Polisiye Romanlar Okuyan Hırsız Lawrence Block

Page 85

Bir önemi olmadığını söyledim, yukan çıktık, bir koridordan geçip yemek salonuna gittik. Gilmartin yolda çeşitli ilginç nesneleri gösteriyordu. Tavanlar yüksek, yerler halı kaplıydı, mobilyalar koyu renk ahşap ve kırmızı deriydi. Duvarlann hepsi de süslü çerçeveli ve hepsi de aktör ve artistlerin resimleri olan tablolarla doluydu. "Şöminenin iki yanındaki portrelere dikkatinizi çekerim" dedi. "İki ayrı ressamın eserleri olmasına rağmen çerçeveleri eştir. Kim olduklarını anlamadınız sanırım." Anlamamıştım. "Biz onların kulübün şeref kurucuları olarak söz ederiz. Soldaki James Stuart, sağdaki de oğlu Charles Stuart'tır. Onu Bonnie Prens Charlie olarak hatırlayabilirsiniz." "İngiliz tahtının düzmece varisleri." "Çok iyi. James kendisine III. James demişti ama tarih ona Yaşlı Düzmece, oğluna da Genç Düzmece adını vermiştir. Stuartlar aktör olmamalarına rağmen kulübümüzün adına uygun olduklarından yerlerini almışlardın Bir tek istisna dışında bütün öteki portreler Mesleğin üyelerine aittir." "O istisna kimmiş?" "Aslında dört kişiler ama tabloda hep bir aradalar. İçeri girerken dikkat etmiş olabilirsiniz, gardrobun hemen karşısında asılıydı." "Bir mikrofon çevresinde duran dört genç zenci." "Onların sahneye adım attıklarını hiç sanmıyorum. Ancak isteri dünyasından olduklan için üyemiz olmaya hak kazanırlardı sanırım. Bunlar kendilerine Platters adını vermişlerdi ve en tutulan şarkılarından birinin adı 'Büyük Düzmeceydi. Gilmartin gülümsedi, peçetesini açıp kucağına yerleştirdi. "Eh, ne içersiniz bakalım? Sonra da menüye bir göz atarız." İçkilerimizi içerken gayet uygarca bir sohbete girişmiştik. Garson ilk yemekleri getirince bir sessizlik oldu. İşimizi konuşacağı sanırken Gilmartin gördüğü bir oyundan sözetmeye başladı ve kahveye kadar konumuz o oldu. Ondan sonra artık konu zamanı gelmişti ve konuyu benim açmamın beklendiği görülüyordu. "Bu sabah sizi evinizden aradığım için özür dilerim" dedim. "Ama iş numaranızı bilmiyordum." "İşim evimdir" dedi. "Ama bir iki telefonum vardır, kartımı vereyim." "Teşekkür ederim. Ben de benimkini takdim edeyim." "Ooo!" dedi kartı elinde çevirirken. "Tavşan Maranville. Otuzlu yılların Elmas Yıldızlar serisinden. Kendisinin Ünlüler Salonu'nda yer alıp almadığını bilmiyorum. Oyununu da gördüğümü söyleyemem. Aslında o kadar yaşlı değilim." "Kartı tanıyacağınızı düşünmüştüm." Başını salladı. "Yıllar hiç de iyi davranmamış, değil mi? Umarım Tavşan'ın kendisine daha iyi davranmışlardır.Kart bükülmüş, bir köşesi kopmuş. Berbat durumda, değil mi?" "Hemen hemen yeni durumda iki yüz Dolar eder dedim. "Ama bu haliyle..." "Beş on Dolar'dan fazla etmez. O da böyle kötü bir örneğe bir alıcı çıkarsa." Kartı geri verdi, derin derin içini çekip sonra soluğunu boşalttı. "Bunu nereden buldunuz? Ama herhalde mesleki bir sırdır" "Eh, öyle sayılır." Kahvesini yudumladı. "Nakit para" dedi. "Nakde ihtiyacınız vardı." "İhtiyacım vardı ama ihtiyacım varmış gibi de görünmemem gerekiyordu. Elimde değerli pek çok şey var ama görünmeden nakde çevirmem imkânsızdı. Duvarlarımdaki tabloları satarsam hem kayda geçecekti, hem de yerleri boş kalacaktı, emlak satsam... Eh, bu devirde bedava ver daha iyi. Bir şeyi satmak ancak ipotekleri kaldırmakla mümkündü. O zaman da elime pek bir nakit geçmeyecekti. Ve benim de nakde ihtiyacım vardı." "Ne kadar?" "Bir milyon Dolar ideal bir rakam olurdu." Bir milyon Dolar'a ihtiyacı olmanın nasıl bir şey olacağını düşündüm. Bir milyon Dolar isteyen insanlar tanıyordum ama bu aynı şey demek değildir.


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.