POSTA212 - SAYI 2

Page 1

Bu kadar da olmaz! AMERİKA UYUŞTURUCU CENNETİ AMSTERDAM’A ÖZENDİ...

Colorado ve Washington, yapılan halkoylamasında marihuananın keyif amaçlı kullanımını yasal hale getirmişti. Colorado, şimdi esrar satışından 2 milyar dolar ek vergi geliri bekliyor. n Toplanan vergilerin yüzde 15’lik kısmı ile Colorado’da 372 yeni okul yapılması ve bu sayede inşaat sektöründe hareketlilik sağlanıp, yeni iş imkanları yaratılması da öngörülüyor. » 8’de

ROCKAWAY’DE YARDIM SKANDALI n Geçtiğimiz ekim ayında meydana gelen Sandy Kasırgası New York’un ünlü plajı Rockaway Beach’i de vurmuştu. Onlarca kişinin öldüğü felakette yüzlerce işyeri ve ev yerle bir olmuştu. Afetin üzerinden 7 ay geçti ancak milyonlarca dolarlık yardımlar gerçek ihtiyaç sahiplerine hâlâ ulaşmadı. » 16’da

27 Mayıs 2013 Pazartesi YIL 1 • SAYI 2 HAFTALIK ÜCRETSİZ

A M E R İ K A’ D A K İ

TÜRKLERİN

GAZETESİ

www.posta212.com

JFK’DE SOYGUN VAR

Dünyanın sayılı havaLİMANLARINDAN JFK’deki güvenlik görevlileri yolcuların korkulu rüyası haline geldi

TÜRK HAVAYOLLARI yolcularıNI UYARIYOR

Kıymetlİ eşyalarınızı yanınızdan ayırmayın

n Türk Hava Yolları New York Müdürü İhsan Baytan, ABD’den satın alınan elektronik cihazlar bavullara konunca hırsızlık olayları yaşanıyor. Hırsızlık olayları sadece THY’yi kullananların değil, diğer havayolu şirketleriyle uçanların da başına geliyor” dedi. n THY Müdürü Baytan, “Yaptıkları tüm baskılara ve yüzlerce yeni kamera koymak gibi alınan önlemlere rağmen hırsızlık olaylarının devam ettiğini bu nedenle yolcuların değerli eşyalarını yanlarını almalarını öneriyorum” diye konuştu. » 9’da

Yüksek teknoloji ürünü yeni 100 dolarlık geliyor n ABD, kalpazanların favorisi 100 dolarlık banknotlar yerine çok daha güvenlikli yeni 100 dolarlık banknotları ekim ayında piyasaya sürecek. Yüksek teknoloji ürünü yeni 100 dolarlık banknotları kullanıcılar çok kolay tanıyacak. Kalpazanlar için yeni 100 doların sahtesini yapmak ise imkansız gibi… » 7’de

Wall Street’in nabzı POSTA212’de atıyor

Dünyanın en işlek havalimanlarından biri olan John F. Kennedy’de, yolcuların bavullarının sürekli soyulması artık olağan bir hal aldı. Hırsızlığın merkezinde ise havalimanı güvenliğinden sorumlu TSA elemanları var

EN ÇOK TÜRKLER SOYULUYOR n Son 10 yılda hırsızlıktan tutuklanan ya da kovulan TSA görevlisi sayısı 400’ü aştı. Hırsızların en büyük hedefi elektronik eşyaya düşkün Türk yolcular. Gün içinde çok sayıda hırsızlık olayı yaşanırken maddi boyut milyon dolarları buluyor. » 9’da

Türkİye’de alkole sürpriz yasaklar geldi AK Parti’nin son dakika önergeleriyle gece 22.00 ile sabah 06.00 saatleri arasında alkol satışı yapılamayacak. Önergede herhangi bir kayıt yer almadığı için gece parakende alkol satışına ilişkin yasak, turizm bölgelerini de kapsayacak. n Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, yasayı, “Çocukların gece gündüz içip kafa kıyak dolaşmasını istemiyoruz” diye savunurken, muhalefet partileri sert tepki gösterdi. Yasa, ağır para cezalarını da beraberinde getirdi » 5’te

n Deneyimli Borsa Uzmanı Esen Ünal, New York Borsası ve finans piyasalarını her hafta sizler için değerlendirecek. » 7’de

Watergate yasallaşıyor...

amerİka’dakİ türk STk’lara müjde...

n FBI’ın telefon dinleme yasasının genişletilmesini istemesi Obama yönetiminden destek gördü » 4’te

n Amerikan hükümeti göçmenlerin uyumu için çalışan STK’lara karşılıksız 10 milyon dolar verecek » 11’de

Övgü yağmurunda günahlar yıkandı

Türkiye ekonomisi (2)

Dengeleme Politikaları

ABD ile Türkiye arasında ilk adım

Hatadan ders çıkarmanın inanılmaz zorluğu

Suçlu alkol mü?

DO⁄AN ULUÇ n 3’TE

PROF. DR. SEYFETT‹N GÜRSEL n 7’DE

BARIŞ ORNARLI n 6’DA

HALDUN ARMA⁄AN n 12’DE

MEHVEŞ KOÇAK n 2’DE

Göçmenlik Reformu’nda sona doğru... n Başta yasal statüsü olmayan yaklaşık 11 milyon göçmen olmak üzere, vize, yeşil kart ve vatandaşlık işlemleri için çaba harcayan milyonlarca kişiyi ilgilendiren kapsamlı göçmen reformu, Kongre’de ilk engeli çok büyük değişikliğe uğramadan aştı. » 10’da

Sunay Akın: Özgürlük Anıtı’nın asıl sahibi Türkler... n New York Türk Günü Yürüyüşü’nün tüm detayları... n AK Parti’li milletvekilinden Angelina Jolie’ye kayısı... n Parasız gençler için en ideal ABD şehirleri... n Kadın sünneti haberimiz Türkiye’de ses getirdi... n Amerikan lokantalarında yeni trend seksi garsonlar... n Begüm Yücel Çabakçor, modayı yorumluyor... 2013 gelinleri...

HEPSİ VE DAHA FAZLASI POSTA212 LIFE’DA


2

Toplum Yaşam

27 Mayıs 2013 Pazartesi

A M E R İ K A’ D A K İ

TÜRKLERİN

GAZETESİ

Mehveş Koçak mehveskocak@posta212.com

Suçlu alkol mü?

İ

çenler, içmeyenler, İçkiye tövbe edenler, masa altından içip içmiyorum diyenler, herkes “Alkol Uzmanı” oldu, içki yasağını tartışıyor... Yasayı hazırlayanların, hiç içki içmemiş olması çok garip...İçki ne zaman içilir, ne zaman alınır, nerde tüketilir bunları bilmeden yasal düzenleme yapmak; bir vejetaryanin eti yemeklik parçalara ayırmasına benziyor. Şimdi siz hiç hayatında denize girmemiş bir Turizm Bakanı düşünebiliyor musunuz ? Ya da tansiyon ölçmeyi bilmeyen bir Sağlık Bakanı olur mu ? İçki yasağı ile ilgili yasal düzenlemeyi yapanların ve savunanların cevabı hazır. Avrupa ve Amerika’daki içki yasalarını örnek gösteriyorlar. Bilmiyorlar ama örnek alıyorlar bu da güzel. İnsan sağlığına zararlı bir maddenin kontrol altına alınması, gençlerin bu zararlı maddeden uzak tutulması için iyi bir adım. Peki ülkemizde İnsan sağlığına zararlı şeylerin başında içki mi geliyor ? Gençlerimize sadece içki mi kötü örnek oluyor ? Avrupa ülkelerini bu konuda örnek alırken, insan sağlığını hiçe sayan başka konular niye acil yasal düzenlemeye alınmıyor ? Örneğin, hava kirliliği en son Yatağan bölgesindeki kanser oranı ne zaman tespit edildi? Kaç kişi Yatağan Termik Santrali’nin yarattığı hava kirliği yüzünden gırtlak ciğer kanseri oldu? Niye hala Gökova gibi bir cennete termik santral yapılmasında ısrar ediliyor. Amerika, Avrupa çöp geri dönüşüm projesini 20 yıl önce evlere taşıdı. Plastiği, camı, kağıdı normal çöpe atana ceza veriliyor. Yasalar kapı gibi, çöpü kapının önüne belirli günler dışında çıkartamazsın, sokaktaki çöplüğe evdeki çöpünü atamazsın. Bu yüzyılda çöp dönüşümü bu dünyadaki en önemli yasa. Bırakın biz de geri dönüşüm ayrımını normal biriken çöplerin yarattığı pislik dağlar oluşturuyor. Kim unutabilir Ümraniye çöp patlamasında ölenleri. Mahallalerde poşet poşet kapı önlerine atılan, saçılan mikrop yayan çöplere karşı nasıl yasa var ? Kim bunun saatini gününü yasaya taşıyor ? Ülkemizde kadınlar hala namus cineyate kurban gidiyor. Kim kontrol ediyor yasal koruma isteyen kadını ? Kim ona güvence verebiliyor yasalarla özgür bir yaşamı ? Trafikte her yıl katliam gibi yaşanan ölümlerin sorumlusu kim? Sadece alkol mu ? Hangi yasa kontol ediyor nasıl kontrol ediyor araç kullanımını, emniyet kemerini, arabaların yaşını. Bugün eğer hala ülkemizde bambaşka sebeplerden insanlarımız hayatını kaybediyor ve çevremiz yok oluyor ise bu acil çıkan yasa ile buna bir son verilecek. Yani tüm bunların suçlusu Alkol mu diyeceğiz ? Neyzen Teyfik’ten hoş bir alıntı ile haftaya görüşmek üzere..

Fıkra Ord. Prof. Dr. Fahrettin Kerim Gökay “İçkinin Zararları” konulu konferansını vermektedir. Bir ara: “Rakının her kadehi,hayatımızı bir saat kısaltır” der. 
Dinleyiciler arasında olan Neyzen yerinden fırlayıp bağırır: Eyvah, yandık, hesap ettim, meğer ben öleli tam kırk yıl olmuş!!!

ABD’de dolu dizgin 19 Mayıs 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı Amerika’nın birçok eyaletinde yaşayan Türkler tarafından coşku içinde kutlandı

Los Angeles’ta 19 Mayıs kutlamaları için bir piknik düzenlendi. 19 Mayıs coşkusu ABD’nin birçok eyaletinde yaşandı.

(NEW YORK- POSTA 212) 23 Nisan Egemenlik ve Çocuk Bayramı ve 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı çerçevesinde ABD’nin dört bir yanında çeşitli organizasyonlar düzenlendi. Michigan, Kuzey Carolina, Kaliforniya,Texas, ve New York eyaletlerindeki Türkler çeşitli etkinlikler kapsamında bir araya geldi.

» HOUSTON VE LA’DA PİKNİK

Houston Amerikan Türk Derneği de (ATA-Houston), 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı münasebetiyle Fannin Pavıllion’da bir piknik düzenledi. Güzel havanın ve lezzetli yiyeceklerin keyfini çıkaran Houstonlu Türkler, bir araya gelmenin mutluluğunu yaşayarak güzel bir gün geçirdiler.

» AMERİKALILAR DA KATILDI Los Angeles Türk Amerikan

Derneği (LATAA) ise , 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı çervecesinde Westwood Recreation Center’da bir piknik tertipledi. Sıcak hava koşullarına rağmen bir çok Türk’ün yanı sıra, Amerikalılar da pikniğe ilgi gösterdi. Katılımcıların doyasıya eğlendiği 19 Mayıs Pikniği’nde menü, Atike King tarafından hazırlanan kurufasulye-pilav, öğretim görevlisi Ayşe Şebnem Sarı tarafından hazırlanan kısır, salata ve LATAA başkan yardımcısı Yasemin Elmas tarafından hazırlanan cacıktan oluştu. 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı Programı ile ilgili LATAA Sosyal Aktiviteler Başkanı Yıldırım Kaya bir açıklama yaparak, “Ulu önderimiz biz gençlere armağan ettiği bu güze bayramı Los Angeles şehrinde kutlayabilmek çok önemli ve anlamlıydı” dedi.

KALİFORNİYA’DA ANADOLU BAYRAMI

Genç liderler buluşuyor Türk Amerikan Cemiyeti (ATS) “Genç Cemiyet Liderleri Programı” kapsamında başarılı Türk liderleri bir araya getiriyor (NEW YORK-POSTA 212) Türk-Amerikan toplumunun üyeleri arasında seçilecek Genç Cemiyet Liderleri 2013 Eğitim Dönemi için başvuruları kabul etmeye başlayan ATS, 3 yıllık bir süreç için seçeceği adaylarda şu özellikleri arıyor: l Başvuru döneminde 30-45 yaş arasında olmak l Üstün liderlik özelliğini uzun yıllara ( 5-15 yıl) dayanan iş tecrübesiyle desteklemek, l Kendi alanında (işletme, hukuk, tıp, gazetecilik, akademi ve sanat vs.) başarılı olduğunu ispatlamak, l Türk-Amerikan dostluğunun gelişmesi için gereken sorumlulukları yerine getirmek l Kendi toplumunda itibar sahibi olmak ve kamu gözünde kusursuz bir profil çizmek

» SON BAŞVURU 31 MAYIS

Genç Cemiyet Liderleri için son başvuru tarihi 31 Mayıs 2013. Cemiyet’in Seçim Komitesi tarafından seçilecek olan adaylar ise, Eylül ayının ilk haftalarında anons edilecek.

HABER OLMAK İÇİN...

haber@posta212.com

BEYAZ SARAY’DAN SATILIK, TEMİZ DC-9! Uzun yıllar Amerikan başkanları ve üst düzey yetkilileri tarafından kullanılan DC-9 tipi uçak hizmet dışı kalınca, hükümet bütçesine katkı sağlaması için açık arttırma yoluyla satışına karar verildi (WASHINGTON-POSTA212) Açık arttırma 50 Bin dolar bedelle başlatılacak ve en yüksek fiyatı veren satın alabilecek. Açık arttırmayı düzenleyen “Amerikan Genel Hizmetler” yetkililerine göre, şu anda 40 yaşında olan DC-9 tipi “Air Force1” uçağı, her ne kadar Beyaz Saray’ın günümüzde kullandığı Boeing 747’ler kadar haşmetli olmasa da, 30 yıl Beyaz Saray ve Kongreye hizmet verdiği için büyük bir tarihsel değere sahip. 1975-2005 yılları arasında hizmet veren DC-9 ile başkanların

yanı sıra Başkan Yardımcıları, Başkan eşleri, Dışişleri Bakanları, Kongre üyeleri ve Genekurmay Başkanları uçtu. Bu kadar parayı gözden çıkarmadan önce uçağı görmek gerekir diyenlerin Arizona eyaletine gidip, Mesa-Phoneix’teki uçak hangarından durum tesbiti yapmaları mümkün. Ancak yetkililer şimdiden uyarıyor: “Elli bin dolar veya daha fazlasını harcarken yalnızca bir yolcu uçağı değil, ülkenin 30 yıllık resmi hatırasını satın alacağınızı unutmayın!”

Bu yıl Kaliforniya eyaletinin Orange County yerleşim biriminde dördüncüsü düzenlenen Anadolu Kültürleri ve Yemek Festivali, bayram havasında geçti. Festivale Türklerin yanı sıra Amerikalılar da katıldı. Anadolu Kültürleri ve Yemek Festivali’nin organizasyonunu yapan Pacifica Ensititüsü Başkanı İbrahim Barlas, “Festivalimiz artık gelenekselleşti” dedi.

Her solukta adeta yenilenen ve halk oyunları, Mehter Takımı, Semazeni, müzikleri, çocukların şenşakrak seslerinin yükseldiği festivale katılanlar Ömer Faruk Tekbilek, Yaşar gibi sanatçılarla çoştu. Festival tertip komitesi etkinliğin gelecek yıl New York’ta yapılacağı müjdesini verdi. (SEZAİ KALAYCI-ZAMAN)


Toplum Güncel

27 Mayıs 2013 Pazartesi

Central Park’ın Türk Faytoncuları Central Park’ta tur yapan faytoncuların yüzde 20’si Türk. İşlerini mutlaka bir başka Türk’e devretmeye özen gösteriyorlar. Her isteyen faytoncu olamıyor ama gerekli belgelere sahip olunca yılda 100 bin dolara kadar para kazanmak da mümkün BARBAROS SAYILGAN NEW YORK

(New York-Posta212) New York’ta faytonlar, motorlu taşıtların gelişiminden önceki devirden kalma ve bugünkü hızlı şehir hayatının tamamen uzağında, nostaljik bir sembol. Turistler ve yaşadıkları şehri yeniden keşfedenler için Central Park’ın geçmişine dönmenin bir yolu. Şehirde geçimini sağlamaya çalışan yabancılar içinse, faytonculuk iyi bir para kazanma yöntemi olarak görülüyor. Özellikle de Türkler tarafından. Nurettin Kırbıyık, Central Park’ta çalışan Türk faytonculardan biri. Uludağ Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’ni bitirdikten sonra 1999 yılında ABD’ye gelmiş. Bu işe master yaptığı sırada, para kazanmak ve İngilizcesini geliştirmek için başlamış. Central Park’taki 130 faytoncunun 25’inin Türk olduğunu, işi bırakanların ya da Türkiye’ye dönenlerin yerlerine bir Türk’ü ayarlamasına nasıl özen gösterdiklerini anlatıyor. “Bu işe girmeme buradaki Türkler önayak oldular” diyor ve devam ediyor, “Ben geldiğimde burada 10-15 Türk vardı. Her Türk, yerine başka Türk’ü getiriyor. Artık burada gelenek oldu bu. Dolayısıyla Türkler her gün çoğalıyor.”

» PLAKA YARIM MİLYON DOLAR!

Türkler, uzun süre bu işi geçici bir iş olarak gördükten sonra son yıllarda işlerine yatırım yapmaya, kullandıkları faytonları satın almaya başlamışlar. Bu kolay bir iş değil, plaka fiyatları yarım milyon dolardan başlıyor. Parktaki 68 faytondan ikisine sahip olan Kırbıyık, 2005 yılında bir restoran açmasına rağmen faytonculuğa devam etmiş. “Normal bir işçi gibi haftada 6 gün çalışan bir faytoncu yılda 80-100 bin dolar kazanıyor” diyor. “Gece çalışıyorsanız 50-60 bin dolar kazanırsınız. Burada başka işte bu kadar kazanmak için bir mesleğinizin olması gerekiyor. Halbuki Türkiye’den gelip burs kazanamayan arkadaşlar, burada çalışarak okul paralarını karşılayabiliyorlar. Çünkü taksicilik yapsalar, para kazanabilmek için günde 12 saat çalışacaklar. Günde 12 saat çalışan adam okula gidemez ki” diye sürdürüyor sözlerini Kırbıyık. Nurettin

100 bin dolar gelir için…

n Faytoncu olmak için NY Health Academy’de verilen Carriage Horse Driver’s Course’u tamamlamak gerekiyor. Yılda dört kez, ocak, nisan, temmuz ve ekim aylarında düzenlenen iki günlük kursun katılım ücreti 25 dolar. Sertifikanızı aldıktan sonra, çıraklık dönemini geçirdiğinizi belirten tavsiye mektubu, vesikalık fotoğraf ve lisans ücretiyle birlikte NYC Department of Consumer Affairs’e başvuruda bulunuyorsunuz. İki yıllık lisansın bedeli ise 30 dolar.

Kırbıyık, Türkiye’de bugün üst düzey yöneticilik pozisyonlarında olan eski faytoncular tanıyor.

» AT SAĞLIĞI ve TRAFİK ÖNEMLİ Ancak her isteyen faytoncu olamıyor. Faytoncu olmak için üç aşamalı bir sınavdan geçmek gerekiyor. İngilizcesi yeterli olmayanların sınavı geçmesi birkaç yıllarını alabiliyor. At sağlığı ve trafik gibi konularda verilen bu sınava çalışma izni olmayanlar da girebiliyor. Zaten özel bir iş olduğu için, bu konuda faytoncuların üzerine pek gelinmiyormuş. Nurettin Kırbıyık’ın 7-8 atı da var. Bugün yanındaki atı Sultan, 8 yaşında. “Pahalı değil mi bu atlar?” diye soruyorum: “Atlar çok özel atlar değil. Yük atı dediğimiz atlar. Bir de yarış atları var. Yarış atları aslında faytonda daha kullanışlı. Hızlı, seri ve kontrolü kolay. Ama ufak vücutlu olduğu için atlarla ilgili bilgisi olmayanlar onları yavru zannediyorlar. Bakımsız oldukları-

nı düşünüyorlar ve onları tercih etmiyorlar. O yüzden de yük atlarını kullanıyoruz. Onları da Amish’ler büyütüp, eğitip hazırlıyorlar. Atlar çok pahalı değil 2-3 bir dolara güzel bir yük atı buluyorsunuz” diyor.

» BİZİ İSTEMEYENLER HAKSIZ

New York’taki faytonların kaldırılıp, elektrikli arabalara geçilmesi senelerdir tartışılıyor. Bunun nedeni atların yarattığı kirliliğin yanı sıra, hayvan hakları savunucularının itirazları. Yarım milyon dolarlık plakaya yatırım yapanlar böyle bir gelişmeden korkabilir. Ama Nurettin Kırbıyık rahat: “Aktivistler ve hayvan hakları savunucuları ne kadar üstümüze gelirse gelsin belediye başkanı hep bizim yanımızda yer aldı. Bunun nedeni de atların ve faytonların New York’un sembolü oluşu. Faytonculuğun tarihi Central Park’tan eskidir. Central Park kurulurken toprak New Jersey’den at arabaları ile taşınmış. New York’un ilk

şehirleşmeye başladığı yer olan City Hall, China Town ve New York Üniversitesi’nin bulunduğu yerlerdeki evlere dikkat ederseniz hep alt katlarında bir zamanlar ahır vardır. Yani insanlar atlarıyla beraber yaşamışlar. Şimdi tabii o ahırlar mağaza olarak kullanılıyor” diye endişelenmenin yersiz olduğuna dikkat çekiyor. “Hayvan aktivistlerinin çoğunluğu para karşılığı tutulan insanlar. Dört tane ahırın bulunduğu Midtown West’teki arazi çok değerli. Oralar yıkılırsa yerine büyük gökdelenler dikilecek. Dolayısıyla buraları parsellemek isteyenler para karşılığında bu insanları bize bağırmaları için tutuyorlar” diyor yılların faytoncusu Kırbıyık ve söylenenlerin aksine hayvanlara iyi bakıldığını düşünüyor. Kırbıyık, “Hayvan aktivistlerinin bize söyleyecekleri bir şey yok. Çünkü dünyanın hiçbir yerinde atlara bu kadar dikkat edilmiyor. Hayvan polisinin, belediyenin ve bizim veterinerlerimiz var. Atlar her hafta kontrolden geçiyor, çok sağlıklılar, iyi besleniyorlar ve iyi bakılıyorlar. Gün boyu çalışmıyorlar. Faytona dört kişiden fazla binemiyor. Faytondaki sistem atlara yük bindirmiyor. Her faytonun inişlerde ata baskı yapmaması için freni ve mekanizması var.

Ayrıca biz rehberlik yaptığımız ve binenlere parkı anlattığımız için atlar yavaş hareket ediyorlar” diyen Kırbıyık hayvan hakları savunucuların iddialarını da bir anlamda çürütüyor.

» MUTLAKA TÜRK OLSUN

Nurettin Kırbıyık, sayıları giderek artan Türk faytoncuların sırrını da şöyle açıklıyor: “Burada bizim aramızda şöyle bir gelenek var. Türkiye’ye dönerken ya da bu işi bırakmak isteyen biri yerine bir Türk ayarlamazsa biz ona adam demiyoruz. Bu bizim için oldukça önemli. Sadece çok dürüst ve düzgün çalışarak fayton elde edebilirsiniz. Yoksa size şans tanımazlar. Bizler faytonlarımızı birbirimize devrederek güçleniyoruz ve sayımız artıyor. Sayınız ne kadar fazlaysa o kadar güçlüsünüz. İrlandalılar zamanında bize çok sıkıntı çektirmiş, faytonlarını İtalyanlara vermişler. İtalyanlardan bazıları Türklere destek vermiş. Ama düzgün iş yaptıkça adamlar sizi kabulleniyor. O yüzden ciddiyetsiz iş yapana ve düzgün çalışmayana hemen müdahale ediyoruz. Öyle bir otokontrolümüz var. Çünkü kurallara uymayanlar hepimize zarar verir.”

Dallas’lı Türk Kadınlardan örnek girişim! Dallas’lı Türk kadınlar, Türk mutfağını tanıtmak amacıyla Amerikalılara yemek dersi verdi. Kazanılan 5 bin dolar Mehmetçik Vakfı’na bağışlandı (DALLAS-POSTA 212) Bu organizasyon süresince kazanılan gelirlerle Mehmetçik Vakfı’na beş bin dolar maddi destek sağlayan Dallaslı kadınlar, dersler esnasında denedikleri yemek tariflerini bir kitapta topladı. Başta Türk-Amerikan Dernekleri Federasyonu’nun (TADF) desteği olmak üzere, bir çok gönüllünün katkısıyla üç ay gibi kısa bir sürede tamamlanan ‘Sevgi ile Yapılan Türk Yemekleri’ (Turkish Cooking with Love) kitabının, hem İngilizce hemde Türkçe olarak, iki lisanda basımı sağlandı.

» 5 BİN DOLAR BAĞIŞ

Bu projenin mimarlarından emekli hemşire Şaduman Gürbüz, Posta212 muhabirine verdiği demeçte projeyi şöyle özetledi: “Dallas’lı Türk hanımlar olarak, Ameriklalılara sekiz aydır

yemek dersleri veriyoruz. Her ay bir menü hazırlayarak, Facebook sayfamızdan (www.facebook. com/yemekdersleri) bir sonraki derste hangi Türk yemeklerinin hazırlanışını öğreteceğimizi duyuruyoruz. Bir süre sonra, bu etkinlikten kazandığımız gelirle bir hayır işi yapmak istedik ve Türk Amerikan Dernekleri Federasyonu (TADF) aracılığı ile Mehmetçik Vakfı’na beş bin dolar bağışta bulunduk.

» İKİ DİLDE İKİ YÜZ TARİF

Yaklaşık dört ay önce bir proje ürettiklerini anlatan Şaduman Hanım, yemek dersleri esnasında elde ettikleri reçeteleri bir yemek kitabında toplama kararı aldıklarını belirtti. “TADF önderliğinde, ve Amerika’nın bir çok eyaletinden ve Türkiye’den bir çok gönüllünün

katkısıyla 200 tane yemek tarifini bir araya getirerek bir yemek kitabı oluşturduk. Türkçe ve İngilizce olarak iki lisanda basımı sağlanan ‘Sevgi ile Yapılan Türk Yemekleri’ (Turkish Cooking with Love) kitabı o kadar çok ilgi gördü ki, önümüzdeki günlerde TADF’nin internet sayfasından satışa sunmayı planlıyoruz” diye kaydetti.

» AMERİKALILAR UNUTulMADı

‘Sevgi ile Yapılan Türk Yemekleri’ (Turkish Cooking with Love) kitabının gelirinin büyük bir bölümü Mehmetçik Vakfı’na bağışlayan Dallas’lı Türk kadınlar, Amerika’da yaşadıkları ve bu ülkeye de ufak bir katkıda bulunmak istedikleri için, gelirin bir kısmı ile Texas Fire Marshal’s Association’a da (Teksas İtfayeciler Birliği) yardım ediyor.

3

Doğan Uluç doganuluc@aol.com

Övgü yağmurunda günahlar yıkandı

D

allas kentinde Southern Methodist Üniversitesi kampusunda iğne atsan yere düşmeyecek. Her yer insan dolu. George W. Bush Kütüphanesi’nin Adama Töreni yapılacak. Hayatta olan beş başkan platforma gelip dizildiler.Görevdeki Başkan Barack Obama başta, ardından G.W. Bush, Bill Clinton, tekerlekli iskemlede George H.W. Bush ve Jimmy Carter kıdem sırasına göre yer aldılar. Arka planda 250 milyon dolara mal olan kütüphane. Eski rakip beş başkan, yakın arkadaş havasında birbirine övgü yağdırıyor, dostluk nutukları atılıyor. Gerçek uygarlık tablosu bu. George W.’nun Irak Harbi’nin mimarı diye ün yapan yardımcısı Dick Cheney de törende. Beyaz kovboy şapkasıyla dikkati çekti. Eski başkanlar duygusal konuşmalarda George Bush’un insancıl kişiliğini öne çıkardılar. AİDS programıyla milyonlarca Afrika’lının hayatını kurtardığı için övgü yağdırdılar. Dört eski başkan Amerikan kamuoyunu bölen Irak Harbi’nden tek kelimeyle dahi söz etmediler. Irak Harbi’ni başlatan George Bush da Irak ve Afganistan sözcüklerini ağzına almıadı. Bush ender mülakatlarda ‘’En fazla pişmanlık duyduğum icraatım Irak Harbi oldu. Harbe hazırlıklı değildim, harbin geleceğini ummadım. Hatalı istihbarat ile yola çıktık.’’ diye günah çıkarıyor. Oysa Amerika, Bush’un yakın çevresinde aşırı sağcı Savunma Bakanı Rumsfeld, Müsteşarı Wolfowitz ve Karl Rowe gibi danışmanların Saddam Hüseyin’in toplu imha silahlarına sahip olduğu inancının kurbanı oldu. Dışişleri Bakanı Colin Powel, Ulusal Güvenlik Direktörü Condoleeza Rice da düzmece istihbarata inanmaya ikna edildi. Amerika tarihinde en güçlü başkan yardımcısı olan Cheney 8 yıl boyunca perde arkasından ülkenin dış politikasını yönetti. Saddam’ı ortadan kaldırmak amacıyla Irak’ın işgali üzerinden 10 yıl geçti. Kanada Uluslararası Konseyi’nden John Tirman 2006 itibariyle Irak harbinde ölenlerin sayısının 600 bin ile bir milyon arasında olduğunu söylüyor. ‘Nation’ dergisi Irak harbinde 800 bin ile 1.3 milyon arasında sivil insanın canlarını kaybettiğini bildiriyor. Brown Üniversitesi’nin bir araştırmasına göre Amerika’nın harp harcamaları asgari 2.1 trilyon dolar. Bush’un sağ kolu Cheney, bir insanı (Saddam Hüseyin), diri-ölü ele geçirmek için astronomik rakamlı insan kaybının doğru olup olmadığı sorulduğunda ‘’Neyi doğru gördüysem onu yaptım, kendimi çok iyi hissediyorum. Yeniden yapmam icap ederse bir dakika dahi beklemezdim.’’yanıtını veriyor. New York’ta karşılaştığım Savunma Bakanı Rumsfeld’e Irak Harbi öncesi Türk-Amerikan ilişkilerinin gerginleşme sebebini sorduğumda Türkiye’yi suçladı. Rumsfeld şöyle ekledi: ‘’Kuzey Irak’a Dördüncü Piyade Tümeni’mizi indirmek istedik, Türk parlamentosu karşı çıktı. Ankara izin verseydi gençlerimiz daha az kayıpla misyonlarını tamamlayacaktı. Saddam’ın Baathist rejimi güçleri de yakalanıp yok edilecekti.’’ Harpte çok sayıda sivil Iraklının öldüğüne işaret ediyorum:’’Savaşta zayiat, sonuç almanın teminatıdır.’’diyerek karışık bir mesaj veriyor. (*) hurriyet.com’daki yazısından alınmıştır.

KKTC Başbakanı Küçük ATAA’nın misafiri oldu n (WASHINGTON-POSTA212) Türk Amerikan Dernekleri Asambesi (ATAA), Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Başbakanı İrsen Küçük’ü ağırladı. Eski ATAA Başkanı Günay Evinch, iki toplumlu bir yönetim altındaki Kıbrıslı Türklerin gösterdiği azim ve kararlılığa dikkat çekti. KKTC Başbakanı Küçük, Güney Kıbrıs ekonomisinin güçlü olduğu zamanlarda Yunanların Birleşmiş Milletler’in sunduğu birleşme planına sonuna kadar karşı çıktığını, yanlış yönetimden ve finansal disiplinin eksikliğinden ötürü ekonomilerinin şu anda çok kötü durumda olduğunu söyledi. Küçük, Yunanlıların yakın zamanda uzlaşmaya yanaşmayacaklarını beleriterek, güçlü bir Kuzey Kıbrıs ekonomisi ve demokrasisi ile bir araya gelmenin onların çıkarlarına da yarayacağına dikkat çekti. Başbakan Küçük, Kongre üyeleri Tome Cole ve Ed Whitfield’in de bir araya geldiği buluşmadan sonra Birleşmiş Milletler üye devletlerinin temsilcileriyle görüşmek için New York’a gitti.

Şaduman Gürbüz

DAĞITIM SORUNU İÇİN...

dagitim@posta212.com


4

Politika Güncel

27 Mayıs 2013 Pazartesi

Amerikan ordusunda taciz alarmı Pentagon, silahlı kuvvetlerde kadınlara daha etkin görevler vermeye hazırlanırken, orduda cinsel taciz vakalarıyla ilgili yayınlanan rapor tartışmalara neden oldu. Hava Kuvvetleri’nde cinsel tacizi önlemekle görevli bir yetkili ise taciz suçlamasıyla gözaltına alındı n (WASHINGTON-POSTA212) Amerika’da ordu mensubu 26 bin kişinin geçen yıl cinsel tacize uğramış olabileceğine dair Pentagon tarafından yayınlanan raporun ardından, sorun Washington’ın gündemine oturdu. Geçtiğimiz günlerde düzenlenen basın toplantısında bu konuda toleransının olmadığını söyleyen ABD Başkanı Obama, Savunma Bakanı Chuck Hagel’a cinsel suçların önlenmesi ve bu suçların kurbanlarının tek başına olmadıklarını anlamaları için mücadelenin artırılması emrini verdi. 108 bin silahlı kuvvetler üyesinin katıldığı anketin sonuçları, Hava Kuvvetleri’nde cinsel tacizin önlenmesiyle ilgili bir programın direktörünün cinsel taciz suçlamasıyla gözaltına alınmasından iki gün sonra açıklandı.

TÜRKLERİN

GAZETESİ

WATERGATE YASALAŞIYOR FBI telefon dinleme yasasının yeni teknolojileri kapsayacak biçimde güncellenmesini isterken, Obama yönetiminin öneriye destek vermeye hazırlanması tartışma yarattı (WASHINGTON-POSTA 212) Obama yönetimi yıllardır süren tartışmalara son vererek FBI’ın telefon dinleme yasasında geniş çaplı bir değişikliğe yönelik önerisini desteklemeye hazırlanıyor. Kaynaklara göre, bu değişiklik yürürlüğe girerse, geleneksel telefonlar yerine internet kullanıcılarını izlemek kolaylaşacak. FBI direktörü Robert S. Mueller III, iletişim faaliyetlerindeki değişik-

» İKİNCİ RAPOR DÜŞÜK ÇIKTI

Geçtiğimiz yıl Amerikan ordusunda kayıtlı 3 bin 374 taciz vakası meydana geldiğini gösteren bir başka rapora göre bu rakam bir önceki yıla göre bir artışı yansıtıyor. Bu artışın cezalandırılma korkusu veya adalete güvensizliğinden durumu yetkililere bildirmeyen kurbanların yavaş yavaş seslerini yükseltmeye başlamasından kaynaklandığı tahmin ediliyor. Pentagon’un erkeklerin egemen olduğu çatışma alanlarına kadınları da sokmaya hazırlanması, konuyla ilgili etkili önlemlerin alınmasını daha da acil hale getiriyor.

A M E R İ K A’ D A K İ

liklerle birlikte büronun şüphelileri mahkeme onayıyla dinlemelerinin zorlaştığını iddia ederek 2010 yılından beri Facebok ve Google gibi şirketlerin mesajlaşma ve benzeri sistemlerinin dinlemelere uygun hale getirilmesini istiyordu. Ancak bu öneri, Silikon Vadisi şirketlerine zarar vereceği endişesiyle Ticaret Bakanlığı ve benzeri kurumlar tarafından durdurulmuştu. FBI’ın orijinal planı internet

iletişim şirketlerinin her birinin kendi dinleme sistemini kurmasını öneriyordu. Yeniden gözden geçirilip, Beyaz Saray’a sunulacak plan ise dinleme emirlerine uymayan şirketlerin cezalandırılmasına odaklanıyor. Verilen süre içinde dinleme konusunda verilen mahkeme emrine uymayan şirketler günde 25 bin dolardan başlayan para cezalarına çarptırılacaklar. Ayrıca ABD’de faa-

liyet gösteren yabancı şirketlerin de aynı uygulamaya maruz kalacak. Planın internetin geleceğiyle ilgili tartışmaları alevlendirmesi beklenirken, FBI baş hukuk müşaviri Andrew Weissmann, önerinin yalnızca emniyet görevlilerinin kendilerine mahkemeler tarafından verilen izinle şüphelileri inceleme yetkilerinin devam etmesi için varolan yasaların güncellenmesini içerdiğini açıkladı.

Obama’nın skandalları Cumhuriyetçileri vurabilir

ABD Başkanı Barack Obama, mayıs ayında art arda gündemi işgal eden üç ‘skandal’ ile başkanlığının en dalgalı günlerini yaşadı. Medyada, Obama yönetimi hakkında en sert manşetler ve eleştiriler yer aldı. Cumhuriyetçiler Obama’yı Nixon’a benzeterek azlini istedi. Ancak bu tabloya rağmen, son yapılan anketlerde, Obama’nın halk desteğinde düşüş beklenirken, artış ortaya çıkması kafaları karıştırdı CEMAL TUNÇDEMİR HABER/ANALİZ

ABONE OLMAK İÇİN...

abone@posta212.com

11 Eylül 2012’de ABD’nin Libya Büyükelçisinin Bingazi’de öldürülmesiyle sonuçlanan olayla ilgili Temsilciler Meclisi’nde gerçekleşen özel komisyon oturumlarında(Hearing) konuşan Dışişleri Bakanlığı üst düzey memurlarının, Bingazi’de olanların önceden planlı bir terörist saldırı olduğu ifadeleri, Obama yönetiminin olayın protesto gösterilerinin kontrolden çıkmasıyla gerçekleşen spontane bir saldırı olduğu resmi açıklamasıyla çelişti. Bu çelişkiler Cumhuriyetçi çevreleri harekete geçirdi. Bazı siyasi analistlere göre ise skandalı büyütmek isteyen çevrelerin ana hedefi ise dönemin Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’un

2016 adaylığına gölge düşürmekti. Bingazi tartışması sürerken Kongre’deki bir başka özel komisyon oturumunda da, Gelir Vergisi Hizmetleri (IRS) kurumunun bazı yerel birimlerinin, ABD Başkanlık seçiminden hemen önce, tutucu bazı sivil grupları, ‘vergi muafiyeti statülerini istismar edip etmediklerini’ ortaya çıkarmak için, ‘özellikle’ incelediği ortaya çıktı. Bakışların döndüğü Obama yönetimi ise, IRS’e bu anti-demokratik uygulamasından dolayı sert tepki gösterdi. IRS’in başkanını görevden alarak skandal ile arasına mesafe koydu. Ancak Obama yönetimi asıl darbeyi bu tartışmaları savuşturmak için desteğine her zamankinden fazla ihtiyaç duyduğu medya ile ilgili bir skandalın patlak vermesiyle yaşamaya başladı. Associated Press haber ajansı, Adalet

Bakanlığı’nın, ajansın üç ofisindeki çok sayıda muhabirin iki aylık bütün iletişimlerini dinleyip kayıt altına aldığını açıkladı. Skandalın gerekçesi ise CIA’in 2012 yılı Mayıs ayında Yemen’de gerçekleştirdiği operasyonlarla ilgili medyaya sızan bilgilerdi. Adalet Bakanlığı, email ve telefon iletişiminin dinlenmesi konusunda mahkeme kararı çıkarmamasını, ‘’soruşturmanın selameti’’ gerekçesine bağladı. Amerikan Sivil Özgürlükler Birliği ACLU, skandalı, ‘iktidar gücünün istismarı’ olarak nitelendirdi. Fakat sızıntının araştırılmasını bizzat Kongre’deki Cumhuriyetçilerin istediği ortaya çıktı. Herkes Obama yönetiminin kamuoyundaki imajında büyük yıpranma olduğunu düşünürken çok sürpriz bir tablo ortaya çıktı. CNN/ORC ortaklığıyla yapılan kamuoyu yoklamasında Amerikalıların yüzde 53’ü Obama’nın işini iyi yaptığını düşündüğünü söyledi. Dahası bu oran, CNN’in Nisan ayı anketinden bile 2 puan yüksek çıktı. Peki neden? Demokrat analistlere göre Bingazi ve IRS’teki iddia edildiği boyutta bir skandal yok ancak Cumhuriyetçilerin partizanca bunları büyüterek Başkana kadar uzanacak bir cadı avı başlatma arzusu kamuoyunda ters tepiyor. Bazı analistler ise, Amerikan kamuoyunun istihdam ve ekonomi sorunlarına odaklandığını, ‘skandal’ denen 3 konu ile Cumhuriyetçiler ve medya kadar ilgilenmediği tespiti yapıyor. Cumhuriyetçiler, bugünlerde bu üç skandalı mümkün olduğunca büyüterek Obama’yı, 1974’te Watergate skandalı ile istifa eden Richard Nixon’a benzetmeye çalışıyor. Bu konuda umutlarını da kesmiş değiller. Ancak tarih, bir başka deneyimin daha yaşanabileceğini gösteriyor. Cumhuriyetçiler 1997 yılından itibaren Monica Lewinsky skandalı ile 6 yıldır başkan olan Bill Clinton’a yüklenmeye başladılar. Clinton’un başlangıçta ilişkiyi inkar ederek yalan söylediğinin ortaya çıkmasıyla dozu daha da

yükselterek 1998 yılında başkanlıktan azletmeye kalktılar. Ancak Amerikan kamuoyu bu abartılı partizan yaklaşıma tepki gösterdi. Clinton’un halk desteği düşmediği gibi, 1998 yılı Kongre seçiminde Cumhuriyetçiler Temsilciler Meclisi’ndeki çoğunluklarını kaybetti. Dönemin Cuhuriyetçi Temsilciler Meclisi Başkanı Newt Gingrich ise koltuğunu... Analistler, Cumhuriyetçiler için asıl tehlikenin, Obama yönetimi etrafında skandal yaratarak seçim kazanabileceklerine inanmalarından ibaret muhalefetleri olduğu uyarısı yapıyor. Oysa ki 1998 Kongre seçiminde kaybetmelerinin asıl nedeni Bill Clinton’a aşırı yüklenmeleri değildi. Seçmenleirn sadece yüzde 5’i oyunu Cumhuriyetçilerin tavrına tepki olarak verdiğini söylemişti. Bu yüzde 5’in çoğunluğunu da Cumhuriyetçiler oluşturuyordu. Seçmenlerin büyük çoğunluğu ise oylarında sosyal güvenliğin belirleyici olduğunu söylemişti. Çocuklarının eğitim imkanlarının belirleyici olduğunu söyleyenler ikinci sıradaydı. Sağlık sigortası ve ekonomi konularında da Cumhuriyetçilere güven çok azdı. 1998 seçimlerine Cumhuriyetçiler bütün bu konularda Demokratlar daha iyi olacakları konusunda halkı ikna edecek kampanyalar yapmadılar.

Tek yaptıkları yönetimin skandallarını art arda sıralayarak, muhafazakarları ateşlemeye, sol kesimi demoralize etmeye çalışmak oldu. Bu strateji sandıkta büyük bir hüsrana yol açtı. Cumhruiyetçilerin bu deneyimlerinden ders almak yerine bugünlerde aynı stratejiyi yinelemesi, 2014 Kongre seçiminde de yeni bir hezimet yaşayabilecekleri olasılığını gündeme getiriyor. Bazı siyasi analistler, partinin, halkın çoğunluğunu ilgilendiren sağlık sigortası konusunda somut bir ajandası olmamasına dikkat çekiyor. Parti, orta sınıfın ekonomik çıkarlarıyla çok ilgilenmediğini belli ediyor. Aslında parti içinde de kafa karışıklığı ve tartışmalar yaşanmıyor değil. Ancak sonuçta şu anda partiyi bir arada tutan tek şey, Obama yönetiminin skandalları ve yanlışlarına yönelik abartılı tepki. Kongre’deki Cumhuriyetçiler, komisyon toplantılarında Bingazi ve IRS konusunun üzerine gitmekle doğru olanı yaptılar. Ancak yönetimi soruşturmak yetmiyor. Halkın Cumhuriyetçi Partiye güvenini otomatik olarak kazandırmıyor. 2014 yılında, tıpkı 1998’de olduğu gibi 6 yıldır Beyaz Saray’ı elinde tutan parti yıpranmak yerine bir de Kongre çoğunluğu kazanabilir.


Türkiye Gündem Amerika ve Türkiye’de durum ne? ABD’deki sıkı alkol yasaklarına rağmen kişi başına yıllık tüketilen alkol miktarı 8,3 litreyken, Türkiye’de ise 3,4.

» ABD

ABD’de eyaletler arasında farklılıklar bulunsa da, çoğu eyalette sokakta içki içmek yasak. 21 yaşından küçükler alkol satın alamıyor ve bu kural katı şekilde uygulanıyor. Birçok eyalette 02.00 sonrası hem marketlerde hem de barlarda içki satışı bitiyor. Bazı eyaletlerde pazar günü yüksek alkollü içki satın alınamıyor. Arabada şişesi açık içki bulundurmak yasak. İçki reklamlarında oyuncular özendirici biçimde içki içemiyor, ama içki firmaları spor karşılaşmalarında, festivallerde, konserlerde vb. içki satmakta da, sponsorluk yapmakta da özgürler. ABD’de kişi başına yıllık alkol tüketimi ortalama 8,3 litre. ABD’de anayasada yapılan bir değişiklikle 1919’da alkolün üretilmesi satılması ve taşınması yasaklandı. Bu yasaktan hemen sonra alkolün yasadışı olarak üretilmesi ile dağıtılması hızlı bir şekilde yayıldı. Mafya kısa sürede içki yasağını deldi. 1927 yılına gelindiğinde sadece New York şehrinde gizlice içki üretilip satılan yer sayısı 100 binlere ulaştı. Yasak 1933 yılına kadar sürdü. 1933’de anayasada yapılan bir değişiklikle içki yasağı kaldırıldı.

» TÜRKİYE

Türkiye’de alkol tüketimi, Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre 20032005 yılları arasında 15 yaş üzeri nüfus kapsamında kişi başına yılda ortalama 3,4 litre. Yani oldukça düşük. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’nün raporuna göre 1980-2010 yılları arasında Türkiye’de alkol tüketimi yüzde 17 azaldı. Türkiye’de tüketilen içkilerin yüzde 60’ı bira, yüzde 35’i ispirtolu içkiler ve yüzde 5’i şaraptan oluşuyor. Alkolizm, Türkiye’nin sorunları arasında yer almıyor.

27 Mayıs 2013 Pazartesi

Alkolde şok yasaklar

AK Parti’nin son dakika önergeleriyle alkole yeni sürpriz yasaklar geldi. Gece 22.00 ile sabah 06.00 saatleri arasında alkol satışı yapılamayacak. Önergede herhangi bir kayıt yer almadığı için gece perakende alkol satışına ilişkin yasak, turizm bölgelerini de kapsayacak (Barbaros SAYILGAN-İSTANBUL/NEW YORK-POSTA 212 ) Ak Parti Grup Başkanvekili Nurettin Canikli ve sigara konusundaki yasakların mimarı Ankara Milletvekili Cevdet Erdöl’ün imzalarını taşıyan önergeye göre, televizyonlarda yayınlanan dizi, film ve müzik kliplerinde alkollü içkileri özendirici görüntülere yer verilemeyecek. Buna göre alkol şişe ve kadehleri de sigarada olduğu gibi ekranda buzlanacak.

» AĞIR PARA CEZASI

Gece alkol satışı yasağına aykırı davrananlara 5 bin liradan 200 bin liraya kadar, ekran yasağına uymayanlara da 20 bin liradan 100 bin liraya kadar idari para cezası uygulanacak. “Alkollü içki satış yerleri ile tüm ticari ve kamuya açık yerlerde tüketilmek veya beraberinde götürülmek üzere 18 yaşını doldurmış kişilere alkollü içki satılması veya sunulması yasaktır” hükmüne aykırı davrananlara da ceza getirildi. Bu yasağa aykırı davranılarak “çocuğun sağlığının tehlikeye sokulması” halinde TCK’nın “sağlık için tehlikeli madde temini” başlıklı 194. maddesine göre 6 aydan 1 yıla kadar hapis cezasına çarptırılacaklar.

» 100 METREYE KÜLTÜR AYARI

Teklifin, “alkol içeren ürünlerin perakende veya açık olarak satışının yapıldığı yerler ile örgün eğitim kurumları ve dershaneler, öğrenci yurtları ve ibadethaneler arasında kapıdan kapıya en az 100 metre mesafenin bulunması zorunluluğu” hükmünde de önergeyle değişikliğe gidildi. Buna göre, 100 metre şartı “izin tarihi itibarıyla” değil işletmenin “satış belgesini aldığı tarih” itibarıyla uygulanacak. 100 metre mesafe sınırları içerisindeki taşınmaz kültür varlığı olarak tescilli yapılarda düzenlene-

cek süreli etkinlikler için Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu’nca (TAPDK) açık alkollü içki sunum izni verilebilecek. Buna göre, “100 metre mesafe sınırı içinde” arkeolojik sit, kentsel sit, tarihi sit alanları ile ören yerleri bulunur, bu alanlarda süreli etkinlikler düzenlenirse alkollü içki sunumu “şartlı olarak” yapılabilecek. Bu izni TAPDK verecek.

» SABAH NAMAZINDA SERBEST

satış yasak olabilir. Belediyeler daha farklı saatlere taşıyabilirler. Bunu yerel yönetimlerin takdirine bırakmak daha doğrudur” diye itiraz etti. BDP Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan, “Önerge, AK Partili üyeler bile okumadan el kaldırdılar. Orada yatsı namazında alkol satmak yasak sabah ezanında satmak serbest diye yazıyor. Bu çok ciddi bir çelişkidir. Namaz durumlarına göre satış olayı” dedi.

Alkolün gece satışına getirilen yasak Meclis’te sert tartışmalara yol açtı. CHP Grup Başkanvekili Akif Hamzaçebi düzenlemeye, “Satış saatlerinde yerel yönetimler karar sahibidir. Belediyeler belli saatlerde satışını engelliyor. Bunu yasa düzeyine taşımak yanlış olabilir. Belli bir yerde bu

CHP’li Mevlüt Aslanoğlu da, “Ben bir turistim gecenin 2’sinde canım içki içmek istedi. Siz belediye başkanısınız. Bana diyeceksiniz ki, ‘no drink’ yasak. Hiç değilse turizm bölgelerinde turistlere yönelik içki saatini... Lütfen bunlarla uğraşmalayım

» TURİSTE ‘NO DRINK’

İçki yasağı yabancı basında

LAİKLER TEPKİLİ”

Wall Street Journal gazetesi, Türkiye’nin içki satışlarını sınırlamak ve içki reklamını yasaklamak için harekete geçtiğini belirterek atılan adımın “üreticileri kaygılandırdığını ve hükümeti, İslamcı bir gündemi olmakla suçlayan laik Türkler arasında sert tepki yarattığını” yazdı. WSJ’nin haberinde “Bazılarının, hükümetin içki azaltmasının, iktidarının ilk beş yılında gördüğü geniş tabanlı desteğini zedelebileceğini söyledikleri”ni kaydetti.

» BBC: “TARTIŞMALI YASA”

BBC, Türk parlamentosunun “tartışmalı” bir yasal düzenlemeyi onayladığına dikkat çekerken iktidarın yasanın özellikle gençleri içkinin kötü etkilerinden koruyacağını söylediğini kaydederek “Eleştirenler ise, laik ancak nüfusunun çoğu Müslüman olan bir ülkeye İslamcı bir gündem empoze etmeye yönelik yeni bir adım olduğunu söylüyorlar” dedi. Haberde 2011 yılında Mey İçki’yi satın alan dünyanın en büyük içki üreticilerinden Diageo’nun da, şirketi aldığı zaman “yabancı yatırımı teşvik eden” bir ülkeye yatırım yaptığını sandığını söylediğine dikkat çekti.

» EL CEZİRE: “ELEŞTİRiLER

MUHAFAZAKÂR POLİTİKALARA”

İçki yasağını eleştirenlerin, bu düzenlemeyi “hükümetin artan muhafazakar politikalarının bir işareti” olarak gördüğünü belirten El Cezire, yasanın içeriğine ilişkin detaylı bilgi verdiği haberinde, “Türk laikleri, yasanın özel hayata müdahale olduğunu savunuyorlar” dedi. Haberde, “On yıldır iktidara olan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın hükümeti, sık sık ülkeyi daha muhafazakar hale getirmekle suçlanıyor” ifadelerini de kullandı.

turizm bölgelerinde saatle uğraşmayalım. Etmeyin, ülkeli yanlış tanıtıyorsunuz” diye konuştu. Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanı Lütfi Elvan ise, “Özellikle yatsı namazı ve sabah namazı şeklinde yaklaşımda bulunmak beni çok üzdü. Saat uygulaması hemen hemen dünyanın tüm gelişmiş ülkelerinde var. İsveç’te hafta içinde 19.00’dan sonra, Cumartesi günleri 15.00’den sonra, Pazar günleri 24 saat yasak. İskandinav ülkelerinin tamamında saat yasağı var” dedi. CHP’li Dilek Akagün Yılmaz da, “4. Murat döneminde alkol, tütün ve kahveye yasak getirildiğini” anımsatarak, “alkol ve tütünü yasakladınız, merak ediyorum kahveyi ne zaman yasaklayacaksınız” dedi.

İNGİLİZ DIAGEO: BİZİM İÇİN HAYAL KIRIKLIĞI

(WASHINGTON/LONDRA/DOHA/-ANKA) Türkiye’de içkiye yasak ve sınırlamaları getiren yasal düzenlemenin TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilmesi tüm dünyada dikkat çekti. Yabancı medya, “tartışmalı” olarak nitelediği yasanın özellikle gençleri korumak için getirildiğinin belirtildiğini ancak eleştirenler tarafından “özel hayata müdahale” olarak görüldüğünü yazdı.

» WSJ :“ÜRETİCİLER KAYGILI,

5

Amerika’da 21 yaş sınırı nasıl oluştu? (CEMAL TUNÇDEMİR/NEW YORK-POSTA 212) ABD yasalarına göre ‘tam yetişkinlik’ yaşı 21. Bu sebeple 21 yaşından gün almamış olanlara alkol satılamaz ve barlar, gece kulübü gibi alkollü içki mekanlarına girmeleri de yasak. Peki 21 yaş sınırının, yüzyıllarca geriye, İngiliz kanunlarına dayandığını biliyor muydunuz? İşte 21 yaş sınırı hakkında merak ettiklerinizin cevabı: n ABD’de yasal olarak 21 yaş sınırı ne zaman başladı? Bu konudaki nihai düzenleme, 1984 tarihli Ulusal Minumum Alkol Yaşı Yasası (National Minimum Drinking Age Act). Bu yasa temel olarak eyalet yönetimlerine, ‘Ya alkolde minumum 21 yaş’ı kabul edersiniz ya da federal otoyol fonundan pay alamazsınız’ demektedir. Aslında bu yasa, 21 yaşından küçüklerin alkol tüketmesini yasaklamıyor. Sadece eyaletlerden 21 yaşın altındakilere alkol satışını ve alkolün 21 yaşın altındakilerin görebileceği kamusal alanlara çıkarılmamasının sağlanmasını istiyor. Dini ayinlerdeki alkol tüketimi ile veli, ebeveyn ile katılan yemeklerde alkol servisi gibi istisnaları da var. n 21 yaş nasıl belirlendi? Sanıldığı gibi üniversiteden mezun

olma yaşı temel alınmış değil. Yasağın temeli, İngiliz Örfi Hukukuna (English common law) kadar gidiyor. İngiliz teamüllerinde 21 yaş, diğer avantajları yanında oy kullanabilme ve şövalyeliğe girebilme yaşıydı aynı zamanda. ‘Şövalye olamıyorsan içki de içemezsin’ mantığı görülebiliyor. 20’nci yüzyılın bir bölümünde yaş sınırı 18’di Bunun asıl sorumlusu Franklin Roosevelt. Başkan FDR, İkinci Dünya Savaşı’nda askere gitme yaşını 21’den 18’e düşürdü. Vietnam Savaşı sırasında da yeniden askere alma yaşı 18’e düşürülünce, ‘’Bir insan savaşabileceği yaşta neden oy kullanamıyor?’’ sorusu yükseldi. Bunun üzerine oy verme yaşını 18’e indiren Anayasa Değişikliği (26th Amendment) yapıldı. Eyaletler, savaşan içebilir de mantığı ile alkol minumum yaşını da 18’e çekmeye başladı. Ancak bundan sonra 18-20 yaş arası gençlerin karıştığı trafik kazalarındaki ölümlerde patlama yaşanması üzerine tartışma yeniden başladı. Mothers Against Drunk Driving (Alkollü Araç Kullanmaya Karşı Anneler) grubunun başlattığı kampanya sonucunda harekete geçen Kongre,

18 yaşından küçüklere alkol satışını yasaklayan 1984 tarihli yasayı geçirdi ve Başkan Reagan imzalayarak yürürlüğe soktu. MADD’ın ‘Why 21’ adlı web sitesine göre bu yasa, yılda 900 gencin hayatını kurtarıyor. ABD genelinde eyaletler 21 yaş limitine uyulmasına rağmen Louisiana eyaleti yasasındaki bir boşluk bir dönem bu eyaleti genç alkoliklerin vahası yaptı. Louisiana yasaları, 21 yaşından küçüklerin alkol satın almasının yasak olduğunu yazıyordu. Ancak 21 yaştan küçüklere alkol satmanın yasak olduğuna dair bir ibare yoktu. 1995 yılında yasadaki bu boşluğa beton döküldü ve kapatıldı. Bir diğer istisna ise Indian Reservation denilen Kızılderili yaşam bölgeleri. Bu topraklar ABD yasaları gereği iç işlerinde federal ya da eyalet yasalarıyla bağlı değil. Dolayısıyla federal 21 yaş sınırı da onlar için geçerli değil. Ancak hemen en yakın Kızılderili rezervasyonunu aramaya kalkmasın kimse. Çünkü bugüne kadar en az 200 Kızılderili kabilesi meclislerinde, kendi topraklarında 21 yaşın altındakilere içki satışını yasaklayan kanunlar geçirmiş durumda.

Mey İçki’yi 2.1 milyar dolara 2011 yılında satın alan ve bünyesinde Johnnie Walker, J&B, Smirnoff, Gordon’s ve Baileys gibi markaları bulunduran alkollü içki üreticisi Diageo, Alkol tasarısının parlamentodan geçerek yasalaştığını öğrenmekten büyük üzüntü duyduklarını açıklayarak, “Tasarının bu şekilde hızla yasalaşması bizim için sürpriz ve hayal kırıklığı oldu” değerlendirmesinde bulundu. (İSTANBUL-ANKA) Mey İçki’yi 2.1 milyar dolara 2011 yılında satın alan ve bünyesinde Johnnie Walker, J&B, Smirnoff, Gordon’s ve Baileys gibi markaları bulunduran İngiliz alkollü içki üreticisi Diageo, Alkol tasarısının parlamentodan geçerek yasalaştığını öğrenmekten büyük üzüntü duyduklarını açıklayarak, “Tasarının bu şekilde hızla yasalaşması bizim için sürpriz ve hayal kırıklığı oldu” değerlendirmesinde bulundu. Diageo, Alkollü içkilerin reklamı ve tüketicilere tanıtımının yapılmasını engelleyen yasa teklifinin TBMM’den geçmesi üzerine yazılı bir açıklama yaptı. Diageo’nun açıklamasında, şöyle denildi: “Alkol tasarısının parlamentodan geçerek yasalaştığını öğrenmekten büyük üzüntü duyuyoruz. Diageo olarak, alkollü içki tüketiminin yanlış kullanımına ilişkin hükümetin duyduğu endişeleri paylaşmakla birlikte, sektör, devlet ve üçüncü tarafların birlikte çalışmasıyla daha iyi bir sonuç elde edilebileceğine inanıyorduk.”

»‘YASALARA BAĞLI KALIRIZ’

Diageo, sorumsuz içki tüketiminin yarattığı sorunları çözmeye ve turizmin yanı sıra ticari işletmelere de zarar veren pazarlama yasakları yerine, verilere dayalı, makul yaklaşımlarla alkolün zararlarına odaklanan regülasyonları geliştirmek üzere, pek çok pazarda, hükümetler ve diğer üçüncü taraflarla birlikte çalışmakta olduklarını hatırlattı. Mey İçki’yi 2011’de satın alırken, yalnızca güçlü alkollü içki markaları olan bir şirkete değil, aynı zamanda yabancı yatırımları teşvik eden ve istikrarlı düzenleyici mevzuatı olduğunu öne süren bir ülkeye yatırım yaptıkları vurgulanan Diageo’nun açıklamasında “Tasarının bu şekilde hızla yasalaşması bizim için sürpriz ve hayal kırıklığı oldu ama faaliyette bulunduğumuz ülkelerin yasalarına her zaman bağlı kalırız. Türkiye’de işimize, müşterilerimize ve çalışanlarımıza taahhütlerimizi koruyoruz.”


6

Ekonomi Ticaret

27 Mayıs 2013 Pazartesi

Barış Ornarlı TÜSİAD Washington Temsilcisi • twitter@barisornarli

ABD ile Türkiye arasında ilk adım

A M E R İ K A’ D A K İ

TÜRKLERİN

GAZETESİ

Serbest ticaretin ‘sürpriz’ sonuçları Yapılan araştırmalar, serbest ticaretin bilinenin aksine faydaları kadar ‘sürprizleri’ olduğunu da ortaya çıkardı. Ticaret oranı yüksek ülkelerde doğum oranı hızla düşüyor. 30 yıldır katlanarak büyüyen küresel serbest ticaret ileri teknoloji ülkeleriyle düşük teknoloji ülkeleri arasındaki farkı kapatmadığı gibi daha da açıyor

T

ürkiye, ABD ile Avrupa Birliği arasında müzakere edilecek olan Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı (TTIP) anlaşması dışında kalmamak için iş dünyasının desteğiyle girişimlerini yoğunlaştırmış durumda. Bu konu, Beyaz Saray’da yapılan Obama – Erdoğan görüşmesinde de gündemdeydi. Görüşmenin ardından yapılan açıklamada, Türkiye ile Amerika Birleşik Devletleri’nin “ekonomik ilişkileri derinleştirmek ve ticareti serbestleştirmek” amacıyla ikili yüksek düzeyli bir komite kurduğu bildirildi. Başkan Obama, iki ülke arasında “ticaret ve yatırımın derinleştirilmesi hususunda” Başbakan Erdoğan ile mutabık kaldıklarını belirtti ve şöyle konuştu: “Amerika, Avrupa Birliği ile yeni bir ticaret ve yatırım ortaklığı kurulmasını hedeflerken, Türkiye ile ekonomik bağlarımızı derinleştireceğimizden emin olmak istiyorum. Bu nedenle, iki ülke arasında ticaret ve yatırımı artırmaya odaklanacak yüksek düzeyli bir komite kuruyoruz.” Komitenin önemli işlevlerinden biri, TTIP süreci konusunda Türkiye’ye bilgi vermek olacak. Ancak, ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden, bunun da ötesinde “ABD ile Türkiye arasında serbest ticaret anlaşmasına doğru çabalara başlama” kararı aldıklarını belirtti. Böyle bir komitenin kurulması, iki ülke arasındaki ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi ve ileride yapılacak bir serbest ticaret anlaşmasının ilk adımı olması açısından önem taşıyor. Ancak bu sadece ilk adım. Amerikan yönetimi Türkiye ile sürecin ele alınacağı bir komitenin kurulmasına karar verirken, Avrupa Birliği Konseyi Başkanı Herman Van Rompuy da geçen hafta Ankara’da yaptığı konuşmada, “Türkiye’nin süreçle ilişkilendirilmesi için en iyi yolu aradıklarını” söyledi. Hükümetlerin temkinli yaklaşımlarına karşın Avrupa iş dünyası Türkiye’nin vizyonuna güçlü destek verdi. TÜSİAD’ın üye olduğu Avrupa İş Dünyası Konfederasyonu BUSINESSEUROPE, TTIP sürecine Türkiye’nin de dahil edilmesi gerektiğini savunan bir tutum belgesi yayınladı. Belgede, Türkiye’nin Transatlantik iş dünyasının ortak çıkarları için önemli bir fırsat niteliği taşıdığı belirtiliyor. Belgede, 1996’dan bu yana Avrupa Birliği ile Gümrük Birliği içinde olan Türkiye’nin Transatlantik ekonominin bir parçası olduğu vurgulanırken, Gümrük Birliği’nin yasalar ve dış ticaret politikasında da uyum getirdiğinin altı çizildi. Amerika’nın Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne katılım sürecini desteklediğini hatırlatan belgede, devamla şu vurgu yapılıyor: “Hızla büyüyen girişimci bir Avrupa ekonomisi olan Türkiye’nin Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı’na katılımının Atlas Okyanusu’nun her iki tarafında özel sektöre artı değer sağlayacaktır.” BUSINESSEUROPE tarafından Türkiye’ye verilen destek, Türkiye’nin Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı’na eklemlenmesi sürecinde çok önemli katkı sağlayacak. Umudumuz, bu vizyonun ABD ve AB yönetimleri tarafından da biran önce benimsenmesi.

2013 Dünya Kalite Zirvesi Ödülleri sahiplerini buldu n (NEW YORK-POSTA 212) 15-19 Mayıs tarihleri arasında New York Waldorf Astoria Hotel’de 2013 Dünya Kalite Zirvesi düzenlendi. Türk iş dünyasının önde gelen isimleri ile Amerika’daki iş adamlarının deneyimlerini paylaşmak üzere bir araya geldiği zirvede iş, sanat, siyaset dünyasından önemli isimlere plaket ve ödül verildi. World Quality Summit (Dünya Kalite Zirvesi) ve TABA-AMCHAM (Türk Amerikan İş Adamları Derneği)’nin destekleriyle organize edilen “2013 Dünya Kalite Zirvesi”nde, kalite bilincini geliştirmek ve markalar için geleceğin habercisi olan AR-GE’nin önemi gibi konular tartışıldı. Zirvenin sunuculuğunu Elif Seren içaçan yaptı. New York’un ünlü Waldorf Astoria Otel’inde gerçekleşen konferansta yönetim danışmanları, akademisyenler, Türkiye’nin önde gelen şirketlerinin yöneticileri ve bürokratları, iş birliği ve kalitenin yükseltilmesine ilişkin görüş ve öngörülerini katılımcılarla paylaştılar. Katılımcı kuruluşlara World Quality Summit tarafından “2013 World Quality Award” plaketi takdim edildi.

» Plaket Verilen İsimler:

l Uğur Tezrzioğlu-TABA-AMCHAM( TürkAmerika İş Adanları Derneği) Yüksek İştişare Konsey Başkanı l Gazali Çicek-T.C Yurt Dışı Türkler Başkanlığı Daire Başkanı l Maya Karaca-Emlak Yatırm Uzmanı l Michael Mcmahon-Amerika Eski Kongre Üyesi l Erhan Yıldırım-Amerika’da Türk İş Adamı l Ahmet Atahan-Türk Amerikan dernekleri Federasyonu Yönetim Kurulu Üyesi l Niyazi Hancı- World Quality Summit Proje Koordinatörü l Seda Serdar-Amerika İHA Temsilcisi l Elif Seren İçaçan-Sunucu l Müslüm Demirci-Kanal D

» Ödül alan firmalar:

l Kerem Göğüş-Göğüş Holding Yönetim Kurulu Başkanı l Yasemin Neşe Latın-İzmir Otizm Enegelliler Derneği Kurumsal İletişim Sorumlusu l Selim Tuncer-GN Grup Başkanı l Aydın Keleş-Mavi İletişim Sahibi l Fatih Derbazlar-Justim Eğitim Kurumları Sahibi l Sevgi Yiğit-Metropol Üniversitesi Kurumsal İletişim Müdürü

bunun en önemli nedeni yüksek ticaretin yarattığı büyük istihdam potansiyelinin daha çok kadını iş yaşamına çekmesi olarak görüyor.

CEMAL TUNÇDEMİR NEW YORK

Serbest ticaret taraftarları, bu ticaretin ekonomik büyümenin motoru olduğu görüşünde. Karşıtları ise küresel eşitsizliği büyüttüğünü savunuyor. Ancak 1990 yılından beri nerdeyse 4 katı büyüyen serbest ticaretin bu tartışma dışında hiç de öngörülmemiş çok sayıda süpriz sonucu da var. İşte son dönem ticaret araştırmalarında belirlenen bazı sürpriz sonuçlar:

» Yüksek ticaret ülkeyi ‘küçültüyor’

Araştırmalar, ticaret oranı yüksek ülkelerde doğum oranının hızla düştüğünü gösteriyor. Uzmanlara göre

» Ticaret, evlilikten daha az önemli

Dünyanın ticaret devi Çin’de en önemli sorunlarından biri Çinli erkeğin evlenecek kadın bulmakta güçlük yaşaması. Birçok Çinli aile, tasarruf yapıpı servet biriktirerek, oğullarının evlilik pazarındaki gücünü artırmaya çalışıyor. Ulusal Ekonomik Araştırmalar Dairesi’nden Qingyuan Du ve Shang-Jin Wei’nin hazırladığı rapora göre bu sosyal trend de, Çin’in kambiyo rayicini düşürerek küresel dengesizliğe yol açıyor.

» TİCARET İLERİ TEKNOLOJİ SAĞLAMIYOR

Küreselleşmenin ve küresel ticaretin, gelişmekte

olan ülkelerde refahı artıracağı peşin yargısı çok yayıngın. Ancak , Journal of Economic Geography’den Thomas Kemeny’in araştırmasına göre, 30 yıldır katlanan ticaret ileri teknoloji ülkeleriyle düşük teknoloji ülkeleri arasındaki farkı kapatmak bir yana daha da açtı.

» Ticaret basketbolu geliştiriyor

Labour Economics’ten J. Alvarez, D. Forrest, I. Sanz ve J.D. Tena’nın yakın zaman önce sonuçlandırdığı bir araştırmaya göre ticareti yükselene ülkenin basketboldaki başarısı da yükseliyor. Serbest ticaretle beraber çok sayıda yabancı basketbolcu da milli liglerde oynamaya başlıyor. Bu da basketbol liginin kalitesini yükseltirken milli takımın aldığı sonuçlarda bile başarıya yol açıyor.

Hayalinizdeki işin finansörü Avrupa’da doğan ve ‘Crowdfunding’ denilen yatırım modeli ile artık sermayesi olmayanların, hayalindeki işi kuramadığı dönem kapanıyor. Bu yeni iş kurma yöntemi giderek yayılıyor (NEW YORK-POSTA212) Fikir aslında basit: Örneğin Almanya’da mesleği şoförlük olmayanlar, günde ortalama sadece bir saat araba kullanıyor. Günün geri kalanında araç, park yerinde ya da bir yol kenarında bekliyor. O halde neden günün diğer saatlerinde bu araç, ihtiyacı olanlara kiralanmasın ki? İşte internet portalı Carzapp, bunu Almanya’da mümkün kılıyor. Geliştirilen bilgisayar donanımlı ufak bir kutu, araçların içine yerleştiriliyor. Böylece arabayı kiralamak isteyen kişi, akıllı telefonu ile bu cihaz üzerinden kapıyı açabiliyor ve içerdeki yedek anahtar ile otomobili kullanabiliyor.

» ABD’DE DE YAYILIYOR 2011 ağustosunda kurulan Seedmatch adlı internet platformu, Almanya’nın ilk kitlesel finansman portalı oldu ve hâlihazırda dördü tamamlanmış ve yedisi hâlâ finansörünü arayan, 11 projeyi temsil ediyor. En az yatırım ücreti ise 250 euro. Ancak kitleler ile proje sahibi arasında arabuluculuk yapan ve sadece sekiz aydır hizmet veren ‘Companisto’ adlı platformda ise 5 euro ile de proje desteklemek

İki tarafı keskin bir kılıç Wall Street Journal, Moody’s’in Türkiye’nin notunu “yatırım yapılabilir” düzeyine çıkarmasının “iyi haber” olduğunu, Türkiye’nin yatırımcı tabanını genişletebileceğini yazdı. Buna karşın, TL üzerinde baskı artması riskinin bulunduğu için Türkiye’nin dikkatli olması gerekeceği uyarısı da yapıldı. n (NEW YORK-ANKA) Uluslararası derecelendirme kuruluşu Moody’s’in Türkiye’nin notunu “yatırım yapılabilir” düzeyine çıkarmasının Türkiye’nin yatırımcı tabanının genişletilmesi açısından “iyi bir haber” olduğu belirtilirken lira üzerinde baskı artması riskinin bulunduğu uyarıları da yapılıyor. Wall Street Journal gazetesince yayımlanan bir analizde “Moody’s’in not artışı iki tarafı keskin bir kılıç” olarak nitelenirken Türkiye’nin dikkatli hareket etmesi de istendi. ABD’nin borsa ve iş çevrelerinin gazetesi Wall Street Journal’ın yer verdiği bir analizde Moody’s’in kararı, Türkiye gibi geçen yılda GSYH’nin yüzde 6’sına ulaşan cari açığı olan bir ülke için “iyi bir haber” olarak nitelendi. Buna karşın, kararın “sermaye girişleri, enflasyon, büyüme ve kur arasında bir denge kurmaya çalışan Merkez Bankası üzerinde daha çok baskı oluşturabileceği” uyarısında da bulundu.

» ‘KİTLESEL FİNANSMAN’ NEDİR?

Peki ama bunun gibi parlak fikir sahipleri, yatırım yapacak malî kaynağa sahip değilse nasıl firma kuracaklar? İşte artık onun da dijital bir çözümü var ve adı: ‘Crowfunding’, yani ‘kitlesel finansman’. Bu yöntemle bir proje için gereken maddi kaynak, projeye ilgi duyan çok sayıdaki destekçiden elde ediliyor. İşte bu özel otomobil kiralama fikrinin babası Oliver Lünstedt de maddi kaynağını bu şekilde elde etmiş. Lünstedt, kitlesel finansmana ihtiyaç duyanlar için kurulan ‘Seedmatch’ adlı internet portalından, 363 özel yatırımcı sayesinde 250 bin euro toplamış. Lünstedt, bu sistemin nasıl işlediğini şöyle izah ediyor: “Bu ödünç alınmış bir para ve belli bir süre geçerli. Bu süre içerisinde, ödünç para vererek firmada hisse sahibi olan topluluk, tıpkı Business Angel olarak bilinen ‘iş meleklerinin’ bir satış veya borsada kazanç elde etmesi gibi. Eğer bu işin bir çıkışı olmaz da yatırımcı parasını geri almak isterse o zaman, 5 yıldan biraz uzun süren asgari kredi süresi dolduktan sonra, firmanın güncel değeri üzerinden hissesini satarak, firmanın başarısından yararlanabilir.” Bu durum tabii eğer firma başarılı olursa işe yarıyor. Zira hukukî açıdan kreditörler, bir risk yatırımı yapıyorlar ve ödünç verdikleri paranın tamamını kaybetme olasılıkları da bulunuyor.

WSJ’den Türkiye’nin not artırmasına ilginç yorum

» YATIRIMCI TABANI GENİŞLETİLMELİ

mümkün. Bu platformda sadece 8 ay içinde 1 milyon 200 bin euro toplanmış. Bir proje için gerekli para toplamış ve firma kurulma aşamasına gelmişse bu platformlar, yüzde 5 ile 10 oranında komisyon alıyor. Companisto Genel Müdürü Tamo Zwinge, neden bu arabuluculuk hizmetini verdiklerini şöyle açıklıyor: “Kitle yatırımlarına büyük bir ihtiyaç var. Çünkü bu sayede, girişimciler topluluğu gibi kurumsal yatırımcıların ya da büyük fonların, henüz destek vermeyeceği kadar erken bir aşamada, projeler finanse edilebiliyor. Çünkü bunların çoğu, projenin ilerleyen aşamalarında dahil oluyorlar. O nedenle kitle yatırımları giderek daha iyi bir biçimde iş hayatına yerleşecek. Zaten son 6 ayda yerleşti de. Bu trend şimdi ABD’ye de yayılıyor. Kitle yatırımları Avrupa’dan çıkan bir buluş. Biz de Almanya’da bu işin uluslararası öncüleri arasındayız. Buradan tüm Avrupa’ya yayıldı şimdi de ABD’ye yayılıyor.”

» KİRALIK OYUNCAK KUTUSU

Florian Späthelf de Companisto platfor-

munda oyuncak paylaşımına dair bir proje başlatmış. Oyuncak kutusu adlı proje sadece 11 günde 100 bin euro destek görmüş. Späthelf’in kitle yatırımını tercih etmesinin firma stratejisiyle de ilgisi var. Späthelf bunu şöyle açıklıyor: “Çünkü firmamıza Companisto üzerinden yatırımcı ararsak, birçok dede, büyükanne ve ebeveynin yatırımcılar arasında yer alacağını, onların aynı zamanda da müşterimiz olacağını biliyorduk. O nedenle biz, hedef kitlemizi aynı zamanda proje geliştirme sürecinin içine de çektik. ‘Bir sonraki oyuncak kutusuna hangi oyuncakları istersiniz? Neyin özlemini çekiyorsunuz? Neyi daha iyi yapabiliriz?’ diye anketler yapıyoruz. Ve geri bildirimlerin hepsi, dürüst ve samimi yanıtlardan oluşuyor.” Ancak, internette paylaşılan bu güzel girişimcilik fikirlerinin henüz Almanya’da telif hakları bulunmuyor. Yani bir başkası ceza almadan fikri aşırabilir. Dolayısı ile girişimcilere tek bir şey yardımcı olabiliyor: O da; pazarda herkesten daha hızlı, daha iyi ve inandırıcı olmak. Kaynak: Deutsche Welle Türkçe

Borç/GSYH oranı, bütçe açığı, borç vadesi gibi bazı göstergelerde Türkiye’nin uzunca bir süre “yatırım yapılabilir” notunu üstünde bir performans gösterdiği vurgulandıktan sonra “Türkiye’nin aşil topuğu, potansiyel olarak değişken yatırım akımlarına olan bağımlığıdır” değerlendirmesi yapıldı. Analizde şöyle devam edildi: “Moody’s’in not artışı iki tarafı keskin olan bir kılıç gibi. Türkiye’nin yatırımcı tabanını genişletmeli ve potansiyel olarak daha istikrarlı hale getirmeli. Yatırımcıların getiri avcılığında bulundukları bir ortamda Türk kağıdı çekici olabilir. Moody’s aynı zamanda hükümetin, tasarrufları emeklilik sistemindeki reformlar ile cesaretlendirdiğine de işaret ediyor. Butün bunlar iyi haberlerdir. Ancak, yabancı yatırımların birdenbire hızlanması, Türkiye’nin para birimi üzerinde yukarı yönlü baskı oluşturması riski de var, özellikle birçok merkez bankasının para basmayı sürdürdükleri bir arada.”

» YENİ FAİZ İNDİRİMLERİ GEREKEBİLİR

Bu durumu izleyen TC Merkez Bankasının güçlü sermaye girişlerine işaret ederek geçen Perşembe günü faizleri indirdiğine dikkat çekilirken de “Yeni indirimler, gerekli olabilir, bu da Merkez Bankası’nın enflasyon hedefini kaçırması riskini artırır” uyarısı da eklendi.


Ekonomi Para

27 Mayıs 2013 Pazartesi

YÜZ DOLARA YENİ YÜZ

ABD Merkez Bankası (FED) 100 doları değiştiriyor. Banka, kalpazanların favorisi eski 100 dolarlıkların yerine çok daha güvenlikli yeni 100 doları ekim ayında piyasaya sürecek

İşte teknoloji harikası yeni 100 dolarlığın teknik özellikleri...

(WASHINGTON-POSTA212) Gelecek ekim ayında, her sabah olduğu gibi bankamatiğe gidip o gün harcayacağınız 100 dolarınızı çektiğinizde (kimin günlük rutini değil ki bu…), ATM’in size vereceği 100 dolarlık banknot, gözünüze biraz süslü ve değişik görünürse hemen endişelenmeyin. Bu, ABD Merkez Bankası FED’in piyasaya süreceği yeni 100 dolarlık banknot.

» Kalpazanlar üzülecek

ABD, kalpazanların favorisi 100 dolarlık banknotlar yerine çok daha güvenlikli yeni 100 dolarlık banknotları ekim

ayında piyasaya sürecek. 2003 yılından beri üzerinde çalışılan yeni 100 dolarlık banknotların 2011 Şubat’ında tedavüle sunulması bekleniyordu ancak son dakikada ‘açıklanmayan bir sebepten’ ertelenmişti.

» Yüksek teknoloji ürünü

FED, yüksek teknoloji ürünü yeni 100 dolarlık parayı, “Ortalama kullanıcı için tanıması çok daha kolay, kalpazanlar için sahtesini yapmak ise çok daha zor.” ABD’li yetkililer, tedavüldeki 100 dolara göre basımı daha maliyetli olmasına rağmen, sahte parayı engellemesi

nedeniyle uzun vadedeki getirisinin daha fazla olacağına inanıyor.

» Eskiler de geçerli

Yastığınızın altında, dolabınızda ya da çorabınızın içinde sakladığınız 100 dolarlıklar içinse hemen panik yapmayın. Piyasadaki eski ‘Benjamin’ler de yasal tedavül aracı olmaya devam edecek. Ancak FED, 8 Ekim 2013’ten itibaren eline geçen her eski 100’lüğü imha edip yenisiyle değiştirecek. Şimdi bankamatiğin başındaki ekim sabahına geri dönelim ve yeni 100’lüğü elinize aldığınızda tanımanız için bazı ipuçları verelim.

n Paranın tam ortasında yukarıdan aşağıya mavi üç boyutlu bir kurdele (kağıda baskı şeklinde değil, dokunmuş olarak) yer alacak. n Benjamin Franklin’in sol yanağında bir başka güvenlik şeridi olacak. Sadece ışığa tutulduğunda görülebilecek. n Sağdaki siyah bölgedeki belli belirsiz Benjamin yüzü, paranın her iki yüzünden de görülebilecek. n Çanın ve 100 rakamının dalgalı görüntüsü, parayı tutma açınızı değiştirdikçe değişecek. n Özgürlük çanının içindeki mürekkep, açı değiştirdikçe bakır renginden yeşile dönecek. n Sağ alt köşedeki büyük 100 rakamı da parayı oynattığınız zaman renk değiştirecek. n Arka taraftaki çok daha büyük ‘100’ rakamı, iyi göremeyenler için parayı daha kolay tanımalarına yardımcı olacak. n Kabartma – çukur baskı (intaglio), yeni 100 dolarlık banknotun en belirleyici özelliği olacak. n Benjamin Franklin’in yakasında “The United States of America” , filigranda (gizli damga) “USA 100” ve altın rengi tüy resminde “ONE HUNDRED USA” yazıları mikroskopik büyüklükte yer alacak.

ESEN ÜNAL

esenun@gmail.com

WALL STREET RAPORU

Türk bankalarının çekiciliği Dünyanın en büyük bankası olan Çin Endüstri ve Sanayi Bankası’nın Türk bankacılık piyasasına olan ilgisi sermaye piyasalarımızın geldiği noktayı göstermesi bakımından önemlidir. Bu ilgi sadece Çin ile sınırlı değildir. PİYASA ÖZETİ Rusya’nın en büyük bankası olan Sberbank geçtiğimiz eylül ayında Yüzdelik Denizbank’i satın alarak piyasaCuma Kapanış Değişim Değişim ya adım attı. Alternatifbank ise BIST 100 91,067 -335 % -0.37 Katar kökenli Commercial Bank DOW JONES 15,303.33 +8.58 % +0.06 of Qatara bu yılın içinde satıldı. S&P500 1649.60 -0.91 %-0.06 Avrupa ve ABD’deki bankaların Nasdaq 3459 -0.27 % -0.01 2007/2008’de girdikleri krizi Türk Dolar/TL 1.85 +0.0057 %+0.40 bankaları 2000 yılların başında Euro/TL 2.39 +0.0083 %+0.27 atlatmıştı ve bu bakımdan daha Altın (Gr/TL) 82.84 +0.17 %+0.12 sağlıklı bir konumdaydılar. Bu Petrol (Brent) 102.57 +0.13 %+0.01 durum yabancı yatırımcıların Altın(Ons/$) 1382.7 -3.9 %-0.28 gözünden kaçmadı. Uzun yıllar önce Türk bankacılık piyasasına Gelecek Haftanın Önemli Ekonomik Takvimi girmiş olan Avrupa ve ABD kökenli bankalar portföylerini satışa Tarih Ülke Konu çıkardılar. Çünkü kendi ülkelerin27 Mayıs 2013 ABD Resmi Tatil. Piyasalar kapalı deki yaşadıkları krizi üzerlerinden TÜRKİYE İmalat Güven Endeksi atma çabası içindeydiler. Mesela 28 Mayıs 2013 ABD S&P Case-Shiller Ev Fiyatları Endeksi Citibank Akbank’taki hisselerinin ABD Tüketici Güven Endeksi yüzde 20’sini elinden çıkardı. 29 Mayıs 2013 EURO İşsizlik Oranı (Mayıs) Yunan Eurobank EFG ise Eurobank EURO Tüketici Fİyat Endeksi (Yıllık) Tekfeni Kuveytli Burgan Bank’a 30 Mayıs 2013 TÜRKİYE Tüketici Güveni satmak zorunda kaldı. ABD GayriSafi Milli Hasıla(GDP Q1) Siyasi ve ekonomik açıdan ABD İlk İşsizlik Başvuruları (Haftalık) inişli çıkışlı bir yapıya sahip olan ABD Beklemedeki Ev Satışları Türkiye’de banka satın almak 31 Mayıs 2013 TÜRKİYE İhracat riskli gibi algılanabilir. Ancak hala ABD Chicago PMI kriz içinde olan ve belirsizliklerle ABD Üni. Of Michigan Tüketici Güven Beklentisi boğuşan Avrupa ile kıyaslandığın ABD Kişisel Gelir da Türkiye daha çekici ve karlı bir EURO Tüketici Fiyat Endeksi alternatif oluşturmaktadir.

» TÜRKİYE’NİN NOTU ARTTI Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s mayıs ayı ortalarında Türkiye’nin kredi notunu bir basamak yükselterek “yatırım yapılabilir” ülkeler ligine çıkardı. Moody’s not artırımını kamu maliyesi ve yapısal reformlardaki olumlu gelişmelere dayandırdı. Japon kredi derecelendirme kuruluşu JCR’da bu hafta notumuzu iki basamak birden artırdı ve kredi görünümünü durağan olarak belirledi. Fitch ise notumuzu geçen kasım ayında artırmıştı. Yatırım yapılabilir statüsü sayesinde hem kamu hem de özel sektörümüz dışarıdan daha ucuza borçlanma olanaklarına kavuşacak. Bir başka önemli avantaj ise ülkemize gelecek olan yabancı para akışı olacaktır. Dünyadaki birçok emeklilik fonu, yatırım yapacakları ülkelerin en az 2 derecelendirme kuruluşundan yatırım yapılabilir statüsü alması şartını arıyorlar. Ancak burada dikkat edilmesi gereken nokta, ülkemize gelecek fonların hangi amaçla geleceğidir.Türkiye’nin gerçekten ihtiyacı olan, fabrika kurmaya, altyapi yatırımları yapacak sermayenin gelmesidir.Türkiyenin portföy yatırımı yapmak için gelecek paraya pek ihtiyacı yoktur. Çünkü sıcak para olarak da adlandırılan bu sermaye, ülkedeki herhangi bir siyasi yada ekonomik olumsuzluğu sezdiği zaman çok

çabuk gidebilecek bir karektere sahiptir. Bu açıdan direk yabancı yatırımlar öncelikli tercihimiz olmalıdır.Uluslararası Yatırımcı Derneği (YASED),Türkiyenin kredi notunun artması uzun dönemde ülkemizin en çok yabancı direk yatırımı alan 10 ülkenin içinde yer alabileceğini belirtti.

» IMF’YE BORç KAPANDI

Türkiye IMF’ye olan borcun son taksidi olan 422 milyon doları ödeyerek 19 yıldan sonra ilk kez borcumuzu sıfırlamış oldu. Türkiye ilk stand by anlaşmasını 1961 yılında yapmıştı. Sonuncusu 2008 yılında olmak üzere toplam 19 anlaşma imzalandı. IMF’ye olan borcun sıfırlanması sevinilecek bir olay olmakla beraber diğer borçlarımızda herhangi bir azalma söz konusu değildir. 2012 yılı sonu itibariyle toplam dış borç stoğumuz 337 milyar dolardır. Bu tutar gayrisafi milli gelirin yüzde 43’üne denk gelmektedir. ABD’de bu oran 2013 ilk çeyrek sonu itibariyle yüzde 105’tır. Son yılarda özel sektor borçlanması da oldukça arttı. Merkez Bankası’nın verilerine göre özel sektörün dışarıdan sağladığı kısa ve uzun vadeli borç miktarı 2004 yılında 47 milyar dolarken, 2012 sonu itibariyle 170 milyar dolar seviyesine ulaştı ve bu artan borçlanma trendi IMF tarafından Türk yetkililerine uyarı şeklinde dile getirildi.

7

Prof. Dr.

Seyfettin Gürsel Bahçeşehir Üniversitesi Öğretim Görevlisi • twitter@seyfettingursel

Türkiye ekonomisi (2) Dengeleme politikaları

K

riz ertesinde yüksek büyüme çok büyük ölçüde hızla artan iç talepten kaynaklandı. Aynı zamanda Türk Lirası’nın değerlenmesi kriz sırasında elde edilen rekabet gücünün yıpranmasına neden oldu. Bu gelişmeler cari işlemler açığının hızla arttırdı. 2011 yılında cari işlemler açığı 70 milyar doları aşarak GSYH’nın yüzde 10’una yükseldi. Bu kadar yüksek cari açığın finansmanında er ya da geç sorun çıkması kaçınılmazdı. Sermaye girişlerinde ani duraksama Türk Lirasında hızlı değer kaybına neden olabilirdi. Böylelikle meydana gelecek kur şokunun, bir yandan enflasyonu yükseltirken, diğer yandan da yatırımları kısıcı etki yapması kaçınılmazdı. Yüksek ama dengesiz büyümenin risklerini doğru değerlendiren ekonomi yönetimi Türkiye ekonomi tarihinde ilk kez proaktif davranarak iç talepteki yüksek artışı dizginlemeye, aynı zamanda da ihracatı desteklerken ithalatı caydırmaya, diğer ifadeyle ekonomiyi kontrollü bir şekilde dengelemeye karar verdi. 2011 yılının sonbaharından itibaren Merkez Bankası farklı araçlardan oluşan çok amaçlı yeni bir para politikasını devreye soktu. Hükümet ise maliye politikasındaki sağlam duruşunu devam ettirdi. Merkez Bankaları esas görevleri olan fiyat istikrarını belirledikleri politika faizini değiştirerek sağlamaya çalışırlar. Politika faizi kredi faizlerini belirler. Dolayısıyla politika faizi yükseltildiğinde talep dizginlenir. Buna karşılık olağanüstü zamanlarda politika faizi sıfır noktasına gerilediğinde ekonomi hala yeterince canlanamıyorsa, merkez bankaları piyasadan büyük miktarlarda tahvil alarak para basabilirler; tıpkı FED’in bir süredir yaptığı gibi. Oysa 2011 sonbaharında Türkiye ekonomisi karmaşık bir durumdaydı. İç talebin nispeten katı bir araç olan politika faizinin yükseltilmesi ile dizginlenmeye çalışılması, kısa vadeli spekülatif yabancı sermaye girişlerini daha da teşvik edeceğinden Türk Lirasının değerlenmesini hızlandırma riskini taşıyordu. Bu da ihracatın teşviki, ithalatın caydırılması amaçlarıyla çelişiyordu. Bu koşullarda Merkez Bankası yeni bir para politikası çerçevesi oluşturdu. Politika faizini kullanmak yerine para piyasasında günlük işlemlerde uyguladığı faiz için bir koridor oluşturdu. Sermaye akımlarının şiddetine göre günlük faizi düşürmeye ya da yükseltmeye başladı. Amaç sıcak para girişlerini caydırmaktı. İç talebin kontrol altına alınması için ise banka kredi artışını dizginleyecek kısıtlayıcı önlemler aldı. Bu araçlara ek olarak Merkez Bankası Rezerv Opsiyon Mekanizması adı altında yeni bir aracı daha devreye sokarak bankalara zorunlu karışlıklarını döviz olarak tutma olanağını verdi. Amaç sıcak para girişlerinin Türk Lirasını baskılamasını önlemekti. Merkez Bankası’nın bu sıra dışı olduğu kadar cesur girişimi kimi ekonomi çevrelerince çok eleştirilse de gelişmeler yeni politikanın büyük ölçüde başaralı olduğunu gösterdi. Ekonomi yönetimi 2012 yılında yüzde 4 civarında nispeten düşük ama iç talep ile dış talebin dengeli bir şekilde katkı yapacakları bir büyüme öngörmüştü. Merkez Bankası’nın yeni para politikası yaklaşımı da dengeli büyümenin zeminini oluşturmayı amaçlıyordu. Türk Lirası kontrollü bir şekilde değer kaybederken, yıllık artış temposu 2011’in son aylarında yüzde 40 gibi olağanüstü bir orana ulaşmış olan kredi hacmi büyük ölçüde düşürüldü. Bu arada enflasyon Türk Lirasının değer kaybına rağmen kontrol altında tutulabildi. Buna karışlık büyüme beklenenden daha düşük kalarak yüzde 2,2’ye geriledi. Bunun nedeni iç talebin tamamen durgunlaşması oldu. Tüketim 2011’e kıyasla az da olsa geriledi. Yatırımlarda ise gerileme yüzde 4’ü buldu. Buna karşılık büyümeyi net ihracatın sürüklemesi sayesinde 80 milyar dolara yaklaşmakta olan cari açık 48 milyar dolara gerilerken, cari açık oranı da yüzde 10’dan yüzde 6’ya düştü. Bu sayede kur şok tehdidi bertaraf edilmiş oldu.

TMSF ÇUKUROVA GRUBU’NUN 10 ŞİRKETİNE DAHA ELKOYDU

(İSTANBUL-ANKA) Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF), Çukurova Grubun’dan olan alacaklarının tahsili amacıyla Show TV’ye el koymuştu. TMSF şimdi de gruba ait 10 şirketin yönetimini daha devraldığını açıkladı. TMSF’den yapılan yazılı açıklamaya göre kurum, Çukurova Grubu’ndan olan alacaklarının tahsilini teminen, 5411 sayılı Bankacılık Kanunundan kaynaklanan yetkilerini kullanarak, Aks Televizyonculuk ve BMC’den sonra Gruba ait 10 şirketin daha yönetimini devraldı. TMSF’nin açıklamasına göre, yönetimi devralınan grup şirketleri şu isimlerden oluştu: “1- AKS Uluslararası Yayıncılık Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi, 2- AKS Maksimim Yayıncılık Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi, 3- AKS Artı Yayıncılık Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi, 4- Atlas Yayıncılık ve Ticaret Anonim Şirketi, 5- Sakarya Kent Radyo Televizyonu ve Ticaret Anonim Şirketi, 6- Medya Pazarlama Anonim Şirketi, 7- Atlas Yayıncılık Yapımcılık ve Reklamcılık Anonim Şirketi, 8- Eksen Yayıncılık Dağıtım Pazarlama ve Dış Ticaret Şirketi, 9- T Medya Yatırım Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi, 10- Krea İçerik Hizmetleri ve Prodüksiyon Anonim Şirketi.”


8

Güncel

27 Mayıs 2013 Pazartesi

A M E R İ K A’ D A K İ

TÜRKLERİN

GAZETESİ

ABD’DE DEVLET ELİYLE

Federal yasalara göre büyük suç n Amerika Birleşik Devletleri’nin iki eyaleti marihuanayı içenlerden alacağı vergilerin ve ekonomik canlanmanın hesabını yaparken, konuyu yasal çerçevede ele alan uzmanlar vergiler konusunda acele etmek için henüz çok erken olduğunu savunuyor. Özellikle Anayasa Mahkemesi niteliğinde olan Amerikan Yüksek Mahkemesinin bütün bu hesapları bozabileceği uyarısını yapılıyor. Marihuana kullanımının bazı eyaletlerde serbest bırakılmasına karşın, federal yasalar nezdinde halen suç olduğunu hatırlatan hukukçular, bu konuda en son sözü Amerikan Yüksek Mahkemesinin söyleyeceğini belirtiyor. Keyif amaçlı esrar kullanımı henüz federal çerçevede ele alınan bir konu değil. Ancak Colorado ve Washington eyaletlerinde marihuana karışımlı içecek ve yiyecek üretmek üzere bankalardan kredi talebinde bulunan firmalar olumlu bir cevap alamıyor. Eyalette serbest bırakılmasına karşılık, federal yasalara göre yasal olmayan bir girişime kredi verme konusunda bankaların isteksiz olduğu anlaşılıyor. Amerika’nın diğer bazı eyaletlerinde ise (örneğin Massachusettes ve Arkansas) marihuana kullanımına sadece tıbbi amaçlı olmak kaydıyla izin veriliyor.

UYUŞTURUCU TİCARETİ ABD’nin Colorado Eyaleti’nde Türkiye’de esrar ve ot olarak bilinen marihuananın satışı serbest bırakılmıştı. Colorado, şimdi yasal esrar satışından yılda 2 milyar dolar vergi geliri bekliyor. Washington eyaletinde ise yasal esrar satışı Mart 2014’te başlayacak (Haldun Armağan/Zeynep Öz-POSTA212) Hollanda’nın başkenti Amsterdam’da 5 grama kadar uyuşturucu satışı yasal olarak kafelerde uzun yıllardır yapılıyor. Devlet de bu uyuşturucu satışından vergi alıyor. Şimdi ise tutuculuklarıyla ünlü ABD’de iki eyalet esrar ve ot olarak bilinen uyuşturucu satışını serbest bıraktı. Amaç vergi gelirlerini artırmak.

vergileri hesaba katmaya başladı. Buna göre önümüzdeki beş yıllık süre içinde marihuana satışlarından 2 milyar dolarlık vergi toplama potansiyeli mevcut. Toplanan vergilerin yüzde 15’lik kısmı ile Colorado’da 372 yeni okul yapılması ve bu sayede inşaat sektöründe hareketlilik sağlanıp, yeni iş imkanları yaratılması öngörülüyor.

Amerika’nın Colorado ve Washington eyaletleri, geçen yıl yapılan halkoylamasında halk arasında “ot” olarak tabir edilen marihuananın keyif amaçlı kullanımını yasal hale getirmişti. Colorado eyaleti şimdiden 5 yıllık kalkınma planı yapmaya ve bütçe dengeleri kapsamına yaklaşık 30 gramlık paketler halinde 21 yaşından büyük içicilere satılmak üzere hazırlanacak marihuana sayesinde toplanacak

Washington eyaletinin ot satışlarından beklentisi ise çok daha iddialı. Bazı yetkililere göre marihuana satışının serbest bırakılması sadece vergilerde artış sağlamakla kalmayacak, aynı zamanda Washington eyaletini turizm alanında cazip bir yer haline getirecek ve turizm gelirleri katlanarak artacak. Mevcut verilere göre Washington eyaletinde yaşı 21’den büyük 363 bin içici” var ve keyif amaçlı kullanımın yasal hale gelmesiyle

» ESRAR PARASI İLE OKUL

Onlarca uyuşturucu kaçakçısı öldürüldü n New York, Boston ve Washington gibi yerleşim birimlerinde uzun yıllar Amerika Narkotik Büro elamanlarının yanı sıra FBI ve DEA da uyuşturucu ile çetin ve kanlı bir mücadele etti. Onlarca uyuşturucu satıcısı girdiği silahlı çatışma sonucu öldürüldü. Yüzlerce uyuşturucu içicisi ve satıcısı da halen hapishanelerde cezasını çekiyor. Şimdi başta Colorada ve Vashington olmak üzere kafe ve büfelerde uyuşturucu satılacak. Şayet bu iki eyalette beklendiği gibi milyar dolarla ifade edilen vergi geliri elde edilirse ABD’nin diğer eyaletleri de kısa süre sonra uyuşturucu satışını serbest bırakacaktır. Ancak bu serbestlikten çocukların ve gençlerin nasıl korunacağı halen bilinmiyor.

Amsterdam’ın öyküsü... n Hollanda’nın başkenti Amsterdam’da uyuşturucu kullanımı aşırı artçınca devlet, içicileri denetim altına almak amacıyla 5 grama kadar satışı serbest bıraktı. Amsterdam’ın yasal uyuşturucu satışına izin vermesi ününe ün kattı. Önce Danimarka gibi Hollanda’ya yakın ülkelerden akın akın turist gelmeye başladı. Son 5 yıldır da dünyanın her yerinden Amsterdam’a turist yağıyor. Amsterdam’da bir kafeye oturup, önünüze gelen ve içinde değişik uyuşturucular bulunan kutulardan birini seçip satın alabilirsiniz. Bu kafelerde içine uyuşturucu katılmış keklerin de tadına bakabilirsiniz.

» TURİST GELECEK İDDİASI

beraber bu sayının yüzde 3 oranında artması kuvvetle muhtemel. Yapılan planlamalara göre yaklaşık 30 gramlık marihuana paketi Colorado eyaletinde 133 Dolar, Washington eyaletinde ise 336 Dolardan satılacak.

» VALİ SAVUNUYOR

Colorada Eyalet Valisi John Hickenlooper, yasal esrar satışını savunarak, “Marihuan çocukların açamayacağı paketlerde satılacak. Ambalajların üzerinde esrarın yan etkileri ve zararları maddeler halinde sıralanacak” diye açıklama yaptı. Öte yandan ABD’nin en saygın üniversitelerinden Colorado Devlet Üniversitesi’nin yaptığı çalışma sonucunda, 642 bin 772 Coloradolunun marihuana içtiğini tespit edilirken, önümüzdeki yıl yaklaşık 62 bin kilo marihuana tüketileceği belirlendi.

TÜRKİYE’NİN VERGİ şampiyonları AÇIKLANDI (ANKARA-POSTA212) Geçtiğimiz yıl Türkiye’de en çok vergi veren kurumları açıklandı. Garanti Bankası ödediği 1 milyar 180 milyon 653 bin 967 lira ile 2012 yılında en fazla kurumlar vergisi ödeyen kurum oldu. Garanti Bankası’nın ardından listede 2. sırada İş Bankası, 3. sırada Akbank yer aldı.

rekortmeni olan Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası AŞ ise 743 milyon 352 bin 861,61 lira ile listede 7. sırada yer aldı. 2012 yılında en fazla kurumlar vergisi ödeyenler listenin ilk 10 sırasında Ankara merkezli 4, İstanbul merkezli 6 kurum yer aldı.

» GEÇTİĞİMİZ YIL NASILDI?

2011 yılının Kurumlar Vergisi rekortmeni TCMB olurken, TCMB’yi sırasıyla Türk Telekom, Turkcell, Garanti Bankası, Yapı ve Kredi Bankası, Halkbank, Vakıfbank, Ziraat Bankası, İş Bankası ve TÜPRAŞ izlemişti.

» EN FAZLA VERGİYİ BANKALAR ÖDEDİ Geçtiğimiz yılki listede genelde ilk 10 sıranın sonuna doğru yer alan bankalar bu kez listenin en önünde yer aldı. İlk 10’da toplam 8 banka yer alırken, mali sektör haricinde sadece Türk Telekom ve Turkcell kendine ilk 10’da yer bulabildi. Öte yandan 2012 yılı vergilendirme döneminde 2011 yılına göre tahakkuk eden kurumlar vergisi toplamı yüzde 22 artarak, 31 milyar 990 milyon 836 bin lira oldu.

» EN ÇOK VERGİYİ GARANTİ ÖDEDİ

İŞTE EN ÇOK VERGİ ÖDEYEN 10 KURUM

Geçtiğimiz yıl rekortmenler listesinde dördüncü sırada yer alan Garanti Bankası, ödediği 1 milyar 180 milyon 653 bin 967,21 lira vergi ile 2012’nin kurumlar vergisi rekortmeni oldu. Geçen yıl en fazla kurumlar vergisi ödeyenler listesinde, 2012’de 1 milyar 151 milyon 148 bin 519,65 ile İş Bankası ikinci sırada yer alırken, Akbank 1 milyar 112 milyon 951 bin 384,95 lira ile üçüncü oldu. 1 milyar 448 milyon 473 bin liralık vergi ile 2011 yılının kurumlar vergisi

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10

Garanti Bankası İş Bankası Akbank Ziraat Bankası Halk Bankası Yapı Kredi Merkez Bankası Türk Telekom Vakıflar Bankası Turkcell

1.180.653.967 1.151.148.519 1.112.951.384 1.106.623.011 1.018.602.609 750.308.236 743.352.861 660.845.393 509.041.069 506.382.415


Güncel

27 Mayıs 2013 Pazartesi

9

BAVUL FARELERİ JFK’DE İŞ BAŞINDA!

YOLCULARNDA NI HAVALİMAAKTAN SOYULM ! BIKTI

»

Dünyanın en işlek havalimanlarından biri olan John F. Kennedy, yolcuların bavullarının sürekli soyulması yüzünden kabus yuvası haline geldi. Havalimanı güvenliğinden sorumlu TSA elemanları ise bavul farelerinin ta kendisi.

(NEW YORK-POSTA212) New York’taki dünyanın en işlek havaalanlarından John F. Kennedy’de (JFK), yolcu valizlerini kontrol eden güvenlik görevlilerinin arasında bir hırsızlık çetesinin olduğu hemen hemen herkes tarafından biliniyor. Özellikle son bir kaç yılda, JFK’yi kullanan Türk yolculardan valizlerindeki eşyaların çalınmasıyla ilgili sık sık şikayetler geliyor. Son olarak Türk Günü Yürüyüşü’ne katılmak için Türkiye’den gelen sanatçılar, bürokkratlar, gazeteciler de JFK’de bavul kurbanı oldu. JFK’deki Ulaşım Güvenlik İdaresi (TSA) görevlilerinin, 2012 yılında yolcuların valizlerini kontrol ettikleri sırada günde ortalama 200 hırsızlık olayı yaşandığı, özellikle elektronik eşyalara yoğun ilgi gösteren Türk yolcuların hırsızlık mağdurları arasında başta geldiği belirtiliyor. Geçtiğimiz günlerde turistik amaçlı New York’u ziyaret eden Hande Bekar, İstanbul’a döndüğünde yaklaşık bin dolar değerindeki İphone’unun valizinden çalınmış olduğunu farketti.

Kontrol sırasında yolcuların valizindeki değerli eşyalara ilgi gösteren TSA memurları, iş gezisi nedeniyle New York’u ziyaret eden İzzet Yücel’in de valizindeki 100 dolarlık parfümü çaldı.

» 750 BİN DOLARLIK VİSKİ

Time Dergisi’nin haberine göre, JFK’de değişik havayolu şirketi yolcularından 750 bin dolar değerinde 100 bin şişe viski çalınmış. 160 bin dolar değerinde iPod ve iphone ve Loptop çalınmış. Bu hırsızlık olayları ile ilgili 18 kişi tutuklanmış. Yine JFK’de yolcuların bavullarından 155 bin dolarlık elektronik eşya çalan 12 kişilik çete yakalanmış ve tutuklanmış.

» 400 GÖREVLİ KOVULDU

2003 yılından itibaren 400 TSA görevlisinin, yolcuların eşyalarını çaldıkları gerekçesiyle işine son verilirken, bu tür vakaların yaşandığı havaalanlarının arasında JFK, Miami, Los Angeles, HartsfieldJackson Atlanta Las Vegas-McCarren Uluslararası Havaalanları’nın başta geldiği söyleniyor.

»

Son 10 yılda 400 TSA görevlisi hırsızlık suçundan ya tutuklandı ya da kovuldu. Yüzbinlerce dolarlık hırsızlık yapan ve “zaten hep çalıyorduk” diyen eski bir TSA elemanının itirafları ise olayın boyutlarını ortaya seriyor.

»

Hırsızlıkların gözde mağdurları ise, elektronik eşyalara olan düşkünlükleri nedeniyle Türk yolcular. THY New York Müdürü İhsan Baytan, “Sadece bizim yolcularımız soyulmuyor. Israrlarımızla kamera sayısı artırıldı” dedi.

» ESKİ TSA’lı: HEP ÇALIYORDUK! Yolcuların valizinden 800 bin dolar değerinde eşya çaldığı gerekçesiyle yakalanan eski TSA memuru Pythias Brown, geçtiğimiz sene bu suçu nasıl işlediğini anlatmıştı. Görev yaptığı dört yıl boyuna yolcu bavullarından kıyafet, laptop, fotoğraf makinesı, kamera, video oyunları ve nakit para çalan TSA görevlisi, bu çeşit hırsızlıkların güvenlik görevlileri arasında ‘normal’ karşılandığını söylemişti. Üç yıl hapis yattıktan sona ilk defa geçtiğimiz yıl açıklama yapan Brown, x-ray tarayıcıları aracılığı ile müşterilerin değerli eşyalarını tespit ettiğini belirterek, genelde tek başına çalıştığı için, yolcuların eşyalarını çalmanın çok kolay olduğunu söylemişti. “ Yeni çaldığım bir elektronik cihaz ile kontrol noktasından rahatça çıkabiliyordum. Kimse bir şey söylemiyordu” diyerek suçunu itiraf etmişti. Eski TSA memuru Pythias Brown’u ele veren olay ise bir CNN yapımcısının fotoğraf makinesini çalarak üzerindeki CNN logosuya satmaya kalkmasıydı.

»

“İKİ KERE DÜŞÜNÜN!”

TSA çetesinin mağdurları diğer yolcuları “JFK’e valizinizi teslim etmeden önce iki kere düşünün!” diye uyarırken, Youtube’da “TSA memurlarının eşyalarınızı çalmasını nasıl engelleyebilirsiniz?” başlıklı

videolar izlenme rekorları kırıyor.

» SABIKAlar SORGULANMIYOR TSA bünyesindeki önüne geçilemeyen gizli çete, ABD basınında da sık sık tartışılırken, bu durumun en güçlü nedenleri arasında, TSA memurlarına işe alınmadan önce sabıka kaydı sorgulaması yapılmaması, çalışmaya başlamadan önce eğitim almalarının zorunlu olmaması ve çalışanların çok düşük maaş almaları olarak gösteriliyor.

» TECAVÜZCÜLER DE VAR

Kongre üyesi Marsha Blackburn, havaalanlarındaki güvenlik sistemi hakkında ciddi değişiklikler yapılmasına dikkat çekmek amacıyla, son zamanlarda bir rapor hazırlayarak, TSA’nin en tehlikeli 50 görevlisine dikkat çekti. Blackburn’un raporuna göre, sabıka kaydı sorgulaması yapılmayan TSA memurlarının arasında tecavüzden ırkçılığa kadar çeşitli suçlarda sabıkası bulunan kişiler görev

yapıyor. West Point Terörizmle Savaş Merkezi ise, TSA’da sabıka kaydının çok açık bir şekilde yeterli derecede yapılmadığını söylerken, sokak çetelerinden gelen kişilerin işe alındığı vurguluyor.

» ‘DEĞERLİ EŞYALARINIzı vermeyin’ Hırsızlık çetesi mağduru olan Türk yolcuların sayısı son yıllarda artarken, konu ile ilgili açıklama yapan Türk Hava Yolları New York Müdürü İhsan Baytan, yolculardan ciddi anlamda şikayet aldıklarını onayladı. Türkiye’den ABD’ye gelen yolcuların yüklü bir elektronik cihaz alışverişi yaptığına dikkat çekti. Bu tür hırsızlık vakalarının havayolu şirketleriyle bir ilgisinin olmadığını, diğer havayolları yolcularının da aynı tür şikayetlerde bulunduğunun altını çizdi. Posta212 araclığı ile yolculara mesaj göndermek istediğini belirten İhsan Baykan, “Sadece THY ile değil, diğer havayolları ile de uçan yolcu-

lar; hiç bir yerde, değerli eşyalarınızı valizlerinize koymayın, onları el çantalarınızda muhafaza edin” diye çağrıda bulundu. Kendisinin çok seyahat eden bir kişi olduğunu söyleyen Baytan, “Ben de yolculuk sırasında uçak altına yüklenen bavullara değerli eşyalarımı asla koymuyorum” diye belirtti.

» KAMERALAR ARTIRILDI

Üç ay önce JFK Havaalanı’ndaki güvenlik kameralarının sayısının önemli bir ölçüde arttırıldığını söyleyen THY Müdürü, “Bizden gelen bir talep üzerine, geçen hafta havalimanındaki bütün güvenlik ve meydan yetkilerinin geniş katılımıyla bir toplantı yapıldı. Bu toplantının amacı çok açık ve net bir şekilde JKF’deki bu tarz bir yapılanmanın önüne geçilmesiydi” diye konuştu. Yetkililerin gerekli önlemleri alıp bu sorunun önüne geçileceği konusunda da umutlu olduğunu dile getirdi.


10

Göçmenlik

27 Mayıs 2013 Pazartesi

ABD’yi terk edenlerden de parmak izi alınacak Geçtiğimiz günlerde Senato Adalet Komitesi’nde kabul edilerek göçmenlik yasasına eklenen maddeye göre; ABD’deki göçmenler ve turistler ülkeyi terkeden de parmak izi verecekler. (WASHINGTON-POSTA212) Vize süreleri sona ermesine rağmen hala ABD’de bulunan turistleri ve göçmenleri kontrol etmek amacıyla çıkarılan yeni kanun ile ilgili Senatör Jeff Sessions bir açıklama yaptı.”Daha önce, göçmenlerden ve turistlerden sadece ülkeye giriş yaparken parmak izi alınıyordu. Ülkeyi terkeden aynı işlemi gerçekleştirmememiz sistemde büyük bir eksikliğe yol açıyordu” diye kaydetti.

» 4.5 MİLYONUN VİZESİ BİTTİ

ABD’de şu anda bulunan 11 milyon kaçak göçmenin yaklaşık 4.5 milyonunun vize sürelerinin sona erdiği için ‘kaçak’ durumuna düştüğü açıklandı. J.F.Kennedy ve Newark Havaalanı dahil olmak üzere, ülkenin en işlek 10 havaalanına kısa bir süre içerisinde getirilmesi beklenen bu sistemin, La Guardia gibi daha küçük 20 havaalanına önümüzdeki 6 yıl içerisinde getirilmesi umuluyor. Konu ile ilgili Senatör Charles Schumer, “İyi bir başlangıç yaptığımızı düşünüyorum. Yeni uygulamanın nasıl işlediğini değerlendirdikten sonra aynı sistemi diğer havaalanlarına da taşıyacağız” diye konuştu.

» İLTİCACILARA DA KISITLAMA GELİYOR

Yeni kanunlar, parmak izi alınması konusunda getirilen değişikliğe ek olarak, iltica kanunlarında da bazı kısıtlamalar getiriyor. Buna göre, ABD’ye sığınan ilticacılar güçlü bir sebep göstermeden ülkelerine geri dönmeleri durumunda iltica statüsünü kaybetmek durumunda kalıyorlar. Boston Maratonu’ndaki bombalama olayından sonra iltica yasalarının değiştirilmesinin öngörüldüğünü belirten Senatör Lindsey Graham, saldırgan Çeçen kardeşlerin de yıllar önce Çeçenistan’daki çatışmalar yüzünden ailesiyle ABD’ye iltica ettiklerini hatırlattı.

Tayfun Selen

New Jersey’den Senato’ya bir Türk aday

(NEW JERSEY- POSTA 212) New Jersey Eyaleti 27’nci bölge Cumhuriyetçi Parti’den Milletvekili aday adaylığını koyan Tayfun Selen, 4 Haziran’da yapılacak ön seçimleri geçerse eyalet senato seçimlerine girmeye hak kazanacak. 17 yıldır Amerika’da yaşan Mimar Tayfun Selen, Türk ismi ile seçimlere girmekten gurur duyuyor. Bu nedenle Amerika’da İngilizce isim almadığını ve kullanmadığını dile getiren Selen, “ Barack Obama ismi Amerikan Başkanı olabiliyorsa neden Tayfun Selen ismi olmasın. Amerikan’ın bu toleransına güveniyorum” diyor. Türk Aday Selen, eğer seçim çalışmalarında başarılı olursa ABD Başkanlık Seçimlerinde başkan adaylığına soyunan, Amerikalılar’ın siyasetteki yeni gözdesi New Jersey’in Valisi Chris Christi’nin listesinde seçimlere girecek.

A M E R İ K A’ D A K İ

Kapsamlı göçmen reformu Senato komisyonundan geçti Başta yasal statüsü olmayan yaklaşık 11 milyon göçmen olmak üzere, vize, yeşil kart ve vatandaşlık işlemleri için çaba harcayan milyonlarca kişiyi ilgilendiren kapsamlı göçmen reformu, Kongre’de ilk engeli çok büyük değişikliğe uğramadan aştı CEMAL TUNÇDEMİR NEW YORK

(WASHINGTON-POSTA212) Her iki partiden 8 senatörün oluşturduğu ve ‘Gang Eight’ olarak adlandırılan grubun hazırladığı kapsamlı göçmenlik reformu tasarısı, ABD Senatosu Adalet Komisyonu’nda 5’e karşı 13 oyla kabul edildi. Göçmenlik reformu tasarısı için komisyon görüşmeleri sırasında yaklaşık 300 değişiklik önergesi verildi. Ancak, yasanın gerek statüsüz göçmenlere vatandaşlık yolunu açan gerekse de yasal göçmenlik yollarını kolaylaştıran temel unsurlarında kayda değer bir değişiklik olmadı. Senato komitesini geçen reform tasarısının bundan sonraki durağı ise Senato genel kurulu olacak. Senato Çoğunluk Lideri Harry Reid, tasarıyı görüşülmekte olan tarım yasasından sonra 10 Haziran haftasında gündeme alacak. Eğer bu sırada her hangi bir senatör, reformu engellemek için ‘filibuster’ olarak adlandırılan kürsü işgali hakkını kullanacağını açıklamazsa, genel kurulda reformun içeriği ile ilgili görüşmeler başlayacak. Şu ana kadar komitede pakete karşı oy kullananlar da dahil hiçbir senatör bu konuda ‘filibuster’ kullanacağını deklare etmedi. Dahası Senato Cumhuriyetçilerinin lideri her hangi bir ‘filibuster’ girişimini desteklemeyeceklerini ilan etti. Ancak Senato genel kurulunda çok sayıda yeni değişiklik önergesinin verilmesi tahmin ediliyor. Özellikle Alabama Senatörü Jeff Sessions’ın liderliğindeki keskin muhaliflerin reforma asıl muhalefetlerini genel kurulda göstermesi bekleniyor. Sekizler çetesi de buna karşılık, reform genel kurulda görüşülmeye başlanınca hergün toplanma ve pakette radikal değişiklik yapabilecek örnergelere karşı birlikte hareket etme kararı aldı. Arizona Senatörü John McCain ve New York Senatörü Chuck Schumer, tasarının Senato genel kurulunda yaklaşık 70 oyla geçeceği konusunda umutlu olduklarını belirttiler. Adı 2016 başkan adayları arasında geçen Cumhuriyetçi senatör Marco Rubio da, 2007’den farklı olarak Amerikan kamuoyunun ve Kongre’nin çoğunluğunun reforma inandığını ve desteklediğini söyleyerek, ‘’Vergi mükelleflerine yük getirmeyeceği ve kaçak göçmenlik sorunun yeniden oluşmasına izin vermeyeceğini temin eden bir reform mutlaka Kongre’den geçecek’’ dedi.

» H1B VİZE SÜRECİ KOLAYLAŞTIRILDI

Öte yandan, tasarıyla, gay çiftlere de partnerlerine vize sponsoru olma hakkı getirmek isteyen Demokrat senatörler, komisyon görüşmeleri sırasında bu taleplerinden vazgeçtiler. Bu senatörlerin öncülüğün yapan Vermont Senatörü Patrick Leahy, ‘’Eğer tasarıya bu maddeyi eklersek Cumhuriyetçilerin bütün reformu engelleyecekleri düşüncesiyle, çok istemesem de bu talepten vazgeçmek zorunda kaldık. Ancak eşitliğe olan inancımız ve bu yolda mücadelemiz sürecek’’ açıklaması yaptı. Kabul edilen bir başka değişiklik önergesi ise ‘Dreamers’ olarak adlandırılan ve aileleri tarafından 16 yaşından önce ABD’ye getirilen kaçak göçmenler ile ilgili. Bu şekilde kaçak göçmenler askere gitmeleri halinde kendilerine doğrudan vatandaşlık yolu açılacak. Ayrıca, Utah Senatörü Orrin Hatch’ın teknoloji firmalrınca desteklenen ve firmalara, teknoloji, mühendislik, matematik ve bilimsel alanlarda çalışacak ABD vatandaşı olup olmadığına bakmadan bu

alanlarda H1B vizesi ile yabancı işçi kabul etmelerine izin veren önergesi de kabul edildi. Bu şekildeli işçi sayısı firmanın her özel departmanı için yüzde 15’i geçemeyecek. Ayrıca bir başka önergeyle de sınırdışı edilecek göçmenlerin hapis süresi sınırlandırılarak maksimum 15 gün yapıldı. Texas Senatörü Ted Cruz’un tasrıda kaçak göçmenlere vatandaşlık yolu açacak kısımların çıkarılması önergesi ise reddedildi.

» MECLİS’TE SÜREÇ YAVAŞ İŞLİYOR

sarı da Senato ve Temsilciler Meclisi’nden geçerse, bu kez iki tasarıyı birleştirip tek tasarıya dönüştürecek, Senatör ve milletvekilerinden oluşan bir ortak komisyon çalışmalarına başlayacak. Hazırlanacak ortak tasarı, Kongre’nin iki kanadında yeniden oya sunulacak. Bu son tasarı da Kongre’nin her iki kanadından geçtikten sonra Obama’nın onayı ile yürürlüğe girebilir. Yani en iyi olasılıkla aylar alabilecek bir süreç söz konusu.

Senato’nun kendi reform tasarısı komisyondan bile geçip genel kurula gelirken, Temsilciler Meclisi’nin kapsamlı göçmenlik reformu henüz son şeklini alıp komisyon gündemine bile alınmış değil. Temsilciler Meclisi üyesi 4 Demokrat ve 4 Cumhuriyetçi milletvekilinden oluşan partiler üstü bir grubun aylardır üzerinde çalıştığı reform tasarısında kısa süre önce ‘prensipte anlaşıldığı’ açıklanmıştı. Ancak çalışmalar, geçtiğimiz hafta içinde halen yasal statüsü olmayan göçmenlerin sağlık sigortasından yararlanması konusundaki görüş ayrılıkları nedeniyle durma noktasına geldi. Sekizli grubun Cumhuriyetçi milletvekillerinden Raul Labrador, görüş ayrılıklarına rağmen umutlu olduğunu ve Temsilciler Meclisi’ne sunulacak nihai reform tasarısını Haziran ayının ilk yarısında kamuoyuna açıklanacağını tahmin ettiğini ifade etti. Ancak Cumhuriyetçilerin çoğunluğundaki Temsilciler Meclisi’nin 3 Cumhuriyetçi liderinin yaptıkları ortak açıklamada, ‘’Senato’daki reform tasarısını olduğu gibi kabul etmeyi düşünmediklerini ve Temsilciler Meclisi’nin reforma kendi damgasını vuracağını’’ belirtmeleri, reformun önündeki yolun hala uzun olduğunun işareti gibi. Peki, Temsilciler Meclisi ve Senato’da kabul edilecek reform paketleri birbirinden farklı olursa ne olacak? Eğer her iki ta-

Tasarı, ABD’de 31 Aralık 2011’den önce bulunduğunu ispatlayabilen ve halen ‘kaçak’ olarak bulunan 11 milyon göçmene, bu yasanın ABD başkanı tarafından onaylanmasından 6 ay sonra, eğer kriminal bir kayıtları yoksa, 500 dolar ceza ve geriye dönük tüm vergilerini ödemeleri şartıyla, ‘’Registered Provisional’’ adıyla yeni bir göçmenlik statüsüne başvuru imkanı veriyor. 6 yıllık bu ilk süreden sonra eğer hala kriminal suç kayıtları olmazsa ve ikinci bir 500 dolar daha öderlerse statülerini 4 yıl daha koruyabilecekler. Bu statü, yeşil kartın sağladığı ‘kalıcı göçmenlik’ statüsü değil ama tıpkı yeşil kart sahipleri gibi ülkede yasal olarak bulunup, çalışabilecek dilediklerinde ABD dışına seyahat edip geri gelebilecekler. 10 yılında sonunda ‘geçici statü’ sahipleri, eğer gerekli süre İngilizce ve vatandaşlık kurslarını aldıklarını ispatlayabilir ve 1000 dolar öderlerse kalıcı göçmen statüsü (green card) için başvuru hakkı kazanacaklar. Green Card’ı aldıktan 3 yıl sonra ise ABD vatandaşlığına başvurabilecekler. Ancak Temsilciler Meclisi’nde çoğunluğu elinde tutan Cumhuriyetçi liderler, Senato’nun bu tasarısını ‘genel af’ olarak niteliyor ve bundan daha zorlu bir süreç için bastırıyor.

» TASARI NELER GETİRİYOR?

TÜRKLERİN

GAZETESİ

‘Gang of Eight’ nedir? n Hem Senato hem de Temsilciler Meclisi’ne sunulmak üzere Kongre’nin her iki kanadında her iki partiden dörden ismin yer aldığı 8’er kişilik iki komisyon çalışıyor. Bu iki grup, ABD Kongre literatüründe benzeri partiler üstü gruplar için kullanılan tabirle, ‘gang of eight (sekizler grubu)’ adıyla anılıyor. Senato’nun Sekizleri: Sen. Michael Bennet(D-CO), Sen. Richard J. Durbin(D-IL), Sen. Jeff Flake(R-AZ), Sen. Lindsey Graham(R-SC), Sen. John McCain(R-AZ), Sen. Bob Menendez (D-NJ), Sen. Marco Rubio(R-FL), Sen. Chuck Schumer(D-NY) T. Meclisi’nin Sekizleri: Raul Labrador(R-Idaho), Luis Gutierrez (D-Illinois), Mario Diaz-Balart(RFlorida), John Carter(R-Texas), Sam Johnson(R-Texas), Xavier Becerra(DCalifornia), Zoe Lofgren(D-California), John Yarmuth(D-Kentucky)

Obama skandalları göçmenlik reformuna yarıyor n ABD başkentinde son haftalarda fırtınalar koparan 3 ayrı skandal, en çok göçmenlik reformu yanlılarını sevindirdi. Kamuoyunun dikkati Beyaz Saray etrafındaki IRS, AP ve Bingazi skandallarına dönünce, Kongre’deki göçmen reformu süreci de ilerlemeye başladı. Birçok analist, göçmenlik reformunun kamuoyu gündeminde ilk sırada yer almamasının Kongre’den geçme şansını yükselttiğine dikkat çekiyor. Özellikle reforma en büyük muhalefeti gösteren muhafazakarların enerjilerini ve dikkatlerini IRS skandalına yöneltmesi, Kongre’deki göçmenlik tasarısı yanlılarının işini kolaylaştırıyor.


Güncel

27 Mayıs 2013 Pazartesi

ABD’deki toplum kuruluşlarına 10 mİlyon dolarlık yardım Amerikan yönetimi göçmenlerle ilgili çalışan toplum kuruluşlarının hazırlayacağı “uyum projeleri” ne dağıtılmak üzere 10 milyon dolar fon ayırdı. Projelerin içinden seçilecek olan 40’ına karşılıksız para yardımı yapılacak. Türk STK’ları da bundan yararlanacak NEW YORK

(NEW YORK-POSTA 212) Amerikan yönetimi ülkede yasal olarak ikamet eden göçmenlerin toplumla kaynaşarak vatandaşlık sürecine hazırlanabilmeleri amacıyla kolları sıvadı. Göçmenlerin uyum sürecine yönelik entegrasyon programları hazırlayan toplum kuruluşları, sundukları proje kabul edilirse yüksek oranda bağış yardımı alabilecek. Göçmenlik Bürosu USCIS, bu sene incelenecek projeler arasından 40 tanesini seçerek, toplam 10 milyon dolarlık fon dağıtmayı planlıyor. ABD’deki göçmen nüfusun genellikle kendi ülkesinden olanlarla yaşamayı tercih

etmesi ve sosyal teması sadece kendi kültürü ile sınırlaması dikkat çekici boyutlara ulaşınca, Amerikan hükümeti “göçmenlerin topluma entegrasyonu” kapsamında bazı tedbirler almaya karar verdi. Alınan önlemlerin başında son dört yıldan beri uygulanakta olan “göçmenleri vatandaşlığa hazırlama” adlı yardım fonu

geliyor. Göçmenlerle ilgili çalışan toplum kuruluşlarını “uyum projeleri” hazırlamaya teşvik eden bu fon sayesinde, USCIS’e gönderilen öneriler arasında beğenilip onaylanan projelere karşılıksız para yardımı yapılıyor. Bu kapsamda bugüne dek 142 proje onaylanarak 23 milyon doların üzerinde bağış yapıldı. Göçmenlik Bürsou bu fon yardımıyla

şimdiye kadar 51 binden fazla göçmenin toplumsal uyumunun sağlandığı ve vatandaşlığa hazırlandığını belirtiyor. Yetkililer sosyal kuruluşları göçmenleri vatandaşlığa hazırlama sürecine ilişkin fon desteği konusunda ayrıntılı bilgi edinmek için www.grants.gov adresini incelemelerini tavsiye ediyor.

İş dünyası Obama-Erdoğan görüşmesinin ekonomik sonuçlarından memnun (WASHINGTON- POSTA 212) Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Barack Obama’nIn ABD ve Avrupa Birliği arasında oluşturulması planlanan Transatlantik Yatırım ve Ticaret Ortaklığı (TTIP) müzakerelerinin başladığını resmi olarak açıklamasının ardından, Türkiye’nin de bu tabloya nasıl dahil edileceği önemli bir gündem maddesi haline geldi. Bu konu Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Washington ziyaretinde de görüşmelerin en üst sıralarında yer aldı. Türkiye için “farklı” bir formül kararının çıktığı görüşmeyi, ziyaret için Başbakan’ın heyetiyle Washington’a gelen işadamları Amerika’nın Sesi’ne değerlendirdi.

» TÜSİAD BAŞKANI YILMAZ: “AB’DEN BAĞIMSIZ BIR ANLAŞMA YAPILABİLİR”

Obama Erdoğan görüşmesinde, umulanın aksine AB ile Amerika arasındaki transatlantik yatırım ortaklığına Türkiye’nin de dahil edilmesi konusu gündeme

gelmedi. Farklı bir formül bulundu. Türkiye ile ABD arasında ticareti artırma yollarına bakmak amacıyla, uzun vadede bir serbest ticaret anlaşmasına zemin hazırlaması ümit edilen ‘Yüksek Çalışma Komitesi’ kurulması kararı çıktı. Bu kararı TÜSİAD Başkanı Muharrem Yılmaz Amerika’nın Sesi’ne şöyle değerlendirdi: “Transatlantik ticaret ve yatırım işbirliği anlaşması sadece bugünkü ticaret hacmini artırmaya yönelik bir anlaşma değil, bunun çok ötesinde sonuçları olan bir anlaşma olacak. Batı dünyasının ekonomisinin yeniden yapılanması anlamına geliyor. Türkiye’nin böyle bir sürecin içinde olması lazım. AB’ye tam üyelik yolunda ilerleyen bir ülke olarak bu anlaşma içinde yer alma

ısrarımızı sürdürmeliyiz. Ancak Eğer AB tarafında sıkıntı olması durumunda ise stratejik ortaklığımızın gereği olarak Amerika ile bir serbest ticaret anlaşmasını gerçekleştirmemiz gerekiyor. Biri diğerine engel değildir. İkisi de birbirine paralel ilerleyebilir.“

» HİSARCIKLIOĞLU UMUTLU

“Serbest ticaret anlaşması konusunda Amerika tarafının ciddi olduğunu inandıklarını belirten TOBB Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu, “Amerikalılara 10 senedir her fırsatta serbest ticaret anlaşması imzalanması talebimizi ilettik. Ben tahmin ediyorum Amerika’nın Avrupa Birliği ile birlikte bu işi başlamış olması, Türkiye ile de paralel olarak bu konunun gündeme geleceğine inanıyorum” dedi.

BBC’den Erdoğan’a karne

Türkiye istediğini alamadı (LONDRA-ANKA) Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın kalabalık bir heyetin eşliğinde Washington’a yaptığı ziyarete ilişkin yorumlar sürüyor. “Gezi karnesi”ni uzmanlarla değerlendiren BBC, “Türkiye, Suriye konusunda duymak istediklerini Amerikalı muhatabından işitemedi” sözlerini kullandı. BBC,

Selim Atalay twitter@SelimAtalayNY

Kriz gibi bir denizaltı: Dalıyor ve bir daha çıkamıyor...

Ü

HALDUN ARMAĞAN

bazı Türk diplomatik kaynakların ABD’nin en üst düzey yetkilileri ile 13-15 saatlik görüşme maratonlarını hatırlatarak, ziyaretin Türkiye’nin endişelerini bütün detayları ile Amerikan muhataplarına aktarma yönünde başarı sağladığını kaydettiklerini belirttiği geniş haberinde, Erdoğan’ın Suriye konulu Cenevre

konferansına ilişkin görüşlerine dikkat çekti. Erdoğan’ın geziye başlamadan önce Suriye ile ilgili “ABD önderliğinde uçuşa yasak bölgeyi destekleriz” ve “Cenevre bir oyalama taktiğidir” başlıklı çıkışları ile “isteyerek veya istemeyerek” görüşme ile ilgili beklentileri yükseltme yolunu seçtiğini öne sürdü.

» Türk Amerika İşadamları Derneği Başkanı Ekim Alptekin “İlk kez bu konuda hem Avrupa’da hem de Amerika’da ciddi bir irade söz konusu. Bu basit bir anlaşma değil, bir yatırım ortaklığı. 5 trilyon dolarlık ticaret hacmi söz konusu. Eğer biz bu yatırım ortaklığının dışında kalırsak, hali hazırda çekim merkezi olan Türkiye’nin bu özelliğinin görülmesi konusunda eksik kalırız.”

» Genpa yönetim kurulu üyesi ve TABA Başkanı Zeynel Abidin Erdem

“Böyle bir anlaşmanın etkisini görecek sektörler arasında tekstil ve sanayi başı çekecektir. Hatta

Anadolu’daki küçük üreticiler bile bu konudan etkilenecektir. Çünkü bugüne kadar biz Amerika’ya irade olarak ve işadamları olarak teknik açıdan donanımlı gelmedik. Bugüne kadar işadamı olarak sayısız liderle Amerika’ya geldim etkili olamadık. Ancak Tayyip Bey daha etkili bir rüzgar estirdi. Eğer bu kez de söz verip yapmazlarsa Türkiye artık bu konuyu konuşmamalıdır.” Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı anlaşması Avrupa ve ABD’ye ekonomik katkı sağlasa dahi, Türkiye bu hacmin tamamen dışında kalıyor. ABD’ye 65 milyar euro, AB’ye 85 milyar euro fayda sağlayan anlaşmanın Türkiye’den 20 milyar euro götürmesi bekleniyor. (Mehtap Çolak Yılmaz-Amerika’nın Sesi Türkçe Haberler Servisi)

11

lkeler hak etlikleri’ için mi krize girerler, yoksa ‘sonradan yapılan yanlışlarla* mı? Sorunun genelde yapısal olduğu kabul görür Yani taa kökle-temelde bir arıza vardır ve onun üzerine inşa edilen binada zamanla çatlaklar oluşur ya da daha kötüsü olur Euro Bölgesinde kalıcı, sistemik ve trajik bir kriz olduğunda ısrarlıyız. Bu krizin bu sıralar yatışmış gibi görünmesi, çölde seraptır. Kriz belki bono faizinde ya da borsada görülmüyor, ama toplumda ve canlı olan herşeyde kriz var Euro Bölgesi’nin en yaralı ülkeleri, Akdeniz kıyısındakiler. Yunanistan’dan İspanya’ya uzanıyorlar Güneylilerde işsizlik can yakıyor, Genç işsizlik ise yüzde 50-60’ı bulmuş... Genç işsizliğin ‘düşük’ oranı yoktur ve her oranı zararlıdır İşsizlik yanında, sosyal koruma sistemleri de yok oldu. İşsizlik maaşı, yoksulluk yardımı hak getire. Herkes yoksul Finansal kriz para basarak ve muhtelif hokkabazlıkla belki aşılır, ama insani krizi aşılmaz. Güneydeki ülkelerin daha ne kadar Euro işkencesine katlanacaklarını ibretle izliyoruz. Bu saate bile iyi dayandılar. WSJ gazetesi geçen gün Arjantin’in dolardan nasıl çıktığını hatırlayıp, Portekiz, İspanya. İtalya’ya bakıyor,.. Arjantin örneğine bakınca, bu ülkelerin ekonomik daralması Euro’dan çıkma noktasına ya geldi ya da gelmek üzere. Yunanistan çoktan geldi, geçti. Ve çıkış kimsenin beklemediği anda, rahatladığı anda oluyor. Çünkü vaziyet, sürdürülemez... Euro faktörünü, Yunanistan’da fuhuşun krizle son iki yılda yüzde 150 arttığını gösteren New York Times yazısında görüyoruz. Orada aç kalmamak için “5 Euro’ fiyat koyan bir kadının trajedisi var Fiyat 10-15 Euro’dan başlıyor, ancak gece ilerledikçe düşüyor Müşterilerin de krizden etkilendikleri yazılmakta. Fuhuşla birlikte en ucuz ve en tehlikeli uyuşturucu maddeler de kullanıma açılmış... Durum kötü. İntiharlar yüzde 26 yükselmiş. Yukarıdaki yapısal soruna dönünce: İspanya siyasi hatalarla krizini derinleştirdi. Ekonominin işleyişine devlet ya fazla müdahale etti ya da emlak balonunun yaratılmasını teşvik etti. Devlet müdahalesinin maliyeti konusunda İlginç bir olay var: İspanya ‘dünyanın en modern, en ileri denizaltılarını yapayım’ diye yola çıkıyor Tanesi 530 milyon Euro’dan dört baba denizaltı yapılıyor Ama şimdi ufak bir sorun var: Denizaltıların suya indikten sonra yüzmedikleri anlaşıldı. ‘Kardeşim adı üstünde, denizin altında dolaşacak zaten’ demenin bir faydası yok: Gövdeler o kadar ağır ki, suya İnse, doğrudan deniz tabanına oturacak. Yüzemeyecak kadar ağır Tuğla gibi denizin dibine gidecekler. Meğer gövdelerde fazladan 100 ton ağırlık varmış. Bir fil ortalama 6 ton çekiyor,.. Denizaltının mürettebatı, fil sürüsü... Yükü azaltmanın yolu yok. Denizaltılar tamamlanmak üzere. Bir çaresi, boylarını uzatmak. Onun da metresi 7.5 milyon Euro... Aleti yüzdüreceğim diye 10 metre eklesen, gitti 75 milyon... Ve zaten boyları 70 metre, daha da uzatınca deniz altında değil radar, çıplak gözle görülecekler. Yani rezalet kere rezalet... İmalatçı şirket, ‘Savunma Bakanlığı’ndan gelen müdahalelerle projelerin sürekli değiştiğini’ söylüyor. Yani işe dışarıdan müdahale var. Şu da olsun, bu da olsun diye abartınca, yüzemeyecek kadar ağır denizaltılar çıkıyor Halbuki İspanya sikletine ve konumuna yakışan işlere girse, mesela turist ağırlama işine yoğunlaşsa daha başarılı olurdu. Üstelik bu denizaltı sevdası 10 küsur yıllık mesele... O zaman kriz yoktu ve ispanya para dağıtacak yer arıyordu: Ne yapalım? Çok şahane bir denizaltı yapalım... Evet eksiğiniz oydu! Zamanın nasıl değiştiğine son bir örnek: İspanya hükümeti Brezilya’dan rica etti, ‘Mühendislerimize iş verin. Bizde işsizlik fazla...’ Brezilya da önce -Arkadaş sizin mühendisler İspanyolca bilir biz malum, Portekizce konuşuruz- dedi... Ortam buz... Neyse sonra dil sorunu asılsa bile bu kez Brezilya -Kimde ne diploma var. denkliğe bakmamız lazım- dedi... Yani o iş de yaş... (Star Gazetesi’ndeki yazısından alınmıştır)


212’NİN İKİ YAKASI

Haldun Armağan haldunarmagan@posta212.com

Hatadan ders çıkarmanın inanılmaz zorluğu

T

ürkiye ile Amerika’yı konuşurken pek çok özellik sayabiliriz; kiminde ayrışır kiminde hemfikir oluruz belki. Ancak bir nokta var ki, bence tamamen bize özgü bir niteliği ifade ediyor: Geçmiş hatalardan ders çıkarmamakta ısrarcıyız ve de eleştiriye tahammülümüz yok denecek düzeyde. Bunu bile bile kendi mesleğimize yönelik bir eleştiriyle başlamayı göze alıyorum! Gazeteciliğin temel felsefesi, bilineni tekrar etmek yerine, bir habercinin sıradışı olanın veya gizlenenin peşine düşmesi gerekliliğidir. Bir başka deyişle “bir köpek adamı ısırdığında” haber değeri taşımazken, “bir adamın köpeği ısırması” manşet olmayı hakedebilir. Oysa gazetelerde öne çıkan konulara bakılınca bütün temel ilkelerin bir kenarda unutulması gerçeği bir yana, olmayan konulardan “mesele çıkartıldığını” izlemek en hafif deyimle üzücü geliyor. Şu satırları yazarken birinci sayfalara rastgele gözattığımda gündemi işgal etmeye değer bulunan konular arasında, “Afrika kültüründe kadınların sıfır beden olmasının kabul edilemezliği” veya “43 metrelik yılan” gibi fazlasıyla güncel ve şüphesiz çok önemli meseleler yeralıyor!. Anlaşılan bütün sorunlarımız halledilmiş; eskilerin deyimiyle “dert üstü, murat üstü” bir haldeyiz. İşte bu nedenle Türk televizyon dizilerini bile bir tarafa bırakıp, Amerika’nın kablolu yayınlarına gözdikmiş durumdayız. “Da Vinci’nin Şeytanları” (Da Vinci’s Demons) isimli dizi bunun en son örneği. Hollywood bir sektör olarak yılda yüzlerce televizyon ve sinema filmi üretiyor, ne hikmetse bunlardan hangisinde “Türk” temasının işlendiği bizi fazlasıyla alakadar ediyor! Basında sansasyonel şekilde yeralan haber şöyle: “Osmanlı ve Türkler “Da Vinci’nin Şeytanları” dizisindeki olayların merkezinde. Dizinin altıncı bölümünde Kazıklı Voyvoda, bir Türk elçiyi vahşi köpeklere parçalattı. ... ABD’nin STARZ kanalında yayınlanan dizide tarihteki adıyla Kazıklı Voyvoda ve Drakula olarak bilinen, esir aldığı Osmanlı askerlerini kazıklara oturtarak işkenceyle öldürmesiyle anılan Eflak Voyvodası Üçüncü Vlad, Türkler, Osmanlı ve Fatih Sultan Mehmet hakkında söyledikleriyle diziye damgasını vurdu.” Bedavadan dizi reklamı bu kadarla kalsa iyi; ancak durumdan vazife çıkartma hali şu satırlarla devam ediyor: “Voyvoda, hemen hemen her diyaloğunda Osmanlı ve Türkler’i kötülemeye devam etti.” Konuya serinkanlı yaklaşıp, biraz geriye gitmekte yarar var: “Midnight Express” filmi gösterime girdiğinde takvimler 1978 senesini gösteriyordu. Türkiye bu filmde kötü gösterildiği gerekçesiyle devlet imkanları başta olmak üzere elinden geleni ardına koymadı. Yapılan her çaba sıradan ve vasat bir filmin Türkler eliyle uluslararası tanıtımına dönüştü ve muhtemelen izlenip unutulacak bir film “milli mesele” haline getirildi. Bu milli mesele 30 yıldan fazla sürdü ve nihayet filmin senaristi Oliver Stone, birkaç yıl önce Türkiye’de bir festivale davet edilip (yani bizlerin parasıyla ağırlanıp) “Geceyarısı Ekspresi” gibi bir film çektiğim için üzgünüm” deyince kısmen sona ermiş oldu. Stone büyük bir olasılıkla evsahibine nezaketen bu sözleri söylüyordu; çünkü bu itiraf ne Amerikan sinema çevrelerinde herhangi bir etki yarattı, ne de tartışmanın esas kaynağı olan senaryonun dayandığı kitabın yazarı Bill Hayes’in fikrini değiştirmesi anlamına geliyordu. Uyuşturucu taşıdığı için bir süre Türkiye’de cezaevinde yatan Hayes, bugün bile “ben neler çektim” başlıklı mağduriyet oyununu oynayıp bunu paraya tahvil etmeye devam ediyor! “Kediye kedi denir” ilkesinden hareketle, “bizi kötülüyorlar” diye yollara düşmek yerine, 35 yıl önce Bill Hayes taraftarlarına “uyuşturucu taşımak ne zamandan beri masum bir eylem oldu” diyebilsek ve tüm imkanlarımızı insan haklarının kusursuz olması, cezaevi koşullarının uluslararası standartlara uyması, bir başka deyişle enerjimizi “evin içini temizlemek” için seferber etsek daha doğru olmaz mıydı? Herhalde olmazdı ki, aradan yıllar geçmiş olsa da aynı hassasiyet devam ediyor, etmesi için basınımız dahil herkes elinden geleni yapıyor. Artık sinema filmleri bile yetmiyor bu duyarlığı tarife, televizyon dizilerine varıncaya dek alarma geçmiş haldeyiz. Üstelik çok yakın tarihte “Kurtlar Vadisi Irak” gibi bir örnek capcanlı dururken. Hani bütün Amerikalıların kiralık katil, İsraillilerin organ kaçakçısı olarak canlandırıldığı o tarafsız film!

A M E R İ K A’ D A K İ

TÜRKLERİN

GAZETESİ

27 Mayıs 2013 Pazartesi YIL: 1 SAYI: 2

SAHİBİ POSTA 212 PUPLISHING LLC ADINA

EKMEL ANDA

MEDYA GRUP BAŞKANI

CAN KAMİLOĞLU GENEL YAYIN YÖNETMENİ

YILMAZ SOYTÜRK YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ

AHMET RAVALI

HABER KOORDİNATÖRÜ

HALDUN ARMAĞAN

GÖRSEL YÖNETMEN SÜLEYMAN PEROL

EDİTÖRLER GÜNCEL CEMAL TUNÇDEMİR

HABER – ARAŞTIRMA

BARBAROS SAYILGAN

TURKISH LIFE NEWS BİNGÜL SEVİMLİ - TUFAN SEVİMLİ

TOPLUM ZEYNEP ÖZ SPOR ADNAN ONARAN FİNANS ESEN ÜNAL

DIŞ HABERLER ESİN EŞKİNAT İŞ DÜNYASI ARDA SAYINER

WEB

EMRE EMİRGİL

REKLAM VE PAZARLAMA MÜDÜRÜ SURHAN ÜNAL

Dünya

Adres 31 – 00 47th Ave. Long Island City, NY 11101 TELEFON 718 732 08 57 ABONE SERVİSİ abone@posta212.com REKLAM SERVİSİ reklam@posta212.com SERİ İLAN seriilan@posta212.com HABER MERKEZİ haber@posta212.com DAĞITIM dagitim@posta212.com

POSTA 212 GAZETESİ ANKA HABER AJANSI ABONESİDİR

A M E R İ K A’ D A K İ

TÜRKLERİN

GAZETESİ

Su yüzündeki Suriye gerçeği Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Beyaz Saray ziyaretinde, sadece Suriye konusunu ele aldığımızda, Türkiye’nin tam olarak tatmin olduğunu söyleyememiz mümkün görünmüyor. Açıkcası; ”Kimyasal silahın kullanılması kırmızı çizgidir” diyen Başkan Barack Obama’nın da, Suriye konusunda elinin güçlü olmadığı gerçeğini de görmek zorundayız. Özellikle ziyaret döneminde gündeme damgasını vuran, Bingazi, AP ve IRS krizleri de iç siyasette, Obama’nın askeri bir operasyonu ABD kamuoyuna satma imkanın ne kadar güç olduğuna işaret etti. Zaten Obama’nın, askerlerin sahada olmadığı ve Kongre’de en hızla büyüyen lobiye sahip ”drone”ları bir kenera bırakacak olursak, askeri operasyonlara karşı çıkan görüşü de aşikar… Kanımca, Türk heyetinin Washington’a gelirken, oynanan uluslararası diplomatik satrançta; Mavi Marmara’yla kanlı-bıçaklı hale gelinen İsrail’le, Türkiye’yi müttefik konumuna sokan Suriye’nin, köklü tarihi, kültürel ve dini yapısı ve coğrafik konumunun dışında, hiçbir ekonomik zenginliği bulunmayan ”piyon” pozisyonu üzerinden, Şah konumundaki İran’a karşı oyandığı iddiasına karşı tavrını ne kadar belirlemiş olduğu, ikili görüşmelerin sonuca etki yapabilecek ayrıca önemli bir konuydu. ABD’nin sırf bu nedenle, Rusya’ya boyun eğmiş olabileceği iddiaları kadar, Obama yönetiminin Afganistan, Pakistan ve bu bölgelerde Rusya’ya ihtiyacı yüzünden, bu ülkeyle ilişkilere verdiği önemi, Türk Dışişlerinin iyi okumuş olduğunu umuyoruz. Türkiye’nin Suriye bakışıyla, ABD’nin Suriye bakışının, ABD’ye teyit ettirilen Esed’in gitmesi, muhaliflerin desteklenmesi ve bilgi paylaşımında ABD’yle hem fikir

SELÇUK ACAR

12

27 Mayıs 2013 Pazartesi

ANALİZ

olunması dışında, bazı farklılar gösterdiğini kabul etmek ve bu konuda Türkiye’nin görüşleri dışında gelişen bir takım dengelerin olduğunu görmek zorundayız. Bu konudaki en alıcı nokta ise, Esed rejiminin Kaddafi gibi askeri operasyonla yıkılması konusunda, ABD’nin eski Dışişleri Bakanı Hillary Clinton döneminde dillendirdiğim, Rusya’nin görüşünü benimseyip, Rusya’yla hemfikir olmak zorunda kaldığı görüntüsünün daha aylar öncesinden verildiğidir. Başbakan Erdoğan’ın Washington ziyareti ayrıca, BM’nin Suriye konusunda çıkarabildiği kararda da olduğu gibi, Suriye’de uzun soluklulu bir çözüm olan ”siyasi geçiş süreci”nde, Türkiye’nin bazı ülkeleri ikna etme rolünü üstlenmesine neden oldu. Suriye’deki krize çözümde; gerek Obama’nın ”kırmızı çizgi” açıklamasının, gerek Erdoğan’ın ”ipe un serme” sözlerine nispet eden ”Cenevre süreci”ne kalındığını gördük. ABD ve Türkiye’nin, bilgi paylaşımı, mu-

haliflere destek verme ve Esed’in gitmesi konusunda, BM Güvenlik Konseyi’nde O’nun arkasında duran Rusya ve Çin’in de sürece dahil edilmesi gerçeğiyle yüzleştiği ortaya çıktı. Bu yüzden de, Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun Katar, Sudi Arabistan, Rusya gibi ülkelere ziyaretler gerçekleştirmesi bekleniyor. Amerika gündemi Bingazi, AP ve IRS skandalı’yla sarsılan bir döneme gelmesi ve bunların etkisiyle büyük baskı altıda bir Başkan olması, ziyareti gölgede birarkır gibi görünsede de, şunu bir kez daha görmek zorundayız ki; dost da olsan, akraba da olsan, kız alıp versen de, ABD’de işleyen sistem, bu ülkenin menfaatleri, siyasi denge ve gündemi etrafında dönüyor. Rusya’da ise bu, güvenlik ve diplomaside soğuk savaşının Doğu kutubu Komunist Sovyetler refleksiyle, çok uzun süreler ve büyük mücadeler sonucunda Dünya Ticaret Örgütü’ne kabul edilen bu ülkenin (Rusya) bölgesel ve uluslararası ticaretinde

ise, bir çok yerde ABD’yle işbirliği içindeki bir ülke refleksini göz ardı edemeyiz. Tıpkı KKTC sorunun çıban başı olduğu, Güney’in tanınmaması için ABD’yle aynı görüşü paylaştığı gibi… ABD’nin Rusya’yı bir çok açıdan yerine göre Türkiye’den daha fazla önemsemek zorunda kaldığı gerçeğini görmek zorundayız. Erdoğan’ın ABD ziyaretiyle bir kez daha anladığım bir konu da, daha önce de ifade ettiğim üzere, ABD’nin Suriye konusunda bir askeri operasyon niyetinin olmadığı, olsa olsa Esed’in gitmesinde Türkiye’yle bir fikir birliği içinde olmasıdır. Bu süre zarfında da Suriye, yeniden inşaa edilmek üzere, gerek tarihi ve kültürel yapılar olarak, gerekse de insanlık olarak yerle bir edilirken, BM’nin KGB döneminden kalma büyükelçisi Vitali Çurkin’in sorunun çözümünün yıllar alacağı gerçeğinin bir kez daha su yüzüne çıkmasına neden oldu. Bu yüzden hep söylüyoruz, bir kez daha söyleyelim, Türkiye sadece hükümetiyle değil, mu-

halefeti ve medyasıyla da dersine iyi çalışmalı. Bu konuda, güçler arasındaki kopuklular giderilmeli. Türkiye’de bu konuda bir sistem ve standard olmadığı için, bu konunun, gerek muhalefetin, gerekse medyanın sorumluluk bilinci, samimiyet ve çapıyla direk ilgili olduğunu söylemek zorundayız. Türkiye, bir zamanlar vilayetleri olan, hatta sınırların neredeyse kalkmak üzere olduğu bölgedeki istihbarat çalışmalarından tutun da, güvenlik ve diplomasi açısından, halkı doğru bilgilendirmek, dezinformasyon ve provokasyon gibi bir çok açıdan olayı, daha derinlemesine ele almak zorundadır. Çünkü Suriye’de çıkarılan ve adına ”bahar” denilen, Esed’in de bu olaydan sebeplenmek isteyenlerin ekmeğine yağ süren ”suni” savaşı, birileri içerdeki ”ithalaçılar”ı da kullanarak, Türkiye’ye ihraç etmeye çalışıyor. Son olayları iyi okuyan Türkiye hükümetinin bundan sonra gerek BM’de, gerek Washington’da ve bu konudaki diğer köşe taşı ülkelerdeki diplomatik temsilcilikleriyle, soruna daha da yoğunlaşmak, tüm detayları takip etmek zorundadır. Bunu, sorunun doğru analizi ve çözüm konusunda doğru adımlar için yapmalıdır, en azından… Twit atmaktan veya ”timid” (çekingen) olmaktan olayların nabzını iyi tutamayan bazı diplomatlarımızın, merkeze daha iyi bilgi ve raporlar vermesinin gereğini bir kez daha ortaya çıkaran Suriye gerçeğinin en azından bundan sonra, dışişlerinden, güvenlik makamlarına ve hatta ”muhalefet”i ve medyasına kadar, herkesin sorumluluğunun bilincinde olmak zorunda olduğunu hatırlaması ve üzerinde çok çalışılması gereken sınır ötesi krizin geleceğe örnek olması gerekiyor.

KONGRE ÜYELERİNE UYARI:

TÜRKİYE, WASHINGTON İLE UYUMLU OLMALI (WASHINGTON – POSTA212) Amerikan Kongre üyeleri için sosyal ve siyasal değerlendirmeler hazırlayarak rapor halinde sunan Kongre Araştırma Servisi (CRS), Türkiye’deki din-toplum ilişkileri, din faktörünün günlük hayattaki etkisi, bireysel hak ve özgürlükler, basın özgürlüğü, hukukun üstünlüğü ile kuvvetler ayrılığına ilişkin konularda Kongre üyelerinin dikkatini çekti. Raporda, Kongre tarafından onaylanan dış yardımlar konusunda Türkiye’nin komşularıyla ilişkilerinde izlediği politika ve attığı adımların Amerikan çıkarlarıyla örtüşüp örtüşmediğine dikkat edilmesi tavsiyesi yer aldı. Bu bağlamda,

Türkiye’nin dış politikası ve eylemlerinin Washington’un öncelikleri ile ne ölçüde bağdaştığı hususunun önem taşıdığı vurgulanan Kongre Araştırma Servisi raporunda, Suriye, İran, Irak politikaları başta olmak üzere “Büyük

Ortadoğu” kavramına vurgu yapıldı. Kongre Servisinin değerlendirmesine göre, Türkiye-İsrail ilişkileri, Türkiye-Ermeni ilişkileri ile Kıbrıs konusu da yeni dönemde Kongre’nin özellikle dikkate alması gereken konular arasında. Türkiye’deki iç politik gelişmeleri yorumlayan Kongre Araştırma Servisi raporunda, bu yıl sonuna dek din ve sosyal hayat, basın özgürlüğü ve geniş çerçevede bireysel özgürlüklere ilişkin muhtemel gelişmelerin 2014 yılındaki her iki seçimin sonuçlarını doğrudan etkileyeceği düşünülüyor.

Cenevre Konferansı: Suriye hükümetinden resmi kabul Suriye Dışişleri Bakanı Velid Muallim, Irak’ın başkenti Bağdat’ta yaptığı açıklamada, “Suriye’deki krize siyasi çözüm için iyi bir fırsat” olarak gördükleri konferansa katılmayı “ilkesel olarak” kabul ettiklerini söyledi. Konferansın düzenlenmesine de, Suriye’nin müttefiği Rusya ile Suriye’de silahlı isyana dönüşen muhalefet hareketlerini destekleyen ABD’de uyumlu bakıyor. Suriyeli muhalifler, konferansta yer alıp almamayı hala tartışıyor. Suriye Ulusal Koalisyonu sözcüsü Luay Safi, BBC’ye yaptığı açıklamada, Devlet Başkanı Beşar Esad’ın ve çevresindekilerin iktidarı devretmesi için plan oluşturulmasını şart koşmuştu. Muhalefet liderlerinin İstanbul’da düzenlenen toplantılarda konuyu değerlendirdiği belirtiliyor. Rus Dışişleri Bakanı Sergei Lavrov ve ABD’li mevkidaşı John Kerry’nin konferansla

ilgili hazırlıkları Pazartesi günü Paris’te yapacakları görüşmede ele alması bekleniyor. İkiliye ev sahipliği yapacak olan Fransa Dışişleri Bakanı Laurent Fabius ise İran’ın silahlı güçlerinin Suriye rejimine destek verdiği iddiasını hatırlatarak, Tahran’ın konferansta temsil edilmesinin siyasi çözümü zorlaştıracağını iddia etti. Konferansın gündeminin, geçen yıl haziran ayında BM şemsiyesi altında yapılan Suriye Eylem Grubu toplantısının sonuç bildirgesine uyumlu olacağı açıklanmıştı. Bildirgede, kalıcı ateşkes ve mevcut hükümet üyeleri ile muhalefet temsilcilerinin içinde yer alacağı bir geçiş hükümeti kurulması çağrısı yapılıyordu. Ancak bu çağrı, 2 yılı aşkın süredir devam eden ve 80 binden fazla kişinin ölümüne yol açan çatışmaların önünü kesemedi. (Kaynak: BBC)


Eğitim

27 Mayıs 2013 Pazartesi

13

İşte Türkiye’nin eğitim haritası

»

Anaokulundan başlayarak üniversiteyi bitirene kadar bir çocuk için, ailelerin yaptığı harcama dar gelirlide ortalama 4 bin 500 TL olurken, üst gelir grubunda bu rakam 668 bin TL’yi geçiyor

(İSTANBUL-ANKA) İstanbul Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası’nın (İSMMMO) “Türkiye’de Eğitim Harcamaları ve Ailelere Maliyeti Raporu”na göre bir çocuk için üniversiteyi bitirene kadar harcanan para milyon TL’ye ulaşıyor. Rapora göre; anaokulundan başlayarak üniversiteyi bitirene kadar bir çocuk için, ailelerin yaptığı harcama dar gelirlide ortalama toplam 4 bin 500 TL olurken, üst gelir grubunda bu rakam 668 bin TL’yi geçiyor. Doğum, bakım, kreş, sağlık, giyim, ulaştırma ve gıda giderleri de hesaba katıldığında üniversiteden mezun olana dek bir çocuğa, dar gelirli aile 80 bin TL, zengin aileler ise 1 milyon TL’nin üzerinde para harcıyor. “Türkiye’de Eğitim Harcamaları ve Ailelere Maliyeti” adlı raporu değerlendiren İSMMMO Başkanı Yahya Arıkan, 75 milyonluk Türkiye’de 17 milyon 235 bin öğrenci bulunduğunu, bunlardan 613 binin ise özel okullarda eğitim gördüğünü belirtti. Arıkan TÜİK ve güncel gider verilerine göre eğitimin maliyetinin devasa rakamlara ulaştığını vurgulayarak, herkesin kaliteli ve eşit eğitim hakkı için en yüksek çaba göstermesi gerektiğini vurguladı.

» 3 AİLE, 3 FARKLI RAKAM

“Türkiye’de Eğitim Harcamaları ve Ailelere Maliyeti” raporunda aileler 2013 yılında TÜİK’in gelirden aldığı pay ve harcama gruplarına göre sınıflandırılırken, dar gelirli karı kocanın asgari ücretle çalıştığı bir ailenin aylık geliri bin 500, orta gelirli ailenin 4 bin ve zengin ailenin 8 bin TL aylık geliri olduğu baz alındı ve her yıl için yüzde 5 enflasyon farkı gözetildi. Her ailenin bir çocuğu olduğundan hareket edilen rapora göre, ilk gruptaki aile çocuğunu devlet okulunda okutup tüm giderlerini en asgari düzeyde tuttuğu, ikinci ve üçüncü ailenin ise çocuklarını ilkokuldan üniversiteyi bitirene kadar özel okula gönderdiği şeklinde bir hesap yapıldı. Rapora göre; 0-22 yaş arasında en alt düzeyde para harcayarak çocuğunu okutmaya çalışan bir aile yıllık yüzde 5 enflasyon ile yürütülmüş rakamlarla en az 79 bin TL, yaklaşık 80 bin TL harcarken, ikinci gruptaki ailede bu rakam 559 bin, üst gelir grubundaki ailede ise 1 milyon TL’yi aşıyor.

» DAR GELİRLİ PARAYI GIDAYA HARCIYOR

Rapordaki sonuçlara göre özel okula ayıracak parası olmayan dar gelirli bir ailenin harcama kalemleri arasında en büyük kalemi gıda oluşturuyor. 22 yıl boyunca dar gelirli bir aile gıdaya yaklaşık 54 bin TL harcarken, eğitim için ayırdığı para 4 bin 500 TL civarında. Orta ve üst gelir grubunda ise harcamanın büyüğünü özel okul devreye girdiğinde eğitim oluşturuyor. Çocuğuna 22 yılda 1.1 milyon TL harcayan üst gelir grubu bir aile eğitime yüzde 5 enflasyonla yürütülmüş rakamlara göre 668 bin TL harcarken, doğum, sağlık, giyim, ulaştırma ve gıda dahil diğer tüm kalemler için 450 bin TL para aktarıyor.

»

»

Doğum, bakım, kreş, sağlık, giyim, ulaştırma ve gıda giderleri de hesaba katıldığında üniversiteden mezun olana dek bir çocuğa, dar gelirli aile 22 yılda 80 bin TL, zengin aileler ise 1 milyon TL’nin üzerinde para harcıyor

İSMMMO Başkanı Yahya Arıkan, “TÜİK ve güncel gider verilerine göre eğitimin maliyeti devasa rakamlara ulaşmış durumda. Herkesin kaliteli ve eşit eğitim hakkı için en yüksek çaba gösterilmeli” diyor

Dar gelirli bir kişi doğum için devlet hastanesine gittiğinde kendinden herhangi bir ücret alınmıyor. Ancak özel hastanede doğum yapmanın maliyeti 800 TL’den başlayıp 7 bin TL’ye kadar ulaşıyor.

» ZORUNLU HARCAMA KREŞ

Rapora göre; 1 yaşından itibaren ailenin çocuk için bakıcı hizmeti alması veya kreşe başvurmasının maliyeti de önemli bir kalem oluşturuyor. Burada en düşük aylık rakam 800 TL’den başlıyor. Üst sınır ise ortalama 2 bin TL’yi buluyor. Enflasyonu hesaba katmadan yapılan hesapta ayda 800 TL ödeyen bir aile sırf bu hizmet için 38 bin 400 TL vermek zorunda. Ayda 2 bin TL ödeyen bir aile ise 4 yılın sonunda 96 bin TL gibi bir rakam ödüyor. Yıllık yüzde 5 enflasyonla hesabı yürütüldüğünde ise bakım masrafları 40 bin TL ile 100 bin TL arasında değişiyor. Raporda gıda, sağlık, giyim ve ulaştırma giderleri için TÜİK’in hane başına tüketim harcaması verilerinden yararlanarak yapılan hesaplamalara göre, dar gelirli bir ailede giyim ve ayakkabının gelirden aldığı pay yüzde 4.3, orta gelirli bir ailede yüzde 4.8, üst gelir grubunda ise yüzde 5.7. Rapora göre bin 500 TL geliri olan bir aile, çocuğuna ayda 17 TL giyim ve ayakkabı harcaması yaparken, bu rakam orta gelir grubunda 48, üst gelir grubunda ise 114 TL düzeyinde. Sağlık harcamaları ise sırasıyla ayda 8, 19 ve 40 TL, gıda da rakamlar aylık olarak birinci ailede 116, ikinci ailede 227, son ailede ise 320 TL’yi buluyor.

AİLELER BİR ÖĞRENCİ İÇİN NE KADAR HARCIYOR? (TL)

» 15.8 MİLYONu DEVLETE, 613 BİNi ÖZELE

Raporda Türkiye’de eğitim istatistiklerine de yer veriliyor. Türkiye’de 2011-2012 döneminde öğrenci sayısı toplamı 16.9 milyon iken, bu rakam 2012-2013 dönemde 17.2 milyona ulaştı. 20122013 eğitim döneminde 17.2 milyon çocuktan 15.8 milyon çocuk devlet okullarında eğitim görüyor. Kalan 613 bin kişi ise sayıları 5 bin 942’ü bulan özel okullarda okuyor. Özel okul sayısı ise 2003 yılından itibaren artıyor. 2002-2003 eğitim döneminde özel okul sayısı bin 235 iken, 2012-2013 eğitim döneminde bu rakam 5 bin 942’ye ulaştı. Özel okul sayısı aradan geçen 10 yılda ise yüzde 381, yani yaklaşık dört kat arttı.

» YILLIK ÖZEL OKUL FATURASI 15-30 BİN TL

Rapora göre, özel okulların sayısı artarken, tercihini özel okuldan yapan velilerin de yıllar içinde ödedikleri bedel artıyor. İlköğretim döneminde özel okul fiyatları yıllık 15 bin ile 30 bin TL düzeyinde olurken, dar gelirli bir aile eğitime her

» FARK DOĞUMDA BAŞLIYOR

“Türkiye’de Eğitim Harcamaları ve Ailelere Maliyeti” raporunda ailelerin yaptığı harcamalarda ilk fark doğum sırasında başlıyor. Devlet hastanesinde doğum yapanla özel bir hastanede doğum yapan arasındaki fark 7 bin TL’ye kadar çıkıyor.

ay gelirinin yüzde 2’sini harcıyor. Yani 4 kişilik bir aile eğitim için 31 TL harcıyor. Bu da kişi başına ayda 7.73 TL ediyor. Yıllık olarak dar gelirli aile eğitime 93 TL ödüyor. Orta gelir grubunda ise özel okulların fiyatlarından hareket edilerek ilköğretim döneminde yılda 15 bin TL’den bir öğrencinin 8 yıllık maliyeti 120 bin TL’yi buluyor. Üst gelir grubunda 30 bin TL yıllık eğitim bedeli ödeyen bir ailede ise bu rakam 240 bin TL. Rapora göre, 4+4+4’ün son dörtlük bölümünde dar gelirli aile okula yılda 92.7 TL öderken rakam dört yılda 372 TL’ye ulaşıyor. Orta gelirli özel okula 18 bin TL; üst gelir grubu da 4 yılda 72 bin TL ödüyor. İlköğretim ve lise hayatı boyunca kitap ve kırtasiye giderleri de ayrıca hesaba katıldığında 12 yılda üç farklı aile, sırasıyla bin 920, 9 bin 600 ve 24 bin TL ödüyor. Üniversite eğitiminin maliyetinin de hesaplandığı raporda dar gelirli bir ailenin çocuğu doğumdan üniversiteyi bitirdiği güne kadar eğitim, yeme-içme, ulaşım, giyim ve sağlık dahil 22 yılda 46 bin 968 TL harcıyor. Ayda 4 bin TL geliri olan bir aile aynı dönem için 445 bin, 8 bin TL gelir grubu ile üst kalemde yer alan bir aile ise 898 bin 312 TL harcamak zorunda. Yıllık enflasyonun yüzde 5 varsayımıyla rakamlar güncellendiğinde ise dar gelirli bir aile 0-22 yaş arasındaki bir çocuğa 79 bin, orta gelir grubu 559 bin 899 TL, üst gelir grubu ise 1 milyon 119 bin 189 TL’lik harcama yapmak durumunda.

Harcama kalemi Anaokulu (1 yıl) İlköğretim (8 yıl) Lise (4 yıl) Üniversite (4 yıl) Kitap/kırtasiye (16 yıl) Dershane (2 yıl) TOPLAM

Düşük Orta Yüksek Gelirli Gelirli Gelirli Aile Aile Aile 0 8.000 20.000 890 143.240 286.471 402 77.582 150.855 402 86.203 150.855 2.836 14.204 35.505 0 10.250 24.600 4.530 339.479 668.286

AİLELER BİR ÇOCUK İÇİN NEYE, NE KADAR HARCIYOR? (TL) Düşük Orta Yüksek Gelirli Gelirli Gelirli Harcama kalemi Aile Aile Aile Doğum 0 800 7.000 Bakım/Kreş (4 yıl) 0 41.377 103.443 Sağlık (12 yıl) 3.704 8.812 18.461 Giyim/ ayakkabı (12 yıl) 7.838 22.203 52.645 Gıda (12 yıl) 53.629 104.909 147.858 Ulaştırma (12 yıl) 9.379 42.319 121.496 TOPLAM 74.550 220.420 450.903

TÜRKİYE’DE ÖRGÜN EĞİTİM OKUL VE ÖĞRENCİ İSTATİSTİKLERİ (6-14 YAŞ ARASI) Eğitim Resmi Özel Açıköğretim TOPLAM

Okul Sayısı Öğrenci Sayısı 55.648 15.239.702 5.942 613.064 2 1.381.686 61.592 17.234.452

ABD’de en iyi dil okulu seçmenin yolları

ABD’de dil eğitimi pazarında sayısız okul ve danışmanlık şirketi var. Dil okuluna gitmek isterken dolandırılabilir veya ücreti ödemenize karşın, ABD konsolosluklarından vize alamayabilirsiniz. Dikkat etmeniz gereken en önemli konu, başvurduğunuz dil okulunun Amerika Göçmenlik Bürosu’na kayıtlı olmasıdır. Dil okuluna başvurmanın püf noktalarını sizin için araştırdık (NEW YORK-POSTA212) ABD’de dil eğitimi almak birçok genç ve yetişkin insanın hayali. Fakat eğitim pazarında sayısız dil okulu ve birçok danışmanlık şirketi varken, kişinin kafasının karışmaması, kendi için en doğru okulu seçmesi ve tüm bu süreç içerisinde hata yapmaması neredeyse imkansız.

» SERVİS ONAYLI OKUL

ABD’de dil eğitimine karar verirken ilk göz önünde bulundurulması gereken konu, hangi okulların yasal olarak size öğrenci vizesi almanızı sağlayacak evrakları temin ettiğidir. Bildiğiniz gibi F-1 adı verilen öğrenci vizesine, okulların kaydınızın ardından göndereceği I-20 evrakıyla başvuruluyor. I-20 evrakını gönderme hakkına ise sadece Amerika Göçmenlik Bürosu kapsamındaki SEVIS sistemine kayıtlı okullar sahiptir. Dolayısıyla SEVIS sistemine dahil olmayan okullar ne kadar ucuz ve avantajlı gözükürse gözüksün, sizin ABD’ye giriş yapmanızı sağlayamayacaktır. Bu sebeple ilk dikkat etmeniz gereken başvuracağınız okulun SEVIS tarafından onaylı bir okul olmasıdır.

Bu adımın ardından okulun sunduğu İngilizce eğitim programlarından en az haftada 18 saat eğitim veren bir programı seçmiş olmanız gerekmektedir. F-1 öğrenci vizesi kuralları gereği haftada 18 saatten az İngilizce eğitimi veren bir programa kayıt yaptırdıysanız, o okul SEVIS onaylı bir okul olsa bile öğrenci vizesini almaya hak kazanamazsınız.

» İYİ OKUL PAHALI OKUL DEĞİLDİR

Bu kriterleri karşılayan okulları bulduktan sonra bir diğer önemli kriter okulların fiyat aralıklarıdır. İnternetteki birçok okulun çok pahalı ya da şaşırtıcı derece çok ucuz olarak listelenmiş olduğunu görebilirsiniz. Önemli olan okulun pahalı olup olmadığı değil, size eğitiminiz adına neler sunabileceğidir. Okul seçerken yukarıda bahsettiğimiz öğrenci vizesine dair kriterlerden sonra bakmanız gereken konu eğitim veren öğretmenlerin ‘Naitive Spiker’ olup olmadığıdır. ABD’de birçok düşük fiyatlı okulda ABD’ye yabancı ülkelerden gelmiş farklı aksan ve lehçelere sahip öğretmenlere rastlayabilirsiniz. Bu durum sizin hem gerçek bir Amerikan aksanını ders

boyunca duyamamanız ve öğrenememeniz hem de Amerikan kültürüne dair sorulara tam anlamıyla doğru olmayabilecek cevaplar almanız anlamına gelebilir. Bu sebeple yerel Amerikan öğretmenlerin çalıştığı okullar seçim listenizde yer almalıdır.

» KALABALIK SINIFLARA DİKKAT!

Aynı şekilde düşük fiyatlı listelenmiş okullarda normalde 10-15 kişilik olması gereken sınıfların 24 kişiye kadar çıktığını görebilirsiniz. Bu durum sizin dersten alacağınız verimi düşürecek, kısa zamanda öğrenebileceğiniz konuların uzun bir zamana yayılmasına sebep olacaktır. İnternet üzerinden bu bilgilere ulaşamayacağınız için, ABD’ye gitmeden önce hoş olmayan sürprizlerle karşılaşmamak adına okulunuza e-mail yollayarak ya da telefon açarak bu bilgileri alabilirsiniz.

» MERKEZE YAKIN OLSUN

Bunlara ek olarak dil okulunuzun kampüs şartlarını (internet kullanımı hakları, bilgisayar odası, kütüphane vs.) ve okulun bulunduğu yerin toplu

ulaşım araçlarına ve şehir merkezine olan uzaklıklarını da internet üzerinden başvuru kararı almadan önce araştırmak gerekir. Özellikle uzun dönem dil okulu programlarına katılan öğrencilerin konaklama seçeneklerinin daha fazla yer aldığı, toplu ulaşımın geliştiği, hem de sosyal hayatın daha renkli ve elverişli olduğu bölgedeki okulları seçmelerinin dil öğrenme süreçlerine katkıları tartışılmazdır.

» DİL ÖĞRENMEK SİZE BAĞLI

Şaşırtıcı derecede ucuz listelenmiş okulların iyi araştırılmasının yanında size pahalı gelen okulların da araştırılması önemlidir. Bir okulun pahalı olması onun en iyi okul olduğu anlamına gelmez. Bütçenize uygun okulların daha pahalı okullarla aynı kalitede olması muhtemel olabilir. Önemli olan sizin hangi yoğunlukta ve hangi ortamda İngilizceyi öğrenebileceğinize karar vermenizdir. Dolayısıyla ortalama şartlardaki bir okul size benzer getirileri dil öğrenmek adına sunabilir. Dil öğrenmek yüzde 50 okulunuza, yüzde 50 ise size bağlıdır.


14

Eğitim

27 Mayıs 2013 Pazartesi

A M E R İ K A’ D A K İ

TÜRKLERİN

GAZETESİ

Türk eğitim markasını ABD’ye taşıdı 1974 yılında bir dershaneyle yola çıkan Bahçeşehir Uğur Eğitim Kurumları, bugün eğitimde bir dünya markası oldu

Eğitimcilere burs!

(BARBAROS SAYILGAN/NEW YORK-POSTA212) Washington D.C.’de geçen hafta bir kampüs açan Bahçeşehir Üniversitesi ABD’de kampüsü bulunan ilk üniversite oldu.. Okul, önümüzdeki 10 yıl içinde dünyanın en iyileri arasına girmeyi hedefliyor. Bahçeşehir Üniversitesi 1998’de “İstanbul’un Kalbinde Bir Dünya Üniversitesi” sloganıyla kuruldu. Okul, bugün İstanbul’daki üç kampüsünün yanı sıra, “Kampüsüm Dünya” konseptiyle dünyanın birçok yerinde okullar açarak öğrencilerini uluslararası arenaya taşıyor.

» ÖĞRENCİ DEĞİŞİMİ

n (NEW YORK-POSTA212) Amerikan-Türk Cemiyeti (ATS), ABD’deki ilkokul ve ortaokul öğretmenlerine Türkiye ile ilgili çağdaş bir eğitim programı çerçevesinde projeler ve benzeri ders aktiviteleri geliştirmeleri için burs veriyor. Burs almaya hak kazanan eğitimciler, Türkiye’deki Sağlık ve Eğitim Vakfı (SEV) okullarını ziyaret ederek, Türkiye’deki öğretmenlerle ders müfredatlarının gelişimi ile ilgili çalışmalar yapacak. Çeşitli workshop’larla zenginleşecek olan bu programda; ulaşım, konaklama ve program ücretleri Türkiye’deki Sağlık ve Eğitim Vakfı tarafından karşılanacak. Türkiye’yi daha yakından tanıtmak ve Türkiye’de eğitimci olmanın ne gibi fırsatlar getirdiğini ABD deki eğitimcilere öğretmek amacıyla düzenlenen workshop’ların İzmir, İstanbul veya Tarsus’ta gerçekleşmesi planlanıyor.

Bahçeşehir Üniversitesi, Washington DC, Berlin, Silikon Vadisi, Toronto, Boston ve Hong Kong’da kampüsleri bulunurken, New York, Harvard ve Stanford gibi dünya üniversiteleriyle öğrenci ve akademisyen değişim programları da düzenliyor. Böylece Bahçeşehir Üniversitesi öğrencileri, dünya kentlerinde eğitim görüp, farklı üniversitelerin değişim programlarından yararlanabiliyorlar. Bu değişim programları aynı zamanda Bahçeşehir’de eğitimin dünya standartlarında olduğunu da kanıtlıyor. Okul, çok yakında Yale Üniversitesi’yle de benzer bir iş birliğine gidiyor.

» HEDEF EN İYİLER

Bahçeşehir Üniversitesi 15’inci yılını yaşadığı 2012-2013 eğitim yılında, 9 fakülte ve bir yüksek okulda 14.300 öğrenciye eğitim veriyor.

Cumhuriyetin 100. yılı için okulun hedefi, dünyanın en iyi 500 üniversitesi arasında yerini almak.

» ŞEYHLİ KÖYÜ’NDEN DÜNYAYA Okulun bu kadar kısa sürede ulusal ve uluslararası alanda böylesine saygın bir yer edinmesinde, kurucusu ve Mütevelli Heyeti Başkanı Enver Yücel’in vizyonunun payı çok büyük. 1974 yılında devam ettiği dershaneyi 50 liraya satın alarak iş dünyasına adım atan Enver Yücel, Uğur Dershaneleri, Bahçeşehir Kolejleri, Bahçeşehir Fen ve Teknoloji Lisesi, Bahçeşehir Üniversitesi, Uğur Kariyer Merkezi, Uğur Yayınları ve Harriet Fulbright College Washington D.C.’yi bünyesinde barındıran Bahçeşehir Uğur Eğitim Kurumları’nın sahibi.

» ÖĞRENCİSİYDİ SAHİBİ OLDU

Giresun’un Şeyhli Köyü’nden altı çocuklu çiftçi bir ailenin oğlu Enver Yücel. İlk ve ortaokulu başarıyla tamamladıktan sonra lisede Haydarpaşa Lisesi’nde yatılı okumak için İstanbul’a geldi.

Üniversiteye gittiği sırada devam ettiği dershane satışa çıkınca, 10 taksitle satın alan Yücel’in hayatı böylece değişti. O Marmara Üniversitesi Matematik bölümünde okurken, dershane büyüdü, yeni şubeler açıldı. 1994’te Bahçeşehir Koleji, 4 yıl sonra ise üniversite geldi.

» “DÜNYA KAMPÜSÜMÜZ”

15 yıl önce Bahçeşehir Üniversitesi kurulurken “Bizim kampüsümüzün duvarları, engelleri olmayacak; dünya bizim kampüsümüz olacak” diyen Enver Yücel, bugün sözünde durmanın haklı gururunu yaşıyor. “Öğrencilerimizin dönem dönem buraya gelip bir süre okumaları, dil öğrenmeleri, uluslararası arenanın adeta başkenti olan Washington DC’de bulunmaları bizim için çok önemli”, diyen Yücel, buranın dünya üniversitelerinden öğrencilerinin yanı sıra Türkiye’den akademisyen ve öğrencilerin ulaşabilecekleri küresel bir

merkez olduğunu söylüyor.

» NEW YORK’TA AÇILACAK Yücel, özellikle siyasal bilimler, uluslararası ilişkiler ve hukuk gibi alanlarda eğitimin verilecek olan Washington DC’deki kampüsü, çok yakında medyanın, sanatın, iletişimin, ticaretin beyni New York’ta açılacak bir başka kampüsün izleyeceğini anlatıyor. “Bundan bir yıl önce de, teknolojinin yeşerdiği Silikon Vadisi’nde bir kampüs açtık. Yani dünya da hangi alanda hangi bölgede güçlü olan neyse biz öğrencilerimizi o noktalara taşımak ve göndermek istiyoruz” diyor. “Bilimsel metoda dayalı

bilgi değişimi yoluyla, evrensel değerlere dayalı yenilikçi yaklaşımlar geliştirme” vizyonuyla Bahçeşehir Üniversitesi, böylece Türkiye’den bir eğitim markasını ABD gibi eğitimde dünyanın lideri olan bir ülkeye taşımak gibi önemli bir görevi de başarıyla yerine getiriyor.

ABD’DE YÜKSEK ÖĞRETİM İÇİN AVANTAJLI ALTERNATİF

COMMUNITY COLLEGE POSTA 212 Amerikan eğitim sisteminde ikinci sırada tercih edilen community collegeleri mercek altına aldı. Community College’lerin sunduğu avantajlar ve öğrenci kriterleri ne? (NEW YORK-POSTA 212) ABD’deki eğitim sistemi içinde diğer kolejler arasındaki itibarı sebebiyle ikinci sırada tercih edilen community college aslında birçok avantajı bünyesinde barındırıyor. Bizler de POSTA212 olarak community collegelerinin sunduğu avantajları sizler için inceledik ve en önemli öğrenci kriterlerini mercek altına aldık. Community collegeleri “açık kapı” giriş politikası uygularlar. Bunun anlamı kayıt yaptırmak isteyen ve asgari giriş koşullarını sağlayan herkesin kayıt yaptırabilmesidir. Her kurumun kendine ait bir dizi giriş koşulları vardır ama çoğunlukla hepsi en az aşağıdakileri içerir: n Doldurulmuş başvuru formu; n Orta eğitimin (genellikle 12 yıllık eğitim) tamamlandığını gösteren bir kanıt; n İngilizce dilindeki ustalığın belgelenmesi (çoğunlukla TOEFL sonuçları); n Mali desteğin kanıtı (I-20 formu için gereklidir). TOEFL şartı genellikle community koleji için dört-yıllık bir kurumdan daha düşüktür. Ayrıca eğer TOEFL puanınız giriş şartlarının biraz altındaysa, community koleji sizi İkinci Dil Olarak İngilizce (ESL) programına kabul edebilir. Önerilen ESL derslerinin başarılı bir şekilde tamamlanması size community kolejinin daha geniş olan akademik dünyasının kapılarını açacaktır. Öğrenciler uluslararası kabul başvurusu konusunda bilgi istemek için dört-yıllık kolejlerde olduğu gibi iki-yıllık kolejlerin de kayıt kabul bürolarına başvurmalıdır. Artık bir çok community collegenin bilgisayarınıza yüklenebilen veya çevrimiçi uygulamaları olan internet siteleri vardır.

» MALİYETLER

Bir çok uluslararası öğrenci için community collegelerinin en çekici yanı düşük maliyetleridir. Kolejler-

deki okul ücreti ve harçlar alınan eğitim programına ve kolejin devlet veya özel olmasına göre değişir. Yine de, iki-yıllık bir kuruma devam etmenin maliyeti aynı coğrafi bölgede bulunan dört-yıllık bir kolejden genellikle daha düşüktür. Bu durum, eyalet dışından gelen bütün öğrencilerin eyalette oturanlardan daha yüksek bir oranda ödeme yaptığı devlete bağlı community collegelerinde okuyan uluslararası öğrenciler için bile geçerlidir. İki-yıllık kolejlerin ekonomik açıdan sağladığı avantajın göz ardı edilmesi zordur.

» MALİ YARDIM

Genel olarak, devletin desteklediği community collegelerinde uluslararası öğrencilerin mali yardım bulması zor olacaktır. Her ne kadar kolejlerin verdikleri burslar içinde uluslararası öğrencilere açık olanları konusunda onlardan bilgi almanız gerekirse de, öğrencilere sunulan yardımların hemen hemen tümü federal veya yerel hükümetten gelecek olup, özellikle ABD vatandaşları ve sürekli ikamet edenler için ayrılmıştır. Mali yardım alma şansınız özel kolejlerde biraz daha fazladır. Vakıflar, şirketler veya dernekler gibi diğer özel kurumların da burslar için ayrılmış finansal kaynakları olabilir.

» ÖĞRENCİ YAŞAMI

Bir community collegesinde hizmetler ve çalışanlar destekleyici bir eğitim ortamı sağlamak konusunda önemli bir rol oynarlar. Akademik yardım ESL programı şeklindedir; matematik, okuma ve yazma, eğitim hizmetleri ve akademik danışmanlık gibi geliştirici dersler içerir. Öğrenci hizmetleri kapsamında kişisel ve mesleki danışmanlar, engelli öğrencilere uygun tesisler ve ders programı dışında kalan faaliyetleri kapsar. İşbirliği içindeki eğitim büroları öğrenciler için eğitim olanakları veya staj bulabilmek için toplumdaki şirketlerle bağlantı kurar.

Önemli bir başka konu da, uluslararası öğrenci yetiştirme konusunda bir geçmişe sahip olan kurumların yabancı öğrenciler için özel öğrenci danışmanları olmasıdır. Bu durum, sizin o kolejle ilgili deneyiminizde önemli bir fark yaratacaktır, zira Amerika Birleşik Devletleri’nde okuyan uluslararası öğrencilerin karşılaştığı çok özel vize, akademik, kültürel ve kişisel sorunlarla ilgili olarak bu personelin daha fazla deneyimi olacaktır. İki-yıllık kolejlerin çoğu öğrencilere kalacak yer sağlamazlar ama genellikle yerel konut grupları aracılığıyla yardımcı olurlar. Öğrenciler kampüse gidip gelir ve yerel toplumla birlikte yaşar. Bu deneyim dört-yıllık okulların kampüsündeki öğrenci yatakhanelerinde yaşamaktan çok farklıdır ve bu uluslararası öğrenciler için bağımsızlıklarını geliştirmek ve Amerikan yaşamını incelemek açısından çok iyi bir fırsattır.

» SINIF DENEYİMİ

Community collegelerinin başarısı her şeyden daha çok, sınıflarından kaynaklanır. Öğretim üyeleri öğrencilerle araştırma yapmak veya

makaleler yayımlamak konularında etkileşimli çalışmayı tercih eden uzman eğitimciler olmakla tanınırlar. Ayrıca, sınıflar genellikle daha küçük olduğundan, eğitimciler her öğrenciyle bire bir ilgilenebilirler.

» TRANSFER ANLAŞMALARI

Bir community collegesinden dört-yıllık bir kuruma pürüzsüz bir transfer, akreditasyonun yanı sıra iki okul arasındaki eklemlenme anlaşmasının gücüne de bağlıdır. Bu anlaşmalar bir kuruluştan diğerine hangi derslerin otomatik olarak geçiş yapabileceğini ve bu yolla dört-yıllık diploma programı için kabul edilebileceğini belirtir. Devlete ait community collegeleri geçiş için ana hatları geliştirmek üzere kendi eyaletlerindeki devlet üniversiteleriyle sıkı bir bağlantı içinde çalışırlar. Özel veya eyalet dışından bir kurum için kredi transferi bu derece tanımlanmış olmayabilir. Eğer son hedefiniz bir lisans diploması almaksa, o zaman mümkün olan en kısa zamanda: n Transfer için ön-lisans diploması almak istediğinizi belirtin. n Bir ana dal belirlemek için

community collegesindeki akademik danışman veya transfer danışmanıyla görüşün. n Dört-yıllık bir kurum seçin ve transfer politikası ve eğitim programları konusunda son bilgileri elde etmeye çalışın. Dikkatli bir planlama yapmanızı gerektiren nedenlerden bir tanesi, birbiriyle eşdeğer diplomalar veren okullarda temel derslerin aynı olmamasıdır. Dört-yıllık kurumu erkenden hedefleyip, geçiş için nelerin gerekli olduğunu belirledikten sonra dikkatle hazırlanmış bir program izlerseniz, gereksiz gayret ve giderleri önlemiş olursunuz. Ayrıca, akreditasyon veya üniversite şartları nedeniyle, bazı dört-yıl-

lık kurumlar diğer okullardan bazı dersleri kabul edemezler. Öğrenciler özellikle işletme ve mühendislik gibi eğitim alanlarında bir çok ders almadan önce, bütün kısıtlamalardan haberdar olan kendi akademik / transfer danışmanlarıyla görüşmelidir. Son yıllardaki yenilikçi ayarlamalar geçiş yapmayı kolaylaştırmıştır. Bazı kurumlar birlikte çalışarak öğrencilerin hem iki-yıllık, hem de dört-yıllık okullara aynı anda kabul edilmesine olanak sağlayan “ikili kabul” politikaları oluşturmuştur. Öğrenci ön-lisans diploması programını tamamlar tamamlamaz, işbirliği yapan üniversitenin lisans diploması programına doğrudan geçiş yapabilir.


Toplum

Posta212’nin

27 Mayıs 2013 Pazartesi

15

‘Doğum’ Hikayesi

Olmazı oldurmanın, her ne şartta olursa olsun güçlüklerin üstesinden kolaylıkla gelebilmenin öyküsü aslında Posta 212’nin yayın hayatına atılışı. Amacımız, sizlerin sesi olmak, sesinizi duyurmak... Peki elinizdeki bu gazete nasıl doğdu? İşte hikayesi...

Bomba gibi patladı... POSTA212 Amerika’daki Türklerin Gazetesi sloganıyla ilk sayısını çıkardı. Haftalık olan gazetemizin ilk sayısı piyasaya çıkar çıkmaz önce sosyal medyada ses getirdi ve 10 bin ‘tık’ aldı. Gazetenin piyasaya çıktığı ilk hafta Türkiye’de Milliyet, Sabah, Yurt, Sözcü, Dünya, Takvim, Güneş, Cumhuriyet, Akşam ve daha onlarcası POSTA 212’yi kaynak göstererek, haberlerimizden alıntı yaptı. POSTA 212 Milliyet’in internet sitesi başta olmak üzere onlarca Türk ve ABD’de yayın yapan internet sitelerine hem kendisi haber oldu hem de kullandığı haberler kaynak gösterilerek alıntı yapıldı.

» AĞLAYANLAR OLDU

Y

aklaşık 3 ay önce İstanbul Boğazı’na bakan bir restoranda eski dostlar bir araya gelmişiz. Uzun süredir görüşmeyen en az 25-30 yıllık eski arkadaşlar. Masada Amerika’dan ayağının tozuyla gelen Can Kamiloğlu, yılların usta gazetecisi ve adı bizim piyasada efsane yazı işleri müdürü olarak anılan Yılmaz Soytürk ve ben. Az sonra yine yılların televizyoncusu Barbaros Sayılgan da bize katılıyor. Sohbet hasretlik üzerine. Daha iki gün önce bana göre abuk bir saatte çalmıştı telefonum. New York’tan aranıyor yazısını görünce anladım ‘Can’ dostun aradığını. İki saniye hal hatır bile sormadan söze girmişti, “İki güne kadar geliyorum. Hazır ol. Çok iyi bir proje var elimde. Konuşalım ne dersin?” diye. İki gün sonra uçaktan iner inmez de buluşmuştuk bu mekanda. Yol yorgunluğunu bile üzerinden atmadan oturmuştuk masaya. Hepimizin toplandığını görünce Can, hemen konuya girdi. “Amerika’da, Türklere yönelik bir Türkçe gazete çıkartabilir miyiz?” diye. Ben ve

gazeteyi yapacak ekip İstanbul’da, konuşlanacağız. Ankara’dan ve İzmir’den ekibe takviyelerde bulunacağız. Haber merkezleri ve ofisler hem ABD’de hem de Türkiye’de oluşturulacak. İlk bakışta ‘imkansız’ gibi görünen bu teklife nedense hepimiz aynı anda ‘evet’ demiştik. Çılgın Türkler sadece Çanakkale’de değil ki. Her yerde var sonuçta. Bizim de ‘akıllı insanlar’ olduğumuz pek söylenemez zaten. Proje bununla bitmiyordu tabi yine bu çılgın Türklerin Türkiye’nin en ciddi eğitim kurumlarından biriyle birlikte ABD ve Türkiye’den ortak yayın yapacak bir TV projesi de vardı. New York-İstanbul-Ankara arasında mekik dokuyacak olan usta kalem Haldun Armağan da Haber Koordinatörü olunca kadro tamamlanmıştı. Gazetede toparlanan bu ekip daha sonra Kanal 212’yi kuracaktı. Bu çılgınlığı Can’ın da içinde olduğu o efsane ekiple 20 yıl önce yapmış, Türkiye’nin ilk haber televizyonu Kanal E (CNBC-E) yi kurmuştuk. Yapacaklarımızı o

Posta212 Gazetesi’nin haberleri Türkiye basınında geniş yer buldu

yıllarda anlattığımıız zaman hiç kimse bizi ciddiye almamış gülüp geçmişti. Şimdilerde sayıları 20’yi bulan haber kanallarının varlığı o dönemde bize inanmayanlara sanırım çok ciddi bir ders olmuştur. Gazete’nin startını İstanbul’da verdik ilk prova sayfaları yaptık ekibi toparladık. Bazı arkadaşlarımız henüz daha başlangıç aşamasında olan haber merkezi ve stüdyolar açılmadan havada haftalık gazete çıkartamayacağımızı söyleyince kadrolaşmamızda bize inanmayanlar yerine inananlarla yola başladık. Can’ın Amerika’ya dönmesiyle işbaşı yapmıştık bile. Barbaros ise en çılgınımız çıktı. Tası tarağı toplayıp Can ile birlikte New York’un yolunu tutmuştu bile. Teknolojinin bütün imkanlarını kullanarak sanki aynı ofisteymişiz gibi çalışmaya başladığımızda, uzun süren hummalı bir uğraşının sonunda gazetenin ilk sayısı hazırdı bile. “Tamamdır... Matbaya gönderebiliriz” onayımızla, İstanbul’dan elektronik ortamda yapılan gazete, bir kaç dakika içinde New York’taki matbaaya ulaşmıştı. New York’ta matbaaya yola çıkan Barbaros ve Can daha yarı yoldayken iş bitmişti bile. Ama esas ‘doğum heyecanı’ burada yaşanacaktı. Gece boyunca Barbaros’un çektiği fotoğraflardan da gördük bunu. Sadece biz değil, matbaadaki Afrika kökenli işçiden Polonyalı ustaya kadar herkesin yüzünde o heyecan vardı sanki. Yüzlerdeki o gülümseme bizim bir haftalık yorgunluğumuzun da bir anda bitmesine neden olmuştu. ‘Doğum’u yerinde yaşayan Barbaros’a sordum, “Nasıl bir heyecandı” diye. Anlat-

maya başladı hemen; “Posta212’nin ilk baskısında, yayın grububumuzun Başkanı Can Kamiloğlu’yla beraber, işlerin ters gitmesi halinde müdahale edebilelim ve ilk baskıları bir an önce alalım diye matbaada sabahladık. Onlarca etnik gazetenin basıldığı matbaada küçük bir müzik setinden yükselen güzelim Latin müziklerinin ve matbaada çalışan Güney Amerikalıların keyfine diyecek yoktu. Bu neşeli matbaa, Türkiye’deki matbaalarla kıyaslandığında oldukça eğlenceydi. Can Kamiloğlu’yla beraber, doğru baskı bulununcaya kadar çöpe giden onlarca kağıdı görünce üzülmeden edemedik, ancak bu işin raconu böyle. Doğrusunu bulana kadar baskıya devam. Posta212 gazetesi çok deneyimli bir ekibin emeğiyle, çok kısa sürede ortaya çıktı. Türkiye’deki gazetelerin ve gazetecilerin bağımsız olmadığını düşünerek biraz da o meslektaşlara omuz vermek adına başladık. Habere ulaşmanın engellenemeyeceğini, tarafsız ve sansürsüz habere ulaşmanın hayati önem taşıdığını vurgulamak için kolları sıvadık. Doğrunun, ezilmişin, insanın yanında olmak; insan haklarının, fikir özgürlüğünün, sansürsüz haberciliğin, etik değerlerin ve çok sesliliğin sesi olmak için buradaSanatçı yız. Sunay Akın Buradayız çünkü

ABD ve Türkiye arasında köprü olmak istiyoruz. Habercilik zor iş. Bir gazeteyi kurgulamak, inşaa etmek, temellerini sağlam atmak ve ondan sonra yolculuğa devam etmek kolay değil. Biz de gazeteyle beraber öğrenmeye devam ediyoruz. Hata yapmamız mümkündür ama fikir özgürlüğü, bağımsızlık ve insan haklarına bağlılık konusunda asla ve asla hata yapmayacağımızı bilmelisiniz. Her hafta evinize girecek bu gazetede aslında siz olacaksınız. Sizin hayatınız, sizin hayatınızı ilgilendiren her şeyi bu gazete de bulacaksınız. Günümüzde her şeyin internet üzerinden takip edildiğini düşünürseniz, elinizdeki gazetenin kokusu bile aslında çok değerli. “ İşte böyle sevgili okurlar... Aslında imkansız gibi görünen, söylenen bir işi başarmış olmanın gururunu sizlerle birlikte yaşadık. Bu heyecanımızı da sizinle paylaşmak istedik. Yukarıda kendimizden ‘çılgın’ diye bahsederken asıl çılgını unuttuk...Biz çılgın Türkleri bir araya getirdiğin için, bizimle aynı heyecanı yaşadığın ve inandığın için çok teşekkürler Ekmel Anda. Ahmet RAVALI POSTA212 Gazetesi Yazıişleri Müdürü

New York’taki Türk Günü Yürüyüşü’nde dağıtılan POSTA 212 hem çok beğenildi hem de gazeteyi eline alan Türkler’den “Bizim de artık bir gazetemiz var. Allah bugünleri de gösterdi” diye ağlayanlar oldu. POSTA 212 ABD’de başta geçtiğimiz hafta New York, New Jersey ve Connecticut eyaletlerinde bulunan Türk işyerlerine dağıtıldı. New York Başkonsolosluğunda kurduğumuz stantda ve JFK Havalimanı’nda Türkiye uçuş biletlerinin chek-in yapıldığı bölümde okuyucusu ile buluştu. Bundan sonrasında ise ABD’nin diğer eyaletlerinde bulunan Türk temsilciliklerinde ve her nerede bir Türk varsa oraya ulaşacak ve POSTA 212 ABD’de yaşayan Türklerle buluşmaya devam edecek. Daha ilk sayısından itibaren hem ABD’de hem de Türkiye’de ses getiren ve olumlu tepkiler alan gazetemiz, bizim de doğru yolda olduğumuz gösterdi. Siz sevgili okurlarımızın desteği ile yolumuza ilk günkü gibi şevkle devam edeceğiz. Yılmaz Soytürk POSTA212 Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni

Posta212 için ne dediler? n EGEMEN BAĞIŞ (AB BAKANI) Amerika’daki Türk toplumunun iletişim ihtiyacına çok önemli bir cevap oluşturacak POSTA 212 gazetesini incelediğimde gerçekten göğsüm kabardı. Artık bu toplum kendi gazetesini çıkartabilecek ve gazetenin içeriğini doldurabilecek noktaya gelmiş. Farklı toplum etkinlikleri, konuları anlatan haberi paylaşan ve toplumun ihtiyacına cevap verecek ilanlar aracılığıyla da bir çok ihtiyacın karşılanmasına aracı olacak bu yayının kuruluşunu kutluyorum. Başta Can Kamiloğlu kardeşim olmak üzere emeği geçen herkesi kutluyorum. n ALİ ÇINAR (TADF Başkanı) “ABD’deki Türk toplumunun yazılı medyaya ihtiyacı vardı. POSTA 212’nin tarafsız ve farklı bir haber anlayışına sahip olduğunu düşünüyorum. Güzel işlerin başarılacağına eminim” n İHSAN BAYTAN (THY NEW YORK MÜDÜRÜ) Güzel ve dolu dolu bir gazete olmuş. Hazırlayan ekibi kutluyorum. n SUNAY AKIN (sanatçı) Çok başarılı buldum. Amerika’da yaşayan Türkleri kutluyorum. n EKMEL ANDA (POSTA212 SAHİBİ) Bütün amacımız buradaki Türklerin habere ulaşabileceği, kendilerinden ve ülkelerinden haber alabileceği bir yayın organı yaratmak. Böyle bir gazetenin burada önemli bir ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz. İlk baskının ardından aldığımız bu olumlu tepkiler doğru bir iş yaptığımıza yönelik motivasyonumuzu daha da güçlendirdi. Gazeteciliğin etik değerlerini her zaman gözeterek POSTA 212 gazetesini çıkartmaya devam edeceğiz. İnsanların bu gazeteyi sahiplenmelerini ve desteklemelerini istiyoruz.


ÇILGIN TÜRKLER UZAYDA!

Türk girişimciler Fatih ve Eren Özmen çiftinin sahip olduğu Sierra Nevada Corporation tarafından uzaya gönderilecek ilk ticari uzay mekiği, Dream Chaser, testlere başlamak üzere NASA’nın California’daki Edwards Dryden Uçuş Araştırma Merkezi’ne teslim edildi NEW YORK(ANKA) New York merkezli www.turkavenue.com sitesinin haberine göre NASA’nın ticari araç programı (Commercial Crew Program) uyarınca geliştirilen Dream Chaser, Amerikan topraklarından uzaya gönderilecek ticari araçlardan biri olacak. Programın amacı insanların güvenli ve uygun fiyata Uluslararası Uzay İstasyonu’ndan uzaya erişimi sağlamak olarak be-

lirlenmişti. NASA’daki testlerde mekiğin bir helikoptere bağlı olarak ve serbest uçuşta nasıl hareket ettiği, frenlerinin nasıl çalıştığı, tekerlerinin güvenirliliği konuları kapsayacak. Mekik bu yıl içinde serbest uçuş testlerine de başlayarak iniş sırasındaki aerodinamiği teste tabii tutulacak. Testlerde ayrıca uzay mekiğindekilerin farklı atmosfer ortamlarında nasıl bir navigasyon performansı sergileyecekle-

ri gözlemlenecek. NASA, Sierra Nevada Corporation şirketinin yanı sıra Commercial Crew Programı’nda Space Exlploration Technologies (SpaceX) ve Boeing ile birlikte uzaya ticari mekik gönderme projesi üzerinde birlikte çalışıyor. NASA tarafından desteklenen üç şirketin özel geliştirdikleri mekik sayesinde uzaya ticari insan uçuşlarının başlaması planlanıyor.

27 Mayıs 2013 Pazartesi YIL 1 • SAYI 2 HAFTALIK ÜCRETSİZ

A M E R İ K A’ D A K İ

TÜRKLERİN

GAZETESİ

www.posta212.com

Sandy’nin vurduğu Rockaway’de yaralar hâlâ sarılamadı...

(BARBAROS SAYILGAN-POSTA212) Rockaway Beach, New York’un Queens bölgesinde yer alan ünlü plajı. Geçtiğimiz yıl New York’u vuran Sandy Kasırgasının yerle bir ettiği sakin bir yerleşim merkezi. Kasırga faciasında New York’ta en fazla can ve mal kaybının yaşandığı yer. Yüzlerce evin yanıp tutuştuğu aylarca tam bir doğal afet bölgesi şartları altında yaşayan New York’un ortasında yer alan sahil bölgesi. Rockaway Plajına çıkan sokaklar da farklı. Plaja çıkan 126 ve 142’nci sokakların arası Belle Horbor diye adlandırıyor. Sahilde denize yakın evler milyonlarca dolarlarla ifade ediliyor. Sokak numaraları yükseldikçe de ev fiyatları düşüyor , yaşam standartları da. Rockaway Plajı’na çıkan sokakların numarası yükseldikçe yaşam kalitesi düşüyor, görkemli sahil villalarının yerini yoklukla savaşan derme çatma evler almaya başlıyor ve insanların rengi değişiyor.

» ZENGİNİ DE FAKİRİ DE VURDU

Sandy kasırgasını Rockaway Plajını vurduğu anda ne sokak numarası ne de insanların rengi önemliydi. Rockaway zenginiyle yoksuluyla doğal afete yenilmişti. Ya sonra….

Kızılhaç’ın da afet sonrası toplanan maddi yardımları yerinde harcamadığı iddia ediliyor.

Amerika’nın güçlü yardım kuruluşları FEMA ve Kızılhaç birkaç gün içerisinde binlerce gönüllü ile beraber Rockaway sokaklarındaydı. Beyazların yoğun olarak yaşadığı bölgelerde yiyecek ve yardım malzemesi o kadar abartılmıştı ki kapalı spor salonları bile ağzına kadar yardım malzemesi ile doluydu. Sokaklarda yakılan ızgaralar kurulan İtalyan mutfakları ile binlerce kişi karınlarını doyurmaya çalışıyor, New York ve ABD’nin diğer eyaletlerinden gelen binlerce yardım malzemesi adeta hep buraya akıyordu. Medya’nın ilgisi ise tamamen beyazların yoğun olarak yaşadığı bölgelere olmuştu.

» HER ŞEYLERİNİ KAYBETTİLER

Rockaway’in diğer sokaklarına özellikle zencilerin yaşadığı bölgelere ise uğrayan yoktu. Oysa o bölgelerde tam bir isyan havası vardı. Yoksul zenciler yardımların kendilerine yetirince ulaşmadığını adeta haykırıyor yetkilileri suçluyordu. Amerika’nın tarihinde hep olduğu gibi doğal afet sonrasında da daha çok mağdur olduğunu iddia eden Rockaway Plajının yoksul zencileri olmuştu. POSTA212’ye konuşan Rockaway’in zenci sakinleri aylarca hiçbir

Doğal afet sonrasında daha çok mağdur olduğunu iddia eden Rockaway Plajının yoksul zencileri olmuştu. Bu mahallerde yardımlar sokaklara dökülmüştü.

yardım almadık Federal kurluşlar, yardım kuruluşları hep zengin beyazların yaşadığı yerlerde medyaya şov yaptılar. Bizim semtlere uğramadılar bile diye sorunlarını anlattılar. Bölgede yaşayanlar, Kızılhaç’ın bölgeye iki gün sonra ulaşabildiğini, aylarca elektrik ve su alamadıklarını anlatıyorlar. Ama Sandy’nin faturası, onlar için bu rahatsızlıktan daha ağır olmuş.

» EVİ YIKILDI ISITICI PARASI ALDI

32 yıldır Rockaway’de ayakkabı tamirciliği yapan Joe, dükkanının nasıl yıkıldığını anlatıyor. “32 yıldır biriktirdiğim her şey gitti. 65 bin dolar

POSTA 212’ye konuşan Rockaway’in sakinleri, “Aylarca hiçbir yardım almadık. Federal kuruluşlar, yardım kuruluşları hep zengin beyazların yaşadığı yerlere yardım yaptı. Bizim ev ve iş yerlerimiz hala yıkık duruyor” diye sorunlarını dile getirdiler.

kaybettim. Sel sigortam olmadığı için yalnızca ısıtıcısının parasını alabildim. Joe, arkadaşlarından aldığı borç parayla bir ay önce bölgede yeni bir dükkan açabilmiş. Şimdi eski müşterilerinin geri dönmesini bekliyor.

» Hedef MemorIal Day

Parklar ve Bahçeler Müdürlüğü, sahili 27 Mayıs Pazartesi günü yani Memorial Day’de turizme açmayı hedeflemiş. Bu nedenle burada aylardır hummalı bir çalışma var. Ekipler haftada yedi gün, birkaç vardiya yapıyorlar. Birkaç yıllık bir işi, birkaç aya sıkıştırmaya çalışıyorlar. New

ARŞİV FOTOĞRAFLAR: CAN KAMİLOĞLU

New York’ta Rockaway Beach’i geçen ekim ayında Sandy Kasırgası vurmuştu. Aradan 7 ay geçti. Milyon dolarlık yardımlar toplandı. Gelen yardımlar fakir mahallelerine ulaşmadı. Halen arka mahallelerde yaşayanların evleri yıkık ve yardım bekliyor

Beyazların yoğun olarak yaşadığı bölgelerde yiyecek ve yardım malzemesi o kadar abartılmıştı ki spor salonları bile ağzına kadar yardım malzemesi ile doluydu.

York Belediye Başkanılığı 14 mil uzunluğundaki plajların Memerial Day’e hazırlanması için 270 milyon dolar bütçe ayırmış. Kasırga bölgeye bu kadar zarar vermiş, insanların evlerini yıkmış ve canlara mal olmuşken, sahilin onarılması ilk bakışta önemsiz bir iş gibi görünüyor. Ama sahil, burada ticaretin merkezi. Ticareti yeniden canlandırmak, hasarı gidermek için büyük önem taşıyor. Ayrıca New York’lulara burada hayatın devam ettiği mesajını vermek simgesel bir önem taşıyor. Sandy ile birlikte seferleri duran metro hattı A hattı da, önümüzdeki pazartesi günü yeniden faaliyete geçiyor. Ahşap kaldırımın inşa edilmesi ise daha uzun vadeli bir proje. Ne zaman tamamlanacağı henüz belli değil. Ama yetkililer, Memorial Day’e 86, 97 ve 106. Caddelerden iki yana doğru birer blok uzanacak ada biçiminde üç girişi tamamlıyorlar. Öfkeli olanlar da var. 2008’de emekli olup Florida’ya yerleşen ama Rockaway’de ailesi ve kiraladığı üç evi bulunan eski yüzbaşı Beau, “Buraya yalnızca kaldırımı yeniden inşa etmek için para verildi. Ama onu zaten sahilden para kazanmak için inşa ediyorlar. Onlar da birer blok genişliğinde. Geri kalan yerlerde hiçbir hareket yok. Şehrin büyük işyerleri

çevre düzenlemesi için bile tek kuruş harcamıyor. Ancak gelen tüm yardım paraları onlara harcanıyor” diye şikayet ediyor.

» KONSER PARALARI ORTADA YOK

Yüzbaşı Beau, ‘Red Cross’un yardım etmediğini, konserlerle toplanan paranın hesabını kimsenin vermediğini söylüyor. Sandy’den önce, evlerinin mortgage ödemeleriyle birlikte sel sigortası da bitmiş. Sigortadan para alamamış. Evlerindeki hasar için devletten yardım istediğinde ona üç saat boyunca form doldurttuklarını, sonra da geri çevirdiklerini söylüyor. Hala evlerinin onarımı için uğraşıyor.

» HAYALET ŞEHİR

Gerçekten de sahil kesimindeki harekete rağmen, Rockaway Beach’de halen bir “Hayalet Şehir” havası var. Bazı evler terkedilmiş, bazı evlerde ise inşaatlar sürüyor. Son olarak 17 yıldır evsiz olan Nick ile karşılaşıyorum. Bana kasırga gecesinde yaşadıklarını, Breezy Point’teki 120 evin rüzgarın etkisiyle nasıl yarım saat içinde yandığını anlatıyor. “Ben Türkiye’ye gitmek istiyorum. Sen neden buraya geldin? Amerikan filmleri yüzünden mi?” diye sorduktan sonra, devam ediyor: “Benim fikrimi sorarsan, Türkiye Amerika’dan çok daha rahat bir ülke.


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.