Tımarhane e-Dergi 3 - Nisan Sayısı

Page 24

24 karşısında, donup kalmıştı. İster istemez, arkasını döndü ve yüzünü çevirerek, hiçliğin sorusunu, sessizlikle cevapladı. Kapıdan çıktıktan sonra içinde bulunduğu günü düşünüyordu. Önceki günleri düşünmesine gerek yoktu. Çünkü o günlerin, hepsi sevgi doluydu ve işte bugün, sevgi ölmüştü. Ölen günleri ise hatırlamaya gerek yoktu. Ama bugün… Bugünü hatırlayacaktı. Çünkü bugün, tarihi bir gündü. Bugün, tarihti. ●●● Kocası eve geldiğinde, sessizdi. Kelimenin tam anlamı ile sessiz. Sessiz bir ruhtan bile daha sessiz. Bir şeylerin olduğu ya da olacağı muhakkaktı. Genelde kocasının, sessizliğine alışkındı ama bu seferki sessizlik, her şeyi ile kendini diğerlerinden ayrı tutuyordu. Sakin bir kadındı ve her zamanki sakinliğiyle kocasının yanına gelip, sordu. “Ne oldu?”. Bu alelâde, öylesine sorulmuş bir soru değildi. Kadınlık içgüdüsüyle, içinden geldiği gibi, içinden geldiği için sorulan bir soruydu. Kocası ise böyle bir soruyu, basit bir sırıtma ile karşıladı. Bir gülümseme değildi. Çünkü çok rahatsız edici bir gülme idi, gördüğü. “Geç, şuraya” dedi ve devam etti. “Bu gece, bu evdeki son gecen!” Damdan düşercesine, buz gibi bir suratla, söylemişti, bu sözü. “Anlamadım” dedi. “Nasıl oluyor? Neyin son gecesi?” “Anlamayacak, ne var? Yarın def olup, gidiyorsun.” Donup kalmıştı. Bunca yıllık kocası, çocuk verdiği kocası, eşi… Ruhunu verdiği evden, kovuyordu. “Nereye” diyemedi. “Neden?” dedi. “Ben, başkası ile beraberim. Bu konuda senden izin falan da istemiyorum. Sadece gideceksin. Geldiğin gibi sessizce gideceksin.” Gözleri bir anda pınara dönmüştü. Ağlıyordu. Ama ağladığını da belli etmek istemiyordu. Gözleri evine ve çocuğuna takılmıştı. Onlar ne olacaktı? Çocuğu babasız ya da, aman Allah’ım düşünmesi bile korkunç, annesiz mi büyüyecekti. Ruhunu verdiği bu evin, odalarında, eşyalarında, başka biri, başka bir kadın mı oturacaktı? “Sen içtin mi? Sarhoş musun? Peki, ben ne yapacağım? Çocuğumuz ne olacak?” “Ben iyiyim ve hiçbir şey içmedim. Sen, ne mi yapacaksın? Hiçbir şey… Çocuğumu, son kez öpüp, sessizce çıkıp, gideceksin…” “Asla…” Daha önce hiç kimseye, hiçbir zaman “asla” dememişti. Bu kısa kelimenin, gücünü o an keşfetti. Çok güçlü bir kelimeydi. Bu yüzden de kocası, kelime ile karşılık veremedi. Çok sert bir yumruk ile karşılık verdi. Yumruğun ne acısı, ne de kırılan burnu ve dişlerinden akan kızıllık, onu ilgilendirmiyordu. Çünkü geçmişte “Her şeyim…” dediği hiçlik, elindeki her şeyi alıp, hiçbir şey almadan gitmesini istiyordu. Gidemezdi. Gitmeyecekti. Ayağa kalkmak istedi. Bu isteğinin cevabı, ikinci yumruk ve ardından gelen bir tekme oldu. Bu arada hiçliğin ağzından, sayısız tehdit ve küfür çıkıyordu. Ama o, bunların hiçbirini duymuyordu.


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.