Partizan Sayı 83

Page 237

Partizan/236

2000’li yıllardan sonra İslamcı hareketlerin genel olarak bölgede etkinliğini artırmaya başlaması emperyalist güçlerin müdahale ve işgalleri, bölgesel ve mezhepsel çatışmalar, artan militarizm, yeniden yeniden inşa edilen erkek egemenliği, genişlemek yerine daralan kadın haklarının basıncı, neo-liberal politikaların ve yoksulluğun yansımasını 2010’da Tunus’ta başlayıp tüm Ortadoğu’ya yayılan “Arap İsyanları”nda meydanların doldurulmasındaki kadınların etkin ve yoğun katılımlarını görebiliriz. Ortadoğu Türkiye benzerliğine baktığımızda; Sadece coğrafi olarak değil, tarihi, toplumsal, sosyal, ekonomik, dini ve bunlar üzerinden şekillenen kültürel olarak da Ortadoğu’nun bir parçası olan Türkiye’de kadının durumunun ve kadın hareketinin de benzer süreçleri yaşamış olduğunu görürüz. Genel olarak kadının toplumsal yaşamdaki ikincil konumundan, dinin, feodal değer yargılarının, ahlak, töre vb. argümanlarla yaşama geçirilen baskıya, milliyetçi, ırkçı, cinsiyetçi tüm faşizan saldırılara, kadına yönelik taciz-tecavüz, şiddet, cinayet ve katliamlara kadar birçok boyutuyla aynı ortak “kader”i paylaştıklarına tanık oluyoruz. Aynı şekilde kadın hareketi açısından baktığımızda da Ortadoğu’nun diğer ülkelerinde yaşanan süreçlerin Türkiye’de biraz daha erken bir dönemde yaşandığını görüyoruz. I. Emperyalist Paylaşım Savaşı sonrasında Kemalistlerin emperyalistlerle yaptığı anlaşma sonucunda “bağımsızlığı”nı ilan eden Kemalist Türk devleti de Osmanlı’dan itibaren var olan kadın örgütlerini yasaklamış, devlet güdümünde Kemalist bir kadın hareketine izin vermişti. Kadının vatandaşlık hakları kapsamındaki seçme-seçilme, medeni hal kanunu, eğitim hakkı gibi haklar da “modernleşme”, “batıya uyum” vb. söylemlerle kapitalist, emperyalist sisteme entegre çerçevesinde yaşama geçirilmişti. “Bağımsız” kadın hareketi diyebileceğimiz feminist kadın hareketi de tıpkı diğer Ortadoğu ülkelerinde olduğu gibi 1980 sonrasında gelişti. Yine 1990’lardan itibaren Türkiye’de de Ortadoğu ülkelerinde olduğu gibi “sivil toplumculuk” anlayışı ve sivil topum kuruluşları yüceltiliyor, “proje feminizmi” de denilen uygulamayla AB, BM, DB gibi emperyalist devlet ve sermayeye bağlı kuruluşların finansmanlığı ve desteğinde projeler yürütülmeye başlanıyordu. Bu projecilik biçiminde yürütülen kadın çalışmaları Türkiye’de de diğer Ortadoğu ülkelerinde de bir taraftan devlet bağımlılığını ortadan kaldırıyordu. Ama finansman ve desteği sağlayan kuruluşlara bağımlılığı da getiriyordu. Yine proje eksenli çalışmalar kadın hareketini kendi


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.