Fabrika 63

Page 11

Şimdi Çiçekdağı’nda Oturuyor...

keyif kaçırdığı kesin. Gene de doğum gününde keyiflenmeyi başarmıştı. Zaten keyifsiz olsa da belli etmeyeceğini biliyoruz, ama evet, neşesi geri gelmişti. Kanser haberi alınca, hangi yakınımızın başına gelmiş olursa olsun, Sedat KOCA hocayı arıyoruz. Yıllardır böyle. Sağ olsun, bu rahatlığımızı, büyük bir rahatlıkla sürdürmeye teşvik ediyor bizi, sıcaklığıyla. Sevda’da da aynı şeyi yaptık. Önce ayağımızı yere bastırdı, hastalığın sınırlarını gösterdi ve sonra yönlendirdi. Elbette başta kardeşi Ferda ve Ferda’nın eşi, bizim kadim arkadaşımız Mesut, Bekir, Beysun, Munise, Berivan, Orhan, küçük kardeşi Şeref, Türkiye’de ne var, dünyada bu işler nasıl oluyor, sorularının peşinde her bilgi kapısına saldırılıyordu. Ankara’dan, Antakya’dan ve başka yerlerden saldıranları da unutmayayım. Kalbiye’yi, Handan’ı, Müge’yi, Süreyya’yı, Cem Doğan’ı ve diğerlerini… Cerrahi müdahale girişiminden ve kemoterapi başlamadan önce, Sevda’yı kandırdım. Altınoluk’ta, Doyran Köyün’de, zeytin toplama, yağ sıkma zamanıydı, M. Kalender Coşkun’a gittik. Yanımıza Arda’yı, da alarak. Arda oğlum oluyor, üç yaşındaydı o sıralarda.. İki gün, müthiş güzel, güneşli bir hava vardı, Kaz dağı’nın etekleri senin, deniz kenarı benim, Kalender’in çocukları Hüseyin, Senem, eşi Fatma, dolaşıp durduk. Tuzsuz salamura yapacağız diye, kendi zeytinlerimizi kendimiz topladık. Sevda zeytinliğin birini beğendi, “iyileştikten sonra”, küçük, taştan bir ev yapıp, yaşamak üzere. İkinci günün akşamında telefon ettiler, hemen gel, yarın ameliyata alalım, diye. O evde, belki bir yılda yapılan telefon görüşmesini birkaç saat içinde yaptık ve gece yola çıktık.

fabrika Aralık 2006

Cerrahpaşa’da ameliyata teşebbüs edildi, tümörün temizlenmesi mümkün görünmedi, kapatıldı. Kendini toparlayınca İtalyan Hastanesinde kemoterapiye başlandı. Doktoru Aziz beydi. Ferda ile beraber, kitaplarını alıp giderdi, ilaçlarını serumla verirler, onlar kitaplarını okurlardı. Titizdi, kemoterapi saçlarının dökülmesine neden oluyordu, tamamen kestirmeye karar verince, bir poşete koydur, bana ver, dedim. Bendeler. Sanıyorum, ikinci kürün sonlarıydı, yapılan tetkiklerde tümörün (o Timur, diyordu) dalağa sıçradığı görüldü. O gelişmeden sonra Almanya’ya gitme kararı verdi. Havaalanında, sabah erken saatte bir uçakla gönderdik, Sevda’yı, Ferda’yı, Mesut’u… Oradan yazdıkları mektupları okursunuz. Hem doktorların en başta söylediği “3 ile 5 ay” sınırını hep hatırımızda tutuyor, ama hem de umutlanmaktan, cesaretlenmekten, hayal kurmaktan vazgeçmiyorduk. O mektuplarda bunların hepsi var. Sonrasından, Türkiye’ye döndükten sonraki günlerinden yukarıda söz etmiştim. Şimdi, Çiçekdağı’nda kalıyor. İstanbul’a gelirse herhalde beni arar. Gelmezse diye, nüfus cüzdanını çıkarmayı bilerek ihmal ettiğim kızıma, o zaman sekiz aylık olmuştu, adını koydum. İsminden nasibi olsun!...İsmiyle büyüsün!.. Hikaye kısaca böyleydi. Bizi unutma Sevda.

9


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.