedaviler almasına rağmen bir türlü iyileştirilemediğini söyleyebiliriz. Artık zor kullanarak hayatta kalabiliyor. Ekonomisi toprağından, yurdundan, üretimden kopmuş, bir bölgesi aidiyetini yitirmiş, mültecilerle nüfusu şişmiş, adalet duygusu kaybolmuş, emeği değerini yitirip sermayeye köle olmuş, dışarıdan gelen sıcak para ile ayakta durmaya çalışan bir ülkenin, karaciğeri iflas etmiş, bir tarafına felç gelmiş, akciğeri enfeksiyonla dolmuş, kalbi yetmezliğe girmiş, ancak ilaçlara ve makinelere bağlı olarak yaşamını sürdüren bir yoğun bakım hastasından ne farkı var? Öyle görülüyor ki, geçen sene başhekimliğe atadığımız yoğun bakım şefi, bu yıl görevi yenilenen dört klinik şefi ve emirlerindeki 550 doktorun da bu hastanın derdine deva olmak gibi, ne bir niyeti var ne de takati. Bir yandan özel hastane doktorları gibi hastayı yoğun bakımda tutmanın getirilerini hesap ederken, öte yandan tedavi konusunda bildiğini okumaya devam ediyorlar. Kimi duayı eksik etmeyelim diyor, kimi riske girip ameliyat edelim. Kimi marş dinletelim diyor, kimi adını değiştirelim. Yurt dışından gelen konsültasyon doktorları da ilaçlara aynen devam diyor. Hasta yakınları da soruyor; bu hastalıklı demokrasinin iyileşme şansı var mı? Varsa ne zaman yoğun bakımdan çıkar? Çıksa da nasıl yaşar? Kim ona bakar? Kaynaklarımızı, olanaklarımızı, aklımızı, alın terimizi, onmayacak bu hasta için daha ne kadar seferber edeceğiz? Sorun iktidarın kimde olacağında değil, iktidarın ne olacağında… On yıldır söyleye geldiğimiz üzere, taze bir başlangıca, yeni bir kurucu iradeye gereksinimimiz var. Kimliklerin meclisinin yeni anayasasına değil, tüm bu coğrafyanın kurucu meclisine…

Artvinlilerden madene yine geçit yok Artvin Cerattepe’de madencilik faaliyetlerine karşı halkın mücadelesi devam ediyor. Mahkemenin net bir şekilde projenin Artvin’de yapılamayacağını belirterek iptal ettiği bakır madeni projesine, yeniden ÇED olumlu kararı alındı. Alana jandarma eşliğinde giriş yapmaya çalışan iş makinalarına vatandaşlar engel oldu ve nöbet başlattı. yeşil sayfa melek önder

Yeniden ÇED raporu hazırlaması genelge kapsamında uygun buArtvin’in Kafkasör Yaylası lundu. Yürütmeyi durdurma veya Cerattepe bölgesindeki Ba- iptal gerekçesini dahi görülmeden, kır Madeni hakkında alınan ÇED yer değişikliğine gidilmeyerek ufak olumlu kararı Rize İdare Mahke- değişikliklerle revize edilen rapor mesi yürütmesini durdurmuş ve bakanlık tarafından kabul edilerek, ardından iptal etmişti. Projenin onaylandı. yer seçiminin hatalı olduğu ve projenin gerçekleştirilmesi halinde Mücadeleye devam Artvin’de yaşanmasının mümkün Bunun üzerine vatandaşlar ve olmayacağı belirtilmişti. Kararın çevreciler tekrar harekete geçgerekçesi açıklanmadan hemen ti. Gece saatlerinde jandarma ertesinde Cengiz Holdingin ortağı ile Cerattepe’ye doğru ilerleyen Özaltın şirketi 2009/7 Sayılı ÇED şirketin iş makineleri Kafkasör Yönetmeliği Uygulamaları Genel- Yaylası’nda durduruldu. Yola araçgesinden faydalanmak için Çevre larıyla barikat kuran halk jandarve Şehircilik Bakanlığı’na başvurdu. mayı da iş makinelerini geçirmedi.

Cerattepe’de madene karşı direnişin 9’uncu günü olan 2 Temmuz’da binler Artvin’de sokağa çıktı.

Kesilen ağaçlarla barikat kurarak, 24 saat iki farkı bölgede nöbet tutan çevreciler maden şirketine geçit vermiyor. 3 Temmuz’da proje Artvin’de 5 bine yakın kişinin katılımıyla bir yürüyüş yapıldı ve basın açıklaması yapıldı. Kalabalık döviz ve pankartlarla yürüyerek Orman Bölge Müdürlüğü ve Artvin Valiliği önüne gelirken, ‘Cengiz’in zulmü varsa Artvin’in inadı var’, ‘Bu şehir yaşam için haykırıyor’ sloganları atıldı. Ayrıca, Artvin Valiliği’nin Artvin Tanıtım Günleri için para almasına da tepki gösterilerek, vali istifaya çağrıldı. Öte yandan, direnen Artvinlilerin mücadelesine

karşı 4 Temmuz Cumartesi günü İstanbul’da toplananlar, madeni işletmek isteyen Cengiz Holding binasına yürüdü. “Kararlıyız Artvin’de doğanın talanına geçit vermeyeceğiz” pankartıyla bir araya gelenler yol boyunca sloganlarla yürüdü. Holding binası önünde okunan basın açıklaması da “Katil şirket Artvin’i terk et”, “Diren Artvin İstanbul seninle” sloganları ile kesildi. Yargı kararı beklenmeksizin Cerattepe’de hiçbir faaliyete izin vermeyeceklerini belirten ve Cerrattepe’deki tüm canlılar için mücadele eden Artvinliler direnişleriyle şirkete geçit vermemekte kararlı.

Yola araçlarıyla barikat kuran halk jandarmayı da iş makinelerini geçirmedi.

Kadıköy paralı bir sahil istemiyor

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) ve İstanbul Elektrik Tramvay ve Tünel (İETT) işbirliğiyle, Caddebostan sahilinde turnike uygulaması başlatıldı. Bu uygulamayla eskiden ücretsiz olan plaj girişi, sessiz sedasız paralı tarifeye geçirildi. İstanbul Kart sahibi olanlar öğrenci 7.50, tam 17 lira ödeyecek. Uygulamaya bölge halkı tepki gösterdi. Özellikle Anadolu yakasında oturanlar için önemli yaşam alanı kıyının yurttaşlara kapatılması, Kadıköy Kent Dayanışması’nı da harekete geçirdi. 4 Temmuz Cumartesi günü saat 17.00’de uygulamayı pro-

testo etmek için bir araya gelerek bir yürüyüş düzenledi. Sahil ve kıyılara paralı erişim, Caddebostan plajında protesto edildi. Basın açıklamasında “Kıyı, herkesin eşit ve serbestlikle yararlanmasına açık olup, buralarda hiçbir yapı yapılamaz; duvar, çit, parmaklık, tel örgü, hendek, kazık ve benzeri engeller oluşturulamaz. İBB açık bir şekilde suç işlemektedir ve itirazlara rağmen bu suçuna devam edilmektedir” denilerek, kamusal alanları parsel parsel sermayeye dönüştürmek isteyenlere izin verilmeyeceği belirtildi. YARIN YEŞİL SAYFA

Saklıkent HES’ten kurtuldu

Kiler Holding bünyesindeki Ekol Elektrik Üretim AŞ tarafından, Saklıkent Milli Parkı sınırında Eşen Çayı üzerinde kurulmak istenen Burgular Gebeş HES projesine, Aralık 2008’de Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) tarafından üretim lisansı verilmesiyle halk tepki gösterdi. Muğla’nın Fethiye ve Antalya’nın Kaş ilçe sınırlarında yer alan, yılda yaklaşık 500 bin ziyaretçiyi ağırlayan, doğal bir cennet olan Saklıkent Kanyonu ve çevresinin projeden olumsuz etkileneceğini düşünen yöre halkı çok sayıda eylem yaparak tepkilerini ortaya koydu. 25’e yakın köy ve belde belediyesinin muhtar ve belediye başkanları-

nın da katılımıyla HES projesine karşı dava açıldı. Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı’nın ÇED Olumlu Raporu’nun farlı bir firma tarafından kullanılabileceği tehlikesine karşı devam eden davada, Danıştay 14’üncü Dairesi, Karaçay ve Eşen çayı üzerinde kurulması planlanan BurgularGebeş Regülatör ve HES (Karaçay Regülatörü ve HES- Eşen Regülatörü ve HES) projesi için verilen 19 Haziran 2012 tarihli, Çevresel Etki Değerlendirmesi olumlu kararının yürütmesinin durdurulmasına oy birliğiyle karar verdi. Herhangi bir firmanın elindeki ÇED dosyası ile projeye devam etmesi mahkemece engellenmiş oldu. YARIN YEŞİL SAYFA


GUNCEL

03

7 Temmuz 2015

Yunan halkının AB’nin kemer sıkma politikalarına hayır demesi ne anlama geliyor? Garo Paylan HDP İstanbul Milletvekili

Muktedirlerin boyunduruğunda değil Yunan halkı bundan sonrası için belki fakir ve zor şartlarda yaşayabilir. Ancak hiçbir fakirlik muktedirlerin boyunduruğu altında yaşamaktan daha kötü olamaz. Emre Öztürk EHP Genel Sekreteri

Yunan halkı % 61 ile cevabını verdi:

Kemer sıkmaya hayır Yunanistan’da beklenen seçimler gerçekleşti. Syriza seçildiğinden beri AB politikalarını ülkeden atmaya ve krizden kurtulmak için yöntemler geliştirmeye çalışırken halk da seçimini AB’ye karşı yaptı. Seçimlerin önemi bu referandumla birlikte bir kez daha gün yüzüne çıkarken halkın seçimlerle birlikte değiştirebildiği şeylerin de olduğu ortada. güncel burcu karefil

Dünya piyasasını elinde döndüren ve dünyadaki tüm ülkelerin geleceğini tayin edebileceğini zanneden “Büyük” ülkeler Yunanistan’ın batmasını dört gözle beklerken halkın seçimi tek bir yol bırakıyor; “Şimdi AB düşünsün” AB’de Yunanistan’ın etkisi Avrupa Birliği ülkeleri arasında SYRİZA başa geldikten sonra bir telaş yaşanırken AB, dayatmalarının karşılığını Yunanistan’da bulamıyor. Yunanistan halkı ve yönetimi Avrupa Birliği’ne deyim yerindeyse posta koyarken, önlerine çıkarılan engeller ve hatırlatılan borçlar için elbette ekonomik bir plan da gerekiyor. Halkın kemer sıkmaya karşı oy kullanması ya da kreditörlere karşı hayır demesi iktisadi bir plan ihtiyacını da beraberinde getiriyor. Yunanistan AB şartlarını kabul etmeyi reddederken AB içerisinde karşı gelme eğilimi de yaratıyor. Yunanistan’ın AB’ye karşı gelebiliyor olması başka ülkeler için de bir kapı açıyor bir bakıma. Daha önce de ekonomik krize karşı meydanları dolduran Portekiz ve Meksika gibi ülkeler de elbette Yunanistan’ın bu tav-

rından etkileniyor. Yunanistan’ın lira zam yapmak için enflasyonu etkisi dalga dalga yayılırken ülke- düşük gösteriyorlar. Ülkenin içinmizde de bu durum konuşuluyor. de bulunduğu kriz bugün 10 lirayı keseriz noktasına kadar gelmiş duKriz sadece Yunanistan’da rumda. Ancak şu da herkesçe mamı var? lum ki halk her zaman ekonomik Türkiye’de yandaş basın tarafından taleplerle hareket eder. İnsanlar aç bu durum “Bir insanın ergenlik ça- kalmak ya da üşümek istemez. ğında babasına karşı çıkması” gibi Bu sebeple AKP’nin yaptığını algılanırken ve “Yunanistan er ya iddia ettiği ekonomik kalkınmalar da geç batacak” gibi bir algı yara- halkın değil sadece yönetenlerin tılmaya çalışılırken bunların hepsi ayakkabı kutularını, ceplerini, halkın seçimini karalama kampan- Kaç-Ak saraylarını dolduruyorsa yası olarak önümüzde duruyor. halk da elbette insanca yaşamak Çok eskiye gitmemize gerek yok. isteyecektir ve buna karşı çıkaDünyada yakın tarihlerde halkın caktır. ayaklanmasıyla birlikte hükümetlerin, diktatörlüklerin, çarlıkların Daima kriz değil, devrildiğini ve halkın yaptığı akılcı daima demokrasi siyasetle yeni iktisadi programlarla Avrupa Birliği sömürmeye çalıştıayakta kalınabildiğini gördük. El- ğı ülkelerin daima krizde olmasını bette şu an SYRİZA’nın devrilmesi, Yunanistan’ın batması akbabalar tarafından bekleniyor. Ancak Yunanistan her defasında akbabalara yem olmayacaklarını söylüyor. Peki kriz var da sadece Yunanistan’da mı var? Ülkemizde de kriz olduğu gerçeği her ne kadar hükümet tarafından saklanmaya çalışılsa da ülkemizde de kriz var. Krizler bizi teğet geçmiyor ya da ekonomimiz günden güne büyümüyor. Ekonomimizin büyüdüğü yalanını söyleyenler bugün emeklilerin maaşına 40 lira değil de 30

çok ister. Ancak görünen o ki o ülkeler artık daima krizde olmak istemiyorlar. Demokrasiyi kullanarak krize “hayır” diyorlar. Halkın her zaman sömürülebileceğini ve buna ses çıkarmayacağını sananlar çok yanılıyorlar. Bunu çok yakın bir zamanda ülkemizde de gördük. Seçimlerde AKP’nin tek başına hükümet kuramaması halkın iradesiyle oldu. Şimdi ise halkın iradesi hırsız bakanların yargılanmasını ve Suriye ile savaşa girilmemesini de söylüyor. Tarihsel olarak milyonlarca kez de kanıtlandı ve dün Yunanistan’da da görüldü ki halk istediğini er ya da geç, o şekilde veya bu şekilde alıyor.

kı önüne konulan soruya doğru cevap verdi. Bu, Avrupa’nın ya da avronun dışına çıkmak gibi anlaşılamaz” diye konuştu. Krizden çıkış için tek yolun kemer sıkma olmadığını dile getiren Tsipras, “Yunan halkı kemer sıkma Avrupa’sını değil, dayanışma Avrupa’sını seçti” ifadesini kullandı. Tsipras ayrıca, Yunanistan bankacılık sistemini kurtarmak amacıyla yarım müzakere masasına tekrar oturacaklarını kaydetti. Seçimler halk için çok önemliyken ve referandumla Yunan halkı kendi geleceğine yön vermek için harekete geçmişken sandıktan çıkan sonuç Avrupa Birliği üyesi büyük ülkeleri endişelendirdi. Ancak Tsipras partisi adına hala Avrupa Birliği’ne papuç bırakmayacaklarını söylüyor. Avrupa Birliği ülkeleri ise görüşme talep etmeye çoktan başladı. Tsipras’ın bu kendin-

den ve halkın gücünden cesaret alarak ettiği laflar ise Merkel’i endişelendirmiş gibi gözüküyor. Merkel’in kendi partisi ile yaptı-

Halk AB emperyalizminin dayatmalarını kaderi olarak görmedi. Kapitalizmin uluslararası şantaj ilişkisinin temelsiz olduğunu açığa çıkardı. Nuri Günay Halkevleri Genel Sekreteri

Umut verici

Yunan halkının neoliberal ve emperyalist politikalara prim vermediğini gösteriyor. %60 hayır çıkması ülkemiz için de umut vericidir. Deniz Demirdöğen ÖDP MYK Üyesi

Kıymetli bir sonuç Yunanistan troyka ve AB sermaye grubuna başkaldır. Bundan sonrası için de Yunanistan halkı kendi kaderini kendisi belirleyecektir. Bu açıdan çok kıymetli bir sonuçtur. İrfan İnanç CHP Gençlik Kolları Başkanı

Demokrasinin önüne geçilemez Yunan halkı AB’ye cevabını Syriza’yı iktidara getirerek vermişti. Bu referandumda da hayır diyerek baskıların demokrasinin önüne geçemeyeceğini bizlere gösterdi. Ümit Kıvanç Radikal Yazarı

Yunalar bildiğini yapmalı Dünyanın neresinde uluslararası kapitalizm çarkına çomak sokmaya kalkışan birileri iktidara gelse aynı çevrelerden aynı sesler yükseliyor. Yunan halkı bildiğini yapmalı. Kadri Gürsel Milliyet Gazetesi yazarı

Demokrasiye inancı gösterdi

Tsipras referanduma ne dedi? Kemer sıkma önlemlerinin sürmesini öngören taslağın oylandığı referandumda ‘Hayır’ sonucunun çıkmasının ardından kameraların karşısına geçen Yunanistan Başbakanı Alexis Tsipras, “Demokrasinin şantaja boyun eğmeyeceğini göstermiş olduk” dedi. Halkların inanca sahip oldukları takdirde bütün zorluklara karşı koyabileceğini vurgulayan Tsipras şöyle devam etti: “Şu andan itibaren hepimiz biriz. Bu krizden çıkmak ve başımızı dik tutabilmek için ne gerekiyorsa yapacağız. Bunu birliğimizi, mali istikararı koruyarak yapacağız. Avrupa’nın başkentlerinde bizle dayanışmalarını gösteren herkese teşekür ederiz.” Sandıktan kendilerine Avrupa’yla kavga etme hakkı değil, zor şartlardan çıkış için görev verildiğini vurgulayan Yunanistan Başbakanı, “Yunan hal-

Şantaj temelsiz çıktı

ğı toplantıda ise “Tsipras bilerek duvara toslamaya çalışıyor” dediği öğrenildi. GÜNCEL

Bu sonuç Yunan halkının demokrasiye olan inancını gösterdi. Bundan sonra kararlarının arkasında durup sorunları hep birlikte aşmaları gerekir. Uğur Gürses Hürriyet gazetesi yazarı

Sorun hala Yunan halkının Sorun AB’nin sorunudur demek yanlış olur, sorun hala Yunanistan halkının çözeceği bir sorundur. Yunan halkı referandumla bu sorunu üstlendi. Güngör Uras Milliyet Gazetesi yazarı

Zorlu süreç bekliyor Hayır demesi “bundan sonra ne olacak” sorusuna cevap vermekten daha kolay. Yunan halkını ekonomik açıdan çok zorlu süreçler bekliyor. Ali Ağaoğlu Vatan Gazetesi yazarı

AB bölgesini etkiler Bu sonuç Yunanistan için ne anlama geldiğinin dışında AB için ne anlama gelir bakmak gerek. Euro değer kaybedecek Yunanistan’ın bu durumu tüm AB bölgesini vuracak.


04

GUNCEL Meclis başkanlığı koalisyon görüşmelerini etkiler 7 Temmuz 2015

Hakan Öztürk AKLIN YOLU

Çok çarşaf yırtar

Meclis başkanı muhalefetten seçilemedi. Tayyip Erdoğan hemen konuşmalarını sertleştirmeye başladı. Erken seçim istiyor. Onun tam kafamıza sokmaya çalıştığı ifadeyle “tekrar seçim”. Bence 7 Haziran’daki seçimlere de “yanlış seçim” denilebilir ya da “yok hükmünde seçim”. Şu adam bir kere beni şaşırtsa ve iyi bir şey yapsa gidip Eyüp Sultan’a mısır atacağım. Her zaman en sağcı, en kötücül, en insana yakışmayan haller içinde. Hep “En Çirkin Hareketler Bunlar” parodisi. Sandık, seçim, milletin iradesi diye yeri göğü inleten Erdoğan bir anda son seçimi hiç önemsemeyen, hiç beğenmeyen bir insan pozisyonuna geldi. Biliyoruz ki en çok oyu alan İstanbul Üniversitesi rektör adayını atamayan da kendisidir. Tayyip tam tamına budur. Anlayamayan AKP’li halkım anla artık. * Hazretleri başkanlık sisteminin muhteşem Tayyip’i olamayacağını anlayınca kendisini savaş kazanan kumandan olarak bu konuma taşımak istiyor. Şu sorular daha cevapsız tabi: Sefere gidebilecek misin? Savaşı kazanabilecek misin? Sadece Kürt halkıyla savaşmış olarak kalabilecek misin? Sadece onla savaşmış olsan dahi sağ salim dönebilecek misin? Tayyip için artık ne olursa olsun. Muhteşem Tayyip pozisyonunu yakalamak, her şeye değer. Çünkü muhteşem Tayyip olamazsa, cezaevinde önemli bir mahkum olacak. * Bu konuda boş duruyor mu? Durmuyor tabii ki. Elinden gelen her şeyi yapıyor. Askerler emri yazılı istediler, hemen yazdırttı. Bütün savaş teçhizatını sınıra yığdırdı. İlk punduna getirdiğinde Suriye’ye dalacak. Onu askerler ve bürokrasi oyalıyor. Neden Tayyip’in başkomutanlık savaşının bir parçası olsunlar? Bununla birlikte seçimlerdeki başarısızlığın üstünü kapatmak için çıkartılmaya çalışılan savaşla ilgili olarak, sınırdaki gelişmelere alerjisi olan devlet bile dengeli ve temkinli. Rusya öyle bir şey olursa beni de hesaba katın dedi bile. Bu sorunu aşmak için sadece Davutoğlu’nun strateji yazıktırmaları var. O yazıktırmaların bize neye mal olduğunu son yıllar içinde derinlemesine idrak ettik. * Bu durumda bizler sol olarak rahat edebilir miyiz? Bence hayır. Durumu ordu ve bürokrasinin ayak sürümesi ile Rusya’nın posta koymasına havale edecek değiliz herhalde. İşi sıkı tutmalıyız. En çabuk bir biçimde Suriye’de savaşı engellemeye çalışan bir mücadele hattını harekete geçirmeliyiz. Bu işin yaz diye kış diye gerekçesi olmamalı. %13 oy aldık ve 80 milletvekilimiz seçildi. Onları bu günler için seçtik. Savaşı engellemek için harekete geçmeliler. Harekete geçilmesi için gerekli mekanizmaların yaratılmasında öncü olmalılar. Vatan onlardan hizmet bekler. * Dikkate edecek olursak, seçimlerde başarısız olan Tayyip rövanşı alabilmek için savaş çıkartmayı dahi göze alabilmektedir. 400 milletvekili isteyip alamamış olmayı yutamamaktadır. Partisinin o kadar oy kaybetmesini, hükümet olmaktan düşmesini… Başkanlık sistemini getirecek güce erişememiş olmasını… Sadece bir cumhurbaşkanı olarak eli böğründe kalmayı içine sindirememektedir. Bu adamı her yönden kuşatmalı ve durdurmalıyız. Yoksa bu ülkedeki her şeyi mahvedecek. Ve şunu bilmeliyiz, çok çarşaf yırtmadan gitmeyecek. hakanozturk17@gmail.com

AKP’li İsmet Özel Yılmaz meclisteki seçim sonucunda meclis başkanı seçildi. Meclis başkanlığında partilerin takındığı tutum önümüzdeki süreçte koalisyon hesaplarını şekillendiren önemli bir etken. Meclis divanının oluşturulmasından sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından görevlendirilecek Davutoğlu koalisyon görüşmelerine başlayacak. güncel melih erdem

TBMM Genel Kurul salonunda yapılan seçimde başkan seçimi için üye tam sayısının salt çoğunluğu olan 276 oy aranıyordu. Ancak 3. turda hiçbir aday 276 oy alarak meclis başkanı seçilemedi. En çok oyu alan AKP adayı İsmet Yılmaz ile CHP adayı Deniz Baykal 4. tura kaldı.Dördüncü turda AKP adayı İsmet Yılmaz AKP’nin tüm milletvekillerinin oyunu alarak meclis başkanı seçilirken, CHP’nin adayı Deniz Baykal ise 182 oy aldı. Bu durum, meclis kulislerinde CHP ile HDP’li vekillerden yaklaşık üçte ikisinin birlikte, Baykal lehinde oy kullandıkları şeklinde yorumlandı. Bahçeli’nin sabah saatlerinde yaptığı açıklamada, 4. tur oylamaya MHP’nin adayı Ekmeleddin İhsanoğlu’nun kalamaması halinde, MHP grubu olarak “geçersiz oy” kullanacaklarını söylemişti. AKP kuvvetler ayrılığını hatırladı Yeni Meclis Başkanı İsmet Yılmaz seçildikten sonra yaptığı konuşmasında yeni bir anayasa yapımının ilk işleri olması gerektiğini belirtirken, yeni anayasada ortaklaşılması için meclise çağrıda bulundu.’’İyi işleyen demokrasi içinde, anayasanın beklenen toplumsal siyasal sorunların çözümü için gerekli zemini sağlamaktır. Yeni anayasa hepimizin ortak sorumluluğudur.’’Halkın başkanlık sistemine hayır demesinden sonra Davutoğlu’nun da konuşmalarında yer alan güçler ayrılığına atıf yapan İsmet Yılmaz, ‘’Kuvvetler ayrılığı Cumhurbaşkanının koordinasyonunda, belli devlet yetkilerinin kullanılmasına yönelik

medeni bir işbirliğidir’’ dedi.

etmek üzere harekete geçilmesinin, MHP ya CHP yönünde bir tercih, iletişim kanallarının açılmasının iyi daha doğrusu bir atmosfer oluşuBaşkanlık Seçimi AKP ve MHP’yi olacağını iletti. yor.’’ Davutoğlu seçimler öncesinde yakınlaştırdı AKP ile pazarlık yapacağı yönünTBMM Başkanlığı seçiminde ya- AKP için HDP ihtimal dışı de çokça eleştiri alan HDP’ye karşı şanan gelişmeleri fırsat olarak gö- Konya’da bir iftar programında tavrını ise ‘’HDP’yle koalisyonu şu ren AKP , MHP ile koalisyonun konuşma yapan Davutoğlu meclis aşamada makul görmüyoruz. Onlar kapısını aralamak için bir bakanı başkanlığında yaşanan gelişmeler- da tavırlarını o kadar net, katı şekilgörevlendirdi. Söz konusu bakan den sonra koalisyon hakkındaki fi- de koydular ki bir koalisyon tabloBahçeli’nin yardımcılarına, olası kirlerini daha açık bir şekilde şöyle su içinde olacaklarını sanmıyorum’’ bir koalisyon için ortak hareket ifade etti:’’ Ama görünen o ki ya şeklinde ifade etti.

Arınç düzenin istikrarı için koalisyon yanlısı Bülent Arınç Mardin’de yaptığı konuşmasında gündemle ilgili açıklamalar yaptı. Hükümetin görevini sürdürdüğünü belirten Arınç , 12 yıllık iktidarı boyunca devlet kadrolarında ve düzenin araçlarında örgütlenmiş AKP için “Hatta bazen şaşırıyorum, bu ülkede bir seçim oldu mu gerçekten. Çünkü başbakan, bakanlar, hükümet yerinde” ifadesini kullandı. Koalisyon hesapları için daha önce farklı yorumlar yapan Arınç kapıdaki savaş ihtimaline karşı AKP’nin

çıkarlarının koalisyon için belirleyici olacağını ifade ettiği şu açıklamalarda bulundu.”Ne kırmızı çizgilerimiz var, ne hiçbir partiye karşı bir yanlı düşüncemiz var. ‘Buna sırtımı dönerim, bunu isterim’ gibi bir kaba düşüncenin sahibi olmadık.” Arınç, şöyle devam etti:”Temel prensipler ölçüsünde Türkiye’nin dış politikası, ekonomik gelişmesi ve toplumsal birliğinin kurulmasına yönelik çabalarda hangi parti ile daha çok azami müştereklerimiz olursa onunla hükümet kuracağımızı göreceksiniz.” GÜNCEL

Meclis başkanlığı hediye edildi

Bahçeli’nin dünyası tersine dönecek

Resmi twitter hesabından açıklamalarda bulunan Bahçeli partisi aleyhinde basında yer alan eleştirilere ‘’Kimse kusura bakmasın; dünya tersinden bile dönse durduğumuz yerden, geldiğimiz kaynaktan, doğduğumuz kutlu sineden taviz vermeyiz’’ diyerek karşılık verdi. Önümüzdeki süreçte bir hükümetin kurulamaz ve erken seçime gidilirse, 114. madde uyarınca

her koşulda iktidardayken seçime gitmek isteyen AKP, hükümet yetkisini dört parti ile paylaşma zorunluluğu ile karşı karşıya kalacak. HDP ile aynı tarafta yer almamak adına meclis başkanı seçiminde, “geçersiz oy” kullanma taktiği izleyen MHP ise bu parti ile aynı kabinede yer alma ya da kendisi dışarıda kalıp üç partili geçici Bakanlar Kurulu’na göz yumma arasında tercih yapacak. GÜNCEL

CHP’li Mehmet Bekaroğlu Meclis Başkanlığı seçimlerinden sonra MHP’yi eleştirdi. İktidarın 258, muhalefetin ise 292 milletvekilinin bulunduğunu anımsatan Bekaroğlu, “Cumhurbaşkanı, iktidar partisinin kurucu genel başkanı, başbakan da aynı partiden, hiç olmazsa meclis başkanı muhalefetten olabilirdi. Ama maalesef MHP’nin anlaşılmaz bir tutumuyla, Meclis Başkanlığı,

AKP’ye hediye edildi” dedi. Bekaroğlu, MHP’nin bu davranışını siyaseten anlamsız bulduğunu belirterek, şöyle devam etti:” ‘Ben, HDP ile hiçbir şey de olmam, orası flu’ diyor. HDP, seçimde yüzde 13,1 oy aldı, 80 milletvekiliyle TBMM’ye girdi. Sen de aynı seçime girdin, ‘o zaman sen de flusun, sen de meşru değilsin’ anlamına geliyor.’’ GÜNCEL


GUNCEL

05

7 Temmuz 2015

Sibel Uzun UYANIŞ

Savaşı da görmezsen yanmışsın arkadaş

Savaşı gündemine almayan, tereddüt edenlere lafım. Gezi’den sonra forumlara gelmedin, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde “kendimi hazır hissetmiyorum” dedin, AKP en büyük tehlike oldu kapitalizm karşıtlığını koyultmak aklına geldi, genel seçim geldi “seçim nedir ki yaşasın sokak” dedin, savaş sınıra dayandı bu sefer de ortalıkta yoksun. Hani AKP değil emperyalizm karşıtlığı seni ilgilendiriyordu, hani sokakları hiç boş bırakmayacaktın? Ne oldu şimdi de “sokaklar nedir ki yaşasın adalar” deme zamanın mı? Türkiye solunun hayrına bu tartışma devam etmelidir. Solu temsil ettiği sanılan bu eğilimler gerçek bir ders çıkarana kadar. Savaşı gören, siyaseti solsuz bırakmayanlar da hep olacak. Bir yanda da bu tartışma solcu düşmanlığı yapılarak da sürdürülemez. Solun içinde tutarlılığını dünden yarına taşıyanlar sırtında yumurta küfesini taşıyanlar olacak bu tartışmayı yapmak onların hakkıdır. Elbette solun gündem dışı kalmadığını savaşı püskürtecek, emperyalizm karşısında duracak birinci güç olduğunu göstermek de yine solun görevidir. Seçim sonuçları güzel demesini bilenlerin, lafla peynir gemisi yürümediği gibi savaşı durdurmakla da alakaları olamıyor. Zaman kaybetmek de hiçbir sorun görmediniz, bugünün yarını hep vardı savaş hiç uzakta değilmiş, geldi kapıya dayandı. *** Peki AKP savaşa girmek konusunda ciddi mi? Erdoğan’a bakıp bu konuda tereddüt olduğunu düşünmek son derece yersiz, “bedeli ne olursa olsun” diyor, koalisyona inanmadığını açıklıyor. Bir kere savaşa karar vermiş, iki bedel ödeyeceğini biliyor, üç gene de gireceğim diyor. Çünkü bu bedeli kendisi dışındaki insanlara ödetecek, seçimlerin cezasını da vermiş olacak. Davutoğlu işine bakıyor seçimden memnun koalisyon görüşmelerini planlıyor, ama Erdoğan erken seçim şart dedirtecek savaş programını nasıl hızlandıracağına bakıyor. Amerika bile bir Irak yenilgisinden sonra savaşa girmeye tövbe etmiş bir ülke. Ayrıca girdin de nasıl çıkacaksın? Dünyaya bunu nasıl anlatacaksın? Başta İran, Rusya ve Çin karşına dikilecek o zaman ne yapacaksın? Tampon bölgeyi kurdun ve hiçbir şey olmadı bırakırken kime bırakacaksın? Bir ülkenin toprağına hakkın ve hukukun olmadan işgal etmiş olacaksın bunun cevabı nasıl olacak? Erdoğan için bunların hiçbir önemi yok bir onun başkanlığının önemi var. Kendisi ve hanedanı girmeyecek ki halkın evlatları gidecek, olan halklara olacak, tabi ki böyle bakıyorlar. Osmanlı’nın son döneminde İttihat ve Terakki’nin kurucularından Enver Paşa’nın ülkeyi hesapsızca 1.Dünya Savaşı’na sokması, Sarıkamış’a binlerce askeri yollaması bu askerlerin büyük kısmının donarak ölmesi, Ermeni Soykırımı’na imza atması da aynı soydandır. Halkları savaşa sokarken gözlerini kırpmazlar, soykırım yaparken gözlerini kırpmazlar bu nedenle var gücümüzle “savaşa hayır” hep birlikte “savaşa hayır” yüz bin kere hayır. *** AKP uzun zamandır desteklediği ortada olan IŞİD’i hedef aldığını açıklıyor da bu saatten sonra nasıl çarpışacaklar, kim inanır ki buna? Tam olarak sorun Rojava’yı ve orada pek çok halkı koruduğu ortada olan PYD’nin gittikçe güçlenmesi ve IŞİD’i püskürtmesidir. Bu durum artık Kürt sorunu yoktur çizgisindeki AKP’ye rahatlıkla çözüm sürecini bitirmek için iç savaş olarak değerlendirme imkanı vermektedir. Artık içerde Kürt Halkı partisiyle birlikte ciddi bir siyasallaşma, toplumsallaşma seviyesini yakaladığı için AKP bunu Türkiye içinden kolayca yapamamaktadır. *** Seçim öncesinde en asap kaldıran değerlendirme de AKP ve HDP’nin bir anlaşma yaptığı yönündeydi. Mersin’deki bombaların patlaması bile bu görüşü yıldırmadı. Şimdi meclis başkanlığında da koalisyon görüşmelerinde de HDP’nin adı ihtimallerden biri olarak bile geçmiyor. Bu tezi savunanlar “gene de vardır bir anlaşma” derlerse şaşırmam beklerim onlardan. *** Solun durumu bu ama HDP ile beraber bir sol algısı yayıldı. HDP le beraber sol büyüdü olarak görülüyor bunu bilelim. Demokrasi toplumda hem teamül hem de kural olarak yayıldı, yerleşti. Bununla beraber Türkiye sağı bazı konularda karikatür gibi kalıyor ve artık ciddiye alınmayacak bir aşamaya geldi. Yıllar önceki taktiklere dönemiyorlar, “bölücü” muhabbeti bitti gitti, dayandıkları temel havada uçuşuyor. Arkalarını yaslayacakları yakın dönemde bir darbe olmadığı için yaptıkları demokratik teamüllere dayanarak çürütülüyor, dalga konusu oluyor. Mesela MHP öyle bir Kürt düşmanlığına soyunuyor ki HDP’nin verdiği partiye oy vermemeyi seçiyor. AKP’ye gelince savaşa gerekçe için Kürtler’in soykırım yaptığını savunuyor. Türkiye’nin %13 kesimini arkasına almış bir siyasete hiç kolay değil artık böyle gerekçelerle saldırmak. Savaşa ve iç savaşa karşı da mücadeleyi büyütmek için daha güçlüyüz daha haklıyız. twitter: @sibeluzun_yarin

Disk,Kesk,Tmmob ve TTB’nin çağrısı ile Tünel’den Galatasaray’a yürüyüş gerçekleştirildi.

EHP’nin Beyoğlu’nda açtığı stantındı Suriyeliler ziyaret ettiler. Savaşı halkların kardeşliği ile durduracağız.

Emekçi Hareket Partisi’nin başlattığı ‘’Suriyede Savaşa Hayır’’ mücadelesi Erdoğan’ın tüm söylemlerine rağmen hız kesmeden devam ediyor.

Bir çok kurumdan kadınlar Türkiye’nin Suriye’ye savaş açmasına karşı Tünel’de toplanarak bir protesto yürüyüşü yaptı.

Erdoğan’ın savaş isteği tam gaz devam ediyor

Erdoğan’ın Başkanlık hevesinin suya düşmesi ve Akp hükümetinin tek başına iktidara gelememesiyle gücünü yitiren hükümet ve Erdoğan’ın savaş söylemleri tam gaz devam ediyor. Cumhurbaşkanlığından yapılan tutarsız açıklamalardan sonra Erdoğan’ın talimatıyla Türkiye’nin bir çok bölgesinden Suriye’ye asker sevkiyatı yapıldı. güncel Hilal türkben

Suriye’de devlet kuracağı iddiası ile açıklamaya çalışıyor. Ancak tüm bu Seçim meydanlarında bangır gelişmeleri an be an izleyen Türkiye bangır oy isterken sesi kısılan ve dünya, IŞİD gibi insanların kafaErdoğan şimdide katıldığı iftarlarda larını kesen bir çete karşısında, bada bangır bangır savaş isteği kabul rışı, refahı savunan tüm unsurların ettirmeye çalışıyor. Erdoğan’ın san- yanında olunması gerektiğini açıkça dıkta kaybettiği gücü savaşta kaza- belirtiyor. nacağını düşünmesi ise “Suriye’de Erdoğan Kobené saldırılarınbir devlet kurulmasına izin verme- daki IŞİD yenilgisine üzülürken, yiz” demeye cesaret etmesine kadar halklar, eli kanlı çetenin daha fazla varıyor. Erdoğan’ın iftar konuşmaları insanı yerinden edemeyeceği, öldüardından hem havuz medyası kara remeyeceği gerçeğini görerek sevisavaş propagandası yaymaya başladı. niyor. Geçtiğimizhaftalarda sadece Erdoğan insanlık suçunu, PYD’nin savaş söylemleriyle dikkat çeken Er-

doğan; bu hafta elini çabuk tutarak savaş girişimlerine başladı.Tüm bu gelişmelerin ardından bir tabur asker, Suriye sınırında konuşlanmak üzere zırhlı araçlarla, sıkı güvenlik önlemleri altında yola çıktı. Ankara’nın Polatlı İlçesi’nden gönderilen top ve füze bataryalarının yer aldığı askeri konvoy, Suriye sınırındaki Kilis’e ulaştı. Ankara Füze ve Top Okulu’ndan gönderilen top ve füze bataryaları ile teçhizatın bulunduğu askeri konvoy, yoğun güvenlik önlemleri arasında Suriye sınırındaki Kilis’e ulaştı.

Konvoyun, sınır hattındaki Elbeyli İlçesi ve Öncüpınar bölgesine konuşlandırılacağı öğrenildi. Bugün de bölgeye Özel Kuvvetler Komutanı Tümgeneral Sezai Aksakal gitti. Halkın savaş konusundaki tutumunu görmezden gelen Erdoğan; savaşın açlık ve yoksulluk getireceğini unutmuş olmalı. Her seferinde halkın iradesinden dem vuran Erdoğan’ın savaş konusunda halkın ne düşündüğünden ziyade savaş isteğini kabul ettirip seçimlerde düşen otoritesini tekrardan kazanmaya çalışması açıkça anlaşılıyor.

4 Bakan artık divana gitmeli Emekçi Hareket Partisi’nin başlatığı çalışmalardan bir tanesi olan 4 Bakan Yargılansın mücadelesi devam ediyor.Ünlülerden gelen çağrı videoları ve toplumun bir çok kesimi bakanların yargılanması için destek verirken ; ANDY-AR’ın 1566 kişiyle yaptığı ankette Akp seçmeninin %57.2 si bakanların yargılanması için evet dediği ortaya çıktı. AKP’nin seçimlerde gerilemesinin nedenlerin bir tanesi olan yolsuzluk operasyonunun artık sonuca bağlanması gerektiğini savunan halk yapılan çalışmalara imza kam-

panyaları ile destek vermeye başladı. Halkın yolsuzlukla ilgili tutumuna rağmen dosyada adı geçen Rıza Saraf ile ilgili sular durulmuyor. Sarraf’ın Kanlıca’daki tarihi yalısına yasa gereği çivi bile çakması yasak iken; kaçak kat çıktığı, iki bina arasına asansör, tüp geçit ve otomatik iskele yaptırdığı ve iki yalıyı yasalara aykırı olarak restore ettiren Sarraf’a sadece 80 bin lira para kesildiği ortaya çıktı. Sarraf ’ın yaptığı her usulsüzlükte devlet tarafından aklanması yapılan iş birliğini bir kez daha ortaya çıkardı. GÜNCEL

Mahkemeden takipsizlik kararı yine failler korunuyor 12 Eylül döneminde işkencelerde adı geçen dönemin İstanbul İl Emniyet Müdürü Mehmet Ağar ve Susurluk davasında adı geçen özel harekatçı İbrahim Şahin’e zaman aşımı sebep gösterilerek takipsizlik kararı verildi. 12 Eylül darbesi sonrasında İstanbul Emniyet

Müdürlüğü 1. Şube’de işkenceden geçirilen ve “ihtihar süsü” verilerek 1981 yılında öldürülen Süleyman Cihan’ın failleriyle ilgili soruşturmanın üstü kapatıldı. Eylül 2014’te verilen takipsizlik kararına Cihan ailesinin yaptığı itiraz İstanbul Anadolu 4. Sulh Ceza Hakimliği tarafından reddedildi.GÜNCEL


GUNCEL

06

7 Temmuz 2015

Gülsüm Kav

ANA FiKiR

Avrupa tarihinde bir ilk

Yıllar önce sosyalistlerin IMF ve borçların ödenmesi konusunda tartışmalarını hatırlıyorum. Birbirinin tam tersi fikirler olurdu. Şimdi siz, tartışma sosyalistler arasında olduğuna göre, “borçları ödemeyeceğiz” önerisi hakim görüştür diye düşünebilirsiniz. Akla böyle gelmesi normaldir; kendi karından başka hiçbir şey düşünmeyen, %1 için %99’un her gün cehennem gibi ortamlarda ekmek parası peşinde olmasını “fıtrat” gören, bu emperyalist sömürgen birlikler konusunda, Marksist olduğunu iddia edenlerin de böyle düşünmesi gerekir. Ama böyle olmazdı; IMF’ye borçların ödenmemesini “etik” bulmayanlar olurdu. Ve bu durum akla hayale gelmeyecek bir şeydi. Ama ne oldu? İşte Yunanistan halkı ve Çipras bunun en önemli ilk adımını attı. Referandum’da “Hayır” dediler. “Ezdirmem sana kendimi” diyen halk hem kendi hayatına sahip çıktı, hem de evladı Çipras’a. Çipras da çok isabetli bir şey yapmış ve bu zor kararı halkı ile birlikte alma yoluna gitmişti. Dikkat ederseniz önerdiği sonuçlarından hiç emin olamayacağı bir “seçimli sistem” idi. Seçim sonuçları kadar, tebrik edilmesi gereken bir tutum da budur: risk alarak demokrasini gereğini yerine getirmek. Kendini ortaya koymak, kendine güvenmek – belki güvenememek ama o gerilime girmek, siyaset içinde olmak. Hem demokrat, hem de ilerletici bir tutum. Bundan sonrası elbette kolay değil, Çipras ve Yunanistan halkı dünya çapında ve dünyanın gördüğü en yüzsüz sitemle; kapitalizmle savaşıyor. Bunun ve bu zorlu kararlara katılma sorumluluğunun neye benzediğini halkın yüz ifadelerinde de görebilirsiniz. Yunanistan halkında hem gerilimli, hem ciddi hem, umutlu hem de “biz neler gördük, geçirdik” ifadesi var. Bu tecrübelere dayanarak Çipras çok doğru söylüyor; “Avrupa tarihinde parlak bir sayfa açtılar”. Ayrıca IMF’yi de, bu sistemi de, bütün bu uygarlığı da insan aklı ve elleri yarattığına göre, hiçbir şey imkansız da değil. Yeter ki Yunanistan halkı yalnız olmadığını bilsin. Ve dünyanın bütün halkları onlarla dayanışmayı bilelim. İşte o zaman onların bu cesaretleri illa ki Avrupa’nın ve dünyanın diğer ülkelerine gerçekten esin kaynağı olacaktır. Tıpkı ayaklanmalar döneminde; “tarihin uyanışında” olduğu gibi, dünya halkları kardeştir ve birbirinden öğrenir. Başa dönersek, sosyalistlerin de IMF’ye karşı etik yükümlülükleri değil, bu kadar etik dışı bir sistemin yarattığı, insanlık tarihinin en etik dışı para modern tefecilerine karşı olsa olsa onları ortadan kaldırma yükümlülüğü vardır. Ayaklanmalar sonrasında, bütün bu direniş tecrübeleri kendi genç önderlerini yaratır ve toplumlar onlara sahip çıkarken, bütün bu gerilimlerin içine girenler kazanma ihtimal ve imkanı hep vardır. Hiç girmeyenler için doğal olarak bu ihtimal hiç yoktur. Şimdi geriye bakıp düşündüğümüzde, o zamanlar IMF’ye borçlar etik olarak ödenmelidir diyenler, bugün bunu Yunanistan ve Çipras’a da söylüyorlar mı? Hakikaten merak ediyorum. Bu konu böyle ama diğer yandan, birbirimizle kurduğumuz ilişki ve demokrasi bakımından da o eski günler yine de iyiymiş. Bu kadar zıt fikirlere sahip olduğumuzda, ortak birleşik bir “partide” birlikte mücadele edebiliyor idik. Üstelik o bir “parti” idi, bir “hareket” de değildi. Gezi Direnişi olmamıştı, ülke tarihinde köşe taşı olan bu muhteşem direnişe referansla “Haziran Hareketi” olmamış, Gezi’deki kadar farklı fikirlerimizle bir arada olacağız dememiştik. Şimdi bu kadar esnek düşündüğümüz bir harekette, bu kara zıt fikirler olmadığı durumda bile o zamanlar ki kadar bile demokrat olamıyoruz. Ne yazık ki hem kapitalizme karşı mücadele seviyemiz hem de demokrasi seviyemiz gerilemiş durumda. Yani biz Türkiye’li sosyalistlerin önünde hem mücadeleyi ilerletmek, hem de demokrasiyi ilerletmek, hem de kardeş halklarla dayanışmak görevi duruyor. gulsumkav@gmail.com

Tarım işçisine yine yollarda ölüm

Manisa’nın Salihli ilçesine bağlı Çökelek Köyü’nde Gölmarmara ilçesine çalışmak için giden tarım işçilerini taşıyan kamyonete tır çarpması sonucu 15 işçi hayatını kaybetti, 2 işçi de yaralandı. 15 işçinin 13’ünün kadın olduğu öğrenilirken bu katliamla birlikte Türkiye’de 2015 yılında tarım işkolunda ölen işçilerin sayısı 190’a yükseldi. emek SILA GEMİCİOĞLU

Manisa’da dayıbaşı sistemiyle çalışan işçiler, 30 gün boyunca aralıksız çalıştığında ellerine ancak 315 lira geçecekti. Manisa’da gerçekleşen bu katliamla birlikte bu ülkede işçilere reva görülen yoksulluk, güvencesizlik bir kez daha açığa çıkmış oldu. 15 km yolu açık kasa kamyonetle gidiyorlardı Çökelek Köyü’nden çalıştıkları yere kadar işçilerin açık kamyonet kasasında yaklaşık 15 kilometre gittiği ortaya çıktı. Sahurdan sonra işçileri taşıyan kamyonetin yola çıkması nedeniyle hiçbir denetime takılma-

tarım işçileri yıllardır servislerde, kamyonetlerde taşınırken ölümle burun buruna geliyor. Daha geçti‘’Bu yolda onlarca insan öldü’’ Gölmarmara Belediye Başkanı Ka- ğimiz yıl Isparta Yalvaç’ta midibüsle mil Öz, yaptığı açıklamada bu tür taşınan 42 işçiden 17’si midibüsün işçi taşımacılığının artık yapılma- aşırı yükten ötürü virajı alamamaması gerektiğini söylererek ilçeleri sı sebebiyle hayatını kaybetmişti. birbirine bağlayan karayolunun da Geçtiğimiz yıl yaşanan bu katliamçok dar olduğunu aktardı. Öz, “Bu dan hiç ders çıkarılmamış olacak ki yolun yapımı yılan hikayesine dön- dayıbaşı sistemiyle çalıştırılan tarım dü. Bugüne kadar bu yolda onlarca işçilerine yine ölüm reva görüldü. insan öldü” dedi. Belediye Başkanı Kamil Öz’ün yaptığı bu açıklamaya 2015’te 190 tarım işçisi öldü karşın Manisa Valisi, yolun kazaya İşçi Sağlığı İş Güvenliği Meclisi sebebiyet verecek bir sıkıntı olma- (İSİG)’nin yaptığı açıklamada 2015 dığını söyleyerek suçu tankere attı. yılında tarım işkolunda can veren işçi sayısının 190’a çıktığı belirtileTrafik kazası değil işçi ölümü rek “Tarımda yaşanan 190 ölümün Türkiye’de canları pahasına çalışan baş sorumlusu Tarım ve Köy İşleri dan yol aldığı anlaşıldı.

Bakanı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı olmak üzere AKP iktidarının uygulamalarıdır” denildi. ‘’Yetkililerden hesap soracağız’’ 15 tarım işçisinin ölümüyle ilgili açıklama yayınlayan Emekçi Hareket Partisi ise şunları söyledi: ‘’Artık bu ülkede hiçbir yetkilinin “güvence sağlamaya çalışıyoruz” demeye hakkı yoktur. Soma’da 301 işçinin ölümü bile bu bakanları gerekli denetimleri yapmak üzere harekete geçirmeye yetmedi. İşte bu yüzden işçiler ölmeye devam ediyor. Her şeye yetkili olup, söz konusu işçi sınıfı olunca denetimleri bir türlü yapamayan AKP’li tüm bakanlardan hesap soracağız.’’

Merkel ve Hollande’dan acil çağrı var Yunan halkı pazar günü yapılan referandumla kreditörlerin kemer sıkma politikalarına “hayır “demişti. Bunun üzerine Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande ve Almanya Başbakanı Merkel görüşme gerçekleştirdi. Görüşme sonucunda açıklama yapan Merkel “Burada demokratik bir ülkenin verdiği bir karar var ortada. Müzakerelere kapımız hala açık. Biz de yeni müzakereler için koşullarımızı belirleyeceğiz.

Yunan Başbakanı’nın önümüzdeki günler için ne düşündüğünü duymamız gerekiyor” dedi.Hollande ise “Karşımızda çok acil bir durum var. Hem Yunanistan hem de Avrupa için. Burada dayanışmaya da yer var. Dayanışma Avrupa’nın her yerinde var. Daha çok olmalı. Ama aynı zamanda sorumluluklar da var. Sorumluluk ile dayanışma arasında bir denge olmalı. Bu da bizim önümüzdeki günlerde rehberimiz olmalı” dedi.GÜNCEL

CHP’den 70 maddelik kanun teklifi CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu imzasıyla Toplumsal Barış ve Demokrasi İçin Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifini TBMM Başkanlığı’na sundu. Pakete göre seçim barajını yüzde 3’e düşürüyor, Hrant Dink’in adını Şişli’de bir caddeye verileceğini, 21 Mart günü Nevruz Bayramı olarak tatil ilan edileceği, faili meçhul cinayetlerde zaman aşımının kaldırılacağı duyuruluyor. Pakette öne çıkan

iki madde daha var. Bunlardan biri ‘siyasi partilere devlet yardımı tüm siyasi partileri kapsayacak şekilde adil bir hale getirilecek’ maddesi. Diğeri ise “Geçmişte yaşanan acı ve travmaları hatırlatan isimleri taşıyan; meydan, bulvar, cadde, yol, sokak, park ve benzeri alanlar ile kamu kurum ve kuruluşlarına ait işletme, tesis, bina ve benzeri tüm yapıların ve kışlaların tespit edilmesi ve bu isimlerin değiştirilmesi amacıyla TBMM’de komisyon kurulacak” maddesi. GÜNCEL

Seçimden önce atılan hastane temeli kayboldu Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu ile Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık’ın 7 Haziran seçimlerinden 17 gün önce İzmit’te attıkları şehir hastanesi temeli kayboldu. CHP Kocaeli Milletvekili Haydar Akar, temelin kaybolmasının fıkra gibi olduğunu belirterek, “Temel atma bir seçim aldatmacasıydı” dedi. Temel atma törenine Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık gibi isimler de katılmıştı. CHP Kocaeli

Milletvekili Haydar Akar, hastane temelinin son durumunu merak ettiği için bölgeye gittiğini belirterek, “Seçimden 17 gün önce burada bir temel attılar. Biz de bugün merak edip çalışmaları yerinde izlemek için geldik. Ama maalesef temeli bulamadık. Uzun araştırmalar yaptık. Temel yok. Temel uçup gitmiş. Aynı Karadenizli Temel fıkralarına dönüşmüş bu iş. 3-5 konteyner koymuşlar. İş makinelerinin durduğu yerde lastikleri patlamış” dedi. GÜNCEL


EKONOMI

07

7 Temmuz 2015

Elektronik ürünlere zam geliyor

Emekli ve memura enflasyon farkı verileceği ay, enflasyon düşük çıktı

Günde bir simit parasına zam

Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi, cep telefonu, tablet ve bilgisayar gibi elektrik, elektronik ürünlerine bir ay içinde ilave gümrük vergileri getirileceğini açıkladı. Ankara’da düzenlenen basın toplantısında Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi, “Önümüzdeki 1 ay içinde ilave gümrük vergilerinde özel tedbirler alınacak. Elektrik, elektronik, cep telefonu ve tablet bilgisayar gibi ürünlerde ek vergi geliyor” dedi. Zeybekçi, “Özel ürün gruplarında elektrik, elektronik, tablet ve cep telefonları da var; kimya grubu üzerinde de çalışıyoruz” diye sözlerine devam etti. EKONOMİ

Emekli maaşına şaka gibi zam

Ramazan ayı olmasıyla özellikle gıda ürünlerindeki fiyatlar oldukça yükseldi. Üstelik bu ayda tüketimin diğer aylara göre yüzde 30 oranında artıyor olması zaten vatandaşın cebini iyice yaktı. Şimdi de sıra halkın yüzünün biraz olsun güleceği zamana gelmişti ki emekli ve memura 4.76 oranında şaka gibi bir zam yapıldı.

BBC bin kişiyi işten çıkaracak

Düşürülemeyen enflasyon, memura ve emekliye fark verileceği ay düşük çıktı. Bayram öncesi vatandaş zam oranlarını beklerken açıklanan zam oranının günde bir simit parası bile etmemesi tepkilere neden oldu. Haziran ayında enflasyon %0.51 oranında azalmış olarak açıklandı. Bu oranın Mayıs 2013’ten beri en düşük düzeyine indiği belirtildi. Türk Sağlık-Sen Ar-Ge birimince yapılan hesaplamaya göre; meHaziran ile ilk altı aylık murlar alacağı enflasyon farkı 44 enflasyon oranı açıklandı. TL olacak. Haziran ayında enflasyon yüzHizmetlilerde 40 TL’lik bir farkı de 0.51 oranında azalmış olarak Temmuz ayında alacak. açıklandı. Haziran’da yıllık bazda yüzde “Çok inandırıcı bulunmadı” 7.20 olduğu ifade edilen enflasyon, Türkiye Kamu-Sen’den, “Ar-Ge ilk altı ay için ise yüzde 4.76 olarak Merkezimiz Haziran ayı içerisinaçıklandı. Buna göre 2015’in Ocak de gerçekleştirdiği araştırmada raayında altı aylık dönem için yüzde mazan enflasyonunun yüzde 14.7 3 zam yapılan memur ve emeklilere olduğunu ortaya koymuş olmasına yüzde 1.76 oranında enflasyon farkı rağmen 2015 Haziran ayında enfverilecek. lasyonun eksi olarak açıklanması çok da inandırıcı bulunmadı” açıkEnflasyondaki zamanlama şüphe laması geldi. yarattı Özellikle gıda ürünlerine fahiş zam- Maaşlar erimişti lar yapılmasına rağmen memur ve Geçtiğimiz yıl toplam enflasyon emeklilere ödenecek enflasyon yüzde 8.2 olarak gerçekleşirken farkının belirleneceği Haziran enf- memurlara ortalama yüzde 5.2 lasyonunun 0.51 oranında azaldı- zam yapılmış ve maaşlar ortalama ğınnın açıklanması kamuoyunda yüzde 3 dolayında erimişti. Söz şüpheyle karşılandı. konusu erimeye rağmen 2013 yıekonomi fatma çakır

BBC Genel Müdürü Tony Hall, kuruluşun lisans gelirlerinin yaklaşık 150 milyon sterlin azalmasını gerekçe göstererek bin kişinin işine son vermeye hazırlandığını söyledi. İngiliz yayın kuruluşu, lisans gelirlerindeki azalışta yeterli sayıda kişinin canlı yayınlarını takip etmemesinin ve TV lisans ücretinin ödenmemesinin etkili olduğunu belirtti. Açıklamada işten çıkarmaların yoğunluklu olarak profesyonel ve destek birimlerinde olacağı ifade edilirken, bazı yönetim birimlerinin de azaltılacağı, “daha basit bir BBC” oluşturulacağı kaydedildi. EKONOMİ

“Kasap sucuk, köfte ve kıyma”da yeni dönem

Kasaplar, Et ve Et Ürünleri Tebliğinde yapılan değişiklik doğrultusunda bugünden itibaren hazır şekilde, markasız “kasap sucuk, köfte ve kıyma” satamayacak, bu ürünleri müşterinin yanında hazırlamaları zorunlu olacak. Bursa Kasaplar Odası Başkanı Muhsin Yıldız, yaptığı açıklamada, “Et ve Et Ürünleri Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ”in 13 Şubat 2015’te Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdiğini ve 1 Temmuz 2015’e kadar kasaplara süre tanındığını söyledi. Tebliğe göre,Yıldız artık et ve ürünlerinde adeta yeni bir döneme girildiğini belirtti. EKONOMİ

7 Temmuz SALI 2015

sayı: 194

Haftalık siyasi gazete yerel süreli yayın Genel koordinatör editörler

tasarım

elif karan Birsen Kaplanseren Burcu Karefil Ece Berfin Karagöz Didem Arıkan Elif yağarkar Fatma çakır hilal türkben onur toper Osman Erdem Özgün Başak Melih erdem melek önder Rıfat Çapar Sait Bağış sıla gemicioğlu yağmur derin eda derya toper fikriye yılmaz Nida Ateş Ömer Kabakçı yusuf yasin yakşi

dağıtım imtiyaz sahibi sorumlu yazı işleri müdürü Yönetim adresi

basıldığı yer

osman erdem Özge Akman Tel: 0507 701 8684

lında gerçekleştirilen toplusözleşme görüşmelerinde alınan karar gereği memur ve emeklilere enflasyon farkı verilmemiş ve reel ücretlerde düşüşler yaşanmıştı. “Enflasyon farkı, hesap oyunlarıyla iç ediliyor” Konu hakkında değerlendirmelerde bulunan Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, “Memurlar bu yıl yeniden ödenecek enflasyon farkı dolayısıyla zararlarının karşılanacağı konusunda umutlanmışlardı. Ama tam da enflasyon farkı ödemesinin belirleneceği ayda gıda ve temizlik ürünleri ile petrol başta olmak üzere tüm harcama kalemlerine zam gelmişken enflasyonun eksi çıkması anlaşılır gibi değil. Zaten 2014 yılında memur ve emekliler büyük zararlar yaşadılar. Bu yıl da Mayıs ayına kadar yüzde 2.3 olan enflasyon farkı Haziran ayında yüzde 1.76’ya düşürüldü. Enflasyon

farkı, hesap oyunlarıyla iç ediliyor.” Maaş zamları belli oldu Tüketici fiyatlarında altı aylık verilere göre, 10.9 milyon emekli ve 2.5 milyon memurun maaşı yüzde 4.76 artacak. Bunun yüzde 3’ü zam, 1.76’sı ise enflasyon farkı olacak. Artışlardan devlet memurları, sözleşmeliler, geçici personel ve memur emeklileri, Bağ-Kur ve SSK emeklileri yararlanacak. Zamlı maaşlar ve enflasyon farkı Temmuz ayı içinde alınacak. Zam sonrası maaşı 1099 liraya kadar olan SSK ve Bağ-Kur emeklilerinin maaşları 1100 liraya tamamlanacak. Bu zamlarla Haziran ayında 795 lira alan işçi emeklisinin maaşı Temmuz ayında 938 liraya, 835 lira alan en düşük Bağ-Kur emeklisinin maaşı 979 liraya ve 617 lira alan Tarım Bağ-Kur’lusunun maaşı da 750 liraya yükselecek.

Sert düşüş; ihracat %20’ye dayandı Türk lirasındaki gerilemelere karşın, euro/dolar paritesinin etkisiyle ihracattaki düşüş Haziran ayında da sürdü. Haziran’daki düşüş de eklenince, ihracatta yılın ilk yarısındaki düşüş yüzde 8’i geçti.Türk lirasındaki gerilemelere karşın, euro/dolar paritesinin etkisiyle ihracattaki düşüş Haziran ayında da sürdü. Haziran’daki düşüş de eklenince, ihracatta yılın ilk yarısındaki düşüş yüzde 8’i geçti.Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) verilerine göre ihracat Haziran ayında geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 6.4 gerileyerek 11 milyar 703 milyon dolara düştü. Böylece, yılın ilk yarısında ihracat yüzde 8.1 düşüşle 73 milyar 261 milyon dolara ve son 12 aylık dönemde de yüzde 3.6 düşüşle 150 milyar 807 milyon

dolara indi. TİM’den yapılan açıklamaya göre, Haziran’da dolar bazında ihracat yüzde 6.4 gerilerken, ihracatın kilogram değeri yüzde 5.4 artış gösterdi. Yine Haziran ayında AB’ye ihracat dolar bazında yüzde 5.5 gerilerken, kilogram bazında yüzde 8.4 artış yakalandı. Euro bazında AB’ye ihracat ise Haziran ayında yüzde 14.7 artış gösterdi. Haziran ayında Euro/Dolar paritesinin geçen yılın aynı ayına oranla yüzde 18 gerilemesinin aylık bazda ihracata 1.2 milyar dolar negatif etkisi oldu. İlk altı aylık toplam parite etkisi ise toplamda 6.8 milyar dolara ulaştı. Bunda bir önceki yılın ilk yarısına göre ortalamada yüzde 19 gerileyerek 1.117 seviyesine inen parite etkili oldu. EKONOMİ

Özge Doğan Ergenekon Mh. Tay Sok. No:6 ŞİŞLİ/İSTANBUL Arslan Güneydoğu Gaz. Mat. ve Kağıtçılık A.Ş. Akçaburgaz Mah. Hadımköy Yolu San1 Bulvarı 169. Sokak No: 6 Kıraç / Esenyurt / İstanbul 02128861795

6 aylık abonelik: 40 tl

1 yıllık abonelik: 80 tl

SANEM DENİZ KURAL adına ziraat bankası hesap no: 0615 57722685 5001 ıban: TR28 0001 0006 1557 7226 8550 01 ptt hesap no: 08848286 0000 0088 7351 11 işbankası hesap no: 6200 2465988 ıban: TR34 0006 4000 0016 2002 4659 88

garanti bankası hesap no: 31/6896034 ıban: TR90 0006 2000 0310 0006 8960 34 akbank hesap no: 0177542 ıban: TR57 0004 6001 6488 8000 1775 42 yapı kredi hesap no: 229/88735111 ıban:TR38 0006 7010 0000 0088 7351 11

İşsizlik sigortasına 1 milyon kişi başvurdu Türkiye İş Kurumuna (İŞKUR) 2014 yılında 90 kadar meslek dalından toplam 900 bin 910 kişi işsizlik sigortası başvurusunda bulundu. En fazla başvuruyu 25 bin 210 kişi ile yük taşıma şoförleri yaptı. Türkiye İş Kurumunun verilerine göre işsizlik sigortasına en fazla işsizlik başvurularının yapıldığı iktisadi faaliyet 166 bin 507 kişi ile ‘Mesleki, bilimsel ve teknik faaliyet alanları’ oldu. Bunu 120

bin 48 ile ‘Toptan ve perakende ticaret; motorlu kara taşıtlarının ve motosikletlerin onarımı’ takip etti. İşsizlik başvurularının yapıldığı diğer iktisadi faaliyetler şöyle sıralandı: “tarım ormancılık ve balıkçılık, madencilik ve taş ocakçılığı, imalat, elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme üretimi ve dağıtımı, su temini kanalizasyon atık yönetimi ve iyileştirme faaliyetleri, inşaat.” EKONOMİ


KADIN

08 Hatice Kaçmaz’ın katiline indirim istemediler

7 Temmuz 2015

Chp’li vekillerden Özgecan Yasası için beklenen önerge Seçimlerin ardından yeni meclisten tüm toplumun ortak talebi olan kadın cinayetlerine karşı yasa önerisi CHP’li Sezgin Tanrıkulu ve Aylin Nazlıaka’dan geldi. Kadın katillerine indirim verilmemesi ve ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası talebin yasalaşması , kadın cinayetlerinin önlemesinde büyük bir adım olacak.

TRT sanatçısı Hatice Kaçmaz, Eylül 2014’te evlilik teklifini kabul etmediği gerekçesiyle Orhan Munis tarafından bıçaklanarak öldürülmüştü. Orhan Munis hakkında 2 Temmuz Perşembe günkü 4.duruşmada savcı, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istedi. Hatice Kaçmaz’ın babası Dilaver Süleymanoğlu adliyedeki konuşmasında ‘’Katil haksız tahrik indirimi alabilmek için ilk duruşmadan beri yalan söylüyor. Biz katilin ağırlaştırılmış müebbet almasını istiyoruz.” dedi. KADIN

Emine Börü’nün katili indirim peşinde

Kadın yağmur derin

CHP milletvekilleri Sezgin Tanrıkulu ve Aylin Nazlıaka, uzun süredir gündemde olan ve “Özgecan Yasası” olarak toplum hafızasına yerleşen ; kadın cinayetlerine ağırlaştırılmış müebbet cezasının uygulanması ve kadın cinayetlerine indirim hükmü uygulanmaması yasa tasarısını TBMM’ye 2 farklı önerge olarak sundular. Gerekçede, kadın cinayetlerinin giderek arttığı ve kasten öldürme eylemlerinin neredeyse çoğunun canavarca gerçekleşmesi sebebiyle insan öldürme eylemlerinin kadına karşı işlenmesinin TCK’nın kasten öldürme suçunun nitelikli hali ola-

rak kabulü gerektiği ifade edildi. Şuanki haliyle öldürmede sadece gebe olduğu bilinen kadına karşı işletilen “nitelikli hal”in , kadına karşı işlenmiş tüm cinayetlerde geçerli olması öngörüldü. Teklifte ölümle sonuçlanmayan ve fakat kadının manevi bütünlüğü ile vücut dokunulmazlığına karşı işlenen suçlardaki artışın da yoğun olması sebebiyle kadına karşı işlenen yaralama eylemlerinde de caydırıcılık sağlamak amacıyla cezaların artması amaçlanıyor. Sezgin Tanrıkulu Yarın Haber’e şöyle konuştu: “Kadına karşı şiddet ve kadın cinayetlere karşı toplumsal duyarlılık bütün çabalara rağmen bu olayları önlemeye yetecek düzeye gelmemiştir.

Diyarbakır’da 2014 yılında eşi Razaman Börü tarafından 4 el ateş edilerek çocuklarının önünde öldürülen Emine Börü’nün 4’üncü duruşmasında adalet yine ertelendi. 2 Temmuz’daki duruşmadan karar çıkması bekleniyordu ancak heyet, sanığın “akli dengesinin” araştırılmasını isteyerek duruşmayı erteledi. Börü’nün ablası Fatma Güneş ve ailesi ise “Mahkeme bir kadının çocuklarının önünde öldürülmesini çok normal görüyor” diyerek duruma tepki gösterdi. KADIN

Ayrıca yargı, bu cinayeti işleyen faillere ceza yasalarının ortaya koyduğu takdir çerçevesinde azami hoşgörü göstermekte, idari makamlar ise bu failleri sıradan suç failleri gibi görmekte ve daha büyük hoşgörü göstermektedir. Topyekün bu cezasızlık politikasına karşı olması gereken, yargının takdir hakkını elinden alacak, kesin sınırları belli olan bir düzenleme yapmaktır. Bu amaçla bu yasa

Aylin Nazlıaka

teklifini hazırladık ve parlamentoya sunduk. Siyasi partiler arasında rekabet ve karşı koyma değil, bir ortaklaşma ve birlikte karşı duruş olması lazım. Parlamento çalışmaya başladığında, ilk yasalardan biri olmalı ve mütabakatla çıkmalıdır. Böyle bir yöntem kadın cinayetlerine karşı ortak tutumu da ifade etmiş olacaktır. Tek tek bütün milletvekillerini bu yasa önerisine sahip çıkmaya çağırıyorum.”

Sezgin Tanrıkulu

Muğla’da kadınlar özgecan yasası için yürüdü

Sedef Berberoğlu’nun davası görüldü

Haziran’da 26 kadın öldürüldü

Muğla’da 13 Eylül 2013’te boşanmak istediği kocası tarafından öldürülen Sedef Berberoğlu’nun davası 3 Temmuz’da görüldü. Katil Lütfü Sefa Berberoğlu’nun ceza indirimi almak için söylediği akli dengesinin bozuk olduğu iddiasına karşılık, Adli Tıp Kurumu’ndan akli dengesinin yerinde olduğuna dair rapor verdi. Sedef Berberoğlu’nun annesi Gülender Kan “Yeni meclise sesleniyorum. Biz kadın cinayetlerinde ağırlaştırılmış müebbet yasalaşsın istiyoruz. Başka Sedef’ler öldürülmesin diye bu yasa çıkmalıdır” dedi. KADIN

Kenan Doğulu’dan Özgecan yasası mesajı

Kenan Doğulu, Harbiye Açıkhava Konserleri’nde verdiği mesajla hayranları tarafından ayakta alkışlandı. Doğulu, 3 saat sahnede kaldı ve bu sırada barkovizyondan “Özgecan Yasası çıksın, yasalar kadınları korusun” gibi kadın cinayetlerine dikkat çeken mesajlar ve bilgiler gösterildi. Doğulu’nun eşi Beren Saat de twitter hesabından “Kadın katillerine indirim değil, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının yasalaşması talebimiz sürüyor!” notunu paylaşmıştı. KADIN

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun derlediği verilere göre 2015 yılı Haziran ayında 26 kadın, sadece kadın olduğu için erkek eliyle hayatını kaybetti. Kadınların %35’i kocaları veya eski kocaları tarafından, %19’u ise bir akrabaları tarafından öldürüldü. Boşanmak veya ayrılmak istediği için öldürülen kadınların oranı %39 iken, kadınların %31’i kendi hayatına dair karar almak istediği için öldürüldü. Kadınların nasıl öldürüldüğünün ortaya çıkarılmadığı, belirsiz kalan kadın cinayeti oranı ise %30 oldu. Haziran ayında Cansu Kaya’nın ölümü, toplumda kadın cinayetlerine karşı yeniden bir infial yaratmışken bu ay, ka-

Kadın Hareketi Özge Salun Nasıl başlayacağımı bilmiyorum. Sanki zihnimden geçen düşünceleri, içimde hissettiğim öfkeyi yazıya dökersem hissettiğim duyguların hakkını veremeyecekmişim gibi geliyor. Özgecan cinayetinin üzerinden uzunca bir zaman geçti, ancak kadın cinayetleri durmadı hala devam ediyor. Özgecan Aslan cinayetinin ardından büyük bir eylem de oldu, Kadıköy’de. 14 Şubat’taki bu eylem, erkeklerle doluydu. Kadınların seslerini bastırıyorlardı erkekler, erkekliklerini haykırıyorlardı. Kendilerince herkesin mücadelesiydi bu. Sanki bir ben gibi, sanki bir başka kadın arkadaşım gibi her

dınların öldürülmesine karşı Türkiye’nin pek çok ilinden kadınların tepki verdiği, birçok büyük protestoların yapıldığı bir ay oldu. KADIN

Kadınlar polise rağmen barış için yürüdü

4 Temmuz’da Taksim Tünel’de toplanan kadınlar, Türkiye’nin savaşa yönelik politikalarını polis engeline rağmen protesto etti. “Savaş meclisine değil barış meclisine oy verdik”, “Ortadoğu’da kadınlar barış istiyor” dövizleri taşıyan kadınlar yürüyüşün ardından Galatasaray meydanında oturma eylemi yaparak “Barış noktası” oluşturdu. KADIN

Özgecan’ın ardından gün eve dönerken yaşadığımız o sayısızca korkulardan birini yaşamışlar gibi. Sesleriyle sesimizi kısmaya çalıştı bu erkekler. Özgecan için isyan ederken yanımda Özge diye bir arkadaşım daha vardı. İki Özge yan yana yürüyorduk ve Özge’nin gözlerine bakarken korkuyu iliklerime kadar hissettiğimi fark ettim. Bilirsiniz, eylemlerde arkadaşını kaybetmemek bazen kendinden önce gelir. Kalabalık içinde birbirimizi her kaybettiğimizde gözlerimi onu ararken buldum. Özge diye seslenecek olduğum her seferde boğazım düğümlendi. Sanki Özge dersem, her şeyi kabul edecektim. Özge olduğumu, bir sonraki kişi-

nin ben olacağımı, o olacağını... Münevver Karabulut, Özgecan Aslan, Cansu Kaya ve niceleri… Bu kadar şiddetin bu kadar katliamın ortasında insan bazen şöyle bir dünyanın hayalini kuruyor; “Kadınların sokaklarda taciz edilmeden, peşlerine kimse takılmadan ya da saldırıya uğramadan yürüdüğü bir günün,şiddete maruz kalan kadınlar için sığınma evlerine ihtiyaç duymadığımız bir günün, devletin genel evlerden vergi alarak kadınları erkeklere pazarlamadığı bir günün ya da kız çocuklarının para karşılığı, babaları yaşlarında adamların koynuna sokulmadığı bir günün, kocalarından dayak yemedikleri bir günün, istedikleri gibi giyinip iste-

dikleri gibi kahkaha atabildikleri bir günün hayali…” Nasıl olacak böyle bir dünya? Kadını erkeğin kölesi yapmaya çalışan tüm ataerkil dayatmalardan ,kadını aşağılayan tüm söylemlerden, hareketlerden, erkeğin kadından üstün olduğu zihniyetten kurtulursak; çocuklarımızı önce kadın ya da erkek olarak değil de bir birey olarak yetiştirmeyi başarabilirsek ve en önemlisi kadınların da artık kendilerine güvenmeleri gerektiğini fark etmelerini, kadınların bir şeyleri değiştirebileceklerini fark etmelerini sağlayabilirsek böyle bir dünya mümkün.


EMEK

09

7 Temmuz 2015

Fadik Temizyürek

HAKİKAT

Adalet kazandı Yunanistan Halkı Merkel’e “hayır” dedi. Anlamı çok büyük. Yunanistan, Avrupa’ya yeni bir ayar verecek. Paralar bir avuç sömürgenin elinde elden ele dolaşamayacak, emekçiler kazandıkları haklarına sahip çıkacaklar ve uluslararası para fonu (IMF) na kemer sıkma politikasının o kadar kolay olamayacağını gösterecekler. Halk ile egemenlerin bu gerilimi şimdilik Avrupa Birliği ( AB)’ni zora soktu.. “ Halkın tercihine saygı duyuyoruz” demek zorunda kaldı, Almanya Çok iyi. Dünyada AB’nin yanmaz yıkılmaz olduğunu , bu düzeni hiç bir kuvvetin yerinden oynatamayacağını düşünenelere muhteşem bir cevap oldu. Demek ki neymiş, halktan daha kuvvetli bir güç yokmuş . Yunanistan minik bir ülke.Nufusu İstanbul’un yarısı kadar. Ekonomisi turizme bağlı, yatırım yok, yeteri üretim yok. AB’den alınan krediler de yatırıma değil, bir avuç zenginin cebine aktarıldı,eski hükümetler eliyle. Yani en fazla yolsuzluğun olduğu AB ülkelerinden biri. Para bitince de alınan krediler geri ödenemedi. AB ve IMF bunun üzerine emekçilere az para öde, kamu harcamalarını azalt ve özelleştirmeleri hızlandır dedi. Halk işte bu durumu kabul etmedi ve AB’nin ekonomik krizden çıkma önerilerini, tehditlerini red etti.. Aleksis Tsipras (Çipras) halkın cesaretli bir karar verdiğini söyledi ve “Demokrasiye şantaj yapılamaz”dedi. Ne kıymetli. Yunanistan eski başbakanı Yeni Demokrasi Partisi lideri Samaras görevinden istifa etti. AB’nin ve IMF’nin her dediğini yapan eski başbakan referandumda halkın “ evet” oyu kullanmasını istediği için . kaybetti. Ne iyi. Avrupa kültürü diye bir şey var hakikaten şu fani dünyada. Adında “demokrasi “olan bir parti genel başkanı gayet demokratik bir şekilde vazifesini bırakıyor. Adında “adalet” geçen bizim memleketteki parti ise adaletsizliğin timsali, halktan çaldıkları paraları saklayacak yer bulamıyorlar. Hırsız oldukları halde yargılanmıyorlar. İnsan gıpta ediyor, Yunan demokrasisine, Allah için. Minik ülkenin cürmü kendinden büyük. AB’nin kükrediği gibi Yunanistan açlıktan ölmedi, egemenlerin bankası borsa iflas etmedi ve ekonomi dediğimiz piyasalar iddia edildiği gibi felakete gitmedi. Kaldı ki kriz bizim değil, halkların değil, sömürenlerin krizi, çaresiz bir girdap bu, düzenin kaçınılmaz çelişkisi. Bakacağız biz mi kazanacağız kapitalistler mi, rüzgar bizden yana fakat.Yeni bir Avrupa düzeninden söz etmek mümkün. İspanya,Portekiz, İtalya, İrlanda sırada bekliyor. Onurlu ve adaletli bir hayat için halklar mücadele ediyor, silahla topla tüfekle de değil üstelik yalnızca gidiyor ve seçim yapıyor, ne kadar medeni. Yazın sıcağında yalnızca egemenler çalışmıyor, halklar da kendi çıkarı için çalışıyor gayet normal olarak, oy veriyor nasıl yönetilmek istediğine karar veriyor. Yunanistan halkı ekonomi kadar AB’nin diğer ülkerine siyaseten de örnek oluyor. Toplum mutlaka adaletten ve demokrasiden yana olduğunu er ya da geç gösterir, örnek Yunanistan örnek Türkiye. Türkiye halkları da HDP’nin barajı aşmasını istedi, demokrasi ve adalet için. Konjonktür önemli. Çipras, maliye bakanının istifa etmesini rica etti. Bütün bütün Avrupa’ya hayır demedi, anlaşabiliriz, hep sizin dediğiniz gibi olmayacak bizi de dikkate almalısınız dedi. Devrim yaparsak ancak sizden kurtuluruz gerisi yalan demedi.. Konjoktüre göre davrandı, siyaset yaptı ve kazandı..Mücadele tarihi istediğimiz değil yaptığımız doğru hamlelerle tarihi değiştirebileceğimizi tek tek yazıyor. Hamle yapabilmek te konjoktüre göre düşünmekten geçiyor. Yoksa kim istemez devrimin yaşadığımız gençlik yıllarında olmasını. Çipras’ın yanında olmaya devam, devrim yapamıyor ama evvallahta demiyor, bu zamanda. Ne güzel. fadiktemizyurek@gmail.com

Arçelik LG MESS’ten hesap soruyor

Gebze’de bulunan Arçelik LG fabrikasında işçiler patronun talepleri kabul ettiğini açıklamasının ardından 1 ayı aşkın süre geçmesine rağmen işveren sözünü tutmayınca işçiler, 2 Temmuz’da iş bırakarak direnişe geçti. İşçilerin bu eylemine karşı 2 gün üst üste fabrikaya binlerce polis girerken işçiler “haklıyız yılmayacağız” diyor. eMek Yaşar Aslan

Arçelik-LG’de çalışan yaklaşık 600 işçi, Türk Metal Sendikası’nı 28 Mayıs’ta protesto etme kararı almasının üzerine fabrika yönetimi, eylem yapılmadan önce işçilere attığı mesajda “bakım” nedeniyle üretime ara verdiğini belirtmişti. İşçiler engellemelere rağmen ey-

lem gerçekleştirerek patrona 3 talebini kabul ettirmişti. Ancak aradan 1 ay geçmesine rağmen işveren sözünü tutmaması üzerine işçiler 2 Temmuz’da üretimi durdurarak direnişe geçti. Patron talepleri kabul edene kadar direneceğiz diyen işçiler, hiçbir baskı bizi yıldıramaz diyor. Direnişteki işçilerin en büyük destekçisi aileleri. İşçilerin anne

babaları, eş ve çocukları her gün fabrikaya geliyor. Özellikle polisin baskısının atmasının ardından moraller bozulurken, fabrikanın tellerinin olduğu bölgeye çıkan işçiler burada çocuklarını kucaklarına alarak moral buluyor. Ailesi tarafından ziyaret edilen bir işçi şunları söyledi: “Onları kucağımıza aldığımızda neden direndiğimizi ve neden direnmeye devam

etmemiz gerektiğini bir kez daha hatırlıyoruz ve bu bizim kararlılığımızı artırıyor.” İşçinin eşi de şunları anlattı: “Ramazan ayında bize bunu yaşattılar. Evimizde oturup birlikte yemek yemek isterdik. Ama direnişle birlikte ailemiz biraz daha büyüdü. Artık hepimiz bir aile olduk ve iftarımızı burada birlikte açıyoruz.”

Fabrikaya işçiden çok polis girdi Arçelik LG işçisinin kararlı duruşu karşısında patron isteğiyle fabrikaya polis girdi. 600 işçinin çalıştığı fabrikaya 700’ü aşkın polis girerek direnişte olan 20 işçiyi gözaltına aldı. 12 Eylül darbesi döneminde işçilerin asker zoruyla işbaşı yaptırıldığı dönemdeki uygulamaları aratmayan baskılara maruz kalan işçilere, emniyet müdürü pazartesi iş başı yapmaları için süre verdi. Adeta işçilere gözdağı vermek için fabrikaya giren yüz-

lerce polise rağmen LG işçileri diğer fabrikalarda Türk Metal’e ve MESS’e direnen işçileri destek olmaya çağırdı. Polisin baskısının kendilerini yıldıramayacağını söyleyen işçiler, 1 ay önce Kent Meydanı’nda yaptıkları eylemi dikkate almayan patrona seslenerek “Biz bu yola baş koyduk hakkımızı alana kadar buradayız” dedi. İşçiler, tüm işçileri bu taleplerle kendi fabrikalarında mücadele etmeye çağırdı.

Türk Metal gitsin, MESS hakkımızı versin Arçelik LG işçisi patronun kabul ettiği ancak gerçekleştirmediği taleplerini almak için başlattığı direnişe yapılan polis saldırısı aslında 2 aydır metal işçisinin devam eden direnişine yapılmış durumda. Başta Türk Metal’in gitmesini isteyen işçiler, MESS’in söz verdiği zamları yapmasını istiyor. Ayrıca gerçekleşen direniş sebebiyle hiçbir işçinin atılmaması da talepler arasında yer alıyor. Patronla ger-

çekleşen ilk görüşmeden sonuç alamayan işçilerin direnişe devam etme kararı aldı. ZF Sachs, Opsan, Artemis, Ford Otosan’ın da aralarında olduğu çok sayıda fabrikadan işçiler, Arçelik LG işçilerine destek için fabrikanın önüne geldi. Desteğe gelenler arasında 25 gündür direnişlerini sürdüren SeraPool işçileri de yer aldı. İşçiler ve işçi yakınları, hep birlikte slogan atarak dayanışma içinde olduklarını vurguladı.

“Arçelik evimiz hiçbir yere gitmeyiz” Polis işçileri ve işçi yakınlarını taciz etmeyi sürdürürken fabrikayı üç noktadan TOMA’larla abluka altına alarak direnişteki işçilere desteğe gelenleri engellemeye çalıştı. Direniş alanına çocuklarıyla gelen işçi yakını kadınlar, “Diren LG ailen seninle” sloganları attı. Aileleri ve desteğe gelenleri dağıtamayan polis fabrikanın içine de girdi. Fabrikanın kapılarını kapatarak içerideki işçilerin dışarıyla iletişim kurmasını

engelleyen polise işçiler, “Arçelik evimiz hiçbir yere gitmeyiz”, “Direne direne kazanacağız” sloganlarıyla yanıt verdi. Fabrikanın içinde direnişi sürdüren yaklaşık 20 işçi oturma eylemi yaparak polisi protesto ederken, dışarıdaki işçiler de patronun direnişi kırmak için kendilerine ücretli izin verdiğini, ama birliklerinin bozulmasına izin vermeyeceklerini ifade etti. “Bölünme yok, dışarıda da içeride de aynıyız” diyerek diğer işçileri desteğe çağırdı.


EMEK

10

7 Temmuz 2015

Divan işçilerinden hukuki kazanım

Koç Holding’e ait Divan Turizm AŞ’de DİSK’e bağlı Gıda-İş Sendikası’na üye oldukları için işten atılan işçiler, işe iade için açtıkları davayı kazandılar. İstanbul Kartal’da bulunun Anadolu Adliyesi’ndeki 22. İş Mahkemesi’ne gruplar halinde açtıkları davaların ilki geçtiğimiz hafta görüldü. 9 kişilik ilk grubun davasında mahkeme işçilerin işe iadesine karar verdi. İşe iade davası açan diğer 42 işçinin ise davaları devam ediyor. Divan Turizm AŞ önünde açtıkları çadırda direnen işçiler, sendikalı olarak işe dönene kadar mücadele etmekte kararlı. EMEK

Antalya’da inşaat işçileri iş bıraktı

Torunlar davasında takipsizlik kararı Torunlar Center’da meydana gelen ve 10 işçinin yaşamını yitirmesi ile sonuçlanan facianın ardından açılan davanın 5’inci duruşmasında Çalışma Bakanlığı ve TOKİ yetkilileri hakkında ayrı ayrı olarak yürütülen soruşturmada takipsizlik kararı verildiği ortaya çıktı. Ölen işçi ailelerinin avukatları önümüzdeki günlerde bu karara itiraz edecek. emek SILA GEMİCİOĞLU

Akdeniz Üniversitesi Hastanesi’nde bulunan bir inşaatta demir ve kalıp işlerini yapan işçiler, ücret gasplarına tepki göstererek iş bıraktı. İnşaatın önünde toplanarak açıklama yapan işçiler ücretlerinin hemen ödenmesini istediklerini kaydetti. İşçiler adına konuşan ustabaşı Osman Koç, şunları söyledi: “Buraya birçoğumuz ailelerimizi bırakıp geldik. Tek isteğimiz ailemizi geçindirmek. Çocuklarımızı kimseye muhtaç etmeden yaşatmak. Ancak şimdi kendimiz muhtaç duruma geldik. Bir an önce toplam 300 bin TL civarındaki paramızın ödenmesini istiyoruz.” EMEK

İzenerji’de bir günlük grev

İstanbul Mecidiyeköy’de bulunan Torunlar Center’da, 6 Eylül 2014 tarihinde asansörün 32’inci kattan düşmesi sonucu meydana gelen ve 10 işçinin yaşamını yitirdiği faciaya ilişkin açılan davanın 5’inci duruşması, 3 Temmuz Cuma günü İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Torunlar GYO, Geda Majör Asansör Şirketi ve NCA İş ve İş Güvenliği firmasında görevli sanıkların yargılandığı duruşmaya, yakınlarını yitiren aileler ile avukatları katıldı. 25 sanığın tutuksuz olarak yargılandığı davanın 5. duruşmasında yaşamını yitiren işçi Hıdır Ali Genç’in kardeşi Dilan Genç ve tanıklar dinlendi.

Tanık: Asansör o gün bozuktu Duruşmada tanık olarak ifade veren Mehmet Hanifi Giray, Geda Major ile işveren arasındaki maillerde ve bazı sanıkların ifadesinde asansörde sabah arıza olduğu belirtilmesine rağmen, asansörün sabah arızalı olmadığını iddia etmesine yaşamını yitirenlerin aileleri tepki gösterdi. Diğer tanık Ercan Kılaguz, Giray’ın aksine asansörün sık sık arıza yaptığını ve o gün de arızalı olduğunu kaydetti. Kılaguz, beyanlarında iş güvencesi olmayan koşullarda çalışıldığını, operatörlere eğitim verilmediğini, bazı zamanlar kapı açık çalışıldığını dile getirerek, kaza öncesi yaşanan Erdoğan

Canpolat’ın ölümünden sonra Çalışma Bakanlığı müfettişlerinin tespit ettiği 21 maddelik eksiklerin de giderilmediğini ifade etti.

nın yurt dışı yasağının kaldırılması talebi, müdahil avukatların itirazı üzerine reddedildi.

Davada ne olmuştu? 10 işçinin yaşamını yitirdiği faciayla ilgili ölen işçilerden Hıdır Ali Genç’in ailesi ilk tazminat davasını açmıştı. Davada yargılanan 25 sanıktan 12’si Torunlar GYO, beşi Geda Majör Asansör firması, sekizi NCA İş ve İş Güvenliği firmasında görevli. Tutuklanıp serbest bırakılanlar ise: Proje Müdürü Murat Aytimur, Geda Major Asansör Firması teknik sorumluDava 16 Ekim’e ertelendi su Önder Türksoy, asansör tekniTorunlar Davası 16 Ekim 2015 ta- kerleri Adem Akyıldız ve Turgay rihine ertelenirken sanık avukatları- Dalkılıç.

Sorumlular bir bir aklanıyor İş güvenliği önlemlerinin alınmamasının bedeli 10 işçinin yaşamı olurken facia ile ilgili açılan davanın 5. duruşmasında Çalışma Bakanlığı ve TOKİ hakkında yürütülen soruşturmada takipsizlik kararı verildi. Duruşmanın önceki celselerinde de Torunlar Center’ın sahiplerine takipsizlik kararı verilmişti.

Haziran’da 147, 6 ayda 794 işçi öldü

DİSK’e bağlı Genel-İş Sendikası’na üye olan İzenerji işçileri, İzmir Büyükşehir Belediyesi’ni (İBB) uyarmak için geçen hafta bir günlük iş bıraktı. Mart ayından itibaren süren toplu iş sözleşmelerinde anlaşmaya varamamaları üzerine çeşitli eylemler yapan işçiler, Basmane Meydanı’nda toplanarak İBB önüne yürüdü. İBB önüne gelindiğinde İzenerji işçilerini İBB bünyesinde çalışan ve Tüm Bel-Sen üyesi kamu emekçileri “İzenerji işçisi yalnız değildir” pankartıyla karşıladılar. İşçiler ise belediye binasından “Anlaşma yok grev var” pankartı sallandırdı. EMEK

Polimer grevi anlaşmayla sona erdi

Çerkezköy Organize Sanayi Bölgesi’nde kurulu Polimer Kauçuk ve Pazarlama San. A.Ş.’de çalışan Petrol-İş Sendikası üyesi bin 871 işçinin 17 Haziran’da başlattığı grev 9. gününde süren görüşmeler sonucunda anlaşmaya varılması üzerine bitirildi. İşçilerle patron arasında 2 yıllık sözleşme yapılırken işçiler yüzde 22 civarında zam oranı aldılar. Bunların yanı sıra 29 Ekim’de yarım gün olan izinlerinin tam güne çıkarıldı, engelli çalışanlar için Engelliler Günü’nde tam gün tatil verildi, doğalgaz gideri için verilen yardım yeniden ücretlendirildi. EMEK

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi, 2015 yılı Haziran ayında en az 147 işçi ölümü gerçekleştiğini açıkladı. İSİG Meclisi’nin raporuna göre; 2015 Ocak ayında en az 128 işçi, Şubat ayında en az 85 işçi, Mart ayında en az 139 işçi, Nisan ayında en az 133 işçi, Mayıs ayında ise en az 162 işçi, Haziran ayında ise en az 147 işçi yaşamını yitirdi. Tarım, inşaat, taşımacılık işkollarında yaşanan ölümlerdeki yoğunlaşmanın değişmemesine dikkat çeken

meclis, AKP’yle birlikte çılgın projeler sonucu inşaat, yıkım politikaları sonucu tarım, yağma, yağma ve talan düzeninin gelişmesiyle ulaşım, lojistik ve ticaret işkollarında ölümlerin arttığını, öte yandan eğitim, sağlık, sinema işkollarında da ölümlerin öne çıktığını belirtti. 2015 Haziran ayında 6 kadın işçi ölümünün gerçekleştiği bilgisine yer verilen raporda, katledilen işçilerin 8’inin çocuk, 47’sinin yaşlı olduğu ayrıca 3 göçmen işçinin de can verdiği belirtildi.EMEK

Sen nasıl2helallik Madende işçi daha alacaksın Bakan Çelik yaşamını yitirdi

Bakanlığı döneminde yaşanan işçi ölümlerinin ardından arsızca açıklamalara imza atarak icraatlarını savunan bakan bu sefer de taşeron işçilerine ‘’hakkını helal etmeyeceğini’ ‘söyledi. Çelik, Şanlıurfa’da yaptığı, “Taşeron işçiler asıl işte çalıştırılamayacak bu kadar net” açıklamasına tepki gösteren taşeron işçilere karşı Twitter’dan şunları söyledi: “Taşeron konusunda yaptıklarımızı görmüyorsanız ne söyleyeyim? Zamanla anlarsınız ama helalliği nasıl alacaksınız’’. Bu açıklamalar bakanlığı döneminde bunca işçi ölümü yaşanan Bakan Çelik’in hayatını kaybeden işçi ailelerinden nasıl helallik alacağı sorusunu akıllara getirdi. EMEK

SeraPool işçileri direnişe devam ediyor

DİSK Cam Keramik-İş Sendikasına üye oldukları için işten atılan SeraPool işçilerinin direnişi 4.haftasında devam ediyor. İşçilerin karşısında patron ise işçilerin direnişini kırmak için baskıları sürdüyor. Geçtiğimiz hafta işçiler patronun şikayeti üzerine karakola ifade vermeye çağırıldı. İşçilerden Mehmet Aslan, patronun böyle bir birliktelik beklemediğine dikkat çekerek, “Doğal olarak direnişi bölmek için polisi kaymakamı tüm güçlerini kullanarak işçileri sindirmeye ve bölmeye çalışıyor. Patron sendikayı tanıyana kadar direnişimiz sürecek” dedi. EMEK


genclık

11

7 Temmuz 2015

Bilal’in gözü üniversite gençliğinde

Üniversitede sıkıyönetim

Ege Üniversitesi rektörlüğü karşıt gruplar arasında çıkan kavgada bir öğrencinin hayatını kaybettiği olaylardan sonra yürürlüğe koyduğu sıkıyönetim uygulamalarına bir yenisini daha ekledi. Yaz tatilinin başlamasıyla kampüs içinde fakültelerin arası tel örgülerle ayrılmaya başlandı. Bu uygulamayla öğrenciler sadece kendi fakültelerinde, ders gördükleri binalarda sosyal ve siyasal olarak etkileşime kapalı olacak. Daha önce de kimlik kontrolüyle giriş yapılan kampüs kapılarına turnike konulmuş, şenlik konser ve etkinlikler rektörlük tarafından engellenmişti. GENÇLİK

YÖK yine iş başında

17-25 Aralık yolsuzluk operasyonlarında Türkiye gündemine oturan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ın ve kızı Esra Albayrak’ın mütevelli heyetinde olduğu TÜRGEV ülke genelinde sessiz sedasız bir şekilde vakfa tahsis edilen devlet arazilerine açtığı yurtlarla üniversitelileri kendine bağımlı hale getirmeye çalışıyor. gençlik Elif Yağarkar

17-25 Aralık yolsuzluk operasyonuyla adından bahsedilmeye başlanan TÜRGEV başladığı yoldan devam edecek gibi görünüyor. Erdoğanların vakfı olarak bilinen vakıfta bir usulsüzlüğün üstü henüz örtülmüşken bir yenisi daha patlak veriyor. Uzun zamandır devlet arazilerinin tahsis edildiği TÜRGEV artık devlet üniversitelerinin arazilerine de el koymaya başladı. Erdoğan’ın başbakanlığı döneminde çıkarılan bir Bakanlar Kurulu kararıyla vergi muafiyeti bulunan vakıflar listesine alınmış olan TÜRGEV’in artık üniversite açma yetkisi de var. Fener’e yok Bilal’e bedava TÜRGEV tarafından Başakşehir’de kurulacak olan İbn-i Haldun Vakıf Üniversitesi’nin arazisinin Fenerbahçe Kulübü’ne protokole rağmen lise arsasını vermek istemeyen hükümet, hazineye ait Maliye Bakanlığı’nın resmi belgelerine göre 606 milyon lira değerindeki 779 dönüm araziyi, TÜRGEV’e 30 yıllığına 3 milyon lira karşılığında verdi. TÜRGEV’e üniversite açma yetkisi veren yasa ise İstanbul Adliyesi’nde savcı Mehmet Selim Kiraz’ın rehin alınarak öldürüldü-

Genç Hareket Ömer Kabakçı Türkiye şu sıralar çok kritik bir süreçten geçiyor. Birileri kendi çıkarları için bütün ülkeyi ölüme sürükleme çabasında. Karşımızda gözü dönmüş bir diktatör var ve her an her türlü kararı alabilir. Bu durumda yapmamız gereken şey mücadele etmek ve diktatörün oyununu bozmak. Seçimlerde iktidarı kaybeden AKP hükümeti ve Erdoğan halkın tokadını yemişti. Ancak ne olursa olsun elindeki gücü kaybetmek istemeyen Erdoğan, şimdi de ülkeyi savaşa götürmeye çalışıyor. Erdoğan seçim sonuçlarıyla başkanlık hayallerine ulaşamayınca başkan olmak için önümüze kanlı bir senaryo koyuyor. Savaş senaryosu son

ğü 31 Mart gecesi sabaha karşı saat 05.20’de gündem yoğunluğundan yararlanarak AKP grubunun oylarıyla kabul edilmişti. Kampüs arazisi de Bilal’in TÜRGEV Çanakkale 18 Mart Üniversitesi’nin sınırları içerisinde bulunan 18 bin 438 metrekarelik alana 30 yıllığına el koydu. Arazinin devri Başbakanlığa da soruldu. Başbakanlık, arazinin TÜRGEV’e verilmesinin “uygun” olacağı yönünde görüş bildirdi. KYK’ya parayla TÜRGEV’e bedelsiz Konya’da yurt açan TÜRGEV’in yurt binasını bedelsiz bir şekilde aldığı ortaya çıktı. Açılan kız öğrenci yurdunun binasının İl Genel Meclisi tarafından alınan kararla TÜRGEV’e 29 yıllığına bedelsiz olarak verildiği ortaya çıktı. Kredi ve Yurtlar Kurumu (KYK) aynı yerin 200-300 metre ilerisinde özel şahıslardan çok yüksek ücretlerle bina kiralayarak, öğrenci yurdu oluşturdu. KYK’ya ait olan 378 öğrenci kapasiteli yurda 58 bin 108 TL, 740 öğrenci kapasiteli yurda ise 104 bin 41 TL aylık kira bedeli ödeniyor. Devletin resmi kurumu olan KYK, öğrenci yurdu oluşturmak için özel şahıslardan fahiş fiyatlara bina kiralıyor.

TÜRGEV’e ‘kupon’ ataması TÜRGEV’e kupon arazileri toplamakla görevli olduğu öne sürülen Sinan Aksu, 7 Haziran seçimlerinden önce AKP’nin yangından mal kaçırır gibi yaptığı onlarca atamadan Kredi Yurtlar Kurumu’na Genel Müdür olarak atandı. CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun TBMM’de açıkladığı TÜRGEV fezlekesinde yer alan yasal tapelere göre yurt genelinde TÜRGEV’e uygun kamu arazilerini tespit edip vakfın üzerine geçirmekle görevli olan Sinan Aksu 4 Haziranda alelacele Kredi ve Yurtlar Kurumu’na (KYK) Genel Müdür olarak atandı. Göl manzaralı 15 dönüm arazi daha TÜRGEV’in Sakarya Üniversitesi Esentepe Kampüsü içinde yer alan 14 bin 666 metrekarelik hazineye ait arazi, imara açıldı. Sapanca Gölü manzaralı araziye ilişkin imar değişikliği belediye meclisinde yapıldı. Mecliste alınan kararla, kampüs içinde kalan arazinin durumu “yurt alanı” olarak işlendi. MHP’li üyeler, toplantıda, Hazine arazisinin Milli Emlak Genel Müdürlüğü tarafından, TÜRGEV’e tahsis edildiğini belirterek, plan değişikliğine karşı çıktı. Yurt yapımı sırasında çok sayıda ağacın kesileceği göl manzara-

lı arazinin imara açılmasına ilişkin teklif, AKP’li üyelerin oylarıyla kabul edildi. CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, hazine arazilerinden TÜRGEV’e tahsis edilen arazileri sormuştu. Adıyaman Gölbaşı’nda Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na, Bursa’da Milli Emlak’a, İstanbul Ataşehir’de TMSF’ye, Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi Kampüsü’ne, Tekirdağ’da Tarım İl Müdürlüğü’ne, Kütahya’da Enerji Bakanlığı’na, Şanlıurfa Harran Üniversitesi Osmanbey Yerleşkesi’ne, Üsküdar’da TCDD’ye ait arazilerin TÜRGEV’e tahsis edilip edilmediğini… Bu önergeye ise bir yanıt gelmedi. Erdoğanların vakfı olarak bilinen TÜRGEV’in verdiği iftar yemeği sonrası konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan “Bu vakfın (TÜRGEV) hayırlı bir niyetle ve hayırlı hizmetler için kurulduğunun, bugüne kadar da böyle çalıştığının en yakın şahidiyim. Bugüne kadar attığı her adımda, yaptığı her hizmette TÜRGEV’in yanındayım, bundan sonra da yanında olmaya devam edeceğim.” dedi. Yolsuzluk dosyalarında bizzat adı geçmiş bir vakfa cumhurbaşkanının bu denli sahip çıkması ise tartışma konusu olmaya devam ediyor.

Erdoğan’ın başkanlık savaşına biz gitmeyeceğiz günlerde ülkenin gündemine tamamen oturmuş durumda. Zamanında “eski” başbakanın “1-2 füze göndertirim Suriye’ye girerim” sözlerini hatırlayınca bu senaryo hiçte uzak değil. Peki Erdoğan neden savaş istiyor ? Seçimlerde büyük bir yenilgiye uğradı ve iktidarı kaybetti. Ancak başkanlık hevesinden kolay vazgeçecek gibi durmuyor. Başkan olabilmek,yetkileri ele almak için de ülkeyi savaşa sokmak istiyor. Çünkü planladığına göre savaşa çıkacak ve Erdoğan “Büyük Komutan” sıfatını üstlenip ülkede tek yetki sahibi kişi olacak. Aynı bir padişah gibi. Sonra bu ülkenin gençlerini kendi çıkarları için

gözünü kırpmadan ölüme sürükleyecek. Ortadoğu’da akan kanları daha da artıracak. Erdoğan’ın savaş istemesinin başka bir sebebi de şüphesiz IŞİD. En son ortaya çıkan tır görüntüleri IŞİD’e yardım edildiğini belgelemişti. Olası bir savaş durumunda IŞİD’e çok rahat bir şekilde yardım edilebilecek. Senaryo basit; mazlumu kurtarmaya gidiyorum laflarıyla Suriye’ye girilecek ve IŞİD’e oradaki Kürt halkıyla savaşması için çok rahat bir şekilde yardım yapılacak. Yardım tırları olayında da bunun benzerini yaşamıştık. Amaç oradaki Kürt halkına saldırmak olacak. O bölgede yıllardır akan kanı

gizliden destekleyen Erdoğan şimdi de sahalara girecek. Bunun adımını da atmaya başladı. Roboski’de halka ateş açmasının sebebi de savaşa zemin hazırlamaktır. Savaş hiçbir zaman doğru bir yol olamaz. Savaş; kan, ölüm, acı demektir ve bunları da yanında getirir. Suriye’de çıkacak savaş bütün Ortadoğu halkları için bunları ifade eder. Kimse halkların kaderini buna zorunlu bırakamaz. Kendileri halktan çaldığı paralarla bin odalı saraylarında çocuklarıyla beraber zenginlik içinde yaşarken bu halkın çocuklarını kimse ölüme sürükleyemez.

Mardin Artuklu Üniversitesi’nde (MAÜ) görev yapan 14 uluslararası öğretim üyesinin görevine son verildi. Akademisyenlerin sözleşmelerinin feshedilmesi üzerine Bağımsız Üniversite Platformu üyeleri rektörlük binası önünde basın açıklaması yaparak tepkilerini dile getirdi. Rektörlükten istihdam edilecek yabancı öğretim elemanı sayısı öğretim elemanı kadrosunun yüzde 2’sini geçemez kuralına rağmen bu oranın aşıldığını ve YÖK tarafından uyarılmış olup, ihtiyaç fazlası yabancı uyruklu öğretim üyesi istihdamının azaltılması talep edildiği açıklaması yapıldı. GENÇLİK

Rektör parlamentoyu kızdırdı

Hollanda Parlamentosu, Ahmet Akgündüz’ün rektörü olduğu Rotterdam İslam Üniversitesi’nin (IUR) denkliğinin kaldırılmasını istiyor. Akgündüz, Türkiye’deki seçimler öncesi “HDP’ye verilecek oyların eşcinsellere, Ermenilere, dini değerleri yok etmek isteyenlere” destek olacağına ilişkin açıklaması Hollanda Parlamentosu’nda tepkilere neden olmuştu. Açıklamalarından sonra Hollanda Eğitim Bakanı Bussemaker, Akgündüz’den “pılıyı pırtıyı toplayıp gitmesini” istemişti. Akgündüz Gezi protestolarına ilişkin ise “Dinsizlerin, Alevilerin, Ermenilerin, Batı tarzı yaşam tarzı isteyenlerin işi” yorumunu yapmıştı. GENÇLİK

“Bilal gitsin savaşa”

Erdoğan’ın Suriye ile savaşa girme konusundaki ısrarcı tavırları İstanbul ve Eskişehir’deki öğrencilerin protestolarına neden oldu. Emekçi Hareket Partisi üyesi öğrenciler önce Eskişehir’de Porsuk Nehri’ne daha sonra İstanbul’da Beşiktaş Barbaros Bulvarına pankart asarak tepkilerini gösterdiler. GENÇLİK


12 TEOG’ta “0”a araştırma

Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) Müsteşarı Yusuf Tekin, Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş (TEOG) sistemi kapsamında, din kültürü ve ahlak bilgisi dersinden muaf bazı öğrencilerin puanının “0” almış gibi hesaplandığı iddialarına ilişkin açıklama yaptı. Tekin “Bu konuda bize ulaşan yazılı bir başvuru yok ancak medyada yer alan haberlerden hareketle Bilgi İşlem Başkanlığımızı arayan veliler var. MEB Ölçme Değerlendirme ve Sınav Hizmetleri Genel Müdürlüğümüz derhal araştırma başlattı” dedi Eğitim

LISENIN GUNDEMI 7 Temmuz 2015

Sana ne benim sosyal medyamdan? Bu hafta içi resmi gazete de yayınlanan ortaöğretim kurumları yönetmeliğinde büyük bir degisiklik yapıldı. Yapılan değişiklik, öğrencilerin sosyal medya hesaplarının gözetim altına alınmasına yönelik bir düzenleme. Öğrenciler ise özel hayat ihlali olarak düşünüyor ve duruma tepkililer.

Rotasyon süresinde değişiklik

eğitim ece berfin karagöz

MEB, nisan ayında 12 yılını dolduran her öğretmenin başka bir okula tayin edilmesini öngören “rotasyon” uygulamasını hayata geçirmişti. Eylül itibariyle aynı okulda 12 yılını dolduran 40 bin öğretmen rotasyona girecek ve başka bir okula gönderilecekti. Kademeli uygulama ile 4 yıl sonraysa 8 yılını dolduran tüm öğretmenler rotasyona girecekti. Değişiklikle, rotasyon üst sınırı 15 yıla çıkarıldı. Kademeli olarak da 12 yıla inecek ve 2018 yılı itibariyle bir öğretmen aynı okulda en fazla 12 yıl kalabilecek. Eğitim

Milli Eğitim Bakanlığı(MEB), 1 Temmuz günü resmi gazete de yayınlanarak yürürlüğe giren yasa ile ortaöğretim kurumları yönetmeliğinde değişiklik yaptı. Yürürlüğe giren yasada bazı dikkat çekici ve tepkilere sebep olan ayrıntılar göze çarptı. Bu ayrıntılar söyle:

30 Gün Devamsızlıkta Sınıfta Kalınacak Özürlü devamsızlık bu Yönetmelik değişikliği ile 45 günden 30 güne düşürüldü. Özürsüz devamsızlık sayısı da 10 gün olarak kaldı. Bu devamsızlık günlerini geçenler ders puanları ne olursa olsun sınıfta kalacak. Yani başarı AKP zihniyeti için hiç bir önem arz etmiyor.

LYS sonuçları açıklandı

Kime Göre Neye Göre “Ahlak ve Adap” Okuldan uzaklaştırma nedeni olarak yasada belirtilen neden “Milli ve manevi değerlerin yanı sıra genel ahlak ve adaba uygun olmayan, yanlış algı oluşturabilecek tutum ve davranışlarda bulunmak”

“Bölücü” Mesaj Okuldan Attıracak Sosyal medya yolu ile bölücü, yıkıcı, ahlak dışı, şiddeti özendiren, sesli, sözlü, yazılı görüntülü gönderiler okuldan atılma sebebi sayılacak. Ya da bu tür gönderiler sosyal medya hesaplarından paylaşan, yayan,

çoğaltan ya da ticaretini yapan öğrenciler hakkında da okuldan atma işlemi uygulanabilecek. Bu önergeyi veren zihniyet öğrencilerin gündem hakkında Twitter, Facebook gibi sosyal medya organlarından paylaşımda bulunmasına katlanamayan oldukları anlaşılmıştır. Okuldan bu sebepler ile atılan öğrenciler tekrar okula geri dönemeyecek. İçenin Yanında İçmeyen de Yanacak Tütün ve tütün mamulleri ile bağımlılık yapacak her türlü maddeyi kullanmanın ve yanında bulundurmanın yanı sıra artık kullananların yanında olmak da cezalandırılacak.

Ortak Derste Ortak Sınav Okullarda görülen ortak dersler için ortak sınavlar yapılacak. Her dönemin sonunda ise notunu yükseltmek için sınava girmek öğrenciler için ise her dersten ortak sınav yapılacak. Ortaokul ve imam hatip ortaokullarından liseye geçişte özel yetenek ve beceri sınavı yapılacak. Liseye yetenek ve beceri sınavıyla geçiş yapılabilecek. Her dersten en az 2 yazılı sınav zorunlu olacak. Seçmeli ders seçimleri ikinci dönemin ilk haftasında yapılacak. Okul birinciliği için, 10 puandan fazla davranış puanı indirilmemiş olması şartı getirildi. Ayrıca dönem ortasında nakille gelen öğrenci okul birincisi olamayacak.

Lisans Yerleştirme Sınavları(LYS) sonuçları internet sitesinden açıklandı, adaylar buradan sonuçlarını görebilecek. ÖSYM 3 soruyu iptal ettiğini duyurdu. Ölçme Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM), Lisans Yerleştirme Sınavları (LYS) sonuçlarını internet sitesinden açıkladı. ÖSYM’den yapılan yazılı açıklamaya göre öğrenciler, 1314 ve 20-21 Haziran’da yapılan 2015 Lisans Yerleştirme Sınavı sonuçlarını, “https://sonuc.osym.gov.tr” internet adresinden öğrenebilecek. Sınav Sonuç Belgesi basılmayacak Eğitim

Muaf öğrencilerin puanı düştü

Din dersinden muaf öğrencilerinin TEOG Puanları’nın, din dersi sınavına girmiş ve 0 almış gibi hesaplandığı ve bu nedenle puanların düşük geldiği belirtildi. Yanlışlık nedeniyle puanlar yeniden hesaplanacağı iddia edildi. Garo Paylan, “Yanlışlıklar var. Bazı öğrencilerin puanları ilk dönem girmiş, ikinci dönem girmemiş gibi hesaplanmış. Tüm okullarda okuyan hristiyan çocukları ilgilendiren bir sorun bu. Çocukların hak kaybına uğramaması için başvurularımızı yapıyoruz’’ dedi. Eğitim

Liseliler, Berkin Elvan’ın hesabını okullarından sordular ve sormaya devam edeceklerini de söylediler. Bu yasa liselileri yıldırmayacak.

Liseli kadınlar da yaşam haklarını hem meydanlarda hem de okullarında haykırmak devam ettiler. Bu yapılan değişiklik de buna engel olmayacaktır.

Ortaöğretim kurumları öğrencilerinin yeni düzenleme ile sosyal medya hesaplarındaki paylaşımları okuldan atılma sebebi olarak sayılacak. Fakat liseliler en özgür şekilde ifadelerini paylaşacaklar.

Hükümet, bu yönergeyi çıkarıp öğrencilerin özel hayatlarına müdahale edileceğine liselilerin sınavsız üniversite taleplerini yerine getirmek için çalışmalar yapmalıdır. Bu yönerge özel hayat ihlalidir.

L


DUNYA

13

7 Temmuz 2015

IŞİD’e yönelik operasyonlar sürüyor

Dünya Turu

Çin

Fabrika çöktü, 14 işçi kayıp

Rojava’da YPG/YPJ savaşçılarının IŞİD çetelerine yönelik operasyonlar hız kesmeden sürerken, yaşanan çatışmalarda çok sayıda çete öldürüldü. Öte yandan HPG ve YBŞ güçlerinin IŞİD’e yönelik düzenlediği operasyonlarda 4833 IŞİD’li yaşamını yitirirken, YBŞ komutanı Egîd’in de olduğu 63 YPG üyesi de yaşamını yitirdi. hallesinde IŞİD’in konumlandığı bir noktaya baskın düzenlediği YPG Basın Merkezi, ve baskında 6 IŞİD’linin öldüKobanê’nin güneyinde rüldüğü, 1’inin de yaralandığı IŞİD çetelerinin işgali altında belirtildi. Aynı mahallede gerçekbulunan alanlarda başlatılan ope- leştirilen suikast eyleminde ise bir rasyonların devam ettiğini belir- IŞİD’linin daha öldüğü belirtilen terek “Güçlerimiz bu alandan açıklamada, 4 Temmuz’da YBŞ yeni bir operasyon başlatmıştır. savaşçılarının Geliye Şilo’da IŞİD Operasyon sonucunda, önceki hakimiyetindeki bir tepeye saldıgün özgürleştirilen Maxaretên rarak, 6 IŞİD’liyi öldürdüğü, 2 silsilesinin Sirîn-Rakka yoluna IŞİD’liyi de yaraladığı ifade edildi. inen bölümünde güçlerimiz tam Gerçekleşen eylemde Şengal denetim sağlamıştır“ dedi. direnişinin başından bu yana cephede yer alan YBŞ Komutanı ŞENGAL’DE IŞİD’E DARBE Egîd’in yaşamını yitirdiği duyuHPG Şengal Komutanlığı ile YBŞ ruldu. Genel Komutanlığı’nın yaptığı ortak açıklamada, 3 Temmuz’da bir IŞİD, AYN İSA’YA SALDIRIYOR grup HPG-YJA Star gerillası ve IŞİD’in Til Ebyad’ın güneyinYBŞ savaşçısının Hey Nasır ma- de yer alan Ayn İsa kasabası ve Dünya Rıfat çapar

çevresini YPG öncülüğündeki gruplardan geri aldığı iddia edildi. YPG ise bu iddiayı yalanladı. Reuters’in İngiltere merkezli Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’ne dayandırdığı haberde YPG’den konu hakkında bilgi alınamadığı belirtildi. DİHA’ya açıklama yapan Burkan el Fırat Sözcüsü Şervan Derwiş, söz konusu haberlerin gerçek dışı olduğunu belirtti. Çatışmaların yaşandığı bölgede tüm kontrolün Burkan el Fırat güçlerinde olduğunu ifade eden Derwiş, “Komutan Rubar Hamlesi” kapsamında Kobanê ve Cizîr kantonlarına bağlı YPG/YPJ ve Burkan el Fırat güçlerinin Ayn İsa operasyonlarının devam ettiğini belirtti.

YPG: HAZİRANDA 483 IŞİD’Lİ ÖLDÜRÜLDÜ YPG güçleri haziran ayı boyunca 483 IŞİD üyesinin öldürüldüğünü, 6 IŞİD’linin de sağ yakalandığını duyurdu. Açıklamada, çıkan çatışmalarda 63 YPG savaşçısının da yaşamını yitirdiği belirtildi. YPG Basın Merkezi, resmi internet sayfasından haziran ayındaki çatışmaların bilançosuna göre; YPG savaşçılarının IŞİD’e yönelik gerçekleştirdiği 42 operasyon ve eylemde 483 çete üyesi öldürüldü ve bunlardan 223’ünün cenazeleri YPG’nin eline geçti. 6 IŞİD’li de sağ yakalandı. IŞİD’e ait 14 araç, 3 panzer ve 2 tankın imha edildiği belirtilen açıklamada, çatışmalar sırasında 61 YPG, 1 ÖSO ve 1 Şems El-Şemal savaşçısının da yaşamını yitirdiği ifade edildi.

Çin’de ayakkabı imalatının yapıldığı 4 katlı bina çöktü. Çin’in Zhejiang bölgesinde bulunan Wenlig kentinde fabrikanın neden çöktüğü henüz netleşmezken çökmeyle birlikte işçiler göçük altında kaldı. Arama kurtarma neticesinde 37 işçinin kurtarıldığı belirtilirken 14 işçiden ise haber alınamadığı bildirildi. Yetkililerin çökme sırasında fabrikada en az 51 işçinin çalıştığını belirtmesi göçük altında kalan işçi sayısının daha fazla olabileceğini ortaya koydu. The China Daily’nin haberine göre; fabrikanın çatısına yapılmakta olan büyük bir havuz çökmeye neden oldu. Enkazda yüzlerce itfaiyecinin çalıştığı öğrenildi. Çin’de geçen yıl da aynı kentte bir ayakkabı fabrikasında yangın çıkmış, 14 işçi ölmüştü. DÜNYA

Hollanda

Lahey’de 160 gözaltı

Erdoğan ABD’ye rağmen Suriye’ye girebilir Türkiye’nin Suriye’ye dönük operasyon yapacağı iddiasını yorumlayan Noam Chomsky, Erdoğan’ın ABD’ye rağmen bunu yapabileceğini söyledi. Dünyaca ünlü filozof ve dil bilimci Noam Chomsky, Türkiye’nin Suriye’ye dönük operasyonda en çok Esad ve Rojava’nın zarar göreceğini söyledi. Birgün’den Onur Erem’e konuşan Chomsky, Türkiye’nin Suriye topraklarına girme ve tampon bölge kurma ihtimalini değerlendirdi. Türkiye Hükümeti’nin böyle bir operasyonu gerçekleştirmesinin teknik olarak mümkün olduğunu düşündü-

ğünü söyleyen Chomsky, operasyonun sonuçlarının ağır olacağına dikkat çekti: “Böyle bir operasyon, gerçekleştirilmesi durumunda IŞİD’in vahşi güçlerine karşı hayatlarını korumak için savaşan Rojava halklarına çok ciddi zararlar verecektir.” Olası bir operasyonun yalnızca Rojava’daki insanlara değil, arka planda Esad’a da zarar vereceğini düşünen Noam Chomsky, Türkiye Hükümeti’nin böyle bir karar almasının suç olacağını öne sürerek şunları söyledi: “Suriye’ye böyle bir operasyon yapmak suç teşkil eden bir girişim olur. Operasyon yapılırsa, umarım tüm dünya tarafından lanetlenir.” DÜNYA

Suriye

Palmira’da IŞİD katliamı

Boko Haram, cami ve evleri bastı: 150 ölü Nijerya askeri kaynaklarının verdiği bilgilere göre, Boko Haram militanları, ülkenin kuzey doğusundaki bir köye saldırıp cami ve evlerde onlarca kişiyi öldürdü. Kukawa köyünden Kolo adlı biri cesetleri saydığını ve en az 97 ceset bulunduğunu söyledi. Olaya tanıklık eden bir balıkçı ise “Amcamın bütün ailesini yok etiler. Çocuklarından beşini öldürdüler ve evini ateşe verdiler” dedi. Babami Alhaji Kolo adlı bir başka köy sakini ise 50 militanın Çarşamba akşamı köye saldırdığını söyledi. Kolo,

Hollanda’nın Lahey kentinde Mitch Henriquez’in gözaltında öldürülmesine karşı kentte günlerdir eylemler düzenleniyor. Göçmenlerin yoğun yaşadığı Schilderswijk semtinde süren eylemleri bastıramayan polis, semte giden yolların büyük bölümünü trafiğe kapatarak adeta OHAL ilan etti. Lahey Belediyesi ise “grup halinde dolaşma yasağı” getirerek eylemler karşısında tahammülsüzlüğünü gösterdi. Polisin dün de semtte 100 kişiyi gözaltına alması sonucunda toplam gözaltı sayısının 160’a ulaştığı belirtildi. Bir açık hava festivalinde gözaltına alınan Henriquez, gözaltında iken nefessiz kalarak ölmüş, Başsavcı Kitty Nooy, Henriquez’in polisin müdahalesi sonucu nefessiz kalmış olabileceği itirafında bulunmuştu.DÜNYA

“Teröristler, önce iftardan sonra camilerde ibadet eden Müslümanlara saldırdı. Çoğu erkek ve küçük çocuklardan oluşan ibadet edenlere ateş açtılar” şeklinde konuştu. Kolo, “Kimseye acımadılar. Aslında teröristlerin bazısı bekleyip cesetleri ateşe verdi, diğerleri de evlere ilerleyip kadınlara ateş açtı” ifadelerini kullandı. Borno vilayetindeki iki köyde de 48 kişinin öldürüldüğü bildirildi. BM’nin verilerine göre, Boko Haram 2009’dan bu yana 15 bin kişiyi öldürdü.DÜNYA

Suriye’de, Mayıs ayında IŞİD’in eline geçen antik kent Palmira, örgütün vahşi katliamlarına sahne oluyor. IŞİD, Palmira Antik Tiyatrosunda 25 Suriye askerinin katledildiği son videosunu yayımladı. Videoda, Suriye askerleri cezaevinden alınarak antik tiyatroya elleri bağlı şekilde getiriliyor ve çoğu çocuk yaşta olduğu görülen infazcılar tarafından başlarına kurşun sıkılarak öldürülüyor. Askerlerin, başları kesilmeyerek silahla infaz edilmesi, ‘Sünni’ olduklarını gösteriyor. Son dönemde oyunlara ve dünya çapında konserlere de ev sahipliği yapan antik tiyatroya sivillerin de getirildiği ve katliamın izlettirildiği videoda görülüyor. Antik tiyatro, M.S. 2. yüzyılda Romalılar tarafından inşa edilmişti. DÜNYA


YAKLASIMLAR

14

7 Temmuz 2015

Solcu köşe yazarlığı Metin Çulhaoğlu yazdı

Metin Çulhaoğlu’nun İleri Haber’de yayınlanan yazısı siz okurlarımızla. Çulhaoğlu, Türkiye’de hâkim olan solcu köşe yazarlığını eleştirel bir gözle inceleyerek ideolojik-politik yazılardan nasıl uzaklaşıldığını ele alıyor.

“Köşe yazarlığı”, daha önce gazetelerin belirli sayfalarında, son dönemde ise hem basılı hem de elektronik medyada kendi adlarıyla ya da mahlas kullanarak yazı yazanların yaptıkları iştir. İstedikleri konuda istedikleri gibi yazabilirler; ama yazıların belirli bir uzunluğu geçmemesi söylenir. Günümüzün bilgisayar teknolojisine göre bu uzunluğun 3.500-4.000 “vuruş” olması gerekiyormuş… 60’lı yıllarda sol kesime hitap eden köşe yazarlığı dendiğinde öne çıkan en etkili isim Çetin Altan’dır. Altan, bu dönemde özellikle Akşam gazetesindeki “Taş” köşesinde yazdığı yazılarla ülkenin aydınları dışında geniş emekçi kesimlere de ulaşabilmişti. 70’li yılların ortalarına gelindiğinde bu kez Cuma günleri Cumhuriyet gazetesinin son sayfasını oluşturan ekonomi haber ve değerlendirmelerinin ortasına gömülü Yalçın Küçük imzalı yorumları görürüz. Çetin Altan’ın 60’lı yıllardaki yazıları kadar geniş kesimlere hitap etmemiştir; ama bürokrat, akademisyen, aydın ve öğrenci kesim üzerinde hayli etkili olmuştur. Küçük, Cumhuriyet’ten ayrıldıktan sonra köşe yazılarını bu kez “başyazı” olarak TİP doğrultusunda yayın yapan haftalık Yürüyüş dergisinde sürdürmüştür. Çetin Altan dedik, Yalçın Küçük dedik, başka birkaç isim daha verilebilir. Ama Türkiye solunun kendi Falih Rıfkı’ları, Hüseyin Cahit’leri ve Ahmet Emin Yalman’ları fazla olmamıştır. Bugün ise yoktur. Yarın, sosyalist hareket belirli bir eşiği aştığında ve ülkenin toplumsal-siyasal yaşamına damgasını vurduğunda mutlaka olacaktır. “İlle de olması gerekir” anlamında söylemiyoruz; kaçınılmaz olarak olacaktır… *** Bu satırların yazarının da 40 yıllık bir “köşe yazarlığı” deneyimi vardır. Dolayısıyla, ne tür yazıların “tuttuğu”, “beğenildiği”, nelerinse olumsuz eleştiriler aldığı konusunda belirli bir fikri de vardır… Uzatmadan, hemen “genel so-

nuçlara” geçelim. Günümüz için konuşuyoruz: Solcu köşe yazarlarının solcu okurları, henüz pek girilmemiş alanlara yönelen, en azından düşündürücü, olumlu anlamda “tahrik edici” ve tartışma açıcı yazıları pek sevmez. İlgisi ve beğenisi, mahkûm edici, karar aktarıcı ve kesin standart koyucu yazılara yöneliktir. Ha bir de bu yazıların yer yer “duygu yüklü” olması, edebiyat paralaması, mümkünse araya bir şairden birkaç dize sıkıştırması gerekir. O zaman tamamdır. Geçmişte biraz böyleydi, bugünse çok daha fazla böyledir… Nedeni de, küçük topluluklar halinde kalmanın getirdiği, yer yer apolitiklik de içeren aşırı duygusallıkla, elde var olanın ötesine geçen çıkışların olası “yoldan çıkarıcı etkileri” hakkında geliştirilen, genellikle temelsiz korkulardır. Bu durum karşısında “Vallahi de

billahi de oralara gitmez” güvencesi vermenin hiçbir anlamı yoktur. Çare, küçük topluluk durumundan çıkıp toplum üzerinde etkili siyasal odak konumuna gelmek, “biz bir aileyiz” psikolojisini aşıp “biz bu ülkeyi dönüştürecek siyasal gücüz” noktasına ulaşmaktır. *** Türkiye’de solcu okurların “köşe yazısı” algı ve değerlendirmelerine damga vuran başka faktörler de vardır. Bunlardan biri, yayınlanmak üzere herhangi bir yazı yazmamış olma durumuyla ilgilidir. Bu durumda olanlar, herhangi bir konunun ancak 20-30 sayfalık bir dergi yazısında, hatta bir kitapta hakkıyla ele alınabilecek boyutlarının ve yönlerinin 3.700 “vuruşlu” bir yazıda hiç eksiksiz kapsanmasını beklerler. Bekâr kişiye boşanmanın kolay gelmesi gibi bir durumdur. Apolitik olmaktan çok teorik ça-

lışma-ideolojik mücadele alanında deneyim eksikliğinin getirdiği bir sonuçtur… Sonra, belirli bir yazının kilit noktasının, odaklandığı sorunun ne olduğu, projektörün nereye yöneltilmek istendiği de dikkate alınmaz. Denir ki “Tamam, o tehlikeden bahsediyorsun güzel, ama öbür tehlikeden hiç bahsetmemişsin, olur mu?” 70’li yıllarda Yalçın Küçük’ün CHP’deki güncel yönelimleri değerlendiren bir Yürüyüş yazısına “Ama hoca bu yazısında MHP’ye hiç vurmamış” eleştirisi geldiğinde şaşırmıştık. Meğer şaşılacak bir şey yokmuş; aynı anlayış, bugün de varlığını sürdürmektedir. *** Sonuca gelirsek, bu bir “şikâyet”, “dert dökme” ya da “bizi de anlayın” yazısı değildir. Sadece bir durum tespitidir. Durumun ilânihaye böyle sürmeyeceğinin bilinciyle yapılmış bir durum tespiti… Not: Yazı, “boşluksuz” 3.690, “boşluklu 4.240 vuruştan oluşmaktadır.

Süleyman Yaşar, enflasyon oranları ile halkın bütçesi arasındaki ilişkiye açıklık getiriyor. Devletin kendini haklı çıkarmak ve toplumu sakinleştirmek ne kadar manipületif olabileceği bir kez daha gözler önüne seriliyor.

Bildiğiniz gibi dünyada gıda fiyatları geriliyor. Dünya Gıda Örgütü’ne (FAO) göre bu yılın ilk beş ayında gıda fiyatları yüzde 7,3 oranında geriledi. Yine dünyada kırmızı et fiyatları yüzde 18,5 oranında azaldı. Ama gelin görün Türkiye’de gıda fiyatları bu yılın ilk altı ayında yüzde 4,63 oranında arttı. Yine yıllık gıda fiyat artışı yüzde 9,28 oranında oldu. Niye anlattık bunları? Şundan anlattık; Türkiye İstatistik Kurumu Haziran ayında tüketici fiyatlarının bir önceki aya göre yüzde 0,51 oranında gerilediğini açıkladı. Ve yıllık enflasyon yüzde 7,20 oranında oldu. Ama vatandaşın temel gıda maddeleri olan et, yumurta, zey-

ELİF KARAN

İyi

tinyağı fiyatları Haziran ayında arttı. HAZİRAN’DA ENFLASYONU ŞARAP VE DOMATES DÜŞÜRDÜ Peki, neyin fiyatı geriledi Haziran ayında? Şarap fiyatı yüzde 2,25 oranında bir de domates fiyatı yüzde 38 oranında geriledi. Tabii bu gerileme endeksi düşürdüğü için dana etinde yüzde 2,90, yumurtada yüzde 10,90, zeytinyağında yüzde 2,29 oranında aylık fiyat artışını gözlerden uzak tuttu. Bu arada ilaç fiyatlarına da Haziran ayında bir önceki aya göre yüzde 1,66 oranında zam geldiğini belirtelim. Kısaca vatandaşın en çok ihtiyaç duyduğu ürünlerde fiyatlar arttı.

DÜNYADA ET FİYATLARI YÜZDE 18,5 AZALDI, TÜRKİYEDE YÜZDE 17,8 ARTTI Şimdi vatandaş soruyor; “bu nasıl fiyat gerilemesi” diye. Çünkü dana eti fiyatları bu yılın başından bu güne yüzde 17,8 oranında arttı. Yine Ulusal Kırmızı Et Konseyi verilerine göre dana eti fiyatları geçen yılın Haziran ayına göre yüzde 28 oranında çoğaldı. Bu arada hemen hatırlatalım, Ramazan pidesi fiyatları da geçen yıla göre yüzde 20 oranında arttı. ETE YÜZDE 17,8 EMEKLİYE YÜZDE 4,76 ZAM Şimdi gelelim asıl konuya… Temmuz ayında emekliye, memura yüzde 4,76 oranında zam verilecek.

Hâlbuki et fiyatı yılın ilk altı ayında yüzde 17,8, giysi fiyatları yüzde 7,10 oranında arttı. Peki, niye böyle oldu? Böyle oldu çünkü Türkiye’nin kaynakları lüks AVM, lüks konut, lüks otomobillere, lüks kamu binalarına aktarıldı. Tarım ve sanayiye yatırım yapılmadı. İşte bu nedenle ülkede et yok, giysi yok. Dolayısıyla emekliye, memura yapılan zam, et ve giysi fiyat artışının yaklaşık beşte biri düzeyinde kaldı. Ve emekli, memur, işçi haklı olarak “bu nasıl zam” diye soruyor. Tabii devleti yönetenler “siz anlamazsınız endeks böyle söyledi” diyerek konuyu kapatıyorlar. Anlayacağınız devletin enflasyonuyla vatandaşın enflasyonu farklı. İşte bu nedenle AKP Hükümeti düştü. Ama hâlâ anlamakta zorluk çekenler var.

Gündüz Vassaf Radikal

Vassaf, Yunanistan halkının kendi kaderine karar verdiği seçimleri anlatıyor: “Birinci ve İkinci Dünya Savaşları’nı aralarındaki anlaşmazlıklar yüzünden çıkartan Avrupa’yı bir daha bu felakete sürüklememek, için kurdukları ekonomik birliği demokrasiye karşı dayatmış olmalarının iflasının paniğindeler. Gençlerin uyanışının İtalya’ya, İspanya’ya ve kim bilir başka hangi ülkelere sıçrayacağının korkusundalar. Sovyet devrimi küçük bir azınlığın kapitalist sistemi silahla devirmesi sonucu gerçekleşmişti. Dün Yunanistan’da halkın %60’ı, sizin oyununuzu beş yıldır oynadık daha da batağa saplandık, başımıza ne gelirse gelsin, geleceğimize sermaye değil biz de karar vereceğiz dedi. Bir yanda Yunanistan’ı referanduma gitti diye ülkeyi cezalandırmak isteyen, bankalarla egemen düzen, bir yanda halkın gücüyle ortak bir yol arayışında Yunanistan hükümeti. Kapitalizm demokrasi sınavında.

Kötü

Engin Ardıç Sabah

Ardıç’ın da gündemi Yunanistan. Ancak “milli irade” söylemlerini çok seven Ardıç ne hikmetse Yunanistan’daki sandık sonuçlarını pek önemsemiyor. Ardıç: “Bu Çipras denilen adam iktidara geldiğinde Türkiye’de zafer çığlıkları atanlar vardı. Bugün de vardır. Yunanistan’a sosyalizm geldiğini sandılar. O kadar ki, solcu Maliye Bakanı Varufakis’in “eş durumundan” çok zengin olduğunu bile görmek istemediler. Ne olacaktı canım, bizde de ilk komünistler hep köşklerde konaklarda büyümüş “paşa torunları” değiller miydi? (Ona bakarsanız Marx da burjuvaydı, Engels de...) Bunlar, Clinton ya da Obama iktidara geldiğinde Amerika’da da kapitalizmin sona erdiğini sanmışlardı... Çipras’ın bir “koalisyonun lideri” olduğunu da görmek istemediler. “

Çirkin

Vatandaşın enflasyonuyla devletin enflasyonu farklı Süleyman Yaşar yazdı

İyi Kötü Çirkin

Hasan Karakaya Yeni Akit

Karakaya, Sivas’ta katledilen aydınların yakınlarını utanmadan suçluyor. Karakaya: “Bu soruları, “22 yıldır” hep sorduk... Bundan sonra da soracağız! Ama lütfen; Bize “çemkirmeden” ve de “ölü seviciliği”nin hazzı ile “hakaret” etmeden önce, sorun kendinize; “Sahi ya, Madımak; Alevi-Sünni çatışması çıkarmak isteyenlerin derin bir projesi olabilir mi? Yoksa biz de bu projenin figüranları mıyız?” Sadece bunu sorun kendinize! Kafanızda, en ufak bir “kuşku” uyanırsa; buyrun, oturup konuşalım! Yoksa Leyleğin ömrünün “lak lak”la geçmesi gibi, sizin ömrünüz de “slogan”atmakla geçer! “Derin”e inin, derine! Korkmayın, boğulmazsınız!”

elif karan

günlüğü

Aziz Nesin ölüm yıldönümünde unutulmadı. Dizeleri, konuşmaları, twiterda en çok konuşulanlar arasında girdi. Seval Kısa ‫@‏‬sevalksa Bugün Aziz Nesin olmadan geçen 20. yılı geride bıraktık. aydan ‫@‏‬aydankelam Bu ülke düşünmeyi sevmediğinden sevemedi sılasu ‫@‏‬susoylar öyle bir ölsem öyle bir ölsem ki çocuklar size hiç ölüm kalmasa #AzizNesiniSaygıylaAnıyoruz Solminör ‫@‏‬patikutusu Toprağa karışmış ve üzerinde çocukların oynadığı adam... Nurlarda uyuyordur eminim... *TAŞOREİS* ‫@‏‬TaskinFB1907 KEŞKE “DELİLER BOŞANSA DA ÜLKEYİ BU HAİNLERİN ELİNDEN KURTULSA” makbule cengiz ‫@‏‬mak_cen “İnsan yalnızca söylediklerinden değil, sustuklarından da sorumludur.”


15

KULTUR-SANAT 7 Temmuz 2015

SNOWPIERCER(2013) Yönetmen: Bong Joon-Ho Oyuncular: Chris Evans, Ed Harris, John Hurt, Tilda Swinton, Jamie Bell Tür: Bilimkurgu-Aksiyon

Sinema ve homofobi

Dünya’da her 48 saatte bir, eşcinsel bir kişinin, homofobiyle bağlantılı şiddete maruz kalarak öldürüldüğü tahmin edilmekte. Türkiye’de de LGBTT toplumuna karşı yapılan baskılar geçtiğimiz hafta düzenlenen Onur Yürüyüşü’nde polisin saldırısı ile kendini yeniden göstermiş oldu. Bu hafta, Onur Yürüyüşü’ne ve LGBTT mücadelesine sinema penceresinden baktık... bir çözüm önerisi olmadığı gibi uyLGBTT hikayesi içeren en çarpıguladığı cinsiyetçi politika ve söy- cı örneklerden biri 1961 yapımı The Tarih boyunca iktidarlar, eş- lemlerle LGBTT mücadelesini baskı Children’s Hour filmidir. Homofocinselliği,- bir sapkınlık ola- altına almaya çalışıyor. bi üzerine çekilmiş ve eşcinsellikten rak gördükleri için- “doğal olmayan” açıkça bahseden nadir filmlerden “normal olmayan” gibi söylemlerle, SİNEMA VE HOMOFOBİ biri. insanların zihnine bir hastalık ola- Sinema sektörü de ne yazık ki hoLillian Hellman’ın 1934’te yazdırak, bir günah olarak yerleştirdiler. mofobiden payını almak zorunda ğı, iki yatılı okul öğretmeni hakkınTürkiye’de geçen hafta gerçekleşti- kaldı. Özellikle de 1930-68‘li yıl- da çıkarılan lezbiyen dedikodusurilen Onur Yürüyüşü’ne yapılan sal- lar arasında geçerli olan Hays Co- nun yarattığı trajik olayları anlatan dırı da bu homofobik fikri destek- de yasağı ile(sinemada oto sansür) The Children’s Hour (Çocukların ler nitelikteydi. Onur Yürüyüşü’ne filmlerde eşcinsellikle ilgili en ufak Saati) oyunundan uyarlanmış bir gerçekleştirilen polis saldırısı, AKP bir ima ya da tek bir cümle dahi yer film. Oyun ABD’nin pek çok eyahükümetinin cinsiyetçi tutumunu alamıyordu. letinde yasaklanmış, yasaklanmayan göstermiş oldu. 12 yıldır olaysız ve Pek çok yönetmen bu yıllarda, eğer yerlerde de ağır protestolara uğramış barış içinde gerçekleştirilen Onur eşcinsellikle ilgili bir şeyler anlatmak bir oyun. Yürüyüşü, 13. yılında AKP tarafın- istiyorsa filmlerinde bunu dolaylı dan engellenmiş oldu. yoldan, izleyicinin gözüne sokma- TEHLİKELİ FISILTI Hem Türkiye’de hem de dünya- dan anlatmak zorundaydı. Ya da eş- 1961’de çekilmiş olan The da türlü baskılara uğrayan LGBTT cinselliği kötülemek zorundaydı. Bu Children’s Hour filmi lezbiyenliği toplumu, bu baskının en ileri biçimi hafta, Onur Yürüyüşü’ne ve LGBTT açıkça ifade edebildiği için sinema olarak cinayete de uğruyorlar. Med- mücadelesine sinema penceresinden tarihinde önemli bir yer tutmakya sık sık trans cinayetleri ile sarsı- bakmak istedik ve Yarın okurları tadır. lırken AKP hükümetinin LGBTT için 1961 yapımı The Children’s Film, yatılı okuldaki öğrentoplumunun yaşam hakkı için hiç filmini ele aldık. cilerden birinin, iki kadın öğretkültür - sanat didem arıkan

menin sevgili oldukları dedikodusunu yayması üzerine bütün kasabanın bu iki öğretmeni sapkın ve günahkar insanlar olarak görmesi ve velilerin çocuklarını okuldan alarak bu iki kadını nasıl dışladıklarını, bu dışlanmanın bu iki kadın üzerindeki özellikle de Martha’nın psikolojisi üzerindeki etkilerini anlatmaktadır. Film, 1950-60 yıllarda homofobi üzerine çekilmiş en iyi filmlerden biri. Aynı zamanda eşcinsellik ile ilgili tarafsızlığını korumayı başarabilmiş bir film. Film, eşcinsellik “normal ya da normal değil” gibi bir sonuca vardırmaya çalışmıyor izleyiciyi. Sadece toplumun eşcinsellikle ilgili tutumunu, düşüncelerini yansıtıyor. Aynı zamanda oyunculukları ile ve senaryosu ile de izlenmeye değer bir film. Özellikle de siyah beyaz filmlerden de hoşlanıyorsanız kesinlikle sıkılmadan izleyeceksiniz...

Uluslararası Gümüşlük Klasik Müzik Festivali’ Başladı Bodrum’da, ‘12. Uluslararası Gümüşlük Klasik Müzik Festivali’ yoğun bir katılımla başladı. Her yıl birbirinden ünlü isimleri Bodrum’a getiren Uluslararası Gümüşlük Klasik Müzik Festivali, bu yıl da yine mükemmelliği yakalamış müzisyenleri bir araya getiriyor. 12 yıldır Bodrum’un Gümüşlük beldesinde gerçekleştirilen festivalin gala gecesinde Şef Rengim Gökmen yönetimindeki Karşıyaka Oda Orkestrası, devlet sanatçısı Piyanist Gülsin Onay ve trompet sanatçısı Cem Sevgi’ye eşlik etti.

DÜNYACA ÜNLÜ ESERLER SESLENDİRİLDİ 2 saat süren konserin ilk yarısında sanatçılar, Rus besteci Dmitri Shostakovich’in ‘Piyano, Trompet ve Yaylı Çalgılar Orkestrası için Konçerto No.1, Do minör, Op. 35’ adlı eserini seslendirdi. Programın ikinci yarısında W.A. Mozart’ın ‘Piyano Konçertosu No.12 La Majör, K414’ başlıklı eserinden ‘I. Allegro’, ‘II. Andante’ ve ‘III. Allegretto’ adlı bölümlere yer veren sanatçılar, izleyicilere unutulmaz anlar yaşattı. KÜLTÜR-SANAT

İnsanoğlu başındaki küresel ısınma belasından kurtulabilmek adına, gezegeni kurtarmaya çalışıyor. Fakat bu deneylerin ardından, yeryüzündeki yaşamın neredeyse tamamını sona erdiren bir küresel felaket vücuda geliyor. Bir grup insan, belli bir parçadan bağımsız olarak, dünyanın çevresinde kesintisiz bir şekilde hareket eden bir treni kendilerine sığınak olarak belirleyerek burada yaşamaya başlıyor. Film sadece yarattığı kıyamet sonrası atmosferiyle değil, bu yeni ve buz kesmiş dünyaya eklemlediği sınıf mücadelesini devrim fikriyle buluşturması açısından da yüksek içeriksel değerlere sahip! Özellikle de Tilda Swinton’ın oyunculuğuna hayran kalacaksınız. PLEASANTVILLE(1998) Yönetmen: Gary Ross Oyuncular: Paul Walker, Tobey Maguire, Reese Witherspoon, Jeff Daniels Tür: Dram, Fantastik, Komedi

1950’lerde çekilmiş bir sitcom olan Pleasantville ve kendilerini bir anda bu dizinin içinde bulan iki kardeş... Pleasantville bir kasabadır ve bu kasabada her şey sinir bozucu bir sakinlik içinde yaşanmaktadır. Günlük işlerini rutin içinde yapan, birbirlerine aynı diyaloglarla seslenen insanlar ancak bir dizinin gerektirdiği şeyleri yapabiliyorlar... Irkçılık, muhafazakarlık ve ayrımcılığın kodları, toplumda kadına biçilen rol, Amerikan orta sınıf banliyö yaşamı, insanlık tarihi ve daha neler... Pleasantville filmi aslında o kadar çok şeye değiniyor ki, göndermeleri ve alt metinleriyle iki saatlik süresi boyunca izleyiciye pek çok şey anlatıyor. NİNE(9)-2009 Yönetmen: Shane Acker seslendirenler: Elijah Wood, Jennifer Connelly, Crispin Glover, John C. Reilly Tür: Animasyon, Aksiyon, Macera

Shane Ackerl tarafından yönetilen 2009 yapımı Amerikan bilgisayar animasyonu bilim kurgu-fantazi filmi. “Ümit veren olanaklara sahiptik. Ama ödülümüzü zayi ettik. Yani zekâmızı… Teknoloji gözümüzü kör etti. Acelecilik düşüşümüze yol açtı. Dünyamızın sonu geldi. Ama hayat devam etmeliydi.” İnsanlar hayatlarını kolaylaştırmak amacıyla makineler icat etmişlerdi. Fakat yetinemeyen insanoğlu bu makinelere düşünme yeteneği de verince savaş patlak vermiş, insan ve metal birbirine düşman olmuştu. Düşünen parçalar yığını insanlığı yok etmiş, geriye sadece yıkıntılar ve dokuz adet ruhu olan bez bebek kalmıştı. Dünyanın sonu gelmişti ama hayat devam etmeliydi.

HAFTANIN AJANDASI Ustalarla buluşmalar

Küba’nın dahi çocuğu Fonseca

Evden çıkmam diyorsanız:

Eva Yerbabuena Flamenko Topluluğu, 22 Mayıs’ta İş Sanat’ta unutamayacağınız bir kapanış gösterisi ile sahnede olacak. Çok daha derin ve engin bir Flamenko konseptiyle tüm dünyaya kaygılarını, arzularını, korkularını ve duygularını paylaştığı kendi dans dilini sunacak.

Dünya üzerinde 135 kentte 8 milyondan fazla insana “dokunmuş” olan “Karanlıkta Diyalog”, yeni dönemde de sizlerle... Görme engelli rehberler, sizin dokunarak, koklayarak, tadarak ve duyarak görmenizi sağlayacak ve sizi unutulmaz bir yolculuğa çıkartacaklar.

Dünyanın en çok satan kitabı, Antoine De SaintExupéry’nin “Küçük Prens”inden yola çıkarak Ali Poyrazğolu’nun yazdığı müzikli oyun sahneleniyor. Ali Poyrazoğlu, hem büyüklere hem küçüklere, yüreğin gözüyle görmenin kapılarını aralıyor. 21 Mayıs’ta Trump Gösteri Merkezinde.

ww


İstasyon şefi kedi Japonya’nın batısındaki küçük bir tren istasyonuna “şef olarak olarak atanan” kedinin ölümü, tüm sevenlerini yasa boğdu. Sekiz yıl önce Kishi tren istas-

yonuna “atanan” Tama, kendisi için özel olarak hazırlanan istasyon şefi şapkası ve peleriniyle, her gün yolcuları karşılıyor ve uğurluyordu. toplum

Yaşam felsefesi zıtlıklar

Geçtiğimiz haftanın önemli gündemlerinden biri de meclis başkanı seçimleriydi. Bu zaman zarfında çok konuşulan ve sosyal medyanın da diline dolanan cümle ise MHP Lideri Devlet Bahçeli’den geldi. Devlet Bahçeli HDP ne yaparsa tersini yapmakta kararlı olduğunu herkese gösterdi.

Twitter Cumhuriyeti İspanya’nın Jun kasabası Twitter ile yönetiliyor. Kasaba sakinleri, çöplerin toplanmasını istemekten, suç bildiriminde bulunmaya ve doktor randevusu almaya dek birçok işlemi Twitter üzerinden yapıyor. Merkezindeki bir dikilitaşta Twitter mozaiği var ve her yıl Twitter Konferansı da burada yapılıyor.

Son narsistik akım

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kaçak Saray’da verdiği iftar yemeğine katılanlara kendi isminin baş harflerini taşıyan yani RTE imzalı kravatlar hediye etti. Kaçak Saray’da düzenlenen iftar yemeğine katılanlara Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından oldukça “yaratıcı” hediyeler dağıtıldı. Kendi isminin baş harflerini (RTE) taşıyan kravatların hediye edildiği iftar yemeğindeki diğer hediyelerin arasında ise kendi yaşamının anlatıldığı kitap yer aldı. Kravatın üzerinde herhangi bir marka yazmadığı öğrenildi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, daha önce de 600 civarında eski vekile iftar yemeği vermişti. Yine bu isimlere de aynı hediye verildi. Erdoğan özel konuklarına kalem, kravat veya kendi hayatını anlatan kitap hediye ediyor.toplum

18SORU Esra Çoşkuner eskişehir - öğrenci

toplum birsen kaplanseren

Neredeyse bütün siyasetini HDP ne yaparsa tersini yapmak üzerine kuracak olan MHP Lideri Devlet Bahçeli bu kez de meclis başkanlığı seçimleri konusunda yaptığı açıklamayla bunu ortaya koymuş oldu. HDP ne yaparsa biz tersini yaparız anlamı taşıyan bir cümle kuran Devlet Bahçeli sosyal medyada da espiri konusu oldu. Devlet Bahçeli şöyle dedi; “Eğer HDP yarın Meclis başkanlığı için Deniz Baykal’a desteğini açıklarsa, biz asla Deniz Baykal’a oy vermeyiz”. Ve HDP’nin yaptıklarının tersini yapmayı kendine görev edinmiş olduğunu ortaya koydu. Bitmek bilmeyen zıtlık MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin HDP’ye olan kini bitmek bilmiyor. Olayları gittikçe abartıp artık her yaptığını HDP’nin yaptığıklarının tersini yapmak üzerine oturtan Dev-

Marx’ın kızlarıyla oynadığı oyundan alınmıştır

1. En sevdiğiniz erdem? Doğruluk 2. Başlıca özelliğiniz? Neşeli olmam 3. Mutluluk nedir? Kararlarını kendin alabilmek 4. Mutsuzluk nedir? Yapmak istemediğin şeyleri yapmak zorunda kalmak 5. En kolay hoşgördüğünüz kötü huy? Unutkanlık 6. En nefret ettiğiniz kötü huy? Vazgeçmek 7. En sevmediğiniz şey? Söz verip tutmamak 8. En sevmediğiniz kişiler? İnandığı şeyden vazgeçenler 9. En sevdiğiniz iş? Konuşmak 10. En sevdiğiniz şair? Özdemir Asaf 11. En sevdiğiniz yazar? Kürşat Başar 12. Kahramanınız? 13. Kadın kahramanınız? 14. En sevdiğiniz çiçek? Papatya 15. En sevdiğiniz renk? Beyaz 16. En sevdiğiniz yemek? Patlıcanla yapılan her şey 17. En sevdiğiniz düstur? Kısa çöp uzun çöpten hakkını alacak 18. En sevdiğiniz söz? Örgütü örgüt yapan, onu kitlelere tanıtan, programlar veya yaldızlı sözler değil, devrimci eylemdir.

let Bahçeli, insanların yüzünü güldürmeye devam ediyor. Son olarak meclis başkanı olarak HDP Deniz Baykal’ı desteklerse biz desteklemeyiz diyen Devlet Bahçeli’nin bundan sonra HDP’nin tersi olarak ne yapacağı ise merak konusu. İnsanların aklına acaba Devlet Bahçeli HDP MHP’nin adayı Ekmeleddin İhsanoğlu’nu destekleyeceğini söyleseydi ne yapardı sorusunuu getirten Devlet Bahçeli herhalde böyle bir durum olsaydı Ekmeleddin İhsanoğlu’nu partiden ihraç ederdi yorumlarına dahi sebep oldu. Böyle bir durumun mümkün olma ihtimali var mıdır bilinmez ama HDP’nin yaptığı her şeyi düşünmeden reddeden bu haliyle Devlet Bahçeli’nin mizah konusu olma ihtimali kaçınılmaz görünüyor. Gülmeye devam Aynı meclisteki iki partiden biri olan HDP ve MHP’nin bu çekişmesinin, daha doğrusu Devlet Bahçeli’nin tek

başına yaratmış olduğu bu çekişmenin uzun bir süre daha devam edeceğini Devlet Bahçeli’nin HDP diye başlayan cümlelerinden anlamak zor olmasa gerek. Her ne kadar bu durum insanlar için oldukça komik olsa da Devlet Bahçeli’nin tutumu uzlaşma kapılarını birer birer kapatıp durumu oldukça karmaşık bir hale getirmeye yarıyor. Hangi uzlaşmadan behsettiğimiz de ayrı bir konu olsa gerek AKP’ye karşı tam bir muhalefet sergilenmesi noktasında MHP bunun içinde yer almıyor gibi görünüyor. Bu durum daha devam edecek gibi görünüyor yani işler karmaşıklaşmaya halkta bu durumu mizah konusu yapmaya capslerini yapmaya devam edecek. Devlet Bahçeli ise neredeyse HDP’liler çay içiyormuş diye o çok sevdiği çayından vaz geçmeyi göze bile alacak duruma gelecek artık.

Quinoa ABD genelinde 159 şubesi olan BJ’s Restaurant & Brewhouse isimli restoran zinciri pazarlama stratejisi olarak çok ilginç bir yönteme başvurdu. Menüsüne ‘Quinoa’ isimli bir yemeği katan restoran, Quinoa ismini çocuğuna veren ilk aileye 10 bin dolar (27 bin TL) değerinde hediye çeki vereceğini duyurdu.

Çekik gözlü olmak ya da olmamak Bir Çin Lokantasına saldırıp Çin’li zannettikleri ama Uygur Türk’ü olan aşçıyı dövenlerden sonra şimdi de Sultanahmet’te yine Çin’li sandıkları Kore’li turistleri dövenler çıktı. Olay ise tam olarak şöyle; Ülkü Ocakları İstanbul İl Başkanlığı tarafından Doğu Türkis-

Yeni hayat

tan’daki Müslümanlara destek olmak için yürüyüş gerçekleştiriliyor. Beyazıt Meydanı’nda başlayan yürüyüş Sultanahmet Meydanı’nda son bulduktan sonra bir grup Topkapı Sarayı’na yöneliyor ve gruptakiler, Çinli zannettikleri Koreli turist grubuna saldırıyorlar. toplum

Evde tank Almanya’nın Heikendorf kasabasında, yaşlı bir emeklinin evinden II. Dünya Savaşı’ndan kalma devasa bir tank çıktı. 1943 yapımı Panter adıyla bilinen zırhlı muharebe aracı, 20 asker tarafından dokuz saatlik bir çalışma sonucu çıkarıldı. Evde yapılan aramada uçaksavar, torpido ve başka silahlar bulundu.

Genç Avrupalı akrebin yolculuğu

Almanya’nın Münih kentinde bir aile akşam yemeğinde şok yaşadı. Meyve salatası yapmak isteyen anne, aldığı yaban mersinlerini çıkardığında içinden akrep çıktı. Akrebin zehirli olma ihtimali yüzünden aile itfaiyeye haber verdi. Akrebi sürüngenler istasyonuna götüren itfaiye, sonra Münih itfaiyesi Facebook sayfasından akrebin resimlerini yayınlayıp, zehirli olmadığını ve genç Avrupalı akrep olduğunu açıkladı. toplum


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.