Partizan Sayı 81

Page 112

Partizan/111

olduğu halde TPCF bir dereceli intihabat tarafıdır. Birinci fırka Reis-i Cumhura veto hakkının verilmesine taraftar olduğu halde diğeri muhaliftir. Birinci biraz merkeziyetçi, ikinci biraz adem-i merkeziyetçidir. Birinci şehremanetinin ve belediye reislerinin merkezden tayin edilmesini, diğeri halk tarafından intihabat edilmesini istemektedir. Bu telakki farklarına bakınca yeni fırkayı daha terakkiperver daha asri görmemek mümkün değildir.” (age, sf: 132) Meselenin esasının bunlar olmadığı açıktır. Kemalistler, dün tasfiye edemedikleriyle siyasal zeminde bir kez daha karşı karşıyadırlar. Hesaplaşmak kaçınılmazdır. Çelişkilerin derinliğinde süreç işleyecekti. 13 Şubat 1925’te başlayan Şeyh Said İsyanı da siyasi ortamı iyice germişti. İsyan, “Cumhuriyet düşmanı”, “irticacı”, “karşı devrimci” olarak nitelendirildi. Bu şekilde siyasal ortama müdahale edebilmenin koşulları olgunlaşıyordu. Kemalistler, Şeyh Said İsyanını acımasızca bastırırken, TPCF’yi de hedef gösteriyordu. TPCF’nin “irtica-i faaliyetlerde bulunduğu” yönlü yoğun bir propaganda yürütülür. TPCF programında yer alan “dine saygı” ibaresi de iddianın kanıtı olarak işlenir. Şeyh Said İsyanı sonrası bölgedeki 14 ilde sıkıyönetim ilan edilir. Hıyanet-i Vataniye Kanunu’na dinin siyasal amaçlı kullanımını suç sayan bir madde eklenir. 4 Mart 1924 tarihli Takrir-i Sükun Kanunu yeni düzenlemeler eşliğinde çıkartılır. Devamında İstiklal Mahkemeleri kurulur. Dini siyasete alet etmek artık “vatana ihanet” demektir. Zaten dini esaslara göre örgütlenmek de yasaklanmış, İstiklal Mahkemelerinin “Vatan haini” olarak ipe çekeceği potansiyel genişletilmiştir. Bu gelişmelerin içinde TPCF 3 Haziran 1925’te Kemalistlerin tasfiyeci oyunları sonucu, Şeyh Said İsyanı’na destek verdiği, dini gericiliğin odağı olduğu ve karışıklıklara sebep olduğu gerekçesiyle kapatılır. Kemalistlerin öne sürdüğü gerekçeler, gerçeklere çok uzaktı. Ama onlar için önemli değildi. Önemli olan siyasi hasımların tasfiye edilmesiydi ve istedikleri sonuçları da almışlardı. TPCF süreci ve sonuçları önemli fikirler sunmaktadır. İttihat ve Terakki, 1909’daki olayları gericilik olarak değerlendirerek kendine meşruiyet alanı açmıştı. Kemalistler bu deneyimden edindikleriyle TPCF’nin sonunu da aynı şekilde getirdiler. İttihatçı köklerin geleneksel tutumu canlılığını koruyordu. Gericilik söylemine sığınılarak egemenlik alanı yaratılıyordu. Kemalizm’in laiklik anlayışı da bu zeminde gelişecekti. Siyasal iktidarın korunması ve yaşatılması için üzerinde yükseleceği kırılgan hatlar olmalıydı. Gericilik söyleminin, TC’nin bütün bir tarihinde resmi ideolojinin en önemli argü-


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.