Necip Fazıl Kısakürek - Ideolocya Orgüsü

Page 186

· Kravat ve pantalon, sadece Batıyı uzaktan tanımış ve marifetine körü körüne inanmış olmak mânasına küçük aydın, hem Batı ve hem de Doğu irfanının sathında, yarı münevver bir sınıfın üniforması haline geldi; o sınıf tarafından da hâkimiyet ve şahsiyetle kuşanılamadı.Ve işte o sınıf, tavrındaki zaaf ve taklid edasını, seziş plânında büyük yığından gizleyemedi. · Aşağı tabaka halk, büyük yığın, kravat ve pantalonu belki korkutucu, fakat asla güven duygusu vermeyici ve akrabalık göstermeyici bir şey diye bakmıştır. · Bugün mazisi yarım asra yaklaşan şapkaya gelince, o, giydirenlerce de giyenlerce de hiçbir zaman bünyeleştirelememiş ve horozun ibiğine dikilen bir (kokard) mahiyetini aşamamıştır. · Şapkayı getirenlerden, bir-iki şahıs müstesna, hiçbiri, onu giymeyi beccerememiştir. Kan kırmızı devrimci bir Đnönü veya bir Recep Peker'in başlarında şapka, Rus mujiğinin tepesinde karnaval külâhı kadar sun'î ve (bediî) uygunsuzluktan uzaktır. Nitekim bu tipleri soysanız ve onlara entari ve pijamadan hangisinin uygun düşeceğini araştırsanız, varacağınız netice, tiksindikleri entari olacaktır. Bunlar, dâvalarını yaşamayan samimiyetsizler... · Bize Tanzimattan beri gelen inkılâb kadrolarından hiçbiri, Batıyı (realite) ve (estetik) plânlarında yaşamış, Batının derisi içine girmiş ve onu iki dünya arası bir mahsup muamelesi neticesinde benimsemiş değildir. Bu hâle de en parlak delil, Tanzimat Paşasının dizi çıkmış pantaloniyle galoşu, göbeği üzerinden kemeri düşeen setresiyle fesi arasındaki şaşkınlık manzarasıdır. · Şapkayı getiren zümrenin, yine birkeç fert müstesna, Batı kılığında son (estetik) merhale olan frak içindeki komik tablosunu ele alırsanız, kravat ve pantalondan sonra şapkayla tamamlanmak istenen hâdisenin ne hazin bir cilâdan ibaret kaldığını anlarsınız. · Bu vaziyete göre, kasketini ters çevirip namaza duran köylüyü suçlumaya mahut fraklılarda hak yoktur. Asıl hak, şapkanın nasıl tutulacağını ve giyileceğini bildiği halde onu hayatı boyunca başına geçirmemiş olanlardır. Bu ölçüden çıkarılacak ders, Batıyı Batılıdan daha derin ve ileri bir kavrayışla anladıktan sonra ondan uzak kalmayı bilmenin sırrına ermektir ki, dâvayı tâ merkezinden kavramaya götürür. · Şapkanın kabulü sıralarında bir Fransız fıkracısı şöyle yazmışt: "Türkler şapkayı kabul ettilker ve başlarına geçirdiler. Manzaraya bakan onun rûha değil, kelleye geçirildiğini anlar. Bu da inkılâb demek olmaz!".. Teşhis doğrudur: Ruh, başına geçireceğini taklitle almaz, kendisi bulur. · Suç ne kravat, ne pantalon, hattâ ne şapkadadır. O şapka ki, kenarlı şekliyle, Haçlılar Seferlerinde, hristiyanlar kendilerini müslümanlardan ayırmaları için, bir giyim-kuşam eşyası olmak yerine bir ruh alâmet ve sembolü diye icad edilmiştir. Suç, sadece, bu unsurları şahsiyet hesabına vuramamaktadır. Bu bakımdan kravat, pantalon ve şapka, bir buçuk asırdır gardrop kadrosunun dışına çıkmadığımızın ve iç maktâlara nüfuz edemediğimizin maddî işaretleri olmuştur.

BAŞYÜCELĐK EMĐRLER-KÖY ĐMAMI · Kırkbin köyümüz mü var; kırkbin imama muhtacız.


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.