KÖYLÜ VE KEVEN Gözlerinizi, yalnız el ve ayaklarınızı değil, gözlerı nızı de didikleyen, parçalayan bozkırın çalılariyle yl)n� lunca, bir mucizeye rastlarsınız : Kevenler ! Dikenleşen çiçekleri, kabuklaşan ufaclk yaprakla riyle görünmekten ziyade
siniyor hissini veren keven ·
!er,. bozkı rın sert, hüzünlü bağrında açan bir ottur ki ona kabuk, toprak, taş diyeceğiniz gelir. O her ot gibi yeşil ccğildir, yeşermek bozkır otunun sanki nasibi olmamış tır. Güdük gövdesi toprağın üstünde yükselemediğinden ciir ki her yanı boz, esmer bir renge bulanmıştır.
Minik,
açılmaktan korkan yaprakcıklan, güneşe bakmaya
zol·
cesaret eder gibi, hafif yeşilliğini iki büklüm olarak sak lar : Üstünde ürediği toprak gibi ! Boz, korkunç boşluğun. sert çoraklığın bağrında gözleri biraz aldatan, aldattığı, için biraz dinlendiren : onun denmesi caizse esmer yeşi! liğidir. Bu:ı.un içindir ki, ayağnızı dalayan, yırtan keven . . bütün çorak görünüşüne rağmen, Bozkır'ın bir mucizesi dir. Köylülerin kevenle münasebeti, şehirlininki gibi gö
·
züyle değildir. Bozkır köylüsünün, ancak bir günlük ek· meğine yetirebildiği didişmesi arasında, zevkinin
gıda
sına ayıracak valtlı yoktur. Onun dikkati bugün,
mide ·
. sile derisinin iptidai isteklerine sap! anmıştır. Bu istek
.
ks ve onu kendine verecek, getirecek vasıtaları : köyl ü rıün bundan başka ehemmiyet verdiği şey, yalnız bun ıan t0hlikeyc
düşürenlerdir. F. : 3