İşin başka bir yönü de var; o da bize daha da hazırlıklı olmayı buyuruyor. Yoksa sonuç. bir milletin varlığını ka lem yerine, bilgisiz ve insafsız kazmalarla yok etmeye vanr. Daha
da
kötüsü bu soydan emeksiz, bilgisiz, açıkçası
çırpıştınna yapıtlar, okuyucuyu yanıltır ve onu kendi öz zenginliği ve kültür varlığı üzerinde umutsuzluğa süriik ler; bu yüzden de onu, kendinden koparıp çok uzaklara atar . . . " Orhan Şaik Gökyay, bu sözleriyle, metin yayınlarında neden bu denli titiz davrandığını açık bir biçimde ortaya koymuştur. Ge rek
"Destursuz
Bağa Girenler"de,
gerekse
diğer eleştiri
yazılarında en çok dikkati çeken husus, Orhan Şaik Gökyay'ın üslubudur. Eleştirilerini hazan alaycı, iğneleyici, hazan haşin di yebileceğimiz bir üslupla kaleme alan Orhan Şaik Gökyay bu sa haya yeni atılan araştırıcılar için " korkulu bir rüya" olmuştur. Böylece hiç olmazsa yeni neslin bir kısmı yazılarını veya metinle ilgili zorlukları, bilen kişilere danışma alışkanlığım edinmişlerdir. Batı'yı tanıyanların bildiği gibi aslında "bu danışma" çok önem lidir, kişiyi yanlış yapmaktan alıkoyar. Bütün bunlardan çıkan so nuç şudur : Eski metinlerle uğraşmak zor, yorucu,
zaman alıcı, yalnız ede
biyat değil, aynı zamanda kültür birikim isteyen bir iştir. Onun için bu konularla uğraşmak isteyenlerin kendilerini çeşitli bilgi lerle teçhiz etmeleri gerekir. Bu iş de araştırıcının "ben bunu an ladım mı?" demesiyle başlar. İşte Orhan Şaik Gökyay eleşti rilerinde bunu dile getirmek istemiştir. Orhan Şaik Gökyay, eleştiri yazılarına
1936 yılında Ülkü'de
Oğuzlara Dair adlı kitabına yazdığı Destursuz Bağa Girenler'de bu eleştiri
Hüseyin Namık Orkun'un yazı ile başlamıştır.
yazıları kronolojik olarak düzenlenmiştir.
237