III. Türkiye Lisansüstü Çalışmalar Kongresi (TLÇK) Bildiriler Kitabı [3. Cilt]

Page 46

M. Â. el-Câbirî’ye Göre Arap-İslam Kültüründeki Epistemolojik Sistemlerin Yapısal Krizinden Çıkışın İmkânı: ...

Gutas, İbn Sinâ’nın Şifâ ve Necât gibi ilk dönem eserlerinin Aristotelesçi çizgide olan standart görüş’ünü dile getirdiğini, son dönemlerinde ele aldığı, İşârât ve el-Mübâhasât gibi eserlerinde ise gözden geçirilmiş görüş’ün hâkim olduğunu ancak bu görüşlerin ardışık ve Yunan kültür geleneğinden (Aristotelesçi-Yeni Eflatuncu) terkip edildiği düşünmektedir. (Gutas, 2004, s. 99; Şenel, 2012, s. 205) İbn Sinâ’nın Yunan geleneğinin bir parçası olduğu fikri daha önce Goichon tarafından daha bariz bir şekilde ifade edilmişti. Çünkü ona göre, İbn Sinâ’nın eserleri, Grek düşüncesinin çocuğudur. (Goichan, 1986, s. 41) Sonuç olarak Corbin geleneği ve Câbirî’nin aksine Gutas’ın metin analizlerine dayalı görüşlerinin daha tutarlı olduğunu söylenebilir. Bunun yanı sıra Gutas, Yunan ve Aristoteles geleneğinin (Aristotelian tradition) İbn Sînâ üzerindeki etkisini daima ön planda tutmuştur. Bütün Müslüman filozoflar gibi İbn Sînâ üzerinde de kendilerinden önce ortaya konulmuş olan düşünce mirasının etkisi olduğu ve bunun filozofların bizzat kendileri tarafından dile getirildiği bir gerçekliktir. Burada göz ardı edilmemesi gereken husus ise, tevarüs edilen mirasın bu düşünürlerin zihin dünyaları ve ait oldukları düşünce muhitiyle birlikte şekillenmesidir.(Eşlik, 2008, s. 123)

Câbirî’nin Mağribî ve Meşrikî Felsefe Ayrımının Anlamları Câbirî, genel olarak Meşrikîlerin, Suriye, Irak, Kuzey İran ve Horasan’a yayılan, mütercimlerin büyük rol aldığı, Yunani-Meşrikî gelenek, Mağribîlerin ise Roma, İskenderiye aracılığıyla doğan İskenderiye-Hıristiyanlık kaynaklı gelenek olduğunu söyler.(Câbirî, 1998, s. 45-50; Merrâkûşî,1949) Ayrıca Câbirî, Tevhidî’nin aktardıklarından hareketle de bu iki grup arasında tarihî bir rekabetin olduğunu iddia etmektedir. Bu rekabet hem siyasî hem de ilmî alanda kendini göstermektedir. (Câbirî, 1991, s. 175-201) Buna göre Irak, Horasan’la muhalefet hâlinde bulunduğu için Mağrip’tir ve başkenti de Bağdat’tır. (Câbirî, 2000, s. 161 vd.) Câbirî, bu okullarla ilgili, Bağdat’ta Meşşaî (Aristotelesçi) bir mantık okulu kurulduğu dönemde, Horasan ve İran’da da hermetik kökenli zıt bir felsefe okulu kurulmuştur”, demektedir. (Câbirî, 2001, s. 280) Yine Câbirî’ye göre bu ekollerden Meşrikîlerin liderliğini ilk olarak, din-felsefe uzlaştırıcıları olan Kindî okulundan gelen Ebu Zeyd el-Belhî yapmıştır. Aynı gelenekten gelen Âmirî bu ekolün liderliğini hocasından devralmış ve sonunda da liderlik, Âmirî’nin çağdaşı -ki kendisi öldüğünde yirmi bir yaşında olan- İbn Sinâ’ya geçmistir. Bunların karşısında Mağrip (Bağdat) ekolünün kurucusu ve ilk lideri Ebu Bişr b. Mettâ vardır. Sonra sırasıyla bu okula Yahyâ b. Adî ve Ebu Süleyman es-Sicistânî liderlik etmiştir. Câbirî Mağribîleri, Yeni-Eflatunculuğun Mağribî kalıbı olarak tabir ettiği, Plotinus-İskenderiye eksenli Süryanî geleneğe mensup sayar ve bunların ideolojik amaçlarının Hıristiyanlık için uygun bir felsefi ortam kurmaya çalışmak olduğunu iddia eder. Bunların diğerlerinden farklarının da din ve felsefeyi birbirine katmamaları olarak izah eder. (Câbirî, 2000, s. 165-173) 45

S


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.