POSTA212 - SAYI 14

Page 4

4

ABD Gündem

21 Ağustos 2013 Çarşamba

Tolga Tanış Central Park meselesi

K

ONU çok uzadı. İstanbul’a Central Park’a benzeyen bir yer yapma hevesinin kendi içinde nasıl çarpıklıklar içerdiğini anlatmaya çalışacağım. İşin en yüz kızartıcı kısmından başlayayım. Kadir Topbaş Merter’deki arazi için demiş ki, “Yaklaşık 500 bin metrekarelik bu alanı bölge parkı yapmak istiyoruz. Central Park’tan daha büyük olacak.” Önce aklım almadı. O bölgede nasıl Central Park’tan büyük bir yeşil alan olabilir diye. Meğerse koskoca kentin belediye başkanı bildiğin sıfır hatası yapmış. Özensiz gazeteciler de hesaba atlayıp Central Park’ı Merter’den küçük gösteren grafikler patlatmış. 340 hektardır Central Park. Metrekareye vurunca 340 bin değil, 3.4 milyon eder. Ve Merter’de planlananın neredeyse 7 katı büyüklüğündedir. İnanın çok utanarak söylüyorum. Central Park yapacaksan önce matematik bileceksin. İstanbul’a tek bir büyük park yapınca işin tamam olduğunu da zannetme. Central Park, merkez parkı demek ama… New York’un bir merkezi yok ki, Central Park merkez olsun. Ne Times Meydanı ne de Wall Street’in olduğu Downtown… New Yorklular için merkez kendi oturdukları mahallelerdir. Park Slope’ta yaşayan Prospect Park’a gider. Tribeca’daki Battery Park’a iner. Central Park da büyük bir etkinlik olmadığı sürece Upper West ve Upper East’te yaşayanların yeridir. 1700 tane park ve oyun alanı var New York’ta, haberin var mı!.. Hadi kurdun diyelim. Nasıl koruyacaksın? Central Park’ın olduğu Manhattan’da gece nüfusu sadece 1.5 milyon. Onlar da ortalama yıllık geliri 100 bin doların üzerinde olan dünyanın bir şehirde toplanmış en zengin topluluğu. Uzaktan hoş görünüyor da… O park yılda 38 milyon dolar para yiyor. Ve paranın yüzde 85’i de parkı yaşatmak için New Yorkluların kurduğu yardım kuruluşu ‘The Conservancy’nin bağışlarından geliyor. Cihangirliler bir mahalle parkına iki salıncak koydu diye heveslenme. Bağış yapmayı destekleyen bir vergi rejimin var mı? Bağış havuzu için Manhattan’daki gibi konsantre bir üst gelir grubun var mı? Sırf park olsun diye kurulmuş bir park da değildir Central Park. Çünkü New Yorklular orada haftanın yedi günü sabahın köründen itibaren koşar, bisiklete biner, spor yapar. Spora takıntılı bir kent kültüründen bahsediyoruz. O yüzden sürekli canlıdır. O yüzden rezervuar dedikleri gölün çevresinde sürekli koşan insan olur. İşlevseldir. Böyle bir kent alışkanlığın var mı? Performanslar ise işin en uygulanabilir kısmı. Yazın köşedeki tiyatrosunda Al Pacino’yu Kral Lear’de izleyebilirsiniz mesela. Sahnesinde Mariah Carey’yi New York Filarmoni’yle söylerken duyabilirsiniz. Konserler ücretsizdir, bunları sağlayan da belediye olur. Yaptın diyelim. Ancak şunu da unutma: New York’ta beş ilçesiyle 8.5 milyon kişi yaşar. İstanbul’da neredeyse 20 milyon. O olsa bile Central Park başka bir taraftan da, kentte paranın pusulasıdır aynı zamanda. Mesela İstanbul bir su şehridir. Boğaz’da oturmanın statü sayıldığı bir kent. Ama New York’ta nehir, deniz manzarası kimsenin umrunda olmaz. Asıl statü, evden parka bakabilmektir. Su kenarlarına, New Yorkluların Laz müteahhidi Trump ev yapar. Ve Teşvikiye’yi yavaş yavaş öldüren Keten İnşaat gibileri New York’ta ‘eski para’ Dakota Binası’nın yanına bile yaklaştırmaz. Central Park diyorsan eğer… Değiştirebilir misin? Central Park’ın olsun diye kentin tüm yerleşim alışkanlığını kökünden sökebilir misin? Ve son olarak… Central Park diye tutturan herkes için soruyorum. İnsanın yaşadığı kente şekil verme hevesi son derece anlaşılabilir. Ayrıca Central Park’ın mimarı da bir gazetecidir. Bundan 150 küsur yıl önce oralar boşken bir gazetecinin görevi belki bir park tasarımı çizmek olabilirdi. Ama bugün İstanbul’da gazetecilerin işi hesap dahi bilmeden bir Central Park projesi peşinde koşmak mı? Yoksa kentin kaynaklarının nasıl kullanıldığını denetlemek mi? Gezi eylemleri ilk başladığında da yazdım. Central Park’a gelinceye kadar Eyüp’te açılan 600 bin metrekarelik Vialand denilen o tematik parka tek biriniz laf ettiniz mi? Bir Allah’ın kulu da çıkıp “Kentin ortasında bu kadar büyük bir arazi halkın kullanımına kapatılıp paralı eğlence yerine dönüştürülemez” dedi mi? Bu tematik parklar dünyanın her yerinde kent dışında bölgelere yapılıyorken, tek bir fahri şehir planlamacısı editör “O bölge düşük gelir düzeyli bir yer. Duvarlarla çevrili bir proje bölgedeki aileler üzerinde derin yaralar açar” diye düşündü mü? (hurriyet.com’daki yazısından alınmıştır)

McCain’in diktatörlüğe karşı duruşu İLHAN TANIR ANALİZ

2008

yılında Obama’ya karşı başkanlık yarışını kaybeden ve Senatörlüğe devam eden John McCain, o zamandan beri Obama yönetimi ile birçok farklı dış ve iç politika konusunda zıt düştü. Dış politika konularında McCain’in en açık ve net şekilde Beyaz Saray’ı suçladığı ve karşı geldiği konu ise Suriye oldu. 2011 yılının Mart ayında başlayan Suriye ayaklanması sonrası, McCain, üyesi olduğu Senato’daki Silah Hizmetleri Komitesinden sıkça Beyaz Saray’ın Suriye konusundaki pasifliğini eleştirdi. 2012 yılından beri ısrarlı bir şekilde ABD silahlı kuvvetlerinin Suriye’ye müdahale ederek, Esad kuvvetlerinin saldırılarını durdurmasını talep etti. McCain özellikle uçuşa yasak bölge, hava saldırıları ve muhaliflerin tanıdık ve ılımlı kesimlerini silahlandırma gibi, farklı politikaları sürekli bir şekilde dile getirdi. Senatör, sadece Obama yönetimi ve Dışişleri Bakanlığı ile değil, Ameri-

kan Savunma Bakanı ve Genelkurmay Başkanlığı ile de farklı zamanlarda yine farklı dış politika konuları üzerinde fikir ayrılığına düştü. Temmuz’un 18’inde ise, Genelkurmay başkanı Martin Dempsey, iki yıllık görevinin ardından, iki yıllık ikinci dönemine başlayabilmek için Senato’da onama oturumlarına başladı. Silahlı Hizmetler Komitesi’nde yapılan ve yaklaşık üç saat süren toplantıda, diğer senatörlerin yanı sıra, özellikle McCain’in Dempsey ile karşılaşması dikkatle izlendi.

» SURİYE POLİTİKASI SORGULANDI

Beklendiği gibi McCain, kendisine ayrılan zamanın hemen tümünde Dempsey’i ABD’nin Suriye politikası ile ilgili sert bir biçimde sorguladı. Suriye’ye daha aktif bir şekilde müdahale konusunda generalin kişisel fikrini öğrenmekte ısrar eden McCain’e karşı Dempsey, kişisel olarak Suriye’de ne yapılması gerektiğini söylemeyeceğini, bunu ancak başkan Obama’ya sunabileceğini söyleyerek, McCain’in salvolarına karşı biraz da umursamaz bir tavır sergiledi.

Geçtiğimiz Şubat ayında, o zamanki Savunma Bakanı Leon Panetta ile yine aynı komitenin önünde Suriye konusunu konuşan Dempsey, Panetta ile beraberce Suriye muhaliflerini silahlandırma yönünde Beyaz Saray’a tavsiye yaptıklarını ama bunun Beyaz Saray tarafından reddedildiğini açıklamış ve bundan ötürü de büyük gürültülere neden olmuştu. Bu kez ise Dempsey, benzer bir skandal ortaya çıkarmamak için dersini iyi çalıştığını gösterdi ve Beyaz Saray’ı zor durumda bırakabilecek herhangi bir çıkış yapmaktan çekindi.

» BAŞKANIN ÖNÜNDEKİ FRENLER

Amerikan sisteminin en önemli dengeleme mekanizmalarından biri hiç şüphesiz başkanın atadığı büyükelçiler gibi üst dereceli diplomat ve askerler veya kabine seviyesindeki yetkililerin, Senato üyeleri tarafından sorgulanmasına izin vermesi. İlgili yetkilinin görev alanına göre, farklı komitedeki senatörler, bazen TV kameralarının önünde adaylara sorular sormaktalar. Eğer herhangi bir nedenden dolayı adayları namzet gösterildikleri

görev yerlerine uygun görmezler ise, senatörler tek başlarına dahi “bekleme” diye anılan veto koyabiliyorlar. Zaman zaman Amerikan sisteminde ciddi bir yavaşlamaya ve tıkanmaya da neden olan bu durum aslında yürütme gücüne getirilmiş olan ciddi bir fren fonksiyonu görmekte.

» KAĞIDA DÖKTÜLER

Bu hakkını kullanmaya karar veren senatör McCain, Genelkurmay Başkanı Dempsey’i, sorularına tatmin edici cevaplar vermediği için Temmuz ayının ortasındaki Komite toplantısından sonra beklemeye aldığını açıklamıştı. McCain’den gelen bu sert tepki sonrası Genelkurmay başkanı Dempsey, Suriye ile ilgili olarak ABD’nin askeri operasyon ihtimallerini kağıda dökerek, Komiteye geri gönderdi. Bu detaylı çalışmada, uçuşa yasak bölge kurmaktan, binlerce özel operasyon güçlerinin Suriye’ye gönderilmesine kadar farklı ihtimaller analiz edildi. Üstüne, Başkan Obama da McCain ve bir başka senatör Lindsey Graham’ı Oval Ofiste ağırlayarak sorunlarını dinledi ve kızgınlığını almaya çalıştı. Ve nihayetinde McCain vetosunu kaldırmaya karar verdi.

NEW JERSEY’E İLK SİYAHİ SENATÖR

» ABD’NİN KURUCU BABALARI Amerikan Başkanlık sistemi, buna benzer başka fren sistemleri ile sürekli kontrol altında bırakılmakta. Örneğin bütçe konularında Kongre’nin Temsilciler Meclisi kanadının ciddi bir ağırlığı var ve Beyaz Saray’ın harcama ve borçlanma yetkilerini sınırlandırabiliyor. Hatırlanmalı ki, son borç tavanı tartışmalarında da anlaşma sağlanamadığı için hâlihazırda Amerikan kurumları otomatik kısıntı ve kesintilere maruz kalıyor, birçok federal memur, mecburi ve ödemesiz tatile çıkmaya devam ediyor. Bazı dengeleme mekanizmalarının aşırı derecede ve partizanca kullanıldığını hemen herkes kabul etse de, ABD’nin “kurucu babaları” olarak bilinen ve Anayasa’yı, bir diktatör ve ceberut bir merkezi devlet çıkmaması için farklı denge mekanizmaları ile donatan sistemin yakın gelecekte değişeceğine dair bir işaret yok. Bu şekilde, hangi partiden gelirse gelsin, başkanların otoriterleşmemesi için kendi güçleri konusunda oldukça hassas olan yasama ve yargı güçleri ile yürütme arasındaki mücadele devam ediyor.

16 Ekim’deki seçimlerde Demokrat Parti’den Corry Booker senatör adayı. Booker seçilirse bir ilki gerçekleştirecek NEW Jersey Federal Senatörlüğü için Demoktar Parti’den Corry Booker yarışıyor. Booker, 16 Ekim’de yapılacak seçimde galip gelmesi durumunda bu eyaletten seçilecek ilk Afro –Amerikalı olacak New Jersey federal senatörlüğü için Demokrat Parti içinde yarışan Newark Belediye Başkanı Cory Booker, girdiği önseçimi kazandı. Demokrat Parti’nin adayı olarak 16 Ekim’de yapılacak seçimde

Cumhuriyetçi rakibine karşı yarışacak olan Booker, galip gelmesi durumunda bu eyaletten seçilen ilk Afro-Amerikalı senatör olacak. Demokratların kalesi olarak görülen New Jersey’de Booker’ın kazanma şansının yüksek. Newark Belediye Başkanı’nın, 16 Ekim’deki rakibi de Cumhuriyetçi Parti içindeki önseçim yarışını kazanan Bogota Belediye Başkanı Steve Lonegan oldu.

Türk dostu olarak bilinen Booker, Başkan Obama’ya da yakın isimlerden. Geçtiğimiz haziran ayında 89 yaşındaki Demokrat Partili senatörü Frank Lautenberg hayatını kaybetmişti. Lautenberg’den boşalan Senato’daki New Jersey üyeliği için eyaletin valisi Chris Christie bu makama atama yerine olağanüstü seçime gidilmesi yolunda karar almıştı. (SEZAİ KALAYCI- ZAMAN AMERİKA)

ABD İLE RUSYA ARASINDA FÜZE SAVUNMA SAVAŞI ABONE OLMAK İÇİN...

abone@posta212.com

(İLHAN TANIR/WASHINGTONPOSTA 212) ABD ile Rusya arasındaki ilişkiler birçok yönüyle Soğuk Savaş yıllarına dönüş sürecinde gibi. Suriye konusunda zıt kutuplar haline gelen iki güç, füze savunma kalkanı projelerinde de bir türlü anlaşamadılar. Aralık ayında Amerikan Kong-

resi Magnitsky Anlaşması’nı geçirerek, birçok Rus yetkilisine ve ailelerine ambargo koydu. Buna karşılık da Rusya, hızlıca Rus çocukların Amerikalı aileler tarafından evlat edinilmesini yasaklayan bir karşı yasa geçirdi. 2009 yılında Obama’nın başkan olmasıyla iki ülke arasında

‘‘wreset’’ veya yeniden ilişkiler başlatmak hayalleri pek de ileriye gitmeden yıkıldı. İkili ilişkilerin bozulmasına en son katkıda bulunan olay ise Edward Snowden isimli Amerikalının, Amerikan istihbarat kurumlarına ait oldukça hassas bilgileri basınla paylaştıktan sonra,

Rusya’da kendine güvenli bir yer bulması oldu. Hong Kong’dan Rusya’ya geçen Snowden, yakın zamanda ülkeye iltica talebinden bulundu. Halen Moskova Havaalanı’nda veya Rus istihbaratının sağladığı bir ‘’güvenli evde’’ tutulduğu söylenen Snowden nedeniyle Başkan

Obama, Eylül’de Rusya’ya yapacağı ziyareti de iptal etti. Rusya başkanı Putin’in artan otoriterliğinin yanında iki ülke arasında kalabalıklaşan problemler serisinin ne yöne kıvrılacağı önümüzdeki aylarda daha iyi anlaşabilecek.


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.