TİMDER Dergisi 72. Sayı

Page 1




İçindekiler TİMDER Yönetim Kurulu : Serdar Dönmez, Ali Yalçın Tung, Mehmet Arslan, Baki Kartalkaya, Adem Yıldıray Yılmaz, Aydın Eşer, Bircan Şahin, Cemal Kır, Ertan Sapankaya, Kemal Çelik, Kemal Yıldırım

Yayın Yürütme Kurulu : Prof. Dr. T. Hikmet Karakoç, Mehmet Arslan, Nurhan Tanyeli, Güray Ergün, Orhan Hopa Ekim - Aralık 2010

İletişim Bilgileri : Adres: Ortaklar Caddesi No: 14 K: 3 D: 5

72

Mecidiyeköy - İSTANBUL

Telefon: 0 212 274 28 42 / 0 212 274 28 43 e-posta: info@timder.org.tr Web Sitesi: www.timder.org.tr Yaşamlar Yaşananlar Halim Halim Benli

Söyleşi Söğütsen Seramik Yavuz Eğitimci

firMarka firMarka Eczacıbaşı Eczacıbaşı Yapı Yapı Gereçleri Gereçleri Berna Berna Erbilek Erbilek

Üretici Pilsa Saeed Alavi

Ekim - Aralık 2010

72

Kapak Fotoğrafı : Orhan Hopa

Ön Kapak İçi: Arka Kapak: Arka Kapak İçi:

UNICERA Seramiksan Fırat Boru

Mekan : UNICERA 2010 - Kütahya Seramik

1

Dönmez Yapı Ege Seramik PIPEXPO Sesa Elmor Çanakkale Seramik Gül Pres Döküm Akgün Seramik Yurtbay Seramik Ge-Ti Uğur Yapı Hakan Plastik Duravit Bien Seramik Baymak Creavit - Çanakçılar Cresta - Kırali Uşak Seramik Esen Plastik Hitit Seramik GeserParex Eczacıbaşı Kütahya Seramik Sanica İdevit Ekpaş Graniser Zimmer Gelişim Teknik Doğa Banyo Orka Banyo Adell Umpaş Seramik GLP Japar Damla Banyo Visam Newarc Öncü Banyo Petek Banyo Penta Pakduş Kare Banyo

Dergi Adı: Tesisat İnşaat Malzemecileri Derneği Dergisi İmtiyaz Sahibi ve Adresi: Serdar Dönmez İncirli Cad. No:28 Bakırköy - İSTANBUL (serdardonmez@timder.org.tr) Sorumlu Yazı İşleri Müdürü ve Adresi: Mehmet Arslan Kayışdağı Mah. Bostancı Dudullu Yolu No: 40 Kadıköy - İSTANBUL (mehmet.arslan@tepeinsmalz.com.tr) Genel Yayın Yönetmeni: Prof. Dr. T. Hikmet Karakoç (hkarakoc@anadolu.edu.tr) Hukuk Danışmanı: Av. Murat Çelikten Yapım & Görsel Tasarım Yönetmeni: Güray Ergün (guray@timder.org.tr) Yapım & Görsel Tasarım Yardımcı Yönetmeni: Orhan Hopa (orhan@timder.org.tr) Yönetim Yeri Adresi: Ortaklar Cad. No: 14 K: 3 D: 5 Mecidiyeköy - İSTANBUL Basım Yeri Adresi Telefonu: Ömür Matbaacılık A.Ş. Haramidere Beysan San. Sit. Birlik Cd. No:20 Büyükçekmece - İSTANBUL 0212 422 76 00 Basım Tarihi : Yayın Türü : Ekim 2010 Yaygın Süreli

2

Ekim - Aralık 2010 / Sayı 72

7 8 9 17 21 23 25 27 29 31 32-33 41 43 45 47 49 51 53 55 57 59 61 63 65 67 69 71 95 99 109 111 119 123 125 127 129 131 133 135 137 139 141


İçindekiler

TİMDER’den

10

firMarka

84

Eczacıbaşı Yapı Gereçleri Pazarlama Direktörü Berna Erbilek

TİMDER Akademi Ödül Töreni ve İftar Yemeği Gerçekleşti TİMDER Akademi 2010 – 2011 Eğitim Dönemi Başladı TİMDER Yapı Malzemesi Üretici Ziyaretlerine Devam Ediyor TANER OĞUZ – TİMDER Futbol Turnuvası Başladı

Haberler

Üretici 88

42

Pilsa Genel Müdürü Saeed Alavi

Baymak, Avrupa’nın Termosifon ve Boyler Üretim Tesisini Açtı Creavit, ISO10002 Müşteri Memnuniyeti Yön. Sist. Belgesi Aldı Sanayi ve Ticaret Bakanı DemirDöküm Tesislerini Ziyaret Etti

92

“Helal Olsun Usta!” Dedirten Fotoğraflara DYO’dan Tatil Keyfi GROHE Türkiye’den Almanya Çıkartması

Gelişim Teknik Yön. Kur. Bşk. Ali Bıdı

Hitit Seramik A.Ş. Kayseri`de Konsept Mağazasını Hizmete Sundu Söğütsen Seramik Bayileriyle Buluşmaya Devam Ediyor Eczacıbaşı Yapı Ürünleri Grubu, LEED Kataloğu Hazırladı ARKİV Buluşmaları’nın 8.’si Gerçekleştirildi Akgün Grup 3. Seramik Fabrikasını Kütahya Gediz’de Hizmete Aldı Göksu Yapı Yeni Mağazasını Kağıthane’de Açtı

İçimizden Biri

Göksu Yapı Yıldıray Yılmaz

Kale’den Kağıthane’ye Yenilikçi Bir Mağaza: Emek Yapı

Yaşamlar Yaşananlar

96

76 100

Engin Yapı Cemal Kır

Ömrünün Yarısını İşine ve Başarıya Adamış Bir Duayen; Halim Benli

Geçerken Uğradık 104

Polat Yapı Taah. ve İnş. Ercan Polat

Söyleşi

80

108

Özgüneş Yapı Kubilay Güneş

Söğütsen Seramik Genel Müdürü Yavuz Eğitimci

Sahadan Ekonominin Nabzı Etkin Yönetim Hukuken İletişimde İletişim Bayi Vizyonu Ürünler Sağlıklı Yaşam

110 112 114 116 118 120 122 144

Ekim - Aralık 2010 / Sayı 72

3


Yönetimden

"Üyelerimizin gelecek iş yaşantılarına değer katmasını arzu ediyoruz." Bilindiği üzere dünya hızlı değişiyor; tarım toplumu, sanayi toplumu, hizmet toplumu derken şimdi artık bilgi toplumu ile karşı karşıyayız. Dünyadaki bu hızlı değişim iş hayatında da benzer bir sürecin yaşanmasını zorunlu kılıyor. Önemli bir unsur olan bilgi, bireysel ve kurumsal başarıda en önemli faktördür. Günümüz iş dünyasında bilgiye ulaşmanın mevcut çalışanlar ve çalışan adayları için en doğru yolu ise iletişim becerilerini geliştirmektir. Yani bilgiye ulaşmanın en önemli ve kısa yolu çevre ile iletişim kurabilme yeteneğini geliştirmektir. Eğer çevrenizle sağlıklı ve doğru iletişim kurabilirseniz ihtiyacınız olan bilgiye ulaşmanız da kolaylaşır. İletişim kurabilme de eğitim ile mümkün olmaktadır. Eğitim; bireylerin doğumudan ölüme kadar sürdürmeleri gerektiği, çevresine bilerek veya bilmeyerek bilgilerini yansıtma yoluyla etki ettikleri, yemek - içmek gibi vazgeçilmez bir ihtiyaçtır. Devletin, toplum ve bireylerin mutluluğu için en önemli çözüm yolu ve sorumluluğu olan eğitim, şüphesiz ki sektörümüzün gelişimi içinde en büyük etkenlerin başında gelmektedir. Satış potansiyelini arttırmak, ürün geliştirme çalışmaları yapmak, müşteri memnuniyetini sağlamak gibi birçok konuda eğitim veya eğitimli iş gücüne ihtiyaç duymaktayız. Bilgi ancak beceri ile birleştiğinde değer kazanmaktadır. Bu sebeple iş hayatında belli becerilerini geliştirmiş siz değerli üyelerimizin bilgi dağarcıklarını ve olaylara bakış açılarını biraz daha genişletmek adına TİMDER Akademi vasıtasıyla ulaşan bilginin faydalı olduğunu düşünüyoruz. Çalışanlarımızın iş hayatı sürecinde aldıkları eğitimlerin, gerek kişisel başarıları açısından ve gerekse de işyerlerine katkıları açısından etkisi olacağı tartışılmaz bir gerçektir. Bu bağlamda Eğitim Komitemizin özverili çalışmaları ile gerçekleşen ve altıncı eğitim dönemine başladığımız TİMDER Akademi eğitim seminerlerimizin 2009 - 2010 dönemi hakkında sizlere kısaca bilgi vermek isterim. Önceki yıllara göre katılımcı firma ve kişi sa-

4

Ekim - Aralık 2010 / Sayı 72

Serdar Dönmez TİMDER Yönetim Kurulu Başkanı serdardonmez@timder.org.tr

yılarında önemli artış sağlanan 2009 – 2010 dönemi eğitimlerimize toplam 81 firmadan 305 kişi katılmış ve ortalama sınıf yoğunluğu 51 kişi olarak gerçekleşmiştir. Sınava katılan 32 kişiden 10’u başarı sertifikası almaya hak kazanmıştır. İlk üç dereceyi paylaşan katılımcılarımız ayrıca TİMDER Özel Başarı Ödülü almaya hak kazanmıştır. Ayrıca tüm katılımcılarımıza, katıldığı eğitim konusunun belirtildiği Katılım Sertifikaları ve Ders Notları Kitabı gönderilmiştir. Bu sayımızda da sizinle paylaşmış olduğumuz 2010 - 2011 eğitimlerimizde gerçekleşen katılımlara baktığımızda yeni eğitim dönemimize de ilginin yoğun olduğu dikkat çekiyor. Gerçekleşen beş eğitimimizden 53 firmadan toplam 228 kişi yararlanmış olup ortalama sınıf yoğunluğu 85 olarak saptanmıştır. İlgi yoğunluğu, aldığımız geri bildirimler ve işletmelerimizde eğitimlere katılan arkadaşlarımızın performanslarındaki olumlu gelişmeler de sektörümüzün ihtiyacı olan konulardaki eğitim adresin TİMDER Akademi Eğitim Seminerleri olduğunu göstermektedir. Bu konuda işletme yöneticilerinin çalışanlarını teşvik etmesi ve eğitimlerimize katılmasını, sonucunda da üyelerimizin gelecek iş yaşantılarına değer katmasını arzu ediyoruz. Bizlere böyle bir hizmet sunma fırsatını veren, katkılarıyla eğitimlerin oluşumuna desteklerini esirgemeyen değerli sponsorlarımıza, eğitim programlarına katılarak seminerlere değer katan tüm katılımcılarımıza ve firma yönetimlerine teşekkürlerimi sunar, başarı gösteren ve dereceye giren katılımcılarımızı en içten duygularımla kutlarım.


Öngörünüm

Prof. Dr. T. Hikmet Karakoç TİMDER Dergisi Genel Yayın Yönetmeni

İnşaat Sektörü Tekrar Büyüme Trendini Yakaladı

hkarakoc@anadolu.edu.tr

Değerli okurlar, İMSAD (İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği), Dünya ve Türkiye ekonomisi ile inşaat sektöründeki son bir aylık gelişmeleri inceleyerek aylık raporlar yayınlamaktadır.

Türkiye İstatistik Kurumu’ndan alınan verilere dayanan inşaattaki istihdam verileri rakamları, aşağıdaki grafikte verilmektedir;

İMSAD’ın Temmuz, Ağustos ve Eylül aylarına ait raporlarını inceleyerek inşaat sektöründeki gelişmeleri sizinle paylaşmak istedim. Konut satışlarına ilişkin olarak 2010’un birinci çeyreğinden itibaren bir artışın ortaya çıktığı görülmektedir. 2009’un ikinci çeyreğinden, 2010’un birinci çeyreğine kadar düşme eğilimi gösteren konut satışları, son 4 ayda belirgin bir canlanma ortaya çıkmıştır. Konut satışlarının son 2 yıldaki değişimi aşağıdaki grafikte verilmektedir. Son 3 yılın büyüme rakamları incelendiğinde inşaat sektörü ilk defa 2010’un birinci çeyreğinde artıya geçmiş ve %8 büyüme rakamını yakalamıştır. Buna karşın aynı dönemde Türkiye ekonomisinin %11.7 oranında büyüdüğü gözlenmektedir. Buradan da inşaat sektörünün Türkiye’nin büyümesine paralel bir performans göstermediği sonucu ortaya çıkmaktadır. Ne var ki; 2007 yılından beri sürekli düşüş gösteren büyümenin ilk defa artıya geçmesi memnuniyet vericidir. İnşaat sektörünün toplam ekonomik büyümedeki etkisi düşünüldüğünde, bu büyümenin de ekonomiye olumlu oranda yansıdığını söyleyebiliriz.

Konut satışlarındaki artışta, konut kredisi faizlerindeki avantajlı durumun da etkisi olduğu görülmektedir. Konut kredisi kullanımında Mayıs, Haziran ve Temmuz aylarında sırasıyla %2.31, %2.28, %2 oranında artış ortaya çıkmıştır. Kısaca konut kredisi kullanma eğiliminde artış trendi yakalanmıştır. Konut satışlarındaki ve kredi kullanımındaki artış, inşaat sektöründe de bir canlanma ortaya çıkarmış; bunun sonucu, inşaat sektöründeki istihdam rakamlarına da yansımıştır. İnşaat sektörüne ilişkin son 1 yıllık istihdam değişimi incelendiğinde, Şubat – Mayıs 2010 aralığını kapsayan son 4 ayda bu alanda ciddi bir artış olduğu açıkça görülmektedir. Ocak 2010’da 1.161.000 olan istihdam sayısı, Nisan ayı itibariyle 1.517.000’e ulaşmıştır. Özellikle Mart, Nisan ve Mayıs aylarında sırasıyla %11.47, %12.27 ve %6.98 oranlarında olmak üzere belirgin bir artış göstermiştir.

Türkiye İstatistik Kurumu’nun rakamlarına göre, inşaat sektörüne ilişkin son 3 yıldaki büyüme rakamları aşağıdaki grafikte verilmiştir;

Bu veriler ve gelişmeler ışığında İnşaat sektöründeki büyüme trendini tekrar yakalandığını ve ekonomideki olumlu gelişmeler devam ettikçe bu büyümenin de artarak devam edeceğini söyleyebiliriz.

Ekim - Aralık 2010 / Sayı 72

5


Dipnot

AR-GE Araştırma ve Geliştirme ya da kısa adıyla ARGE, günümüzün en sıcak konularından biridir. OECD’ye göre AR-GE; bilim ve teknolojinin gelişmesini sağlayacak yeni bilgileri elde etmek veya mevcut bilgilerle yeni malzeme, ürün ve araçlar üretmek, yazılım üretimi dahil olmak üzere yeni sistem, süreç ve hizmetler oluşturmak veya mevcut olanları geliştirmek amacı ile yapılan düzenli çalışmalar olarak tanımlanmaktadır.

Mehmet Arslan TİMDER Dergisi Sorumlu Yazı İşleri Müdürü mehmet.arslan@tepeinsmalz.com.tr

AR-GE, kişinin toplumun ve kültürün bilgi birikimini arttırmak ve bu birikimin yeni uygulamalara yol açması amacıyla sistematik bir temele dayalı yapılan yaratıcı işleri kapsar. AR-GE terimi üç ana aktiviteyi kapsar: 1.Temel Araştırma: Spesifik bir uygulama veya kullanım olmadan, araştırılan konunun temeli ve gözlemlenen gerçeklerine dair yeni bilgi kazanılması için deneysel veya teorik çalışmadır. 2.Uygulamalı Araştırma: Yeni bilgi kazanılması için yapılan özgün araştırmadır. Fakat bu Temel Araştırma’dan farklı olarak, spesifik bir pratik uygulamaya veya amaca yöneliktir. 3.Deneysel Gelişim: Yeni malzeme, ürün ve araçların üretimine; yeni işlemlerin,sistemlerin,hizm etlerin kurulmasına; veya hali hazırda üretilmiş veya kurulmuş olanların geliştirilmesine yönelik, mevcut bilgiye dayalı sistematik çalışmasıdır. AR-GE personeli ise yine OECD tarafından şöyle tanımlanmaktadır. AR-GE faaliyetlerinde fiili olarak çalışan, alanında uzman personel ile nitelikli destek personelini ve AR-GE faaliyetlerini bilimsel ve teknik yanlarının planlanıp yönetilmesi, izlenip değerlendirilmesi ve/veya çalışma alanında gerekli sertifika, lisans, yetkinlik belgesi vb. belgelere sahip olan kişilerden oluşur. AR-GE’nin Önemi AR-GE çalışmaları doğrudan insan yaşamıyla ilgilidir. AR-GE, ülkelerin, toplumların mevcudiyetini ve yaşam kalitesini dert edinir. İsrail ve İrlanda gibi ülkeler AR-GE’ye verdikleri önem sonucu başarılı AR-GE politikaları geliştirmiş ve toplumlarının refah seviyesini en az üçdört kat arttırmayı başarmışlardır. Dünyada yaşanan krizler incelendiğinde ortaya ilginç bir sonuç çıkmaktadır. AR-GE’nin krizlerden etkilenmeyip aksine kriz zamanlarında daha çok getiri sağlayan bir faaliyet alanı olduğu görülmektedir.Bu nedenle de AR-GE’nin verimsiz bir yatırım olduğu, harcanan kaynağın boşa gideceği zihniyeti mutlaka terkedilmelidir. AR-GE yatırım-

6

Ekim - Aralık 2010 / Sayı 72

larına harcanan paranın kısa vadede olmasa bile orta ve uzun vadede çok daha fazlasıyla geri döndüğü artık herkesce bilinen bir gerçektir. AR-GE yapabilmek için proje bazlı çalışma gereklidir. Her çalışma bir proje olarak ele alınmalı, gerekirse alt projelere bölünerek yetkili kişilerce yönetilmelidir.Her projenin mutlak suretle bir müşterisi olmalıdır. Sanayinin ihtiyacı olan teknolojik araştırma konuları doktora ve yüksek lisans tez konuları haline getirilebilmelidir. Bu şekilde üniversiteler de sistemin içerisine çekilir ve üniversitelerin salt araştırma içeren,ürüne dönüşmeyecek karakterdeki çalışmalarla meşgul olması engellenmiş olur. Özellikle üniversite sanayi işbirliği kavramı da doğru amaca yöneltilmiş olur. AR-GE, firmaların ve devletlerin en üst yöneticileri tarafından sahiplenilmesi gereken bir kavramdır. Ancak bu şekilde toplumsal farkındalık ve AR-GE bilinci oluşturulabilir. Gelecekte varolmak için bugünden tezi yok gerek devlet olarak gerek kurum olarak gerekse birey olarak AR-GE’ye gereken ehemmiyeti vermeliyiz. Unutmamamız gerekekir ki; Ancak teknolojisini kendisi geliştiren ülkeler bağımsızdır. Türkiye’nin gelişimiş ülkelerle rekabet edebilmesi ve ekonomik olarak tam bağımsız bir ülke olabilmesinin yolu AR-GE’den geçmektedir. Sadece tüketen değil aynı zamanda üreten bir toplum olabilmek ve bu anlamda farklılaşabilmek için AR-GE’ye dayalı ekonomi politikaları uygulanmalıdır. Bu nedenle AR-GE yönetim stratejimizin bir parçası değil bizzat stratejimiz olmalıdır. Hızla değişen dünyamızda zengin ülkeler arasındaki farklar giderek artmaktadır. Teknolojiyi elinde bulunduran ve böylelikle gelişmiş bir sanayiye sahip olan bu ülkeler, üçüncü dünya ülkelerini giderek kendilerine daha fazla bağımlı hale getirmektedir. Ülkemizin bu gelişmiş ülkeler sınıfında yer alabilmesi için de teknoloji geliştirmeye, yenilikçi ürünler üretmeye şiddetle ihtiyacı vardır.





TİMDER’den

TİMDER Akademi 2009 – 2010 Eğitim Dönemi Ödül Töreni ve Geleneksel İftar Yemeği Gerçekleşti

TİMDER’in geleneksel iftar yemeği 13 Ağustos 2010 tarihinde İstanbul Gayrettepe Dedeman Otel’de gerçekleşti. İnşaat malzemesi üretici ve satıcılarının bir araya geldiği gecede iftar yemeğinin ardından TİMDER Akademi 2009 – 2010 eğitim dönemi ödül ve plaket töreni gerçekleşti. Yoğun iş temposu içinde bir araya gelme fırsatı bulunamayan sektör profesyonelleri iftar öncesini sohbet ile değerlendirdi. İftar topunun patlamasıyla başlayan iftar yemeğinin ardından TİMDER Yönetim Kurulu Başkanı Serdar Dönmez’in konuşmasıyla ödül töreni başladı.

10

Ekim - Aralık 2010 / Sayı 72


TİMDER’den

Ekim - Aralık 2010 / Sayı 72

11


TİMDER’den Dönmez, TİMDER Faaliyetleri hakkında bilgi verdikten sonra sözlerine şu şekilde devam etti. “TİMDER, üstlendiği misyonu ile sektörümüzün en önemli eksiklerinden biri olan eğitime büyük önem vermektedir. Çalışanların işletmelerinde veriminin artması, müşteri ilişkileri ve şirket yönetiminin geliştirilmesi adına önemli katkı sağlayan eğitimlerimiz aynı katkılarını 2010 – 2011 döneminde de sürdürecektir. Bu eğitimlerin gerçekleşmesinde sponsorluk desteği veren kuruluşlara, bilgilerini verimli metodlar ile katılımcılarımıza aktaran eğitmenlerimize ve katılımları ile şirketlerine katkı sağlayan katılımcılarımıza teşekkürlerimi sunar, dereceye giren katılımcılarımızı kutlarım.” Serdar Dönmez’den konuşmayı devralan TİMDER Eğitim Komitesi Başkanı ve Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Ali Yalçın Tung ise; “TİMDER Akademi kapsamında 14 Ekim 2009 da başlayan ve 10 Mart 2010 tarihinde son bulan beşinci eğitim döneminin de başarı ile tamamlamanın gururunu yaşıyoruz. Önceki yıllara göre katılımcı firma ve kişi sayılarında önemli artış sağlanmış, 2009 – 2010 dönemi eğitimlerimize toplam 81 firmadan 305 kişi katılmış ve ortalama sınıf yoğunluğu 51 kişi olarak gerçekleşmiştir. Bu beş yıllık TİMDER Akademi’nin en yüksek verileridir. Eğitimlerimizin sonunda sınava katılan 32 kişiden 10’u başarı sertifikası ile ödüllendirilmiş, ilk üç dereceyi paylaşan katılımcılarımız ayrıca TİMDER Özel Başarı Ödülü almaya hak kazanmıştır. Tüm katılımcılarımıza da katıldıkları eğitim konularının belirtildiği “Katılım Sertifikaları” gönderilmiştir. Yoğun rekabet ortamında öne çıkan konular dikkate alınarak, her eğitim döneminde olduğu gibi titizlikle yapılan toplantılar ve genişletilmiş Eğitim Komitesi çalışmaları sonucunda 2010 – 2011 dönemi eğitim programı belirlenmiştir. TİMDER Akademi sektörel gerçekler ve ihtiyaçlar doğrultusunda vereceği eğitimlerle bu sene de sektörümüze hizmet etmeye devam edecektir.” şeklinde sürdürdüğü konuşmasında 2010 – 2011 eğitim konuları hakkında kısaca bilgi verdi. Konuların arasındaki bağ ve işletmelere verdiği katkı dikkate alındığında katılımcıların tüm derslere katılmasının yararının da altını çizdi.

12

Ekim - Aralık 2010 / Sayı 72

Yalçın Tung, “Eğitim programlarımızla katılan tüm katılımcılarımıza, başarı gösteren ve dereceye giren tüm değerli arkadaşlarımızı en içten dileklerimle kutluyor, onları bu eğitimlere gönderen yöneticilerine de sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. Kaliteli hizmetleri ile eğitimlerimizi zevkli sunumlara dönüştüren değerli hocalarımıza da teşekkürlerimi ayrıca bir borç bilirim. Verdikleri olumlu karar ve onaylarıyla Eğitim Komitemize destek veren TİMDER Yönetim Kurulu arkadaşlarımıza da teşekkür ederim. TİMDER Akademi’nin kuruluşundan itibaren bizleri cesaretlendiren, her sene büyüyen destekleri ile katkılarını arttıran eğitime gönül vermiş, sektörümüzün değerli kuruluşlarına da en içten duygularımla minnet ve teşekkürlerimi sunuyorum.” diyerek sözlerine son vermesinin ardından TİMDER Akademi 2009 – 2010 Eğitim Dönemi Ödül Töreni’ne geçildi.


TİMDER’den Ödül töreninde, eğitimler sonunda yapılan sınav ve katılımlara göre derecelendirilen katılımcıların ilk üçüne notebook hediyes ve başarı sertifikası takdim edilirken, başarı gösteren ancak ilk üç dereceye giremeyen katılımcılara başarı sertifikaları verildi. TİMDER Akademi 2009 – 2010 Eği-

ve Eğitim Komitesi Başkanı Ali Yalçın Tung ise Dönem üçüncüsü Duravit’ten Yasemin Kısacık’a ödülünü takdim etti. TİMDER Özel Ödüllerinin ardından Başarı

tim Dönem Birincisi 2008 – 2009 döneminde de olduğu gibi Türkiye Seramik Federasyonu’ndan Belgin Özdoğan oldu. Özdoğan’a ödülünü TİMDER Yönetim Kurulu Başkanı Serdar Dönmez takdim etti. Dönem ikincisi Saven Teknik’ten Serdar Akpı-

nar ise ödülünü TİMDER Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Mehmet Arslan’ın elinden aldı. TİMDER Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı

Sertifikaları törenine geçildi. TİMDER Yönetim Kurulu Üyesi Kemal Yıldırım Aslı Hacıoğlu, Hüseyin Aydemir ve İbrahim Bilgin’e başarı sertifikalarını takdim ederken, İbrahim Ulusal ve Bahaeddin Çelik ise TİMDER Yönetim Kurulu Üyesi ve Eğitim Komitesi Başkan Yardımcısı Baki Kartalkaya’nın elinden aldı. Başarı sertifikası almaya hak kazanan Elif Öğretmen ve Ömer Büyüktaşkapılı ise törene katılamadı. Başarı Sertifikalarının ardından bilgi ve su-

Ekim - Aralık 2010 / Sayı 72

13


TİMDER’den

numları ile TİMDER Akademi’ye değer katan Eğitim Görevlilerine plaketleri takdim edildi. Yrd. Doç. Dr. Hayri Baraçlı plaketini TİMDER Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve Eğitim Komitesi Ali Yalçın Tung’un elinden alırken, Prof. Dr. Burak Arzova’ya plaketini TİMDER Yönetim Kurulu Başkanı Serdar Dönmez takdim etti. Geceye katılamamasından dolayı Yrd. Doç. Dr. Nihan Çetin Demirel’in plaketi-

14

Ekim - Aralık 2010 / Sayı 72

ni Stratejitek’ten Cihan Çiftlikli, TİMDER Yönetim Kurulu Üyesi Yıldıray Yılmaz’ın elinden aldı. Yrd. Doç. Dr. Ahmet Beşkese, plaketini TİMDER Yönetim Kurulu Üyesi Kemal Çelik’in elinden alırken, Öğr. Gör. Almila Dalkılıç’a ödülünü TİMDER Yönetim Kurulu Üyesi Bircan Şahin takdim etti. Öğr. Gör. Hakan Ömer Gider’in ödülünü ise Ertan Sapankaya verdi. Gecenin son plaketleri ise sponsorluk deste-


TİMDER’den

ği veren eğitim gönüllüsü kuruluşlara verildi. TİMDER Yönetim Kurulu Başkanı Serdar Dönmez tarafından kuruluşların yöneticelerine verilen plaketlerin takdimi şu şekilde gerçekleşti. Türkiye Seramik Federasyonu adına plaket alan Yönetim Kurulu Başkanı Zeynep Bodur Okyay, “TİMDER Akademi’nin ödül töreni her sene biz sektör bireylerinin de buluşmasına katkı sağlıyor. Yine bu anlamlı gecede buluştuk. Eğitime destek vermek bizim görevimizdir tabi ki ama bu plaketi takdim ettiklerinden dolayı TİMDER Yöneticilerine Yönetim Kurulumuz adına teşekkür ederim. Beş yıldır düzenli olarak, ilk günkü heyecanla eğitim faaliyetlerini sürdüren TİMDER’in bu başarısı takdire şayandır. Böyle bir organizasyon ile sektörel gelişime katkıda bulunan ve çalışanların bilgilerini yenilemesini sağlayan TİMDER’in bu desteği oldukça önemli, bu katkıların artarak devam etmesini temenni ederim.” dedi. Kale Grubu adına plaket alan Seramik Grup

Başkanı Tarık Özçelik, “Bu yıla kadar olduğu gibi TİMDER’in eğitim faaliyetlerini destekleyeceğimizi ifade etmek isterim. Kurumum adına TİMDER Yöneticilerine bu anlamlı plaketleri için teşekkür ederim.” dedi. Kalekim adına Genel Müdür Ferdi Erdoğan’ın

plaket almasını takiben Teka adına plaketi Müzeyyen Pekmezci aldı. Pekmezci, “Teka

Ekim - Aralık 2010 / Sayı 72

15


TİMDER’den

adına bu anlamlı plaketlerinden dolayı TİMDER Yöneticilerine teşekkür ederim. Bu güzel organizasyona yıllardır destek vermekten onur ve gurur duyuyoruz. Bu eğitimlerin devamını diliyor ve devamında da birlikte olacağımızı belirtmek istiyorum.” dedi. Duravit adına plaket takdim edilen Genel

Elmor adına plaket alan İstanbul Bölge Satış Müdürü H. Süha Atabek “TİMDER’in sektör

çalışanlarına vermiş olduğu bu değerli hizmetten dolayı teşekkür ediyor, önümüzdeki dönemlerde de katkılarımızın devam edeceğini ifade etmek istiyorum.” dedi. Ekpaş adına plaket takdim edilen M. Serdar

Müdür Müfit Ülke “TİMDER’e bu güzel eğitim organizasyonu başlattıkları ve sürekliliğini sağladıkları için teşekkür ediyorum. Bu güzel organizasyona önümüzdeki dönemlerde de desteklerimiz devam edecek. Bu vesileyle eğitimlerde başarı gösteren arkadaşları özellikle de şirketimizden Yasemin Kısacık’ı kutluyorum.” dedi. Franke adına plaket alan Barış Yar’ın ardından Günüşen “Bu güzel gecede hepimizi burada toplayan ve sektörümüze eğitim faaliyeti ile değerli katkılar sağlayan TİMDER’e teşekkür ediyor, önümüzdeki senelerde de desteğimizin devam edeceğini berlirtmek istiyorum dedi.” Ödül ve plaket töreninin tamamlanması ile organizasyon son buldu.

16

Ekim - Aralık 2010 / Sayı 72



TİMDER’den

TİMDER Akademi Eğitim Seminerleri 2010 – 2011 Eğitim Dönemi Başladı

TİMDER’in sektörün gelişimine katkıda bulunmak, üstlenmiş olduğu eğitim misyonunu yerine getirmek amacıyla 2005 yılından itibaren gerçekleştirmiş olduğu TİMDER Akademi eğitim seminerleri 2010 – 2011 eğitim dönemi 14 Eylül 2010 tarihinde İstanbul Gayrettepe Dedeman Otel’de başladı.

Eğitim seminerlerinin ilki TİMDER Akademinin gelişimine önemli katkılar sağlayan ve Temmuz 2009 tarihinden itibaren İETT Genel Müdürü görevine atanan Dr. Hayri Baraçlı’nın keyifli sunumu gerçekleşti. Bir

18

Ekim - Aralık 2010 / Sayı 72

İşletme Nasıl Kurumsallaşır? Başlıklı, 79 kişinin katıldığı eğitimde Baraçlı; işletmelerin başlıca paydaşları, yönetimin 5 temel fonksiyonu, kurumsallaşma, kurumsallaşma için değişim stratejileri, kurumsal yönetim, aile şirketlerinde kurumsal yönetim, kurumsal yönetim ilkeleri, etkin ve kurumsal yönetimin sonuçları konularında katılımcılara bilgi verdi.

Finansal krizin nedenleri, uluslararası gelişmelerin Türkiye ekonomisine yansımaları, TCMB faiz politikası, 2009 IMF – Dünya Bankası toplantısı sonrası rekabet gibi katılımcıların yoğun ilgisini çeken konulara değinilen Küresel Kriz Sonrası Yeni Finansal Mimari konulu


TİMDER’den

ikinci eğitim ise 21 Eylül 2010 tarihinde, 60 kişinin katılımı Prof. Dr. S. Burak Arzova’nın sunumuyla gerçekleşti.

çatışmayı önceden hissetmek, pozitif ve negatif çatışma, çatışmayı yönetmek ve avantaja dönüştürmek, iyi iletişim kurmanın 11 yolu, telefonda öfkeli kişiker için püf noktalara değindiği eğitimde katılımcılara da uygulama yaptırarak konuların daha iyi anlaşılmasını sağladı.

TİMDER Akademi’nin Zor İnsanlarla İletişimÇatışma Yönetimi konulu üçüncü eğitim semineri Öğr. Gör. Almila Dalkılıç’ın eğitici olduğu kadar eğlenceli sunumuyla gerçekleşti. İlginin yoğun olduğu eğitime 149 kişi katıldı. Dalkılıç;

Ekim - Aralık 2010 / Sayı 72

19


TİMDER’den

Yeni Nesil Pazarlama Trendleri ve Pazarlamada İnovasyon konulu dördüncü eğitim semineri ise 62 kişinin katılımı ve Prof. Dr. Ercan Gegez’in sunumuyla 5 Ekim 2010 tarihinde gerçekleşti. Gegez sunumunda pazar bölümünün yapısal çekiciliğini belirleyen beş güç, geneleneksel organizasyon ve müşteriye yönelik organizasyon şeması, müşteri geliştirme, müşteri tipleri ve tatmini, müşteriyi elde tutma, müşteri ilişkileri yönetimi, pazarlama düşünce ve uygulamalarında yeni trendler konularında bilgilerini paylaştı.

Performans Yönetimi ve Motivasyon konulu beşinci eğitim semineri ise Yrd. Doç Dr. Ahmet Beşkese’nin eğitmenliğinde, 75 kişinin katılımıyla gerçekleşti. Beşkese sunumunda değişen çalışma alışkanlıkları, insan kaynaklarının vizyona katkısı, performansı etkileyen faktörler, performans değerlendirme, performans yönetimi, performans yönetimin kuruma faydaları, performans değerlendirme sistemi hazırlığı, performans değerlendirme yanlışları ve motivasyon konularında katılımcıların dikkat çekti.

TİMDER Akademi Seminer Programı

Bayi ve Müşteri Düzeyinde İlişki Yönetim .................................................................................... 26 Ekim 2010 Salı Vaka Analizi I ............................................................................................................................. 02 Kasım 2010 Salı İşletmelerde "Biz" Bilinci ............................................................................................................ 09 Kasım 2010 Salı Etkili İletişim Teknikleri, Beden Dili, Doğru ve Etkili Konuşma .................................................... 30 Kasım 2010 Salı A'dan Z'ye Protokol ve Görgü Kuralları ....................................................................................... 14 Aralık 2010 Salı Finansçı Olmayanlar İçin Finansal Yönetim ................................................................................ 21 Aralık 2010 Salı Satışçılar için Davranış ve Müzakere Teknikleri ............................................................................ 11Ocak 2011 Salı İdeal Yönetici Oluşturma ve Etkileyici Sunum .............................................................................. 18Ocak 2011 Salı Vaka Analizi II ve Sınav ............................................................................................................... 08 Şubat 2011 Salı

20

Ekim - Aralık 2010 / Sayı 72



TİMDER’den

TİMDER Yapı Malzemesi Üreticileri Ziyaretlerine Devam Ediyor TİMDER, yapı malzemeleri satıcılarının sorunlarını dile getirmek, üreticilerin sorunlarını dinlemek ve beyin fırtınasında bulunmak amacıyla başlattığı yapı malzemesi üreticileri ziyaretlerine devam ediyor. Bu bağlamda ilk ziyaret 15 Eylül 2010 tarihinde Pakpen Plastik Boru ve Yapı Elemanları San. Tic. A.Ş.'ye yapıldı. Şirketin üretim tesislerinin bulunduğu Konya'da gerçekleşen ziyarette TİMDER Yönetim Kurulu'nu Pakpen Satış Müdürü Raif Ağanoğlu karşıladı. TİMDER Yönetim Kurulu Başkanı Serdar Dönmez'in TİMDER faaliyetleri hakkında verdiği bilgilerin ardından Pakpen Yöneticileri ile sektör üzerine sohbet edildi, 1.PIPEXPO Boru Endüstrisi Fuarını değerlendirildi. Görüşmeler sonrasında Pakpen üretim tesisleri ve Konya'nın tarihi yerleri gezildi. Gezi sonrasında gerçekleşen yemek sohbetine Pakpen Yöneticileri'nin yanı sıra PaksuYönetim Kurulu Üyeleri Sertaç Tuza ve Seda Tuza da katıldı.

22

Ekim - Aralık 2010 / Sayı 72



TİMDER’den Akgün Seramik San. ve Tic. A.Ş. ziyareti 21 Eylül 2010 tarihinde Akgün Seramik Genel Müdürlüğü'nde gerçekleşti. Akgün Seramik Genel Müdürü Edip Kefli, Yönetim Kurulu Üyeleri Zeynep Akgün ve Hasan Akgün'ün bulunduğu ziyarette TİMDER Yönetim Kurulu Üyelerinin derneğin faaliyetleri hakkında bilgi vermesinin ardından sektör üzerine görüşmeler yapıldı.

24

Ekim - Aralık 2010 / Sayı 72



TİMDER’den TİMDER Yönetim Kurulu'nun Yurtbay Seramik ziyareti 21 Eylül 2010 tarihinde Yurbay Seramik İstanbul Bölge Müdürlüğünde gerçekleşti. Yurtbay Seramik Pazarlama A.Ş. Yurtiçi Satış Koordinatörü Serkan Peker ve Satış Müdürü Kemal Saygı tarafından karşılanan TİMDER Yönetim Kurulu Üyelerinin dernek faaliyetleri hakkında bilgi vermesinin ardından Yurtbay Seramik Yöneticileri de yatırım ve ürün politikaları hakkında bilgi verdi. Karşılıklı bilgilendirme sonrasında gerçekleşen sohbette UNICERA fuarından yapı malzemesi üretici ve satıcılarının sıkıntılarına kadar birçok konuda görüş paylaşıldı.

26

Ekim - Aralık 2010 / Sayı 72



TİMDER’den Söğütsen Seramik San. İnş. Madencilik İth. İhr. A.Ş. Genel Müdürlüğü'nde 21 Eylül 2010 tarihinde gerçekleşti. TİMDER Yönetim Kurulu Üyelerinin dernek faaliyetleri, Söğütsen Genel Müdürü Yavuz Eğitimci'nin yapılan yeni yatırımlar hakkında bilgi vermesinin ardından başlayan sohbette sektörde yaşanan sıkıntılar, sektör fuarları gibi birçok konuda bilgi ve görüş alışverişinde bulunuldu.

28

Ekim - Aralık 2010 / Sayı 72



TİMDER’den

Bu sayımızda yayınladığımız son ziyaret ise 7 Ekim 2010 tarihinde Seranit Granit Seramik San. Tic. A.Ş.'ye gerçekleştirildi. Ziyarette Seranit Genel Müdürü Hamdi Altunalan ile TİMDER Yönetim Kurulu Üyeleri UNICERA, yapı malzemesi üretici ve satıcılarının sıkıntıları, sektörün geleceği hakkında görüş ve önerilerini paylaştı.

30

Ekim - Aralık 2010 / Sayı 72





TİMDER’den

TANER OĞUZ – TİMDER Geleneksel Futbol Turnuvası Başladı

TİMDER’in büyük çekişmelere sahne olan ve her yıl katılımcıları tarafından sabırsızlıkla beklenen TANER OĞUZ – TİMDER Geleneksel Futbol Turnuvası 26 Eylül Pazar günü Kadıköy Kalamış Gençlik Merkezi’nde başladı. Her yıl olduğu gibi merhum Taner Oğuz’un eşi Emel Oğuz’un başlama vuruşuyla başlayan açılış maçında TİMDER Yönetim Kurulu Üyeleri ve sektör temsilcilerinin karma olarak oluşturduğu mavi ve beyaz takımlar arasında gerçekleşti. İzlemeye değer mücadelenin berabere sonuçlanmasının ardından şampiyonluk mücadelesi başladı.

34

Ekim - Aralık 2010 / Sayı 72

Rot: 100 magenta / 80% Yellow Pantone 186 HKS 14 RAL 3020


TİMDER’den

Turnuvanın devre aralarında da küçük/genç yetenekler hünerlerini sergiliyor.

Ekim - Aralık 2010 / Sayı 72

35


TİMDER’den

A GRUBU

36

Analiz Boru

Güneyliler

Dönmez Yapı

Franke

Kabiller

Tepe İnş.

Ekim - Aralık 2010 / Sayı 72


TİMDER’den

B GRUBU

Fırat

Göksu Yapı

Kalekim

Kaleseramik

Pimaş

Teka Ekim - Aralık 2010 / Sayı 72

37


TİMDER’den

Analiz Boru, Dönmez Yapı, Fırat, Franke, Göksu Yapı, Güneyliler, Kabiller, Kalekim, Kaleseramik, Pimaş, Teka ve Tepe İnş.’ın katılımıyla gerçekleşen turnuva’nın dergimizin baskıya girdiği tarihe kadar belirlenen sonuçlarını sizlerle paylaşıyoruz. Şampiyon ve dereceye giren takımları ise Ocak 2011’de yayınlanacak olan 73.sayımızda duyuracağız. TANER OĞUZ – TİMDER Geleneksel Futbol Turnuvası’na sponsorluk desteği veren Kale Grubu, Kalekim, Pimaş ve Teka’ya teşekkürlerimizi sunarız.

1. Hafta Müsabaka Sonuçları (26 Eylül 2010 Pazar)

A Grubu FRANKE KABİLLER GÜNEYLİLER

1-5 9-4 5 - 12

DÖNMEZ YAPI ANALİZ BORU TEPE İNŞAAT

B Grubu KALESERAMİK 3 - 10 GÖKSU YAPI KALEKİM 2 - 3 PİMAŞ TEKA 10 - 6 FIRAT

38

Ekim - Aralık 2010 / Sayı 72


TİMDER’den 2. Hafta Müsabaka Sonuçları (03 Ekim 2010 Pazar)

A Grubu ANALİZ BORU FRANKE TEPE İNŞAAT B Grubu PİMAŞ KALESERAMİK GÖKSU YAPI

3 - 11 4 - 10 7 - 3

3-3 5-4 14 - 7

GÜNEYLİLER KABİLLER DÖNMEZ YAPI

TEKA KALEKİM FIRAT

Tribünlerde gol sevinci

3. Hafta Müsabaka Sonuçları (10 Ekim 2010 Pazar)

A Grubu TEPE İNŞAAT GÜNEYLİLER FRANKE

8-3 0-3 5-4

KABİLLER DÖNMEZ YAPI ANALİZ BORU

B Grubu FIRAT GÖKSU YAPI PİMAŞ

7-2 5-3 2-2

KALEKİM TEKA KALESERAMİK

Ekim - Aralık 2010 / Sayı 72

39


TİMDER’den

Turnuva Hakkında TİMDER’in en çekişmeli sosyal faaliyeti olan TİMDER – TANER OĞUZ Futbol turnuvası, ciddiyetle takip edilen bir spor müsabakası olma özelliğinin yanında inşaat malzemeleri sektörünün tüm paydaşlarının bir arada olduğu, yeni dostlukların kurulduğu, aile tanışmalarına sahne olan bir sosyal platform olma özelliğini taşıyor. Mücadelelerin profesyonel şekilde yönetilmesi için hakemler Türkiye Futbol Federasyonundan getiriliyor, kurallar titizlikle uygulanıyor. Turnuva süresince bir ambulans acil durumlar için hazırda bekletiliyor. TİMDER’in ciddiyetle organize ettiği turnuvaya katılımcılarda aynı ciddiyetle yaklaşıyorlar. TİMDER ve katılımcıların böylesine özenli yaklaşımları sonucunda da turnuvanın heyecanı Süper Lig tadında yaşanıyor.

40

Ekim - Aralık 2010 / Sayı 72



Haberler

Hansgrohe, “AXOR Bouroullec” Markasının Ortadoğu Lansmanını İstanbul’da Yaptı

Dünyanın önde gelen batarya, el duşu, duş panelleri ve tepe duşları üreticilerinden Alman Hansgrohe AG, tasarım markası AXOR’un yeni banyo serisi “AXOR BOUROULLEC”in dünya lansmanının Ortadoğu ayağını İstanbul’da gerçekleştirdi. AXOR işbirliği ile Fransız tasarımcılar Ronan ve Erwan Bouroullec kardeşlerin ”Feel Free to Compose” konsepti üzerine tasarladığı ürün grubunun lansman toplantısı The Seed etkinlik merkezinde yapıldı. AXOR BOUROULLEC serisi, armatürden raf sistemine, küvetten lavaboya aksesuarları ile birlikte 60’ın üzerinde ürüne sahip. Hansgrohe, dünyanın 4 önemli bölgesinde ürün serisinin lansmanını yapıyor. Avrupa tanıtımını Fransa’da gerçekleştiren firma, Ortadoğu bölgesi tanıtım merkezi olarak İstanbul’u seçti. Dünya lansmanları, önümüzdeki tarihlerde Uzakdoğu ve Afrika’da da gerçekleştirilecek. AXOR marka yöneticisi ve Hansgrohe’nin kurucusu Hans Grohe’nin torunu da olan Philippe Grohe, ünlü Fransız tasarımcı Erwan Bouroullec, Hansgrohe Türkiye Distrübütörü Dizayn Ev Gereçleri Genel Müdürü Albert Emlek’in konuşmacı olarak katıldığı töreni, Hansgrohe ve Axor’un tasarım ve yönetim bölümlerinden üst düzey temsilciler, Türkiye ve Ortadoğu basınından geniş bir katılımcı grubu izledi. Açılış konuşmasını yapan Albert Emlek, Hansgrohe’nin 2010 yıl sonuna kadar Türkiye’deki satışlarını, 2009 yılına oranla %100 oranında artırmayı hedeflediğini söyledi. Şimdiye kadar göstermiş oldukları satış grafiğinin hedeflerine ulaşacağı-

42

Ekim - Aralık 2010 / Sayı 72

nı gösterdiğini kaydeden Emlek, 2010 yılından sonra ise her yıl için %30 satış büyümesi öngördüklerini söyledi. Hansgrohe’nin Türkiye’de 1997 yılından mutfak ve banyo armatür sektöründe varlığını sürdürdüğüne dikkat çeken Albert Emlek, Türkiye’nin 4 bölgesinde 55 bayii ile satışlarını sürdükdüklerini belirtti. Albert Emlek, Hansgrohe AG.’nin Türkiye’yi Ortadoğu bölgesi içindeki önemli coğrafi konumu ve büyüyen bir ekonomiye sahip olması nedeniyle potansiyeli güçlü bir pazar olarak göndüğünü söyledi. Albert Emlek, önümüzdeki 5 yıl içinde Türkiye’deki satış ağını 80 bayiye yükseltmek için yatırımlarının sürdürüldüğünü kaydetti. Yönetici kimliğinin yanı sıra tasarımcı kimliği ile de dikkat çeken Axor Başkanı Philippe Grohe Türkiye’nin Ortadoğu bölgesindeki güçlü kimliğine dikkat çekerek lansmanın İstanbul’da gerçekleştirmekten mutluk duyduğunu belirtti. Yeni banyo armatür ve aksesuar serisi hakkında bilgi veren Grohe; Axor Bouroullec banyo serisinin “Feel Free to Compose” teması üzerine tasarlandığını ve hayata geçirildiğini söyledi. Grohe, yeni koleksiyonun temasını şöyle özetledi: “Tamamen kendi kişisel tercihine göre tasarlanmış bir banyoyu kim istemez ki? Biz, Axor Bouroullec ile bireysel tasarımlar oluşturmak için özgürlük sunuyoruz. Axor Bouroullec serisi, kullanıcının hayal ettiği banyoyu özgürce yaratabilmesi için ihtiyaç ve beğenisine tümüyle yanıt veren fonksiyonel bir ürün yelpazesine sahip.”



Haberler

Baymak, 20 Milyon $ Yatırım ile Avrupa’nın En Yeni ve Modern Termosifon ve Boyler Üretim Tesisini Açtı

Baymak, 60.000 m2 alan üzerine kurulu çelik kazan, kombi ve güneş kollektörü üretim tesislerine şimdi de Avrupa’nın en modern Termosifon ve Boyler üretim tesisini ekledi. Krize rağmen yaptığı yatırımlarla büyümeye devam eden Baymak, en modern şartlarda üretim yapan kazan üretim tesisi, kombi üretim tesisi, Avrupa’nın en modern ve son teknolojisine sahip lazer kaynaklı güneş kolektörü üretim hattından sonra şimdi de Avrupa’nın en yeni, modern ve son teknolojiye sahip termosifon ve boyler üretim tesisini faaliyete geçirdi. Baymak’ın açtığı bu yeni tesiste yılda 175.000 adet emayeli depo üretilecek. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Prof. Dr. Ömer Dinçer’in katıldığı açılış töreninde yeni üretim tesisi gezildi ve ardından çalışanlarla birlikte iftar yemeği yendi. Yeni yatırımlar ile birlikte teknoloji, müşteri ve dövizi de Türkiye’ye getiren Baymak’ın Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Murat Akdoğan; 20 milyon dolarlık bir yatırımla kurulan Termosifon ve Boyler üretim tesisiyle artık Baymak’ın Avrupa’nın ısıtma soğutmadaki en önemli üretim üssü olduğunun altını çizdi ve Baymak’ın yeni yatırımlara devam edeceğini belirtti. Akdoğan ayrıca “Yaptığımız yatırımlar ile Baymak her zaman

44

Ekim - Aralık 2010 / Sayı 72

sektörde öncü bir firma oldu. Baymak şu an dünyanın en büyük ısıtma soğutma firmalarından biridir. Bununla birlikte Türkiye’nin en modern kombi üretim tesisine sahibiz. Yeni yatırımlarımız ile kombi ve güneş enerjisi sistemlerinde de Avrupa’nın en büyüklerinden biri olduk. Bugün Güneş pilleri ile elektrik üreten sistemlerin Türkiye’de en büyük dağıtım kanalı organizasyonunu kuruyoruz. Bu alanda dünyaya örnek olacak bir projeyi yapılandırıyoruz. Şu anda 55’ten fazla ülkeye ihracat yapıyoruz. Hedefimiz bu sayıyı 70’e çıkarmak. 2011 yılı sonuna kadar ciromuzu 500 milyon, ihracatımızı 150 milyon dolara ve çalışan sayımızı da 2.000’e çıkarmak istiyoruz” şeklinde konuştu. 8.000 m2 kapalı alan üzerine kurulan Baymak Termosifon ve Boyler Üretim Tesisi; tam otomatik makineler ile üretim yapmaktadır. Avrupa’nın en modern termosifon ve boyler üretim tesisinde en son teknolojiyle üretilen ürünlerin önemli özelliği çift kat (yaş ve toz) emaye yapılarak depo ömrünün uzatılmış olmasıdır. Baymak bu bağlamda Termosifonda şimdiye kadar görülmemiş bir kampanya başlatmış ve tüm ürünlere 7 yılı garanti vermeye başlamıştır.



Haberler

Seramik Sağlık Gereçleri Sektöründe Bir İlk: Creavit, “ISO 10002 Müşteri Memnuniyeti Yönetim Sistemi Belgesi” Aldı Kendi sektöründe yeniliklerin öncüsü olmayı ilke edinen Creavit, gerçekleştirdiği Sosyal sorumluluk çalışmaları, Ar-Ge yatırımları ve Kalite-Güvence standartlarına gösterdiği hassasiyetle kullanıcılarına hizmet vermektedir. Bu anlamda sahip olduğu Uluslar arası normlara uygunluk, TSE ürün standart ve ISO yönetim sistem belgelerine bir yenisini daha ekledi. Seramik Sağlık Gereçleri sektöründe Müşteri Memnuniyeti’ne dair ISO 10002 Yönetim Sistemi belgesini alan Creavit, ilk ve tek marka olmanın gururunu tüketicisiyle paylaşıyor. “Aynı Bakıyoruz, Farklı Görüyoruz” felsefesiyle yola çıktığından beri, kullanıcılarına her zaman en iyiyi sunmayı hedefleyen Creavit, yaşam alanlarının vazgeçilmezi ıslak mekanlardaki kalite perspektifini layık görüldüğü ödüller ve sahip olduğu kalite belgeleriyle destekliyor. Creavit; tasarımlarını ve her geçen gün gelişen ürün gamını ilgiyle takip eden tüketicilerine, “ISO 10002 Müşteri Memnuniyeti Yönetim Sistemi” belgesini armağan ediyor ve onların güvenine layık olmak için çalışmalarına katma değerlerle yön vermeye devam ediyor.

46

Ekim - Aralık 2010 / Sayı 72



Haberler

Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün Demirdöküm Bozüyük Tesislerini Ziyaret Etti Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün, Eskişehir’de katıldığı etkinliklerin ardından DemirDöküm’ün Bozüyük’teki tesislerini ziyaret ederek, DemirDöküm Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Christoph M. Grosser ve DemirDöküm Yönetim Kurulu Üyesi Orhan Ercek ile görüştü. Bakan Nihat Ergün, 2007 yılında Alman Vaillant’a satışından bu yana Bozüyük tesislerine yapılan yatırımlar, Türkiye’de ilk ve tek olarak DemirDöküm’ün kullandığı OPF yöntemiyle üretim yapılan kombi tesisleri, yeni açılan klima ve solar fabrikaları, DemirDöküm’ün üretim ve ihracat hamleleri hakkında detaylı bilgiler aldı. Bakan Nihat Ergün, yabancı yatırımcıların fabrikalar kurarak yeni iş olanakları ve istihdam yaratmalarının küresel ekonomilerde vazgeçilmez olduğunu belirterek yabancı yatırımların devam etmesi gerektiğini belirtti. Uzun yıllara dayanan Türk – Alman dostluğunun ekonomik yatırımları beraberinde getirdiğini ve Alman iş adamlarının ülkemize olan ilgisinin sevindirici olduğunu ifade eden Ergün, pek çok yeni yatırımcıyı da Türkiye’ye beklediklerini sözlerine ekledi. Ziyaret sırasında, Bakan Nihat Ergün’e, DemirDöküm Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Christoph M. Grosser ve Yönetim Kurulu Üyesi Sayın Orhan Ercek tarafından, DemirDöküm Bozüyük Tesislerini ziyareti anısına teşekkür plaketi takdim edildi.

Demirdöküm Yönetimine Yeni Atama Semih Şenol, 1 Eylül 2010’dan itibaren Türk DemirDöküm’ün Endüstri Bölümü’nü temsilen şirketin yönetim kurulu üyeliğine atandı. Semih Şenol, yeni görevini Karsten Kock’tan devralıyor. Sankt Georg Avusturya Erkek Lisesi’ni birincilikle bitiren Semih Şenol, Avusturya Bilim ve Araştırma Bakanlığı’ndan kazandığı bursla Viyana Teknik Üniversitesi Makine Fakültesini tamamladı, Genel Makine ve Endüstri Mühendisliği bölümlerini master derecesi ile bitirdi. Şenol, daha sonra Avusturya ve Türkiye’de proje mühendisi olarak çalıştı. 1986’dan itibaren Mercedes Benz Türk A.Ş.’de çeşitli görevlerde bulunduktan sonra, Üretim Mühendisliği Müdürü olarak görev yaptı. Evli, bir çocuk babası olan Semih Şenol, 22 Mart 1955 Ünye doğumlu olup, İngilizce ve Almanca biliyor.

48

Ekim - Aralık 2010 / Sayı 72



Haberler

“Helal Olsun Usta!” Dedirten Fotoğraflara DYO’dan Tatil Keyfi

Usta eğitimleri, özel aktiviteler ve pek çok etkinliğin yanısıra özel günlerde de ustalarını ihmal etmeyen DYO’nun, Babalar Günü’nde ustalarına özel düzenlediği fotoğraf yarışması sonuçlandı. DYOlog üyesi tüm ustaların çocukları ile birlikte çektirdikleri fotoğrafları DYO internet sitesi adresine e-mail ile ulaştırmaları sonucu yapılan yarışmanın sonucunda on fotoğrafın sahibi ödüle layık görüldü. Baba çocuk ilişkisini en iyi ifade eden ustalar, Çeşme Altınyunus Otel’de aileleriyle birlikte beş gece altı günlük bir tatil keyfine sahip oldu. 26 – 31 Temmuz 2010 tarihleri arasında aileleriyle birlikte tatilin keyfini çıkaran ustalar, DYO ile çalışıyor olmalarından ötürü mutluluklarını dile getirdiler.

Rixos Grand Ankara Otelinin Pik Tesisatı Wavinas Sessiz Boru ile Değiştirildi ASTOLAN hammaddesinden üretilen WavinAS Sessiz Boru®, 95°C’ye kadar sıcaklıktaki kimyasal ve yağ atıklarına karşı dayanıklılığı sayesinde, özellikle çürüyen pik tesisat sistemlerinin yenilenmesinde tercih edilmektedir. Bu bağlamda en son örnek; Rixos Grand Ankara Oteline dönüştürülen Ankara Otelidir. Rixos Grand Ankara Oteli Mekanik Tesisat Şefi Murat Hakan Macar; otel tesisat sisteminin tadilatı sırasında, yüksek sıcaklıktaki atıkların, 2006 senesine kadar kullanılan eski pik boruların çaplarını 10 cm’den 6 cm’ye düşürmüş olduğunu gördüklerini belirtmiştir. Bu nedenle, pik borular için her yıl yapılması gereken bakım-onarım maliyetlerini de göz önüne alarak; pik tesisatın WavinAS Sessiz Boru® ile değiştirilmesine karar verdiklerini ifade etmiştir.Pik ya da diğer PVC tesisatları yerine WavinAS Sessiz Boru®’yu tercih etme nedenlerini de Murat Macar şu sözlerle açıklamıştır: “WavinAS Sessiz Boru® ile diğer boru tipleri arasında ciddi farklılıklar var. Rixos Grand Ankara Oteli, 5 yıldızlı bir otel, bu da en kaliteli malzemenin kullanılmasını gerektiriyor. WavinAS Sessiz Boru® bakım onarım gerektirmeyen kaliteli bir sistem sunuyor. 2 senedir kullanmakta olduğumuz bu atık su tesisat sistemimiz hiçbir tadilat gerektirmeden sorunsuz işlemektedir”.

50

Ekim - Aralık 2010 / Sayı 72



Haberler

GROHE Türkiye’den Almanya Çıkartması

GROHE Türkiye, Temmuz ayı içerisinde mimar ve önde gelen inşaat firmalarının yetkililerine özel bir gezi düzenledi. Düsseldorf Genel Merkez ve Hemer fabrikasını kapsayan gezide katılımcılara GROHE’nin tasarım, kalite ve teknoloji felsefesi aktarıldı. 20 kişilik bir ekiple düzenlenen gezide katılımcılara GROHE’nin Düsseldorf’ta bulunan merkez binasında tasarım ekibinin yöneticisi Paul Flowers tarafından GROHE tasarım yaklaşımı ve yeni ürünler hakkında bilgiler aktarıldı. Gezi kapsamında Hemer’de bulunan ve Avrupa’nın en ileri teknolojiye sahip sıhhi tesisat fabrikası seçilen fabrika ziyaret edilerek üretim süreçlerine yönelik bilgiler verildi. Ayrıca GROHE Teknoloji Merkezi’nde firmanın kurumsal olarak tanıtımı yapıldı. GROHE tarafından düzenlenen gezide katılımcılar, bilgilendirme ve fabrika gezilerinin yanı sıra tasarım dünyasının en önemli ödüllerinden biri olan RED DOT’un tasarım müzesini ziyaret etme fırsatı buldular. Ayrıca, Rhine nehir turu ile keyifli bir zaman geçirdiler.

52

Ekim - Aralık 2010 / Sayı 72



Haberler

Hitit Seramik A.Ş. 2010 yılı Yetkili Satıcılar Yurt Dışı Seyahatlerini Tamamladı

14-17 Temmuz 2010 MİNSK / BELARUS Hitit Seramik A.Ş. 2010 yılı satış ve pazarlama faaliyetleri çerçevesinde planlamış olduğu yurt dışı seyahatlerinden ilki olan Minsk / Belarus yetkili satıcı seyahatini 14-17 Temmuz 2010 tarihlerinde 80 kişilik bir kafilenin katılımı ile gerçekleştirdi. Bağımsızlık meydanı,Kızıl Kilise,zafer meydanı,Kutsal üçlü katedrali, St. Catherin`s kilisesi gibi şehrin önemli ve tarihi yerleri ziyaret edilmiş ve yoğun iş yaşamına kısa bir mola verilerek katılımcıların eğlenmeleri ve dinlenmeleri sağlanmıştır.

15-22 Eylül 2010 KÜBA (Havana- Varedoro) Hitit Seramik A.Ş. 2010 seyahatlerinin ikincisi olan Küba yetkili satıcı seyahati 15-22 Eylül 2010 tarihlerinde 34 kişilik bir kafilenin katılımı ile gerçekleştirildi. Seyahatte Küba`nın başkenti Havana ve sahil kenti olan Varadero ziyaret edildi. Eski Havananın eşsiz mistik ve tarihi yapısı, devrim meydanı Handicraft sarayı, Morro kalesi, Katedral meydanı, Malecon bulvarı, Rom ve puro fabrikaları ile eşsiz doğa görüntülerinin bulunduğu Vinales vadisi ziyaret edilen yerlerin arasında yer aldı.

Hitit Seramik A.Ş. Kayseri`de Yeni Konsept Mağazasını Hizmete Sundu

Hitit Seramik A.Ş. 14 Mart 2010 tarihinde 2000 m2 `lik yeni konsept mağazasını Uzman Ticaret Mustafa Hastekkeşin adına hizmete açtı. TOBB başkanı M.Rifat Hisarcıklıoğlu`nun katılımı ile gerçekleştirilen açılışta Hitit Seramik San. Ve Tic. A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Hızal, Satış ve Pazarlama Grup Başkanı Erhan Kuşüzümü, Mustafa Hastekkeşin ile çok sayıda davetli hazır bulundu. Kayseri Hitit Seramik konsept mağazası iki katlı ve geniş showroom yapısı ile farklı ürün ve uygulama tekniklerinin bir arada sergilendiği son derecede geniş yelpazede seçenek sunan bir alış veriş noktası olarak düzenlendi.

54

Ekim - Aralık 2010 / Sayı 72



Haberler

Söğütsen Seramik Bayileriyle Buluşmaya Devam Ediyor

Söğütsen Seramik 7-10 Ekim tarihleri arasında Kıbrıs’ta düzenlediği toplantıyla bayileriyle buluştu. Söğütsen Seramik Genel Müdürü Yavuz Eğitimci’nin konuşma yaptığı toplantıda yeni yatırımlar ve mevcut tesisler hakkında bilgi verildi. Söğütsen Seramik iş ortaklarıyla yapılan toplantının sonunda düzenlenen ödül töreniyle toplantı sona erdi.

Vaillant Başarılı Yetkili Satıcılarını St. Petersburg’da Ağırladı Vaillant, hayata geçirdiği kalite ödül sistemi doğrultusunda, 2010 yılı ilk altı ayında üstün performans sergileyen elli Vaillant yetkili satıcısını, 4 -7 Ağustos tarihleri arasında Rusya’nın en büyük şehirlerinden biri olan St. Petersburg’da ağırladı. Vaillant Türkiye Genel Müdürü Levent Taşkın, Satış ve Pazarlama Koordinatörü Özgür Gök, Bölge Müdürleri Vedat Yazar ve Ali Şahin’in de katıldığı seyahatte, katılımcılar dünyaca ünlü Isaac Katedrali, Çar Petro Anıtı, Peterhoff Sarayı gibi tarihi ve turistik mekanları ziyaret etti. Neva Nehri’nde tekne turuna katılan yetkili satıcılar, içinde en çok tablo koleksiyonu bulunması sebebiyle Guinnes Rekorlar Kitabı’na girmiş olan Hermitage Müzesi’ni de gezme imkanı buldular.

56

Ekim - Aralık 2010 / Sayı 72



Haberler

VitrA’nın “Blue Life” Ürünleri, Dünyanın En Büyük Seramik Fuarında

VitrA, uluslararası tasarımcıların imzasıyla güç kattığı ürünlerini, dünyanın en büyük seramik ve banyo fuarı Cersaie’de profesyonellerin beğenisine sundu. Fuara yaklaşık 200 m2’lik 2 standla katılan VitrA’nın, doğal kaynakları koruma sorumluluğuyla oluşturduğu Blue Life konsepti, ziyaretçilerden büyük ilgi gördü. 28 Eylül - 2 Ekim tarihleri arasında, İtalya’nın Bologna kentinde düzenlenen fuarda, dünyanın önde gelen kuruluşları, seramik ve banyo sektörünün en yeni ürünlerini sergiledi. Cersaie’deki VitrA standında yer alan, ünlü tasarımcı Defne Koz’un imzasını taşıyan yeni 4D koleksiyonu, katılımcıların en çok ilgi gösterdiği ürünlerden biri oldu. İnce ve bir o kadar da dayanıklı Slimetric serisi karolar, hafifliği ve taşımada %50 enerji tasarrufu yapılmasını sağlayan özelliğiyle dikkat çekti. Yanardağdan çıkan lavların oluşturduğu bazalt taşının dokusuna sahip Etna serisi ürünler, doğayı mekanlara taşıyan çizgileriyle beğeni topladı. “Ton içinde ton” anlayışıyla tasarlanan, birbiriyle uyumlu renk geçişlerine sahip Arkitekt Co-

58

Ekim - Aralık 2010 / Sayı 72

lor ve Porselen karo serileri ve tasarım dehası Ross Lovegrove’un, VitrA için yarattığı İstanbul ve MOD koleksiyonlarını zenginleştiren yepyeni karo serileri, ziyaretçileri büyüledi. Fuarda, karo serilerinin yanı sıra, VitrA’nın banyolar için Blue Life konseptiyle ürettiği tasarımlar da yer aldı. Dar banyoları ferahlatan S50 Compact, yuvarlak hatlı Solitaire, minimalist NUO ve geometrik formlara sahip GEO serileri, fonksiyonel banyolar için sunduğu çözümler farklılık yarattı. Ünlü tasarımcı Matteo Thun’un farklı malzemelerle banyolarda benzersiz bir atmosfer sunan Water Jewels ve Alman tasarım firması NOA’nın imzasını taşıyan Shift banyo koleksiyonları, ziyaretçilerin ilgi odağı oldu.



Haberler

Kütahya Seramik, Seramik Tasarımında Yeni Trendlerini İtalya’da Sergiledi

Kütahya Seramik, her yıl olduğu gibi bu yılda, yeni koleksiyonları ile dünyanın en prestijli fuarlarından “ Cersaie Uluslararası Seramik, İnşaat ve Banyo Aksesuarları Fuarı”nda yerini aldı. Kütahya Seramik, bu yıl 28.si düzenlenen fuara, 100x50, 60x60, 66x33, 50x50 cm büyük ebatlı serileri, özel yüzey ve boyut uygulamalarının yer aldığı teknik ürün grupları, 3 boyutlu seramik koleksiyonu Versatile ve Brezza cam uygulamaları ile katıldı. Kişinin kendini özgürce ifade etmesini sağlayan, farklı mekan kurguları ile bir çok duyguyu ve estetiği içinde barındırıp, geometrinin tüm yaratıcılığını, akılcı ve estetik kurallarla sergileyen Versatile serisi fuarın en iddialı ürünleri arasında yerini aldı. Kütahya Seramik fuarda sergilediği farklı ebat ve modelleriyle tasarımdaki iddiasını bir kez daha yineledi. Teknolojik, dinamik, estetik ve kendine özgün tasarımları ile fuara katılan Kütahya Seramik, modern ve yenilikçi çizgisiyle sektöre ivme kazandırmaya devam ediyor.

60

Ekim - Aralık 2010 / Sayı 72



Haberler

Seramiksan Dünyanın En Önemli Seramik Fuarı Cersaie’ye Katıldı

Seramiksan, dünyanın en büyük uluslararası seramik ve banyo aksesuarları fuarı Cersai’ye katılarak ülkemizi başarıyla temsil etti. 28 Eylül - 2 Ekim tarihlerinde gerçekleştirilen fuarda Seramiksan, yeni teknolojilerini ve iddialı ürün portföyünü sergiledi. Yer karosu, duvar karosu, sırlı granit, teknik granit, dış cephe kaplaması ve yapı kimyasalları ürünleri ile teknoloji, ürün çeşitliliği ve üretim kapasitesi açısından seramik sektörünün öncü markalarından olan Seramiksan, fuarda dünyanın en önemli üreticileri ile bir araya geldi ve ürünlerini uluslararası kullanıcıların beğenisine sundu. Fuarda Seramiksan, yeni teknoloji ürünleri; nano teknolojisi ile üretilen NanoTech granit karoları, dijital baskılı ürünleri ve yeni serilerini sergiledi. Seramiksan İhracat Müdürü Rıfat Noyan, “Seramiksan olarak Cersaie Fuarı’na bu yıl üçüncü kez katıldık. Başta Nano teknolojisi ile parlatılmış parlak granitlerimiz, Lapatto ve Full-Lapatto serilerimiz ile Roto-digit (ink-jet) teknolojisi ile baskı yaptığımız Digiart karolarımız olmak üzere son teknoloji kullanarak ürettiğimiz ürünlerimizi sergiledik. Dünyanın çeşitli yerlerinden, toplamda 62 ülkeden gelen ziyaretçilerin beğenisine sunduğumuz ürünlerimiz büyük ilgi gördü.

62

Ekim - Aralık 2010 / Sayı 72

Ziyaretçilerimiz ile yaptığımız görüşmelerin ticari açıdan ve deneyim olarak Seramiksan markasına ve sektörümüze büyük katkıları olduğuna inanıyoruz. Bu görüşmelerden ve fuarda katılımcı olan yerli – yabancı diğer seramik üreticilerinin standlarında sergiledikleri yeni ürünlerinden seramik sektöründeki yeni eğilimleri inceleme fırsatı bulduk. Sektördeki trendin 30x90 cm, 60x120 cm gibi büyük ebatlardaki teknik granitlere ve ink-jet teknolojisi ile üretilmiş doğal mermer desenli ve ahşap görünümlü karolara doğru gittiğini gözlemledik. Fuarda yaptığımız gözlemlere dayanarak, Türkiye’nin dünya seramik sektöründe konumunu gittikçe güçlendirdiğinden bahsedebiliriz. Yine mutlulukla belirtebiliriz ki Türk seramiği bazı önyargıları aşmaya başladı. Ülkemiz markaları fuara gelen ziyaretçiler tarafından daha tercih edilir ve güvenilir konuma gelmiş bulunuyor. Bu durumun Avrupa’da 3. büyük üretici konumunda olan Türkiye’yi daha üst seviyeye taşıyacağından eminiz. Seramiksan olarak seramik teknolojisini elinde bulunduran İtalya ile kendi ülkesinde rekabet edebilir duruma gelmekten büyük mutluluk duyuyoruz. Bu durumun artan bir ivme ile devam edeceğinden eminiz” diyerek, Cersaie izlenimlerini paylaştı.



Haberler

Ege Seramik Yeni Ürünleriyle CERSASIE’deydi

Ege Seramik dijital baskı teknolojisi ile geliştirdiği yeni ürünleri başta olmak üzere, tüm ürünleri ile Türk Seramik Sektörünü İtalya’da başarı ile temsil etti. Her yıl Eylül ayı sonunda İtalya’nın Bologna şehrinde düzenlenen dünyanın en büyük seramik fuarında, Ege Seramik yeni ürünlerini dünyanın her tarafından gelen mevcut ve yeni müşterileri ile buluşturdu. Ege Seramik standının tamamında, Ege Seramik Autumn 2010 Koleksiyonu sergilendi.Desen, doku ve renk zenginliğine sahip koleksiyon, dünyanın her köşesinde banyoları renklendirmeye hazır. Digital baskı teknolojisi ile üretilen Canyon, Villa, Zeta, serilerinin yanısıra , birçok değişik tarz ve ebatta tasarlanmış Dropia , Diva, Katya, Roma, Montana serileri ilk defa Cersaie fuarında sergilendi ve tamamı beğeni topladı.

64

Ekim - Aralık 2010 / Sayı 72



Haberler

Eczacıbaşı Yapı Ürünleri Grubu, LEED Kataloğu Hazırladı Eczacıbaşı Yapı Ürünleri Grubu, binaların çevreye etkisini değerlendiren ve dünya çapında kabul görmüş bir sertifikasyon programı olan LEED’le (Enerji ve Çevre Dostu Tasarımda Liderlik) uyumlu ürünlerini açıkladı. Grup, Türkiye’deki yapı ürünleri sektöründe bir ilki gerçekleştirerek, enerji ve çevre dostu binalar yaratılmasına olanak tanıyan VitrA ve Artema ürünlerini bir katalogda topladı. Suyla fonksiyon yapan 100’den fazla ürünün yer aldığı LEED Kataloğu’nda, isteğe göre 2,5/4 litre suyla çalışan klozetler ve susuz pisuvarların yanı sıra, düşük akışlı armatür ve el duşları dikkat çekiyor. Klozetler ve armatür çözümleriyle %60’a varan su tasarrufu elde ediliyor. Artema’nın halen kullanılan armatürleri, istenildiğinde LEED sertifikasının gereksinimlerine uyumlu akış değerlerine çevrilebiliyor. VitrA’nın üretim hattındaki klozetlerin neredeyse tamamı, 2,5/4 litreyle fonksiyon yapabiliyor. 2,5/4 litre klozet ve susuz pisuvar ile düşük debili armatür ve debi regülatörlü el duşları, LEED sertifikasyon sürecinde daha fazla puan kazanılmasını sağlıyor. ABD’deki Çevre Dostu Binalar Konseyi tarafından geliştirilen LEED sertifikasının “su kullanımında etkinlik” başlıklı değerlendirme kategorisi kapsamında, bütün ürün gruplarında çözüm sunduklarını belirten Eczacıbaşı Yapı Ürünleri Grubu Pazarlama Direktörü Berna Erbilek, “Ar-Ge’ye yaptığımız yatırımlarla, su tasarrufu alanında, enerji ve çevre dostu binalar yaratılmasına katkıda bulunuyoruz. Ayrıca üretim süreçlerimizi, ‘tasarruf’ ekseninde sürekli yeniliyor, yönetim fonksiyonlarımızın odağına sürdürülebilirlik kavramını yerleştiriyoruz.” dedi. Erbilek sözlerine şöyle devam etti: “Uzun yıllardır benimsediğimiz su tasarrufunu destekleyen, çevreci ve inovatif yaklaşımı, tüketicilere ve paydaşlarımıza anlatmak, bu konudaki bilincin artmasını sağlamak amacıyla, 2010 yılı itibarıyla Blue Life konseptini geliştirdik. Ürünlerimizin üzerinde Blue Life etiketini gören tüketiciler, üretir, tasarlar ve yönetirken, kaynakları koruma sorumluluğunun bilinciyle hareket ettiğimizi anlıyor.”

66

Ekim - Aralık 2010 / Sayı 72



Haberler

ARKİV Buluşmaları’nın 8.’si Gerçekleştirildi

Kalebodur sponsorluğunda gerçekleşen ARKİV Buluşmaları’nın sekizincisi 26 Haziran 2010 tarihinde Bodrum’da yer alan Kuum Hotel Spa’da yapıldı. Projenin mimarı Gökhan Avcıoğlu’nun önderliğindeki toplantı Tabanlıoğlu Mimarlık’tan Murat Cengiz ve Salih Yılgörür, M artı D Mimarlık’tan Dürrin Süer, Metin Kılıç, Deniz Güner, Şanal Mimarlık’tan Alexis Şanal, Çırakoğlu Mimarlık’tan Alişan Çırakoğlu, ZU Mimarlık’tan Zehra Uçar, TAGO Mimarlık’tan Müge Eker Eryarar ve Erkut Eryarar’ın katılımıyla gerçekleştirildi. Kuum Hotel Spa mimarı Gökhan Avcıoğlu tarafından proje detaylarının aktarılması ile başlayan toplantıya katılanların en çok tartıştığı konular arasında 1960’lar sonrası Bodrum için yapılmış imar planları ve sektörel yaklaşımlar baş sırayı aldı. Etkinlik ekibin projeyi gezmesi ile devam etti. Bodrum’un tarihinden ve burada yaşamanın avantajlarından bahseden Avcıoğlu, 1960’larda sürgün yeri olarak kullanıldığı için zamanında gereken ilgiyi göremediğini belirtti. Bodrum’un

68

Ekim - Aralık 2010 / Sayı 72

buraya gelenlerde alışkanlık yaptığını belirten mimar, kış mevsiminin kısa sürmesi ve bölgenin ucuz olması nedeniyle rahatça üniversite, teknopark gibi işlevler için kullanılabileceğini anlattı.



Haberler

Akgün Grup 3. Seramik Fabrikasını Kütahya Gediz’de Hizmete Aldı

Soldan sağa:Şerafettin Aşık ( Fab.Müd), Erhan Akgün ( Akgün Seramik Yön.Kur.Bşk), Hasan Akgün (Akgün Seramik Yön.Kur.Üye), İsmail Çorumluoğlu (Gediz Kaymakamı), Dr. Mehmed Ali Saraoğlu (Gediz Belediye Başkanı)

Akgün Grup , seramik sektöründeki faaliyetlerini yeni yatırımlarla geliştirerek, müşterilerine eksiksiz hizmet verebilecek ürün gamına ulaşmak için gerekli yatırımlarını tamamladı. İlk Yatırım Pazaryeri Tesisi Grubun 2001 yılında Bilecik Pazaryeri İlçesinde işletmeye alınan ilk tesisi olan Akgün Seramik granit fabrikası, 10.800.000 m2 mat ve parlak porselen (Granit) karo kapasitesi ile Avrupa da en büyük porselen üreticilerinden biridir. Porselen karo üretiminde Türkiye’de lider konuma gelmiştir. Akgün Seramik yurtiçi ve yurtdışı pazarları için 33x33, 45x45, 30x60, 60x60 ve 60x120 porselen karoların yanı sıra tamamlayıcı ürünler olan merdiven basamağı, süpürgelik, fileli dekor , bordür gibi aksesuarları da üretmektedir. Uluslararası standartlara uygun yüksek kalite anlayışı ile 35 ülkeye ihracat yapmaktadır. İkinci Yatırım Eskişehir Tesisi 2009 yılında yapılan yatırımla grup porselen üretimine ilaveten seramik üretimine de başlamıştır. Bu amaçla devreye alınan tesisi Eskişehir, İnönü İlçesi Kümbet Mevkii’nde, 150.000 m2’lik bir arazide 23.000 m2 kapalı alan üzerine kuruludur. Türkiye’nin en genç ve modern seramik fabrikası olan bu tesiste yıllık kapasite ile 9.000.000 m2 Dura-tiles markalı yer ve duvar karoları üretilmektedir. 33x33 ten 60x120

70

Ekim - Aralık 2010 / Sayı 72

cm ebatlarına kadar yer, 25x40 tan 30x90 cm kadar duvar karosu üretim imkanı ile esnek bir ürün gamına sahiptir. Tüm yer karoları iç mekan dış mekan kullanımı ayrımı olmaksızın sırlı porselen olarak üretilmektedir. Bu tesisin 3. pişirim dekor fabriksasının da montajı devam etmektedir. Ocak 2011’de devreye alınacaktır. Üçüncü Yatırım Gediz Tesisi Seramik sektöründe elde edilen başarılı sonuçlar ve müşteri ilgisi grubun bu alana yatırım yapma motivasyonunu yükseltmiş, 2010 yılı Haziran ayında 3. tesis Akgün Grup bünyesine ilave edilmiştir.Kütahya Gediz Organize Sanayi Bölgesinde yer alan yeni seramik fabrikası, 14.000 m2 kapalı alanda 125.000 m2 sahada hemen devreye alınmıştır. Yıllık kapasitesi 4.500 .000 m2 olan tesiste 25x40, 25x50 ve 30x60 duvar, 33x33, 45x45, 30x60 cm sırlı porselen yer karosu olmak üzere Dura-Tiles markasıyla yüksek standartlarda imalat yapılmaktadır. Yapılan yatırımlarla Akgün Grup Seramik fabrikaları , mat ve parlak granit seramik karolardan, sırlı porselene, yer karosundan duvar seramiklerine kadar uzanan seramik karonun tüm çeşitlerini içeren ürün gamıyla hizmet verebilir hale gelmiştir. Akgün grubu son iki yıldır hızlanan bir ivmeyle sürdüğü seramik yatırımlarını ilgili alanlar olan Vitrifiye, banyo mobilyası, kiremit ve tuğla alanlarındaki yatırımlarıyla da desteklemektedir.



Haberler

Göksu Yapı Yeni Mağazasını Kağıthane’de Açtı

Göksu Yapı Paz. Taah. Ltd. Şti. müşterilerine daha iyi hizmet edebilmek, Kağıthane Belediyesi’nin gündeme getirdiği projeye uygun bir mağaza oluşturma adına yeni mağazasının açılışını 3 Ağustos 2010 tarihinde gerçekleştirdi İmrahor Caddesi No:23 Kağıthane de bulunan mağzanın açılışına Kağıthane Belediye Başkanı Fazlı Kılıç, TİMDER Yönetim Kurulu Başkanı Serdar Dönmez, TİMKODER Yönetim Kurulu Başkanı Emin Ayar, Termal Seramik Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Oğuzman, TİMDER Yönetim Kurulu Üyeleri ve birçok sektör temsilcisi katıldı. Cadde üzerinde 400m2 kapalı, ferah showroom’uyla dikkat çeken mağaza ile birlikte eski mağazalarında da faaliyetlerin devam ettiğini belirten Göksu Yapı’nın sahibi Yıldıray Yılmaz; bu mağazanın geleceğe hazırlık planlarının bir parçası olarak faaliyete girdiğini belirtti.

72

Ekim - Aralık 2010 / Sayı 72


Haberler

Ekim - Aral覺k 2010 / Say覺 72

73


Haberler

Kale’den Kağıthane’ye Yenilikçi Bir Mağaza: Emek Yapı

Kale Grubu’nun İstanbul iş ortaklarından Emek Yapı’nın Kağıthane’deki yeni mağazası, 16 Ekim Cumartesi günü Kağıthane Belediye Başkanı Fazlı Kılıç, Çınarcık Belediye Başkanı Murat Erdoğan ve Kale Grubu Başkanı Zeynep Bodur Okyay’ın katılımıyla hizmete açıldı. Kale Grubu’nun üst segment ürünlerinin üstün hizmet anlayışıyla sunulduğu yeni mağazanın, bölgede farklılık yaratması amaçlanıyor. Yeni mağazanın açılışında bir konuşma yapan Kağıthane Belediye Başkanı Fazlı Kılıç, Kağıthane’de 3D adını verdikleri dönüşüm projesi başlattıklarını, bu süreçte Kağıthane’ye denizyolu ve demiryolu getirileceğini, dönüşüm projesinde ise bölgede bulunan açık alan depolarının tamamen kaldırılarak çevre düzenlemesi yapılacağını belirtti. Kılıç, bu konuda Kale Grubu’nun iş ortağı Emek Yapı’nın öncülük yaparak deposunu kapattığını ve çok şık bir mağaza ile Kağıthane’ye değer kattığını söyledi. Kale Grubu Başkanı Zeynep Bodur Okyay da törende yaptığı konuşmada Kale Grubu’nun başarısının en büyük anahtarının yenilikçilik, yaratıcılık, çalışkanlık, istikrar ve dürüstlük olduğunu söyleyerek sözlerine şöyle devam etti: “Başarının sonucu ise güven uyandırmak ve kalıcı olmaktır. Hedefimiz, öncü ve pazarın talebi olan yeniliklere anında cevap verecek teknoloji ve tasarım yatırımlarıyla katma değer katacak fonksiyonları ürünlerimize yansı-

74

Ekim - Aralık 2010 / Sayı 72


Haberler tarak, markalarımızın gücünü artırmaktır.” Bir yıl önce Kale Ailesi’ne katılan Emek Yapı’nın, bugün elde ettiği başarıları, sektördeki uzun deneyimi ile köklü, dürüst ve onurlu ticaret hayatı sayesinde elde ettiğini vurgulayan Zeynep Bodur Okyay, bu bölgede gerçekleştirilecek dönüşümde öncülük etmekten büyük mutluluk duyduklarını söyleyerek, Kağıthane gibi genellikle alt segment ürünlerin satıldığı bir bölgede, üst segment ürünlerle döşenen ve üstün hizmet anlayışına sahip bu yeni mağazanın, bölgede fark yaratacağına inandığını sözlerine ekledi. Kale Grubu’nun öncü markalarından Çanakkale Seramik, Kalebodur, Kalekim ve Kale ürünlerinin satıldığı Emek Yapı’nın yeni mağazası, 750 metrekarelik bir alanda hizmet veriyor. Mağazanın ayrıca 3 bin metrekarelik kapalı depo alanı bulunuyor. Bir yıldan beri Kale Grubu iş ortağı olarak hizmet veren Emek Yapı’nın yeni mağazası, Süleyman Karahan ile Özcan Karahan tarafından işletilecek ve 16 personel ile hizmet verecek.

Ekim - Aralık 2010 / Sayı 72

75


Yaşamlar Yaşananlar

Güray Ergün

devam ettirmemi sağladılar. Bu dönemi takiben de İzmir İktisadi Ticari İlimler Akademisi’nde süren eğitim hayatım 1968 yılında Maliye, Muhasebe Bölümünden pekiyi derece ile mezun olmam ile sona erdi. Orta ve lise tahsilim sırasında yaz aylarında babamın ustabaşı olduğu kuru üzüm işletmesinde çalışırdım. İhraç edilen kuru üzümün tamamı İsviçre, İtalya, Amerika ve Kanada’ ya ihraç ediliyordu. Bu işletmede çalışabilecek tüm departmanlarda zamanla çeşitli görevlerde bulunarak eğitim hayatımda öğrendiğim esasları pekiştirme fırsatım oldu. Daha sonra eğitim ve çalışma hayatım üniversite yıllarımda da paralel olarak devam etti ve 1963-1967 yılları arasında PTT İzmir Telefon Başmüdürlüğü Abone İşleri Rehber Servisinde çalıştım. Bu arada düz liseden akademiye gedlikleri için meslek derslerinde zorlanan öğrencilere de maliye, genel muhasebe, bankalar muhasebesi, sanayi maliyet muhasebesi, ticari matematik dersleri veriyordum. Hocalarımın bu sebeple mezuniyet sonrasında akademide kalarak asistan olmamı istemelerine rağmen tekliflerini kabul etmeyerek mezun olduktan sonra askere gittim.

Ömrünün Yarısını İşine ve Başarıya Adamış Bir Duayen; Halim Benli 1943 yılının yılbaşı gecesi İzmir’ de dünyaya geldim. Doğduğum tarihte yılbaşı Milli Piyango biletinde babama büyük ikramiye çıkması ile aileme şans getirdiğime inanılır. İsmet Paşa İlkokulunda tamamladığım ilköğretimimin gelecekteki hayatım etkisi büyük olmuştur. İlkokul 3. sııfta iken 5. sınıfların matematik dersine girip onların çözemediği bir problemi çözmem öğretmenlerimin bendeki üstün matemetik yeteneğini keşfetmelerine sebep olmuştur. Bu olaydan sonra okulda ve çevremde adım Matematik Halim olarak anıldı. Ailem de bu yeteneğime dayanarak benim sırasıyla Ticaret Orta Okulu ve Ticaret Lisesi’ ne göndererek eğitimimi bu şekilde

76

Ekim - Aralık 2010 / Sayı 72

1968 yılının Eylül ayında İstanbul Piyade okulundan altı ay sonra çektiğim kura sonucu Kars Akkaya nahiyesi Şahnalar 6. Hudud Taburu Kızılçakçak’a 18 ay hizmet vermek üzere gittim. O yıllarda bu bölgelerde şehirlere oranla daha fazla mahrumiyet yaşanmasına rağmen burada bulunduğum sürede çok güzel anılar biriktirdim. Her işte olduğu gibi askerlikte de kendini işine verirsen gün saymaz tezkere beklemez isen zaman çabuk geçer. Her ne kadar sınıra kura çektiğimde çok üzülmüştüm ama terhis olduğumda da bir o kadar hüzünlü oldu. Görevime ve bu bölgeye çok alışmıştım, ayrılmak çok zor geldi. Askerdeki başarılı çalışmalarıma istinaden ,Tugay Komutanlığından tezkere bırakmam için teklif aldım. Ancak İzmir ve memleket özlemim nedeniyle kabul edemedim. Askerlik dönüşüm Karstan Erzuruma karayolu ile askeri araç vasıtasıyla oldu. Ertesi gün Erzurum – Ankara aktarmalı İzmir THY uçağı ile dönerken uçakta tanıştığım Eczacıbaşı VitrA Seramik fabrikalarının o zamanki Genel


Yaşamlar Yaşananlar Müdürü rahmetli Orhan Çapçı bana pazarlama ve satış müfettişliği görevini uçakta teklif etti. Ertesi gün İzmir Kemeraltındaki Eczacıbaşı eczanesinde VitrA’nın Ticaret Müdürü Mehmet Baler ile de tanıştım ve kendisinin hemen işe başlamamı söylemesiyle prfesyonel çalışma hayatına giriş yapmış oldum. Orhan Çapçı ile kısa süreli de olsa çalışmamız esnasında yaşadıklarımız bugün bile onun dürüst ve ciddi yönetici kişiliğini hatırlamama sebep olur. Bana karşı da olağanüstü sevgisini gözlerinden okuduğum bu büyüğüme hala çok saygı duyardım. Hatta bununla ilgili bir anımı da paylaşmak isterim. Karlı bir günde Anadolu seyahatine çıkıyordum ki kendisine “Bir emriniz var mı?” diye sormak için uğradığımda bana “ Bu karlı havada çıkma birkaç gün bekle hava düzelsin öyle gidersin.” dedi. Hayatımda unutamayacağım şevkati ve merhameti ile mutlu olduğum güzel hatıralarımdan biridir. Orhan Çapçı’nın vefatından sonra Genel Müdürlüğe atanan Mahmet Baler ile de uzun yıllar çalışma imkanım oldu ve her zaman beni ayrı yerde tutan, her fırsatta önümü açan bir yönetici olmuştur. DASA A.Ş’den ayrılmamam için benim Ticaret Müdürlüğüne atanmamı teklif eden kişi de yine Mehmet Baler’dir. Bütün bu gelişmeler 6 yıl gibi kısa bir sürede gerçekleşmiştir. İstanbul Kartal’daki Eczacıbaşı Seramik fabrikalarında o dönemde sofra seramiği imal edilirken Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Nejat Eczacıbaşı’nın talimatıyla vitrifiye üretimine başlanmış ve bu ürünlerin yurt çapında yaygınlaşması, bayilikler verilmesi gereği ile oluşturulan pazarlama kadrosu içinde yer aldım. Yurt çapında bugün bile devam eden bir çok bayilik benim dönemimde gerçekleşmiştir. VitrA adına bu işi yaparken DASA A.Ş’nin kurulması gerekliliği ortaya çıkmış bizlerin kadrosu da DASA A.Ş’ye aktarılmıştır. Ayrıca aynı dönemde Artema ve İntema kurulmuştur. Bu arada AS Kaynak Elektrotları’nın pazarlamasındaki başarılı çalışmalarım sonucu Ankara, İstanbul ve İzmir Bölge Şefliği görevlerinde de çalışma imkanım oldu. Özellikle Ankara Bölgesini 1972 yılında 9 milyon TL ciro ile alıp 13 ay sonra 36 milyon lira ciroya ulaştırmış olmam benim İstanbul Bölgesi’ne atanmamı sağladı. Gerçeği söylemek gerekirse; VitrA benim için Yüksek İhtisas ve Doktorayı aşan bir tecrübe Ekim - Aralık 2010 / Sayı 72

77


Yaşamlar Yaşananlar

olmuştur. Yaşantım boyunca VitrA’ya ve yöneticilerine minnet ve şükran duymuşumdur. Bu firmada beraber çalıştığım ve benden kıdemli büyüğüm olan Ahmet Altay’ı da yeri gelmişken minnet ve şüranla anıyorum. Bu şirketten ayrılmam sözkonusu olduğunda Ahmet Altay’ın DASA A.Ş’de kalmam için masasını bana terketmek istemesi jestini bugün bile unutmam, unutamam.Eczacıbaşı bünyesinde çalıştığım yıllarda gezdiğim şehirler, tanıştığım insanlar ve yaptığım işlerle kendimi oldukça geliştirme şansım oldu ve 1975 yılı VitrA bayiler toplantısında dikkatleri üzerime çekmem sebebiyle Güler A.Ş.’nin sahibi ve aynı zamanda Haymak A.Ş. Yönetim Kurulu Üyesi olan Mustafa Güler Haymak A.Ş.’nin genel dağıtıcısı olan Ekpaş A.Ş.’nin Genel Müdürlüğü görevini bana teklif etti. Yaklaşık bir aylık bir düşünme sürecinden sonra 01/02/1976 tarihinde görevi kabul ederek 33 yıl 4 ay süren Ekpaş Genel Müdürlüğü yolculuğumu da başlatmış oldum ve bu süreç 30/05/2009 tarihinde son buldu. Sektörde bu kadar uzun süre ile Genel Müdürlük yapma nadir insana nasip olmuştur. Unutulmamalıdır ki patron, personel ve bayi aslında bir eşkenar üçgenin köşeleridir ve Genel Müdür de bu üçgenin tam ortasındadır. Dağıtım ve pazarlama yapan bir firmada bu denge unsurlarının tam ortasında yer alan kişi olmak ise ayrı bir beceri ve ustalık gerektirmektedir. Zira patron-kar, personel-ücret ve bayi de

78

Ekim - Aralık 2010 / Sayı 72

rekabet için mücadele ederken her üçüne de istediklerini elde etme imkanını Genel Müdür sağlamaktadır. Bu noktada hayatımda terketmediğim bir prensibi de paylaşmak isterim: “Sevgi-Saygı-Sadakat-Samimiyet, yani 4S kuralından asla taviz vermedim.” Türkiye genelinde görevim gereği muhattap olduğum bütün bayilerimle ilişkilerimde sorun yaratmak yerine çözüm üretmeye çalıştım ve çok güzel dostlar kazandım. 1976 yılında Ekpaş A.Ş.’de göreve başladığımda üretici firma Haymak A.Ş.’nin yıllık kapasitesi 1000-2000 ton iken rakip firmanın yoğun rekabet baskısı pazar-fiyat istikrarının korunmasını oldukça zorlaştırmaktaydı. Yine o dönemlerde öne çıkan sendikal hareketlerin de etkisiyle greve giren fabrikalar sebebiyle ülkemizde bir çok açıdan yokluklar ülkesi haline geldi. Karaborsacılığın da ortaya çıkmasıyla özellikle fittings ürünlerde sipariş bekleme süresi 1-2 ayı geçebiliyordu. Sektörde en büyük rakibimiz grevdeydi, yıllık ihtiyaç 3000 tondu ve bizim üretimimiz 1,000-2,000 ton arasındaydı. Bu konunun çözümü için yapılan bir toplantı esnasında Yönetim Kurulu Başkanımız Yılmaz Soyak her patronun kolay kolay demeyebileceği “Genel Müdürler işin sahibidir, sizler çalışın kendi aranızda yapılacaklar konusunda kararı verin” sözünü sarfetmişti ve sonuna kadar da arkasında durmuştu. Bu sözün arkasından Soyak Holding Genel Koordinatörü Avukat Bedii Ensari başkanlığında hızla yeni


Yaşamlar Yaşananlar yatırım kararı alınmış ve icraata geçilmişti. O zamanların teşvik bölgesi olan Kırklareli ili Lüleburgaz ilçesi Büyükkarıştıran köyü mevkiinde E-5 karayolu üzerinde o bölgedeki bayimiz vasıtasıyla da bugün sizlerin Trakya Döküm olarak bildiği fabrikanın kurulma startı verilmiş oldu. Kuruluş kapasitesi 8000 ton/yıl olan fabrika bugün 60.000 ton/yıl olmuştur. 33 yaşında kapısından içeri girdiğim Ekpaş A.Ş’den 66 yaşımda ayrıldım yani kısacası ömrümün yarısını verdiğim firmamda görevim süresince özellikle yönetimden olağanüstü anlayış, iyi niyet ve hoşgörüyle karşılaştım. Bu noktada öncelikle Soyak Holding Yönetim Kurulu Başkanımız Yılmaz Soyak ve sonrasında Soyak Holding Genel Koordinatörü Avukat Bedii Ensari’nin kıvrak zekaları, olaylara yaklaşımları, çözüm getirme usulleri her zaman benim için öğretici ve yol gösterici olmuştur, bu vesileyle her ikisine de ayrı ayrı minnet ve şükranlarımı sunmak isterim. Özellikle daha öncede sizlere aktardığım gibi bambaşka bir patron profili çizen Yılmaz Soyak sayesinde ben Ekpaş A.Ş’de Genel Müdür görev tanımıyla ancak patron zihniyetiyle çalıştım. Bana verilen bu yetki ile de sorumluluklarımın hepsini yerine getirebildim. Bunca yıllık profesyonel kariyerime istinaden bu satırları okuyan patronlara naçizane bir tavsiyem olacaktır. “Yöneticilerini iyi seçtiklerine emin olduktan sonra bu yöneticilerine yetki verebilmeliler ve sorumluluk beklemelidirler. Yetkisiz sorumluluk mümkün değildir. Benim başarımın altında yatan sır, bu yetkinin bana verilmiş ve benimde karşılığında sorumluluğumu yerine getirmiş olmamdır.” İlk işe girdiğim yıllarda üretim, karaborsa ve benzeri sıkıntıların yanı sıra pazar koşullarında da zorluluk ve risk hakimdi. Bayilerimizle ilişkilerde süreklilik sağlamak amacıyla yılllık bağlantı, sabit fiyat, fiyat garantisi, uzun vade ve prim gibi esaslarla oluşturduğum bayilik sistemi bu zorlukları aşmamızda olduğu kadar sektörün ticari anlamda gelişmesinde de öncülük etmiştir. Bunların yanısıra bayilerimizin sosyal ve kültürel anlamda da zenginleşmelerine önem vererek yurtiçi ve yurtdışında çok geniş bir coğrafyayı kapsayan çeşitli toplantılı geziler düzenledim. Yurtiçinde Tarabya Otelinde,

Antalyada ikişer kez olmak üzere, yurt dışında da St. Petersburg, Moskova, Barcelona, Prag, Budapeşte, Kiev, Bangkok, Pattaya ve Yalta’nın yanı sıra Cruise gemisi ile Odessa’ya düzenlediğim toplantılı geziler ile bayilerimiz dünyayı tanıma fırsatı ve bizde Ekpaş olarak hedeflerimizi realize etme fırsatını bulmuş olduk. Şahsen ben bütün bu toplantılara rağmen bayilerimle ilişkilerimi daha da sıcak tutabilmek adına yılda en az bir kere Edirne’den Kars’a hepsini ziyaret etmeyi alışkanlık edinmişimdir. Bayilerimizle kurduğumuz bu köprüyü, ürünlerimizin uygulmasını yapan tesisatçılarımızla da kurmak adına Türkiye çapında 50’den fazla ilde Tesisatçı seminerleri düzenleyerek 10,000’den fazla tesisat ustasına ürünlerimizi daha iyi anlatma ve onların doğru uygulamalar yapmasını sağlamayı bir gereklilik olarak gördük. Takdir edersiniz ki buraya kadar sizlerle paylaştığım profesyonel iş yaşantımı ve o yıllarda biriktirdiğim anılarımı sizlerle paylaşmak adına bu sayfalar yetersiz gelmektedir. Ancak bir nebze olsun kendimi anlatabilmek adına özetlediğim Halim Benli hayat hikayesi öncelikle aileme sonrada sektörde tanıdığım tüm insanlara hatıra olacaktır. İyi ki Eczacıbaşı Seramik, DASA ve Ekpaş’ta çalışmışım, emin olun ki Tanrı bana bir ömür daha verecek olsa yine aynı işleri yapmaya ve aynı şeyleri yaşamaya hazırım. Çünkü şimdiye kadar yaptığım hiç bir işten pişman olmadım ve pişman olacağım hiç bir işi de yapmadım. Özel teşekkür bölümü: Bana bu fırsatları sağlayan (tarih sırasıyla) Orhan Çapçı’ya, Mehmet Baler’e, Ahmet Altay’a, Mustafa Güler’e, Yılmaz Soyak’a ve Avukat Bedii Ensari’ye bir kez daha sonsuz sevgi, saygı ve şükranlarımı sunar, bu vesile ile teşekkür ederim. Halim Benli İletişim Bilgileri e-posta: halim.benli@hotmail.com GSM : 0 532 253 51 96 Faks: 0 212 281 63 47 Ekim - Aralık 2010 / Sayı 72

79


Söyleşi

Güray Ergün

Söğütsen Seramik A.Ş. Genel Müdürü

Yavuz Eğitimci Profesyonel iş yaşantınız hakkında bilgi alabilir miyiz? Evli ve 2 çocuk babasıyım. Marmara Üniversitesi Ticari Bilimler Fakültesi mezunuyum. Profesyonel iş hayatım 1980 yılında, DASA bünyesinde başladı. Koçtaş, Toprak Seramik gibi farklı firmalarda profesyonel yöneticilik hayatım devam etti. Haziran 2009 itibariyle Söğütsen Seramik’te Genel Müdür olarak göreve başladım.

80

Ekim - Aralık 2010 / Sayı 72

Ürün gamınız ve üretim koşullarınız hakkında bilgi alabilir miyiz? Yaklaşık 180.000m2’lik kapalı bir alanda son derece teknolojik bir tesiste üretimimizi gerçekleştiriyoruz. Yeni tesislerimiz ile sağladığımız istihdamı 1.800 kişiye çıkartacağız. Az ürün çeşidi ile verimli çalışmayı prensip edindik. Söğütsen Seramik olarak yaklaşık iki yıldır devam eden yatırımlarımız ile kapasitemizi oldukça arttırdık. Bu sene itibari ile Bilecik-Söğüt


Söyleşi

Söğütsen Seramik A.Ş. Söğüt-Bilecik Yer ve Duvar Karoları Seramik Üretim Tesisleri tesislerimizde 90 milyon m2 kapasiteye ulaşacağız. Söğüt’teki tesislerimiz dışında bilindiği gibi Çankırı-Kurşunlu da granit fabrikası tesisimizin inşaatı devam etmekte. Tesis 5.200 dönüm arazinin içerisinde yer almakta ve 350.000 m2 kapalı alana sahip. Bu fabrika Avrupa’nın en büyük alanda ve metrajda üretim yapabilen tek fabrikasıdır. Bina 15 holden oluşmakta ve her bir hol 1,4 km. uzunluğunda. Bu yatırımımız 5*5 ebadından başlayıp taşınabilir her ebada kadar üretim yapabilecek. Üretim ve ebat esnekliğimiz sayesinde farklı taleplere cevap verebileceğiz. Bu arada 2011 yılı MartNisan aylarında ise Çankırı Kurşunludaki porselen fabrikamızın ilk üretimlerini piyasaya süreceğiz. Bu doğrultuda alt yapı çalışmalarımızı seri bir şekilde oluşturmaktayız. Yurtiçi ve yurtdışı satış noktalarımızı yaygınlaştırıyoruz. Mevcut yapımızı daha da genişletme çalışmalarımız devam etmekte.

Ekim - Aralık 2010 / Sayı 72

81


Söyleşi

Rekabet koşullarının ağır olduğu seramik sektöründe Söğütsen bir adım önde olmak için ne gibi faaliyetler yürütüyor? Rekabette başarılı olabilmek için fiyat, kalite ve hizmeti bir arada sunuyor, rakiplerimize karşı avantaj sağlamaya gayret ediyoruz. Oluşturduğumuz alt yapımız ile bayilerimize en hızlı şekilde hizmet sağlıyoruz. Bir mail, bir telefon ile bize gelen siparişi en kısa süre içinde bayilerimize ulaştırırız. Bu mal stoklarımızda yoksa bile bunu 10 gün içinde bayimize ulaştırıyoruz. Kalite konusunda yaptığımız çalışmalar neticesinde ürünlerimizin kutularında 1. kalite yazıyorsa %100 1. kalite ürün olduğunun garantisini veriyoruz. Kalite konusunda gerçektende büyük yatırımlar yapıyoruz. Bu sadece ürün için değil ürünün paketlemesine kadar her konuda geçerlidir. Paletlerimizi de artık Söğütsen baskılı Euro paletler ile yeniliyoruz. Bu ürünün sevkiyatında daha sağlıklı bir yapı oluşturmak ile birlikte bu şekilde paletlerin kullanım ömürlerini de arttıracağız. Üretim kalitemizde en iyi teknolojiyi kullanabilmek için İtalyan Sacmi firmasıyla yatırımlarımızı gerçekleştiriyoruz. Bir adım öne çıkmak için en iyi teknolojiyi kullanarak çağın gereklerine ayak uydurmaya gayret ediyoruz. Pazarlama faaliyetlerimizde ustalara seminerler, bayilerimize katalog, broşür, ilanlarımızla destek veriyoruz. İçinde bulunduğumuz dönem artık ihtisaslaşma dönemi. Bizde uzun zamandır tecrübe sahibi olduğumuz kaliteli fakat uygun fiyatlı üretim dalında kendimizi ispat ettik. Son zamanlarda piyasadan da takip edildiği üzere

82

Ekim - Aralık 2010 / Sayı 72

bizim üretim tarzımız artık diğer firmalar tarafından da takip edilmekte. Kalite konusunda yaptığımız ciddi çalışmaların karşılığını alıyoruz. Uygun fiyat ve kalite bizim göz ardı edemeyeceğimiz unsurlardır. Uygun fiyatlı üretim kabiliyetimizin başlıca faktörleri arasında teknoloji, hammadde ve sevkiyat açısından birçok avantajlarımız bulunuyor olması geliyor. Yani bu konuda ki ihtisas sahibi Söğütsen Seramik tir. Bu durum devam eden yatırımlarımız ile de kendini kesin kez gösterecektir. İster firma ölçeğinde, ister sektör ya da ulusal ekonomi ölçeğinde öne çıkmanın, rekabette kazanmanın yolunun kritik performans alanlarının birinde başkalarından açık bir şekilde farklı ve üstün olmaktan geçtiği kabul edilir. Baktığımız açıya göre böyle bir kıyaslamaya esas olabilecek birkaç düzine faktör bulunabilir ama bunların tümünü üç temel kategori altında toplamak mümkündür: İnsan ve sermaye kaynakları, teknoloji ve yönetim. Biz Söğütsen Seramik olarak bu üç faktörü birbirinden ayırmadan ve birbirine üstün kılmadan yapılanmamızı gerçekleştiriyoruz. Bizim çizgimiz farklı, kaliteli fakat maliyeti düşük ürün üretmek yönünde. Uygun fiyatlı ürünü üretirken hiçbir zaman kalite değerlerini göz ardı etmeden ve hatta bu konuda aşırı hassasiyet içerisinde çalışıyoruz. Ürüne yönelik her bir şikayeti hassaslıkla değerlendirip, bu değerlendirmelerin geri dönüşünü kendimizi yenilemek ve doğru üretim yapmak şeklinde gerçekleştiriyoruz. Elde ettiğimiz bu istikrarlı büyümeyi de yani yatırımlar için kullanıyoruz. Hepinizin takip ettiği gibi sürekli teknoloji ve de üretim amaçlı yatırımlarımız devam


Söyleşi etmekte. Bugün itibariyle teknolojik olarak birçok üstünlüğümüz var yaptığımız yatırımlar ile de bu üstünlüğümüzü sürdüreceğimizi, bu konuda da liderliğimizi devam ettireceğiz. Piyasanın daraldığı bir ortamda ticaret hacmimizi ve ticari ortak sayımızı piyasada oluşturduğumuz güven ile artırdık.”. Bunu sağlayabilmek adına adımlarımızı ihtiyatlı attık ve bunun sonuçlarını görmüş olduk. Söğütsen Seramik olarak kelimenin tam anlamıyla krizi fırsata çevirmeyi başardık. Bir başka deyimle “Krizde yelken açtık. Bu fırsatları algılama ve kazanım haline dönüştürmekte; ve bu süreçte kurumsal gelişimin ekonomik getiriden daha üstün olduğunu benimseyen, bizlerle tek vücut olan bayilerimizin de bu oluşumda payı büyüktür. Pazarlama argümanlarının ilk sıralarında yer alan fuarlar hakkındaki görüşleriniz nelerdir? Özelde sektörün buluşma noktası olan UNICERA, genelde ise yurtiçi ve yurtdışı fuarlarını değerlendirir misiniz? Fuarlar sektörümüzde çok büyük bir öneme sahip. Çünkü geldiğiniz son noktayı en iyi şekilde fuarlarda sergileyebiliyorsunuz. Ben sektörümüzde bir sürekli fuar alanının olması gerektiğine inanıyorum. Bu sayede yurtdışından ülkemizi ziyaret eden kişiler seramik sektöründe Türk firmalarının hangi noktada olduğunu 365 gün boyunca görebilecektir. Bunun istendiği takdirde Türkiye Seramik Federasyonu tarafından rahatlıkla yapılabileceğine inanıyorum. UNICERA fuarında yabancı katılımcılarının da katılmasını istiyoruz. Çünkü rekabette rakibiniz ile ne kadar yakınsanız kendinizi o kadar ileriye taşırsınız. Rusya’da gerçekleştirilen Mosbuild fuarına baktığımızda hersene birkaç gün geriye çekerek fuarlarını UNICERA ile eş zamanlı olarak düzenlemeye başladılar. Bunun Ruslar tarafından değil diğer ülkelerin katılımcılarının baskısıyla oluşturulduğunu düşünüyorum. Bu fuarında hemen ardından Batimat fuarı var. Bu şekilde UNICERA’ya alternatif oluşturuyorlar. Bunda UNICERA’nın

belirlemiş olduğu stratejinin de büyük etkisi var. Yurtdışına sırtmızı dönmemeli tam tersine onları kazanmak için elimizden gelen en büyük eforu sarf etmeliyiz. Unicera’ya yabancı katılımcı mutlaka alınmalıdır. Yurtdışı fuarlarına da katılıyoruz. Avrupa için sadece İtalya’daki Cersaie fuarı yeterli olacak gibi görünüyor. Cevisama fuarının tekrardan canlanması veya Avrupa’da yeni bir fuar oluşumuna gidilmesi gereksiz olacaktır. Bunların yanısıra özellikle Afrika fuarlarına yoğun katılım gösteriyoruz. Irak ve Suriye fuarlarına katılıyor. Kısacası gelişmekte olan ülkelerde kendimizi mümkün olabildiğince lanse etmeye gayret ediyoruz. Yapı malzemeleri sektörünü üretici ve satıcısıyla bir çatı altında toplayan TİMDER’in faaliyetleri hakkında görüşleriniz nelerdir? TİMDER bugünkü yapısıyla en etkin biçimde faaliyetlerini gerçekleştiriyor. Bundan sonra daha da ileriye gidebilmek, bir oda statüsünde çalışabilmesi için sorumluluk alması gerekiyor. Büyük bir değişim yaşanıyor. Özellikle TİMDER’in bu değişim sürecinde büyük sorumlulukları var. TİMFED, TİMDER ve Türkiye Seramik Federasyonu gibi sektörümüz için değerli örgütlerin artık daha radikal kararlar alarak profesyonel yöneticiler ile yapılarını değiştirmesi gerektiğine inanıyorum. Bu sayede sivil toplum örgütlerinin faaliyetleri artacağı gibi, güçleri de artacaktır. Ekim - Aralık 2010 / Sayı 72

83


firMarka

Güray Ergün

Eczacıbaşı Yapı Gereçleri San. ve Tic. A.Ş. Pazarlama Direktörü

Berna Erbilek

84

Profesyonel iş hayatınız hakkında bilgi alabilir miyiz? 20 yıldır görev yaptığım Eczacıbaşı Yapı Ürünleri Grubu, profesyonel iş yaşantımda gelişimimi sağladığım kurumdur. Bu süre içinde pazarlama ve satış anlamında Grubun hemen hemen tüm şirketleri ve ürünleriyle ilgilendim. Görev tanımları farklı olsa da, bugüne kadar yürüttüğüm çalışmaların tamamı, özünde hep VitrA markasına hizmet etti. Bu sayede markanın ortaya çıktığı günlerden bugünlere kadar tüm süreçlerini yaşama şansına sahip oldum.

rA ve Artema markalarının yönetiminden sorumlu oldum. VitrA’nın tasarımla farklılaşma stratejisini benimsediği ve global bir marka olarak yeniden konumlandırıldığı süreçte görev alan yöneticilerden biriydim.

Eczacıbaşı Ailesi’ne katıldığımda ilk çalışmaya başladığım şirket, Grubun dış satım faaliyetlerini yürüten Ekom’du. Artema markasının ürün sorumlusuydum. Karo seramik üretimine yönelik yatırımların tamamlandığı 1991 yılında, VitrA Karo’nun dış satımında görev aldım. Kuruluş kapasitesi 2 milyon m2 olan VitrA Karo’nun ihracatında, bugün Eczacıbaşı Yapı Ürünleri Grubu’nun Karodan Sorumlu Başkan Yardımcısı olan Ahmet Yamaner’le çok yakın çalışma fırsatını buldum. Yaklaşık 4 yıl bu görevi sürdürdükten sonra, 1995 yılında Grubumuzun yurtiçindeki satış faaliyetlerini yürüten İntema’nın Pazarlama Müdürlüğünü üstlendim. 2003’te Eczacıbaşı Yapı Gereçleri’nin Banyo Grubu Pazarlama Müdürü olarak, Vit-

Global markalara sahip olma hedefine odaklanmış olan Eczacıbaşı Yapı Gereçleri’nin bu doğrultudaki çalışmaları hakkında bilgi alabilir miyiz? Bu soruya, VitrA markasının tarihsel gelişiminden bahsederek cevap vermek istiyorum. Genç bir Cumhuriyet ülkesinde, her şeye ihtiyaç duyulan dönemlerde, yurtiçindeki talebi karşılamak amacıyla faaliyete başlayan ve seramik sağlık gereçleri üreten grubumuz, köyden kent yaşamına geçişin de etkisiyle hızlı bir ivmeyle büyüme göstermiştir. 1980’li yıllara kadar bu şekilde gelişen yapı, teknolojinin de gelişmesiyle birlikte, kapasitelerin artırılabilmesine olanak tanır hale gelmiş ve iç talebin üzerinde bir arz olması sebebiyle

Ekim - Aralık 2010 / Sayı 72

2010 yılı itibarıyla da Eczacıbaşı Yapı Ürünleri Grubu’nun Pazarlama Başkan Yardımcılığı’na bağlı olarak Grup markalarının iletişim, ürün geliştirme ve tasarım konularını içeren ortak pazarlama faaliyetlerinden sorumlu Pazarlama Direktörü olarak atandım.


firMarka de dış satıma yönelmeye başlamıştır. Bahsettiğim yıllar ülke olarak da ticari anlamda yüzümüzü sınırlarımızın ötesine dönmeye başladığımız yıllar olduğu için, markamız 1980’lerden sonra dışa açıldı diyebiliriz. İlk zamanlarda, Avrupa’nın köklü markalarına üretim desteği verdik. Bunun, o dönemin koşullarına göre, çok doğru bir karar ve uygulama olduğunu düşünüyorum. Çünkü bu işbirliği, ülkemize teknoloji ve know-how getirebilmenin de kapılarını açtı. 1990’lı yıllara kadar Avrupa ülkelerine OEM ve özel markalı ürün üretmek, Kuzey Afrika ve Arap ülkelerine de doğrudan satış yapmak üzerine kurduğumuz dış satım stratejimizin yönünü tamamen değiştirdik. Yurtdışı satış şirketleri kurmaya başladık. İngiltere’de VitrA UK ve Almanya’da VitrA Bad’ı kurarak, gelecek vaad eden Avrupa pazarına sadece üretip göndermek yerine, pazarın ve satışın nabzını yerinde tutacak bir yapılanma stratejisini benimsedik. Ülkemizde bayilerimizle kurduğumuz sıcak ilişkilerin bir benzerini, faaliyet gösterdiğimiz ülkelerde bizzat bulunarak ve müşteriye dokunarak oluşturduk. Aynı yıllarda, ID

Design adlı tasarım ofisiyle anlaşarak Kemer ve Kapadokya serilerini yarattık. Bu girişimle, VitrA’nın tasarım alanındaki hamlelerinin de temelini atmış olduk. Kemer ve Kapadokya, çok uzun yıllar pazarın ilgisini çekti ve önemli satış adetlerine ulaştı. Özgün tasarımların da etkisiyle iyice hızlanan VitrA markası, komple banyo çözümü sunmak üzere, 1991 yılında itibaren karo seramik, akrilik küvet ve banyo mobilyaları da üretmeye başladı. 2000’lerde ise gelişimini tamamlayarak olgunlaşan markamızın dışa açılmadaki son adımları, logo değişimi, yabancı tasarımcılarla özel serilerin üretimi, tasarım yatırım gibi faaliyetlerle perçinlenmiş oldu. Bu süreç bizi, 2005’te Almanya pazarının tanınmış seramik kuruluşlarından Engers Keramik’i, 2007’de dünyanın en köklü ve tanınmış seramik markası Villeroy & Boch AG’nin Karo Bölümü’nün yüzde 51’i ve 2008’de lüks banyo mobilyaları pazarında Avrupa lideri Burgbad’ın çoğunluk hissesini satın almaya kadar getirdi. Böylece VitrA markası, Avrupa’daki atılımlarını hızla sürdürüp, sektöründe dünya devleri arasına girme yolunda ilerleyen, global ve yenilikçi bir grup haline geldi.

Ekim - Aralık 2010 / Sayı 72

85


firMarka

Küresel ısınma ile birlikte Ar-Ge, Ür-Ge çalışmalarında özellikle tasarruflu ürünler öne çıktı. Çalışmalarınıza baktığımızda yenilikçi çizgiler ile farklı bir sinerji oluşturduğunuzu görüyoruz. Bu konuda yaptığınız çalışmalar ve bu sinerjinin oluşum sürecinden bahseder misiniz? Bu konuya bakışımız, sürdürülebilir kalkınma kavramını anlamak ve faaliyetlerimizi bu doğrultuda planlamaktır. Sürdürülebilir kalkınma, insan yaşamının ve iş dünyasının gereksinimleriyle doğal kaynakların kullanımı arasında denge kurabilmeyi zorunlu kılıyor. Dünya üzerindeki kaynaklarımızı tükettiğimiz noktada kalkıp gidebileceğimiz başka bir yaşam alanımız olmadığına göre, gezegenimize sahip çıkmak zorundayız. Alışageldiğimiz modern yaşamın bize sunduğu kolaylıklardan vazgeçmek de doğayı korumak için bir çözüm olmayacağına göre, yeni fikirler ve çözümler üretmek durumundayız. Böylece hem alışmış olduğumuz yaşam standartlarını hem de gezegenimizi koruyabiliriz. Bizimde çıkış noktamız banyo olduğundan ve banyoda yoğun şekilde yaşam kaynağımız su kullanıldığından, suyu olabildiğince koruyacak stratejiler izliyoruz. Bu alanda tasarrufu ön plana çıkarırken, ürünlerimizi hijyen, kon-

86

Ekim - Aralık 2010 / Sayı 72

for ve temizlikten ödün vermeden geliştirmeyi görev edindik. 1980’li yıllarda klozetlerde TSE standardı 12 litre iken, bunu 9’a ilk indiren VitrA olmuştur. Türkiye’de ilk 3-6 litre çift yıkama sistemini pazara sunduğumuzda ise tarih 1998 yılını gösteriyordu. Günümüz koşullarına baktığımızda da artık bu standardı 4 litreye kadar çekmekle kalmayıp dünyada bu standardın onayını alabilen bir kaç firmadan biri olduğumuzu VitrA adına gururla söyleyebilirim. Ürün geliştirme anlamında yaptığımızla yetinmeyerek daha sonrasının adımlarını şimdiden planlıyor olmamız, sürdürülebilir kalkınma için daha bir çok fayda üretebileceğimizin de göstergesi. Bu yenilikçi yaklaşıma sahip olmazsanız da birileri gelip sizi geçebilir. 1980’li yıllarda yurtdışı fuarlarda yabancı markalarda gördüğümüz ürünler, oralarda edindiğimiz izlenimler bizim için inanılmaz değerliydi. Bugün artık yurtdışındaki fuarlarda bizi şaşırtacak kadar farklı ürünlerle karşılaşmıyoruz. Bu, ülkemizin sanayisinin geldiği noktanın da ispatıdır. Diğer üreticilerinde aynı heyecana sahip olması, güçlü rakiplerimizin bizi canlı tutması emin olun ki bu konuda daha bir çok inovatif ürünün piyasaya çıkmasını sağlayacaktır.


firMarka Özellikle Eczacıbaşı Holding’in sanat ve eğitim faaliyetlerine verdiği destek herkes tarafından takdir ile karşılanıyor. Bu bağlamda VitrA’nın yurtiçi ve yurtdışı faaliyetleri hakkında bilgi alabilir miyiz? Bu ülkeden aldığımızı yine bu ülkeye verebilmenin en önemli yollarından biri kültür, eğitim, spor gibi alanlarda topluma katkıdır. Neticede topluma yapılan her olumlu katkı da yaşantımıza aynı derecede ve hatta daha fazla olumlu geri dönüş sağlayacaktır. Bu doğrultuda, ülkemizdeki Yatılı İlköğretim Bölge Okulları’nın (YİBO) fiziki şartlarını iyileştirerek çağdaş, kaliteli ve sağlıklı yaşam koşulları sağlamayı hedefleyen Eczacıbaşı Hijyen Projesi’nde, Topluluğumuzun diğer kuruluşlarıyla işbirliği içinde hareket ediyor, ihtiyaç sahibi okullardaki banyo ve tuvaletleri VitrA ve Artema markalı ürünlerimizle yeniliyoruz. Eczacıbaşı A Kadın Voleybol Takımı’na uzun zamandır gururla destek veriyoruz. Yakın zamanda takımın isim sponsorluğunu da üstlendik.

Pazarlama argümanlarının ilk sıralarında yer alan fuarlar hakkındaki görüşleriniz nelerdir? Özelde sektörün buluşma noktası olan UNICERA, genelde ise yurtiçi ve yurtdışı fuarlarını değerlendirir misiniz? Fuarlarla ilgili görüşlerim, genel anlayışın biraz karşısında yer alıyor. Fuarların gelişmiş ülkeler için pazarlama argümanı olarak artık eski gücünde olmadığını düşünüyorum. Fuarların ilk ortaya çıkışına baktığımızda, dünya üzerinde yeni pazarlara ulaşılamayan, iletişim imkanlarının sınırlı olduğu, yeni müşterileri bulmanın zor olduğu bir dönemle karşılaşırsınız. Oysa ki günümüzde artık bu sorunlar tamamen ortadan kalktı. Dünyanın öbür ucunda yaşayan bir insan da olsanız bizim hakkımızda her türlü bilgiye ulaşma imkanınız var. Bunu dijital yaşamın sağladığı kadar bizlerinde yaptığı aktiviteler sağlar hale geldi. Erişim ve iletişim bu derece kolaylıklar yaşanırken, yılın belli bir tarihinde dünyanın belli bir yerinde alıcı ve satıcının karşılaşacağı bir buluşma noktası ve zamanı oluşturmanın da gerekliliğinin artık tartışılması gerektiğine inanıyorum. Fuar düzenleyen kuruluşların da son dönemde konsept değişikliğine gittiğini görüyoruz. Fuarlar artık yenilikleri göstermenin yanı sıra, sosyal yönleriyle de dikkat çekiyor. Bu anlamda, fuarların yapıldığı ülkeler ve şehirler de artık alıcı ve satıcı için sosyal tercih sebebi. Ancak Irak, Suriye, Kuzey Afrika ve benzeri pazarlarda fuarlar halen cazibesini koruyor.

“Fuarların gelişmiş ülkeler için pazarlama argümanı olarak artık eski gücünde olmadığı düşüncesindeyim. İletişim ve ulaşım da bu derece kolaylıklar yaşanırken yılın belli bir tarihinde dünyanın belli bir yerinde alıcı ve satıcının karşılaşacağı bir buluşma noktası ve zamanı oluşturmanın artık tartışılması gerektiğine inanıyorum.”

Ekim - Aralık 2010 / Sayı 72

87


Üretici

Pilsa Plastik Sanayi A.Ş. Genel Müdürü

Saeed Alavi Profesyonel iş yaşantınız hakkında bilgi alabilir miyiz? İran’ın başkenti Tahran’da doğdum. 1976’da çalışmalarıma devam etmek için İngiltere’ye taşındım ve o zamandan beri İngiltere’de yaşıyordum. Bu yüzden İran ile yakın coğrafyada olan Türkiye’ye gelmek benim için eve dönmek gibi oldu. Manchester Üniversitesi Makine Mühendisliğinden mezunum ayrıca mastırımı da orada yaptım. Plastik Boru Endüstrisine 1973’de, İngiltere’de Geliştirme Teknisyeni olarak inovasyon ve teknoloji üzerinde çalışmaya başlayarak katıldım. Yıllar içinde, değişik pozisyonlarda ve yerlerde olmak üzere mühendislikten, genel müdürlüğe ve değişik ticari pozisyonlara geçiş yaptım ancak hep plastik boru endüstrisinde kaldım.

88

Ekim - Aralık 2010 / Sayı 72

2005 yılında Wavin tarafından satın alınan İngiltere merkezli lider bir boru üretim firmasına 2002 yılında Genel Müdür oldum. Wavin bünyesinde Almanya ve Hollanda’daki firmaları yönetme fırsatını elde ettim ve bana Ocak 2010’da Türkiye’ye gelmem teklif edildiğinde çok memnun oldum. Wavin Group’un Pilsa’yı satın almasının ardından yaşanan gelişmeler ve Wavin Group’un Dünya pazarındaki yeri, ürün gamı, üretim koşulları, pazar yapısı hakkında bilgi alabilir miyiz? Wavin, Avrupa’da plastik boru sistemleri ve çözümleri üreticisi olan lider bir firmadır. Plastik boru sistemleri ve içmesuyu hatları, yüzey ısıtma ve soğutma, kanalizasyon ve atık su, yağmur ve sel suyu, içme suyu dağıtım hatları, doğalgaz ve telekom uygulamaları başlıca ürünleridir. Merkezi Zwolle/Hollanda’da bulunan Wavin 29 Avrupa ülkesinde faaliyet göstermekte ve bu ülkelerin Çin de dahil olmak üzere 18’inde üretim yapmaktadır. Toplam 6300 çalışanı olan Wavin, 2009 yılı itibariyle 1,2 milyar euro ciroya sahip bir firmadır. Avrupa’nın dı-


Üretici şında da global acentaları ve yetkili bayilikleri vardır. Wavin NYSE Euronext Amsterdam borsasında işlem görmektedir. Daha fazla detay için www.wavin.com adresine bakabilirsiniz. Pilsa, plastik endüstrisinde güvenilir kalite ve performansa, geniş çeşitlilikte plastik boru ve bağlantı parçaları sağlamada 40 yıllık bir geçmişe sahiptir. Bu süre zarfında ürün çeşitliliğini, satışlarını ve üretim kapasitesini Türkiye’nin en büyük firmalarından biri olmak adına sürekli olarak arttırmıştır. Pilsa aynı zamanda ihracatta çok aktif olup, dünya çapında birçok ülkede temsilci ve distrübütörleri vardır. Uzun yılların verdiği büyüme performansı ile Avrupa Pazar lideri bir firmanın parçası olmak bize bir şekilde sadece kendi kaynaklarımızı kullanarak imkansız olabilecek olan gelişmeyi sağladı. Ocak 2008 ‘den beri Avrupa Plastik Boru Sistemleri’nin ve Çözüm Üreticisi firmanın bir parçası olduk. Bu demektir ki araştırma-geliştirme, kalite konusundaki inovasyonlar, teknoloji, pazarlama ve müşteri hizmetleri konularına verdiğimiz önem sayesinde plastik boru üreticileri içinde büyüme başarısı gösteren firmalar arasındayız. En büyük varlığımız, Avrupa’da birçok ülke arasında en ileri, en gelişmiş, uzun yılların deneyimine sahip olan, son derece uzmanlaşmış kadromuzdur. Türk piyasasına yarar sağlamak ve gelişmemize yardımcı olması adına da kanıtlanmış en iyi çözümü Avrupa’daki en tecrübeli uzmanlardan sağlayabiliriz. Biz kendimizi sadece boru üreticisi olarak görmüyoruz; bizler ileri teknoloji ve inovasyon odaklı çözüm sağlacıyılarıyız. Biz sadece ürün satmıyoruz, sistem ve ürünlerle birlikte çözümler de sunuyoruz ve motivasyonu yüksek takımımıza dahil etmek için yetenekli personel alımı yapıyoruz. Türkiye’deki bu yaklaşım neticesinde Wavin, Pilsa ile büyümeyi hedefliyor.Gerçekten de şirket satın almadan kısa bir süre sonra, Türkiye’de Wavin’in bazı seçilmiş yenilikçi ürünleri Pilsa tarafından piyasaya sunuldu. Bu yeni ürünler Sitech, Tegra Menhol Muayene Bacaları, Elektrofüzyon -Spigot (boruları birleştirme methodu) PE bağlantı parçaları olup ,

Pilsa Wavin’in yenilikçi ürünlerini Türkiye’ye sunmaya devam edecektir. Ayrıca Pilsa bünyesinde yeni ve hali hazırda devam eden yatırımlar mevcuttur. Wavin Pilsa sayesinde özellikle yurtiçinde büyümeyi amaçlıyor. Bu faaliyetlerin sonucu olarak, yakın zamanda, Wavin’in yenilikçi,yaratıcı,güçlü ve hızlı teknolojisinin pazardaki yansıması Pilsa aracılığıyla Türkiye piyasasında görülecektir. Bugün, Adana’da 180 000 metrekare alana yayılan fabrikamızda üretilen ürünler aşağıdaki başlıklar ile özetlenebilir. ÜST YAPI ÜRÜN GURUPLARI Polipropilen Boru Ek ve Parçaları, Alüminyum Folyolu ve Cam Elyaf Takviyeli Borular PEX – Kılıflı PEX Boru ve Ek Parçaları OXY PEX –Kılıflı OXY PEX Oksijen Bariyerli Borular Wavin Sitech Sessiz Üç Katlı Atık Su Boru ve Ek Parçaları PVC Pis Su Boru ve Ek Parçaları PVC Renkli Çatı Oluğu ve Ek Parçaları (Köşeli Tip, Yuvarlak Tip) ALT YAPI ÜRÜN GURUPLARI PE Koruge-Kablo Boru ve Ek Parçaları PVC Temiz Su Boru ve Ek Parçaları PE Borular (PE 32-PE 100) Wavin PE Ek Parçalar (Elektrofüzyon-Spigot) PVC Derinkuyu Boru ve Ek Parçaları PVC Drenaj Boru ve Ek Parçaları Wavin Plastik Menhol ve Ek Parçaları (Muayene Bacaları) TARIM ÜRÜN GURUPLARI Kelepçeli-Mandallı, PE-PVC Yağmurlama Sulama Boru ve Ek Parçaları Damla Sulama Sistemleri (Yuvarlak – Yassı) Pilsa Plastik Boru ve Ek Parçaları satışı Türkiye’nin dört bir yanına dağılmış bayi ve servis teşkilatı tarafından yürütülmektedir. Pilsa’nın İstanbul, Ankara, İzmir ve Adana Bölge Müdürlükleri; Bursa, Samsun ve Şanlıurfa’da ise ofisleri ve depoları bulunmaktadır. Yurtiçi dağıtım ve ürünlerimizin satışı 1200 müşterimiz tarafından yapılmaktadır. Ürünlerimize Türkiye’nin herhangi bir noktasından kolayca ulaşılabilir. Özetle, Avrupa’nın en iyisi tarafından destekEkim - Aralık 2010 / Sayı 72

89


Üretici

lenen iddialı bir büyüme planımız var. Misyonunuz; “Memnuniyet ve güven duygusu yaratarak çalışmak, rakiplerimizden daha iyisini başarmak ve istikrarlı bir şekilde büyümek.” Bu bağlamda yürüttüğünüz çalışmalar nelerdir? Misyonumuz, bu kadar uzun bir geçmişi, mirası ve gücü olan lider bir firmadan beklediklerine ve müşterimizin ihtiyaçlarına dayanmaktadır. Wavin’in bir parçası olarak Pilsa, rekabet edilebilir fiyatlarıyla yüksek kalitedeki ürünleri ve zamanında teslim ile, müşteri ihtiyaçlarını istikrarlı olarak karşılamayı hedeflemektedir. Rekabet gücümüzü ve pazar payımızı arttırmak için tüm kaynaklarımızı verimli kullanarak sürekli olarak ürünlerimizi ve süreçlerimizi geliştiriyoruz. Tek düşündüğümüz şey müşterilerimiz olduğu için, personelimize uygun çalışma ortamı yaratarak onların moti-

90

Ekim - Aralık 2010 / Sayı 72

vasyonu ve eğitimine odaklanıyoruz. Wavin Group yeni ürün ve süreçlerin geliştirilmesine önemli ölçüde yatırım yapıyor. Kendi Teknoloji ve İnovasyon Merkezi (Wavin T&I) ile Grup, teknik uzmanlık alanında geniş çapta tanınmıştır. Wavin T&I ‘da 50’den fazla insan, yerel Wavin firmaları ve dışarıdan gelen ekiplerle yakın ortaklık içinde çalışmaktadır. Wavin T&I personelinin plastik ürünler ve üretim sürecindeki bilgi ve deneyimleri Wavin Group buluşlarına uygulanmakta ve ayrıca Wavin’in yerel firmalarının yeniliklerini de desteklemektedir. Bu alanda Wavin inovasyonları ile birçok ödül de kazanmıştır; örneğin 2005’de Wavin Hollanda‘ya “50 yıldır etkin su yönetiminde yenilikçi çözümlerin lideri olarak” bir ödül takdim edilmiştir. Wavin dünya çapında 320


Üretici adet patente sahiptir ve halen bekleyen birçok patent başvurusu da mevcuttur. Pilsa ve Türkiye’deki müşterilerimiz de bu lider inovatif ürünlere ulaşabilmekte ve Pilsa, cirosunu bu 5 yıldan az geçmişi olan yeni ürünlerle arttırmayı planlamaktadır. Buna ek olarak, çalışanlarımızın sağlığına,güvenliğine ve çevre yönetimine; iş sağlığı ve güvenliğini,çevre mevzuatını, bilimsel ve teknolojik gelişmeleri izleyerek önem veriyoruz, ve bu alanda da dünyada örnek olma yolundayız. Yaşadığımız çevreyi korumak ve daha iyi hale getirebilmek adına, çevre kirliliğine neden olmadan optimum düzeyde doğal kaynakları kullanıyoruz. Görüldüğü gibi, Wavin yüksek değerlerine ve standartlarına son derece bağlıdır ve benim görevim aynı yüksek standartları Türkiye’de devam ettirerek büyümektir. Uzun vadeli başarının bu şekilde elde edilebileceğine inanıyorum. Müşterilerimiz de zamanla bu yaklaşımın kendilerine de fayda getireceğini göreceklerdir. Plastik boru sektörünün güçlü oyuncularından biri olarak sektörün geleceği hakkında öngörüleriniz nelerdir? 2009 yılında Avrupa’da meydana gelen krizden dolayı oluşan problem ve zorluklar Türkiye’de de hissedildi ve global krizin ekonomi üzerindeki negatif etkisi henüz tamamen ortadan kalkmadı. 2010’un ilk altı ayında inşaat sektöründeki pozitif sonuçlara dayanarak, kendi sektörümüzde de 2010 yılının sonlarına doğru büyüme beklentisi içindeyiz. Inşaat, üstyapı ve altyapı sistemlerinde daha önceleri bakır, demir, beton borular, vb kullanılırdı. Ancak, son yıllarda plastik borular bu geleneksel malzemelerin yerini almaya başladı, bu nedenle plastik boru endüstrisi her yıl büyümeye devam ediyor. Daha gelişmiş ülkelerde Plastik Boru Sektörü çok daha ileri safhalarda, bu da demektir ki Türkiye’de hala bir potansiyel var ve plastik boru pazarı daha da büyüyecek. Pazar hacmi 2015 yılına kadar daha da artacak böylece Türkiye’de hem altyapı hem üstyapıda daha çok yatırım olacağının sinyallerini alıyoruz. Ancak bizim endüstrimizdeki en büyük problemlerden biri kayıtdışılık, haksız rekabet ve kalite standartlarına uygun olmamak. Bence, üretici ve kullanıcılıar olarak haksız rekabeti önlemek için tedbirler alındığında

çok daha iyi sonuçlar elde edeceğiz. Bu yıl ilk’i gerçekleştirilen ve katılımcıları arasında yer aldığınız PIPEXPO Boru Endüstrisi Fuarı ve fuarların sektöre etkileri hakkındaki görüşlerinizi alabilir miyiz? Tanıtım ve pazarlama aktivitelerinden en etkilisi olan fuarların sektörümüzdeki olumlu etkileri tartışılmaz bir gerçektir. Türkiye’de bir kaç yıl öncesine kadar boruya ait bir ihtisas fuarı yoktu. Son yıllarda boru adına yapılan ihtisas fuarları sektörümüzün kayda değer şekilde büyüdüğünü göstermektedir. Başarılı bir fuar organizasyonu ile yeterli katılım ve ilgili müşteri kitlesinin fuarı ziyareti sağlandığında ürünlerimizi sergileyeceğimiz en doğru yerin fuarlar olduğunu düşünüyorum. TİMDER’in organizasyonu ile bu yıl ilki gerçekleştirilen 7-11 Nisan tarihlerinde katıldığımız, UNICERA Fuarı ile eşzamanlı yapılan PIPEXPO fuarı benzer müşteri kitlesinin bir araya getirilmesi aynı zamanda boru ihtisas fuarı olması açısından çok faydalı oldu. İlk defa gerçekleştirilen bu fuara plastik boru sektöründe söz sahibi firmaların katılımının sağlanması ilk yıldan fuara olan güveni arttırmış ve gelecek vaad eden bir imaj yaratmıştır. Bu yıl oldukça verimli geçen fuarın gelecek yıl katılım ve ziyaretçi anlamında daha çok talep alacağını düşünüyoruz. Pipexpo fuarının bu yıl kazandığı güven, önümüzdeki senelerde daha yoğun tanıtım faaliyetleri ile desteklenir ise sektörün oldukça ses getirecek bir organizasyonu ve Türkiye için güzel bir kazanç

Ekim - Aralık 2010 / Sayı 72

91


Üretici

Güray Ergün

rek, ölmekte olan kişilerin sağ taraflarına dönmeleri gerektiğini duymuştum, sağıma döndüm ve uyudum. Sabah olup uyandığımda hala yaşadığımı fark edince kendi kendime “Madem ki hala yaşıyorum; bundan sonra bu kötü şartlardan kurtulmak için elimden gelen her şeyi yaparak para kazanmanın yollarını bulacağım” dedim. İlk hedefim ise, yeterli parayı biriktirip 2 kızarmış tavuk alıp yemekti. Anlayacağınız bugünlere geliş hikayem o günlerde alınan bu kararla başladı. İkinci önemli dönem ise, Almanya günlerim oldu. Almanya’ya Türk işçisi olarak gittiğimde aslında akümülatör ustası olarak çalışmak istiyordum. Ama bu alanda iş sahası olmadığını gördüm ve bir döküm fabrikasında çalışmaya başladım. 3 ay sonra bu işin bana uygun olmadığını anladım. Ya Türkiye’ye geri dönecektim ya da başka bir meslek öğrenecektim.

Gelişim Teknik San. ve Tic. Paz. A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı

Ali Bıdı Bir akümülatör atölyesinde iş hayatına adım attınız. Askerlik sonrasında Almanya’ya göç ederek çalışma hayatına, diğer yandan da eğitim almaya devam ettiniz. Edindiğiniz tecrübeler ile birlikte Gelişim Teknik’i kurmaya karar verdiniz. Bu sürecin detaylarını sizden öğrenebilir miyiz? İş hayatına çok küçük yaşta, ilkokulu bitirdikten sonra 13 yaşında, Antalyalı bir akümülatör ustasının yanında çırak olarak başladım. Haftalığım 2,5 liraydı. O yaşta ailemden uzakta küçük bir gecekondu odasında zor şartlarda yaşamanın ve sağlıksız beslenmenin bir sonucu olarak zatüre hastalığına yakalandım. Bir gece o kadar kötüleştim ki, herhalde sabahı göremem diye-

92

Ekim - Aralık 2010 / Sayı 72

Almanya’da kalmayı tercih ederek halk eğitim merkezlerinin düzenlediği mesleki eğitimlere katılmaya başladım. Öyle günler oldu ki gündüzleri fabrikada çalışıyor geceleri ise meslek okulunda oksijen ve elektrik kaynağı eğitimi alıyordum; günde ortalama 4 saat uyuyabiliyordum; cumartesi-pazar günleri mesai yapıyordum. Hedefim yeterli sermayeyi biriktirmekti ve nihayet 15 yıl çalıştıktan sonra 100.000 mark param vardı. Bu çabalarım sürecinde, hayatımın en önemli dönüm noktası bir gazetede, Almanya Çalışma Bakanlığı’nın Konstanz Üniversitesi bünyesinde ülkesine dönmek isteyen Türklere yönelik bir eğitim düzenlediğini okumam oldu. Müracaat sırasında sadece üniversite mezunlarının alındığını öğrendim ama pes etmedim. Üniversite yetkililerine Türkiye’ye dönüş için biriktirdiğim parayı teminat olarak gösterdim ve “Eğer eğitimi başarıyla tamamlayamazsam, eğitim ücretini ben kendim öderim. Eğer başarılı olursam siz ödersiniz” dedim ve bu sayede kabul edildim. Bu eğitimi başarıyla tamamladım. Hemen sonrasında aynı üniversitenin işletme ve ekonomi bölümünde 2. bir 6 aylık kursa kaydoldum ve sertifikamı aldım. Bu kurs beni ve arkadaşlarımı aquatherm GmbH firmasının sahibi Gerhard Rosenberg ile tanıştırdı. 4 arkadaşımla birlikte aquatherm’i


Üretici Türkiye’ye getirmeyi istediğimizi kendisine ilettik ama Gerhard Rosenberg ile 6 ay süren görüşmelerimiz sonuçsuz kaldı. Kurs bitiminde Türkiye’ye döndüm ve Gelişim Teknik’i kurdum. Güneş Enerjisi Sistemlerinin üretim ve montajını yapmaya başladım. Gerhard Rosenberg’e aquatherm’in Türkiye distribütörlüğünü tek başıma da yapabileceğimi söylemiştim. Rosenberg beni, İstanbul’daki bir fuar sonrasında, aralarında Almanya Çalışma Bakanlığı’ndan yetkililerinin de bulunduğu bir akşam yemeğine çağırdığında hiç çekinmeden kabul ettim ve onlar hangi otelde kalıyorsa bende -bana çok büyük maliyeti olmasına rağmen- o otelde kaldım. Alman heyetiyle Boğaz’da yediğimiz yemeğin, 3 bin marka denk gelen hesabını da kendi cebimden ödedim. Bu para benim Almanya’daki 16 yıllık tasarrufumun yüzde 3’ünü oluşturuyordu. Gerhard Rosenberg’i bu davranışım etkilemiş olmalı ki, gecenin sonunda masada bulunan herkese benim aquatherm’in Türkiye distribütörü olduğumu söyledi. Gelişim Teknik’i bugünlere getiren asıl başlangıç noktası, o gece ilan edilen aquatherm distribütörlüğünü almamdır. Gelişim Teknik’i 1987 yılında kuruluşundan bugüne değerlendirir misiniz? aquatherm distribütörlüğünü aldığımızda polipropilen boru sistemleri Türkiye’de daha önce hiç kullanılmamıştı, bu sistemleri kimse bilmiyordu. aquatherm tesisat sistemlerini tanıtmak kolay olmadı. Sektör, o dönemde kullanılan sistemlerin tüm dezavantajlarına rağmen, yeniliklere direnç gösteriyordu. İlk 10 ay 1-2 metre boru bile satamadım. Ama bu konuya olan inancım tamdı, bu nedenle yılmadan devam ettim. Biliyordum ki, Türk inşaat sektörünün polipropilen borulara ihtiyacı vardı ve bu ihtiyaç ile bu boruların tüm avantajları er ya da geç anlaşılacaktı. Bugün Türkiye’de polipropilen boru sektörü diye bir sektörün var olması, benim o dönemki inancım ve azmimi haklı çıkarmaktadır. Öncülüğünü yaptığım bir yenilikten bugün birçok insanın ekmek kazanması beni çok gururlandırmaktadır. İşime duyduğum sevgi, polipropilen tesisat sistemlerinin gelişimine katkı sağlama olarak da yansımıştır. aquatherm

firmasının son 20 yıllık AR-GE çalışmalarına katkım sonucunda, aquatherm firması siyah borulara alternatif olarak, ısıtma/soğutma (fancoil) ve jeotermal hatlar için geliştirilen climatherm tesisat sistemini üretmiştir. aquatherm boru çapları önceden 90 mm’ye kadar çıkarken, benim önerilerim ile bugün 355mm çaplık borular üretilmektedir. Bu gelişmeler sonucunda, Afyon’da 355 mm lik çaplı aquatherm-climatherm boruların döşendiği Türkiye’nin en büyük jeotermal şehir ısıtma sistemi kurulabilmiştir. 10.000 konut bizim borularımızdan geçen suyla ısıtılmaktadır. 1989 yılında ise, ürün gamımıza WavinAS Sessiz Boru® eklenmiştir. WavinAS ile Türkiye’de ilk defa “Sessiz Boru” yu tesisat sistemlerinde bir marka haline getirerek ülkemizde uzun yıllar göz ardı edilen “atık su tesisatında sessizlik ve uzun ömür” özelliği öne çıkarılmıştır. 1999 yılında distribütörlük anlaşması yaptığımız Hutterer & Lechner firması ile Süzgeçler, Sifonlar ve Pis Su Çekvalfleri de ürünlerimiz arasına katılmıştır. Böylelikle hem sulu, hem susuz çalışan koku önleyici HL süzgeçler banyolarda yaygınlıkla kullanılmaya başlanmıştır. Şirketimize dahil ettiğimiz tüm ürünlerin “Önem Verilen Yapıların Tercihi” olan ürünler olmasına dikkat ediyoruz. Bu amaç doğrultusunda; bu sene içinde En İyi Su Teknolojisi ürünleriyle BWT firmasının da distribütörlüğünü alarak Türkiye’ye kullanılan suyun sağlıklı olmasını sağlayacak ürünler getirmeye başlıyoruz. Ekim - Aralık 2010 / Sayı 72

93


Üretici Ürün ve Pazar yapınız ile pazarlama stratejileriniz hakkında bilgi alabilir miyiz? Ürün ve pazar yapımız hatayı kabul etmeyen bir niteliktedir. Yaptığımız her iş ise, bir sonraki işin referansı olma özelliğini taşımaktadır. Böyle hassas bir pazar yapısında bile, müşterilerimizden gelen memnuniyet yazıları sayesinde ne kadar doğru işler yaptığımız görmek, bizi daha da gururlandırmaktadır. İstanbul, Ankara, İzmir, Afyon, Antalya, Kayseri, Adana, Bursa, Sivas, Isparta, Trabzon’da bulunan yaygın bayi ağımızla büyük projelerde yer alıyoruz. Ve belirttiğim gibi her projenin, bir diğer projeye referans olacağı bilinciyle işimize sarılıyoruz. Birçok sivil toplum örgütünde aktif görev alıyorsunuz. Türkiye’de sivil toplum bilinci hakkındaki düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz? Bu bağlamda tesisat inşaat malzeme ve satıcılarını bir çatı altında buluşturan TİMDER’in faaliyetleri hakkındaki görüşleriniz nelerdir? Sivil Toplum örgütlerini, yaşamın her alanında bir amaç etrafındaki insanların bir araya gelmesini sağlayarak; bilgi, birikim, vizyon paylaşımı sağladığı için önemli buluyorum. Bundan 5 sene kadar önce bir sağlık problemimden dolayı sağlıklı ve uzun yaşama, doğru beslenme konularına ilgi duymaya başladım. Bu ilgi beni bu konularda araştırmaya, okumaya yöneltti. Sahibi olduğum kaynakları bu konuda daha fazla bilinç oluşması için kullanmaktayım. Bu çabalarım yerine ulaşmaya başlamış olmalı ki, 2009 senesinde Ulusal, Sosyal ve Uygulamalı Gerontoloji Derneği tarafından 2. Türkiye Uluslararası Gerontoloji Ödülleri kapsamında, değerlendirilen 250 kişi arasından, Uygulamalı Hizmet Ödülü’ne layık görüldüm. Derneğin toplantılarına da konuşmacı olarak çağrılıyorum, böylece bilgi ve birikimimi paylaşabiliyorum TİMDER, sizin de dediğiniz gibi, tesisat inşaat malzeme ve satıcılarını bir çatı altında buluşturarak önemli bir topluluğu bünyesinde barındırıyor. Derginizde sağlıklı ve uzun yaşam hakkında yazıların paylaşıldığı bir köşe oluşturmanızı tavsiye edebilirim. Edindiğim bilgiler gösteriyor ki; Türk insanı 2030 yılında Avrupa’nın en obez milleti olma yolunda ilerliyor. Devlet İstatistik Enstitüsü’nün verilerine göre, Türkiye’de ortalama ömür erkeklerde 68 yaş iken kadınlarda 72 yaş olarak belirlenmiş. Bu veriler özellikle uzak doğu ülkeleriyle kı-

94

Ekim - Aralık 2010 / Sayı 72

yaslandığında çok düşük kalıyor. Bir millet ne kadar sağlıklıysa o kadar başarılı olur, ilerler, her alanda kalkınır. Atatürk’ün de şu sözlerle ifade ettiği gibi “Sağlam Kafa Sağlam Vücutta Bulunur”. Bu sözleri hayata geçirebilmek için hepimiz elimizden geleni yapmalıyız. Siz de derginiz aracılığıyla sağlık ve beslenme konusunda üyelerinizi daha bilinçlendirebilirsiniz. Katkım olabileceğini düşündüğüm bir diğer önerim de 50-55 yaş üstü TİMDER üyelerinin davet edileceği bir organizasyon düzenlenebilir. Bu organizasyona konuşmacı olarak katılabilir, sağlık ve uzun yaşam alanındaki birikimlerimi, 120 yaşına kadar yaşamayı hedef olarak belirlemiş biri olarak, sizlerle paylaşabilirim. Sektörde başarılı bir iş adamısınız. Sağlıklı yaşam tutkusu ile karşımıza çıkan Ali Bıdı, sosyal hayatında neler yapıyor? Spor hayatımın önemli bir parçasını oluşturuyor. Almanya yıllarımda spora ayıracak çok vaktim yoktu. Zaten bir değil, birkaç iş yapıyordum ve bu işler fiziksel güç gerektiriyordu. Türkiye’de ise spor yapmayı bir ilke olarak benimsedim. Her sabah saat 05:30-06:00 arası kalkıyorum. Kışın tenis oynuyor, yaz aylarında ise mutlaka her sabah yüzüyorum. Yoğun iş tempoma ve iş gezilerime rağmen bulduğum her fırsatta spor yapıyorum. Örneğin; havaalanında rötar yapmış uçağı beklerken, oturduğum banka ellerimi dayıyorum ve mekik hareketi yapıyorum. Bunun yanında uzun zamandır vejeteryan olarak besleniyorum ve kesinlikle ekmek tarzı gıdalar tüketmiyorum. Bu sayede 5 sene öncesine kadar 52 bedenken şu anda 48 bedenim. Bir çok insan özellikle B12 vitamininin eksikliğinden rahatsızlanacağımı söylerken, ben et yemeyi bıraktığımdan beri daha iyi B12 değerlerine sahip olduğumu gördükçe, beslenme tarzımı değiştirmenin kesinlikle doğru bir karar olduğunu görüyorum. Eskiden, ziyaret ettiğim müşterilerime çikolata ikram ederken, şimdi elimde sağlık kitaplarıyla yanlarına gidiyorum.Sağlıklı ve uzun yaşam tutkumu, Afyon’da içinde apart otel, villa ve beş yıldızlı otelin bulunduğu sağlıklı yaşam merkezi kurarak, daha geniş kitlelerle paylaşmayı hedefliyorum. Alila Termal Resort SPA’da ortağım Ali Acar ile birlikte herkesin şifa bulacağı, sağlıklı ve uzun yaşamalarına katkı sağlayacak bir ortam oluşturuyoruz. En büyük hobimin hayat buluyor olması beni çok heyecanlandırıyor.



İçimizden Biri

Orhan Hopa

temiz, önemli bir firmaydı askere gidene kadar orada çalışmaya devam ettim. Zaten askere gideceğim zamanlarda da yaşanan sıkıntılar neticesindeYapıtek kapanmak zorunda kaldı. Bu zor dönemde yaşamış olduğumuz sıkıntıların da bana şu anki ticari hayatımda önemli katkılar sağladığını düşünüyorum.

Göksu Yapı Pazarlama Taah. Ltd. Şti.

Yıldıray Adem Yılmaz “Zor dönemde yaşamış olduğumuz sıkıntıların da bana önemli katkılar sağladığını düşünüyorum.” 1962 yılında İstanbul’da doğdum. Öğrenim hayatım da İstanbul’da geçti. Bir yandan eğitimime devam ederken diğer taraftan da 15 yaşından itibaren babamın, inşaat malzemeleri satışı yapan Yapıtek firmasında büyük bir hevesle çıraklık yapmaya başladım. Her boş kaldığım anda malzemeleri düzenler büyük bir özveri ile mağazamıza katkı sağlamaya çalışırdım. O dönem Yapıtek sektörde gayet

96

Ekim - Aralık 2010 / Sayı 72

“Burada açık bir pazar olduğunu görerek mağazamızı da buraya taşıdık.” Askerlik dönüşünde amcamın sahibi olduğu, kalorifer kazanları üreten Güneş Kazan firmasında çalışmaya başladım. Muhasebe, mal tedariki ve pazarlama gibi birçok kolda görev aldığım bu şirkettin muhasebesini tutan yetkili benim tertipli çalışmamı çok beğeniyordu. Bunun da etkisi ile birlikte bana ek iş vermeye başladı. Tek defter olarak tabir edilen küçük işletmelerin muhasebe kayıtlarını da tutarak bir ek kazanç sağlamaya başladım. Evlilik hazırlıklarında olduğum 1986 yılında babamın eski ortağı Haluk Karaca, küçük pir pay ile başlayacağım ve her sene payımın artacağı bir ortaklık teklif etti. Bende bu teklifi kabul etmem ile birlikte tesisat işleri uygulaması yapan Yapıtek Mekanik firmasında ticari hayatıma devam ettim. İlk senemizde sadece uygulama hizmetleri veriyorduk. Sonrasında ise malzeme satışını da işletmemizin bünyesine aldık. Toplam üç yıl süren ortaklığımız sonrasında yollarımızı ayırdık. Bende bu ortaklığın sonrasında kendi işimi kurmaya karar vererek Sanayi Mahallesi’nde 30-40m2’lik bir dükkanda Göksu Yapı’yı kurdum. Yaklaşık 3-4 yıl bu mağzamızda faaliyetlerimize devam etmemizin ardından Sultan Selim Caddesi üzerinde daha büyük ve lüks bir mağaza açtık. Yaklaşık 4 yıl da orada devam eden faaliyetlerimiz sonrasında kiradan kurtulalım, biraz daha rahat bir şekilde ticaret hayatımıza devam edelim diyerek 1998 yılında Sanayi Mahallesinde 2 katlı bir yer satın aldık ve mağazamızı oraya taşıdık. Kendi malımız olmasını da dikkate alarak önemli bir yatırım ile dönemin lüks mağazalarından birini oluşturduk. Sektörümüzde 90’lı yılların sonlarında başlayan açık araziye geçiş akımıyla bizde 1999 yılında halen faaliyette olan Cendere Yolu’ndaki mağazamızın bulunduğu 2.5 dönümlük araziyi kiraladık ve mağazamızda satışını yaptığımız ürünlerin sevkiyatlarını buradan yönlenirmeye başladık. Zaman içinde Sanayi Mahallesindeki satış hacimlerimiz düşmeye başladı. 2001 yılında


İçimizden Biri

o dönemlerde toptan malzeme verdiğimiz şu anki bulunduğumuz.yerde başka bir firma vardı Gelip giderken buradaki talebi karşılayamadıklarını, dolayısıyla burada açık bir pazar olduğunu görerek devir almamız ile birlikte mağazamızı da buraya taşıdık.

taraftan da iyi paraların kazanıldığı dönemlere bakıldığında enflasyonun para kazandırdığını görüyoruz. Tabi ki ülkemiz için enflasyonun yüksek olduğu dönemlerin geri gelmesini arzu etmiyoruz ama bu koşullar altında artık yüksek karlılık sağlamanın zor olduğunu görüyoruz.

“Zamana uygun lüks bir mağaza oluşturduk.” Geçen yıl Kağıthane Belediyesi tarafından gündeme getirilen proje neticesinde bu bölgede yapılacak şehir planlamasında kötü görüntü oluşturan açık arazi de mal depolaması yapanların bölgeyi terk etmesi, burada ancak kapalı showroomlara izin verileceği duyuruldu. Bizde müşterilerimizin alıştığı, İstanbul’da seramik denildiğinde akla gelen 3 noktadan biri olan yerimizden ayrılarak yeni bir maceraya atılmaktansa üretici Termal Seramik ile birlikte hemen bitişiğimizde bulunan alana çok daha uygun koşullarda, müşterilerimize daha iyi hizmet verebileceğimiz bir satış noktası oluşturmaya karar verdik. Zamanın gerekliliklerine uygun, 400m2 kapalı showroom’u bulunan ve lüks bir mağaza oluşturduk.

“Burada yapı market açılmasının bana zarar değil yarar sağlayacağını düşünüyorum.” Bölgemizde belediyenin ortaya koymuş olduğu proje yapı marketlerinde dikkatini çekmiş olacak ki burada iki yapı marketin açılacağı duyumunu aldık. Benim yapı marketlere bakışım diğer arkadaşlarımızdan biraz farklı, burada yapı market açılmasının bana zarar değil yarar sağlayacağını düşünüyorum. Çünkü yapı marketlerin insertlerini düzenli olarak takip ediyor ve kendimiz ile kıyaslıyorum. Ürün fiyatlarında müşteriye onlar değil, biz avantaj sağlıyoruz. Çünkü onların giderleri çok yüksek bunu sattıkları ürünlere yansıtmak zorunda ve yaptıkları yatırımların büyüklüğü dikkate alınarak kar marjlarından feragat etmemek zorundalar. Dolayısıyla hem fiyatlarımız, hemde hizmet kalitemiz ile onların bölgeye çekecekleri yeni müşteri potansiyelinden bizler yararlanacağız. Müşteriler artık kaliteli hizmet, güleryüz, Türk insanının sevdiği o sıcak ilişkiyi istiyor. Bunlar da bize ayrıca avantaj sağlıyor. Onlar ile rekabette zorlandığımız tek nokta ise bankalar ile yapmış oldukları anlaşmalar. Nakit veya kısa vade satışlarda fiyat avantajımız net bir şekilde ortada, ancak müşteri 12 taksit ile bu ürünleri almak istiyorum dediğinde bankanın bizden aldığı komisyonu müşteriye yansıtmak durumunda kalıyoruz. Uzun vade satışlarında bu nedenle aşağı yukarı aynı fiyatlar ile rekabet etmek zorunda kalıyoruz.

“Kendimizi geleceğe hazırlıyoruz.” Kağıthane’de başlatılan şehir yapılanmasının zaman içinde diğer semtlere de yansıyarak yapı malzemeleri sektöründe önemli bir pazar açılacağını düşünüyorum. İşte bunun için kendimizi geleceğe hazırlıyoruz. Yeni açtığımız mağazamızda bu hazırlığın bir parçasıdır. Eskiden iş çok, malzeme yoktu. Radyatör alabilmek için DemirDöküm’ün fabrikası önünde sabahladığımız zamanlar olurdu. Şimdi ise tüketimin çok üstünde üretim potansiyeli var. Bu ürünlerin fiyatlarına etki ederek kar marjlarını minimum seviyelere indiriyor. Diğer

Ekim - Aralık 2010 / Sayı 72

97


İçimizden Biri

abartmadan bir zaman değerlendirmesi yaptığımda bir ayın 5-6 gününü dernek için harcadığımızı söyleyebilirim. Derneğin faaliyetlerini değerlendirdiğimde bundan daha iyisini beklemenin görev alan arkadaşlarımıza haksızlık olduğunu düşünüyorum. Çünkü daha ileri çalışmalar yapabilmek için görev alan arkadaşlarımızın tamamiyle işlerini bir kenara atarak dernekle ilgilenmesi gerekir. Tek kaldığımda veya toplantılarımızda birçok yararlı fikir üretebiliyorum ancak bunları uygulamak için önemli bir zamana ihtiyaç var. Belki bu noktadan sonra yapılabilecek şey profesyonel çalışan kadromuzu genişleterek yönetim kurulumuzun profesyoneller üzerinde denetim mekanizması oluşturmak olabilir. Böylelikle tam zamanlı olarak dernek adına faaliyetleri yürüten arkadaşlarımız dolayısıyla da derneğin insan ilişkileri gelişir. Çünkü faaliyetler insan ilişkileri ile sağlanabiliyor.

“TİMDER’in yararlı işlere imza atan, sektör için önemli bir sivil toplum kuruluşu olduğunu ancak içine girdiğimde anlayabildim.” İtiraf etmeliyim ki; yönetimde görev alana kadar TİMDER’i rutin toplantıların yapıldığı, birkaç kişinin bir araya gelipte iyi bişeyler yapmak istediği ama başaramadığı klasik dernek yapısında bir oluşum olarak görüyordum. Ancak gerçekler öyle değilmiş. TİMDER’in yararlı işlere imza atan, sektör için önemli bir sivil toplum kuruluşu olduğunu ancak içine girdiğimde anlayabildim. İşte bu yüzden derneğin tanıtımınıda çok iyi yapmamız gerekiyor. Dernekte görev alan arkadaşlarımız kendi zamanlarından feragat ederek, önemli bir efor sarf ediyor. Hiç

98

Ekim - Aralık 2010 / Sayı 72

Biz kurumsallaşmış bir firma değiliz, bütün işler bana bağlıdır. Dernekte harcadığım zamanı değerlendirdiğimde ilk dönem çıkmayı düşünmüştüm ama halen göreve devam ediyorum. Nedeni; sektörümüzde genç, dinamik arkadaşlarımızın bizden bayrağı teslim almaya heveslenmemesidir. Belki dışarıdan çok fazla kadro değişmiyor gibi görünüyor olabilir ama aslında görev alan arkadaşlarımız kendi işlerinden büyük feragat ederek görevlerini en iyi şekilde yerine getirmeye çalıştığı için bırakılmıyor. Yönetimimizde yer alan herkesin derneğimiz için yararlı olabilecek, genç kişilere görev teslim etmeye hazır olduğuna eminim. Yeter ki bayrağı devralarak bizden daha hızlı bu yarışa devam edebilecek arkadaşlarımız olsun.



İçimizden Biri

Orhan Hopa

Engin Yapı ve Tesisat Malz. Paz. San. Tic. Ltd. Şti.

Cemal Kır

“Bu iş benim çocukluğumdan gelen hayalimdi.” Ben bir insanın gelişiminde çevresinden aldığı örnekler, kıvılcımlar ile geleceğini çizdiğine inanıyorum. Ben 5 yaşındayken bir rüya görmüş ve bunu nineme anlatmıştım. Ninemde yüzünde tebessüm ile benim torunum tüccar olacak şeklinde yorumlamıştı. Bununla birlikte daha o günlerden ticaret hayallerime girmişti. Tabi ki o yaşta ve köyde yapı malzemeleri sektöründe ticaret yapacağımı hayal etmedim ama tüccarlık zihnime yerleşmişti. Babam beni 12 yaşımda sanat okulu okumak üzere İstanbul’a gönderdi. Bir yandan öğrenimimi devam ettirirken diğer yandan da çalışma hayatına atılma isteğim ile öncelikle bir çamaşır suyu fabrikasında işe başladım. İş hayatına atılmıştım ama buranın bana sağladığı gelir çok yetersizdi. Bir akrabamla görüşmemde babam tesisatçı çok iyi para kazanıyor. demişti. Bende bunu duyunca etkilendim. Bende tesisatçılık yapmaya karar verdim. Tesadüf o dönemde tesisatçılık işi ile uğraşan köylümüzün de çırağa ihtiyacı olmasıyla yanında işe başladım. Anahtarın bile ne olduğunu bilmiyordum ama bu işe merak salmıştım. Bir insan konu her ne olursa olsun istekli davranıyorsa başarılı olacaktır. İsteksiz yapılan işten ise başarı sağlanacağına inanmıyorum. Bende istekli

100

Ekim - Aralık 2010 / Sayı 72

çalışmam ile birlikte kısa sürede işi öğrenerek ustalık yapmaya başladım. Edindiğim tecrübe ve kendime iş kurma hayallerim ile birlikte de 1985 yılında şahsi firmam olan Engin Tesisat’ı kurdum. Kısa sürede ısıtma – soğutma sektöründe önemli taahhüt işleri başardım. Sonrasında çocukluktan gelme hayalim ve işimi genişletmek arzusuyla kardeşim Bülent Kır ile birlikte 1990 yılında iş yapımıza nalburiyeyi de kattık. Böylece çocukluk hayalim olan ticaret yapma arzusunu da başarmış oldum. Tesisatçılıkta olduğu gibi bilmediğim bir işi yapmaya başlamıştım. Dolayısıyla kötü mallarda aldık, elimizde kalan mallar da oldu. Ama bu iş benim çocukluğumdan gelen hayallerimdi. Dolayısıyla çok büyük başarma isteğim vardı. Bir süre sonra artık ticareti öğrenmiştim. Hatta 2-3 yıl içinde bulunduğumuz bölgenin de en iyi nalburiyesi olmuştuk. Bu dönem boyunca tesisat malzemeleri, boya gibi ürünler satıyorduk. Yaklaşık 4 yıl devam eden bu sürecin ardından seramik ürünlerinin de satışını yapmak arzusuyla Ege Seramik’ten bayilik aldık ve yine kardeşim Bülent Kır ile birlikte, 1994 yılında Engin Yapı ve Tesisat Malzemeleri Paz. San. Tic. Ltd. Şti.’imizi kurduk. Tabi yeni tanıştığımız seramik ticareti stok gerektirdiği için o dönemlerde bazı sıkıntılarımız oldu. Sonrasında Ege Seramik ile yollarımızı ayırdık ve Çanakkale Seramik bayiliği ile ti-


İçimizden Biri cari faaliyetlerimize devam etmeye başladık. O günden bu zamana kadar da Kale ailesi ile birlikteliğimiz devam ediyor. “Müşteri artık bilinçli satıcı, kaliteli hizmet, satış sonrası destek arıyor. Bunlardan biri dahi eksikse gelecek ticari hayatınız riskte demektir.” Para kazanmak için artık butik iş yapmak gerekiyor. Ben büyük bayiyim, toptancıyım diyebilmek para kazandırmıyor. Ancak butik işler ile verdiğiniz doğru hizmet para kazandırıyor. Biz bunu görüyor ticari faaliyetlerimizi bu yolda şekillendiriyor ve tali bayilerimize de bu yönde çalışmalarını tavsiye ediyoruz. Ticareti doğru bir şekilde yürütmek için tüccar veya pazarlamacının ürüne tamamiyle hakim olması gerekiyor. Bu ürünün nerede, ne şekilde kullanılmasından ne gibi avantajlar sağlanır? Nerede kullanılması dezavantaj sağlar? Bunları bilmediğiniz sürece o malı satamazsınız. Bugün satarsanız da doğru bir satış olmadığı için yarın o müşteri hatta çevresinde etkilediği kişiler artık sizden mal almaz. Bunun için en doğru hizmeti vermeli, sattığınız ürüne tam manasıyla hakim olmalısınız. Kısacasını söylemek gerekirse eski tüccar bakışı; ben malımı satar paramı alırım, gerisini bilmem dönemi geçti. Müşteri artık bilinçli satıcı, kaliteli hizmet, satış sonrası destek arıyor. Bunlardan biri dahi eksikse gelecek ticari hayatınız riskte demektir. Bugün Engin Yapı’nın başarısı da bu anlayışı tüm çalışanlarımızın benimsemiş olmasından kaynaklanıyor. Yakın zaman içinde bir müşteri geldi çatısını yaptıracakmış. Gittim yerine baktım, ihtiyaçlarını belirledim ve 19.500 TL fiyat verdim. Müşterinin biranda yüzündeki ifade değişti ve ben burası için 13.000 TL fiyat aldım. Böylesi bir fark olabilir mi? dedi. Ben gayet kendimden emin bir şekilde yapılacak işlemleri ve uygulanması gereken ürünleri anlattım. Tam üçte bir fiyat farkı bulunmasına rağmen o müşteri sunduğum ürünler ve benim bilgime güvenerek bu alışverişi bizden yapmayı tercih etti. Çünkü doğru tektir. Diğer fiyatı veren kişi de bir satıcı ama sadece ekonomik ürünler ile sunacağı fiyat avantajının ona müşteriyi kazandıracağını zannediyor. Hayır, müşteri doğru hizmeti, doğru ürünü istiyor. Verdiğin ürünün arkasında durabilmeni, doğru uygulama desteği istiyor. Sadece fiyat ile müşteri kazanmaya çalışmak için ticaret yapmaya çalışanlar, müşteri güveni dolayısıyla da ticaret hacmi kaybetmeye mahkum olacaklar. Çünkü yanlış ürün, yanlış

hizmet ile yapılan işler bir süre sonra işlevini yitirerek tekrarlanmak zorunda kalıyor. Bu satışı yapan kişi için, müşteri için, sektörümüz için, ülke ekonomisi için yara açmaktan başka birşey değildir. “Biliyorum ki son nefesime kadar öğreneceğim şeyler olacak.” Ben belki çok iyi bir konuşmacı değilim ama çok iyi bir dinleyiciyimdir. Bir sohbet sırasında alınacak mesajları çok iyi kavrar ve yararlı olacaklarını muhakkak benimserim. Örneğin; yazlığımızda bir yönetim kurulu toplantısında bütçe çalışması yapıyoruz. Ben önerilerimi sunuyorum. Şuradan gelecek bir para var onu alıp şu borcumuzu kapatırız. dedim. Bir Yüzbaşımız var; ya olmazsa, dedi. Alternatifini sundum. Ya o da olmaz sa, dedi. Yine bir öneri sundum. Yine; ya o da olmazsa dedi. Bende sinirlendim o olmazsa, bu olmazsa, biri olacaktır dedim. Yüzbaşı; Cemal Bey beni yanlış anlama ben bir askerim, askeri kurallarda şu vardır; herşey en kötü ihtimale göre hazırlanır, plan iyi koşullarda yürüdüğü zaman başarı bir kat daha artar. dedi. Bu benim hayat felsefemde çok önemli bir dönüş noktası oldu. Önceden Mehmet’ten alır Ali’ye veririz diyorsam bugün Mehmet’ten alamazsam ne olacak? Alternatifini bulduysam da ondan da alamazsam ne olur? diyorum. Bugün her borçlanmam için en az üç ödeme programı yaparım. Dördüncü garantim içinde belli bir mülkümü hiçbir koşulda ipotek etmem. Bunu bir ticari tecrübe ile değil, bir yazlık toplantısında edilen iki cümleden öğrenEkim - Aralık 2010 / Sayı 72

101


İçimizden Biri dim. Bu bir yerde doğru bir bakış açısı varsa onu kazanmak gerektiğini gösteriyor. Bu gibi önemli davranışları kazanmak için her ortamda karşımdaki kişiyi dikkalice dinler, almam gereken bir mesaj varsa onu muhakkak alırım. Çünkü biliyorum ki son nefesime kadar öğreneceğim şeyler olacak. “Eskisi gibi büyük paralar kazanmak çok zor ama ekmek yemek mümkün.” Gerçekten zor ve yüksek rekabetin olduğu bir sektörde faaliyet gösteriyoruz. Eskisi gibi büyük paralar kazanmak çok zor ama ekmek yemek mümkün. Sektörün geleceğine baktığımızda büyük yapı marketlerin yapamadıklarını yapmamız gerekiyor. Müşterinin sıcak ilişki kurması, detaylı bilgi, kaliteli hizmet alması gerekiyor. Ben yapı marketler ile rekabet edeceğim diyerek onların çizgisinde ilerlemeye çalışan arkadaşlarımızın bu bakış açısıyla en fazla 5 yıl daha ayakta durabileceğini öngörüyorum. Bir ayakkabı mağzası vardır vitrininde bir çift ayakkabı 500 Euro diğer bir mağazanın ise vitrindeki 100 ayakkabı 500 Euro bizim vitrinimizde 500 Euro’luk ayakkabı bulunması gerekiyor. Yani lüks ürüne yönelmeli ve bu ürün hakkında en iyi bilgiye sahip olmalısınız. 100 tane değil 2 tane satmayı düşüneceğiz bu pazarda sadece en iyi hizmet kalitesini sunarak başarılı olabiliriz. Bir yıl önce şuan bulunduğumuz Bağdat Caddesi’ndeki mağazamızı açtık. Ticari çizgimde bir yılı değerlendirdiğimde ne kadar doğru bir adım attığımızı görüyorum. Burada harıl harıl mal satmıyoruz tabi ki ama yeri geldiğinde bir banyo için 20.000 TL’lik ürün satıyoruz. Bu rakam için 40 banyo ürünü de satabilirdik ama enerjimizi 40 noktada harcamamız gerekirdi. Ticari çizgimizi bu yönde sürdürerek müşterilerimize de maksimum hizmet sunuyoruz. Bunu sağlamadığınızda da zaten lüks ürün pazarında tutunamazsınız. “Yabancı sermaye mi getiriyorlar, cebimizdeki parayı mı alıp gidiyorlar?” Baktığınızda yurtdışından ülkemize yatırımlar yapılıyor. Ama sektörleri incelediğinizde hep hizmet sektörleri olduğunu görüyoruz. Gelip büyük yayatırımlar ile fabrika kuranların sayısı ise minimum diyebiliriz. Bir arkadaşım yurtdışı menşeili bir callcenter firmasında çalışıyor. Bu firma ülkemizde 300 kişiye istihdam sağlıyor. Firmanın yapısını incelediğinizde mağazaları, depoları ve hatta tüm müşterileri yurt-

102

Ekim - Aralık 2010 / Sayı 72

dışında. Bu tip bir yatırımı burada yapmasının nedenine baktığımızda da teşvik’ten başka bir sonuç çıkmıyor. 10 yıl vergi avantaşı, sigorta primlerinde indirim v.b. avantajlar nedeniyle gelmiş, belkide bu avantajları sona erdiğinde çantasını alıp gidecek bir şirket olarak görülüyor. Bu nedenle verilen teşviklere karşılık olarak ülkemize yapılan yatırımlara dikkat edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bugün 300 kişiye istihdam sağlıyor diye bakıyoruz ama bu istihdamın masraflarının büyük bir bölümünü devletten zaten almış oluyor. Yabancı sermaye mi getiriyorlar, cebimizdeki parayı mı alıp gidiyorlar? Sadece bugün değil geleceği de düşünmeliyiz. Gelenlerin gerçekten de katkı sağlayacağı bir ortam oluşturmalıyız. Devletimiz parça parça gelen vergileri birer birer düşünüyor ve bu nedenle KOBİ’leri çokta önemsemiyor gibi görünüyor. Ülkemize gelen yabancı yapı marketlerin de iş yapılarına bir bakın, sattıkları ürünlerin birçoğu zaten ülkemizde satılan ürünlerdi, onların açtığı büyük işletmelerin yerine birçok küçük işletme kapanmış. Zaten bu çark dönüyordu ama kazanılan para dışarıya gitmiyordu. Dün mahallemizdeki bakkal hipermarkette kasiyer, kasabımız reyon görevlisi oldu. Yapı marketlere dur denilmemesinin sektörümüzde böyle bir geleceği getirmesinden endişe ediyorum. Bir yapı marketin açılması 10 yapı malzemecisi, 10 hırdavatçı, 10 beyaz eşya mağazası kapanırsa ortalama 10 kişiden 300 kişilik istihdam kaybı demektir. Bu saydıklarımızın yanında yapı marketlerde daha birçok sektöre etki ediyor. Bunun yerine yapı marketin sağlayacağı istihdam ne olacak? Çalışan kişilerin gelirleri ne olacak? Bunları iyi analiz etmeli ne kadar yararlı? Ne kadar zararlı bir yapılaşma olduğunu dikkatle incelemeliyiz. “Çeşitlilik sağlayacak, en iyi hizmeti sunacağız ki para kazanalım.” Artık devir güçleri birleştirme devri ama biz millet olarak hep küçük olsun benim olsun felsefesini benimsemişiz. Bunu biraz da doğal karşılıyorum. Çünkü 1950’li yıllar öncesine baktığımızda Türklerin ticaret ile bir ilişkisi yoktu. Ticaret diğer milletlerden ama vatandaşımız olanlar tarafından yapılıyordu. Bu dönemlerden sonra Türkler ticarete başladı. Sonucunda da ticaret kültürünün oturması zaman aldı. Aynı şekilde ortaklık kültürünün de oturması için zaman gerektiğini düşünüyorum. Bu kültürümüzde oluştuğunda daha sağlıklı,


İçimizden Biri kurumsal firmaların çoğalacağına inanıyorum. Bence sektörümüzde örnek alınması gereken kişilerden biri de Yönetim Kurulu Üyemiz olan Uğur Yapı - EVDEMA’nın sahibi Kemal Çelik’tir. Gerçektende iyi yapılandırılmış mağazaları ile müşterilerine birçok kolda butik hizmet sunuyor. Bundan sonraki ticari anlayışın da bu çerçevede olması gerektiğine inanıyorum. Bizim bundan sonraki ticaret hayatımız bugün oturttuğumuz yapı gibi 300-400m2’lik, butik hizmet sağlayan mağazalar ile devam edecektir. Çeşitlilik sağlayacak, en iyi hizmeti sunacağız ki para kazanalım. “Birçok üretici firmanın market odaklı olarak pazarlama stratejisi oluşturduğunu görüyoruz. Bu bir anlamda kendi kuyularını kazmak oluyor.” Elektronik sektöründe bir arkadaşım bir büyük market ile ürün satışı konusunda görüşmeye gidiyor. Market; senin ürününü satarım ama diğer market’in raf fiyatından %40 aşağı verirsen bunu yaparım diyor. İster onun fiyatlarını yukarı çek, istersen benim fiyatımı dip noktaya çek ürününü satmak için benim koşulum budur diyor. Sektörümüzdeki birçok üretici firmanın da market odaklı olarak pazarlama stratejisi oluşturduğunu görüyoruz. Bu bir anlamda kendi kuyularını kazmak oluyor. Küçük işletmeler ile bu tip büyük işletmeler arasında ortaya çıkarttıkları avantaj ve dezavantajlar bu küçük işletmeleri küstürmeye veya kepenk kapattırmaya ittiğinde oyunu onların kurallarıyla oynamaya zorlayacaktır. Bu da onlar için geri dönülmez yaralar açacak ama çoğu halen farkında değil. Üreticilerin bu tutumu ileride bu büyük marketler ile çarklarının sürekli çalışmasını belki sağlayabilir ama işletmenin devamlılığını sağlayacak kazanç için yine biz butik mağazalara ihtiyaç duyacaktır. Onlar sadece kazanmayı düşünür. Biz ise; kazan, kazandır ilkesi ile hareket ederiz. Bu nedenle üreticilerin butik mağazalara elinden gelen tüm desteği vermesi gerekiyor. “Bugüne kadar hep kazandığımı yatırıma dönüştürdüm. Ölünceye kadar da böyle devam edecek.” Herşey hayallerim ile başlıyor. Gelecek ile ilgili hayalim de; beş butik mağaza ile hizmet vermek ve bütün tali bayi arkadaşlarımıza destek vererek butik çalışmalarını sağlamaktır. Bu güne kadar hep kazandığımı yatırıma dönüştürdüm. Ölünceye kadar da böyle devam edecek. Vesile olup ta birkaç kişi ile

ekmeğimizi paylaşabiliyorsak ne mutlu bize, elimizden geldiğince ülkemize, sektörümüze katkı sağlayacak yatırımlara devam edeceğiz. Ben her başıma gelen kötü şeyden bir pay çıkartırım. Bu nedenle gördüğüm zararları da bir kazanç olarak görürüm. Örneğin; aracımla büyük hasarlı bir kaza yaptım. Bu bana aracımın kaskosunu aksatmamam, bakımını düzenli yaptırmam gerektiğini hatırlattı. Bu yüzden çıkan masrafa üzülmek yerinden ordan çıkardığım dersten dolayı sevindim. Hayata bakış açınız bu olduğu sürece zarar ettiğinizi düşündüğünüz konularda bile kar ediyorsunuz. “Bülent ile birlikte bayrağı teslim ettiğimizde hiç elimizn titremeyeceği kişiler yetiştirdiğimiz için çok mutluyuz.” Şuan bulunduğumuz Bağdat Caddesi mağazamız çocuklarım tarafından yönetiliyor. Tecrübelerime istinaden baktığımda arkamda bıraktığım nesilin de bu işi layıkıyla yürüteceğini görüyorum. Son iki aydan beri bu mağazamıza gelmiyordum. İşlerliğine baktığımda ise çok iyi sonuçlar görüyorum. Kale Gurubu tarafından da mağazamızın hizmet kalitesi açısından birinci seçilmesi bunun bir göstergesidir. Dolayısıyla kardeşim Bülent ile birlikte bayrağı teslim ettiğimizde hiç elimizn titremeyeceği kişiler yetiştirdiğimiz için çok mutluyuz. Yönetim Kurulu Üyeleri arasında bulunduğum TİMDER’in Akademi faaliyetini sektörümüz için en başarılı faaliyetler arasında görüyorum. Bu eğitimlere 80 kişi katılıyorsa bu bilgiyi sadece 80 kişinin aldığı anlamına gelmiyor. Buradan bir arkadaşımız eğitime katıldığında edinmiş olduğu yeni bir bilgiyi arkadaşları ile paylaşıyor ve bu bilgi gittikçe yayılıyor. İnanıyorum ki diğer katılımcıların da birçoğu bu şekilde bilgisini paylaşarak çevresine yayıyordur. Bu eğitim faaliyetimizin yanı sıra sattığımız ürünlerin doğru uygulanabilmesini sağlayacak ustalarımız için de eğitim faaliyetleri yapabiliriz. Bu şekilde sektörümüze bir artı değer daha katabiliriz diye düşünüyorum. Ekim - Aralık 2010 / Sayı 72

103


Geçerken Uğradık

Polat Yapı Taah. ve İnş. San. Tic. A.Ş.

Ercan Polat Ticarete Başlangıç Sektöre Ege Seramik camiasında, muhasebe deparmanında görev alarak ilk adımımı attım. Askerliğe kadar 3 yıl süreyle devam ettiğim bu görevimin ardından satış kanalında tecrübe edinmek amacıyla Denge Yapı Ürünlerinde çalışmaya başladım. Sonrasında ise tecrübelerimi değerlendirmek ve sektörel gelişimime devam etmek için o dönemin yıldız ekibinin bulunduğu Türkiye’nin ilk 5 firması arasında yer alan Polat İnşaat Malzemelerine transfer oldum. Polat İnş. Malz. o dönem başarısının altında yatan en temel özelliği iyi bir ekip ruhuna sahip olmasıydı. Benim de orada en iyi öğrendiğim şey ekip çalışmasının önemi oldu. Bir ekip nasıl kurulur, başarı için olmazsa olmaz ekip ruhu nasıl oluşturulur bunları öğrendim ve satış kanalındaki tecrübelerimi zenginleştirdim. Edindiğim tecrübeler ile birlikte 1995 yılında bir arkadaşım ile kendi adımıza iş yapmaya karar verdik. Ardından ihracatın önemini hissederek Karaköy Expo AVM’de

104

Ekim - Aralık 2010 / Sayı 72

Güray Ergün

bir mağaza açtık. Yaklaşık iki sene özellikle de Rusya’ya ihracat yaptık. Bunun ardından abimle güçlerimizi birleştirerek iş yapmaya karar verdik ve 1998 yılında Polat Seramik Merkezini kurduk. Yine Ege Seramik ürünleri ile sürdürdüğümüz ticaret hayatımıza 2001 yılında abimin ayrılmasıyla tek başıma devam etmeye başladım. Proje ve toplu işler kanalında güçlü olduğunuzda perakende sektörünün zorluk ve dezavantajlarını daha iyi gözlemliyorsunuz. Bu kanaldaki başarımızla perakendeciliğin bir stok kirliliği gibi görmeye başlamıştım. Sektördeki tecrübelerime ve bu kanaldaki gücüme dayanarak 2007 yılında bu şirketin devamı olarak Polat Yapı Taah. ve İnş. San. Tic. A.Ş. kurdum ve sadece proje ve toplu işler kanalında faaliyet gösteren bir ofis ortamında ticari hayatıma devam etme kararı aldım. Bu çizgide ticaret hayatımı iki yıl kadar sürdürdüm. Ürün stoğu, parça parça satılan ürünlerin ardından kalan parça stoklar, her yeni ürünü müşteri beklentilerini karşılamak amacıyla hemen tedarik etme ihtiyacı olmadan, sadece evrak üstünden devam ettiğim bu ticari çizgide eksik olan bir nokta var; sıcak para sirkülasyonu. Bu özellikle de sektörümüzde ticaretin önemli bir parçası, bu nedenle bütün dezavantajlarını da bilmemize rağmen perakende sektöründe de tekrar faaliyet göstermeye karar verdik. Demek ki perakende sektörüne de gireceğiz, o zaman bu işi layıkıyla yapmamız gerekiyor diyerek bizim için uygun, ticari hayatımız için avantajlı bir konumda, iyi bir mağaza ile bu işe girmeliyiz diyerek iki yıl süren bir yer arayışına girdik. Sonucunda yakın zaman içinde deprem riskinin büyük görüldüğü şehrimizde zemin sağlamlığı nedeniyle önümüzdeki 10 yıllık kalkınma sürecinde önemli bir nokta olacağını öngördüğümüz Çekmeköy bölgesinde mağazamızı yapılandırdık. Bölgede Ticaret ve Gelecek Öngörüleri Bölgemizde iş var, yatırım var. Büyük inşaat firmaları da şantiyelerini bu bölgeye kaydırmaya başladı. Diğer açıdan baktığımızda mevcut yapıların çoğu eski, bu da bir yenileme pazarının hareketleneceği veya bu binaların yıkıp yerine yenilerinin yapılacağını gösteriyor. Bizde bu potansiyel pazardan yararlanabilecek bir noktada mağzamızı yapılandırmamızın en doğru karar olacağını düşünerek perakende müşterilerimizin de beklentilerini karşılayacak


Geçerken Uğradık

bir mağaza oluşturduk. Burada 600m2 kapalı showroom’umuz, 1500m2 açık alanımız bulunuyor. Otobana cepheli olması nedeniyle de mal sevkerinde sorun yaşamadan ihtiyaçlarımızı karşılıyoruz. Müşteri beklentileri oldukça arttı. Artık bir mağazadan alışveriş yapacak olan müşteri girdiği mağazanın ferah bir alana sahip olmasını, zengin teşhirden ürünlerin canlı dekorasyonunu görmek, keyifle oturup düşünebileceği bir alan istiyor. Bizde bunu sağlayacak bir mağaza oluşturduk. Seçkin müşteriler kazanmak düşüncesi ile yapılandırdığımız mağazamızda perakende müşterilerimizin her geçen gün artmasıyla doğru bir ortam ve ticaret yapısı sağladığımızı görüyoruz. Son dönem piyasa hareketliliğini gözlemlediğimizde biraz şanssız bir ortam olduğunu görüyoruz. Okulların kapanmasıyla birlikte bunaltıcı hava koşulları bir dezavantaj sağladı. Bunun ardından Ramazan ayının başlaması durgunluk sürecini devam ettirdi. Aynı dönemde referandum’un yarattığı seçim atmosferi de bu durgunluk sürecine tuz, biber ekti. Bu süreci atlatmamız ile birlikte piyasamız artık hareketlenmeye başladı. Önümüzdeki süreci değerlendirdiğimizde kriz dönemi söylemlerinde olduğu gibi 2010’u zararsız kapatacak ve 2011 yılında güzel işlere imza atılacağımızı öngörüyoruz. Sektörde Rekabet Rekabet ortamı kaçınılmaz ve firmaların kendisini geliştirmesi adına olmazsa olmaz bir gerçektir. Bilinçli tüketicinin ve müşteri beklentilerinin her geçen gün arttığı bir

sektörde olmamızı da dikkate alacak olursak; artık kim kendini daha çok geliştirir, hizmet kalitesini arttırırsa müşteriyi o kazanacaktır. Biz kendimizce önemli bir yatırım yaptık. Tabi ki bunun karşılığında da ticaret yaparak para kazanmak istiyoruz. Bu nedenle agresif fiyat politikası ile rekabet yapmayı değil, hizmet kalitemiz ile rekabet yapmayı doğru buluyor, ticari faaliyetlerimizi de bu yönde sürdürüyoruz. Ürünlerimizi teşhir ederken fiyatlarını da yazıyoruz. Bu sayede müşteri ticari hayatımızdaki şeffaflık çizgisini de görmüş oluyor. Biz mağazacılık sektöründe faaliyet gösteren arkadaşlarımızla rekabet etmeyi değil, bizim müşterilerimizi yanlış pazarlama faaliyetleri ile elimizden almaya çalışan büyük yapı marketlerle rekabet etmeyi tercih ediyoruz. Bizler zaten TİMDER çatısı altında bir birliktelik oluşturduk. Bu çatı altında birbirimize destek olarak, ticari ahlaka uygun şekilde faaliyetlerimizi sürdürmeliyiz. Birlikteliğimizi, gücümüzü her platformda hissettirerek sorunlarımızı, isteklerimizi gerektiğinde üreticilere, gerektiğinde yetkili mercilere yansıtmalıyız. Bunun için bu çatı altındaki ilişkilerimizi sürekli sıcak tutmalıyız. Yapı Marketler Müşteri piskolojisinde bu malı aldım ama acaba gereğinden fazlamı para verdim diye bir soru dolaşır. Yapı marketler işte bu piskolojiden yararlanmak için bizim parça stok diye tabir ettiğimiz miktardaki bir ürünü insertlerine yok pahasına koyuyor. Karşılığında müşteri bu ürün Ekim - Aralık 2010 / Sayı 72

105


Geçerken Uğradık kendini dünyaya ispatlamış yerli üreticilerimizin kalitesiz ürünlerin pazarda yarattığı sıkıntı ile darbe almaya devam etmemesi için ülkemize giren ürünlerin bir standardı olması gerekiyor. Bu ürünün ülkemizde karşılığı nedir? İnsan sağlığına zararı var mıdır? Bunların dikkatle incelenmesi gerekiyor. Kota koyulduğunda hırsıza kilit vurulmaz misali yedek parça olarak gelen ürünler montaj ile yine pazara giriyor. Sanayi odaları ve derneklerin bu konularda ciddi çalışamalar yürüterek Sanayi Bakanlığı’nın desteği ile bu düzensizliğin bir düzene oturtulması gerekiyor. için geliyor ama mal yok. Bu durumda müşteri fiyat avantajı gördüğü için girdiği yerden kalitesiz bir ürünü veya diğer çeşitlerdeki ürünü alarak market’ten çıkıyor. Bu yine iyi bir örnekti, birde diğer açıdan yaşadığım bir olay ile bakalım. Bir aile dostumuza mal sattık, işini tamamladı. Üzerinden bir hafta geçti elinde gazeteden çıkan bir insert ile geldi. Bu mal yapı markette 3 TL daha ucuz sen bana nasıl bu fiyattan ürün satarsın diyor. Yıllarca iş yaptığımız, ticari hayatımızın yanı sıra dost olduğumuz birisi bunu görünce bize düşman oluyor. O ürünü gittiğide bulabilecek mi? Ne amaçla, ne kadar ürün o fiyata detayların hiçbirini düşünmüyor. Ticarette biz söz vardır; iyi ilişki ile sonuçlanan bir alışveriş 5 müşteri kazandırır. Kötü ilişki ile sonuçlanan bir alışveriş ise 10 müşteri kaybettirir. Bu yapı marketlerin bizlere vermiş olduğu en büyük zararlar arasında yer alıyor. Onlarda büyük yatırımlar yapıyor, haklı oldukları konularda vardır ama piyasaya zarar veriyorlar. Biz doğru ticaret yapan kimseye karşı değiliz ama başkasına zarar vererek ticaret yapmayı hedefleyen kimse varsa bunun karşısındayız. Bizim ticaret felsemizde kaliteli ürünler ile kaliteli hizmet yatıyor. Onlara baktığımızda ise genel yapıları kalitesiz ürünler ile düşük fiyat avantajı sağlayarak ticaret yapmayı benimsiyorlar. Bilinçsiz müşteri de o da seramik bu da seramik diyerek orayı tercih ediyor ve bizi yüksek fiyatlarda mal satmak ile suçluyor. Kalitesiz ürünleri fiyat avantajı ile sunan bu şirketler sürekli büyürken, biz kaliteli ürünleri en iyi fiyatlar ile sunmamıza rağmen ticaret hacmimiz küçülüyor. Müşterinin elmayla armudu bir tutmaması, kalitesiz ithal ürünler milli servetimizi çöpe atmaması, kalitesi ile

106

Ekim - Aralık 2010 / Sayı 72

Üretici – Bayi İlişkileri Bir projede bir şirket numune veriyor, örnek daire hazırlıyor yani proje için vermesi gereken tüm hizmetleri layıkıyla yerine getiriyor. Alım noktasına gelindiğinde ise karşısında beş bayi daha buluyor. Bu noktada fabrikanın bu bayisini koruması, diğer bayilerin ise verilen emeğe saygı duyması gerekiyor. Bunlar sağlanamadığı için bu iş için belirlenen örneğin %5’lik kar bayileri birbirine kırdırmayla %1’e düşüyor. Sonucunda bayi verdiği emeğin karşılığını alamıyor, hatta kimi zamanda zarar ediyor. Bu noktada üretici bayisini korumadığı için yine kendisine sorun yaratıyor. Çünkü yarın yine o küstürdüğü bayisine ihtiyacı var. Ben inanıyorum ki üreticiler yapı marketlere verdiği taviz ve gösterdiği eforu bayilerine yöneltseydi bugün aldığı verim 3 kat fazla olurdu. Biz üreticiler ile tüketiciler arasında bir köprü görevi görüyoruz. Bu görevimizi en iyi şekilde yerine getirmeye çalışırken üreticilerin üretim sınırlarının olmaması hem kendilerine hemde bize zarar veriyor. Avrupa’da bir fabrika açılacağı zaman ülkenin Sanayi Bakanlığına müracat ediliyor ne kadar kapasiteyle bu fabrikayı hayata geçirebileceği bilgisi alınıyor. Bizde ise sanayici tesisi oluşturuyor. Bu pazara ne kadar mal yüklersem o kadar parsayı kaparım diyerek üretmeye başlıyor. Sanayi Bakanlığı tarafından Avrupa benzeri bir üretim kotası uygulaması hayata geçmediği sürece üreticiler zarar etmeye devam edecek veya her sene bir fabrika kapanacak. Bu zararlarda tabiki bize yansımaya devam edecek. Bunun engellenmesi için acil bir eylem planı ortaya koyulması gerektiğini düşünüyorum. Sektörümüzde en büyük maliyetlerden biri;


Geçerken Uğradık stok maliyeti. Üretici istediği an üretimi durduramadığı için sürekli üretmeye devam ediyor. Stok gittikçe artıyor. Bu sefer dün bana 10 TL’ye sattığı ürünü yarın 7,5 TL’ye piyasaya satma ihtimali ortaya çıkıyor. Dolayısıyla bizde mal almaya karşı bir tedirginlik oluşuyor. Üretici ise 10 TL’den satarım diyerek üretimine start verdiği ürünü 7,5 TL’den satmaya çalışarak zarar ediyor. Dolayısıyla hangi açıdan bakarsanız bakın sektör zarar ediyor. Üreticilerin planlama ve stratejini düzeltmesi gerekiyor. Bu düzelme yaşandığında tepeden tabana yansıma ile bizlere de yansıyacaktır. Bu sektörün 23 yıldır içindeyim. Bu güne kadar sattığım ürünlerde bir sıkıntı yaşandıysa da hiçbir müşterim cevapsız kalmadı. Çünkü; satış sonrası hizmet anlayışı sağlam, kalitesi yüksek markalar ile çalışıyoruz. Müşteri gelip önemsiz bir yer bana en ucuz ürününü ver dediğinde o mal bende yok diyoruz. Çünkü bizden mal alan bir müşteri memnun olduğu takdirde müşteri kazandıracaktır. Memnuniyetsizlik doğuracak bir satış ise müşterim ile aramı bozacağı gibi kazandırma ihtimalinden de çok müşteri kaybettirecektir. İşte bu nedenle; ticari kimliğimize zarar verecek, başımızı ağrıtacak bir ürünü satmayız. Bizim prensibimiz doğru ürünü en uygun koşullarda, en iyi hizmet ile satmaktır.

avantajlar hakkında bilgi verebilir. Bununla birlikte üye olmayan ama TİMDER çatısı altına girebilecek, prensiplerimize uygun bayilere derneğimizi daha yakından tanıtabilir. Bu sayede üyelerimiz faaliyetlerimiz hakkında daha çok bilgi sahibi olurken yeni katılacak arkadaşlarımızda derneğimize güç katar. Türkiye’de dernekçilik denildiğinde 15-20 kişi birbirini ağırlıyor gözüyle bakılıyor. TİMDER gerçeğin bu olmadığını gösteriyor ama bunu daha ileri noktalara da taşıyabiliriz. Bugünkü gücümüz ile BP ile bir masaya oturuyor üyelerimiz ve derneğimiz yararına ülke çapında bir anlaşma yapabiliyorsak. TOBB, Halkbank ve diğer sivil toplum kuruluşları ile bir masa etrafında sektöre yararlı büyük bir projeyi hayata geçirebiliyorsak gücümüzü de arttırarak gelecekte çok daha iyi projelere imza atabiliriz.

TİMDER TİMDER, sürekli kendini yeniliyor, daha dışa dönük çalışmalar yürütüyor. Bayi ile üretici arasındaki ilişkileri güçlendirmek adına yaptığı faaliyetleri ile birlikte bayilerin ticari gelişimine önemli katkılar sağlayan TİMDER Akademi gibi eğitim faaliyetleri de yürütüyor. Bunun yanında Evini Yenile Türkiye gibi ticaret hacmimizi genişletecek çalışmalara da imza atması bizleri memnun ediyor. Derneğimizin Yönetim Kurulu Yedek Üyeleri arasında yer alıyorum. Görev almaya başladığımdan beri asil üye dediğimiz bayi kanalı ile ilişkilerimizi sürekli sıcak tutmamız gerektiğini vurguluyorum. Bu yapıyı sağlamak için örneğin TİMDER’in en etkin olduğu marmara bölgesinde 3-4 kişilik bir saha ekibi oluşturabiliriz. Bu arkadaşlarımız düzenli olarak üyelerimizi ziyaret ederek şikayetlerini dinleyerek TİMDER’in akaryakıt, sağlık kurumları gibi konularda üyelerine sağladığı Ekim - Aralık 2010 / Sayı 72

107


Geçerken Uğradık

Orhan Hopa

Sektöre küçük yaşlarda, babam Hasan Güneş’in 1972 yılında kurmuş olduğu nalburiye dükkanında adım attım. Arkadaşlarım top oynamaya giderken ben büyük bir hevesle geldiğim dükkanımızda seramikleri sayar, taşırdım. Bu işleri yapmaktanda büyük bir haz duyardım. O zaman küçük bir dükkanımız vardı ama zaten genel yapı da böyleydi. Çıraklık ile babamın yanında başladığım çalışma hayatındaki heyecanım ve özverili çalışmam zaman içinde satışa geçmemi sağladı. Zaman içinde bizim tecrübelerimiz gibi ticari faaliyetlerimiz de gelişti. Bugün Çekmeköy’de; 250 m2 showroom, 1500m2 açık alanda, Şile’de ise; 250m2 showroom, 1500m2 açık alanda her kesim müşteri kitlesine hitap edebilecek çeşitlilikte ticari faaliyetlerimizi sürdürüyoruz.

Özgüneş Yapı Malz. San. ve Tic. Ltd. Şti. Ege Seramik ana bayiliğimizin yanı sıra yapı

Kubilay Güneş

kimyasallarından mantolama ürünlerine kadar birçok ürünü bir arada bulundurmamız müşterilerimizin ihtiyaçlarına cevap verebilememizi sağladığı gibi büyük bir efor sarf etmemizi de gerektiriyor. Müşterilerimizin memnuniyetini sağlamak için de tüm gücümüzle hizmet vermeye gayret ediyoruz. Şile yapılanmamızı öncelikle bir depo alanı oluşturmak olarak belirlemiştik. Ancak oradaki müşteri potansiyelini görmemiz ile birlikte mağaza ile birlikte bir yapılanmaya gittik. Meyvelerini toplamaya başlamamız ile birlikte de ne kadar doğru bir karar aldığımızı gördük. Şile daha çok yazlıkçıların bulunduğu, yerleşim alanlarının genişlemekte olduğu bir bölge, zaman içinde yapılaşma sürecinin hızlanacağını düşündüğümüz bölgemizde ortaya çıkacak pazardan yararlanacağımızı düşünüyoruz. Sektörümüz gerçektende hayli ilginç bir yapıya sahip diyebiliriz. Trendler, talepler, müşteri beklentileri sürekli değişiyor. Bizde bu değişim sürecinde sektöre en dinamik şekilde ayak uydurmaya çalışıyoruz. Birçok firmada bayilik değişiklikleri dikkat çekerken, biz babamın zamanında başlamış olan Ege Seramik ana bayiliğimizden vazgeçmiyoruz. Yıllar içerisinde karşılıklı gelişen güven ve dostluk duygularının sağlamış olduğu anlayış ile bunun doğru olduğuna inanıyoruz.

108

Ekim - Aralık 2010 / Sayı 72



Sahadan

Orhan Hopa

Müşterilerinizle ilişkilerinizi daimi kılmak için dürüstlüğünüzü ve de güvenilirliğinizi onlara verdiğiniz vaatleri yerine getirerek onlara göstermelisiniz. Satış yapmak bir satıcının yaptığı bir iş gibi görünsede aslında satış yapmak bir ekip işidir, siz satışı gerçekleştirirsiniz fakat üretim zamanında gerçekleşmez,sevkiyat zamanında yapılmazsa o zaman yaptığınız satış hiçbir anlam ifade etmez. Her zaman iyi bir satıcın arkasında güçlü bir takım ruhu vardır.

Adell Armatür ve Vana Fabrikaları A.Ş. İstanbul - Anadolu Yakası Bölge Satış Yöneticisi

Murat Doğmuş İnşaat ve yapı sektörüne 2004 yılında Tamsa Seramik’te sevkiyat sorumlusu olarak girdim, daha sonra satış destek biriminde yer aldım. Sırayla Cengizler Yapı, Bulut İnşaat Malz. ve Pelikan Küvet firmalarında satış temsilciliği görevlerinde bulundum. Şu an Adell’de İstanbul Anadolu Yakası Bölge Satış Yöneticisi olarak görevime devam etmekteyim. Bir satış yönetmeni olarak günümüzde pazarlama stratejilerinin güven ve dürüstlük üzerine kurulması gerektiğini düşünüyorum.

110

Ekim - Aralık 2010 / Sayı 72

Son dönemlerde iş yapma şekilleri, tüketici alışkanlıkları, estetik anlayışı, trendler vb. konularda pek çok değişiklikler yaşandı. Hepimiz daha hızlı yaşamaya başladık. Biraz bencilleşmenin yanında yitirdiğimiz bazı değerlerin farkına varmaya başladık. Yaptığımız işlerin odağına müşteriyi koymanın önemi kavradık. Dolayısıyla ticari çalışmalar biraz daha hizmet esaslı olmaya başladı. Ürünler birbirine çok yaklaştı. Bizim buradan alacağımız dersle geleceğe yürüyüşümüzü şimdiden daha sağlam temellere oturtmamız gerekiyor. Adell Armatürleri olarak içinde bulunmaktan gurur duyduğum şirketimde biz, insana hizmet ettiğimizin farkında olarak ürünlerimizin kalitesini her gün arttırırken diğer taraftan da içerisine sevgimizi, muhabbetimizi koyarak insanımızı sağlıklı suyla buluşturmanın gayreti içinde çalışıyoruz. Sosyal sorumluluk projelerimiz dahilinde özellikle su kültürü üzerine yaptığımız çalışmalarla insanımıza su kültürü konusunda farkındalık oluşturacak çalışmalar yaparak şirketimizi geleceğe en başarılı bir şekilde taşımak istiyoruz. Müşterilerimizle, nihai kullanıcılarımızla bütünleşerek, safları sıklaştırarak, onların kalbine girerek yeni koşullar içerisinde geleceğin en başarılı markalarından biri olmaya inancımız tamdır. Rekabetin hızla artacağını düşünüyorum. Ancak kendi firmamızda olduğu gibi ciddi firmaların fiyat rekabetinden çıkarak daha çok kalite, hizmet, ürün çeşitliliği, satış sonrası servis hizmetlerinde rekabete geçmelerinin şart olduğuna inanıyorum. Sürdürülebilir başarı için markaların bilinirliklerini arttırmaları gerekiyor. Adell Armatür olarak markamızın üst ligde olması için gerekleri yeri getiriyor, gerek üretim, gerek insan kaynakları ve gerekse iş yapış tarzlarımızı geliştiriyoruz. Bunların müşterilerimize önümüzdeki yıldan itibaren daha net şekilde yansıyacağına inanıyoruz.



Ekonominin Nabzı

78.

İMSAD

Ekonomik

Değerlendirme

Raporu’ndan

İnşaat Yatırım Harcamaları Toparlanırken, Sektörün Büyümeye Katkısı Yükselişe Geçti İMSAD Ekonomi Danışmanı Prof. Dr. Kerem Alkin Türk inşaat sektörünün, kamu ve özel sektör inşaat yatırımları aracılığı ile Türk ekonomisine sağladığı katma değer yükselmeye, sektör ise yeniden büyüme trendi yakalamaya başladı. Sektör bu hızla katma değer üretmeyi sürdürür ise, 2009 yılının üzerine çıkılması ve 2008 yılı katma değerine yaklaşılması yakın bir ihtimal olarak gözüküyor. Yılın ilk 6 ayında kamu sektöründeki inşaat yatırımları 14,6 milyar TL’ye, özel sektör inşaat yatırımları ise 29,5 milyar TL’ye ulaşmış durumda. Bu rakamlar, 2009 yılının ilk 6 ayında kamu inşaat yatırımlarında 14,2 milyar TL, özel sektör inşaat yatırımlarında ise 23,9 milyar TL düzeyindeydi. Sonuç olarak, 2009 yılının ilk 6 ayına göre, 2010 yılının ilk 6 ayında toplam inşaat yatırımları 6 milyar TL artmış durumda. 2009 yılı sonunda 28,8 milyar TL’ye gerilemiş olan kamu inşaat yatırımları, 2. çeyrek sonunda yıllıklandırılmış kümülatif olarak 29,2 milyar TL’yi geçerken, 2010 yılı bütçe performansının iyi gitmesi, kamu inşaat yatırım harcamalarının arttırılmasının ekonomi yönetimi açısından sakıncalarını ortadan kaldırıyor. Nitekim, gerek referandum süreci, gerekse de 2011 yılı haziran ayında gerçekleşmesi beklenen genel seçimler nedeniyle, bu yılın 3. çeyreği ve özellikle 2011 yılının ilk 6 ayında kamu inşaat yatırımlarındaki artışın devam edeceği söylenebilir. Kamu inşaat yatırımlarındaki artış ise, hiç kuşkusuz ihaleler yoluyla kamu inşaat projelerine katkı sağlayan inşaat malzemesi sanayini olumlu yönde etkileyecektir.

112

Ekim - Aralık 2010 / Sayı 72


Ekonominin Nabzı Özel sektör inşaat yatırımlarında ise, 2009 yılı sonunda kümülatif olarak yıllık bazda 45,2 milyar TL’ye gerilemiş olan harcamaların, 2010 yılının ilk 6 ayı sonunda yıllıklandırılmış veri üzerinden, yeniden 50,8 milyar TL’ye ulaştığı gözleniyor. Bu rakam, hiç kuşkusuz 2008 yılı sonundaki 60,2 milyar TL’lik rekor düzeyin neredeyse 10 milyar TL altında bir rakama işaret etmekte. Ve, kümülatif olarak 2010 yılı 2. çeyrek özel sektör inşaat harcamaları, yine kümülatif yıllık veri olarak 2009 yılı 2. çeyreğindeki 52,2 milyar TL’lik harcamanın da altında. Bununla birlikte, inşaat sektörünün geçen yılki tarihi daralma sonrasında, reel olarak bir toparlanma sürecinde olduğu, yılın ilk 6 ayında yüzde 15,1’lik bir büyüme yakaladığı, bu sayede ilk 6 ayda GSYH’ya, yani Türkiye’nin büyümesine katkısını yüzde 5,2’den yüzde 5,7’ye yükselttiği görülüyor. Nitekim, sanayi sektöründeki 2. çeyrek üretim artışını GSYH artışı ile korelasyonunu karşılaştırdığımızda, 2010 yılı ikinci çeyrek büyümesinin en fazla yüzde 9,9 çıkması gerekirdi. Büyüme, ağırlıklı olarak yüzde 8-9 aralığında bekleniyordu. Bununla birlikte, başta inşaat sektörü olmak üzere, ticaret sektörünün de GSYH’ya katkısını 2009’a göre 1 puanın üzerinde güçlendirmesiyle, 2. çeyrek büyüme beklentilerin üstünde yüzde 10,3’e, ilk 6 aylık büyümesini de yüzde 11’e çıkarmıştır.

İnşaat Sektörü Harcamaları Çeyrek Dönem Bazlı Çeyrek Dönem 2007 I 2007 II 2007 III 2007 IV 2008 I 2008 II 2008 III 2008 IV 2009 I 2009 II 2009 III 2009 IV 2010 I 2010 II

Kamu 4,497,037 6,339,344 6,994,530 5,874,130 5,893,831 8,860,570 8,044,500 7,272,534 6,242,530 7,926,088 7,450,844 7,192,541 4,836,872 9,764,232

Özel 14,555,119 14,148,221 15,311,858 14,941,710 15,689,131 16,160,938 14,829,855 13,541,681 12,632,144 11,244,819 10,022,402 11,330,953 14,576,149 14,888,414

Yıllıklandırılmış Kümülatif Bazlı Toplam 19,052,156 20,487,565 22,306,389 20,815,840 21,582,963 25,021,508 22,874,356 20,814,216 18,874,674 19,170,907 17,473,246 18,523,494 19,413,021 24,652,646

Kamu 22,090,468 22,753,542 23,830,150 23,705,042 25,101,836 27,623,062 28,673,032 30,071,436 30,420,135 29,485,653 28,891,996 28,812,002 27,406,345 29,244,489

Özel 54,745,245 57,343,390 58,649,539 58,956,909 60,090,921 62,103,638 61,621,635 60,221,606 57,163,761 52,245,383 47,434,536 45,230,318 47,174,323 50,817,918

Toplam 76,835,713 80,096,932 82,479,690 82,661,950 85,192,757 89,726,700 90,294,667 90,293,043 87,583,896 81,731,036 76,326,532 74,042,320 74,580,668 80,062,407

Görünen o ki, inşaat sektörü 2008 yılı 3. çeyrek büyüklüğüne yeniden ulaştığında, ki bunun için inşaat harcamalarının toplamda 11 milyar TL’nin üzerinde artması gerekecek, sektörün büyük ölçüde yaralarını saracağını söyleyebiliriz. Tüm bu veriler, söz konusu inşaat sektörü harcamalarından inşaat malzemesi sektörünün 28 ile 30 milyar TL’lik pay aldığını da gösteriyor.

Ekim - Aralık 2010 / Sayı 72

113


Etkin Yönetim

Kurumsallaşma Yazı Dizisi Bölüm 1

Kurumsallaşma Bir Kurallar Bütünüdür Kurumsallaşma, faaliyetlerin kişiden bağımsızlaşması, işletmede süreçlerle yönetim anlayışının olmasıdır. Kurumsal işletmelerde bilgi kişinin hafızasında değil kurumun hafızasında saklanır. Herkesin aynı iş yapma kültürüne sahip olması hedeflenir ve tüm çalışanlar şirket kimliğini dışarıya aynı yansıtır. ‘sistem’ haline gelebilmesi demektir. Her sistemde olduğu gibi, sistemin parçalarının, bunların rollerinin ve görevlerinin belirlenmiş olması, sistemin kendi bütünlüğü içinde işleyebilmesinin ve karşılıklı etkileşimin altyapısının kurulmuş olması gerekmektedir.

Doç. Dr. Umut R. TUZKAYA, Yıldız Teknik Üniversitesi tuzkaya@yildiz.edu.tr Hızla küreselleşen dünyada sınırların anlamını yitirmesiyle birlikte küresel devler, üretimlerini yeryüzüne yayarak rekabet üstünlüğü kazanmanın çabası içine girmiştir. Türk işletmeleri ve işletmecileri de ister istemez bu durumdan etkilenmiştir. Türk işletmelerinin bu şartlarda ayakta kalabilmesi için, uzun yıllar dışarıya açık olmaması ve buna bağlı olarak da rekabete kapalı bir ekonomik sistemin içinde bulunmasının vermiş olduğu ataleti üzerinden atarak küresel devlere meydan okuyabilir bir yapıya kavuşması gerekmektedir. Rekabetin had safhaya ulaştığı günümüzde, piyasa koşullarına uyum sağlamak, dalgalanmalardan mümkün olan en hafif şekilde etkilenmek ve pazarda rekabet üstünlüğü kazanmak için işletmelerin kurumsal yapıya sahip olmaları bir gerekliliktir.

114

Ekim - Aralık 2010 / Sayı 72

Türk işletmelerinin %95’inin kobilerden oluşması ve bu kobilerin büyük bir kısmının aile şirketi olması, orta vadede Türk işletmeleri için ciddi bir tehdit oluşturmaktadır. Söz konusu işletmelerin kurumsallaşması için modern yönetim bilimlerindeki araçlardan faydalanılması gerekmektedir. Değişim yönetimi, stratejik yönetim, süreç yönetimi, insan kaynakları yönetimi, performans yönetimi ve bütünsel kalite yönetimi gibi modern yönetim bilimlerinin temel araçlarından faydalanan işletmeler, kurumsallaşma sürecini çok daha kolay ve hızlı bir şekilde tamamlayabileceklerdir.

Hissedarlar Kurulu Yönetim Kurulu İcra Kurulu Para, bilgi ve tecrübe olmak üzere üç unsurdan oluşan sermayenin bir sonraki kuşağa taşınması işletmelerin devamlılığının temel kaynağıdır. Kurumsallaşmamış şirketler parayı bir sonraki nesle taşımayı başarabilseler de sermayenin üçte ikisini oluşturan bilgi ve tecrübeyi taşıyabilmenin tek yolu kurumsal yapıyı işletme genelinde oturtmaktır. Ülkemizde birçok işletme ikinci kuşağa geçişte büyük


Etkin Yönetim sorunlar yaşıyor ve bunların büyük bir kısmı üçüncü kuşağı göremeden parçalanıyor veya yok oluyor. Diğer taraftan güçlü bir kurumsal kimliğe kavuşmuş işletmelerin doğru misyon, gerçekçi vizyon, uzun dönemli stratejik plan ve yerleşmiş kurumsal yapı ile aile şirketlerine göre çok daha başarılı ve çok daha uzun ömürlü oldukları ortadadır. Çünkü bu işletmelerde ön planda olan sistemdir. Kişiler değişebilir ve etkilerine göre kısa vadede bir fark yaratabilirler fakat sistemin işlevselliği bu kişilerden bağımsızdır. İşletmelerde kurumsallaşma denildiğinde, çoğu yöneticinin aklına finansal kurumsallaşma gelmektedir. Halbuki kurumsallaşma; işletmenin tamamını temel alan kurallar ve eylemlerdir. Burada işletmenin organizasyon şemasından başlayarak süreç kontrolüne kadar inilmeli ve her nokta üzerinde detaylıca düşünülerek bir sisteme oturtulmalıdır. Doğal olarak bir organizasyonun farklı seviyelerin ve

farklı yapılarının yalnızca tek bir model ile incelenmesi ve bu modele uygun olarak belirli, standart bir sistemin yürütülmesi olanaksızdır. Burada en doğru yöntem, her bir konu ve alan için gerekli olan düzenlemelerin modern yönetim sisteminin sağladığı farklı yaklaşımlarla ayrı ayrı incelenerek ortak amaç olan kurumsallaşma etrafından birleştirilmesi ve uygulamaya konulmasıdır. Burada kilit nokta bireylerden bağımsız bir kurum kimliği oluşturmaktır. Kurum kimliği, işletme sahiplerinin ve hissedarlarının kimliği değil, bütün işletme çalışanları tarafından oluşturulan, benimsenen ve uygulanan kimliktir. Kurum kimliğinin günün koşullarına ve içinde bulunulan durumun gereksinimlerine uygun olarak oluşturabilen ve bu kimliği kişilerin varlığı yada yokluğundan bağımsızlaştırarak koruyabilen işletmeler kurumsallaşma yolunda en büyük ve en önemli adımlardan birini atmış demektir.

Kurumsallaşma

Kurumsallaşma

Reorganizasyon Misyon Bütünsel Kalite İK Yönetimi Süreklilik Vizyon

Ekim - Aralık 2010 / Sayı 72

115


Hukuken

2918. s. Karayolları Trafik Kanunu’dan Doğan Sorumluluk Halleri Ülkemizde yıllar itibariyle gittikçe artan ve araç kullanan hemen herkes tarafından oldukça sık ihlal edilen kanunlardan bir tanesi 2918. s. Karayolları Trafik Kanunu’dur(KTK). Bu ayki yazımızda hiçbir zaman başınıza gelmesini temenni etmeyeceğimiz trafik kazalarından doğan zararlar nedeniyle sorumluluk hükümlerini ele alacağız. Karayolları Trafik Kanunu’ndan doğan Söz konusu sorumluluk bakımından temel madde Kanunun 85. maddesinde yer alan aracın işleteni veya işleticisinin bağlı olduğu teşebbüsün sorumluluğu hakkındadır. Ayrıca KTK’da bir kısım kazalar sonucunda gerçekleşebilecek olaylar bakımından genel hükümlere atıf yapılarak, sorumluluğun genel hükümlere tabi olduğu yani Borçlar Kanunu çerçevesinde halledileceği belirtilmektedir. KTK’nun 85. maddesinde aracın işleteni veya işleticisinin bağlı olduğu teşebbüsün sorumluluğun genel şartları belirtilmiştir. Aracın maliki olan sürücüsü doğrudan 85. madde anlamında işleten sayılmaktadır. Ancak sürücü haricinde, aracın ruhsatında kayıtlı şirketlerin de işleten olarak söz konusu kazadan dolayı müteselsilen sorumlu olacakları açıktır. Karayolları Trafik Kanunu’nun 85. maddesine göre sorumluluk açısından ortada bir zarar bulunmalıdır. KTK 85. madde kapsamında olan zararlar sadece maddi zararlar olup, KTK 90. Madde atfıyla manevi zararlar nedeniyle sorumluluk konularında Borçlar Kanunu’nun(BK) genel hükümleri uygulanmaktadır. KTK 85. maddenin getirdiği bir diğer zorunluluk ise zararın trafik kazasından doğması şartıdır. KTK’nun 3. maddesinde trafik kazası tanımlanmış olup, sözü edilen maddeye göre, bir kazanın trafik kazası sayılabilmesi için karayolu üzerinde meydana gelen kazaya, hareket halindeki bir veya birkaç araç katılmalı ve olay sonunda kişiye veya eşyaya ilişkin bir zarar doğmalıdır. Son olarak illiyet bağı bulunması gerekli olup, basit bir anlatımla kazaya ve zarara motorlu bir araç neden olup bu zararla aracın işle-

116

Ekim - Aralık 2010 / Sayı 72

TİMDER Hukuk Danışmanı Avukat Murat Çelikten murat@murathukuk.com

tilmesi veya kanunun öngördüğü diğer olaylar (işletenin veya adamlarının kusuru ya da araçtaki bozukluk veya yardım fiili) birbirinin uygun sebep ve sonucu olmak zorundadır. Kanunun 85. maddesine göre hukuki sorumluluğun varlığı için genel şartların yanında ayrıca kazanın, motorlu aracın işletilmesi sırasında meydana gelmesi ve işletenin, KTK madde 86’da belirtilen sorumluluktan kurtulma hallerinden birinden yararlanamaması gerekmektedir. İşletenin sorumluluktan genel kurtuluş nedeni KTK madde 86/1 de düzenlenmiştir ve bu düzenleme işletenin tamamen sorumluluktan kurtulmasını içerir bir düzenlemedir. Bu hükme göre işleten sorumluluktan kurtulabilmek için kendisi ya da eylemlerinden sorumlu olduğu kimselerin kusurlarının olmadığı ve kazayı araçtaki bir bozukluğun etkilemediğini ispatladıktan sonra ayrıca kazanın mücbir bir sebepten veya zarar gören ya da üçüncü kişinin ağır kusurundan ileri geldiğini ispatlamak suretiyle sorumluluktan kurtulabilir. İşletilme halinde olmayan motorlu aracın (yol kenarına park etmiş bir araca hareket halindeki bir aracın çarpması gibi) neden olduğu zarardan sorumluluk KTK 85/3. maddede düzenlenmiştir. KTK md 85/3’te düzenlenen


Hukuken sorumluluğun gerçekleşebilmesi için zarar görenin, kazanın oluşumunda işleten veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilere ilişkin bir kusurun varlığını veya araçtaki bozukluğun (araçtaki bozukluğun kusurlu veya kusursuz bir davranış sonucu oluşmasının farkı yoktur) kazaya sebep olduğunu ispat etmesi gerekir. Bu tür sorumluluğun doğabilmesi için genel şartların yanında ayrıca bir takım özel şartların varlığı da gerekmektedir. Buna göre genel şartlara ek olarak ayrıca zarar, işletilme halinde olmayan bir motorlu aracın sebep olduğu trafik kazasından doğmalıdır ve zarar gören, kazaya işletenin veya yardımcılarının kusurunun ya da aracın bozukluğunun sebep olduğunu ispat etmelidir. Kazaya araçtaki bir bozukluğun neden olması durumunda araçtaki bozukluğun kusurlu veya kusursuz bir davranış sonucu oluşmasının farkı yoktur, işletenin araç trafiğe çıkmadan önce trafik muayenesini yaptırmış olması, aracın bakımını yaptırmış olması halleri de onu sorumluluktan kurtarmaz. Örneğin karayolunda veya karayolu sayılan yerlerde park edilen aracın el freninin gevşemesi sonucu harekete geçip zarar veren araç trafik kazasına neden olmuş sayılıp md 85/3 ile sorumlu olacaktır. KTK md 88/1’e göre bir motorlu aracın katıldığı bir kazada, bir üçüncü kişinin uğradığı zarardan dolayı, birden fazla kişi tazminatla yükümlü bulunuyorsa, bunlar müteselsil olarak sorumlu tutulurlar. Müteselsil sorumlular arasında işleten dışında el veya at arabası, fayton, bisiklet veya motosikletin sahibi veya işleticisi de girer. Trafik kazasında birden fazla zarar verenin birbirlerine karşı sorumlulukları KTK md 88/2 de düzenlenmiş bulunmaktadır. Sorumlular zarardan kusurları oranında sorumlu olacaklardır. Ancak özel durumlar ve araçların işletme tehlikeleri, zararın başka türlü paylaştırılmasını durum haklı kılması hallerinde zarar, hak-

kaniyeti gerektiren bu hal göz önüne alınarak paylaştırılacaktır. Araçların işletme tehlikeleri kıyaslanırken katıldıkları kazada gerçekleşen somut ve fiili tehlikelilik dereceleri göz önüne alınır. Birden fazla işletenin sorumluluğuna ilişkin KTK 89. maddesinin uygulanabilmesi için değişik işletenlere ait birden fazla aracın neden olduğu bir kazanın bulunması gerekmekte olup ayrıca birden fazla aracın fiilen çarpışması şart değildir. Yani fiilen kaza yerinde çarpışmayan bir aracın sürücüsü de sadece bu kazanın meydana gelmesine yol açan bir olayda etken ise bu araç sürücüsü fiilen sorumludur. Örnekle açıklamak gerekirse 3 aracın karıştığı ve ölümlü bir kazada, kendi aracıyla herhangi bir çarpışma yaşamayan veya zarar görmeyen bir sürücü de diğer iki aracın çarpışması öncesinde yola yanlış şekilde çıkmaktan dolayı sorumlu olacaktır. Birden çok aracın katıldığı bir trafik kazasında işletenlerden birinin ölümü ya da vücut bütünlüğünün zarara uğraması halinde diğer işleten kusuru oranında sorumlu olur. İşletenlerin kusursuz olmaları halinde araçların tehlikeleri birbirine eşit sayılır ve zarar aralarında eşit olarak paylaştırılır. Birden fazla motorlu aracın katıldığı trafik kazasında işletenlerden birisinin malvarlığının zarara uğraması durumunda sorumluluğun doğabilmesi için zarara neden olan işletenin kusurlu bulunması gerekir, işletenlerden ikisi de kusurluysa her işleten kusuru oranında zarar paylaşılır. Hayatınız boyunca çeşitli sorumlulukları bazen isteyerek bazen zorunlu olarak almamıza rağmen yukarıda kısaca izah etmeye çalıştığımız Karayolları Trafik Kanunu’nda sayılan sorumluluklardan dolayı adli makamlarla muhatap olmamanız temennisiyle bu yazımızı burada noktalıyoruz.

Ekim - Aralık 2010 / Sayı 72

117


İletişimde İletişim

Bayrak Protokolü Üzerine Yazı Dizisi Bölüm 1 “Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır, Toprak ,eğer uğrunda ölen varsa vatandır.” Mithat Cemal Kuntay

Almila Dalkılıç almilad@yahoo.com

Protokol korkulduğu gibi ağır bir konu değildir ama ağırlığını vererek uygulanması gerekir, aksi takdirde ağır sonuçlar doğurur. Protokolün en hassas alanlarından biri de bayrak protokolüdür, bizde bu yazı dizimizde sizinle Türk Bayrağı ile ilgili protokol kurallarını paylaşalım istedik. Türk Bayrağı ay ve yıldızdan oluşmaktadır; Kumaş cinsi olarak 3 çeşit kumaş kullanılır: Alpaka kumaşı, Raşel kumaşı, Paraşüt kumaşı 3 sene öncesine kadar raşel ve paraşüt kumaşlar Türk bayrağı yapımında pek yaygın değildi. Genellikle alpaka kumaşı kullanılırdı. Top halinde gelen baskılı bayraklar ebatlarına göre kesilip iki kenar, etek ve uçkurluk olmak üzere 4 taraflı itina ile dikilir dikim aşaması bittikten sonra tek tek katlanıp jelatine konulur ve daha sonra kutusuna yerleştirilerek paketlenir, müşteriye sunmak üzere depoya kaldırılır. Makam odalarında ve salonlarda Türk bayrağı, tepesinde ay yıldız bulunan direğe çekili bulunur ve makam masasının sağ gerisinde uygun yere konur. Türk bayrağının büyüklüğünün oda veya salon büyüklüğüne uygun olmasına ve uçlarının yerden en az 25 cm. yüksek olmasına dikkat edilir. Cumhurbaşkanının, illerde valilerin, görevli bulundukları dış ülkelerdeki makam taşıtlarının sağ ön tarafına, tepesinde ay yıldız bulunan kromajlı küçük direklere Türk Bayrağı çekilir. Kaymakamlar, makam taşıtlarına, ulusal ve resmi bayram günlerinde ve hudut görüşmelerinde bayrak çekerler. Devam edecek………… Kaynaklar: Almila Dalkılıç Özel Arşivi ve Seminer Notları – Nihat Aytürk ‘Protokol Yönetimi’

118

Ekim - Aralık 2010 / Sayı 72


1

2

www.umpasseramik.com.tr

TWINSET // Wenge 20x50


Bayi Vizyonu

Masraf ve Maliyet SERVİS Eğitim & Danışmanlık Eğitim Uzmanı Çetin Cinemre cetinc@ttmail.com / admin@servisegitim.com

Masraf (gider) ve maliyet farklı, ama birbiri ile ilişkili kavramlardır. Maliyet, bir şey için yapılan masrafların toplamıdır. Bu bağlamda maliyet, masraftan çok daha yüksektir. Bir ailenin çocuğunu özel okulda okutmasının maliyeti dendiği zaman, bunun için katlandığı giderlerin tümü anlatılmak istenir. Şöyle ki: Okul öğretim gideri Servis (ulaşım) gideri Kitap, kırtasiye gideri Kıyafet gideri Yemek gideri Birim maliyet ise, toplam masrafların (maliyetin) bir birim cinsinden tanımlanmasıdır. Örneğin, özel okulda okuyan çocuğun aylık (birim) maliyeti, yıllık toplam maliyetin on ikiye bölünmesi ile bulunur. Burada birim, aydır. Birim değiştirilebilir. Aynı maliyet farklı birimlerle ifade edilebilir. Örneğin, hazırlık sınıfı ile birlikte özel okulu beş yılda bitiren öğrencinin yıllık maliyeti hesaplanabilir: Toplam maliyet: 5 yıl = Yıllık maliyet. Hangi birim daha aydınlatıcı ise, maliyet o birim ile ifade edilmelidir. İnşaat sektöründe, maliyet birimi, m2’dir. İnşaatın (yapının) m2 maliyeti ölçülür. Yani inşaatın bir m2’si kaç liraya mal olmuştur? Bu maliyet içine şunlar girer: Arsa maliyeti (satın alma bedeli, tapu gideri) Proje gideri İnşaat ve tesisat malzemesi maliyeti (demir, çimento, kum, boru vb) -Satın alma maliyeti -Stok maliyeti Araç, alet ve ekipman gideri Ruhsat, iskan, yapı denetim giderleri Elektrik, su giderleri İşçilik maliyeti

120

Ekim - Aralık 2010 / Sayı 72

Bunlar aynı zamanda inşaat girdi maliyetleri olarak tanımlanabilir. Girdi maliyetlerindeki değişiklikler (artış veya azalışlar), birim maliyeti etkiler. Örneğin, demir ve çimento fiyatlarının artması, inşaat birim (m2) maliyetini yükseltir. İnşaat ve tesisat malzemeleri satan bir satıcı açısından maliyet ise, mağazayı açık tutabilmek ve satış yapabilmek için (mağazayı işletebilmek için) katlanılan maliyetlerdir. Bunlara işletme (mağaza) maliyetleri denir. Mağaza maliyetleri ikiye ayrılır. Sabit maliyetler, Bunlar mağazanın satış miktarına bağlı olmayan, iş (yani satış) olsun veya olmasın katlanılan, zorunlu maliyetlerdir. Örneğin; mağazaya verilen kira, çalışanlara ödenen ücret, elektrik, su, internet giderleri gibi. Ancak giderin sabit olması, rakamsal (TL) olarak sabit kalması anlamına gelmez. Mağazaya ödenen kira, her yıl enflasyon oranında artar. Elektrik veya su zamlanabilir. Sabit olmayı, “satış miktarına göre değişmeme” şeklinde algılamak gerekir. Değişken maliyetler ise, iş (satış) miktarına bağlı olarak değişen maliyetlerdir. Örneğin; malzeme satın alma ve stok maliyeti, pazarlama maliyeti (reklam, promosyon, kampanya gibi) satış miktarına bağlı olarak değişen (artan veya azalan) maliyetler gibi. Mağazada satışa hazır bulundurulan inşaat ve tesisat malzemesinin maliyeti, satın alma maliyeti ile stok maliyetinin toplamından oluşur. Satın alma maliyeti içinde taşıma maliyeti (bu maliyet satıcıya ait ise), ödenen komisyonlar ile finansman maliyeti de vardır. Finansman maliyeti, satıcının mal satın almak için başka bir kaynaktan (örneğin, bankadan) sağladığı paranın (kredinin) kullanımı karşılığında katlandığı maliyettir. Bu, faiz olarak açıklanabilir.


Bayi Vizyonu Satın Alma Maliyeti + Stok Maliyeti = Malzemenin Maliyeti

bu fark hemen değil, ürünün kullanıldığı zaman süreci içinde ortaya çıkacaktır.

Örneğin, üretici şirketten 1000 TL tutarında inşaat veya tesisat malzemesi satın alan bir satıcı, bunun taşınması (mağazaya) için 100 TL ödemiş ise; satın alma maliyeti 1100 TL olur. Satın alma maliyeti, malzemenin satıcıya mal oluş bedelidir. Başka bir deyimle stoğa giriş maliyetidir. Stok maliyeti ise, malzemenin stokta beklemesinin maliyetidir. Stok maliyeti; malzemenin fiyatına, stok miktarına ve stokta beklediği gün sayısına göre değişir.

Bu durumda müşteri açısından maliyet şu şekilde gösterilir:

Aynı şekilde müşteri de satın aldığı ürünün kendisine maliyetini sadece satın alma maliyeti olarak düşünürse, çok yanılır. Kullanım maliyetini de hesaplaması gerekir. Bilinçli müşteri, her iki maliyeti de sorgulayan ve satın alma kararını buna göre veren müşteridir. Sonuçta, önemli olan müşterinin cebinden çıkan paradır. Diyelim ki iki farklı kombiden birinin fiyatı 1800 TL, diğerinin ise 1400 TL’dir. Fiyatı yüksek kombi, daha az gaz ve elektrik kullanımı ve sabit ısıda sıcak su verebilme özellikleri ile, kullanım aşamasında diğer kombiye göre daha düşük maliyet yaratacaktır. Bu durumda satın alma ve kullanım maliyetleri birlikte değerlendirildiği zaman (yani toplam maliyet dikkate alındığında), müşteriye daha ucuza mal olacaktır. Tabi ki

Satın Alma Maliyeti + Kullanım Maliyeti = Ürünün Maliyeti (Toplam Maliyet) Ürünün kullanım süresi içinde ortaya çıkabilecek arızalar ve bunlar için yapılan harcamalar da, kullanım maliyetine eklenmelidir. Satın alma maliyeti yüksek, ama ekonomik ömrü boyunca müşteriye sürekli (kesintisiz) fayda sağlayan, ona masraf açmayan (kullanım maliyeti düşük) bir ürün; satın alma maliyeti düşük, fakat sürekli arıza yaparak müşteriyi üzen (kullanım maliyeti yüksek) bir ürün ile kıyaslandığı zaman toplam maliyetinin daha az olduğu ortaya çıkacaktır. Öte yandan ekonomik ömrün süresi (ürünün müşteriye hizmet ettiği süre) de, kullanım maliyetini etkiler. Ekonomik ömrü, rakiplerinden daha uzun olan bir ürünün; kullanım maliyeti daha düşüktür. Bu noktada ekonomik ömrün uzaması veya kısalmasında, müşteri etkisi de göz ardı edilmemelidir. Müşteri ürünü kullanım talimatına uygun kullanmaz, bakımlarını zamanında yaptırmaz ise ekonomik ömür kısalır.

Ekim - Aralık 2010 / Sayı 72

121


Ürünler

Duravit 1930 serisi; “Sekizgen” Tasarımlı Ürünler ile Banyoda Nostalji

Duravit, 1930 Serisi ürünleriyle tarzı olan banyo serilerine bir yenisini daha ekledi. Duravit’in, 20. yılda yeni bir mimari akım başlatan Bauhaus dönemine de atıfta bulunan 1930 Serisi, dönemin klasiği “sekizgen” şeklindeki tasarımlarıyla dikkat çekiyor. Seride, dönemin klasik çizgilerini yansıtan kaideli küvet, gömme küvet, lavabo, klozet, bide ve havluluktan sabunluğa kadar zarif aksesuarlar yer alıyor. İçi sekizgen, dışı dikdörtgen küvet Seride yer alan, 180 cm x 80 cm boyutlu küvet içten sekizgen, dıştan ise dikdörtgen şekliyle dönemin mimari akımını yansıtıyor. Gideri ortada olan çift sırt eğimli küveti iki kişi rahatlıkla kullanılabiliyor. Dış yüzeyinin dikdörtgen biçimli olması ise banyolara montaj kolaylığı sağlıyor. Duravit 1930 banyo serisinde, 60, 70 ve 80 cm genişliğindeki kaideli küvete ek olarak, pratik ortamlara monte edilebilen 58 cm genişliğinde gömme küvet de bulunuyor. Serinin sekizgen lavabo grubunda, 50 cm genişliğindeki lavaboya alternatif olarak, sıra dışı bir ürün olan köşe lavabosu da yer alıyor. Sekizgen gövdeli ve kapaklı bide ve klozetlerde ise yerden ve asma alternatifleri sunuluyor.

122

Ekim - Aralık 2010 / Sayı 72



Ürünler

İdeal Standart’tan Exclusive Seri

SEKURA DESIGN LAVABO SERİSİ Banyoları keyifli yaşam alanlarına dönüştüren inovatif ürünleriyle dikkat çeken ECE, çevre dostu yeni lavabo Sekura Design. 500 x 420, 600 x 420 ,700 x 420 ve 900 x 420 mm ebatlarda üretilen Sekura Design’ın serisinin en önemli özelliği ince ve zarif tasarımı ve iç haznesinin açılı olmasıdır. 9 cm’lik ince bantlı tasarımı ile daha az kaynak tüketilerek üretilen lavabolar iç haznesinin açılı olması sebebiyle de kullanıcısının daha az su tüketmesini sağlıyor. Sekura Design Lavabo tezgah üstü ve duvara montajlı kullanıma uygundur.

ORIENTAL GOLD Exclusive Serisi’nin altın renkli üyesi Oriental Gold, elips şeklindeki özel tasarımıyla altının şıklığını ve zarafetini birleştirerek klasik yaklaşımın minimalizme dönüşünü anlatıyor. Üzerine uygulanan altın armatürle birlikte aristokrat görünümü tamamlanıyor. Diğer tüm Exclusive Serisi ürünler gibi Arcade ve Plain lavabolar üzerine uygulanan Oriental Gold banyolarınıza altının zarafetini getiriyor. CONNECT SERİSİ Ünlü tasarımcı Robin Levien tarafından tasarlanan Connect, yaratıcı tasarımını pratik çözümler ile buluşturuyor. Connect, Connect Arc, Connect Sphere olmak üzere üç farklı banyo tasarımı ile her zevke hitap eden Connect Serisi hayalinizdeki banyoyu inşa etmenize olanak sağlıyor. Gerek evinizde gerek iş yerinizde sade ve zarif tasarımıyla banyolarınızı şekillendiren Connect şık ve rahatlatıcı otel tasarımlarına da alternatif olacak. Connect ARC serisi lavabolar 60, 55 ve 45 cm’lik seçimlerinin yanı sıra 45 cm’lik köşe lavabo ve 55 cm’lik tezgah üstü seçenekleriyle sunuluyor. Connect SPHERE lavabolar ise 43 cm’lik tezgah üstü lavabo ve 55 cm’lik yarım tezgah üstü lavabo seçenekleriyle banyolardaki yerini almayı bekliyor. Connect klozetler Asma ve Sıfır seçenekleriyle banyolarınıza çözüm sunarken Connect ARC ve CUBE rezervuar seçenekleri banyo tasarımlarınıza estetik katıyor.

124

Ekim - Aralık 2010 / Sayı 72



Ürünler

Banyolarınız için GROHE Euphoria serisi

GROHE zenginleşen Euphoria serisi ile banyolarda duş keyfine alternatifler sunmaya devam ediyor. Sade ve ergonomik tasarımı ile öne çıkan GROHE Euphoria serisi, özellikle geniş su akış yüzeyi ile suyun tüm vücudunuza temas etmesini sağlıyor. Euphoria serisinin Mono, Champage, Masaj ve Pure el duşları ve sürgülü üst takımları, su akış seçenekleri ile birbirinden farklı alternatifler sunuyor. Euphoria serisi içinde farklı duş başlıkları bulunuyor. 160mm çapında geniş duş başlığı ve 2 fonksiyonlu duş başlığı ankastre duş ve banyo bataryaları ile kombine ediliyor. Seriye yeni eklenen Rustic tepe duşu, bu ürünlere alternatif olarak daha klasik tarzda banyolar için ürün gamında yerini alıyor. Seride tek ürünler dışında komple duş sistemi çözümleri de bulunuyor. Termostatik Duş bataryası veya termostatik banyo bataryası ile kombine edilen tepe duşu, el duşu sistemi ile konforlu bir banyo keyfi için gerekli tüm ürünleri birada bulabiliyorsunuz.Termostatik batarya ile su sıcaklığınızı istediğiniz ısıya göre ayarlayabiliyor, duş başlığı ve el duşundan istediğiniz akış türünü seçebiliyorsunuz. GROHE StarLight® ve GROHE SpeedClean® teknolojileri Euphoria serisinin ilk günkü temizlik ve parlaklığıyla banyolarda ışıldamasını sağlıyor. GROHE DreamSpray® özelliği ise, suyun duş başlıklarında tüm yüzeyden eşit akmasına imkan tanıyor.

126

Ekim - Aralık 2010 / Sayı 72



Ürünler

İntema Mutfak Asmira ile Doğanın Tüm Renkleri Mutfağınızda

İntema Mutfak’ın yeni serisi Asmira’nın kendine has rengi ve ahşabın dokusunda yer alan koyu renk damarların yapısı onu eşsiz kılıyor. Bu özel renk ve doku sayesinde, mutfaklarda doğanın tüm renklerini görmek mümkün. Macro trend doğaya dönüş temasının mutfaklarınızdaki yansıması olan Asmira Serisi’nin damarlı yapısı yaşanmışlığı temsil ediyor ve geçmişe dair anıları tazeliyor. İntema Mutfak mutfak projelerinde yeni serisi Asmira’nın mevcut ürün gamındaki Lumina ivory ve siyah renk seçenekleriyle kullanımını öneriyor.

128

Ekim - Aralık 2010 / Sayı 72



Ürünler

Newarc Duş Sistemlerinle Suyun Ritmini Yakalayın Teknolojiyi modernizmi, ergonomiyi ve foksiyonelliği bir arada barındıran Newarc duş sistemleri, hayatınıza kolaylık getirmekte banyolarınıza keyif katmaktadır. Ayrıca Newarc duş sistemleri spa keyfini evinize getirmekte ve farklı tasarımlarla herkesin zevkine uygun seçenekler sunmaktadır. Farklı modeller ve foksiyonel kullanımı ile banyolarınızda artık eğlenceli vakitler geçireceksiniz.

Modern Serisi 2011’e Damgasını Vuracak Yuvarlak eğimli hatları, uyumlu kumanda kolu, sıradışı tasarımı ile banyo ve mutfaklarınızda tarz yaratacak. Sizler için özel olarak tasarlanan bu seri yeni trendiniz olacaktır.

130

Ekim - Aralık 2010 / Sayı 72

İdea, Newarc’ın En Yeni Serilerinden Minimalist çizgisi en önemli özelliğidir. Kumanda kolunun gövde ile uyumu ve ortaya çıkan ahengi banyo ve mutfaklarınıza yansıtıyor.



Ürünler

Seramikte Bir Devrim… Versatile - Kütahya Seramik Fonksiyonelliği, değişken ve yaratıcılıkla buluşturan Versatile, çok yönlü kullanımı ile seramik sektöründe yeni bir çağı başlatıyor. Versatile koleksiyonu, kişinin kendini özgürce ifade etmesini sağlayan, farklı mekan kurguları ile bir çok duyguyu ve estetiği içinde barındırıp, geometrinin tüm yaratıcılığını, akılcı ve estetik kurallarla sergiliyor.

Koleksiyonun ARC serisi 12,5x29 cm, Axis 12.5x22 cm ölçülerinde kahve, mavi, beyaz, bordo, siyah, krem renklerinde, mat ve parlak doku seçeneklerine sahip.

Koleksiyon, kullanıcısına aynı karoyla onlarca farklı döşeme seçeneği sunuyor. Böylece her uygulamayla mekanlar farklı kimlikler kazanıyor. Arc ve Axis olmak üzere iki farklı modelden oluşan koleksiyonun dikkat çeken en önemli özelliklerden biri , her iki serinin birbirinden farklı tasarımlara sahip olmasına rağmen seriler arasındaki geçişin mükemmel bir uyum içinde yapılabilmesi. Versatile koleksiyonu, 3 boyutlu olma özelliği, fonksiyonelliği, farklı tasarım seçenekleri ve uygulama kolaylığı ile mimari projelere özgün ve yenilikçi çözümler sunuyor. Mimari uygulamalara farklı bir bakış açısı kazandıran Versatile ürünleri, tüm iç mekan uygulama alanları, plaza, ofis, lobi, salon, yatak odası gibi her ölçekte mimari mekan uygulamasında sunulmaktadır.

132

Ekim - Aralık 2010 / Sayı 72



Ürünler

Petek Banyo’dan Bolton, Floransa ve Luton FLORANSA: Adını, Mimari ve sanatın ortaçağ mabedi Floransa’dan almıştır. Bu model 2010 katalogunun en özel ürünlerinden biri. Corian tezgahlı alt modülden, lcd ekranlı ve led aydınlatmalı aynalı üst modülden, etajerden ve boy dolabından oluşmaktadır. Eni 82, derinliği 47, yüksekliği ise 200 cm dir. Boy dolabının ölçüleri ise eni 30, derinliği 20, yüksekliği 110 cm’dir. Gövde ve kapaklar MDF üzeri parlak lake olarak tasarlanmıştır. Gövdesi sadece beyaz olarak çalışılsa da kapaklarda Siyah ve Mor renk alternatifleri var.

BOLTON: Petek Banyo mobilyalarının Platin serisinin özel örneklerinden olan Bolton modeli Seramik tezgahlı alt modülden, aynalı üst modülden ve Boy dolabından oluşmnaktadır. Eni 100 cm, derinliği 45 cm, yükseklği ise 200 cm dir. Boy dolabının eni 35, derinliği 35, yüksekliği ise 130 cm dir. Adını muhteşem doğal güzelliklere sahip tarihi bolton şehrinden alan bu modelin Abanoz , venge renk alternatifleri var.

LUTON: Kendi büyük olmasa da temsil ettiği isim Büyük Britanya’nın en büyük havaalanlarından biri. Luton modeli Tezgah üstü seramik lavabolu alt modülden, aynalı üst modülden ve boy dolabından oluşuyor. Eni 90, derinliği 45, yüksekliği ise 200 cm. Boy dolabı, en 30, derinlik 20, yükseklik ise 110 cm olarak üretiliyor. Gövde MDF üzeri parlak lake, Kapaklar 3D MDF üzeri PVC kaplama olan modelin gövdesi siyah olarak üretilse de kapaklarda gri ve beyaz renk alternatifi var.

134

Ekim - Aralık 2010 / Sayı 72



Ürünler

Vitra Karo’nun Photoactive Karolarıyla Tünel ve Metrolar Daha Temiz ve Sağlıklı

VitrA, fotokatalitik özelliğiyle kendini ve bulunduğu ortamdaki havayı temizleyebilen Photoactive karoları kullanıma sundu. Nano boyutlu titanyum dioksitle kaplanarak fotokatalitik özellik kazandırılan karolar, tünel, metro gibi nemli ve havasız alanlarda; küf ve yosun oluşumunu engelliyor, havayı temizliyor ve kötü kokuları yok ediyor. Daha kaliteli bir hava ve daha sağlıklı bir ortam sağlayan Photoactive karolar, su ve enerji tüketiminin yanı sıra, temizlik için gereken kimyasalları da en aza indiriyor.

Vitra Karo’nun Photoactive Karolarıyla Tünel ve Metrolar Daha Temiz ve Sağlıklı

VitrA, yosun ve küf oluşumunu engelleyerek kendi kendini temizleyebilen ve hijyen sağlayan Photoactive karoları kullanıma sundu. Nano boyutlu titanyum dioksitle kaplanarak fotokatalitik özellik kazandırılan karolar, havuzlarda bakteri, yosun, küf ve mantar oluşumunu engelliyor. Daha sağlıklı ve güvenilir havuzlar sunan Photoactive karolar, temizlik için kullanılan kimyasalları ve enerji tüketimini en aza indiriyor.

136

Ekim - Aralık 2010 / Sayı 72



Ürünler

Seramiksan’dan Yeni Digiart Serileri

Ürün çeşitliliği, teknolojik yenilikleri ve üretim kapasitesi ile seramik sektörünün önemli markalarından Seramiksan, yeni serilerini tüketicilerin beğenisine sunmaya devam ediyor. Yalnızca Seramiksan tarafından rotodigit teknolojisi kullanılarak üretilen Digiart karoların yeni serileri Selçuklu ve Pandora, farklı renk seçenekleri ile mekanlara estetik değer katıyor. Rastgele efektler ile üç boyutlu yüzeyler üzerine baskı yapılan Digiart karolar, renk ve desen alternatifleriyle tasarımda sınırları zorluyor. Selçuklu ve Pandora serileri de tarihin güzelliklerini ve doğanın zarafetini evlere getiriyor. 30 x 60 ebatlarındaki Selçuklu serisinin ceviz, akçaağaç ve maun renk seçenekleri bulunuyor. Seri, Selçuklu ahşap oyma sanatı olan kündekariyi tüm asaletiyle tarihten çıkarıp evlerde yaşatıyor. Bej, kemik, gri ve ceviz renk alternatifleri olan Pandora serisi de 30 x 60’lık karolardan oluşuyor. Doğanın renk ve desenlerinden ilham alan Pandora serisi gün ışığının ve rüzgar sesinin evlerde dolaşmasına olanak veriyor.

138

Ekim - Aralık 2010 / Sayı 72



Ürünler

Artema ile Duş Keyfi Birbirinden farklı ve zengin tasarımlarla yenilenen Artema duş sistemleri, duşta yaşanan deneyimi keyifli, temiz ve güvenli hale getiriyor. Farklı boyut ve formlardaki sistemler, her ihtiyaca uygun seçenekler sunuyor. Maksimum 6 farklı akış seçeneği sunan Artema el duşu takımları ve duş başlıkları, ferahlatıcı ve dinlendirici bir duş deneyimine davetiye çıkarıyor. “Kolay temizleme” özelliği, su kanallarında biriken kireç ve kirlerin kolayca temizlenmesini sağlarken, ürünün ömrünü uzatıyor.

Çekmeye karşı dayanıklı olan duş spiralleri, su sızıntısını önlerken,“dolanmazlık” özelliğiyle güvenle kullanılabiliyor.

Suyun Akışından İlham Alan Artema, “Style X” ile Duş Keyfini Arttırıyor

140

Ekim - Aralık 2010 / Sayı 72

Artema’nın, Alman tasarım şirketi Solutions ile birlikte tasarladığı Style X serisindeki ankastre duş bataryaları, banyo keyfine keyif katıyor. Suyun akışından ilham alan yenilikçi ve yalın çizgileriyle, banyolara yepyeni bir tasarım anlayışı getiren Style X duş bataryaları, zarif kumanda koluyla, estetik bir görünüm sunuyor. Isı ve debi ayarlı özel kartuşu sayesinde su ve enerji tasarrufu sağlıyor. Kullanıcı, ürünün “suyu yönlendirici” özelliğiyle, isteğine göre çıkış ucunu, el duşunu, duş başlığını veya su jetlerini seçerek, Style X ayrıcalığının tadını çıkarıyor. Ankastre duş bataryaları, Artema’nın Style X serisindeki el duşu ve sürgülü el duşu takımlarıyla da uyum sağlıyor.



Ürünler

Kale Banyo Duş Sistemleri ile Günlük Yaşamın Stresinden Kurtulun

Yaşam konforunu artıran tasarım ürünlerini tüketicilerine sunan Kale Banyo, farklı boyut ve formlardaki duş sistemleri ile banyoları, gündelik yaşamın stresinden arınma ve yenilenme mekânlarına dönüştürüyor.

142

Ekim - Aralık 2010 / Sayı 72

Kullanıcılarının kişisel beğenilerine uygun, zengin bir ürün yelpazesi sunan Kale Banyo Duş Sistemleri; sürgülü üst takımlar, el duşu takımları, duş başlıkları, duş barları, su jeti ve yönlendiricileri, ankastre banyo bataryaları, ankastre duş bataryalarından oluşuyor. Kale Banyo duş sistemleri spa keyfini banyolara taşıyarak, kare ve yuvarlak olmak üzere iki farklı formda tüketicilerin beğenisine sunuluyor. Duş başlığı çekildiğinde değişen akış çeşitleriyle, tıpkı diğer ürünlerinde olduğu gibi doğaya da gereken önemi vermeyi ihmal etmiyor. Banyo ürünlerinde duş sistemlerini yeniden yorumlayan Kale Banyo, bir taraftan zengin ürün yelpazesi ile banyoların ve evlerin vazgeçilmez bir parçası olmayı vaad ederken; diğer taraftan sunduğu “easy clean” sistemi sayesinde kolay temizlik özelliği sağlayarak, estetik bir tasarımın da kullanışlı olabileceğini tüketicilerine kanıtlıyor.


Ürünler

Kale Doğal Taş LaVerne Serisi ile Sadelik ve Şıklığı Evlere Taşıyor Kale Doğal Taş markası ile seramik sektöründeki deneyim ve uzmanlığını, doğal taş sektörüne de taşıma kararı alan Kale, yeni serisi LaVerne ile doğal taşın rafine şıklığını; uzun ömürlü kullanım ve özgün tasarımlarla buluşturuyor. Zengin fosilli yapısının yanı sıra son derece çekici ve dingin renk tonu ile hem göze hem de ruha hitap eden LaVerne Serisi, bordürleri ve mozaikleri ile şık ve uyumlu bir birliktelik sergiliyor.

Farklı ebat karoların ve mozaiklerin beraber kullanılmasıyla da tüketici ve profesyonellere özgür ve özgün tasarımın kapılarını açan Kale Doğal Taş LaVerne Serisi, cilalı ve mat yüzey seçeneklerinin yanı sıra 30.5x30.5, 30.5x61, 20x30.5, 10x30.5 ebatlarıyla farklı döşeme alternatiflerine de sahip. Türk mermeri, traverten, oniks ve dünyanın dört bir yanından getirilen yüksek kaliteli taşlardan üretilen Kale Doğal Taş, mozaik, bordür, madalyon, lavabo, eskitilmiş, cilalı ve honlu karolardan oluşan geniş ürün gamına sahip. Yüzyıllardır medeniyetlerin kurduğu yaşam alanlarının vazgeçilmezi doğal taşı en ihtişamlı haliyle günümüze taşıyan Kale Doğal Taş, 2010 yılı için tasarlanan farklı koleksiyonlarının haricinde lavabo koleksiyonu ve reçine ürünler ile de sektöre yeni bir soluk getirmeyi hedefliyor. Ekim - Aralık 2010 / Sayı 72

143


Sağlıklı Yaşam

Memorial Ataşehir Hastanesi Gastoenteroloji Bölümü - Uz. Dr. Duygu İbrişim

Hareketsiz Ve Stresli Yaşam Ülsere Zemin Hazırlıyor Günümüzde sağlıklı beslenmeyen pek çok kişi mide ağrısından şikayetçi. Midede hafif yanma ve dolgunluk ile başlayıp; şiddetli ağrı, bulantı ve kusmaya kadar geniş bir yelpazede devam eden belirtiler “Peptik ülser” hastalığı ile karşı karşıya olduğunuzun işareti olabilir. Ülserlerin çoğunda hastalığa etkenler; bazı ilaçlar ve/veya H.pylori adını verdiğimiz bir bakteri infeksiyonudur. Ayrıca ailesel ve bireysel yatkınlık, yanlış beslenme, sigara, yoğun alkol tüketimi ve stresli yaşam da peptik ülser hastalığını kolaylaştırıcı faktörlerdir. Koruyucu sistemin dengesi bozulduğunda ülser gelişir Peptik ülser, sindirim sisteminin iç yüzeyini döşeyen dokuda (mukoza) oluşan defektler, yaralardır. Midedeki koruyucu sistemlerle tahrip edici faktörler arasındaki dengenin bozulduğu durumlarda mukoza bütünlüğü zarar görür ve ülserler oluşur. Kahve telvesi görünümünde veya kanlı kusma, sulu-siyah renkte ya da kanlı dışkılama sindirim sistemi kanamasını akla getirmelidir. Hatta ileri evrelerde mide-bağırsak delinmesine (perforasyon) bağlı olarak akut cerrahi karın tablosu oluşabilir. Ağrı kesicilerin bilinçsiz kullanımı korunma mekanizmasını bozar Bu ilaçlar ağrı kesici ve anti-romatizmal etkileri nedeni ile sık kullanılırlar. Aspirin de bu grup içindedir. Bazı hastalıkların tedavisinde altın değerinde olan bu ajanlar doktor önerisi dışında rastgele alındığında; gastrit, sindirim sistemi ülserleri, mide-bağırsak kanaması ve delinmesi (perforasyon) gibi ciddi yan etkilere neden olabilir. Yaşam tarzınız sizi ülser yapabilir Peptik ülser hastalığında bireysel ve ailesel yatkınlık önemli bir faktördür. Aynı şekilde yaşayan, beslenen ve alışkanlıkları benzer olan bireylerin sindirim sistemi hassasiyetleri birbirinden farklıdır. Düzensiz ve sağlıksız beslenme, kontrolsüz ilaç kullanımı, sigara, yoğun alkol alınması, çay, kahve ve gazlı içeceklerin aşırı tüketilmesi, hareketsiz ve stresli yaşam bu hastalığın tetikleyici faktörleri olabilmektedir. Yaşam biçimini düzenlemek ilaç tedavisi kadar önemli Peptik ülserde tanı, klinik, laboratuar ve görüntüleme yöntemleri ile konur. Üst gastrointestinal sistem endoskopisi (gastroskopi) altın standarttır. Gastroskopi ile ülserler direkt görülebilir; biyopsi alınabilir ve mukozadaki mikroskopik değişiklikler ve enfeksiyon varlığı değerlendirilebilir. Ayrıca ülser kanamalarında gastroskopi sırasında endoskopik tedavi yöntemleri uygulanarak kanamanın durdurulması sağlanabilir. Tedavide mide asidini baskılayan ilaçlar ve pozitif bulunursa enfeksiyona yönelik antibiyotik tedavisi verilir Doğru ve düzenli beslenme mide sorunlarını en aza indirir Kahvaltıyı ihmal etmeyin. Ekmek ve kahvaltılıklarla yapılan geleneksel Türk kahvaltısı en iyisidir. Diğer hamur işleri, kızartmalar ve tatlılara kahvaltıda yer vermeyin. Yeterli sıvı almaya özen gösterin. Önceliğiniz su olsun. Çay kahve ve diğer içecekleri aşırı tüketmeyin. Öğlen ve akşam öğünlerinizi düzenli yiyin. Özellikle akşam daha hafif, buharda pişirilmiş yemekleri tercih edin. Porsiyonlarınız küçük olsun. Ara öğünlerde küçük kahvaltılık atıştırmalar yapın. Mideniz uzun süre boş kalmasın. Yüksek şekerli, tuzlu ve kızartılmış ürünlerden kaçının. Tatlı olarak taze ve kuru meyveler, meyveli yoğurtlar veya sütlü tatlıları tercih edin. Özellikle bayramda tatlıyı günde bir porsiyonla sınırlayın. Sütlü tatlılar hem daha hafif hem de daha besleyicidir. Her ziyarete gittiğiniz yerde bir tabak tatlı yeme hatasına düşmeyin.

144



"Pietra’dan daha güzeli

doğanın kendisi." Seramiksan'ın Pietra serisi, doğanın renkleri ve desenlerinden esinlenilerek oluşturuldu. Türkiye'de ilk kez ve sadece Seramiksan'ın kullandığı Rotodigit teknolojisiyle günışığı, rüzgarın dokunuşu, doğanın kendine has sesi düşlerinizden çıkıp evinizde de dolaşsın.

seramiksan.com.tr


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.