42

Page 20

Karışık işler bu işler! Kontrgerilla...

Gladio/kontrgerilla: Doğum Memleketteki her vatandaşın bildiği, aklına kazınmış bir söz vardır: “Avrupa ve Asya’yı birbirine bağlayan, stratejik olarak dünyanın en önemli ülkesi olan Türkiye’de kalkınmamıza engel olmak isteyen binlerce iç ve dış düşman var.” Genellikle iç düşman şaşmaz bir biçimde solu, sosyalistleri ve komünistleri ifade eder, dış düşmanlar ise, insanların siyasi tercihlerine göre bazen Amerika, İsrail, Yunanistan bazen de Rusya ve hatta Cibuti cumhuriyeti -Kızıl Deniz’in kenarında minik bir ülke- bile olabilir. Ancak bu meşhur cümle nedeniyle memlekette yapılan her türlü gayrimeşru faaliyet haklı addedilmiştir. Kısacık cumhuriyet rejimi geçmişimizde yaşanan onlarca vakanın kaynağında ise gücünü bu cümleden alan kontrgerilla örgütlenmesi

6-7 Eylül 1955’te İstanbul’da yaşayan öncelikle Rum olmak üzere azınlıklara yönelik tahrip ve yağma hareketi. Kıbrıs Türklerine yapılan baskılar, o yıl Türkiye kamuoyunun gündeminde başköşeye oturmuştu. O dönem Türkiye’de en çok satan gazete olan Hürriyet başlığında İstanbul’daki Rum azınlığın aralarında bağış toplayarak Kıbrıs Rumlarının ENOSİS çetelerine gönderdiğini yazıyordu. Dışişleri yetkilileri Londra’da Kıbrıs temaslarına devam ederken, Atatürk’ün Selanik’teki evinde bir bomba patlamasıyla ilgili haber, önce 6 Eylül 1955 günü saat 13.00 haberlerinde radyoda yayımlandı. (Atatürk’ün Selanik’teki evine bomba attığı iddia edilen Selanik Üniversitesi Siyasal Bilgileri öğrencisi Oktay Engin daha sonra gıyabında mahkûm edilmiştir. Oktay Engin, 1992–1993’te Nevşehir Valisiydi.) ‘Atamızın evi bombalandı’ manşetiyle ikinci baskı yapan DP yanlısı İstanbul Ekspres gazetesi genelde tirajı 20 bin civarında olduğu halde 6 Eylül’de 290 bin basmış ve o dönemde kurulmuş olan Kıbrıs Türktür Derneği üyelerince bütün İstanbul’da satılmaya ve halkı galeyana getirmek üzere kullanılmaya başlandı. Aynı baskıda Kıbrıs Türktür Derneği genel sekreteri Kamil Önal, “Mukaddesata el uzatanlara bunu çok pahalıya ödeteceğiz, ödeteceğimizi alenen söylemekte de bir mahzur görmüyoruz,” diye yazdı. Kıbrıs Türktür Cemiyeti’nin liderliğinde bazı gençlik örgütleri, meslek kuruluşları, yerel kalabalıklar ve şehre dışarıdan getirilmiş olan kitlelerce 6 Eylül akşamı Cumhuriyet tarihinde görülmemiş bir yağma ve yıkım eylemi gerçekleştirildi. Hiç kuşkusuz bu eylemin ardında kontrgerilla ve diğer derin devlet teşkilatları vardı. İlk saldırı Şişli’de bir pastaneye yapıldı.

20

olduğunu söylemek gayet mümkün. Bu sözcüğün bilinen anlamı ise, NATO bünyesindeki ülkelerde sol örgütlenmeye

Ardından büyüyen kalabalık Kumkapı, Samatya, Yedikule, Beyoğlu’na geçerek gayrimüslimlerin toplu olarak yaşadığı birçok semtte önce Rumların, ardından da Ermeni, Yahudi ve hatta yanlışlıkla bazı Türklerin dükkânlarına saldırarak yağmaya başladı. Emniyet ise seyirci kaldı. Rumların adresleri hakkında önceden bilgi sahibi olan 20–30 kişilik organize birliklerin kent içindeki ulaşımı özel arabalar, taksi ve kamyonların yanı sıra otobüs, vapur gibi araçlar yardımıyla sağlandı. 7 Eylül sabahına kadar süren saldırılarda 5 binden fazla taşınmaz tahrip edildi ve milyonlarca dolarlık mal sokaklara saçılıp, yağmalandı. Kiliselerin içindeki kutsal resimler, haçlar, ikonalar ve diğer kutsal eşyalar tahrip edildi, İstanbul’da bulunan 73 Rum Ortodoks kilisesinin tamamı ateşe verildi. İzmit ve Adapazarı’ndan gelen yağmacılar geri dönmek üzere Haydarpaşa istasyonuna geldiklerinde, üzerlerinde yağmaladıkları mallarla yakalandı. Başka şehirlerden yağmacı getirildiği ortaya çıktı. (Örneğin Sivas’tan 145, Trabzon’dan 117, Kastamonu’dan 116, Erzincan’dan 111 kişi.) Türk basınına göre 11 kişi, Yunan kaynaklarına göre 15 kişi öldürüldü.

karşı oluşturulan CIA bağlantılı yasadışı silahlı kuvvetlerin Türkiye’deki adıdır. NATO’nun özel harp talimnamelerine

Resmî rakamlara göre 30 kişi, gayri resmi rakamlara göre 300 kişi yaralandı. Tecavüze uğrayan kadınların sayısının 400’e yakın olduğu tahmin ediliyor. 4 bin 214 ev, 1004 işyeri, 73 kilise, bir sinagog, iki manastır, 26 okul ile aralarında fabrika, otel, bar gibi yerlerin bulunduğu 5 bin 317 mekân saldırıya uğradı. Maddi hasarın, o günün değerine göre 150 milyon ile 1 milyar lira arasında olduğu tahmin ediliyor. Demokrat Parti hükümeti zarara uğrayıp tescil ettirenlere toplam 60 milyon lira tazminat ödedi. Zamanın gazetelerine göre asıl suçlu, ‘Türkleri provoke eden Rumlar’dı. Suçlu yine komünistler! Olayların başladığı saatlerde İstanbul’da olan Başbakan Adnan Menderes saldırıların kontrol edilememesi üzerine sıkıyönetim ilan etti. Olaylarla ilgili olarak önce 3 bin 151 kişi tutuklandı. Sonradan bu sayı 5 bin 104’e yükseldi. 10 Eylül 1955 günü dönemin İçişleri Bakanı istifa etti. Başlangıçta soruşturmalar Kıbrıs Türktür Cemiyeti ve gençlik örgütleri etrafında yoğunlaşmış olsa da Meclis’e taşınan olaylarda DP iktidarı komünistleri suçladı! Aralarında Aziz Nesin, Nihat Sargın,

göre, üye ülkelerde kurulan NATO birimleri Türkiye’de 1952 ya da 1953’te önce Seferberlik Tetkik Kurulu adıyla örgütlendi, sonra doğrudan Genelkurmay Başkanlığı’na bağlı Özel Harp Dairesi çatısı altında ve bunun sivil uzantısı olarak faaliyet yürüttü. Bülent Ecevit 1974’te dönemin Genelkurmay başkanı Semih Sancar’dan Özel Harp Dairesi’nin varlığını öğrendi ve deniz kuvvetlerinden emekli binbaşı araştırmacı-yazar stratejist Erol Mütercimler ise ilk kez 1980’de örgütün varlığından haberdar olduğunu yazdı. Türkiye’de faaliyet yürüten kontrgerilla örgütleri Gladio, Özel Harp Dairesi, Ergenekon ya da JİTEM olarak telaffuz edilebilir. Bu örgütlenme pek çok provokasyon ve halk düşmanı eyleme imza attı. Bunların bir kısmını hatırlayalım…

Kemal Tahir, Asım Bezirci, Hasan İzzettin Dinamo ve Hulusi Dosdoğru’nun bulunduğu yaşayan fişlenmiş komünistler ile ölmüş dört komünist hakkında dava açıldı. Tutukluların çoğu Aralık 1955’te serbest bırakıldı. Muhalefet lideri İsmet İnönü’nün, hükümeti ağır bir dille eleştiren ve gerçek suçluları takip yerine suçsuz vatandaşlara işkenceyle suçlayan konuşması üzerine Menderes, İnönü’ye, “Paşam vatan bu konuşmayı affetmeyecek,” diyecekti. Dava beraatla sonuçlandı. 1960 darbesinden sonra, bu olaylar Yassıada yargılamalarının gündemine oturdu. Yassıada Yargılamalarında olayların DP hükümetinin başbakanı Adnan Menderes’in provokasyonu sonucu kontrolden çıktığı iddia edildi ve mahkeme Demokrat Parti yönetimini 6–7 Eylül olaylarından suçlu buldu. Olayların ardından, Türkiye’de yaşayan binlerce Rum Türkiye’den göç etti. Rum nüfusun zamanla azalmasıyla Rumların ekonomideki etkisi zayıflamaya başlamış ve daha önceki azınlıklara yönelik eylemlerde olduğu gibi Türklerin sermayeye hâkim olması hızlanmıştır. Birkaç bin Rum ise özellikle Mersin ve Tarsus’a yerleşmişlerdir. Zamanla kalan Rumların da büyük çoğunluğu İstanbul’u terk etmiştir. Nüfus mübadelesi sonucunda 1925 yılında yaklaşık 100.000’e düşen İstanbul’daki Rum nüfus, 2006 yılında 4.721 kişiye kadar düşmüştür. 6–7 Eylül olaylarının olduğu sırada Seferberlik Tetkik Kurulu’nda görevli olan, 1988–1990 arasında MGK genel sekreterliği yapan Sabri Yirmibeşoğlu, gazeteci Fatih Güllapoğlu’na verdiği röportajda, “6–7 Eylül de bir Özel Harp işidir. Muhteşem bir örgütlenmeydi. Amacına da ulaştı,” diyordu…


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.